©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi
|
|
|
|
Sarıket Mezarlığı |
|
Çizimler için tıklayın... |
Fotoğraflar için tıklayın... |
Türü:
|
Mezarlık Alanı |
Rakım:
|
855 m |
Bölge:
|
Marmara |
İl:
|
Bilecik |
İlçe:
|
Söğüt |
Köy:
|
Zemzemiye |
Araştırma Yöntemi:
|
Kazı |
Dönem:
|
İTÇ I İTÇ II |
|
|
|
Yeri: Bilecik-Eskişehir il sınırında; Eskişehir'in yaklaşık 25 km batısında; Zemzemiye Köyü'nün güneyinde; Bursa-İstanbul karayolunun kuzeyinde; Söğüt sapağının hemen batısındadır. Sarıket adlı mezarlık alanı Demircihöyük'ün 1.2 km güneyinde yer almaktadır. |
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Demircihöyük; Marmara kıyı bölgesine geçiş yerinde; Sarısu Çayı'nın suladığı küçük ovanın kenarında; batısı günümüzde de akmakta olan bir dere tarafından aşındırılmış ova seviyesinden yaklaşık 5 m yükseklikte küçük bir tepedir. Sarıket adı verilen mezarlık alanı pullukla derin sürme dışında doğal gaz borusu çukuru yüzünden kısmen tahrip edilmiştir. Ovanın binlerce yıl erozyon yüzünden dolması ile Demirci mevkiinde ilk yerleşenlere ait kalıntılar ancak ova seviyesinden 7-8 m derinde gün ışığına çıkmaktadır. 4-6 m'de taban suyunun var oluşu bu en alt tabakaları kazmayı zorlaştırmıştır. İlk Tunç Çağı iskancilarına ait kerpiç duvarların içinde Neolitik ve Kalkolitik Çağ çanak çömleklerin bulunuşu; kazı başkanının yakın çevrede bu çağlara ait bir höyüğün var olduğu yorumunu yapmasına yol açmıştır. Kerpiç toprağı çekimi için yakın bir yerin; eski bir höyüğün tercih edildiği ve bu höyüğe ait geri kalan kalıntıların alüvyon dolgunun altında kitlenerek yattığı sanılır. Demirci'deki kültür toprağı kalınlığı da yaklaşık 12 m'yi bulmaktadır. Höyüğün; Anadolu Yaylası ile Sakarya Irmağı ya da Marmara çöküntüsü arasında var olan bir ticaret yolu üzerinde olduğu kabul edilmektedir. Günümüz karayolunun da buradan geçişi savı desteklemektedir. |
Tarihçe: |
Araştırma ve Kazı: Demircihöyük; 1937 yılında Alman Arkeoloji Enstitüsü adına K. Bittel [Bittel-Otto 1939:]; 1975-78 yıllarında da M. Korfman başkanlığında kazılmıştır. Sarıket Mezarlığı'nda ise Bursa Müzesi ile Deutsch Forschungensgemainschaft adına; 1990-91 yıllarında J. Seeher yönetiminde çalışmalar yapılmıştır. Bu mezarlık kazısına başlamadan önce magnetometre yöntemi ile toprağın altındaki kalıntılar izlenmiş ve özellikle küplerin ağızları çevresindeki taş kümeleri daha kazılmadan önce saptanabilmiş ve mezarlığın boyutları öğrenilmiş ve yaklaşık mezar sayısı da anlaşılmıştır [Jansen 1991:120-124]. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır. |
Tabakalanma: Demircihöyük'de yaklaşık 4 mevsim süren yeni dönem kazı çalışması sonucunda; yörenin arkeolojisi aydınlatılmıştır. En üstte çukur tabakası ya da erozyonla mimari kalıntıları yok olan tabaka olarak tanımlanan Q tabakasından en alttaki A tabakasına kadar 17 tabaka saptanabilmiştir. En alt tabakalar mimari plan veremeyen ancak sondajda saptanan tabakalardır. C tabakasından itibaren üstteki P tabakasına kadar küçük oynamalar dışında hiç değişmeyen planda mimarinin ortaya çıkışı şaşırtıcı olmuş; birkaç yüzyıl içinde eski geleneklere ve eski plana sadık yerleşimlerin oldukça kalın bir dolgu yarattığı anlaşılmıştır. Demircihöyük tabakalanması alttan yukarıya doğru kabaca: C-K tabakaları: İTÇ I. evreye L-P tabakaları: İTÇ II. evreye tarihlenmektedir. İlk Tunç Çağı yerleşmesinden sonra tepe birkaç yüzyıl terkedilmiş Orta Tunç Çağı'nda tekrar yerleşilmiştir. Bu dönemden sonra tepenin üstünü kimse yerleşim yeri olarak kullanmamıştır. Hellenistik Dönem'de ise tepenin çevresinde teraslarında küçük ve geçiçi bir yerleşim vardır. Mezarlıkta da Demirci'deki yerleşim safhalarına uygun olarak yalnız İlk Tunç Çağı değil Orta Tunç Çağı ve Hellenistik Dönem mezarları da bulunmuştur. |
Buluntular: Mimari: Demircihöyük İlk Tunç Çağı yerleşimlerinde yapı planları açısında süreklilik görülmesine karşıt yapı malzemesi olarak yapı katları arasında farklılıklar saptanmıştır. Yanyana düzenli dizilmiş trapez planlı yapılar çepeçevre bir halka oluşturacak şekilde inşa edilmiştir. Bu düzen en alttan en üstte kadar hiç değişmeden birkaç yüzyıl süren bir süre ile devam etmiştir. Yerleşim yaklaşık 70-80 m çapında bir yerleşimdir. İki giriş saptanmışsa da kazılmayan alanda da simetriğe uygun iki girişin daha var olabileceği düşüncesi ile toplam dört giriş/çıkışa sahip olduğu sanılır. Bunlar içinde bir girişin/kapının tabanı taş döşelidir. Ana kapının yanındaki üç odalı ev dışında tüm evler iki mekanlı ve yamuk/trapez planlıdır. Tüm evlerin kapıları; ortadaki köy meydanına açılmaktadır. Bu meydanda toprak içine açılmış çok sayıda erzak (tahıl; ot) deposunun meydanın büyük kısmı kapsadığı görülmektedir. Yapıların köy dışına bakan kısmında da belki bir iki küçük pencerenin var olduğu yorumlanır. Birbirine bitişik yapılan evlerin damları bir düzlem oluşturmakta; bu dam çok kez işlik dışında meyva; tahıl gibi gıdaların kurutulması için de kullanılmaktaydı. Damlara çıkış ahşap merdiven ile sağlanmaktaydı. Alttaki D-H tabakalarındaki evlerin inşaatında kerpiç duvar yerine çit duvar kullanılmıştır. Belirli aralıklara toprağa çakılan ağaç kazıkların araları daha küçük ağaçlarla örülmüş ve çitten bir duvar oluşturulmuştur. Bu duvarın her iki yüzü birkaç kez kerpiç toprağı ile sıvanarak soğuk ve sıcağın yapı içine girmesi önlenmiştir. F1 yapı evresinden itibaren yapı çemberinin dışında; şevli bir çevre duvarı bazen testere dişi şeklinde çıkıntılı olarak inşa edilmiştir; ayrıca dörtgen burçlarla takviye edilen bu duvarın altta taş üstte kerpiç malzemeden yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu çevre/sur duvarı dışardaki meyilli yokuş ile duvardan 5 m uzakta duran bir düşman için yaklaşık 7 m yüksekliğinde yüksek bir duvar görünüşü yaratmakta ve düşmanın hücum etmesinde caydırıcı rol oynamaktadır. Dış kısımdaki küçük hendek de bu caydırıcılıkta etkendir. Ayrıca dışa kapalı yapılar mekan duvarları da ikinci bir set oluşturmaktadır. Tüm bu unsurlar yerleşmeyi bir kale havasına sokmaktadır. Yangın geçiren H tabakasından sonra köy ahşap çit yerine altta taş üstte kerpiç malzeme ile örülen duvarlarla yeniden inşa edilmiştir. Köye giriş-çıkış açıklıklarının zamanı geldiğinde ahşap bir kapı ile örtüldüğü sanılmaktadır. Bir kapının yanındaki ev; özenli seçilmiş inşaat malzemesi ve planı ile diğerlerinden farklıdır. M. Korfmann; bu evin halktan farklı bir statüde olan birine; olasılıkla köy başkanına ait olabileceği düşüncesini ileri sürmektedir. Diğer evlerin hemen girişinde; zemine kazılmış ve üstü tahta ile örtülmüş 5 metreküp hacimli erzak kuyusu bulunmaktadır. Evin sahipleri bu kuyunun üzerine basarak evlerine girmektedir. Ön odada yatak yerleri; arka odada ise fırın ve kül çukuru bazen de ocak yeri vardır. Kazıda tüm köydeki olası 26 evden 13'ü kazılmıştır. Kazı başkanı her evde 5-6 kişinin yaşayabileceği düşüncesi ile tüm köyde yaklaşık 130 kişinin barındığını ileri sürmektedir. Her ev yaklaşık 50 metrekarelik bir alanı kapsamaktadır. Her ev yanındaki evin duvarını ortak kullanmaktadır. Damların düz olduğu ve yaşantının bir kısmının bu düz damlarda geçtiği tahmin edilmektedir. Yapı çemberinin içi; köy meydanı; avlu şeklindedir. Meydan aynı zamanda işlik yeri vazifesi görmektedir; hatta ağıl olarak da kullanılmıştır. Yapı düzeni sosyo-ekonomik açıdan beraber yaşamak zorunda kalan bir toplumu aksettirmektedir. Çanak Çömlek: Demircihöyük İlk Tunç Çağı tabakalarından D-H tabakalarının çanak çömlekleri; J. Seeher; H-P/Q tabakalarının çanak çömlekleri T. Efe tarafından ayrıntılı incelenmiştir. Efe'ye göre; H-P/Q tabakalarında üç ana mal grubu bulunmaktadır. 1. grup siyah açkılı mal; 2. grup kırmızı astarlı açkılı mal; 3 grup kaba astarsız maldan oluşmaktadır [Efe 1988:7-11]. Genelde kırmızı astarlı açkılı mal çoğunluktadır. İlk grupta siyah ağız kenarlı malda bulunmaktadır. Tüm mallarda el yapımı kaseler; boyunlu çömlekler; gaga ağızlı testiler; çömlekler; geniş ağızlı küpler; boyunlu küpler; tepsiler; minik kaplar görülmektedir. Kaba yapım kapların çoğunlukla kulak biçiminde tutamakları vardır. Siyah ağızlı kaseler ve Portakal renkli açkılı mal grubundan Kuzeybatı Anadolu tipinde ilmik kulplu kapların İlk Tunç Çağı I. evreden itibaren bu bölgede başladığı; İTÇ II. evrenin başından itibaren İznik İnegöl ovalarından Ankara'ya kadar yayılarak geniş bir bölgeyi kapsadığı anlaşılmaktadır. T. Efe; Demirci'de var olan bazı malların çok uzun süre devam etmesini; bölgede İlk Tunç Çağı'nda çok sayıda kent devletinin varlığına dayandırmaktadır. Kil: 200 civarında idol bulunmuştur. Önemli bir tanrıça olduğu sanılan çıplak kadın betimlemelerinin yanısıra çok sayıda hayvan figürini de ele geçmiştir. İçlerinde boğa heykelciği olarak yapılanların erkek tanrıyı simgelediği tahmin edilmektedir. Ayrıca kilden dokuma ve yün eğirme araçları; fırca sapları bulunmuştur. Sürtme Taş: Çakmaktaşı ve obsidiyenden alet ve yongalar mevcuttur. Maden: Taştan yapılmış döküm kalıbı yerleşmede az da olsa maden döküldüğünü işaretlemektedir. Bu karşılık nedense maden buluntu yoktur. SARIKET MEZARLIĞI: Demircihöyük yerleşmesinin 250 m kadar batısındaki teras; burada oturanlar tarafından hem İlk Tunç Çağı ve Orta Tunç Çağı'nda hem de Hellenistik Dönem'de de nekropol alanı olarak kullanılmıştır. İTÇ ile OTÇ ölü gömme adetleri açısından bir fark yoktur. Bu terasa Sarıket adı verildiği için; yerleşim dışı bu mezarlık alanı Demirci-Sarıket Mezarlığı olarak adlandırılmıştır. Mezarlık alanı 60x50 m boyutlarındadır. İlk Tunç Çağı'na tarihlenen 497 mezar; ortaya çıkarılmıştır. Mezarlar kuzeybatı-güneydoğu yönündedir. Genelde mezar araları açıksa da mezarlığın ortasında yoğunluğun olduğu gözlenmektedir. Alttaki bazı mezarların üsttekiler tarafından bozulmasından; mezar yerlerinin işaretlenmediği yorumlanabilir. Sarıket Mezarlığı'nda İTÇ'na tarihlenen üç tip mezar saptanmıştır. 1-Küp Mezarlar: En çok görülen mezar tipidir. İçi bir ölüyü tamamen almayacak derecede küçük olan küplerin karşısına da bir başka küp eklenerek mezar büyütülmüştür. Küpün ağızı ölü konduktan sonra yassı levha taşla veya küp kırıkları ile tamamen kapatılmış ve sonra mezar çukuru toprakla doldurularak kapatılmıştır. Ölü kübün içine bacakları karına tamamen çekilmiş pozisyonda sokulmuştur. Küplerin genelde yerleşim içinde tahıl ve su depolamada kullanıldığı ama gerektiğinde tabut vazifesi gördüğü ileri sürülmektedir. 2-Sanduka Mezarlar: Bu mezar tipi olasılıkla çok uzaktan taşınan yassı kireçtaşı levhalarla özenle yapılmıştır. Üstleri de taş levhalarla örtülmüştür. Seeher; Anadolu'da çağdaşı mezarları arasında bu kadar sağlam taş mezara rastlanmadığını söylemektedir 3-Toprak Mezarlar: Bazıları taşlarla çevrilmiştir. Diğer tiplere göre çok az sayıdadır. Bu basit toprak mezarların içine ölü yatırıldıktan sonra mezarın üstü ahşap kalıntılarla kapatılmış üstüne toprak atılarak mezar oluşturulmuştur. Diğer mezar tiplerinde olduğu gibi bu mezar tipinde de ölüler hocker pozisyonunda; elleri yüzüne ya da göğsüne çekik durumda sağ veya sol yanlarına yatırılmışlardır. Bütün mezarlara göz attığımızda az sayıda çifte gömüt görülmektedir [Seeher 1993:res.6]. Hem erişkin hem de çocuk iskeletleri ile karşılaşılmıştır. Bazı küçük boyutlu mezarlarda hiç kemik ele geçirilemeyişi; tahribata bağlanmaktadır. Bunlar anı mezarı da olabilir. Mezar tipine göre armağanların değer ve sayılarında farklar yoktur. Köyün başkanının mezarı denebilecek bir mezar bulunmamıştır. Seeher; başkanın/yöneticinin mezarlarını köyün içinde veya hemen yanında aranmasını teklif etmektedir. Bir kısım mezarların daha İlk Tunç Çağı ya da Orta Tunç Çağı'nda soyulduğu anlaşılmaktadır. Gömüt töreninde belki beslenen hayvanların etlerinin yendiği ya da kurban yapıldığı; bazı mezarların alt ve üstünde bulunan çifte sığır kemiklerinden anlaşılmaktadır. Ölü yemeği geleneği mevcuttur. Gömüt Armağanları: Mezarların hem içinde hemde dış yanında çok zengin ve nadir eşyalar saptanmıştır. Mezarların bir kısmında armağan yoktur [Seeher 1999:54]. Günlük işlerde kullanılan aletlerin yanı sıra erkek iskeletlerinin yanında savaş araçları da bazı mezarlarda bulunmuştur. Hemen hemen her mezara en az bir testi bırakılmıştır. Bunların çoğunluğunda kulpları ağız kenarının hemen altından çıkmakta ve kesik gaga ağıza sahip olma özelliği bulunmaktadır. Kaselerin ise "S" kıvrımlı üretildikleri görülmektedir. "Tankart" tipli tek kulplu kaseler de mevcuttur [Seeher 1993:res.12]. Ayrıca sepet kulplu ve emzikli kaplar ortaya çıkarılmıştır. Bu son biçimler Demircihöyük kazısında bulunamamıştır. Olasılıkla İTÇ II. evresinin geç dönemine aittir. Buluntular arasında üstü şevron bezemeli küçük kaplar da yer almaktadır. Altın; gümüş; bakır-tunçtan diadem-alınlıklar ele geçmiştir. Bu ince sahifa şeklinde üretilen bu nesnelerde kabartı bezeme vardır. İlginç olan bir husus çok kırılgan olan bu nesnelerin hem kadın hem erkek hem de çocuk mezarlarında bulunmasıdır. Bakır-tunçtan üstü iki sıra mantar gibi çıkıntılarla süslü topuz/asa başı olasılıkla toplumda önemli sayıbilecek bir kişiye ait olmalıdır. Yine bir erkek mezarında bir kurşun kabın yanısıra aydemir ağızlı balta; bu tipin en iyi örneklerinden birini teşkil etmektedir. Yine çok sayıda ip delikli ve süslü başlı maden iğneler bulunmuştur. Maden silahlardan yassı ve sap delikli balta [Seeher 1992b:şek.6/2]; şiş biçimli mızrak ucu [Seeher1992b:şek.6/3]; pişmiş topraktan ve taştan ana tanrıça kültü ile ilgi idoller [Seeher 1992b:şek.7/3-4] ele geçmiştir. Altın; tunç; karneol ve dağ kristalinden boncuk dizileri; tunç bilezik; tunç traş bıçakları; kurşun ve tunç küpeler; tunç bilezikler kayda değer diğer buluntulardır. Mezarlarda ancak günümüze kadar ulaşılabilen nesneler bulunabilmektedir. Ahşap; deri; kumaş gibi nesnelerin de mezarlara bırakılmış olduğu kesindir. Bunlar hakkında ne yazık ki fikir yürütemiyoruz. Hayvan: Evcil koyun; keçi; sığır ve domuz besledikleri anlaşılmaktadır. Yerleşimin güney tarafında ağıl olabilecek kalıntılar bulunmuştur. Av hayvanı kemikleri bulunmuştur. Bitki: Depolama çukurlarının ve erzak kuyularının tabanında; emmer ve tek sıralı buğdayın varlığından tarımın topluluğun geçim ekonomisinde önemli yer tuttuğu anlaşılmaktadır. |
Kalıntılar: |
Yorum ve tarihleme: Demircihöyük kazıları ile geleneklerine bağlı; uzun yıllar yerleşim planını değiştirmeyen toplulukların İlk Tunç Çağı'nın I ve II. evrelerinde; MÖ 3.000/2.900- 2.500-2.400 yılları arasında; burasını yurt edindikleri anlaşılmaktadır. Kazı başkanı; bazıları yangın geçiren tabakaların her birine 30 yıl vermekte; 17 tabaka ile birlikte tümüne yaklaşık 500 yıl süren bir süre biçmektedir. En az iki tabakanın yanmış olduğu anlaşılmaktadır. M. Korfmann; yerleşimi müstahkem bir mevkii olarak; Kuzey Anadolu tipi bir yerleşim yeri olarak sunmakta; yapı geleneğinin ise çevredeki ya da yerleşimdeki bey tarafından zorunlu olarak önerildiğini yorumlamaktadır. Ambarların buradaki insanların gıdasından daha fazla yer tuttuğuna işaret ederek; göç ve kervan yolu üzerinde; ticaret ile de uğraşan karma ekonomili bir köy olarak tanımlamakta; bu ekonominin genelde tarım ve hayvancılığa dayalı bir ekonomi olduğu yorumlanmaktadır. Demirci; belki çevredeki kil yataklarını ya da günümüze örnekleri ulaşamayan kalay yataklarını kontrol eden topluluğun yerleşim yeriydi. İlk Tunç Çağı yerleşimi bir felaket ile sonlanmıştır. J. Seeher ise Demirci-Sarıket mezarlığını buluntularına göre höyüğün İlk Tunç Çağı II evresine tarihlenen L-P yapı katları ile çağdaş olduğunu belirtmektedir [Seeher 1992:165]. Mezarlıktaki insan iskeletlerinin incelenmesi henüz tamamlanmasa da burada yaşayan kişilerin yine de sağlıklı oldukları kemik ve diş yapılarından anlaşılmaktadır. Araştırmacı; bu kişilere ortalama 30-35 yıllık bir ömür biçmektedir [Seeher 1999:55]. Kadınların erkeklere nazaran yaşam şartlarının zorluğundan dolayı daha az yaşadıkları tahmin edilmektedir. Sarıket Mezarlığı; yöredeki Küçükhöyük Mezarlığı ile inanılmaz derecede benzerlikler taşımakta; hem dikkatli kazısı hem de titiz yayını ile yörenin ölü gömme adetleri hakkında bilgiler edinmemizi sağlamaktadır. |