©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi
|
|
|
|
Pınarbaşı - Bor |
|
Çizimler için tıklayın... |
Fotoğraflar için tıklayın... |
Türü:
|
Höyük |
Rakım:
|
1155 m |
Bölge:
|
İç Anadolu |
İl:
|
Niğde |
İlçe:
|
Bor |
Köy:
|
Merkez |
Araştırma Yöntemi:
|
Kazı |
Dönem:
|
Çanak Çömlekli |
|
|
|
Yeri: Niğde il merkezinin güneybatısında; Bor İlçesi'nin yaklaşık 3 km batı-kuzeybatısındadır. Ankara-Bor-Niğde karayolunun sol kenarında; yolun batıya doğru hafif dirsek yaptığı yerdedir. Bir başka yayında ise bu karayolunun tepenin kuzey kenarından geçtiği gözlenmektedir [Todd 1980:lev.17-20]. |
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Sulak ve bereketli Bor Ovası'nın kuzey kesiminde yer alan Pınarbaşı Höyüğü'nün etekleri ile beraber yaklaşık 100 m çapında 8 m yüksekliğinde (Omura yüksekliğinin 15.5 m olduğunu söylemektedir [Omura 1992:543]) olduğu bildirilmektedir. Yuvarlak biçimli; yayvan bir tepedir. Tepe kısmı; 50x30 m boyutlarında bir koni biçimindedir. Höyüğün karayolunun diğer tarafında; karayollarına ait yapının bahçesine kadar devam ettiği bu bahçede ele geçen çanak çömlek parçalarına dayanılarak iddia edilmektedir. Olasılıkla karayolu höyüğün kuzey eteğinin az bir kısmını tahrip etmiştir. Tepenin kuzeydoğu kısmında; küçük bir gölet hatta bir dere oluşturacak kadar kuvvetli debisi olan bir pınar; höyüğün oturmuş olduğu kayalık kütlenin içinden doğmaktadır. Yöredeki köylüler bu pınardan dolayı tepeye; Pınarbaşı Höyüğü adını koymuşlardır. Todd; Hours ve diğer bazı araştırmacılar höyüğü Pınarbaşı-Bor olarak isimlendirmektedir [Hours et al. 1994:269]. Etrafı verimli tarlalarla çevrilidir. |
Tarihçe: |
Araştırma ve Kazı: 1938 yılında Amerikan Tarihöncesi Araştırma ekibi [Gaul 1939:33]; 1957 yılında K. Kökten; 1961 yılında M. Ballance; aynı yılda P. Meriggi; 1962 yılında D.H. French [French 1964b:37]; 1964-67 yıllarında ise I.A. Todd'un [Todd 1980:43] höyükte yüzey araştırması yapmış olduğunu yayınlarından öğreniyoruz. 1982 yılında ise tepede Ankara Üniversitesi; Dil;Tarih ve Coğrafya Fakültesi öğretim üyelerinden Uğur Silistreli yönetiminde arkeolojik kazı yapılmıştır. Kazı alanı olarak tepenin üstü; güney ve batı yamaçları seçilmiştir [Silistreli 1984:81]. Tüm tepede ancak 10x10 m boyutlarında üç açma açılmıştır. Bu açmalardan tepenin üstünde olan açma; gerektiği için 5 m daha büyütülmüştür. Diğerleri ise güney ve batı yamaçtadır. Tepenin son zamanlarda islam dönemi mezarlığı olarak kullanılması; kazı sırasında bu mezarların taşınma zorluğu vd. gibi çeşitli nedenlerle kazıya son verilmek zorunda kalınmıştır. 1990 yılında da S. Omura başkanlığında Japon ekibinin Orta Anadolu Bölgesi yüzey araştırması çerçevesinde höyüğü bir kez daha ziyaret ettiği ve yüzey toplaması yaptığını görmekteyiz. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır. |
Tabakalanma: Kazının bir mevsim ile kısıtlı kalması; höyükte tam bir tabakalanmanın saptanamamasına yol açmıştır. Verilen bilgilerden; höyüğün son dönemlerde büyük bir Müslüman mezarlığı olarak kullanılmış olduğunu anlıyoruz. Bu mezarlıkta yer alan gömütler; altta yer alan mimari kalıntıları bozmuştur. Tepenin üstünde; bugünkü yüzeyden 1.6 m derine kadar inen mezarların; höyüğün üst kısmında ve güney yamaçta yer alan Demir Çağ yerleşmesini; batı yamaçta ise Çanak Çömlekli Neolitik Çağ iskanını tahrip ettiği görülmektedir. Pınarbaşı mevkii; su kaynağı ve verimli çevre topraklarına sahip olduğu için Neolitik ve diğer çağlarda iskan edilmiştir. Demir Çağ tabakası tepenin üstünde 1.6 m kalınlıktadır. Todd ise höyükte ayrıca Kalkolitik ve İlk Tunç Çağı yerleşimlerinin de var olduğunu bildirmektedir [Todd 1980:43]. Neolitik Çağ yerleşmesine ait bulguların yolun kuzey kısmına da taşmasından dolayı; bu çağ yerleşmesinin diğer çağlara nazaran daha geniş olduğu yorumu getirilmektedir. |
Buluntular: Mimari: Güney yamaç açmasında Neolitik Çağ'a tarihlenen; tek sıra düzgün taşlardan yapılmış taş temeller ortaya çıkarılmıştır. Bu duvarların üst kısımlarının kerpiç olarak yükseldiği kazıda ele geçen yıkıntılarından anlaşılmaktadır. Plan olarak dikdörtgen planlı yapıların var olduğu görülmektedir. Bu yapılarda düzgün kil sıvalı yaşam tabanları bulunmaktadır. Batı yamaç açmasında da gene Çanak Çömlekli Neolitik Çağ'a ait; yapı kalıntıları tamamiyle tahrip olmuş; üst üste aralarında 50 cm kot farkı olan iki taban bulunmuştur. Tepenin en üst kısmında açılan açma ise mimari açıdan daha şanslı çıkmıştır. Özellikle höyüğün tabakalanması ve diğer yerleşim özelliklerine ait ip uçları burada bulunmuştur. 3.1x3.1 m boyutlarında kare planlı bir odaya ait üç sıra düzgün taştan yapılmış temel ortaya çıkarılmıştır. Doğu duvarının ötesinde ikinci bir başka duvara ait kalıntının ortaya çıkışı; yapıların birbirine yakın bir şekilde inşa edildiğini göstermektedir. Gene de açılan alanın çok küçük oluşu; yoğun tahribat; yerleşme dokusunu tam anlatacak kadar bulguların ortaya çıkmamasına yol açmıştır. Kare planlı odanın kuzeydoğu köşesinde; duvara bitişik bir fırın tabanı ile diğer köşede yer alan ocak; Pınarbaşı'nda yerleşenlerin günlük hayatlarından bir kesit vermektedir. Çanak Çömlek: Neolitik Çağ çanak çömlek endüstrisinde tümü el yapımı; çoğunlukla kaba hamurlu gri; siyah ve koyu kırmızı renkte dış yüzü olan maldan ve ince arıtılmış hamurlu; iyi açkılanmış; koyu özlü maldan çanak çömlek parçaları bulunmuştur. İnce maldan yapılmış bazı kapların üzerinde kabartma olarak yapılmış stilize insan yüzü; boğa; geyik gibi figürler yer almaktadır. Biçimlerde derin ve sığ kaseler; tek kulplu maşrapalar; dışa dönük ağızlı kaplar ve çömlekler görülmektedir [Silistreli 1984a:83]. Yontma Taş: Kazı başkanı tarafından Neolitik Çağ'a tarihlenen tabanlar üzerinde in situ durumunda; obsidiyenden özenle yapılmış deliciler; dilgiler; bıçaklar; kalemler; okuçları gibi alet ve av silahları ile çok sayıda artık parça ele geçmiştir. Hemen hemen tüm aletler koyu siyah obsidiyendendir. Silistireli'nin kazısında önce yüzeyden toplanan yontma taş buluntular Renfrew ve ekibi tarafından incelenmiştir. Hammadde olarak Acıgöl ve Çiftlik obsidiyen yataklarından faydalanıldığı sanılmaktadır. Höyüğün batı yamacındaki açmada alttaki ikinci Neolitik Çağ tabanında obsidiyenden yapılmış bir kama ile kemik sapı yontma taş endüstrinin en güzel örneğini teşkil etmektedir. Omura ve ekibi de az sayıda okucu bulmuştur. Sürtme Taş: Pınarbaşı-Bor'un çağdaşı olan diğer yerleşmelere nazaran daha az sayıda taş buluntu ele geçmiştir. Günlük hayatta çok işlevli olarak kullanılan yassı; açkılı baltaların yanısıra; öğütme taşı gibi nesneler yerleşiklerin tarım yaptıklarını göstermektedir. Ayrıca kazı başkanının söve taşı olarak nitelendirdiği sürtme taş nesne olasılıkla çift taraflı olarak kullanılan bir havandır. Kemik/Boynuz: Kemik ve boynuzdan yapılma saplar ile çok sayıda bız ele geçmiştir. İnsan Kalıntıları: Kare planlı odanın dışında; bir başka mekana ait duvar ile bu odaya ait doğu duvarının arasında; taban altında; üzeri kapak taşı ile kapatılmış bir mezar küpü bulunmuştur. Bu küpün içinde çocuk iskeleti ele geçmiştir. Yanında gömü hediyesinin olup olmadığı bildirilmediği gibi ölünün yatış şekli de anlatılmamaktadır. Kazılan alan içinde Pınarbaşı'lı Neolitik Çağ insanlarının ölü gömme geleneklerini saptayacak başka bir mezar bulunmamıştır. Esas mezarlığın yerleşme dışında olduğu ilk akla gelen hususdur. |
Kalıntılar: |
Yorum ve tarihleme: Bor Ovası'nın Çanak Çömlekli Neolitik Çağ'ı için anahtar olabilecek olan bu çok önemli yerleşmesi; Silistireli'nin gene aynı ovada yer alan bir başka Neolitik Çağ yerleşmesi olan Köşk Höyük'ü kazı yeri olarak seçmesi ile yarım kalmıştır. Dolayısıyla bir yıl süren kazının verimli sonuçlar ortaya çıkaramayacağı aşikardır. Pınarbaşı'daki arkeolojik kazının terk edilmesinde bir başka etkenin; olasılıkla tepenin İslam dönemi mezarlığı olarak kullanılması ve bu mezarlığa ait gömülerin alttaki mimari kalıntıları büyük ölçüde tahrip etmesidir. Ana kayaya kadar ulaşılmadığı için tam tabakalanma da bilinmemektedir. 14C tarihi konusunda da bir sonuç ortaya çıkmamıştır. Buluntularının benzerleri yoluyla da kesin bir şey ileri sürmek olanaksızdır. Çanak çömlek parçaları Konya Ovası ve Akdeniz Kıyısı yerleşmelerindekilerden biraz daha farklıdır. Dar ağızlı biçimli kapları daha kabadır. |