©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi
|
|
|
|
Eskiyapar |
|
Çizimler için tıklayın... |
Fotoğraflar için tıklayın... |
Türü:
|
Höyük |
Rakım:
|
870 m |
Bölge:
|
Karadeniz |
İl:
|
Çorum |
İlçe:
|
Alaca |
Köy:
|
Eskiyapar |
Araştırma Yöntemi:
|
Kazı |
Dönem:
|
İTÇ III |
|
|
|
Yeri: Çorum il merkezinin güneyindeki Alaca İlçesi'nin 6 km batısında; Eskiyapar Köyü'nün bulunduğu yerdedir. 1983-84 yıllarında köy buradan taşınarak höyüğün üstü temizlenmiştir. |
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Yörenin büyük höyüklerinden birisidir. 13 m yüksekliğinde; 350 m çapındadır. Hüseyinabad Ovası'nda çevresi sulak bir alanda bulunmaktadır. 2010 yılında yeniden başlayan çalışmalarda ovadan yüksekliği 11-14 m, en yüksek noktasının kot değeri 960 m, çapı doğu-batı yönünde 280 m, kuzey-güney yönünde 320 m olarak ölçülmüştür [Sipahi 2012:515]. Eskiyapar Höyük, çevresindeki Alaca Höyük, Boğazköy ve Ortaköy gibi önemli Hitit merkezleri ile coğrafi yönden bütünlük sağlamakta olup üçünün ortasındaki bir kavşak noktasındadır [Sipahi 2012:1]. |
Tarihçe: |
Araştırma ve Kazı: 19. yüzyılın ilk yarısında Eskiyapar'dan bahsedenlerden biri W.J. Hamilton'dır. H.H. Von der Osten, Eskiyapar'ı "Altıyapan" olarak tanımlar. J.G.C. Anderson, 1903 yılındaki çalışmasında Eskiyapar'ı konu almıştır. Köyden iki mil taşının daha önce götürüldüğünü anlatır ve Eskiyapar'ı antik Karissa olarak lokalize etmek ister. J. Garstang'da 1926'daki yayınında bu çevreden bahsetmiştir [Sipahi 2012:515]. İlk olarak 1945 yılında E. Akurgal tarafından sondaj niteliğinde kazılmıştır. Daha sonra Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde müdürlük görevini yapan R. Temizer yönetiminde 1968 yılından itibaren 1982 yılına kadar bilimsel kazıya devam edilmiştir. 1991-1992 yılında; Çorum Müzesi adına İ. Ediz yönetiminde höyüğün kuzey kesiminde bir kazı daha yapılmıştır [Ediz 1994:109]. Son kazıda İTÇ tabakalarına inilmemiştir. 2010 yılında T. Sipahi yönetiminde yeni dönem kazıları başlamıştır. |
Tabakalanma: E. Akurgal'ın yaptığı sondaj çalışmasında Eskiyapar'ın Pazarlı ve Alacahöyük'te temsil edilen medeniyetlere sahip olduğu vurgulanmıştır [Sipahi 2012:515]. Höyüğün üst kısmında İlk Tunç Çağı yerleşmesinin üstünde; Bizans; Roma; Galat; Frig; Orta ve Son Tunç Çağı'na tarihlenen 4 tabaka saptanmıştır. Tepenin en büyük yerleşmesinin Hitit İmparatorluk ve Eski Hitit Dönemi'nde olduğu anlaşılmıştır. Alttaki 5. ve 6. tabaka ise İlk Tunç Çağı'na konmaktadır. W. Orthmann; İlk Tunç Çağı'na ait en az üç tabakanın olduğunu belirtmektedir. Bu çağdan daha da eski tabakaların olduğu da tahmin edilmektedir. 2010 yılında yeniden başlayan kazılarda Çorum Müzesi'nin yaptığı kazının alt seviyelerine inilmiş ve 6 mimari seviye tespit edilmiştir. Tarla seviyesine yakın noktada son Hitit mimari tabakası ortaya çıkarılmıştır. Tespit edilen Hitit kültür katındaki mimari tabakalar Eski Hitit ve Orta Hitit ağırlıklıdır. Orta Hitit tabakası Demir Çağı tarafından tahrip edilmiştir. En üst seviyede bir Roma mezarı kalıntııs ve çok zayıf Hellenistik Dönem döşeme ve temel izleri mevcuttur [Sipahi 2012: 517]. ÔA' açmasındaki 2010 sonuçlarına göre; Hitit çağında Hitit yerleşim katmanlarının kuzey kesiminde yoğunlaştığı; Demir Çağı'nda bugünküne göre daha küçük bir höyüğün var olduğu; Frig Devri yerleşmesinin höyük üzerinde ağırlıklı olarak güney, batı ve doğu kesimlere doğru yoğunlaştığı; bunların üzerine Hellenistik yapıların ve sonra gelen kültürlerin oturduğu; böylece Eskiyapar Höyük'ün günümüzdeki görüntüsüne ulaştığı anlaşılmıştır [Sipahi 2012:518]. |
Buluntular: Mimari: İlk Tunç Çağı'ndaki yerleşmenin bir kent hüviyeti taşıdığı belirtilmektedir [Özgüç-Temizer 1993:614]. Buradaki İlk Tunç Çağı tabakalarından orta ve son evrenin daha sistemli kazıldığı görülmektedir. Çanak Çömlek: Depo buluntusundaki çömlek kırmızı yüzey renkli olup; astarlı ve açkılıdır. Düğme çıkıntılıdır. W. Orthmann tarafından verilen bilgiye göre; çanak çömlek endüstrisi Alacahöyük İTÇ tabakalarında bulunanların aynısıdır. Kırmızıdan kahverengimsi renge kadar değişen astarlı mallar çoğunluktadır. Yalnız kırmızı ya da siyah astarlı kaplar da mevcuttur. Biçimlerde huni ağızlı; küt ağızlı büyük testiler ve çeşitli tipte kaplar bulunmaktadır. Siyah astarlı küçük testinin tam benzeri Alacahöyük'te ele geçmiştir. Meyvalık ayağına ait bir parçanın höyükte Kalkolitik Çağ yerleşmesinin varlığına işaret ettiği söylenmektedir. 2010 yılında yeniden başlayan kazılarda ÔA' açmasında 6. seviyede İTÇ çömleklerine ulaşılmıştır. Bunlar Çorum Resuloğlu Hatti mezarlığının üst safhasında, Boyalı Höyük'te de bulunan İTÇ III sonuna tarihlenen tiplerdir [Sipahi 2012:518]. 2011 kazılarında kuzey yönünde yapılan kazılarda ova seviyesinin altına inildiğinde İTÇ malzemesi yoğunlaşmış, bazı in situ parçalara da rastlanmıştır [Sipahi 2012:1-2]. Depo Buluntuları: Kazı başkanı tarafından hazine olarak tanımlanan iki depo buluntusu İlk Tunç Çağı III. evrenin son safhasındaki bir yapıda; aynı odanın içinde ama farklı yerlerinde; taban altında bulunmuştur. Büyük hazine olarak tanımlanan A hazinesi çok sayıda eser barındırırken; B hazinesi ise ancak birkaç yapıt ihtiva etmektedir. Bu hazineler yapı büyük bir yangınla tahrip olmadan önce olasılıkla tehlikeli bir durum üzerine evin sahipleri tarafından yapının tabanında çukur açılarak içine dikkatle saklanmıştır. A hazinesi mekanın ortasında; B hazinesi ise bir duvarın yakınında taban seviyesinden yaklaşık 25-30 cm derinlikte ortaya çıkmıştır. A ve B hazinesinin küçük buluntuları tek kulplu bir çömlek içine konarak yerleştirilmiştir. B hazinesinin içine konduğu çömlek kırık ve dağılmış olarak ortaya çıkmıştır. A hazinesinin çömleği ise tümdür [Özgüç-Temizer 1993:şek.43]. A hazinesindeki iki gümüş kadeh; gümüş uzun saplı tava; gümüş kase ve elektrondan tören baltası; tek kulplu çömleğin üstüne ve yanına yerleştirildikten sonra toprakla örtülmüştür. Altın küpeler; altın bilezik ve gerdançe; altın; gümüş ve akik boncuklar; altın giysi iğnesi vd. bu tek kulplu çömleğin içine konulmuştur. Bir altın iğne ile bir gümüş kadeh çömleğin altında ortaya çıkmıştır. B hazinesinde ise tümü kuyumcu örnekleri olan kıymetli nesneler bulunmuştur. Bunlar; bir adet altın iğne; başı kaya kristalinden iki adet gümüş iğne; bir adet altın iki adet gümüş küpe; bir adet gümüş bilezik yine bir tane gümüş bilezik parçası; çoğunluğu altın ve gümüş çok azı dağ kristalinden ve akikden yapılmış boncuklardır. |
Kalıntılar: |
Yorum ve tarihleme: Depo buluntularının bu çok kıymetli eserleri; T. Özgüç ve R. Temizer tarafından ayrıntılı bir şekilde; Anadolu'nun diğer İlk Tunç Çağı buluntuları ile karşılaştırılarak bilim dünyasına tanıtılmıştır [Özgüç-Temizer 1993:614-628]. İçlerinde sepet; ay; hayvan başı biçimli küpeler çağın kuyumcularının ürettikleri mükemmel örneklerdir. Kült nesnesi veya idareci sınıf simgesi olarak tanımlanan dörtlü spiral boncuklar yine bu definelerin tarihlenmesi büyük rol oynamaktadır. Bunların benzerleri Arslantepe VIA tabakasında ve İkiztepe'de Tepe III mezarlığında tunçtan yapılmış olarak bulunmuştur. Troya'da A; D ve J hazinelerinde; Poliohni'de de aynı tip boncuklar ele geçmiştir. Elektron balta; minyatür gümüş Suriye tipi şişe (7.3 cm yüksekliğinde); omfaloslu gümüş kase; gümüş kadehde biçimsel özellikleri ile tarihleme amacıyla yapılan karşılaştırmalarda önemli rol oynamaktadır. Suriye tipi şişelerin çanak çömlekten yapılmış örnekleri; ölü armağanı olarak mezarlarda ortaya çıkmıştır. Eskiyapar şişesi; minyatür boyutu ile olasılıkla dinsel amaçla kullanılmıştır. Eskiyapar buluntularının çoğunluğu Troya ile ilişkilidir. İçlerinde uzun saplı olup sap kısmı kayıp olan elektron tavanın (kap kısmının çapı 7.9 cm) benzerleri yalnız Troya'da ve Troad yöresinde bulunmuştur. Eskiyapar'ın minyatür tavası tipin İç Anadolu Bölgesi'ndeki şimdilik tek örneğinidir. Gümüş kadehlerin benzerleri de İç Anadolu Bölgesi yerine Troya'nın A hazinesinde görülmektedir. Deniz kabuğu biçimli gümüş kepçe [Özgüç-Temizer 1993:şek.49] ise şimdilik yalnız Eskiyapar'a özgüdür. Elektron'dan sap delikli baltanın benzerleri Kuzey Kapodokya ve Karadeniz'in güneyindeki yerleşme yerlerinden gelmektedir. Benzerleri arasında en uzun örnek olan sap delikli balta ise kesinlikle tören baltasıdır. Özgüç ile Temizer; tüm bu bilgilerin ışığında Eskiyapar hazinelerini ve bunların bulunduğu tabakayı; MÖ 3. bin yılın son iki yüzyılına (2.200-2.000) koymayı teklif etmektedir. Definenin batı ve güneydoğu ile olan ilişkileri; hem deniz hem de kara ticaretinin daha MÖ 3. bin yılında Anadolu'da yoğun bir şekilde başlamış olduğu ve Eskiyapar'ın bünyesinde belki bir kent başkanını barındırdığı ileri sürülebilir. Bu kadar zengin bulgular ancak yöresel ticareti elinde tutan ya da kontrol eden bir beye ait olabilir. Olasılıkla kente yapılan bir hücum sonucunda kentin düşmesi; sahiplerinin belki ölmesi; bu hazinelerin binlerce yıl; bu yıkık yapının altında unutulmasına yol açmıştır. |