©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Boğazköy / Hattuşa

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Boğazköy / Hattuşa
Türü:
Yamaç Yerleşmesi
Rakım:
990 m
Bölge:
Karadeniz
İl:
Çorum
İlçe:
Boğazkale
Köy:
Merkez
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Erken Demir Çağı Geç Frig Orta Frig

     


Yeri: Çorum il merkezinin güneybatısında; Sungurlu'nun güneydoğusunda; Boğazkale adlı ilçe merkezinin hemen doğusunda yer alan çok büyük yerleşme yeridir. Boğazköy/Büyükkaya'daki yerleşme de; boğazın diğer yakasında olmasına rağmen; ana yerleşmenin bir parçası olarak değerlendirilmiştir.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: MÖ 2. bin yılında Hitit Krallığı'nın başkenti hüviyetiyle büyük bir yerleşmeye sahne olan bu yer; içinden Budaközü Çayı'nın geçtiği; uzun ve geniş bir vadinin güney ucundadır. Bu düzlükte; en büyüğü Büyükkale olan birçok (Yenicekale; Sarıkaya; Nişantepe; Ambarlıkaya; Mihrapkaya gibi) kayalık tepe yer almaktadır. Büyükkaya ise bu tepelerin en kuzeydoğusunda olup Büyükkale'den yaklaşık 750 m uzaktadır. Ana yerleşme ile bu yerleşim yerini Büyükkaya/Budaközü Deresi'nin oluşturduğu derin yar ayırmaktadır. Boğazköy'deki yerleşme yeri; yaklaşık olarak Budaközü Çayı ile Kızlarkayası Çayı arasındaki üçgen alanda uzanmaktadır. Özellikle Büyükkale adlı kayalık yükselti derin yarları ile bir akropol görünümünde; savunması çok kolay olan bir konumdadır. İlk Tunç Çağı'nın son evresinde kurulduğu düşünülen kent; Büyükkale adlı kayalıkla; bu kayalığın kuzeyinde yer alan; kuzeybatıya doğru muntazam olarak alçalan yamacımsı düzlükte; Büyükkaya sırtlarında ve aşağı kenttedir [Bittel 1970:şek.5a]. Bu alan; çok sayıda su kaynağı ve çevresinde ekim yapılacak verimli topraklar sayesinde yerleşmeye çok müsaittir. MÖ 3. binyılda; yörenin günümüze göre daha sulak ve bitki örtüsü açısından daha zengin olduğu tahmin edilmektedir. Kentin; İTÇ III. evre ve Koloni Dönemi yerleşmesi doğal olarak üstteki Hitit Dönemi kalıntıları tarafından örtülmüştür. Çevresinde Yerkapı'nın hemen dışında da İTÇ çanak çömlekleri bulunmuştur [Bittel 1970:şek. 4'deki har.].
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: 1834 yılında E. Chantre tarafından keşfedilen yerleşme yeri, birçok gezgin ve araştırmacının ilgisini çekmiştir. 1907 yılında O. Puchstein, 1906, 1911-12 yıllarında H. Winckler ile Makridi Bey, 1931 yılından itibaren de, 2. Dünya Savaşı yılları dışında K. Bittel tarafından kazılmıştır. Bittel'in ardından, 1964-1993 yılları arasında P. Neve daha sonra da 1994 yılından 2006 yılına kadar J. Seeher yönetiminde gerçekleştirilmiştir. Kazılar 2007 yılından beri A. Schachner tarafından gerçekleştirilmektedir. J. Seeher yönetimindeki kazı, Hitit yerleşmesi dışında kentin Hitit öncesi ve sonrası dönemini de açığa çıkaracak şekilde gelişmektedir. Seeher yönetimindeki bu son dönem kazılarda, esas çalışma Büyükkaya'ya yönelmiştir. 2006 yılından itibaren kazılar A. Schachner başkanlığında devam etmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Kentin Erken Demir Çağı ve Frig Dönemi tabakalanması Büyükkaya ve Büyükkale kazılarından elde edilen sonuçlara dayandırılmaktadır. Büyükkale'nin Hitit sonrası yeniden iskanı IIa-b (Orta Demir Çağı-Erken Frig) ve Ia-b (Geç Demir Çağı-Geç Frig) tabakalarında olmuştur. II. tabaka ile alttaki Hitit tabakası arasında bir kesinti yoktur. II. tabaka, doğrudan III. tabakanın üzerine kurulmuştur ve Frig tabakasıdır. Büyükkaya'da saptanan ve daha erken bir evreye uzanan iskan izi ile birlikte Boğazköy'de Frig yerleşmesi üç evrelidir (Erken Demir Çağı-Karanlık Çağ). Hitit İmparatorluğu'nun yıkılışını takiben Büyükkaya sırtları uzun süre terk edilmiş bir durumda kalmamıştır. Kısa bir süre sonra Karanlık Çağ başlarında (MÖ 12. yüzyıl), Erken Demir Çağı (MÖ 1200/1180'den sonra) sakinleri buraya yerleşmiştir. Bu yerleşme iki evrelidir ve üst evre iki gelişim süreci gösterir. Orta Plato'da bu döneme ait tabakalar 1.5 m kalınlığına ulaşmaktadır. Alt Plato'da bulunmuş bir dizi çukur, bu dönemde Büyükkaya'nın bu bölgesinde de yerleşim aktivitelerinin bulunduğunu göstermiştir. Hattuşa'da Erken Demir Çağı'nda "Karanlık Çağ" yerleşmesi Büyükkaya ile sınırlı değildir. Aşağı Şehir'de Yamaç Evi'nde, Büyükkale'de ve 7 no'lu Tapınak'ta da bu döneme ait ipuçları bulunmuştur. MÖ 9. yüzyılda Orta Demir Çağı'nın başlamasıyla Büyükkaya'da tepenin tümünü kaplayan büyükçe bir yerleşme ortaya çıkmıştır. MÖ 8. yüzyılda ek olarak Aşağı Şehir'e ve Büyükkale'ye yerleşilmiştir. MÖ 7. yüzyılın başında/ortalarında Büyükkale'de bir kale inşa edilmiştir ve bu dönemde Aşağı Şehir'deki yerleşim iyice küçülmüş ve Büyükkaya da terk edilmiştir. Bunların, Kimmer akınlarına karşı alınan önlemler olabileceği de düşünülmüştür. Çok sık bir yerleşim gösteren Büyükkale Kalesi'nden başka, Yukarı Şehir'in doğusunda Güney Kale ve Nişantaş çevresiyle, Doğu Havuzları'nın yukarısında da konutlar ortaya çıkmıştır. Bu Orta ve Geç Demir Çağı yerleşmesi geleneksel olarak "Frig" olarak adlandırılır. Ancak, Kızılırmak kavisi içinde kalan ve güneye doğru yaygın bir dağılım alanı bulunan söz konusu kültür "Frig" kavramıyla adlandırmanın artık pek uygun görünmediği belirtilmiş ve genel anlamda kullanılan tarafsız terim "Demir Çağı"nın, doğru olmayan etnik kökenli bir kavramın yerine kullanılmasının daha uygun olduğuna karar verilmiştir.
Buluntular: Mimari: Büyükkaya'daki Erken Demir Çağı kalıntıları, hem taş temel üzerine kerpiç yapı şeklinin, hem de kazıklı yapı tekniğinin bir arada kullanıldığını göstermektedir. Ayrıca içlerinde kısmen ahşap kalıntılarının bulunduğu, boyutları 6-8 m arasında değişen büyük çukurlar da gün ışığına çıkartılmıştır. Bunların içinde bulunan hayvan kemiklerini inceleyen A. von den Driesch, söz konusu çukurlarda domuz barındırıldığı konusunda bazı ip uçlarından bahsetmektedir [Seeher 2000:19]. Orta Demir Çağı mimarisi oldukça basittir; genelde belli bir düzeni olmayan, boyutları 6-8 m arasında değişen tek odalı yapılar söz konusudur [Seeher 2000: res. 10]. Tek yüzlü temel duvarlarından anlaşıldığına göre, bu yapılar kısmen toprağın içine oturtulmuştur. Bu saptama, özellikle yamaçta yer alan yapılar için geçerlidir. Yapıların üst kısmının ağırlıklı olarak ahşap ve kerpiçten inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir, çünkü Büyükkale'de BKI evresi evlerinde gözlemlendiğinin aksine, mekan içlerinde az miktarda taş moloza rastlanmıştır. Seyrek olarak korunmuş bazı duvar kalıntılarında dikey hatıl boşlukları gözlemlenmiştir. Bazen, evlerin içlerinde duvarlarının önüne yerleştirilmiş toprak sıvalı, oturma ya da uyuma amacıyla kullanıldığı düşünülen, dar taş sekiler bulunmuştur. Kubbeli fırınlar yaygındır, ancak açık ocak yerlerine de rastlanmıştır. Orta Demir Çağı yerleşmesinin de, Erken Demir Çağı (Karanlık Çağ) yerleşmesinde olduğu gibi en belirgin özelliği, hemen her düzeyde kazılmış olan çok sayıdaki çukurlardır. 10x10 m'lik bir açmada 25-30 tane çukura rastlanması sıradan bir olgudur. Çukurların derinliği 60-80 cm'den fazla değildir ancak çapları ve biçimleri değişkenlik gösterir. Çukurların işlevleri hakkında açık veriler bulunmamaktadır; sonraları kullanımı durdurulup çöp ve toprakla doldurulmuş olan bireysel depo çukurları olabilecekleri düşünülmüştür. Orta Demir Çağı başlarında Büyükkaya'da bir surun bulunup bulunmadığı açık değildir. Hitit şehir surlarının bu dönemde işlev dışı olduğu bazı Demir Çağı yapılarının Hitit surlarının taş temellerinin üzerine oturtulmasından anlaşılmaktadır. Bu durum Büyükkale II'nin ilk yarısıyla yaklaşık çağdaş olan Büyükkaya Orta Demir Çağı'nın ikinci evresinde değişmektedir. Yerleşmenin büyük bir kısmı terk edilmiş ve Üst Plato kuzey doğuda Orta Plato'ya doğru bir sur duvarı ile kapatılmıştır. 50x40 m boyutundaki bu kısmın içlerinde genelde tek mekandan oluşan yapılar yer almaktadır; ancak platonun büyük bir bölümü iskan edilmemiş izlenimi uyandırmaktadır. Burası büyük/küçük hayvanlar ve yiyecek içecek stoğu için de yer ayrılmış olan bir sığınma kalesi olabilecek niteliktedir. Ayrıca söz konusu yer bir kutsal alan işlevini de üstlenmiştir, zira bir tarafı açık olan mekanda arka duvarın önünde, bugün düşmüş durumda olan, kum taşından bir stel bulunmuştur. Mekanın duvarları önünde alçak sekiler yer almaktadır. Taş bir döşemeyle soldaki açık giriş kısmından stele ulaşılmaktadır. Döşemenin yanında mekana dahil edilmiş düz bir kaya kitlesi vardır. Geç Büyükkale II evresine tarihlenen benzer bir Demir Çağı yapısı Boğazköy'de Aşağı Şehir'de, Tapınak l'in doğu magazininin giriş kapısı önünde gün ışığına çıkartılmıştır. Ele geçen buluntulara dayanarak söz konusu yapı tapınak olarak yorumlanmıştır ve Üst Plato'daki özel konumu nedeniyle bir dağ tapınağı olduğu belirtilmiştir. Yapının sağ tarafındaki üstü düzletilmiş kaya kütlesinin ise sunak işlevini üstlenmiş olabileceği düşünülmüştür. Benzer uygulamalara kuzey batı Anadolu'da Frig çekirdek bölgesinde de rastlanmıştır. Üst Plato'daki Büyükkale II erken evre yapıları bir yangın sonucu ortadan kalkmıştır. Üst Plato'daki küçük surlu yerleşmenin yanı sıra, Büyükkaya'da Hitit Doğu Kapısı kesiminde de bu döneme tarihlenen birkaç yapı bulunmaktadır. Büyükkaya'nın geri kalan kısmı bu dönemde yerleşme sakinlerinin Aşağı Şehir'e ve Büyükkale'ye çekilmeleriyle açıklanabilecek bir terk edilmeye sahne olmuştur. Büyükkale IIa ve I evrelerinde Büyükkaya'da dağınık biçimde ve çok az sayıda buluntu ele geçmiştir. 1999 yılında aşağı şehirde Poternli Sur'un arkasında yer alan büyük bir yeraltı tahıl silosu tespit edilmiştir. Yeraltına inşa edildiğinden dış kenaralrda suya karşı özel bir izolasyon yapılmıştır. Silonun yamaca gelen dış duvarının yanında ayrıca yaklaşık 50 cm kalınlığında ve kısmen 5 m yüksekliğinde ince bir taş duvar bulunmaktadır. Adeta kaplama görevi yapan bu duvarın arkasında yani dış tarafta çok kalın bir tabaka killi toprak yer alır ve tahıl silosu bu şekilde yamaçtan gelen yerüstü ve yeraltı sularından korunmuştur [Seeher 2002:189]. 2000 yılında daha önceki yıllarda çekilmiş hava fotoğraflarına dayanarak şehrin en yüksek kısmındaki platoda yapılan kazılarda su depolamak için yapılmış toplam 4 adet havuz ortaya çıkarılmıştır. Güney Havuzlar adı verilen bu havuzlarda daha önceden bilinen Hitit havuzları ve diğer Hattuşa havuzlarından farklı olarak yapay havuz kenarları yoktur. Platonun su geçirmez killi topraktan oluşması nedeniyle havuzlar toprağın içi oyularak inşa edilmiştir. Hattuşa'daki diğer havuzların derinliği 2-3 m'yi geçmemesine karşılık bu havuzların derinliği 8 m'yi aşmaktadır. Tek bir büyük havuz değil yanyana iki havuzun yapılmış olmasının da Hattuşalı su mühendislerinin güvenlik kaygısından olduğu söylenebilir. Bu 4 havuzun ortaya çıkarılmasıyla Hattuşa'daki havuzların sayısı dokuza yükselmiştir [Seeher 2002:190-191]. 2001 yılında ise Güney Havuzlar'ın 4 değil 5 adet olduğu anlaşılmıştır. 2 no'lu havuzun diğerlerinden farklı olmasının nedeninin ise havuzlar yapılmadan daha önce burada bulunan bir yeraltı silosu olduğu tespit edilmiştir. 2 no'lu havuz bu silo çukurunun güney ucunu kestiği için silonun boyutları da tam olarak anlaşılamamaktadır. Yapım tarihinin ise havuzlardan daha eski olduğu düşünülmektedir. 2001 yılında Batı Yukarı Şehir'de de ilk kez kazılar başlamış bu alanda iki Hitit evresi olduğu saptanmıştır. Üstteki evre yüzeyin hemen altında çok odalı bir yapıya ait temellerden oluşur. Bu alandaki Demir Çağı aktivitesi yalnızca birkaç çukurdan ibarettir. Demir Çağı kalıntılarının erozyon ve tarımla tahrip olduğu düşünülmektedir [Seeher 2003:106]. 2009 yılında Yukarı Şehir'de Orta Plato'da yapılan çalışmalarda düzgün planlı ve simetrik bir yapıya sahip binanın kazısı sonucunda elde edilen planın yapısal özellikleri, tahmin edilebilen büyüklüğü ve odaların dizilişiyle, Hattuşa'da özellikle Aşağı Şehir'de eski kazılarda araştırılan bazı konut yapılarıyla aynı özellikleri taşıdığını göstermektedir. Yapı, gösterdiği simetri yönünden Hitit kentlerinde görülmeyen düzgün bir plana sahiptir [Schachner 2011.212-213]. 2009 yılında Aşağı Şehir'de Doğu Açması'nın özellikle kuzey kısmında bazı yerlerde dağınık duvar parçaları ile yer yer taş döşemeler tespit edilmiştir. Bu seviyede rastlanan madeni buluntulara ve bazı boyalı çanak çömlek örneklerine dayanarak, bu tabakanın Demir Çağı'na hatta daha önce tespit edilen Büyükkale II ve I safhalarına ait olduğu düşünülmektedir. Batı açmasında, mezarların bulunduğu seviyenin altından yoğun bir moloz tabakası içerisinde Demir Çağı'na ait olduğu düşünülen bir takım buluntulara rastlanmıştır. Oldukça zayıf ve tahribat görmüş duvar parçaları ve dönemim özelliklerini gösteren bazı çanak çömlekler ve bronz buluntular, doğu açmalarda olduğu gibi bu alanda da dağınık ve tahribat görmüş bir Demir Çağı kullanımının olabileceğini göstermektedir [Schachner 2011: 214-216]. Aşağı Şehir'de Batı Açması'nda yüzeye yakın seviyede ortaya çıkarılan geç dönem mezarlarının altından yoğun bir moloz tabakası içinde Demir Çağı'na ait olduğu düşünülen bir takım buluntulara rastlanmıştır. Net bir mimari planın tanımlanamadığı alanda tespit edilen düzgün duvarların alt seviyelerinde yapının çok evreli olduğu anlaşılmaktadır. Orta (?) Hitit Dönemi'ne ait olduğu tahmin edilmektedir [Schachner 2011:216]. 2010 yılında Doğu Açması'nın kuzeyinde daha önce 1960'lı yıllarda açığa çıkarılan DÇ'ye ait "megaron tipli" bir yapı tekrar kazılmış ve yeni ile eski kazılar arasındaki bağlantı sağlanmıştır. Yamaçta 295 / 361 plan karesinde görülen L şeklinde duvar, sadece bu plan karede ve bu seviyede DÇ'ye ait tipik boyalı çanak çömleğin bulunması, iki farklı tabakaya ait olan yapılarda bulunan çanak çömlek, boya stili göz önünde tutulduğunda, Büyükkale II ve I dönemlerine, yani MÖ 8.-6. yüzyıla tarihlendirilmiştir [Schachner 2013:469]. 2011 yılı çalışmalarında bir adet DÇ'ye ait urne bulunmuştur. Parlatılmış gri bir hamurdan yapılmış kabın içinde kremasyon bir gömü tespit edilmiştir. Bu yeni buluntuyla DÇ nekropolünün güneye doğru uzadığı anlaşılmıştır. Kesikkaya'nın güneyinde yer yer kalınlığı 2 m'yi bulan bir taş moloz tabakasının altında ikisi DÇ'ye biri ise Hitit Dönemi'ne ait toplam 3 ayrı mimari tabaka tespit edilmiştir. 2010 yılında kazı alanının kenarlarındaki profillerde görülen kalın toprak tabakalarından da anlaşıldığı gibi bu alan Hitit Dönemi'nden sonra uzun bir süre kullanılmamış, ancak DÇ'de yeniden iskan için kullanıldığı tespit edilmiştir. Elde edilen az sayıda çanak çömlek parçasından her iki tabakanın da DÇ'nin Boğazköy'deki geç safhalarına ait olduğu anlaşılmaktadır. DÇ tabakası en az 5 odadan oluşan büyük bir yapıyla temsil edilmektedir. Bu yapı Hitit surunu tekrar kullanarak, ona yaslanmış ve doğuya doğru alçalan yamaca göre kurulmuştur [Schachner 2013:297-298]. Çanak Çömlek: Seramik buluntuları üzerine yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlar, Orta Demir Çağı yerleşmesinin bir önceki dönemin devamı niteliğinde olduğunu göstermektedir. Bu iki dönem birbirlerinden kısa bir hiatus ile ayrılmakla birlikte, bağlantılar MÖ 9. yüzyıl Büyükkaya Evresi seramik envanterinin büyük bölümünün Karanlık Çağ seramiğinden türetilmiş olabileceğini açıklıkla göstermektedir. MÖ 9. yüzyıl Büyükkaya Evresi seramiği, Kızılırmak Kavsi MÖ 8. yüzyıl malzemesiyle (Büyükkale II, Alişar IV c) büyük ölçüde benzeşmektedir ve bunun doğrudan öncüsü görünümündedir. Bu nedenle geleneksel olarak Frig olarak adlandırılan seramiği bir göçün sonucu değil, aksine otokton bir kültürel gelişimin sonucu olarak görmek gerektiği belirtilmiştir. Bu yerel gelenek beklenmedik bir biçimde geçmişe dönük olarak izlenebilmektedir; Karanlık Çağ seramik dağarcığında Orta Anadolu İlk ve Orta Tunç Çağı seramiğinden bilinen öğeler gözlemlenmektedir, ancak bunlar Hitit damgasını taşıyan Son Tunç Çağı'nda mevcut değildir [Seeher 1999:236 vd]. Söz konusu eski geleneği yaşatanlar Hitit çekirdek bölgesinin dışında İlk ve Orta Tunç Çağı geleneğini sürdürmüşler ve Hitit İmparatorluğu'nun çökmesinden sonra da Orta Anadolu Bölgesi'ne sızmışlardır. MÖ 2. binyılda Kuzey Anadolu'yu yurt edinen Kaşkalar'ın ya da başka kavimlerin söz edilen eski geleneği yaşatan halklar olma olasılığı yüksektir. Bu kavimler Hattuşa'ya şehri kuşatan işgalciler olarak gelmemiş, zaten terk edilmiş şehre sığınarak yerleşmişlerdir. Üst Plato'daki Büyükkale II erken evreye ait mekan içlerinde dönemin çanak çömleğini iyi biçimde yansıtan çok sayıda in situ kap bulunmuştur. Boyalı çanak çömleğin tipik özelliklerinden olan, siluet üslubunda yapılmış keçi ve geyik betimlemeleri yansıtırlar. Buna karşın, Büyükkale'de II. evrenin ortalarına doğru görülen koyu kontürlü ve açık renkli boyama ile yapılan hayvan betimlerine rastlanmamaktadır. 2003 yılında Hitit tabakalarının üzerindeki erozyon dolgusunda ve selin oluşturduğu derin yataklarda Karanlık Çağ'a ait (Erken Demir Çağı'nın orta ve geç evreleri - MÖ 11-10. yüzyıl) çanak çömlek parçalarına rastlanmıştır. El yapımı, koyu kırmızı boya bezemeli, iki yanda kulak gibi yumrulu, gaga ağızlı testiler dönemin ilginç kap biçimleridir [Seeher 2005:353]. 2009 yılında Aşağı Şehir'de Doğu Açması'nda yangınla tahrip olmuş tabakada ortaya çıkarılan iki tabandan kuzeydekinin hemen üzerinde iyi korunmuş ve bir kısmı daha sonraki dönemlerde yapılmış duvarların altında kalan bir çanak çömlek envanteri bulunmuştur [Schachner 2011:217]. 2010 yılında Batı Açması'nda yoğun bir şekilde tespit edilen taş moloz ve amorf seramiklerin, buraya erozyonla gelmiş olduğunun ve sadece bu tabakanın seviyesinde Hitit çanak çömleğiyle karışık olarak bazı DÇ çanak çömlek parçalarının bulunmasının anlaşılması üzerine, bu taş sıralarının, DÇ'nin Büyükkale I safhasına ait (yaklaşık MÖ 7./6. yüzyıl) buradan geçen erozyon kanalının seti olabileceği düşünülmüştür [Schachner 2013:463]. Kemik: Karanlık Çağ'a ait tabakalardan alışılmışın dışında bir yoğunlukta hayvan kemiği elde edilmiştir. Bu malzemenin dönemin iklim ve ekonomisini yeniden modellendirme konusunda büyük kolaylık sağlayacağı düşünülmektedir. Maden: Orta Plato'da bu döneme tarihlenen ve maden işleme zanaatiyle yakından ilgili bol miktarda buluntu ele geçmiştir. Madencilik kapsamında ateş yerlerinin yanı sıra demir, tunç, kurşun buluntularla pota ve üfleç parçalarından söz edilebir. 1999 yılı kazılarında 22 adet ok ucu bulunmuştur. Aralarında "İskit" tipi ok uçlarının yanı sıra saplı demir ok uçları da bulunur [Seeher 2001:306]. 2006 yılında Sarıkale düzlüğünde yapılan kazılarda doğu kısımda Hitit mimari tabakalarının hemen üzerinde bulunan moloz toprağın içinde MÖ 7-6. yüzyıla ait olan bir fibula ele geçmiştir [Schachner 2008:168]. Bitki kalıntıları: 1999 yılında aşağı şehirde Poternli Sur'un arkasında yer alan büyük yeraltı tahıl silosunda yüzlerce ton kömürleşmiş tahıl bulunmuştur [Seeher 2002:189]. Diğer: Söz konusu buluntular dışında, demircinin alet yapımında kullanmak üzere ürettiği geyik boynuzundan saplar ve bunların yapımından kalan çok sayıda tamamlanmamış örnek ile üretim artığı boynuz parçaları da gün ışığına çıkarılmıştır. 1999 yılı kazılarında üzerinde tipik bir aslan ile bir kuşun betimlendiği taş mühür dikkat çekici bir örnektir [Seeher 2001:306]. 2009 yılında Yukarı Şehir'de Orta Plato'da ortaya çıkarılan yapıda saray görevlilerinin başında bulunan en üst düzey idareciden MESEDI birliklerinin komutanına yazılmış bir mektubun parçası olan çivi yazılı tablet bulunmuştur [Schachner 2011.213].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Büyükkaya kazıları Hattuşa ve çevresi için Erken Demir Çağı'nda Karanlık Çağ'a ait bir yerleşmenin ilk kanıtlarını oluşturmaktadır. Hititler'in sahneden çekilmesinden kısa süre sonra burada hemen hemen kesintisiz biçimde MÖ 12. yüzyıldan 8. yüzyıla kadar süren bir yerleşme oluşmuştur. Buluntuların değerlendirilmesi sonucunda Karanlık Çağ'da burada yaşayan insan topluluklarının, kökü İlk ve Orta Tunç Çağları'na dayanan eski bir Anadolu kültürünü yaşattıkları anlaşılmaktadır. Demir Çağı yerleşmesi, Boğazköy'den ve çevre yerleşmelerden bilinen, eskiden Erken Frig kültür kompleksi olarak adlandırılan dönemle sürmektedir. Büyükkale kültür silsilesinin yardımıyla dönemin maddi kültürünün büyük bir kısmının Karanlık Çağ'da geliştiğini gözlemlemek mümkündür. Orta Demir Çağı'nın Büyükkaya Evresi olarak tanımlanan tabakalarına ait olan radyokarbon tarihleri, bu dönemin MÖ 9. yüzyıla (başlangıcı MÖ 10. yüzyıl olabilir) tarihlendiğini göstermiştir [Seeher 2000:23, çiz. 1]. Erken Demir Çağı tabakalarından alınmış diğer numuneler ise Karanlık Çağ olarak adlandırılan bu dönemin Hitit İmparatorluğu'nun çöküşünden hemen sonra başladığı ve en azından MÖ 10. yüzyıla kadar sürdüğü savını doğrulamaktadır. Karanlık Çağ'a tarihlenen maddi kültür kalıntıları Hitit İmparatorluk Dönemi kalıntılarından tümüyle farklı bir görünüm sunmaktadır. Bu durum küçük buluntu kompozisyonunda, özellikle de hemen tümüyle el yapımı olup farklı bir form yelpazesi gösteren çanak çömlek buluntularda kendini belli etmektedir. 1999 yılında aşağı şehirde Poternli Sur'un arkasında ortaya çıkarılan yeraltı tahıl silosunda bulunan tahıllara 14C ölçümleri yapılmış ve MÖ 16. yüzyıla ait olduğu anlaşılmıştır. Sur'un inşası bu ölçüm yapılana kadar MÖ 15. yüzyıl sonu-14. yüzyıl başı kabul edilirken bu ölçümden sonra en az 100 hatta belki 200 yıl daha eski olduğu kanıtlanmıştır [Seeher 2002:189].


Liste'ye