YÜZYILIN DAVASI "BASTA RUBARE!"* TAYHaber 26/6/2006 ABD müzelerinin, yasadışı yollardan satın aldıkları eserlerin iadesi için yıllarca bir müzeden diğerine sürdürdükleri pazarlık, yalvarma, rica ve tehditlerden hiçbir sonuç alamayan ve artık sıkılan İtalya, sonunda "Yeter!" dedi. 1995 yılında basit bir trafik kazası ile başlayan ve devamı çorap söküğü gibi gelen olaylar zinciri, bugün artık uluslararası bir davalar zinciri haline dönüşmüş durumda. Davacı taraf İtalya, davalılar ise kaçakçılar, Mafya babaları, Avrupalı büyük aracılar ve ABD müzeleri. Aracılar çoktan pes ettiler. Müzeler ise kendilerine bir çıkış yolu aramakta, ama yolları neredeyse tamamen kapandı. Torpido gözündeki fotoğraflar ya da zincirin başlangıcı... Olaylar zinciri, Pasquale Camera'nın, 31 Ağustos 1995 günü, Napoli-Roma arasında bir trafik kazasında ölümü ile başladı. Kaza sonrası arabayı kontrol eden polis torpido gözünde, arkeolojik eserlere ait fotoğraflar buldu. Bu fotoğraflardan yola çıkan Carabinieri'lerin (İtalyan Ordusu'na bağlı polis teşkilatı) Sanat Timi, Camera'nın Roma'daki evinde arama yaptı. Evde, Cenevre'de Serbest Bölge'de bulunan Editions Services isimli bir şirkete ait dökümanlar vardı. Carabinieri Sanat Timi'nin başı olan Roberto Conforti bu tür operasyonlara alışıktı. Birisi yakalanır, deliller toplanır, bu deliller belki başka birisine işaret eder ve birisi daha yakalanırdı. Ama, bu arada yurt dışına kaçan eserler de çoktan bir koleksiyoner veya bir müzeye satılmış olur, menşeleri ispatlanamaz ve geri alınamazlardı. Ama belki de ilk defa, bu olayda şans, kaçakçılardan ve müzelerden değil, İtalya'dan yana idi. İsviçre'ye resmi başvuru yapıldı. Kısa bir süre sonra olumlu cevap geldi ve 3 Eylül 1995 günü Cenevre'de, bu şirkete ait ofis ve depolara İsviçre ve İtalyan yetkililer tatafından aynı anda baskınlar yapıldı. Şirketin merkezi neredeyse bir müze görüntüsündeydi. Raflarda ve karton kolilerde binlerce eski eser vardı. Her yer vazolar, bronz ve mermer heykeller, freskler ve mozaiklerle doluydu. Daha da rahatsız edici olan, bazı parçalarda hala Sotheby's müzayede şirketinin etiketlerinin bulunmasıydı. Depolarda bulunan eski eserlerin bir kısmının üzerinde toprak ve çamur parçaları vardı, sanki kazıdan dün çıkmış gibiydiler. Bu kadar buluntu yetmezmiş gibi, şirket merkezinde bir de insan boyunda kasa vardı. Sebebini anlamak mümkün değildi ama, kasanın anahtarı da üzerinde duruyordu. Kasa açıldığında ise arama ekibinden kimse gözlerine inanamadı. Kasanın içinden, dünyada hiçbir müzenin sahip olmadığı kalitede 20 parçalık bir Klasik Yunan yemek takımı, tümü Euphronios tarafından yapılmış kırmızı boyalı Yunan vazoları ve hepsinden değerlisi, bir yığın belge ile 4000 fotoğraf çıktı. Bazı fotoğraflarda, eski eserlerin soyulmadan önceki in situ görüntüleri ve aynı eserlerin sevkiyat sırasında çekilmiş resimleri birlikte duruyordu. Bu, bugüne dek Avrupa'da gerçekleştirilen en büyük kaçak eski eser operasyonu idi. Depolarda, yaklaşık 35 milyon dolar değerinde 10.000'den fazla antik eser mevcuttu. Belirtilen bu sayılar tartışmalı olsa da, basına dağıtılan resimlerde bile 500'den fazla eser görülmekteydi. Ele geçirilen eserlerin çoğunun kaynağını tespit edebilmek ise olanaksızdı. Nereden geldiği belli olmayan binlerce Roma ve Yunan eserinin yanısıra, Urartu dönemine ait ve Kıbrıs'tan gelme arkeolojik eserler de mevcuttu. İsviçre polisi, bu şirketle bağlantısı olan bir İtalyanın ismini de belirledi: Giacomo Medici. Medici, Hecht, Dikmen, Üzülmez, Telli ve diğerleri... İtalyan polisi, Ocak 1997'de Medici'yi tutukladı. Yapılan açıklamaya göre Medici, İtalya'dan yapılan eski eser kaçakçılığının elebaşlarından birisiydi. Medici ise, tüm bu malları satın alan insan olarak aracı Robert E. Hecht'in ismini verdi. Kaldı ki, Medici'nin evinde yapılan aramalarda ele geçen belgeler de bunu doğruluyordu; Medici ile Hecht eski ortaktılar ve nerede ise 40 yıldır tanışıyorlardı. Hecht 1960'lardan beri bu işin içinde ve eski eser kaçakçılığının en tanınmış simasıydı. Eski eserleri bulan insanlardan satın alanlara aracılık yapıyor ve kaçırılmış bu eserlerin ABD'de pazarlamasını sağlıyordu. Akıcı Türkçe konuşan; Aydın Dikmen'i gençlik yıllarından beri tanıyan; Fuat Üzülmez, Edip Telli gibi namlı kaçakçıların arkadaşı olan Hecht, uzun yıllar boyu Elmalı'dan Karun'a, Türkiye'den kaçırılan bir yığın eski eserin de, ABD müzeleri tarafından satın alınmasına aracılık etmişti. 1960'larda, İzmir-İstanbul arasındaki bir uçak yolculuğu sırasında, yeni satın aldığı antik sikkeleri cebinden çkarıp incelediğini gören bir yolcu tarafından polise ihbar edilmiş, Yeşilköy Havaalanı'nda tutuklandıktan sonra "persona non grata" ilan edilerek Türkiye'den sınır dışı edilmişti. Evet, Türkiye'ye giremiyordu ama, Türkiye'den kaçırılıp ABD'ye satılan tüm eski eserlerin aracısıydı. Sadece Türkiye'nin değil, Yunanistan ve İtalya'nın da başına dert idi. Son buluntuların ardından, İtalyan polisinin ibresi bu defa Hecht'e dönmüştü. Hecht Paris'te yaşıyordu. İtalyanlar, Fransız Hükümeti'ne başvurdu ve Hecht'in evinde arama izni alındı. 16 Şubat 2001'de Robert E. Hecht'in Paris'teki evine baskın yapıldı. Bir Fransız görevli kapıyı çaldı. Kapıyı açan, Hecht'in boşandığı eşi Elisabeth, önce polise karşı koymaya çalıştı. Hecht nerede ise 15 yıldır bu evde yaşamıyordu ve evi arayamazlardı. Bu iyi bilinen klasik oyalama taktiğine karşı görevli polisler, ellerinde arama izni olduğunu, aramaya izin vermesi durumunda onun yatak odasını aramıyacaklarını söylediler. Ama, eğer direnmeye devam ederse kapıyı kırıp tüm binanın altını üstüne getireceklerini de ilave ettiler. Elisabeth evi aramalarına izin verdi. Dairenin iki yatak odası vardı. Elisabeth polisleri, Hecht'in olduğunu söylediği yatak odasına yönlendirdi. O an iki Fransız polisi aralarında sohbet ediyorlardı. Birisi diğerine tüm Amerikan filmlerinde arama yapılan yatak odalarında yatağın altında hep birşeyler bulunduğunu, halbuki gerçek hayatta kimsenin yatağın altına bir şey saklamadığını söylüyordu. Yine de odaya girdiklerinde yatağın altına baktılar.Yatağın altı naylon alışveriş torbaları ile doluydu. Ve hepsinin içinde başka bir eski eser vardı: vazolar, heykeller, bronz miğfer ve bronz kemerler. Tümü toprağa bulanmış, yeni bulunmuş durumdaydılar. Giacomo Medici'nin tüm kaçakçılık belgeleri ve Robert E. Hecht'in Paris'teki evinde ele geçen, gereksiz şekilde ayrıntılı yazılmış günlüğü artık İtalyan yetkililerin ellerindeydi. Pandora'nın kutusu açılmıştı. Bu iki ortağın uzun yıllar boyu İtalya'dan neler kaçırıp sattıkları belgelenmişti. Artık ibre, bu eserleri satın alanlara dönecekti. Yetkililerin söylediğine göre, Hecht'in geçen 40 yıl boyunca, İtalya'nın kültür mirasına verdiği zarar, para ile ölçülemez boyutlardaydı. Belgelerden ve fotoğraflardan ortaya çıkan en acı olaylardan birisi de Hecht'in, kaçırılanların satılmasına aracılık yapmaktan öte, bazı eserlerin kaçırılması için soygunculara sipariş bile vermesiydi. Hırsızın pişkinliği... Hecht mahkemede çok rahattı. Bu biraz da, 87 yaşında olmasının verdiği cesaretten kaynaklanıyordu. Yasalara göre, yatması beklenen 8 yıllık hapis cezası, yaşı dolayısıyla zaten tecil edilecekti. Buna güvenen Hecht, Roma'daki mahkeme boyunca şakalar yaptı, şiirler okudu. Savunması sırasında söylediği sözler şöyleydi: "Tabi ki Giacomo'dan mal aldım. Neden almayayım ki? Cenevre'de gördüğüm herhangi bir parça, -bu parça Giacomo Medici'nin elinde olsa bile-, bunun çalıntı olduğunu bilmem zaten mümkün olamazdı. Tek bildiğim şey, bir Yunan vazosunun Yunanistan'da ya da Atina'da imal edildiğidir". İtalyan Kültür Bakanlığı'nın avukatı Maurizo Fiorilli ise, böylesi bir savunmaya sadece gülünebileceğini söyledi. Her zamanki varış noktası: Metropolitan... İtalya, bu baskından önce Metropolitan Müzesi'nden, tümü Hecht aracılığı ile satın alınmış bir kaliks kraterin, MÖ 4. yüzyılda yapılmış bir altın phialenin (adak taşı) ve 15 parçalık bir gümüş definesinin iadesini istemişti. Altın philae, Hecht'in belki de ilk ciddi işiydi. 1960 yılında, Metropolitan tarafından satın alınmıştı. Tasın üzeri yazıtlıydı ve İtalya'dan geldiği de hemen hemen kesin gibiydi. Metropolitan'ın 1972 yılında Hecht'ten satın aldığı kaliks krater için, dönemin müze müdürü Thomas Hoving, "Bugüne dek karşılaştığım en mükemmel sanat eseri" tanımını yapmıştı. MÖ 510 yılında yapılan ve Euphronios tarafından İlyada'dan sahnelerle resimlenmiş bu esere, o dönem için rekor bir meblağ olan 1 milyon dolar ödenmişti. Fakat kısa süre içinde çıkan dedikodular, eseri satın alan müzeyi zor durumda bırakacaktı. Hecht, vazoyu Lübnan'da yaşayan tüccar Dikran Sarrafyan'dan aldığını söylese de, bu bilgi, eserin menşeini açıklamaktan uzaktı. İlk başta, alımı destekleyen ve esere övgüler yağdıran The New York Times gazetesi bile, eleştiriler yapmaya başlamıştı. Ne de olsa gazetenin sahibi Arthur Ochs Sulzberger, aynı zamanda Metropolitan mütevelli heyetindeydi ve satınalma komisyonuna da başkanlık ediyordu. 1981-82 yıllarında ise Metropolitan olağanüstü bir eser grubu daha satın aldı. Bu defa alınanlar 15 parçalık bir gümüş yemek takımıydı. Hecht'in aracılık yaptığı bu eserlere tam 2.75 milyon dolar ödenmişti. Satın alınan eser grubu ile ilgili, müzenin 1984 yılı bültenine bir makale yazan, dönemin müze klasik antikalar küratörü Dietrich von Bothmer'e göre bu grup, "Güney İtalya, Toronto veya Doğu Sicilya'dan"dı. Virginia Üniversitesi profesörlerinden ve bugün Amerikan Arkeoloji Enstitüsü etik sorumlusu Malcolm Bell, 1987'de bu eser grubunu görür görmez Morgantina'dan geldiğini tahmin etti ve İtalyan yetkililere haber verdi. Bölgede yapılan kurtarma kazılarında, hem definenin çıktığı nokta bulundu, hem de bir ihbar üzerine kaçak kazıyı yapan soygunculardan birisi yakalandı. Bu soyguncunun ayrıntılı tarifine rağmen, Metropolitan defineyi geri vermeye yanaşmıyordu. Diğer varış noktaları ve iade süreci... Şimdi, ele geçirilen tüm bu yeni belgeler ve ifadeler ışığında, Hecht'in bu müzeye sattığı diğer birçok eser için de iade yolu açılmış oluyordu. Tabi aynı şekilde, İtalya'dan kaçırılımış eski eserleri satın alan Getty Müzesi, Boston Güzel Sanatlar Müzesi, Cleveland Sanat Müzesi, Minneapolis Sanat Enstitüsü, Princeton Sanat Müzesi, Toledo Sanat Müzesi ve Leon Levy-Shelby White koleksiyonlarına da davalar açılabilecekti. Tüm bu belgelerin ortaya çıkmasından sonra, Şubat 2006'da, Metropolitan Müzesi Müdürü Phillipe de Montebello, İtalya Hükümeti ile anlaşmaya vararak altın philaenin, Euphronios vazosunun, Morgantina Definesi olarak isimlendirilen 15 parça Yunan gümüş eserin ve bunlarla birlikte 20 parçanın daha İtalya'ya iade edilmesini kabul etti. Bu anlaşmaya göre, İtalyan hükümeti de tüm bu eserlerin bir kısmının 2 yıl daha Metropolitan'da teşhirde kalmasını kabul etti. Bu arada Metropolitan, Editions Services'de ele geçen fotoğrafları incelemeyi ve eğer bu resimler arasında şu anda müzede bulunan eserler varsa onları da iade etmeyi kabul etti. Hecht'in aracılık ettiği diğer eserlerle ilgili görüşmeler ise henüz başladı. Getty Müzesi yetkilisi mahkemeye çıkıyor Metropolitan tarafında bu olaylar yaşanırken, J. Paul Getty Müzesi ile ilgili bambaşka gelişmeler vardı. Ele geçen belgeleri delil kabul eden İtalyan savcı, Mayıs 2005'de, Marion True'ya dava açtı. Los Angeles'te bulunan ve bütçe açısından dünyanın en zengin müzesi olan J. Paul Getty Müzesi'nin kuratörü, İtalya'dan yasadışı yollardan çıkartılmış eski eserleri müzesi adına satın almakla suçlanıyordu. Marion True, böyle bir suçlama ile yurt dışında mahkemeye çıkan ilk Amerikalı müze yetkilisiydi. İtalya, zaten Getty Müzesi'nden 42 eserin iadesini talep ediyordu. Şimdi ise, elde ettikleri belgelerin ışığında, bu eserlerden en az sekiz tanesinin, Hecht tarafından İtalya'dan kaçırılarak Getty Müzesince satın alındığını da ispatlayabiliyordu. Aynı günlerde, Giacomo Medici'nin davası da sonuçlanmış ve bu eski eser kaçakçısı 10 yıl hapse ve 13 milyon dolar tazminata mahkum olmuştu. Artık arzuladığı tüm belgelere ulaşan avukat Maurizio Fiorilli, İngiliz Robin Symes'a da dava açtı. İngiltere'deki yedi aylık hapis süresi yeni dolan bu eski eser aracısının başı, bu defa İtalya'dan ABD'ye kaçırılmasına ve satışına yardım ettiği eski eserlerden dolayı dertteydi. İtalyan Hükümeti'nin bu olaylar zinciri boyunca sürdürdüğü planlama ve tavır, son derece etkileyiciydi: Kaçakçılar ve onlara aracılık eden uluslararası komisyonculara -yani bir anlamda suçu işleyen şahıslara- dava açılırken, bu eserleri satın alan müzelerle görüşmeler sürdürülüyor ve çözümün davasız bir şekilde hallolmasına uğraşılıyordu. Kaldı ki bu tarzlarının çok daha verimli olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Metropolitan Müzesi, elindeki bazı eserlerin menşei konusunda o denli köşeye sıkışmıştı ki, iadelerini kabul etmekten başka bir yolu kalmamıştı. Maurizio Fiorilli'nin, bir röportaj sırasında gazeteci Suzan Mazur'un bir sorusuna verdiği cevap uyguladıkları bu tarzın açık bir ifadesi: Suzan Mazur: İtalya artık, ABD müzelerinde bulunan kaçak eski eserler konusunda sürücü koltuğunda oturduğunun farkında değil mi? Eğer böyle ise, kaçak yollardan alındığı kesinleşen bu tür eserlerin iadesinden önce bir süre bu müzelerde sergilenmesine neden izin veriyorsunuz? Maurizio Fiorilli: Biz, bu ödünç verme sisteminin eski eserlerdeki yasadışı trafiği önleyeceğini düşünüyoruz. Eğer Amerikan müzelerine, İtalya veya diğer ülkelerden ödünç aldıkları eski eserleri sergileme imkanı tanınırsa, bunları piyasadan satın almalarına ve kanuni sorunlarla uğraşmalarına gerek kalmayacaktır. Ayrıca, bu şekilde, bağışlarla gelen paralarını kanuni ve bilimsel kazılara yönlendirerek, daha iyi değerlendirmiş olacaklardır. Bu da, Amerikan ihtiyaçlarına verilmiş kültürel bir yanıt olacaktır. Medici-Symes-Hecht üçgeni... Aynı şekilde, Getty Müzesi ile 42 parçanın iadesi için görüşmeler hala sürdürülüyor ve İtalyan yetkililer, eğer bu görüşmelerde bir sonuç sağlanamazsa bu yıl içinde dava yoluna gideceklerini açıkça belirtiyor. Hecht'in, Getty Müzesi'ne doğrudan sattığı veya satışına aracılık ettiği olağanüstü güzellikte eserler arasında MÖ 5. yüzyıla tarihlenen kırmızı boyalı ve Darius Ressamı olarak bilinen bir sanatçı tarafından resimlenmiş bir vazo da mevcuttu. Getty Müzesi, parçanın Bürki & Sohn isimli bir restorasyon şirketinden alındığını mahkemeye belgeledi. Bu şirketin sahibi olan restoratör Hecht'in arkadaşı ve satışa aracılık eden Atlantis Antiquities ise yine Hecht'in, ortağı koleksiyoner Jonathan Rosen ile beraber işlettiği bir kuruluş. Bahsi geçen bu Jonathan Rosen ise Elmalı Definesi'nden bir adet dekadrahmiyi 225.000 dolara satın alan insan. Yani hangi taşı kaldırsanız altından hep aynı isimler çıkıyor. İtalya ayrıca, Getty Müzesi'nin en değerli parçalarından biri olan mermer bir Afrodit heykelini de geri istiyor. Heykel 1988'de, tam 18 milyon dolara, aracı Symes'den alınmıştı. Müze, geçen yıl menşeini belgeleyemediği bazı eserleri zaten İtalya'ya geri verdi. Verilenler arasında MÖ 5. yüzyılda Euphronius tarafından yapılmış, kırmızı boyalı resimlerinde Troya Savaşı'ndan bir sahnenin betimlendiği, müzenin en güzel parçalarından birisi olarak kabul edilen bir kylix de var. Eser, Avrupalı ismi açıklanmayan bir aracıdan satın alınmış ve daha sonra Cerveteri'deki bir nekropolde yapılan kaçak kazılar sırasında bulunduğu ispatlanmıştı. Getty Müzesi'nin kuratörü Marion True'yu, Hecht ile olan işbirliği dolayısıyla mahkemeye düşüren, tümü Medici-Symes-Hecht üçgeni aracılığı ile bu müzeye satılan ve iadesi istenen diğer bazı eserler de şunlar: - 1992 yılında koleksiyonerler Lawrence ve Barbara Fleischman'dan satın alınmış, onların da Symes'ten satın aldıkları ve Medici'ye kadar izlenebilen, ressam Syriskos tarafından yapılmış, kırmızı boyalı bir krater, - Yine aynı koleksiyondan, 1996'da satın alınmış bir mermer Tyche heykeli, - 1990 yılında 60.000 dolara Atlantis Antiquities'den satın alınmış bir Etrüsk candelabrumu (şamdan), - Ressam Euphronios tarafından yapıldığı tahmin edilen, Dionysos ve satir maskeli, kırmızı boyalı bir kantaros. Geçtiğimiz aylarda Getty Müzesi Müdürü Michael Brand'ın İtalya Kültür Bakanı Buttiglione ile yaptığı görüşmenin "açık, yapıcı ve olumlu geçtiği" bizzat bakan tarafından açıklandı. Bu görüşmede müze yetkilisi "sorunlu" bazı eserleri, kanuni yollara başvurmaksızın İtalya'ya iade edebileceklerini açıkça dile getirmişti. Eser aklayan müzeci... Öte yandan Getty Müzesi'nin, 1996 yılında Lawrence ve Barbara Fleischman'dan satın aldığı 300 parçalık olağanüstü koleksiyonun içindeki birçok eserin de menşeinin karanlık olduğu tahmin ediliyor. Müzenin, kesin miktar açıklanmamakla birlikte 60 ila 80 milyon dolar bedelle satın aldığı tahmin edilen bu koleksiyon, daha önce sergilenmiş ve A Passion for Antiquities isimli bir katalog ile tanıtılmıştı. Christopher Chippindale ve David W.J. Gill tarafından American Journal of Archaeology dergisinde yayınlanan bir makaleye göre bu eserlerin %90'ı 1974 yılından sonra elde edilmişti ve hemen hiçbirinin menşei belgeli değildi. İtalyan yetkililerin açıklamalarına göre, Getty Müzesi, özel olarak da Marion True, çalıntı olduğu hemen hemen kesin olan eserlerin alımı için sürekli olarak Lawrence ve Barbara Fleischman'ı desteklemiş, sonra da bu eserleri müzeye satın alarak bir anlamda "akladığını" düşünmüştü. Örneğin, bahsi geçen koleksiyonun Getty Müzesi tarafından blok olarak satın alınmasından önce, 1992 yılında True, Fleischman Koleksiyonu'nda bulunan Syriskos tarafından yapılmış resimli bir vazoyu ve sekiz başka parçayı 5.5 milyon dolara Getty Müzesi'ne satın almıştı. Fleischman'lar ise vazoyu 1988'de Symes'ten almışlardı. Medici fotoğraflarının içinde bu vazonun restorasyon öncesi, kaçak kazıdan çıktığı hali ile ve restore edildikten sonraki görüntüleri mevcut. Restorasyonunu ise tabi ki Frtiz Bürki yapmıştı. Bu parça da, İtalyan hükümetinin Getty Müzesi'nden geri istediği eserler arasında. İtalyan savcı Paolo Ferri tarfından sorgulanan Marion True, kendisine gösterilen resimler arasından "Şu anda 13 müze ve 7 özel koleksiyonda bulunan en az üç düzine eski eseri" teşhis etti. Savcılık, bu eserlerin neler olduğu henüz açıklamıyor ve İtalyan hükümeti yeni ortaya çıkan bu buluntular için, Marion True'nun şahitliği ile ayrı bir dava açmaya hazırlanıyor. Yunanistan da devrede... Kısa bir süre sonra Medici-Symes-Hecht üçgeni aracılığı ile ABD'ye satılan eski eserler arasında Yunan menşeli birçok parça olduğunu düşünen Yunanistan hükümeti de davalara müdahil oldu. Getty tarafından 1993'de İsviçreli satıcı Christoph Leon'dan 1.15 milyon dolara satın alınan mezar süsü altın bir diadem, mermer bir kore torsosu ile bir mezar yazıtı, tartışmalı eserlerden sadece üçü. Getty Müzesi yetkilileri ise Yunanistan'ın iddiasını düşüneceklerini bildirdiler. Bu arada, 4 Mayıs 2006 tarihinde Marion True'nun Yunan Adası Paros'ta satın aldığı yazlık evde Yunan polisi tarafından arama yapılmış ve kayıt dışı 29 parça eski eser bulunmuştu. Kaçakçılıkla Mücadele Şubesi Müdürü George Gligoris, bu buluntular ışığında, Marion True'ya ayrı bir dava daha açılacağını bildirdi. Peki ya Türkiye? Ele geçen tüm bu belgelerde, fotoğraflarda ve Robert E. Hecht'in anılarında, Türkiye ile ilgili birçok bilginin yer aldığı hemen hemen kesin. Hatta, yukarıda yazdığımız gibi, depolarda bazı Urartu eserleri de bulundu. Hecht'in günlüğünde ise "sevgili dostları" Fuat Üzülmez, Edip Telli ve Aydın Dikmen'e ait birçok bilgi olduğunu da tahmin etmek zor olmasa gerek. Acaba Kültür ve Turizm Bakanlığımız, günün birinde, "abest"le iştigal etmekten vazgeçip bu konuya eğilerek, şu "kanatlanıp uçan" kültür varlıklarımıza sahip çıkabilecek mi? İtalya'dan alınacak daha çok dersler var çooook! Ama önce uyanmak lazım, değil mi? (Ali Yamaç - ) --------------------------- *"Basta Rubare!": "Yeter Çaldığınız!" Kaynaklar: Chippindale, C., D.W.J. Gill, 2000, "Material Consequences of Contemporary Classical Collecting", American Journal of Archaeology, C. 104, No0: 3, Temmuz D'Emilio, F., 2003, "Nations Battle Illicit Antiquities Trade", AP, 4 Aralık Eakin, H., 2005, "An Odyssey in Antiquities Ends in Questions at the Getty Museum", New York Times, 15 Ekim Kiehl, S, 2006, Baltimore Sun, 18 Haziran Povoledo, E., 2006, The New York Times, 20 Haziran Watson, P., C. Todeschini, 2006, The Medici Conspiracy, Perseus Books, New York archaeology.org/online/interviews/watson.html archaeology.org/online/features/geneva/ (Andrew Slayman) archaeology.org/online/features/italytrial/ (Andrew Slayman) scoop.co.nz/stories/HL0602/S00189.htm (Suzan Mansur) scoop.co.nz/stories/HL0512/S00224.htm (Suzan Mansur) --------------------------- 1. Fotoğraf Altı: Baskın sırasında Editions Services ofisinde bulunan ve kaçakçılık sisteminin işleyişini, bağlantılar ve aracıları isimlerle açıklayan bir şema (foto Carabinieri/Watson, Todeschini) 2. Fotoğraf Altı: Baskın sırasında Editions Services ofisinde bulunmuş, Giacomo Medici'nin Metropolitan Müzesi'nde, Euphronios Krateri önünde kendi resmi (foto Carabinieri) 3. Fotoğraf Altı: Marion True, Roma'da mahkeme çıkışında (foto van Rijn) 4. Fotoğraf Altı: Pompei yakınlarında bir mezar odasını süsleyen freskin in situ görüntüsünün polaroid resmi Editions Services ofisinde bulundu (foto Carabinieri /Watson, Todeschini)