©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi
|
|
|
|
Kültepe / Karahöyük |
|
Çizimler için tıklayın... |
Fotoğraflar için tıklayın... |
Türü:
|
Höyük |
Rakım:
|
1017 m |
Bölge:
|
İç Anadolu |
İl:
|
Kayseri |
İlçe:
|
Merkez |
Köy:
|
Karaev |
Araştırma Yöntemi:
|
Kazı |
Dönem:
|
|
|
|
|
Yeri: Kayseri il merkezinin yaklaşık 20-21 km kuzeydoğusunda; merkez ilçeye bağlı Karaev ya da Karahöyük/Karahöyük (yeni adıyla Kültepe) Köyü'nün hemen güneyindedir. Arkeoloji yazınına uzaktan bakıldığında kül renginde oluşundan dolayı Kültepe adıyla giren bu höyük; yakın çevresinde Karahöyük olarak bilinmektedir. Bu açıdan isminin her iki tanımıyla; Kültepe-Karahöyük olarak geçmesi daha doğrudur. Anadolu'daki diğer Kültepe isimli höyüklerle karışmaması için de bu çiftli ismi tercih edilmelidir. |
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Kayseri'yi Sivas'a bağlayan plato yolu üzerinde; Kayseri Ovası'nın kuzeydoğusundaki hafif çökelti alanında yer almaktadır. Yerleşme yeri olarak bu alanın seçiminde höyüğün çevresinde ovanın bir çanak şekline almasının rolü yadsınamaz. Bu alanda taban suyu yüzeye çok yakın olduğu için; Kültepe'yi yurt yeri olarak seçenler olasılıkla su kuyularından faydalanmışlardır. Höyüğe en yakın su kaynağı 600 m uzağındaki su pınarıdır. Günümüzde höyük; karum alanı dışında; 20 m yüksekliğinde; 450x550 m boyutlarında yuvarlak bir tepe görünümündedir [Özgüç 1950:11]. Höyük 19. yüzyıl sonundan itibaren çeşitli nedenlerle büyük ölçüde tahrip edilmiştir. T. Özgüç'ün yönettiği kazıların başlaması ile bu tahribata son verilmiştir. Etrafı tel örgü ile çevrelenerek koruma altına alınmıştır. |
Tarihçe: |
Araştırma ve Kazı: 1882 yılında Th.G. Pinches tarafından bilim dünyasına Koloni Dönemi tabletlerinin bulunuşu ile duyurulan höyük, yine bu tabletleri gün ışığına çıkarmak amacıyla E. Chantre başkanlığında 1893-94 yıllarında kazılmıştır. Bu araştırmayı, 1906 yılında H. Winckler ve aynı yıl içinde H. Grothe'nin aynı amaçlı kazıları devam ettirmiştir. 1925 yılında B. Hrozny'nin, daha sonra karum adıyla tanıtılan alanda, 52x32 m ölçülerindeki açması ve küçük sondajlarında az sayıda da olsa tabletlere ulaşması, Anadolu arkeolojisi açısından bu höyüğe olan ilgi artmıştır. Bu kazıda tepenin üstündeki yükselti de kısmen açılmıştır. Bu kazıyı, 1948 yılından itibaren da T. Özgüç başkanlığında Türk arkeologların yaptığı çalışmalar takip etmektedir. Özgüç'ün çalışmaları ilk yıllarda yalnız karum alanına teksif edilmiş, daha sonra da höyük kesimi kazılmaya başlanmıştır. Günümüze kadar süren bu kazılarla Koloni Dönemi dışında İlk Tunç Çağı yerleşmeleri de kısmen anlaşılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır. Kazı çalışmaları 2006 yılından beri F. Kulakoğlu başkanlığında yürütülmektedir. |
Tabakalanma: Kazılar sonucunda, MÖ 3. binyılın başından, Roma Dönemi'ne kadar yerleşildiği ortaya çıkmıştır. İçlerinde en önemli yerleşme, Assur Koloni Dönemi'nde bilinen adıyla (Kaniş) yazılı belgelere giren kent yerleşmesidir [Özgüç 1999:4]. Höyüğün ve karum yerleşmesinin tabakalanması eskiden yeniye doğru şu şekildedir: 18. yapı katı (Höyük): İlk Tunç Çağı I 17-14. yapı katları: İlk Tunç Çağı II. evresi 13-11. yapı katları: İlk Tunç Çağı III. evresi 10-9. yapı katları/Karum 3-4: İlk Tunç Çağı III-Orta Tunç Çağı'na Geçiş 8. yapı katı/Karum 2: Assur Koloni Dönemi 7. yapı katı/Karum 1b: Assur Koloni Dönemi 6-5. yapı katları/Karum 1a: Assur Koloni ve Hitit Dönemi 4-3. yapı katları: Demir Çağı 2-1. yapı katları: Hellenistik ve Roma Dönemi |
Buluntular: Mimari: Kültepe'de 3. yapı katı Demir Çağı'nı temsil etmektedir. Bunun üstünde Hellenistik ve Roma dönemlerinin geniş bir sahaya yayılmış yerleşme kalıntıları vardır. Eski Kaniş, bu çağda da Tabal ülkesinin bir şehri olarak önemli bir merkez durumundadır. Ancak Roma ve Hellenistik Dönem yapılarının etkisi ve köylülerin taş çekmesi sonucunda alttaki Demir Çağı yerleşmesi büyük ölçüde tahrip olmuştur. Demir Çağı yapılarının, eski çağlara göre, daha zayıf durumda inşa edilmiş olması da tahribatı kolaylaştırmıştır. Dağınık, atılmış durumda ve daha geç dönemlerin enkazı içinde bulunmuş olan kabartmalı ortostat parçaları, Kaniş'te eski Anadolu geleneğine bağlı kalarak inşa edilmiş büyük binaların varlığını ortaya koymuştur. Kültepe, Assur Ticaret Kolonileri Çağı'ndan sonra önemini kaybetmiştir. Fakat, Demir Çağı'nın ilk ve ikinci mimarlık evresinde yoğun yerleşmeye sahne olduğu anlaşılmaktadır. Tepenin bazı kısımlarında bir, diğerlerinde iki yapı katı halinde görülen bu enkazın kalınlığı 2.15 m'dir. Bu çağın kalıntıları, hemen hemen bütün çukurlarda Assur Ticaret Kolonileri Çağı'nın en geç evresinin yığıntısı üstündedir. Mimarinin olmadığı kesimlerde Demir Çağı'nın tipik çanak çömleğine rastlanmıştır. aa-dd/48-49'da iki yapı katı saptanmıştır. nn-oo/13-15'de ise, tek yapı katı bulunabilmiştir. aa-dd/48-49 alanındaki son yapı katının binaları iyi korunmamıştır (Res. 1). Burada dikdörtgen planlı, 4 küçük odalı (!) bir ev açığa çıkarıldı. Ev kazı sahasının batısına doğru devam etmektedir. Bu binanın güneydoğusundaki tek odalı evin taş duvarlarının yüksekliği 1.4 m'yi bulmaktadır. Bu da alttaki ikinci, yani eski yapı katına aittir. Duvarları üst katınkilerden daha dardır. Bu küçük oda trapezoid olup, yalnız taşla örülmüştür. Oda köşeleri keskin değildir. Her iki evin de tabanları ve duvarları, itinalı bir şekilde, çamurla ve kalın bir tabaka halinde sıvalıdır. Yanık izleri ve kül tabakaları son yapı katına ait binanın yangınla tahrip edildiğini göstermektedir. Bu küçük evler bugünkü Karahöyük köyü evlerinde olduğu gibi, yalnız taşla inşa edilmiştir, inşaat malzemesi, esas itibariyle, yumuşak andezittir. Evlerin sert tabanları sıkıştırılmış topraktır. N/39-40'daki tek odalı ev son yapı katına aittir. Duvarlarında irili-ufaklı, düzensiz taşlar kullanılmıştır. Odanın içinde, üç duvarı boyunca üç sedir vardır. Odanın içten ölçüsü 4.5x4.5 m, yani, kare şeklindedir. Ev iki safhalıdır. İkinci/geç safhanın duvar taşlan, eski safhanın duvar taşlarına bakınca, çok iridir. Bu ev aynı çağın, yani, Demir Çağı'nın alttaki daha eski yapı katına ait olan bir binasının enkazı üstüne kurulmuştur. N/39-40'daki bu eski binanın temelleri ufak taşlarla inşa edilmiştir. O-P/38-39 alanında duvarları 10.09 m, 10.3 m ve 9.95 m derinlikte görülen üç ayrı binanın duvar parçaları da alttaki eski yapı katına aittir. Hatta, P/39'daki küçük duvar parçası ikinci yapı katının eski safhasına ait olabilir. O/39-40'daki yapının, yalnız batı yönü açığa çıkarılmıştır. Bu evin dört basamaklı taş merdiveni iyi korunmuştur. Daha geniş olan duvarları düzenli taşlarla örülmüştür. Çatıyı taşıyan ağaç direklerin düzenli taş kaideleri odanın tabanı üstündedir. Odanın kuzey duvarı dibinde, içleri külle dolu, iki tandır vardır. nn-oo/13-15'deki dikdörtgen planlı evin iki odası iyi korunmuştur. 9x7.5 m ölçüsündeki oda L şeklindedir. 4.8x4 m ölçüsündeki küçük odanın kapısı batıya bakmaktadır. Evin dışında, kuzeybatı köşesindeki küçük bölme (1.8x0.8 m) merdiven kaidesi olmalıdır. Taş duvarları taban seviyesinden itibaren 1 m yüksekliği korumaktadır. Duvarlarındaki iyi işlenmiş taşlar, daha eski yapılardan alınmıştır. Her iki ev de Demir Çağı'nın eski yapı katına aittir. Burada geç yapı katı yoktur. Kültepe'de ilk yapı katının iki safhalı olduğu anlaşılmaktadır. Bunu parça halindeki duvarların varlığından öğreniyoruz. Fakat, tahribat bu evrelerin detaylı araştırılmasına engel olmuştur. Yalnız, geç evre yığıntılarında bulunan çanak çömlekler, özellikle, geyik tasvirli kraterler bu safhanın daha çok Alişar'da 4 cM ve 4 bM katlarıyla parallel olduğu düşündürmüştür. Bu bakımdan ilk ve geç evrenin MÖ 9. yüzyılın ortasından MÖ 7. yüzyılın ortasına kadar devam ettiği düşünülmektedir. Son yapı katının yığıntıları, özellikle, MÖ 7. yüzyılın sonu ile 6. yüzyılın ilk yarısına yerleştirilmektedir. İki yapı katından hiç birinde Kültepe'nin siyaset ve kültür merkezi olduğunu gösteren her hangi bir belge bulunmamıştır. Yukarıda da belirtildiği gibi, Kültepe'de kabartmalarla süslü anıtsal saraylara, tapınaklara rastlanmamıştır. Boyalı çanak çömlek dışında, burada özel değeri olan hangi bir sanat eseri ele geçmemiştir. Buna rağmen, Kaniş'in bu çağda da önemli yapılara sahip olduğu düşünülmüştür. Kabartmalı bazalt ortostat parçaları Kültepe'de duvarları kabartmalı taş levhalarla süslü büyük binaların varlığını ortaya koymaktadır. |
Kalıntılar: |
Yorum ve tarihleme: |