©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Tepecik - Çiftlik

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Tepecik - Çiftlik
Türü:
Höyük
Rakım:
1450 m
Bölge:
İç Anadolu
İl:
Niğde
İlçe:
Çiftlik
Köy:
Merkez
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Çanak Çömlekli

     


Yeri: Niğde il merkezinin kuzeybatısında; Çiftlik Kasabası'nın 1 km kadar doğusundadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Melendiz Dağları'nın hemen doğusundaki küçük vadi içinde; 200 m çapında; 4-5 m yüksekliğinde küçük bir höyüktür. İki dere arasında yer alan höyük günümüzde sürülmektedir. Bu işlemden dolayı çok fazla tahrip olmuştur. Höyüğün olduğu vadi hem su hem de verimli topraklar açısından çok zengindir. Ayrıca çok yakında bulunan obsidien yatakları; bu yörede yerleşenlerin hammadde ihtiyaçlarını da karşılamıştır.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: Höyük ilk defa 1966 yılında I.A. Todd tarafından tespit edilmiştir. 1973 yılında ise M. Fornaseri ve ekibi tarafından Malatya Aslantepe'nin Son Kalkolitik Çağ yontma taş endüstrisi örneklerinin nereden geldiğini bulmak amacıyla yörede yaptığı araştırma sırasında bir kez daha ziyaret edilmiştir. 1990 yılında ise Omura başkanlığında; Japon ekibinin Orta Anadolu bölgesi yüzey araştırmasında höyüğe gidilerek toplama yapılmıştır. Kazı çalışmaları 2000 yılında İstanbul Üniversitesi'nden E. Bıçakçı ve Niğde Müzesi'nden E. Faydalı'nın başkanlığında başlamıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Yüzey toprağının altında bol küllü; yanıklı ilk tabakaya ulaşılmıştır. 2. tabaka çalışılan her üç açmada da ortaya çıkarılmıştır. Bu tabakanın en iyi korunmuş olduğu alanlarda birkaç yapı evresi olduğu anlaşılan kalıntılar saptanmıştır. Neolitik Çağ buluntuları dışında Kalkolitik ve İlk Tunç Çağı buluntuları da ele geçmiştir. 2004 yılı çalışmaları sonucunda; tabakalanma daha belirgin hale gelmiştir ve şu şekilde özetlenmiştir: Geç Dönem (Geç Roma-Bizans) Orta Kalkolitik İlk Kalkolitik Ara Dönem: İlk Kalkolitik-Neolitik Neolitik [Bıçakçı et al. 2006:223]. 2007 yılı çalışmalarının ardından sonuçları alınmaya başlanan radyokarbon tarihlerinin yardımı ile Tepecik-Çiftlik tabakalarının kültür tarihindeki konumları hakkında daha kesin bilgiler elde edilmiştir. radyokarbon tarihlerine göre 3. tabakanın ilk evreleri yaklaşık MÖ 6000'e tarihlenmektedir. 4. tabakanın ortalarından alınan örnekelrden gelen tarihler ise yaklaşık MÖ 6300 civarını göstermektedir. Bu verilerle Tepecik-Çiftlik'in İlk kalkolitik Döneme tarihlenen 3. tabakasının MÖ 6000 civarında başlamış olduğu söylenebilir. Neolitik Dönemin son tabakası olduğu düşünülen 4. tabakanın ise yaklaşık MÖ 6400/6300 ile MÖ 6000 arasına tarihlendirilmesi mümkün görülmektedir [Bıçakçı et al. 2009:210]. Yerleşmede sürdürülen 10 yıllık çalışma sonucunda, 5 ana tabaka saptanmıştır: I. Geç Roma- Bizans (Tabaka 1, tahrip olmuş mezar kalıntıları) II. Orta Kalkolitik (Tabaka 2, kazı alanının kuzeybatı kısmı) III. Erken Kalkolitik (Tabaka 3, tüm kazı alanlarında ortaya çıkarılmıştır) IV. Çanak Çömlekli Neolitik Üst Evre (Tabaka 4 ve 5) V. Çanak Çömlekli Neolitik (Tabaka 6-9, Açma 16K'da açılan derin sondaj) [Bıçakçı et al. 2012].
Buluntular: Mimari: 2. tabakaya ait taş duvar ve döşemeler bulunmuştur. Aynı alanda; taş duvarları 1 m'den yüksek korunagelmiş bir yapının kalıntıları ortaya çkarılmıştır. Açmanın diğer kısımlarında da duvar parçaları ve bu duvarlara bitişik taş döşeli alanlar bulunmuş fakat ne tür bir yapıya ait oldukları henüz anlaşılamamıştır. Sözü edilen döşeme kayrak taşlarla yapılmıştır ve ortasında yaklaşık 1.50 metrekare boyutlarındaki döşemesiz bir alanda bir petek ve içinde bol miktarda yanmış tohum taneleri bulunmuştur. Diğer bir açmada bulunan 2x2 m boyutlarındaki mekanın doğu ve güney kenarları taş duvarlarla sınırlandırılmıştır. Mekanın kuzey ve batı kenarlarında duvar kalıntısına rastlanmamakla beraber; yapının sınırları duvar sıva izleriyle belirlenmiştir [Bıçakçı et al. 2003:398]. 2006 yılında Ômerkez açma' olarak adlandırılan 19x19 m boyutlarındaki alanda yapılan çalışmalarda yaklaşık 2.5 m derinlikte 4. bir tabaka ortaya çıkarılmıştır. 3. tabakanın alt evrelerinin kaldırılma çalışmaları sırasında L yapısının altında 3. tabakaya ait yeni bir yapı daha ortaya çıkarılmıştır. AJ yapısı olarak adlandırılan yapının en az iki mekanı olduğu anlaşılmakta olup büyük kayrak taşlarla döşeli tabanları kısmen korunmuştur. 2001 yılında ortaya çıkarılan fırının da bu yapıya ait olduğu; yapının doğu mekanının kuzeybatı köşesine; kayrak taş döşeli taban üzerine inşa edilmiş olduğu anlaşılmıştır [Bıçakçı et al. 2008:483]. 4. tabakaya ait yapı katları17J ve 17K açmalarında ortaya çıkarılmıştır. Oldukça bozuk durumda ve en az iki evreye ait olduğu anlaşılan yapı kalıntıları taş subasman duvarlarından oluşmaktadır ve sadece en alt sıraları korunmuştur. İlk evreye (4.2) tarihlenen bir yapının güneybatı köşesi 17J açmasında; açmanın kuzeydoğu köşesinde ortaya çıkarılmıştır. AL olarak adlandırılan mekanın batı duvarı dış dizisinde uzunlamasına yerleştirilmiş yassı büyük boy; iç dizisi ise nispeten daha ufak ve enlemesine yerleştirilmiş taşlarla yapılmış; iki dizi arasında kalan boş alanlar da ufak boy taşlarla doldurulmuştur. Yapının güneyinde birbirine paralel uzanan iki duvar kalıntısı yapının bu kesimde birkaç kez yenilenmiş olduğunu düşündürmektedir. Bu duvarlar da batı duvarına benzer bir teknikte inşa edilmiştir. Mekanın içinde bir kısmı açma doğu kenarı altında kalan bir ateş yerine ait taban kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Birçok kez yenilendiği anlaşılan; altı çakıl taşı; üstü kalın kerpiç çamuru döşeli en üstü ise ince sıvalı bu taban kalıntılarını çevreleyen duvar kalıntıları bulunamamıştır. Ateş yerinin platform benzeri bir yükselti üzerinde yer aldığı; sıvalı tabanın bu yükseltinin kenarından alçalarak mekan içerisinde devam ettiği anlaşılmıştır. 17J açmasının bir sonraki 4.1 evresine ait olduğu anlaşılan bir başka bozuk yapı kalıntısı da açmanın batı-orta kesiminde bulunmuştur. Doğu-batı aksında genişliği 4.50 m olan yapının kuzey bitimi tamamen tahrip edilmiş haldedir. AL yapısından 0.30-0.40 m yüksekte bulunmuş olan bu yapı kalıntısı AM olarak adlandırılmıştır. Yapının doğu; güney ve batı duvarlarından kalan parçalar dışında mekanın güneydoğu köşesinde yassı taş döşeli bir taban kalıntısı korunmuştur. AL ve AM yapıları; gere farklı kotlarda bulunmaları; gerek yapı akslarındaki farklılıkları ve gerekse de duvar yapım tekniklerindeki farklılıkları nedeniyle 4. tabakanın farklı iki evresine ait olduğu kesindir. Her iki yapıda da ayrıca alt evreler tespit edilmiştir [Bıçakçı et al. 2008:484-485]. 4. tabakaya ait diğer yapı kalıntıları 17K açmasının güney yarısında ortaya çıkarılmıştır. Kalıntılar bir yapı köşesi ve bahçe duvarından oluşmaktadır. Yapının kuzey ve batı duvarlarının köşe yaptığı kesimde; mekan iç köşesinde duvar taşları bindirme tekniği ile birleştirilmemiş; bir kavis oluşturacak biçimde yan yana yerleştirilmiştir; bu teknik Tepecik-Çiftlik taş duvarlarında sık görülmeyen ilginç bir ayrıntıdır. Yapı içerisinde yangınla yıkılmış taş ve yanık kerpiç dolgusu altında çok miktarda yanmış ahşap kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. AJ olarak adlandırılan bu yapının kuzeybatı köşesinden itibaren doğudan batıya uzanan bahçe duvarı batı yönünde güneye doğru bir kıvrım yaparak devam eder; bu kavis duvarın çevirdiği alanın bir yükselti olduğunu ve duvarın da bu yükseltinin yamaç eğimine uygun yapıldığını düşündürmektedir. Duvarın iki yapı evresi vardır. Bu bahçe duvarında; yapı duvarlarında kullanılan kerpiç harcından farklı olarak daha sert; açık devetüyü renkli bir harç kullanılmış olduğu görülmektedir. Duvarda görülen bir başka özellik de duvarın iki kesimde dışarı doğru bastion benzeri çıkıntılaırnın bulunmasıdır [Bıçakçı et al. 2008: 485-486]. 2007 yılında 16-17/J-K açmalarında batı devamının 4. tabakanın alt seviyelerinde gömüt alanı olarak kullanılmış olduğu ortaya çıkmıştır [Bıçakçı et al. 2009:206]. 2010 yılında 18J açmasının kuzeybatısında birbirine bitişik iki kubbeli fırın ile bir yapının doğu duvarını oluşturan duvar kalıntısı ortaya çıkmıştır. Fırınlar yaklaşık 300x150 cm ve 150x75 cm boyutlarında, biri söbe biçimli, diğeri ise oval formludur. Bunların yapım teknikleri bakımından İlk Kalkolitik Çağ'a tarihlenen 3. tabaka fırınlarından farklı oldukları düşünülmektedir [Bıçakçı 2012:73]. 5. tabakaya ait 17J açmasında hendeğin alt evrelerine ait bir düzlemde çok miktarda yanmış tahıl ve ahşap parçalarına rastlanmıştır. Aynı düzlemde hendeğin batı kısmıında önceki yıllardan bilinen beyaz renkli kül katmanlarna ulaşılmıştır. Hendek tabanında irili ufaklı tüf benzeri taşların yoğunlaştığı görülmüştür. 17J açmasının kuzey bölümünde yaklaşık 2.50 m çapında ve 0.60 m derinliğinde yuvarlak formlu bir çukur tespit edilmiştir. Çeşitli kül katmanlarına sahip çukurun taban ve kenarları beyaz renkli kül ve obsidiyen yongalarından oluşan tabakalar ile kaplıdır. Çukurun obsidiyen işlik artıklarının bilinçli ve düzenli olarak toplandığı bir atık çukuru olduğu düşünülmektedir. Mezar odası olarak adlandırılan BB mekanının kazı çalışmalarına 2010 yılında da devam edilmiştir. Dörtgen planlı bu yapı birden fazla evreye sahiptir. Güneyinde yer alan doğu-batı uzantılı, çift sıra büyük taşlardan oluşturulmuş olan duvarın olasılıkla daha geniş boyutlardaki evresine ait olduğu düşünülmektedir. Sonradan yapıyı ikiye bölmek amacıyla mezarları çevreleyen bir duvar eklenmiştir. Çalışmalar, mekan içerisinde 25-30 bireyin yer aldığını göstermiştir. Birincil ve ikincil gömütlerin yer aldığı mekanda mezar hediyesi olarak nitelendirilebilecek bir minyatür kap ele geçirilmiştir. BB mekanı, 5. tabakaya ait tek mimari kalıntıdır. 16K açmasında 7.-8. ve 9. tabakalar tespit edilmiş, ortaya çıkarılan tabakaların hiç birinde mimari kalıntıya rastlanmamıştır. Genel olarak obsidiyen buluntularda azalma olmamasına karşın, kemik ve çanak çömlek yoğunluklarında bir azalma olduğu saptanmıştır. Derinleşildikçe çanak çömleğin daha kaba hamurlu ve kalın cidarlı olması dikkat çekmiştir [Bıçakçı 2012:75-77]. 2015 yılında 15L, 15I, 16I açmalarında çalışılmıştır. Yeni açılan 15L ve 15I açmalarında edilen ilk bulgular tahribat çukuru ve kısmen korunmuş mimari kalıntılardan ibarettir. 15L açmasında tahribat çukuru açmayı kuzeybatı-güneydoğu yönde uzanarak açmayı ikiye bölmektedir. Açmanın güneyinde 15L-SB1 numaralı fırının olduğu bir yaşam alanı tespit edilmiştir. Fırının doğu kısmı sonradan açılmış etrafı küçük taşlarla çevrelenmiş çukur tarafından tahrip edilmiştir. Döşemesinde küçük çakıl taşları kulanılmış, döşemenin üzeri sarımsı renkte kil katkılı çamurla sıvanmıştır. Döşeme taşlarının arasında bir adet obsidiyen dilgi de bulunmuştur. Bu alan, muhtemelen Son Neolitik Döneme aittir. BJ mekanının kuzey duvarına sonradan eklenen tek sıra taş dizisinden oluşan duvar, mekanın kuzeyindeki açık alanı sınırlamaktadır. Bu durum, açık alan faaliyetleri ve mekan kullanımı arasındaki ilişkileri anlayabilmek adına önemlidir. 15I açmasındaki BY mekanının kuzey kısmı kısmen tahribata uğramıştır. Buluntuların ele geçirildiği yaşam alanının 2. tabakanın hangi evresine ait olduğu henüz belirlenememiştir. 2. tabakanın daha eski evrelerine ait yapılara rastlanmıştır. Güneydoğu-kuzeybatı yönde uzanan 0.60-0.70 m genişliğinde SB5 numaralı subasman duvarı ortaya çıkartılmıştır. Söz konusu duvar sonradan açılan yaklaşık 1.50 m çapında bir çöp çukuru tarafından tahrip edilmiştir. CS mekanının kazılabilen kısmında ise kuzey duvarına yakın konumda dağınık kerpiç sıva döküntüleri ve ufak boyutlu çakıl taşları tespit edilmiştir. Bu kalıntıların olasılıkla tahrip olmuş bir fırına ait olduğu düşünülmektedir. Fakat sıva ve çakıl taşlarının karışık tespit edilmesi bu kanıyı şüpheye sokmuştur. 16I açmasında; kuzeydoğuda CU mekanının doğu-batı aksta uzanan güney duvarı, batıdan güneye dönerek "L" biçiminde köşe yapmaktadır. Taş subasman duvarının genişliği yaklaşık 0.80 m'dir. Yapının batısına inşa edilen başka mekanlar da tespit edilmiştir. CK mekanı ise CU mekanının batı duvarı ile daha batıdaki depolama birimi olarak kullanılmış hücre biçimli bölmelerin arasında kalan mekandır. Bu alanın kuzey ve batı kesimleri kazılmamış dolgu altında kaldığı için yapı kompleksinin nasıl bir yapım süreci geçirdiği ve nasıl düzenlemeler yapıldığı net olarak bilinememektedir. CM mekanında olası yangın izleri görülmüştür. Dağınık halde, doğu-batı doğrultulu yanmış ahşap kalıntıları büyük ihtimalle yangında çökmüş olan üst örtüye aittir [Bıçakçı et al. 2017:81-89]. Çanak Çömlek: Todd burada dar ağızlı kap biçimine ait parçaların kesinlikle olmadığını belirtmektedir. Birçok açkılı ağız parçası Doğu Çatalhöyük malzemesini hatırlatmaktadır. Omura ise höyüğün yüzeyinden toplanan çanak çömlek parçaları arasında kabartma bezekli örneklerin olduğunu ve bunların Köşk Höyük'ün (bak. Köşk Höyük) bezekli parçalarına çok benzediğini ileri sürmektedir [Omura 1992:543]. 2001 yılı kazısında bulunan kap formları arasında dışa açılan ağızlı; düz kenarlı kaplar; düz ağızlı; boyunlu; büyük saklama kapları ve küçük kaseler yaygındır. Ayrıca dışa eğik düz; dışa eğik dışbükey; basık ve küresel gövdeli; basit; düz; yuvarlak ve inceltilmiş ağızlı; yuvarlatılmış dipli çanak ve kaseler ve dar ağızlı kaplar da mevcuttur. Çanak çömlek buluntuları arasnda üç farklı bezeme tekniği olduğu bildirilmektedir. Kırmızı ve devetüyü astarlı mallarda kabartma bezeme yaygındır; özellikli büyükbaş boynuzlu hayvan ve insan figürleri görülür. Figürlerin çoğunluğu hareket halinde betimlenmiştir. Özellikle büyükbaş boynuzlu hayvan betimlemelerinin yanında bir köpek figürü de bulunmaktadır. İkinci bezeme tekniği kazı ve nokta bezektir. Siyah astarlı mallarda göze çarpan bu teknikle kapların üzerine üçgen; sarmal; menderes gibi motifler yapılmıştır. Az sayıdaki örnekte saptanan üçüncü bezeme tekniği ise boya bezemedir [Bıçakçı et al. 2003:398]. 2006 yılı çalışmalarında 5. tabakadan tanınan geniş ağızlı büyük çanakların 4. tabakada da kullanılmış olduğu anlaşılmıştır. Ana mal grubunu; açık havada fırınlanmış; yüzeyi alacalı mal grubu oluşturur. Koyu renkli ve siyah açkılı mal grupları yaygındır. 5. tabakanın üst seviyelerinde ortaya çıkmaya başlayan az miktarda kırmızı astarlı zikzak bezeli çanak parçaları 4. tabakada daha yaygınlaşmıştır [Bıçakçı et al. 2008:487]. 2007 yılı çalışmalarında 4. tabakada kabartma bant bezeli, morumsu kırmızı astarlı çanak grubunun yaygınlaştığı anlaşılmıştır. 4. tabakanın ilk dönemlerine ait olan ovalimsi-dörtgen biçimli sığ bir 'tabak' ilginçtir [Bıçakçı et al. 2009:209]. 2015 yılı kazılarında 15L açmasındaki BJ mekanının kuzeyindeki açık alanda gövde kısmından ağız kısmına kadar tahrip olmuş, büyük ölçüde dip kısmı korunmuş çömlek bulunmuştur. 16I açmasındaki CL mekanında güney duvarına bitişik yuvarlak biçimli silo ve çömlekler tespit edilmiştir. Çömlekler dar ağızlı, geniş gövdelidir. Tümlenebilir vaziyetteki iki çömleğin içindeki toprakta yapılan sulu elek yöntemiyle elenmesiyle tahıl kalıntıları elde edilmiştir. Bu durum çömleklerin işlev açısından silodan farksız biçimde kullanılmış olduğunu göstermektedir. Çömleklerin sabit durması için zemine oturtuldukları kısımda taş destekler kullanılmıştır [Bıçakçı et al. 2017:83, 89]. Yontma Taş: Tüm alet ve silahların yapımında hammadde olarak çevre dağlarda çok sayıda yatağı olan obsidiyen kullanılmıştır. Bu iş için genellikle gri-siyah renkte geçirgensiz obsidiyenden faydalanılmıştır. Buradaki endüstrinin özelliklerine baktığımızda; çok sayıda çekirdek; az sayıda iyi yapılmış baskı düzeltili uç; çeşitli tipte kazıyıcı; birkaç dilgi; çok sayıda yonga ve artıkları görmekteyiz [Todd 1980: 93;96;100-104]. Baskı düzeltili ok uçları; çok sayıda "Y" biçimli dilgiler; çekirdekler; kazıyıcılar obsidiyen buluntular arasındadır. 2006 yılı çalışmalarında; 4. tabakada iki tanesi oldukça büyük olmak üzere çeşitli yontma taş işlikleri bulunmuştur. Alandan toplanan malzeme üzerinde yapılan ilk incelemeler; yerleşmede yontma taş alet üretilmiş olduğu ve bu üretim sırasında yaygın olarak baskı tekniğinin kullanıldığını ortaya çıkarmıştır [Bıçakçı et al. 2008:487-488]. 2015 yılı kazılarında 16I açmasının güneyindeki AA mekanından obsidiyen mızrak ucu, işlenmemiş obsidiyen blok ele geçirilmiştir. 15I açmasından, obsidiyenden çekirdek ve mızrak ucu bulunmuştur [Bıçakçı et al. 2017:84, 88]. Sürtme Taş: Çok sayıda ve çeşitli boyutlarda celt; biley taşları; vurgu taşları; yongalama diskleri; bazalt diskler; taş halkalar; havan elleri; ezgi taşları; öğütme taşları ve tekneleri bulunmuştur. Aletlerdeki çeşitlilik ve yoğun kullanım izleri dikkat çekicidir. 17 cm yüksekliğinde; oturur pozisyonda bir taş heykelcik ilginç buluntular arasındadır [Bıçakçı et al. 2003:399]. 2015 yılı kazılarında 15L açmasında Bj mekanının kuzeyindeki açık alandan alt öğütme taşı ortaya çıkartılmıştır. 15L açmasının güney kesiminde, sürtme taş aletlerin yoğun olduğu bir kesit tespit edilmiştir. 16I açmasının güneyindeki AA mekanının batı kesiminde öğütme taşlarının arasında bir adet kadın heykelciği bulumuştur. Heykelcik gözenekli volkanik kayaçtan yapılmış, ön yüzü işlenmiş, arka kısmı doğal bırakılmıştır. Yaklaşık 0.20 cm boyundaki heykelciğin ön yüzünde kazıma/çizi yöntemiyle kolları göğüs altında birleştirilmiş, steotopik özellikleri olan bir kadın betimlenmiştir. Bafl kısmında ağız ve gözler belirtilmemifl, burun ise hafif bir çıkıntı ile gösterilmiştir. Heykelciğin bulunduğu alanda ayrıca küresel formlu bir havan eli de bulunmuştur [Bıçakçı et al. 2017:83, 84, 87]. Kemik/Boynuz: Kemik aletler Tepecik-Çiftlik küçük buluntularının en büyük grubunu oluşturur. Çok sayıda kemik bız; kullanım amacı tam bilinmeyen uzun kemikten aletler; perdah aletleri; ıspatulalar ve olası kaşıklar ele geçmiştir. Bol miktarda yabani at ve daha az miktarda yabani eşeğin phalanx kemiğinden yapılmış idoller bulunmuştur. İdollerin bir kısmı doğal biçimleri değiştirilmeden işlenmiş; bir kısmının da çıkıntılı kısımları düzeltilmiştir [Bıçakçı et al. 2003:399]. 2006 yılında ortaya çıkarılan 4. tabakada bahçe duvarının hemen güneyinde birkaç yaban domuzu boynuzu olasılıkla in situ olarak bulunmuştur [Bıçakçı et al. 2008:486]. Olasılıkla süs eşyası olarak kullanılan ve bir benzeri 2005 yılı kazılarında bulunan büyük baş bir hayvanın baş kısmının heykelcik olarak betimlendiği bir ucu delinmiş uzun kemik obje ile olasılıkla bileklik olarak kullanılan iki kısa kenarında birer delik bulunan içbükey bir kemik levha dikkat çekici buluntulardır. Ayrıca 33 adet de phalanx kemiğinden yapılmış idol bulunmuştur. Biçimlerine ve yapım tekniklerine göre 6 ana gruba ayrılmış olan idollerin benzerleri Kuzey Suriye; MÖ 10. ve 9. binyıllara tarihlenen Çanak Çömlek Öncesi Neolitik Dönem yerleşmelerinden Dja'de ve Mureybet'te de bulunmuştur; ancak burada bulunanların yapım teknikleri farklıdır [Bıçakçı et al. 2008:488]. 2015 kazılarında 16I açması, AA mekanındaki silodan kemik buluntu ortaya çıkartılmıştır. Büyükbaş hayvana ait kürek kemiğinin üzerinde yanmış karaburçak taneleri tespit edilmiştir. Kemiğin, kürek vazifesi gören bir alet olarak kullanılmış olduğu açıktır [Bıçakçı et al. 2017:88]. İnsan Kalıntıları: 2006 yılında ortaya çıkarılan 4. tabakada tespit edilen 9 bireyin dördünün erişkin; ikisinin çocuk; üçünün de bebek olduğu anlaşılmıştır. Bazı gömülerde sadece uzun kemikler bulunmuş; kafatasları ele geçmemiştir; bazılarında erişkin ve bebek iskeletlerinin bir kısım kemikleri karışık durumda bulunmuştur. Birkaç iskeletin ise bozulmadan korunduğu saptanmıştır. Bu alanda ortaya çıkarılan çocuk gömülerinden bir tanesi çömlek içine gömülü ve yanında celt; boncuk gibi birkaç ölü hediyesi ile birlikte bulunmuştur. Gömülerin bir kısmı ikincil gömülerdir ve olasılıkla birkça birey; ilk gömüldükleri yerlerden çıkarılarak tekrar birlikte gömülmüştür. Bu tür ikincil gömülerde bireylerin birçok kemiği eksiktir [Bıçakçı et al. 2008:484]. 4. tabakanın 17J açmasında ocak yerinin hemen güneyinde; kısmen açma doğu profili içerisinde kalan bir gömünün 2-6 aylık bir bebeğe ait olduğu tespit edilmiştir. Bebek; düz kenarlı; silindirik biçimli bir çömlek içerisine yerleştirilmiştir; çömleğin dibinde; çömleğe yapışık ve çok bozuk duurmda tespit edilen izler bebeğin hasır veya tekstil benzeri bir örtü ile sarıldığını düşündürmektedir [Bıçakçı et al. 2008:484-485]. 2010 yılında 18K açmasında AK, AY ve BA mekanlarına ait taban altı mezarlara rastlanmıştır. AK mekanı altında iki adet çömlek içi bebek mezarı ortaya çıkarılmıştır. AY mekanında da dağınık vaziyette yetişkin, çocuk ve bebeklerden oluşan 5-6 bireye ait birincil ve ikincil gömütler açığa çıkarılmıştır. Doğu bölümünde yer alan bir yetişkin, bir çocuk ve bir bebeğe ait kemiklerden oluşan toplu mezara, ağızları güneye doğru devrilmiş çömlekler mezar hediyesi olark bırakılmıştır [Bıçakçı 2012:73-74]. 2015 yılı kazılarında 15I açmasındaki CS mekanında bebek mezarı tespit edilmiştir. Mekanın kuzeyinde, dışında, yıkıntı taşların arasında seviye inme çalışmalarında tahrip olmuş vaziyette bulunmuştur. Gömüye ait buluntular yakın çevresinden ve toprağın elekten geçirilmesi sonucunda biri taştan biri yumuşakçadan iki adet boncuk ele geçirilmiştir [Bıçakçı et al. 2017:85].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Tepecik-Çiftlik'te esas olarak Neolitik Çağ'da yerleşildiği düşünülmektedir. Yerleşmede bulunan kabartmalı kaplar Köşk Höyük ile karşılaştırılmakta; bu karşılaştırmaya dayanılarak da Tepecik-Çiftlik'teki yerleşimin Erken Kalkolitik Çağ'da da devam etmiş olabileceği önerilmektedir. Höyük; Yakındoğu'nun en önemli obsidien yataklarından biri olan Göllü Dağ'a yakınlığı ile de önem taşımaktadır. Tepecik-Çiftlik kazılarının bu yataklarla ilişkili olan toplulukların yerleşim yerleri ile ilgili bilgi vermesi beklenmektedir. 2006 yılı çalışmalarında 4. tabakada bulunan yontma taş parçalar üzerinde yapılan incelemelerde ayrıca çeşitli artıkların değerlendirilerek kullanılmış olduğu da anlaşılmıştır. Bu artıklar yerleşme içinden toplanmış olabileceği gibi yakında; Göllüdağ çevresinde bulunan ve farklı devirlerde kullanılmış olan obsidien yatak ve atölyelerinden de toplanmış olmalıdır. En erken 5. tabakada bulunduğunu bildiğimiz iki vurma düzlemli; çift ve tek yüzeyli; baskı tekniği ile yapılmış ok ve mızrak uçlarının tüm dönemlerde üretilmiş olduğu ve olasılıkla bu tip alet üretiminin Tepecik-Çiftlik'in henüz kazılmamış daha eski; alt tabakalarına kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Bu tip uçların bölgede PPNB döneminden itibaren üretilmiş odluğu; Balkan-Atlı tarafından araştırılmış olan Göllüdağ-Kaletepe atölyesinden bilinmektedir [Bıçakçı et al. 2008:488].


Liste'ye