|
Yeri: İstanbul ili, Fatih İlçesi'nde, Sirkeci'den başlayarak Marmara Denizi boyunca Florya'ya kadar giden Kennedy Caddesi'nin, Ahırkapı ile Kumkapı arasında, Çatladıkapı olarak bilinen mevkiinde, Bizans deniz surlarının üzerinde sarayın cephesi ve iskele görülmektedir. |
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Bukoleon Sarayı, Konstantinopolis'te Büyük İmparatorluk Sarayı kompleksi içinde yer alan bir sahil sarayıydı. Doğrudan Marmara deniz surları üzerinde inşa edilmiş olan sarayın, merdivenlerle inilen bir limanı bulunmaktaydı. Bu liman tamamen imparatorların kullanımı için ayrılmıştı. 1956 yılında başlayan sahil yolu inşaatından önce deniz, surların dibine kadar gelmekteydi. Yapının birkaç yüz metre batısında, 6. yy'dan beri önemli bir kilise olan Sergios ve Bakkhos Kilisesi (Küçük Ayasofya Camisi), kuzeyinde ise Hipodrom bulunmaktadır. |
Araştırma ve Kazı: Büyük Saray'ın bir parçası olan bu sahil sarayından ilk olarak İmparator Konstantinos Porphyrogennetos'un 10. yy'da yazdığı ve saraydaki törenleri anlatan "De Ceremonies" adlı kitabında bahsetmektedir [Porphyregennete 1935-1936]. 1912 yılında çıkan büyük yangın bölgedeki yapıları yok ettiğinden, bu kalıntılar da ortaya çıkmış ve 1913 yılında T. Wiegand tarafından Büyük Saray'da araştırma ve kazılar başlatılmıştır. Aralıklarla 1918 yılına kadar süren kazı ve çalışmalar bir kitap olarak yayınlanmıştır [Mamboury-Wiegand 1934]. Bölgede ikinci defa 1951 yılında St. Andrews Üniversitesi kazılara başlamış ve 1953'te S. Corbett Bukoleon'daki çalışmaları yürütmüştür [Corbett 1958]. 1983 yılındaki bir temel kazısı sırasında ortaya çıkan opus sectile taban mozaiği ve renkli duvar çinileri N. Asgari tarafından araştırılmıştır [Asgari 1984:45-46, res. 12-16]. 1993-1994 yılları arasında, İstanbul surlarının genel onarımı kapsamında, Bukoleon Sarayı ve İmparator İskelesi'nde de temizlik ve kazı çalışmaları yapılmıştır. |
Tanım: Mimari Evreler: Sahildeki bu sarayın ilk olarak 4. yy'ın ilk yarısında, Constantinus döneminde (306-337) İran'dan gelerek Bizans sarayına sığınan Hormisdas tarafından yaptırıldığı, ya da II. Theodosius döneminde (408-450) yapıldığı, 6. yy'da ise İmparator Iustinianus tarafından yenilendiği öne sürülmüşse de, bu dönem izlerini gösteren arkeolojik veri yoktur. 10. yy'da Nikephoros Phokas (963-969) sahil sarayını, Büyük Saray'ın da Hipodrom'daki imparatorluk locasına kadar olan kısmını içine alacak biçimde bir surla çevirmiş ve bu kısım artık İmparatorluk Sarayı olarak kullanılmaya devam ederken, diğer kısımlar terk edilmiş ve zamanla yıkılmıştır [Mango 1997]. Saray 14. yy'dan itibaren tamamen terk edilmiştir [Müller-Wiener 2001:225-228, res. 257-261].
Mimari Özellikler: Bukoleon Sarayı, sahil surları üzerinde, denize doğru çıkıntı yapan İmparatorluk İskelesi, bu iskeleden doğudaki fener kulesine kadar uzanan surun üzerindeki balkonlu cepheden, sur ile demiryolu arasında kalan tonozlu bazı mekanlardan ve bu kompleksi çevreleyen, Hipodrom'daki imparator locasına kadar uzanan bir çevre duvarından oluşmaktadır. Bu sahil sarayını çevreleyen surun günümüze ulaşan kalıntıları, demiryolu inşaatı ile büyük ölçüde yok olmuştur [Mango 1997: res. 5]. Sarayın denize bakan cephesinde 7 büyük kemerli pencere ya da kapı, ön taraftan konsolların taşıdığı bir balkona açılmaktaydı. Cephe, büyük kesme taş duvarın üzerine sonradan yapılmıştır. Bu cephenin arkasında 65 m'yi bulan uzunlukta, üzeri tonozla örtülü bir salon bulunmaktadır. Bu mekanın kuzeyinden demiryolu geçmektedir ve Hipodrom'a doğru uzanan kalıntılar günümüzde görülememektedir. Sarayın batısında, surlardan denize doğru çıkıntı yapan kısmın sarayın iskelesi iolduğu bilinmektedir. Bu kısma saraydan büyük bir merdivenle inilmektedir ve kare planlı bu mekanın güney ve doğu taraflarındaki iki büyük kemerli açıklıktan denize ulaşılmaktadır. Bu kemerler daha sonraki dönemlerde küçük bir kapı bırakılacak biçimde örülmüştür. Sarayı iskeleye bağlayan merdivenin altında ise üç nefli bir sarnıç vardır. |
Buluntular: 1993-1994 yılları arasında yapılan temizlik ve kazı çalışmalarında çok sayıda mimari plastik eser ile seramik, mozaik ve damgalı tuğlalar bulunmuştur. Bu buluntular bir yüksek lisans tezinin konusu olmuştur [Utkan 1996].
Mimari Plastik: Çok sayıda levha parçaları, sütun ve sütun başlıkları, kitabeli parçalar bulunmuştur [Utkan 1996:30-56]. Saraya 25 m mesafede yapılan bir inşaat kazısı sırasında 3x2 m boyutlarında iyi bir işçilik gösteren opus sectile tekniğinde taban mozaiği ve bu mozaiğin ait olduğu mekanın iç süslemesine ait renkli sırlı duvar çinileri ile mimari kaplama levhaları bulunmuştur. Üzerinde melek kabartması bulunan bir mermer levha da bulunmuş ve buluntular 10-11. yy'lara tarihlenmiştir [Asgari 1984:46, res. 17-19].
Çanak çömlek: Sarayın batı pavyonu ile imparator iskelesinde, ikisi seramik çöplüğü olmak üzere toplam beş açmada gerçekleştirilen kazılar sonucunda çok sayıda ve çeşitli formlarda sırlı ve sırsız seramik bulunmuştur. Sırlı seramikler genellikle sgrafitto tekniğinde ve kırmızı hamurlu parçalardır. Kirli sarı ve yeşil renk sır çoğunluktadır. Birçok parçada çeşitli tekniklerde işlenmiş figürler yer almaktadır. Bulunan parçaların büyük kısmı 12-13. yy'lara tarihlendirilmiştir [Utkan 1996:68-121].
Cam: Temizlik ve kazılarda az sayıda cam bulunmuştur. Bunlardan iki tanesi tam parfüm şişesi, diğerleri kırık parçalar halindedir [Utkan 1996:181-183].
Sikke: 9. yy'a ait bir adet bronz sikke bulunmuştur [Utkan 1996:191].
Küçük el sanatları: Kazılarda iki pişmiş toprak figürin, çeşitli kemik heykelcikler, taş ikona parçaları bulunmuştur [Utkan 1996]. |
Yorum: |
Tahribat: Demiryolu, yapılaşma ve kısmen sahil yolu çalışmaları nedeniyle sarayın büyük bölümü tahrip edilmiştir. Güney cephede üç adet mermer lento ve söveli açıklık ile iki adet kemerli açıklık vardır. Açıklıklardan biri yarıya kadar örülmüş, diğer iki açıklık yıkılmıştır. Balkonlu olan bu kısmında yoğun bitki örtüsü tahribatı görülmektedir ve üzeri yoğun olarak sarmaşıklarla örtülmüştür. Kuzey tarafı demiryoluna bakmaktadır ve buna bağlı olarak yoğun tahribat görülmektedir. Demiryolunun beton duvarları yapının duvarlarına dayandırılmıştır. İskele kısmına inen basamaklı rampanın altımda kalan sarnıcın içi ve çevresi çok yoğun bitki örtüsü ve çöplerle doludur. Balkonlu kısımdan sarnıca doğru ilerleyen duvarın bir kısmına beton dökülmüştür [TAYEx 08.09.2008]. |