©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Bademağacı

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Bademağacı
Türü:
Höyük
Rakım:
780 m
Bölge:
Akdeniz
İl:
Antalya
İlçe:
Merkez
Köy:
Bademağacı
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Çanak Çömlekli

     


Yeri: Antalya İli; Merkez İlçe'ye bağlı; Bademağacı Köyü'nün 2 km kadar kuzeyinde yer alır. Antalya'ya 50; Bucak İlçesi'ne 20 km uzaklıktadır [Duru 1995a:69] ve Antalya-Isparta karayolunun doğusunda kalmaktadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Eski adıyla Kızılkaya olarak bilinen höyük; Burdur Göller Bölgesi'nin güney sınırında; Toros Dağları'nın Antalya düzlüğüne geçit verdiği ve bugün modern karayolunun geçtiği Çubuk Beli'nin yaklaşık 5 km kuzeyindedir [Duru 1995a:69; 1996b:49]; etrafı dağlarla çevrili küçük bir ovada yer alır. Kuzey güney yönünde uzun çapı 210 m; kısa çapı ise 120 m'dir; çevresindeki tarlalardan yüksekliği ise 9 m'dir. Ana toprağın bugünkü ova düzleminden 2-3 m derinde olduğu düşünülmektedir [Duru 1995a:69-70;73]. Kazı çalışmaları doğu kesiminde sürdürülmektedir ve batıdaki ekili alan höyüğün kazı yapılan kısmına kadar uzanmaktadır. 2010 yılı ölçümlerinde höyük 200x100 m ve ovadan yüksekliği 7 m olarak saptanmıştır [Umurtak 2011:35].
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: 1958'de D. French tarafından bulunan ve J. Mellaart tarafından Kızılkaya adıyla tanıtılan höyüğün [Mellaart 1961b:159]; R. Duru'nun araştırmaları sonucu Bademağacı Höyüğü olduğu anlaşılmıştır [Duru 1994a:51;dipnot 11]. 1993 yılında başlayan kazılar; Duru ve Umurtak başkanlığında; İÜEF; Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı'nca yürütülmüş ve 2010 kazı dönemi sonunda bitirilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Bademağacı'nda en geç dönemin İlk Tunç Çağı tabakalarınyla karışık olarak ele geçen çanak çömleklere dayanarak Orta Tunç Çağı olduğu düşünülmektedir. Bu dönemi 5 yapı katı ile İlk Tunç Çağı takip eder. Höyüğün orta kesimlerinde yalnızca çanak çömlekle bilinen iki yapı katı ile Son Neolitik ya da İlk Kalkolitik Çağ gelmektedir. En erken yerleşmeler ise 10 yapı katı ile İlk Neolitiğe aittir [Duru 1995a:70; 1996a:87-88];[Duru-Umurtak 2002:237;238]. 2002 yılı kazılarında tabakalanmada önemli bazı değişiklikler olmuştur. İTÇ 4 ve 5 olarak isimlendirilen yapıların; İTÇ'ye değil; İlk Neolitik sonrasına; büyük olasılıkla Son Neolitik Çağ'a ait oldukları saptanmıştır. Böylece 5 yapı evreli olduğu söylenen İTÇ yerleşmelerinin 3 yapı evreli olduğu ve İlk Neolitik sonrasına ait olan tabakaların da bundan sonra Son Neolitik olarak isimlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır [Duru-Umurtak 2004:297]. 2010 yılında yapılan açıklamaya göre 18 yıl süren kazılar sırasında höyüğün doğusundaki kamulaştırılmayan küçük bir parsel dışında, hemen tüm yüzeyi kazılmış, değişik derinliklerdeki farklı dönem yerleşmelerinin önemli mimarlık kalıntıları korunarak tepenin zirve noktasına göre -9.30 m'deki ana toprak üzerinde kurulmuş en erken yerleşmeye kadar inilmiştir. Yapılan saptamalar, höyükteki ilk yerleşmelerin Erken Neolitik olarak adlandırılan evrede, MÖ 7100'ler civarında başladığını göstermiştir. Neolitik'in daha geç evreleri ve Erken Kalkolitik Çağ'da devam eden bu ilk yerleşim dönemi, MÖ 6000 dolaylarında sona ermektedir. Höyükteki geniş ölçekli ikinci ve son yerleşmeler, İlk Tunç II çağına aittir. Höyükte İTÇ III ve Orta Tunç Çağı başlarında da yerleşilmiş olduğu çanak çömlek buluntularından anlaşılmakla beraber bu dönemlerin mimarlık kalıntıları son derece azdır. Höyüğün zirvesinde Erken Hıristiyanlık dönemine ait küçük bir kilise vardır [Umurtak 2011:35].
Buluntular: Mimari: Kazısı sürmekte olan İlk Neolitik yerleşmenin ilk yapı katlarında ortaya çıkarılan; taş temelsiz; kerpiç yapılar; sokak ya da avlularla birbirlerinden ayrılır. Tümü açılmış bir evin köşeleri yuvarlatılmıştır; dolayısıyla yuvarlağa yakın bir plan göstermektedir. Bademağacı yapılarında duvarların 90° açı ile dönmediği görülür; duvarların birleşme noktaları yuvarlatılmış gibidir. Kaplunbağa biçimli ve dikdörtgen kerpiçler birlikte kullanılmakta; "dökme yöntemi" ile duvar örme tekniği de görülmektedir. Ahşap malzeme tüm yapılarda görülmemekle beraber; kimi yapılarda kapı eşiği ve dikme olarak kullanıldığı saptanmıştır. Açık alanlarda; kil kutulardan oluşan depo yerleri saptanmıştır. Ev içlerinde; kapı; fırın gibi yapı öğeleri bulunmaktadır. Elips; yarım elips ve dörtgen planlı fırınların tepelerinin düz olduğu anlaşılmaktadır. Ateş yakma yerlerinin küçük çakıltaşı ile karışmış kumlu bir dolgu üzerine çok sert; kireçli bir karışımla sıvandığı gözlemlenmiştir [Duru 1995a:70-71; 1996a:88;90; 1996b:51-52]. Duvarları temelden başlayarak kerpiçten yapılmış bir yapının üzerinde saptanan yanık moloz yıkıntısı; evin bir yangın sonucu yıkıldığını göstermiştir. Yamuk dörtgen planlı ve tek odalı olan yapının kapısı batıdaki uzun duvarın ortasındadır. Girişin karşısındaki duvarın dibinde dörtgen planlı bir fırın bulunmaktadır. Fırının iki yanındaki yuvalar ağaç dikmelere işaret etmektedir. Tabanı sıkıştırılmış topraktan olan yapının içinde hemen hemen hiçbir taşınabilir eşya ele geçmemiştir ve bu nedenle yıkılmadan önce boşaltıldığı düşünülmektedir. Erken Neolitik tabakalarında ortaya çıkarılan diğer yapıların da yapım tekniği ve plan açısından benzer olduğu belirtilmektedir. 2001 sezonu çalışmaları sırasında Erken Neolitik 2 yapı katına ait olabileceği düşünülen; üzeri kirli beyaz zemin üzerine kırmızı boya bezemeli bir duvar parçası bulunmuştur. Yaklaşık 30x40 cm boyutlarındaki parçanın üzerinde sıralar halinde kırmızı üçgen alanlar bulunmaktadır. Parçanın ne tür bir mimari elemana ait olduğu anlaşılamamıştır. Kazı alanının bu kesiminde ayrıca çok yoğun yangın geçirerek yıkıldığı anlaşılan; içinde çok sayıda sıvalı duvar parçaları bunulan bir kütle yer almaktadır. Höyüğün doğu yamaçlarında önceki yıllarda ortaya çıkarılan birbirine paralel 5 temel üzerinde sürdürülen çalışmalar sonucunda; temellerin güneye doğru uzandığı; bu temellerin altında bir başka duvar temelinin daha olduğu anlaşılmıştır. Bu duvarların höyüğü çevrelemek için yapılan sur duvarları olduğu önerilmiştir [Duru-Umurtak 2003:320-322]. 2004 yılında yapılan düzenleme kazıları sırasında; kuzey alanda; yanyana inşa edilmiş 4 bağımsız depolama kutusu bulunmuştur [cat.une.edu.au/page/bademagaci%20hoyuk 2006]. 2003 yılı çalışmalarında höyüğün kuzey ucundaki genişleme kazıları sırasında ortaya çıkarılan ve dış ölçüleri yaklaşık 7x5 m olan dikdörtgen planlı ev Bademağacı Höyüğü'nde ilk kez görülen planda 2 odalı olarak yapılmıştır. Evin kapısı; ölçüleri içten içe; 3.60x3.20 m olan birinci odanın güney uzun duvarına açılmıştır. Kapı karşısına gelen duvarın dibine bir fırın yerleştirilmiş; kuzeybatı köşeye de bir seki/platform yapılmış; sekinin önüne kil kenarlı bir kutu konulmuştur. İkinci oda 2.40x2.20 m boyutundadır ve birinci odadan bir ara kapı ile geçilmektedir. Bu odanın içinde herhangi bir taşınmaz eşya bulunmamış; buna karşılık çok sayıda kap kacak; bir damga mühür; keskiler ve sayısız boncuk tanesi ele geçmiştir. Dikdörtgen biçimli kerpiçler kullanılarak yapılmış olan ev duvarlarının iç yüzlerinde kalın bir sıva tabakası vardır ve bir duvar parçasının koyu kırmızı boyalı olduğu saptanmıştır [Duru 2004:15-20]. 2005 yılında Neolitik Çağ yerleşmelerinde Derinlik Açması 2 olarak isimlendirilen alanda; geçen dönemlerde kazılan Erken Neolitik I'in erken katlarının (EN I/9-6) daha iyi tanınmaıs amacıyla kazı alanları genişletilmesine rağmen ana toprak üzerindeki yerleşmelerin hiçbirinde mimarlık izlerine rastlanmamıştır. Daha önce DA 1'de varlığı öğrenilen kireç tabanlı yerleşmelere ait kalıntılar da DA 2'de bulunamamıştır. EN II/3 ve 2. kat mimarlığının daha geniş incelenebilmesi amacıyla açılan açmada kerpiç ve yıkıntı birikimi ele geçirilmiştir. A açmasının batı kenarındaki alanda EN II/2 yapı katına ait yanmış yapılar ve bu yerleşmeye ait çok sayıda silo/deponun bulunduğu saptanmıştır. Yine bu ek açmada EN'ye ait ilginç bir ocak yahut ateşle ilgili olan bir -kutsal- alan bulunmuştur [Duru-Umurtak 2007:640-641]. 2006 yılı çalışmalarında; özellikleri çok iyi bilinmeyen Erken Neolitik II'nin 1. ve 2. kat mimarlıklarının daha geniş alanlarda araştırılması için 2005 yılında başlanan kazılar geliştirildi. 2006 yılı kazıları ile; EN II/2 yerleşmesinde saptanan mimarlık geleneğinin; gerek malzeme gerek planlama açısından EN II/3 dönemi mimarlığının devamı niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. En ilginci; depolama tesislerinin (ambar); sadece evlerin dışındaki açık alanlarda olmayıp; bazen evlerin hemen dışında; onlara bitişik; ancak kapalı mekanlarda da yapıldığının anlaşılmasıdır [Duru-Umurtak 2007:6-11]. 2007 yılında EN II/2 yapı katının 4 numaralı evinin kazı alanı içine düşen bir bölümü daha ortaya çıkartıldı. Dönemin geleneksel ev tipi olan dikdörtgen plandaki bu evin platformu ve kapılarının tasarımı gibi özellikleri; daha önceki dönemlerde kazılan EN II/3 yerleşmesi örneklerine uymakta olduğu tespit edildi. Höyüğün orta kesiminin batısındaki Derinlik Açması 3'deki çalışmalarda; Neolitik'in geç dönemlerine ait buluntuları ile aynı düzlemde; küçük ve orta boy taşlarla yapılmış bir duvar temeli ortaya çıktı. Sağlam durumda olan ancak açmanın güneydoğu köşesinde sadece çok küçük bir bölümü açma içine düşen bu Neolitik yapının mimari özellikleri konusunda ayrıntılı saptamalar yapmak; bu arada ait olduğu dönemi de kesin şekilde saptamak mümkün oImadı. [http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=205; 2.6.2008; 15:45]. 2007 yılı kazı döneminin en önemli sonuçlarından biri de, höyüğün güney yarısındaki yoğun İTÇ II yerleşmelerinin altından Erken Kalkolitik ve Geç Neolitik yerleşmelerinin bulunduğunun kesin şekilde öğrenilmesi olmuştur [Duru-Umurtak 2009:256]. 2010 yılı kazılarında IV 4 / D 3-4 plan karelerindeki İTÇ II temellerinin hemen altındaki alanda Geç Kalkolitik, Erken Kalkolitik ve Geç Neolitik Çağ'a kadar geri giden yerleşmelerin olduğu anlaşılmıştır [Duru-Umurtak 2012:116]. Çanak Çömlek: Kahverengi ve gri tonlarında hamurlu; ince kenarlı; açkılı çanak çömlekler arasında düz yükselen ağızlı ve S-profilli kaseler; kapanan ağızlı çanak çömlekler çoğunluğu oluşturur. Dudakları kalınlaştırılmış; üst kısımları düzleştirilmiş profilli çömlekler; kapanan ağızlı ve dudakları içe doğru uzatılmış biçimliler; seyrek olmakla birlikte diğer kap formlarını oluşturur [Duru 1996a:89]. 9. yapı katında 4 çanak çömlek parçası bulunmuştur. Koyu sütlü kahve/grimsi renkte ve ince kanarlı olan parçaların dış yüzeyleri hafifçe açkılanmış gibidir. İlk Neolitik Çağ 6. ve 5. yapı katlarına ait çanak çömlek tekdüzedir. Çoğunlukla açık bej krem ya da kirli beyaz renkte; ender olarak koyuca gri hamurlu iyice açkılanmış; orta derecede pişmiş bir mal türüne aittir. Biçimler arasında düz açılan kenarlı derin tabaklar ile küresel gövdeli çanaklar/kaseler çoğunluktadır. Küresel kapların çoğunun dudak kısımları düzdür. Düz dudakların yanısıda normal yuvarlatılmış dudaklar da görülür. 4. yapı katının çanak çömleği ise büyük oranda grimsi ya da kırmızı/kahverengi hamurludur. 5. ve 6. katların açık malları bu katta azalma göstermektedir. Bu katta düz dudaklı küresel gövdeli çanaklar azalarak devam ederken hafif S profilli dikine ip delikli tutamaklı çanaklar ortaya çıkmaya başlamıştır [Duru 2000a:193-194]. 4B; 4A ve 3A çanak çömleği; eski yapı katlarına göre çok ileri görünümdedir. Hamuru kahverenginin tonlarında; genelde iyi açkılanmış ve yüksek ısıda pişirilmiş mallardır. Çoğunluğu basit düz kenarlı; hafif açılan kenarlı çanaklar; küresel gövdeli; ağız içinde pervazı olan veya ağız içinde yuvası bulunan oldukça sınırlı bir biçim repertuvarı vardır. 2001 yılında ilk kez iri bir saklama kabı bulunmuştur. Izgara temellerin olduğu alanda ele geçen çanak çömlek az sayıdadır ve çoğunluğu höyüğün merkez kesimindekilere benzemektedir [Duru-Umurtak 2003:322]. 2005 yılı kazılarında EN II/3 ve 2. kat mimarlığının daha geniş incelenebilmesi amacıyla açılan A Açmasında GN çanak çömleği ele geçirilmiştir. DA 2'deki çalışmalar sırasında; EN I/9-5 yapı katlarına ait çok fazla çanak çömlşek bulunduğu söylenemez. Ele geçirilenlerin çoğu koyu gri; siyahımsı; bazen de açık kirli bej hamurlu; kalınca kenarlı ve dışı perdahlanmamış kaplara ait küçük amorf parçalardır [Duru-Umurtak 2007:641]. 2006 yılı çalışmalarında EN II / 2 yapı katı evleri içinde ve depo tesislerinde hemen hepsi önceki dönemlerden bilinen biçimlerin tekrarı olan çok sayıda tüm veya tümlenebilir durumda kap ele geçmiştir [http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=205; 2.6.2008; 15:45]. Erken Neolitik'in daha geç evrelerine ait olan EN II / 3 yapı katına ait 9 no'lu evde bir grup küçük boy çömlek; aynı şekilde EN II / 2 yapı katı evleri içinde ve ambarlarda da çok sayıda tüm veya tümlenebilir durumda kaplar ele geçirilmiştir. Bunlar arasında bazı yeni formlar olmakla birlikte genellikle önceki dönemlerden bilinenlerinn devam ettiği görülmektedir [Duru-Umurtak 2008:189]. 2007 yılı kazılarında EN II/2 ve 3 yapı katı evleri içinde tüm ve tümlenebilir durumda kaplar ele geçirilmiştir. EN II/3 yerleşemsinin 1 no'lu evinde ele geçirilen bir çömleğin sepetinkine benzeyen kulpunun kapla bitiştiği yerde birer yılan başı betimlenmiştir [Duru-Umurtak 2009:256]. Yontma Taş: Çakmaktaşından dilgi; yonga ve birkaç boncuk tanesi bulunmuştur. 2005 yılı kazılarında çakmaktaşı ve obsidiyen dilgiler ile dilgi çekirdekleri ele geçmiştir [Duru-Umurtak 2007:641]. Sürtme Taş: Küçük taş keskiler ve baltalar bulunmuştur [Duru 1996a:89]. 2001 yılında mermerden bir çanak ele geçmiştir. 2005 yılı kazılarında değişik yerlerde ve derinliklerde ele geçirilen sürtmetaş buluntular arasında; taştan boncuk taneleri; çok sayıda keski; el baltası; öğütme taşları; havan eli ve havanlar yer almaktadır [Duru-Umurtak 2007:641]. Kemik/Boynuz: Çok sayıda kemik kaşık ve spatula; iki kemik delici ve bir kemik çengel ele geçmiştir [Duru 1996a:89; 2001a:587]. 2005 yılı kazılarında EN I buluntuları arasında; her yıl olduğu gibi kemik spatulalardan ve bızlardan çok sayıda örnek ele geçmiştir [Duru-Umurtak 2007:641]. Kil: Dikdörtgen simetrik; yiv bezemeli iyi pişmiş kil mühürler ele geçmiştir [Duru 2000b:587; Umurtak 2000:6]. Bunun yanısıra kilden bir idol ve bir kepçe/kaşık bulunmuştur [Duru 2000a:195]. 2001 yılı pişmiş toprak buluntuları; çok az pişmiş bir kadın figürini; 2 mühür; küt saplı kepçe/kaşık; boncuk biçimli iri bir nesne; dikdörtgenler prizması biçimli bir kutu ve sapan taneleridir [Duru-Umurtak 2003:322]. 2005 yılı kazılarında EN geniş alanlarda kazılmadığı için fazla toprak eser bulunamamıştır. GN/EK yerleşme katlarından gelen birçok sokmabaşlı idol bulunmuştur [Duru-Umurtak 2007:641]. 2006 yılı kazılarında ele geçen küçük buluntular arasında; EN II/2 katının pişmiş topraktan bir insan ayağının tam plastik tasviri önemlidir. Günümüzdeki ayakkabı ölçüleriyle 36-37 numara büyüklüğündeki bu ayak tasvirinin bilekten itibaren alt tarafı eksiksiz ele geçmiştir. Aynı yerdeki bir başka önemli pişmiş toprak buluntu ise dört yapraklı yonca biçimli Ôtabla'dır [Duru-Umurtak 2007:6-11]. 2007 yılında EN II/2 katının buluntuları arasındaki pişmiş topraktan bir kadın figürini ilgi çekicidir. Sağ yanına yatar durumda tasvir edilen figür kuşkusuz bu dönem 'Ana Tanrıça'sını tasvir etmektedir. Bir yangın geçiren eser; eksik olan başı dışında tüm durumdadır. EN II/2 evinin buluntuları arasındaki bir başka önemli pt eser de; pişmiş topraktan bir insan başıdır. Boyundan alt kısmı eksik olan ve çok gevrek pişirilen 'baş'ta saçlar arkada toplanmış; çene ve burun çıkıntıları belirtilmiş ve göz konturları da iri badem biçimli olarak çizgiyle vurgulanmıştır. Önemli pt buluntulardan bir diğeri sivri tutamaklı mühürdür. Mühürün yuvarlak baskı alanında iç-içe daireler vardır [http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=205; 2.6.2008; 15:45]. İnsan Kalıntıları: İlk Neolitik Dönem gömüleri genellikle evlerin tabanları altına açılan ve sıvanan çukurlara sırtüstü yatırılarak; kollar göğüs önüne; bacaklar dizlerden kıvrılarak karın üzerine konmuştur. Bu pozisyon tarihöncesi dönemde Anadolu'nun yaygın gömülme biçimi olan hocker pozisyonunun sırtüstü halidir. Yedisi İlk Neolitik Dönem 3; beşi İlk Neolitik Dönem 4 yapı katında olmak üzere 12 çocuk/bebek iskeleti ele geçmiştir [Duru 2000a:193]. 2003 yılı çalışmalarında höyüğün kuzey ucundaki genişleme kazıları sırasında ortaya çıkarılan ve dış ölçüleri yaklaşık 7x5 m olan dikdörtgen planlı evin bir yangın sonucu yıkılmış olduğu ve evin sahiplerinin bir kısmının bu yangından kurtulamamış olduğu; odanın değişik yerlerinde; düzensiz şekilde yatmış durumda 2 yetişkin 7 tane de çocuk iskeletinin bulunmasından anlaşılmaktadır [Duru 2004:15-20]. Ayrıca aynı evin kapısının hemen dışında aynı döneme ait hocker durumunda toprağa verilmiş bir iskelet daha ele geçmiştir [Duru 2004.15-20].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: GÖ 7546±41 İlk Neolitik Çağ 3. yapı katından alınan bu 14C sonucuna göre bu yerleşme MÖ 7. binyılın ortalarına ya da ikinci yarısının başlarına ait olabileceğini düşündürmektedir. İlk Neolitik Çağ 3'ün 14C tarihi esas alınarak; İlk Neolitik Çağ yapı katının tarihinin MÖ 7. bin yılının başlarına kadar geri gideceğini ve ana toprak üzerindeki ilk yerleşimlerin de büyük olasılıkla MÖ 8. binyıl sonlarında başlamış olabileceği düşünülmektedir [Duru 2001a: 598]. Bademağacı'nda yürütülen kazılarda 12 yapı katı belirlenen Erken Neolitik Dönem tabakalarında 2007 sonuna kadar toplam 48 adet iskelet açığa çıkarılmıştır. Bunların 2'si 7-9 aylık fetus iken çoğu 6 aydan daha küçük yaşta ölen bebekler, bütün topluluk içerisinde %45.8 ile en yüksek oranda temsil edilmektedir. 15 yaşın altında yaşamını yitirmiş olan bireyler %60.4 gibi yüksek bir orana sahiptir. Cinsiyeti belirlenebilen 19 bireyden 12'si (%63.2) kadın iken erkek bireyler sınırlı örnekle (7 birey) temsil edilmektedir. Yerleşmede ölümle sonuçlanan yaralanmaların kazalar ve bireysel kavgalardan kaynaklandığı; Anadolu'daki diğer Neolitik topluluklar gibi Bademağacı topluluğunun da barışçıl olduğu söylenebilir. Hiçbir bireyde verem, cüzam, frengi ve benzeri spesifik nedene dayalı enfeksiyona rastlanmamıştır. Ancak spesifik nedene dayanmayan enfeksiyonlar erişkinliğe ulaşmamış bireylerde özellikle de bebeklerde gözlenen bir durumdur. Bu enfeksiyonlar çoğunlukla tarıma dayalı yaşam biçimine sahip, beslenme bozukluğunun mevcut olduğu, hijyen koşullarının kötü ve diğer enfeksiyonların yoğun odluğu topluluklarda fazladır. Hiçbir bireyde C vitamini eksikliği mevcut olmamasına rağmen evlerin karanlık olması nedeniyle güneş ışını azlığı nedeniyle D vitamini eksikliğinden kaynaklanan raşitizm tespit edilmiştir. Bireylerde görülen aneminin en önemli nedeninin, hastalığın sıklığı ve gelişim dereceleri dikkate alındığında demir eksikliği olduğu söylenebilir. Dişler üzerinde yapılan analizler sonucunda Bademağacı topluluğunun gündelik yaşamında tahıl ve baklagillerin çok önemli yer tuttuğu, diş çürüklerinin çokluğu nedeniyle tarıma özellikle de tahıla dayalı bir yaşam biçimi ve beslenme alışkanlığına sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Aynı nedenden ötürü besinlerin yumuşak ve olasılıkla yapışıcı nitelikte olduğu anlaşılmaktadır [Erdal 2009:97-107].


Liste'ye