©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Dere Mahallesi Yerleşimi ve Mezarlığı

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Dere Mahallesi Yerleşimi ve Mezarlığı
Türü:
Düz Yerleşme ve Mezarlık Alanı
Rakım:
350 m
Bölge:
Karadeniz
İl:
Tokat
İlçe:
Erbaa
Köy:
Merkez
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
İTÇ III

     


Yeri: Tokat il merkezinin kuzeyinde; Erbaa'nın batı-güneybatısındadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Arkeolojik metinlere; yanlış bir isimlendirme ile Horoztepe adıyla geçen bu yer; Erbaa zelzelesinden sonra; Erbaa'nın Dere Mahallesi'nin mezarlık alanı olarak kullanılmıştır. Yeşilırmak vadisine hakimdir. Yanından İmbat Deresi akmaktadır.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: 1954 yılında Dere Mahallesi Mezarlığı'na; define aramak amacıyla açılan bir mezar çukurunun içinden maden buluntuların şans eseri bulunması ve bunların Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne getirilmesi üzerine; T. Özgüç ve M. Akok yönetiminde; 1957 yılında mezarlık alanı kazılmıştır. Kazı; çağdaş mezarlığa zarar vermeden mezarlar arasındaki boş alanlarda ve mezarlığın kuzeyindeki toprak köy yolunun olduğu yerde açılan birkaç açmada gerçekleşmiştir. Bu açmalar sayesinde İlk Tunç Çağı yerleşmesinin kuzey ve batı sınırı saptanabilmiş ve Erbaa İlçesi çağdaş Dere Mahallesi Mezarlığı'nın eski yerleşme ve kral mezarlığı üzerinde oturduğu anlaşılmıştır. Horoztepe kökenli eserlerin yurt dışındaki koleksiyonlarda bulunuşu; olasılıkla bu alanda arkeolojik kazıdan önce kaçak kazının yapılmış olabileceğini akla getirmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik SİT alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Gerek yeni açılan mezar çukurlarında gerek mezarlar arasındaki boş alanlarda yapılan sondajda üstte İTÇ altta belki Son Kalkolitik Çağ'a ait bir yerleşimin olduğu ortaya çıkmıştır. Özgüç ve Akok'un raporundan kral/başkan mezarlarının ise bu düz yerleşmenin kuzey kesiminde; kısmen çağdaş mezarlığın kuzey sınırı ve günümüzdeki toprak yolun olduğu yerde; kırmızı renkte çakıllı sert ana toprağın içine açıldığı anlaşılmaktadır. Bu açıdan mezarlığın yerleşme yanında olduğu kabul edilebilir.
Buluntular: Mimari: Kazı daha çok çağdaş defin sırasında bulunan bulguların nereden çıktığına yönelik olduğu için; düz yerleşme ile alakalı bilgiler pek fazla bilinmemektedir. Ocak kalıntılarının ve bir yerleşme yeri ile ilgili küçük buluntuların varlığından bir iskan ile karşı karşı olduğumuz anlaşılmaktadır. Kazılan alanın küçük oluşundan dolayı mimari kalıntı saptanamamıştır. Olasılıkla bu yerleşimde; yörede çok bulunan ahşabın kullanıldığı bir mimarinin var olduğu tahmin edilebilir. Çanak Çömlek: Dere Mahallesi (Horoztepe) düz yerleşmesinden çıkan çanak çömlek parçaları incelendiğinde üstteki dolguda ele geçen; el yapımı; içi dışı kırmızı astarlı veya siyah astarlı açkılı olan mal örnekleri kazı başkanları tarafından İTÇ'na tarihlenmiştir. Bu malların bazıları bezemelidir. Bezemeler; kapların boyun ve omuz bölgelerine yapılmıştır. Birbirine parelel çizgiler ve kertikler şeklindedir. Şerit biçimli kulplar görülmektedir. Emzikli çaydanlık; derin çanaklar; kulplu ve kulpsuz çanaklar; ince cidarlı vazolar gibi biçimler izlenmektedir. Mezarlarda da aynı mal grubundan tüm kaplar ve kırık parçalar ele geçmiştir. İnsan Kalıntıları ve Mezarlar: Horoztepe Dere Mahallesi düz yerleşmesinin içinde mezar armağanı konmamış halka ait bir mezarın varlığı; her ne kadar ayrıntılı bilgi verilmemişse de ilginçtir. Bu da bu dönemde halka ait yerleşme içi mezarların varlığını da ortaya koymaktadır [Özgüç-Akok 1958:26]. Kral Mezarları: Bir yıl süren kısa dönemli kazıda oda mezar tipinde ancak iki mezar ortaya çıkarılmıştır. Birinin; defineci ya da ölülerini buraya gömen Dere Mahallesi sakinleri tarafından soyulduğu kesindir. Diğeri ise fazla bir tahribata uğramadan kazılabilmiştir. Horoztepe mezarlarında; Alacahöyük mezarlarında olduğu gibi çamur harçlı taş duvarlara rastlanılmamıştır. Hafirler; bu duvarların her ne kadar izleri olmasa da ahşaptan olduklarına inanmaktadır. Damı düz dam şeklinde olan mezarlar; kuzey-güney ve doğu-batı istikametindedir. Bir mezarın yaklaşık olarak 8.5x3 m boyutunda olduğu; derinliğinin de 1.25 m bulduğu bildirilmektedir. Kazının bir yıl ile kısa süreli tutulması başka mezarların var olup olmadığı sorusuna açıklık getirememiştir. Kral veya başkan mezarı olarak tanımlayacağımız mezarların içine konan ölünün başı güneydoğu; bacakları kuzeybatı istikametindedir. Ölünün mezar içindeki mevkiinden pek bahsedilmemektedir. Ölü veya mezar hediyeleri; çoğunlukla iskeletin yanında bulunmuştur. Mezarın dışında veya içinde; Alacahöyük'deki gibi sığır başı; ayakları gibi bulgulara rastlanmamıştır. Bu da ölüm töreninin Alacahöyük ölü gömme töreninden belki bir farklı şekilde veya bir başka yerde yapıldığını anlatmaktadır. İskeletler çok fazla tahrip olduğundan antropolojik özelliklerinden de söz edilmemekte; hatta iskeletlerin erkek ya da kadına mı ait olduğu bildirilmemektedir. Kral/kraliçe mezarlarında altın; gümüş; elektron gibi soylu madenlerden ve bakır-tunçtan yapılmış silah; kap kaçak; ayna; güneş kursu; sistrum; çalpara; kirmen; kemer tokası; heykelcikler gibi nesneler bulunmuştur. Tek bir mezardan geçen bu bulgulardan özellikle masa ayağı; kap kaçak gibi buluntuların bükülerek; ezilerek bırakıldıkları saptanmaktadır. İçlerinde bakır-tunçdan yapılmış iki masa; çağına göre oldukça estetiktir. Bu masaların tablalarındaki boşluğa ahşap levha konulduğu anlaşılmaktadır. Dörtgen levhalı masanın çok küçük oluşu bunun başka amaçla kullanılmış olabileceği fikrini doğurmaktadır. Üzeri zikzak motifleri süslü boru şekilli ayağı olan meyvalık da çağının pişmiş toprak örneklerini hatırlatmaktadır [Özgüç-Akok 1958:res.1-2]. Sepet kulplu çaydanlık; çift kulplu iri çanak; tek kulplu küçük çanaklar; kulpsuz çanaklar; fincanlar maden kap kaçak örneklerinin geri kalanını teşkil etmektedir [Özgüç-Akok 1958:res.3-18]. Kral ya da başkan definleri sırasında gerçekleşen törende kullanılan sistrum; çalpara ve kurslar ile tanrı heykelcikleri bakır-tunç buluntuları tamamlamaktadır. Kirmen ya da ağırşak olarak nitelendireceğimiz buluntu da mezarların yalnız erkeklere ait olmadığının bir göstergesidir. Hançer; kama ve sap delikli baltalar yine mezara gömülen kişi veya kişilerin günlük hayatta kullandıkları silahlarıdır. Tanrı ve tanrıça heykelcikleri arasında bebeği emziren anne heykelciği; boğa heykelciği dikkat çekicidir [Özgüç-Akok 1958:res.28]. Özgüç bu heykelciğin bir büyük heykeli küçültülmüş kopyası olduğunu yorumlamaktadır [Özgüç-Akok 1957:205]. Mezarın çeşitli yerlerine konmuş ağaç veya tahta eşyaların başlıklarının ortaya çıkışı; gömü olayının çok basit olmadığını; ölülerin üzerleri kumaş perdelerle kaplı kağnı tipinde arabalarla taşındığını bu sırada çalpara; sistrum ve diğer nesnelerle müziğe benzer gürültü çıkarıldığı yorumlarının ileri sürülmesine yol açmaktadır. Belki geyik heykelcikleri de bu arabalardaki deliklere sokularak taşınmaktaydı. Ölenlerin kesinlikle kral; kraliçe; başkan gibi soylu kişilere ait olduğu mezarlardaki asa-baston ve baldahin saplarının varlığından da anlaşılmaktadır. İkinci mezardan ise çok az sayıda buluntunun ele geçmesi bu mezarın olasılıkla yüzyılımızda soyulduğunu akla getirmektedir. Yurt dışındaki koleksiyonlarda bulunan bazı bulguların bu mezardan olma ihtimali çok yüksektir. Özgüç ile Akok; bu nesnelerin Horoztepe kral mezarlarında bulunduğuna inanmaktadır [Özgüç-Akok 1957:20l-219].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Horoztepe/Dere Mahallesi Mezarlığı kazısı; en azından İlk Tunç Çağı'n son evresindeki ölü gömme geleneklerinde; Alacahöyük kral mezarlarından başka mezarların da var olduğunu ispat etmiştir. Hafirleri Horoztepe'deki bu mezarların tarihlenmesi için MÖ 2.100 tarihini teklif etmektedir. Özellikle T. Özgüç; Horoztepe'nin Alacahöyük'e göre daha geç bir döneme kadar devam ettiği düşüncesindedir. İki adet mezarın varlığı ile bu yorumu ihtiyatla karşılamak gerekmektedir. Mezar buluntularının tipolojik ve uslup özellikleri; Dere Mahallesi Mezarlığı/Horoztepe'nin Alacahöyük Mezarları ile en azından çağdaş olduğu düşüncesini vermektedir. Bunlar; Hatti uygarlığının en şaşalı döneminde olağanüstü gömüt armağanları ile yönetici sınıfa ait çok zengin mezarlardır. Mezarların 4 m ötesinden başlayan çağdaşı yerleşme yerinde ele geçen çanak çömlek parçaları da aynı tarihleri işaretlemektedir. Bunların benzerleri de Alacahöyük'ün İlk Tunç Çağı yerleşmesi gibi İç Anadolu Bölgesi'nin diğer İlk Tunç Çağı yerleşme yerlerinde bulunmuştur. Olasılıkla MÖ 3. bin yılın sonunda (İTÇ III evresi); özellikle madenciliği çok iyi bilen bir topluluğun Tokat Bölgesi'ndeki maden yataklarını işletmek amacıyla buraya geldiği ve kısa bir süre; İkiztepe'de olduğu gibi; ahşap malzemeden yaptıkları yapılarda oturdukları ileri sürülebilir. Bu köyün olasılıkla bir çevre duvarı ile korunması da gerekmektedir. Kazıda böyle bir çevre duvarının varlığından söz edilmemektedir. Bu yerdeki Kalkolitik Çağ ve İlk Tunç Çağı yerleşimlerinin ilişkisi; her iki dönem arasında bir boşluğun olup olmadığı konusuna da açıklık getirilmemiştir. Yörede arkeolojik kazıların azlığı bu sorunların devam etmesine yol açmaktadır. Horoztepe/Dere Mahallesi Mezarlığı'nın kısmen kaldırılarak başka krali mezarların olup olmadığına kazıyı takip eden yıllarda bakılmamıştır. Çağdaş mezarlığının burayı gömüt alanı olarak seçmesi de ilginçtir. Dere Mahallesi Mezarlığı İTÇ yerleşimi ve mezarlığı daha ayrıntılı bir şekilde kazılması gereken bir yerdir. Ama çağdaş mezarlığın taşınmasına günümüz Erbaa'lıların pek sıcak bakmayacakları bir başka gerçektir.


Liste'ye