©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi
|
|
|
|
Altıntepe |
|
Çizimler için tıklayın... |
Fotoğraflar için tıklayın... |
Türü:
|
Höyük |
Rakım:
|
1290 m |
Bölge:
|
Doğu Anadolu |
İl:
|
Erzincan |
İlçe:
|
Üzümlü |
Köy:
|
Merkez |
Araştırma Yöntemi:
|
Kazı |
Dönem:
|
Orta Demir Çağı |
|
|
|
Yeri: Erzincan İli'nin 20 km doğusunda, Erzurum-Erzincan karayolunun hemen kuzey kısmında yer almaktadır. |
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Oldukça verimli topraklara sahip Erzincan Ovası'nın kuzey kıyısında bulunan Altıntepe, aynı zamanda, Doğu Anadolu'dan gelerek Orta Anadolu'ya geçen ünlü ticaret yolunu da denetim altında tutmaktadır. Altıntepe'nin bulunduğu oval tepenin ovadan yüksekliği 60 m'dir. 1290 m yükseklikte yer almaktadır. |
Tarihçe: |
Araştırma ve Kazı: Altıntepe, 1938 yılında zengin bir prens mezarının bulunması sonucunda tanınmıştır. 1959 yılında T. Özgüç başkanlığındaki bir ekiple kazılara başlanmıştır. 2003 yılında 34 yıl aradan sonra M. Karaosmanoğlu başkanlığındaki bir ekip tarafından kazı çalışmaları başlatılmış olup, halen devam etmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır. |
Tabakalanma: Altıntepe kazılarında, İlk Tunç Çağı, Demir Çağı ve Ortaçağ'a ait veriler elde edilmiştir. |
Buluntular: Mimari: Tapınak: Altıntepe'de tam planı ile bir Urartu tapınağı ortaya çıkarılmıştır. Her tarafı 13,80 m olan tapınak kare planlıdır. Mabet içten ölçüsü 27x27 m olan bir avlunun içindedir. Dört duvarı çok kalın, kare planlı bir kule şeklinde olan cella avlunun arka duvarı yakınına inşa edilmiştir. Bu bütün Urartu tapınaklarının ortak özelliğidir. Bununla, cellanın önünde kalabalık bir insan topluluğunun toplanabilmesi için geniş bir avlu sahası temin edilmiştir. Avlunun dört tarafında galeriler vardır. Ön ve arka galerilerin derinliği yanlarındakilerden daha azdır. Tapınağın avlu duvarlarının kalınlığı 2 m'dir. Temelleri taş, duvarları ise kerpiçtir. Ağaç ve çamurla inşa edilmiş olan galerilerin çatısı, yirmi adet çok iyi işlenmiş taş kaidelere basan ağaç direklerle taşınmaktadır. Bu ağaç direklerin iri parçaları cella cephesinde, tapınak avlusunun tabanında bulunmuştur. Taş kaidelerin çapı 0,75 cm, yüksekliği ise 0,20 cm'dir. Tapınak cephesinde taş kaidelerin duvara olan mesafesi 7,20 m, yanlarda ve arkada da 3,50, 3,00 ve 2,50 m'dir. Üstü açık avluda bir su kanalı bulunmaktadır. Kalınlığı 4,35 m olan tapınağın duvarları Urartu tekniğiyle işlenmiş üç sıra kesme taşla kaplıdır. Ayrıca genişliği 1,15 m olan kapının önünde ve iki söve bloğu arasında iki taş basamak bulunmaktadır. Kapıdan uzunluğu 3,8 m, genişliği 1,50 m olan koridor vasıtasıyla, cellaya girilir ve her tarafı 5,20 m olan cella kare planlıdır. 2006 yılı çalışmalarında ölçümler yeniden yapılmış, tapınağın içinde bulunduğu avlunun daha önceki yayınlarda geçtiği gibi içten ölçüleri 27x27 m kare değil, 27.20x30 m dikdörtgen planlı olduğu saptanmıştır. Avlu duvar kalınlıkları ise her kenarda 2 m değil, farklı ölçülerdedir; doğu ve kuzey tarafta 2.30 m, batıda 2.07 m, rizalitlerle desteklenen güneydeki cephede 1.65 m'dir. Avlu duvarıyla birlikte revak oluşturan sütun kaideleri de farklı çaplara sahiptir; 68 cm ile 72 cm arasında değişmektedirler. Tapınak cephe duvarına taş kaidelerin uzaklığı 7.20 m değil, rizalit duvarlarında 7.33 m, kapının bulunduğu duvarlarda 7.83 m'dir. Yanlarda doğuda 3.15 m, kuzeyde 2.90 m ile 2.75 m, batıda ise 3.70 m'dir [Karaosmanoğlu et al. 2008:498]. Altıntepe Urartu Tapınağı, Anadolu'da yer alan aynı plandaki 9 tapınaktan etrafı revaklarla çevrilen tek örnek olarak Urartu mimarisindeki özgün yerini korumaktadır. Avlu duvarlarından girişin bulunduğu cephe duvarı 5 adet rizalitle desteklenerek vurgulanmıştır. Avlu içinde duvarları çeviren ve alt kısımları zemine gömülü 20 sütun kaidesi revakların ahşap direklerini taşımaktadır. Avlunun batı kısmındaki odalar da tapınakla ilgili olmalıdır. Tapınağın ön avlu duvarının yaklaşık 9 m kadar önünde de 2 m yüksekte büyük bir yapı ve ona bağlı tapınak zemini seviyesinde iki oda bulunmaktaydı [Karaosmanoğlu et al. 2008:499]. 2007 yılında ilk dönem kazılarında ortaya çıkarılan Saray, "Batı odaları" olarak adlandırılmış ve numaralandırılmıştır. Bu odaların temizliği sırasında daha önce planlara girmeyen kanalizasyon yeniden ortaya çıkarılmıştır. Kanalın başlangıcı Apadana'daki mutfağın güneybatı tarafında bulunmuştur. Tepede Urartu döneminde kale kurulmadan önce kanalizasyon sisteminin zemin altına planlanarak yerleştirildiği sonra da üzerine yapıların inşa edildiği anlaşılmaktadır[Karaosmanoğlu 2009:120-123]. 2008 yılında yapılan kazılarda öncelikle batı odalarının duvarlarını belirleme çalışmaları yapılmıştır. 6 no'lu odanın doğu duvarının ilk devre Apadana kuzeyindeki mutfak yapısına doğru uzandığı anlaşılmıştır. Apadana'nın genişletildiği dönemde 6 no'lu odanın doğu duvarının uzantısına 7 ve 8 no'lu odalar eklenmiştir. 2007 yılında bulunan kanalizasyonun zemin altına taş örgü sistemiyle inşa edilmiş olduğu anlaşılmış, hemen üst kısmında ilk evreye ait tek sıra yassı taş döşemesi ortaya çıkarılmıştır [Karaosmanoğlu 2010:18-19]. Açık Hava Tapınağı: Altıntepe'nin güneydoğu yamaçlarında ve ova seviyesinden yaklaşık 40 m yükseklikte uzun bir teras üzerinde Urartu oda mezarları ve açık hava tapınım alanı bulunmaktadır. Açık hava tapınım alanı, uzun mezar terasının kuzeydoğu ucunda, 1 no'lu mezara bitişik durumdadır [Karaosmanoğlu 2010:23]. 2014 yılı kazı çalışmaları alanın kuzeydoğu bölümünde sürdürülmüştür. 4.00x4.00 m ölçülerinde açılan yeni açmanın yaklaşık 1.00 m'lik bölümü yamaçtan akan taş ve kerpiç dolgudur. -1.30 m derinlikte 0.30 m kül katmanı tespit edilmiştir. Herhangi bir tabaka üzerinde olmayan bu kül katmanı yamaç akıntısı görüntüsündedir [Karaosmanoğlu et al. 2016:135]. 2015 kazıları alanın batı bölümünde bulunan küçük odadan başlamıştır. Yamaçtan gelen yoğun moloz akıntının altında odanın tabanına yanarak çökmüş saz örgü sepet veya hasır benzeri izle karşılaşılmıştır. Sepetin ya da hasır çuvalın iplerine ait parçalar da bulunmuştur. Batı duvarının doğusunda, seki içine yerleştirilmiş bir tekne(?) açığa çıkartılmıştır. Bu teknenin etrafı, üzeri sıvalı taş ve kerpiç ile çevrilmiştir. Ayrıca teknenin önünde açılmış olan çukur da dikkat çekmektedir. Teknenin çukuruyla aynı hizada olan köşesi, bilinçli olarak oluk formunda açık bırakılmıştır. Bu açıklığın, tekne gideri olarak yapılmış olduğu düşünülmektedir. Batı duvarının güneyinde etrafı taş ve kerpiçle desteklenmiş bir ocak bulunmuştur. Etrafındaki kerpiç yıkıntı temizlendikten sonra ocağın köşeli "U" biçimli olduğu anlaşılmıştır. Ocağın üzerinde kaba çakıllı, üst kısmı perdahlı, 0.53x0.42 m boyutlarında bir tabla bulunmuştur. Ocağın içine çökmüş durumda açığa çıkartılan tabla, kısa kenarları dikey profilli, uzun kenarları ise düz olarak yapılmıştır. Ocağın hemen güneyinde, daire benzeri biçimli zeminden 0.10 m derinlikte, 0.20 m çapında altına iki parça taş yerleştirilmiş ve olasılıkla ahşap direklerin oturtulduğu yuva tespit edilmiştir. 2014 senesinde açığa çıkarılan ve bölme işlevi gören duvarın sonradan eklendiği anlaşılmıştır. Duvarın olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, kuzeybatı duvar boyunca uzanan seki, bir tekne ve ocağın yer aldığı alanın işlik olarak kullanıldığı söylenebilmektedir [Karaosmanoğlu et al. 2017:238-239]. Apadana: 2004 yılı çalışmalarında Apadana'nın kazısına da başlanmıştır. Diğer Urartu merkezlerinde örneğine az rastlanan yapının özellikle avluya bakan doğu duvar dış cephesindeki taş işçiliği ve tekniğindeki farklılıklar, Apadana'nın en az iki evreli bir yapı olacağını düşündürmüş [Karaosmanoğlu at el. 2006:184] ancak 2005 yılı çalışmalarında ilk evrede Urartu döneminden tapınakla çağdaş planı henüz saptanamayan büyük bir yapı, ikinci evrede tapınak duvarına oturan ve T. Özgüç'ün yayınlarında Apadana olarak belirtilen ve dört duvarı da resimlerle bezenmiş yapı, son evrede ise Bizans dönemine ait şapel yapısı olduğu anlaşılmıştır [Karaosmanoğlu et al. 2007:262]. 2006 yılında Apadana'da yapılan çalışmalarda ilk evreye ait olan yapının üç duvarının da ortaya çıkarılmasıyla ilk evre yapısının planı çizilebilmiştir. Bu ilk evre yapısının da iki sahınlı bir Apadana olabileceği ağırlık kazanmaktadır [Karaosmanoğlu et al. 2008:499-501]. İlk evre yapısının tapınak avlusunun girişinin ön kısmında ve tapınak seviyesinde ortaya çıkarılan iki odadan, mutfak olduğu tahmin edilen yerde yapılan çalışmalarda buranın yaklaşık 6x15.85 m boyutunda büyük bir mekan olduğu anlaşılmıştır. 2008 yılında bu mekan tam olarak ortaya çıkarıldığında içinde iki tandır, bir ocak dört pithos ile batı kesiminde daha önceki yıllarda ortaya çıkan kerpiç toprağı zemine gömülü yaklaşık 15 cm çapında aralarında 2.40 m mesafede ve yangında tamamen yanmış ahşap iki direk çukuru tespit edilmiştir. İnce direkler doğrudan toprak zemine yaklaşık 10-15 cm gömülmüş ve altlarına kaide konmamıştır. Bu nedenle çatıyı taşıma işlevlerinin olmadığı anlaşılmaktadır [Karaosmanoğlu 2010:20-21]. Çalışmalar sonucu ilk evre Apadanası'nın etrafındaki yapıların nasıl olduğu aşağı yukarı ortaya çıkmıştır. Yapının kuzeyinde 6x5 m boyutlarında bir oda, bunun batı bitişiğinde bir mutfak, batıda rampalı bir yolla ulaşılan büyük bir mekan ve bunun hemen güneyinde de ikinci bir mekan yer almaktaydı [Karaosmanoğlu 2010:22]. 2009 yılında yapılan çalışmalarda genişletilmiş Apadana'nın yapımı için ilk dönem Apadanası'nın batı ve kuzey tarafındaki duvarlar yaklaşık 6'şar m genişletilmiş ve her iki yöndeki yaklaşık 2 metrelik seviye farkı buradaki yapıların tamamen yıkılmasıyla doldurulmuştur. İlk dönem Apadanası'nın güneydoğu duvarı da tamamen ortaya çıkarılmıştır. Genişletilmiş Apadana duvarının içinde kalan bu duvar ilk dönem Apadanası'nın güney duvarının ortasına yakın bir yerde çıkıntı yaparak devam ettiği görülmüştür. İlk Apadana ve genişletilmiş Apadana yapısında giriş yerinin aynı olduğu kesinleşmiştir [Karaosmanoğlu et al. 2011: 165]. 2010 yılı çalışmalarında, düşük kottaki kapı ön odasının içinde merdivene ait mimari bir öğe bulunmamasından dolayı Apadana'ya girişin ahşap bir merdivenle sağlandığı sonucuna ulaşılmıştır. Bazı değişiklikler yapılarak her iki dönemde kullanılan giriş kapısının Apadana içindeki düşük kotta, birinci evreye ait 3.17x4 m boyutlarındaki mekanın ikinci evrede de kısmen daraltılarak aynı işlev için kullanıldığı gözlenmiştir. Bizans kulesinin batı duvarının dışında zemine gömülü 3 adet pithos açığa çıkarılmıştır. Bu pithosların batı kısmında genişletilmiş Apadana'nın batı duvarının altına doğru devam eden yaklaşık 2.65 m genişliğinde, İlk dönem Apadana'sının depo binasının batı duvarına paralel ve aynı kalınlıkta bir duvarına ait taş temel ortaya çıkarılmıştır. Apadana içerisinde yer alan in situ sütun kaidelerinin diplerinde küçük açmalar açarak kontrol edilmiş, çapları 105 cm ile 122 cm arasında değişen sütun kaidelerinin, ikinci evreye ait, tek kullanımlık oldukları anlaşılmıştır [Karaosmanoğlu et al. 2012:305-306]. Önceki yıllarda T. Özgüç başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında Apadana batı dış köşede ortaya çıkarılan 1.75 m genişliğindeki duvarın genişletilmiş Apadana duvarının altından güneye doğru devam ettiği anlaşılmıştır. Duvarın güneye doğru 5.90 m devam ettikten sonra tahrip edildiği görülmüştür [Karaosmanoğlu et al. 2013:137]. 2013 yılında Apadana'nın güneyinde çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Sıkıştırılmış kil tabanlı bir mekanda, tabanın üzerine açılmış çukurlarla karşılaşılmıştır. Bu çukurların işlik olabileceği önerilmektedir. Bu mekanda, tabanın altında, yaklaşık 1.50 m'lik bir dolgu vardır. Bu dolgunun altında Genişletilmiş Apadana'ya ekli yapılara ait duvar temelleri açığa çıkarılmıştır [Karaosmanoğlu et al. 2015:141]. 2014 yılındaki çalışmalar, Apadana'nın güney bölümünde yapılaşmanın nasıl olduğunu anlamak ve Ortaçağ sur duvarlarının toprak altında olan tek bölümünü ortaya çıkarmak amacıyla sürdürülmüştür. -0.40 m seviyesinde, 2.20 m uzunluğunda 0.50 m genişliğinde bağımsız taş sırasıyla karşılaşılmıştır. Bu taş sıralarının geçen yıl belirlenen Geç Ortaçağ dönemine ait taşlarla alakalı olduğu düşünülmüştür [Karaosmanoğlu et al. 2016:133]. 2015 yılı kazı çalışmaları önceki yıl kısmen açığa çıkartılan yangın tabakasını daha geniş ölçekte görebilmek amacıyla başlamış ve yeni bir açma oluşturulmuştur. -1.20 m derinlikte kerpiç yıkıntıları moloz taşlarla beraber gelmiştir. Bu alan, güneyde Bizans suru, kuzeyde genişletilmiş Apadana duvarı, batıda ikinci evre Urartu duvarı ve doğuda açmanın sınırıyla çevrelenmektedir. Alanın kuzey köşesi A, doğu köşesi B, güney köşesi C ve batı köşesi D olarak adlandırılmıştır. A karesi içinde, Apadana zemininden -2.55 m seviyede bulunan bir platformun üzerinde, 1.60x1.60 m ölçülerinde, etrafı ahşap tomruklarla çevrili, ortası kırma taş dolgulu bir döşem açığa çıkarılmıştır. B alanında da aynı özelliklerde ve ölçülerde bir döşem bulunmuştur. Taban özellikleri siloya benzese de diğer mimari özellikler bakımından silo tanımına uymamaktadır. Dolayısıyla farklı bir işlevi olmalıdır. Urartu mimarisinde, taş temel ile kerpiç duvarlar arasında geçiş elemanı olarak düz taş veya ahşap kullanıldığını gösteren örnekler mevcuttur. C alanında oval formlu fırın olduğu düşünülen bir döşem açığa çıkartılmıştır. Etrafı kille çevrilidir, zeminde kırma taş dolgu, üzerinde ince dere çakılı ve onun da üzerinde kaba katkılı pişmiş toprak bir tabla bulunmaktadır. Etrafında tespit edilen profilli ve isli kerpiç parçaları fırının kubbeli olabileceğini düşündürmüştür. Fırının doğu kısmı bir yüzü işlenmiş taşla sınırlandırılmıştır. Fırının ağzı olasılıkla bu taş üzerinde yer almaktadır. Benzer fırınlar Doğu Anadolu Bölgesi Orta Tunç Çağı buluntusu veren Norşun Tepe'de ve Batı Anadolu'da Seyitömer Höyük'te görülmektedir. Kazılarda fırından alınan radyo karbon örnekleri ile alan MÖ 2. binyılın ilk çeyreğine tarihlendirilmiştir [Karaosmanoğlu et al. 2017:236-237]. Havuz: Tapınak kompleksinin batısındaki 5 ve 6 nolu odalar ile batı iç sur duvarları arasında kalan zemini çakıl taşlı avlunun havuza ait olması muhtemeldir. Bölgedeki tuzlalarda yapılan incelemelerde tuz havuzlarının aynı mimari özellikleri taşıdığı görülmüştür. Bu nedenle bu geleneğin en azından Urartu Döneminden beri bölgede devam ettiğini söylemek mümkündür [Karaosmanoğlu et al. 2013:138]. Kuzey Sur Dışı Çalışmaları: 2011 yılında, kuzey iç sur dışındaki depo binasının batısındaki alanda çalışmalar devam etmiştir. Bu alanda 2010 yılı kazılarında bulunan güneybatı doğrultulu ahşap hatıl kalıntılarının tamamı ortaya çıkarılmıştır. Elde edilen veriler Urartu Dönemi yapılarının ahşap üst örtüsü hakkında bilgiler vermektedir [Karaosmanoğlu et al. 2013:138]. Doğu İç Sur Dışı Çalışmaları: Tahsin Özgüç başkanlığında yapılan kazı çalışmaları sırasında bulunan doğu iç sur duvarına ait temel taşları ve kerpiç duvar yıkıntılarından oluşan dolguda irili ufaklı döküntü taşların altında bir taş ocak tespit edilmiştir. Taş ocağın çapı 0.47 m'dir. Ortasında 0.21 m çapında, 9 cm derinliğinde bir oyuk vardır. Urartu girişi ve Ortaçağ kale girişi arasında yer alan ve Ortaçağ kalesine ait gözetleme kulesinin bulunduğu alanda tamamen toprak altında kalmış olan 5.30 m uzunluğundaki kulenin dış duvarı açığa çıkarılmıştır. Ayrıca girişin her iki tarafında kapıyı koruyan kuleler de temizlenerek ortaya çıkarılmıştır [Karaosmanoğlu et al. 2013:139]. Doğu Dış Sur Çalışmaları: Kilisenin batısında yapılan çalışmalarda Urartu Dönemi surlarına ait yaklaşık 40 m uzunluğunda temel taşları tespit edilmiştir. Üç sırası korunan sur duvarları düzgünce işlenmiş iri taşlardan örülmüştür [Karaosmanoğlu et al. 2013:139]. 2013 yılında dış sur duvarlarının devamını görmek ve dış sur üzerindeki kale girişini tespit etmek amacıyla kuzeydoğu terasta çalışmalar yapılmıştır. Urartu Dönemi dış suruna ait olduğu düşünülen ve kaliteli işçilik sergileyen duvarın doğusunda daha küçük kırma taşlardan inşa edilmiş harçsız duvar eklentileri görülmüştür. Doğu yamaçtaki sur duvarlarının önünde tamamen parçalanmış bir çömlek (urna) ve bir çanak bulunmuştur [Karaosmanoğlu et al. 2015:140]. 2014 yılı çalışmaları, 2013 yılında doğu yamaçta açığa çıkarılan Urartu Dönemi harçsız duvarlar ve Ortaçağ duvarlarının uzantılarını ve bunların kalenin kronolojik süreci içindeki konumunu tespit etmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Ortaçağ Dış sur duvarı olduğu düşünülen bu duvar sırasının bir kuleye ait olduğu anlaşılmıştır. 6x5 m ölçülerindeki D açmasında -2.40 kotta harçlı sur duvarının uzantısı açığa çıkartılmıştır. Böylelikle harçlı sur duvarı kuzey-güney doğrultusunda toplam 15.60 m uzunluğa ulaşmıştır. E açması içerisinde toplamda 6.60 m kadar açılan duvar muhtemelen Urartu Dönemi kalesinin iç kale sur duvarlarıyla dış sur duvarları arasındaki teras duvarlarından biridir. Teras duvarının güneyinde 0.72 m cidar kalınlığına sahip zemini sert kil tabaka ve onun altında çakıl taşlı 2 adet tandır ortaya çıkartılmıştır. Tandırın etrafı kerpiç bloklarıyla desteklenmiştir. Tandırlardan biri açılmış ve içinden kül örneği alınmıştır. In situ herhangi bir buluntu yoktur [Karaosmanoğlu et al. 2016:131-132]. 2015 yılı kazıları önceki sezonda kazılan F açmasından başlamış, kuzeydoğusunda G açması açılarak devam etmiştir. Yeni açılan H açmasında karşılaşılan kerpicin yıkıntı ya da duvar bağlantısı olup olmadığını anlamak için devamında K açması açılmıştır. Bu alanda, Urartu Dönemi dış sur duvarı ve temel taşları tespit edilmek istenmiştir fakat etrafı ince bir ahşapla sınırlandırılmış basit toprak mezar bulunmuştur. Bu mezarın geç dönem Hristiyan mezarı olduğu tespit edilmiştir [Karaosmanoğlu et al. 2017:234-235]. Batı İç Sur Dışı ve Batı Su Kapısı: 2012 yılında açığa çıkarılan ve batı iç sur duvarına dikey olarak uzanan duvarların herhangi bir mekana ait olmadığı anlaşılmıştır. Bu duvarların sur duvarına destek olarak yapıldığı düşünülmektedir. Ortaçağ surunun kestiği alanın dışında basamakla son bulan bir giriş yolu açığa çıkarılmıştır. Giriş ve çıkış basamakları arasında, 2.75x4.70 m ölçülerinde bir kapı odası yer almaktadır. Bu küçük kapı, Urartu Dönemi İç Kalesi'ne aittir ve Batı Su Kapısı olarak adlandırılmıştır. Kapının Altıntepe'nin batı eteğinde bulunan su kaynaklarına ulaşan bir geçit olduğu düşünülmektedir [Karaosmanoğlu et al. 2015:139]. Batı Dış Sur Duvarları: 2013 yılında gerçekleştirilen çalışmalarda, batı dış sur duvarlarının bulunduğu terasta, kapı olduğu düşünülen kalıntılarla karşılaşılmıştır. Kalıntılar, kuzey-doğu uzantılı, 5 m açıklığa sahip karşılıklı taş sırasından oluşmaktadır [Karaosmanoğlu et al. 2015:140]. Kilise üstü 1 nolu Açma: 2.50x2.50 m ölçülerindeki açmada güney-kuzey doğrultulu olarak aşağı doğru devam eden sur duvarlarının bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. Bu sur duvarının bir kule ile kuzeybatıya doğru devam ettiği anlaşılmıştır. Bu alanda Ortaçağ'a ait 5 adet mezar bulunmuştur [Karaosmanoğlu et al. 2013:139]. Depo: Tapınak kompleksinin doğusunda yapılan çalışmalarda kaledeki ilk Urartu Dönemi'ne ait zemini düz taşlarla döşeli ve duvarları kaliteli taşlarla işlenmiş büyük taşlarla örülü devasa büyüklükte zemin altına yapılmış işlevi tam olarak saptanamayan bir depo yapısına rastlanmıştır. Kalenin ilk yapımının ardından şiddetli bir depremle yıkılmasıyla bu taş döşeli yapı da işlevini yitirmiş, bu alan yaklaşık 1.50 m killi toprakla doldurularak omuzlarına dek gömülen pithosların yerleştirildiği yeni depo binasına dönüştürülmüştür [Karaosmanoğlu et al. 2011:167]. 2010 yılında depo binasının açılmayan kuzey bölümünde çalışılmıştır. Dikdörtgen planlı depo binasının ölçüleri 16.15x27 m'dir. Ele geçirilen ve sayısı henüz belirlenemeyen kaidelerden, yapının çatısının iki sıralı taş kaidelere basan ahşap direklerle desteklendiği anlaşılmıştır. Pithosların içlerinin yanması, kalenin diğer yapılarında izlendiği gibi, Urartu'nun sona erdiği dönemdeki büyük bir yangınla açıklanmaktadır [Karaosmanoğlu et al. 2012:304-305]. Taş Yapı: İlk dönem kazılarda ortaya çıkarılan ancak planlara geçmeyen bu yapıda 2013 yılında çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Yer altına inşa edilen yapı, tepenin kuzeybatı orta kesiminde yer almaktadır. Bu alanın üzeri iç sur kerpiç duvarlarının yıkıntısıyla örtülüdür. Bu kerpiç molozun altında, doğu-batı uzantılı duvar temelleri açığa çıkarılmıştır [Karaosmanoğlu et al. 2015:137-138]. 2014 yılında yapının içindeki moloz toprağın boşaltılması amacıyla yapının güneybatısında çalışmalar başlamıştır. Güneybatı köşesinin üzerine oturan 7.30 m uzunluğunda, 1.40 m genişliğinde ve Taş Yapı'dan sonraki döneme ait olan bir yapının taş temelleri ile karşılaşılmıştır. Söz konusu temellerin kaldırılmasının ardından Taş Yapı'nın güney uzun duvarının ön yüzü tamamen ortaya çıkartılmıştır. Çalışmaların ilk başladığı yamaç seviyesi 0 olarak kabul edildiğinde -5.60 m seviyesinde ahşap hatıl parçası açığa çıkartılmıştır [Karaosmanoğlu et al. 2016:130]. Çanak Çömlek: 2007 yılında ilk evreye ait Apadana'da tespit edilen ve mutfak olduğu düşünülen bölümde in situ bir pithos ele geçmiştir. Etrafındaki dolgu toprak içinde kazıma çizgili seramik parçaları ile bir adet üzerinde geometrik desenlerin yer aldığı ve siluet tarzda bir hayvan başının resmedildiği bir seramik parçası bulunmuştur [Karaosmanoğlu 2009:122-123]. 2008 kazılarında Apadana'nın ilk evre yapısının kuzeybatı ve güney taraflarındaki dolgu toprağın içinden üzeri hiyeroglif yazıtlı ve kabartma olarak yapılmış hilal motifli Urartu dönemi kırmızı pithos parçaları ile üzerine kazınarak çizilmiş bir hayvan resimli çömlek parçası bulunmuştur [Karaosmanoğlu 2010:21-22]. Açık hava tapınım alanında ise çok sayıda çanak çömlek parçası ele geçmiştir [Karaosmanoğlu 2010:24]. 2009 yılında yapılan çalışmalarda Apadana'da, ölçüleri tam olarak saptanamayan odanın içinden 3 adet zemine gömülü pithos ortaya çıkarılmıştır. Diğer Urartu kalelerindeki benzerleri gibi omuzlarına kadar toprak zemine gömülü sıralanmış küpler burada ilk dönem Apadanası'na bağlı bir depo binasına işaret etmektedir [Karaosmanoğlu et al. 2011:165]. Tapınak kompleksinin doğusunda yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan depo binasında da pithoslara rastlanmıştır. Bu depolama kaplarının ilk kullanımında büyük bir yangın geçirmiş odluğu ve içlerinde yağ olduğu, pithosun çeperindeki yanmış yağ katmanından anlaşılmaktadır. Pithosların bir kısmı içleri beyaz doğal bir maddeyle kaplandıktan sonra ikinci kez kullanılmıştır. Bazılarının üzerinde sonradan oyularak yazılmış hiyeroglifler vardır [Karaosmanoğlu et al. 2011:167]. 2010 yılı kuzey sur dışı çalışmalarında KSD 3 alanında Son Demir Çağı'na ait üzeri boya çizgili çanak çömlek parçaları ve metal kaselere öykünülerek kalıplandırılmış mono krom bir çanak çömlek parçası bulunmuştur. KSD 4 alanında da birkaç parça SDÇ boyalı çanak çömlek parçası bulunmuştur [Karaosmanoğlu et al. 2012:307]. Depo binasının batısında açılan açmanın batı köşesinde Urartu Dönemine tarihlenen bir pithos dağınık halde bulunmuştur. Taş ocağın batısında, Doğu İç Sur duvarının dibinde oldukça tahrip olmuş bir pithosun parçalarına rastlanmıştır. Parçaların üzerinde 7-8 adet tamir deliği vardır [Karaosmanoğlu et al. 2013:138-139]. 2014 yılı çalışmalarında Açık Hava Tapınağı'nın kuzeydoğusundaki kazılarda, -3.20 m kotta parlak siyah açkılı, ikiz yumru kulplu, Urartu öncesine işaret eden seramikler açığa çıkartılmıştır [Karaosmanoğlu et al. 2016:135]. 2015 yılı kazılarında çeşitli alanlarda seramikler bulunmuştur. Apadana'nın güneyindeki kazılarda kerpiç yıkıntıda Urartu Dönemi pithos parçaları tespit edilmiştir. Apadana'nın C alanındaki fırının çevresinden elde edilen seramiklerin çoğu parlak siyah açkılı, kazıma çizi bezeklidir. Tunç Çağı özellikleri gösteren seramikler Altıntepe'nin erken dönemine işaret etmektedir. Açık hava tapınağının doğusundaki alanda bulunan teknenin içinde 0.20 m çapında, 0.10 m yüksekliğinde pişmemiş topraktan bir çanak bulunmuştur. Yine bu alanda çıkan seramikler de Apadana'nın güneyinde bulunan seramikler gibi parlak siyah açkılı, kazıma çizi bezeklidir [Karaosmanoğlu et al. 2017:236-239]. Mezarlar: Altıntepe'nin güneydoğu sırtlarına ve ova seviyesinden 40 m yüksekliğe inşa olunmuş üç tane mezar bulunmuştur. Hepsi aşağı yukarı, aynı hizada olup, 40 m'lik bir saha içinde görülmektedir. Mezarların birincisi 1938 senesinde toprağın kayması ve aşınması sebebiyle açığa çıkan taşları söken köylüler tarafından bulunmuş ve içindeki ölü hediyelerinin büyük bir kısmı yağma edilmiştir. Buna rağmen, mezar odası tamamiyle tahrip edilmemiş eşyanın bir kısmı yerinde kalmıştır. Bu mezarlarda köylüler tarafından bulunan eşyanın mühim bir kısmı aynı yıl içinde, Ankara Arkeoloji Müzesi'ne getirilmiştir. Altın, gümüş, ağaç, kıymetli taş ve fildişi eserlerin hiçbiri ele geçirilememiştir. Demir, tunç, pişmiş topraktan yapılmış olanların, özellikle, küçük eserlerin mezarın ilk bulunduğu anda tahrip edildiği anlaşılmaktadır. Mezarlardan ikincisi, tesadüfen, 1956 yılında karayolları işçileri tarafından bulunmuştur. Bunlar, mezara çatıdan, kapak taşlarından birini kaldırmak suretiyle girmişler ve ölü hediyelerinin mühim bir kısmının tahribine veya kaybedilmesine sebep olmuşlardır. Mezarların üçüncüsü kazı ekibi tarafından, 1959 senesinde, el değmemiş şekilde keşfedilmiştir. Mezarların içinde çanak çömlekler, tunç kemer, iki tunç kurşun, at heykelcikleri ve at koşum takımlarının konulduğu tunç kazan, ağaç mobilya parçaları ve birinci mezarda bir çocuğa ait olduğu saptanan iskelet parçaları bulunmuştur. Kesme taşlardan yapılan mezar odalarına altın, gümüş, tunç, fildişi, demir, pişmiş toprak, taş ve fayanstan çeşitli eşyalar, gümüş ve tunç kaplama ağaç mobilya parçaları, tunç kemerler, çeşitli ahşap mobilyalar, tunç kazanlar ve savaşçı bir prense ait olduğu anlaşılan bir savaş arabası bırakılmıştır. Bu mezarlardan çıkan üçayaklı ve tutamakları boğa başlarıyla süslü, büyük tunç kazanlar oldukça ilginçtir. Mezarların hemen yanında dört tarafı taş duvarlarla çevrili bir açık hava kutsal alanı bulunmaktadır. 2011 yılında Doğu Dış Sur çalışmaları sırasında bir mezar bulunmuştur. Mezarın etrafı 0.20 m yüksekliğinde ve 0.10 m genişliğinde ahşap hatılla çevrelenmiştir [Karaosmanoğlu et al. 2013:139]. 2014 yılı çalışmalarında, 1 no'lu mezar içindeki akıntı toprak boşaltılmıştır. Mezarın güney duvarı üzerindeki giriş kapısı kullanılarak önce girişin önündeki odada temizlik çalışmaları başlatılmıştır. Girişin solundaki kapının kaldıraç / kilit düzeneği defineciler tarafından yerinden sökülerek ana girişin önüne yuvarlanmıştır. Girişin sağ yanındaki kapıya ait düzenek ise in situ olarak tespit edilmiştir. 0.45x0.70 m ölçülerindeki andezit taş bloğuna işlenen düzenekler üst kısmında ortalama 0.12-0.13 m ölçülerinde 4 çıkıntı ve 0.06-0.07 m ölçülerinde 3 girintiye sahiptir. Ayrıca kapı taşının oturması için 0.15 m genişliğinde 0.05 m derinliğinde bir yuva bulunmaktadır. Söz konusu düzeneğin bir manivela ve iki çubuk yardımıyla çalıştığı düşünülmektedir. Aynı teras üzerinde, 1 no'lu mezarın yaklaşık 25 m güneybatısında bulunan 3 no'lu mezarda temizlik çalışmaları yapılmıştır. T. Özgüç tarafından bilimsel kazılarla ortaya çıkarılan bu mezar Urartu mezar mimarisi içinde önemli bir yere sahiptir. Mezarın arkasında bulunan yamaca yapılan istinat duvarı doğal etkenlerle patlayarak 3 no'lu mezarın içinde, lahitlerin bulunduğu odaya çökmüştür. Bu mezardaki çalışmalara ilk önce giriş ve girişin önündeki odadan başlanmıştır. Mezar içindeki çok küçük olmayan taşlar bir caraskal yardımıyla ilk odadan çıkarılmıştır. Ana giriş kapısı temizlendikten sonra eşik taşının in situ olarak durduğu tespit edilmiştir. Mezar odası zemine kadar kazıldıktan sonra, lahitlerin bulunduğu odada temizlik çalışmaları yapılmıştır. Urartu döneminin tek taş lahit örnekleri olan lahitlerin ilk kazıda bulunanlar gibi tahrip edilmediği görülmüştür [Karaosmanoğlu et al. 2016:136-138]. İnsan Kalıntıları: 2011 yılında Doğu Dış Sur çalışmaları sırasında bulunan mezarda bulunan iskelet sırt üstü yatırılmıştır ve yüzü kuzeybatıya dönüktür. İskeletin bir yetişkine ait olduğu düşünülmektedir [Karaosmanoğlu et al. 2013:139]. 2014 yılında, Açık Hava Tapınağı'nın kuzeydoğusundaki mekanda (1 no.lu mekan) yoğun miktarda kül, hayvan kemiği, obsidiyen ve ocak parçaları bulunmuştur. Mekan 1.70 m genişliğindedir. Bu buluntular mekanın ölü kültüyle veya kremasyonla ilgili olabileceğini düşündürmüştür [Karaosmanoğlu et al. 2016:135-136]. Küçük Buluntular: Altıntepe'deki cellada birçok adak eşyası bulunmuştur. Bunlar heykel kaidesinin ön kısmına yerleştirilmiş olan tunçtan altı, demirden birçok mızrak ucu, ikisi tunçtan, ikisi demirden dört asa veya topuz başı, demir ok uçları, üç adet kırmızı astarlı, perdahlı ve yüksek ayaklı vazo ve kakma süslü tahta plaklardır. Adak eşyalarının teknik ve üslubu Urartu sanatıdır. Ayrıca Urartu tapınağının bir galerisinde ve Urartu mezarlarında fildişi eserler bulunmuştur. Üç adet kuş başlı adam, ikisi sağlam durumda, birinin bazı kısımları ele geçirilebilen aslan heykelleri, oyma geyik kabartması, kakma fildişi işçiliğine ait iki insan yüzü, dört palmet plak, kanatlı güneş kurslarına ait üç parça, kale modeli, mobilyaya ait çeşitli parçalar ve başlıklar, kavuşturulmuş iki el ve bir heykelin sol kolu bulunan fildişi, eserler arasında yer almaktadır. Altıntepe'de yapılan çalışmalarda, saray, tapınak alanı, duvar resimleri, mezarlar, depolar, fildişi eserler ortaya çıkarılmış ve yayınlanmıştır. İncelemeler sonucunda kalenin çok sayıda kaçak kazı ile tahrip edilmiş ve edilmeye devam edildiği anlaşılmaktadır. 2006 yılı kazılarında Urartu dönemi seramik çanaklarına benzeyen bir metal tas ortaya çıkarılmıştır. Hafif dışa uzanan geniş ağız çapı 18 cm olan tasın boyun kısmı yivlendirilmiştir. Aynı yıl birde damga mühürlü seramik parçası ele geçmiştir. Yayvan bir çanağın gövdesinin dış kısmında bulunan kenarı tırtıklı daire biçimli mührün ortasında ön ayakları çapraz duran bir büyük baş hayvan ve sırtında bir hilal kabartması vardır. Dört kırık parçadan oluşan seramik parlak kırmızımtrak renktedir [Karaosmanoğlu et al. 2008:502-503]. 2008 yılı kazılarında Açık hava tapınım alanında bir bronz bilezik, kırık yuvarlak bir taş kap, ahşap parçaları ve küçük obsidiyen yongalar ele geçirilmiştir [Karaosmanoğlu 2010:24-25]. Kilise Üstü 1 nolu açmanın kuzeyinde, sur duvarının iç kısmında dikdörtgen prizması şeklinde bir taş ele geçmiştir. Cilalı düz yüzeyinde bir ip deliği bulunan taşın dört tarafındaki sürtünme izleri, taşın bileği taşı olarak kullanıldığına işaret etmektedir. Yine aynı alanda bulunan diğer taş aletin tutamağı üzerinde bir ip deliği yer alır [Karaosmanoğlu et al. 2013:140]. |
Kalıntılar: |
Yorum ve tarihleme: Erzincan Ovası'nın kuzey kısmında bulunan Altıntepe aynı zamanda Doğu Anadolu'dan gelerek Orta Anadolu'ya açılan ünlü ticaret yolunu da denetim altında tutmaktadır. Urartu'nun kuzey-batı yayılım alanında, uç noktada bulunan önemli merkezlerden biri kuşkusuz Altıntepe'dir. Urartu Krallığı'nın tarihi ve sanatının aydınlatılmasında önemli rol oynayan merkezlerden biride Altıntepe'dir. |