©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Myndos

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Myndos
Türü:
Kent
Rakım:
m
Bölge:
Ege
İl:
Muğla
İlçe:
Bodrum
Köy:
Gümüşlük
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Klasik Hellenistik Roma

     


Yeri: Muğla İli, Bodrum İlçesi, Gümüşlük Beldesi sınırları içerisinde yer alır. Antik coğrafyada ise Karia kentlerinden birisi olarak sayılmaktadır [Şahin 2006:171].
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Myndos, Strabon'un da tanımladığı gibi, Halikarnassos'un hemen yakınında, Kos'un Scandaria Burnu'nun karşısında, Termerium Burnu üzerindedir. Gümüşlük batı uzantısı yüksek bir yarımadadır ve bağlantıyı sağlayan dar boğaz, erken dönemlerde bir koridorla birbirinden ayrılmaktadır. Myndos'u Halikarnassos'a bağlayan alanda tepelerin arasında pek çok zengin ve verimli vadiler, bu vadilerdeki karşılıklı bayırlarda rüzgar değirmenleri ve yerleşimlerin olduğu tali alanlar bulunmaktadır. [Şahin 2006:171].
Tarihçe: Lelegler'in yaşadığı Myndos'un [Strabon 13; 1; 59] MÖ 5. yüzyılda Attika-Delos Deniz Birliği'ne bağlı olduğu ve bir talentin on ikide biri kadar vergi ödediği bilinir. Her ne kadar Pausanias [Pausanias 2; 30; 9] Myndos'un; Troizen Kralı Aetios'un sülalesinden gelen kişiler tarafından kurulmuş olduğunu bildirmişse de; Bean bunun bir hayal ürünü olduğu görüşündedir [Bean 2000:112]. MÖ 453-420 yılları arasında Attika-Delos Deniz Birliği'ne bir talentin on ikide biri kadar vergi ödediği bilinmektedir. Maussollos döneminde çevredeki diğer Leleg kentlerinin; Halikarnassos'a göç etmek zorunda bırakılmalarına karşın Myndos; Theangela ile beraber bu uygulamanın dışında tutulmuştur. MÖ 334'te İskender tarafından kuşatılan kent; bir yıl sonra İskender'in komutanı Orontobades tarafından ele geçirilmiştir. MÖ 308-275 yılları arasında Ptolemaioslar'ın elinde olan Myndos; MÖ 200 civarında Lysimakhos Hanedanlığı'nın egemenliği altına girmiştir. MÖ 197'de ise Rhodos'un koruması altında; ilk sikkelerini basmak suretiyle bağımsız bir kent olmuştur. Sonraki yıllarda Pergamon Krallığı'na dahil olup; MÖ 133'te Roma'nın hakimiyetini tanımıştır [Tırpan 1988:168]. MÖ 131'de; bir asi olan Aristonikos'un; kentin kontrolünü kısa bir süreliğine ele geçirdiği bilinmektedir [Bean 2000:113]. MÖ 43'te Cassius; filosunu Myndos'ta savaşa hazırlamıştır. Kos Adası'nda bulunan bir yazıta göre bu kenttte Apollon şenlikleri düzenlendiği bilinmektedir. Bizans Dönemi'nde Karia Eparchiası'na bağlıdır ve ismi Amyndos olarak geçer.
Araştırma ve Kazı: 19. yüzyılda Paton ve Myres'ın yaptığı gezi ve araştırmalardan sonra Newton; daha sonra da Bean kentte çeşitli araştırmalar yapmıştır. Paton ve Myres; Lelegler'e ait bir yerleşmenin olmadığını öne sürmüş; Bean ise Leleg Myndos'unun; Gümüşlük'ün 3 km güneydoğusundaki Bozdağ tepesinde (bak. Bozdağ-Erentepe) olduğunu belirtmiştir [Tırpan 1988:168]. 2005 sezonunda Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi ile M. Şahin tarafından başlatılan kurtarma kazıları 2006 sezonundan itibaren Bakanlar Kurulu kararlı kazılara dönüşmüştür [Şahin 2008:21]. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma:
Buluntular:
Kalıntılar: Herhangi bir antik kaynakta belirtilmemişse de Myndos civarında gümüş ocakları olduğu ve çağdaş yerleşmenin de bu nedenle Gümüşlük adını aldığını belirten Bean; Lelegler'in yaşadığı Myndos Kenti'nin; Gümüşlük'ün 3.2 km kadar güneydoğusunda yer alan Bozdağ'da olduğunu ve burada prehistorik çağlardan MÖ erken 4. yüzyıl'a kadar tarihlenen malzeme bulunduğunu belirtir. Myndoslular'ın şarap ürettikleri; ancak şaraba deniz suyu kattıklarından dolayı bu konuda kötü bir üne sahip oldukları bilinmektedir [Bean 2000:112-113]. Sur: Tümü granitten yapılan surun güney yöndeki kısmı; hafriyatla çıkarılan toprak yükseltinin üzerine inşa edilmiş ve kulelerle desteklenmiştir. Kuzeydoğu ve kuzeybatı taraftaki surlar ise doğal bir kaya sırtının üzerinde; araziye uygun olarak devam etmektedir. Deniz kıyısının yakınındaki bir kuleye bağlandıktan sonra kaybolan surun; orijinal olarak batıdaki yarımadayı da içine katarak limana bağlandığı düşünülmektedir. Ana giriş kapısının güneyde olduğu ileri sürülür. Pseudo-isodomos tipindeki sur; iki duvar arası moloz taşlardan meydana gelmekte ve genişliği yaklaşık 2.2 m'yi bulmaktadır. Bazı yerlerde atkı taşları kullanılmış; orta kısımlar da bosajlı olarak düzenlenmiştir [Tırpan 1988:168-170]. Duvar taşlarının 3 km kadar kuzeydeki Koyunbaba'da bulunan taş ocaklarından çıkarıldığı düşünülmektedir [Bean 2000:114]. Kare planlı; 5x5 m ölçülerindeki kuleler pseudo-isodomos örgü sisteminde inşa edilmiştir. Ayakta kalan kulelerin duvar kalınlıkları yaklaşık 1.5 m'dir. Tepe kulesi olarak isimlendirilmiş kule ise diğer kulelerden biraz daha farklıdır. 8.8x22.1 m ölçülerindeki bu kule bir duvar vasıtasıyla iki bölüme ayrılmıştır. Dıştaki bölümde yer alan bir kapı ile sur dışına çıkmak mümkündür. Sur içinde kalan bölüm; dış bölümden daha yüksektedir. Bu şekilde kule korunmaktadır. Kapıya ait herhangi bir kalıntıya rastlanmamışsa da; kuzeyde; patikanın olduğu yerde bir kapı olduğu düşünülebilir [Tırpan 1988:170]. Genel olarak bakıldığında Myndos surları aynı malzeme ve teknikte yapılmıştır. İçerdiği özelliklerden ötürü araştırmacılar surun; MÖ 4. yüzyıl'a tarihlenebileceğini düşünmektedir. Antik yazarlar da Myndos surlarının Maussollos zamanında yapıldığını belirtmiştir [Tırpan 1988:170-171]. Tapınak: 2006 yılında; şehrin merkezi olarak tahmin edilen alanda ana kayanın kesilmesi ile oluşturulan bir podyum üzerinde yer alan ve tapınak olduğu tahmin edilen mekanda çalışma yapılmıştır. ÔC' açmasında tapınak alanını batı yönde çevreleyen ve ana kaya üzerine oturtulan duvar kalıntısının temenos duvarı olduğu tahmin edilmektedir. Kalınlığı 40 cm olan bu duvar; değişik genişlikteki iri taşların düzensiz bir biçimde bosajlı olarak işlenmeleriyle oluşturulmuştur. 15.5 m'bir si açığa çıkarılan duvarın yüksekliği ana kayanın koduna bağlı olarak 65-140 cm arasında değişmektedir. Toprak üzerinde izleri görülen ve bu duvara tapınak yönünde dik olarak yönelen bir başka duvarı ortaya çıkarmak üzere açılan ÔK' açmasında yapılan çalışmalarda kuzey-güney yönünde inşa edilen duvar ile doğu-batı yönünde devam eden duvarın üst kısımlarda birbirlerinden farklı karakterler taşıdığı görülmüştür. ÔK' açmasında incelenen kuzey-güney yönünde devam eden duvar geniş ve yüksek ama oldukça dar işlenmiş taşlardan oluşmuştur. Duvarın içe bakan tarafaları düzgün ve aşağıya doğru genişleyen bosajlara sahiptir. Dış yüzleri ise çok pürüzsüz olmayan bir şekilde düz işlenmiştir. Doğu-batı yani ÔC' açmasında ortaya çıkarılan duvara paralel olarak devam eden kısımdaki duvar bölümü ise yien ÔC' açmasındaki duvarın özelliklerini gösterir bir şekilde kalın kesme taşlardan bosajlı bir biçimde işlenmiştir. Bu özellikleriyle iki paralel duvar; aynı yapıya ait iki duvar özelliği göstermektedir.Açmanın doğusunda; kuzey-güney yönünde devam eden duvarın ön yüzünde ana kayaya kadar inildiğinde aynı karakteri gösteren bir duvar daha ortaya çıakrılmıştır. Bunlar olasılıkla tapınakla ilgisi olmayıp kendi içinde bağımsız başka bir yapıya ait olmalıdırlar. ÔC' ve ÔK' açmalarının kesişme noktasında açılan ÔL' açmasında günümüz yürüme seviyesinin 97 cm altında iki adet büyük bloğun yan yana getirilmesiyle oluşturulmuş bir köşe bulunmuştur. Tapınağın batı yönünde; denize bakan yönde yapılan çalışmalar; toprak üstünde kalan bölümleri itibariyle merdiven izlenimi veren ana kayadan işlenmiş bölümün bittiği alanda yürütülmüştür. Burada dağınık ve orta boy şekilsiz taşlardan oluşan döküntü taş sırasının altında ana kayanın traşlanmasıyla oluşturulan bir zemin açığa çıkarılmıştır. Tapınağın diğer bölümlerinde yapılan araştırmalarda tapınağın değişik evrelerde kulalnıldığı ve tamir gördüğü; Bizans döneminde de geometrik motifli bir taban mozaiği ile kaplandığı ortaya çıkmıştır [Şahin 2008:21-25]. İşlik: Köy yolunun doğusundaki alçak bir yamaç üzerinde yer alan döşeme izleri ve kaya teknelerine ait kalıntıların bir şarap işliği olabileceği düşünülmüştür [Diler 1995a:441]. Taş Ocağı: Bodrum-Gümüşlük Koyunbaba koyunda yer alan antik taş ocağı; boşaltılan kaya hacmi dikkate alındığında uzun yıllar işletilmiş bir taş ocağı görüntüsü sergilemektedir. Myndos antik kentinden alınan örneklerle karşılaştırıldığında Myndos yapılarında kullanılan taşın Koyunbaba taşocağından getirildiği kesinlik kazanmıştır [(Başkaya; H.S. - S. Dirim) Şahin 2008: 30-31]. İşlevi Belirlenemeyen Yapı: Yarımadanın tepesinde birtakım duvarlar tespit edilmiştir. Bazıları çokgen; bazıları kesme taş bloklardan meydana gelen duvarlar yaklaşık 1.2 m genişlikte olup iki blok taştan meydana gelmektedir. Duvarlar bu özellikleriyle Leleg duvar işçiliği gösterir [Tırpan 1988:171]. Diğer: Gümüşlük Köyü'nde bulunan ve Bodrum Müzesi'nde muhafaza edilen; belden yukarısı ve dizlerden aşağısı günümüze ulaşamayan bir heykel parçası Samos; Eleusis ve Miletos torsoları ile kıyaslanarak Arkaik Dönem'e; olasılıkla MÖ 550-530 yıllarına tarihlendirilmiştir [Gürman 1974b:53]. 2006 yılı kazılarında değişik seviyelerde kırık çanak çömlek parçaları; - 49 cm'de Hellenistik döneme ait siyah firnisli açık bir kaba ait gövde parçası; ÔC' sondajında -236 cm'de MÖ 4. yüzyıl'a ait bir kantharos kulp parçası; -177 cm'de Hellenistik pişmiş toprak başsız erkek figürini; ÔG' açmasının kuzey sınırında Dor düzeninde bir sütun sırası (bir atnesinin alt parçası ve oturduğu stylobat in situ olarak) bulunmuştur [Mert;İ.H.) Şahin 2008:25-27]. 2006 yılında hıristiyanlık dönemine ait Ayazma olduğu düşünülen yerde yapılan çalışmalarda düzensiz moloz taşlardan inşa edilmiş; geç dönem duvarlarının bulunduğu seviyenin altında; Roma dönemine ait olabilecek üzeri harçla kaplı pişmiş topraktan yapılmış bir künk sistemi ortaya çıkarılmıştır. Künkün altında destek amacı ile kesme taş bloklar kullanılmış; bu bloklar ise moloz taşlardan yapılmış bir taban üzerine oturtulmuştur. Künkün hemen kuzeyinde; bir üst seviyede künk ile aynı aksta bulunan kesma taş sırasının; onarım amacı ile bu bölümüne müdahale edilen künkün açılan kısmını kapatmak için kullanılan yamanın su basıncına karşı koyabilmesi için destek olarak yapıldığı tahmin edilmektedir [(Şahin; D.) Şahin 2008:27-30]. 2011 yılı çalışmalarında C1 açmasında sınırları tam olarak belli olan ve kapısı kuzeye açılan 5.16 m uzunluğunda bir oda tespit edilmiştir. Odanın dar yüzlerindeki duvar hafif dış bükeydir. Kapı girişinde ise kireçle sıkıştırılmış bir zemin döşemesi vardır. Oda içinde bir onur çelengi, Artemis'e ait figürin parçası, yoğun bir şekilde metal çivi ve çatı kiremiti parçaları ve 3 adet sikke bulunmuştur. Odanın dolgusundan ise yoğun bir şekilde Geç Klasik ve Hellenistik Dönem'e ait çanak çömlek parçaları gelmiştir. Üzerinde Eros betimi bulunan megara kasesine ait parçalar ele geçmiştir. Açmanın batı bölümünün sınırını sur duvarı oluşturmaktadır. Duvarın doğu ucunda 0.80x0.42x0.12 m ölçülerinde yeşil kum taşından bir kapı eşiği bulunmaktadır. Kapı eşiğinin önü mermer plakalarla oluşturulan 0.80x1.08x0.08 m genişliğinde bir zemin ile kaplanmıştır. C2 açmasının güneybatı köşesinde anakaya çukurlarında Geç Klasik ve Hellenistik Dönem'e ait çanak çömlek parçalarından oluşan bir dolguya rastlanmıştır. Açmanın güneybatı kenarında kapı eşiği gibi yine erken dönem malzeme kullanılarak inşa edilen bir duvarın temelleri bulunmuştur. Açmanın genişletilen kuzey sınırında 0.25x0.25 cm ebatlarında ve 0.03 m yüksekliğinde pişmiş toprak plakalardan oluşan zemin döşemesi tespit edilmiştir. C2 açmasında ele geçen buluntular arasında MÖ 5.-4. yüzyıl'a ait siyah firnisli kaplar, Megara kasesi parçaları, Hellenistik Dönem'den günlük kullanıma ait sırsız kaplar ve amorf kap parçaları yer almaktadır. D1-A açmasında batı bölümünde, batıya doğru inen beş basamak tespit edilmiştir. Bu basamaklar C1'de bulunan mekanın kapısından aşağı doğru devam etmektedir. Merdiven batıda bir duvar, güneyde sarnıçla sınırlandırılmıştır. Sarnıcın doğu duvarında basamağa benzer 3 çıkıntı vardır. Merdivenlerin kuzeyinde kiler olduğu düşünülen 3.16x3.60 m ölçülerinde bir mekan vardır. Mekânın korunan yüksekliği 1.70 m'dir. Merdivenler bu mekana inişi sağlıyor olmalıdır. Basamak olarak kullanılan taşın doğusunda içinde in situ bir amphora kalıntısı bulunan koridor yer almaktadır. Koridor 0.44 m genişliğinde eşiğin bulunduğu bir kapı ile daha geniş olan ana mekana açılır. Burada in situ olarak ortada depolama amacıyla kullanılan bir kaba ait dip bölümü, büyük bir pithosa ait parçalar ve bunun altında bir öğütme taşı ele geçmiştir. Mekanın güneyinde zeminin bir bölümü 0.44x0.44x0.94 m ölçülerinde pişmiş toprak plakalardan oluşmaktadır. Zeminin diğer bölümü sıkıştırılmış toprakla düzeltilmiştir. Ele geçen buluntular arasında MS 2. ve 3. yüzyıl'lara ait kapak parçaları, Geç Roma kandil parçaları, iç bükey dipli amphora ve günlük kullanım kabı kaideleri, dışta siyah içte kahverengi firnisli yerel üretim olduğu düşünülen kap parçaları, Bizans Dönemi'ne ait kapak ve tava parçaları vardır. D1-B açmasında etrafı çamur harç ve moloz taşlarla çevrili bir mekan açığa çıkarılmıştır. Mekan içinde birisi güney, diğeri kuzeyde olmak üzere tabanı kireçle sıvanmış iki zemin bulunmuştur. Güneyde yer alan mekanın ölçüleri 1.25x0.97 m derinliği ise yaklaşık 0.35 m'dir. Kuzeyde yer alan mekan ise 1.10x1.36 m ebadında ve 0.36 m derinliğindedir. Birbirinden bağımsız bu iki zemin burada işlik olabileceğine işaret etmektedir. Ele geçen buluntular arasında bir pithos ve Hellenistik, Roma İmparatorluk Dönemi, Geç Roma Dönemi'ne ait çanak çömlek parçaları yer almaktadır [Şahin 2013:25-30]. Kule arkası çalışmalarında kısmen duvarları korunmuş iki mekan ve iki sarnıç açığa çıkarılmıştır. Değişik seviyelerde ele geçen buluntular arasında MÖ 4. yüzyıl'dan başlayıp Geç Antik Dönem'e kadar inen günlük kullanıma ait kaba seramik parçaları ve ince seramiğe ait parçalar yer almaktadır [Şahin 2013:36]. 2012 yılı kazı çalışmaları Asar Adası üzerinde devam etmiştir. Çalışmalar, adanın orta terasında yer alan mimariyi ortaya çıkarmak amacıyla açılan üç farklı sondajda sürdürülmüştür. Yapılan kazılarda, Hellenistik, Geç Roma ve Bizans dönemlerine tarihlenen çanak çömlek parçaları bulunmuştur [Şahin 2014]. 2013 yılında, F5A açmasında bulunan yazıt, Asar Adası'nın Hristiyanlık öncesi dönemine ait kimliğine dair veri sağlamıştır. Yazıt, MS 1. yüzyılda yaşayan Roma İmparatoru Trajanus tarafından babası için Apollon Archigetes'e adanmıştır. Yazıt, adanın Hristiyanlık öncesinde Apollon Archigetes'in kutsal alanı olduğuna işaret etmektedir. Yüzeyde bulunan anıtsal mimari parçaların bir tapınaktan çok anıtsal bir giriş kapısına ait olduğu düşünülebilir [Şahin 2015].
Yorum ve tarihleme: 2009 yılında I. Teras adı verilen alanda yapılan kazılar sonucunda bulunan çok sayıdaki mermer blok bu alanın ilk olarak MÖ 4. yüzyılda iskan edildiğine işaret etmektedir [Şahin [Şahin, D. -Dumankaya) 2011:160].


Liste'ye