6- UŞAK - NEW YORK - UŞAK HATTI Ali Yamaç 27/5/2006 Uzun bir zamandır kazıyorlardı. Geceleri çalışmışlar ve metrelerce derinlikte bir çukur açmışlardı. Bir gece mezar odasının mermer kapı taşlarına ulaştılar. Kapıya ulaşmışlardı ulaşmasına ama bu mermerleri bir türlü kıramıyorlardı. Demirci ustasının yaptığı balyoz bile fayda etmemişti. Bunun üzerine taktik değiştirip tavandan girmeye karar verdiler. 6 Haziran 1966 gecesi, mezar odasının üst taşlarını dinamitlediler. Taşlar kırılıp mezar odasına indiklerinde inanılmaz bir manzara onları bekliyordu. Karşılarında gümüş ve altın vazolar, takılar, gümüş sürahiler, mutfak eşyaları ve aksesuarlarla dolu bir hazine vardı. Uşak'ın Güre ilçesinden Osman Ünsal, İsmail Çelik ve Durmuş Ersoy heyecandan nefeslerini tutarak etraflarında yığılı duran bu hazineye bakakaldılar. Yüzlerce eser 2600 yıl sonra yeniden yeryüzüne çıkıyordu. Karun Hazinesi uyanmıştı. Artık 30 yıl sürecek, bakanından kaçakçısına iki ülkeden onlarca insanın ve milyonlarca doların işin içine karışacağı bir kaçmaca-kovalamaca başlamıştı. Genel kanının aksine, "Karun Hazinesi" olarak adlandırılan bu eserler, bir tek tümülüsten çıkmamıştı. 1965-68 yılları arasında kaçak olarak kazılan Uşak'ın Güre ilçesinde Toptepe, İkiztepe, Haylaztepe ve Aktepe ile Manisa'nın Kırkağaç ilçesi, Harta Mevkii'ndeki bir başka tümülüsten çıkan buluntuların tümünü kapsıyordu. İlginç olan taraf ise hemen hemen tüm buluntuların MÖ 6. yüzyıla tarihlenmesi idi. Bu yüzyılda Lidya sanatı, Doğu Yunan ile İran Akamenid uygarlıklarının etkisi altında, fakat kendine özgü farklı bir üslup geliştirmişti. Arkeologlar tarafından daha sonra yapılan incelemelerde, bu tümülüslerin, Kroisos dönemine ait kraliyet ailesi, yönetici veya komutanlarına, ya da o yıllarda Anadolu'yu istila edip Lidya Krallığı'na son veren Pers satraplarına ait olabileceği kanısı uyanmıştı. Çeşitli tümülüslerin soyulması ile oluşan bu koleksiyonun en önemli parçaları Dinar'lı Şakir Ünver ve İzmir'li Ali Bayırlar tarafından satın alınmıştı. Uluslararası taşımacılığını Nevzat Telli, pazarlamasını ise Edip ve Nizamettin Telli kardeşler ile Fuat Üzülmez gerçekleştirmişti. Metropolitan Müzesi'ne satışına ise John Klejman, Robert Hecht ve İranlı Muhammed Yegani aracılık etmişlerdi. İlk bulunan parçaları Şakir Ünver aracılığı ile Ali Bayırlar satın almış ve İzmir'de John Klejman'a pazarlamıştı. Klejman parayı İzmir'de ödemiş ama eserleri Avrupa'da teslim almıştı. İlk parti mal için Klejman'ın Ali Bayırlar'a 120.000 dolar, aracılık yapan Nizamettin Telli'ye de 24.000 dolar ödediği biliniyor. Bu arada, Manisa'daki tümülüsün klinesinin iki yanında bulunan mermer sfenksler de ilk talanın ardından yerlerinden kırılarak sökülmüş ve yine Ali Bayırlar aracılığı ile John Klejman'a satılmıştı. Klejman'ın bu iki sfenks için Metropolitan'a kestiği faturanın tarihi 21.2.1967, bedeli ise 25.500 dolar idi. Bu soygunlardan çok sonra, aynı tümülüste bulunan duvar resimleri de sökülerek Metropolitan'a taşınmıştı. Bu seferki aracı Hecht; duvar resimlerini satın alıp sonra da müzeye bağışlayarak vergiden düşen şahıs ise dönemin ABD Hazine Bakanı Douglas Dillon idi. Metropolitan Müzesi, 1966-68 yılları arasında satın aldığı 200'ü aşkın eserden oluşan ilk partiye 1.2 milyon dolar ödemişti. Müze daha sonra çeşitli özel koleksiyonlara ve antikacılara dağılan parçaları da satın almaya devam etti. Eserler o denli değerli idiler ki, müzenin soyulan tümülüsleri incelemek üzere Uşak ve Manisa'ya uzmanlar gönderdiği biliniyor. Metropolitan Müzesi, satın aldığı bu koleksiyondan beş parçayı, 1973'de, kuruluşunun 100. yılı için açtığı özel bir sergide teşhir etti. Sergiyi gezen Prof. Kenan Erim, bu parçaların Anadolu kökenli olduğunu tahmin ederek Türk hükümetine haber verdi. Daha sonra Güre İkiztepe Tümülüsü'nde, soygundan sonra kazı yapan Burhan Tezcan Metropolitan'ı ziyareti sırasında, Dietrich von Bothmer'den, buluntuların menşei hakkında ilk teyidi aldı. Bunun ardından Dışişleri Bakanlığı eserlerin iadesi için girişimde bulundu ve cevap olumsuz olunca dosya kapandı. Müze 1984 yılında, bu defa 55 parçayı sergilemeye başladı. Gazeteci Özgen Acar, daha önceden bilgi sahibi olduğu bu kaçakçılık olayını, Milliyet Gazetesi'nde, 4 Nisan 1986 günü başlayan uzun bir yazı dizisi halinde yayınladı. Ardından da, dönemin Kültür Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu ile bir görüşme yapıp konuyu açıkladı ve Metropolitan'a dava açılması sözünü aldı. 1987 yılında New York'ta Türkiye Cumhuriyeti'nin avukatları Harry Rand ve Lawrence Kaye Metropolitan Müzesi'ne dava açtılar. Tabii bu aşamaya gelinirken, Dişişleri Bakanlığı'nda, 1973 yılında yapılan ilk yazışmaların dosyasının, veya ihbar üzerine 1966 yılında Uşak Mahkemesi'ne intikal etmiş olayın dosyasının kayıp olması, ya da 1973 yılında bir ateşemizin Metropolitan Müzesi'ne telefon edip "Bizim sizde bazı eski eserlerimiz varmış, şunları lütfen geri verin" demesi gibi ufak tefek gariplikleri göz ardı etmemizde fayda var. Temmuz 1990'da, New York Federal Mahkemesi, Metropolitan Müzesi'nin bu hazinenin Türkiye'den kaçırıldığını bile bile ve kötü niyetle satın aldığını karara bağladı. Kararın devamında, bu hazinenin gerçek ve yasal sahibi olan Türkiye Cumhuriyeti'ne, belirleyeceği bilim adamları ile Metropolitan Müzesi'nin satın aldığı bu koleksiyonun depolarda bulunan diğer parçalarını da inceleme hakkı tanınmıştı. Mahkeme kararına göre, üç gün ile sınırlandırılan bu incelemeye, Türk hükümeti adına Ekrem Akurgal, Burhan Tezcan, Güven Bakır, Kazım Akbıyıkoğlu, Machteld Mellink ve C.H. Greenewalt'tan oluşan bir heyet katıldı. Bu inceleme esnasında, Karun Hazinesi'nin depolardaki birçok parçası, ilk defa gözler önüne serildi. Bu incelemeye dek, Türkiye'den kaçırılan ve müze tarafından satın alınan bu koleksiyondaki parçaların toplam sayısı dahi bilinmemekte idi. Ardından Temmuz 1990'da, New York Federal Mahkemesi yargıcı Vincent Broderick kararını açıkladı: Bu kararda, Karun Hazinesi'nin Türkiye Cumhuriyeti'nin malı olduğu belirtiliyor ve müzenin zamanaşımı iddiasını kabul etmeyerek, eserlerin geri verilmesi gerektiği vurgulanıyordu. Bu karar üzerine Metropolitan Müzesi yetkilileri dava konusu olan 363 parçalık Karun Hazinesi'ni Türkiye'ye iade etmeye karar verdiler. Eserler,Ekim 1993'de ait olduğu topraklara döndü. Devamı mı? Aslında bu hikayenin bir devamı olmaması arzu edilirdi ama, ne yazık ki devamını bugünlerde her gazetede okuyor veya televizyon haberlerinde izliyorsunuz... --------------------------- 1. Fotoğraf Altı: Toptepe Tümülüsü, kouros kulplu oinochoe ve gümüş kepçe 2. Fotoğraf Altı: Toptepe Tümülüsü, hippokambos biçimli broş 3. Fotoğraf Altı: İkiztepe Tümülüsü, elektron fibula 4. Fotoğraf Altı: İkiztepe Tümülüsü, altın sarkaç 5. Fotoğraf Altı: İkiztepe Tümülüsü, gümüş eserler 6. Fotoğraf Altı: İkiztepe Tümülüsü, gümüş üzerine altın işlemeli phialeler 7. Fotoğraf Altı: İkiztepe Tümülüsü, gümüş oinochoeler, büyük olanı makara, küçüğü ise aslan ve Bes kulplu 8. Fotoğraf Altı: İkiztepe Tümülüsü, gümüş alabastron 9. Fotoğraf Altı: İkiztepe Tümülüsü, gümüş buhurdanlık 10. Fotoğraf Altı: Harta Tümülüsü, fresk 11. Fotoğraf Altı: Güre tümülüslerinden birisinde bulunmuş güneş kursu şeklinde altın kolye 12. Fotoğraf Altı: Güre tümülüslerinden birisinde bulunmuş aslan protomlu bir çift altın bilezik Tüm resimler: Özet, M. Aykut (ed.); Yitik Miras'ın Dönüş Öyküsü, İstanbul 2003