©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Ahlatlıbel

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Ahlatlıbel
Türü:
Düz Yerleşme
Rakım:
1200 m
Bölge:
İç Anadolu
İl:
Ankara
İlçe:
Merkez
Köy:
Yalıncak
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
İTÇ III

     


Yeri: Ankara il merkezinin 14 km güneybatısında; Yalıncak Köyü'nün güney-güneybatısında; bu köy ile Taşpınar Köyü arasındadır. Ankara'dan Taşpınar; Hacılar; Gavurkalesi; Haymana'ya giden yolun üzerindedir. Ahlatlıbel ismi yerel ismidir. Ahlat ağaçlarının bulunduğu bu yere; bu isimden çıkılarak Ahlatlıbel adı verilmiştir. 2008 yılında yapılan ODTÜ Yüzey Araştırması'nda yerleşmenin büyük olasılıkla Koçumbeli'nin yaklaşık 2 km batısında olduğu saptanmışsa tam yeri kesinleştirilememiştir. Bu bölgede büyük bir alan yakın bir geçmişte toprakla doldurulmuş olduğundan buluntu yerinin doldurulan toprak dolgunun altında kaldığı düşünülmektedir [Bertram-Bertram 2010:387].
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Kale olarak tanımlanan kalıntılar; yumuşak eğimli tepelerle kaplı olan geniş vadiye bakan bir sırtın üstünde; güneydoğudan esen rüzgarlardan biraz korunabilecek bir yerde bulunmaktadır. 500 m kuzeybatısında yer alan kayanın dibinden çıkan Giyim Pınarı adlı pınar; olasılıkla bu yerde oturanların su ihtiyacını karşılamıştır. Kalıntıların yanındaki kayalıklarda taş çıkarım izleri vardır. Konumundan dolayı burasının bir bey şatosu olma ihtimali çok kuvvetlidir. Bazı yayınlarda "Tepe üstü yerleşme" olarak tanımlanmaktadır.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: 1933 yılında Ankara çevresindeki tümülüsleri saptamaya yönelik bir araştırma esnasında tesadüfen bulunmuştur. Aynı yıl Atatürk'ün izinleri ile H.Z. Koşay'ın başkanlığında kazılmıştır. Kazı açma yöntemi ile değil; tümü açılarak yapılmıştır. Türk arkeologları tarafından kazılan ilk tarihöncesi yerleşme yeri olan Ahlatlıbel; Atatürk'ün ziyaret ettiği nadir Türk kazılarından biridir. 2006 yılında ODTÜ tarafından yüzey araştırması çalışması başlatılmıştır [Bertram-İlegzi 2009:241]. 2008 yılında ODTÜ Yüzey Araştırması kapsamında İlgezi-Bertram ve J.K. Bertram tarafından yapılan çalışmalarda çevrede Ahlatlıbel'i bulabilmek için taramalar yapılmış ancak kesin yeri tespit edilememiştir [Bertram-Bertam 2010:387].
Tabakalanma: Kültür dolgusu 4 m kalınlığındadır. Yerleşme yerinde üç yapı evresinin olduğu H.Z. Koşay tarafından bildirilmektedir. Planı gösterilen üst yapının temellerinin; birkaç metre altında farklı istikametlere yönelen temellerin varlığına ve kalenin batısındaki bir mekan içinde üç tabanın olmasına dayanılarak bu yorum yapılmaktadır. J. Yakar ise 2 yapı evresinin olduğunu belirtmektedir [Yakar 1985:195]. Yüzeyde bulunan ve kazı başkanı tarafından "Eski Eti Devri"ne ait olarak tanıtılan çanak çömlek parçalarının hangi mimariye ait olduğu anlaşılmamıştır. Kazı raporunda da bu konuda yorum yapılmamıştır.
Buluntular: Mimari: Yerleşme yeri; doğu tarafında sepet kulpu gibi bir çıkıntının yer aldığı müstahkem bir yapıdan ibarettir. Çevrede yer alan işlenmemiş iri taşlar yapının temelinde kullanılmıştır. Yapım tekniği özensizdir. Plana bakıldığında ortada yamuk biçimli bir avlu ve bu avlunun etrafında yer alan çok sayıda küçük odadan ibaret bir yapı görülmektedir. Bazı mekanlar diğerlerine göre daha büyüktür. Oturma mekanları dışında çok sayıda tahıl depolama mekanları da mevcuttur. Bu depo mekanlarında; çok sayıda değirmen taşı ve tahıl kalıntısı bulunmuştur. Doğu kesiminde ise bir sur ya da kule duvarı çıkıntısı vardır. Tüm yapı 30x40 m boyutlarındadır. Avlusunda ateş yerleri dışında küçük depo yapıları da yer almaktadır. Avluya giriş batıdaki küçük aralıktan gerçekleşmektedir. Bu geçiti kontrol etmek ve korumak amacıyla bu kısım girintili çıkıntılı yapılmıştır. Bazı mekanların hem işlik yeri hem de oturma yeri olarak kullanıldığı özenle yapılmış tabanlarının varlığından anlaşılmaktadır. Dış duvarları olasılıkla savunma duvarı olan en dıştaki odaların üstündeki düz damlı çatının üstü; yürüme yolu olarak kullanılmış olabilir. Bu tek katlı yapının olasılıkla kerpiç duvarlı ve düz damlı olduğu düşünülmektedir. Çanak Çömlek: El yapımı; saman veya ot katkılı ince hamurlu; içi dışı kırmızı veya siyah; içi kırmızı dışı siyah ya da tersi ve alacalı yüzey renkli astarlı; açkılı maldan çok sayıda parça ve tüm kap bulunmuştur. İyi pişirilmedikleri gözlenmektedir. Bazı kaplarda kulp üzerinde üstü yassı bir memecik veya tutacaklar vardır. Büyük küplerde memecik alt alta gelecek şekilde çiftlidir. Kulpların kenardan yukarı doğru taşmış olanları da mevcuttur. Bir kısım kaplarda çizi bezeme ve yiv bezeme tekniğinin kullanıldığı görülmektedir. Kazıda derinde bulunan parçalar ile yüzeyde bulunan parçaların farklı olmadığı bilhassa söylenmektedir. Küçük kaselerin çok sayıda bulunması; bunların dinsel amaçlı oldukları gibi farklı yorumlarla değerlendirilmesine yol açmıştır. Ayrıca ağzı emzikli ve emziksiz kırmızı maldan testiler; gaga ağızlı testilerin bir alt biçimidir. Kulplu ve kulpsuz çanaklar; küpler diğer biçimleri teşkil etmektedir. Ahlatlıbel'in farklı bir çanak çömlek grubunu ise içi dışı siyah astarlı; açkılı mal grubu teşkil etmektedir. Bunlardan bazıları dip tarafı göbekli ve bir merkezden çıkan ışınlar gibi dilimli bezenmiştir. Maden tasların taklidi olduğu kesindir. 2008 yılında ODTÜ Yüzey Araştırması kapsamında yapılan çalışmalarda Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde bulunan çanak çömlekler üzerinde de çalışmalar yapılmıştır. En yaygın kap formu küçük, sığ ve bezemesiz kaseciklerdir. Ayrıca, gaga ağızlı testiler, fincanlar ve çanaklar da sık görülen formlardır. Özellikle yüzeyleri siyah açkılı kapların üzerinde çoğunlukla oldukça karmaşık oluk/yivlerden oluşan bezemelere rastlanır [Bertram-Bertram 2010:387-388]. Kil: Arkeolojik metinlerde ağırşak olarak tanımlanan ortası delik; üstü çok kez bezemeli ve çeşitli boyutlarda yapılan pişmiş toprak nesnelerin çeşitli tiplerine girebilecek örnekler ele geçmiştir. Bazıları ağırşak işlevini yerine getiremeyecek kadar küçüktür. Düğme şeklindeki mühürler toplumda ticaret olgusunun da varlığını göstermektedir. Mühürlerin damga kısmındaki bezemelerin benzerleri yine pişmiş topraktan yapılmış idollerde de bulunmaktadır. Yontma Taş: Çakmaktaşından yapılmış dilgilerin hakim olduğu bir endüstri görülmektedir. Yan kazıyıcı; ön kazıyıcı; testere; ok uçu; dilgi bıçak gibi aletler vardır. Sürtme Taş: Çok sayıda üstü iyice parlatılmış sap delikli topuzlar; çekiç-baltalar; kalın namlulu sap delikli baltalar; yassı baltalar bulunmuştur. Öğütme taşlarının varlığı; tahılların öğütülmesinin burada gerçekleştirildiğini belirlemektedir. Taştan ağırşaklar da vardır. Bunların bir kısmının üstü süslü bazılarının ise değildir. Kemik/Boynuz: Mafsal kemiklerinden ve kaburga kemiklerinden yapılmış bızlar ve iğneler ele geçmiştir. Bir adet kemik nazarlık ile geyik boynuzundan yapılmış çekiç yörede diğer İlk Tunç Çağı yerleşme yerlerinde görülenlere benzemektedir. Olasılıkla bakır/tunçtan mamul bir bızın takılması için iki tarafından kesilen bir kemik; sap vazifesi görmektedir. İnsan Kalıntıları ve Mezarlar: 18 adet mezar; yerleşme içi mezarlık geleneğinin olduğunu belirlemektedir. Mezar tipi olarak küp mezar; taş sanduka/sandık mezar görülür. Bunlar genellikle mekanların içlerinde; taban altında; köşelerde ve mekan yanlarında ortaya çıkmıştır. Saptanan 8 küp mezarın 7 adedi odaların içindedir. Ölülerin tümü hocker biçiminde gömülmüştür. Başlar batıya; bacakları doğuya doğru çevrilmiş olan iskeletler nedense çok bozuk durumda günümüze ulaşmıştır. Küp mezarlarda küpün ağzı büyük taşlarla kapatılmıştır. 11. küp mezarda küpün çevresi halka biçiminde taş duvarla örülmüştür. 5 adet olan sanduka mezarlarda ise beş-altı adet büyük yassı taşlarla mezar örtülmüştür [Özgüç 1948:33; res.62-63]. Sanduka duvarları da dikkatlice örülmüştür. Hem erişkin hem de çocuk ölülerinin mezarlara konduğu saptanmaktadır. Gömüt Armağanları: Genelde ölüler üstlerinde taşıdıkları eşyalar ve süs nesneleri ile birlikte gömülmüştür. T. Özgüç; kadın ve erkek mezarlarına benzer ölü hediyelerinin konduğunu; bir ayırım yapılmadığını belirtmektedir [Özgüç 1948:34]. İçlerinde 10 no'lu mezar özellikle bulguları açısından ilginçtir. Bir kadına ait olan mezarda armağan olarak altın yüzük; bakır/tunç boyun halkası; bilezik; bakır kama; bakır balta gibi buluntular bırakılmıştır. 8 ve 9 no'lu mezar olarak tanıtılan sanduka mezarda ise biri kadın biri erkek olmak üzere iki iskelet bulunmuştur. Kadın bakır bilezik taşımaktadır. Erkeğin ise yanında bakır balta; iğne ve tüm kap ele geçmiştir. Mezarlar; yerleşimin tarihlenmesine paralel bir şekilde İlk Tunç Çağı II. evreye tarihlenmektedir. Yukarıda anlatılan küp mezarlarda da çok sayıda maden buluntu vardır. Çoğu bakır/tunçtandır. Az sayıda altın ve kurşun buluntu da görülmektedir. Çeşitli tipte; perçin delikli ve perçin deliksiz kama; yassı balta; sap delikli balta; bağ delikli boyun halkaları; halhal; iğne; kap parçaları; boncuk gibi nesneler vardır. 6 no'lu mezara konan bakır kamanın bir daha kullanılmaması ve belki de çalınmaması amacıyla ucu bükülerek yerleştirildiği gözlenmektedir.
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Ahlatlıbel; olasılıkla İlk Tunç Çağı II ve III. evrelerine ait bir bey konağını bünyesinde barındırmaktadır. Ailesi ve hizmetkarları ile birlikte bey bu konakta yaşamakta ve çevredeki tarlaları ekip biçen köylülerin getirdiği tarım ürünlerini burada depolamaktadır. Ağırşak ve dokuma tezgahlarının varlığından dokumacılığın da bu binada yapıldığı sanılmaktadır. Ağırşak sayısının fazlalığı da bu yorumu güçlendirmektedir. Yapının birçok yenileme evresine sahip olduğu bilinmekle beraber; kullanım tarihleri tam kesinleşmemiştir. Yapının içinde özellikle zengin mezar hediyeli taş sanduka mezarların burada yaşayan bey ailesine; diğerlerinin ise işçi gibi beyin yanında çalışan hizmetkarlara ait olduğu şeklinde yorum yapılmaktadır. 2008 yılında ODTÜ Yüzey Araştırması kapsamında yapılan çalışmalarda Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde bulunan malzemeler üzerinde çalışmalar yapılmış ve hem Ahlatlıbel hem de Koçumbeli'de görülen bazı kap parçaalrı üzerindeki bezemeler ile Alacahöyük mezarlarından gelen metal kaplar arasında ilişki kurmanın mümkün olduğu saptanmıştır. Koçumbeli ve Ahlatlıbel buluntularının birbiriyle benzerlik göstermesi bu yerleşmelerin ya çağdaş ya da birbirine çok yakın bir döneme tarihlenebilecekleirni göstermektedir. Günümüz bakış açısıla her iki buluntu yeri de olasılıkla MÖ 3. binyılın ortalarına tarihlenebilir. Her iki yerleşmenin de çanak çömlek buluntuları Ankara'nın batısında yer alan buluntu yerleri ile de birçok paralellik göstermektedir [Bertram-Bertram 2010:388].


Liste'ye