©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi
|
|
|
|
Kortik Tepe |
|
Çizimler için tıklayın... |
Fotoğraflar için tıklayın... |
Türü:
|
Höyük |
Rakım:
|
500 m |
Bölge:
|
Güneydoğu Anadolu |
İl:
|
Diyarbakır |
İlçe:
|
Bismil |
Köy:
|
Ağıl |
Araştırma Yöntemi:
|
Kazı |
Dönem:
|
Çanak Çömleksiz |
|
|
|
Yeri: Diyarbakır İli; Bismil İlçesi; Ağıl Köyü ve Aşağı Sazlık mezrası yakınlarında yer almaktadır. Batman-Bismil arasında; Batman Su ve Dicle Nehri'nin kesiştiği bölgede ve Batman İli'nin yaklaşık 14 km güneybatısındadır [Özkaya et al. 2002:739]. |
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Yaklaşık olarak 50x100 m genişliğinde bir alanı kaplamaktadır ve günümüzde tarım alanı olarak kullanılmaktadır. Kuzeydoğusunda yer alan Ziyaret Tepe doğrudan Kortik Tepe ile bağlantılı olup; geniş bir alana yayılmış yerleşimin daha geç dönemini temsil etmektedir. Kuzeyindeki Aşağı Sazlık Mevkii de benzeri biçimde; bu yayılımın diğer bir parçasıdır [Özkaya et al. 2002:739]. Höyük; Gre Dimse; Çayönü; Hallan Çemi ve Demirköy yerleşmelerine olan yakınlığıyla da önemli bir konuma sahiptir. |
Tarihçe: |
Araştırma ve Kazı: 1991 yılında G. Algaze'nin Ilısu Barajı etkilenme alanında yaptığı yüzey araştırmasında tespit edilmiştir. 2000 yılında; ODTÜ TAÇDAM koordinatörlüğünde yürütülen "Ilısu ve Karkamış Baraj Gölleri Altında Kalacak Arkeolojik ve Kültür Varlıklarını Kurtarma Projesi kapsamında Dicle Üniversitesi; Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü tarafından kazılmaya başlanmıştır. Kazılar iki yıl aradan sonra 2005 döneminde yeniden başlamıştır [Özkaya 2007:29]. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır. |
Tabakalanma: Tarım toprağı niteliğindeki yüzeyde taş vazo parçaları ve taş alet örnekleri bulunmuştur. 30-40 cm kalınlığındaki yüzey toprağından sonra Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem tabakaları gelmektedir [Özkaya et al. 2002:739]. Yerleşmenin bu özelliği Hallan Çemi ile benzerlikler gösterir. 2001 yılı çalışmalarında; yer yer Neolitik tabakasına kadar inmiş ve özgün dokuyu bozmuş geç döneme ait izlerle karşılaşılmıştır. Çoğunlukla mezarlardan oluşan bu buluntular; gömüt hediyeleri gibi tarihleyici bulgulardan yoksundur. |
Buluntular: Mimari: Dairesel biçim gösteren işlenmemiş taştan yapılmış duvarlar daha çok gömütlerle bağlantılı bir görünüm sergilemekte ve bunların çevrelerinde yoğunlaşmaktadır. Duvar kalıntıları kendi aralarında organik bütünlük göstermemektedir. Çalışılan tüm alanlarda saptanan bu duvar dokularının bir yapının temelleri olmaktan çok; genel anlamda gömülerin çevrelerini kuşatmaya yönelik oldukları söylenebilir. Tarım toprağının altındaki sıkıştırılmış tabanın bir konut tabanı olabileceği önerilmiştir. İskeletlerle bağlantılı bazı ateş çukurları belirlenmiştir [Özkaya-San 2002:424]. 2002 yılı çalışmalarında da mimari hakkında fazla kanıt elde edilememekle beraber; yuvarlak planlı taş döşeli alanlar saptanmıştır. 2005 döneminde toplam 8 açmada kazı gerçekleştirilmiştir. Açmaların genel kültürel karakteri ortak özellikler yansıtmakla beraber; bazı açmalarda yerleşimin izleri yeterince belirlenememiştir. Yaklaşık bütün açmalarda geç dönem tahribatlarının yoğunluğu dikkat çekicidir [Özkaya 2007:30-31]. A11 açmasında sıkıştırılmış toprak taban üzerine moloz taşlardan inşa edilmiş yaklaşık dairesel biçimli bir yapının varlığını düşündüren duvar kalıntıları ile karşılaşılmıştır. A13 açmasında ise yerleşimin olası mimari karakteri konusunda bilgi verebilecek nitelikte bütün olarak korunamamış bazı kerpiç tabanlara da ulaşılmıştır [Özkaya 2007:31]. 1.43 m derinliğe ulaşılan A17 açmasında yaklaşık 0.92 cm derinlikten itibaren birbirine teğet dokunan ve tek sıra taşlarla örülü yuvarlak tasarlı duvar dokuları ortaya çıkarılmıştır [Özkaya 2007:35]. 2006 mevsimi kazı çalışmaları; höyüğün doğu ve batı yakalarında olmak üzere toplam 12 açmada gerçekleştirilmiştir. Önceki kazı çalışmalarının aksine; taş mimarinin varlığı ve mimari yapılanma konusunda önemli veriler elde edilmiştir [Özkaya et al. 2008:353]. Konutların tabanların sıkıştırılmış kil ya da çakıl taşı döşeli olduğu anlaşılmaktadır. Ancak gene de veriler mimari dokunun tanımlanabilmesi için yeterli değildir [Özkaya et al. 2008:353]. 2007 mevsimi kazı çalışmaları toplam 525 metrekare alanda 21 açmada gerçekleştirilmiş ve Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşimin en az altı mimari evreyi kapsadığı belirlenmiştir. Konutların tamamı, Yakındoğu coğrafyasında bilinen erken yerleşimlerde tanık olunduğu üzere, yuvarlak planlıdır. Genelde bağımsız duran yapıların duvarları bazı seviyelerde bitişiktir. Ayrıca depolama amaçlı bazı yapılara da rastlanmıştır [Özkaya et al. 2009:88]. 2005-2008 yıllarındaki kazılarda elde edilen veriler yerleşimin en azından altı ayrı mimari evre halinde gerçekleştiğini göstermiştir. Bütün mimari katmanlarda konutlar yuvarlak planlıdır. Genelde tek sıra halinde işlenmemiş taşlardan oluşan konutların tabanı sıkıştırılmış topraktandır. Genelde üç tip ile temsil edilen yapıların ilkini yuvarlak planlı yapılar oluşturur, bunlar basit ve işlenmemiş taş sıralarından oluşan temelleriyle ortak özelik gösterirler. İkinci grubun tabanı küçük ve orta ölçekli çakıl taşlarıyla döşelidir. İçlerinde yoğun bitkisel kalıntılar saptandığından tahıl depolama yerleri oldukları düşünülmektedir. Sadece üç örneği ortaya çıkarılan grubu daha büyük boyutlu yapılar oluşturur. Taban sıkıştırılmış topraktır [Özkaya et al. 2010:517-518]. 2009 yılı kazılarında A81 (M16-3) açmasında 1.31 m derinlikte ortaya çıkarılan 2.85 m çapındaki yuvarlak planlı yapı Çanak Çömleksiz Neolitik dönemin alandaki varlığının en önemli kalıntılarından biridir. Taban dokusu ve düzgün olmayan taşlardan inşa edilmiş temel yapısıyla höyükte bilinenlerden farklı bir yapıya sahip olmayan söz konusu konutun saptandığı seviyenin Ortaçağ kalıntılarının yoğunlaştığı düzlemde olması, tahribatın bir göstergesidir [Özkaya-Coşkun 2011:86-87]. Diğer açmalarda ortaya çıkarılan konutların tümünde de taban altında mezara rastlanmıştır [Özkaya-Coşkun 2011:83-89]. 2010 yılı çalışmalarında 5.00x5.00'lik 12 açmada kazılar yapılmıştır. Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem'e ait yuvarlak planlı 5 konut temeline ulaşılmıştır. Bu yapıların üçünde taban planı benzerlik göstermektedir. Konutların birinde saptanan balçık sıva kalıntıları üzerinde saptanan yuvarlak çatkı izleri, yapıların üst yapısı hakkında bilgi vermiştir [Özkaya et al. 2012: 317]. 2014 yılı çalışmalarında A139 (G22-2) açmasında bir bütünlük yansıtmasa da dere taşı döşenerek yapılmış tabanların devamını saptamak için -5.31 m derinliğe inilmiştir. 2.23 ve 2.27 m derinliğinde iki silo tabanı saptanmıştır (S83 ve S84). A141 açmasındaki çalışmalar kapsamında 120 cm derinlikte A1 karelajında Y115 olarak kodlanan PPNA dönemine özgü yuvarlak planlı konutun kısmen korunmuş kalıntıları saptanmıştır. A149'da 502 cm derinlikte S100 no'lu iki ayrı silo tabanı daha ortaya çıkartılmıştır. Taban ölçüleri ve döşemeleri açısından benzerlerinden farklı olmayan siloların alandaki yoğunluğu, yerleşmenin belirli bölümlerinin bilinçli olarak besin depolama alanları için düzenlendiğini düşündürmektedir. Ayrıca silo örneklerinin farklı derinliklerde saptanması da geleneğin başlangıçtan var olduğuna kanıt oluşturmaktadır. 2015 yılı kazılarında konut ve silo yap?larına yönelik çalışılmıştır. C14 tarihleme sonuçlarına göre A141 numaralı açmanın D1 ve D2 karelajında yer alan ve toprak derinliğine açılmış çukurdan dolayı Çukur Ev olarak adlandırılan konut (ÇE1) kalıntısının Younger Dryas dönemine ait olabileceğine dair kanıtlar elde edilmiştir. Konutun planını anlamak amacıyla C1-2 ve D1-2 karelajında çalışılmıştır. Bunun sonucunda ÇE1 kodlu konutun sanılandan daha fazla alan kapladığı anlaşılmıştır. Kalıntılardan anlaşıldığı kadarıyla söz konusu konut kısa süreli kullanılmış ve yangınla tahrip olmuştur. Aynı açmanın A3-5 ve B3-5 karelajlarında söz konusu konuta benzer özellikler gösteren bir başka çukur konut kalıntısı daha ortaya çıkarılmıştır. ÇE2 olarak adlandırılan ve kısmen daha az korunmuş olan bu yapıda ÇE1'de olduğu gibi ağırlıklı olarak hayvan kemiklerine rastlanmıştır. 2014 yılında A154 açmasından alınan örneklere uygulanan C14 analizleri, MÖ 11. binyılın erken dönemlerinde de yerleşme olabileceğine işaret etmektedir. 2015 yılında yapılan çalışmalar siloların, yerleşmenin geneline yayılmış örnekleri de mevcut olmakla birlikte, başta güneydoğu yaka olmak üzere höyüğün belirli alanlarında toplandığını göstermektedir. Bu durum yerleşmede bilinçli bir planlamanın olabileceğini akla getirmektedir. Siloların çokluğu, depolanan besinlerin tür çeşitliliğinden çok daha gelişkin toplumlarda görülen bireysel beslenmenin varlığına işaret etmektedir. Avcı toplayıcılığın hakim olduğu bir yaşam tarzı benimsenmiş olsa da yerleşik hayatın tüm koşullarının geliştiğini söylemek mümkündür [Özkaya et al. 2017:3-5]. Sürtme Taş: Oldukça yoğun olarak ele geçen taş kapların çok azı bezemesiz; diğerleri ise geometrik kazı bezemelidir. İskeletler ile beraber bulunduğu için gömüt armağanları olarak değerlendirilmiştir. Bir iskeletin göğsüne yerleştirilmiş küçük bir örnek hariç; diğerlerinin tamamı kırılmış biçimde ele geçmiş olması; araştırmacılara kapların kırılarak konduğunu düşündürmüştür. Üretim tekniği açısından fazla farklılık göstermeyen kapların çoğunluğu chlorit taşından yapılmıştır. Ortak özellikleri basit ağız kenarları ve düz tabanlarıdır. Biçimleri göz önünde bulundurularak bir sınıflandırma yapmak mümkündür. İlk grubu bezemesiz; yalın kaplar; yayvan gövdeli geniş ağızlı kaplar ile tabana; dibe doğru daralan dik derin gövdeli oval kaplar oluşturmaktadır. Bunların ağız kenarlarında delikler gözlenmiştir [Özkaya et al. 2002:741]. İkinci grup biçim olarak ilk gruba benzer; ağız kenarında ya da gövde üzerinde yatay kuşaklar içinde yer alan bezemeleri ile farklılıklar yansıtan yalın çizik bezemeli kaplar; basık küresel gövdeli; içe çekik ağız kenarlı çanaklar; tabana doğru dik bir şekilde daralan geniş ağızlı kadehler; basık silindirik gövdeli kaplardan oluşur [Özkaya et al. 2002:741;742]. Üçüncü grup küresel gövdeli derin kaplar ve daha büyük boyutlu basık oval-silindirik gövdeli kadeh benzeri kaplardır. Zengin geometrik bezemeler; yatay alanlar içine yerleştirilmiş tekrarlardan oluşmaktadır. Kadehlerde ise bezeme tüm yüzeyi kaplamaktadır [Özkaya et al. 2002:742]. Yalın ve geometrik bezemeli kapların yanı sıra az sayıda figürlü örnekler de ele geçmiştir. Basit ağız kenarlı; basık silindirik gövdeli bir vazo parçası üzerindeki oldukça gelişkin hayvan bezemeleri dikkat çekicidir. Tanımlanabilen hayvanlar arasında akrepler; yılanlar ve kuş (?) bulunmaktadır. Söz konusu bezemeler çakmaktaşı ya da obsidiyen aletlerle işlenmiş olmalıdır. Taş kaplar üzerinde edinilen genel izlenim yalın örneklerden bezemelilere doğru bir gelişimin olabileceği yönündedir. Bezemelerdeki gelişim üretim tekniklerinde; cidar kalınlıklarında ve biçimsel çeşitlilikte de gözlenebilmektedir. Bununla beraber; iki türün yan yana bulunduğu durumlara da raslanmıştır. Bu durum kapların farklı beğeniler doğrultusunda üretildikleri ya da yeni kapların yanında eski geleneğin de devam ettiği şeklinde açıklanabilmektedir [Özkaya-San 2003:425;426]. 2005 yılı kazılarında bulunan taş kapların büyük çoğunluğu chlorite denen bir tür siyah taştan; çok az sayıdaki örnek ise mermerimsi taşlardan işlenmiştir. İkinci gruba girenler daha kaba ve bezemesiz olmalarıyla diğerlerinden ayrılırlar. Chlorit'in bölgeye yabancı bir taş olduğu anlaşılmaktadır; ancak; kaynağı bilinmemektedir. Buluntu durumlarına göre taş kaplar ya gömü armağanı olarak kırılmış durumda iskeletlerle beraber; ya da az sayıda bulgu halinde bağımsız bulunmuştur. Buluntu durumlarından hareketle taş kapların göm armağanı olarak üretilmelerinin yanısıra; gündelik gereksinimler için de kullanıldıkları anlaşılmaktadır. İki grup arasındaki fark; gömü armağanı olanların daha nitelikli işçilikleri ve bezemelerinde belirginleşmektedir. Her iki grubun örneklerinde ağız kenarlarında yer alan Ôaskı delikleri' ve yüzeylerine işlenmiş bezemelerde bazı ortak özellikler sergiledikleri gözlemlenmektedir. Genel anlamda taş kapları bezemeleri bakımından iki gruba ayırmak olasıdır. Bunlardan ilkini yalın olanlar; ikincisini ise zengin donanımlı olanlar oluşturur. Yalın vazolarda yüzey yalın ve parlatılmış; bazı örneklerde ağız kenarlarında dar alanlı kazıma bantlara yer verilmiştir. Zengin geometrik bezekli olanlar ise; örgeleri bakımından çeşitlilik gösterirler. Kapların biçimiyle uyum gösteren dekorasyonda gözlemlenen özen; estetik kaygıların geliştiğine işaret etmektedir. Biçimsel açıdan irdelendiklerinde ise; genelde derin çanak benzeri gövdelere sahip olmakla beraber; çok çeşitli ve zengin biçim repertuarının varlığına tanık olunur. Genelde özenli işçilik içeren kapların; olasılıkla işlendikleri malzemenin özgün şeklinden de kaynaklanan; biçimsel çarpıklıklar gösterdikleri de görülür. Bezeme; bütün örneklerde yalın geometrik karakter sunar. Bunların yanısıra; daha önceki kazı mevsiminde ender örneklerine rastlanan ve üzerinde barındırdıkları figürlerle hem dönemin dinsel inançlarına hem de sanatsal anlayışına önemli yaklaşımlar getiren figürlü kapların oldukça ünik örneklerine rastlanmıştır [Özkaya 2007:36]. Taş kapların dışında; kireçtaşı ve siyahımsı yerel taştan oval biçimli; ortaları delik nesneler; kireç taşından yuvarlak ve ortaları delik iri boyutlu nesneler (olasılıkla iri boncuk); bordo çakmaktaşından silindirik boncuklar ele geçmiştir [Özkaya et al. 2002:742]. El değirmenleri; ezgi ve bileme taşları; asa başları ve havan elleri gibi çeşitli kullanım amaçlarına yönelik taş aletler de mevcuttur. Ölü hediyesi olarak bırakılmış in situ halde ve özgün dizili biçimde korunmuş; 347 adet pul şeklindeki yeşilimtrak taşa işlenmiş boncuklardan oluşan gerdanlık ilginç buluntular arasındadır [Özkaya-San 2002:427]. Doğrudan iskeletlerle bağlantılı bir diğer buluntu grubunu da sunu taşları (?) oluşturur. İskeletlerle bağlantısı in situ bulunmalarıyla anlaşılan bu taşlar büyük boyutludur ve üzerlerinde kullanımdan kaynaklanan izler saptanamadığından üretim amaçları belirlenememiştir [Özkaya-San 2003:424;425]. Birisi bir taş balta üzerinde olmak üzere toplam beş örnek üzerinde; yaklaşık dikdörtgen biçimli hayvan figürlü taş nesneler ele geçmiştir. Benzer bir örnekte de cepheden işlenmiş insan figürü bulunmaktadır. Taş işçiliğinin diğer bir özgün örneği; iki parça halinde bulunan uzun gövdeli stilize insan figürüdür [Özkaya-San 2003:427-428]. 2005 yılı kazılarında da ortaya çıkarılan bulgular yerel kaynaklardan sağlanması nedeniyle bu aletlerin üretiminde çakmaktaşının daha fazla tercih edildiğini göstermektedir. Farklı bçimsel özellikleriyle çeşitli işlevlere yönelik söz konusu aletler; baltalar; merkezlerinde girinti içeren ve olasılıkla gündelik gereksinimlere yönelik kullanılmış taş aletler; asa başları; ezgi ve bileme taşlarıyla havanellerinden oluşur. Baltalar çokluk bakımından ilk sırayı oluşturur. Farklı taş türlerine işlenmiş baltalar; boyutları bakımından farklılıklar içerse de; özde aynı biçimsel özelliklere sahiptir. Gömüt bulgusu niteliğindeki baltalarda kullanım izleri saptanamazken; diğerlerinde kullanımdan kaynaklanan yoğun aşınmalar görülür [Özkaya 2007:37]. Bu kazılarda bulunan çakmaktaşı; chlorite ve az da olsa serpantin boncuklar boyutları ve biçimleri açısından çeşitlilik gösterirler. Çoğunluğu gömü armağanı olarak iskeletlerin ayak; boyun ve el bilekleri yakınında bulunmuş olmasına karşın; bazıları da taş kaplar içinde bulunmuştur. Malzeme; işleniş teknikleri; biçim ve diğer özellikleri bakımından bölgedeki çağdaş yerleşimlerde bulunanlarla ortak özellikler gösteren söz konusu bulgular; ait oldukları dönemin bölgesel ilişkilerinin algılanmasında ayrı bir öneme sahiptir [Özkaya 2007:37]. Bu dönem kazılarında 2001 kazı mevsiminde örnekleri bulunan figürlü taş objelerin tek bir örneği ele geçirilmiştir. Yüzey bulgusu durumunda ve yarısı kırık olan chlorite işlenmiş obje üzerinde türü tam olarak saptanamayan karışık bir yaratık figürü yer alır.Taş kapların üretiminde kullanılan chlorite bir parça üzerine kabartma teknikte işlenmiş figür; ana dokusuyla bir akrebi anımsatmaktadır. Gövdesi üzerinde içiçe daireler ve arıyı anımsatır sinek kanadı benzeri ayrıntılara yer verilmiştir. Diğerleriyle doğrudan biçimsel birlik yansıtmasa da; tanımlanamayan karışık bir yaratık figürü olması bakımından betimsel anlayışta birlik yansıtır. Bunun yanısıra; parlatılmış chlorite taşa işlenmiş ve ortasında çift delik içeren bir taş nesne; yüzeyine kazıma yöntemle işlenmiş özenli bezemesi ile ünik bir yapıt durumundadır. Merkezine işlenmiş iki delik etrafına kazıma tekniğiyle işlenmiş dikdörtgenimsi bir alanın kenarlarından yanlara doğru açılan dalgalı çizgi kümeleri ve ortalarında içiçe dairelerden oluşan bezeme içeren söz konusu nesne özenle parlatılmış yüzeyi ile nitelikli bir yapı sergiler. Her iki nesnede içiçe dairelerin bezek olarak kullanımı; bunların ortak kaygılar doğrultusunda üretildikleri biçimde yorumlanabileceği gibi; hemzamanlı olabileceklerine kanıt olarak da ele alınabilir [Özkaya 2007:37-38]. 2007 kazılarında tür açısından genelde ortak özellikler yansıtan ölü armağanları arasında işleniş teknikleri, farklı türleri ve sayısal çoklukları açısından ilk grubu benzer işçiliğe sahip boncuklar oluşturmaktadır. Özenli işçilikleri, silindrik yapıları ve oldukça ince delikleriyle üretim tarzı konusunda bazı soruları da gündeme getiren yumuşak karakterli bordo renkli bir taşa işlenmişlerdir. Mezarlardaki sayısal buluntu durumları, olasılıkla ölenin ekonomik ve sosyal statüsüne bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Taş kaplar ise gerek ölü armağanı olarak gerekse günlük kullanım aracı olarak bulunmuşlardır. İki grup arasındaki fark, gömü armağanı olanların daha nitelikli işçilikleri olmasıdır. Her iki grubun örneklerinde ağız kenarlarında yer alan 'askı delikleri' ve yüzeylerine işlenmiş bezemenin genel motifleri gibi bazı ortak noktalar vardır. Taş kaplar bezemeleri açısından ikiye ayrılır. Bunlar yalın olanlar ile geometrik ve figürlerle bezeli olanlardır. Taş kapların yapımında işlenmesi kolay olan klorit tercih edilmiştir. Yerel taşlara işlenmiş taş baltalar ise ölü armağanı olarak ortaya çıkarılmasının yanı sıra farklı konumlarda da bulunmuştur. 2007 yılında bulunan 14 adet figürlü taş objeler ise bir diğer buluntu grubudur. Yüzeylerine işlenmiş fantastik yaratıkların yanı sıra geyik figürlerine de tanık olunmaktadır [Özkaya et al. 2009:95-98]. 2008 yılında bulunan taş kapların çoğu, sert taşlarla kolayca aşındırılabilen chloritten üretilmiştir. Bunların dışında, sayıları az da olsa, kireçtaşı ve çakmaktaşından üretilmiş kaba örnekler de görülür. Grimsi/yeşilimsi chloritten üretilmiş olanların bazıları genellikle özenle işlenmiş kazıma geometrik ve doğal motiflerle dekore edilmiştir [Özkaya et al. 2010:514]. Diğer yoğun buluntu grubu olan havanelleri ise taş kaplarda olduğu gibi chloritten üretilmiş olmakla beraber ender de olsa bazıları kumtaşına işlenmiştir. Büyük çoğunluğun sapları hem farklı doğal figürler halinde hem de oldukça stilize bir yöntemle biçimlendirilmiştir. Tanımlanabilir motifler arasında keçi başları yoğunluklu olarak görülür ki bunlar daha çok düz ya da kıvrık boynuzlarıyla temsil edilmiştir. Bir başka buluntu grubu ise taş baltalardır. Çoğunluğu iki parça halinde kırılarak mezarlarda ölü armağanı olarak konmuş baltalar biçimsel özellikleri itibariyle farklılıklar içerirler. Ortak özellikleri ise orta kesimlerinde yer alan sap delikleri ve her iki uç kesimlerinde de kullanımdan kaynaklanan aşınma izleridir [Özkaya et al. 2010:515]. 2014 yõlõ çalõşmalarõnda A158 (K21-3) açmasõnda PPNA dönemine ait karakterize sürtmetaş tekniğiyle yapõlmõş baltalar saptanmõştõr [Özkaya et al. 2016:6]. 2015 yılı çalışmalarında çeşitli sürtme taş bulutuları tespit edilmiştir. 31 adet taş kap çıkartılmış, bunların yoğunluklu olarak klorit ve mermerimsi kireçtaşı olduğu belirlenmiştir. Klorit olanlar, geçmiş dönemler kadar bol olmasa da biçim, bezeme ve diğer özellikleri bakımından zengin koleksiyon sunar. Özenle işlenmiş ve genelde üretildikleri malzemenin doğal formundan kaynaklanan nedenlerle biçimsel simetriğe sahip taş kaplar, bezeme olarak iki gruba ayrılırlar; yalın ve kazıma bezemeliler. Oval derin çanaklar, dar tabanlı konik gövdeliler, geniş kalın derin çömlekler, oval formlu sığ çanaklar, dar tabanlı konik gövdeliler baskın biçimlerdir. Büyük çoğunluğu mezar hediyesi olarak kullanılmış, kırık bir şekilde yerleştirilmiş olarak ele geçirilmiştir. Bezemeler ağırlıklı olarak obsidiyen ile işlenmiş geometrik ögelerdir. İçi taralı sarkık üçgenler, yatay düzenlenmiş bezene kuşaklarında değişken ve zengin alanlar hakim bezeme türleridir. Mermerimsi kireçtaşı kaplar da; mezar hediyesi olarak kırılmış olarak bulunmuştur. Yalın ve bezemesizlerdir. Üçüncü grup ise; kum taşına işlenmiş kaplardır. Diğer iki gruba göre daha kaba ve biçimsel olarak asimetrik yapı sergiler. Taşın ana formuna sadık kalarak işlenmiş genelde yuvarlak tabanlı, derin ve sığ kaseler, dikdörtgenimsi derin kaplardan oluşmaktadır. Bunların genellikle besin öğütmede kullanılmış olabileceği düşünülmektedir. Bir diğer yaşamsal önemi olan buluntu ise havanelleridir. Eksik korunmuş çok sayıda örnek dışında bütün olarak ele geçen 140 örnek bulunmuştur. Farklı taşlardan yapılmışlardır. Ağırlıklı olarak andezit ve bazalttan yapılmış olanlar vardır. Üçüncü sırada ise daha çok ritüel amaçlı kullanılan klorit yer alır. Genel olarak iki grupta incelenmişlerdir. İlki yalın işlevsel olanlar, ikincisi zoomorfolojik bitimli olanlardır. Zoomorfolojik olanlar iki alt gruba ayrılmıştır; silindirik ve yassı gövdelilier. Genelde özenle işlenmiş gövdeleri, mat düzgün yüzeyleri, yoğunlukla geniş yüzeyli alt bitiminde olmak kaydıyla üst bitime kadar yansıyan kullanım aşınımı ve kopmalar vardır. Zoomorfik örnekler üst bitiminde dağ keçisi, kaplumbağa ya da köpek başı benzeri biçimlerle işlenmiştir. Bazılarında soyut anlatım söz konusu iken bazılarında ağız, burun deliği, göz gibi anatomik ögelere yer verilmiştir. 79 örneği bulunan andezit başta olmak üzere bazalt, mermer gibi sert kayaçlar, yanı sıra kireç taşına işlenmiş örnekleriyle taş baltalar, çekiç, keser, balta ve benzeri aletlerin biçimsel özelliklerini yansıtan gruplar görülmektedir. Küt burunlu, şişkin karınlı ve oval gövdeli tek sap delikli olarak yapılmışlardır. Çoğunda kulanım aşınımı görülürken ölü armağanı olanların büyük kısmı iki parça kırık olarak tespit edilmiştir. Sert kayaçlardan üretilenler iki tarfı işlenmiş oyukludurlar, iki tarafında işleme olanlar çoğunluktadır. Bu durum taşın elle kavranmasını kolaylaştırmaktadır. Asa başlarında klorit ve parlak renkli taşlar tercih edilmiştir. Ritüel amaçlı üretilen buluntuların geneli basık-küresel gövdeli oval sonlandırılmış düzgün kenarlı, parlak yüzeyleri ve ortadan boğumlu düzgün askı deliklidir [Özkaya et al. 2017:14-16]. Yontma Taş: Obsidiyen ve çakmaktaşından üçgenimsi geometrik mikrolitler bulunmuştur. Çeşitli kazıyıcılar; ok ve mızrak uçları; dilgiler ele geçmiştir [Özkaya-San 2002:426;427]. Yerel kaynaklardan sağlanması nedeniyle çakmaktaşı daha yoğun kullanılmıştır; az miktardaki obsidiyen ise ithal edilmiştir [Özkaya-San 2003:430]. 2005 yılı kazılarında bulunan bir tür yerel sert karakterli taşa işlenmiş olan mortarlar; yaygın bir şekilde bütün açmalarda bulunmuştur. Boyutları bakımından farkklılıklar gösteren mortarların çoğunluğu; kullanımdan kaynaklanan belirgin aşınma izleri gösterir. Genelde taneli yiyeceklerin öğütülmesi amacıyla kullanıldıkları dikkate alındığında; höyükteki yerleşik düzenin; üretim ve beslenme geleneklerinin varlığını ortaya koymaktadır [Özkaya 2007:39]. Bu dönem kazılarında üst bitimleri genelde yarım ay şeklinde sonlandırılmış; silindrik ya da dikdörtgenimsi gövdeleri ile Akdeniz coğrafyasında tanrıça idolleri olarak tanımlanan figürlere benzer bazı nesneler de bulunmuştur. Az sayıda da olsa; bulguların dinsel birer figür oldukları; Neolitik dönemde yakın coğrafyalarda varlığı arkeolojik olarak algılanan ana tanrıçayı temsil ettikleri; dolayısıyla Kortik Tepe'de inanç gelenekleirnin de geliştiğini söylemek mümkündür [Özkaya 2007:39]. Bulunan yontmataş ürünler arasında çakmaktaşı aletler sayısal çokluğa sahiptir. Bir diğer grup da obsidiyen aletlerden oluşur. Obsidiyenin başka kaynaklardan temin edilmesi Körtik Tepe'nin çevresiyle ilişkili bir merkez olduğunu göstermektedir [Özkaya 2007:39]. 2007 yılı kazı sezonunda 667 adedi döküntü, 30 adedi çekirdek ve 639 adedi mikro ve makro düzeyde yontmataş ürün incelenmiştir. Yontmataşlar arasında en yoğun kullanılmış hammadde çakmaktaşıdır. Bunu sayıca obsidiyen izler. Çok az sayıda da kuvars ile karşılaşılmıştır. Kortik Tepe çakmaktaşının yerel özellikler gösterdiği anlaşılmaktadır. Kahverengi ve gri renkli yerel çakmaktaşı en fazla tercih edilen türdür. Kortik Tepe'de bulunan obsidiyenin transparan yapı içinde kolaylıkla gözlenen yeşilimsi rengi Doğu Anadolu kanıtı olduğundan taşıma yoluyla gelmiş olduğu söylenebilir. Çekirdek tipolojisi açısından toplam 30 çekirdek içinden 13 ayrı kategori tespit edilmiştir. Bunların içinde en fazla olanı şekilsiz çekirdeklerdir. Taşımalıklar açısından en fazla sayı yongalara aittir. Bunu ikinci derecede dilgiler izler. Yerleşim içinde yapılmış olan yongalama işlemlerinin tek eksik delili, çekirdeklerin noksanlığı gibi görünmektedir. Taşımalık topukları açısından yontmataş yongalama ürünlerinde düz topuk en fazla tespit edilen form olup sert çekiç darbesinin kullanıldığının kanıtıdır. Dilgi ve dilgicikler açısından ise çizgi biçimli topuk formlarının yoğun olduğu görülür. Yontmataş tipolojisi içinde Kortik Tepe'de geometrik mikrolitlerin yoğunluğundan ise söz edilemez yani Kortik Tepe klasik ve bilinen masif ok ucu tiplerinden yoksun görünmektedir. Ancak iri yarımay biçimli örnekler elde edilmesi, yeni tip silah türevleri ve avlanma stratejileri konusunda da yeni sonuçlara varılmasını sağlayabilir (Özkaya et al. 2009: 90-95]. 2008 yılında toplam 3473 adet yontmataş malzeme incelenmiştir. Bunların 1449 adedi döküntü, 41 adedi çekirdek ve 1983 adedi ise mikro ve makro düzeyde yontmataş üründür. Çakmaktaşı obsidiyene göre daha çok ele geçmiştir. Döküntülerde ise obsidiyene fazla rastlanmaması yerel malzeme olan çakmaktaşında özensiz davranıldığını oysa ithal bir malzeme olan obsidiyen kullanımına dikkat edildiğini göstermektedir. Yongalanmış ürünlerin %68'i yonga, %32'si dilgi ve dilgicik teknolojisi içermektedir [Özkaya et al. 2010:520-521]. 2015 yılı kazılarında analize yönelik çalışmalar yapılmıştır. Çok sayıda Nemrik ucunun bulunması Körtik Tepe'nin çağdaşlarıyla ilişkilerini anlamakta büyük önem arz etmektedir. Bu uçlar özellikle Kuzey Mezopotamya coğrafi alanında görülen, kısmen Yukarı Fırat kültürlerinden bilinen tipik Çanak Çömleksiz Neolitik A Evresi uçlarıdır. Boyları 2-4 cm arasında değişen bu uçlar genellikle höyüğün üst katmanlarında bulunmuştur. Bir diğer ilgi çeken buluntu grubu ise; tabanı içbükey ve iki yanal çontuklu uçlardır. İki yanal çontuk çok belirgin olmasa da dip kısmı içbükey budanmış olan uçlar da Levant kökenli Çanak Çömleksiz Neolitik A uç tipidir. Bu uç tipine Yukarı Dicle Havzası'nda pek rastlanmamaktadır. Ancak bu durum Yukarı Dicle Havzası'ndaki yerleşmelerinin kısmen de olsa Levant Bölgesi ile etkileşim halinde olduğunu göstermektedir. Körtik Tepe yontma taş endüstrisi bulguları Nemrik ve El-Khiam uçları dışında önceki yılların çok zengin buluntularını teyit eder nitelikte örnekler vermiştir. Ele geçen ezgi taşları; diğer taş aletlerde olduğu gibi daha çok sert karakterli taşlardan ve çakmaktaşından üretilmiştir. Ağır kütleleri, oval, küresel biçimleri ve aşınma sonucu düzleşmiş yüzeyleri ön plana çıkar [Özkaya et al. 2017: 6,16]. Kemik / Boynuz: Sayıları az olmakla beraber kazılan her alanda kemik buluntular ele geçmiştir. İşlenmemiş durumdaki kemiklerin yanı sıra; olasılıkla takı amaçlı işlenmiş çeşitli hayvan kemik ve kabukları bulunmuştur. 2005 yılı kazıları; Akeramik Neolitik Dönemin gerek yontmataş gerekse sürtmetaş tekniğiyle biçimlendirilmiş çeşitli ve nitelikli buluntuların varlığını ortaya koyduğu gibi; kemik aletlerin de gelişkin örneklerini vermiştir. Bu yöndeki bulgular; gömü armağanı olarak ortaya çıkarılmalarının yanısıra; bağımsız olarak da ele geçmiştir. Çoğunluğu gömü armağanı durumundaki in situ bulgular; işçilikleri ve diğer özellikleriyle daha nitelikli olup estetik kaygılarla üretilmiş ürünler olarak gelişkin bir sanat anlayışının temsilcileri durumundadır. Çok az sayıda da olsa; yüzeyleri kazıma yönetmle özenle bezenmiş kemik nesneler de bugular arasında yer almaktadır. Söz konusu tekil bulguların dışında; kemik aletlerin yaklaşık tamamı perdahlı ve bezemesiz olup çoğunluğu parçalar halinde ele geçirilmiş olmakla birlikte biçmsel olarak tanımlanabilir durumdadır. Genelde delici alet olarak kullanılan kemik aletler arasında; bir kenarı testere ağzı şeklinde biçimlendirilmiş ancak kullanım amacı konusunda kesin bir yargıya varılamamış bir buluntu da vardır. Ancak parlatılmış yüzeyi ve aşınma izleri göstermeyen dişleri ile söz konusu bulguyu bir takı nesnesi olarak değerlendirmek olasıdır [Özkaya 2007:38-39]. 2007 kazılarında elde edilen kemik aletler arasında çağdaş neolitik yerleşmelerde benzerlerine tanık olunmayan üç ayrı bulgu söz konusudur. Bunlardan biri olan ve üzerinde iki dağ keçisinin ve stilize bir ağacın işlendiği ilk bulgu gömü armağanı olarak ortaya çıkarılmıştır. Diğer ikisi ise birbirine benzer motifler içermektedir. Üzerinde dikey düzenlenmiş ve kazıma yöntemiyle işlenmiş baklava dilimlerinden oluşan bezeme özgün geometrik işçiliğin ünik uygulaması durumundadır. Kemik aletlerden diğer grubu oluşturan işlevsel aletler ise bız ve dilgilerdir [Özkaya et al. 2009:98]. 2008 yılı kazıları, Kortik Tepe'nin kemik eserler konusunda da yoğun olduğunu göstermiştir. Kemik bulguların büyük bir kısmını bız ve dilgiler oluşturur. Bezemeli kemik plakalar ise Kortik Tepe'yi özgün kılmaktadır. İki mezarda ölü armağanı olarak üç ayrı parça halinde ortaya çıkarılan söz konusu plakaların ilki üzerinde stilize iki dağ keçisi işlenmiştir. Kazıma yöntemle işlenmiş dağ keçileri benzer işleniş biçimleriyle taş kaplar üzerinde de görülür. Kısmen korunmuş ikincisinde bütün kompozisyon korunmamış olsa da kazıma yöntemiyle işlenmiş bir akrep; diğerinde ise gövdesi çoklu zikzak çizgilerden oluşturulmuş ve başı üçgen şeklinde vurgulanmış dikey konumlu bir yılan figürü yer alır. İlkinde olduğu gibi yılan figürünün tasvir biçimi de doğrudan taş kaplar üzerinde görülenlerle ortak karakter yansıtır [Özkaya et al. 2010:516]. 2009 yılı kazılarında da kuşkuya yer bırakmayacak şekilde dinsel derinlik içeren figürlü kemik nesneler ele geçmiştir [Özkaya-Coşkun 2011:92]. 2015 yılı kazılarında; boncuk, amulet örneklerinin çok sayıda bulunması kemiklerin aynı zamanda estetik amaçlarla kullanıldığını ortaya koymaktadır. Başta içi boş kuş kemiklerine işlenmiş uzun-silindirik gövdeli gövdeli boncuklar olmak üzere, dört ayaklı hayvanların kemiklerine işlenmiş takı amaçlı ve ritüel amaçlı üretilmiş olanlar yoğunluktadır. Takı olanlar, farklı biçimsel özelliklere sahip olup, genelde askı deliğine sahiptirler. Yüzeylerinde ise derin yivli geometrik bezeklere sahiptirler. Kemik aletlerde ise 331 örnek bulunmuştur. Sayısal çokluk olarak ilk sırayı bızlar almaktadır. Geyik kemiklerinden yapılmış bızlar, işleniş bakımından farklı olsa da işlev açısından aynıdır. Doğal bırakılmış üst bitimleri, sivri alt bitimleri perdahlanarak parlatılmış alt ve üst yüzeyleri ortak özellikleridir. Çok az bir kısmı, yüzeylerinde işlenmiş yivlerden oluşan geometrik bezemeye sahiptirler. Bu bezemeler genellikle yatay olarak düzenlenmiş değişik geometrik bezemelerden oluşurlar. Kemik aletlerde ikinci büyük grubu iğneler oluşturmaktadır. Farklı uzunlukları olsa da sivri uçları, yatay düzenlenmiş tek delikli üst bitimleri, özenle perdahlanmış yüzeyleri bu aletlerin ortak özellikleridir. Bunların yanı sıra iki ucu sivri, bız benzeri, silindirik gövdeli işlevsel tipler de mevcuttur. Uçları sivri ancak deliksiz kör iğneler de dikkat çeken yoğunluktadır. Hayvan boynuzundan üretilmiş, kök bitimi işlenmemiş ve yüzeyleri kabaca perdahlanmış aletler de bulunmuştur. Bu aletlerin silah olarak kullanılmış olabileceği düşünülmektedir. Sivri, açkılı ve oval bitimli ağız kenarları bu aletlerin ortak özellikleridir. Biçimsel olarak bızlara benzeyen ve uzun yan kenarlarında derin yivler bulunan kemik oraklar bir diğer grubu oluşturur. Yüzeyleri özenle perdahlanmıştır. Yan kenarlarındaki yivlere yerleştirilen obsidiyen mikrolitlerle kullanılan bu aletler, bulunduğu dönem özelinde gelişkin bir ekonomiye işaret etmektedir. Kemik bulgular arasındaki en önemli örneklerden biri de kemik kaşıklardır. Geniş oval ağızları çanak biçiminde işlenmiştir. Üst bitimleri sivriltilmiştir. Bazılarının bombeli yüzeylerinde geometrik bezeme mevcuttur [Özkaya et al. 2017:12-13]. İnsan Kalıntıları: Yüzeye yakın olmaları nedeniyle iskeletler yoğun bir şekilde tahrip olmuştur. Sıkıştırılmış toprak üzerine çoğunluğu doğu-batı; diğerleri ise farklı doğrultularda olup; sırtüstü ve yarı hocker biçiminde gömütlerdir. Birkaç örnek dışında; çoğunluğu ya kafatası ya da gövde halinde korunmuştur. Farklı gömme biçimleri ve gömüt hediyeleri birden fazla yerel gömme geleneğinin varlığı şeklinde yorumlanabilir. Hediyeler genelde çakmaktaşından küçük boncuklar; farklı hammaddelerden (çakmaktaşı; obsidiyen; diabaz; kireçtaşı) yapılmış aletler ve aşındırma yöntemi ile üretilmiş taş kaplardır. İskeletlerle birlikte bulunan az sayıdaki bazı hayvan kemiklerinin olası ölü kültü törenlerinin izi olabileceği düşünülmektedir. 2005 döneminde yapılan kazılarda saptanan Neolitik iskeletler hocker tarzda olup genel anlamda ölü gömme gelenekleri konusunda üst katmanlarda bulunanlarla ortak özellikler sergilemektedirler [Özkaya 2007:31]. 2006 yılı mezar bulguları; yerel ve bölge kapsamında yaygın genel gömü gelenekleri konusunda bilgi veren aydınlatıcı ipuçları olarak; yerleşimin Akeramik Neolitik karakterini yansıtmalarının yanı sıra; çağdaşlarıyla karşılaştırma olanakları da sunmaktadır. İskeletlerin korunma biçimlerinden algılanan ve farklı gömme geleneklerinin varlığına yorumlanabilecek bazı uygulama farklılıklarına rağmen; çalışılan alanlarda iskeletlerin konut olarak tanımlanabilecek bazı yuvarlak tasarlı ve taban düzeyinde korunmuş birimlerin içinde; genelde sıkıştırılmış toprak taban altında yer almaları; olası intramural gömme geleneğinin varlığında yol göstericidir ki; bu da yerleşik düzenin sağlandığı ve bazı eğilimlerin kurallaştığını düşündürmektedir. Mezarların saptandıkları özgün düzeyler dikkate alındığında; çok belirgin olmasa da; yerleşimde Akeramik Neolitik evrenin farklı katmanlarda devam ettirildiğini düşündürmektedir. Mezarların genel dokularında ve iskeletlerin gömme uygulamalarında baş gösteren farklılıklara rağmen gömme armağanları bakımından homojen bir yapı sergilemeleri; tamamının aynı dönemin farklı evrelerine ait olduklarına ilişkin kanıt oluştururlar. Gömme armağanları arasında; işleniş teknikleri; farklı türleri ve sayısal çoklukları açısından ilk grubu genelde benzer işçiliğe sahip boncuklar oluşturmaktadır. Çoğunluğu bordo olmak üzere; az sayıda da olsa beyaz; sarı ve siyah renkli taşlardan üretilen boncuklar; gömme armağanı olarak iskeletlerin ayak; boyun ve el bilekleri yakınında bulunmuş olmasına karşın; bazıları da taş kaplar içinde saptanmıştır. Bunların yanı sıra az sayıda da olsa özgün işçilikleri ile serpantin boncuklar ve üzeri kazıma yöntemle işlenmiş özenli işçilikli taş nesnelerin varlığı; gömme armağanlarının zenginliğini ortaya koymaktadır [Özkaya et al. 2008: 354-356]. Gömü armağanı olarak sunu taşları da özgün buluntulardır. Genelde kremsi beyaz taşa işlenmiş sunu taşlarının; az sayıda da olsa; andezitten üretilmiş olanları da görülmektedir. Tabanda yayvan yuvarlak; kenarları hafif kabartılarak silmelendiirlmiş olan söz konusu bulguların yüzeyleri içbükey derinlik içerir ve farklı boyutlara sahiptirler [Özkaya et al. 2008:359]. 2007 çalışmalarında da daha önceki bulguları destekleyecek sonuçlara ulaşılmıştır. Ayrıca yaygın olmamakla beraber bazı insan kemikleri üzerinde dalgalı çizgilerden oluşan boya ile yapılmış bezemelere tanık olunmuştur. Bunun yanı sıra az sayıda da olsa bazı iskeletler başsız korunmuştur. Ölü armağanlarının bölge örneklerinden farklılığının yerel farklılıklar olduğu düşünülmektedir. Yaygın bir başka uygulama ise iskeletlerin aşı boyasıyla kaplandıktan sonra sıvı kireçle kaplanmasıdır [Özkaya et al. 2009:89-90]. 2008 kazı döneminde toplam 168 mezar ortaya çıkarılmıştır. Bunların 135'i Çanak Çömleksiz Neolitik, diğerleri ise geç döneme aittir. 135 iskeletin 96'sı tam hocker, 5'i yarı hocker, diğerlerinin durumu ise dağınık olarak saptandıkları için belirsizdir. Bulguları açısından değerlendirildiğinde; 76'sı tür ve sayı olarak değişkenlik gösteren ölü armağanları içerirken, 50'si bu donanımdan yoksun, diğerlerinin durumu ise tahribat görmeleri nedeniyle belirsizdir. Mezarların büyük çoğunluğu konut tabanlarına yerleştirilmiştir. Farklı gömü uygulamalarının yanı sıra, mezarlar, çoğunluğu taşa işlenmiş kap, balta, havaneli, mortar, ezgi taşı, boncuk ve kesici/delici aletlerden oluşan değişik ölü armağanları içerirler [Özkaya et al. 2010:513-514]. 2009 yılında Çanak Çömleksiz Neolitik döneme ait 115 adet iskelet ortaya çıkarılmıştır. Söz konusu mezarlardan sadece 77'si in situ ölü armağanları içermektedir. İskeletlerin 58'i alçı kaplı, 60'ı aşı boyası ile donanmıştır. Mezarlar konumlarına göre değerlendirildiğinde 58'i konut içinde tabana gömülü durumda, 6'sı konut dışında, 51'inin konumu ise belirsizdir. Bu tablo, Körtik Tepe'de hem intramural hem de extramural gömü geleneğinin varlığını göstermektedir. İskeletlerin bazılarında sadece krımızı aşı boyası ile yapılmış kalın bantlar görülürken bazılarının kol ve bacak kemiklerinde siyah ve kırmızı aşı boyasından birbirine paralel olarak yapılmış özenli çizgi bezemeler görülmektedir. Aşı boyası ile yapılmış bezemeler salt uzun kemiklere değil, aynı zamanda iskeletin üzerini kapsayan alçı sıvanın üzerine de uygulanmıştır. 9 iskeletle beraber gömülü kaplumbağa kabuklarına rastlanmıştır. Kloritten üretilmiş kaplumbağa başı ile sonlandırılmış bir taş obje ve gömüler kaplumbağa ile ilgili bir kültün varlığını düşündürmektedir [Özkaya-Coşkun 2011:90-91]. 2010 yılında Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem' ait 49 iskeletin 44'ü hocker, birisi yarı hocker biçimde gömülmüştür. Diğerlerinin gömüt tarzları tahribata uğradıkları için belirlenememiştir. İskeletlerin 17'si alçı ile sıvanmış, diğerleri yalın halde saptanmıştır. Ayrıca alçı kaplı iskeletlerin 13 tanesinde aşı boyasına da rastlanmıştır. Altı örnek dışında tamamı konutların dışında bulunmuştur. Bazı alçı kaplı iskeletlerin kafatası, kol ve bacak kemikleri, dalgalı-koşut biçimde düzenlenmiş kızıl-kahverengi ve siyah renk boya ile bezenmiştir. Kemik bezeme uygulamasında kullanılan ve ekip tarafından "aşı kalemi" olarak adlandırılan bir bulgu, alçı kaplı bir iskeletle bağlantılı olarak bulunmuştur. Mezar buluntuları arasında taş kaplar, taş aletler, ağ ve dokuma ağırlıkları, çeşitli taşlardan ve hayvan kabukları ile kuş tüylerinin sert saplarından yapılmış değişen oranlarda boncuk ve takı nesneleri, çakmaktaşı ve obsidiyen aletler yer almaktadır [Özkaya et al. 2012:317].2014 yılı çalışmalarında A139 (G22-2) açmasında -300 cm derinlikte D,C;2 karelajlarını kapsayan ortamda saptanan kuzey-güney doğrultusundaki hocker mezarının ortaya çıkartılması, alanın PPNA dönemindeki yerleşmenin açık belgesi olmuştur. Femurunda aşı boyası barındıran bireyle birlikte, mezar hediyesi olarak obsidiyen ve çakmaktaşı parçaları bulunmuştur. A154 açmasında -187 cm derinlikte hocker tarzda gömülü bir birey mezarı (M6) ortaya çıkartılmıştır. Ölü armağanları içeren mezarda çakmaktaşı, obsidiyen parçaları, balık omurgaları, taş kap, çok sayıda (2.916 adet) taş ve hayvan kabuğundan işlenmiş boncuk bulunmuştur. A147 (K21-3) açmasında bulunan ve M5 olarak kodlanan mezar; bir boynuz, obsidiyen parçaları, çakmaktaşı parçaları, balık omurgası, 6 adet taş balta ve taş balta parçalarından oluşan ölü armağanına sahiptir. Mezar hediyesi olan bazı taş baltaların yüzeylerinde tespit edilmiş durumda bitkisel kalıntılar ve kaba dokunmuş tekstil izlerine rastlanması, ölü gömme uygulamaları ve üretim gelenekleri hakkında bilgi vermektedir. PPNA dönemine ait 51 mezardan 55 birey açığa çıkartılmıştır; iki mezarda ikiz gömüt, bir mezarda ise üçlü gömüt uygulaması vardır. Yaş gruplarının dağılımı ise 10 bebek, 12 çocuk ve 33 yetişkin şeklindedir. Körtik Tepe'de günümüze kadar açığa çıkartılmış Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem mezarlarında yön birliği mevcut değildir. 2014 sezonu çalışmalarında açığa çıkartılan mezarlarda da bu durumun aksi yönünde bir veri elde edilmemiştir. Daha önceki kazı sezonlarında açığa çıkartılan mezarlarda iskeletlerin hem hocker hem de yarı hocker olarak yatırıldığı, ancak uygulamanın ağırlıklı olarak hocker tarzda yapıldığı görülmüştür. 21 mezarda iskeletlerin tamamına ya da bölgesel olarak alçı uygulanmıştır. İskeletin tamamına uygulanan alçılar zamanla yer yer, ya da tamamen tahrip olabilmektedir [Özkaya et al. 2016:2, 6, 9, 12-13]. 2015 yılı kazılarında, Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem'e ait 93 mezarda 98 birey bulunmuştur. Bunların beşi ikiz, 88'i tekil gömüttür. Yaş grubu olarak; 66 erişkin, 18 çocuk ve 14'ü bebektir. Sezonun tekil, dikkat çeken örneği sırt üstü yatırılmış mezardır. 62 yetişkin hocker tarzda gömütlerden oluşur. Fakat bu gömütlerde yön birliği yoktur. Spekülatif yorumlara sebep olan ikiz gömütler, Yakındoğu'daki farklı yerleşmelerden, farklı dönemlerden bilinmektedir. 2015 yılı sezonunda, Körtik Tepe'de 5 ikiz gömüt bulunmuştur. Biri ikiz gömüt olmak üzere 22 mezarda bireylere alçı uygulaması yapılmıştır. Uygulama, hem iskeletin tamamına hem bölgesel yapılmıştır. Alçılı olmayan mezarlarda hem kırmızı hem siyah aşı boyası görülmüşse de kırmızı aşı boyası daha yaygındır. 46 mezarda buluntu saptanmazken diğer 47 mezarda ise nitelik ve nicelik olarak değişkenlik gösteren çok sayıda ölü armağanı bulunmuştur. Bu mezarlar daha çok höyüğün batısında tespit edilmiştir. Bazı örneklerde tek bir boncuk ya da basit yapılı bir taş aletten oluşan ölü armağanı, bir diğerinde binlerce boncuğun yanı sıra taş kaplar ve taş aletten oluşmaktadır. M1 kodlu çocuk mezarında 29 adet hayvan kabuğu boncuk ve 675 adet taş boncuk tespit edilmişken, aynı açmanın diğer örneği M2 kodlu mezar daha zengin gömüt armağanına sahiptir. A189 no'lu açmada bulunan çocuk iskeletinin tümüne alçı uygulanmıştır. Bu mezarda, taş kap parçaları, ortası delikli bir taş alet, bir olta ve iğne parçası bulunmuştur. M4 (AGZA) olarak adlandırılan mezarda, ezgi taşı, 196 adet yumuşakça kabuğundan boncuk ve 209 adet taş boncuk bulunmuştur. Bu buluntular, mezarda bulunan kemikler ve mezarın tabanı yanarak siyahlaşmıştır [Özkaya et al. 2017:7-10]. Diğer: Ağırlıklı bir şekilde ölü armağanı olarak ortaya çıkarılan boncuklar, Kortik Tepe'nin diğer önemli buluntu grubunu oluştururlar. Başta yumuşak karakterli bordo renkli taşa işlenmiş olmak üzere, değişik malzemelerden işlenmiş boncuklar, işleniş teknikleri, biçimleri ve diğer ayrıntılarıyla zenginlik sunarlar. Bunların yanı sıra, boyutları açısından farklı olmakla birlikte, basık oval gövdeli uzun serpantin boncuklar, gelişkin estetik anlayışını gösterir [Özkaya et al. 2010:516]. 2014 yılı çalışmalarında yerleşmenin kuzey ve kuzeydoğu kesimindeki karakterini ve yayılımını belirlemek amacıyla sekiz ayrı açmada (A59, A139, A140, A141, A 142, A143, A149, A150) başlatılan çalışmalarda farklı derinliklerde önemli sonuçlara ulaşılmıştır. Önceki kazıların devamı niteliğindeki A59 (G23-1) açmasındaki kazılar -113 cm / -300 cm derinlikleri arası devam etmiş; höyüğün genel kültürel karakterini yansıtan çakmaktaşı, obsidiyen alet parçaları ve yongaları ile midye kabukları ve hayvan kemikleri ortaya çıkartılmıştır. A147 (K213) alanında, dağınık durumda bulunmuş olan hayvan kemikleri, obsidiyen ve çakmaktaşı aletler ve taş baltadan oluşan kalıntı topluluğu da ilgi çekicidir. Aynı alanda PPNA dönemine ait mezarların yanı sıra, yine PPNA dönemine tarihlenen silo tabanı bulunmuştur. Diğer bulgular yoğunluklu çakmaktaşı, obsidiyen parçaları, midye kabukları ve hayvan kemiklerinden oluşmaktadır [Özkaya et al. 2016:2, 9]. 2015 yılı çalışmalarında farklı malzemelere işlenmiş çok sayıda boncuk ele geçmiştir. Boncuk malzemelerini ise taş ve kemik olarak iki ana grupta toplamak mümkündür. Taş boncuklar başta klorit olmak üzere, andezit, kireçtaşı, serpantin, mermer, obsidiyen, bazalt, kum taşı ve birçok renkli taş kullanılmıştır. Farklı biçimsel özelliklere sahip boncuklar arasında ilk sırayı bordo taşa işlenmiş silindirik halka boncuklar alır. Boyut bakımından değişkenlik gösterseler de genelde aynı biçimsel özelliklere sahip boncuklar, düzgün yüzeyleri ince-silindir gövdeli ve tam merkeze işlenmiş delikleri ile üstün beceri ürünleridir. İkinci grubu da benzer biçimsel özelliklere sahip serpantin boncuklar oluşturmaktadır. Ayrıca; parlak renkli siyah, kırmızı, kahverengi ve bazen de damarlı parlak küçük taş yumrularına işlenmiş tek delikli boncuklar dikkat çekicidir. Modern boncuklara benzer bu ürünlerin yanı sıra bordo renkli olmak üzere farklı renkli taşlara da işlenmiş olarak ortaya çıkartılan diğer taş takılar amuletlerden oluşmaktadır. Genelde düz yüzeyli, yuvarlak bitimli oval gövdeli ve tek askı delikli ortak biçimsel özellikleri olsa da boyut açısından farklıdırlar. Kırılgan olmaları nedeniyle sadece bir adet obsidiyen boncuk bulunmuştur. Antropomorfik boncuk ise yontma taş endüstrisinin vardığı aşamayı göstermesi bakımından önemlidir. Başta fosil taşlar olmak üzere, andezit, bazalt, kireçtaşı ve mermer gibi değişken taşlara işlenmiş ağırlık birimleri iki ana amaç doğrultusunda kullanılmışlardır: olta, ağ ve dokuma ağırlığı. Fosil kayalıklara işlenmiş olanlar ölçü, hacim ve biçimsel açıdan farklılık göstermekle birlikte doğal formları korunarak bir ya da iki askı deliği ilave edilerek kullanılmıştır [Özkaya et al. 2017:13-14, 16]. |
Kalıntılar: |
Yorum ve tarihleme: Kortik Tepe; MÖ 10. binden itibaren Anadolu'nun doğu yarısında; Çayönü; Nevali Çori; Demirköy; Hallan Çemi gibi merkezlerle temsil edilen gelişkin Neolitik kültür dizgesinin bir parçasıdır. Çağdaşı yerleşimlerle koşutluklar sergilemekle beraber; ayrıntılarda daha gelişkin bir Akeramik Neolitik kültürünün temsilcisi durumundadır. Bu koşutluklara dayanılarak; Körtik Tepe'nin kendi içinde kapalı yerel bir kültürün temsilcisi olmaktan çok; dışa dönük bir yapıya sahip olduğu düşünülmektedir [Özkaya-San 2003:430]. 2005 yılı kazılarında da ortaya çıkarılan yontmataş aletler burasının bir yerleşim yeri olduğunu kanıtlamaktadır. Bulgular Kortik Tepe'de yaygın bir yontmataş alet üretim geleneğinin varlığını gösterir [Özkaya 2007:37]. 2006 yılında kazılan alanlarda belirgin kerpiç kalıntıların yanı sıra; mezarlarla bağlantılı yuvarlak tasarlı taş dokuların ortaya çıkarılması; dönemine özgü ve yakın çevrede yaygın mimari yapılanmanın höyükteki varlığını ortaya koymuştur. Genelde yuvarlak tasarlı; girift planlı taş mimarinin varlığı; höyük yerleşiminin çağdaşlarıyla olan koşutluğuna işaret etmektedir [Özkaya et al. 2008:353]. Yukarı Mezopotamya'nın en erken yerleşimlerinin; besin üretimine bağlı kalmaksızın; sedenter karakter yansıtmalarında olduğu gibi; Kortik Tepe de aynı yerleşim özelliğine sahiptir. Yerleşimin bu karakteri doğrultusunda; günümüze ulaşabilen maddi kültür kalıntıları; Kortik Tepe yerleşiklerinin sosyo-kültürel dokuları ve inanç sistemlerinde de gelişme kaydettiklerini göstermektedir. Taş kapların ve aletlerin üretiminde gözlemlenen nitelikli işçilik ve estetik kaygıyla bütünleşen yaratıcılık; olasılıkla kült işlevli çeşitli taş nesneler üzerinde betimlenmiş ve çağdaşlarına oranla oldukça yetkin figür betimleme sanatı; Kortik Tepe'de ileri bir kültürün varlığında uyarıcı unsurlardır [Özkaya et al. 2008:354]. 2007 yılındaki kazılarda ortaya çıkarılan ve yer yer bitişik olan konutların varlığı yerleşmenin geçici değil, sürekli yerleşilen bir yer olduğunu göstermekte olup depolama alanlarının varlığı da bunu desteklemektedir [Özkaya et al. 2009:88]. İnsan kemikleri üzerinde dalgalı çizgilerden oluşan boya ile yapılmış bezemeler gömülmeden önce iskelet üzerinde bazı uygulamaların yapıldığını; kemiklerin yumuşak dokudan arındırıldığını düşündürmektedir [Özkaya et al. 2009:89]. Ölü gömme biçimleri ve mezarların zengin armağanlarla donatılmaalrında görülen ısrarlı uygulamalar, höyük yerleşiklerinin inanç değerlerinin gelişmişliğinin ifadesi olarak yorumlanabileceği gibi, algılamada ve yorumlamada zorluklar içeren ve kapsamlı ritüellerin varlığına da işaret eder [Özkaya et al. 2009:90]. 2007 kazılarında elde edilen şekilsiz çekirdeklerin çoğunluğu, faydacı yongalama stratejisinin bir göstergesi gibidir. Bu durum, dilgi çekirdeklerinin yongalamanın devam etmesi suretiyle mevcut tipolojik formunu kaybetmiş ve şekilsiz formlara dönüşmüş olmasıyla da açıklanabilir [Özkaya et al. 2009:91]. Kortik Tepe'deki 638 mikro ve makro yontmataş öğe arasında kırıksız bütün yontmataş elemanların sayısının daha fazla olması ya trampling olgusunun pek olmadığını ya bazı parçaların hiç kullanılmadığını ya da bu parçaların istemli bir biçimde insanlar tarafından kırılmadığını göstermektedir [Özkaya et al. 2009:92]. Kortik Tepe taş kaplarının, başta malzeme ve işçilik olmak üzere, Anadolu'da yakın benzerlerine Hallan Çemi'de tanık olunmaktadır [Özkaya et al. 2010:514]. Mimari yapılanma değerlendirildiğinde Kortik Tepe'nin dönemine göre büyük bir yerleşme olduğu görülmektedir. Faunal değerlendirmelerin sonucuna göre avcı-toplayıcı gelenekten tam kopmadığı anlaşılan yerleşmenin bu özelliği tanımlanabilir yapılarından anlaşılmaktadır [Özkaya et al. 2010:519]. 2009 yılı çalışmaları sonucunda mimari kalıntılar, mezarlar ve bağlantılı buluntuları dışındaki veriler höyükte yerleşik düzenin sağlandığı ve dönemine göre ileri düzeyde bir kültürün yaşandığı sonucunu ortaya koymaktadır. Çeşitli konumlarda bulunmuş mortarların ve ezgi taşlarının sayısal çokluğu yoğun besin üretimini göstermektedir. Kemik oltaların sayısal çokluğu balıkçılığa dayalı beslenme geleneğinin de varlığını ortaya koymuştur. Söz konusu bulgular aynı zamanda ölü armağanı olarak da değerlendirilmiştir. Ayrıca, depolama birimlerinin çokluğu da bu konuda ayrı bir gösterge durumundadır. Sosyal yaşantıda algılanan kültürel yapı, mezarlarda tekrarlanmış görünmektedir. Mezarlarda kaplumbağa iskeletlerinin varlığı gibi ünik uygulamaların yanı sıra, özellikle klorite işlenmiş stilize phallos benzeri nesnelerin varlığı, dönemin inanç geleneklerinin bilinmeyen yönlerinin düşünülmesi gerektiğini göstermektedir [Özkaya-Coşkun 2011.91-92]. 2010 yılı çalışmalarında elde edilen veriler önemli sonuçlar vermiştir. Yuvarlak biçimli taş dokuların ortaya çıkarılması, yakın çevrede yaygın olan ve döneme özgü mimari yapılanmanın Körtik (Kortik) Tepe'de de var olduğunu göstermiştir. Çanak Çömleksiz Neolitik dönemin gömüt tarzı, gömüt armağanları ve ölülere uygulanan geleneksel yöntemler esas alındığında, söz konusu dönem, en az 6 ayrı mimari evrenin varlığını ortaya koymaktadır. Körtik Tepe, yaygın bilinenin aksine, yerleşik düzene geçişte tarımsal faaliyetlerin tek başına etkili olmadığını; yerleşik düzene geçişin tarım öncesi toplumlarda da farklı motivasyonlarla sağlandığı gerçeğini gözler önüne sermesi açısından da ayrı bir öneme sahiptir [Özkaya et al. 2012:319]. Körtik Tepe'de dört yıllık çalışmaların sonucunda 9229 adet yontmataş endüstri öğesi üzerinde çalışılmıştır. 100'ün üzerinde farklı alet tipi tespit edilmiştir; uçlar (makro ve mikro), ön kazıyıcılar, iri kazıyıcılar, taş kalemler, taş delgiler, piece esquillee'ler, çontuk saplı parçalar, çontuklu ve dişlemeli aletler, orak dilgiler, sırtlı ve düzeltili dilgiler ile kazmalar olarak genellenebilir. Körtik Tepe yontmataş endüstrisi içinde özellikle obsidiyen çekirdeklerin sayısı fazla değildir. Buna karşın çakmaktaşı çekirdekler daha fazladır. Çekirdeklerin yanında, "yan ürün" olarak değerlendirilen; kabuklu birincil parçalar, tepeli dilgiler, dönümlü dilgiler, çekirdek tablaları, korniş köreltme kıymıkları gibi teknik uygulama parçalarının varlığı, yerleşmede yongalamanın yapıldığının önemli göstergelerindendir. Bununla birlikte, bazı dilgilerin yerleşim dışından getirilmiş olduğu da düşünülmektedir. Burada temel olarak çakmaktaşı ve obsidiyen olmak üzere iki kayaç türü önemlidir. Ek olarak radyolarit ve kırık parçalar halinde ele geçen kaya kristali de görülmüştür. Çakmaktaşı bölgenin yerel kaynağı olduğu için, yerleşmeye ham olarak taşınmış görünmektedir. Körtik Tepe'de temel olarak; şekilsiz prizmatik, piramit biçimli ve mikro çekirdek örnekleri ele geçmiştir. Çekirdeklerin dilgi ve dilgicik üretim teknolojisine sahip örneklerin genel olarak çok büyük boyutlarda olanlarıyla karşılaşılmıştır. Üstelik dilgi çekirdeği örneği yok denecek kadar azdır. Kısaca, dilgi üretim aşamaları devam ettikçe, çekirdekler küçülmüştür. Bu çekirdeklerdeki yongalama, kısmen tekniğin de değiştirilmesiyle dilgicik üretimine dönüşmüştür [Kartal 2012:476-479]. Ağustos 2014 - 26 Aralık 2014 arasında gerçekleştirilmiş kazı sezonunda Diyarbakır Müzesi'ne 817'si envanterlik, 250'si etüdlük olmak üzere 1067 eser kazandırılmıştır. Çalışmalar kapsamında 5.00x5.00 m'lik 25 açmada kazılar yapılmış, her açmada 1.50-5.50 m arası değişen derinliklere ulaşılmıştır. Aşamalı olarak derinleştirilen diğer açmalarda elde edilen sonuçlar höyüğün mimari yapısının bütünlüğüne ulaşmak amacıyla dip katmanlara kadar kazılan açmalardaki veriler, stratigrafinin bir çok açıdan doğrulanmasını sağlamıştır [Özkaya et al. 2016:1-2]. |