![]() |
Arşiv |
|
|||||||
TARİH TEMİZLENDİ Kocaeli Valiliği'nin restore ettirdiği eski Gar Binası önündeki alana Fuar'dan taşınan ve yaklaşık bir ay önce kimliği belirsiz kişiler tarafından siyah boya ile kirletilen tarihi eserler temizlendi. İzmit'in yeni müze alanı olarak düzenlenecek bölgedeki yaklaşık 100 civarındaki tarihi heykel ve taşların tümünün temizlenmesi işleminde de artık sona yaklaşıldı. Tarihi eserlerin temizlik ihalesini İstanbullu İKS isimli firma kazanmıştı. Çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı restorasyon ve Konservasyon Merkezi laboratuarında görevli Uzman Heykeltıraş Ali Osman Avşar da baştan sona takip ediyor. Avşar, İzmit Müzesi'nin çok değerli parçalara sahip olduğunu, teşhir amacıyla bunların tamamının temizlendiğini söyledi. Temizlik çalışmasında hafif kimyasal maddeler ve su kullanılıyor. Açık alandaki eserlerden sonra aynı ekip saatçi Ali Konağı ve Av Köşkü'ndeki tarihi parçaların da temizliğini yapacak. Özgür Kocaeli, 28.07.2006 |
![]() |
||||||
![]() |
METRO KAZISINDAN KİLİSE KALINTISI ÇIKTI Marmaray, metro ve hafif metronun bütünleşeceği Yenikapı Metro İstasyonu alanındaki arkeolojik kazılarda bu kez de 'sahil kilisesi kalıntısı' ortaya çıktı. Çalışmalarda daha önce de sur, gemi, iskele kalıntılarına rastlanmıştı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş dün arkeolojik kazı çalışmalarını inceledi. Topbaş, kazılarda rastlanan bulguları yapılacak müzede değerlendirmeyi arzuladıklarını söyledi. Milliyet, 28.07.2006 |
||||||
YENİKAPI'DA BULUNAN ARKEOLOJİK ESERLER İÇİN METRO İSTASYONUNA MÜZE YAPILACAK İstanbul, 'içinden metro geçen müze'ye kavuşuyor. Yenikapı'da yapımı süren metro istasyonu, ortaya çıkartılan tarihi kalıntılar için “metro-müze” haline getiriliyor. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü denetiminde yürütülen kazılarda 4 adet Bizans döneminden kalma batık gemi kalıntılarına rastlandı. Müze Müdürü Doç. Dr. İsmail Karamut, arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan eserlerin Bizans ve Osmanlı dönemine ait olduğunu söyledi. Kazılar için 2 milyon YTL harcadıklarını ifade eden Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “Bulunan bu gemiler ve taşınmaz varlıklar için müze kurulması kararını çok olumlu karşılıyoruz. Arzumuz da buydu.” dedi. Başkan Topbaş, Atina Metrosu'nda olduğu gibi Yenikapı Metro İstasyonu'nda da müze yapılacak olmasının İstanbul turizmi açısından önemli olduğunu söyledi. Tüm kazılar, Koruma Kurulu onayı ve Arkeoloji ve Müzeler Müdürlüğü denetiminde yapılıyor. Çalışmaları Büyükşehir Belediyesi'nce yürütülen metro istasyonu, Ulaştırma Bakanlığı'nın Marmaray projesinin yaklaşık 500 metre yakınında sürüyor. Yapı sınırı boyunca ortamın su geçirmesini önlemek amacıyla 620 adet kazıktan 230 adedinin foraj ve betonlaması müze elemanları denetiminde devam ediyor. İstasyona 650 araçlık 3 katlı kapalı otopark inşa edilecek. 219 personelin çalıştığı istasyonun yapı alanı ise 21 bin 600 metrekare. Başkan Topbaş, Yenikapı Metro İstasyonu yapımı sırasında çıkarılan arkeolojik bulguları basın mensuplarıyla birlikte gezdi. İstanbul'un ulaşım problemini çözmek için en önemli toplu taşıma aracı olan raylı sistem geliştirmeye çalıştıklarını aktaran Topbaş, öncelikli hedeflerinin yüzde 90'ı metro olan 500 kilometrelik raylı sistemi şehre monte etmek olduğunu söyledi. İstanbul'un raylı sistem ağının en can alıcı noktasını kuzey-güney aksı ile doğu-batı aksının Yenikapı'da buluşması olduğunu ifade eden Başkan Topbaş, “Bin yıllık olduğu tespit edilen bulgular, kentin tarihi zenginliğidir. İstanbul'un dünyaya yansıması açısından bu istasyon çok önemli bir özellik arz edecektir.” diye konuştu. Tarihî bulguların çıkarıldığı yerde müze kurulacak olması nedeniyle, metro, kalıntıların altında inşa edilecek. Yenikapı İstasyonu'nun projesinde bazı tadilatlar yapıldığını aktaran Topbaş, bu nedenle inşaatın biraz gecikebileceğini söyledi. “Ancak buradaki ana istasyonun gecikmesine tünelde, yerin 30 metre altında bir başka istasyonla çözüm bulacağız.” diyen Büyükşehir Belediye Başkanı, “Kuzey-güney hattındaki Darüşşafaka-Yenikapı Metro inşaatımız büyük bir hızla devam ediyor. 2008 sonu 2009 başı gibi devreye almak istiyoruz.” dedi. Başkan Topbaş, kazı çalışmasının İstanbul Üniversitesi başta olmak üzere İstanbul'daki üniversiteler için de arkeolojik anlamda önemli bir tatbikat alanı da olduğuna dikkat çekti. Arkeolojik kazının bir an önce neticelendirilmesini arzu ettiklerini anlatan Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş, şunları kaydetti: “Arkeolojik kazılar hepimizin bildiği gibi birazcık zahmetli ve süreli işlerdir. Ama şunu ifade etmek isterim ki, bu yapılan hızlı çalışma belki dünyada nadir örneklerden biridir. Çok hızlı mesafe alınıyor.” Büyükşehir Belediyesi'nin bugüne kadar arkeolojik kazılara 2 milyon YTL harcadığını vurgulayan Başkan Kadir Topbaş, 'kazı çalışmalarının Marmaray'ı ne kadar geciktireceğine' ilişkin soruya da şu cevabı verdi: “İstasyonun gecikmesi söz konusu olabilir, orada bir endişemiz var. Biz bunu bir şekliyle tünelde, yerin 30 metre altında çözeceğiz. 30 metre alttan geliyoruz. Çıkış ağızlarında bize problem getirebilir endişemiz var.” dedi. Zaman, Haber: Ali Kuş, 28.07.2006 |
|||||||
![]() |
KANATLI DENİZATI UŞAK'IN SİMGESİ Uşak Arkeoloji Müzesi'nde sergilenirken sahtesiyle değiştirilerek çalınan Karun hazinelerinin en değerli parçası Kanatlı Denizatı Broşu, kentin simgesi oldu. Uşak Belediye Başkanı Mesut Apaydın'ın testi toprağından benzerini yaptırttığı broş, Uşak Kent Konseyi'nin de simgesi olarak seçildi. Ayrıca yeni kurulan ve ÖSYM'nin tercih formlarında yer alan Uşak Üniversitesi'nin de simgesinin kanatlı deniz atı olması için öneri götürüleceği öğrenildi. Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Uşak Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adnan Şişman, gazetecilere yaptığı açıklamada "Altın broş ilimizden çıkarılan bir eserdir. Çalınmış olsa bile biz ona sahip çıkacağız" dedi. Hürriyet, 28.07.2006 |
||||||
İŞPORTACILAR, AVLUDAN ATILINCA TURİSTLER SULTANAHMET'İN GÜZELLİĞİNİ KEŞFETTİ Uzun yıllar seyyar satıcıların işgaline uğrayan Sultanahmet Camii avlusuna Eminönü Emniyet Müdürlüğü el koydu. Hergün cami çevresinde görevlendirilen polisler, seyyar satıcılara göz açtırmıyor. Bazı günler sayıları 100'e ulaşan seyyar satıcılar, kendilerini engellemek isteyen zabıtaları dövmüştü. Müftülük, Turizm Kültür İl Müdürlüğü ve turist rehberlerinden gelen şikayetlerin artması üzerine Emniyet, bölgedeki önlemlerini artırdı. Polisin ısrarlı takibi sonucunda iki haftadır mesai saatleri içerisinde kartçılar dahil hiçbir seyyar satıcı cami avlusuna giremiyor. Eminönü Müftüsü Muharrem Bilgiç, Sultanahmet Camii'nde hayatın mesai saatiyle sona ermediğine dikkat çekerek, polislerin akşam saatlerinde de durmasını istiyor. Türkiye Rehberler Birliği (TUREB) Başkanı Şerif Yenen ise, alınan önlemlerin sadece cami avlusuyla sınırlı kalmamasına dikkat çekti. Yenen, “Bölgedeki hanutçusundan kartçısına, şerbetçisinden sağlıksız gıda satanlarına kadar ilkel görünümlü her şey önlenmeli.” çağrısını yaptı. Sultanahmet Camii, her yıl binlerce yerli ve yabancı konuk tarafından ziyaret ediliyor. Özellikle Ramazan aylarında camideki ziyaretçi trafiği daha da artıyor. Türkiye'ye gelen konuk devlet adamları da Sultanahmet'i görmeden ülkelerine dönmüyor. Ancak turizmin gözbebeği bu çevre, zaman zaman işportacıların işgaline uğruyor. Seyyar satıcılar, turistlere ürün satabilmek için her yolu deniyor. Baskılardan bunalanlar da çareyi camiyi terk etmekte buluyor. Belediyeden müftülüğe, cami derneğinden turizmcilere kadar herkesin şikayetçi olduğu fakat bir türlü önlenemeyen cami avlusundaki işportacıları ancak polis temizleyebildi. Görevlendirilen 15 polis, iki haftadır cami avlusunda sürekli nöbet tutuyor. Mesai saati boyunca işportacıları cami avlusuna sokmayan polis, turist ve ziyaretçilerin taciz edilmesini önlüyor. Kartçılar ancak mesai saatinin bitiminde cami avlusuna girerek satış yapmaya çalışıyor. ![]() İstanbul Turizm Kültür İl Müdürü Ahmet Emre Bilgili, cami avlusundaki kartçı kargaşasını sürekli ilgili makamlara ileterek önlem alınmasını istediğini belirtti. Kartçılarla köşe bucak kovalamaca oynayan turistlerin camiyi rastgele gezdiğini kaydeden Bilgili, “Oysa İstanbul'u ve tarihi mekanları gezen turistlerin ziyaretinde düzenlilik olmalı. Gelen misafire güven vermeliyiz.” dedi. Önlemlerin devamlılık arzetmesini isteyen Bilgili, gelen turistin güvenliğinden sadece görevlilerin değil herkesin sorumlu olduğunu dile getirdi. Müftü Muharrem Bilgiç de son günlerde alınan önlemlerin yerinde olduğunu, ancak mesai saati ile sona ermemesi gerektiğini söyledi. Sultanahmet civarındaki hareketliliğin yatsı namazına kadar devam ettiğini anlatan Bilgiç, “Önümüzde Ramazan ayı var. Sürekli ziyaretçi akını yaşanıyor. Mesai saatleri sonunda da kontroller devam etsin.” isteğinde bulundu. Türkiye Rehberler Birliği (TUREB) Başkanı Şerif Yenen ise konuya temkinli yaklaşıyor. Alınan tedbirlerin devamlı olmasını isteyen Yenen, “Bu sıkıntı, 30-40 yıldır devam eden bir problem. Turistlerin arasında polis ve zabıtanın kovalamaca oynaması ilkel bir görüntü. Önlemlerin sadece bir mekanda alınması da yeterli değil. Turistlerin uğradığı her yerde bu önlemler alınmalı.” diyor. Turistlerin rağbet gösterdiği bir başka mekan olan Eminönü Meydanı da uzun yıllar seyyar satıcılardan geçilemiyordu. Büyükşehir ve Eminönü Belediyelerinin kararlı çalışmaları ile işportacılardan temizlenen meydanda şimdi vatandaşlar daha rahat geziyor. Zaman, Haber: Mükremin Albayrak, 28.07.2006 |
|||||||
KAVUŞTULAR Osmaniye'nin Düziçi İlçesi'nde 13 Haziran'da kimliği belirlenemeyen kişilerce çalınan, ünlü halk ozanı Karacaoğlan'ın heykelindeki sazın yenisi yapıldı. İlçeye bağlı Farsak Köyü'nde doğduğu iddia edilen ünlü halk ozanının heykelinden çalınan saz için belediye seferber oldu. Heykeli yapan firmaya yeniden sipariş edilen saz, yerine monte edildi. Düziçi Belediyesi Basın Sözcüsü Dursun Yeşiloğlu, "Umarız dünyanın sahip çıktığı ünlü ozanımızın kıymeti bilinir ve heykeline bir daha saygısızlık yapılmaz. Karacaoğlan bizimdir ve 'Ben Düziçiliyim' diyen herkesin de ona sahip çıkması gerekir" dedi. Hürriyet, 28.07.2006 |
![]() |
||||||
TARİHİ YARIMADADA YENİ BİR ADRES VAKIF HAN 94 YIL SONRA OTEL OLDU İstanbul Eminönü'nde Doğubank'ı geçtikten hemen sonra eski Vakıf Han yerine artık bakımlı bir otel yükseliyor. Bugün World Park Hotel'in bulunduğu bina, 1912 yılında dönemin tanınmış mimarlarından Kemalettin Bey tarafından 4. Vakıf Han olarak inşa edildi. I. Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul'u işgal eden Fransız kuvvetlerinin silah deposu olarak kullanıldı. Daha sonra han ve ticaret borsası olan 4. Vakıfhan, son yıllarda iyice köhneleşmiş ve kaderine terk edilmişti. 2000'de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ihaleye çıkarıldı. İhaleyi aylık 487 bin YTL ile alan Gap-San Eserler AŞ, binayı restore etti ve 29 yıllığına kiraladı. Diyarbakırlı üç işadamı tarafından gerçekleştirilen projenin mimarı, aynı zamanda şirketin ortağı olan Sedat Eser. Proje, 15 ayda yaklaşık 15 milyon Euro'ya tamamlandı. Hürriyet Cuma, Haber: Duygu Başaran, 28.07.2006 |
|||||||
![]() ![]() |
HALKİDİKİ'DE MESOPITHECUS KAFATASI Selanik, Aristotelion Üniversitesi Jeoloji Bölümü tarafından bildirildiğine göre, geçtiğimiz Salı günü kuzey Yunanistan'ın Halkidiki bölgesinde, Kassandra yarımadasında bulunan Kryopigi'nin çam ağaçları ile kaplı yamaçlarında bulunan bir Mesopithecus kafatası, insanoğlunun evrimine önemli bir ışık tutacak. Aristotelion Üniversitesi jeoloji profesörü Evangelia Tsoukala'ya göre, 5-7 milyon yıllık kafatası, fosilizasyon sırasında oluşan deformasyondan, yanında bulunan ve koruyucu kalkan görevini yapan iki küçük taş sayesinde kurtulmuş. Üst Miyosen Dönem'de yaşamış olan Mesopithecus'lar, yaklaşık 1.30 cm boyunda, primatların Cercopithecidae ailesine ait, kuyruklu maymun türü yaratıklardı. Bunlar, günümüzde Hindistan'da yaşayan uzun kuyruklu langur maymunlarına morfolojik çok benzemekte idiler. Bulgaristan'daki Trakia Üniversitesi'nden paleoantropolog Antonis Bartsiokas'a göre kafatası, 2003'de Endonezya'nın Flores Adası'nda, Liang Bua Mağarası'nda bulunan ve 18.000 yıl önce yaşamış Homo Floresiensis kafatası ile aynı ölçülere sahip. Üniversitenin Jeoloji Bölümü Tirolyen döneme ait fosilleri 1998'den beri araştırmakta. Daha önce de sadece 1.20 cm yüksekliğinde olduğu bilinen, her ayağında üç toynağı olan tarihöncesine ait bir at türü, Hipparion'un fosilleşmiş dişleri bu bölgede aynı ekip tarafından bulunmuştu. Yunanistan'da, daha önce Makedonya'daki Axios Vadisi'nde, Vathylakkos yakınlarında ve Attika'da Maramena'da Mesopithecus fosilleri bulunmuştu. Athens News Agency, Der: Ali Yamaç, Foto: ANA-AP 27.07. 2006 |
||||||
ANTİK KENTTE KAZILAR BAŞLADI Bursa, Mustafakemalpaşa'ya bağlı Üçkurnalı Melde Bayırı mevkiinde bulunan Miletepolis Antik Kenti'nde kazı çalışmalarının tekrar başladığı bildirildi. Bursa-Balıkesir arasında yapımı devam eden duble yolun, Üçkurnalı mevkiinde bulunan sit alanı içinden geçmesi nedeniyle geçtiğimiz yıl başlayan çalışmalar, 2005 Kasım ayında hava şartları nedeniyle durdurulmuştu. Geçtiğimiz hafta Kosova rampası ile Üçkurnalı mevkii arası duble yol çalışmalarının başlaması üzerine Miletepolis Antik Kenti'nde kazılar 8 ay sonra yeniden başlatıldı. Önceki gün başlayan kazı çalışmaları, Bursa Müzeler Müdürlüğü yetkilileri nezaretinde 25 kişilik kazı ekibiyle yürütülüyor. Kazı ekibi, çalışmalarını sit alanı içinden geçen duble yol güzergahı boyunca toprağın ana zeminine inene kadar sürdereceklerini açıkladı. Duble yolun Melde Bayırı'ndan geçip geçmemesi ise kazı çalışmaları sonunda Bursa Müzeler Müdürlüğü tarafından vereceği raporla netlik kazanacak. Yeni Bursa, 27.07.2006 |
![]() |
||||||
![]() |
TARİHİ ESER OPERASYONU Batman Valiliği'nden yapılan açıklamaya göre, Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince yapılan çalışmalarda, bazı kişilerin tarihi eser bulundurduğu bilgisine ulaşıldı. L.B., K.D. ve T.A isimli şahıslara yönelik yapılan operasyonda; şahısların üstlerinde, otolarında, evlerinde ve iş yerlerinde yapılan aramada 4'ü altın 5 adet sikke ile 6 adet çeşitli küçük objeler olmak üzere toplam 11 parça tarihi eser olduğu değerlendirilen obje ele geçirildi. Haklarında 2863 sayılı kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanununa muhalefet suçundan tahkikat yapılan şahıslar, çıkarıldıkları adli mercilerce serbest bırakıldı. Batman Gazetesi, 27.07.2006 |
||||||
KARUN ZANLILARI TUTUKLANDI Uşak Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen Karun Hazinesi'nin en değerli parçaları arasında bulunan Kanatlı Deniz Atı görünümlü Altın Broşun sahtesiyle değiştirildiği iddialarının ardından dün akşam saatlerinde İstanbul'da gözaltına alınan 2 kişi, soruşturma kapsamında Uşak'ta çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı. Uşak Müzesi'nde sergilenen Karun Hazinesi'nin en değerli parçaları arasında bulunan Kanatlı Deniz Atı görünümlü Altın Broşun sahtesiyle değiştirilmesi olayıyla ilgili soruşturma sürüyor. Karun davasında firari olarak aranan Ahmet D. ve Suat Y., dün akşam saatlerinde İstanbul'da yurt dışına kaçmak üzere hazırlık yaptıkları sırada sahte kimlik ve sahte pasaportla yakalanarak gözaltına alındı. Şahıslar daha sonra bugün sabah saatlerinde Uşak'a gönderilmiş ve sorgulamalarının ardından akşam saatlerinde mahkemeye sevk edilmişti. Olaya karıştıkları iddia edilen ve haklarında gıyabi tutuklama kararı bulunan Suat Y. ve Ahmet D., bugün akşam saatlerinde çıkarıldıkları Uşak Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanarak Uşak E Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Davayla ilgili olarak daha önce firari olarak aranan ve olaya karıştıkları iddiasıyla savcılık tarafından haklarında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet ve zimmet suçlarını işledikleri gerekçesiyle 25'er yıl hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. Olayla ilgili soruşturma devam ederken, bugün tutuklanan 2 şahısla birlikte Karun davasında tutuklananların sayısı 7 kişi oldu. Olayla ilgili olarak ayrıca soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve tutuklanan 5 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış ve halen firari olan Oğuz S. hakkında da gıyabi tutuklama kararı çıkmıştı. Olayla ilgili davanın ilk duruşması ise 7 Eylül 2006 tarihinde yapılacak. Uşak Kent Haber, 27.07.2006 |
![]() |
||||||
![]() |
SÜLEYMANİYE'YE EL DEĞMEDİ Kütahya, Karaman, Ankara Kaleiçi, İstanbul Fatih, Zeytinburnu, Ayvansaray, Tuzla, Süleymaniye. İstanbul'da daha geniş kapsamlı olarak, tarihi yarımada. Bu yerler üç ay önce, Bakanlar Kurulu kararıyla yenileme alanı ilan ediliyor. Tarihi ve kültürel dokusunu koruyarak, yenilenecek yerler. Yenileme görevi, isterse büyükşehir, istemezse ilçe belediyelerine veriliyor. Süleymaniye'yi İstanbul Büyükşehir Belediyesi üstleniyor. Yenileme için bir proje gerek. Nerenin, nasıl koruma altına alınacağı, bu işi kimlerin üsteleneceği gibi pratik sorunların çözümü gerek. İlan edilen alanlar arasında Süleymaniye Dünya Mirası listesinde. Dünyanın gözü, tarihi yarımadanın her karışında ve Süleymaniye'de. Ancak, her zamanki gibi, yine bir sorun var. Yenileme alanı ilan edilmesine rağmen, Süleymaniye'de otoparklar hálá duruyor, inşaatlar hálá devam ediyor, mülkiyet sorunu hálá çözülemiyor, koruma kurulu hálá oluşamıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin eli üç aydır Süleymaniye'ye değmiyor. Hürriyet, Haber: Yalçın Doğan, 27.07.2006 |
||||||
İŞTE İSTANBUL'UN GELECEĞİ! Türkiye'nin megakenti İstanbul'un geleceğini şekillendirecek en önemli imar planı, Büyükşehir Belediye Meclisi'nde geçtiğimiz günlerde oybirliği ile kabul edildi. 500 kent uzmanının çalıştığı İstanbul Metropoliten Planlama Bürosu tarafından hazırlanan ve “İstanbul'un Anayasası” diye sunulan İstanbul Çevre Düzeni Planı, bomboş bir meclis salonunda tartışıldı. Planın oylandığı toplantıya, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'la birlikte çok sayıda meclis üyesi katılmadı. CHP'li meclis üyelerinin de “En kötü plan plansızlıktan iyidir. Eksiklerine ve yanlışlarına rağmen evet oyu vereceğiz” şeklindeki konuşmalarının ardından geçilen oylama sonucu kabul edilen imar planı ilginç detaylarla dolu. İmar planının görüşüldüğü oturumu Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi adına izleyen Yüksek Mühendis Mimar Mücella Yapıcı, yaptığı değerlendirmede, “Yasadışı gelişen İstanbul'un yasadışı planı” tanımlamasında bulundu. İstanbul Çevre Düzeni Planı'nda tartışılması gereken çok nokta olduğunu kaydeden Yapıcı, “Örneğin, İstanbul'un su havzalarındaki talanı zaten görüyoruz. Bu plan eliyle Hadımköy'de belirlenen lojistik merkez, su havzaları eşiğinin içinde kalıyor. Bu çok önemli bir konu. Bir de 'üçüncü köprü yok' deniliyor. Ancak plan haritalarında görüyoruz ki üçüncü köprünün yolları belirlenmiş, bir tek deniz üzerindeki izdüşümü haritaya çizilmemiş” dedi. Çevre Düzeni Planı'nda İstanbul'un bütün kuzey alanlarında “film endüstrileri” gibi birtakım alanların belirlendiğine dikkat çeken Yapıcı, şunları söyledi: “Ekolojik Tarım ve Turizm alanı (ETTA) diye bir alan belirlenmiş ve bütün orman alanlarının içine girmiş bu tanım. Tabii 1/25 binlik planları da beklemek lazım kesin konuşabilmek için ancak yine de dikkat çekici.” Planda, Silivri taraflarında hastane alanları belirlenmesine de değinen Yapıcı, kent içindeki Çapa ve Haseki gibi önemli hastanelerin kaldırılmasının planlandığını hatırlatarak “Burada Tabip Odası'nı da göreve çağırmak lazım. Çünkü kent içinde siz 10 dakika içinde bir tam teşekkülü hastaneye ulaşamazsanız ölebilirsiniz de” uyarısında bulundu. İstanbul Çevre Düzeni planı paftalarında ilgi çekici bir nokta da, İstanbul'un Dünya Mirası listesinden çıkartılmasını gündeme getiren nedenlerden biri olan Tarihi Yarımada Suriçi bölgesinin Haydarpaşa ile birlikte ticaret merkezleri olarak belirlenmiş olması. Ayrıca yoğun tepkiler nedeniyle nasıl özelleştirileceği bir türlü belirlenemeyen Haydarpaşa Gar binası haritalarda bu kez de “tematik müze” olarak gösteriliyor. Ayrıca meslek örgütleri ve bilim insanları tarafından birçok kez tepki gösterilen, “Kartal Merkezi İş Alanı Projesi, Zeytinburnu Hizmet Turizm ve Rekreasyon Alanları Kentsel Tasarım Projesi, Küçükçekmece-Avcılar İç-Dış Kumsal Kentsel Tasarım Projesi” gibi kentsel dönüşüm projeleri Çevre Düzeni Planı'na alınmış. Ayrıca Ömerli Su Havzası'nın ortasında bütün havzayı tahrip eden Formula 1 de yine plana alınmış. Evrensel Gazetesi, 27.07.2006 |
|||||||
HERŞEY DÜLÜK İÇİN Şehitkamil Belediye Başkanı Metin Özkarslı, tarihi ve kültürel mirasların ancak kaybedildikleri zaman değerlerinin anlaşıldığını söyledi. Özkarslı, Dülük köyünde bulunan Dülük Antik Kenti'nde, Şehitkamil Belediyesi, çevre gönüllüleri ve köylülerin yaptıkları temizlik çalışmalarını inceledi. Temizlik çalışmalarının ardından yol ve çevre düzenlemesi çalışmalarını yapacaklarını kaydeden Özkarslı, "Tarihini tam meydana çıkardığımız takdirde Dülük'ün, Gaziantep'e Zeugma kadar turistik değer katacağını inanıyoruz. Buradaki harabeler dünyaca çok iyi tanınıyor, bir Alman profesör burada 5 yıldır çalışmalar yapıyor. Biz de belediye olarak, bu eserleri dünyaya tanıtmak üzere çalışıyoruz" dedi. Dülük köyüne ulaşımı kolayca sağlayacak bir yol çalışması yapacaklarını kaydeden Özkarslı, şunları kaydetti: "Dülük Antik Kenti'nin turizme kazandırılması amacıyla hazırlanan proje uzun vadeli düşünülen bir proje. Her yıl toplanan emlak vergisinin yüzde 10'unu buraya harcamayı planlıyoruz. Ayrıca, yapacağımız çalışmalarda bize destek verecek çevre gönüllüleri ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapmak istiyoruz.'' Özkarslı, kanunen, belediyelerin topladıkları emlak vergilerinin yüzde 10'luk kısmının tarihi yerlere harcama zorunluluğu olduğunu, kendilerinin de emlak vergilerinden elde ettikleri bu geliri Dülük Antik Kenti'nin turizme kazandırılması amacıyla harcamayı planladıklarını belirtti. Bu yıl Dülük Antik Kenti'nin turizme kazandırılması için 1,5 milyon YTL harcamayı planladıklarını bildiren Özkarslı, gerekli çalışmaları yapabilmek amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Anıtlar Yüksek Kuruluna gerekli başvuruları yaptıklarını, başvurunun kabul edilmesi durumunda dünyanın ilk yerleşim yerlerinden biri olarak bilinen Dülük Antik Kenti'nin turizme kazandırılması çalışmalarına başlayacaklarını dile getirdi. "Tarihi ve kültürel mirasların değeri maalesef kaybedildiği zaman anlaşılmaktadır. Zeugma Antik Kenti sular altında kalıncaya kadar dünyanın ilgisini çekmedi'' diyen Özkarslı, Dülük Antik Kenti'nin de bu tür bir talihsizlik yaşamaması için girişimlerde bulunduklarını bildirdi. 28 köyün belediye bünyesinde mahalle statüsü aldığını bunların hepsinde temizlik çalışması yaptıklarını vurgulayan Özkarslı, ancak bu köyler arasında Dülük'ün tarihi ve turistik önemi açısından farklı ve cazip bir yönünün bulunduğunu ifade etti. Gaziantep 27 Gazetesi, 27.07.2006 |
![]() |
||||||
ANTİK ÇÖPLÜK Balıkesir'in Erdek İlçesi'nde Kyzikos Antik Kenti'nde kazı çalışmaları, çöp engeline takıldı. 8 yıl aradan sonra yeniden başlayan kazılara başkanlık yapan Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Nurettin Koçhan, 2500 yıl önce büyük bir uygarlığın yaşadığı Kyzikos Antik Kenti'nde çöp yığınları ile karşılaşınca şaşkına döndü. Kazı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Koçhan, Erdek Belediye Başkanı Hüseyin Sarı'yı arayarak yardım istedi. Başkan Sarı, Erdek'e 5 kilometre uzaklaktaki Kyzikos'a çöp kamyonu göndererek çöplerin temizlenmesi talimatını verdi. Temizlik çalışmalarını kazı ekibi de izleyerek çöp yığınları ile birlikte antik kalıntıların çöplüğe gitmesini önledi. Çöplüğe dönüşen antik kentin temizlenen bölümünde iki gün süren çalışmalarda 12 kamyon çöp toplanırken çalışmalar sürüyor. Erdek Belediye Başkanı Hüseyin Sarı, Erdek ve Kapıdağ Yarımadası'nda çok geniş bir alana sahip olan ve zamanın en büyük yerleşim alanı olarak bilinen Kyzikos Antik Kenti'nin gün ışığına çıkması gerektiğini vurguladı. Sarı "Kyzikos'un gün ışığına çıkarılması sadece bölge için değil ülke turizmi açısından da büyük bir gelişme olacak. Anadolu'daki en önemli kültür miraslarından olan Kyzikos, kültür turizminin yeni merkezi olacak" dedi. Kazı çalışmalarına 8 yıl aradan sonra yeniden başlanan Kyzikos'un Efes Antik Kenti'nen daha büyük olduğunu belirten Kazı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Nurettin Koçhan, kentin mutlaka turizme açılmasını istedi. Yrd. Doç. Dr. Koçhan, Kyzikos'la ilgili şu bilgileri verdi: "Kentin kurucusu Kral Kyzikos MÖ 362 de Arteka'yı (Erdek) ele geçirdikten sonra Kyzikos önemli bir ticaret merkezi oldu. Efes'ten daha büyük olan Kyzikos bölgenin başkentiydi ve antik kent yaklaşık 25 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. Roma İmparatoru Maurelius Quintillus MS 297'de Kyzikos'ta sikke bastırmıştı. `Kyzikos Stateri' yani parası bugünkü Amerikan doları gibi değerliydi ve her şeyin fiyatı bugün Amerikan dolarında olduğu gibi o dönemde Kyzikos Stateri'ne göre belirleniyordu. Bu değerli paraya Bulgaristan'da bile rastlandı. Türkiye'de 3 büyük amfi tiyatro var. Bunlardan biri de Kyzikos'taki yaklaşık 20 bin kişi kapasiteli Kyzikos Tiyatrosu'dur." Vatan, 27.07.2006 |
|||||||
![]() |
1000 YILLIK KİTAPTA İSRAİL'DEN ŞİKÂYET İrlandalı arkeologlar mucize eseri bulunan antik ilahi kitabının sevincini yaşıyor. Bir inşaat işçisinin küreğinin ucuna değerek tesadüfen çıkarılan kitap, İrlanda'da bugüne kadar bulunan erken ortaçağa ait ilk tarihi belge. Uzmanlar 20 sayfalık kitabın MS 800-1000 yıllarından kaldığını tahmin ediyor. Kitap bulunduğu sırada açık olan sayfasında Latince el yazısıyla, 'Psalm 83' adlı ila-hi yer alıyor. İlahide Tanrı diğer milletlerin, İsrail hakkındaki şikâyetlerini dinliyor. Ulusal Müze yöneticisi Pat Wallace, İsrail-Hizbullah arasındaki savaş sürerken böyle bir mesajla karşılaşmalarının da çok şaşırtıcı bir sürpriz olduğunu söylüyor. Radikal, Foto: AP, 27.07.2006 |
||||||
ARKEOLOJİK KAZILARDA ARAŞTIRMA KURTARMA BİRLİKTE YAPILIYOR Farklı uygarlıkların izlerini taşıyan 195 tarihi antik kentin bulunduğu Muğla'da, tarihi gün ışığına çıkartma çalışmaları sürdürülüyor. Muğla Valisi Temel Koçaklar, Karia ve Likya gibi uygarlıklara başkentlik etmiş olan ve bu uygarlıkların izlerini taşıyan tarihi antik kentlerde ve ören yerlerinde kültürel değerlerin gün ışığına çıkarılması için 2006 yılı içinde 11 yerde bilimsel, 7 yerde kurtarma kazısı, 6 yerde ise yüzey araştırmasının yapılacağını açıkladı. Vali Koçaklar açıklamasında, sahip olunan tarihi ve kültürel değerlerin gün ışığına çıkarılmasında, bu değerlerin, ulusal ve uluslararası boyutta tanıtılmasında ve titizlikle korunarak gelecek kuşaklara aktarılmasında, bilimsel ve kurtarma kazılarıyla, yüzey araştırmalarının büyük önem taşıdığını belirtti. Koçaklar, Muğla genelinde, 2006 yılı içinde bir bölümü başlayan, bir bölümü de önümüzdeki günlerde başlayacak olan arkeolojik bilimsel ve kurtarma kazılarıyla, yüzey araştırmalarının yapılacağı yerleri şöyle sıralıyor: Arkeolojik bilimsel araştırmalar Köyceğiz-Kaunos Kazısı, Fethiye-Tlos Kazısı, Fethiye-Letoon Kazısı, Datça-Knidos Kazısı, Yatağan-Stratonikeia Kazısı, Yatağan-Lagina Kutsal Alan Kazısı, Milas-Beçin Kazısı, Milas-İassos Kazısı, Milas-Labranda Kazısı, Bodrum-Gümüşlük Myndos Kazısı. Arkeolojik kurtarma kazıları Muğla-Özlüce Fosil Yatakları Kazısı, Kavaklıdere-Hylarima Kazısı, Yatağan-Alaşar Çatlıbası Kazısı, Bodrum Omurça Mah Kazısı, Milas-Gümüşkesen İ.Ö.O. Bahçesi Kazısı, Marmaris-Yalancıboğaz Kazısı, Datça-Emecik Köyü Apollon Kutsal Alanı Kazısı. Arkelolojik yüzey araştırmaları Muğla-Kentsel Sit Alanı, Milas-İassos Ören Yeri, Milas-Heraklia, Marmaris-Kıran Gölü, Fethiye-Likya Pamfilya, Aydın ve Muğla İlleri Yüzey Araştırması. Haber Ekspres, 27.07.2006 |
|||||||
YAĞMALANAN ANTİK HEYKELİ İADE ETTİLER 3 yıl önce ABD'nin Irak'ı işgali sırasındaki yağmalamalarda yüzlerce değerli arkeolojik eserle birlikte Irak Ulusal Müzesi'nden çalınan Entenema adlı 4000 yıllık kral heykeli Irak hükümetine iade edildi. Mezhep çatışmalarıyla kan gölüne dönen Bağdat'ın güvenliği konusunu görüşmek üzere ABD'ye giden Irak büyükelçisi Zalmay Halilzad ve Irak Başbakanı Nuri El Maliki, paha biçilmez heykeli Washington'da düzenlenen bir törenle aldılar. Nadir bulunan siyah bir taştan yapılmış, kafası kopmuş heykel, 20. yüzyılın başında Irak'ın güneyindeki bir tapınağın yakınlarında yapılan kazı çalışmalarında bulunmuştu. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, kimlikleri açıklanmayan kişilerin geçen yılın sonlarında Amerikalı yetkililere heykelin bulunabileceği yer hakkında bilgi verdiklerini, böylece heykelin geçen mayıs ayında geri alınarak ABD'ye getirildiği ve Haziran ayı başında da gerçekliğinin teyit edildiği belirtildi. Hürriyet, 27.07.2006 |
![]() |
||||||
'LAODİKYA KAZILARI 600 YIL DAHA SÜRER' Denizli merkeze bağlı Eskihisar köyü yakınlarındaki Laodikya'da yapılan kazılarda, antik kentin erzak deposu ile değerli tarihi eserler bulundu. Laodikya Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Celal Şimşek, bu yıl kazılara 15 Haziranda başladıklarını, halen çalışmaların merkezi hamam, Suriye Caddesi, Kuzey Nekropolü, Doğu Bizans Kapısı ve Kuzey Erzak Deposu'nda devam ettiğini söyledi. Laodikya kazılarının eylül ayı ortalarına kadar süreceğini ifade eden Şimşek, “Burası, kendi döneminin önemli ticaret merkezlerinden birisi. Toprak altındaki antik kent, 4 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. Yılda 3 ay çalışmayla Laodikya kazıları 600 yılda biter. Oysa Denizli'de iklim şartları yılın 8-9 ayı kazı yapmaya elverişli. Kazı ödeneğinin artırılması, kazıların hız kazanmasını sağlayacaktır.” diye konuştu. Türkiye Gazetesi, 27.07.2006 |
|||||||
![]() |
RUM EVİ'NE MAKYAJ Çanakkale'de, İstiklal İlköğretim Okulu'nun yan kısmında bulunan ve harabeye dönen tarihi Rum Evi'nin restorasyon çalışmalarına başlandı. Restorasyon projesinin mimarı İsmail Erten, harabeye dönen binadaki restorasyon çalışmalarına başlandığını belirterek, "Bayramiçli işadamı Deniz Çınaroğlu ile eşi bu binayı satın alarak kurtarmak istedi. 1800'lü yılların sonunda yapılan ve eski Rum Evi olarak bilinen bu yer, 130 metrekarelik kapalı bir alan üzerini kurulu. 2 katlı bina olduğu için 260 metrekarelik bir kullanım alanına sahip. Ayrıca yüz metrekarelik de açık bahçesi var. Restorasyon konusundaki hazırladığımız dosyayı Çanakkale Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nda onaylandı.. Restorasyon çalışmaları bütün hızıyla devam edecek. Burayı çocuklara yönelik bir kültür evi olarak düzenleyeceğiz. Çocukların resim, müzik, dans gibi faaliyetlerini yapacakları mekan olacak bu tip tarihi binaların kurtarılarak gelecek nesillere aktarılmasından yanayız. Bunun için de çalışmalarımıza devam edeceğiz" dedi. Gazete Boğaz, 26.07.2006 |
||||||
FATİH CAMİİ'NİN AVLUSUNDA BULUNAN TARİHÎ KÜTÜPHANEDE YANGIN ÇIKTI Fatih Camii'nin avlusundaki tarihi kütüphanede, dış cephedeki restorasyon çalışmaları esnasında yangın çıktı. Sigara izmaritinden çıktığı tahmin edilen yangın, itfaiye ekipleri tarafından büyümeden söndürüldü. Kütüphanede kaç kitabın yandığı açıklanmadı. Edinilen bilgiye göre dün saat 11.00 sularında Fatih Camii'nin avlusundaki tarihi kütüphanede yangın çıktı. Restorasyon çalışmaları sırasında alevleri gören işçiler hemen itfaiyeye haber verdi. Kısa sürede olay yerine gelen itfaiye ekipleri, kütüphanenin kapısını kırarak içeri girdi. Bir grup itfaiye görevlisi ise dışarıdan söndürme çalışmalarını sürdürdü. İki koldan yürütülen çalışmalarla yangın, Fatih Camii ve Fatih Sultan Mehmet'in türbesine sıçramadan söndürüldü. Çevredeki vatandaşların meraklı bakışları arasında söndürülen yangının sigara izmaritinden çıkmış olabileceği belirtildi. Zaman, 27.07.2006 |
|||||||
ANTİK TİYATRO YENİDEN VÜCUT BULACAK Kaş'ta, Hellenistik dönemden kalma 26 basamaklı 4 bin kişilik seyirci kapasitesine sahip doğal kayaya dayandırılmış olan Antik Tiyatro'nun restorasyonu öncesi, röleve için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Yüksek Anıtlar Kurumu'ndan 9 kişilik ekip çalışmalara başladı. Yapılan çalışmalarda en gelişmiş 3D lazer tarayıcısı Riegl aracıyla Rıza Yılmaz başkanlığındaki Ekol Mimarlığa bağlı 9 kişilik ekip, Antik Tiyatro'da 40 derece sıcağın altında yoğun çalışmalarını sürdürüyor. 3 hafta sürecek olan çalışmalar, Hellenislik mabet, Dor uygarlığına ait Akdam Dor Kaya Gömütü, Patara Antik Tiyatro ve Meclis Binası'nda devam edecek. Röleve çalışmaları sonunda toplanan veriler ilgili kurumlara rapor olarak sunulacak. Daha sonra restorasyon çalışmalarına başlanacak. Antalya Kent Haber, 26.07.2006 |
![]() |
||||||
TARİHİN ÜSTÜNE BETON DÖKMÜŞLER Turizmin cennet köşelerinden Didim'e yarım mil uzaklıktaki Panayır Adası'na balık çiftliği kurulması kararı halkı isyan ettirdi. Bölgenin sit alanı ilan edilmesi gerektiğini belirten Didimli'lerin başvuruları üzerine yapılan incelemede, 400 yıllık kilisenin üzerine beton dökülerek tahrip edildiği ortaya çıkarıldı. Ada çevresinde 6 tarihi batık olduğu belirtilirken, anfora parçaları bulundu. Altınkum plajlarına yarım mil uzaklıktaki Panayır (Cennet) Adası'na bir firma tarafından balık çiftliği kurulmak üzere yasal izinlerin alındığının duyulması üzerine harekete geçen Didimli'ler, geçen hafta başlattıkları eylemin ardından dün de Didim Müzesi'ne başvurarak bölgede inceleme yapılmasını istedi. Didim Kültürel Mirası Koruma Derneği Başkanı Mustafa Şentürk'ün daveti üzerine, Milet Müzesi'nde görevli arkeolog Erkan Dede Panayır Adası'na giderek inceleme yaptı. ![]() Mustafa Şentürk ile birlikte ada üzerinde ve etrafında incelemelerde bulunan Arkeolog Dede, adadaki 400 yıllık olduğu tahmin edilen tarihi kilise üzerinde inceleme ve ölçümlerde bulundu. Dede, önceki yıllarda kilisenin bitişiğine yapılan ek binanın yapımı sırasında tarihi kilisenin üzerine beton dökülerek tahrip edildiğini belirterek şunları anlattı: “Panayır Adası Ege'de bakirliğini koruyan en güzel adalarımızdan biri. Ada üzerinde bulunan kilisenin yanına 1974 yılında Tarım İl Müdürlüğü tarafından yapılan binanın inşası sırasında, kilise de betonla sıvanmış. Bu yüzden kilisenin yapılış tarihini net olarak bilemiyoruz. Kilise ve civarında kazı çalışmaları yapılarak inşa tarihi bulunabilir. Buraya yapılması düşünülen balık çiftliği, bu adanın doğal özelliğinin tamamen yok olmasına neden olur. Biz gerekli incelemelerimizi yaparak ilgili kurumlara raporumuzu sunacağız. Bu adanın bakirliğini koruması için yapılacak en etkili yöntem, adanın bir an önce doğal sit ilan edilmesidir.” Şentürk ve Dede'nin ada üzerinde yaptığı ve yaklaşık üç saat süren inceleme gezisi sırasında yüzlerce yıllık anfora parçaları da bulundu. Tarihi doku gibi doğanın da katledilmeye çalışıldığını belirten Didim Kültürel Mirası Koruma Derneği Başkanı Mustafa Şentürk de şöyle konuştu:“Her gün onlarca günübirlik tur teknesinin uğradığı, yerli ve yabancı yatların rotası üzerinde olan Panayır Adası'na balık çiftliği kurmak tam anlamıyla cennette cinayet işlemek demek. Ada üzerindeki kilise ve denizdeki 6 ve 3'ncü yüzyıllara ait 6 batığıyla ada doğa ve kültür cenneti. Bir zamanlar kilisenin üzerine beton dökerek tarihi yok etmeye çalışan zihniyet, şimdi de kıyıya en yakın mesafede Panayır Adası'na balık çiftliği kurdurarak doğayı yok etmeye çalışıyor. Ancak bizler buna izin vermeyeceğiz. Adanın bir an önce doğal ve arkeolojik sit alanı ilan edilmesi için yasal işlemlerimizi başlattık. Milet Müzesi'nden sonra üniversitelerin tarih ve edebiyat bölümlerinden bilim adamlarını getirip rapor hazırlamalarını ve bölgenin önemini ortaya koyan bilimsel çalışmalar yapmalarını sağlayacağız.” Hürriyet, Haber: Yaşar Anter, 26.07.2006 |
|||||||
![]() |
SELÇUKLU MEZARLIĞI'NDA KAZI ÇALIŞMALARI Bitlis'in Ahlat İlçesi'nde bulunan tarihi Selçuklu Mezarlığı'nda, Gazi Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Mühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nakış Karamağaralı başkanlığında sürdürülen kazı çalışmalarının bu yılki bölümü 42 kişilik ekibin katılımıyla başladı. Çalışmalarla ilgili basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Nakış Karamağaralı, kazılara öğretim üyesi ve öğrencilerden oluşan 22 kişini yanı sıra, 20 işçinin de katıldığını bildirdi. Çalışmalar için sağlanan ilk kısım ödeneğin 55 bin YTL olduğu ve bu ödeneğin artacağının ümit eden Karamağaralı, kazıların eylül ayı ortalarına kadar sürmesini planladıklarını kaydetti. Doç. Dr. Karamağaralı, "İlk olarak Selçuklu Mezarlığı'nın arka tarafındaki geçici yerleşim denilen alanda çalışmaya başladık. Burada 'Akıt' dediğimiz Timilus tarzı mezar yapılarıyla fonksiyonunu şu an tam olarak belirlemediğim bir takım mekanlar var. Önce buraların etrafını ve içlerini temizliyoruz. Daha sonra derine inerek orijinal seviyelerini bulacağız. Bu alan daha önce hiç kazılmamış. Onun için öncelikle bu kısmın kazı çalışmasını tamamlamak istiyoruz. Buranın fonksiyonunu ve zemini tam olarak ortaya çıkarmak istiyoruz. Ancak kazı çalışmalarımız bittikten sonra daha net konuşmak mümkün. Burayı tamamen ziyarete ve restorasyona hazır hale getirmeye çalışıyoruz" dedi. Ahlat'ın, döneminin en büyük Selçuklu şehri ve kültür merkezi olmasıyla Kubbet'ül İslam denilen 3 şehirden biri olması bakımından çok büyük önem arz ettiğini kaydeden Doç. Dr. Karamağaralı, "Ahlat sadece Türkiye için değil tüm dünyaya bakıldığında çok tipik özellikler arz eden bir ortaçağ şehridir. Zaten bu bir ortaçağ şehir kazısı" şeklinde konuştu. Bitlis Kent Haber, 26.07.2006 |
||||||
BAK ŞU KÖSTEBEĞİN YAPTIĞINA Asur ticaret kolonilerinin bulunduğu ve 4 bin yıl öncesine ait Anadolu'daki ilk yazılı kil tabletlerin çıkarıldığı Kültepe Höyüğü'nün keşfedilmesini sağlayan köstebekler, şimdi kazı yapılan bölgeyi tünellerinden su taşıyarak tehdit etmeye başladılar. 1870 yılında Gömeçli Hacı Mehmet Ağa, tarlasındaki köstebeklerin yer altından gün yüzüne çıkardığı çivi yazılı kil tabletleri, Kayseri Valisi'ne götürerek bölgedeki tarihi zenginliğin keşfedilmesini sağladı. Kültepe Höyüğü'nde ilk resmi kazı, 1948 yılında Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından başlatıldı. Geçen yıl hayatını kaybeden Prof. Dr. Özgüç'ün 57 yıl devam eden kazılarda çıkardığı binlerce çivi yazılı tablet ve diğer arkeolojik eserler Kayseri Arkeoloji Müzesi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergileniyor. Prof. Dr. Tahsin Özgüç'ün ölümünden sonra bu yılki kazı başkanlığını yürüten Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, köstebeklerin açtığı tünellerinin çevredeki pancar ve ayçiçeği tarlalarının sularını Karum kazı alanına kadar taşıdığını belirtti. Aslında köstebek bizim için çok değerli bir hayvan; bu höyüğün keşfedilmesini sağladılar, ancak şu anda bizim baş belamız, 4 bin yıllık eserleri tehdit ediyorlar” diyen Prof. Dr. Kulakoğlu, şöyle devam etti: “Civardaki ayçiçeği ve pancar tarlalarını çiftçiler suyla dolduruyorlar. Ayrıca bizim kazı alanının etrafından topraktan su kanalları geçiyor. Bölgede bulunan binlerce köstebek tünelinden geçen sular da kazı alanımızın içine kadar giriyor. Arkadaşlarımızla birlikte bitişiğimizdeki tarlaların sularının çalışma yaptığımız alana dolmasını engellemek için kazma ve küreklerle çalışıyoruz. Yeni su yolları yaparak kazı alanı içerisine gelen suyu tahliye etmeye çalışıyoruz.” Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın kazı alanı etrafındaki 4 tarlanın istimlak edilmesi için gerekli emri verdiğini ve Kayseri Valiliği'nin istimlakle ilgili işlemleri yürütmeye başladığını belirten Kulakoğlu, ”istimlak işlemleri tamamlandığında kazı alanı etrafındaki tarlaların bir bölümü sulanmayacağı için bu tehdit kısmi olarak ortadan kalkacak, ancak kazı alanı etrafında birkaç tarlanın daha istimlak edilmesi gerekiyor” diye konuştu. Hürriyet, 26.07.2006 |
|||||||
APHRODİSİAS'TAN ÇALINAN DÖRDÜNCÜ FRİZ DE BULUNDU Aydın İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Nusret Debre, 1989 yılında Aphrodisias Antik Kenti'nden çalınan 4 friz bloğundan sonuncusunun da bulunduğunu söyledi. Debre, yaptığı açıklamada, 1989 yılında Aphrodisias Antik Kenti'nde meydana gelen bir soygunda, 4 adet friz bloğunun çalındığını anımsattı. Çalınan friz bloklarından üç adedinin daha önceden bulunduğunu belirten Debre şöyle konuştu: ''1984 yılında o dönemin kazı başkanı Kenan Erim tarafından, Aphrodisias Antik Kenti Tiberius Portikosu'nda gün ışığına çıkarılan, PTNE 84-1-4 kazı numaralı friz bloğu, 1989 yılındaki soygunda çalınan 4 friz bloğundan biriydi. Aphrodosias Antik Kenti kazı başkanı Roland Smith, bu bloğun geçen yıl İngiltere'nin Londra kentindeki Barakat Galerisi'nde olduğunu tespit etti. Böylece, 1989 yılında Aphrodisias Antik Kenti'nden çalınan 4 friz bloğundan sonuncusu da bulundu.'' Yapılan yazışmaların ardından bloğun Aphrodisias Antik Kenti'nden çalındığının kesinleştiğini ifade eden Debre, bloğun Türkiye'ye iadesinin istendiğini ve gelecek günlerde Türkiye'ye geri getirileceğini sözlerine ekledi. Aphrodisias Antik Kent kazı başkanı Roland Smith, Aydın İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne yazdığı yazıda, çalınan eseri 10 Şubat'ta Barakat Galerisi'nde gördüğünü ifade etti. Eserin Aphrodisias'tan çalındığını ispatlamak için SİT alanından çalındığını gösteren dokümantasyon aldığını bildiren Smith, eserin aynı zamanda ''Barakat Gallery''nin internet sitesinde ilan edildiğini ifade etti. Smith, eserin ait olduğu SİT alanı Aphrodisias'a ve Türkiye'ye er ya da geç geri dönmesi ve esere el konulması için mümkün olan en kısa zamanda harekete geçilmesi halinde çok mutlu olacağını da kaydetti. Öte yandan, Aphrodisias Müze Müdürlüğü yetkilileri çalınan ve daha sonra bulunan II. Roma İmparatoru Tiberus döneminden kalma eserlerin, o dönemde Tiberus'un kazandığı zaferler onuruna hediye edildiğini, eserlerin baş görünümlü bloklar olduğunu kaydetti. Yetkililer tarihi değeri bulunan frizlerden iki adedinin Anadolu Medeniyetler Müzesi'nde, bir adedinin Aphrodisias'ta bulunduğunu, İngiltere'de bulunan son friz ile kayıp friz kalmadığını kaydettiler. Aydın Denge, 26.07.2006 |
![]() |
||||||
AKDAMAR KİLİSESİ'NDE RESTORASYON TAMAMLANIYOR Van İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili Salih Tatlı, Akdamar Kilisesi'nin restorasyon çalışmalarının bitmek üzere olduğunu, çevre düzenlemesinin de önümüzdeki günlerde başlayacağını söyledi. İl Kültür ve Turizm Müdürü Vekili Salih Tatlı, yaptığı açıklamada, Van'ın Gevaş İlçesi sınırlarında bulunan Akdamar Adası'ndaki Akdamar Kilisesi'nin restorasyon çalışmalarının 2 gün içerisinde son bulacağını bildirerek, restorasyon çalışmalarının bitmesiyle adanın çevre düzenlemesinin başlayacağını kaydetti. Tatlı, "Restorasyonu devam eden kilisenin çalışmalarında son aşamaya gelindi. Restorasyonun bitmesiyle çevre çalışmaları başlayacaktır. Yapılacak olan düzenlemelerle adanın su, elektrik ihtiyacı giderilmiş, seyir terasları ve dinlenme gibi yerleri oluşturulmuş olacaktır. Buraya gelen insanlar, hem tarihi hem de doğal güzellikleri aynı anda görecek. Ada, bütün çalışmaların son bulmasıyla turistlerin ve halkın gün boyu uğrak yeri haline gelecek. Böylece turizme il adına büyük bir katkı sunulmuş olacaktır" dedi. Turizm Gazetesi, 26.07.2006 |
|||||||
![]() |
KÜÇÜK SARAY'DA YIKILMA TEHLİKESİ! Hasankeyf kazı başkanı Prof. Dr. Abdulselam Uluçam, yaşanan sert kış nedeniyle bir çok tarihi eser ve yapıtın zarar gördüğünü söyledi. 2006 kışının Hasankeyf için şansız bir dönem olduğunu belirten Prof. Dr Uluçam, " Son 30 yılın en sert kışı yaşandı. Bir çok tarihi eser zarar gördü. Bu konudaki çalışmalarımız sürüyor." dedi. Hasankeyf Kaymakamlığını ve Belediyeyi bu konuda bilgilendireceğini söyleyen Prof. Uluçam, yıkılma tehlikesi bulunan bölgedeki vatandaşların dikkatli olmalarını istedi. Kazı başkanı Uluçam, şöyle konuştu: " Kış döneminde Hasankeyf'te ardı ardına 7 gün yağan kar yağması, buna paralel olarak gündüzleri karların erimesi ve geceleyin yaşanan buzlanma tarihi dokuya büyük zarar verdi. Kireç taşıyla yapılan mimaride ayrışmalar çözülmeler oluştu. Hasankeyf'in anıtsal yapıları, iç kaledeki büyük saraydan küçük saraya, su kulesinden aşağıdaki rızk camisinin minaresine kadar bütün tarihi eserler nasibini bundan aldı. Baharla birlikte mimari ve anıtsal yapıtlarda ayrışma oldu. Hızla yıkıma gidiyor. Mayıs ayından bu yana küçük saray yıkılma tehlikesi yaşıyor. Tehlike nedeniyle Küçük Saray ziyarete kapatıldı. Demir parmaklıklarla etrafı çevrildi. Dinlenme yerlerinden yolgeçen hanı, Dicle nehri kenarındaki çardaklar da tehlike altında . Ziyaretçilerin dikkatli olması gerekiyor." Batman Gazetesi, 26.07.2006 |
||||||
KÜLLİYEYİ TAŞKINDAN KURTARACAK PROJE Döneminin sağlık ve sosyal anlayışını en güzel şekilde yansıtan II. Bayezid Külliyesi'ni su taşkınlarından kurtacak Drenaj Sistemi inşaatı önümüzdeki hafta başlıyor. Vakıflar Bölge Müdürlüğü yaklaşık maliyeti 950 bin YTL olacak işin ihalesini alan İstanbullu firma ile bugün yer teslimi için sözleşme imzalayacak. Bünyesindeki yapılar topluluğunun dört yıl gibi kısa bir sürede bitirilip imparatorluğun ekonomik ve teknik gücünü gösterdiği II. Bayezid Külliyesi'nde, yaklaşık 525 yıl sonra bir şantiye de önümüzdeki hafta drenaj sistemi inşaatı için kurulacak. Yaklaşık maliyeti 950 bin YTL olan drenaj işi ihalesini 21 Temmuz günü alan İstanbullu firma yetkilileri ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkilileri bugün yer teslimi için bir araya gelecek. Vakıflar Bölge Müdürü Hasan Çetinkaya, Kırkpınar Müzesi oluşturma çalışmaları süren ve Sağlık Müzesi dışında külliyenin tüm müştemilatını gezen Danışma Kurulu Üyeleri'ne fodlohane ve imarethane hakkında bilgi verip yapılacak çalışmaları anlattı. Külliye'nin 600 bin YTL'lik harcamayla kurşunlarının yenilendiğini ifade eden Çetinkaya, çalışmalar sırasında çıkan eski kurşunların da tekrar eritilip değerlendirileceğini kaydetti. Külliyenin tavanında çalışmaların tamamlandığını ve bundan sonraki aşamada çalışmaların külliyenin tabanında süreceğini belirten Çetinkaya, “Drenaj sistemi yapıldığında artık külliyede su basması meydana gelmeyecek” dedi. Diğer bölümlerin restorasyon ihalesi ise 2007 yılı Mart ayında yapılacak. İhaleden sonra başlayacak olan onarımın Aralık ayında tamamlanması planlanıyor. Hizmet verdiği yıllarda yer sofralarının kurulup ihtiyaç sahibi vatandaşa sıcak aş verilen imarethane onarımdan sonra kapılarını tekrar imarethane olarak açarak yıllar önce verdiği hizmeti sürdürecek. Edirne Internet Gazetesi, 26.07.2006 |
|||||||
BİR AFGAN BUDİST MAĞARASI'NDA ANTİK PERS ÇİZİMLERİ BULUNDU Japon araştırmacılar Afganistan'ın Bamiyan harabelerinde, Pers mitolojisinde geçen bir kuşun resmini buldular. 7. yüzyıla tarihlenen ve Zoroastrian dönem İran efsanelerinde yaygın olarak adı geçen Simurg resmi bölgenin Budizm inancının İslam Öncesi İran etkisi altında olduğunun bir ispatı olarak kabul ediliyor. Taliban'ın 2001 yılında dünyanın en büyük Buda heykelini dinamitleyerek tahrip ettiği Bamiyan Bölgesi'nde, bir Budist mağarasında bulunan resmin silik renkleri Japon ekibin yaptığı temizleme çalışması sonucunda açığa çıktı. Projede görev alan ve AFP e konuşan, Japon Kültürel Varlıkları Araştırma Enstitüsü'nün bir uzmanı “İlk defa bu efsanevi yaratğın somut bir resmi ile karşı karşıyayız. Bu resim, İran mitlerinin Bamiyan Budizmine yansıdığını göstermekte.” dedi. Öte yandan, İskender'in MÖ 4. yüzyılda Afganistan'ı aldığını hatırlatan bazı diğer uzmanlar, resmin Yunan mitolojisindeki Griffin de olabileceğini belirterek Japon ekibinin daha kapsamlı araştırmalar yapmak zorunda olduğunu vurguladılar. Resim, bir kartalın kafası ve kanatları ile bir aslanın gövdesine sahip, altın, gümüş, mavi ve kırmızı renklerle bezeli bir yaratığın bir boğa ile karşılaşmasını betimliyor. Aynı mağarada araştırmacılar bir boğa ile karşı karşıya gelen bir aslanın resmine de rastladılar. Ekipten bağımsız olarak isminin açıklanmasını istemeyen diğer bir araştırmacı ise; “Civarda veya başka mağaralarda kısımlar halinde benzer resimler olduğunu, fakat ilk defa, bir tek mağara bu kadar çok hayvan resmine rastladıklarını” söyledi. Japon ekibin amacı Taliban ve savaş tahribinden sonra Bamiyan'da kalan tüm eserleri araştırmak ve korumaya almak. AFP, Haber: Joel Saget, Der: Ali Yamaç, 25.07.2006 |
![]() |
||||||
İSRAİL BOMBALARI 2000 YILLIK BAALBEK'İ DE TEHDİT EDİYOR İsrail'in Lübnan topraklarındaki saldırıları, 2000 yıllık geçmişe sahip olan Baalbek kentini de tehdit ediyor. Yunanca adı Heliopolis (Güneş Kenti) olan ve UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak kabul edilen kentteki Venüs Tapınağı, Jüpiter Tapınağı ve Baküs Tapınağı ile diğer tarihi kalıntılar artık İsrail bombardımanından kaçanlar tarafından sığınak olarak kullanılıyor. Her yıl dünyaca ünlü müzik festivaline evsahipliği yapan ve tarihi eserlerinin değeri nedeniyle turizmden önemli bir gelir sağlayan kent, İsrail hava saldırılarında doğrudan hedef olmasının ardından ölü şehre döndü. İsrail, geçen hafta düzenlediği hava saldırısında kentin merkezine 24 ton bomba bıraktı. Bunun üzerine Lübnan Kültür Bakanı Tarık Mitri, zaten hassas durumdaki tarihi yapıların ardı arkası kesilmeyen patlamalarla ve doğrudan hedef olma ihtimaliyle tehdit altında kaldığını söyleyerek, UNESCO'dan Baalbek'deki arkeolojik hazineyi korumak için girişimde bulunmasını istedi. ![]() Baal tanrısına tapanların merkezi ve Beka eyaletinin en büyük Fenike şehri olarak biliniyor. Baalbek, daha sonra Yunanların işgaline sahne oldu. Yunanlar buraya Heliopolis adını verdiler. Yunanlardan sonra, Romalıların eline geçti ve Antonius zamanında çok geliştirildi. Sonraki asırlarda Baalbek şehri yine pek çok kez el değiştirdi. Savaşlar yüzünden çok önemli yıkımlar yaşadı. Örneğin Bizans İmparatoru Teodosius şehri ele geçirdiği zaman, Jüpiter Tapınağı adı verilen yapının büyük bir bölümünü yıktırarak, yerine kilise kurdu. Ancak Baalbek'i en çok yağmalayıp tahrip edenler Haçlılar oldu. Haçlılar 14. yüzyılda kenti dev bir kale haline getirdiler. Timur, Ortadoğu seferinde bu kaleye de hücum etti ve ele geçirdi. Bölge Osmanlı hakimiyetine de girdi. Kent bu dönemde, yıkık, harap ve kendi haline terk edilmiş, aynı zamanda yarı yarıya toprağa gömülmüş durumdaydı. 1899'da Türkler, Almanlara kazı yapma izni verdiler. Birinci Dünya Savaşından sonra Lübnan, Fransızların eline geçti ve bu kazılara Fransızlar devam etti. Ancak buradaki en önemli kazı çalışmalarını yapan ve kalıntıları meydana çıkaranlar yine Lübnanlılar oldu. Baalbek'te bugün, harabe halinde üç büyük tapınak bulunuyor: Jüpiter, Baküs ve Venüs. En büyüğü Jüpiter'in MS 3. yüzyılda yapılmış büyük bir giriş kapısı bulunmaktadır. Avludan sonra geniş bir kapıdan girilen tapınağın 84 adet granit sütunu var. Bugün bunların sadece 6'sı ayakta. Diğerleri yıkık, kırık, bir kısmı da başka ülkelerdeki müzelere götürülmüş. Bu sütunlardan biriyse Süleymaniye Camii'nde bulunuyor. Baküs tapınağı daha iyi korunmuş. Bu tapınağın, her biri 18 metre yükseklikte 46 sütunu halen ayakta. Giriş kapısının yüksekliği 12 metre, genişliğiyse 7 metre. Hürriyet, 26.07.2006 |
|||||||
![]() |
PEPOUZA ANTİK KENTİNDE KAZI ÇALIŞMALARINA BAŞLANIYOR Uşak'ın Karahallı İlçesi'ne bağlı Karayakuplu Köyü'nde 6 yıl önce ortaya çıkarılan ve Hıristiyanlık'ın kayıp mezhebi Montanizm'in merkezi olduğu öne sürülen antik Pepouza kentinde, Prof. Dr. Peter Lambe başkanlığındaki Alman ekibin yeniden araştırma yapacağı öğrenildi. Uşak Kültür ve Turizm Müdürü Şerif Arıtürk, yaptığı açıklamada, bölgenin yüzey araştırmalarıyla ortaya çıkarılmasının ardından, Prof. Dr. Peter Lambe ve ekibinin, Ağustos ayı içinde tekrar bölgeye gelerek araştırmalarına devam edeceğini kaydetti. Ekibin 6 yıldır bölgede çalışma yaptığını belirten Arıtürk, bu yıl da yüzey araştırması için Bakanlıktan izin alındığını ve çalışmaların Ulubey kanyonlarına doğru ilerleyeceğini ifade etti. Çalışmalar tamamladıktan sonra ekibin hazırlayacağı raporu kendilerine vereceğini bildiren Arıtürk, ''Ekibe her konuda yardımcı olacağız. Bu yılki araştırmalar daha çok Karahallı Deresi, Banaz Çayı kenarlarında, tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Clandıras Köprüsü ile güney kesimde Ulubey, Hasköy, Avgan Asar yörelerinde olacak'' dedi. 2006 kazı sezonunda Banaz'ın Ahat Köyü'ndeki Akmonia antik kentinde de kurtarma kazısı yapmayı planladıklarını dile getiren Arıtürk, ''Akmonia antik kentinde bulunan mozaiklerin gün yüzüne çıkarılması ya da koruma altına alınması konusunda, 2006 yılı kazı sezonunda kurtarma kazısı planlıyoruz. Bu alanda bulunan mozaikleri çıkararak, tablolar haline getirmeyi ve Uşak Arkeoloji Müzesi'nde sergilemeyi istiyoruz. Ancak bunu gerçekleştirebilmek için Bakanlıktan onay gelmesi gerek. Şu anda planlamamızı yapıyoruz. Akmonia'nın yanısıra Blaundus antik kentinde çevre düzenlemesi yapacağız" ifadelerini kullandı. Turizm Gazetesi, Fotoğraf: Uşak Kent Haber, 25.07.2006 |
||||||
PERA PALAS OTELİ İHSAN KALKAVAN'IN İstanbul'un tarihi beş yıldızlı oteli Pera Palas'ın işletme hakkını ve İzmir Alaçatı'daki beş yıldızlı Süzer Paradise'ı armatör işadamı İhsan Kalkavan aldı. Pera Palas'ın işletme hakkını elinde bulunduran Süzer Grubu ile anlaşan Kalkavan, iki otelle ilgili ödemeleri peşin yaptıklarını söyledi. Rakam konusunda bilgi vermeyen Kalkavan, kendisinin yatırımcı olduğunu, otellerde işletmeye karışmayacaklarını, tadilat isteyen otelde tahminen 20 milyon dolarlık yenileme yapacaklarını anlattı. Turizm Habercisi, 25.07.2006 ![]() Kalkavan: Pera Sıradan bir Yatırım Değil İstanbul'daki Pera Palas ve Çeşme'deki Süzer Paradise Hotel'in yeni sahibi olan ünlü armatör İhsan Kalkavan, yaklaşık 85 milyon dolara aldığı otellerde restorasyon çalışmalarına hemen başlayacak. Tarihi Otelleri aile dostu Süzer ailesinin talebiyle aldığını söyleyen Kalkavan 23 yıl yaşadığı bölgede, anılarının olduğu Pera Palas'ı almasının kendisine duygusal anlar yaşattığını söyledi. Pera Palas'a sıradan bir yatırım olarak bakmadığını söyleyen Kalkavan, "Bugün her ne kadar esamesi okunmuyor gibi görünse de içeri girenleri duygusallaştıran anılar var. Atatürk burada kaldı. Atamızı da saygı çerçevesinde kaldığı odaya, oradaki anılarına saygılı seviyede bir iş yapacağız" dedi. Atatürk'ün Pera Palas'ta kaldığı 101 numaralı oda 1981 yılında müze haline getirildi. Pera Palas'ı saray mantığıyla restore ederek dünyada konuşulacak bir otel haline getireceklerini söyleyen Kalkavan, "Anahtar sayısını artırmayacağız. 300 yatak kapasiteli otelin bazı odaları suit şeklinde tasarlanacak. Belki oda sayısını azaltacağız" dedi. Kalkavan, restorasyon çalışmaları için ucu açık bir bütçe oluşturduklarını ve ünlü İtalyan mimarlarla görüştüklerini kaydetti. Milliyet, 27.07.2006 |
|||||||
![]() ![]() |
ANTİK TİYATRO'DA KAZILAR YENİDEN BAŞLADI İznik'teki Antik Roma Tiyatrosu'nda, 50 kişilik bir ekiple yeniden kazı çalışmasına başlandı. MS 8. yüzyılda İslam ordularının kuşatması nedeniyle taşları sökülerek surların güçlendirilmesinde kullanılan İznik Antik Roma Tiyatrosu arkeoloji kazıları, yeniden başladı. Roma İmparatoru Trajanus döneminde Bithynia Eyalet Valisi Plimius tarafından 2'nci yüzyılda yaptırılan ve dünya mimarisinde yerini alan antik tiyatro kazıları, 1980 yılında Doç. Dr. Bedri Yalman başkanlığında başladı. 1996-97 yıllarında ruhsat temini yapılamadığından dolayı ara verilen çalışmalara, 1998 yılında tekrar başlandı. 24 yıldır süregelen tiyatronun ortaya çıkarılması çalışmalarına, bugün çeşitli üniversitelerin antrapolog ve arkeolog bölümlerinden öğrenciler katılıyor. İznikliler'in de aralarında bulunduğu 50 kişilik kazı ekibinin başkanlığını yapan Doç. Dr. Bedri Yalman, tiyatronun sahne ve orkestra bölümlerindeki çalışmaların bir ay süreceğini belirterek, "Tiyatronun iç kısmında bulunan mimari bölgeler açılacak. İznik Kaymakamlığı'nca teknik ekipmanların temin edilmesi halinde batı ve güney yönündeki taşıyıcı mimari bölümlerinin ortaya çıkarılmasını hedefliyoruz. Döner bant sisteminin sağlanması halinde tiyatroyu ayakta tutan 40 adet beşik tonozlu mekan ile 7 adet trapozeyi dolduran toprak tabakasının boşaltılmasına başlanacak" dedi. Yalman, "Tiyatrodan taşınan taşların ardından bir daha kullanılmadığını, çeşitli atıkların döküldüğü ve Roma İmparatoru'nun buraya daha sonra Mezarlık Kilisesi yaptırdığını ve beş ayrı bölgede toplu mezarların olduğunu görmekteyiz. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise çini ve seramik atölyelerinin kurulduğu, yapılan kazı çalışmalarından anlaşılıyor. Bugüne kadar toplam 7 adet fırın kalıntısına rastladık. Bu önemli arkeolojik yapı kalıntılarında mini bilgi ve belgelere ulaşmayı hedefliyoruz. Kazılarda ortaya çıkarılan insan iskeletleri de Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü'ne gönderilerek, ölüm nedenleri laboratuar ortamında incelenmektedir. Çalışmaları 35 bin YTL ödenekle gerçekleştiriyoruz" diye konuştu. Marmara Bölgesi'nin en ihtişamlı ve yoğun seyirci imkanına sahip İznik Antik Roma Tiyatrosu, 8. yüzyılda İslam ordularının İznik'i kuşatması sonucunda taş sütunları yerinden sökülerek şehrin müdafaasında kullanılmak üzere 4 bin metre uzunluğundaki surların güçlendirilmesinde kullanıldı. Bursa Kent Haber, 25.07.2006 |
||||||
HARMANCIK'TA DEFİNECİ OPERASYONU Bursa Harmancık'ta, izinsiz kazı yaptığı öne sürülen 4 kişi yakalandı. Alınan bilgiye göre, bir istihbaratı değerlendiren jandarma ekipleri, Kozluca Köyü kırsalında kaçak kazı yaptığı belirtilen T.Y, A.Y. S.Y. B.K isimli şahısları suçüstü yakaladı. Yapılan incelemede, kazı çalışmasının uzun süreden beri devam ettiği belirlendi. Gözaltına alınan şüpheli kişiler, Tavşanlı Cumhuriyet Savcılığı tarafından ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Bursa Kent Haber, 25.07.2006 |
![]() |
||||||
JANDARMA'DAN TARİHİ ESER OPERASYONU Afyonkarahisar İl Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan tarihi eser operasyonunda, çeşitli eserler ele geçirilirken, olaylarla ilgili olarak 3 kişi gözaltına alındı. Edinilen bilgiye göre, jandarma ekipleri tarafından yapılan çalışmalar neticesinde tarihi eser kaçakçılığı yaptığı tespit edilen Ö.K., T.A. ve S.Ö. isimli şahısların ellerinde bulundurdukları tarihi eserleri pazarlamaya çalışacakları öğrenildi. Yapılan operasyon sonucunda şahısların kullandıkları 07 ve 35 plakalı araçlarda yapılan aramalarda 1 adet 71 santimetre boyunda çıplak erkek figürlü mermer heykel, 8 adet çeşitli dönemlere ait sikke, 2 adet üzeri çeşitli taşlarla motifli yüzük ve 1 adet ruhsatsız tabanca yakalandı. Ö.K, T.A. ve S.Ö. ise jandarma ekipleri tarafından göz altına alındı. Olayla ilgili tahkikat devam ediyor. Afyon Haber, 25.07.2006 |
|||||||
![]() |
TROİA'DA KAZILAR BAŞLADI Çanakkale'nin merkeze bağlı Tevfikiye Köyü sınırları içerisinde bulunan Troia Antik Kenti'ndeki 2006 yılı arkeolojik kazıları başladı. Almanya'nın Tübingen Üniversitesi profesörlerinden Manfred Korfman'ın geçtiğimiz yıl hayatını kaybetmesinin ardından kazı başkanlığına getirilen Tübingen Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ernst Pernicka öncülüğünde başlayan kazılara, yaklaşık 13 ülkeden 70'e yakın bilim adamı katılıyor. 15 Eylül tarihine kadar devam etmesi planlanan kazılar, geçtiğimiz yıl yardım kalan bölgelerde devam edecek. Çanakkale Kent Haber, 25.07.2006 |
||||||
“ALLİANOİ DAVASINDA BİZ DE VARIZ” Allianoi Girişim Grubu Dönem Sözcüsü Dr. Oya Otyıldız, Allianoi kararının iptali davasına katılacaklarını açıkladı. Dr. Otyıldız, grup üyeleriyle birlikte İzmir Adalet Sarayı önünde düzenlediği basın toplantısında, Allianoi'nin sular altında kalmasını önleyen İzmir 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 13 Ekim 2005 tarihli kararının iptali için DSİ tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhinde İzmir 1. İdare Mahkemesi'nde dava açıldığını belirtti. Dr. Otyıldız, "Bu çağda, bu coğrafyada yaşayan bizler için Allianoi ve benzeri değerleri korumak en önemli tarihsel sorumluluklarımızdan biridir" dedi. Barajın su tutmaya başlamasıyla Allianoi'nin, bir daha gün yüzüne çıkmayacak şekilde yok olacağını kaydeden Otyıldız, "Davaya konu edilen karar, bu vahim sonucu engelleyen, yasa dışılığın önüne geçen bir karardır. Yerinde alınan ve hukuka uygun koruma kurulu kararını savunmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı yanında davaya katılıyoruz" diye konuştu. Haber Ekspres, 25.07.2006 |
|||||||
BUHARLI DEPO RESTORE EDİLDİ İzmir'de Tire Belediyesi, Devlet Demiryolları ile yaptığı protokol çerçevesinde, ilçedeki ''buharlı depo'' olarak bilinen 125 yıllık lokomotif depolarını restore ederek, çeşitli amaçlar için kullanmaya başladı. Devlet Demiryolları İşletmesi ile Tire Belediyesi arasında yapılan protokolle İstasyon Mevkii'ndeki yaklaşık 30 bin metrekare alandaki çeşitli tarihi binalar, restore edilerek kullanıma açıldı. Buharlı lokomotiflerin bakım ve onarımının yapıldığı ve ''buharlı depo'' olarak bilinen 125 yıllık bina, kültür ve sanat galerisine dönüştürüldü, başka bir bina Tire'nin amatör grupta mücadele eden futbol takımı Tirespor için idari bina, diğeriyse 2. Basketbol Erkekler Ligi'nde mücadele veren takımı Tiregücü için pansiyon haline getirildi. İlçenin ihtiyacı olan düğün salonu da bir başka tarihi binanın restorasyonuyla elde edildi. Tarihi bakım atölyesinin bulunduğu bina, belediyenin Fen İşleri Müdürlüğü ekipleri tarafından onarıldı. Haber Ekspres, 25.07.2006 |
![]() |
||||||
"CENNET DEĞİL, DÜNYANIN EN ESKİ VE GÖRKEMLİ TAPINAK KOMPLEKSİ" 'Tapınaklar Dağı' Göbekli Tepe, Almanya'da yayımlanan ünlü Der Spiegel dergisinde 11 sayfa yer aldığından bu yana yoğun ilgi görüyor. Şanlıurfa'daki, kökeni 11 bin 500 yıl öncesine kadar giden bu tarihöncesi yerleşim, haziran ayında Türk basınında da Spiegel'in haberinde olduğu gibi 'Cennet bulundu' diye, Âdem-Havva adlarının bolca anıldığı haberlere konu olmuştu. Kazı başkanı, Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden Doç. Klaus Schmidt ise bu konuda hayli dertli. Dünyanın en eski tapınaklarının ve heykellerinin bulunduğu Göbekli Tepe'nin yanlış bir üne kavuşmasından kaygı duyuyor. Bu ay başında yıllık kazı programı için Şanlıurfa'ya dönünce tanıdık, tanımadık pek çok kişi karşısına çıkıp 'cenneti' bulduğu için kendisini tebrik etmiş. Avcı-toplayıcı toplulukların yonttuğu büyük dikilitaşlarla dolu bu 'tapınım merkezi' ona göre de emsalsiz, ancak 'cennet' değil. 1. derece sit alanında kamulaştırma çalışmaları tamamlanmak üzere. Ardından bölge ziyaretçiye açılacak. Schmidt, bize bilimsel bakış açısıyla 'Göbekli Tepe'yi anlattı. ![]() Der Spiegel'deki yazıda aktarıldığı gibi Göbekli Tepe, Eski Ahit ve efsanelerde geçen Aden'le yani cennetle ilişkilendirilebilir mi? Yazı, iki kitaptan alınan bilgilerden oluşturulmuş bir kurgu. Biri, cenneti İran'da bir yerde konumlandıran sanat tarihçisi David Rohl'un 'Efsane' adlı kitabı. Diğeri, benim, 2006 Ocak ayında Almanca yayımlanan Göbekli Tepe'yle ilgili kitabım. 11 yıllık kazı sonuçlarını aktardığım kitabımda, Âdem ile Havva ya da cennet üzerine herhangi bir şey yok. Ancak yazıda, Rohl'un görüşleri ve arkeolojik buluntular bir araya getirilmiş. Söz konusu yönlendirmelere ve yarattığı yanlış gündeme katılmıyorum. Der Spiegel, sizden görüş aldı mı? Evet. Ama sorular, kazılarla ilgiliydi. Cennet bağlamından hiç söz edilmedi. Her şeyden önce, bir arkeolojik kazı, cenneti aramak için yapılmaz; bu arkeologların alanı değil. Ama konu, Türkiye kamuoyuna 'Cennet bulundu' diye yansıdı... Sanırım yazının Türkçe versiyonunda kullanılan talihsiz başlıklar bunda etken. Haberin ardından, özellikle yerelde, cennet bağlamı yoğun bir şekilde öne çıkarıldı, ötesi, bu benim iddiam olarak algılandı. Bu nedenle, temmuz başında bir basın açıklaması yaparak, yerel basına ulaşmaya çalıştım. Göbekli Tepe, avcı toplayıcı dünyasına ilişkin bugüne dek bilinenleri altüst etmesiyle öne çıkıyor. Nedir bunlar? Yerleşik ama henüz tarıma geçmemiş son avcılardan, yaklaşık 11 bin 500 yıl öncesinden bahsediyoruz. Göbekli Tepe kazılarına dek, yabani av peşinde koşturarak yaşamını sürdürmeye çalışan bu grupların gelişkin bir kültüre sahip olabilecekleri, anıtsal, görkemli bir mimari yaratabilecekleri bilinmiyordu. Bizi şaşkınlığa uğratarak, karşımıza beklenmedik bir sosyal organizasyonla, beklenmedik tapınak sistemleriyle çıktılar. Boyları beş metreye varan ve ağırlıkları on tonu bulan dikilitaşların, çok yetkin bir stili yansıtan üzerlerindeki yabani hayvan kabartmalarının ve sembolik dil motiflerinin eşi benzeri yok. Dünyanın en eski heykeltıraşlık eserleri ve tapınakları diyebilir miyiz? Evet, insanoğlu tarafından inşa edilen en eski ve en büyük tapınaklar. Aynı şekilde, büyük boyuttaki en eski heykeltıraşlık eserleri. İngiltere'deki, her yıl binlerce turisti çeken ünlü megalitlerden (Stonehenge) ne kadar eski? Yaklaşık 7 bin yıl. Göbekli Tepe tapınakları nasıl yapılmışlar? Her biri, daireye yakın yapılar. Ortalarında iki tane, büyük T-biçimli dikilitaş var. Bu yapıların iç ve dış duvarlarına, yüzleri büyüklere dönük, daha küçük dikilitaşlar yerleştirilmiş. Yapılar, kendi zamanlarında bilinçli olarak yumruk büyüklüğündeki taşlarla kapatılmış, yani gömülmüş. Beş metreye varan muazzam bir dolgu söz konusu. Bu şekilde dört tapınak sistemi ortaya çıkardık. Dikilitaşların sayısı da 50'yi geçti. Kaç tapınak kompleksi daha bulmayı öngörüyorsunuz? Jeomanyetik yüzey taramalar sonucunda 15-20 sistem belirledik. Kısacası, Göbekli Tepe, muazzam bir 'tapınaklar dağı' niteliğinde, 'taş devri kabilelerinin' çeşitli törenler düzenledikleri 'Olimpik buluşma' yeri olarak karşımıza çıkıyor. Neye ya da nelere tapınıyorlardı peki, ana tanrıça var mıydı? Dikilitaşlar insan formunda stilize edilmişler. Atayı simgeliyor olabilirler. Üzerlerine aslan, domuz, tilki ve yılandan kertenkele ve kuşa, çevrelerindeki hemen her hayvanı betimlemişler. Ritüel amaçlı yapıldıkları belli. Göbekli Tepe'de ana tanrıça kavramına dair bulgular yok. Egemen olan erkeklik sembolleri. Bu yapıların hepsini kazmayı düşünüyor musunuz? Hayır. Bir bölümünün, daha yeni teknolojilere ve sorulara sahip olacak gelecek kuşak arkeologlara bırakılması gerekiyor. Ama kazmayacağımız alanları georadarla ölçüp üç boyutlu olarak belgeleyeceğiz. Kazı yöntemleriniz nasıl? Modern teknik ve yöntemler. En ufacık bir izi bile gözden kaçırmamak gerekiyor. Göbekli Tepe'nin dolgusunu inşaat hafriyatı gibi hızla kazıp atamazsınız. Ayrıntılı toprak ve tortu analizleri yapıyoruz. Göbekli Tepe ne zaman açılacak? Ziyaretçiye her zaman açık. Ancak derinlikleri nedeniyle tehlike arz eden kazı alanları içine ziyaretçiyi yöneltemiyorduk. Ama geldiğimiz aşamada gerekli düzenlemeleri yapabileceğiz. Bir yandan da kazıları genişleterek sürdüreceğiz. Şanlıurfa Müzesi'nde sergilemek üzere tapınakların modellerini, bazı dikilitaşların da orijinal boyutlarında kopyalarını yapmayı planlıyoruz. Radikal, Haber: Nermin Bayçın, Foto: Alman Ark. Ent., 25.07.2006 |
|||||||
AKHİSAR'DA TARİHİ ESER OPERASYONU Manisa'nın Akhisar ilçesinde 400 yıllık olduğu belirlenen ve sayfalarında altın işleme bulunan Kuran-ı Kerim'i satmaya çalışan 2 kişi yakalandı. Alınan bilgiye göre, Akhisar Jandarma Komutanlığı ekipleri, ilçeye bağlı Dağdere beldesinde tarihi Kuran-ı Kerim'i satmak isteyen 2 kişiyle alıcı gibi davranarak temasa geçti. Buluşma noktasında jandarmaya Kuran-ı Kerim'i satmak isteyen O.K. (39) ile H.A. (33) suçüstü yakalandı. Jandarma tarafından Manisa Müze Müdürlüğüne teslim edilen ebru desen kağıt kaplamalı ve el yazması Kuran-ı Kerim'in 400 yıllık olduğu, sayfalarda altın işlemeli çerçeve bulunduğu ve kapağındaki süslemelerin yıprandığı bildirildi. Zanlıların, işlemleri tamamlandıktan sonra adliyeye sevk edileceği bildirildi. Haber Ekspres, 25.07.2006 |
KÜLTEPE İLE MARKA OLACAK Kültepe Höyüğü'nde 58 yıldır sürdürülen kazıların bu yılki bölümünde de 50'ye yakın eser ortaya çıkartıldı. Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, geçen yıl ölen Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından 1948 yılında başlatılan kazılara bu yıl 26 Haziranda başladıklarını, kazıların 15 Eylüle kadar süreceğini söyledi. Kazıyı, 15 kişilik bilim ekibi ve 30 kişilik işçiyle sürdürdüklerini belirten Kulakoğlu, Kültepe kazı alanında yapılan çalışmalarda şimdiye kadar yaklaşık 25 bin yazılı tablet ve 50 bine yakın arkeolojik eserin gün yüzüne çıkarıldığını ifade etti. Kulakoğlu, “Kayseri, tüm dünyada tanınan bir şehir. Kültepe'nin de bilim dünyasında tanınırlığı çok yüksek. Biz bu iki markayı birleştirebilirsek, bu Kayseri için çok büyük bir marka olacak” dedi. Türkiye Gazetesi, 25.07.2006 |
||||||
İSLAM SANATININ GÖVDE GÖSTERİSİ Ortadoğu topraklarının artık 'medeniyetlerin beşiği' değil kaos kavramıyla birlikte anıldığı, Batı toplumlarında Müslüman ülkelere yönelik önyargıların tavan yaptığı bir dönemde Batı metropollerinden Londra'nın kültür yaşamında çok anlamlı bir adım atıldı. Britanya'nın en önemli kültür merkezlerinden Victoria&Albert Müzesi'nin İslam sanatı galerisi üç yıllık bir restorasyonun ardından ziyarete açıldı. Geçmişin İslam ülkelerindeki sanatı derinliğine keşfetme fırsatı sunan galerinin açılışı geçen hafta Prens Charles tarafından yapıldı. Suudi Arabistan'ın büyük sermaye çevrelerinden Jameel ailesinin, bugüne kadar müzeye yapılan en büyük yardım miktarı olan 5.4 milyon sterlinlik desteğiyle restore edilen galeri, artık 'Jameel İslam Sanatı Galerisi' adını taşıyor. Galeride, müzenin açıldığı 1852 yılından beri oluşturulan 10 bin parçalık İslam sanatı koleksiyonundan seçilmiş 400 parça eser sergileniyor. ![]() Galerinin en çok göze çarpan eseri, mekânın tam ortasında yer alan, 10.5 metre uzunluğunda, beş metre genişliğinde bir halı. Bu, herhangi bir tarihi halı değil. Ardabil Halısı adını taşıyan obje, dünyanın en eski halılarından biri olma unvanına sahip. 1539 yılında İran'ın Ardabil kentinde yapılan eser, dünyadaki İslam eserlerinin en değerlilerinden biri olarak kabul ediliyor. Galeride ayrıca 8. yüzyıldan Birinci Dünya Savaşı'na kadarki süre zarfında İslam ülkelerinde yapılmış birbirinden değerli seramik, dokuma, halı, metal, cam, tahta, fildişi eserler sergileniyor. Eserler kaftandan oymalara, vazodan yağlıboya tablolara kadar çeşitlilik ihtiva ediyor. Sergide İznik çinilerinden Bursa ipek dokumalarına kadar Osmanlılardan da birçok eser bulunuyor. Mekânda sergilenen eserlerin yanında hikâyeleri de yer alıyor. Zaten müze yalnızca İslam sanatı eserlerini izleyicilere sunmuyor, ayrıca farklı kültürlerin birbirlerinden nasıl etkilendiklerini ve İslam ülkelerinin komşu ülkelerin kültürlerine nasıl açık olduğunu da gösteriyor. Victoria&Albert Müzesi Müdürü Mark Jones, müzenin açılışıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, İslam sanatı koleksiyonunun tüm güzel ve çeşitli yönleriyle sunulduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Bunun, insanların dünyanın en büyük kültürlerinden birinin değerini anlamasına ve İslam sanatının derinliğine anlaşılmasına yardım etmesiniumuyoruz". Jones, İslam'ın yalnızca bir din değil aynı zamanda bir politik güç olarak da algılanması gerektiğinin altını çiziyor: "Birçok insan Jameel Gallery'den bir din olarak İslam'ın sanatını göstermesini bekleyecek. Gerçekteyse, İslamiyet diğer dinlerden farklıdı çünkü Hz. Muhammed dinin kuruluşunda aynı zamanda bir politik sistem de kurmuştu. Dolayısıyla bu galeri, bir inanç olarak İslam'ın değil, İslam imparatorluğunun ve onun ardıllarının sanatını sergileyecek." Jones, tarihteki İslam ülkelerindeki farklı kültürlere açık olma durumunu da takdire şayan bulduğunu belirtmekten çekinmiyor: "Geçmişteki İslam medeniyetinin kendinen çok emin ve dışarıdaki dünyaya çok açık olduğunu insanların görmesini ümit ediyoruz. Bunun hepimiz için bir model olduğunu düşünüyorum." Bu arada müze, galerinin yeniden açılması vesilesiyle müzenin yakınındaki Madejski bahçesinde Ortadoğu kültürleri temalı hafta sonu etkinlikleri düzenleyecek. 5 ve 6 Ağustos'taki etkinlik Türklere ait. 'Laleler, Çiniler ve Kahve Kültürü' adlı etkinlikte misafirler, canlı müzik, dans gösterisi, moda, sanat örnekleriyle geleneksel Türk kahvesi ve Türk mutfağından örnekleri bulma şansına sahip olacaklar. Radikal, Fotoğraflar: AFP, 25.07.2006 |
|||||||
![]() |
KÁBE ÖRTÜSÜNÜ DE KAÇIRACAKLARDI İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, geçen cumartesi Beşiktaş'taki antikacı dükkánına operasyon yaptı. Arama yapan ekipler, depoda gizlenmiş 110 tarihi eser ele geçirdi. Yakalanan ancak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan H.G.' ye yurtdışına çıkış yasağı konuldu. Benzeri ABD'de 500 bin dolardan (780 bin YTL) müzayedeye çıkan Kábe örtüsünün bir parçasının da bulunduğu, cami ve kiliselerden çalınan tarihi eserler, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne gönderilecek. H.G.'nin babasının da önceki yıllarda tarihi eser kaçakçılığından gözaltına alındığı bildirildi. İşte ele geçirilenler: - Üzerinde bitkisel, rozet, geometrik ve hayvansal figürlerin yer aldığı yeşil, sarı ile kahve renkli 32 toprak seramik - Hicri 1210 ile 1240 yıllarına ait olduğu sanılan Osmanlı ağalarının isimleri yazılı 4 adet tas - Osmanlı dönemlerinde fakirlere dağıtılmak üzere yemek yapılan bir kazan - 8 şamdan ve alem - 49 hat levha. Aralarında Osmanlı'nın ünlü hattalarından olan Sami Efendi'nin eserleri de var - Kiliselerden çalındığı tespit edilen 4 adet Hz. İsa ve havari ikonası - Mermer üzerine yazılmış 2 Kuran-ı Kerim sayfası - Bursa ve Konya'dan çalındığı tahmin edilen ahşap işlemeli 2 kapı - Kábe örtüsü ve Osmanlı dönemine ait altın sırma ile işli örtü - Ceylan derisine yazılmış 2 Yasin-i Şerif Hürriyet, Haber: Toygun Atilla, 25.07.2006 |
||||||
ALTINTEPE'DE KAZILARA DEVAM EDİLİYOR Erzincan'ın Üzümlü İlçesi sınırlarında Urartu, Bizans ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapan Altıntepe mevkiindeki arkeolojik kazılara bu yıl da devam ediliyor. 2003 yılında Altıntepe'de başlatılan kazı çalışmalarının bu yılki bölümünü yine Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Karaosmanoğlu başkanlığındaki 20 kişilik ekip gerçekleştiriyor. Kazı ekibinin Altıntepe'nin 3 ayrı noktasında başlattığı çalışmaların geçen yıl kaldığı yerden devam ettiğini belirten Prof. Dr. Karaosmanoğlu, çalışmaların, Altıntepe'nin kuzey batısındaki Urartu dönemine ait yapı ile orta kısmındaki Bizans dönemine ait 18 sütunlu Apadana'da (Kabul Salonu) ve doğu kısmında bulunan ve mozaik zemini hayvan figürleriyle süslü Bizans dönemine ait kilisede sürdürüldüğünü söyledi. Altıntepe'nin kuzeybatısındaki Urartu medeniyetine ait taş yapıyla ilgili geçen yıl önemli bir çalışma yaptıklarını anlatan Prof. Dr. Karaosmanoğlu, ayrıca Bizans dönemine ait kilisenin tabanındaki mozaiklerin restorasyonunun yapıldığını, dış etkenlerden korunması için üzerinin kapatıldığını belirterek, önümüzdeki yıllarda mozaiklerin tam korunmasının sağlanması için de ayrıca çalışma yapacaklarını vurguladı. Prof. Dr. Mehmet Karaosmanoğlu, 17 Temmuz'da başlayan kazı çalışmalarının yaklaşık 1 ay süreceğini kaydetti. İl Kültür ve Turizm Müdürü Metin Çankaya'da yaptığı açıklamada, kazı çalışmalarının tamamlanmasıyla Altıntepe'de geçmişe ait tarihi eserlerin ortaya çıkacağını ve insanların gezip görebileceği bir mekan olacağını belirtti. Altıntepe'nin 60 metre yüksekliğinde doğal bir tepe olduğunu hatırlatan Çankaya, "Burada altın yok. Sadece tarihi yapılar var. Geçmiş zamanlarda bu düşünceyle hareket eden defineciler tarafından yapılan kazılar tarihi dokuya zarar vermiş" dedi. Kazı çalışmalarında elde edilen tarihi objelerin önümüzdeki yıllarda açılacak olan Erzincan Müzesi'nde sergilenebileceğini belirten Çankaya, "Bu seneki kazı çalışmalarında ayrıca Altıntepe ve 2 kilometrelik çevresinde yüzey araştırması yapılacak. Bu çalışmayla da çevrenin Altıntepe ile olan tarihsel yapısı, idari bağlantısı tespit edilmeye çalışılacak" diye konuştu. Erzincan Kent Haber, 25.07.2006 |
![]() |
||||||
![]() |
MEYDAN MEDRESESİ'NE RESTORASYON Hakkari'nin Biçer Mahallesi'nde bulunan tarihi Meydan Medresesi'nin restorasyon çalışmalarına başlandı. İl Emniyet Müdürü Cavit Çevik, Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Emin Özatak ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top ile Meydan Medresesi'ni ziyaret eden Vali Ayhan Nasuhbeyoğlu, burada yapılan onarım çalışmalarını yerinde inceledi. Restore çalışmaları hakkında görevlilerden bilgi alan Vali Nasuhbeyoğlu, medresenin içini ve odaları gezdi. 1701 yılında İbrahim Bey tarafından yapılan ve 2 katlı planıyla günümüze kadar ulaşan en önemli anıtsal yapı olan medresenin onarılarak, ildeki tarihi eserlerle kültürel değerlerin burada sergileneceği kaydedildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Hakkari Valiliği'nin işbirliğiyle 2006 yılı Mayıs ayında onarım çalışmalarına başlanan medresenin ekim ayında bitmesi bekleniyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden gelen elemanlarınsa medresenin onarımını yaparak çalışmalarda bulundukları ifade edildi. Cumhuriyet döneminde bir süre cezaevi olarak da kullanılan tarihi Meydan Medresesi'nin restore çalışmalarının bitmesiyle Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredileceği aktarıldı. 1998 yılında Dağgöl Mahallesi'nde Hakkari Kalesi'nin kuzey eteğinde yapılan kazı sonucunda ortaya çıkarılarak Van Müze Müdürlüğü'nde koruma altına alınan tarihi steller ve levhaların yanı sıra yöreye ait el sanatlarıyla kültürel değerlerin medresede sergileneceği belirtildi. Hakkari Kent Haber, 25.07.2006 |
||||||
PARİON ANTİK KENTİNE DİNAMİT Çanakkale'nin Biga İlçesi'ne bağlı Kemer Köyü'nde bulunan Parion antik kentindeki bazı mezarlar defineciler tarafından dinamitle parçalandı, bazıları da talan edildi. Kazı Heyeti Başkanı ve aynı zamanda Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cevat Başaran, kazı alanında ve antik kentin sınırındaki 4 mezarın, kış aylarında defineciler tarafından iş makinalarıyla tahrip edildiğini, dinamitle parçalanmaya çalışıldığını, heykel ve seramik kapların çalındığını belirtti. Ayrıca "Kaya Mezarı" adı verilen mezarın içinde bulunduğunu tahmin ettikleri altınların da çalınmış olabileceğini öne süren Prof. Başaran, konuyla ilgili hazırladıkları raporu, Kültür ve Turizm Bakanlığına sunacaklarını bildirdi. Başaran, şunları kaydetti: "Parion antik kentini, 13 yıldır ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Ancak ne yazık ki, verdiğimiz emekler bazı kişilerce boşa çıkarılmaya çalışılıyor. Karşılaştığımız manzara bizi çok üzdü. Köy halkının Parion'un korunması için çaba göstermesi gerekiyor. Onlardan duyarlı olmalarını istiyoruz. Çünkü Parion önemli bir kültür ve tarih mirasıdır." Hürriyet, 24.07.2006 |
![]() |
||||||
TARİHE SAYGI ÖDÜLÜ VERİLDİ İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği “Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri” belli oldu. 2003 yılından beri her yıl verilen ödüller kapsamında bu yıl Urla'da üç bina ödüle layık görüldü. Urla eski belediye başkanlarından Besim Uyal'ın evi, işadamı Talat Kutlukaya'nın evi ve Klazomenai Zeytinyağı İşliği tarihe saygı ödüllerine layık görüldü. Besim Uyal'ın evi Kentli İzmirli dalında ödül alırken, Talat Kutlukaya'nın evi özgün işlevin değiştirildiği esaslı onarım ödülüne uygun görüldü. Ege Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Güven Bakır başkanlığında ayağa kaldırılan Klazomenai Antik Zeytinyağı İşliği jüri özel ödülüne layık görüldü. Ödüle layık görülen binalara ödül tabelaları asıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki binaları ve yapıları kapsayan Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri Eylül ayının ilk haftası düzenlenecek olan törenle sahiplerine verilecek. Binlerce yıllık kültür geleneğinin biriktiği bir coğrafya üzerinde bu uygarlıklara ait çeşitlenmiş ve farklılaşmış kültürel ve mekansal mirasa hak ettiği saygının gösterilerek korunması, koruma bilincinin ve örneklerinin teşvik edilmesi, yerel koruma modellerinin geliştirilmesi, tarihi çevreye ilişkin koruma bilinci taşıyan çaba ve eylemlerin özendirilmesi amacıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri 2003 yılından beri veriliyor. Kentli İzmirli Ödülü, Tek Yapı ve Tarihi Doku Ölçeğinde Başarılı Koruma Uygulamaları Ödülleri (kendi arasında Basit Onarım, Esaslı Onarım ve Emek Ödülü olmak üzere üçe, Esaslı Onarım da kendi arasında Özgün İşlevin Korunduğu Esaslı Onarım ve Özgün İşlevin Değiştirildiği Esaslı Onarım olmak üzere ikiye ayrılıyor) ve Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıklarını Koruma Dalında Katkı Ödülü olmak üzere üç dalda veriliyor. Seçici kurul koruma konusunda başarılı çalışmalar yapmış bir mimar, bir şehir plancısı, bir restorasyon uzmanı, koruma konusunda akademik çalışmaları olan bir mimar, bir şehir plancısı, bir arkeolog, bir sanat tarihçisinden olmak üzere 7 kişiden oluşuyor. Haber Ekspres, 24.07.2006 |
|||||||
![]() |
AFŞİN'DE TARİHİ ESER OPERASYONU Afşin'de düzenlenen operasyonda, Roma Dönemi'ne ait 211 parça tarihi eser ele geçirildi. Edinilen bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren jandarma ekipleri, Afşin İlçesi Altaş Köyü'nde Fikret P. isimli şahsın kendi evinin bahçesinde kaçak kazı yaparak bulduğu eserleri satmaya çalıştığı ihbarını aldı. Düzenlenen operasyonda, Fikret P.'nin evinde Roma Dönemi'ne ait olduğu belirlenen 3 adet işlemeli sütun ayağı, 3 adet düz işlemesiz sütun ayağı, 10 adet altıgen taş ve 195 adet zar büyüklüğünde renkli mozaik taşı ele geçirildi. Şüpheli Fikret P., jandarmada yapılan sorgusunun ardından adliyeye sevk edildi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. Kahramanmaraş Kent Haber, 24.07.2006 |
||||||
ZEYNEL BEY MEDRESESİ'NDE KAZI Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top, 2005 yılında Zeynel Bey Medresesi'nde yaptıkları arkeolojik kazı çalışmalarında, 16. yüzyılın 2. yarısına ait 8 odadan 2'sini gün yüzüne çıkarttıklarını bildirdi. Hakkari Merkez Biçer Mahallesi'nde hazine arazisi üzerinde bulunan Zeynel Bey Medresesi'nde, Van Müze Müdürlüğü Başkanlığı ve Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top'un bilimsel sorumluluğunda geçen yıl başlanan kazı çalışmalarının bu yılki bölümüne başlandı. Hakkari Valisi Ayhan Nasuhbeyoğlu, Emniyet Müdürü Cavit Çevik ile Zeynel Bey Medresesi'nde 7'si uzman toplam 40 kişilik ekip tarafından yürütülen kazı çalışmalarını yerinde inceledi. ![]() Kazılarla ilgili olarak basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Van YYÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top, Zeynel Bey Medresesi'nin 2006 yılı kazı çalışmalarını yaklaşık bir haftadan beri sürdürdüklerini kaydederek, Zeynel Bey Medresesi'nin ilin Osmanlı döneminden kalma en önemli ikinci yapısı olduğunu söyledi. Tamamen toprak altında kalan medreseyi 2005 yılında yaptıkları kazı ve temizlik çalışmaları sonucunda ortaya çıkarmaya başladıklarını ifade eden Top, şu bilgileri verdi: "2005 yılında medresenin kuzey kanadında 2 sağlam oda bularak avluda çalışmalarımızı yürütmüştük. Şimdiyse özellikle medresenin batı kanadıyla güney tarafındaki odaları temizlemeye başladık. Burada aşağı yukarı medresenin 8 tane odasının olduğu anlaşılıyor. Bu odaların hepsini tek tek ortaya çıkarıp bunların belli derecede geçici onarımlarını yapıp bu şekilde bu sene bırakmayı düşünüyoruz. Medresenin güney tarafında bulduğumuz ve mescit olduğunu düşündüğümüz odanın kazı çalışmaları sırasında bir takım orijinal sıva çıktı. Medresenin odalarının içerisinin tamamıyla kireç harcıyla yapılmış sıvayla kaplı olduğunu gördük. Tabii bunlar toprak içerisinde kaldığı için rutubetten nemlenmiş. Bunların da bir takım koruma önlemleriyle ayakta kalması için tedbirler almayı düşünüyoruz. Onun dışında odadan bir takım künklerde yoğun bir biçimde çıkmaya başladı. Bunlarda burada mescidin akustiğini sağlayan üst örtüde kullanmış olduklarını tahmin ediyoruz. Bunlar tonusun içerisine yerleştirilmiş ses akustiğini sağlıyor. Çalışmalarımız Van Müze Müdürlüğü'nün başkanlığında bilimsel bir heyet tarafından yürütülmektedir. Çalışmalarımıza Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Hakkari Valiliği destek vermektedir. Şu anda çalışmalarımızı 7 kişilik teknik bir ekip ve 33 işçiyle sürdürüyoruz. Bizim hedefimiz buradaki temizlik ve onarım çalışmalarını Ağustos ayının ilk haftasına kadar bitirmektir." ![]() Buldukları odaların içinde Osmanlı döneminde yapılan medreseler gibi girişin hemen karşısında küçük bir mazgal pencere olduğunu da kaydeden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top, odadaki pencerenin medresenin içini aydınlattığını ifade etti. Top, diğer taraftaysa medresenin içinin ısıtılması için şömine dedikleri bir ocağın yer aldığını söyledi. Mehmet Top'tan kazı çalışmaları hakkında bilgi alan Vali Ayhan Nasuhbeyoğlu ise, Osmanlı döneminden kalan en önemli yapılarından biri olan Zeynel bey Medresesi'nde yapılan çalışmalara gereken desteği sağlamaya devam edeceklerini belirtti. Vali Nasuhbeyoğlu, daha sonra Emniyet Müdürü Cavit Çevik ile medresedeki kazı çalışmalarını inceleyerek ortaya çıkarılan odaların içini gezdi. Yüksekova Haber, 24.07.2006 |
|||||||
KÜLTÜR VE TURİZM'DEN KENTSEL TASARIMA DESTEK İl Kültür ve Turizm Müdürü Özcan Budak, Kentsel Tasarım Projesi kapsamında Düzce Belediyesi'ne destekde bulunduklarını söyledi. Budak, Düzce yerleşim merkezinde çevre düzenlenmesi işi için Turizm ve Kültür Bakanlığı tarafından gönderilen 100 bin YTL ödeneğin Düzce Belediyesi'ne aktarılmasında yardımcı olduklarını belirtti. Belediyeye bu ödeneği alt yapı hizmetlerinlerinde kullanma talebi karşısında destek olduklarını ifade eden Özcan Budak “Belediye Başkanı'nın müracaatı ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü olarak Belediye'ye destek anlamında 100 bin YTL katkı sağladık. Ödenek İl Encümeninin kararı ile aktarıldı.”dedi. Bu tür çalışmalarda Bakanlık ile belediye arasında koordineyi sağladıklarını vurgulayan Budak “Kentsel dönüşüm projesi belediye başkanlığının fikir projesi. Belediye Başkanı Mehmet Keleş, Kentsel tasarım projesine duyarlı. Bizde kendilerine Bakanlıktan gelen kaynağın aktarılması konusunda destek oluyoruz.” şeklinde konuştu. Düzce Damla, 24.07.2006 |
TARİHİN EN ESKİ BARAJ BENDİ VE SULAMA KANALI HASANKEYF'TE ORTAYA ÇIKARILDI Tarihin en eski baraj bendi ve sulama kanalı, Batman'ın Hasankeyf İlçesi'nde ortaya çıktı. Tarihi kentte Antik Çağ'da şekillenen ve Osmanlı Dönemi'nin köşklerine su götüren 13 kilometre uzunluğunda su ağı şebekesi bulundu. Hasankeyf'te devam eden arkeolojik kazılarda, milattan önce 5 bin yıllarında yapıldığı ve bölgenin ilk barajı olduğu ileri sürülen baraj kalıntısı ortaya çıktı. İlk çağlara ait baraj ve su dağıtım ağı görenleri hayrete düşürüyor. Bölgenin ilk barajı olduğu tahmin edilen kalıntıların, Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar faal olduğu ve Dicle nehir kodunun çok üstündeki yerleşim noktalarına su taşıdığı belirtiliyor. Hasankeyf'in sular medeniyetinin hakim olduğu bir antik kent olduğunu belirten Hasankeyf Kazıları Başkanı Abdulselam Uluçam, antik çağda yapılan barajın Osmanlı dönemine kadar faal olduğunu ileri sürdü. Doğu Anadolu Bölgesi'nde Urartularda görülen su dağıtım kültürünü Hasankeyf'te de gördüklerini belirten Uluçam, “Kazılarda, Kasımiye bölgesinde Osmanlı dönemine ait köşklere su götüren, ama antik dönemde şekillendirilen su kanalları ortaya çıktı. O su kanallarından birisi güneydoğu ve güney batıya uzanan iki derin vadiden geçen ve en uzunu 13 kilometreye uzanan su şebekesi mevcut. ” dedi. Zaman, Haber: Suphi Kaya, 24.07.2006 |
||||||
TARİHİ KİLİSE OKUL OLDU Edirne Kaleiçi'nde Katoliklerin 1852 yılında yaptırdığı, İtalyan Kilisesi ve manastırı tamamlanan onarımının ardından yeni eğitim öğretim yılında çocuk sesleri ile çınlayacak. Edirne ve Karaağaç'ta yaşayan Katoliklerin yaptırdığı ve bugüne kadar onarımı için 500 bin YTL harcama yapılan kilise bölümü çok amaçlı salon, her iki yanında bulunan yapılar da derslik olarak İstiklal İlköğretim Okulu'na kazandırıldı. Tarihi yapının 18 Eylül'de başlayacak 2006 - 2007 eğitim ve öğretim yılında eğitim kurumu olarak kapılarını açmasıyla birlikte ikili öğretim yapan İstiklal İlköğretim Okulu da normal öğretime geçmiş olacak. Restorasyon ve onarım işi müteahhit firma İSKA İnşaat tarafından Edirne Valiliği Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü kontrolörlüğünde gerçekleştirilen İtalyan Kilisesi (İstiklal İlköğretim Okulu)'nun restorasyon ve onarım işi tamamlandı. İhalesi Edirne Merkez Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından yapılan binanın kilise bölümü çok amaçlı salon olarak hizmet verecek. Bugüne kadar restorayonu için 500 bin YTL harcama yapılan binanın sağ ve solundaki yapılar da 4'er derslik olarak onarıldı. Tarihi mekan 18 Eylül günü başlayacak olan 2006 - 2007 eğitim ve öğretim yılında İstiklal İlköğretim Okulu ek dersliği olarak hizmete girecek. Onarımı tamamlanan bina sayesinde ikili öğretim yapan İstiklal İlköğretim Okulu da yeni ders yılıyla birlikte normal öğretime geçiş yapacak. 645'nci Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nin açılışının yapıldığı 30 Haziran Cuma günü Edirne'ye gelen Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ziyaret ve açılış programları kapsamında İtalyan Kilisesi'ni de gezerek incelemelerde bulundu. Araştırmacı Tarihçi Yazar Oral Onur, Edirne'nin; azınlıkların bıraktığı en büyük eserlerden olan İtalyan Kilisesi'ne sahip çıkarak Avrupa Birliği'nin İnsan Hakları'nın en güzel örneğini verdiğini söyledi. Onarımı tamamlanan yapının Edirne'ye yeniden kazandırılmasının mutluluğunu yaşadığını ifade eden Onur, yapının tarihçesi hakkında yaptığı açıklamada da, 1852 tarihinde Edirne'de ve Karaağaç'ta yaşayan Katoliklerin Kaleiçi'nde yaptıkları kilise ve manastır binalarının onarımının bitip Valiliğe teslim edilmesinin mutluluğunu yaşadığını söyledi. Onur, açıklamasında şöyle dedi: “Binanın kullanılış şekli ve Edirne İstiklal İlköğretim Okulu'na verildiği, onarım için yarım trilyon para harcandığı tabelada yazmaktadır. Büyük bina okul ihtiyacı için kullanılacak. Kilise binasının ise okulun çeşitli kültür amaçlarına (kütüphane, konferans vs.) kullanılacağı anlaşılmakta. Edirne, azınlıkların bıraktığı en büyük esere sahip çıkarak Avrupa Birliği İnsan Hakları'nın en güzel örneğini de vermiştir. Karaağaç'tan gelen ve Edirne'de yaşayan İtalyan halkı her Pazar günü kiliseye gelerek ayinlerde bulunurdu. Yandaki iki bina ise Edirne İtalyan Konsolosluğu binasıydı. En son Edirne Konsolosu Jan Dorfani idi. 1970'li yıllarda Dorfani öldükten sonra bina, kendi haline terk edildi. Akşamcıların mekan edindiği bu binaların içinde bulunan kiliseyi yaktıkları görüldü. Rahmetli Fahri Yücel döneminde kilise ve yandaki binaların onarımı gündeme geldi ve Nusret Miroğlu döneminde bina restore edilerek kurtarıldı. Çift öğretim yapan İstiklal İlköğretim Okulu bundan böyle tekli öğretime geçmiş olacak. Edirne'de bir azınlığın mabedi ve binalarının kurtarılarak hizmete girmesi gerçekten çok ileri bir olaydır. Edirne bunlarla tarihini, kültürünü yaşatacaktır. Çok kısa zamanda Havra'nın da onarımı gerçekleşirse Edirne kültürel zenginliğini pekiştirmiş olacak.” Edirne Internet Gazetesi, 24.07.2006 |
|||||||
EFES ANTİK TİYATROSU ONARILIYOR Tarih boyunca, depremler ve diğer doğal afetlerle yıpranan son 30 yılda da konser ve kültürel etkinliklerle yorulan Efes Antik Tiyatrosu onarılıyor. Selçuk ilçesindeki Efes Antik Kenti'nin içinde yer alan 24 bin kişilik antik tiyatroda onarım ve restorasyon çalışmaları başladı. Çalışmalara en büyük destek 250 bin YTL veren CHP'li Selçuk Belediyesi'nden geldi. Avusturya Efes Kazıları Başkanı Ord. Prof. Dr. Fritz Krinzinger başkanlığında kurulan Uluslararası Efes Tiyatrosu Komisyonu, antik tiyatroyla ilgili raporunu tamamladı. Selçuk Belediye Başkanı CHP'li Vefa Ülgür, onarım projesinin maliyetini belediye olarak karşılayacaklarını anlattı: "Elimizi taşın altına sokuyoruz. 2006 yılı çalışma programı için ilk etapta 250 bin YTL katkıda bulunduk. İşçi, makine ve malzeme konusunda da her tür desteği vereceğiz. En büyük hedefimiz bu dünya harikasını sağlamlaştırmak ve insanlığın hizmetine sunmaktır." Kazı başkanı Prof. Dr. Krinzinger de, "Bu yılki çalışmalar antik tiyatronun güneyindeki ziyaretçi girişleri bölümü ve birinci diazoma (koridorlar) bölgelerinde yoğunlaşacak, üç ay sürecek" dedi. Radikal, Fotoğraf: Erol Selçuk, 24.07.2006 |
![]() |
||||||
KADIKALESİ GÜN IŞIĞINA ÇIKARILIYOR Kuşadası'nda bulunan tarihi Kadıkalesi bölgesinde yapılan kazı çalışmaları 6. yılına girdi. Kazı çalışmalarının başlaması nedeniyle açıklamalarda bulunan Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kazı Ekibi Başkanı Prof. Dr. Zeynep Mercangöz, hızla yapılaşan ilçede yazlıkların arasında kalan tarihi eserlerin gün yüzüne çıkarılması çalışmalarına devam edildiğini bildirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkısı, Kuşadası Belediyesi'nin sponsorluğunda gerçekleştirilen kazıların Ege arkeolojisi için çok önemli olduğunu belirsten Mercangöz, kazıların bölgenin turistik değerini de artıracağını ifade etti. Bizans Kalesi'nin temizlenip ortaya çıkarılmasını amaçlayan kazılarda farklı kültürlere ait önemli buluntuların ortaya çıkarıldığını ifade eden Mercangöz, ''Çevresini kuşatan yazlıklar arasında unutulmuş bu ortaçağ kalesi ve üzerinde yer aldığı höyük, hak ettiği ilgiyi bulacak. Kale her geçen gün artan bir hızla tahrip olmaktayken tarihsel kimliği ve kültürel potansiyeliyle bölge için ne kadar önemli olduğu hatırlandı'' dedi. Kalenin, tarihi MÖ 3 binlere dayanan bir höyüğün üzerinde kurulduğunu söyleyen Mercangöz, bunun yapılan kazının önemini ve zorluk derecesini artırdığını kaydetti. Elde edilen buluntuların bölgede 19. yüzyıla kadar kesintisiz yerleşim yapıldığını gösterdiğini kaydeden Mercangöz, şu bilgileri verdi: ''Bu veriler, şimdiden Kadı Kalesi kazısını, Batı Anadolu arkeolojisinde dikkate değer bir yere taşımıştır. Kalenin ve höyüğün boyutlarına göre henüz sınırlı çalışma alanında bile MÖ 2 binin değişik dönemlerindeki altın, gümüş benzeri astarlı ve boyalı yerli (taklit) miken, arkaik, klasik, Helenistik ve Roma dönemlerine ait seramik parçalarından oluşan çok zengin ve çok çeşitli buluntu mevcut.'' Yaklaşık 3 bin metrekarelik alanda etaplar halinde yapılan kazılarda, çok çeşitli dönemlere ait seramik, cam ve metal parçaların yanında Bizans tabakasında Hitit üslubunda kurşun alaşımlı bronz ''Fırtına Tanrısı'' heykelciğinin bulunduğunu ifade etti. Kazı alanının yeterince korunamaması ve vatandaşın bilinçsizliğinin büyük sorunlara neden olduğunu aktaran Mercangöz, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Geçen yıl yapılan kazılarda bir kilise içinde 17 Bizans mezarı ve mezarların içlerinde bir çok olguya rastladık. Her yeni kazı sezonunda tahribatla karşılaşıyoruz. Kazı ekibimizin günlerce uğraş vererek kale girişini temizlemesinden sonra gelip gördüğümüz manzara hiç de hoş değildi. İnşaat molozlarının kale girişine dökülmesi bizleri çok üzdü. Kazı alanının kış aylarında daha iyi korunması gerekiyor.'' Aydın Denge, 24.07.2006 |
|||||||
MOR YUHANUN KİLİSESİ AÇILDI Mardin'in Savur İlçesi'ne bağlı Dereiçi Köyü'ndeki Süryani cemaatine ait 4. yüzyıldan kalma Mor Yuhanun Kilisesi, restorasyonun tamamlanmasından sonra yeniden ibadete açıldı. Mardin Dayru'z-Zaferan Manastırı Metropoliti Saliba Özmen'in yönettiği ayin sonrası yapılan törene Mardin Belediye Başkanı Metin Pamukçu ve çok sayıda Süryani katıldı. İsveç Metropoliti Gello Şabo "Sıcak savaşların yaşandığı dönemde Türkiye'deki birlik umarım dünyaya örnek olur. Kardeş kavgası son bulmalı" dedi. Radikal, 24.07.2006 |
ESKİHİSAR CAMİSİ RESTORE EDİLECEK Muğla İl Özel İdaresi, Yatağan'a bağlı Eskihisar köyündeki Stratonikeia Antik Kenti'ndeki tarihi Eskihisar Camisi'nin restorasyonu için 50 bin YTL ödenek tahsis etti. Eskihisar Camisi'nin restorasyonunda kullanılacak malzeme ve araçlar Güney Ege Linyitleri İşletmesi (GELİ) tarafından karşılanacak. Tarihi caminin yanındaki Eskihisar Köy Kahvesi'ni ise Muğla Genç İşadamları Derneği (MUGİAD) restore ettirecek. MUGİAD Başkanı Coşkun Coşar, restorasyon çalışması için antik kente marangoz gönderdiklerini belirterek, "Ay sonunda restorasyon için izin çıkacak. Tarihi caminin restorasyonuyla birlikte biz de çalışmalarımıza başlayacağız. Bu çalışma tamamlandıktan sonra da, kahve antik kenti ziyaret edenler için sosyal bir tesis olarak hizmet verecek" dedi. Yeni Asır, 24.07.2006 |
||||||
ÜRGÜP'E ÖNCE FESTİVAL, SONRA MÜZE Türkiye'nin en özgün doğal turistik mekanlarından biri olan Ürgüp, bugünden itibaren hummalı bir sanat faaliyetine ev sahipliği yapacak. Modern sanatın tüm disiplinlerini bir araya getirmeye çalışan festivalin ardından şehre bir de müze kazandırılacak. Ürgüp, ilk modern sanat festivali ve hemen ardından açılacak modern sanat müzesi için gün sayıyor. Kapadokya bölgesini Anadolu'nun sanat ortamlarından biri haline getirmek isteyen yerel sanat inisiyatifi Fabrikartgroup, uluslararası çapta bir modern sanat festivali düzenlemeye girişmiş ve işi kotarmış durumda. Yüzden fazla sanatçının desteklediği festivalin meyveleri bugünden itibaren vadilere çıkıyor. Modern sanatın tüm disiplinlerini bir araya getirmeye çalışan festival; resimden heykele, fotoğraftan yerleştirmeye, kısa filmden deneysel müzik ve performansa kadar uzanan repertuvarını, 5 Ağustos'a kadar yöre halkının ve turistlerin beğenisine sunacak. Ama tabii ki iş bu kadarla kalmıyor; festival süresince atölye çalışmaları sayesinde sokaklar dahil bütün açık ve kapalı mekanlar sanatla iç içe olacak. ![]() İki ressam, Kaan ve Gülhan Sarı'nın Fabrikartgroup ile başlayan çalışmaları, Mustafapaşa Belediyesi'nce desteklenince festival için hemen kollar sıvanmış. Türkiye'de sanat ortamının sadece İstanbul'dan ibaret olmadığını söyleyen Sarı, festivalin gelenekselleştirileceğini, hatta ikinci festival programının da önemli ölçüde hazır olduğunu müjdeliyor. Bütün sanatçı ve sanatseverlerden Anadolu'da oluşturulacak sanat hareketlenmelerine destek olmasını bekleyen grubun bu yoldaki en büyük amaçlarından biri de yörede bir modern sanat müzesi açmak. Mustafapaşa Belediyesi buna da 'isteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü' cevabını vermiş. “Şehrin bir modern sanat müzesine sahip olması fikri bizi çok heyecanlandırdı, hemen çalışmalara başladık.” diyen Belediye Başkanı Mustafa Özer, eserlere eski konaklardan birinin, Cansever Konağı'nın kucak açacağını söylüyor. İlk aşamada 1. Uluslararası Modern Sanat Festivali'ne katılan sanatçıların belediyeye bağışlayacakları birer eserle kapılarını açacak müzenin adının, 'Sinasos Modern Sanat Müzesi' olması planlanıyor. Ağustos ayı sonunda kapılarını açacak müzenin elbet eksiği gediği olacak; fakat 10 gün sürecek festival kusursuz bir kaynaşmaya tanıklık edeceğe benziyor. Mustafapaşa Belediyesi'nin meydan ve sokakları, Fabrikartgroup irtibat binası, vadiler, kervansaraylar ve Özel Kapadokya Üniversitesi Rektörlük Binası ile bahçesi heykel, resim, fotoğraf, deneysel müzik ve kısa filmler ile dostluk kuracak. Zaman, 24.07.2006 |
|||||||
BU MÜZE KANGALLARA EMANET Türkiye'de müzelerin güvenliği özellikle Uşak'da yaşanan olayın ardından sorgulanmaya başlanırken son derece modern cihazlarla korunan Kültürpark'taki İzmir Tarih ve Sanat Müzesi'nin güvenliğine ayrıca kangal köpekleri yardımcı oluyor. Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan Tarih ve Sanat Müzesi Kültürpark'ta 3 bin 820 metrekare kapalı 9 bin 500 metrekare açık alanı bulunuyor. Beş bin yıllık tarihi eserlerin bulunduğu müzede, Taş Eserler Bölümü'nde İzmir ve yakın çevresindeki ören yerlerinden heykeller kabartmalar, Agora'da gün ışığına çıkmış Demeter, Poseidon, Artemis heykelleri, Seramik Eserler Bölümü'nde başta Smyrna Tepekule Höyüğü olmak üzere İzmir çevresindeki höyüklerden elde edilen eserler, Kıymetli Eserler Bölümü'nde de Arkaik, Helenistlik, Roma ve Bizans dönemlerine ait gümüş ve değerli taşlardan yapılan yapılmış takı ve süs eşyaları, cam eşyalarla sikkeler turistlerden büyük ilgi görüyor. Bina birkaç yıl önce yapıldığı için son derece hassas güvenlik cihazlarıyla korunuyor. Gece müze kapandıktan sonra da ayrıca 'Efe' ve 'Ece' isimli iki kangal köpeği devreye giriyor. Dünyaca ünlü Türk çoban köpeği kangallar gece müzenin bahçesinde serbest bırakılıyor. Özel eğitim almış kangal köpekler gece müzenin duvarına kedi bile yanaştırmıyor. O nedenle üç yıldır değerli eserlerin sergilendiği müzede hiç bir hırsızlık olayı olmadığı bildirildi Hürriyet, Haber: Mustafa Oğuz, 24.07.2006 |
![]() |
||||||
BAKANLIĞIN PAMUKKALE'NİN GELİRİNE EL KOYMASI DENİZLİ'Yİ AYAĞA KALDIRDI Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Pamukkale ören yerinin gelirinin alındığını açıklaması Denizli'de tepkiyle karşılandı. Bakan Koç, Aydın Teknik, Ekonomik ve Sosyal Konseyi üyeleriyle yaptığı kahvaltıda maliyede edebi tahsis prensibi gereğince Pamukkale ören yerinin gelirinin alındığını söylemişti. 22 işadamı kuruluşunun ortaklığından oluşan Denizli Platformu adına bir açıklama yapan Platform Sözcüsü İbrahim Tefenlili, “Pamukkale'nin geliri Pamukkale'ye kalmalı. Aksi halde Pamukkale'yi kurtaracak kaynağı bulamayız. Bununla ilgili Ankara ile temaslara girişmeliyiz. Bu karardan dönülmeli. Bu işin başka yolu yok” dedi. Denizli Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yüksel ise Pamukkale'nin Denizli'nin olduğu kadar Türkiye'nin de prestiji olduğunu ifade ederek, “Ülkemizde bazı değerler, genel yaklaşımlarla harcanıyor. Ancak Pamukkale'yi böyle bir kaderle baş başa bırakamayız. İlimizin sorunlarını Ankara'ya götürmede büyük bir yeteneğe sahibiz. Pamukkale'nin özlük hakkı olan bu gelirden de asla vazgeçmeyiz” diye konuştu. Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, daha önce de Denizli'nin Pamukkale için ayaklandığını ve dönemin Kültür Bakanı Erkan Mumcu'dan istenilen kararı hızla çıkarttığını hatırlattı. Pamukkale için her şeyi yapacaklarını belirten Keçeci, “Bu, Denizli'ye bahşedilmiş, insanlık için kültür mirası olarak saptanmış çok önemli bir nimet. Bakan Atilla Koç, eşitlikçi davranacağını söylüyor. Ancak Pamukkale gibi bir değer için daha eşitlikçi davranmak gerekli. Bakanlık bu kararından geri dönmeli” dedi. Mimarlar Odası Denizli Şube Başkanı Süleyman Boz, Atilla Koç'un eski Bakan Erkan Mumcu'dan sonra Denizlileri kızdıran ikinci Kültür Bakanı olduğunu söyledi. Boz, “Yalvaçlı Bakan'dan sonra sıra şimdi de, Köşklü geldi. Yalvaç ile Köşk arasında kaldık. Yani, her zaman Bakan çıkaran Isparta ile Aydın arasında sıkıştık. İki ilin bakanları, Denizli'nin önünü tıkamaya devam ediyor. Koç Denizli'ye ceza veriyor. Koç'un 'Denizli'den işadamı, Aydın'dan Bakan çıkar' sözü üzerine biz de, Aydınlı Bakan'dan aydınca bir davranış bekliyoruz. “ ifadelerini kullandı. ![]() Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Başkanı Ali Rıza Ertemur da, “Denizli'nin kaderi Isparta ile Aydın arasına sıkıştı kaldı. Başbakan vaatlerde bulunuyor, kabine üyeleri ve Bakanları geri alıyor. Ne Başbakan, ne de Bakanları Denizli'ye gelmesin. Sayın Atilla Koç ise Ankara'ya giderken Denizli'den geçmesin. Ören yeri gelirinin kesilmesi, 'Denizli artık hak ettiğini alıyor' sözünün ne kadar boş olduğunu bir kez daha ortaya koydu.” diyerek tepki gösterdi. Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, Pamukkale'nin Denizli için çok önemli olduğunu ancak, Sezar'ın hakkının da Sezar'a verilmesi gerektiğini ifade ediyor. Başkan Zeybekci, “Pamukkale için baştan beri hepimiz mücadele veriyoruz. Ören yeri kadroları ve personeli tamamen Bakanlığa devredildi. Gelirin bir süre daha aynen devam etmesi için ısrarcı olduk. Ancak, bu kararla gelirin tamamı merkeze çekilmiyor. Ören yeri kadrolarının maaşları ve giderleri de Kültür Bakanlığı tarafından karşılanıyor. Ören yeri gelirlerinin net yüzde 25'i yine Denizli'ye kalıyor. Bu gelir desteği de projelerin başlatılması için yeterli. Projeler için Bakanlık ödeneği fazlasıyla alınacaktır. Bundan önce yıllarca sadece Denizli'ye kalan onca ören yerleri gelirine ne oldu?” şeklinde konuştu. Denizli Valisi Gazi Şimşek ise 2004 yılında UNESCO'nun Pamukkale'deki koruma çalışmalarını yetersiz bulduğunu ve bir yazıyla kendilerini uyardığını belirtti. Şimşek, “Eğer Pamukkale'yi miras listesine yakışır şekilde koruyup geliştirmezseniz listeden çıkartırız dediler. Biz de dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'dan o dönemde Üniversite ile hazırladığımız projeyi onaylamasını istedik. Proje onaylandı ve ören yeri gelirinin belli oranının Denizli'ye kalması kararı verildi. Pamukkale bu gelirle ayağa kaldırıldı. Şimdi projelerimizi tamamlamak için uğraşırken böyle bir karar bizi üzdü.” ifadelerini kullandı. Zaman, Haber: Resul Cengiz, 24.07.2006 |
|||||||
PAMUKKALE'YE BİR DARBE DAHA : KORUMA KURULU, ANTİK HAVUZ ÇEVRESİNDEKİ TESİSLERİN YIKILMASINA KARAR VERDİ Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, ören yeri gelirlerini kesmesi yüzünden yıllık 7.8 milyon YTL'den olan Pamukkale'ye bir darbe de Koruma Kurulu'ndan geldi. Aydın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, yılda 2 milyon YTL gelir getiren Pamukkale'deki "Antik Havuz" çevresinde bulunan tesislerin yıkılmasına karar verdi. Kararın Denizli turizmini baltalayacağını vurgulayan Vali Gazi Şimşek, İdare Mahkemesi'ne iptal davası açtı. TURAŞ firması tarafından işletilen tesislerin 1985 yılında Kültür Bakanlığı Koruma Yüksek Kurulu'nun izniyle yapıldığını hatırlatan Vali Şimşek, şöyle konuştu: "Burası Denizli Özel İdaresi'ne yılda 2 milyon YTL'nin üzerinde bir gelir sağlıyor. Bu paranın tamamı Denizli'ye kalıyor. Bu tesisler, zaten koruma kurulunun izniyle yapılmıştı. Şimdi de yıkılacak ve yerine bir çivi bile çaktırılmayacak. Yani doğal yapıya uygun bir restorasyon bile yapamayacağız. Böylece ören yeri gelirlerinden sonra Pamukkale'nin bir geliri daha kesilmiş olacak." Antik Havuz kenarındaki Pamukkale Otel'in, Koruma Planı çerçevesinde yıkıldığını anlatan Şimşek, bölgede yalnızca soyunma odaları ile ziyaretçiler için oluşturulan dinlenme alanlarının kaldığını belirtti. Pamukkale için büyük önem taşıyan bir gelirden olduklarını dile getiren Şimşek, "Tesisin günlük brüt gelirinin yüzde 40'ı Denizli İl Özel İdaresi hesabına periyodik olarak yatırılıyor. 21 yıl önce kurulan bu tesislerin yıkılması için karar alan Aydın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Pamukkale'nin geleceğini de tehlikeye düşürüyor. Çünkü yabancı turistler, tarihi Hierapolis Antik Kenti sütun ve sütun başlıklarının bulunduğu ve zamanında kralların, kraliçelerin yıkandığı bu suya girmek için geliyor. Soyunma odalarını, kabinleri, oturma alanlarını kaldırdığınız zaman buraya gelen turist sayısı hızla düşer. Seyahat acenteleri programlarından Pamukkale'yi çıkarır. Bu da Denizli ekonomisine, tesislere ve Özel İdare'ye darbe olur" dedi. Antik Havuz çevresinin yıkılması ile havuzun bakımsız bir tesis haline geleceğini vurgulayan Şimşek, "Burasının bakımsız ve sıradan bir havuz haline gelmesine izin vermeyeceğiz. Tesis, Pamukkale'nin doğal dokusuna uygun olarak ve antik özelliğini koruyacak şekilde yeniden inşa edilebilir. Ancak yıkılması demek, Pamukkale turizminin darbe alması demektir. Bunu önlemek için İdare Mahkemesi'ne dava açtık. Sonucu bekliyoruz" diye konuştu. Pamukkale'ye gelen her dört turistten birinin mutlaka uğradığı Antik Havuz, ziyaretçilere 2 bin yıllık tarihle iç içe yüzme ve tedavi olma imkanı sağlıyor. Tesisler, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı TURAŞ şirketi tarafından işletiliyor. Şirket kira olarak gelirinin yüzde 40'ı olan yaklaşık 2 milyon YTL'lik yıllık bir bedel ödüyor. Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, geçen hafta sonu Aydın'a yaptığı ziyaret sırasında, Pamukkale girişlerinden elde edilen yıllık 7.8 milyon YTL'nin bakanlığa gönderileceğini açıklamıştı. Denizlililer, travertenlerin korunması amacıyla hazırlanan proje için Bakanlık desteğini beklerken, bu şok kararla sarsılmıştı. Karara tepki gösteren Denizlililer, Pamukkale'nin "Dünya Mirası Listesi"nden çıkarılma tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğini vurgularken Bakan Koç'a da, "Sakın Denizli'den geçme" mesajını göndermişti. Yeni Asır, Haber: Mustafa Kaya, 24.07.2006 |
|||||||
SİVAS ULU CAMİİ'NİN EĞRİ MİNARESİ DÜZELTİLİYOR Anadolu'nun en eski camilerinden olan ve eğik minaresiyle dikkati çeken Sivas Ulu Camisi'nin onarımı için, proje hazırlandı. Camilerin mekan düşüncesinin önemli bir basamağını teşkil eden ve kubbe fikrinin henüz gelişmediği dönemde, 1196-1197 yıllarında Kızıl Arslan Bin İbrahim tarafından yaptırılan Ulu Cami için rölöve ve restorasyon, 13. yüzyılın ilk yarısında inşa edilen minaresi için ise statik güçlendirme proje etüt çalışması hazırlanıyor. Çalışmalar kapsamında, alemden kaideye göre 116 santimetre eğik olan ve birkaç defa yıldırım isabet etmesi nedeniyle kıymetli süslemelerin bulunduğu gövdesi boydan boya yıpranan caminin minaresinin eğilme nedeni de tespit edilecek. Tespit çalışmalarının ardından bu durumun giderilmesi amacıyla onarım çalışması başlatılacak. Zaman, 24.07.2006 |
TARİHİ MEZARLIKTA YANGIN ÇIKTI Bitlis'in Ahlat İlçesi'nde bulunan tarihi Selçuklu Mezarlığı'nda, yangın çıktı. Yangında, onlarca mezar taşı zarar gördü. Alınan bilgiye göre, Selçuklu Mahallesi'nde bulunan tarihi Selçuklu Mezarlığı'nda, henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. Yangını gören Hüseyin Kemer isimli çocuk, olayı emniyet ve itfaiye ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen ekipler, bir saatlik çalışma sonucunda yangını kontrol altına aldı. Yangının söndürülmesinin ardından çok sayıda mezar taşının zarar gördüğü ve mezarlık alanında bulunan bazı hayvanların yangından etkilenerek öldüğü gözlendi. Zaman, 24.07.2006 |
||||||
KARAMANIN KOYUNU, YAVAŞTAN ÇIKIYOR OYUNU! HATİCE SULTAN ÜZERİNE RANT TEZGAHLARI |
|||||||
ORTAKÖY'ÜN AYAKTA KALAN TEK YALISI İstanbul Valiliği'nin, İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü'nü 35 yıldır faaliyette bulunduğu Hatice Sultan Yalısı'ndan tahliye girişimi tartışmalara neden oldu. Valiliğin, tarihi ve mimari açıdan büyük değeri olan yalıyı tahliye sonrası ne şekilde kullanacağı sorusu ise yanıt bulamadı. ![]() Ortaköy ve Nişantaşı meydanlarının mimarı Erhan İşözen, Hatice Sultan Yalısı'nın, Gaziosmanpaşa Ortaokulu olarak kullanılan Naime Sultan Yalısı'nın 4 yıl önce yanmasından sonra "Ortaköy'ün ayakta kalan tek yalısı" unvanına sahip olduğunu söyledi. Mimar İşözen, "Bunlar bir ülke için prestij mekanlarıdır. Böyle tarihsel mekanların gelecek kuşaklara bir kimlik olarak iletilmesi önemlidir. Bu yapıların aslına uygun fonksiyonlarla donatılıp, turizm amaçlı kullanılması gerekir. Bu tür yapıları farklı amaçlarla kullanmayı doğru bulmuyorum. Ama İYİK, bu mekanı sosyal amaçlı ve tarihi dokusuna sadık kalarak kullanıyorsa buna da itirazım yok" diye konuştu. Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Eyüp Muhcu, Hatice Sultan Yalısı'nın, şimdiye kadar kullanıldığı şekliyle, tarihi dokusunu, aslına uygun restore edilerek varlığını sürdürdüğünü belirtti. Muhcu, şöyle devam etti: "Bu tür mekanların, toplumun belleğinde yer ettiği şekliyle korunması çok önemli. Tarihi mekanların asli fonksiyonlarına uygun kullanılması temel ilkedir, UNESCO'nun da direktifleri gereğidir. Fiziki yükler getirilerek bu mekanları bozmak, asıl fonksiyonlarından arındırmak, 'içini değil, sosyal, kültürel içeriğini de boşaltmak' anlamına gelir. Maalesef bizim toplumsal belleğimizde bir süreklilik yok. Bunun nedeni, tarihsel mekanların kullanımındaki düzensizlik ve kesintilerdir." Mülk sahibi İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Sabri Kaya, tarihi binanın tahliye sonrası ne şekilde kullanılacağı, bir projeleri olup olmadığı yönündeki sorumuza, "Mülkiyeti Özel İdare'nindi, süresi bitti. Boşaltıp teslim etmesi gerekiyor. Gençlik Spor İl Müdürlüğü'ne yazımızı yazdık. Boşaltma işlemini onlar yapacak" yanıtını verdi. İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü'nün sözleşmesinin uzatılmamasına ilişkin değerlendirmesinde, "Orası çok kıymetli bir alan. Oranın sadece yüzme sporu için kullanılması kamu yararı açısından yeterli değil. Spor faaliyeti her yerde yapılabilir. Orası bir turizm alanı olarak imar planlarına işlendi. Tüm alan bütünüyle bir turizm alanı olarak değerlendirilecek ve daha büyük gelir getirecek bir hale dönüştürülecek". Hürriyet, Haber: Ali Dağlar - Faik kaptan, 23.07.2006 ![]() İstanbul Yüzme İhtisas Yalıyı Terketti İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü (İYİK) tarafından 1971 yılından bu yana kullanılan Hatice Sultan Yalısı, sözleşmelerinin uzatılmaması üzerine tahliye edildi. Çevik Kuvvet'in Ortaköy'deki Hatice Sultan Yalısı'na girmesinin ardından, binada bulunan İYİK üyeleri, sporcular ve yüzücüler polis tarafından bina dışına çıkartıldı. Kulüp üyeleri ve sporcuların bina dışına çıkarılışı sırasında dramatik sahneler yaşandı. Birçok üye ile küçük sporcuların göz yaşlarını tutamadıkları görüldü. Bu arada, İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü yetkilileri, binada İYİK yetkilileriyle görüşerek, içerideki eşyanın tespit edilip götürüleceğini bildirdiler. Tutanakların tutulmasının ardından, önce kulüpte şahsi eşyası olanlar bunları binanın dışına çıkararak buradan kamyonetlerle evlerine taşıdılar. Daha sonra da Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü elemanları binadaki eşyayı kamyona yükleyerek yediemine teslim edilmek üzere götürdüler. Tahliye işlemi sırasında Çevik Kuvvet ekipleri, binanın içinde ve dışında önlemlerini sürdürdü. Sabah, 24.07.2006 ![]() Yalının Yerine Otel Kararı Çoktan Verilmiş İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü'nün (YİK) 63 yıldır faaliyet gösterdiği binasından tahliye edilmesi ve yerine butik otel yapılacağı iddiaları üzerine gözler kulübün bulunduğu alanın imar planlarına çevrildi. 23 yıl önce yapılan imar planlarına göre hem YİK'in hem de daha önce yanan Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulları'nın bulunduğu alanda butik otel yapılacağı yer alıyor. Boğaziçi Öngörünüm ve Sahil Şeridi Bölgesi 1/1000'lik ölçekli imar uygulama planında otel olarak yeralan planlar, İmar ve İskan Bakanlığı tarafından onaylı. Hem GOP İlköğretim Okulu'nun hem de YİK'in 3 bin 550 metrakarelik alanı İstanbul Valiliği İl Özel İdaresi'ne ait. GOP İlköğretim ve YİK'in bulunduğu alanlarla ilgili kararın tatilin ardından eylül ayında toplanacak İl Genel Meclisi'nde verilmesi bekleniyor.159'u AKP, 64'ü CHP, biri Anavatan biri de Saadet Partisi olmak üzere 225 üyesi bulunan Meclisin kararı İl Encümeni ve İstanbul Valisi tarafından uygulanacak. Ancak imar uygulama planında otel olarak görülen arsa ile ilgili plan değişikliği olursa, bu durum Başbakan'ın başkanlığındaki İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu'nun önüne gelecek. Öte yandan YİK'in tahliye edildiği Hatice Sultan Yalısı'nı korumak üzere 4 güvenlik elemanı görevlendirildi. Bu arada yüzlerce sporcu yetiştiren Yüzme İhtisas Kulübü'nün Başkanı Nejat Duran da, kurumlar tarafından kendilerine hiçbir yer gösterilmediğini, şu an sokakta kaldıklarını belirterek, şunları söyledi: “Vali Bey 1.5 ay önce yeni bir yer bulana kadar 4 ay uzatmanın ardından 3 ay uzatmalarla kalabilirsiniz demişti. Sporcularımızı eğitme sözü vermişti. Ancak olmadı. Şimdi sokaktayız. Bölgedeki 8 sultan yalısından ayakta kalan bir tek bizim faaliyet gösterdiğimiz Hatice Sultan Yalısı. Hakkımızı hukuki yollardan sonuna kadar arayacağız.” Ancak Duran'ın “sokaktayız” açıklamasına karşın İl Özel İdaresi yetkilileri, sporcuların antrenmanlarını yaptıklarını iddia etti. Boğaziçi Öngörünüm ve Sahil Şeridi Bölgesi 1983 yılı onaylı imar planında otel olarak açıkça görülüyor. Ancak planda değişiklik olursa karar veren merciler de değişiyor. Buna göre karar İstanbul Büyükşehir Meclisi, Belediye Başkanı'nın onayı ve Başbakan'ın başkanlığındaki 7 bakandan oluşan İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu'nun onayıyla alınıyor. Yine sahil şeridi SİT alanı olduğu için 3 no'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu alanında. Padişahların kızlarına hediye ettiği bölgedeki 8 hanım sultan yalısından bugün sadece Hatice Sultan ayakta. Bu yalı 93 gün padişahlık yaptıktan sonra deliren V. Murat'ın kızı Hatice Sultanı'ndı. V. Murat daha sonra Çırağan Sarayı'na kapatıldı. II. Abdülhamid'den izin çıkmayınca 31 yaşına dek evlenemeyen Hatice Sultan sonunda çirkin bir adam olan Vasıf Bey'le evlendirildi. Hatice Sultan II. Abdülhamid'e olan kızgınlığı nedeniyle onun kızı Zekiye Sultan'ın kocası Nurettin Paşa'yla gönül ilişkisine girdi. Gönül maceraları daha sonra da devam eden sultan, Cumhuriyet'ten sonra gittiği Beyrut'ta sefalet içinde öldü. Akşam, Nebahat Koç, 26.07.2006 Hatice Sultan ve Fehime Sultan Yalıları Satışa Çıkıyor Satış, İstanbul İl Özel İdaresi Satış Komisyonu tarafından gerçekleştirilecek. Her ikisi de birinci dereceden tarihi eser olan yalılara toplam 100 milyon doların üzerinde değer biçiliyor. Satılacak olan Hatice Sultan ve Fehime Sultan yalılarının turizm amaçlı kullanılması planlanıyor. Boğaziçi'nde kamulaştırmaya dikkat çeken Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube temsilcisi Ahmet Turgut, şöyle konuştu: "Bu madde uygulanmadığı gibi kamuya ait alanlar satışa çıkarılıyor. Bu alanlar eğer spor amaçlı kullanılmıyorsa sosyal ve kültürel amaçlı kullanılmalı." İstanbul İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe de, "Tarihi eserler satılmamalı. Sadece kazanç sağlama amaçlı kararları doğru bulmuyorum" dedi. Turizm Gazetesi, 26.07.2006 |
|||||||
TARİHİ CAMİLERE KAMERALI GÜVENLİK İstanbul'da farklı ilçelerde bulunan 29 camiye, kameralı elektronik güvenlik sistemi kuruluyor. Kadıköy, Üsküdar, Beşiktaş, Beyoğlu, Şişli, Eminönü, Fatih, Eyüp ve Zeytinburnu ilçelerindeki camilere güvenlik sistemi kurulması için İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından 17 Ağustos'ta ihale düzenlenecek. Sistemin kurulacağı camiler ve bulundukları ilçeler ise söyle: "Osmanağa Camii, Erenköy Zihni Paşa Camii, Tütüncü Mehmet Efendi Camii, Erenköy Galip Paşa Camii, Suadiye Camii (Kadıköy), Yeni Cami, Büyük Selimiye Camii, Atik Valide Camii, Beylerbeyi Hamid-i Evvel Camii, Aziz Mahmut Hüdai Camii, Çinili Cami, Şemsi Paşa Camii (Üsküdar), Ortaköy Büyük Hamidiye Camii, Sinan Paşa Camii, Yıldız Hamidiye Camii (Beşiktaş), Cihangir Camii, Kasımpaşa Merkez Camii, Ağa Cami (Beyoğlu), Teşvikiye Camii (Şişli), Laleli Camii, Zeynep Sultan Camii, Sultanahmet Firuzağa Camii, Sultanahmet Camii (Eminönü), Fatih Camii, Pertevniyal Valide Sultan Camii, Mesih Ali Paşa Camii (Fatih), Zal Mahmut Paşa Camii, Defterdar Mahmut Efendi Camii (Eyüp) ve Merkez Efendi Camii (Zeytinburnu)" Sadece yerli firmaların katılabileceği ihaleyi kazanacaklar ekonomik açıdan en avantajlı teklif, en düşük fiyat esasına göre belirlenecek. Radikal, 23.07.2006 |
|||||||
EFES'TE LAHİT SERGİSİ EfesMüze Müdürü Enis Üçbaylar, Efes Liman Caddesi yakınında düzenlenen parkta, müze depolarında bulunan lahitlerin toplu olarak sergileneceğini bildirdi. Efes Müze Müdürlüğü tarafından temizliği yapılan ve düzenlenen parkta bundan sonra lahitlerin sergileneceğini belirten Üçbaylar, "İlgili bilgi panoları tamamen hazırlandıktan sonra önümüzdeki günlerde açılışı yapılacak" dedi. Hürriyet, 23.07.2006 |
BURSA'DAKİ ÜFTADE TEKKESİ MÜZE OLUYOR Bursa'nın tarihî değerlerinden biri olan Üftade Tekkesi, restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından müze olarak düzenlenecek. 16. yüzyıl yapılarından olan Üftade Tekkesi, Üftade Külliyesi'nin bir parçası durumunda. Üftade Tekkesi, mescit, semahane, harem, çilehane ve çeşmeden oluşuyor. Bakımsızlık nedeniyle yıllardır harabe durumda olan iki katlı, ahşap tavanlı ve kare planlı tekkede Üftade Mehmet Muhittin ve Aziz Mahmut Hüdai gibi kişilerin özel eşyaları ile tekkenin eşyaları sergilenecek. Zaman, 23.07.2006 |
||||||
11 MİLYON YILLIK FOSİLLER, BULUNDUKTAN YEDİ SENE SONRA ÇIKARILMAYA BAŞLANDI Burdur'da 7 yıl önce bulunan ve yaklaşık 11 milyon yıl öncesine ait oldukları tahmin edilen hayvan fosillerinin çıkarılması için kazı çalışmalarına yeni başlandı. O dönemde Kültür Bakanlığı'nın yeterli teknik eleman olmadığı gerekçesi ile geri çevirdiği kazı projesine, Burdurlu bürokratlar sahip çıktı. ![]() Yaklaşık 7 yıl önce Burdur'un Elmacık köyündeki havzada araştırma yaparken büyük bir filin kafatası fosiline rastlayan Yrd. Doç. Dr. Nurfettin Kahraman, bu alanda kurtarma çalışması yapmak için o dönemde Kültür ve Turizm Bakanlığı'na müracaatta bulunmuş. Ancak Bakanlık, yeterli personeli olmadığı gerekçesi ile kendisine izin vermemiş. Aldığı yanıt karşısında yılmayan Kahraman, bakanlığa çeşitli öneriler sunsa da başarılı olamamış. Böylece hayalleri suya düşen Kahraman'a, 7 yıl sonra yeniden umut ışığı yandı. Burdur'un gelişmesi için hazırladığı projeleri ile kısa zamanda adından bahsettiren İl Özel İdaresi Genel Sekreteri İbrahim Şimşek, Kahraman'a kazı çalışmalarına başlaması için destek verdi. Bürokratik engellerin aşılmasını sağlayan Şimşek, kazı çalışmaları için 15 bin YTL'de ödenek ayrılmasını sağladı. Yanına aldığı 7 üniversite öğrencisi ile bölgede yeniden araştırma başlatan Nurfettin Kahraman, birçok hayvan fosiline ulaştı. Başak, kunduz, domuz, çeşitli kuş türleri ve yırtıcı hayvanların kalıntılarına rastlayan Kahraman ve ekibi, 11 milyon yıl öncesinde yaşadığı tahmin edilen Mastadon iskeletine ulaştı. Günümüz fillerinin daha büyüğü ve atası olan Mastadon'un tüm parçalarına ulaşacaklarını kaydeden Kahraman, çalışmalarını bu hayvan üzerinde yoğunlaştırdı. Mastadon'un kaburga kemiklerinden birinin boyu 2 metre olarak ölçüldü. 21 gün boyunca öğrencileri ile birlikte kazı çalışmalarını sürdüren Kahraman, Elmacık Mastadonu ismini verdikleri hayvan iskeletinin ancak yüzde 30'unu açabildi. Sadece Elmacık Mastadonu'nu çıkartmak için yaklaşık 2 yaz daha kazı yapacaklarını bildiren Kahraman, bölgenin fosil kalıntıları bakımında dünyanın en zengin yerlerinden biri olduğunu belirtti. Daha yüzlerce hayvan kalıntısının buradan çıkartılabileceğini dile getiren Kahraman, birkaç yıl içinde köpekbalığı fosili bile bulabileceklerini aktardı. Bulduğu kemik parçalarını incelediğinde bölgede büyük bir ayı boyutunda kunduzların yaşadığını açıklayan Kahraman, "Kazı projesinin danışmanlığını yapan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Berna Alpagut, konunun Türkiye'deki en önemli uzmanları arasında yer alıyor. Alpagut, bölgedeki buluntuların 11 milyon yıl öncesine ait olduğunu söyledi. " dedi. Kazı alanından çıkartılan fosil parçaları, şimdilik Burdur Etnografya Müzesi'nin kontrolü altında saklanıyor. Zaman, Haber: Ali Bülbül, 23.07.2006 |
|||||||
![]() |
SALATTEPE'Yİ 3500 YIL ÖNCEKİ DEPREM YIKMIŞ Diyarbakır'ın Bismil ilçesi ile Batman arasında, Dicle Nehri'ne kuzeyden kavuşan Salat Çayı kıyısındaki Salattepe'de 6 yıldır Diyarbakır Müzesi başkanlığında, Kocaeli Üniversitesi'nden Prof. Dr. Tuba Ökse'nin bilimsel danışmanlığında yürütülen kurtarma kazıları sırasında, bölgede yaklaşık 3500 yıl önce şiddetli bir deprem yaşandığı tespit edildi. Kazı alanındaki deprem bulgularının davet edilen jeologlarca tespit edildiğini vurgulayan Prof. Ökse, "Salattepe, antik depremler yönünden geniş bir alanda açığa çıkartılıp belgelenen ender örneklerden. Yer bilimleri açısından da büyük önem taşımaktadır" dedi. Hürriyet, Haber: Ali Dağlar, 23.07.2006 |
||||||
PİŞİRİCİ MESCİDİ VE KOZLUCA CAMİİ RESTORE EDİLECEK Gaziantep'te tarihi yapılar arasında bulunan Pişirici Mescidi ve Kasteli ile Kozluca Camii restore edilecek. Yetkililerden alınan bilgiye göre, Suyabatmaz Mahallesi'nde bulunan Pişirici Mescidi ve Kasteli ile Kozluca Camii'nin restorasyonu için Gaziantep Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nde 26 Temmuz'da ihale yapılacak. İhalenin ardından başlatılacak çalışmalar, 3.5 ayda tamamlanacak. Yetkililer, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce tahsis edilen ödenekle gerçekleştirilecek restorasyonla, Pişirici Mescidi ve Kasteli ile Kozluca Camii'nin çökme tehlikesinden kurtarılarak gelecek nesillere ulaşmasının sağlanacağını belirtti. Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşıyan Pişirici Mescidi ve Kasteli 1285 yılında halkın içme ve kullanma suyu ihtiyacını karşılamak için yapıldı. Yeraltı su arklarının birleşim noktasında kaya oyularak inşa edilen Pişirici Kasteli'ne daha sonra mescit eklendi. 28 basamaklı bir merdivenle inilen Pişirici Mescidi ve Kasteli kentin içme suyu şebekesine kavuşması sonrasında gözden düştü ve kentteki kültür mirası eserler arasına katıldı. İçinden akan su nedeniyle özellikle hava sıcaklığının yoğun olduğu yaz aylarında ilgi gören Pişirici Mescidi ve Kasteli'ni günümüzde erkekler dinlenmek, kadınlar halı, kilim, çamaşır ve bulaşık yıkamak, çocuklar ise avlusundaki küçük havuzlara girerek serinlemek için tercih ediyor. Zaman, 23.07.2006 |
|||||||
SAAT KULESİ ELDEN GEÇİYOR Çorum'un sembolü haline gelen 112 yıllık tarihi saat kulesinde restorasyon çalışması başlatıldı. Yıllardır devam eden girişimler sonucunda başlatılan restorasyon çalışmaları yaklaşık 45 günde tamamlanacak. 2. Abdülhamit'in Beşiktaş Muhafızı Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından Çorum'un merkezi noktasına yaptırılan tarihi saat kulesi bakıma alındı. Uzun yıllar restorasyon görmeyen ve mekanik arızalar nedeniyle sık sık saati duran kulenin, dış yüzeyindeki taşların çürüyerek düşmesi de önemli bir tehlike oluşturuyordu. Saat Kulesi'nin restorasyonu için 2 yıldır yoğun çaba sarf eden Çorum Belediyesi, geçen yıl saat kulesinin restorasyonu için Anıtlar Yüksek Kurulu'na proje sundu. Projenin onaylanmasının ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Ankara Anıtlar Müdürlüğü ile Çorum Belediyesi'nin yaptığı protokol sonucu saat kulesinin restorasyonu için ihale yapılması sağlandı. İşi üstlenen müteahhit firma Türkmen Madencilik tarafından saat kulesinde restorasyon çalışmaları başladı. Saat kulesinin restorasyon masraflarının yarısının Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca, diğer yarısının da Çorum Belediyesi tarafınca karşılanması öngörülürken, restorasyon çalışmalarının 1.5 ay içerisinde tamamlanacağı bildirildi. İskele kurulması ile ilgili çalışmaların başlaması nedeniyle saat kulesi çevresindeki yollarda trafik yönünden çeşitli tedbirler alındı. Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından 1894 yılında şehrin merkezi noktasına yaptırılan saat kulesi, 27 buçuk metre yüksekliğinde ve 5 metre taban çapında. Kuleye 81 basamaklı döner merdiven ile çıkılıyor. Sarı renkli kesme taştan inşa edilen kulede, saatin bulunduğu rakam dairesinin çapı 1 buçuk metre, yelkovan uzunluğu 85 santimetre ve akrep uzunluğu da 70 santimetre ebatında. Kulenin 4 bir tarafında saat kadranı bulunuyor. Çorum Kent Haber, 23.07.2006 |
![]() |
||||||
SÜRYANİLER KİLİSELERİ RESTORE EDİYOR Mardin'deki Süryani cemaati, bölgedeki ibadet mekanları olan tarihi kilise ve manastırlarını tek tek restore ederek ibadete açmaya başladı. Aziz Mor Hadbşabo Kilisesi, restore edilerek düzenlenen törenle ibadete açıldı. Çoğunluğu Midyat İlçesi'nde yaşayan Süryani cemaati, terör yüzünden yıllar önce gittiği Avrupa ülkelerinden dönüş yapmalarıyla birlikte büyük bir yapılanmanın içine girdi. Mardin'de Dayru'z-Zaferan Manastırı, Kırklar Kilisesi, Meryem Ana Kilisesi ve Deyrul-Umur Manastırı'nı restore eden Süryaniler, Gülgöze Köyü'nde bulunan Mor Hadbşabo Kilisesi'ni de restore ederek ibadete açtı. Midyat'a bağlı Gülgöze Köyü'nde bulunan bin 600 yıllık Mor Hadbşabo Kilisesi, 3 yıldan beri devam eden restorasyon çalışması sonunda Aziz Mor Hadbşabo için düzenlenen anma töreninde ibadete açıldı. ![]() Midyat ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yaşayan Süryaniler, her yıl Temmuz ayının 20. gününde, Gülgöze Köyü'ndeki Mor Hadbşabo Kilisesi'nde biraraya gelerek dua edip, ayin yapıyor. Kilisede toplanan Süryaniler, Turabdin Metropoliti Samuel Aktaş, Mardin Deyrulzafaran Manastırı Metropoliti Samuel Aktaş, İsveç ve İskandinavya Metropoliti Julius Abdullahat Gello önderliğinde topluca dua edip, ayin düzenledi. İncil'den okunan ayetlerle başlayan anma töreni, okunan ilahiler ve yapılan dualarla sürdü. 7'den 70'e her yaştan Süryani vatandaşın ilgi gösterdiği ayine katılan davetlilere, kilise tarafından hazırlanan yemek ikram edilerek 40 çeşit baharattan oluşan tütsü etrafa savruldu. Törene katılan Süryani vatandaşlar, daha sonra, Suriye'den gelen Müzik Grubu "Gudo Drama" ve ses sanatçıları Mourad Karam ve Hollanda'dan katılan Yakup Dinç'in seslendirdiği birbirinden güzel şarkılar eşliğinde doyasıya eğlendi. Törende bir konuşma yapan Ayınver (Gülgöze) Kültür Koruma ve Çevre Kalkındırma Federasyonu Başkanı Sabri Yıldız, Süryaniler olarak bugün çok duygulandıklarını ifade ederek, bu kadar Süryani'nin biraraya gelerek kendi değerlerine sahip çıkmasının kendilerini mutlu ettiğini söyledi. Deyrulzafaran Manastırı Metropoliti Salibe Özmen ise, Süryani cemaati olarak bölgede Müslüman kardeşleri ile birlikte hoşgörü içinde yaşadıklarını belirterek, Mardin'deki hoşgörüyü dünyanın örnek alması gerektiğine inandığını dile getirdi. Avrupa'da yaşayan binlerce Süryani'nin topraklarına dönmek için hazırlık yaptığını söyleyen Özmen, "2003 yılından beri Avrupa'nın değişik ülkelerinde yaşayan yaklaşık 2 bin Süryani vatandaşımız, Midyat ve Nusaybin ilçelerinde bulunan köylerine geri döndü. Avrupa'da şu anda yaşayan yaklaşık 25 bin Sünyani, topraklarına geri dönmek için hazırlık içindedir. Şu anda, Gülöze Köyü'nde restorasyonu tamamlanan kilisenin ibadet için açılışını gerçekleştirdik. İbadetlerimizi rahatlıkla yapmaktayız" ifadelerini kullandı. Mardin Kent Haber, 23.07.2006 |
|||||||
İSTENİRSE KANATLI DENİZATI'NIN BULUNMASINA YARDIM EDERİM İngiliz Charley Hill (59), dünyanın sayılı sanat dedektiflerinden. Bu konuda eşsiz bir özgeçmişi var. Çalınan eserlerden Munch'ün Çığlık'ını, Titian'ın Mısır Seyahati'ni o buldu. Hem Scotland Yard'da çalıştığı yıllarda hem de serbest çalıştığı dönemde polis teşkilatlarına yardım etti. Norveç, Almanya, İtalya ve Çek polisi ondan yardım istedi. Hill ile sanat hırsızlığını konuştuk. Bugüne kadar yaptığınız en başarılı operasyonlar hangileri? İrlandalı koleksiyoncular Sir Alfred ve Lady Beit'ın evlerinden Vermeer'in "Hizmetçisiyle Mektup Yazan Hanımefendi" ve Goya'nın "Dona Antonia Zarate" isimli tabloları çalınmıştı. İngiltere'nin Longleat bölgesinde yaşayan Lord Bath'ın özel koleksiyonundan ise Titian'ın "Mısır Uçuşunda İstirahat" adlı paha biçilmez tablosu kaybolmuştu. Bu eserleri bulup sahiplerine teslim etmek benim için çok büyük başarıydı. Ama tabii bunların ötesinde dünyanın tanıyıp bildiği bir resmi, ait olduğu müzeye geri vermek ünümü artırdı. Bu yüzden 1994'te Munch'ün "Çığlık" tablosunu bulmak bütün bunların önüne geçiyor kariyerimde. Norveç hükümeti mi sizi tuttu Çığlık'ın bulunması için? 1994'te Scotland Yard'da çalışan bir dedektiftim. Norveç polisi bizden yardım istedi ve ben de bu konuda uzman dedektif olarak Norveç'e gittim. Hırsızlara kendinizi Getty Müzesi'nin temsilcisi zengin bir koleksiyoner olarak tanıtmışsınız. Evet. Operasyona başlamadan önce uzun saatler sanat tarihi çalıştım. O kadar ki, bana bugün sorulan her sanat sorusuna ukalaca cevap verebilirim. Çığlık operasyonu için alıcı kılığına girmenin işi çözeceğini düşündüm. Suçüstü yakalamam gerekiyordu. Resim pazarlığı için onları bir otele davet ettim. O gün içimde dolaşan adrenalin miktarını size anlatamam ama çok soğukkanlı ve suratsız bir adam olduğumu söylerler. Herhalde o sayede çaktırmadım. Sanat hırsızlarını yakalarken en çok başvurulan yöntem böyle kılık değiştirmek mi? İşe yarıyor ama çok tehlikeli. Artık bu yöntemle çalışmıyorum. Polise bulduğum tabloların yerini söylüyorum, gerisini onlar hallediyor. Çünkü artık suçluyu tutuklama yetkim yok. Bu kadar ünlü tabloları satabileceklerini nasıl düşünüyorlar? Sanat hırsızlığında asıl para, sahte eser satışından gelir. Antikanın ya da tablonun çalınıp satılmasına nadir rastlanır, çünkü kárlı değil. Çalıntı ve bilinen bir eseri paraya çevirmek zordur. Sanat dedektiflerinin farklı bir donanımı olmalı mı? Uyuşturucu kaçakçısını yakalamak gibi bir şey mi sanat hırsızlarının peşinden koşmak? Her şeyden önce çok sabırlı olmalı sanat dedektifleri. İğneyle kuyu kazmaya benzer bir operasyon gerekiyor. Elbette sanat tarihini de çok iyi bilmeniz gerek. Aynı zamanda uyuşturucu kaçakçısı olan sanat hırsızlarına çok sık rastlıyoruz. Yani her zaman antenleriniz açık olmalı. Müzelerden tablo çalan hırsızlar sanat aşıklarından mı çıkar? Filmlerin etkisinde kalmış olmalısınız. Sanat hırsızlarının ortak özelliği para sevgisi. Latince deyimi hatırlayın: Radix malorum est cupiditas (Para bütün kötülüklerin anasıdır). Sanat hırsızının sanatı sevmesi gerekmez. Motivasyonları paradır. En büyük sanat hırsızlarından bazıları sanatı çok severdi ama bir kısmı da gerçekten nefret ederdi. Sanat hırsızları neden ciddiye alınmaz, sempatik oldukları düşünülür? En berbatı polisin de böyle düşünmesi. Polis sanatla ilgili suçları çözemeyeceğini sanıyor. Çünkü sanatın önemini, korunması gerektiğini anlamıyorlar. Evlerinden milyonlarca pound değerindeki tablosu çalınan lordlar ve lady'lerle empati kuramıyorlar. Onları kurban olarak göremiyorlar. Bir de tabii sanat hırsızlığı roman ve filmlere konu olmuş bir eğlencelik olarak görülür. Jules Verne'nin Kaptan Nemo'su ya da Ian Flemming'in Dr. No'su bu tür karakterlerdendi. Bunlar insanlara sempatik geliyor, sanat hırsızlığı ciddiye alınmayacak bir suçmuş gibi gösteriliyor. Halbuki sanat hırsızları hiç de sanıldığı gibi sempatik değil, bugüne kadar bir tane bile Kaptan Nemo benzeri hırsızla tanışmadım. Munch'ün Çığlık tablosu 2004'te tekrar çalınınca ne hissettiniz? Açıkçası, Çığlık ve Madonna adlı tabloların çalınmasının, başka bir suçu örtbas etmek, ilgiyi başka yöne çekmek için tasarlandığı kanısındayım. Yakalanan üç kişinin hiç konuşmaması haklılığımı kanıtlıyor. Bu işin içinden başka bir şey çıkacak, eminim. Siz şu anda serbest dedektiflik yapıyorsunuz. Bizim Uşak Müzesi'nden Karun Hazinesi'nin en önemli parçası Kanatlı Denizatı Broşu çalındı. Gelip bulur musunuz? Eğer Türk hükümeti yardım isterse seve seve gelirim. Bu tür eski parçalarla ilgili deneyimim, bulmak için gereken sabrım var. Yalnız şunu da söylemek isterim: Sevmeyen bazı meslektaşlarım bana "Freelance Komançi" der. Aslında genel mantık ve hukuk kuralları içinde çalışırım. Ama gelenekselin dışında yöntemler de kullandığım olur, herhalde o yüzden. Bilginiz olsun diye söylüyorum. Hürriyet Pazar, Haber: Ezgi Başaran, 23.07.2006 |
|||||||
|
|||||||
|
|||||||
|
|||||||
![]() |
|||||||
|
|
|||||||
AFRODİSİAS'IN İKİNCİ BÜYÜK YAPISI TİYATRO Anadolu antik kentleri arasında faaliyet gösteren en önemli heykeltıraş okullarından birinin bulunduğu Afrodisias Antik Kenti'nde çalışmalar devam ediyor. Karacasu İlçesi'ndeki antik kentten çıkarılan heykeller, Afrodisias Müzesi salonlarının yetersiz kalması üzerine işadamı Ömer Koç'un başkanı olduğu Geyre Vakfı'nın öncülüğünde yapılan ek binada sergilenecek. ![]() MÖ 1.yüzyıldan, MS 6. yüzyılın başına kadar bir çok özgün yapıta imza atmış Afrodisias Heykeltıraş Okulu'nun Anadolu'nun en önemli okullarından biri olduğunu belirten Arkeolog Orhan Atvur, "Bergama Krallığı, Anadolu'da var olan önemli bir krallıktı. Helenistik Devir'de var olan krallık, Anadolu'da Roma otoritesinin kuvvet kazandığı MÖ 133'te var olan önemli bir krallıktı. Helenistik Devir'de var olan krallık, Anadolu'da Roma otoritesinin kuvvet kazandığı MÖ 133 yıllarında Roma'ya miras bırakılmıştı. Bu tarihten sonra, o zamana dek kralın koruması altında olan heykeltıraşlar, Anadolu'nun çeşitli yerlerine göç etmiştir. Sanatçıların önemli bir kısmı Afrodisias 'a gelmiştir. Bunda kentte yer alan nitelikli mermer ocaklarının rolü olmuştur" dedi. Afrodisias 'da bir çok önemli heykeltıraşın yetiştiğini vurgulayan Atvur, burada yapılan lahit ve heykellerin ihraç edilmesinin kent ekonomisine büyük katkı sağladığını söyledi. "Zaman zaman heykeltıraşlar Afrodisias dışına da çalışarak eserler ortaya koymuştur" diyen Atvur, İmparator Hadrian döneminde Antoninos, Aristeas ve Papias isimli heykeltıraşların Roma kentinde çalıştıklarını belirtti. Atvur, Heykel Okulu'nun 6. yüzyılın başlarından itibaren dinin de etkisiyle önemini yitirdiğini ifade etti. Afrodisias Müzesi'nin 1979 yılında kurulduğunu, ancak salonların yetersiz kaldığını söyleyen Orhan Atvur, Ömer Koç'un başkanı olduğu Geyre Vakfı'nın öncülüğünde 90 civarında kabartma ve heykelin yer alacağı yeni bir ek binanın yapıldığını hatırlattı. 1977 yılından bu yana Afrodisias kazı ekibinde yer alan Arkeolog Orhan Atvur, antik kentte bulunan Afrodit Tapınağı Anadolu'nun dev tapınaklarından biri olduğunu belirtti. Atvur, "Anadolu'nun yerli tarzı olan İon düzeninde yapılmış tapınağın uzun taraflarında 8, kısa taraflarında da 13 sütun yer alıyor. İç odada ise bugün Afrodisias Müzesi'nde sergilenen Afrodit'nin kült heykeli bulunuyordu. Heykel alışageldiğimiz Afroditlerden farklıdır. Afrodisias Afroditi bir ana tanrıça heykelidir. Başındaki taçta yıldızlar yer alıyor. Boynunda ise hilal şeklinde bir kolye taşıyor. Tanrıça heykelinin üzerindeki kabartmalar adeta yaşamın bir felsefesidir. Özetle Tanrı ve Tanrıçalar hep vardır, Güneş ve Ay sürekli doğup batacaktır, ama hayat insanlar için geçicidir deniyor" şeklinde konuştu. Tapınağın Afrodisias 'ın MS 5. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlaşması sonucu MS 7. yüzyılda kiliseye dönüştürüldüğünü ifade eden Atvur, kilisenin yörenin 1100 yılında Selçuklular tarafından alınmasına dek işlevini sürdürdüğünü söyledi. Afrodisias 'ın ikinci büyük yapısının tiyatro olduğunu hatırlatan Arkeolog Orhan Atvur, Afrodisias Höyüğü'nün batı yamacında bulunduğunu belirtti. Atvur, tiyatronun 1965 yılından itibaren kazılmaya başlandığını ve kazıdan önce bu alanda yapılmış 55 köy evi kaldırıldığını söyledi. Atvur, "Bu önemli yapının oturma sıralarının üst kat basamakları MS 7. yüzyılda tepeye yapılan kalenin inşasında tahrip olmuş. Orkestra kısmı MS 3. yüzyılda, gladyatör ve vahşi hayvan oyunlarını gerçekleştirmek amacıyla kazılarak derinleştirilmiş. Her katı ayrı bir tarz olan Dor, İon ve Korint düzeninde yapılmış 3 katlı sahne binası Anadolu'nun en eski sahne binalarından biridir" diye konuştu. Sahne binasının kuzey duvarında Anadolu'da bulunan en uzun yazıtlardan birinin yer aldığını kaydeden Atvur, "Arşiv duvarı olarak adlandırılan bu duvar üzerinde Roma İmparator ve devlet adamlarının Afrodisias kentine tanıdıkları ayrıcalıklar ve onurlar yazılmıştır. Bunların en önemlisi önceleri salt Afrodit Tapınağı'nın duvarları içerisine sonralarda tüm kent surlarının içerisine tanınan sığınma hakkıydı. Yani kent bir yerde diplomatik dokunulmazlık kazanmaktaydı" açıklamasında bulundu. Afrodit Stadyumu'nun kentin ve antik dünyanın en iyi korunmuş yapıtlarından biri olduğunu vurgulayan Atvur, kentin kuzeyinde yer alan bu görkemli yapıtın, MS 2. yüzyılda yapılmış 30 bin seyirci kapasiteli bir stadyum olduğunu söyledi. Atvur, stadyumun elips şeklindeki planı ile tüm seyircilerin etkinlikleri rahat seyretmesine olanak sağladığını bildirdi. Arkeolog Orhan Atvur, 30 yılını Afrodisias 'ın gün ışığına çıkarılmasına harcayan Prof. Dr. Kenan Tevfik Erim'in mezarının da antik kentte bulunduğunu belirterek, "Bir bilim adamının kabrinin bulunduğu tek antik kent Afrodisias " diye konuştu. Orhan Atvur, şunları söyledi: "Prof. Dr. Erim, 1961 yılında New York Üniversitesi adına Afrodisias kazılarına başladı. O yıllarda Geyre Köyü antik kentin üzerinde kurulmuştu. Hem kazılara devam etti, hem de köyün taşınması, ören yerinin korunması için bürokrasisi ile uğraştı ve hepsini başardı. En son eseri Tetrapylon restorasyonunun tamamlanmasının ardından 3 Kasım 1990'da vefat etti. New York Üniversitesi adına Bert Smith ve Chiristopher Ratte'nin eş başkanlıklarında çalışmalar onun bıraktığı yerden sürdürülüyor." Her yıl kazı mevsiminin ortasında tüm işçiler ve kazı ekibinin Prof. Dr. Erim'i dualarla andığını ifade eden Orhan Atvur, "Bugün Afrodisias Türkiye'nin en düzenli en iyi korunan ve rahat gezilen yeşil bir ören yeriyse bunu Prof. Dr. Kenan Tevfik Erim'e borçludur" şeklinde konuştu. Aydın Denge, 22.07.2006 |
|||||||
KEMER'DE TARİHE BÜYÜK SAYGISIZLIK Beldibi beldesinde yer alan ve Yontmataş ile Cilalıtaş çağları arasındaki geçiş dönemini temsil etmesi nedeni ile Anadolu tarihi öncesi arkeolojisinde büyük bir önemi bulunan kaya altı sığınağındaki tarihi resimler yok ediliyor. Büyük ölçüde doğal tahribatlarla yıkılmış olan Beldibi kaya-altı sığınağında Prof. Dr. Enver Bostancı tarafından 1960 yılından 1996 yılına kadar kazı çalışmaları yapılmış. Kazılarda 6 arkeolojik tabaka saptanmış ve bunlar sırası ile Klasik, Neolitik, Mezolitik ve Yontma taş çağlar olarak tarihlendirilmişti. Kazılarda ayrıca binlerce çakmaktaşı aleti çıkarılmış, tel örgü ile çevrilen tarihi alanın girişine Antalya müzesi tarafından tanıtım levhası dikilmişti. Ziyaretçiler için bir de otoparkın bulunduğu Beldibi mağarası, çevresinde bulunan tarihi doku ile birlikte yalnızlığa terk edildi. Duvarlarda özellikle demir oksitle yapılmış, şematize insan ve dağ keçisi motiflerinin yanı sıra iki antropomorfik haç bulunan tarihi alanda yapılan tahribatın ise nedenleri bilinmiyor. Özellikle tarihi resimlerin üzerinin çeşitli tahribatlarla silinmeye yüz tutmuş olması ziyaretçilerin tepkisine neden oluyor. Kemer Gözcü, 21.07.2006 |
![]() |
||||||
PAMUKKALE'NİN PARASINA EL KOYDU Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Aydın Teknik, Ekonomik ve Sosyal Konseyi üyeleriyle yaptığı kahvaltıda bütün bölgelerdeki yerel yönetimlerin ören yeri gelirlerini istediğini belirterek, bunun mümkün olmadığını söyledi. Örnek olarak da Denizli ve Antalya'yı gösterdiklerini belirten Bakan Koç, "Maliyede edebi tahsis prensibi vardır. Bir yerden vergi aldığınız zaman orada harcayamazsınız" dedi. Öyle olsaydı bütün vergileri İstanbul'da harcamak gerektiğini ifade eden Bakan Koç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü gelirlerin yüzde 45'ini İstanbul'dan sağlıyoruz. Ören yerleri gelirini hak eden tek vilayet Antalya... 200 milyon YTL olan ören yeri gelirlerini kestik. Antalya'ya sadece bu yıl bakanlık olarak 40 milyon YTL gönderdik. Bunu gittiğim her vilayette anlatıyorum. Burada bir adaletsizlik vardı. Bu adaletsizliği yaratan bir tek vilayet de Denizli'ydi. Geçen hafta Denizli Valiliği ile anlaşma yaptık, ören yerleri hakkını Denizli'nin elinden aldık. Denizli Valisi ağlaya ağlaya hakkını bize devretti." Açıklama ajanslarda ve TV haberlerinde yayınlanmaya başlayınca Denizlililer harekete geçti. Denizli Valisi Gazi Şimşek, AKP Denizli Milletvekili M. Salih Erdoğan ve Denizli İl Genel Meclisi Başkanı Halil Pekdemir, Aydın programı kapsamında Yenipazar'da bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un yanına giderek, bu kararın kaldırılmasını istedi. Valisi, milletvekili ve İl Genel Meclisi Başkanı, "Ören yeri geliri sayesinde Pamukkale'yi kararmaktan ve UNESCO'nun bizi Dünya Kültür Mirası Listesi'nden çıkarmasından kutulduk. Fakat projeler tamamlanmadan bu gelir kesiliyor. Bu karar Pamukkale'yi tamamen karartır" dedi. Vali Şimşek, 2004 yılında UNESCO'nun Pamukkale'deki koruma çalışmalarını yetersiz bulduğunu ve bir yazıyla kendilerini uyardığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğer Pamukkale'yi miras listesine yakışır şekilde koruyup geliştirmezseniz listeden çıkartırız dediler. Biz de dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'dan o dönemde Üniversite ile hazırladığımız projeyi onaylamasını istedik. Proje onaylandı ve ören yeri gelirinin belli oranının Denizli'ye kalması kararı verildi. Pamukkale bu gelirle ayağa kaldırıldı. Şimdi projelerimizi tamamlamak için uğraşırken böyle bir karar bizi üzdü." Denizli'deki sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, gelirin kesilmesini tepkiyle karşıladı. 22 işadamı kuruluşunun ortaklığından oluşan Denizli Platformu adına bir açıklama yapan Platform Sözcüsü İbrahim Tefenlili, "Pamukkale'nin geliri Pamukkale'ye kalmalı. Aksi halde Pamukkale'yi kurtaracak kaynağı bulamayız. Bununla ilgili Ankara ile temaslara girişmeliyiz. Bu karardan dönülmeli. Bu işin başka yolu yok" dedi. Denizli Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yüksel ise Pamukkale'nin Denizli'nin olduğu kadar Türkiye'nin de prestiji olduğunu belirterek, "Ülkemizde bazı değerler, genel yaklaşımlarla harcanıyor. Ancak Pamukkale'yi böyle bir kaderle baş başa bırakamayız. İlimizin sorunlarını Ankara'ya götürmede büyük bir yeteneğe sahibiz. Pamukkale'nin özlük hakkı olan bu gelirden de asla vazgeçmeyiz" diye konuştu. Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, daha önce de Denizli'nin Pamukkale için ayaklandığını ve dönemin Kültür Bakanı Erkan Mumcu'dan istenilen kararı hızla çıkarttığını hatırlattı. Pamukkale için her şeyi yapacaklarını belirten Keçeci, şöyle devam etti: "Bu, Denizli'ye bahşedilmiş, insanlık için kültür mirası olarak saptanmış çok önemli bir nimet. Bakan Atilla Koç, eşitlikçi davranacağını söylüyor. Ancak Pamukkale gibi bir değer için daha eşitlikçi davranmak gerekli. Bakanlık bu kararından geri dönmeli" dedi. Pamukkale'nin kurtarılma öyküsü 2002 yılı sonunda başladı. Denizli Valiliği, Pamukkale Üniversitesi'nden "Koruma ve Uygulama İmar Planı Projesi" istedi. Bilim adamları ve konunun uzmanlarından oluşan heyet, 11 ayrı bölümden oluşan projeyi hazırladı. Proje, valilik tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı'na gönderildi. Vali Gazi Şimşek, Denizli'ye atanır atanmaz Pamukkale projesini gündemine aldı. Dönemin Bakanı Erkan Mumcu tarafından iki yıl sümen altında tutulan projeler sonunda imzalandı. Projelerin uygulanması için de Pamukkale'nin ören yeri gelirinin Denizli İl Özel İdaresi'ne bırakılması kabul edildi. Bu arada 2004'ün başında UNESCO'dan, "Pamukkale için bir şey yapılmıyor, sizi Dünya Miras Listesi'nden çıkarabiliriz" uyarısı geldi. Bunun üzerine Vali Şimşek, uygulama projelerine hız verdi. 2004 sonundan itibaren Kültür Bakanlığı'ndan projelerin ihalelerine onay verilmesi istendi ve yoğun çabaların ardından bu gerçekleşti. Pamukkale'de ilk olarak Kocaçukur Projesi ve travertenlerdeki seyir terasları, yürüme yollarıyla eski otellerin bulunduğu alanın restorasyonu projeleri hayata geçirildi. Pamukkale hızla toparlandı ve dünya mirasına yakışır bir hal aldı. UNESCO da Pamukkale ile ilgili uyarısını geri çekti. Rakamlarla Pamukkale Gerçeği : - Yılda 1-1.2 milyon yabancı turist ile 600 binin üzerinde yerli turist geliyor. - Örenyeri girişlerinden bu sezon kişi başına 5 milyon YTL alınıyor. - Girişlerden 2004'te 4.5 milyon YTL, 2005'te 7.8 milyon YTL gelir elde edildi. - Pamukkale Koruma Amaçlı İmar Planı kapsamında toplam 11 uygulama projesi hayata geçirilecek. Bunlardan ikisi tamamlandı. Diğer projeler için toplam 15 milyon YTL'lik bir kaynak gerekiyor. - Pamukkale'nin korunması, beyaz olarak tutulabilmesi, sulama, bekçi ve güvenlik ekibi gibi personel için cari harcama kalemi yaratılması gerekiyor. Bunun için de yıllık 2 ile 3 milyon YTL'lik bir gelir gerekiyor. Yeni Asır, Haber: Atila Karpınar - Mustafa Kaya, 22.07.2006 |
|||||||
![]() |
KAHRAMAN KADINA BÜYÜK AYIP 93 Harbi olarak adlandırılan, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında Aziziye Tabyası'nın Ruslar'dan geri alınmasında büyük yararlılıklar gösteren Nene Hatun'un Erzurum'un Mahallebaşı Semti'ndeki heykeli çirkin bir saldırıya uğradı. Gece yapıldığı anlaşılan saldırıda heykelin üzerine yeşil ve siyah yağlı boyalar döküldüğünü belirten vatandaşlar, "Gırtlak gırtlağa savaştığı Rus askerlerini püskürtüp, adını tarihe altın harflerle yazdırmış Nene Hatun'a yönelik yapılan bu çirkin saldırıyı kınıyoruz" dediler. Merkez Yakutiye Belediye Başkanı Fahrettin Atınç, hizmet bölgeleri içinde bulunan Mahallebaşı'ndaki Nene Hatun heykelinin temizlenerek daha iyi bir yere konulacağını belirtti. Hürriyet, Haber: İkram Tekmanlı, 21.07.2006 |
||||||
TARİHİ ÇARŞIDA YANGIN Akşehir'de, tarihi çarşıda çıkan yangında 2 işyeri tamamıyla yandı. Edinilen bilgiye göre, Kuşcu Mahallesi'nde bulunan tarihi Arasta Çarşısı'nda, Faik Aslan'a ait kalaycı dükkanında ilk belirlemelere göre elektrik kontağından yangından çıktı. Kısa sürede büyüyerek bitişik dükkanlara da sıçrayan yangına, olay yerine gelen itfaiye ekipleri müdahale etti. Yaklaşık 4 saatte kontrol altına alınabilen yangında, Faik Aslan'a ait kalaycı dükkanı ile Celal Çiftçi'ye ait tenekeci dükkanının tamamıyla yandığı, bitişikteki 3 ayrı dükkanda da maddi hasar meydana geldiği öğrenildi. Yangınla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor. Merhaba Gazetesi, 21.07.2006 |
|||||||
RÖNESANS'IN TEMELİNİ CENGİZ HAN ATMIŞ Moğol devletini kurarak, Asya'dan Avrupa'ya uzanan bir imparatorluğun başına gelen Cengiz Han'ın, Avrupa'da 'Rönesans'ın temellerini attığı iddia edildi. Pekin'de Moğol tarihi konusunda uzman olan öğretim üyesi Zhu Yaoting, Yeni Çin Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, Cengiz Han'ın Avrupa'yı káğıt yapımı ve basım teknikleriyle tanıştırdığını, Asya ile Avrupa arasında kültürel alışverişin öncüsü olduğunu söyledi. Zhu, Cengiz Han'ın Avrupalılar'ın teolojinin esaretinden kurtulmasına yardımcı olan kültürel gelişimi bu bölgeye götürdüğünü savunarak, "Bu anlamda onun seferleri, Rönesans'ın katalizörü gibiydi" dedi. Moğol İmparatorluğu'nun 800. kuruluş yıldönümü dolayısıyla geçen ay Pekin'de düzenlenen bir sempozyumda, Cengiz Han, küreselleşmenin mimarı olarak da gösterilmişti. Hürriyet, 21.07.2006 |
![]() |
||||||
TARİHİ KALE, YIKILMAKTAN KURTARILIYOR Erzurum Büyükşehir Belediyesi Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında başlattığı çalışmalar devam ederken, kale etrafındaki söküm çalışmalarının ise tamamlanmak üzere olduğu belirtildi. Başkan Küçükler, “Buradaki çalışma bir iki ay içerisinde tamamlanmış olacak ve büyük bir tarihi varlığımız daha gün yüzüne çıkacak” dedi. Büyükşehir Belediyesi tarafından kale etrafında iki yıl önce başlatılan çalışmalarda toplam 24 ev ve işyeri söküldü. Titizlikle yürütülen çalışmalarda önce surlar ortaya çıkarıldı. Kalenin tamamen ortaya çıkarılmasını amaçlayan çalışmalarda üç evin kamulaştırılmasının tamamlanmaya çalışıldığı ifade edildi. Büyükşehir Belediyesi'nin kale surlarını ortaya çıkarmasından sonra yenileme çalışmalarına başlandığını ifade eden Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, çalışmaların bir iki ay içerisinde tamamlanmış olacağını vurguladı. Başkan şunları söyledi: “ Yaptığımız çalışmalarda şehri çevreleyen dış kale surlarını gün yüzüne çıkardık. Bu bölgede yapılan çalışmalarda toplam 24 ev ve iş yerinin kamulaştırılması yapıldı. Şu an kamulaştırma çalışması yapacağımız 3 ev kaldı. Buradaki çalışmamız bir iki ay içerisinde tamamlanacak ve büyük bir tarihi varlığımız gün yüzüne çıkmış olacak. “ Erzurum Kalesi : Erzurum Kalesi bulunduğu tepenin üzerinde bir iç kale ile, bunu çevreleyen dış kaleden meydana gelmiştir. Bugün iç kale sağlam kalmış olmasına rağmen, şehri çevreleyen dış kale surlarından hiç bir eser kalmamıştır. Surların dört kapı ile dışa açıldıkları, bugün yerlerinde bulunmayan bu kapıların Tebriz Kapı, Erzincan Kapı, Gürcü Kapı ve Harput Kapısı adlarını taşıdıkları bilinmektedir. Günümüze ulaşan iç kalenin duvar kalınlıkları 2-2,5 m. arasında değişmekte olup, halen sekiz burcu ayakta durmaktadır. Tepsi Minare (Saat Kulesi) : Erzurum Kalesi'nin içinde bulunan Tepsi Minare'ye Saat Kulesi de denilmektedir. Yer yer tahrip olan şerefe gövdesindeki kitabesine göre Saltuklu Emirlerinden Muzaffer Gazi bin Ebü'l Kasım tarafından 12. yüzyılın ilk yarısında yaptırılmıştır. Minare, sur duvarları hizasına kadar renkli kesme taşlarla örülü kaide üzerinde, tuğla örülü gövdeye sahiptir. Silindirik gövde, aşağıdan yukarıya doğru daralarak yükselir. Şerefeden yukarısı yıkılmıştır. Bu bölüm 1841 ve 1880 yıllarında Avrupaî tarzda ahşap malzeme ile yenilenmiş ve içine saat yerleştirilmiştir. Tepsi Minare, Karahanlı ve Büyük Selçuklu döneminde inşâ edilen minarelerin geleneğini Anadolu'da sürdüren en eski minarelerden biridir. Kule, Kale Mescidi'nin minaresi, aynı zamanda gözetleme kulesi olarak da kullanılmıştır. Kale Mescidi : İç Kale içerisinde kalenin güney sur duvarlarına bitişik yerdedir. Dikdörtgen planlı mescidin iç düzenlemesi mihraba paralel iki sahındır. Girişte çapraz tonoz, mihrap önünde ise mukarnaslı kasnaklara oturan kubbe ile örtülüdür. Her iki örtünün doğu ve batısı beşik tonozlarla genişletilmiştir. Mihrabı, yarı dairesel planlı burcun içerisine yerleştirilmiş, yalın bir bezemeye sahiptir. Düzgün kesme taşla inşâ edilen mescidin kubbeli bölümü dıştan yüksek kasnaklı ve külâhlı bir örtüyle kapatılmıştır. 12.yüzyılın ilk yarısında Saltuklular tarafından yaptırılmıştır. Erzurum Gazetesi, 21.07.2006 |
|||||||
![]() |
DOLMABAHÇE'YE BURSA İMZASI 150. yılında depo-müzeye kavuşan Dolmabahçe Sarayı'na Bursalı Ekon firması da imza attı. Milli Saraylar Daire Başkanlığı ve Ekon işbirliği ile öncelikle dünyada uygulanan tarihi eser saklama-depolama sistemleri incelendi. Ardından mobilya, tekstil ürünleri, ahşap kornişler, tül, perde, şamdanlar, çatal, bıçak ve kaşıklar gibi metal objeler kilitlenebilen ve dış ortam koşullarından etkilenmeyecek şekilde özel çekmeceli raf sistemlerinde saklanıp, etiketlendirildi. Yine değişik tarihi eserler kilitlenebilen özel hareketli raf-dolap sistemlerinde korunarak saklanmış oldu. Ekon firması tarafından yapılan tasarımlar depo-müze içerisinde yer tasarrufu sağlamaya yönelik olarak planlandı. Bu tasarım ve planlamalar Milli Saraylar Daire Başkanlığı mimarları ve tarihi eser uzmanları tarafından da onaylanarak uygulamaya sokuldu. Ekon firmasının projeyi gerçekleştirirken "Az alanda çok depolama" ve "sistemde düzen" sloganlarıyla, civatadan palet yüklerine kadar tüm ürünlerin depolanması, çalışma alanları ve montaj hatlarının ergonomik düzenlemesini gerçekleştirdiği bildirildi. Bursa Hakimiyet, 21.07.2006 |
||||||
ESKİ İŞ VE İŞÇİ BULMA KURUMU'NDA RESTORASYON BAŞLADI Uzun yıllar İş ve İşçi Bulma Kurumu olarak hizmet veren İzmir Alsancak Garı'nın karşısındaki tarihi bina, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) tarafından "İzmir Müzik Kütüphanesi ve Müzesi" olarak değerlendirilecek. Binada yapılacak olan restorasyon çalışmaları dört ayda tamamlanacak. Çalışmalar bittiğinde İzmir, içinde 200 kişilik çok amaçlı bir salonun da yer alacağı müzik kütüphanesi ve müzesine kavuşacak. Düzenlenen törenle restorasyon çalışmaları başlarken, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, bir zamanlar yıkılan tarihi yapıları şimdi kent kültürüne ve sanata kazandırmak için çaba sarf ettiklerini söyledi. Bunun için biraz geç kalındığına dikkat çeken Kocaoğlu, "Ama eskilerin dediği gibi, zararın neresinden dönsen kardır. Şimdi biz onu yapmaya çalışıyoruz. Eski İş Kur binasının bir sokak ötesinde mülkiyeti Büyükşehir'e ait tescilli bir yapıyı kütüphane olarak restore ediyoruz. Her iki proje tamamlandığında, birbiriyle bütünleşecek" dedi. Kocaoğlu, Kültür Bakanlığı'nın eski Tekel Sigara Fabrikası'nı kültürel ve sosyal amaçlı olarak kullanacak olmasının İzmir'e ayrı bir zenginlik katacağını da belirterek, kentin bir iki yıl içinde çok farklı bir boyuta taşınacağını söyledi. Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ ise projenin hayata geçmesi ile İzmir'in kentin ortasında Türkiye'de benzerine ender rastlanır bir müzik kütüphanesi ile müzesine kavuşacağını, tescilli yapının yanındaki müştemilatın yıkılarak, yerine 200 kişilik çok amaçlı bir salon yapılacağını belirtti. Tunçağ, çalışmaların 800 bin YTL'ye mal olacağını kaydetti. Konuşmaların ardından restorasyon çalışması için çalışmalar başlatıldı. İKSEV Yönetim Kurulu Başkanı Filiz Eczacıbaşı Sarper, kuracakları müzik kütüphanesi ve müzesinin İzmir'de ve Türkiye'de bir ilk olacağını söyledi. Bu yıl İKSEV'in kuruluşunun 20. yılını kutladığını ifade eden Sarper, vakfın 20 yıllık geçmişini bu projeyle taçlandıracağını bildirdi. Daha önce İş Kur binası olarak kullanılan tarihi yapının kullanım hakkının İKSEV'e verildiğini hatırlatan Sarper, emlak vergilerinden yüzde 10 pay ayrılması sayesinde 1 milyon 100 bin YTL'lik ödeneğe kavuştuklarını söyledi. Filiz Eczacıbaşı Sarper, söz konusu binanın restorasyondan sonra çok değerli müzik eserlerinin, plakların, kaset ve CD'lerin, başta Doktor Nejat Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması'na katılan eserler olmak üzere çağdaş Türk bestecilerine ait değerli notaların ve müzik kitaplarının korunabileceği müzik eğitimi alan gençlerin, araştırmacıların, müzikologların ve müziğe ilgi duyan kent halkının yararlanabileceği bir kütüphane olarak hizmet vereceğini söyledi. Yeni Asır, Haber: Ertan Gürcaner, 21.07.2006 |
|||||||
TARİHİ HAMAM AÇILDI Göynük de bulunan tarihi Gazi Süleymanpaşa Hamamı, düzenlenen törenle hizmete açıldı. Açılışa Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, AKP Bolu milletvekilleri Mehmet Güner ve Yüksel Coşkunyürek katıldı. Milletvekili Yüksel Coşkunyürek ise, Temmuz sıcağında ve hamam açılışında hamama girmeden terlediklerini belirterek, restore edilen hamamın Göynük'lülere hayırlı olmasını temenni etti. Son olarak Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt konuşurken, “Ben de bir Göynük'lüyüm, burayı çok seviyorum. Akşemsettin diyarı Göynük'e ve eserlere sahip çıkın. Göynük'te bulunan tarihi binalar bundan on yıl sonra altın kadar değerlenecek. Onun için bu mirasa sahip çıkın” dedi. Bolunun Sesi, 21.07.2006 |
![]() |
||||||
'KARUN HAZİNESİ ÇALINACAK' DİYEN UZMANLAR MÜZEDEN SÜRÜLMÜŞ Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un “Müzelerin Susurluk'u” olarak tanımladığı Uşak'taki skandallar göz göre göre gerçekleşmiş. Müzede görevli üç uzman, 2001 yılında valilik, Müzeler Genel Müdürlüğü ve Kültür Bakanı'na ayrı ayrı dilekçe vererek Uşak Müzesi'ndeki hırsızlık ve yolsuzlukları ihbar etmiş. Ancak, Karun Hazineleri'nin korumasız olduğu ve çalınabileceğine ilişkin ihbar dikkate alınmamış. Üstelik Kültür Bakanlığı, müzedeki hırsızlığı bildiren Sibel Alpaslan, Halil Arça ve Sadık Doğan'a 'kınama' cezası vermiş. Üç uzman daha sonra başka illere sürülmüş. Halen Ayasofya Müzesi'nde müdür yardımcısı olarak görev yapan Halil Arça, “Eğer o dönemdeki dilekçelerimiz dikkate alınsaydı, bugün 'Kanatlı Denizatı Broşu' ve onlarca eser müzede olacaktı.” diyor. ![]() Uşak Müzesi'nde görevli üç uzmanın 2001 yılında yaptığı şikayet başvurusunda, Müdür Kazım Akbıyıkoğlu'nun bazı uygulamalarının soyguna davetiye çıkardığı açıkça belirtilmiş. Uzmanların ihbar dilekçesinde Karun Hazineleri'nin sergilendiği vitrin anahtarının, kilidi olmayan müdür odasının kilitsiz çekmecesinde bulunduğu; Atatürk ve Etnografya Müzesi'nde bir hırsızlık olayı meydana geldiği; ancak bu olayın Akbıyıkoğlu tarafından kapatılarak emniyete ve genel müdürlüğe bilgi verilmediği belirtilmiş. Müdürün resmi evrakta tahrifat yaptığı, tarihi eser kaçakçılarına 'koleksiyonerlik belgesi' verdiği gibi iddiaların da yer aldığı dilekçede, Uşak Müzesi'nin de korumasız olduğu, depolarına kimliği belirsiz ve yabancı kişilerin 'araştırma yapmak' maksadıyla müdür tarafından alındığı ifade edilmiş. Bütün bu iddialara rağmen, dönemin valisi Ayhan Çevik, halen hapiste olan Müze Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu hakkında soruşturma izni vermemiş. Bu kararı yadırgayan uzmanlar, Kültür Bakanlığı'ndan gelen bir yazı ile şoke olmuşlar. Bakanlık, idari hiyerarşiyi aşarak bizzat bakana ve genel müdürlüğe dilekçe yazmanın Devlet Memurları Kanunu'na göre suç teşkil ettiği gerekçesiyle üç uzmana 'uyarma' cezası vermiş. Ancak bakanlığın cezası Sibel Alpaslan, Halil Arça ve Sadık Doğan'ı yıldırmamış ve uzmanlar, bu kez ayrıntılı bir rapor hazırlayarak Manisa Bölge İdare Mahkemesi'ne başvurmuş. Uzmanların raporunu inceleyen mahkeme, valiliğin soruşturma izni vermemesini usule aykırı bularak bozmuş. Mahkeme kararına uymak zorunda kalan valilik, müdür hakkında savcılığın soruşturma açmasına izin vermiş. Ancak savcılığın hazırladığı iddianamede, bölge idare mahkemesi kararında yer almasına rağmen 'müzedeki hırsızlık olayının emniyete ve bakanlığa bildirilmemesi, resmî evrakta tahrifat, müzedeki eserlerin bakanlık onayı olmadan şehir dışına gönderilmesi' gibi olaylara yer verilmemiş. Olay savcılığa yansıyınca bakanlık da bu kez müfettiş göndermek zorunda kalmış. İddiaları inceleyen müfettişler, müdürü teftişteki en 'hafif' ceza olan 'kınama ve uyarı' ile cezalandırmış. Üç uzmanın, savcılığın iddianamesinin eksik olduğu yönündeki itirazı dikkate alınmamış, üstüne üstlük Sibel Alpaslan ve Halil Arça önce Afyon'a, sonra İstanbul'a; Sadık Doğan ise Bergama Müzesi'ne tayin edilmiş. Halen Ayasofya Müzesi'nde müdür yardımcısı olarak görev yapan Halil Arça, “Eğer o dönemdeki dilekçelerimiz dikkate alınsaydı, bugün 'Kanatlı Denizatı Broşu' ve onlarca eser müzede olacaktı.” diyor. Zamanında Bakanlığı uyardıkları için ceza aldıklarını söyleyen Arça, “Zaman, bizim ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi; ancak iş işten geçti. Bir müze talan edildi. O dönemde bizim olayımız tüm Türkiye'de müzeciler arasında konuşuldu. Aslında bize verilen ceza, dürüst uzmanlara bir gözdağıydı. Eğer, biz böyle cezalandırılmasaydık, mağdur edilmeseydik, bakanlık o dönemde bizi dikkate alsaydı, Türkiye bugün yaşadığı skandalları yaşamaz, çalınan yüzlerce eser bugün müzelerin vitrinlerini süslerdi.” şeklinde konuşuyor. Geçtiğimiz nisan ayında yapılan bir ihbarla çalındığı ortaya çıkan 'Kanatlı Denizatı Broşu' ile ilgili soruşturma derinleştirildikçe Uşak Müzesi'nde başka skandallar gündeme geldi. Tıpkı 'Kanatlı Denizatı Broşu' gibi sahtesiyle değiştirilen Kroisos Dönemi elektron sikkeden sonra müzede tarihi 71 halı ve kilimin de kayıp olduğu belirlendi. Hepsi el dokuması olan ve envanter bilgisinde 'nadir ve kıymetli' yazan halı ve kilimlerin kaybolduğu, sayım sırasında ortaya çıktı. Ayrıca aralarında çoğu Atatürk'e ait eserler olmak üzere Kurtuluş Savaşı'yla ilgili 35'e yakın doküman da kayıp. Olayın ilginç yanı, kayıp vakalarının müzede sayılan ilk 500 eser arasında tespit edilmiş olması. Zaman, Haber: Abdullah Kılıç, 20.07.2006 |
|||||||
![]() |
KARUN HAZİNESİ'NDE 6'NIN SIRRI NE? Uşak'ın Güre Beldesi'nde İkiztepe mevkiinde 6.6.1966 tarihinde, 6 tarihi eser kaçakçısı tarafından kaçak kazı sonrası tümülüslerde 6 delik açılarak çıkarılan, Karun Hazineleri'nin sahibi olan Kral Krezüs'ün ismi de 6 harften oluşuyor. Uşak Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen Karun Hazinesi'nin en değerli parçalarından olan Kanatlı Denizatı Broşu'nun sahtesiyle değiştirdiğinin kesinleşmesiyle polisin yaptığı operasyonda Müze Müdürü Kazım Akbıyıkolu'nun da içinde bulunduğu 6 kişi halen cezaevinde tutuklu bulunuyor. Hazinenin sergilendiği Uşak Arkeoloji Müzesi'nde hazinenin bulunduğu bölümler 6 güvenlik kamerası tarafından görüntüleniyor. Bugüne kadar tüm tümülüsler kaçakçılar tarafından soyuldu ve Uşak Müzesi'ne sadece kurtarma kazısı yapmak nasip oldu. Eserlerin çıkarılıp kaçırıldığı tümülüsler ise yine 6 adet. Bunlar Toptepe, Basmacı, İkiztepe, Velişintepe, Kenantepe, Kaletepe Tümülüsleri. Kanatlı Denizatı Broşu'nun sahtesiyle değiştirilmesi olayının gelen ihbar mektubuyla ortaya çıkmasının ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından oluşturulan inceleme komisyonunda 6 kişi görev aldı ve inceleme 6 gün sürdü. Broş'ta da 6 ana tema dikkat çekiyordu. Bunlar at başı, kuyruk, yüzgeç, kanat, örme zincir ve zincire bağlı süsler. Dünyaca ünlü Karun Hazineleri'ne yonca ağızlı gümüş sürahi, Kanatlı Denizatı Broşu, aslan başlı altın bilezik, cam bileklik, palamut gerdanlık ve güneşkursu yani 6 önemli eser renk katıyor. Uşak Olay, 21.07.2006 |
||||||
''ÇİVİSİZ CAMİ'' GÖRENLERİ ŞAŞIRTIYOR Samsun'un Çarşamba İlçesi'nde tek çivi kullanılmadan yapılan Göğceli Camii diğer ismiyle Çivisiz Cami, restore edildikten sonra ziyaretçi akınına uğruyor. Türkiye'nin her yerinden gelen ziyaretçilerin ilgisini caminin tamamen ahşaptan çivi kullanılmadan yapılmasının yanı sıra yapım sırasında yapının çeşitli yerlerine konan şifreleri çekiyor. Çivisiz Cami adıyla bilinen cami, yıkılmak üzere iken geçen sene restore edilerek yıkılmaktan kurtarıldı. Çivisiz Cami'nin kim tarafından yapıldığı belli değil. Caminin içindeki ahşap bir sütunda Hicri olarak caminin, 595 yılında yapıldığı yakın tarihlerde bulunmuş. Caminin, gezici irşat ekibi ya da Selçuklular tarafından yapıldığı tahmin ediliyor. Miladi olarak 1205 yılı civarında yapıldığı düşünülen Çivisiz Cami'nin ahşaplarından alınan örneklerin laboratuvarda incelenmesi sonucu binada yazılan hicri tarihin doğru olduğu sonucuna varılmış. Çivisiz Cami'nin hemen önünde garipler mezarlığı bulunuyor ancak mezarlığın tarihi camiden daha yeni. Buradaki mezar taşlarında yapılan inceleme sonucu en eski kabrin 300 yıllık olduğu tespit edildi. ![]() Çivisiz Cami, yağmura, sele, fırtına ve depreme karşı yıkılmadan ve çürümeden ayakta kalmasının yanı sıra yapım aşamasında binaya konan sembollerle de ilgi çekiyor. 3 bölümden oluşan tek katlı Çivisiz Cami'nin ön çatı kenarı yarım ay şeklinde yani hilal şeklinde yapılmış. Caminin sağ ya da sol kenarından bakıldığında hilal şeklindeki çatı hemen dikkati çekiyor. Bunun yanı sıra giriş kısmındaki ahşap sütunun dört tarafında, birbirine bitişik iki dairenin üzerinde gökyüzünü işaretleyen bir ok bulunuyor. Bunun da imanın insanı her iki dünyada da hür kılacağını gösterdiği belirtiliyor. Giriş kısmından sonraki minber ve mihrabın bulunduğu alanda da imanın 6 şartını temsil eden 6 direk bulunuyor. Caminin sağ ve sol tarafında da eni 15 santim, genişliği, 65 santim boyu da 15 metre olan ahşap tahtalar kullanılmış. Tahtaların sayısının 7 olmasının Fatiha Suresi'nin 7 ayetten oluşmasına binaen yapıldığı belirtiliyor. Bunu dışında kestane, dişbudak, karaağaç gibi ağaçlardan yapılan tahtaların çürümemesi için de ilgi çekici teknikler kullanılmış. Her bir ağacın kesilme mevsimi tespit edilerek o mevsimde kesildikten sonra ateşte fırınlanmış. Cami tabanı da ahşaptan yapılmış, tabanın çürümemesi için de havalandırma sistemi kurulmuş. Yine cami içindeki ahşap sütunlar yere içerisinde deprem boşluğu bırakılarak yerleştirilmiş. Caminin tavanında çatıyı tutan sütun ise yeri ellerine sağa sola açmış bir insan gibi yerleştirilmiş. Bunun bir deprem sırasında sağa sola esnemeye karşı dengede durmayı kolaylaştırdığı belirtiliyor. Caminin iç kısmının üzerinde yine gemiyi hatırlatan bir boşluk bırakılmış. Bunun da yolculuğu simgeleyebileceği belirtiliyor. Bütün bunların yanı sıra caminin bütün ahşaptan yapılmış tek parça minber oymaları da dikkat çekiyor. Caminin tavanında da çeşitli renklerde yapılmış çiçek resimleri bulunuyor. Samsun Haber, 20.07.2006 |
|||||||
KAUNOS'TA DÖNER SAHNE BULUNDU Dalyan beldesindeki Kaunos Antik Kenti'nde kazı çalışmalarının başkanlığını yapan Prof. Dr. Cengiz Işık, antik kentte yeni bulguları olduğunu belirterek, ''Tiyatrodaki yeni bulgumuz, antik çağda Kaunos Antik Kenti'nde döner sahne sisteminin bulunduğudur'' dedi. ![]() Prof. Dr. Işık, antik kente gelen Muğla Valisi Temel Koçaklar'a, kazı çalışmaları hakkında bilgi verdi. Arkeolojide ilk olarak kabul edilen bir çok unsurun Kaunos Antik Kenti'nde bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Işık, antik kentteki tiyatrodaki çalışmalarında yeni bir bulguya rastladıklarını, bu bulgunun yine arkeolojide ilk olarak Kaunos'ta gerçekleştiğini ifade etti. Prof. Dr. Işık, şöyle konuştu: ''Kaunos Antik Kenti'nde çoğu yerde görmeye alışılan beyaz anıtsal mermer blokların inşası ile ortaya çıkmış yapılar yok. Ama bu antik kentte arkeolojide ilk olan çok özel şeyler var. Tiyatrodaki yeni bulgumuz, antik çağda Kaunos Antik Kenti'nde döner sahne sisteminin bulunduğudur. Tiyatronun sahnesinde bulunan ve üçgen prizma şeklinde 2 metre boyundaki döner sahne 3 ayrı yüzüne yerleştirilen dekor ile oynanan oyunun içeriğini anlatıyor. Oyunun içeriğine göre o yüz bir sistem ile döndürülüyor ve seyirciler hangi tür oyun oynandığını algılayabiliyorlar. Bu sistemi bize antik yazarlar anlatıyordu ama böyle bir sistemin arkeolojik belgesi bugüne kadar elimizde yoktu. İşte bu ilk yine Kaunos Antik Kenti'nde ortaya çıktı.'' Tiyatrodaki sistemin, 25 Ağustosta Mustafa Kemal Atatürk'ün 125. doğum günü kutlamaları etkinlikleri çerçevesinde antik kentte verilecek bir konserde çalıştırılacağını belirten Prof. Dr. Işık, ''25 Ağustos akşamı, Başkent Üniversitesi Orkestra Akademik Kaunos'ta bir konser verecek. Konserde, antik çağda yapılan sistemi hayata geçireceğiz'' dedi. Konserin en ilgi çekici bölümünün ise döner sahneye konulacak Atatürk fotoğrafları olacağını belirten Prof. Dr. Işık, şunları söyledi: ''Bu defa üçgen prizmanın yani döner sahnenin 3 ayrı bölgesinde Mustafa Kemal Atatürk'ün Kuvay-ı Milliye ruhunu yansıtan 3 ayrı portresi bulunacak. Orkestra sanatını icra ederken sistem çalışacak ve Mustafa Kemal Atatürk'ün bize Kuvayı Milliye ruhunu aktaracak.'' Haber Ekspres, 20.07.2006 |
|||||||
MECLİS'TEN TARİHE İNCELEME İncelemelerde bulunmak üzere Konya'nın Bozkır İlçesi'ne bağlı Hacılar Köyü'ne giden İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Dr. Muammer Sönmez, İl Genel Meclisi AKP Grup Başkan Vekili Ali Selvi, İl Encümen Üyeleri, İl Genel Meclisi Üyeleri, daire müdürlerinden oluşan bir heyet Zengibar Kalesi'ni ziyaret etti. Yüzlerce yıl Roma İmparatorluğunun Anadolu'daki en büyük eyaletlerinden biri olan İsaura'nın başkentliğini yapan bölgede bulunan en önemli tarihi-turistik yapıtlardan olan ve Toroslar'ın uzantısında 1750 metre yükseklikte bulunan Zengibar Kalesi'nde incelemelerde bulunan heyet kalenin çok fazla tahrip edilmesinden duydukları üzüntüleri dile getirdiler. İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Dr. Muammer Sönmez de yakında tarihi eserleri koruma konusunda yetkili ve sorumlu olacaklarını, böylece kültürel varlıklarımıza sahip çıkılarak hem tarihi miraslarımızın korunacağını hem de ülke turizmine kazandırılacağını söyledi. Konya Hakimiyet, 20.07.2006 |
![]() |
||||||
ZEUGMA, "ARKEOPARK" OLACAK Gaziantep'in Nizip İlçesi'nde Birecik Barajı gölü kıyısındaki Zeugma antik kentinin kazı, restorasyon ve çevre düzenleme çalışmalarıyla arkeopark haline getirilmesi amaçlanıyor. Zeugma'da geçen yıl başlatılan bilimsel kazıya başkanlık eden Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Kutalmış Görkay, antik kentte bu yıl yapacakları çalışmalara 1 Ağustosta başlayacaklarını söyledi. Antik kentte Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde yürüttükleri kazı ve diğer çalışmalara bu yıl Fransa, ABD ve İsveç'ten de bilim adamlarının katılacağını kaydeden Görkay, “Ekip olarak 25 Temmuzda Gaziantep'te olacağız. Son hazırlıklarımız yapıp 1 Ağustos'da antik kentte çalışmaya başlayacağız. Çalışmalarımız 30 Ekim'e kadar sürecek” dedi. Antik kentteki Dianysos ve Danea villaları üzerinde geçen yıl başlattıkları çalışmaları bu yıl da sürdüreceklerini belirten Görkay, villaların üzerini kapatarak yerli ve yabancı turistlerin gezebileceği mekanlar haline getireceklerini anlattı. Görkay, “Bir bölümü Birecik Barajı gölü suları altında kalan Zeugma antik kentinde uzun yıllar sürecek bir çalışma başlattık. Kazı restorasyon ve çevre düzenleme çalışmalarıyla Zeugma'yı bir arkeopark haline getirmeyi amaçlıyoruz” dedi. Kutalmış Görkay, önemli bir kültür mirası olan antik kentin korunması ve turizme kazandırılmasına Kültür ve Turizm Bakanlığının büyük önem verdiğini vurguladı. ![]() Zeugma antik kenti MÖ 300'de Büyük İskender tarafından “Selevkeia Euphrates” adıyla kuruldu. Romalı komutan Pompeius MÖ 64'de kendine yaptığı yardımları karşılığında 1. Antiachos'a verdi. Kommagene'nin 4 büyük şehrinden biri olan kent, MÖ 31'den itibaren tamamıyla Roma'ya bağlandı ve köprü, geçit anlamına gelen “Zeugma” adını aldı. Roma döneminde büyük bir zenginlik ve ihtişam yaşayan Zeugma, MS 256'da Sasani kralı 1. Şapur tarafından ele geçirilerek yakıldı ve yıkıldı. Zeugma daha sonra yaşadığı depremden büyük zarar gördü ve bir daha kendini toparlayamadı. Zeugma'da ilk kazı, bir kaçak kazı ihbarı üzerine Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü tarafından 1987'de gerçekleştirildi. Kazıda oda biçimli aile kaya mezarda, mezar sahiplerine ait heykeller bulundu. Antik kentte ikinci kazı 1992'de yine bir kaçak kazı ihbarı üzerine Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Rıfat Ergeç tarafından yapıldı. Bu kazıda taban mozaiği ve villa gün ışığına çıkarıldı. Antik kentin önemli bir bölümünün GAP kapsamında inşa edilen Birecik Barajı'nın göl suları altında kalacak olması nedeniyle 1993'ten itibaren yerli ve yabancı bilim adamlarından oluşan çok sayıda ekip Zeugma antik kentinde kurtarma kazıları yürüttü. Kazılarda gün ışığına çıkarılan eserlerin en önemlileri olarak değerlendirilen mozaikler, Mark heykeli, duvar resimleri ve kil mühür baskı koleksiyonu halen Gaziantep Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.Bakanlar Kurulunun 2005 yılında aldığı kararla antik kentte yürütülecek çalışmalara başkanlık etme görevi Doç. Dr. Kutalmış Görkay'a verildi. Hürriyet, Fotoğraf: Gaziantep 27, 20.07.2006 |
|||||||
![]() |
ŞANLIURFA MÜZESİ'NDE İLK DEFA SAYIM YAPILIYOR Türkiye'nin en zengin müzelerinden biri olan ve 37 yıl önce ziyarete açılan Şanlıurfa Müzesi'nde bugüne kadar hiç sayım yapılmadığı bildirildi. İnsanlık tarihinin en eski tarihi eserlerinin bulunduğu Şanlıurfa Müzesi'nde eserlerin sahteleriyle değiştirildiği iddiaları üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı geçtiğimiz günlerde soruşturma başlatmıştı. Yaklaşık 80 bin civarında tarihi eserin bulunduğu müzede denetim ve kontrollerle birlikte sayımın 3 yıl sürmesi tahmin ediliyor. Müzede bu güne kadar hiçbir sayım işlemenin yapılmadığını hatırlatan Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan, eser sayısının 76 bin olduğunu bunların her birine birer dakika ayrılsa bile çok uzun zaman alacağını aktardı. Kimi eserlerin kontrol ve denetimlerin 10 dakikayı geçtiğini dile getiren Yavaşcan “Bu yüzden sayım ve denetim işleri 3 ayda sürebilir 3 yılda sürebilir. Müzede bu güne kadar hiç sayım yapılmamış. Bakkal bile ayda bir olmazsa da senede bir kendi kendini bir kontrol eder sayımını yapar. Maalesef bizim müzede bu hiç yapılmamış.” dedi Yavaşcan, eserlerin sahteleriyle değiştirilip değiştirilmediğinin sayım ve kontroller sonunda ortaya çıkacağını sözlerine ekledi. Zaman, Haber: Mehmet Dener, 20.07.2006 |
||||||
VATİKAN MODERNLEŞİYOR Vatikan Müzeleri, koleksiyonundaki modern sanat eserlerini artıracak. Müzelerin müdürü Francesco Buranelli La Stampa gazetesine yaptığı açıklamada koleksiyonlarına modern sanatın her türündeki eserden katmak istediklerini belirtti. Michelangelo, Raphael, Da Vinci, Caravaggio gibi isimlerin eserlerine ev sahipliği yapan Vatikan Müzeleri'ni yılda üç milyon kişi ziyaret ediyor. Radikal, 20.07.2006 |
|||||||
BAKIRCILAR ÇARŞISI ASLINA UYGUN DÜZENLENİYOR Gaziantep'te Büyükşehir Belediyesi, tarihi Bakırcılar Çarşısı'nda, aslına uygun düzenleme çalışmaları yapıyor. Belediye ekipleri, çarşının şimdiki yapılanmasını etkilemeden bazı onarımlar yapıp, otantik yapısını bozmadan çarşıya daha güzel görünüm kazandırmaya çalışıyor. Çalışmalar kapsamında 20 kişilik ekip, öncelikle çarşının yollarını bazalt taşı ile döşüyor. Metal olan kepenklerin yerine ahşap kepenk ve yağmurlukların yapıldığı çarşı, özellikle turistlerin daha fazla ilgisini çekecek görünüme kavuşturulmaya çalışılıyor. İçerisinde 250 işyeri bulunan tarihi çarşıdaki esnaf, çalışmalar dolayısıyla sıkıntı çekmelerine karşın, çarşıyı daha cazip hale getireceklerini belirtip umutla bekliyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, tarihi ve kültürel mekanların korunmasına büyük önem verdiklerini söyledi. Özellikle, kent merkezinde bulunan belirli mekanları, aslına uygun restore edip, tarihi dokularını korumak için yoğun çalışma içerisinde olduklarına dikkati çeken Güzelbey, ''Tarihi Bakırcılar Çarşısı da bu anlamda çok önemli bölge. Daha çok Gaziantep'e özgü meslek gruplarının bulunduğu bu çarşıyı yeniden düzenleyerek, kültür turizmi için bir merkez haline getirmeye çalışıyoruz'' diye konuştu. Gaziantep 27 Gazetesi, 20.07.2006 |
![]() |
||||||
YILDIZ SARAYI YAĞMASINDAN KURTARILAN KİTAPLAR KÜTÜPHANEYE EMANET Bundan 93 yıl önce tarihe 'Yıldız Sarayı Yağması' adıyla geçen olaydan kurtarılan nadir elyazmalarından 30'u, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'ne bağışlandı. Kütüphaneci ve araştırmacı Mehmet Lütfü İkiz (76) tarafından bağışlanan kitaplar arasında 500 yıllık geçmişe sahip Kur'an-ı Kerim, tıp, astronomi ve Batı klasiklerinden Osmanlıcaya tercüme eserler bulunuyor. Rivayete göre 31 Mart ayaklanmasını (1913) bastırmak üzere İstanbul'a yürüyen Hareket Ordusu, tarihe 'Yıldız Sarayı Yağması' adıyla geçen olayı gerçekleştirdi. Yağmacılar, Sultan II. Abdülhâmit'in tahttan indirilmesinden sonra Abdülhamit'in 33 yıllık saltanatına ilişkin tüm önemli belgelerin korunduğu Yıldız Sarayı Kütüphanesi'ndeki tarihî belgeleri yakıp yok etti. Kütüphane Müdürü Sabri Bey, arşivin küçük bir bölümünü kurtarabildi. Sabri Bey'in yağmadan kurtardığı kitaplardan bazıları, Yahudi sahaflara satıldı. Büyük bir bölümü ise İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi'nde muhafaza ediliyor. Hayatını yazma eserlere adayan Nuri Arlases de eserlerin bir bölümünü satın alarak muhafaza etmiş. Arlases, daha sonra bu kitapları iyi koruyabileceği düşüncesiyle eski Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Mehmet Lütfü İkiz'e emanet etmiş. Ancak Lütfi İkiz parkinson hastası olunca eşi Gönül İkiz, nadir eserleri 'evde çürümesin' diye kütüphaneye bağışlamış. Zaman, Haber: Ekrem Aytaş, 20.07.2006 |
|||||||
ADIYAMAN MÜZESİ RESTORE EDİLİYOR Adıyaman Müze Müdürü Fehmi Eraslan, müzenin daha modern bir görünüme kavuşması için gerekli çalışmalara başladıklarını söyledi. Eraslan, 1982 yılında açılan Adıyaman Müzesi'nde yaklaşık 22 bin 463 eser bulunduğunu belirtti. Arkeolojik ve Etnoğrafya olarak ikiye ayrılan müzenin 2 kez onarım gördüğünü ifade eden Eraslan, “İlk kez 1998 yılında başlanan onarımın teşhir onarımıydı. 2000-2002 yılları arasında 150 bin YTL kullanılarak modern görünüme kavuştu. Bu yılda, Kültür Bakanlığı'nın gönderdiği ödenekle müzemiz 3. kez onarım görecek.” dedi. Müzenin restore edilmesiyle görünümünün güzelleşeceğini kaydeden Eraslan, “Onarım kapsamında kötü görünüm oluşturan galvaniz saç kaldırılıp, yerine metal kremit konulacak. Böylece daha uzun ömürlü olacak. İdari kısmın zemini granitle kaplanacak. En önemlisi de bahçe duvarlarının daha güvenilir hale getirilmesi. Bununla birlikte yapılacak çevre düzenlemesi müzeye gelen ziyaretçilerin gözlerini okşayacak.” şeklinde konuştu. Eraslan, restorasyon işleminin 1 ay içinde bitirilmesinin hedeflendiğini kaydetti. Zaman, Haber: Yılmaz Çoban, 20.07.2006 |
TARİHİ DOKUDA GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİ Mevcut ses sistemi eski olduğu gerekçesiyle Edirne Eski Cami'ye 11 bin YTL harcayarak yeni bir ses sistemi yaptıran İl Müftülüğü, gerekli izinleri almadığı için Vakıflar tarafından ikaz edildi. Ses sistemini caminin iç duvarlarına monte eden Edirne İl Müftülüğü, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından “tarihi dokuyu görüntü kirliliği yaratarak bozduklarını ve bir an önce düzeltmeleri “gerektiği konusunda ikaz etti. Yanlışlığın düzeltilmemesi halinde ise Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na taşınarak görevliler hakkında soruşturma açılabilecek. Camiye eski ses sistemi kaldırılmadan yaklaşık 60 adet yeni hoparlör taktırıldığını belirten Eski Camii cemaati, hoparlörlerin cami duvarlarına kötü görüntü oluşturacak şekilde monte edildiğini ve yüksek volümlü sesin de yapıya zarar verebileceğini belirterek, bunun bir önce düzeltilmesi gerektiğini belirttiler. Edirne Internet Gazetesi, 20.07.2006 |
||||||
BURDUR'DA 5 MİLYON YILLIK FİL FOSİLİ Burdur yakınlarında yapılan kazılarda 5 milyon yıl öncesine ait fil fosili bulundu. Kazı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Nurfettin Kahraman, “Artık rahatlıkla Burdur'da fillerin yaşadığını söyleyebiliriz” dedi. Çıkan fosillerin, İnsuyu Mağarası'nda oluşturulacak bir doğa tarihi müzesinde sergilenmesi isteniyor. Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Nurfettin Kahraman'ın başkanlığında Sosyal Bilgiler Bölümü öğrencilerinden oluşan 7 kişilik ekiple 28 Haziran'da başlanan kazı çalışmaları sona erdi. ![]() Burdur'un Kemer İlçesi'ne bağlı Elmacık Köyü yakınlarındaki Gökmen Tepe mevkiinde yapılan, kazı çalışmalarında, dünyanın farklı bölgelerinde ve iklimlerinde yaşayabilen çok sayıda hayvan türüne ait iskelet ortaya çıkarıldı. Bunların içerisinde en çok ilgi çekeni 5 milyon yıl öncesine ait mastodon (fillerin atası) fosili oldu. Yrd. Doç. Dr. Nurfettin Kahraman, mastodonun kaburga ve omurlarını büyük ölçüde çıkardıklarını, ancak baş ve bacak bölümlerine henüz ulaşamadıklarını söyledi. “Artık rahatlıkla Burdur'da fillerin yaşadığını söyleyebiliriz” diyen Yrd. Doç. Dr. Kahraman, Burdur Havzası'nın oluşumunun 10- 11 milyon yıl öncesine dayandığını anlattı. Yaklaşık 10 milyon yıl önce dünyada çok ciddi bir iklim değişikliği yaşandığını söyleyen Kahraman, bu nedenle savan ikliminde yaşayabilen fil, antilop, gergedan gibi hayvanların da bölgede üreme şansı bulduğunu söyledi. Kahraman, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Berna Alpagut danışmanlığında yürüttükleri kazı çalışmalarında ilk olarak yüzey araştırması yaptıklarını ve mastodonun yanısıra bazı yırtıcı hayvanlar, kuş türleri, gergedan, su aygırı, zürafa, antilop ve ayı türlerine de rastladıklarını kaydetti. Elde ettikleri buguları Burdur Müzesi'ne teslim edeceklerini anlatan Kahraman, daha önceki çalışmalarda bulunan çok sayıda fosilin ise kaybolduğunu söyledi. Yrd. Doç. Dr. Kahraman, mastodon iskeleti başta olmak üzere ortaya çıkarılan fosillerin tamamını Burdur'daki İnsuyu Mağarası'nda sergilemek istediklerini, bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunduklarını belirterek, “Bakanlığa teklifimizi götüreceğiz. Bir doğa tarihi müzesi oluşturulmasını istiyoruz. Bu müze Burdur'un turizmine büyük katkı sağlayacaktır. Avrupa'da ve özellikle ABD'de bunun ciddi örnekleri var. Yeni kazılarda çok daha ilginç fosiller ve mineral türleri bulacağımızı düşünüyorum. Bu müzenin içini ilginç fosillerle doldurmak hiç de zor değil” diye konuştu. Hürriyet, Haber: Mustafa Arslan, 20.07.2006 |
|||||||
![]() |
ARKEOLOJİ MÜZESİNE ARAÇ TAKVİYESİ Turizm hizmetlerinde ve müze çalışmalarında kullanılmak üzere Sinop Arkeoloji Müzesi'ne araç takviyesi yapıldı. Kültür ve Turizm İl Müdürü Hikmet Tosun, Sinop Arkeoloji Müzesi'ne 28 bin 500 YTL maliyetle alınan 2006 model pikabın, aracın kültür varlıklarının korunmasında etkin görev alacağını söyledi. Alımı gerçekleştirilen söz konusu aracın İl Özel İdaresi'nin katkıları ile alındığını belirten Tosun, "Kültür varlıklarımızın daha etkin korunması, yabancı araştırmacıların çalışmalarının denetlenmesi ve turizm hizmetleri amacıyla müzemize bir pikap satın alınmıştır. Kurumum adına bize desteğini esirgemeyen başta sayın valimize ve il genel meclisi üyelerimize teşekkür ediyoruz" dedi. Sinop Kent Haber, 20.07.2006 |
||||||
PARİON ANTİK KENTİNDE TALAN İDDİASI Çanakkale'nin Biga İlçesi'ne bağlı Kemer Köyü'nde bulunan Parion Antik Kenti'ndeki bazı mezarların defineciler tarafından dinamitle parçalanmaya çalışıldığı, bazılarının da talan edildiği öne sürüldü. Kazı Heyeti Başkanı ve aynı zamanda Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cevat Başaran, kazı alanında ve antik kentin sınırındaki 4 mezarın, kış aylarında defineciler tarafından iş makinalarıyla tahrip edildiğini, dinamitle parçalanmaya çalışıldığını, heykel ve seramik kapların çalındığını iddia etti. Ayrıca Kaya Mezarı adı verilen mezarın içinde bulunduğunu tahmin ettikleri altınların da çalınmış olabileceğini öne süren Başaran, konuyla ilgili hazırladıkları raporu, Kültür ve Turizm Bakanlığına sunacaklarını bildirdi. Başaran, şunları kaydetti: ''Parion Antik Kentini, 13 yıllık araştırma sonunda ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Ancak ne yazık ki, verdiğimiz emekler bazı kişilerce boşa çıkarılmaya çalışılıyor. Karşılaştığımız manzara bizi çok üzdü. Mezarları kış aylarında açmaya çalışmışlar. Dinamitle havaya uçurmak için iri iri çukurlar kazmışlar. Kompresörlerle mezar taşlarını kırmışlar. Günümüze kadar hasar görmeden ulaşan bu tarihi eserler, defineciler nedeniyle bir günde yok oluyor. Biz bölgedeki çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ancak, köy halkının Parion'un korunması için çaba göstermesi gerekiyor. Onlardan duyarlı olmalarını istiyoruz. Çünkü Parion önemli bir kültür ve tarih mirasıdır.'' Turizm Gazetesi, 20.07.2006 |
|||||||
SAGALASSOS KAZILARI BAŞLADI Burdur'un Ağlasun İlçesi'nde bulunan Sagalassos Antik Kenti kazıları başladı. Sagalassos Antik Kenti Kazı Başkanı ve Belçika Leuven Katolik Üniversitesi Batı Akdeniz Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Marc Waelkens, 17 yıldır devam eden kazıların bu yılki bölümünün, arkeolog, mimar, jeolog, restorasyon uzmanı ve heykeltıraşlardan oluşan yerli ve yabancı 90 uzman ve 80 kişilik kazı ekibi tarafından yürütüleceğini söyledi. Waelkens, antik kentte bulunan MS 1. yüzyıl ile 6. yüzyıl arasında inşa edilmiş ve onarım görmüş Roma hamamı, konser salonu (Odeon), zenginlere ait çok amaçlı 4 katlı kent villaları, sütunlu cadde ve gıda pazarında (Macellum) kazı, MS 1. yüzyıla ait anıtsal bina (Heroon) ve MS 2. yüzyıla ait Antoninler çeşmesinde de restorasyon çalışması yapılacağını belirtti. Çalışmalar kapsamında ayrıca yıkık duvarların onarılacağını ifade eden Waelkens, jeologların, yer altındaki yapıları, özel ve gelişmiş aletlerle tespit ederek kayıt altına aldıklarını kaydetti. Bu yıl ilk kez antik kentin güney batısında bulunan Düzentepe mevkiinde yüzey araştırmaları yaptıklarını belirten Waelkens, ''Burasının ilk yerleşim yeri olduğunu, daha sonra bu insanların yeni yerleşim yeri olarak kazı çalışmalarını yürüttüğümüz büyük modern antik kenti inşa ettiklerini tahmin ediyoruz'' dedi. Sagalassos kazılarının 2006 yılı sezonunun, ağustos ayı sonunda tamamlanacağı bildirildi. Akşam Akdeniz, 19.07.2006 |
![]() |
||||||
TARİHİ KOZA BİNASININ ÇATISI ÇÖKTÜ Edirne Ticaret ve Sanayi Odası (ETSO) tarafından sosyal amaçlı kullanım için Bursa Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinden kiralanan koza binasının sözleşmesi, çatının çökmesi üzerine feshedildi. ETSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Benakman, Kaleiçi Semti'ndeki koza binasının 4 yıl önce Bursa Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinden kiralandığını söyledi. Kendilerine binanın birlik tarafından restore edeceğinin söylediğini, fakat herhangi bir çalışmanın yapılmadığını ifade eden Benakman, tarihi binanın bakımsız olan çatısının çöktüğünü bildirdi. Yapılan girişimlerde binanın çatısının onarılmadığını belirten Benakman, şunları kaydetti: ''Birlikten bina kiralanırken 250 bin YTL tutarında onarım bedeli çıkarıldı. Bizler de bu parayı ödeyemeyeceğimizi söylememiz üzerine onarım işlerinin birlik tarafından yapılmasına karar verildi. Bunu üzerine bina, ETSO'nun düzenleyeceği fuarlar ve sergiler gibi sosyal etkinliklerde kullanmak için kiralandı. Daha sonraki yıllarda ise birliğin binayı restore edeceğinin söylemesine rağmen burası kiraladığımız ilk günkü gibi kaldı. Çatısını çökmesiyle de kira sözleşmesini feshettik'' Edirneli araştırmacı yazar Oral Onur, koza binasının 1883 yılında II. Abdülhamit tarafından Kaleiçi semtinde bulunan kale taşları kullanılarak inşa edildiğini bildirdi. Edirne'de ipek böceğinden koza üretiminin zamanla azalması üzerine bina 1980'li yıllardan sonra işlevini yitirdi. Edirne Internet Gazetesi, 19.07.2006 |
|||||||
![]() |
DEREBUCAK MAĞARALARI ŞENLİKLE TANITILACAK Konya'nın Derebucak İlçesi sınırları içerisinde yer alan mağaralar, bu yıl ilki gerçekleştirilecek etkinlikle tanıtılacak. Derebucak Sosyal Hizmetler Yaptırma ve Yaşatma Derneği ile Konya Derebucaklılar Kültür ve Dayanışma Derneği (DER-YAR-DER) tarafından bu yıl ilk kez düzenlenecek şenlik programı kapsamında çeşitli etkinlikler gerçekleştirilecek. 21-23 Temmuz tarihleri arasında 3 gün sürecek etkinliğin ilk gününde mehteran gösterisi, dernek adına yapılacak konuşmalar, Kur'an-ı Kerim okunması, sohbet, ilahi ve kaside programı yer alıyor. Düzçam mevkiinde gerçekleştirilecek şenliğin ikinci gününde protokol konuşmalarıyla çeşitli yarışmaların yapılacağı bildirildi. Konya Hakimiyet, 19.07.2006 |
||||||
PAMUKKALE VE KARAHAYIT'TA BİLİNÇSİZ SU KULLANIMI SORUN OLDU Denizli'nin termal sularıyla ünlü turizm beldeleri Pamukkale ve Karahayıt'ı, bilinçsiz su kullanımı ve açılan sondaj kuyularının tehdit etmeye başladığı bildirildi. Denizli Valisi Gazi Şimşek, gazetecilere yaptığı açıklamada, Pamukkale ve Karahayıt'ı tehdit eden bilinçsiz su kullanımını önlemek için, Özel Çevre Koruma Kurulu ve valiliğin işbirliğiyle 10 milyon YTL'lik proje hazırladığını söyledi. Kaçak kuyu açanlara anında müdahale edildiğini, ancak geçmişte yasal düzenlemeler olmadığı için ruhsat alınarak açılan kuyulardan ihtiyaç olsun olmasın 24 saat su çekildiğini ifade eden Şimşek, bunun sonucunda da daha önce 20 metre derinlikten ulaşılan suyun 50-60 metre derinliğe indiğini bildirdi. Şimşek, bölgede geçmiş yıllarda açılmış 150 dolayında sondaj kuyusu bulunduğuna işaret ederek, ''Önceden ruhsat alınarak açılmış kuyular var. Bunlardan İl Özel İdaresi ücret alıyor. Ancak rakamlar düşük olduğu için caydırıcı olamıyoruz'' dedi. Su kullanımını düzenli hale getirmek amacıyla çalışmalar yapıldığını belirten Şimşek, şunları kaydetti: ''Özel Çevre Koruma Kurulu ve valilik olarak 10 milyon YTL'lik proje hazırladık. Bunun yüzde 65'ini Özel Çevre Koruma Kurulu, yüzde 35'ini Denizli İl Özel İdaresi karşılayacak. Bölgenin kurtuluşu anlamına gelen projeyi en kısa sürede uygulayacağız. Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA) kontrolünde 3 kuyu açılacak. Buradan sağlanan su, yapılacak özel kanallardan kullanıcılara ulaştırılacak. Ayrıca termal kaynaklar, reenjeksiyon sistemiyle su verilerek beslenecek.'' Turizm Gazetesi, 19.07.2006 |
|||||||
ETNOGRAFYA, SANAT MERKEZİ OLUYOR Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'ne (ÇOMÜ) devredilen Çanakkale'deki Etnografya Müzesi, restore edilerek kültürel ve sanatsal etkinliklerin yürütüleceği bir sanat merkezine dönüştürülecek. ÇOMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ülkü Altınoluk, yaptığı açıklamada, Fevzipaşa Mahallesi'ndeki eski papaz evi, papaz okulu ve müzenin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından üniversiteye devredildiğini, 1890'lı yıllarda kilise olarak kullanılan, daha sonra Etnografya Müzesi'ne dönüştürülen ancak kullanılmayan binaya tiyatro sahnesi kurulacağını söyledi. Projenin, Çanakkale Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca onaylandıktan sonra uygulamaya konulacağını belirten Altınoluk, müzenin, akustik özellikleri, aydınlatma sistemi ve sahne tasarımıyla kentin gözbebeği haline geleceğini anlattı. Etnografya Müzesi ve çevre binaları, güzel sanatlar etkinliklerinin yürütüleceği yapılar olarak kente kazandıracaklarını ifade eden Altınoluk, şunları kaydetti: "Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından üniversitemize devredilen müze restore edilerek, kültürel ve sanatsal etkinliklerin yürütüleceği bir sanat merkezine dönüştürülecek. ÇOMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü öğrencileri, yeni tiyatro sahnesinde çalışmalarını yürütecek. Kent halkı için hazırladıkları oyunları sahneleyecekler. İl dışından gelen tiyatrolar da bu sahnede gösterilerini sunabilecek." Müzenin yer aldığı Fevzipaşa Mahallesi'nde sanatsal faaliyetlerin yürütülmesi, mahallede yaşayanların hayat standardının yükseltilmesi açısından önemli olduğunu belirten Altınoluk, merkez devreye girdiğinde çevre halkının eğitim ve sağlık sorunlarına yönelik çalışmalar yapacaklarını kaydetti. Trt/Haber, 19.07.2006 |
![]() |
||||||
TEPECİK HÖYÜĞÜ TARİHE IŞIK TUTACAK Çine'nin Karakollar Köyünde bulunan ve 2004 yılında ilk kez Anakara Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Profesör Doktor Sevinç Günel tarafından kazı çalışmalarına başlanan Tepecik Höyüğü'nde bu yıl üçüncü kazı çalışmaları yine Prof. Dr. Günel tarafından yapılıyor. Aydın Bölgesi'nde Alabanda gibi Klasik Çağlar, günümüze yakın dönemlere ait yerleşim alanlarının çok olduğunu söyleyen Günel, Tepecik Höyüğü'nün günümüzden 4 bin yıl öncesine, tarih öncesi dönemlere ait olduğunu ve bu yönü ile bilim dünyasının çok ilgisini çektiğini belirterek, “Tepecik Aydın Bölgesinin çok eski tarihine ışık tutacak” dedi. Günel, “Bu bölge daha çok klasik çağlara ait dönem, Alabanda gibi geç dönemler. Günümüze daha yakın dönemlere ait kalıntıların çok olduğu bir bölgedir. Fakat Tarih Öncesi Dönemleri hiç bilinmiyor. Çok az bilgi sahibiyiz. Tepecik bu açıdan çok önemlidir. Bu bölgenin tarih öncesindeki dönemlerini şuandaki kazılar ışığında gün ışığına çıkararak sunacağız. Dolayısı ile bölge Turizmine katkısı bu yönde olacak. Aydın Bölgesinde sistemli bir kazı niteliği taşıyan erken dönem kazısı olarak tek örnek olan Tepecik Höyüğü bilim dünyasının da ilgi odağıdır” diye konuştu. MÖ 2'nci binin ilk yarısında yani günümüzden 4 bin yıl öncesinde Tepecik Höyüğü'nde insanların yaşadığının kazılar ile birlikte anlaşılmaya başladığını ifade eden Günel, “Mesafe olarak tam bir şey söyleyemeyiz. Biz burada çok iyi bir neticeye ulaştık. En azından bu yerleşimin tarih öncesi yerleşiminin erken dönemlerine ait kalıntılarına ulaştık. Bu çok önemlidir. Çalışmakta olduğumuz alan 4 bin yıl öncesinin yerleşim kalıntılarını taşıyor. şuanda bir evin duvarını çıkarmış durumdayız. Çok muntazam bir şekilde açıldı. Büyük bir olasılıkla bu alanda çalışmaya devam edeceğiz. Burada çalışacağız ve birden fazla yapıya ait kalıntıları bu sene en azından gün ışığına çıkarabileceğiz. Şuan yerleşim biriminde çalışıyoruz. Çalışma programımız bu yerleşim biriminde genişlemek. Geçen yıllarda bulduğumuz sur duvarının iç kısmında bulunan ve yerleşim olan bir tabakaya ulaştık. O alanı açıyoruz. Kültür katlarını ve tabakalaşmayı belirliyoruz. Hangi dönemde hangi kültür tabakaları var onu araştırıyoruz. Elde ettiğimiz kadarıyla şuanda gördüğümüz kalıntılara göre Bronz Çağı'na ait yerleşim var. Orta Tunç Çağı dediğimiz dönem yani 2'nci binin ilk yarısına ait yerleşimin kalıntılarını teşhis ettik. Bu bölgede çalışmalarımızı sürdüreceğiz” şeklinde konuştu. Tepecik Höyüğü'nün Kültür Turizmi açısında bölgeye katkılarının da çok olacağını anlatan Günel, bundan böyle tanıtım çalışmalarına da ağırlık verileceğini belirterek, “Uluslararası sempozyumlarda son iki senedir buradaki sonuçlarımızı bilim alemine tanıtıyoruz. Ama yerel olarak halka, bu bölgenin insanlarına da yine konferans vererek bilgilendirmeye çalışacağız. Buradaki kazılar neticesinde çıkacak olan yerleşim alanı bölge turizmine katkılar sağlayacaktır” dedi. Tepecik Höyüğü'nün geçtiğimiz kış Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kamulaştırılmasının çok yararlı olduğuna dikkat çeken Günel, bu sayede alanda oluşan tarım tahribatının da önüne geçildiğinin altını çizdi ve alan hakkında bilgiler verdi. “Burası artık tamamen Kültür ve Turizm Bakanlığına ait. Biz çalışmalarımızı daha geniş bir alanda devam edeceğiz. Çünkü tarıma dayalı çok fazla tahribat var. Yüzeye çok yakın yerlerde de kazılarımızda bu tahribatı görüyoruz. Şu anda Tepecik Höyüğü'nün kapsadığı alanın miktarını söylemek çok zor ama kazılarımız ilerledikçe bunu çok daha net bir şekle ortaya koyabileceğiz. Höyük Kuzeyden güneye doğru geniş bir alana yayılıyor. Kuzey güney doğrultusunda yayvan görünümlü ova seviyesine yakın bir yüksekliğe de sahip. Belli bir alüvyon tabakasının altında kültür tabakalarına da ulaşabileceğiz. Bu kalıntılar bunu gösteriyor” Tepecik Höyüğü'nde geçen yıl meydana gelen tahribatı anımsatan Günel, kazı yapılan alanın yaz kış korunması gerektiğine dikkat çekti.Günel, “Bunun için gerekli yazışmalarımızı yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. Burada çok önemli bir tarihi değer var. Onunda en iyi şekilde korunması gerekiyor. Geçen yıl burada kazılarımızı defineciler talan etmişlerdi. Oysaki burada definecilerin işine yarayacak hiçbir şey yok. Burası kent olarak özellikli bir yer. O yüzden hiç bozulmadan korunması gerekiyor” dedi. Tepecik Höyüğünde bu yıl ki çalışmalar, 4 Temmuzda başladı. Kültür Bakanlığı izinleri ve Hacettepe Üniversitesi'nden gelen öğrenciler ile yapılan kazılarda. Bir öğretim görevlisi, bir arkeolog ile aralarında doktora, yüksek lisans seviyesinde olan öğrencilerinde yer aldığı 10 öğrenci bulunuyor. İşçi olarak yöre halkının çalıştırıldığı kazıda toplam 32 kişilik bir ekip çalışıyor. Çalışmalarına Çine Belediye Başkanı Osman Aydın ve tüm Belediye Personelinden çok büyük destek gördüklerini belirten Kazı Başkanı Profesör doktor Sevinç Günel, kendilerine destek veren herkese minnet duyduklarını söylüyor. Aydın Denge, 19.07.2006 |
|||||||
İLK DURUŞMA 7 EYLÜL'DE Uşak Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen Karun Hazinesi'nin en değerli parçalarından "Kanatlı Deniz Atı Broşu"nun sahtesiyle değiştirilmesiyle ilgili Cumhuriyet savcılığınca hazırlanan iddianame, Uşak Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. Olayla ilgili soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Mustafa Çelebi'nin, 10 kişi hakkında hazırlayarak Uşak Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği iddianamenin, mahkeme tarafından incelenmesi tamamlandı. Mahkeme heyeti, davanın 7 Eylül 2006 tarihinde görülmeye başlanmasına karar verdi. Hürriyet, 19.07.2006 |
![]() |
||||||
GÖBEKLİTEPE KİTAPLA TANITILACAK Alman Arkeoloji Enstitüsü'nde görevli Arkeolog Doç. Dr. Klaus Schmidt, ''Göbeklitepe'' kazılarıyla ilgili 11 yıllık süreci anlattığı kitabının Türkçe baskısını yıl sonunda piyasaya çıkarmayı düşündüğünü belirtti. Göbeklitepe Kazıları Bilimsel Başkanı Doç. Dr. Schmidt, Almanya'da 6 ay önce “Beck” yayınevi tarafından piyasaya sürülen kitabın ilgi görmesi üzerine, geçtiğimiz günlerde ikinci baskısının yapıldığını söyledi. Kitapta, Şanlıurfa'nın Örencik Köyü yakınlarındaki Göbeklitepe'nin keşfediliş öyküsünün yanı sıra arkeolojik kazılar sonucu gün yüzüne çıkarılan tarihi eserler hakkında bilgi verildiğini aktaran Schmidt, Almanya'da yayımlanan Die Zeit ve Die Welt gazetelerinin Şanlıurfa'nın dünya kültür tarihindeki rolüne değindiğini bildirdi. Türk ve Alman yayınevleri arasında görüşmelerin sürdüğünü aktaran Schmidt, konuyla ilgilenenlere doğru bilgileri ve araştırma sonuçlarını ulaştırmayı amaçladıklarını belirtti. Türkiye Gazetesi, 19.07.2006 |
|||||||
![]() |
'MUZIR' HEYKELİN YARATICISI ÖLDÜ Türkiye'nin ilk heykeltıraşlarından ve yontu ustalarından Hakkı Atamulu (94), Nevşehir'in Derinkuyu ilçesindeki evinde, "yaşlılığa bağlı solunum yetmezliği" nedeniyle yaşama veda etti. 1981'de Samsun İl Kutlama Komitesi'nin Hakkı Atamulu'ya yaptırdığı "İlkadım Anıtı", 19 Mayıs 1982'de, Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ilk adımı attığı yere yerleştirilmişti. Daha sonra, dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren'in talimatıyla anıtta yer alan heykellerden elinde defne yaprağından çelenk bulunan bir kız ile elinde güvercin bulunan genç erkek figürleri "muzır" oldukları gerekçesiyle kaldırılmıştı. Atamulu'nun cenazesi, bugün ilçe mezarlığında toprağa verilecek. Milliyet, 18.07.2006 |
||||||
ANTİK TİYATROLAR TURNEYE ÇIKIYOR 'Antigone' adlı oyun, “Antik Tiyatrolar Turnesi” kapsamında, Efes, Aspendos ve Side antik tiyatrolarında sahnelenecek. Ankara Devlet Tiyatrosu'nca oynanan ve Sanat Kurumu'nca 2005-2006 sezonunda 'en iyi yapım', 'en iyi sahne tasarımı' ödüllerine layık görülen oyun, 20 Temmuz Perşembe günü Efes, 14 Ağustos Pazartesi günü Aspendos, 16 Ağustos Çarşamba günü de Side Antik Tiyatrosu'nda Antalyalıların yanı sıra yerli ve yabancı tiyatroseverlerle buluşacak. Zaman, 19.07.2006 |
|||||||
AFYON'DA TARİHİ ESER OPERASYONU Afyonkarahisar İl Jandarma Komutanlığı ekipleri tarafından yapılan operasyonda, 62 parça tarihi eser ele geçirildi. Edinilen bilgiye göre, bir istihbaratı değerlendiren jandarma ekipleri, N.B.'ye ait aracı Sinanpaşa İlçesi'nde durdurarak arama yaptı. Araçta yapılan aramada; çeşitli dönemlere ait olduğu belirtilen 45 adet gümüş sikke, 2 adet tunç dönemine ait heykel, 5 adet neolitik döneme ait kemik idol, 6 adet çeşitli dönemlere ait bronz sikke ve 4 adet İskender diye tabir edilen gümüş sikke ele geçirildi. Operasyon sonucu N.B., jandarma ekipleri tarafından gözaltına alındı. Olayla ilgili tahkikat başlatıldı. Afyon Kent Haber, 18.07.2006 |
![]() |
||||||
![]() |
100 BİN DOLARLIK TARİHİ ESER ELE GEÇİRİLDİ Ağrı'nın Hamur ilçesinde Urartu dönemine ait 5 parça tarihi eser ele geçirildi. Alınan bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren jandarma ekipleri, Hamur ilçesine bağlı Yukarı Gözlüce köyündeki bir evde arama yaptı. Aramada Urartu dönemine ait ve yaklaşık değeri 100 bin dolar olduğu tahmin edilen 5 parça tarihi eser bulundu. Olayla ilgili gözaltına alınan M.Ş.Y. ile B.Y, çıkarıldıkları mahkemece serbest bırakıldı. Ağrı Kent Haber, Haber: Servet Arslan, 18.07.2006 |
||||||
SAAT KULESİNDE NELER OLUYOR Kayseri'de Meydan´daki saat kulesi yaklaşık bir aydır etrafı kapatılmış, “çalışma yapılıyor” görüntüsüne sahne oluyor. Ancak halk arasında saat kulesi ile Zeynel Abidin Türbesi arasında yeraltında bir tünel olduğu ve bu tünelin belediye tarafından daha doğrusu başkan tarafından açılmak istendiği konuşuluyor. Kulenin altında gömü varmış, lahit varmış, tarihi eser varmış.. mış mış mış.. uzayıp gidiyor. Büyükşehir Belediyesi ise Saat Kulesi ile ilgili çıkan haberler üzerine yazılı bir açıklama yaptıysa da restorasyon çalışmalarının sürdüğü, bu yüzden etrafının çevrildiği ifade edilen açıklama pek tatmin etmedi. Kayseri Gündem, 18.07.2006 |
![]() |
||||||
YANAN 940 YILLIK TARİHİ ARASA HANI ONARILIYOR Geçen günlerde yanan tarihi Arasa işhanı için Mardin Bağımsız Milletvekili Süleyman Bölünmez ve Belediye Başkanı Metin Pamukçu devreye girdi. Artuklular dönemine ait olduğu bildirilen 940 yıllık Arasa işhanında çıkan yangın sonucu 14'ü tamamen, 4'ü ise kısmen yanan işyeri için bakım ve onarım yapılacak. Mardin Bağımsız Milletvekili Süleyman Bölünmez, Arasa'nın Mardinliler için ayrı bir yeri olduğunu belirterek, işyerlerinin yeniden restorasyonu için üzerine düşen maddi katkıyı sağlamaya hazır olduğunu söyledi. Arasa işhanının bakım ve onarımı için Belediye Başkanı Metin Pamukçu ile birlikte hareket edeceklerini hatırlatan Bölünmez, el birliği ile esnafın yarasını saracaklarını vurguladı. “Ben Mardinliyim diyen herkesin Arasa için hareke geçeceğini umuyorum” diyen Mardin Belediye Başkanı Metin Pamukçu da, esnafın yaralarının sarılması adına gerekli maddi ve manevi desteği esirgemeyeceklerini aktardı. İşhanında; aktar, baharatçı, sabuncu, temizlikçi, döviz büroları, terzi gibi farklı meslekten esnafların yer aldığını belirten Mardin Esnaf Odalar Birliği Başkanı Hulusi Kurtuluş, hanın yeniden yapılması için herekete geçen herkese teşekkür etti. Zaman, Haber: Şeyhmus Edis, 18.07.2006 |
|||||||
![]() Dedegöl Masifi, kuzey batıdan |
TÜRKİYE MAĞARACILAR BİRLİĞİ'NİN DEDEGÖL ARAŞTIRMASI Türkiye Mağaracılar Birliği geçtiğimiz yıl gerçekleşen 12. toplantısında “Dedegöl Masifinde Karst ve Mağara Araştırmaları” konulu bir çalışma planlanmıştır. Bu, Türkiye Mağaracılar Birliği'nin, kuruluşundan bu yana organize ettiği ilk ortak çalışmadır ve Türkiye'de faaliyet gösteren 6 mağara kuruluşundan 37 mağaracının katılımı ile 20-30 Temmuz tarihleri arasında sürdürülecektir. Dedegöl Dağları, Eğirdir Gölü ile Beyşehir Gölü arasında bulunmaktadır. Yöre karstik oluşumlar açısından son derece zengindir ve ülkemizin bilinen en uzun mağarası olan Pınargözü de burada bulunmaktadır. Dedegöl Dağları'nda şimdiye kadar bir çok grup çalışmasına rağmen masifin yüksek sektöründe kapsamlı bir çalışma gerçekleştirilmemiştir. Bu çalışmada amaçlanan hedef, Türk mağaracılarını ortak çalışma disiplinine alıştırmak ve masifin yüksek sektöründeki olası mağaraları ve bu mağaraların Pınargözü ile olan ilişkilerini gün ışığına çıkartmaktır. Bu amaç doğrultusunda ilk araştırılacak mağara, yıllar önce bulunmuş olmasına rağmen -830 metre derinlikten sonrası araştırılmamış olan Kuyukule Mağarası'nın tamamlanması, bu mağaranın Pınargözü Mağarası ile olan bağlantılarının araştırılmasıdır. Bunun yanısıra ayrı ekipler tarafından bahsi geçen bu iki mağara arasında geniş kapsamlı yüzey araştırması yapılacak ve olası bir karstik sistem bulunmaya çalışacaktır. TAY Haber 17.07.06 |
||||||
TAYİNAT HÖYÜĞÜ'NDE KAZDIKÇA TARİH FIŞKIRIYOR Antakya-Reyhanlı Karayolu'nun kuzeyinde bulunan Tayinat Höyüğü'nde 1930 yılından beri yapılan kazılarda, 30 bin eser bulunduğu bildirildi. Antakya-Reyhanlı Karayolu'nun kuzeyinde bulunan Tayinat Höyüğü'nde, Kanada'nın Toronto Üniversitesi Yakın ve Orta Doğu Uygarlıkları Bölümü Öğretim Üyesi ve Tell Tayinat Arkeolojik Projesi (TAP) Kazı Başkanı Doç. Dr. Timothy Harrison nezaretinde gerçekleştirilen kazı çalışmalarına, Kanada, İtalya, İngiltere, ABD ve Türkiye'den 18'i yabancı toplam 30 kişilik ekip katılıyor. Doç. Dr. Harrison, yaptığı açıklamada, Tayinat Höyüğü'nde eski çağda, Orta Doğu'daki kentsel kurumların tarihi gelişimi konusunda önemli ip uçları elde ettiklerini belirtti. Doç. Dr. Harrison, kazılara 1995 yılında yeniden başlandığını ve bugüne kadar Demir Çağ ve Erken Tunç dönemine ait 300'ü sergilenebilir 30 bin kadar eser çıkarıldığını belirtti: Harrison şunları söyledi: “Tayinat'ı kazdıkça farklı uygarlıklara ait kalıntılar çıkıyor. Özellikle kazı tamamlanınca Hititler konusunda bilinmeyen kalmayacak. Bu nedenle dünyanın gözü bu kazılardan çıkacak sonuçlarda. Burada, ilk kentsel toplumların geliştirdikleri sosyal, ekonomik ve politik kurumların araştırılmasına katkı sağlayarak karanlık çağın aydınlanması gerçekleşecektir. Luwia yazıtlarına göre, Tayinat Halep'ten Hatay'a kadar uzanan Padasatini Krallığı'nın başkenti konumunda.'' Doç. Dr. Harrison, 7 katlı olduğunu saptadıkları saray kalıntısı ve tapınaktan, insan ve hayvan kemikleri, çanak, çömlek, amfora ev eşyaları, mermerden Hitit aslanları bulunduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: “Saray kalıntılarının 5. katmanında Ege bölgesinden gelme olasılığı yüksek olan boyalı seramik parçalarının yanı sıra çok miktarda yöresel Miken 3C tarzını yansıtan tek renkli parçalar ve Anadolu'nun yüksek platolarında üretilen renkli seramik gereçlere rastlandı.'' Doç. Dr. Harrison, üst höyüğün batı tabanı civarında açılan sondaj çukurlarında ise eski devirlerde bu bölgede su kanalı veya göl yatağı olduğunu düşündüren kum ve kabuk artıklarına rastlanıldığını, Asi Nehri'nin taşması sonucunda höyüğün alüvyonların altında kalarak çöktüğünün tahmin edildiğini söyledi. Kazıların 15 yıl daha sürebileceğini tahmin ettiklerini belirten Doç. Dr. Harrison, Tayinat Höyüğü'nün aynı bölgede bulunan Atçana Höyüğü ile de benzerlik gösterdiğini ve bağının bulunduğunu belirtti. Doç. Dr. Harrison, araştırmanın yürütülmesi için gerekli izni veren Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Mustafa Kemal Üniversitesi öğretim görevlileri ve öğrencilerine, ayrıca arazi sahibi Kazım Kuseyri'ye de sabrından dolayı teşekkür etti. Zaman, 17.07.2006 |
|||||||
DASKYLEİON ANTİK KENTİNDE KAZI Dünyada en erken tarihli ve tek Zerdüşt tapınağının bulunduğu "Daskyleion Antik Kenti"nde arkeolojik kazılara başlandı. Bandırma yakınlarındaki antik kentteki çalışmalar öncesinde keneye karşı önlem alındı. Daskyleion antik kenti, kazı çalışmalarına katılanların kene ve diğer böceklerden zarar görmemesi için, Bandırma İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından ilaçlandı. Kene ısırmalarından korunmak için kazı ekibi de pratik önlemler alıyor. Uzun kollu kıyafetler giyip, pantolonlarının paçalarını çoraplarının içine sokuyor. Ergili Köyü Hisartepe mevkiindeki arkeolojik kazı çalışmalarına 30 kişilik bir ekip katılıyor. Kazı başkanı Profesör Tomris Bakır, 18 yıldır süren kazılarda bugüne kadar Zerdüşt rahiplerinin kutsal ateşi yaktıkları tören alanını bulduklarını, gelecek günlerde de Satraplık Sarayı'nın yeraldığı bölgede çalışmalarına ağırlık vereceklerini söyledi. Trt/Haber, 17.07.2006 |
![]() |
||||||
36 MİLYAR DOLAR YATIRDIK TURİSTE GÜZEL SEVGİLİ OLALIM Bugüne kadar Türkiye'nin turizm sektörüne yaptığı yatırımın 36 milyar dolara ulaştığını belirten TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, "Turist için güzel sevgili olalım, hedeflerimize ulaşalım. Sevgilisi güzel olanın gözüne uyku girmez. Turisti çekecek doğa, kültür ve tarihi varlıklarımızı tahrip ediyoruz. Yabancı uçakta 5 yıldızlı uçuyor. 5 yıldızlı otelde konaklıyor. Ancak otelin dışına çıktığında her şey 2 yıldızlıya dönüyor" dedi. Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan da yaptığı konuşmada Bodrum'un 98 bin olan nüfusun yaz aylarında katlanarak arttığını ifade ederek, şunları söyledi: "Bodrum'da 700 konaklama tesisi, 75 bin dolayında yatak var. Bodrum'daki ikinci konut sayısı da 100 bin. Yaz aylarında altyapı artan nüfusa yetmez hale geliyor. Su, elektrik sıkıntısı başlıyor, kanalizasyon sorunu artıyor. '25 yıl sonra nasıl bir Bodrum istiyoruz' sorusundan hareketle planlama yapıp, bu sorunları çözmeliyiz. Bugüne kadar Bodrum'da planlama deyince akla hep imar planı gelmiş. Bunu aşmalıyız. Ayrıca, Türk turizmi yatağın yanında tarihi, doğayı, kültürü promosyon olarak verir durumda. Bunu tersine çevirelim, yatağı promosyon olarak kullanalım." Hürriyet, 17.07.2006 Nano-yorum: Nihayet turizmcilerin aklına kültür tahribatı geldi, darısı Bakan'lığın başına... |
|||||||
“TARİHİ VE KÜLTÜREL VARLIKLAR KORUNAMIYOR” TMMOB Mimarlar Odası Gaziantep Şube Başkanı Zafer Okuducu, “Çok zengin tarihi mekanlara sahip olan Gaziantep'te, daha etkin koruma için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na ihtiyaç var'' dedi. Okuducu, yaptığı açıklamada, Zeugma Antik Kenti, Yesemek Açık Hava Müzesi, Rumkale, Gaziantep Kalesi, Dülük Antik Kenti, yüzlerce tarihi Antep evi, han, hamam ve cami gibi kültürel mekanlara sahip olan Gaziantep'in, sahip olduğu bu potansiyel zenginliği daha etkin koruyabilmesi gerektiğini söyledi. Özellikle kent merkezinde bulunan tarihi yapıların, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğunu belirten Okuducu, bu eserlere sahip olabilmek için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından daha fazla zaman kaybedilmeden, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun Gaziantep'te de hayata geçirilmesinin zorunlu olduğunu savundu. Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun, Adana'nın yanı sıra Gaziantep, Kilis, Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Mersin gibi çok geniş bir alanda faaliyet gösterdiğini ifade eden Okuducu, bu geniş sorumluluk alanı dolayısı ile tarihi eserlerin korunması ve restorasyonu gibi konularda etkin çalışmalar yapılamadığını ve zaman kayıpları yaşandığını kaydetti. Zaman, 17.07.2006 |
İŞADAMLARI ANTİK KENTE SAHİP ÇIKTI Muğla Valiliği ile Genç İşadamları Derneği, Karya uygarlığının önde gelen kentlerinden biri olan Stratonikeia'ya sahip çıktı. Valilik, Eskihisar köyünde 1800'lü yıllarda inşa edilen camiyi, Genç İşadamları Derneği de tarihi kahveyi restore edecek. İşadamları ayrıca, antik kentin temizliğini de yapacak. Muğla Genç İşadamları Derneği tarafından düzenlenen Eskihisar gezisine katılan Vali Temel Koçaklar, "Bu değerlere sahip çıkmalıyız. Bu tarihi camiyi Özel İdare Bütçesi'nden restore ettirebiliriz. Ancak buraya gelen ziyaretçilerin oturup soluklanabilecekleri bir mekan yok. Köy kahvesi de restore edilip, hizmete açılmalı. Bunu da genç işadamlarımız yapsın" dedi. Muğla Genç İşadamları Derneği Başkanı Coşkun Coşar da, "Antik kentin tanıtımı ve çevre düzeni için derneğimizin imkanları ölçüsünde katkıda bulunacağız. İlk etapta bölgenin çevre temizliğini üstlendik" diye konuştu. Antik kentlerin korunması konusunda sivil toplum örgütlerinin önemine değinen Kazı Başkanı Prof. Dr. Çetin Şahin ise, "Stratonikeia önemli bir kent. Bu kentin ayağa kaldırılması için milyar dolarlara ihtiyaç var. Ancak belli çalışmaları yerel imkanlarla yapmak mümkün. Genç İşadamları Derneği bunun örneğini bize gösteriyor" diye konuştu. Yeni Asır, Haber: Osman Akça, 17.07.2006 |
||||||
ÇİFTE MİNARE TAŞ İZLERİNE GÖRE RESTORE EDİLECEK Sivas'ın sembolü olarak bilinen Çifte Minareli Medrese, yıkılan temelleri üzerinde yeniden ayağa kaldırılacak. Medresenin yeniden inşası sırasında ayakta kalan duvar ve taşlardaki izler, arşiv kayıtlarındaki tarifler, çizim ve fotoğraf gibi belgelerden yararlanılacak. Yeniden inşa çalışması, Buruciye, Şifahiye ve kent meydanı projelerine de uygun olacak. Medrese binasının temeli güçlendirilirken, yapımında eskitilmiş taş kullanılacak. Çalışmanın, Çifte Minareli Medrese'nin özgün tasarımını açıklama, tarihî gelişimini irdeleme ve kalıntıların daha iyi kavranabilmesini sağlaması adına çok önemli olduğu vurgulandı. İlhanlı Veziri Şemseddin Mehmet Cüveyni tarafından 1271 yılında yaptırılmış medresenin sadece doğu yönündeki asıl cephesi ayakta kalabilmiş. Tarihî yapı, ön yüz, ortada iki minareli taç kapı, iki yanda pencere ve köşe kuleleri ile kompoze edilmiş. Bu özelliğiyle daha canlı, hareketli, ışık-gölge oyunlarını kuvvetlice hissettiren bir cephe yapılmış. Zaman, Haber: İsmail Yıldız, 16.07.2006 |
|||||||
![]() |
FETHİYE'DE 5 BİN YILLIK MEZAR ORTAYA ÇIKARILDI Muğla'nın Fethiye İlçesi'ndeki Tlos antik kentinde 5 bin yıllık anıt mezar bulundu. Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Prof.Dr. Havva Işık ve ekibinin çalışmaları sonucu bulunan mezardaki kabartma "eşşiz" olarak nitelendiriliyor. Prof. Havva Işık, Likya uygarlığının izlerini taşıyan kabartma için "Tlos'un beylik dönemine ait olan çok büyük bir anıt mezarın izlerini açığa çıkarmayı başardık" dedi. Işık şunları söyledi: "İlk tespitlerimize göre mezar, İsa'dan önce 400 yıllarına gidiyor. Şimdi sorun bu kabartmanın nasıl korunacağı. Üzerini alçı kalıp çalışması ile kapatacağız. Belki birkaç yıl içinde açılmayacak, çözüm önerimizi yetkililere ulaştıracağız" dedi. Sabah, Haber: Erdoğan Cankuş, 16.07.2006 |
||||||
ERZİNCAN'DA TAŞINMAZ TARİHÎ ESER SAYISI ARTIYOR İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, Erzincan genelinde toplam 203 taşınmaz tarihî eserin olduğu bildirildi. İl sınırları içerisinde merkezde 28, Kemah'da 21, Kemaliye'de 92, Üzümlü'de 3, Otlukbeli'nde 1, İliç'te 7, Tercan'da 27, Çayırlı'da 10 ve Refahiye ilçesinde ise 14 adet taşınmaz tarihî eser bulunuyor. Erzincan'ın birçok uygarlığa ev sahipliği yaptığı için her geçen gün yeni eserler keşfedildiğini belirten yetkililer, eserlerin tescillenmesi için gerekli yazışmalara başlanıldığını ve restore için gerekli adımların atıldığı belirtildi. Zaman, Haber: Burhan Torunlar, 16.07.2006 |
|||||||
REMBRANDT'IN 400. DOĞUM YILDÖNÜMÜ Hollandalı ünlü ressam Rembrandt van Rijn'in 400'üncü doğum yıldönümünü sanatseverler tarafından kutlanıyor. Rembrandt'ın 15 Temmuz 1606'da doğduğu Leiden kenti ile en büyük eserlerini yaptığı başkent Amsterdam'da iki ayrı tören düzenlendi. Ünlü ressamın doğum günü kutlamaları için ülke dışından da birçok turist geldi. Rembrandt Meydanı ve alışveriş mağazalarında ressamın portreleri, kahve fincanları ve tişörtlerinin yanı sıra Rembrandt spagettisi, Rembrandt çikolatasi ve şarabı satılıyor. Rembrandt'ın tablolarının birçoğu ulusal Rijksmuseum'de sergilenirken, çizim ve oymaları, en verimli zamanlarında yaşadığı Rembrandt Evi'nde sergileniyor. Amsterdam'da açılan sergide Nazilerin Rembrandt hayranlığını gösteren bilgiler yer alıyor. Sergide anlatılanlara göre Adolf Hitler ve birçok Nazi önderi Rembrandt'ın işlerini kişisel koleksiyonunlarına katmışlar. Bu merakın ardında biraz da işgal ettikleri Hollanda'da sempati toplama niyeti de var. Naziler, işgal döneminde bir Rembrandt ödülü verdi, bir Rembrandt operası ve filmi hazırlattı. Hatta Naziler, Rembrandt'ın doğum günü olan 15 Temmuz'u Hollanda Kraliçesi'nin doğum günü yerine bu ülkede milli bayram ilan etmeyi bile denemişler. Amsterdam'da açılan sergide Naziler'in bastırdığı pullar, 1941 tarihli Rembrandt filmi ve posterler yer alıyor. Rembrandt'ın eşi Saskia 29 yaşında öldü. Büyük ressam kazandığından daha hızlı para harcadı ve iflas ettikten sonra 1658'de evinden atıldı. Oğlu Titus da büyük ressamdan önce öldü. 1669'da ölen Rembrandt'ın mezarının yeri bilinmiyor. Hürriyet, Radikal, 16.07.2006 |
![]() |
||||||
ÜÇ ŞEREFELİ RESTORASYONU RAMAZANDA BİTİYOR Edirne'nin kapısıyla ünlü Üç Şerefeli Camii'nde geçen yıl Kasım ayında başlayan temel takviyesi ve yeraltı suyunu toplayan drenaj sistemi tamamlandı. 2 Milyon 250 bin YTL'lik harcamanın yapıldığı işlerden sonra çalışma sırasında çıkan tonlarca toprak hafta sonu kepçe yardımıyla kamyonlara yüklenerek taşındı. Caminin avlu kısmında da Edirne Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun izin verdiği üç kubbede üç ayrı örnek çalışma yapılıyor. Diğer kubbelerde uygulanacak kalem işleri için örnek projeyi de Edirne Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu belirleyecek. Örnek proje onay aldıktan sonra diğer üç ayrı kubbedeki örnek çalışmalar kalmak kaydıyla diğer kubbelerdeki kalem işlerine başlanacak. Minarenin üçüncü şerefesinden sonraki çatlak ve açılmaların da giderileceği tüm restorasyonunun bu yıl Ramazan ayına kadar tamamlanması hedefleniyor. 1997 yılında ihalesi yapılan ve ödeneksizlik nedeniyle uzun süre onarım bekleyen Üç Şerefeli Cami'nin kubbe kurşunları ve kalem işleri ile, son cemaat mahallindeki kubbe ve kalem işleri 2003 yılında tamamlanıp ibadete açılmıştı. Son üç yılda genel onarımına hız verilen caminin ikinci kısmında geçen yıl Kasım ayında temel takviyesi ve Yer altı suyunu toplayan drenaj sistemi çalışması da tamamlandı. Caminin iç avlusundaki kalem işleri çalışması sürüyor. Ancak çalışmalar sadece Edirne Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun örnek kalem işleri için izin verdiği üç kubbede gerçekleştiriliyor. Kurulun örnek kalem işleri üzerinde yapacağı inceleme ve diğer kubbelerde uygulanacak kalem işi için vereceği onaydan sonra yapılan üç farklı örnek çalışma kalmak kaydıyla diğer kubbelerde seçimi yapılan örnek kalemi işlenecek. Kalem işleri tamamlandıktan sonra avludaki büyük kapıya orjinali takılacak. Vakıflar Bölge Müdürlüğü atölyesinde onarılıp yerlerine takılan 5 orijinal kapıdan sonra onarım sürdüğü için bekletilen avlu kısmındaki büyük kapının da orjinali avludaki onarımdan sonra takılacak. Son olarak da Üç Şerefesi ile anılan caminin minaresindeki üçüncü şerefeden sonraki bölümde onarım çalışması yapılacak. Zamanla oluşan açılma ve çatlakların elde geçirileceği çalışmayla restorasyon çalışması da tamamlanmış olacak. Yıllardır şantiye görünümündeki caminin de Ramazan ayına kadar restorasyon çalışmasının tamamlanması hedefleniyor. Edirne Internet Gazetesi, 16.07.2006 |
|||||||
“ANADOLU'DA 10 BİN YIL” Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde yerli ve yabancı arkeologlar tarafından yürütülen kazı çalışmaları sonucu, gün yüzüne çıkarılan tarihi eserlerin bir bölümünün, Almanya'da önümüzdeki yıl açılması planlanan arkeolojik sergide, sanatseverlerin beğenisine sunulacağı bildirildi. Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü'nde (DAI) görevli arkeolog ve Göbeklitepe Kazıları Çalışmaları Bilimsel Başkanı Doç. Dr. Klaus Schmidt, DAI'nın, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle ''Anadolu'da 10 Bin Yıl'' adlı arkeolojik bir sergi açmayı düşündüğünü belirtti. Almanya'nın Karsluhe kentinde, 2007 yılının Ocak ayında gerçekleştirilmesi planlanan sergi için gerekli çalışmalara başlandığını ifade eden Schmidt, sergide Şanlıurfa'ya bağlı Örencik köyü yakınlarındaki Göbeklitepe'de ve Anadolu'nun diğer bazı kentlerinde yürütülen kazı çalışmaları sonucu elde edilen eserlerin sergileneceğini kaydetti. Türkiye Gazetesi, 16.07.2006 |
İSTANBUL İÇİN REHBER TADINDA BİR BELGESEL İstanbul rehberi niteliğinde 'Meraklısı için İstanbul' isimli 35 dakikalık bir belgesel çekildi. WordSmith reklam ajansının çektiği belgeselin anlatım metinlerini İngiliz şair John Ash yazarken müziklerini İskender Paydaş besteledi. İstanbul turizmine hizmet etmesi düşünülen belgesel, İstanbul'un 20'ye yakın otelinin kapalı devre kanallarında 24 saat kesintisiz yayınlanmaya başlandı. Dört bölümden oluşan filmin ilk bölümünde Bizans sanatı ve mimarisi anlatılırken ikinci bölümde Osmanlı mimarisi ve camilere geniş yer ayrılmış. Üçüncü bölümde Taksim, Nişantaşı ve Levent gibi şehrin modernleşen semtleri ile alışveriş merkezleri tanıtılıyor. Son bölümde ise Boğaziçi manzaraları var. Zaman, 16.07.2006 |
||||||
'KÜLTÜR VE TURİZM ENVANTERİNİ EKİM'DE AÇIKLAYACAĞIZ' Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Türkiye'nin kültür ve turizm envanterinin çıkartılmasına yönelik bakanlığı tarafından sürdürülen çalışmaların tamamlandığını söyledi. Bakan Atilla Koç, "Önümüzdeki günlerde bakanlığımızın teknik personeli, valiler, belediye başkanları ve sektör temsilcilerinin de değerlendirilmeleri alındıktan sonra, Ekim'de envanteri kamuoyuna açıklayacağız" dedi. Bakan Koç, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlıkları sürdürülen Türkiye'nin Kültür ve turizm envanterine yönelik çalışmaların bakanlık düzeyinde tamamlandığını söyledi. Bakan Koç, "Hazırladığımız Kültür ve Turizm envanterini önümüzdeki günlerde illerdeki bakanlığın teknik yöneticilerinin yanı sıra valiler, belediye başkanları ve turizm sektörün temsilcileri ile yaklaşık 10-15 gün süreli toplantılarla değerlendireceğiz. İstedik ki, hazırlanan plan öyle hayali olmasın. Öyle sanıyorum Ekim ayı başında Türkiye'nin kültür ve turizm envanterini kamuoyuna sunacağız" diye konuştu. (...) Vatan, 16.07.2006 |
|||||||
|
|||||||
|
|||||||
|
|||||||
![]() |
|||||||
|
|
||||||||||||||
TÜRKİYE'YE UNESCO'DA AKTİF GÖREV Türkiye, UNESCO'nun kültürel mirasını belirleyen Hükümetlerarası Komite'ye seçildi. Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Öcal Oğuz, Türkiye'yi UNESCO'da temsil edecek. Ülkelerin somut olmayan miraslarının korunmasına karar veren komite, son olarak 'Mevlevi kültürünü 'paha biçilmez ve korunması gereken insanlık mirası' olarak adlandırarak korunmasını istemişti. Meddahlık kültürü de UNESCO'nun 'korunmalı' dediği 90 başeser kültürel miraslardan birisi seçilmişti. Öcal Oğuz, Türkiye'nin kültür mirasına daha fazla sahip çıkacağını belirterek, “Dünyanın ilgisini ve dikkatini Türk kültürüne çekmeyi düşünüyoruz.” diyor. Rumların sahip çıktığı baklavanın Türk mutfak kültüründeki yerini araştırdıklarını söyleyen Oğuz, baklavayı somut olmayan miras olarak gördüklerini, sahip çıkılması için UNESCO'ya da teklif sunacaklarını kaydediyor. Hükümetlerarası Komite, UNESCO'nun Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi'nin yönetim kurulu niteliğinde. Komiteye seçilen Öcal Oğuz, sözleşmenin medyaya önemli görevler yüklediğine dikkat çekiyor. Oğuz, “Medyada, somut olmayan mirasın aşağılanması, hakir görülmesi sözleşmeyle önlenmiş oluyor. Sözleşme uygulanması durumunda, bizim kültürümüzle dalga geçilmesinin önüne geçilir.” diyor. Kültürel mirasın korunmasında Milli Eğitim Bakanlığı'na da büyük görev düştüğünü vurgulayan Oğuz, “Okullarda ders olarak materyallerde örnekler kültürümüzden verilmeli. Bremen Mızıkacıları yerine Zümrüd-ü Anka'yı öğretmeli. Zenginden alıp fakire dağıtan Robin Hood yerine Köroğlu'nu anlatmalıyız. Aşkı, Romeo ve Juliet'le değil, Kerem ile Aslı ya da Ferhat ile Şirin'le anlatmalıyız.” diye konuşuyor. Zaman, 15.07.2006 |
||||||||||||||
DOLMABAHÇE SARAYI, 150 YIL SONRA ORYANTALİSTLERİ AĞIRLIYOR Dolmabahçe Sarayı'nın 150. yaş kutlamaları için TBMM Milli Saraylar, Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul Resim Heykel Müzesi ve özel koleksiyonlardan derlenen 60 kadar eser, “Osmanlı Sarayı'nda Oryantalistler” ismi altında bir araya geldi. Her biri altın yaldızlı çerçeveler içinde irili ufaklı ama görkemli tablolar, insanı iki yüz yıl öncesinin İstanbul'una, daha geniş bir anlatımla Avrupa'nın 'Doğu'suna götürüyor. Üslupları değişik olsa da konuları hep aynı: İstanbul siluetleri, av ve savaş sahneleri, Bedevi kervanları, saray kadınları… 1700'lerin ilk çeyreğinde “1001 Gece Masalları”nın Fransızcaya çevrilmesi ve Montesquieu'nun “Acem Mektupları”nın yayınlanmasıyla başlayan “Turquerie” modası, hayali çizgilerle yansımış Batı resmine. Ancak yüzyılın ilerlemesiyle Doğu ülkeleri insanlarını ve İslam kültürünü yakından tanımalarıyla ortaya gerçekçi eserler çıkmış. Batı'da bunlar oladursun Sultan Abdülaziz'den başlayarak tüm Osmanlı sultanları oryantalist tabloların peşine düşmüş. Bu koleksiyonun bir parçası geçtiğimiz hafta hizmete açılan Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi'nde sergileniyor. ![]() Ayvazovski'nin “Çırağan Sarayı Önünde Osmanlı Donanması”, “Sarayburnu” ve “Yelkenliler”i güneşin o yükselirkenki türlü renkleriyle; Zonaro'nun “Galata Limanı”, “Kız Kulesi” ve hele “Dolmabahçe Sarayı Rıhtımında Kaiser II. Wilhelm”i gerçekçilikleriyle daha girişte alıyor gönlünüzü. İtalyan ressam Stefano Ussi'nin “Sürre Alayı” tablosu ise Kâbe'ye hediye götürmek üzere Kahire'den yola çıkan deve kervanı ile birlikte Mekke'ye giden hacıların hikayelerini anlatıyor. Salonun içlerine doğru ise Victor Pierre Huguet'in “Ağaçlar Altında Dinlenen Doğulu Çocuk” tablosu ile Pierre Desire Guillemet'in iki ayrı “Saraylı Kadın” tablosu arz-ı endam ediyor. Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi'nin yanıbaşındaki 'Depo Müze'de yine eski zamanlar bekliyor sizi. Yine tahta tavanlar, yine taş duvarlar; bir de eski eşyanın mayhoş kokusu… Aylardır dilimizden düşmeyen ilk depo müzemiz de geçen hafta açtı kapılarını. Dolmabahçe Sarayı'nın depolarında yıllarca oradan oraya savrulan eşyaların sonunda derli toplu bir evi oldu. 2000 metrekarelik kısmını ziyaretçilere açan müze, kapıdan girer girmez benzerlerinde pek de rastlamadığınız misafirperver personeli ile karşılıyor sizi. Kulağınızda klasik Türk musikisi ezgileri yankılanırken geziye başlıyor; çini sobalar, mangallar, bakır kazan, ibrik ve semaverler ile karşılaşıyorsunuz. Yanı başınızdaki dev testilerden gözlerinizi çekip karşı tarafa baktığınızda ise ziyafet takımları, gümüş çiçeklik ve şamdanlar, Fransız Sevres vazoları ve Japon porselenleri, ipek minderler, altın varaklı kornişler... Derken müzenin sergi bölümü bitiyor ve depo bölümü başlıyor. Dolap ve raflarda sayısız eşya ve mobilya. Depoda iken 4 bin 500 parçaya ayrılmış olan ve tamir edilemez denilen kuş kafesi bile sapasağlam çıkıyor karşınıza. Eskiden saray mutfağı olarak kullanılan binayı depo müzeye çeviren ve 1998'deki görüntülerini üzüntü içinde izlediğimiz eşyaların her birini güvenilir bir yuvaya kavuşturan Milli Saraylar Daire Başkanlığı, 1856'da kullanıma açılan Dolmabahçe Sarayı'na bundan daha güzel bir 150. yıl hediyesi veremezdi herhalde. Depo müzeyi 2 YTL, öğrenci iseniz 1 YTL gibi bir ücretle gezebilirsiniz. (0 212 227 66 74). Zaman, 15.07.2006 |
||||||||||||||
ESKİ TUŞBA SANAT KENTİ PROJESİ Urartular'dan başlayıp Osmanlı Devleti'ne kadar birçok medeniyete beşiklik eden Van, Valilik ve Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün yaptığı “Eski Tuşba Sanat Kenti Projesi” ile ayağa kaldırılacak. Urartular döneminde Tuşba adıyla anılan Van'da, o dönemdeki yapılan sulama kanalları daha sonraki dönemlere emsal teşkil etmiş. Urartular'dan sonra irili ufaklı birçok devletin yanı sıra Bizanslılar, Ermeniler, Müslüman Araplar, Selçuklular, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlı döneminden kalan çok sayıdaki tarihî miras 1. Dünya Savaşı sırasında Ruslar ve Ermeniler tarafından tahrip edilmiş. Van Valiliği ve Kültür Turizm Müdürlüğü, şehrin turizm kapasitesini değerlendirmek için eski Van şehrindeki tarihî ve kültürel varlığı gün yüzüne çıkarma çalışmalarına başladı. “Eski Tuşba Sanat Kenti Projesi” ismi verilen çalışmanın ilk adımında alandaki suyun drenaj çalışması yapılıyor. Eski şehirde geçen yıl yapılan kazı çalışmalarında Osmanlı dönemine ait İkili Hamam ortaya çıkarıldı. Yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılacak olan yapıtlar için Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma kurulu'ndan izin alınarak restorasyon çalışması yapılması amaçlanıyor. İl Kültür ve Turizm Müdürü İzzetin Kütükoğlu, proje sayesinde eski Van şehrinin gün yüzüne çıkarılacağını belirtti. Kütükoğlu şöyle dedi: “Bu uzun vadede gerçekleşecek bir proje. Kazı çalışmaları ile yeraltındaki eserler gün yüzüne çıkarılacak. Geçen yıldan itibaren başlattığımız kazı çalışmaları devam ediyor. Ortaya çıkarılan her eser için onay çıkarıldıktan sonra restore çalışmalarına başlanılacak. Şehir içerisinde bulunan ve çok sayıda değişik medeniyetlere ait eserler var. Kentin etrafını çevreleyen sur duvarları ve kapıların onarımları projelendirilecek. Kale Saray Kapısı'nın restorasyonu için Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan izin alarak Kültür ve Turizm Bakanlığı'na teklifte bulunduk. Hüsrevpaşa Camii ve Külliyesi için restorasyon çalışmaları başlatıldı.” Kütükoğlu, eski Van şehri ve Van Kalesinde yapılacak restorasyon çalışmaları ile birlikte turizm ve sanat etkinliklerinin bölgeye kaydırılacağını vurguladı. Evrensel Gazetesi, 15.07.2006 |
||||||||||||||
İSTANBUL'DAN SİBİRYA'YA Londra'da, Somerset House 3 Eylül 2006 gününe dek sürecek olağanüstü bir sergiye ev sahipliği yapmakta. Hermitaj Devlet Müzesi koleksiyonlarından derlenmiş olan bu sergi “Bizans'a Giden Yol: Antik Çağın Lüks Sanat Objeleri” ismini taşıyor. Sergi mekanı da Hermitaj Müzesi'ne benzer bir şekilde yeniden dekore edilmiş. Sergide MÖ 6. yüzyıldan MS 14. yüzyıla kadar çok değişik dönemlerde yapılmış ve bugün Hermitaj Müzesi'nde bulunan klasik sanat eserlerinin seçkin örnekleri sergilenmekte. İçlerinde, belki de ilk bakışta fazla dikkat çekmeyecek bir eser var. Bu, Constantinopolis'de, MS 12. yüzyılda yapılmış gümüş bir tabak. Tabağın ortasında bulunan yüksek kabartma motifte Büyük İskender'in oldukça garip bir şekilde cennete yükselişi tasvir edilmiş. Bir savaş arabasında oturan İskender, arabaya koşulmuş iki griffine tahta çubukların ucuna bağlanmış et parçaları uzatarak gökyüzüne yükseliyor. Gariplik bu kadarla da kalmıyor; tabağın ortasında bulunan bu yüksek kabartma madalyonun etrafında, hem Pegasus ve Bellerophon gibi Klasik Çağ mitolojisi kahramanları, hem de tahtında oturan Kral Davud gibi İncil'den alınma bir konu beraberce işlenmiş. Bizans Dönemi'ne ait bu gümüş tabağın bulunduğu yer de, en az tasvir ettiği konu kadar ilginç. Tabak 1982 yılında Sibirya'nın Yamalo Nenets bölgesinde, Lopkhari Köyü'nde bulunup oradaki devlet görevlileri tarafından St. Petersburg'daki Hermitaj Müzesi'ne gönderilmiş. Sibirya'nın bile ucunda, Kuzey Kutup Denizi'ne yakın bu küçük köyde böylesi değerli bir tabağın ne işi olduğunu ve buraya nereden geldiğini ise kimse bilmiyor. En kuvvetli tahmin, kürk ticareti esnasında bir değiş-tokuş metası olarak verildiği yönünde. Eğer bu teori doğru ise bile, böyle bir değiş-tokuşun ne zaman yapıldığını bilebilmek mümkün değil, çünkü Sibirya'dan kürk ticareti Bizans'tan 1800'lü yıllara kadar, yüzyıllarca süren bir faaliyet. Current World Archaeology Magazine, 17, s. 27-28, Der.: Ali Yamaç |
![]() ![]() |
|||||||||||||
EVİ HENÜZ VERMEDİK Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, kurufasülyeci Hüsrev'e kiralandığı haberleri tepki toplayan Cumhuriyetin ilk Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati'nin Ankara'daki evi için henüz tahsis işlemi yapılmadığını söyledi. Koç, CHP Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in konuyla ilgili yazılı soru önergesine verdiği cevapta şunları kaydetti: "Şartnamede öngörüldüğü üzere iki firma arasında yapılan müzakere sonucu, Hüsrev Lokantacılık, en fazla sosyal ve teknik alt yapı katılım payı ödeme taahhüdü altına girmiştir. Ancak, taşınmaz için gerçekleştirilmiş bir tahsis işlemi henüz bulunmamaktadır. Bakanlığım tarafından belirlenen yükümlülüklerin gerçekleştirilmesi halinde söz konusu taşınmaz üzerinde tahsis işlemi gerçekleştirilecek olup konuyla ilgili işlemler halen devam etmektedir." Hürriyet, 15.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
KADINLARIN ÖLÜMSÜZLEŞTİRDİĞİ BİR BÜYÜK RESSAM Haşhaşa, içkiye, etere bağımlı ve 35 yaşında hayata veda eden İtalyan Yahudisi Amedeo Modigliani, 20. yüzyılın en parlak sanatçılarından biri sayılır. Londra'da, Royal Academy'de açılan 'Modigliani ve Modelleri' başlıklı sergi, sanatçıyı tekrar gündeme getirdi. Haftalık gazete The Observer'da sergiyle ilgili övgü dolu bir yazı çıktı: "Hayatı içkiyle altüst olmuş bir ayyaşın nasıl olup da bu kadar rafine eserler verebildiği sorusunu yanıtlamak güç. Belki de ona estetiğini ve ününü kazandıran bu hayattı. Modigliani, sevgililerinin arkadaşlarının, arkadaşlarının eşlerinin ve en çok da ölümünden sonra karnındaki dokuz aylık bebeğiyle kendisini yüksek bir pencereden atıp, kendini ve bebeği öldüren son sevgilisi Jeanne Hébuterne'in portrelerini yapmıştı. Modigliani'nin portrelerine genelde basit ve birbirinden ufak farklarla ayrılan çizgiler hâkim. Eğer Modigliani genç yaşta ölümüne sebep olan bağımlılıklarından kurtulabilseydi ne tür eserler ortaya koyardı? Sanat hayatını 1919'da kendi portresiyle bitirmiş fakat bu eseri diğerleri kadar etkileyici değil." Sanatçının nü resimlerini ve portre çalışmalarını kapsayan sergide ayrıca küçük bir bölüm de Modigliani'nin heykellerine ayrılmış. Modigliani Avrupa figüratif resim geleneğinden, Mısırlılar tarafından kullanılan hiyorogliflerden, klasik heykelden ve Afrika heykel sanatından etkilenmişti. 8 Temmuz'da Royal Academy'de açılan 'Modigliani ve Modelleri' sergisi 15 Ekim'e kadar açık kalacak. Radikal, 15.07.2006 |
|||||||||||||
UNESCO'NUN DÜNYA MİRAS LİSTESİ Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, Dünya Mirası listesini gözden geçiriyor. Litvanya'nın başkenti Vilnius'taki toplantıda, UNESCO, 10 yeri daha dünya mirası listesine ekledi. Uzmanlar daha önce listeye 8 yeni yer eklemişti. Şili'deki Sewell Maden kenti, dünya mirası listesine alınan yeni 10 yerden biri. Kent, 20 yüzyılın başında dünyanın en büyük bakır madeninde çalışan işçiler için inşa edilmiş. Çin'de Şang Hanedanlığı dönemine ait kalıntıların bulunduğu Yi Şü arkeolojik alanı da dünya mirası listesine alındı. Almanya'da Tuna nehri kenarında inşa edilmiş olan ortaçağ kenti Regensburg-Eski Şehir, artık Dünya Mirası listedeki koruma altında alınan alanlardan biri. İran'daki Büyük Darius alçak kabartması, İtalya'da Cenova kentinin eski yapıları, beton mimarinin kilometre taşlarından olan Polonya'daki Wroclaw 100'üncü Yıl Salonu da listeye yeni alınan yerler arasında. İspanya'da asılı köprü olarak bilinen ve insanların gondolla taşındığı dünyadaki ilk köprü olan Bilbao-Vizcaya Köprüsü de listedeki yeni yerlerden. Suriye'de Ortaçağ Haçlı Seferleri'nden kalma iki kale ile İngiltere'de 18 yüzyıl sonlarında madencilik merkezi olan Cornwall ve Batı Devon maden alanları da dünya mirası listesine eklendi. Dünya mirası listesinde, koruma altına alınan toplam 830 yer bulunuyor. trt.gov.tr, 14.07.2006 |
||||||||||||||
KESİKKÖPRÜ GÖZ KAMAŞTIRIYOR Kırşehir'in 23 km güneyinde Kızılırmak üzerine kurulu tarihi Kesikköprü, yeni mimarisiyle göz kamaştırıyor. Selçuklu mimarisinin önemli eserleri arasında yer alan köprü, 1248 yılında Anadolu Selçukluları tarafından Kırşehir ile Konya'yı birbirine bağlamak için yapıldı. Kesikköprü; 400 metre uzunluğunda, 6 metre genişliğinde, 13 gözlü olup; 1616, 1849, 1925 ve son olarak da 2005 yılında onarıldı. Onarım çalışmaları devam eden köprünün yakınlarında bulunan kum ocakları, köprünün zeminini tehdit ediyor. Yaklaşık 3 yıl önce kum ocaklarının sebep olduğu yıkımın tekrar yaşanmaması için özellikle bu yörede yaşayan vatandaşlar, yetkililerin daha duyarlı olması gerektiğini ifade ediyor. Diğer yandan, tarihi köprünün hemen bitişiğinde bulunan ve 1248 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyasettin Keyhüsrev döneminde Kırşehir Emiri Nurettin Caca tarafından yaptırılan Kesikköprü Kervansarayı, son olarak 1989 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restore edilerek bugünkü şeklini aldı. Kervansaraya güney cephesinde bulunan bir taç kapıdan girilirken, bir eyvan şeklinde olan girişi tonozla örtülü bulunuyor. Eyvanın sonunda bir mescit, sağında bir oda bulunurken; eyvandan geniş dikdörtgen bir avluya geçiliyor. Avlunun kuzeyinde, altı ayağın taşıdığı sivri kemerli beşik tonozlu revak bölümü de yer alırken; taç kapısının üzerinde farklı yönlerde ilerleyen iki aslan figürü bulunuyor. Kervansaray, bugünkü haliyle adeta bir çöplüğü andırırken; içerisinde yakılan ateşler nedeniyle kervansarayın duvarları ve mimarisi tamamıyla siyaha boyanmış durumda. Herhangi bir şekilde güvenlik önlemi alınmadığı için kervansarayda bulunan bazı eserler ortadan kaybolurken, burada bilinçsizce yapılan tadilat ve tamiratlar nedeniyle tarihi han yıkılmaya yüz tutmuş. Tarihi kervansarayın sahipsizliği yöre halkını çok üzerken, hanın bir an önce restore edilmesi ve güvenlik altına alınması gerekiyor. Kırşehir Kent Haber, 14.07.2006 |
![]() ![]() |
|||||||||||||
VALİ IŞIK: "PERRE ANTİK KENTİ ZEUGMA'YI ARATMAYACAK" Adıyaman Valisi Halil Işık, Kommagene uygarlığının 5 büyük kentinden biri olan Perre Antik Kentindeki eserlerin Zeugma'da çıkan eserleri aratmayacağını söyledi. Perre Antik Kenti Nekropol alanında Adıyaman Valisi Halil Işık'ın talimatları ve valilik imkanlarıyla ilk defa 15 Haziran 2001 yılında başlanan kazı çalışmaları Müze Müdürü Fehmi Eraslan'ın başkanlığında 45 kişilik bir ekiple sürdürülüyor. Vali Halil Işık, sürdürülen kazı çalışmalarını basın mensuplarıyla birlikte yerinde inceledi. Işık, burada yaptığı açıklamada, 2001-2005 yılları arasında, Perre Antik Kenti Nekropol alanında yapılan kazı çalışmaları için 62 bin 749 YTL harcandığını belirterek, 26 oda ve 136 lahit mezar olmak üzere toplam 162 mezarın kazı ve temizliğinin bitirdildiğini, kazılar sonucunda toplam 222 adet eserin müzeye kazandırıldığını kaydetti. 2006 yılı kazı çalışmalarının 8 Haziran tarihinde başlandığını anlatan Işık, "Müze Müdürü Fehmi Eraslan başkanlığında iki arkeolog, arkeoloji öğrencileri ve 45 işçi ile birlikte kazı çalışmaları devam ediyor. 2006 yılından bugüne kadar yapılan kazı çalışmalarında açılan dört yeni galeride yedi oda mezar ve 42 lahit mezarın kazı ve temizliği tamamlanmıştır" dedi. ![]() Işık, çıkartılan eserlerin Adıyaman Müze Müdürlüğüne kazandırıldığını belirterek, "2006 yılında yapılan çalışmalarda, bir heykel ve veya kabartmaya ait olduğu tahmin edilen 2 adet kireç taşı el, 3 yüzük, 1 dikiş yüzüğü, 1 sapatül ve 3 adet ok ucu olmak üzere toplam 33 adet eser bulundu. Eserler içerisinde Selçuklu Hükümdarı Süleyman Şah'a ait atın üzerinde bulunduğu aynı zamanda da arka yüzünde Süleyman Peygamberin sembolü olan hütüt kuşunun yer aldığı ünik de bulunuyor." diye konuştu. Perre Antik Kentinin gün yüzüne çıkarılması için valilik olarak desteklerini her zaman sürdüreceklerini söyleyen Vali Işık, Perre Antik Kentinde çıkarılan eserlerin ve çıkarılacak olan eserlerin Zeugma'da ki eserler kadar önemli olduğunu ifade etti. Kommagene uygarlığının Adıyaman'ın tamamını kapsadığını belirten Işık, Gaziantep ve Kahramanmaraş illerinde Kommagene uygarlığının bir kısmına rastlandığını kaydetti. adiyamanhaber.com, 14.07.2006 |
||||||||||||||
İZTO'DAN ALLİANOİ KAZILARI'NA 15 BİN YTL İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, Bergama'daki Allianoi Antik Şifa Merkezi'nin kurtarma kazıları için 15 bin YTL aktaracaklarını söyledi. Demirtaş, "Bu sadece şu anda yapılan kazıların yürütülmesi için aktarılan bir miktardır. Bizim asıl isteğimiz, Allianoi'nin Yortanlı Barajı ile tamamen su altında kalmaması, yapılacak özel setler ile korunmasıdır. Bu yöndeki çabalarımız ve çalışmalarımız bütün hızıyla sürüyor" dedi. Demirtaş, Bergama'da yapılan Yortanlı ile Çaltıkoru Barajları'nın tamamlandığını, Yortanlı Barajı'nın su tutması ile Allianoi'nin tamamen su altında kalacağını belirterek, "Bu kabul edilebilir bir şey değil. Ama barajlardan da vazgeçemeyiz" dedi. Allianoi'de uzun yıllar kurtarma kazıları yapıldığını ifade eden Demirtaş, "Bu tarihi değeri mutlaka korumamız lazım. Bizim isteğimiz, Allianoi Antik Şifa Merkezi'nin etrafına setler yapılarak hem barajın hayata geçmesi, hem de tarihi bölgenin korunmasıdır. 9200 metrekarelik alanın etrafına yapılacak bu setler için gereken para 20 milyon YTL. Türkiye Devleti bu parayı mutlaka bulur, bunu yaparız, çok zor bir iş değil" diye konuştu. 2015 EXPO'suna evsahipliği yapmaya aday olan İzmir'in tema olarak "Herkes İçin Sağlık ve Daha Sağlıklı Bir Dünya İçin Yeni Yollar" olarak belirlendiğini hatırlatan Demirtaş sözlerine şunları ekledi: "Allianoi'de Roma döneminden kalan tarihi eserler, kaplıcalar var. Burası tarihin en eski termal tedavi merkezlerinden birisi. Düşünsenize bir baraj gölünün ortasında setlerle çevrilmiş bir tedavi merkezi, insanlarla gondolla, teknelerle buraya gidip ziyaret ediyorlar, tedavi oluyorlar. Bu bölgenin korunması için Avrupa ve Dünya kamuoyunun talebi, yakın ilgisi ve duyarlılığı var. Eğer biz bu bölgeyi koruyabilirsek, hem tarihi bir değerimizi gelecek kuşaklara aktarırız, hem de 2008 yılında yapılacak EXPO oylamasında, bütün Avrupalılara ve diğer ülkelere duyarlılığımızı göstermiş oluruz. Bu da bizim için çok büyük bir avantaj olur." Bergama Ticaret Odası Başkanı Ali İhsan Süter ise artık bu sorunun bir an önce çözülmesini beklediklerini söyledi. Süter, "Bilim Kurulu ne yapılacağına bir an önce karar versin. Diğer yandan barajın su tutması geciktikçe çiftçiler mağdur oluyor, bunu da unutmamak lazım" dedi. Haber Ekspres, 14.07.2006 |
||||||||||||||
TİLBAŞAR KAZISI TAMAMLANDI Gaziantep'in Oğuzeli ilçesinde Tilbaşar kale ve höyüğünde 3 Haziran tarihinde başlayan kazı çalışmaları tamamlandı. Gaziantep Müze Müdürlüğü başkanlığında 6'sı yabancı 33 kişilik kazı ekibi tarafından yapılan bir aylık kazılar sonucunda, 27 parça eser ortaya çıkartıldı. Kazı ekibi tarafından ortaya çıkartılan Eski Tunç Çağı'na ait (MÖ 2500) çanak, çömlek, bronzdan yapılmış takı malzemeleri ve değişik ev aletleri, bir kadına ait mezar ve çömlek fırını, Gaziantep Müze Müdürlüğüne teslim edildi. Müzenin deposuna konulan tarihi buluntular, temizleme işlemlerinin ardından teşhir salonuna konulacak. ![]() Gaziantep Müze Müdür Vekili Arkeolog Mehmet Önal, yaptığı açıklamada, Tilbaşar kale ve höyüğünde kazı çalışmalarının ilk kez 1994 yılında başladığını ve bu tarihten beri her yıl belirli dönemlerde kazı çalışmaları yapıldığını söyledi. Önal, Oğuzeli ilçesine bağlı Gündoğan köyü sınırları içinde yer alan Tilbaşar kalesi ile höyüğünün, bölgenin tarihi ve kültürel zenginliklerinin ortaya çıkartılması bakımından son derece önemli olduğuna işaret ederek, şu bilgileri verdi: ''Bu yıl yaptığımız kazı çalışmaları, kale ve höyüğün alt bölgelerinde yapıldı. Bu kazılar sırasında, elde edilen çömlek fırını, bir ilk olması bakımından bizim için son derece önemli bir buluntu. Bunun yanı sıra kazılar sırasında ortaya çıkartılan ve bir kadına ait olan MÖ 2500 yılına kadar uzanan tarihe sahip olan mezar son derece önemli. Tilbaşar höyüğü, bölgenin en büyük höyüğü olması bakımından da son derece önemli. Bu bölgede, kazı çalışmalarına önümüzdeki yıllarda da devam edeceğiz. Uzun süreli olacak kazı çalışmaları ile hem kalede, hem de höyükteki tüm kültürel zenginlikleri ortaya çıkartıp, Gaziantep Müzesine kazandırmak istiyoruz.'' Gaziantep'in Oğuzeli ilçesine bağlı Tilbaşar (Gündoğan) köyü sınırları içinde bir höyük üzerinde bulunan Tılbaşar kalesinin, MÖ 5000 yılına kadar uzanan çok eski bir tarihe sahip olduğu biliniyor. Asur kaynaklarında ismi geçen ve Selçukluların 12. yüzyılda ele geçirdiği bu kalenin büyük olasılıkla Hitit döneminden kaldığı sanılıyor. Gündoğan köyü sınırları içerisinde yer alan Tilbaşar höyükte Gaziantep Müze Müdürlüğü başkanlığında, Fransa Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi Prof.Dr. Christine Kepinski-Lecomte'nin bilimsel başkanlığında ve maddi katkısıyla 1994 yılından beri sürdürülen kazı çalışmalarında kentin tarihi konusunda önemli bilgilere ulaşıldı. Tilbaşar'da çalışmalar, 1994 yılında yapılan yüzey araştırmasıyla birlikte başladı ve 1995 yılındaki sondajlarla çalışmalara devam edildi. 1996-2000 yılları arasında bahar aylarında 5 kazı sezonu, 2001- 2004 yılları arasında ise 3 çalışma dönemi gerçekleştirildi. 2005 yılında yapılan kazı çalışmalarında ise Tunç çağı tabakalarına ağırlık verildi. Olay Medya, 14.07.2006 |
||||||||||||||
ÇALINTI VAN GOGH TABLOSU ELE GEÇİRİLDİ Çanakkale Emniyet Müdürlüğü ekipleri, ihbarı değerlendirerek Irak'taki bir müzeden geldiğini ve Vincent Van Gogh'a ait olduğunu öne sürdükleri nü kadın tablosunu, 500 bin dolar karşılığında pazarlamaya çalışan Mehmet Şah İ., Tuncay Ö., Mehmet Erdoğan S., İzzet G. ve Hasan T.'yi yakaladı. Polis, arkasında Vincent Van Gogh yazısı ile bazı mühürler bulunan nü tabloyu, gerçek olup olmadığını belirlemek için Çanakkale Arkeoloji Müzesi ile Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nden uzmanlara inceletti. Uzmanlar tuvali çok eski olan nü kadın tablosunun bazı bölümlerinin çok acemice yapıldığını, o nedenle Van Gogh'a ait olma olasılığının düşük olduğunu söyledi. Ancak, kesin bir karar da veremedi. Bunun üzerine tablonun İstanbul Müzeler Müdürlüğü'ne gönderilmesi kararlaştırıldı. Tabloyu 500 bin dolara satmak isterken yakalanan Mehmet Şah İ., Tuncay Ö., Mehmet Erdoğan S., İzzet G. ile Hasan T. tutuklandı. burasicanakkale.com, 14.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
SİLLE HAMAMI RESTORE EDİLİYOR Konya'nın Merkez Selçuklu İlçe Belediyesi, tarihi Sille Hamamı'nı restore ediyor. Çalışmaları yerinde inceleyen Selçuklu Belediye Başkanı Adem Esen, tarihi eserleri koruyarak gelecek nesillere aktarmayı hedeflediklerini belirterek, "Sille medeniyete beşiklik etmiş bir yerleşim yeridir. Burada 2 tane hamamın olması bunun bir göstergesidir. Atalarımızın bıraktığı bu eserleri koruyacağız ve bizden sonraki kuşaklara aktaracağız. Sille'nin tarihi mekanlarının gün yüzüne çıkması ve turizme kazandırılması için çaba harcıyoruz. Bu hamamı aslına uygun olarak restore ediyoruz. Yaklaşık maliyetimiz 400 bin YTL civarındadır" dedi. Konya Hakimiyet Gazetesi, 14.07.2006 |
|||||||||||||
MÜZEDEN PİS KOKULAR YAYILIYOR Aylardır devir teslim işleminin yapılamadığı Türkiye'nin 5'nci büyük müzesi olan Şanlıurfa Müzesi'nde 15 bin tarihi eserin kayıt dışı olma ihtimalinin olduğu öne sürüldü. Valiliğin isteği üzerine Şanlıurfa'ya gelen 2 müfettiş müzede inceleme başlattı. Vali Yusuf Yavaşcan müzedeki bazı eserlerin yerine sahtelerinin konulduğu yönünde duyumlar aldıkları söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 6 ay önce Müze Müdürü Eyyüp Bucak tayinini Kahramanmaraş'a çıkardı.yerine de Naci Toy'u atadı. Şanlıurfa Müze Müdürlüğü görevine başlamak istemeyen Naci Toy Sağlık Kurulu raporu aldı. Yeni müdürün görevine başlamaması nedeniyle Şanlıurfa müzesinde aylardır devir teslim işlemi gerçekleştirilemiyor. Şanlıurfa Müzesi'nde yetkili ağızlardan bazı eserlerin yerine sahte eserlerin konulduğu yönünde duyum aldıklarını belirten Vali Yusuf Yavaşcan “Bazı dedikodular dolaştı. Bazı eserlerin yerine sahtelerinin konulduğu yönünde söylentiler vardı. Bu söylentiler yetkili ağızlardan duyduğumuz söylentilerdi.Biz kalkıp da halk arasındaki dedikodulara itibar edecek değiliz. Ama Üniversite Kültür Müdürlüğü bünyesinden bu tür söylentiler kulağımıza ulaşınca bu söylentilere bir son vermek amacıyla müfettiş nezaretinde devir teslim yapılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan müfettiş talep ettim. İlimize 2 tane müfettiş geldi. Şu an bunların sayım ekibi oluşturdular. Burada sayım yapılacak müzede eksik var mı? diye. Uzun yıllardır sayım yapılmamış. Müzemiz Türkiye'nin 5'nci büyük müzesi, eksik var mı sahtesi var mı bunlar belirlenecek. Ciddiyeti ancak sayım yapıldıktan sonra ortaya çıkacaktır. Bazı şaibeleri yok etmek için üzerine gitmek gerekiyor. Sayım sonucunda bir eksik yoksa söylentiler boş. Bu eser yok denilmiyor genel manada bir iddia var. Bize belirli bir eser üzerinde iddia yok. Genel manada söylüyorlar. Sayımın ne kadar süreceği bilinmiyor ama arkadaşlar 3-4 ay sürebilir diyorlar” dedi. Müze Müdürü Eyyüp Bucak'ın tayininin çıktığını yerine başka bir müdürün atandığını anlatan Vali Yusuf Yavaşcan bu iki müdür arasında devir teslim yapılması gerekmekte olduğunu ancak bu güne devir teslimin gerçekleştirilemediğini söyledi. Yeni atanan Müdürün görevi almamak için rapor aldığını doğrulayan Vali Yavaşcan bu raporun geçerli olup olmadığı yönünde ilgili sağlık kuruluşu nezninde girişimde bulunduklarını bu sağlık raporunun gereklimi diye araştırılmasının şu an devam ettiğini sözlerine ekledi. Bu arada Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nden isminin açıklanmasına istemeyen bir yetkili ise 73 bin eserin bulunduğu Şanlıurfa Müzesi'nde 15 bin eserin kayıt dışı olduğu yönünde kendilerine bilgi geldiğini söyledi. Güneydoğu Medya, 14.07.2006 |
||||||||||||||
POMPEİPOLİS KAZI EKİBİ 3 AĞUSTOS'TA TAŞKÖPRÜ'DE Kastamonu, Taşköprü Belediye Başkanı Hasan Altan, 3 Ağustos'ta Taşköprü'de olmaları beklenen kazı ekibinde İngiliz ve İsveç'ten profesör, Münih, Zürih ve Basel Üniversitelerinden de çok sayıda Doçentin yer aldığını açıkladı. Altan, kazı başlangıç törenlerini de festival etkinlikleri içerisinde yapmayı planladıklarını söyledi. Yaklaşık 15 gün süreyle Pompeipolis'in bulunduğu geniş bölgede yüzeysel çalışma yapılacağını ifade eden Başkan Hasan Altan, yüzeysel çalışmanın 20 Ağustos'a doğru biteceğini, kazı başlangıç törenini ise 20 Ağustos tarihinde değil de, Taşköprü Festivali etkinlikleri içerisinde yapmayı düşündüklerini ifade etti. Profesör ve Doçentlerin bölüm bölüm havayolu ile Ankara'ya, oradan da karayolu ile Kastamonu'ya geleceğini söyleyen Hasan Altan, kazı çalışmalarına büyük önem verdiklerinin altını bir kez daha çizdi. Kastamonu Postası, 14.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
TARİHİ TAHIL AMBARLARI KORUNMAYI BEKLİYOR Aydın'da Madran Dağı'nda çok eski yıllarda yapılmış ve son birkaç yıldır kullanılmayan tahıl ambarları korunmayı bekliyor. Define avcılarının her türlü tarihi kalıntının bulunduğu taşı yerinden oynattığı dağda, tahıl ambarlarının da definecilerin gazabına uğramasından endişe ediliyor. Bu ambarlardan sadece kendi köy sınırlarından 50 civarında olduğunu anlatan Topçam Köyü azası Mehmet Çoban, ambarların çok yakın bir zamana kadar kullanıldığını, artık bir iki yıldan bu yana da sahipleri tarafından terk edildiğini söyledi. Yatık kayanın ön kısmı örülerek meydana getirilen bu yapıların, tamamen çavdar, arpa, buğday, mısır ve akdarı saklamak için yapıldığını ve birkaç sene öncesine kadar bu amaçla kullanıldığını, fakat önümüzdeki dönemlerde talan edilmesinden endişe duyduklarını söyleyen Çoban, “Bizim dağlarımızda defineciler kol geziyor. Bir taşın üstünde küçük bir nal izi vesaire görmesinler. Hemen yerinden oynatıyorlar. Bu yapıların ambar olduğunu şimdiki defineciler biliyor. Çünkü daha yakın bir zaman öncesine kadar içinde çavdar, arpa, buğday mısır ve akdarı olduğunu görüyorlardı. Fakat bundan sonraki nesilde gelecek olan defineciler bunların ambar olmadığını, içinde veya altında define olduğunu düşünüp, bunları tahrip edebilir, ortadan kaldırabilirler. O yüzden bunların da envanter çalışması yapılarak, kültür varlıkları olarak kayda geçmesi ve korunması gerekiyor. Bu konuda yapılacak her türlü çalışmayı köy heyeti olarak destekleriz ve elimizden geldiğince de yardımcı oluruz. Çünkü bu ambarlar bizlere dedelerimizin, dedelerinden hatta daha öncesinden kalmış. Biz de torunlarımıze ve gelecek kuşaklara kalmasını arzuluyoruz” diye konuştu. Aydın Denge Gazetesi, 14.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
CEM SULTAN GÜN SAYIYOR Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nce Yap-İşlet-Devret modeli ile Mimar Muhammer Ekin'e ihale edilen Kastamonu'daki Cem Sultan Bedesteni'nin 1.5 ay sonra bitirilmesi hedefleniyor. 1 fastfood, 1 restaurant ve dükkanların bulunacağı bedestenin 1.5 ay sonra bitirilmesi hedefleniyor. 1469 yılında Cem Sultan tarafından yaptırılan ve 1802 ve 1951 yıllarında onarım gören bedestende hemen hemen tüm çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu söyleyen Mimar Muammer Ekin "bedesten içinde dükkan bölmelerine geçeceğiz. Bedesten içi iki katlı olacak. İkinci katta da bir fastfood ve bir restaurant olacak. 1.5 ay içinde bu çalışmaları bitirmeyi planlıyoruz. Bittiğinde Kastamonu tarihine kültürüne ve mimarisine yakışır bir eser olacağına inanıyoruz" dedi. Kastamonu Postası, 14.07.2006 |
|||||||||||||
PATRONA ONARILMAYI BEKLİYOR 2. Beyazıt Hamamı olarak da bilinen, Sultan II. Beyazıt tarafından 1502-1505 yıllarında yaptırılan ve bakımsızlıktan yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya bulunan Patrona Halil Hamamı, yeni yüzüne kavuşmak için gün sayıyor. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörü Prof.Dr. Mesut Parlak, göreve geldiği 2005 yılı başından itibaren, 500 yıllık bu tarihi hamamı nasıl onarabileceklerini araştırdığını, üniversitenin bütçesinin yeterli olmadığından, İstanbul Valisi Muammer Güler'in katkılarıyla onarım desteğinin sağlandığını belirtti. Prof.Dr. Mesut Parlak, hamamın restorasyonu için çalışmaların, 28 Temmuz 2005 tarihinde başladığını belirterek, ayrıca hamamın restorasyon ve güçlendirme çalışmalarının başlatılması amacıyla üniversite tarafından hazırlanan restorasyon projesinin, Anıtlar Kurulu'nda onaylandığını bildirdi. Türkiye Gazetesi, 14.07.2006 |
||||||||||||||
SULUKULE'YE YENİ İMAJ Kentsel Dönüşüm Projesi içinde bulunan Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri'ne yeni bir çehre kazandırılması için protokol imzalandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Kentsel Dönüşüm Projeleri kapsamında "Sulukule"olarak adlandırılan Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri'nde yeni konutların yapılması yönünde hazırlanan protokol imzalandı. İmza törenine Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkan Vekili Erdoğan Bayraktar ile Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir katıldı. Protokol töreninde konuşan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, proje için 1,5 yıldır çalıştıklarını belirten şunları söyledi: "Toplam 570 aileyi ilgilendiren bir çalışma bu. Hak sahipleri isterlerse yeni yapılacak konutları alacak, isterlerse yerlerini satıp TOKİ'nin İstanbul'da yaptığı konutları alabilecek. Yapılar tarihi yarımadanın kültür yapısına uygun olacak. Klasik Osmanlı sivil Türk mimarisi örneğinde yapılacak konutlar iki katlı,surlardan uzaklaştıkça 3 katlı olacak. Bölgedeki 303 kiracı ise TOKİ'nin İstanbul'daki projelerinde kurasız, kira öder gibi konut sahibi olacak." Küçükçekmece, Baltalimanı, Tuzla, Şişli'de kentsel dönüşüm çalışmaları yaptıklarını belirten İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ise, "Vatandaşlarımızdan isteğimiz lütfen bu kente kıymayın. Plansız yapılaşmaya gitmeyin" çağrısı yaptı. Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri'ndeki 465 binanın yıkımına eylül ayında başlanacak. Binalar yıkıldıktan sonra 15 ay içinde yeni konutlar tamamlanacak. Kentsel tasarım çalışmaları kapsamında oluşturulacak bir komisyon, proje kapsamında kaç tane konut yapılacağını belirleyecek. Komisyonun 2 aylık çalışması sonunda proje kapsamında kaç adet konut yapılacağı tespit edilecek. Sabah, Haber: Şenol Baştakar, 14.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
HASANKEYF'E AİHM YOLU Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Hasankeyf'in sular altında kalmasına yol açacak Ilısu Barajı'nın yapımının durdurulması yönündeki başvuruyu kabul etti. Hasankeyf Gönüllüleri Derneği'nden yapılan açıklamada, Atlas Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Özcan Yüksek, Hasankeyf kazısını yıllarca yürüten Prof.Dr. Oluş Arık, mimar Zeynep Ahunbay, mimar-arkeolog Metin Ahunbay ve avukat Murat Cano'nun AİHM'ye yaptığı başvurunun kabul edildiği belirtildi. Radikal, 14.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
KANATLI DENİZATI İÇİN DAVA AÇILDI Uşak Müzesi'ndeki "Karun Hazinesi"nden hırsızlık olayıyla ilgili soruşturmayı sürdüren Cumhuriyet Savcısı Mustafa Çelebi, hazinenin en değerli parçalarından Kanatlı Denizatı Broşu'nun sahtesinin hazırlatılarak, orijinaliyle yer değiştirildiğini belirterek, olayla ilgili Müze Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu'nun da aralarında bulunduğu 8 kişi hakkında zimmet ve tarihi eser kaçakçılığından 25'şer yıl, 2 kişi hakkında ise 4 yıl hapis cezası istemiyle dava açtı. Çelebi, iddianamede, sanıklardan Fehmi İşler ve Suat Yenmez'in telefon görüşmelerinde, dinlenmelerinden şüphelenerek orijinal broşa "hormonsuz domates", sahte broşa ise "hormonlu domates" kod adını verdiklerini belirtti. Şüphelilerin yakalanması için 29 Mayıs'ta başlatılan operasyondan 2 gün önce, orijinal eserin İşler'de olduğunun, İşler'in cep telefonundaki fotoğraftan anlaşıldığı ortaya çıktı. İddianameye göre, cep telefonunda kayıtlı olan ve 27 Mayıs'ta çekilen fotoğraftaki Kanatlı Denizatı broşunun "orijinal" eser olduğu, fotoğraftaki eserin üzerinde durduğu pantolonun da operasyon sırasında İşler'in giydiği pantolon olduğu anlaşıldı. Pantolon ile cep telefonuyla çekilen fotoğraf adli emanete alındı. Milliyet, 14.07.2006 |
|||||||||||||
EDİRNE'NİN TARİHÎ BELEDİYE BİNASI YILLARA MEYDAN OKUYOR Edirne Belediyesi tarafından ana bina olarak kullanılan tarihi Belediye Binası, yıllara meydan okuyor. 1898 yılında temeli atılan Belediye Başkanlığı Binası, 1900 yılında tamamlanarak hizmete girdi. O dönemin parası ile 5 bin liraya mal olan bina, yıllardır Edirne Belediyesi'ne hizmet veriyor. Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, 1900'lü yıllardan bu yana belediye binası olarak kullanılan tarihi mekanın daha uzun yıllar kullanılabileceğini belirterek, “Yapımı devam eden yeni Belediye Sarayı'nın 2007 yılında tamamlanmasından sonra burasını müzeye dönüştürmeyi düşünüyoruz” dedi. Başkan Hamdi Sedefçi “Belediye Sarayı 1896 yılının düşüncesiydi. Şu andaki Belediye Binamız Edirne'nin ilk belediye başkanlarından Cezzar Dilaver Bey tarafından yapılmış. Kendisi de inşaat mühendisi bir belediye başkanıymış ve ikincisini 100 sene sonra yapmak bize kısmet olacak. “açıklamasında bulundu. Zaman, Haber: Muhammet Çakan, 14.07.2006 |
||||||||||||||
TÜRKİYE'NİN GERİ İSTEDİĞİ STEL Türk Hükümeti, 1917-20 yılları arasında Leonard Wooley tarafından yapılan Samsat kazılarında bulunmuş ve 1927 yılında British Museum tarafından Kargamış Araştırması Vakfı'ndan satın alınmış bir steli, müzeden resmi olarak geri istedi. Bazalttan yapılmış, MÖ 1. yüzyıla tarihlenen stelde Herakles güneş tanrısını selamlamakta ve arka yüzünde bir yazıt bulunmakta. Türkiye'nin söz konusu talebi, British Museum'un steli geçici bir sergi için 2003 yılında Tokyo'ya göndermesinin akabinde gelişti. İskender ile ilgili bu sergi sırasında steli gören bir Türk diplomatın bilgi vermesi üzerine 2005 yılı Eylül ayında Londra'da bulunan Türk Büyükelçiliği British Museum'a bir mektup yazarak Türk hükümetinin iade isteğini dile getirdi. Bu talep üzerine Büyükelçi Akın Alptuna ile görüşen müze müdürü Neil MacGregor, Türk hükümetinin 80 yıl sonra böyle bir talepte bulunulmasına şaşırdıklarını, Wooley'in kazısı için dönemin Türk devletinin izin verdiğini ve bu izin kapsamında bazı eserlerin ithaline de olanak tanınmış olması dolayısıyla, bugün böyle bir talepte bulunulmasını hayretle karşıladığını belirtti. Büyükelçilikten ise herhangi bir açıklama yapılmadı. Stel, 12 Nisan 2006'da, geçici sergi dönüşünde British Museum'daki iki numaralı odada yeniden sergilenmeye başlandı. Minerva Magazine, Temmuz/Ağustos 2006, s. 5 (Jerome M. Eisenberg), Der: Ali Yamaç |
![]() |
|||||||||||||
![]() ![]() |
ULU CAMİ 1 YIL SONRA YENİDEN Malatya'da Battalgazi İlçesi'nde bulunan yaklaşık 800 yıllık Ulu Cami'nin, yaklaşık 1 yıl süren "onarım" çalışmalarının tamamlandığı belirtilirken, cami kılınan Cuma namazıyla yeniden ibadete açıldı. Battalgazi İlçesi'nin Alacakapı Mahallesi'nde bulunan tarihi Ulu Cami, geçtiğimiz yıl Haziran ayında, "onarım" diye de bazı çevrelerce yorumlanan "restorasyon" ihalesinin yapılması ve müteahhidine yer tesliminin ardından ibadete kapatılmıştı. Geçtiğimiz yıl Temmuz ayından itibaren ibadete kapatılan caminin dış duvarları, merdiven girişi, iç ve dışındaki bazı kemerler, çatısının yanı sıra hayli yıpranmış olan minaresinde onarım-restorasyon gerçekleştirildi. Minare "çelik" çember muhafazaya alınıp, üzeri "kurşun" kapakla kapatıldı. Avlu ışıklandırması için camlı sundurma da yapılırken, bu eklenti dış görünüşe de yansıdı. Doğu ve batı kapıları değiştirilip, minberinin bakımı yapıldı. Ayrıca caminin ses düzeni ve halı döşemeleri de değiştirildi. 1224 yılında Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubat tarafından yaptırılan cami, Anadolu'da, İran Selçukluları mimarisi geleneğini sürdürün mihrap önü kubbeli, avlu ve eyvanlı tek eserdir. İçinde yer alan çini ve mozaikler devrin en güzel örneğidir. Mimari Yakup Bin Ebubekir'dir. Esas taş kitabesi Malatya Müzesi'ndedir. Cami taş ve tuğladan yapılmıştır. Çeşitli devirlerde esaslı tamirler görmüş. Doğu va batı cephelerinde iki portali, taş işçüikleriyle dikkati çeker. Tuğla minaresi yapının kuzeybatı köşe-sindedir. 1970'li yıllarda restorasyon geçiren cami, esasta güney cephesinde yer alan kalıntıların ait olduğu Şahabiye Kübra Medresesi ile birlikte bir külliyedir. Malatya Haber, 14.07.2006 |
|||||||||||||
DALIŞ TURİZMİNDE BÜYÜK ADIM Türkiye'nin en kuzey noktası İnceburun mevkiiyle Sinop'un Gerze İlçesi açıkları arasında kalan ve sit alanı olarak belirlenen hattın daraltılması için çalışma başlatıldı. Çalışmanın tamamlanarak SİT alanının daraltılması sonrası, Karadeniz'de dalış turizmine start verilecek. Söz konusu SİT alanının daraltılması için Sinop'ta komisyon oluşturuldu. Samsun Koruma Kurulu Bölge Müdürü Menderes Alan, Sinop İl Kültür ve Turizm Müdürü Hikmet Tosun, Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Sinop Su Ürünleri Fakültesi, Sinop Tarım İl Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Bot Komutanlığı ve müze yetkilileriyle Bodrum, Çeşme ve İzmit sualtı arkeologlarından oluşan komisyon, mevcut sit alanı içerisinde bulunan batıkların tespiti çalışmalarına başladı. Komisyon ilk toplantısını Sinop Arkeoloji Müzesi'nde gerçekleştirdi. Çalışmayla ilgili bilgi veren İl Kültür ve Turizm Müdürü Hikmet Tosun, söz konusu çalışmanın sona ermesinin ardından dalış turizmini başlatacaklarını söyledi. Tosun, "Şu anda arkadaşlarımız çalışma programını hazırlıyor. Daha sonra denizde tarama çalışmaları başlatılacak. Yoğun batık olan iki nokta haricindeki alanı daraltmak suretiyle denizin geniş bir alanını dalış turizmine açacağız. Sinop turizmde denizden yeterince istifade edemiyordu. Yurtiçi ve yurtdışından bu konuyla ilgili birçok talep vardı. Bu talepleri karşılayamıyorduk" dedi. Yapılacak çalışma sonrası sonuçların Kültür Varlıkları Genel Müdürlüğü'ne sunulacağını belirten Hikmet Tosun, buradan gerekli serbestliğin verilmesi yönünde karar çıkmasını beklediklerini de sözlerine ekledi. Sinop Kent Haber, 14.07.2006 |
||||||||||||||
İTFAİYENİN ZAMANINDA MÜDAHALESİ ESKİ ÇANKIRI'YI KÜL OLMAKTAN KURTARDI Çankırı Belediyesi tarafından geçtiğimiz yıl restore edilen tarihi konağın bitişiğindeki tescilli yapıda meydana gelen yangında gökyüzüne yükselen alevler mahallelinin yüreğini ağzına getirdi. İtfaiyenin zamanında ve bilinçli müdahalesi ile yangının bitişik nizam olan çevre evlere sıçramasına mani oldu. Eski Çankırı olarak bilinen tarihi kent dokusunda dar sokaklarda birbirine bitişik olan yüzlerce ev bulunuyor. Su Deposu Caddesinde Satılmış Kekeç'e ait evin üst katında çocukların oyun oynarken çıkardığı yangın kısa sürede söndürülürken iki evde ciddi hasar meydana geldi. Can kaybı olmaması ise yangının tek teselli kaynağı oldu. cankirininsesi.com, 14.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
![]() |
TARİHİ SAAT YİNE ÇALIŞMIYOR Fransızlar döneminden kalan İskenderun Adliye Binası'ndaki tarihi saat, tamircisi Kamil Karagözoğlu, hastalanınca durdu. Yıllara meydan okuyan tarihi saat, İskenderun'un simgesi durumunda. Saatin tamirini ise, “Saatçi Kamil” olarak tanınan kent esnafı yapıyordu. Dört ay önce rahatsızlanan Kamil Usta'nın artık merdivenleri çıkamaması, saatin periyodik bakımının yapılmasına imkan vermiyor. Adliye Binası'ndaki tarihi saatin çalışmamasına üzüldüklerini ifade eden İskenderunlular, bu saati çalışır durumda görmek istediklerinin altını çizdiler. Vatan, 14.07.2006 |
|||||||||||||
HASANKEYF İÇİN ACELE KAMULAŞTIRMA GAP kapsamında yapılması planlanan Ilısu Barajı ve hidroelektrik santralı nedeniyle sular altında kalacak olan Batman'ın Hasankeyf ilçesinin, yeni yerleşim yerine taşınması için çalışmalar hızlandı. Bakanlar Kurulu, Hasankeyf ilçe merkezinin yeni yerleşim yeri için belirlenen alanın "acele kamulaştırılması" için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nı görevlendirdi. Bakanlar Kurulu'nun söz konusu kararı, Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlandı. Sabah, 13.07.2006 |
||||||||||||||
İLK TOPLU SÖZLEŞME, KÜTAHYA MÜZESİ'NDE KORUNUYOR Osmanlılar döneminde 13 Temmuz 1766'da imzalanan dünyanın ilk toplu sözleşmesi, Kütahya Müzesi'nde korunuyor. Kütahya Kültür ve Turizm Müdürü Ömer Bozoğlu, yaptığı açıklamada, 240 yıl önce Osmanlılar döneminde Kütahya'da imzalanan sözleşmede, işçi haklarının en iyi şekilde gözetildiğini söyledi. Sözleşme örneğinin Kütahya Müzesi'nde muhafaza edildiğini belirten Bozoğlu, şöyle konuştu: “Osmanlı İmparatorluğu dönemine ait toplu sözleşme metninde, koşullara ve sözleşme hükümlerine uymamanın cezasının ömür boyu kürek çekmeye kadar gideceği belirtiliyor. Kütahya'daki çini atölyesi sahipleri ile kalfalar ve çıraklar arasında 13 Temmuz 1766'da imzalanan toplu iş sözleşmesinde, ücret anlaşmazlıklarına da yer veriliyor.” Bozoğlu, sözleşmede dönemin valisi Ali Paşa ile eğitimci Feyzizade Muhittin Efendi, Küthüda Salih Ağa ile Anadolu Divanı'ndan İbrahim ve Abdulkadir çavuşların imzalarının yer aldığını bildirdi. Çini atölyelerinde çalışan fincancıların, geçinemediklerinden yakınarak, zamanın valisi Ali Paşa'ya başvurmaları üzerine, çini atölyeleri sahipleri ile çini işleyen kalfa ve çıraklar arasında toplu iş sözleşmesi imzalanır. Müzede koruma altında tutulan toplu sözleşme hükümlerinde, şu maddeler yer alıyor: “Kalfalar, günde imal edecekleri 100 has fincan karşılığında 40 akçe alacaklar ve 150 fincan işleyecekler. Çıraklar günde 100 bayağı fincan ürettiklerinde 24 akçe alacaklar. Çıraklar, ustaların takdir ve tensibiyle kalfalığa geçer, ancak takdir görenler kalfa yevmiyesine hak kazanır. Fincan sırlama işinin tanesi bir kuruştur. 100 fincanı perdahlayan kalfa ve çırağa 4 akçe ödül verilir. Toplu iş sözleşme koşullarına uymayan çıraksa ıslah edilir, ancak aynı suçu kalfa işlemişse ömür boyu kürek cezasına çarptırılır.” Kütahya Tellal Gazetesi, 13.07.2006 |
FİDAN DİKERKEN TARİHLE KARŞILAŞTI Kütahya'nın Tavşanlı İlçesi'nde bir çiftçi, tarlasına fidan dikimi sırasında Roma döneminde yapıldığı sanılan bir eve ait mozaik parçası buldu. Alınan bilgiye göre, Çardaklı Mahallesi'nde çiftçilik ve besicilik yaparak geçimini sağlayan Metin Akdoğan, tarlasına fidan dikerken üzerinde kuş ve meyve figürleri ile geometrik şekiller bulunan yaklaşık 90 metrekare büyüklüğünde bir mozaik parçasına rastladı. Akdoğan'ın durumu Cumhuriyet Savcılığı'na bildirmesinin ardından harekete geçen jandarma ekipleri, bölgeyi koruma altına aldı. Bu gelişme üzerine, Kütahya Müze Müdürü Metin Türktüzün, bölgeye giderek incelemelerde bulundu. Bulunan tarihi eserin, Roma döneminde yapıldığı sanılan bir eve ait olduğu tahmin edilirken, mozaik müze ekiplerince koruma altına alındı ve bölgede kurtarma kazılarına başlandı. Kazıda, 4-5 adet mezara rastlandığı da öğrenildi. Çevrede gerekli tespitlerin yapılmasının ardından, mozaiğin bulunduğu yerden kaldırılması planlanıyor. Bu arada, çiftçi Metin Akdoğan'ın bulduğu mozaiğin, bölgede halk arasında “Palanga” olarak adlandırılan bir şehrin kalıntısının habercisi olabileceği ihtimali üzerinde de duruluyor. Tarihi geçmişi çok eskilere dayanan Tavşanlı'da mozaiğin bulunduğu yerde müze müdürlüğü ekiplerince başlatılan kazıda mezarlara rastlanması, bunun yanı sıra geçmişte yakın bölgede çanak-çömlek parçaları bulunması bölgede bir tarihi şehir kalıntısı olabileceği görüşünü güçlendiriyor. Müze müdürlüğü ekiplerinin kazı çalışmaları ve incelemelerinin ardından, bölgenin arkeolojik yapısı üzerine daha net bulgular elde edileceği bildirildi. Kütahya Tellal Gazetesi, 13.07.2006 |
|||||||||||||
KÜLTÜR BAKANLIĞI KAÇAK ELEKTRİK KULLANMIŞ Akdeniz Elektirik Dağıtım A.Ş.'nin (AKEDAŞ) geçen yıl yaptığı denetimlerde Demre'deki Aya Nikola olarak bilinen Noel Baba Kilisesi'nde abone olunmadan elektrik kullanıldığı tespit edildi. Bunun üzerine, geçtiğimiz yıl 347 bin 293 yerli ve yabancı turistin ziyaret edip 582 bin 718 YTL gelir bıraktığı ören yerinin elektrikleri kesildi. Kesintiden sonra turistlerin mağdur olması üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın AKEDAŞ'a abone olup elektriği açtığı ortaya çıktı. Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. Antalya Müessese Müdürü Abdullah Uyar, “Kimseye ayrıcalık uygulamıyoruz. Bize borçlu olan her kimse derhal gereğini yerine getiriyoruz. Phaselis Antik Kenti'nin enerjisi borcundan dolayı kesikti. Demre'deki Noel Baba Kilisesi'nde ise abone olunmadan, yani kaçak kullanım söz konusuydu” dedi. “Aziz Nikolaos Kilisesi'nde bundan 7 ay önce abone olunmadan elektrik kullanıldığı tespit edildi” diyen Uyar, “Bunun üzerine, elektrikleri derhal kestik. Abonelik işlemi tamamlanınca elektrikler yeniden açıldı. Eğer bu tür bir olay tekrarlanırsa, yine aynı işlemi uygularız. Devlet kurumu da olsa, herkes borcunu ödeyecek” diye konuştu. Akşam, Haber: Mustafa Kozak, 13.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
BİLİM ADAMLARI HAMAMDA Ankara'nın tarihi Şengül Hamamı'nda incelemelerde bulunan yerli ve yabancı bilim adamları, tarihi hamamın içinde bulunduğu semtin tarihi dokusuyla birlikte korunması halinde "dünya mirası" haline getirilebileceğini açıkladı. Avrupa Birliği'nin (AB) finansman desteğiyle yürütülen "Hamam Projesi" kapsamında Şengül Hamamı ve etrafındaki yerleşim birimlerinde iki hafta incelemelerde bulunan Avusturya, Cezayir, Fas, Filistin, Fransa, İngiltere, ABD, Lüksemburg, Mısır, Suriye ve Türkiye'den gelen 42 bilim adamının çalışması tamamlandı. ![]() Projenin yöneticileri Viyana Sürdürülebilir Şehircilik Enstitüsü Direktörü Heidi Dumreicher, ABD'nin Kentucky Üniversitesi'nden Richard Levine ve Türk mimar Ahmet İğdirligil Milliyet'e projenin amaçları ve değişen hamam kültürü hakkında şu değerlendirmeleri yaptı: Hamamla sosyalleşiyoruz: Bu konuyu seçmemizin nedeni hamamların müzelerden farklı olarak hem gelenler açısından hem de içinde bulundukları çevreyle birlikte yaşayan bir tarih, geçmişin DNA'sı olmalarıdır. Hamamlar insanları aynı mekânda bir araya getirip sosyalleşmelerini sağlayan bir sosyal merkez. Zengini, fakiri, Hıristiyanı, Yahudisi, Müslümanı orada bir araya geliyor. Proje kapsamında Mısır, Suriye, Fas, Tunus, Filistin ve Ankara'da birer hamamı mimari, çevresel, sosyo-ekonomik ve bulunduğu semtle sağladığı uyum açısından inceliyoruz. Proje sonunda örnek bir hamam modeli ortaya koyacağız. Dünya mirası: Şengül Hamamı ve içinde bulunduğu İstiklal Mahallesi, ekonomik, sosyal ve çevresel unsurlarıyla kendi kendine yeterli bir bütün haline getirilebilirse 'sürdürülebilir gelecek' konusunda dünyamıza iyi bir örnek oluşturabilir. Her yerde parmakla gösterilen bir 'dünya mirası' haline bile gelebilir. ![]() Hamamlar sınıf atladı: Hamamlar eskiden sadece fakirlerin gittiği hakir görülen yerlerdi. 20 yıl önce ziyaretçi sayısı çok azdı. Ama son yıllarda insanların sağlık konusundaki arayışlarıyla yeniden popüler oldu. Şimdi orta ve üst sınıf da yoğun olarak gidiyor. Şengül'e giden yabancı diplomatlarla, genç üst düzey yöneticilerle tanıştık. Avrupa'da sıra bekliyoruz: Müşteri profili artınca, hamamlar astronomik fiyatlarla el değiştirir hale geldi. Yeni müşteri tipinin ihtiyaçlarına göre artık havuz, sauna, masaj salonları gibi modern eklemeler yapılması gündemde. Avrupa'da da insanlar hamamlara haftalar öncesinden randevu alarak gidebiliyorlar. İncelenen hamamların çevresinde yaşayan yerli halkın bilinçlendirilmesi ve hamamlar ile yaşadıkları mahallelerinin geleceği konusunda alınacak kararlarda etkili bir sivil toplum örgütü haline gelmesi de projenin amaçları arasında yer alıyor. Proje kapsamında hamamlarda kullanılan deyim, atasözü, şiir ve türkülerin yer alacağı İngilizce, Arapça ve Türkçe "Hamam sözlüğü" de hazırlanacak. Milliyet, Haber: Utku Çakırözer, 13.07.2006 |
||||||||||||||
TARİHİ HAMAM AÇILDI Göynük'te bulunan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restorasyon programına alınarak restore edilen 14.yüzyıla ait bir vakıf eseri olan Gazi Süleyman Paşa Hamamı görkemli bir törenle halkın hizmetine açıldı. Uzun yıllar boyunca duman ve alevin hamam akışını ve alttan ısınmayı sağlayan cehennemlik kanallarına su sızması nedeniyle ısıtılamayan Gazi Süleyman Paşa Hamamı, Vakıflar Genel Müdürlüğünce yapılan kapsamlı onarım çerçevesinde, iç mekan mermerleri yenilenmesi, elektrik tesisatı yenilerek çevre tanziminin yapılması ile yeniden ısıtıldı. 1331 - 1335 yılları arasında Sultan Orhan' ın oğlu Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa tarafından yaptırılan çifte hamam, restorasyonunun tamamlanmasının ardından dün Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt tarafından kurdelesi kesilerek hizmete girdi. Bolu Olay, 13.07.2006 |
ANTALYA'DA HEYKEL SEMPOZYUMU Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile Antalya Sanatçılar Derneği (ANSAN) tarafından '1. Ansan Heykel Sempozyumu' düzenleniyor. 15-30 Temmuz tarihlerinde yapılacak etkinlik boyunca sanatçılar, ANSAN'ın bahçesinde ağaç heykeller yapacak. Heykeller tamamlandığında 3 kişiden oluşan jüri, ilk üç heykeli seçecek. Birinci olan heykele bin YTL, ikinciye 750, üçüncüye de 500 YTL ödül verilecek. Bu etkinlik gelecek yıllarda da devam edecek. Yapılan ağaç heykeller daha sonra Antalya'nın çeşitli yerlerinde sergilenecek. Zaman, 13.07.2006 |
|||||||||||||
TRALLEİS KAZILARI TÖRENLE BAŞLADI Tralleis kazılarının yeniden başlaması nedeniyle, bir tören düzenlendi. Törene Adnan Menderes Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mustafa Gürel'in katılmadığı gözlendi. 1996 yılından 2001 yılına kadar katılımlı kazı olarak devam eden Tralleis kazılarına 2001 yılından sonra Tralleis kazısına çeşitli nedenlerden dolayı izin vermedi. Aydın İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve ADÜ'nün girişimleri sonucu Tralleis kazısı, Bakanlar Kurulu tarafından "sürekli kazı" statüsüne alındı. Aydın Müze Müdürlüğü Başkanlığı'nda devam eden kazıların ADÜ'ye devredilmesinin ardından kazılar, 2002 yılında durdurulmuştu. 2002 yılına kadar devam eden kazılarda Tralleis Antik Kenti'nden askeri barınak, hamam ve sayısız eser ortaya çıkarıldı. Yaklaşık 7 yıl devam eden Tralleis Antik Kenti kazısı, yetki karmaşası ve otorite boşluğu yüzünden 4 yıldır sürdürülemiyordu. ADÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr. Abdullah Yaylalı başkanlığında 25 Bin YTL ödenekle başlayan Tralleis Antik Kenti kazılarına, ekonomik olarak Aydın işadamlarının ve Aydın Belediyesi'nin destek vereceği bildirildi. 30 işçi ve öğrencilerin çalışmasıyla başlayan antik kenti kazılarının mevcut ödenekle Ekim ayının sonuna kadar devam edeceği, işadamları ve belediyeden gelecek yardımla kazıların süresinin uzatılabileceği öğrenildi. Törende konuşan Aydın Vali Vekili Nurdoğan Kaya, Tralleis kazılarının 4 yıl aradan sonra tekrar başlamasının sevindirici bir gelişme olduğunu söyledi. Antik kentin tamamının gün yüzüne çıkarılmasıyla Aydın'ın çehresinin değişeceğini inandığını belirten Nurdoğan Kaya, "Tralleis Antik Kenti, Türkiye'nin en büyük antik kentlerinden birisi. Bu değer bugüne kadar maalesef olumlu yönde kullanılamamış. Bugünden itibaren antik kentte yapılan çalışmalarla Tralleis Antik Kenti'nin, Aydın'ın ekonomisine olumlu yönde katkı yapan bir faktör olmasını istiyoruz. Bu doğrultuda Antik kentteki kazı çalışmalarına Aydın Valiliği olarak destek vereceğiz" diye konuştu. Aydın'ın tarih konusunda çok önemli bir yere sahip olduğunu belirten Nurdoğan Kaya, Tralleis Antik Kent kazılarının ADÜ tarafından yapılmasının Aydın için ayrı bir önem taşıdığını kaydetti. Bugüne kadar yerli ve yabancı bir çok üniversitenin ve kişinin Tralleis Antik Kenti'nin kazıları için müracaatta bulunduğunu ifade eden Kaya, "Tralleis Antik Kenti'nin önemini bize gelen kazı taleplerinden de anlamış bulunuyoruz. Aydın sınırları içerisinde kalan bu antik kentimiz, Türkiye'deki sayılı antik kentlerden biri durumunda. Şuanda Türkiye genelinde 141 ayrı antik kentte kazı çalışması yapılıyor. Bunun 11 adeti Aydın sınırları içerisinde. 30 adet antik kentte de yüzey çalışmaları yapılıyor" ifadelerini kullandı. Aydın Teknik, Ekonomik ve Sosyal Konseyi'nin (AYTESKON) Temmuz ayı olağan toplantısında ise Tralles antik kentinde başlayan kazılar da ele alındı. İl Kültür ve Turizm Müdürü Nuri Aktakka, çalışmaların başlatılması, son kazı döneminde ortaya çıkarılan yerlerin temizliği ve bakımını için 100 bin YTL'ye ihtiyaçları olduğunu belirterek, bu maliyeti karşılayacak maddi güçlerinin bulunmaması nedeniyle AYTESKON üyelerinden ekonomik destek istedi. İl Kültür ve Turizm Nuri Aktakka'dan gelen talep üzerine söz isteyen Aydın Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliği Başkanı Hulusi Akşit, bu isteğe tepki göstererek, "Koskoca bakanlığa 100 bin YTL için ağızlarını yoruyorlar. Bu Aydın için büyük bir ayıptır. Bu para ile ancak kenar mahallelerde bir daire satın alınır. Tralles kazıları, uzun bir süreci kapsadığı için bu para da yetersiz gelecektir. Konuyu makro düzeye taşıyarak kalıcı çözümler üretmeliyiz" dedi. Toplantıda yaşanan tartışmalar ve somut bir önerinin getirilememesi nedeniyle, Tralles Antik Kenti'nin geleceği için umutlar 20 Temmuz'da Aydın'a gelecek olan Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'a bağlandı. Bakan Koç'un gerçekleştireceği Tralles gezisi sonrası konuyla ilgili bir karar vermesi bekleniyor. Aydın Denge Gazetesi, 13.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
TARİHİ İÇKALE'DE OSMANLI CEPHANELİĞİ Diyarbakır'da, tarihi İçkale'nin arka kısmındaki 75. Sur'un alt kısmında Osmanlı döneminde cephanelik olarak kullanılan bir mekan bulundu. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü'ne bağlı arkeologlar tarafından yapılan kazı çalışmasında, daha önce cephanelik olarak kullanılan bir yer bulundu. Kazı çalışmaları yoğun bir şekilde sürerken, alanın daha önce belediye tarafından bir kısmının harabe olduğu için yıktırıldığı ve daha sonra ise İçkale'de bulunan askeri birlik tarafından çöp ve moloz alanı olarak kullanıldığı öğrenildi. Yapılan kazılarda, Osmanlı dönemine ait ok ve silah buluntularına rastlandığı belirtilirken, kazıların gizlilik içerisinde sürdürüldüğü bildirildi. Kazı alanı hakkında bilgi verilmezken, çalışmaların gizlilik içerisinde yürütülmesinin nedeninin define avcılarının kazı alanını tahrip etmesi endişesinden kaynaklandığı ifade edildi. Bu arada, daha önce ceza evi ve askeri birlik olarak kullanılan İçkale'yi turizme kazandırmak amacıyla yapılan çalışmalar ise bütün hızıyla sürüyor. Alanda tam bir seferberlik ilan edilirken, bütün binalar yeniden onarımdan ve bakımdan geçirilip aslına uygun hale getirilmeye çalışılıyor. Diyarbakır Kent Haber, 13.07.2006 |
|||||||||||||
HASANKEYFTEKİ ÇALIŞMALAR KİTAP HALİNE GETİRİLECEK Kazı ekibi Başkanı Prof Dr Abdüsselam Uluçam, tarihi Hasankeyf ilçesinde 2004-2004 yıllarında ortaya çıkan tarihi eserlerin hazırlanarak yayına verileceğini söyledi. Kazı çalışmalarını birkaç kurumla birlikte sürdürdüklerini belirten kazı başkanı Uluçam, GAP İdaresi ile yaptıkları protokol gereği 2 yılda bir yayın yapmaları konusunda anlaşmaya vardıklarını belirterek, "2004-2005 kazılarında elde ettiğim bulguları yayına hazırlıyoruz. Yayın çalışmaları arasında kitabe adını verdiğimiz taşlar da var. Bunların okumasını başladık. Bu amaçla Konya Selçuk Üniversitesinden bir arkadaşımız bu iş için geldi. Bu çalışmamız bir kitap haline getirilecek." Hasankeyf'te devam eden kazılarda seramik fırınları bölgesinde bulunan seramik ve çinilerin 12.-16. yüzyıllar arasına ait olduğu saptandı. Hasankeyf kazı ekibi başkanı Prof. Dr A. Selam Uluçam, Hasankeyf'te son yıllarda yapılan çalışmalarda bulunan seramik ve duvar süslemesi çinilerin üretim tarihlerinin 12. yüzyıla kadar uzandığını belirtti. Çini ve seramiklerin Artuklu, Eyyübi , Akkoyonlu ve Osmanlı dönemine ait olduğunu kaydeden kazı Başkanı Uluçam, çini ve seramikler üzerindeki laboratuar çalışmalarının devam ettiğini kaydetti. Batman Gazetesi, 13.07.2006 |
![]() ![]() |
|||||||||||||
![]() |
HASANKEYF'TE KÖŞKLER BULUNDU Geçmişten geleceğe taşıdığı değerlerle açık hava müzesi görünümündeki Hasankeyf'te yapılan kazı çalışmaları, geçmişe ışık tutuyor. Kasımiye bölgesindeki kazılarda Osmanlı dönemine ait çok sayıda köşk ortaya çıkarıldı. Hasankeyf'teki tarihi değerlerin ortaya çıkarılması, restore edilmesi ve sergilenmesi için daha uzun yıllar gerekiyor. trt.gov.tr, 12.07.2006 |
|||||||||||||
SELÇUK, ÇATALHÖYÜK'E ORTAK ÇIKTI Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü, Çatalhöyük Kazı Başkanı Prof.Dr. Ian Hodder'le birlikte çalışacak. İlk kazıların 1961 yılında James Mellart tarafından yapıldığı ve günümüzde İngiliz Prof.Dr. Ian Hodder tarafından yürütülen Çatalhöyük'teki çalışmalara Selçuk Üniversitesi (SÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü destek verecek. Kazı Başkanı Prof.Dr. Hodder'le ortak çalışmalar çerçevesinde SÜ'de yeni bir laboratuar kurulacak ve bulgular bu laboratuarda incelenecek. Konuyla ilgili SÜ Rektörlüğü'nde düzenlenen basın toplantısında konuşan SÜ Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Şefik Bilir, 3 yıllık proje çerçevesinde arkeolojik kazı çalışmalarına ortak olduklarını söyledi. Çatalhöyük ekibi ile üniversite arasında ortak bilgi ve eğitim çalışmaları yapacaklarını dile getiren Prof. Bilir, İngiltere'de ve Selçuk Üniversitesi'nde çalışmalar yapılacağını belirterek, “Üniversitemiz teknik destek ve bilgi yönünden geniş laboratuarlara ve zengin eğitim kadrosuna sahip. Çatalhöyük çok önemli bir kazı alanı ve üniversite bu projeye ortak oldu” dedi. Kazı Başkanı Prof. Ian Hodder ise bu işbirliği ile yapılacak bilimsel çalışmaların kendilerini heyecanlandırdığını söyledi. 9 bin yıl önce Çatalhöyük'teki insanların konuşamadığını ve yazamadığını anımsatan Prof.Dr. Hodder, tek bilgi kaynaklarının bulunan materyaller olduğunu söyledi. Prof.Dr. Hodder, Çatalhöyük'te 120 ayrı ülkeden gelen bilim adamlarının çalıştığını ifade ederek, “Selçuk Üniversitesi ile yapılan ortaklıkla yeni gelişmiş teknikleri kullanacağız. Selçuk Üniversitesi'ne çok teşekkür ediyoruz” dedi. Prof. Ian Hodder, kazılardaki bulgularda 9 bin yıl önce insanların aileler halinde yaşadığını, kadın ve erkeğin eşit olduğunu, insanlar arasında paylaşımın üst düzeyde gerçekleştiğini vurguladı. SÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Ahmet Tırpan da, sosyal bilimlerle fen bilimlerini birleştirerek, bir laboratuar oluşturacaklarını ve bu laboratuarda bulguların inceleneceğini kaydetti. Konya Hakimiyet Gazetesi, 12.07.2006 |
||||||||||||||
TARİHİ HANLAR YENİDEN YAŞAM BULUYOR İzmir'de tarihi Kemeraltı Çarşısı'nda eski hanların günümüze kazandırılmasıyla ilgili çalışmalar sürdürülüyor. Abacıoğlu Han'ın yıllar sonra tekrar yaşam bulmasının ardından bu kez Çakaloğlu Han'da da çalışmalar başlatıldı. Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, Çakaloğlu Han'ın mülkiyetinin özel şahıslarda olduğunu ve belediye tarafından kamulaştırma işlemlerine başladıklarını bildirdi. Tunçağ, bu çalışmalar doğrultusunda İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimari Restorasyon Bölümü tarafından Çakaloğlu Hanı'nın rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin hazırlandığını duyurdu. Başkan Tunçağ, Çakaloğlu Han'ın 1981 yılında "İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu" tarafından tescil edildiğini hatırlattı. Tunçağ, "Kemeraltı Çarşısında 895-872 ve 861 sokakların arasında yer alan hanın günümüze kazandırılması için en küçük bir ayrıntıyı dahi değerlendireceğiz. Abacıoğlu Han'ında başlayan çalışmalar, Kemeraltı Çarşısı'na nasıl önemli bir eser kazandırdıysa, Çakaloğlu Han da tamamlandığında geçmişten günümüze ışık tutan bir yapı olarak ortaya çıkarılacaktır. Çakaloğlu Han, Kemeraltı Çarşısında yer alan ortada bir koridor ve bu koridorun iki yanına sıralanmış odaların yer aldığı kuzey-batı-güneydoğu yönünde uzanan dikdörtgen planlı bir yapıdır. Günümüzde artık büyük bölümü depo olarak kullanılmaktadır. Hanın restorasyonun tamamlanması için start verildi. AR-GE Müdürlüğümüz diğer projelerde olduğu gibi Çakaloğlu Han için de titiz bir çalışma yürütüyor" dedi. İzmir Kent Haber, 12.07.2006 |
![]() ![]() |
|||||||||||||
![]() |
TARİHİ KONAK OTEL OLACAK Adana, Kozan'daki tarihi Yaver Konağı'nın restore edildikten sonra otel olarak hizmet vereceği bildirildi. Kozan Belediye Başkanı Kazım Özgan, yaptığı açıklamada, kamulaştırmasını yaptıkları Yaver Konağı'nın Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu'nun onayından sonra restorasyon çalışmalarına başlandığını söyledi. İlçede ilk defa tarihi bir yapının turizme kazandırılacağını belirten Özgan, restorasyonu tamamlandıktan sonra konağın otel olarak hizmet vereceğini kaydetti. 19. yüzyılın sonlarında Mıcırıkyan Kirkor Efendi'nin yaptırdığı konak, yüksek taş avlu duvarları, kemerli giriş kapıları, taş zemin katlarıyla Kozan'da bulunan tarihi yapıların karakteristik özelliklerini barındırıyor. Adana Kent Haber, 12.07.2006 |
|||||||||||||
TUZ HANI'NDAKİ MÜLKİYET SAHİPLERİ MAHKEMEYE BAŞVURDU Adıyaman Valisi Halil Işık, il turizmine kazandırılmak istenilen Tuz Hanı için başlatılan kamulaştırma çalışmalarının, mülkiyet sahiplerinin mahkemeye başvurmaları sonucu askıya alındığını söyledi. Merkez Kapcami mahallesinde bulunan Tuz Hanı'nda bulunan bazı parseller kamu yararına alındı. Fakat bazı mülkiyet sahiplerinin parsellerini vermemesi sonucu Tuz Hanı'nda yapılacak olan restorasyon çalışmaları başka bahara kaldı. Vali Işık, hibe yoluyla tüm parselleri alamayan il daimi encümeninin aldığı kararla parsellerin kamulaştırılmasına karar verdiğini belirterek, parsellerinin kamulaştırılmasını istemeyen mülkiyet sahiplerinin mahkemeye başvurduğunu söyledi. Işık, "Tuz Hanı'nın turizme kazandırılması amacıyla restorasyon çalışması düşünülen 452 ada üzerindeki 12 parsel ve bu parsellerin üstündeki yığma otel kamu yararı görülerek, il daimi encümeni tarafından kamulaştırıldı. 45 mirasçısı bulunan Tuz Hanı'nın 29 hissedarı noter vekaletiyle hisselerini Özel İdare'ye bağışladı. Hissedarlardan 16'sı ile yapılan görüşmelerde anlaşmaya varılamadı. Bununla Tuz Hanı'nın yanında bulunan 10 adet dükkanın sahipleri, çıkartılan kamulaştırma kararına karşı çıktıklarını ve mahkemeye başvurduklarını dile getirdi. Hak sahipleri mahkemeye başvurdukları için Tuz Hanı ile ilgili olan çalışmalar mahkeme sürecinin bitimine kaldı" dedi. Tuz Hanı'nın hergeçen gün çöktüğünü belirten Işık, buranın bir an önce restore edilmesi gerektiğini kaydetti. Adiyamanhaber.com, 12.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
TARİHİ EVLERE SAHİP ÇIKILACAK Uşak şehir merkezinde bulunan ve bakımsızlıktan yıkılma tehlikesi geçiren tarihi yapıların korunmasına ilişkin plan hazırlıkları tamamlandı. Uşak Belediye Başkan Yardımcısı Uğur Özköse, koruma planının onaylanmasının ardından tescil edilen tarihi evlerin, restorasyon ve cephe düzenlemelerinin yeniden yapılacağını belirtti. Koruma planı doğrultusunda Uşak'taki tescilli tarihi binaları daha sağlıklı hale getirme ve güzelleştirme çalışmalarının gerçekleştirileceğini belirten Uğur Özköse, şunları kaydetti: ''İlimizde 100'ün üzerinde tarihi tescilli korunan yapılarımız bulunmakta ve bu evler her geçen gün bakımsızlıktan yıkılma noktasına gelmektedir. Özellikle Özdemir, Köme, Aybey, Işık, Bozkurt, İslice mahalleleri sınırında kalan binalarımıza, tarihi doku bozulmadan koruma amaçlı çalışma yapılacaktır.'' Mimarlar Odası'nın organizasyonuyla Uşak'a gelecek üniversite öğretim üyeleri ve öğrencilerin, sokakları elden geçireceklerini bildiren Özköse, bu arada tarihi bir binayı satın alarak, yapıyı canlandırmak için de çalışmada bulunacaklarını bildirdi. Uğur Özköse, ''Muhtarlarımızın, mahallelerinde bulunan tarihi evlerin son durumlarına bakıp, hava şartlarından etkilenen kısımlarının bulunup bulunmadığını kontrol etmelerini istiyoruz. Bir çivi bile çakılamaz söylentileri ile bu yapılarımız yıkılma noktasına gelmiştir. Binanın tarihi dokusuna zarar vermeden düzeltme yapılacağını biliyoruz'' dedi. Haber Ekpres, 12.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
SÜMELA NİHAYET! Sümela Manastırı'nın yaklaşık 40 yıl önce başlanan, 15 yıldır da aktif olarak sürdürülen zorunlu restorasyonu tamamlandı. Trabzon Maçka'da sarp kayalıklardaki varlığını 13. yüzyıldan bu yana sürdüren ve zamanla büyük bölümü yıkılan Sümela Manastırı'nın restorasyonu sonunda bitti. Hristiyanlar için önemli mekanlardan biri olan manastır, Türkiye'nin de en önemli turizm merkezlerinden. Patika ile ulaşılan manastır 2007'de standart bir yola da kavuşacak. 18. yüzyılda bugünkü şekline ulaşan manastırdaki restorasyon çalışmaları kapsamında çatı kapatıldı. İç bölümler olumsuz hava koşullarına karşı koruma altına alındı. Restorasyon için bu yıl harcanan para 1 milyon 100 bin YTL civarında. 40 yılda ise toplam 2 milyon YTL'lik harcama yapıldı. Vatan, 12.07.2006 |
|||||||||||||
BAŞKENTTE TARİHİ ESER OPERASYONU Ankara'da düzenlenen tarihi eser operasyonunda Roma dönemine ait 1 adet çocuk lahdi ele geçirilirken, olayla ilgili 1 kişi gözaltına alındı. Edinilen bilgiye göre, Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü Mali Büro Amirliği ekiplerinin yaptığı çalışmalarda, Keçiören'de memba suyu satılan bir işyerinde tarihi eser satılmak istendiği belirlendi. Bunun üzerine operasyon düzenleyen ekiplerin işyerinde yaptığı aramada, Roma dönemine ait olduğu sanılan bir çocuk lahdi ele geçirildi. Gözaltına alınan işyeri sahibi Volkan P'nin, lahdi Esenboğa Havaalanı'na giderken yolda bulduğunu iddia ettiği öğrenildi. Ele geçirilen lahit incelenmek üzere Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne teslim edilirken, olayla ilgili soruşturma sürüyor. ankarahaber.com, 12.07.2006 |
||||||||||||||
İSTANBUL İMAJINI KURTARDI, UNESCO'DAN 2 YIL AVANS İstanbul'un, Dünya Kültür Mirası listesinden çıkartılması tehlikesi ortadan kalkarken, eksikliklerin kaldırılması için 2 yıllık süre tanındı. BM'nin Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) Dünya Mirasını Koruma Komitesi, Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta düzenlenen toplantısında, İstanbul'un listede kalmasını kararlaştırdı. Toplantıya katılan Türk heyeti geniş kapsamlı bir dosya sunarken, bir süre önce İstanbul'u ziyaret eden UNESCO'nun uzmanlık heyeti de İstanbul lehinde görüş belirtti. Komite, görülen eksikliklerini 2008 yılına kadar gidermesi için İstanbul'a süre verdi. Hürriyet, 12.07.2006 |
AYASOFYA'NIN TARİHÎ BELGELERİ KİTAPLAŞTI Prof.Dr. Ahmet Akgündüz, Doç. Dr. Said Öztürk ve Yaşar Baş tarafından hazırlanan 'Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii' isimli eser, fetihten günümüze kadar Ayasofya'nın geçirdiği süreci belgelerle ortaya koyuyor. Osmanlı Araştırmalar Vakfı tarafından basılan kitabın Eresin Otel'de yapılan tanıtımında konuşan Prof.Dr. Akgündüz, Batı'da Ayasofya çalışmaları için büyük kaynakların ayrıldığını, yeni hazırlanan Vakıflar Kanun Tasarısı'na dayanarak cemaat vakıflarının Ayasofya Camii'ni talep edemeyeceklerini, Ayasofya'nın Fatih Vakfiyesi ile Osmanlı adına kayıtlara geçtiğini söyledi. Akgündüz, 550 sayfalık kitabı 20 bin belgeyi inceleyerek kaleme aldıklarını belirtti. Zaman, Haber: Mükremin Albayrak, 12.07.2006 |
|||||||||||||
HÜSREVPAŞA CAMİİ'NDE RESTORASYON Mimar Sinan'ın yaptığı tarihi Hüsrevpaşa Camii'nde restorasyon çalışmalarına başlanıldı. Van Kalesi'nin güneyinde bulunan ve Van Beylerbeyi Köse Hüsrev Paşa tarafından 1567 tarihinde Mimar Sinan'a yaptırılan camide restorasyon çalışmalarının yıl sonunda bitirilmesi bekleniliyor. Eski Van şehrinin Ortakapı Mahallesi'nde medrese, türbe ve imaretten oluşan bir külliye içerisinde yer alan camide, bakımsızlıktan dolayı büyük hasar meydana gelmişti. Kare planlı, üzeri kubbeyle örtülü ve kuzeyindeki beş gözlü son cemaat yeri de yıkılan cami, Güzel İnşaat ve Ticaret Kollektif Şirketi isimli müteahhit firmalara 310 bin YTL ihale bedeliyle yaptırılıyor. Restorasyon çalışmasının 31 Kasım 2006 tarihine kadar tamamlanması hedefleniyor. Duvarlarında kesme taş, tromp ve kubbede tuğla malzeme kullanılan caminin, iç mekanındaki duvarlarını belli bir yüksekliğe kadar kaplayan, ancak günümüze kadar yok olan çinilerse yeniden orjinal haline uygun bir şekilde yapılacak. ![]() Van Valisi Mehmet Niyazi Tanılır, çeşitli nedenlerle bugüne kadar restorasyona başlanılamadığını, Van Kalesi'nin canlandırılmasına yönelik hazırlanan 'Tuşba Sanat Kenti Projesi' kapsamında Hüsrevpaşa Camii'nin restorasyonunun da gündeme getirdiklerini belirtti. Geçen yıl projenin Valilik tarafından hazırlanarak Kurul'dan izin alındığını ve Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne projeyi teklif ettiklerini ifade eden Vali Tanılır, bunun üzerine caminin programa aldığını ve bu yıl ihalesi yapılarak restorasyon çalışmalarına başlandığını söyledi. Bu restorasyonla yıkık olan son cemaat bölümünün de yeniden inşa edileceği aktaran Vali Tanılır, eserin Mimar Sinan'a ait olması hasebiyle bölge ve ülke açısından büyük önem taşıdığını bildirdi. Hüsrevpaşa Camii'nin, Mimar Sinan'ın en doğudaki tek eseri olduğunu kaydeden Vali Tanılır, "Şu anda İl Özel İdaresi'nin finansmanıyla başlanılan kazı çalışmaları yakında bitecek. Kazının bitmesiyle buradaki çalışmalara yönelik restorasyon projesi yapılıp kurula sunulacak. Kuruldan izin alındıktan sonra külliyenin diğer bölümleri de yeniden hayata döndürülecek. Burada çarşı, medrese, imalathane ve hamam gibi bölümler var. Amacımız külliyenin yeniden yapılacak bölümlerinin bir kültür ve sanat merkezi olarak ülkemiz ve bölgemiz kültürüne kazandırılmasıdır" şeklinde konuştu. Van Kent Haber, 12.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
TARİHİ ARASA HANI'NDA YANGIN Mardin'de tarihi bir handa çıkan yangında 24 işyeri yanarak kül oldu. Edinilen bilgiye göre, tarihi 300 yıllık Arasa Hanı'nda zücaciye, döviz büroları, attar dükkanları ve temizlik malzemesi satan işyerlerinin bulunduğu handa gece saat 03.00 sıralarında meydana gelen yangında, 24 işyeri tamamen yandı. Elektrik kontağından çıktığı belirtilen yangın iki katlı hanı kullanılamaz hale getirirken, handa zarar tespiti yapan görevlilerin 2 milyon YTL değerinde bir zararın meydana geldiğini ifade etti. Yangın, Mardin Belediyesi itfaiye ekiplerinin müdahalesiyle söndürülürken, 2 itfaiye erinin dumandan zehirlendiği bildirildi. Handa inceleme yapan Bayındırlık yetkilileri ise, kullanılmaz hale gelen hanın çökme tehlikesi nedeniyle büyük bir tehlike oluşturduğunu belirterek, handaki vatandaşları dışarı çıkmaları konusunda uyardı. Mardin Kent Haber, 11.07.2006 |
|||||||||||||
KAPADOKYA'DA SİT ALANINDA YANGIN Hacıbektaş İlçesi'ndeki Karacahöyük Tepesi Mevki'indeki Sulucakarahöyük Arkeolojik SİT alanının hemen altında yangın çıktı. Yangında 500'e yakın çam ağacı zarar gördü. SİT alanının hemen altında bulunan piknik bölgesinde başlayan yangının bölgede piknik yapan kişilerin sönmeden bıraktıkları piknik ateşi veya sigara izmaritinden kaynaklanmış olabileceği ifade edildi. Kapadokya Bölgesi'nin tarihi geçmişine önemli katkılar sağlayan Sulucakarahöyük arkeolojik kazı alanında Ankara Üniversitesi Dil Tarih-Coğrafya Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Kemal Balkan başkanlığındaki bir heyet tarafından, 1967-78 yılları arasında bilimsel kazı çalışmaları yapılmış ve bölgede Eski Tunç Çağı'ndan başlayarak Roma Dönemi'ne ait 3 bini aşkın tarihi eser bulunmuştu. Kazılardan çıkan tarihi eserlerin bir bölümü Hacıbektaş Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Vatan, 11.07.2006 |
||||||||||||||
ARSLANTEPE HÖYÜĞÜ PROJESİ GÖNDERİLDİ Malatya Arslantepe Höyüğü'nde bulunan ve orijinalliğini kaybetmeyen günümüze kadar ulaşan Arslantepe Sarayı'nın açık hava müzesi yapılması için hazırlanan projenin, Sivas Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na gönderildiği bildirildi. Malatya Merkez Orduzu Kasabası'ndaki Arslantepe Höyüğü'nde kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan ve mevcut haliyle dünyada benzeri bulunmayan sarayın açık hava müzesi yapılması için başlatılan çalışmaların sürdüğü kaydedildi. Arslantepe Höyüğü'nde kazı çalışmalarını sürdüren Roma Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Marcella Frangipale tarafından hazırlatılan açık hava müzesi projesine son şeklinin verildiğini aktaran Kültür ve Turizm Müdürü Derviş Özbay, "Projeyi Sivas Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na gönderdik. Oradan çıkacak olan sonucu bekliyoruz. Sonuç çıkar çıkmaz projeyle ilgili diğer çalışmaları takip edeceğiz" dedi. Öte yandan sarayın içerisinde, şu anda dünyanın en eski kanalizasyon sistemi olarak kabul edilen kanalizasyon da ortaya çıkartılmıştı. Malatya Arslantepe Höyüğü şu anda dünyanın en eski kral mezarı ve en eski kılıçları gibi çok sayıda tarihi objeye ev sahipliği yapıyor. Malatya Kent Haber, 11.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
SÜRYANİ TARİHİ GÜN IŞIĞINA ÇIKARILIYOR Midyat Süryani Kültür Derneği, Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği (İstanbul) ve Ulaşılabilir Yaşam Derneği (İstanbul) ile birlikte Avrupa Birliği (AB) hibe programları çerçevesinde Süryanilerin Turabdin diye adlandırdıkları Eski Mardin ve çevresinde “Sözlü Tarih” ve “Envanter” çalışması başlattı. Turabdin'de “Anadolu kültürel bileşenleri içinde Süryani yaşam biçiminin sosyo-ekonomik ve kültürel açılardan incelenmesi ve bu kültürün korunmasına yönelik çalışmaların ve altyapının oluşturulması” adlı bir proje yürütülüyor. Proje tamamlandığında elde edilecek veriler rapor şeklinde yayınlanabilir hale getirilecek. Etnolog Doktor Abdurrahim Özmen tarafından yürütülen sözlü tarih çalışması ile Süryanilerin kendi hayatlarına dair canlı bilgilerinin derlenmesi ve kayıt altına alınması amaçlanıyor. ![]() Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Suavi Aydın ve Uzman Soner Pilge tarafından yürütülen çalışmada bölgedeki kilise ve manastırların tarihlerinin kaydı yapılıyor. Projenin envanter bölümü kapsamında bölgede Hıristiyanlıkla ilgili taşınmaz kültür varlıkların tarama ve dökümünün yapılması planlanıyor. Projeyle ilgili olarak Midyat Süryani Kültür Derneği Yönetim Kurulunun yaptığı açıklamada: “Bilindiği gibi, ne yazık ki günümüzde Süryanilerin büyük çoğunluğu Turabdin dışında yaşamaktadırlar. Bu nedenle herkese ulaşmak bugünkü imkânlarımızla mümkün görünmemektedir. Bu nedenle, dünyanın her tarafındaki Süryanileri; geçmişte yaşadıkları güzellikleri, şimdiki ve gelecek kuşaklarla paylaşmaya ve acı olayları da, bir daha yaşanmaması için son bir kez daha hatırlamaya davet ediyoruz. Proje çerçevesinde öncelikle yaşlı insanlar olmak üzere tüm Süryanilerin; Çocukluk ve gençlik yılları, o zamanlardaki bulundukları yerlerin durumları, yaşadıkları önemli olaylar, ne zaman, neden ve nasıl göç ettikleri ve göç ederken ne hissettikleri, gittikleri yerlerde nelerle karşılaştıkları ve şimdi anavatanları hakkında neler hissettikleri konularındaki anılarını ve birikimlerini ilgili yerlere ulaştırmaları istenmektedir. Projede alan araştırması ve görüşmeler Dr. Abdurrahim Özmen, Jakop Gabriel ve Özlem Irgav tarafından yapılıyor. Mardin Kent Haber, 11.07.2006 |
||||||||||||||
FRİG VADİSİ SERGİSİ AÇILDI Vali Dilek'in büyük uğraşları ile yeniden ayağa kalkan Frig Vadisi'nin tanıtılması amacı ile yoğun bir çalışma sürdürülüyor. Afyonkarahisar Valiliği tarafından hazırlanan “Frig Vadisi Turizm Kuşağı Projesi” kapsamında gerçekleşen çalışmalardan oluşan resim sergisi Oruçoğlu Termal Otel'de açıldı. Serginin açılışında konuşma yapan Vali Muzaffer Dilek ise 5 aylık bir çalışma ile Frig Vadisi ile ilgili sit alanı hazırlığı gerçekleştirdiklerini belirtti. Vali Muzaffer Dilek, “Frig Vadisi Dinar'dan başlayıp, Çorum'a kadar ulaşmakta. Yıllardır bu uygarlığı yeteri kadar tanıtamadık. Biz Frig Vadisi Turizm Kuşağı Projesi'ni kitaplaştırdık, Vadi'nin yollarını asfaltladık. En önemlisi de Frig Vadisi'nin definecilerden korunmasının gerekli olduğudur. Frig Vadisi bir değerdir, korumak en büyük görevimizdir” dedi. Vali Muzaffer Dilek, Oruçoğlu Termal Otel'de açılan serginin diğer illerde de açılacağını belirterek, “Amacımız Frig Vadisi'ni tanıtmak. Buradaki resimleri diğer illerde de sergileyeceğiz. Bunun için de çalışmalarımız devam etmektedir” dedi. 300'e yakın resim içerisinden seçilen resimlerin sergilendiği Frig Vadisi Turizm Kuşağı Projesi kapsamında gerçekleşen çalışmalardan oluşan resimlerden 10-12 tanesi Afyonkarahisar Kültür ve Semtevi'ne asılacak. Resimler burada da sergilenecek. Vali Muzaffer Dilek, Frig Vadisi resimlerinin Ankara'da da sergilenmesi amacı ile Ankara'daki galericilerle de görüşeceklerini ifade etti. Vali Dilek'in konuşmasından sonra ise Valilik tarafından geçtiğimiz hafta içerisinde hazırlattırılan Emirdağ Türküleri CD'sinin yapımına emeği geçenlere birer plaket verildi. Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Halim Sözbilir, “Valimiz Muzaffer Dilek ile güzel bir dayanışma içerisinde çalışıyoruz” dedi. Vali'nin isteği üzerine Şair Ahmet Şahbaz şiir okudu. Afyon Haber, 11.07.2006 |
BLAUNDOS ANTİK KENTİ Ulubey Belediye Başkanı Hüseyin Buğdaylı, dünyanın ikinci büyük kanyonu olan Ulubey Kanyonları ile Blaundos Antik Kenti'nin, turizme kazandırılması gereken önemli iki değer olduğunu söyledi. Ulubey Kanyonları ile Blaundos Antik Kenti'nin tarihte çok büyük önemi olduğunu belirten Belediye Başkanı Hüseyin Buğdaylı, Blaundos ve kanyonların turizme kazandırılması gereken önemli iki değer olduğunu ve bu iki değerin turizme kazandırılması halinde ilçe ekonomisini de ayağa kaldıracağını belirtti. Kanyonların turizme açılabilmesi için içerisinden geçen derenin temizlenmesi gerektiğini de söyleyen Başkan Buğdaylı, "Uşak'taki dericilerin neden olduğu kirlilik en büyük sorunumuz. Dericilerin Organize Sanayi Bölgesi'ne taşınmaya başlamasıyla kanyonların dibinden geçen dere biraz olsun temizlendi. Hedefimiz 2006 sonuna kadar deredeki kirli suyun tamamen temiz akmasını sağlamaktır" dedi. ABD'deki Arizona Kanyonu'ndan sonra dünyanın ikinci büyük kanyonu olan Ulubey Kanyonları ile tarihi Blaundos Kenti'nin Türk turizmine önemli katkı sağlayacağını da düşündüklerini ifade eden Başkan Buğdaylı, "Ulubey'de jeolojik yapının özelliğinden dolayı kanyonlar bulunmaktadır. Kanyonlar 100-500 metre genişliğe, 135-170 metre derinliğe ve 75 kilometre uzunluğuna sahip. Bu kanyonlar dünyanın ikinci büyük kanyonudur. Ayrıca yine Ulubey'in Sülümenli Köyü sınırları içinde Blaundos Antik Kenti'de bulunmaktadır. Kanyonlarla antik kentin tanıtımı ve turizme kazandırılması için sürekli çalışmalar yapılıyor. Bu yılda ilk olarak festival düzenlendi. Ulubey Kanyonları'nın ve Blaundos Antik Kenti'nin ders kitaplarında yer alması için Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı'na müracaatta bulunduk. Avrupa'da bu tür doğal zenginlikler ve tarihi yapılar ders olarak işlenmektedir. Bu nedenle Ulubey Kanyonları ile Blaundos Antik Kenti'nin ders kitaplarında yer almasını istiyoruz" diye konuştu. Haber Ekspres, 11.07.2006 |
|||||||||||||
“EKMEKÇİZADE” İŞ MERKEZİ OLACAK Edirne'de restorasyonu devam eden Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansarayı, tamamlandıktan sonra Balkan Ticaret İş Merkezi ve otel olarak kullanılacak. Restorasyonu Pekerler ve Meta Ltd. Şti. tarafından yapılan Ekmeçizade Ahmet Paşa kervansarayı, 18 aylık bir çalışma sonucu hizmete açılacak. Restorasyon çalışmalarının yoğun bir şekilde sürdüğünü belirten şantiye şefi Burhan Barshan, “ Restorasyonun 2.5 milyon Euro keşif bedeli var. Bunun yüzde yetmiş beşi Avrupa birliğiu fonlarından, yüzde yirmibeşi ise Edirne Valiliği tarafından karşılanıyor. Kervansaray daha önce de bir kaç kez restore görmüş. Uzmanlarımız ve 20 kişilik işçi kadromuzla, Kervansarayı eski haline getireceğiz” dedi. Kervansaray, 1. Ahmet'in emriyle Defterdar Ekmekçizade Ahmet Paşa tarafından 1609 yılında mimar sedefkar Ahmet Ağa'ya yaptırılmış. Bulunduğu semte adını veren Ayşekadın Camisinin karşısında bulunması ve alnı adı taşıyan hanın yerine yapılması dolayısı ile Ayşekadın kervansarayı olarak da biliniyor. Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansarayı 6 bin beşyüz metrekarelik bir alan üzerine kurulmuş. Türkiye Gazetesi, 11.07.2006 |
||||||||||||||
DİYARBAKIR BURÇLARI ONARILIYOR Görkemi ve geçmişiyle dünyada benzeri olmayan Diyarbakır Surları, eski kimliğine kavuşuyor. Yaklaşık 5 bin yıllık surların çevresindeki 82 burç onarılıyor. Çalışmalar sona erdiğinde, burçlar turizme açılacak. Diyarbakır, yaklaşık 5.5 kilometre uzunluğundaki surları ve 82 burcuyla bugün dünyada yaşayan tek kale şehir. Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve daha bir çok uygarlığın izlerini taşıyan surlar, varlığını günümüze kadar sürüdürdü. Bazı bölümleri tahrip olmuş herbiri ayrı işleve sahip burçlar, Kültür Bakanlığı'nca aslına uygun olarak onarılıyor. El emeğiyle yapılan çalışmalarda çimento kullanılmıyor. Onarımla ilgili konuşan Diyarbakır Rölöve ve Anıtlar Müdürü Cüneyt Kubat, "Diyarbakır'daki çalışmaların tamamı, Osmanlı kültürünü ayaklandırmak ve yeniden dünyaya tanıtmak" dedi. Onarılan burçlar, yap işlet devret modeliyle kiraya veriliyor. Burçların belirlenen alanların dışında kullanılmasına da izin verilmiyor. trt.gov.tr, 11.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
KORUMA ALTINA ALINAN YANIYOR! Denizli'de tarihi değer taşıdıkları tescillenen 16 tarihi evden önde gelen 8 tanesi yandı veya yıkıldı. Ortaya çıkan tabloya göre, tarihi evlerin yok oluşu, koruma kararı verildikten sonra daha da hızlanıyor! Kentte 1984 yılında, tarihi evlerle ilgili olarak tescilleme çalışmaları başladı. Bu çalışmalar kapsamında, bazıları 19. yüzyıldan kalma olan 16 ev, Anıtlar Kurulu tarafından “koruma” altına alındı. Aradan 22 yıl geçtikten sonra, bu 16 evden en önemli 8'inin yandığı veya yıkıldığı görülüyor. 4 tarihi ev yangında kül olurken, diğer 4 tanesi de harabeye döndü. Koruma altına alınıp tarihe karışan evlerin toplam sayısı ise daha fazla. Bu durumun başlıca sebebi, Anıtlar Kurulu kararıyla koruma altına alınan evlerin sahipleri veya onların varisleri tarafından rahatça kullanılamaması. Mülk sahipleri ev üzerinde, restorasyon dışında herhangi bir inşaat çalışması yapamıyor. Restorasyon ise bir hayli masrafa yol açıyor. Bu nedenle evin yanması veya yıkılması çok daha “hesaplı” oluyor. İddialara göre, 8 tarihi Denizli evi de, mülk sahiplerinin varislerinin isteğiyle yandı veya harabeye döndü. Başka iddialara göreyse, 4 evin yanmasına, burayı mesken edinen “şarapçılar” sebep oldu. Bu iddia doğruysa, koruma altına alınan tarihi evlerin neden şarapçıların meskeni haline geldiği sorusu ortaya çıkıyor. Denizli Müze Müdürü Hasan Hüseyin Baysal'a göre, bu evlerin korunmasında belediyeye büyük görev düşüyor. “Belediyenin bu binaları restore etmesi gerekiyor. Sosyal ve kültürel amaçlı kullanıma açılmaları, Denizli'nin tarihiyle köprülerin yıkılmaması anlamına gelir” diye konuşan Baysal, çok sayıda tarihi binanın koruma altındayken yok olduğuna dikkat çekiyor. Baysal, bunun başlıca sebebi olarak, “koruma altındaki binaların yıkılmasının daha ekonomik olmasını” işaret ediyor. Avrupa'da bu tür binalarda “asilzade” aileler yaşarken, Türkiye'de ise bu tür evlerin sahipleri orta sınıflardan. Bu nedenle, restorasyon masraflarını üstlenmek istemiyorlar. Baysal'ın altını çizdiği bir konu da, yanmış bile olsa, tescillenmiş evlerin tescilli olmaya devam ettiği. Çünkü, bu binaların temel özelliklerinden yola çıkılarak restore edilmesi mümkün. Üstelik sahipleri, restorasyon masraflarını ödedikleri vergilerden düşebiliyor. Bu arada, belediye bünyesinde kurulan “Koruma, Uygulama ve Denetim Bürosu”, tarihi ev sahiplerine yardımcı olmayı ve taşınmaz kültür varlıklarıyla ilgili işlemleri yürütüp denetlemeyi amaçlıyor. Koruma altındayken tarihe karışanlar: - Kurşunluoğlu Evi: 1984 yılında tescillendi. Kullanılmayan bina, “şarapçıların” mekanı haline geldi ve 2004 yılında çıkan yangında yok oldu. Denizli mimarisini yaşatan 150 yıllık binadan geriye, şimdi yalnızca tescilli arsası kaldı. - Tevfik Külahçıoğlu Evi: 1992 yılında Anıtlar Kurulu tarafından tescillenerek koruma altına alındı. 100 yıllık bina, tescillendikten 1 yıl sonra nedeni bilinmeyen bir yangında kül oldu. - Abdüllüoğlu Evi: Atalar Mahallesi'nde bulunan Abdüllüoğlu Evi, Denizli'nin 80 yıllık mimari özelliğini taşıyan tescilli binalardan biriydi. 2002 yılında Anıtlar Koruma Kurulu tarafından tescillenip koruma altına alınan bina, 2003 yılındaki yangında alevlere teslim oldu. - Mehmet Kara Evi: Ortak mülkiyet olan Mehmet Kara Evi, 2002 yılının hemen başında tescillendi. 2004 yılında da yanarak kül oldu. - Günsoylar Evi: 1984 yılında tescillenen Günsoylar Evi'nin bir bölümü, hemen yanında apartman yapılırken yıkıldı. Daha sonra kalan bölümleri de yerle bir olan tarihi evden geriye yalnızca boş arsa kaldı. - Rafet Tavaslıoğlu Evi: Anıtlar Koruma Kurulu'nun 1984 yılında tescillediği ve tarihi eser statüsüne soktuğu ev, aynı yıl yıkılmaktan kurtulamadı. - Bozdağ Evi: Denizli'nin 70 yıllık geçmişinin izlerini taşıyan Bozdağ Evi, 1975 yılında tescillenerek koruma altına alınmıştı. Denizli'de koruma altına alınmanın ilk örneği olan ev, ne yazık ki yıkılıp harabeye dönüştü. - Lütfi Ege Evi: Anıtlar Kurulu'nun 1984 yılında koruma altına aldığı Lütfi Ege Evi kısa süre sonra yıkıldı. Evrensel Gazetesi, 11.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
TÜRKİYE'NİN TANITIM FİLMİ 'WELCOME HOME'UN ÇEKİMLERİ NEMRUT DAĞI'NDA BAŞLADI Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü tarafından çekimi yaptırılan 'Welcome Home' adlı belgeselin Nemrut Dağı'ndaki ön çalışmaları başladı. Yönetmenliğini David Vital Durand, yönetmen yardımcılığını Cenk Basmaz'ın üstlendiği "Welcome Home" adlı belgeselin çekimleri iki gün sürecek. Çekimler, 2206 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı'nda 40 kişiden oluşan yerli ve yabancı ekip tarafından yapılıyor. Yurtdışında, sonbaharda vizyona girecek belgeselin dünyaca ünlü TV kanallarında yayınlanması planlanıyor. Filmin Nemrut'un tanıtımına büyük katkı sağlaması ve gelecek yıl herhangi bir olumsuzluk olmazsa büyük bir turizm patlamasının yaşanması bekleniyor. “Welcome Home" adlı Türkiye reklam filmi; Efes, Kapadokya, İstanbul, Nemrut Adıyaman, İshakpaşa (Ağrı), Gaziantep, Üç Ağızlar, Kaş, Kalkan, Kaya Mezarlar, Kaputaş, Ölüdeniz, Side güzergah ve mekanlarında çekilecek ve Türkiye'nin kültürel, tarihsel ve turistik değerlerini işleyecek. İstanbul reklam filmi ise; Boğaz Köprüsü, Topkapı Sarayı Kapısı, Ayasofya, Kız Kulesi, Salacak, İstanbul silueti (Üsküdar - Sarayburnu arası), Üsküdar- Tarihi Mekanlar, 3. Ahmet Çeşmesi güzergah ve mekanlarında çekilecek. İstanbul'un tarihi ve kültürel değerlerini, ayrıca, Asya ile Avrupa kıtalarını birleştirme özelliğini işleyecek. İstanbul filminde İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti adayı olmasını destekleyecek ögelere de yer verilecek. adiyamanhaber.com, 10.07.2006 |
|||||||||||||
EDİRNE'DE 5 YILDA 102'Sİ MÜZELİK TARİHİ ESER ELE GEÇİRİLDİ Edirne'de son 5 yılda, jandarma ve emniyetin düzenlediği tarihi eser operasyonlarında ele geçirilen objelerden 102'sinin müzelerde sergilenmeye değer nitelikte olduğu bildirildi. Edirne'nin sınır kenti olması ve Avrupa'ya çıkış noktası konumuyla, geçmişten günümüze çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış olması dolayısıyla, tarihi eser kaçakçılığını önlemeye yönelik çalışmalar hassasiyetle sürdürülüyor. Yetkililer, Edirne'de son 5 yılda jandarma ve emniyet görevlilerinin yaptığı operasyonlarda ele geçirilen eserlerden 102'sinin 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu kapsamında ve müzelerde sergilenmeye değer nitelikte olduğunu söylediler. Aynı yetkililer ele geçirilen 105 tarihi eserin ise 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu kapsamında olduğunu, ancak müze envanterine girecek mahiyette olmadığı için ''etütlük eser'' olarak değerlendirildiğini belirttiler. Tarihi eser operasyonlarının yanı sıra kentteki müzelere güvenlik kamerası yerleştirilmesi için çalışmaların sürdürüldüğünü kaydeden yetkililer, personel açığının kapatılması için de başvuruda bulunduklarını bildirdiler. Edirne'de, sınır kapılarından yurt dışına tarihi eser kaçakçılığı konusunda gerekli tedbirlerin gümrük ve emniyet tarafından alındığı da belirtildi. edirneninsesi.com, 10.07.2006 |
TÜRKİYE, KÜLTÜREL MİRAS LİSTESİ HAZIRLIYOR Kültür ve Turizm Bakanlığı ile UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ortak bir çalışmayla “Türkiye Kültürel Miras Listesi Protokolü”nü hazırladı. Her iki kurum arasında imzalanacak olan protokol anlaşmasından sonra, Türkiye'de koruma altına alınacak tarihî eserlerin listesi oluşturulacak. Türkiye, tüm dünya ülkelerinin eserlerinin yer aldığı Dünya Miras Listesi ve Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi'ne üye ülkelerin Kültürel Miras Listesi gibi oluşumların dışında kendi kültürel miras listesini oluşturuyor. Hazırlanan protokol metnine göre, “Türkiye Kültürel Miras Listesi” adı ile bir prestij listesi oluşturulacak ve bu oluşumu biçimlendirecek bir 'konsey' yapılandırılacak. Konsey, kültürel mirası koruma, yaşatma ve geliştirme stratejisi belirleyip; bu konuda ulusal bilincin geliştirilmesi ve toplumsal aydınlanmanın güçlenmesini hedefleyecek. Protokolde, Kültürel Miras Listesi'ne girecek eserlerin tespit edilmesi ile ilgili kriterler de belirlendi. Buna göre, Kültürel Miras Listesi'ne kaydedilmek üzere aday gösterilecek yapılar ya da kentlerde aranacak kriterlerden bazıları şunlar: “Mimari, tarihsel, estetik ya da sanatsal açıdan önemli değerlere sahip arkeolojik alanlar veya anıtsal yapı ve sivil mimarlık örneği olması; ulusal tarih ve kültür açısından önemli olayların geçtiği ya da bu tür olaylar anısına yapılmış yapılar arasında bulunması; tarihsel, dönemsel ve yöresel özellikler açısından, türünün günümüzde ayakta kalmış son örneklerinden olması; UNESCO Dünya Miras Listesi'nde bulunması.” Listeye kabul edilen varlık, onur belgesi ile ödüllendirilecek. Zaman Haber: Aslıhan Aydın, 10.07.2006 |
|||||||||||||
GUGGENHEİM VAKFI'NIN ABU DABİ'DE KÜLTÜR ATAĞI Guggenheim Vakfı, Bilbao, New York, Venedik, Berlin ve Las Vegas'tan sonra, Guggenheim Modern Sanat Müzeleri zincirinin en sonuncusunu Abu Dabi'de açacak. Guggenheim Abu Dabi'nin mimarı Bilbao Guggenheim'in da yaratıcısı olan 77 yaşındaki Amerikalı mimar Frank Gehry olacak. Gehry, henüz tasarlayacağı binanın Arap motifleri içerip içermeyeceği bilgisini vermedi ancak müzenin körfezde bulunan çöl adasının ruhuna uygun olacağını söyledi. Abu Dabi'nin Saadiyat Adası sahilinde inşa edilecek olan müzenin alanı şu anda su altında. Müzenin inşa edileceği arazi doldurulduktan sonra çalışmalara başlanacak. Saadiyat Adası'nın 27 milyar dolarlık bir yatırımla emirliğin kültür merkezi olması planlanıyor. Radikal, 10.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
'KARUN' RAPORU BİLMECE GİBİ Mart ayında Uşak Arkeoloji Müzesi'nde inceleme yapan ve Kanatlı Deniz Atı Broşu'na 'sahte' raporu veren altı kişilik komisyonda, Müze Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu'nun da yer aldığı ortaya çıktı. Dokuz ay önce başlatılan soruşturma için altı uzmandan oluşan inceleme komisyonu kurulmuş, komisyon 8 Mart'ta broşun sahte olduğuna ilişkin rapor düzenlemişti. Rapora imza atan müdür Akbıyıkoğlu'ysa aynı soruşturmayla 29 Mayıs'ta gözaltına alındı, daha sonra 'evrak üzerinde tahrifatta bulunup tarihi eser kaçakçılığını örtbas etmeye çalışmak' suçundan tutuklandı. Akbıyıkoğlu, 18 yıldır Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü olarak görev yapıyordu. Radikal, 09.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
ZEUGMA'DA DEFİNE ARAMAYA ÇIKTILAR Kaçak kazı yapmak ve tarihi eser kaçakçılığı suçlarından sabıkalı Mustafa Uca, 32 yaşındaki Muhammet İnal, 45 yaşındaki Fevzi Akkaya ve 26 yaşındaki Mustafa Ağca, öğle saatlerinde Zeugma antik kenti kazı bölgesi yakınlarındaki su pompa istasyonu yanında bulunan piknik alanına geldi. Burada piknik yapan 4 arkadaşın uzun süre bölgeden ayrılmaması, devriye görevi yapan jandarma ekiplerinin dikkatini çekti. Jandarma, bölgede kaçak kazı yapabileceklerini düşündüğü bu kişileri takibe aldı. Akşam saatlerinde piknik alanından ayrılarak antik kent yakınındaki bir tarlaya gizlenen 4 arkadaş, gece geç saatlerde kazı bölgesine yakın yerde kaçak kazıya başladı. Zanlılar, kaçak kazı yaparken kendilerini takip eden jandarma ekiplerince suçüstü yakalandı. Zanlılardan Mustafa Uca'nın jandarmadaki ifadesinde, Zeugma'yı 3 gün üst üste rüyasında gördüğünü belirterek "Sürekli rüyama girince burada define olduğuna kanaat getirdim. Daha sonra tarihi merakı olan arkadaşlarıma durumu anlattım. Onlar da benimle birlikte Zeugma'ya gelmeye karar verdi. Piknik yapıp, daha sonra tarlada saklandık. Kazı yaparken suçüstü yakalandık" dedi. 4 zanlı, savcılıktaki sorgulamalarından sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Hürriyet, Haber: Metin İliksoy, 09.07.2006 |
|||||||||||||
KAPADOKYA'DA ULUSLARARASI KÜLTÜR VE EĞİTİM ÇALIŞTAYI Ürgüp'te Kapadokya bölgesini turizmi, tarihi, kültürü, ekonomisi ve eğitimiyle birlikte bir bütün olarak ele alıp sorunlara çözüm arayan uluslararası nitelikte bir çalıştay düzenlendi. 11 Temmuz Salı günü Mustafapaşa Köyü'ndeki Kapadokya Meslek Yüksekokulu'nda başlayan, Birinci Bölgesel Kalkınma ve Eğitimde İşbirliği Uluslararası Çalıştayı, 17 Temmuz'a kadar devam edecek. Ünlü yazar Alev Alatlı'nın öncülüğünde düzenlenen çalıştayın amacı, tarihi adıyla Kapadokya bölgesini sadece turistik bir belde olmakta öte, tarımı, kültürü ve tarihiyle bir bütün halinde ele almak ve kültürlerarası bir platformda bu konularda işbirliği koşullarını tartışmak. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Turizm ve Kültür Bakanı Atilla Koç'un, bölge milletvekillerinin, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Prof.Dr. İlber Ortaylı, Erciyes Üniversitesi Rektör Vekili Prof.Dr. Asuman Gölgeli, Dr. Uygar Özesmi gibi birçok yerli bilim adamının yanı sıra, Rusya, Ukrayna ve Japonya'dan Türk kültürü ve tarihi alanında uzman birçok davetli bilim adamı çalıştaya katılacak. Hürriyet, 09.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
DAMLATAŞ MAĞARASI'NI YILIN İLK 6 AYINDA 143 BİN 749 KİŞİ ZİYARET ETTİ Antalya'nın Alanya İlçesi'nde bulunan Damlataş Mağarası'nı 2006 yılının ilk 6 aylık döneminde 143 bin 749 kişi ziyaret etti. Mağarayı ziyaret edenlerin 27 bin 626'sını yerli ve yabancı turistler oluşturdu. Ziyaretlerden, yaklaşık 300 bin YTL gelir elde edildiği öğrenildi. Damlataş Mağarası, tatil için Alanya'ya gelen turistlerin büyük ilgisini çekiyor. Damlataş'ın astım hastalığına iyi geldiğine inananlar da mağaraya büyük ilgi gösteriyor. Alanya Belediyesi Gelir Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre, 2006 yılının ilk 6 aylık döneminde mağarayı 143 bin 749 kişi ziyaret etti. Bu sayının 114 bin 613'ünü öğrenciler ve gruplar, 27 bin 626 kişisini yerli ve yabancı turistler oluşturdu. Mağarayı ziyaret edenlerin bin 510'unun ise astım hastası olduğu öğrenildi. Mağara giriş ücretleri ise şöyle: Turist ve yerli vatandaşlar 3,5 YTL, Öğrenciler 1,75 YTL, Astım hastaları 30 YKr. Zaman, Haber: Ahmet Yeşil, 09.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
DOLMABAHÇE 150 YAŞINDA TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nca, Dolmabahçe Sarayı'nın 150. yılı nedeniyle Has Bahçe'de kutlama gecesi düzenlendi. TBMM Başkanı Arınç gecede yaptığı konuşmada, 150 yıl önce ıhlamurları ve kestane ağaçlarıyla meşhur bahçeye bir saray yapıldığını, sarayın, çağın son teknoloji gelişimini ve mimari özelliklerini üzerinde taşıdığını ve sahibinin 19. yüzyılın büyük imparatorlarından Osmanlı Sultanı Abdülmecid olduğunu söyledi. Yeni ulaştıkları belgelere göre, sarayın baş mimarının Abdülhalim Bey, Mimar Ağası ve bina emininin Altunizade İsmail Zühdü Paşa olduğunu kaydeden Arınç, inşaat işlerinin başında ise son 400 yıldır tüm Osmanlı gözdesi olan Ermeni Balyan ailesinden Garabet ve Nikoğos Balyan'ın bulunduğunu ifade etti. Sarayın Horasan sıvalı duvarlarının bir imparatorluğun yıkılışına ve genç bir cumhuriyetin doğuşuna şahitlik ettiğini anlatan Arınç, "Bu saray ve bu saraya taşınan tüm geleneklerin, tarihi şahsiyetlerin, kültürün sahibi bugün Meclisimizdir. Tüm milli saraylarımızın Meclisimize ait olduğunu söyleyen ve bu konuda öncülük eden cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'tür. Yüce önder, 10 Kasım'da yine bu sarayda hayata gözlerini yummuştur. Meclisimiz tarihine sahip çıkarak, bu emaneti yaşatmak için elinden geleni yapmaktadır" diye konuştu. Milliyet, Haber: Burcum Devrez - Gürkan Akgüneş, 09.07.2006 |
|||||||||||||
TARİHİ MEZARLIK KORUMA ALTINA ALINDI Bitlis'in Güroymak İlçesi'nde Selçuklular döneminde kalan 750 yıllık tarihi mezarlığı Güroymak Belediyesi koruma altına aldı. Mezarlığın etrafını duvar örerek koruma altına aldıklarını ifade eden Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu, mezarlıkların bütün olumsuzluklara karşı doğal haliyle günümüze kadar ayakta durabildiğini bundan sonra mezarlıkları belediyenin koruyacağını söyledi. Başkan Mutlu, Güroymak İlçesi'nde Selçuklular döneminden kalan iki tarihi mezarlık ve bir kümbetin bulunduğunu ve bu mezarlıkların korunması için ellerinden gelen bütün çabaları gösterdiklerini kaydetti. Zaman, Haber: Mehmet Okay, 09.07.2006 |
||||||||||||||
MÜZEYE GELEN ZARFLARDAN GARİP SEMBOLLER ÇIKTI Ayasofya Müzesi'ne "büyülü" mektuplar geliyor! Yurtdışından kimliği belirsiz kişilerce gönderilen mektuplardan birtakım garip işaretlerin olduğu yazılar çıkıyor. Son gönderilen mektubun içinden kâğıttan ve dantelden yapılmış haç işaretleri ve toplu iğnelerin yanı sıra, Tibet dilinde bir öğreti çıktı. İlk mektubu "büyülü" olduğunu düşünerek denize attıran Müze Müdürü Jale Dedeoğlu, "Bizimkisi korku değil, bir tedbir" dedi. Yurtdışından gelen ve içinden 1 dolar çıkan ilk mektupta Bizans imparatorlarının isimleri yazılıydı. Garip işaretler ve yazıların bulunduğu mektup, bir çeşit "büyü" olduğu düşüncesiyle denize atıldı. Müzeye geçen hafta kim tarafından gönderildiği belli olmayan Liechtenstein'ın Fürstentum şehrinden bir mektup daha geldi. Mektubun üzerinde "Ayasofya'daki yetkili papaz ya da ruhaniye" yazılıydı. Dedeoğlu'nun açtığı mektuptan üzerinde haç işareti olan bir kâğıt çıktı. Haçın dik kısmını oluşturan kâğıdın içine de bir topluiğne iliştirilmişti. Altındaki katlanmış başka bir kâğıdın içinde ise dantelle işlenmiş mor renkte bir haç işareti daha vardı. Bu haç işaretinin ortasına da yine topluiğne iliştirilmişti. Ayrıca bir kâğıtta da şu satırlar yazılmıştı: "Bizim ve bize olan bu hayatı hatırladığın zaman şunu farkedeceksin ki, akıl, güç, vücudumuzda bir arada tutulmalı. Bunu korumalıyız, kızlara ve erkeklere zarar gelmesine izin vermemeliyiz. Onları gündüz ve gece güvenli sağlıklı şekilde tutmalıyız. Sağlık için Tibet dilinde tekrarlayın, 'Um Tare Tutare Ture Dzambeh Moheh Dana Meti Shri Soha'". Tibet dilindeki cümlenin anlamının, "Tanrıça Tara'nın başarı ve sağlık bağışlamasını diliyoruz" olduğu belirtildi. Dedeoğlu mektupları ciddiye almadıklarını ama yine de önlem olarak denize attırdığını doğruladı. "Toplu iğne ve garip işaretlerin büyü kültüründe bulunduğunu öğrendik" diyen Dedeoğlu şöyle devam etti: "Zaten içinde anlamsız cümleler ve işaretler vardı. Şoföre, 'bunu götür denize at' dedim. Geçen hafta iki mektup daha aldık. Biri Ayasofya'ya, diğeri Kariye Müzesi'ne geldi. Onu da incelenmek üzere emniyete gönderdik. Ne yapılmak istendiğini anlamış değilim. Bu mektupların da içinde yine garip işaretler ve yazılar var. Bunun da büyü olduğunu sanıyorum. Korku değil ama tedbir bizimkisi." Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 12.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
![]() |
||||||||||||||
|
|
||||||||||||||
TARİHİ ESERLERE ELEKTRONİK KORUMA Ödemiş'e bağlı Birgi beldesindeki tarihi Aydınoğlu Mehmet Bey Camii ile Çakırağa Konağı, elektronik alarm sistemiyle korunuyor. Birgi Belediye Başkanı Cumhur Şener 1993'te Aydınoğlu Mehmet Bey Camiinden çalınan ve yaklaşık 1 yıl sonra Londra'da bulunan tarihi minber ve kapıların Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Türkiye'ye getirilerek yerine takıldığını söyledi. Caminin bu yıl restore edilmesi, korunması konusunda İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve diğer ilgili kuruluşların gereken duyarlılığı gösterdiğini belirten Şener, Aydınoğlu Mehmet Bey Camii, Dervişağa Camii ve tarihi Çakırağa Konağı ile çevresinde kamulaştırılan 11 evin, yangın ve hırsızlığa karşı elektronik alarm sistemiyle korunduğunu ifade etti. Şener, elektronik alarm sisteminin, polis, jandarma, belediye, Ödemiş Müzesi ve Birgi'deki ilgili kişilerin ev ve işyerlerine bağlandığını bildirdi. Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı Batı Anadolu Koordinatörü Emin Başaranbilek de Birgi'nin bir tarih hazinesi olduğunu, Aydınoğlu Mehmet Bey Camiinin yaklaşık 700 yıl önce Aydınoğlu Mehmet Bey'in emriyle Süleyman Abdul Vahidoğlu'na yaptırıldığını anlattı. Başaranbilek, ''Aydınoğlu Mehmet Bey Camii başlı başına bir müzedir. Bu tarihi yerler alarm sistemiyle korunmaktadır. Dervişağa Camii ve Çakırağa Konağı da yaklaşık 400 yıllık bir geçmişe sahiptir'' diye konuştu. Haber Ekspres, 08.07.2006 |
||||||||||||||
ÇÖPLÜK KALESi Türkiye'nin önemli kalelerinden birisi olan Gaziantep Kalesi'nin etrafı pislikten ve çöplerden geçilmiyor. Belediyelerin duyarsız kaldığı, vilayetin ve turizm müdürlüğünün ilgisizligi yüzünden etrafı pislikten geçilmez hale gelen Kale için vatandaşlar "Çöplük Kalesi" yakıştırması yapıyor. Yaz mevsimiyle birlikte turist sayısında artışın yaşandığı Gaziantep'te Kale'nin etrafındaki pislikler ve çöpler tepki topluyor.. Özellikle kale çevresinde işyerleri bulunan esnaflar, 40 yıldan bu yana böyle pislik görmediklerini ve bu duruma belediyelerin biran önce el atmasını istedi. Kale altı esnaflarından Salman Bayazıt, Gaziantep kalesinin tarihte çok önemli bir yere sahip olduğunu ancak kendi kaderine terkedildiğini söyledi. "Yıllardan beri restore bitmedi" diyen Bayazıt, "Aklım hayalim almıyor. Dünyanın parası harcanıyor kale için. Ama bir adım dahi ileri gidilmiyor. Artık bu kalenin turizme kazandırılması gerekir" şeklinde konuştu. gaziantep27.com, 08.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
TRALLEİS KAZILARI 2 YIL SONRA YENİDEN BAŞLADI Adnan Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı ve Tralleis Kazı Başkanı Prof.Dr. Abdullah Yaylalı, iki yıldır yapılamayan Tralleis kazılarının 1 Temmuz'da yeniden başladığını belirterek, ''Çalışmalara, son kazı döneminde ortaya çıkarılan yerlerin temizliğini ve bakımını yaparak başladık'' dedi. Yaylalı, yaptığı açıklamada, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın kazıyla ilgili olarak ilk etapta 25 bin YTL ödenek gönderdiğini, bu ödeneğin çok az olduğunu ve daha sonra gelecek ödeneklerde bu miktarın daha da fazla olması için çalışma yaptıklarını bildirdi. Yeterli ödenek alınması halinde ekim-kasım dönemine kadar çalışma yapma şanslarının olacağını belirten Yaylalı, bu yılki kazı çalışmalarına 10 akademik personel, 5 arkeolog ve 25 öğrenciyle başladıklarını ve yapacakları çalışmaların gelecek yıla hazırlık olacağını belirtti. Yaylalı, şunları söyledi: ''Çalışmalara, geçen kazı döneminde ortaya çıkarılan yerlerin temizliğini ve bakımını yaparak başladık. Bu arada Gymnasion'daki restorasyon çalışmalarının ön hazırlıklarını ve proje çalışmalarını yapıyoruz. Aydın'ın tarihi simgelerinden olan Üç Gözler'de de gelecek yıldan itibaren güçlendirme yapacağız. Düşen ve bulunan taşları yerlerine yerleştireceğiz. Üç Gözler sağlamlaştırıldıktan sonra, bir taraftan Üç Gözler'in açılmasına devam edilirken, bir taraftan da bilimsel ağırlıklı olarak yerleşim katmanları nereye kadar gidiyor onları araştıracağız. Üç Gözler'in bir an önce ortaya çıkarılması için gayret göstereceğiz.'' ![]() Üç Gözler'in Anadolu'da bu boyutta az sayıda sağlam kalabilmiş yapılardan biri olduğunun önemine değinen Prof.Dr. Yaylalı ''Bu eserin bir an önce açığa çıkarılıp, koruma altına alınması gerekmektedir. Sadece kazı yapmayacağız, koruma önlemleri de alacağız''dedi. Tralleis'in ilk aşamada kitle turizmine açılmasının mümkün olmadığını da belirten Yaylalı, ''Buraya gelecek yerli ve yabancı turistlere Üç Gözler dışında gösterilecek yer yok. Tralleis, kazı çalışmaları bittikten ve koruma önlemleri alındıktan sonra ziyarete açılacak'' diye konuştu. Efsaneye göre Argoslular ve barbar Trakyalı Tralleislilerce kurulan, ancak daha önceleri Karialılarca kullanılmış bir kent olma ihtimali bulunan Tralleis, İÖ 334'te İskender tarafından alınmasından sonra sık sık el değiştirmiş. Tralleis, Bergama Krallık Çağı'nda yontuculukta zirveye ulaşmış, Bergama Zeus Sunağı'nda çalıştıkları bilinen Apollonios ve Tauriskos isimli iki büyük yontu ustasını yetiştirmiş. Kent üzerinde bugün ayakta kalan tek yapı, Aydınlılarca Üç Gözler olarak adlandırılan İ.S. II. yüzyılda yapılmış Gymnasiona ait kalıntıdır. Nekropol kentin güneyinde modern Aydın'ın üzerinde yer alıyor. Tralleis kazıları 1996 yılında başlamış ve son iki yıldır ortaya çıkan çeşitli sorunlar nedeniyle kazı çalışmaları yapılamamıştı. Aydın Denge Gazetesi, 08.07.2006 |
||||||||||||||
MÜZELERE 400 ARKEOLOG VE SANAT TARİHÇİSİ ALINIYOR Burdur Müzesi'nin ek binasının açılışını gerçekleştiren Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin ile yapılan görüşme sonucunda, 400 arkeolog ve sanat tarihçisinin önümüzdeki aylarda müzelere atanmasına karar verildiğini söyledi. Bugün 21 üniversitede dil tarih coğrafya fakültesi bulunduğunu ve bu fakültelerde arkeolog ve sanat tarihçilerinin yetiştiğini ifade eden Koç, “Son zamanlarda devletimizin ve hükümetimizin imkanlarıyla bir şeyler yapabiliyorsak, bu okullardan yetişen kendi sanat tarihçilerimiz ve arkeologlarımız sayesindedir. Onlar sayesinde geçen yıl 100'e yakın ören yerinde kazı faaliyetleri yapılmıştır.” dedi. Bakan Koç, gelecek ay müzelere 159 bekçi ataması yapılacağını da ekledi. Koç, son bir yılda uzman yardımcısı, bekçi, güvenlik, koruma görevlisi, müze araştırmacısı, arkeolog olmak üzere 281 personel alındığını söyledi. Zaman, 08.07.2006 |
||||||||||||||
![]() Skhul Mağarası'nda bulunan iki deniz kabuğu boncuğun değişik çizimleri ![]() Modern Nassarius gibbosulus deniz kabuklusu |
MODERN İNSANLAR TARAFINDAN YAPILMIŞ BİLİNEN EN ESKİ MÜCEVHERLER Uluslararası bir araştırma ekibinin açıkamasına göre, deniz kabuğundan yapılmış üç adet boncuk 90.000 ila 100.000 yaşında. Boncukların ikisi İsrail'de Carmel Dağı'nda Skhul Mağarası'nda, diğeri ise Cezayir'de Oued Djebbana'da bulundu. Buluntuların, bundan önce bilinen en eski mücevherlerden 25.000 yıl daha eski oldukları Science Dergisi'ne açıklandı. Bezelye büyüklüğündeki bu deniz kabuklarında bulunan delikler bir kolye veya bilezik olarak kullanıldıklarının ispatı. Birbirlerinden çok farklı iki bölgede bulunmalarına karşın, her üç deniz kabuğu da Nassarius olarak bilinen bir türe ait. Uzmanlar deliklerin keskin bir çakmaktaşı ile açıldığına inanıyorlar ve bu buluntular, uzmanların fikrine göre, modern davranış şeklimizin en eski buluntularından birisi. Makalenin yazarlarından birisi olan Londra Doğal Tarih Müzesi'nden Profesör Chris Stringer şunları söylüyor: “Kolyeler ve bu tür diğer takılar ile ilgili ilginç olan yön sembolik olmaları. Bu cins aksesuarlar kullandığımızda bir mesaj veririz. Bu mesaj, güçlü veya zengin veya seksi olduğumuzdur. Ya da belirli bir gruba ait olduğumuzu belirtmeye çalışırız. Bu tür nesneler sadece dekoratif değillerdir, biz onların aynı zamanda sosyal bir anlamları olduğunu da düşünüyoruz.” Skhul Mağarası'nda bulunan deniz kabuklarından birisine yapışmış olan kalıntılarda yapılan kimyasal inceleme 100.000 yıl öncesine ait olduğunu belirledi. Oued Djebbana'da, açık alanda yapılan kazıda bulunan deniz kabuğunun ise 90.000 yıllık olabileceği belirtildi. Profesör Stringer BBC Radyosu'nda yayınlanan raportajında, Skhul Mağarası'nın denizden uzaklığını vurgulayarak, bu boncukların buraya insanlar tarafından getirildiğinin kesin olduğunu belritti. Aynı şekilde, Oued Djebbana'nın denizden uzaklığı da 200 km civarında. Her ne kadar modern görüşümüze yaklaşık 195.000 yıl önce sahip olsak da, araştırmacılar bugüne dek, insanın modern davranış şekillerini 50.000 yıl kadar önce geliştirdiklerini düşünmekte idiler. Bu, bazı araştırmacıların anatomik gelişim ile davranış gelişiminin paralel gitmediğini önermelerine de yol açmıştı. Aksine, insan beynindeki belirsiz bir mutasyon sonucu yaratıcılığın tetiklendiği ve ancak 50.000 yıl kadar önce kişisel süsleme, sanat eserleri, alet ve silah yapımının başladığı düşünülmekte idi. Güney Afrika'da, Blombos Mağarası'nda 75.000 yıllık Nassarius kabuk-boncuklarının bulunması bu fikri sarstı. Bulunan bu kabuklarda kırmızı pigment boya izleri dahi mevcuttu. Stinger, şimdi, Skhul Mağarası'nda ve Oued Djebbana'da yeni bulunan deniz kabukları ile bu “kültürel patlama” teorisinin iyice sarsıldığını düşünüyor. George Washington Üniversitesi Afrika Arkeolojisi uzmanı Profesör Alison Brooks BBC'ye yaptığı açıklamada çalışmanın “çok iyi araştırılarak hazırlandığını” belirtti ve şunları söyledi: “Çok şaşırmadım, çünkü Avrupa'da Üst Paleolitik Dönemde rastladığımız boncuk çeşitleri, bu geleneğin bir geçmişi olması gerektiğini düşündürüyordu. Bu buluntular da, o gelenek ile çok mantıklı bir bağ oluşturmaktalar. Bence insanın evriminde büyük devrimler yok, bu kademe kademe artan bir gelişim.” Skhul Mağarası'nda bulunan deniz kabuğu boncuklar Londra Doğal Tarih Müzesi'nde, Oued Djebbana'da bulunan ise Paris İnsanlık Müzesi'nde muhafaza edilmekte. BBC News, Haber: Paul Rincon, Der.: Ali Yamaç |
|||||||||||||
150 YILDIR PARLAYAN TARİH Ülkemizin eşsiz kültürel varlıklarından olan Dolmabahçe Sarayı'nın 150. yıldönümü Has Bahçe'de düzenlenen muhteşem bir törenle kutlandı. Yemekli geceye, ev sahipliği yapan TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ciner Grubu Başkanı Turgay Ciner, İstanbul Valisi Muammer Güler, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın yanısıra iş, sanat ve siyaset dünyasından çok sayıda davetli katıldı. Bülent Arınç gecede yaptığı konuşmada, Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılan Dolmabahçe Sarayı'nın modernleşme sürecinin en ihtişamlı örneği olduğunu belirterek "Saray, başlatılan bir reformun simgesi olmuştur. Sadece siyasette değil, müzik, sanat, mimari, bilim ve modanın da ilham kaynağıdır. Kısacası yeni bir arayışın ve başlangıcın merkezidir. 150 yıl boyunca üç ayrı yönetim sisteminin, padişahlık, monarşik parlamenter sistem ve son olarak cumhuriyete tanıklık etmiştir. 6 padişah, 1 halife ve 2 cumhurbaşkanına evsahipliği yapmıştır" diye konuştu. Müzik yönetmenliğini Ali Kocatepe ve İzzet Öz'ün yaptığı gece kapsamında, Ahmet Özhan, Erol Büyükburç, İlham Gencer, Zülfü Livaneli, Berkant, Belkıs Özener, Ayten Alpman, Ömür Göksel, Emel Sayın, Işın Karaca ve Zara sahne aldı. Gecede, Ali Kocatepe'nin bestelediği "Ezan, Çan, Hazzan" isimli beste, TRT Gençlik Korosu tarafından ilk kez seslendirildi. Sabah, Haber: Erhan Doğan, 08.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
İTALYANLARIN ATALARI TÜRKLER MİYDİ? Türklere barbar diyen İtalyanlar şokta! Çünkü İtalyanların DNA'larının Türklerle yüzde 97 aynı özelliklere sahip olduğu kanıtlandı. Şimdi de İtalyanların ataları Etrüsklerin alfabelerinin Türkçe olduğu iddia ediliyor. Türklerle İtalyanların gerek fiziksel, gerekse karakter özellikleriyle birbirlerine çok benzedikleri hep konuşulur. Hatta Akdenizli bu iki ülkenin insanları hiç tanışmasalar da 40 yıllık dost gibidir. İlginçtir ki, İtalyan bilim çevreleri de son yıllarda atalarının Türk olup olmadığı yolundaki tartışmalarla çalkalanıyor. Tartışmaların ortasında ise Ön Türkler sınıfında yer alan Etrüskler yer alıyor. İtalya'nın en eski kültürünü oluşturan Etrüskler'in, MÖ 1000 yıllarında Avusturya Alpleri'nden Siena, Napoli ve Roma'ya kadar indikleri biliniyor. Parlak bir uygarlık oluşturduktan sonra ise MÖ 3. yüzyılda tarih sahnesinden siliniyorlar. Floransa'dan Napoli'ye kadar olan bölgeye de Etrürya deniliyor. Bu bölgede yaşayanlar kendilerinin Etrüsk olduklarını söylerken, Etrüskler, tarihin en gizemli kavimlerinden biri olarak sayıldığından, kökenleri konusundaki tartışmaların sonu gelmek bilmiyordu. Etrüskler'e ait ilk yazılı belgeler 1780'de bulundu. Ancak Etrüskler'in hangi ırkı temsil ettiği eldeki tüm arkeolojik yazıtlara rağmen bir sırdı. Çünkü Latin harflerinin tıpa tıp benzeri olan harflerle yazılan Etrüsk yazılarını, hiçbir Batılı araştırmacı çözümleyememişti. Bu konuda araştırmalar yapan Toscana Üniversitesi, antik Etrüsk mezarlarındaki iskeletlerden DNA örnekleri alarak inceledi. Dünyadaki çeşitli ırklarla karşılaştırdı. Etrüskler'in DNA'sı Türklerinki ile yüzde 97 uyumlu çıktı. Yüzyıllardır Türkler için 'Barbar' diyen, hatta "Eyvah Türkler geliyor," sloganını ilk kez telafuz eden İtalyanlar, bu araştırmanın sonucu karşısında büyük bir şok yaşadılar. İtalyan bilim çevrelerinde bu konu büyük tartışmalara yol açarken, sanat tarihçisi ve etnolog Haluk Tarcan da dil bilimi ve arkeolojik kanıtları ortaya koyarak İtalyanların atalarının Türkler olduğunu iddia etti. Ön Türkler olarak bilinen Etrüskler'in, yaptığı araştırmalar sonucunda 'İtalyanların atası' olduğunu ispatladığını iddia eden Tarcan, bu konuda bir de kitap yayımladı. Kökenindeki Ön Türk Kültürünü Bilmeyen Avrupa Birliği adlı kitapta, İtalya'daki arkeolojik kazılarda ortaya çıkan yazıların Türkçe olduğu ileri sürülüyor. Yani Türkçe konuşup yazan Etrüskler'in DNA yapısından sonra, diliyle ve yazılarıyla da Türk oldukları iddia ediliyor. Fransa'daki Centre National de la Recherche Scientifique (Bilimsel Ulusal Araştırma Merkezi) ile Sorbonne Üniversitesi'nde araştırmalar yapan Tarcan, 1962'den, yani neredeyse çeyrek asırdan beri Ön Türkler'le ilgili araştırmalar yapıyor. Tarcan, Etrüskler'le ilgili olarak Kazak araştırmacı Kazım Mirşan'ın eserlerinden de faydalandı. Mirşan'ın 42 eserini okuyan ve yazılanlarla arkeolojik kazılarda ortaya çıkanları karşılaştıran Tarcan, "Eğer Orta Asya'da konuşulan Türkçe'yi bilmezseniz Etrüsk dilini çözemezsiniz. Orada tam 39 farklı lehçe var. Avrupalı araştırmacılar bu nedenle yıllarca Etrüsk yazılarını okuyamadılar. Çünkü Latin harfleri gibi okumaya kalktılar. Biz bulunan yazılı eserleri çözümledik. Türkçe karşılıklarını bulduk," diyor. İki toplum arasındaki kültürel benzerlikler : * Türkler yaptıkları forumla bir bey seçip ölülerini yakarlar. Ruh tanrıya atılır, gönderilir. Ruh tanrıya gidecek ölümsüzlüğe kavuşacaktır. Sonra yeryüzüne yeniden gelecektir. Ölümsüzlük Türkler'de mevcuttur. * Ölüler ilk kez İtalya'da Etrüskler döneminde yakılmaya başlandı. Bu da Türklerin ateş kültünde önemli yer tutar. * Villa Nova'da bulunan bir seramikte 'at-ata', 'Qağan' (Kağan) sözcüklerine rastlanıldı. * Etrüskler, Roma uygarlığının temelini attılar. Bugün bile kullanılan şehir kanalizasyon sistemini kurdular. * Etrüskler'in de destanlarında dişi bozkurt R. Asena var. Türklerin Orta Asya'dan çıkış efsanesinde de 'kurt' vardır. * Roma Vulci mezarlığında bulunan yazıtlara göre Roma hukuku Etrüskler'e dayanıyor. * Roma'daki 'forum' da Ön-Türkler'deki gibidir. Türkler kendilerinin Tanrı'dan geldiklerini kabul ederler. Aralarından bir 'buğ' seçerek bu forumları düzenlerler. Romalılar da bunu devam ettirdiler. ![]() Kitabı şu an İngilizce'ye çevirilen Haluk Tarcan, kitabın Fransızca'ya da çevrilmesi için bilim çevrelerinden istek geldiğini belirtiyor. Tarcan, Etrüskleri şöyle anlatıyor: "Etrüskler üstün bir kültüre sahipti. Artık kendisine Etrüsk diyenler Türk köklerine sahip olduklarından emin olabilir. 1780'de Etrüskler ilk kez keşfedildiğinde Avrupa bilim çevreleri 'Kültürümüzün kökenini bulduk,' diye bayram etti. Ancak bu dili okuyamadılar. Türkçe'yi ise akıllarına getirmediler. Çünkü onlara göre 'barbar' olan bir ırkın devamı olmaları imkânsızdı." Etrüsklerin dilinde yer alan Oququ-Pult okuma işaretleri bir 'dizi'yi, yani alfabeyi gösteriyor. Etrüskler'de MÖ 700 yılına ait fildişinden yapılmış bir yazı tahtasının üst kenarında Marsiliana denilen Oququ-Pult var. Bu bir damga yazısı. Sağdan sola yazılıp, okunuyor. Avrupalılar bu şekilleri Latin alfabesiyle A-B-C gibi okumuşlardır. Halbuki Ön Türkçe'de harf yoktur 'damga' vardır. Her damga ayrı bir kavramı ifade eder. Avrupalılar bu yazıyı okuyamadığı için 'ölü bir kültüre ait' olduğunu söylediler ve konuyu kapattılar. Tarcan, Marsiliana yazı tahtasını örnek göstererek "Latin alfabesi aslında Türkçe'dir, yani Etrüsk alfabesidir," diyor. ![]() Roma Vulci mezarlığında bulunan bir lahitte Roma hukukuna temel olan bilgiler yer alıyor. Bir başka duvar resminde de Roma'daki demokrasinin varlığı anlatılıyor. Haluk Tarcan, Türkler'deki meclis ve karar verme organlarının bu levhalarda da bulunduğunu dile getiriyor. Mecliste reisin yanında karısının olmasını da önemli bir işaret sayıyor. Sabah Cumartesi, Haber: Yavuz Rençberler, 08.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
KARUN HAZİNESİ'NE UHU! Karun Hazinesi'nin en değerli parçası olan Kanatlı Denizatı Broşu'nun çalınması üzerine, Uşak Arkeoloji Müzesi'yle ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından görevlendirilen inceleme komisyonunun hazırladığı rapor, dava dosyasına eklendi. Rapor müzedeki skandalların Kanatlı Denizatı'yla sınırlı olmadığını gösterdi. Rapora göre ABD'den Türkiye'ye 363 eser getirildi. Bunlardan 'çok küçük bir tanesi' Ankara'dan nakil sırasında kayboldu. Hazinenin en önemli parçaları olan gümüş eserlerin bazılarından doğal mikro ölçekli çatlak, çizik ve zamanın verdiği diğer izler, yüksek hız fırçası kullanıldığı için silindi ve bu yüzden eserlerin orijinalliğinin saptanması zorlaştı. İnsan kulplu gümüş sürahinin bazı bölümlerinin kabaca uhuyla tutturulmuş olduğu saptandı. Raporda "Karun Hazinesi kapsamındaki bazı duvar resimlerinin de sahte olduğu iddiası var. Lidya dönemine ait karşılaştırma yapılacak az örnek olduğundan, kesin bir kanaate varılamadı" denilerek bu konunun ayrıca incelenmesi istendi. Müze deposunun sağlıksız, nemli olduğu, eserlerin yüzde 99'unun fotoğrafının çekilmediği, bunun sayımın sağlıklı yapılamamasına neden olduğu ve suiistimale imkân sağlandığı da belirtildi. Kanatlı Denizatı Broşu'nun sahteliğinin de kesinlik kazandığı belirtildi. Öte yandan Uşak, Arkeoloji Müzesi skandalıyla zedelenen imajını Kültür Sitesi'yle kurtaracak. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı'nca onaylanan projeye göre tarihi Uşak Garı içinde müzeler kompleksi oluşturulacak. AKP Uşak Milletvekili Dr. Alim Tunç da konuya pozitif bir noktadan yaklaştı. Tunç, "Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Bu olay sayesinde Karun Hazinesi'nin Uşak'ta olduğunu hem Türkiye hem dünya öğrendi. Milli Piyango İdaresi'yle yaptığımız görüşmelerin sonrasında 9 Ağustos biletlerinde Uşak'taki tarihi eserlerin resimleri yer alacak" dedi. Radikal, 08.07.2006 |
|||||||||||||
FİLYOS'TA ANTİK KAZI ÇALIŞMASI BAŞLIYOR Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan Antik Filyos Kalesi için 50 bin YTL'lik ödenek ayrıldı. Buna göre bakanlığın gönderdiği ödenekle kazı çalışmalarına ay sonunda başlanacak. Konuyla ilgili olarak basın toplantısı düzenleyen Zonguldak Valisi Yavuz Erkmen, beraberinde Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan ve Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Sümer Atasoy ile yaptığı açıklamada, Filyos kalesinde kazı çalışmalarının ay sonunda başlayacağını müjdeledi. Bakanlığın ilk etapta gönderdiği 50 bin YTL'ye ilave olarak İl Özel İdaresi'nden 25 bin YTL'nin daha aktarılacağını belirten Vali Yavuz Erkmen, kazının bölge için çok önemli olduğunu söyledi. Erkmen, açıklamasında şunları kaydetti: “Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ülke genelinde kabul ettiği 3-4 proje arasında Filyos kalesinin kazı çalışmasını programa alması bizi sevindirdi. Antik Filyos kentinde ilk kez bir kazı çalışması yapılacak. Kazı çalışmaları öncesinde teknik çalışmalar başladı. Bunun sonucunda ay sonunda da kazılara başlanacak.” MÖ 400'lü yıllardan kalma olduğu iddia edilen antik Filyos kentinde 15 kişilik ekibiyle kazı çalışmalarına başlayacak olan Doç. Dr. Sümer Atasoy, Türkiye'de Karadeniz sahilinde ilk defa antik kente ait bilimsel kazı yapılacağına dikkati çekti. Zaman, Haber: Abdullah Karabacak, 08.07.2006 |
||||||||||||||
PAYLAŞILAMAYAN KÖŞK 12 FRANSIZINMIŞ Kandilli'de, Osmanlı Bankası'nın kurucularından İngiliz David Glavany'nin yaptırdığı 113 yıllık tarihi köşkü de içine alan 5 dönümlük arsa, 36 yıldır paylaşılamıyor. 1990 yılından bu yana arsadaki tarihi köşkü bir okula dönüştürmeyi planlayan çevre sakinleri, Kandilli'deki yalı sahiplerinden sonda bu kez de yabancı mirasçı engeliyle karşılaştı. Bugüne kadar birçok kez el değiştiren Kandilli Köşkü, 1970'te Hazine'ye, 1989'da ise Kandilli İlkokulu ve Ortaokulu'na tahsis edilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilmiş, İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu da köşkün korunmasını şart koşarak karara onay vermişti. Ancak bütün çabalara rağmen, 16 yıl boyunca arsaya okul inşa edilemedi. Çünkü başta Halil Bezmen olmak üzere bölgedeki bazı yalıların sahipleri, "okul ve öğrencilerden kaynaklanacak olası gürültüyü" bahane ederek inşaatı geciktirdi. Hazine ise, gayrimenkulünün daha fazla harap olmasını engellemek için köşkü 2003'te restorasyonunu da üstlenen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyeti'ne kiraladı. Bayındırlık İl Müdürlüğü de, köşkün dışında kalan arsa üzerine okul yapılması için 2006'da ihale kararı aldı. Fransa'da yaşayan ve Glavany'nin mirasçısı olduğunu öne süren 12 Fransız, Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak restorasyonun durdurulması ve gayrimenkule tedbir konulmasını istedi. Yapılan tadilatın telafi edilemeyeceğine hükmeden mahkeme, Fransızların talebini kabul etti. Müteahhit Cevat Yaltıraklı'nın önderliğindeki semt halkının açtığı davada da, Hazine'nin itirazı üzerine inşaatın durdurulmasına ilişkin karar kaldırıldı, tedbir kararının devamına hükmedildi. Milliyet, Haber: Lube Ayar, 08.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
KARAMAN'IN KOYUNU, SONRA ÇIKAR OYUNU: AYASOFYA TEZGAHLARI... |
||||||||||||||
Geçen hafta, Ayasofya'nın ibadete açılması konusu temcit pilavı gibi gene gündeme geldi. Derlediğimiz haberleri yorumsuz olarak sunuyoruz. |
||||||||||||||
AYASOFYA MÜZESİ YAVAŞ YAVAŞ İBADETE AÇILIYOR Ayasofya Müzesi'nde çalışanların namaz kılması amacıyla mescit olarak kullanılan bölüm uzun süredir gayri resmi olarak halkın ibadetine de açık. Ayrıca Ayasofya'nın, Topkapı Sarayı tarafındaki minaresinde bulunan beş hoparlörden ezan okunuyor. Müzeler Şube Müdürü Aydın ise "Orada ezan okunması söz konusu değil" dedi. ![]() Çok yakın mesafede Sultanahmet Camisi olmasına rağmen, namaz kılmak için Ayasofya'ya akın edenler akıllara, "Ayasofya yavaş yavaş ibadete mi açılıyor" sorusunu getiriyor. Müze çalışanlarının namaz kılabilmesi için mescit olarak hizmete açılan bölüm, 300 kişilik bir kapasiteye sahip... Yıllardır, ibadete açılıp açılmaması yoğun şekilde tartışılan Ayasofya Müzesi'nin, Topkapı Sarayı'na bakan kısmında oluşturulan mescit, Sultan Abdülmecid'in ibadet etmek için kullandığı geçiş yolu üzerinde bulunuyor. Resmen halka açılmasa da, çalışanların yanı sıra vatandaşın da mescitte namaz kılması, Danıştay'ın bir yıl önce, "Ayasofya'nın müze olarak kalması" yönünde ortaya koyduğu iradenin by-pass edildiği şeklinde yorumlara da neden oldu. İstanbul'da, 2004 yılında kurulan bir dernek, Ayasofya'nın, ülke çıkarlarının gerektirmesi halinde müze vasfı korunarak ibadete açılmasına yönelik bir düzenleme yapılması istemiyle Başbakanlığa başvurmuş, Başbakanlık bu isteme yanıt vermeyince, dernek de Danıştay'da dava açmıştı. ![]() Danıştay 10'uncu Dairesi de, geçen yıl aldığı kararla, Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesine ilişkin 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini durdurma istemini 27 Haziran 2005'te reddetmişti. Mescide, namaz vakitleri dışında ise kilit vuruluyor. Namaz kılmaya gidenlere zaman zaman Arap turistler de katılıyor. Kapıda asılı olduğu dikkati çeken, "Ayasofya Müzesi'nin ibadete açılan bölümü" tabelası için namaza gelenlerin yorumu ise bir hayli ilginç: "İnşallah bu tabelayı yakın zamanda ön tarafa asarız." Belediye'nin internet sitesinde, "1934'te yapılan bakım-onarım çalışmalarının ardından hiçbir resmi karar olmaksızın, Ayasofya'nın müze haline getirildiği" ifadesi yer alıyor. Ancak Kültür Bakanlığı, Atatürk'ün bu konuda imzaladığı bir karar olduğunu belirtiyor. Ayasofya'da, kadınlar için de ibadet bölümünün bulunduğu bu yerin 2 yılı aşkın süredir vatandaşlara da açık olduğu öne sürülüyor. Kültür ve Müzeler Genel Müdürlüğü Müzeler Şube Müdürü Zülküf Aydın ise, mescit olarak kullanılan bölümden müzeye giriş çıkış olmadığını öne sürerek, "Yalnızca çalışanlar için mescit olarak kullanılıyor. Orada ezan okunması söz konusu değil. O bölüm müzenin dışında, bağımsız olarak kullanılıyor. Mescit olarak çalışanlar için yapılmıştı" diye konuştu. Sabah, Haber: Necla Görgeç, 04.07.2006 |
||||||||||||||
AYASOFYA'DA 'İBADET' TARTIŞMASI Ayasofya Müzesi Müdürü Jale Dedeoğlu, Ayasofya Müzesi'nin ibadete açılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirterek, ''İbadete açık olan mescidin Ayasofya Müzesi ile bir bağlantısı yok'' dedi. Dedeoğlu, Ayasofya Müzesi'nin ibadete açılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını ifade ederek, şunları kaydetti: ''Sanki müzenin yanındaki mescit yeni ibadete açılmış gibi duyuruldu. İbadete açık olan bu mescit, Ayasofya Müzesi hünkar mahfili kısmında, kapısı dışarda, eskiden müze lojmanı olarak kullanılmış bir yer. 1980 yılında bir kere ibadete açılmış olan bu mescit, 10 Şubat 1991 tarihinde dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek'in emirleri ile ibadete açılmış. O günden bugüne de ibadete açık. Devlet büyükleri ile halktan isteyen vatandaşın gidip namaz kıldığı bir yer. İbadete açık olan mescidin Ayasofya Müzesi ile bir bağlantısı yok. Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı bir mescit, oradan din görevlileri geliyor. Beyazıt minaresi kapı giriş anahtarları da demirbaş listesiyle beraber imam Mahmut Topbaş'a teslim edilmiş.Yeni açılması söz konusu değil.'' İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Doç. Dr. Ahmet Emre Bilgili de yaptığı açıklamada, Ayasofya Müzesi'nin yanındaki mescitte yıllardır ibadet edildiğini, bunun yeni bir durum olmadığını belirterek, ''Ayasofya'da yıllardır okunan ezan ve kılınan namazı manşete taşımayı İstanbul turizmi açısından yanlış buluyorum'' dedi. Bu tür haberlerin yurtdışında farklı bağlamda algılanmasının mümkün olabileceğini ifade eden Bilgili, ''Bu tür haberler, sanki Ayasofya Müzesi tamamen kapatılıp ibadete açılmış gibi anlaşılabilir. Bu tür haberler olumsuz bir tahrik unsuru olarak kullanılabilir. Bu da İstanbul turizmi üzerinde olumsuz etki yapabilir'' diye konuştu. Ayasofya Müzesi Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamaya göre de, Ayasofya Müzesi'nin hünkar mahfiline geçişi sağlayan giriş mahalli, Sultan Abdülmecid zamanında G. Fossati tarafından 1847-1849 yıllarında yaptırıldı. Bunu belirten yapım kitabesi ile padişahın tuğrası da giriş kapısı üzerine yerleştirildi. Bugün halkın ibadetine açık olan mekan, padişah tarafından namaz öncesi dinlenme yeri olarak kullanılıyordu. Buradaki bir koridordan da Ayasofya içerisindeki hünkar mahfiline geçiş sağlanıyordu. Anıtlar Bölge Müdürlüğü, içi, duvar ve tavanları 19. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen bezemelerle süslü mekanın Ayasofya Müzesi ile bir bütünlük içinde olduğuna karar verdi. Mekan, dönemin Kültür Bakanı Tevfik Koraltan imzalı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün 14.07.1980 gün ve 5224 sayılı yazısı ile ''Türkiye Cumhuriyeti hükümeti devlet büyükleri ve İslam ülkeleri devlet başkanlarının namaz kılmaları için'' ibadete açılması uygun görüldü. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün 05.08.1980 tarih ve 6126 ile 6158 sayılı yazıları ile 08.08.1980 günü mescit ibadete açıldı. Mekan, 05.08.1980 tarih ve 6159 sayılı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün yazısıyla ziyarete de kapatıldı. Ayasofya'da yapılan onarım çalışmalarının tehlike arzetmesi üzerine, dönemin Kültür Bakanı Cihad Baban'ın 14.10.1980 tarihli emri ile ibadete açık olan hünkar mahfili ve mescit onarım tamamlanıncaya kadar ibadete kapatıldı. Ayasofya'da 15.01.1991 günü akşamı yapılacak Yunus Emre Oratoryosu hazırlıklarını incelemek üzere buraya gelen dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek, burada bulunan mescidi görmüş, mekanın içindeki büyük saray mozaiklerinin Aya İrini'ye taşınmasını ve mescidin onarılmasını istemiş. Röleve Anıtlar Müdürlüğü tarafından onarımının tamamlanmasının ardından mescit 10.02.1991 tarihinde ibadete açılmış ve kapısına da ''Ayasofya Camii ibadete açılan bölüm'' levhası konmuş, bu levha da daha sonra yenilenmiştir. Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek'in sözlü emriyle ibadete açılan bu mescide, Eminönü Müftülüğü'nce bir imam ve müezzin görevlendirilmiştir. 1991 yılı mart ayında mescide gelen Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek'e, minarelerden ezan okunmadığının belirtilmesi üzerine, Zeybek'in isteği, Müzeler Genel Müdürü M. Akif Işık ve kültür müdürünün talimatıyla 31.03.1991 tarihinde Ayasofya'nın dört minaresinde de masrafları Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından karşılanarak ezan okunmaya başlanmıştır. 21.08.1996 tarihinde üç minarenin hoparlörleri devre dışı bırakılıp, tek hoparlör vasıtası ile ezan okunmaya devam edilmiştir.'' turizmhabercisi.com, 04.07.2006 |
||||||||||||||
LEVHA KALKIYOR İstanbul Müftüsü Prof.Dr. Mustafa Çağrıcı, Ayasofya Müzesi'nin Topkapı Sarayı'na bakan kısmında çalışanların namaz kılması için açılan mescitte halkın da namaz kılması ve girişteki "Ayasofya'nın ibadete açılan bölümü" yazılı tabelayla ilgili ilginç açıklamalar yaptı. Prof.Dr. Çağrıcı, "Tabela konusunda bir yanlışlık yapıldığını kabul ediyorum. Eleştirilerinizde haklısınız. Tabelanın hemen indirilmesi için talimat verdim" diye konuştu. Prof. Çağrıcı, ibadete açılan bölümün 10 Şubat 1991'de dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek'in isteği ve İstanbul Valisi adına Vali Yardımcısı Dr. Remzi Gürsu'nun imzasıyla resmi olarak açıldığını ifade ederek, müzenin yavaş yavaş ibadete açıldığı şeklindeki yorumları ise üzücü bulduğunu belirtti. Çağrıcı şöyle konuştu: "Dönemin Vali Yardımcısı Dr. Remzi Gürsu'nun imzasıyla Eminönü Müftülüğü'ne yazılmış resmi bir yazı var. Resmi olarak ibadete açılmış. Normal bir şey. Resmi olarak açılmış bir yerse halkı kovalayalım mı gelmeyin diye? Yavaş yavaş ibadete açılıyor denmesi üzüntü verici, orası uzun zamandır açık olan bir yer. Danıştay'a yapılan başvuru Ayasofya'nın müze olarak kullanılan ana mekanıyla ilgilidir. Orası Ayasofya'ya dahil değildir demiyorum. Devletin kurumunun izniyle vatandaşların pratik ihtiyaçlarını karşılayacak küçücük bir yer olarak açılmıştır. Çalışanlara özel ibadethane dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Oranın kapısı da zaten dışarıya açılıyor. İbadet edilen bölüme resmi kadro verilmiş, ben de orayı açık tutmakla yükümlüyüm." ![]() Daha önce Ayasofya üzerinde bulunan dört minareden de ezan okunduğunu ancak bunun daha sonra teke indirildiğini de belirten İstanbul Müftüsü Prof.Dr. Mustafa Çağrıcı, şu an tek minarede bulunan beş hoparlör için, "Beş tane hopörler olmasının fazla olduğunu haberinizin ardından fark ettim. Makul bir seviyeye indirilmesi için talimat verdim" diye konuştu. Çağrıcı, ibadete açıldığı söylenen bölümün Bizans eseri değil, Osmanlı eseri olduğunu ve padişahların dinlenmeleri ile ibadet etmeleri için yapılan geçiş yeri olduğunu söyleyerek, namaz kılınan bölümün Hıristiyanlarla bir ilgisi olmadığını da belirtti. Anadolu Kiliseleri Piskoposu Monsignor Luigi Padovese de konuyla ilgili açıklamasında "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucuları Ayasofya'nın nasıl kalmasını istedilerse öyle muhafaza edilmeli" dedi. "Ayasofya'da namaz kılınması Hıristiyanları rahatsız eder mi sorusuna ise Padovese, "Hayır Hıristiyanları rahatsız etmez. Ayasofya'nın müze olarak kalmasına karar verenleri rahatsız eder" diye konuştu. Padovese şunları söyledi: "Eğer müze halinde yerlerde hak iddiaları başlarsa bir kısım Hıristiyanlar da Tarsus Müzesi'nin kiliseye dönüştürülmesini isteyebilir. Bu tip yerlere müze olarak korunmalı..." Padovese, "İzin verilirse Papa Ayasofya'da ibadet edecek mi" sorusuna ise "Hayır, Papa Müslüman Türk halkının duyarlılığına yüzde 100 saygı gösterecektir" diye yanıt verdi. "Ayasofya Papa'nın ziyareti öncesi tartışma konusu yapılmasın" diyen Piskopos, şöyle devam etti: "Ayasofya 1000 yıl kilise, 500 yıl cami olmuş. İki dinin buluştuğu yer olarak bırakın öyle kalsın." İddialara adı karışan dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek de Ayasofya Müzesi'nde hünkâr mahfili olarak kullanılan bölümünü açtırdığını ve dört minareden ezan okunması için kendisinin karar verdiğini belirtti: "Müzeyi cami yapmadım. Boş kalan yeri mescit yaptım, dört minareden ezan okunmasını da ben istedim. Yaparken de hiçbir şeyden çekinmedim. Yapılan şeyin doğru olduğunu da hala savunuyorum." turizmhabercisi.com, 05.07.2006 |
||||||||||||||
1935'TEN BERİ İMAMI DA VAR MÜEZZİNİ DE VAR Cami mi kilise mi tartışmaları bir türlü bitmeyen Ayasofya'nın müze olduğu 1935 yılından bu yana sembolik olarak bırakılan bir imam ve bir müezzinden oluşan kadrosu var. Şu an müzede görevli sadece bir müezzin bulunuyor. Büyük Ayasofya Camii müezzini Yıldıray Şaşı, Eminönü Müftülüğü'nce bir ay önce burada görevlendirildi. Ayasofya Müzesi'nde Namık Kemal Zeybek'in kültür bakanı olduğu döneme rastlayan 31 Mart 1991'den sonra dört minareden de ezan sesi duymak mümkündü. Sultanahmet Camii'nde okunan ezanı hoparlörlerle yayınlayan müzede, merkezi ezan sistemi sonrasında, 21 Ağustos 1996'dan itibaren sadece Topkapı Sarayı tarafındaki bir minareden yayın yapılır oldu. Ayasofya'da namaz kılınan Osmanlı'dan kalma 140 metrekarelik alan, erkekler, kadınlar ve görevliler için üç ayrı bölümden oluşuyor. Hürriyet, Haber: Mustafa Küçük, 05.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
![]() |
BİR SANAT ESERİNİN KARA TALİHİ Fırat Neziroğlu'nun Almanya'da düzenlenen yarışmaya gönderdiği eserinin başına gelmeyen kalmadı. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü araştırma görevlisi Neziroğlu, Münih'te 58 yıldır düzenlenen Talente 2006 Bilim ve Sanat Fuarı Genç Sanatçılar Yarışması'na, bir aylık çalışması 'This is Your Life' isimli ipek dokuma eserinin diasını gönderdi. Eser yarışmaya katılma hakkı kazandı. İtalya'dan da davet aldığı halde eserini daha prestijli olduğu için Almanya'ya gönderen, ödül beklediği için kendisi de Münih'e giden Neziroğlu yaşadıklarını şöyle anlattı: "Eserimin Alman postasında kaybolduğunu söylediler. Eserim sergilenemedi ve yarışma şansını yitirdi. İşim çok beğenildiği için yarışma kataloğuna alındı. Tek tesellim bu oldu. Yarışmanın ardından organizasyon yetkilileri eserimin bulunduğunu belirtti, kaybolursa 4 bin 500 avro ödenmesi şartıyla üniversite adına kargoya verdi. Kargomu almak için uzun süre okulumla İstanbul Atatürk Havalimanı'nın yazışmalarının tamamlanmasını bekledim. Ama 24 Mayıs'taki yangında eserimin yandığını söylediler! 4 bin 500 avro tazminat istiyorum". Neziroğlu'nun eserini gönderdiği yarışmaya sanatçılar sadece bir kez katılabiliyor! Radikal, Foto: Etem Geylan (AA), 08.07.2006 |
|||||||||||||
“DÜNYA MİRASI LİSTESİ”NDEN ÇIKARILMA TEHLİKESİ, İSTANBUL'U HAREKETE GEÇİRDİ Tarihi mirası korumaya yönelik çalışmalar kapsamında bir süreden beri faaliyetlerini İstanbul üzerinde yoğunlaştıran BM'ye bağlı UNESCO'nun, şehirde yaşanan sorunların giderek arttığına dikkat çekerek, bunun devam etmesi halinde İstanbul'un Dünya Kültür Mirası listesinden çıkarılarak tehlike altındaki miras listesine alınma olasılığının söz konusu olduğunu açıklaması, şehir yöneticilerini harekete geçirdi. İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı, UNESCO'nun İstanbul'un tarihi alanlarının ''Dünya Kültür Mirası'' listesinden ''Tehlike Altındaki Miras'' listesine alınması önerisinin görüşüleceği Vilnius'taki toplantıda, bu öneriye karşı savunma yapacak. Toplantıyla ilgili bilgi veren Taşbaşı, UNESCO'nun 2003 yılındaki 27. dönem toplantısında; koruma teknikleri, yönetim mekanizması, izleme sistemi, sunma, yorumlama, beşeri ve maddi kaynaklar, kurumsal konularda mevcut eksiklikler ve deprem tehlikesi göz önüne alınarak yapılan değerlendirmeler sonucunda ''Dünya Kültür Mirası'' listesindeki İstanbul'un tarihi alanlarının ''Tehlike Altındaki Miras'' listesine kaydırılması önerisinin getirildiğini hatırlattı. Ardından 2004'de Çin'deki 28. dönem toplantısında da bu önerinin 2006 yılında yapılacak toplantıda bir kez daha değerlendirilmesi kararının çıktığını dile getiren Taşbaşı, şunları kaydetti: 'UNESCO bizden; şehrin koruma, gelişme planının acilen tamamlanmasını, bu planlarda belediyelerin kullanması için merkezi hükümetin fonları serbest bırakmasını, şehir surlarıyla ilgili uluslararası bir çalışma olmadan restorasyonunun yapılmamasını, alan yönetimi yapmamızı ve bunları da 1 Şubat 2006 tarihine kadar yerine getirmemizi istiyor.'' Taşbaşı, Dışişleri Bakanlığı'nın 2005 yılında bu konuda neler yapıldığına ilişkin kendilerinden rapor istediğini, bunun üzerine bütün sivil toplum örgütleri, Büyükşehir Belediyesi ve kamu kurumlarıyla toplantı yaparak, UNESCO yetkililerini eksiklikleri tespit ederek kendilerine bir rapor sunmaları için İstanbul'a davet ettiklerini kaydetti. Bunun üzerine 5 kişiden oluşan UNESCO heyetinin 12-16 Nisan tarihleri arasında İstanbul'a gelerek kenti gezdiklerini, restorasyon yapılan alanları incelediklerini ve bunun sonucunda bir rapor hazırladıklarını anlatan Taşbaşı, şunları söyledi: ''Bu raporun sonuçlarıyla birlikte bizi şimdi Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta yapılacak toplantıya çağırdılar. O nedenle 9 Temmuz Pazar günü benim başkanlığımda Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ve sivil toplum örgütleri temsilcileriyle birlikte Litvanya'ya gidiyoruz. Bu toplantıda kendimizi savunacağız. Diyeceğiz ki; 'Biz İstanbul'da kamu, yerel yönetim ve sivil toplum bir araya geldik. 2010 yılında İstanbul Avrupa Kültür Başkenti olacak. İstanbul'daki Dünya Kültür Mirası listesinin korunması için bu saydığımız birlikteliği, sinerjiyi, dinamiği göstermeye hazırız. Sizinle işbirliğine hazırız. Söylemiş olduğunuz eksiklikleri tamamlayacağız. Tarihi yarımadada bir alan yönetimi oluşturacağız. Parasal fonları açmaya başladığımızı söyleyeceğiz. Emlak vergilerinden toplanan yüzde 10'luk paydan yaklaşık 20 milyon YTL İl Özel İdaresi'nde toplandı ve ilçe belediyelerine proje karşılığında devretmeye başladık. Surlarla ilgili uluslararası bir workshop yapacağız. Onun sonuçlarına göre surlarda restorasyonlara başlayacağız' diyeceğiz. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca korumayla ilgili kolaylaştırıcı yasal düzenlemeler yapılmaya başlandığını ve bunların uygulamaya konulduğunu söyleyeceğiz. Bütün bunları anlatarak kendimizi savunacağız.'' Taşbaşı, UNESCO'nun ''surlarda yapılan restorasyonları hatalı bulduğunu ve surların bozulduğu'' görüşünü taşıdığını kaydetti. UNESCO'ya göre, yıkılan bir şeyin yerine onun aynısını yapmanın koruma olmadığını, korumanın var olan bir eseri restore ederek, yenileyerek, yaşatarak, koruma altına almak olduğunu anlatan Taşbaşı, ''Yıkılmış surun yerine yeni bir sur yapmak yanlış. Geçmişte öyle oldu. Surların birçoğunu yanlış yaptılar'' diye konuştu. Taşbaşı, sunacakları raporda, yapılanların ve yapılacakların yer aldığını belirterek, ''Orada sunum yapacağız. Üyelere bilgi notu dağıtacağız. Sorularını yanıtlayacağız. Alnımızın akı ile buradan çıkıp geleceğiz. En az 2 yıllık bir süre alacağımızdan umutluyuz. Bunları yaparsak kurtaracağız, yapmazsak tehlikenin devam edeceğine inanıyorum'' dedi. turizmgazetesi.com, 07.07.2006 |
||||||||||||||
YENİŞEHİR ULUCAMİİ RESTORE EDİLİYOR Bursa'nın Yenişehir İlçesi'nde tarihi Ulucami restore ediliyor. Ulucami imam-hatibi Sayit Deniz, tarihi mabedin Yenişehir için çok önemli olduğunu belirterek, "Ulucami Yenişehir'i manevi yönden aydınlatıyor. Bu yüzden mevcut hali hiç iç açıcı değildi. Biz de vatandaşımızın bize yardım edeceğini düşünerek tadilata karar verdik. Şu ana kadar çatının tamirini yaptırdık. Çürüyen ağaçlar, kiremitler, pervazlar ve su olukları değiştirildi. Şu ana kadar 14 bin YTL gibi bir harcamamız oldu. Ancak iç tadilat için de 10 bin YTL gerekecek. Çünkü şu anda iç düzenlemede boya ve badana işlerimiz olacak. 16 adet camımızı pimapen yapacağız. Tadilat bittikten sonra Ulucami gerçekten ilçemize yakışır bir duruma gelecek" dedi. Bursa Kent Haber, 07.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ MİMAR SİNAN'IN MİRASINI YAŞATMAK İÇİN SEFERBER OLDU Kayseri'de Mimar Sinan'ın doğduğu Ağırnas beldesinde, Büyük Usta'nın mirasının korunması ve yaşatılması için 4 üniversitenin öğrencileri seferber oldu. Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL) öncülüğünde sürdürülen 'Sinan'a Saygı Projesi' kapsamında düzenlenen 15 günlük çalıştayda, Erciyes, Mimarsinan Güzel Sanatlar, İstanbul Teknik ve Yıldız Teknik üniversitelerinden 50 civarında öğrenci, beldede çalışmalara başladı. Sinan'a Saygı Projesi Sorumlusu Görkem Kızılkayak, yaklaşık 7 yıldır sürdürülen Sinan'a Saygı Projesi'nin Ağırnas ayağına ağırlık verdiklerini, buradaki kültürel mirasın korunması ve yaşatılması için çalışma başlattıklarını söyledi. Mimar Sinan'ın doğduğu ev odaklı sürdürülen çalışma kapsamında Ağırnas'ın tarihi ve kültürel zenginliklerinin araştırıldığını, kültürel mirasın korunması için eğitim faaliyetleri düzenlendiğini kaydeden Kızılkayak, aynı amaç için üniversite öğrencilerinin bir araya gelmelerinin büyük önem taşıdığını belirtti. Erciyes Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi ve ÇEKÜL Vakfı Kayseri temsilcisi Yrd. Doç. Dr. Suat Çabuk da Vakıf Başkanı Prof.Dr. Metin Sözen'in yönetiminde sürdürdükleri çalışmalar kapsamında, 30 civarında öğrenci ile beldede şehir planlama çalışması yürüttüklerini söyledi. Zaman, Haber: Eşfer Akgün, 07.07.2006 |
||||||||||||||
KÜTAHYA BELEDİYESİ TARİHİ KONAĞI BUTİK OTEL YAPACAK Kütahya'nın tarihi konaklarıyla ünlü Pirler Mahallesi Germiyan Sokağı'ndaki 3 katlı tarihi konağın restorasyonunda son aşamaya gelindiğini kaydeden Kütahya Belediye Başkanı Mustafa İça, ilde ilk defa tarihi bir konağın butik otel haline dönüştürüleceğini bildirdi. Restorasyon çalışmalarını yerinde inceleyen İça, "Kütahyamızın en önemli çıkış noktalarından biri tarih ve kültür turizmidir. Bu anlamda Germiyan Sokağı sivil mimarlık örnekleri açısından en önde gelen mekanlarımızdan birisidir. Şükrü Şeker Evi'nden sonra ikinci olarak İrfazanlar Konağı'nın restorasyonunda yaptığımız çalışmalar son noktaya gelmiştir. Bu konak çok büyük ve özelliği olan bir konaktır. Tavanı ile ahşap dokusuyla ve geniş mekanıyla, geçmişteki hayatı en iyi canlandıran bir konaktır. Eski dolap kapaklarımızın içerisinde banyolarımızı oluşturduk" dedi. İça, restorasyon çalışmalarının 1 ay içinde tamamlanacağını ve tarihi konağın bundan sonra da butik olarak hizmet vereceğini sözlerine ekledi. Tarihi konağın yaklaşık 150 yıllık olduğunu tahmin ediliyor. turizmgazetesi.com, 07.07.2006 |
TÜRKİYE ESTETİK KONGRESİ 22-24 Kasım 2006 tarihleri arasında düzenlenecek olan Türkiye Estetik Kongresi, Türkiye'de sanatlarda ve sanat üzerine düşüncede oluşmuş birikimini ortaya çıkarmayı; geleceğe yönelik tasarılar oluşturabilmek için uygun paylaşım ve tartışma ortamını yaratmayı; sanatçı, düşünür ve araştırmacılar arasında daha fazla iletişim sağlayarak estetik alanındaki kazanımlarımızı zenginleştirmeyi amaçlamaktadır. Felsefeye, tüm kültürel eleştiri tartışmalarına; her türden sanatı ve sanat biçemini kuramsal açıdan irdeleyen çalışmalara açık olacak Türkiye Estetik Kongresi, 9-13 Temmuz 2007 tarihlerinde Türkiye'de yapılacak XVII. Uluslararası Estetik Kongresi öncesinde, ülkemizden ve yurt dışından tüm düşünür, araştırmacı ve sanatçıların bu uluslararası buluşmaya en etkin biçimde katılmaları için bir değerlendirme ve hazırlık olanağı da yaratacaktır. SANART, ODTÜ Felsefe Bölümü, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve ODTÜ Güzel Sanatlar ve Müzik Bölümü tarafından ODTÜ Rektörlüğü'nün destekleriyle düzenlenen Türkiye Estetik Kongresi, estetik alanında Türkiye'deki ilk kongre niteliğindedir. TAY Haber, 07.07.2006 |
|||||||||||||
TARİHE SAYGI - YEREL KORUMA ÖDÜLLERİ 2006 İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki: Yapı ve çevrelerin tanıtılması, bu yapı ve çevrelerin tarihsel-kültürel-sosyal kimlikleri ile bir bilgi kaynağı olarak görülmesi, malzeme, teknik, cephe özellikleri, plan şeması, ek yapı, bahçe-yapı ilişkisi, peyzaj öğeleri, yakın çevresiyle etkileşimi, vb özgün mekânsal niteliklerinin korunması, tarihsel (arkeolojik, kentsel, mimari ve sanatsal) mirasın belgelenmesi, arşivlenmesi, incelenmesi ve yaşamını sürdürmesi ve kültürel sentezin geleceğe aktarılması, bu yapı ve çevrelerin geleceğe aktarılması amacıyla onarımı, sağlıklaştırılması, iyileştirilmesi, yeniden işlevlendirilmesini sağlayanların belirlenmesi, tanıtılması ve özendirilmesi, tarihsel mirası koruma faaliyetlerinin kamuoyunun gündemine taşınması ve kamuoyunun bu konuda doğru bilgilendirilmesinin sağlanması, bilimsel ve mesleki kuruluşlarla yerel yönetimlerin, toplumsal örgütlerin ve kuruluşların birlikte çalışma ortamlarının hazırlanması ve toplumsal-kentsel ve yerel bir bilinç oluşturulması, amacıyla Eylül'ün ilk haftası içinde açılan fotoğraf sergisi ile birlikte düzenlen Tarihe Saygı/Yerel Koruma Ödülleri'ne son başvuru tarihi 21 Temmuz 1006 olarak belirlendi. Kentli İzmirli Ödülü, Tek Yapı ve Tarihi Doku Ölçeğinde Başarılı Koruma Uygulamaları Ödülleri ile Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıklarını Koruma Dalında Katkı Ödülü olarak 3 dalda verilen Tarihe Saygı/ Yerel Koruma Ödülleri, binlerce yıllık kültür geleneğinin biriktiği bir coğrafya üzerinde, bu uygarlıklara ait çeşitlenmiş ve farklılaşmış kültürel-mekansal mirasa hak ettiği saygının gösterilerek korunması; koruma bilincinin ve örneklerinin teşvik edilmesi; yerel koruma modellerinin geliştirilmesi; yöntem, ölçüt ve değerlerin özgünleştirilmesi; yerel inisiyatifin harekete geçirilmesi; tarihi çevreye ilişkin koruma bilinci taşıyan çaba ve eylemlerin özendirilmesi gerekliliğinden hareketle İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan, tarihi mirasa sahip çıkılması konusunda yerel yönetimlerin üslendiği sorumluluğun bilincini taşıyarak, ülkesel ölçekte yerel yönetimlere öncülük edilmesi ve ödül yoluyla taktir etme misyonunun kurumsallaştırılmasının hedeflendiği bir girişimdir. arkitera.com.tr, 07.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
ALTIN TAS YERİNDE DURUYOR YA AMA SİKKELER? Kayseri Müzesi'ndeki kayıp tarihi eserle ilgili yeni gelişmeler ortaya çıkıyor. İhbar mektubunda anlatılan ve kayıp olduğu belirtilen Altın Tas´ın yerinde olduğu öğrenildi. Tarihi eserlerin sayımının devam ettiği açıklanırken, ihbar mektubunda yer alan ve sahteleri ile değiştirildiği kaydedilen tarihi sikkelerin konusunun ise henüz netlik kazanmadığı açıklandı. Binlerce eser arasından çalındığı söylenen sikke'lerin bulunmasının ancak sayım sonrasında ortaya çıkacağı belirtilirken, Kayserililer de sayımın tamamlanmasını ve yapılacak açıklamaları merakla bekliyor. Kayseri Gündem Gazetesi, 07.07.2006 |
|||||||||||||
VAN'DA TURİST SAYISI YARIYA İNDİ Van Turizm Müdürü İzzet Kütükoğlu, Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde baş gösteren ve Van'a yayılan kuş gribi hastalığının ilde turizmi olumsuz etkilediğini ve 15 milyon YTL turizm gelirinin kaybedildiğini söyledi. Van'a daha çok turistin gelmesi için 2 yıldır Van Gölü başta olmak üzere tarihi mekânları ön planda tutarak tanıtım çalışmaları yaptıklarını belirten Kütükoğlu, sadece kuş gribi yüzünden yılın ilk 6 aylık döneminde Van'a gelen turist sayısının, geçen yıla göre 4 bin civarında azaldığını belirterek “Kuş gribi Van'a mal edildi. Şemdinli olaylarının Van'la bir ilgisi olmamasına rağmen yine ilimiz ön planda tutuldu. Bu bölgedeki bir kent olmanın sıkıntısını yaşıyoruz” diye konuştu. Doğu Anadolu'nun tarihi ve turistik yerleriyle en önemli turizm bölgelerinden Van, çevre illerde yaşanan olumsuzluklar yüzünden turizmde büyük kayıplar yaşıyor. 1990 öncesi yerli ve yabancı 150 bin turistin ziyaret ettiği Van'ı yeniden eski günlerine kavuşturmak için yoğun bir çalışma içerisine giren valilik, hedeflediği rakamların oldukça gerisinde kaldı. Van Gölü başta olmak üzere 2 yıldır tarihi mekânlarda onarım, restorasyon ve tanıtım çalışmaları yapan Van Valiliği, yıllık 3-5 bin arasındaki turist sayısını önceki yıl 14, geçen yıl ise 20 bine çıkarmayı başardı. Geçen yılın ilk 6 ayında 8 bin turistin geldiği kentte, bu rakam bu yılın ilk 6 ayında 4 binde kaldı. Kütükoğlu, geçen yılki rakamları geçmeyi hedeflerken bu yıl geçen yılın rakamlarının bile altında kalmalarının üzüntü verici olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Geçen yılın ilk 6 ayında 8 bin turist gelirken bu yıl aynı dönemde sadece 4 bin kişi geldi. Gelemeyen turistle Van'ın kaybı yaklaşık 15 milyon YTL civarındadır. Bölge kenti olmanın ciddi sıkıntılarını yaşıyoruz. Kuş gribi, Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde olmasına rağmen Van'a mal edildi. Van doğası ve tarihi ile Doğu'nun incisi konumundadır. Dolayısı ile bölgedeki olaylardan en çok Van etkileniyor. Bitlis, Hakkâri, Ağrı, Muş, Bingöl hatta Diyarbakır'da yaşanan olaylar turizm açısından bu illeri etkilemeyebilir ama bir turizm kenti olduğu için Van'ı etkiliyor. Akdamar Kilisesi'nin restorasyonu, Van ve Hoşap kalelerindeki düzenlemeler, tanıtım çalışmalarından dolayı büyük hedeflerimiz vardı. Ancak şu ana kadar beklediğimiz rakamlara ulaşamadık. Önümüzdeki aylar umarım hedeflediğimiz rakamlara ulaşırız. Bölgenin en önemli turizm kenti olan Van'ın hak ettiği yere ulaşacağına inanıyorum.” turizmhabercisi.com, 06.07.2006 |
||||||||||||||
YIKILDI, YIKILACAK! Geçen hafta başlayan sağanak yağış sonrasında, tamamen yıkılan 100 yıllık tarihi iki katlı Antepevi, çevre sakinlerine korkulu anlar yaşatıyor. Kent merkezinde, alışveriş merkezlerinin yoğun olarak bulunduğu Çukur Mahallesi Bayramoğlu Sokak'taki tarihi mekanın, ayakta kalan ve yıkılması an meselesi olan son duvarı, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından yanında bulunan binadan direklerle desteklenerek ayakta tutulmaya çalışılıyor. Aslına uygun restore edilmediği için sahipleri tarafından uzun zaman önce boşaltılıp kaderine terk edilen binanın, tamamen enkaza dönüşen kalıntılarının temizlenip, can ve mal kayıplarının önlenmesi isteniyor. Tarihi binanın yakınlarında işyeri bulunan esnaf Ali Güllüoğlu, "Bu tarihi bina daha önce de yıkılmıştı. Son yağışlarla birlikte ayakta kalan bölümleri de yıkıldı. Belediye ekipleri, ayakta kalan son duvarı da direkler yardımı ile yıkılmaktan kurtarmaya çalışıyor. Can güvenliğimiz yok, binanın duvarının yıkılması durumunda, insanlar hayatını kaybedebilir. İşyerimize müşteri gelmeye korkuyor. Yetkililerin, enkaz haline gelen bu binayı tamamen temizleyip, bizleri bu sıkıntıdan kurtarmasını istiyoruz" dedi. Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Önder Büdeyri ise yağış sonrasında yıkılan tarihi Antepevi'nin etrafının çevrildiğini ve duvarın yıkılmasının önlenmesi için direklerle bitişiğindeki binadan destek verildiğini belirtti. Yıkılan evin durumu hakkında Adana'daki Anıtlar Yüksek Kurulu'na bilgi verdiklerini belirten Büdeyri, ''Kurul'dan gelecek yetkililer, yıkılan evde incelemelerde bulunup, ne yapılacağına karar verecekler. Anıtlar Yüksek Kurulu'ndan izin almadan bu yapılar için hiçbir şey yapılamaz'' diye konuştu. gaziantep27.com, 07.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
PARİON ANTİK KENTİ KAZILARI DEVAM EDİYOR Troas bölgesinin MÖ 4. yüzyılda en önemli ticaret merkezi olan Parion'nun 2. dönem kazısında, kentin amfi tiyatrosu gün yüzüne çıkarılacak ve mimari yapıları belirlemeye yönelik sondaj çalışmaları yapılacak. Kazı Heyeti Başkanı ve Atatürk Üniversitesi (AÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Cevat Başaran, Biga ilçesine bağlı Kemer köyünde, geçen yıl ilk kez yaptıkları kazılarda, Hellenistik kültür öncesi Pers evresine ait 4 lahit, 60 mezar ve bir bölümü altın takılardan oluşan 260 parça tarihi eser bulduklarını söyledi. Bu buluntuların arkeoloji dünyasında geniş yankılar uyandırdığını belirten Başaran, ''17 Temmuz tarihinde başlanacak ve bir ay sürecek kazılarda ağırlıklı olarak, antik kentin tiyatrosunu gün yüzüne çıkarmaya ve kentteki yapıları belirlemeye yönelik sondaj çalışmaları yapacağız'' dedi. Prof.Dr. Başaran, 17 Temmuz tarihinde başlayacak kazıları, Kültür ve Turizm Bakanlığının sağladığı 35 bin YTL ödenekle sürdüreceklerini, ancak araştırmanın kapsamını genişletebilmek için sponsor arayışının sürdüğünü kaydetti. Parion'da bir ay sürecek kazıda, 10 akademisyen, bir mimar, bir jeofizik mühendisi, 1 rektoratör ve 27 arkeoloji bölümü öğrencisinin yer alacağını belirten Prof.Dr. Başaran, şunları ifade etti: ''Parion, 13 yıllık araştırma sonunda gün ışığına çıkarılan önemli bir antik kent. Amacımız, Parion'un turizme kazandırılması. Bu kazıların sürdürülebilmesi için sponsor desteğinin olması gerekiyor. Geçen yıl elde ettiğimiz bulgular, burada uzun yıllar bilimsel çalışmalar yürütüleceğinin bir göstergesi. Bu nedenle Parion'a sahip çıkılmasını istiyoruz. Bu finans sağlandığı taktirde, çok önemli bir kültürel değeri tüm dünyaya tanıtacağız.'' turizmgazetesi.com, 06.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
TARİHİ ESERLERİN TEMİZLİĞİ BAŞLADI Yakın döneme kadar İzmit Müzesi olarak kullanılan tarihi Av Köşkü, 17 Ağustos 1999 depremi öncesi restore edilmiş, devlet konukevi olarak kullanılacağının açıklanmasından sonra bahçesindeki tarihi eserler fuar alanına götürülmüştü. Depremde ağır hasar gören Av Köşkü devlet konukevi olarak kullanılamadı; tekrar restore edildi. Fuar alanına fırlatılıp atılan tarihi eserler de yıllarca orada kaldı. Kocaeli Valiliği'nin hazırladığı proje ile yeniden düzenlenen Gar Parkı'nda yaptırılan İzmit Etnoğrafya Müzesi yakında bu eserleri sergilemeye hazırlanıyor. Fuar alanından Gar alanına götürülen tarihi eserler, sergilenmeden önce kapsamlı bir bakımdan geçirilecek. Tarihi eserlerin temizlenmesiyle ilgili ihaleyi İstanbullu İKS Yapı firması 55 bin YTL bedelle almıştı. 100 parça tarihi eserin temizleneceği belirtiliyor. Tarihi eserler önce özel kağıt ve naylona sarılarak temizleniyor, ardından özel bir kimyasal madde ile eser eski haline getiriliyor. İKS firması yetkilileri, Gar alanında birbirinden değerli tarihi eserlerin bulunduğunu, tamamının temizlenmesinin ancak 600- 700 bin YTL'lik kaynakla mümkün olabileceğini belirtiyorlar. Şirket ilk olarak 2 adet lahit mezarı temizledi ve sergileneceği alana koydu. Eserler eskisinden daha parlak ve temiz bir halde getirildi. Özgür Kocaeli, 07.07.2006 |
|||||||||||||
ÇELİK PALAS İHALESİ İPTAL Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK), Emekli Sandığı'na ait olan Çelik Palas Oteli ihalesini iptal etti. Yaklaşık 2 hafta önce ihalesi yapılan ve Torunlar Gıda'ya ait Toray İnşaat'ın 31.6 milyon dolarlık teklif verdiği Çelik Palas ihalesinin, ulaşılan rakam yetersiz bulunduğu için iptal edildiği öğrenildi. ÖYK ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'na (TCDD) ait Samsun Limanı'nın 49 yıl süreyle işletme hakkının verilmesi yöntemiyle özelleştirilmesi için açılan özelleştirme ihalesini de iptal etti. İhaleye Albayrak Turizm Seyahat İnşaat Ticaret A.Ş. ile Yıldırım Dış Ticaret ve Pazarlama A.Ş. yazılı tekliflerini sunmuştu. Bu ihalenin de yetersiz teklif nedeniyle iptal edildiği bildirildi. Çelik Palas ihalesine, "kara para aklama" nedeniyle bir süre önce tutuklanan Erol Evcil'in de teklif vermek istediği ancak bunun komisyon tarafından önlendiği ileri sürülmüştü. turizmhabercisi.com, 06.07.2006 |
||||||||||||||
MİNARELER ONARILACAK Çifte Minareli Medrese'nin minare kısmındaki tahribatın giderilmesi için ikinci bir ihale yapılarak onarıma başlanacağı bildirildi. Kültür ve Turizm İl Müdürü Fikret Öztürk, Çifte Minareli Medrese'de ikinci bir onarıma başlanacağını belirterek, çalışmaların 160 bin YTL lik kaynakla yürütüldüğünü kaydetti. Çifte Minareli Medrese'nin geniş kapsamlı bir restorasyona ihtiyacı olduğunu belirten Öztürk, “Çifte Minareli Medrese'de gerçekten köklü bir çalışmaya ihtiyaç duyuluyor. Çalışmaların titizlikle yürütülmesi için sistematik çalışmalara imza atmamız gerekiyor. İlk ihaleyle kazı ve iç düzenleme ile ilgili çalışma başlatıldı. Şu an 160 bin YTL lik kaynakla çalışmalarımızı yürütüyoruz. İkinci ihaleyle minare kısmının restorasyonunu sağlayacağız” diye konuştu. Erzurum Kalesi'nde de surlardaki onarımlarım çalışmalarının devam ettiğini belirten Öztürk, “ Erzurum Kalesi surlarının onarımı ve Ebu İshak Türbesi'ndeki onarım çalışmaları da devam ediyor. Elimizdeki kaynaklar ve imkânlar doğrultusunda tarihi eserlerin onarımına devam edeceğiz” dedi. Erzurum Gazetesi, 07.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
HASAKÖY'Ü GEZERKEN Niğde ili sınırları içinde yer alan çok sayıda tarihi eser onarım beklerken gazeteci yazar Ömer Fethi Gürer Hasaköy yerleşim yerinin tarihi dokusunun sorunlarını gitti gördü ve yazdı. Niğde'de Osmanlı döneminde azınlıklarda önemli bir nufusa sahiptir. Halen onlardan kalan ibadet yerleri de vardır. Bu yerlerden önemlilerinden biride Hasaköy'dür. Hasaköy'e eski mezarlığın olduğu bölgeden giriş yaptık. Köyden Mustafa Özcan'a mezarlığı kimlere ait olduğunu sorduk. Osmanlılar zamanından kalan 'Eski Rum Mezarlığı' olduğunu söyledi. Bölgede 7 ayrı yerde kilise varmış. Bir kısmı göç eyleyen azınlıklar tahrip etmiş, bir kısmı bakımsızlıktan yıkılmış. Bölgede ayakta kalan önemli iki tarihi yapı var. İki yapıyı da gezdik. Yol üzerinde okul ya da hastane benzeri bir yapı daha vardı. Büyük bir yapıya bahçe kapısından girdik.Turistlerin yaz aylarında uğrak verdiğini öğrendiğimiz yer kilise idi. Geniş bir bahçe içinde Bahçe duvarlarının bir bölümü belirgin duruyordu. Giriş kapısı yanında yıkılmış çan kulesi vardı. Bahçede bazı yerlerde kaçak olarak yapılmış kazı alanlarını gördük.Duvarları ve bahçesi düzenlenmeye uygundu. Çevreye sökülmüş atılmış, büyük yapı taşları vardı. ![]() Binanın iki ayrı giriş kapısı bulunuyor. Ana girişin kapısı üzerinde kemerde ayrıntılı işlemeler dikkat çekiyor. Burada bulunan kitabe sökülüp alınmıştı, Kemerli sutunlu alandan işlemeli kapıdan yapıya giriyoruz. Tamamı sağlam olan kilise içten ikinci kata olan merdiveni yıkılmış, duvarlarında farklı freskler var. Meryem,İsa ve diğer Hristiyanlık için önemli olayları anlatan freskler yan duvarlara işlenmiş. Fresklerden erişilemeyenler daha sağlam duruyordu. Bu freskleri kimi turistlerinde hatıra olarak kazıdıklarını söyleyenlerde oldu. Biz gittiğimizde kimseler yoktu. Sütun ve sütun başlarının bulunduğu ana mekan, duvarlar ilgi çekici, zeminde kimi yerlerde oyulmuştu. Yapı iç duvarlarındaki fresklerin üzerlerine yazılar yazılmış ve boyanmıştı. Üst kata merdiven varmış ama sanki sökülmüş gibi izi duran bu merdiven artık yok. Bir yerde merdiven olmadığı için üst katlara çıkılmaması tahribatı azaltıyor. Kilise alanı geniş ve aydınlık.ancak kimi pencereler de sökülüp duvar örülmüş, Yapı içinde üst bölgeleri ile ayakta kalmış ilginç bir yapı,taş duvarları kesme siyah taştan yapılmış. Sağlam ve kalın görünümü var. Kullanılabilir durumda olan kilise korumaya alınıp turizm için de farklı bir müze olgusu ile değer bulabilir. Muhtarlığa kilise yakınında yapılacak bir yer ve bahçenin tanzim ve düzeni ile kapıları yapılıp freskleri elden geçer ise Nevşehir'e gelen turist için uğrak yeri olacak kadar da özellikli bir yapı idi. Kilise çevresinde de mahzenler bulunuyor. Bölge genelde incelemeye de açık. Doç. Dr. Ebru Parman'ın, Niğde kiliseleri ile ilgili farklı kaynaklardan derlediği önemli bilgilerin yer aldığı bir çalışması var. Bu bilgiler dahi tek başına bölgenin dünden kalan özellikleri ile ilgi merkezi olmaya aday olduğunu gösteriyor. Gezi boyunca dikkatimizi çeken hiçbir yerde bir pano, tanıtıcı levha bulunmayışı oldu..Kimi rehberlerin anlatısı ile turistlerin bilgi aldığını köy halkından öğrendik. O arada kilisede korumada uygulanmıyor. Kapısı açık ve bölgede kimi yerlerde kaçak kazı yapılmış. Niğde için bu bölgede bu alanın düzenlenmesi Nevşehir'e gelen turistlerin de çekimi sağlanması en azından bu köyün kalkınmasını sağlar. Kapısı yapılmalı, çevre düzeni sağlanmalı ve bu tarihi doku turizme kazandırılmalıdır. Hasaköy dünü ile ilgili Doç. Dr Ebru Parman geç antik dönemde başkent Kostantinopolis'ten kuzeye Suriye'ye giden ve Anadolu'yu kateden yollar üzerinde olduğu,ancak yine de terk edilmiş bir yerleşim bölgesi gibi göründüğü, gözden düşmüş kişilerin sürüldüğü bir yer olarak belirtildiğini (kaynak : Gregorios ve.Nazianz De vita sua. Kommentar von C.Jungdk. Heidelberg, 1967) yazmış. Bizans imparatoru Valens'in emriyle Kapadokya'nın 372 yılında ikiye bölünmesinden sonra Kaisareai'lı Basileios, Nazianzos'lu Gregorios'un isteklerinin tersine onu Sasima piskoposu yapmayı kendi amaçlarına daha uygun bulmuş, böylece coğrafi konumu açısından önemli bulduğu Sasima'yı ve Gregorios'u kendine dini merkezine bağlamış. Bundan sonra da Sasima, piskoposluk merkezi olarak da Tyana Metropolitliği'ne bağlanmış. Sasima'lı piskoposlar, ismen tanınmış ve önemli dini toplantılara bölge temsilcisi olarak katılmışlar. Sasima'nın bugünkü adının yani Hasaköy veya Hasanköy'ün 831 yılında Araplar tarafından ele geçirilen Hasin Kalesiyle ilişkisi olduğu da düşünülmektedir; kaynaklarda belirtildiği gibi Arap coğrafyacılar da Hasin'i Kapadokya Kalesi olarak bilmekteydiler (kaynak: İbn Hurdadbih, Kitab al-mamalik va'l Mamalik) H.Rott ,Hasaköy'de ayakta kalan yapının Makrina Manastırı olduğunu, daha önceleri beş martir (Eugenios, Mardarios, Auxentios, Orest, Eustratios) adına hastane olarak kullanıldığı belirtilir. (Kaynak: H.ROTT.Dekmaeler) Hasaköy kilisesi ile ilgili gördüklerimizi bir bilimci gözüyle sizinle paylaşalım.Ayakta duran ve sağlam görünen yapıyı bölgede inceleme yaparak yazan Doç Dr Ebru Parman şöyle anlatıyor. -'Bugün dıştan bakıldığında, çatı örtüsüne kadar ayakta olan yapı kullanılmadığı için harap ve terkedilmiş edilmiş durumdadır. Doğu batı yönünde uzanan üç nefli bazilikal planda yapılmıştır. Nefler birbirlerinden dörder sütunla ayrılmaktadır ve orta nef diğerinden daha geniştir; neflerin örtü sistemi beşik tonozdur. İçten ve dıştan üç apsisi mevcuttur. Yapının batısında giriş kısmında'U' biçiminde ve galerili bir narteks yani giriş holü yer alır. Bu kısım yedi bölümlü olup her bölümün üzeri çarpaz tonozla örtülüdür. Yapıda kuzey, güney ve doğu duvarlarında yer alan pencerelerle aydınlanma sağlanır. Kuzey-doğudaki tek mekanlı, tek apsisli ve mezar şapeli olduğu sanılan ek yapıdaki yazıtta ise 'Hagias Kryake' adı ve 1848 tarihi okunabilmektedir. Bu ek yapının içinde kapağı açılmış ve kırılmış bir lahit ve üzeri kabartma bordürlü ve boyalı templon duvarı dikkat çekmektedir. 1982 yılında yaptığımız ilk incelemede bu ilginç templon duvarı ayakta ve sağlam durumdayken 1985 yılında ikinci incelemede tamamen yıkılmıştır. Çatısına kadar ayakta duran bu yapı iki metreye varan sağlam kalın duvarları düzgün kesem taş işçiliği,çirt pahlı çatısı ile görkemli bir yapı oalrak köye girişte dikkat çekmektedir. Yapıyı ayrıca dışta çeviren bir duvar ve batı köşesinde çan kulesi mevcuttur. Yapının iç süslemesi ise yer yer dökülmüş freskolar ve mimari plastik öğeler oluşturmaktadır. Yer yer dökülmüş, kazınmış üzeri çeşitli yazılar karalanmış freskolardan seçilebilir durumda olanlar, ana mekanın doğu duvarında pencerenin iki yanında simetrik olarak bölünmüş bulunan 'Meryem'e melek tarafından çocuğunun olacağının müjdelenmesi sahnesi orta nefin örtü sisteminde yani beşik tanozun ortasında Pantokrator İsa, bunun dört köşesinde İncil yazarları, kemer aynalarında madalyon içinde bazı figürler, duvardan batıdakinde çok dökülmüş durumdaki asker azizler, güneyinde İsa'nın vaftizi sahnelenmektedir. Mimari plastik öğelerden sütunun başlıkları, yapının dışında batı cephesinde nartekste altı tane olup sade bir impost bloktan ve bir bilezik kısımdan oluşmaktadır. İçte ise Kapadokya'da 19. yüzyıla ait diğer yapılarda gördüğümüz dört köşesi sarkıtlı başlık tipleri dikkati çeker. Ayrıca yapının güney duvarındaki pencere geometrik kabartma bordürleri ve batı giriş kapsısının çevreleyen sivri kemer aynası yer alan örgü motifleri, daha önceden bilinen klasik süsleme motifleri 19. yüzyılda tekrarlandığını göstermesi açısından ilginçtir.' Niğde Kent Haber, 06.07.2006 |
||||||||||||||
VAN'DA TARİHİ MEKANLARDA RESTORASYON VE ONARIM ÇALIŞMASI YAPILIYOR Doğu Anadolu Bölgesi'nin tarihi ve doğal güzelliğiyle turizm açısından cazibe merkezi Van'da, turizmin gelişmesi için önemli çalışmalar yapılıyor. İl Kültür ve Turizm Müdürü İzzet Kütükoğlu, kentte son iki yılda turizm alanında önemli çalışmalar yürütüldüğünü, turizmin canlanması ve 1990 yılından önceki 100 bin turist hedefinin yakalanması için bütün tarihi mekanlarda restorasyon ve onarım çalışması yapıldığını söyledi. Kütükoğlu, kentin doğal ve tarihi güzelliklerinin tanıtımı için dört ayrı dilde broşür hazırlandığını, yapılan çalışmalar sonucu geçen yıl turist sayısında önemli artış olduğunu kaydetti. Önceki yıllarda, 14 bin civarında kalan turist sayısının geçen yıl 20 bine ulaştığını dile getiren Kütükoğlu, bu yıl için 30 bin turistin kente gelmesini hedeflediklerini, ancak bu hedefin çok gerisinde kaldıklarına dikkati çekti. Geçen yıl haziran ayına kadar 7- 8 bin turistin Van'a geldiğini, bu yılın ilk altı ayında ise kente gelen turist sayısının ise 4 bin olduğunu belirten Kütükoğlu, geçen yılın ilk altı ayında olduğu gibi, bu yılın ilk altı ayı için beklenen 7 bin turistin Van'a gelmemesinin 15 milyon YTL ekonomik kayba yol açtığını ifade etti. turizmgazetesi.com, 06.07.2006 |
||||||||||||||
RUMLAR'DAN TÜRBE RESTORASYONU Osmanlı döneminden kalan ve Kıbrıs'ın güneyindeki Limasol kentinde bulunan Ali Dede Türbesi, tamamlanan restorasyonun ardından törenle açıldı. Ekim ayında başlanan restorasyon altı ay sürdü.Rum basınında çıkan haberlerde, restorasyonun ardından türbenin "eski ihtişamına kavuştuğu" yorumları yapıldı. Restorasyon çerçevesinde duvarlardaki taşların değiştiği, çatının ve yardımcı odalarının yenilendiği ve avlunun genişletildiği bildirildi. Restorasyonun 45 bin sterline (yaklaşık 132 bin YTL) mal olduğu ifade edildi. Türbe, Kıbrıs Rum Kesimi İçişleri Bakanı Andrea Hristo tarafından açıldı. Kıbrıs Rum Kesimi Eski Eserler Bakanlığı Yetkilisi Maria Hadjicosti de "Kıbrıs'ın özgür bölgesindeki her caminin ve Müslüman anıtının restore edilmesini" bakanlık politikası belirlediklerini söyledi. Hadjicosti, bu kapsamda 17 eserin bulunduğunu da açıkladı. Ali Dede Türbesi 2002 yılında eski eserler kapsamına alınmıştı. Sabah, 06.07.2006 |
ARKEOLOJİK ZENGİNLİĞİMİZ ALMANYA'DA SERGİLENECEK Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde yerli ve yabancı arkeologlar tarafından yürütülen kazı çalışmaları sonucu, gün yüzüne çıkarılan tarihi eserlerin bir bölümünün, Almanya'da önümüzdeki yıl açılması planlanan arkeolojik sergide, sanatseverlerin beğenisine sunulacağı bildirildi. Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü'nde (DAI) görevli arkeolog ve Göbeklitepe Kazıları Çalışmaları Bilimsel Başkanı Doç. Dr. Klaus Schmidt, DAI'nın, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle “Anadolu'da 10 Bin Yıl” adlı arkeolojik bir sergi açmayı düşündüğünü belirtti. Almanya'nın Karsluhe kentinde, 2007 yılının Ocak ayında gerçekleştirilmesi planlanan sergide, Şanlıurfa'ya bağlı Örencik köyü yakınlarındaki Göbeklitepe'de ve Anadolu'nun diğer bazı kentlerinde yürütülen kazı çalışmaları sonucu elde edilen eserler sergilenecek. Türkiye Gazetesi, 06.07.2006 |
|||||||||||||
KAÇAK KAZI OPERASYONU İncirliova'nın Sınırteke köyü Büklü mevkisinde, kaçak kazı yaparken yakalanan 4 zanlıdan birisinin Aydın Barosuna kayıtlı avukat olduğu ortaya çıktı. Alınan bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren jandarma ekipleri, Sınırteke köyü Büklü mevkisinde kaçak kazı yapan N.K, İ.A, S.A, ve Ü.Ç'yi suçüstü yakaladı. Zanlılarla birlikte kazı yapmakta kullanılan malzemeler ile tarihi eser niteliğinde olan 8 parça bulundu. Jandarma, zanlıların kimlik tespiti sırasında N.K'nin Aydın Barosuna kayıtlı avukat olduğunu belirledi. Sorgulanmalarının ardından adliyeye çıkartılan İ.A, S.A ve Ü.Ç, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Avukat N.K'nin ise Cumhuriyet Savcılığına giderek ifade verdiği daha sonra serbest kaldığı öğrenildi. Aydın Denge Gazetesi, 06.07.2006 |
||||||||||||||
DAMLI KONAĞIN ÇATISI! Kültür Bakanlığı tarafından satın alınarak restore edilen ve 500 milyar lira civarında para harcanan, türünün ilk restorasyon örneği olacağı iddiası ile 1990'ların ortalarından sonra başlanılan ve 2002 yılında bitirilen fakat bugüne kadar açılışı yapılmayan ve akıbeti hakkında da belirsizliklerin yaşandığı Karakaş Konağı, restorasyon sonrası "olmayan" çatısı ve bu nedenle yağışları sızdırması vs. gibi nedenlerle, yeniden dökülmeye başladı. Bu arada, konağın "çatılı" fotoğrafının ortaya çıkması “yetkililer tarafından Konağın aslına uygun restore edildiği iddialarını ”çürütüyor. Hatırlanacağı gibi restorasyon çalışmaları sırasında kamuoyunda oluşan 'Restorasyonda, konağın tarihi dokusu korunmuyor' şeklindeki yaygın fikre karşın, proje müellifi ve Kültür Bakanlığı bu iddiaları kabul etmemişti. Karakaş Konağı'nın "çatılı" fotoğrafının ortaya çıkmasıyla birlikte iddiaları kabul etmeyen yetkililerin takınacağı tavır da merak konusu oldu. TMMOB Mimarlar Odası İl Temsilcisi Abdurrahman Yavuz, en başından beri restorasyonun aslına uygun yapılmadığı ve Malatya'nın tarihi ev dokusunu yansıtmadığı noktasında uyarılarda bulunmalarına rağmen, yetkililer tarafından uyarıların dikkate alınmadığını söyledi. Yavuz, “Restorasyon boyunca kim bu çalışmaları denetledi, Restorasyona kim ve nasıl onay verdi?” diye sordu. Yorum Gazetesi'nin sürdürdüğü çalışmalar sonucunda Karakaş Konağının orijinal halini yansıtan ve 1990'lı yılların basında çekilen şu anda Malatya Belediyesi'nin de arşivinde bulunan fotoğrafta yer alan çatı bölümünün, restorasyon sonrası konakta yer almaması restorasyonun aslına uygun yapılmadığı kanıtlar nitelikte. Konağın restorasyonu için hiçbir maddi fedakarlıktan kaçınılmamasına ve önemli miktarlarda kaynak ayrılmasına rağmen, adeta yeniden inşa edilen konak için harcanan paralar ve emeğin de çöpe gittiği şeklinde yorumlanıyor. Karakaş Konağı, o dönem astronomik bedel olarak nitelendirilen bir bedelle restore edilirken, yapının Malatya koşullarına uygun "orijinal" çatı yapısına yer verilmemesi, proje müellifinin bu konudaki itirazlara karşın, projeye müdahale ettirmemesi nedeniyle ortaya çıkan çatısız yapı, konağın birkaç yılda ciddi ölçüde hasar almasına neden olurken, geçtiğimiz yıl konakta inceleme yapan Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç da, "İçinde yaşayan olmazsa, bina ölür.." diyerek konağın durumuna, bakımsızlığına tepki göstermişti. Bu arada, konağın restorasyonunun yapıldığı dönemde, çevresindeki arsaların boş olmasına rağmen, 200 milyar civarındaki bir kamulaştırma bedeli tahsis edilmeyince, konak çevresi de halen devam eden inşaatlarla doldu ve çevre görünümü de, beton binalar arasında kaybolmaya başladı. Malatya Haber, 06.07.2006 |
![]() Üstte, Niyazi Mısri Caddesi ile Çevreyolu arasındaki bölgede bulunan Karakaş Konağı'nın "restorasyon"dan önceki çatılı fotoğrafı... Altta, restorasyondan sonra "çatısız" hali. |
|||||||||||||
ATA'NIN MİRASININ SATIŞINA DURDURMA Atatürk'ün kurup Hazine'ye bağışladığı Yalova Çiftliği'nin tasfiye edilerek, arazisine Arap sermayesiyle turistik tesisler kurulması için alınan Yüksek Planlama Kurulu kararının yürütmesi durduruldu. Yürütmesi durdurulan YPK kararının uzantısı olarak, çiftliğin AKP'li Yalova Belediyesi'ne devri ve belediye tarafından araziye Çalık Holding ve Dubaili ortağı tarafından turistik tesis yapılması için plan hazırlanmıştı. Tarım-İş Sendikası, Ziraat Mühendisleri Odası, Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı tarafından Bursa 2. İdare Mahkemesi'nde açılan davada, Yalova Atatürk Tarım İşletmesi'ni tasfiye etmeyi amaçlayan 14 Mart 2005 tarihli YPK kararının yürütmesinin durdurulması istendi. ANKA'nın edindiği bilgiye göre, mahkemenin 25 Mayıs tarihli kararında, YPK'nın Tarım Bakanlığı Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) arazileri ile ilgili karar alma hakkı bulunmasına karşın, bu yetkinin kullanımının sınırsız olmayıp, alınan kararın hukuka, kamu yararı ve mevzuata uygun olması gerektiğinin açık olduğu kaydedildi. Yalova Çiftliği'nin 1929 yılında Atatürk tarafından kurulduğu anımsatılan kararda, tarımsal üretim amacı güden çiftliğin 1937 yılında Atatürk tarafından Hazine'ye hediye edildiğine işaret edildi. İşletmenin Atatürk'ün adını taşıdığı da vurgulanan kararda, şöyle denildi: “Her şeyden önce Atatürk'ün kurarak hazineye “hediye” ettiği dava konusu taşınmazın anılan kimliğin yaşatılması tarihsel bir sorumluluktur. Bu nedenle uyuşmazlığı herhangi bir iktisadi devlet teşekkülünün karlılığı verimi düştüğü için tasfiye edilmesi olarak ele almak yüzeysel bir yaklaşım olacaktır.” Tasfiyenin, işletmenin son 7 yıldır zarar ettiği iddiasına dayandırılmak istendiği belirtilen kararda, tarım sektörünün, insanın yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli olan temel besin maddeleriyle doğrudan ilişkili olması nedeniyle ülke ekonomileri açısından önemli olduğu anlatıldı. İdarenin verimsizlik gerekçesiyle çiftliği tasfiye etmek yerine, verimli işletme için gerekli tedbirleri almakla görevli olduğu kaydedilen kararda, şunlar kaydedildi: “Birçok bilim adamınca, tarihsel süreç içinde topraklar üretkenliği nedeniyle kutsal olarak kabul edilirken, bunu korumanın bir ulusun onuru olduğu ve kaybedilenin toprak olmayıp temelde ulusal servet olduğuna dikkat çekilmiştir. Çünkü doğal kaynak olan toprakların üretimi sonsuz olmadığı gibi verimli toprak oluşum sürelerinin 100, hatta 1000 yıllarla ifade edilmesi toprağın önemini vurgulama açısından çarpıcıdır. Dolayısıyla bölgede yapılacak planlarda bu hususların göz önüne alınarak yukarıda tanımlanan üstün kamu yararının gözetilmesi gerekmektedir.” Hürriyet, 06.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
KANATLI DENİZATI BROŞU İÇİN INTERPOL DEVREDE Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınan "Karun Hazineleri"nin en değerli parçası "Kanatlı Denizatı Broşu"nun bulunması için Interpol de devreye sokuldu. Operasyonlar sonucunda Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu'nun da aralarında bulunduğu 10 kişi gözaltına alınmıştı. Sorgularının ardından adliyeye sevk edilen zanlılardan 7'si tutuklanarak cezaevine gönderilirken, 3 kişi de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Uşak Emniyet Müdürü Cafer Şahin, 12-13 Haziran'da Kaçakçılık Şube Müdürü ile birlikte İstanbul'a giderek İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve görevlendirdiği ekiple birlikte toplantı yaptıklarını belirtti ve şu bilgileri verdi: "Olayın bir ayağının İstanbul'da olmasından dolayı aranan şahısların ve eserin İstanbul'da olabileceği göz önüne alınarak geniş çaplı çalışma başlattık. Ancak sanıkların telefon görüşmelerinde Bulgaristan geçiyor. Bu nedenle eserin Bulgaristan'da ya da bir başka Avrupa ülkesinde olabilme ihtimaline karşı Interpol'ü de devreye sokarak çalışmamızı daha da genişlettik. Şu anda aranan A.D.(32), S.Y.(35) ve U.S.(39) isimli üç kişi hakkında da gıyabi tutuklama kararı var." Hürriyet, Haber: Yavuz Kuşdemir, 06.07.2006 |
|||||||||||||
İSTANBUL'UN EN ESKİ YAPISI İMRAHOR CAMİİ ONARILARAK HİZMETE AÇILACAK İstanbul'un en eski yapılarından biri olan 1543 yıllık İmrahor Camii müştemilatının (Studios Manastırı ve Ioannes Prodromos-Vaftizci Yahya Bazilikası) restore edileceği bildirildi. Anıtın bağlı bulunduğu Ayasofya Müzesi Müdiresi Jale Dedeoğlu, 456-463 yılları arasında Doğu Konsülü Studios tarafından Vaftizci Yahya adına inşa ettirilen binanın, İstanbul'un en eski yapısı olduğunu söyledi. Kilise ve manastır olarak şehrin girişinde kurulan anıtın, Roma ve Bizans döneminde patriklerin eğitim aldığı, kente gelen imparatorların ibadet ettiği bir yer olduğunu ifade eden Dedeoğlu, yapının 1204-1261 yılları arasındaki 4. Haçlı seferlerinde Latin istilasıyla yağmalandığını ve yakılıp yıkıldığını kaydetti. Dedeoğlu, yapının İstanbul'un fethinin ardından 1486 yılında İmrahor İlyas Bey tarafından camiye çevrildiğini belirterek, buranın Osmanlı döneminde ünlü hattatların yetiştiği bir merkez haline geldiğini anlattı. Caminin 1782'de yandığını, 1820'de onarıldığını, 1894'te meydana gelen depremde büyük hasar gördüğünü ifade eden Dedeoğlu, 1908 yılında çatısı çöken binanın o zamandan bugüne onarılmadığını bildirdi. Çatısı bulunmadığı için tabii faktörlerin tahribatına açık olan yapının, yıllardır ihmale uğradığını vurgulayan Dedeoğlu, “Biz mermer döşemelerin bozulan kısımlarında ve diğer noktalarda temizlik çalışmaları yapmak istiyoruz. Duvar ve sütunları halen ayakta olan bu binanın, çöken iç yapısı ayağa kaldırıldığında Bizans tarihinde patriklerin, Osmanlı tarihinde hattatların yetiştiği, dünya kültür mirası niteliğindeki bu çok etkileyici, büyük yapıyı yaşatmış olacağız.'' diye konuştu. Dedeoğlu, yapının kesin sınırları belirlendikten sonra etrafının çevrileceğini, kontrolsüz girişlerin engelleneceğini bildirdi ve 24 saat süreyle bekçi koyduklarını ifade etti. Ayios İonnes Prodromos Kilisesi, II. Bayezid döneminin ileri gelenlerinden İmrahor İlyas Bey tarafından cami ve zaviyeye çevrildi. İlk şeyhi İbrahim Menteşevi olan tekke, Halvetiliğin Sünbüli koluna bağlı idi. Tekkede hizmet edenlerin kabirleri halen bahçede bulunmakta. Cami, III. Selim'in hazinedar ustalarından Nazıperver ve Hassa Başmimarı Mehmed Rasim tarafından iki kez tamir ettirildi. 1908 yılında çatısının çökmesinden sonra son cemaat yerinin sol bölümü cami haline getirildi ve 50 yıl namaza açık tutuldu. Osmanlı döneminin birçok ünlü hattatı bu camide yetişti. Zaman, 06.07.2006 |
||||||||||||||
BODRUMDAN GÜN ISIĞINA Dolmabahçe Sarayı'nın bodrum katında çürümeye terk edilen eserler gün ışığına çıktı. 11 bin 944 parça eser, 600 bin YTL harcanarak restore edilen daha önce sarayın mutfağı olarak kullanılan Matbahı Amire bölümünde oluşturulan depo müzede sergilenecek. Depo müze, Dolmabahçe Sarayı'nın yapılışının 150. yıldönümünde açılıyor. Eserler, kapsamlı bir restorasyon temizleme çalışmasının ardına depo müzedeki yerlerini aldı. Teşhir ve depo olmak üzere iki bölümden oluşan depo müzede mutfak takımları, telefon santralı, silahlar, onlarca farklı ısınma araçları, paha biçilmez kumaşlar ve ihtişamlı mobilyalar göz kamaştırıyor. Milli Saraylar Daire Başkanlığı tarafından oluşturulan depo müzede teşhir edilmeyen objeler ise deprem riskine karşı özel olarak hazırlanmış raflar, kutular, dolaplar ve çekmecelerde saklanıyor. Yıllarca nemli ortamda kalan eserlerde bozulma yaşanmaması için kademeli olarak iklimlendirme yaptıklarını belirten Depo Müze Sorumlusu Talat Fazlı Sakarya, müzenin depo kısmındaki tüm eserlerin digital fotoğraflı envanterinin bulunduğunu, araştırmacıların gerekli izinleri alarak araştırma yapabileceğini söyledi. Sakarya halen restorasyonu devam eden 14 bin objenin de çalışmalar bittikçe depo müzede sergileneceğini söyledi. Depo müzede hırsızlık ve güvenlik amacı ile kameralar bulunduğunu belirten Sakarya, depo bölümündeki çelik dolap ve çekme1celerin depreme dayanıklı olduğunu, eserlerin çalınmasını önlemek için bulundukları kutuların üzerine hologram basıldığını anlattı. Akşam, Haber: Zana Yavuz, 06.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
ESKİ DENİZLİ EVLERİ BİR BİR YOK OLUYOR Denizli'de, koruma altına alınan 16 binadan 10'u yanarak ya da bakımsızlık nedeniyle yıkılarak yok oldu. Anıtlar Yüksek Kurulu 1984'te 16 ahşap yapının koruma altına alınmasına karar verildi. Ancak, Abdüllüoğlu Evi, Tevfik Külahçıoğlu Evi, Kurşunluoğlu Konağı ve Mehmet Kara Evi çıkan yangınlarda yok oldu. Hürriyet, 05.07.2006 |
||||||||||||||
HASANKEYF KAZILARINDA İŞÇİ SORUNU ÇÖZÜMLENDİ Hasankeyf İlçesi'nde Prof.Dr. Abdüsselam Uluçam başkanlığında gerçekleştirilen kazılarda işçi sıkıntısı sorunu çözüme kavuştu. Her yıl kazılarda çalışan Hasankeyfli gençler, asgari ücreti az bularak daha önce işi bırakmıştı. Hasankeyf'te devam eden kazılarda yaşanan işçi sıkıntısı kazı çalışmalarını aksatırken, kazılarda çalışmak üzere Batman'dan işçi temini yoluna gidilmişti. Hasankeyf Kazı Ekibi Başkanı ve Konya Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Abdusselam Uluçam, geçen yıllarda kazı çalışmalarında görev alan işçilerin asgari ücreti az bularak çalışmadıklarını belirterek, bu sorun kendisinden kaynaklanmadığını belirten Uluçam, "Daha önce de açıkladığım gibi işçilerin maaşlarını kazı başkanı olarak ben belirlemiyorum. Türkiye'nin her yerinde yapılan kazılarda eşit ücret veriliyor. Bu ücreti, 'Asgari Ücret Tespit Komisyonu' belirliyor. Amacımız, Hasankeyfli işsiz gençlerin ekmek kazanması idi. Bu nedenle böyle bir strateji izliyorduk. Hasankeyfli gençlerin ikna olmasıyla işçi sorunu çözüme kavuştu. Şu anda 90 işçi çalışmaya başladı." şeklinde konuştu. Hasankeyf Kaymakamı Osman Varol'un araya girmesi ile sorunun çözümlendiğini öğrenilen Hasankeyf kazılarında çalışacak işçilerin 06.00-10.00-16.00-19.00 saatleri arasında çalışacağı bildirildi. Batman Gazetesi, 05.07.2006 |
KARAKOYUN: ETNOGRAFYA MÜZESİ BİRAN ÖNCE TAMAMLANMALIDIR Aydın, Karacasu Kaymakamı İlhan Karakoyun, ilçelerinde yapımına başlanan ve kaba inşaatı biten Etnografya Müzesinin, biran önce tamamlanması gerektiğini söyledi. Karakoyun, yaptığı açıklamada, Karacasu ilçesinin turizm potansiyelinin oldukça fazla olduğunu ve her yıl Aphrodisias Müzesi ve Ören yerini yaklaşık 200 bin yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiğini belirtti. İlçeye gelen yerli ve yabancı turistlerin, sadece Aphrodisiasta bulunan müze ve ören yerine uğrayıp gitmeleri nedeni ile Karacasu'yun maddi yönden büyük kayıplara uğradığını ifade eden Karakoyun, ''Turistlerin ilçeden transit geçişlerini önlemek ve turizmin geliştirilmesi için geçen yıl Etnografya Müzesinin yapımına başlandı. Şu an da kaba inşaatı bitti. Etnoğrafya Müzesi bir an önce tamamlanmalıdır'' diye konuştu. Karakoyun, Aphrodisias Müzesi ve Ören yerini 2005 yılında 128 bin 541 yerli ve yabancı turistin ziyaret ederek, 337 bin l37 YTL gelir bıraktığını anımsatarak, şehir içinde bulunan Etnografya Müzesinin hizmete açılması ile gelirlerin daha artacağını sözlerine ekledi. Aydın Denge Gazetesi, 05.07.2006 |
|||||||||||||
![]() |
ZONGULDAK'TA İLK KEZ HAZIRLANAN TARİHİ VE TURİSTİK YERLER HARİTASININ DAĞITIMINA BAŞLANDI Zonguldak İl Kültür Müdürlüğü tarafından Zonguldak kent planı ve haritası hazırlandı. İlk kez gerçekleştirilen çalışmada, Zonguldak merkezin kent planı ile ilçelerinin haritası yer alıyor. 1 ay içinde hazırlanan Zonguldak'ın kent planı ve haritasında, tarihi ve turistik yerler fotoğraflarıyla gösterilip tarihçesi anlatılıyor. Detaylı şekilde kentin tanıtıldığı Zonguldak kent planı ve haritasının Türkiye geneline dağıtımına başlandığı belirtildi. Değişim Gazetesi, 05.07.2006 |
|||||||||||||
TARİHİ SİKKE OPERASYONU Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ekipleri bir işyerinde yapılan aramada 28 tarihi sikke ele geçirirken 3 kişiyi gözaltına aldı. Emniyet Müdürlüğü ekipleri, ihbar üzerine Dr. Sıtkı Göral Caddesi 54'üncü Sokak'ta bulunan işyerinde arama yaptı. Mahkeme izniyle yapılan aramada, tarihi eser niteliği taşıyabilecek değişik ebatlarda kap, kapak tarzı metal nesneler ve değişik zamanlara ait farklı ebatlarda 28 sikke ele geçirildi. Olayla ilgili 3 kişi gözaltına alındı. Fatih Paşa Mahallesi Ata Sokak'ta uyuşturucu ticareti yaptığından şüphelenilen bir kişinin evinde yapılan aramada da 1 ruhsatsız tabanca, bu tabancayla ait şarjör ve fişek ve 5 adet 100 YTL'lik banknot ele geçirildi. Bir kişi gözaltına alındı. Soruşturma sürdürülüyor. Vatan, 05.07.2006 |
||||||||||||||
KONYA MÜZESİ'NDEKİ BİR KOLİ ESER KAYIP Uşak Arkeoloji Müzesi'ndeki Kanatlı Denizatı Broşu ve Kahramanmaraş Müzesi'ndeki Zeugma sikkelerinin sahteleriyle değiştirildiğinin ortaya çıkmasından sonra bir 'kayıp eser' haberi de Konya Arkeoloji Müzesi'nden geldi. Show TV Haber Özel ekibinin orta çıkardığı 'kayıp koli' hikâyesi şöyle: Konya'da polis 1966 yılında Aydın Dikmen adlı şahsın evinde 296 parça tarihi eser ele geçirdi. Eserlerin arasında altın maske, altın diadem (taç) ve göz bağının yanı sıra çok sayıda Roma ve Bizans dönemine ait sikke ve heykeller bulunuyordu. Eserler 10 koliye doldurulup mühürlenerek Konya Arkeoloji Müzesi'ne teslim edildi. Müzede her görevli yıllar boyu kolileri belgeyle birbirine teslim etti. Son devir teslim 16 Aralık 1998'de Mehmet Uysal ile Kazım Mertek arasında yapıldı. Ancak bu devir teslimin belgesinde eserlerin içinde olduğu 10 koliden bahsedilmedi. Mertek 16 yıl sonra yapılan temizlik sırasında bir bölmede dokuz koli buldu. 10 adet olması gereken kolilerden biri yoktu. Doküman kayıtlarına göre kolinin içinde olması gereken altın maske, altın diadem ve göz bağının yanı sıra çok sayıda Roma ve Bizans dönemine ait sikkeler ve heykeller yoktu. Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, sorumluların tespiti için müfettiş görevlendirdiğini açıkladı. Radikal, Fotoğraf : Sabah, 05.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
KÜLTÜR DEĞERLERİNİ KORUMA ÇABASI Türkiye, "Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi"ne taraf ülkelerin genel kurulunda, sözleşmenin yönetim kurulu niteliği taşıyan "Hükümetlerarası Komite"ye seçildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, söz konusu sözleşme ile insanlığın gün geçtikçe popüler kültür karşısında unutmaya başladığı kültür değerlerinin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması amaçlanıyor. Sözleşme, örgün eğitim kurumlarında ve özellikle ortaöğretim kurumlarında somut olmayan kültürel mirasın ders olarak okutulması, kitle iletişim araçlarında bu mirasa yer verilmesi ve bu mirası araştıracak ve geliştirecek birimlerin kurulması alanlarına eğiliyor. 52 ülkenin taraf olduğu sözleşmenin ilk genel kuruluna 45 ülke katıldı ve aralarında Türkiye'nin bulunduğu 18 ülke Hükümetlerarası Komiteye seçildi. Türkiye'nin 4 yıl boyunca komitede yer alması bekleniyor. trt.gov.tr, 05.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
ASPENDOS FESTİVALİ'NİN TARİHİ BELLİ OLDU Türkiye Kamu-Sen'e bağlı Türk Kültür Sanat-Sen tarafından Kültür Bakanlığı'nın katkılarıyla organize edilen 1. Ulusal Aspendos Kültür ve Sanat Festivali, 1-20 Ekim tarihleri arasında Antalya'da yapılacak. Türk Kültür Sanat-Sen, festivalle dünyada Türk kültür ve sanatını turistlere tanıtmayı, kültür turizmini geliştirmeyi ve yaşatmayı amaçlıyor. 1. Ulusal Aspendos Kültür ve Sanat Festivali'ne, bütün dünyanın tanıdığı, akustik ve mimari bakımdan gerçek bir şaheser olan, dünyanın en önemli uluslararası sahnesine sahip, tarihi 2000 yıllık Aspendos Antik Tiyatrosu ev sahipliği yapacak. 1. Ulusal Aspendos Kültür ve Sanat Festivali'nde, ünlü sanatçılar Ahmet Özhan, Sabahat Akkiraz, İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu, Hi Jazz Topluluğu, Kültür Bakanlığı Ankara Devlet Türk Halk Müziği Korusu, Kültür Bakanlığı Devlet Halk Dansları Topluluğu sahne alacak. Festivalin son gününde ise "Büyük Türk Gecesi" isimli bir programla final yapılacak. Festivale, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya Ticaret Odası, Antalya Turizmciler Derneği ve Antalya Otelciler Birliği katkı sağlayacak. Antalya Kent Haber, 05.07.2006 Nano-Yorum: Festival sonrası eserin ne kadar yıprandığı ölçülüp bildirilecek mi? Kültür ve Turizm Bakanlığı gene ismindeki Kültür kısmını unuttu anlaşılan. Sadece turizme çalışıyor |
|||||||||||||
KARUN HAZİNESİ SORUŞTURMASINDA 3 KİŞİ ARANIYOR, 1 POLİSE TAHLİYE Uşak Arkeoloji Müzesi'nde Karun Hazineleri'nin en değerli parçası olan Kanatlı Denizatı Broşu'nun sahtesiyle değiştirilmesi olayında tutuklanan polis memuru B.E. tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Gerçek Kanatlı Denizatı Broşu ve olayla ilgili üç kişi aranırken, Uşak ve İstanbul emniyet müdürlükleri ortak çalışma yürüttüğü belirtildi. Eserin yurt dışında olması olasılığı göz önüne alınarak Interpol de devreye sokuldu. Uşak Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen ve `Karun Hazineleri' olarak tanımlanan tarihi eserler arasında yer alan Kanatlı Denizatı Broşu'nun sahtesiyle değiştirildiğine ilişkin iddialar üzerine soruşturma başlatılmıştı. Uşak Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi ile Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi ekipleri, 29 Mayıs günü sabah saat 05.00'de İstanbul, Afyonkarahisar, Burdur ve Uşak'ta eş zamanlı operasyon düzenlemişti. Operasyonlar sonucunda Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu'nun da aralarında bulunduğu 10 kişi gözaltına alınmıştı. Sorgularının ardından adliyeye gönderiler zanlılardan 7'si tutuklanarak cezaevine gönderilirken, 3 kişi de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Zanlıların ifadeleri doğrultusunda Uşak Cumhuriyet Savcılığı, A.D. (32), S.Y. (35) ve U.S. (39) adlı üç zanlı hakkında da gıyabi tutuklama kararı vererek yakalama emri çıkartmıştı. Uşak E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 30 gün tutuklu kalan polis memuru B.Y.'nin avukatı Atilla Arslan mahkemeye başvurarak tutukluluğa itiraz etti. Mahkeme, Karaağaç Polis Merkezi'nde görevli polis memurunu 29 Haziran günü tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı. Uşak Emniyet Müdürü Cafer Şahin, serbest bırakılan polis memurunın idari soruşturmayı yürüten müfettişin hazırlayacağı rapor doğrultusunda göreve iade edilebileceğini söyledi. Sahtesiyle değiştirildiği iddia edilen Karun Hazinesi'nin en değerli parçası olan Kanatlı Denizatı Broşu'nu orijinalinin bulunmasına ve olaya adı karışanların yakalanmasına çalışılırken Uşak ve İstanbul emniyet müdürlüklerinin ortaklaşa çalışma yürüttüğü belirtildi. Uşak Emniyet Müdürü Cafer Şahin, 12-13 Haziran'da Kaçakçılık Şube Müdürü ile birlikte İstanbul'a giderek, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve görevlendiği ekiple birlikte toplantı yaptıklarını belirtti ve şu bilgileri verdi: "Olayın bir ayağının İstanbul'da olmasından dolayı aranan şahısların ve eserin İstanbul'da olabileceği göz önüne alınarak geniş çaplı çalışma başlattık. Ancak sanıkların telefon görüşmelerinde Bulgaristan geçiyor. Bu nedenle eserin Bulgaristan'da ya da bir başka Avrupa ülkesinde olabilme ihtimaline karşı Interpol'ü de devreye sokarak çalışmamızı daha da genişlettik. Şu anda aranan A.D. (32), S.Y. (35) ve U.S. (39) isimli üç kişi hakkında da gıyabi tutuklama kararı var." Uşak Milletvekili Dr. Alim Tunç, "Olayla ilgili olarak geniş çaplı bir takiple çalışma devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç ile yaptığım görüşmede eserle bağlantılı olarak kullanıldığı belirlenen iki adet cep telefonu ve bu telefonlara ait telefon numaraları tespit edildi" dedi. Milletvekili Tunç, iddialarını şöyle sürdürdü: "Kanatlı Denizatı Broşu, operasyonlar yapılmadan bir gün önce Türkiye'deydi. Ve hala Türkiye'de olduğunu düşünüyoruz. Şu anda her şey bu iki telefon ve telefon numarasının yeniden açılıp kullanılmasına bağlı. Olaya karıştığı belirlenen üç kişinin yurt içi ve yurt dışında aranmasına devam ediliyor. Şu anda bu kişilerin bir şekilde harekete geçmeleri ve hata yapmaları bekleniyor. En küçük bir kıpırdama da ani bir operasyonla kişiler yakalanacak ve belki de eser ele geçirilecek. Müzedeki eser sahte değil, bu da altın, ama orijinali değil." Adının açıklanmasını istemeyen bir Uşaklı antikacı da, Kanatlı Denizatı Broşu ile ilgili olarak şu iddiaları dile getirdi: "Eser şu anda Yunanistan'da satılmak üzere. Eserin bulunması için çalındığı yıl dikkate alınarak 1960'larda bu eseri Amerika'dan kimin aldığına dikkat edilmesi gerekiyor. Yunanistan'da esere 30 milyon dolar para vermek için hazır bekleyen ABD'de bir üst düzey bürokratın oğlu aile yadigarı olduğu gerekçesiyle eserin peşinde. Bu olayla ilgili olarak da eser için Uşak'ta bir görüşme olmuştu." Vatan, 05.07.2006 |
||||||||||||||
RESTORASYON ÇALIŞMALARINA DEVAM Açık Hava Müzesi görümündeki 7 bin yıllık tarihi dokusuyla dünyada Kudüs ve Venedik şehirlerinden sonra 3. tarihi ve mimari sit kenti olma yolunda ilerleyen Mardin'de, tarihi mekanların restorasyonu devam ediyor. 13. yüzyıl Artuklular dönemine ait olan 700 yıllık Latifiye Camii restorasyonu Mardinli hayırsever işadamı Münir Çağlar tarafından gerçekleştiriliyor. Latifiye Mahallesi'nde bulunan 700 yıllık tarihe sahip Latifiye Camii'nin, aslına uygun bir şekilde Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve Kültür Müdürlüğü ekipleri denetiminde restorasyonu sürüyor. 2 yıldır sürdürülen restorasyon çalışmalarının son aşamasına gelindiğini belirten Münir Çağlar, "Allah rızası için, doğup büyüdüğüm memleketim için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Önümüzdeki yıl içinde caminin restorasyonunu tamamen bitireceğiz" dedi. Ismarladığı özel kesme taşlarla ve Türkiye'nin birçok bölgesinden getirdiği taş ustalarıyla usulüne uygun gerçekleştirilen restorasyon sayesinde, caminin eski görünümüne kavuşmak üzere olduğunu ifade eden işadamı Çağlar, "Benim için restorasyonun erken değil, aslına uygun bir şekilde yapılmasıdır. Restorasyon çalışmaları için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyoruz" şeklinde konuştu. Mardin'de başlatılan tarihi mekanların restorasyon çalışmalarının olumlu karşılandığını, herkesin bu işe gönül verdiğini belirten Mardin Valisi Mehmet Kılıçlar, "Restorasyon çalışmaları, aslına uygun olarak yapıldığından, yeni bir uygarlığın tekrar dirilmesi anlamına geliyor. Restorasyon çalışmalarını üstlenmek, gönül işidir. Hayırsever işadamlarımız bu konuda yanımızda oldu. Mardinli vatandaşlarımız, tarihi yapılara daha iyi sahiplenmeye başladı. Bu durum, bizim için sevindiricidir. Birkaç yıl sonra Mardin'in kötü yapılaşmalardan tamamen kurtulacağına inanıyorum. Yaklaşık 7 bin yıllık tarihe sahip dinlerin, dillerin ve kültürlerin harmanlandığı güzel Mardin'de aslına uygun olarak restorasyonu devam eden tarihi mekanların bitirilmesi ile kentimizin güzelliğine güzellik katılacak. Mardin, UNESCO'nun kültürel miras listesine girmesine biraz daha yaklaşmış olunacak" diye konuştu. Mardin Kent Haber, 04.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
![]() |
HARPUT KALESİ İLGİ BEKLİYOR Elazığ'daki tarihi Harput Kalesi, giderek artan duyarsızlıkla yok olma tehlikesi yaşıyor. Kalenin duvarları adeta yazı tahtasına dönmüş durumda. Eski Elazığ, yani Harput, Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biri. Harput'la özdeşleşen tarihi kaleye gösterilen duyarsızlık ise yöre turizmine zarar veriyor. Figürlerin üzerine yağlı boya ile yazılan yazılar kaleyi tanınmaz hale getirdi. Binlerce yıllık bir miras adeta yokediliyor. Kale taşlarına sevgi sözcükleri yazanlarsa aslında kökü çok derinlerde olan bir sevgiyi kuruttuklarının farkında değil. Yetkililer, boyaların kimyasal bir maddeyle tarihi dokuya zarar vermeden temizleneceğini ve kaleye kapı yapılacağını belirtiyor. Harput Kalesi'nin içindeki kazı çalışmaları da Ağustos ayında başlayacak. trt.gov.tr, 04.07.2006 |
|||||||||||||
JANDARMAYA TARİHİ ESER SATMAK İSTEYEN 2 KİŞİ YAKALANDI Eskişehir'de alıcı gibi davranan jandarmalara tarihi eser satmak isteyen 2 kişi Bizans dönemine ait 194 parça tarihi eserle yakalandı. Eskişehir'e izinsiz kazı sonucu çıkardığı tarihi eserleri satmak isteyen 46 yaşındaki H.A. ile 27 yaşındaki İ.A. alıcı gibi davranan sivil jandarma ekipleri tarafından yakalandı. Zanlıların yanlarında getirdikleri Bizans dönemine ait 194 parça tarihi eser bulundu. Zanlıların yanındaki Bizans dönemine ait 92 sikke, 28 küpe, 21 gümüş para, 19 takı eşyası, 4 altın para, 2 cam vazo, 12 gözyaşı şişesi, 6 mumluk, 2 tas, 2 eşya, mermer heykel, bronz öküz heykeli, kap, heykel başı, gerdanlık ve küçük heykele el koulurken, soruşturma sürdürülüyor. Vatan, 04.07.2006 |
||||||||||||||
MOZAİK SEKTÖRÜ 2 BİN YILLIK TARİHİ CANLANDIRACAK Gaziantep'in, Zeugma'da çıkan mozaiklerle ön plana çıkması ve bu anlamda çok önemli bir turizm potansiyeline sahip olması nedeniyle Mozaik Eğitim Merkezi projesi hayatı geçti. Avrupa Birliği Bilgi Bürosu Koordinatörü Figen Öğüt, Ticaret Odası tarafından kurulan Mozaik Eğitim Merkezinde 2 bin yıllık tarihi tekrar canlandırmaya çalıştıklarını, bunun Gaziantep ve bölge ekonomisi için çok önemli bir değer olacağını söyledi. 2 bin yıl öncesinde Gaziantep'te bir mozaik sektörünün olduğunu, sadece sanat olarak kullanılmadığını çeşitli alanlarda da kullanıldığını ifade eden Öğüt, ''Biz şimdi bunu tekrar canlandırmaya çalışıyoruz. Bunun Gaziantep ve bölge ekonomisi için çok önemli bir değer olacağını, bu turizm potansiyelini ekonomiye kazandırılmasını düşünüyoruz'' dedi. Bu mesleği tekrar canlandırarak, istihdam kapısı kazandırmayı amaçladıklarını anlatan Öğüt, "Yani hem mozaikleri yaşatacağız hem de bir istihdam kapısı haline getireceğiz. Bu mozaik okulu Gaziantep'e kalıcı bir eser bırakmak istiyor. 'Gaziantep'te bir mozaik çarşısı bir mozaik sokağı neden olmasın' diye düşünüyoruz. Bunların hepsi hedeflerimiz arasında. Bununla ilgili olarak mozaik eğitim merkezi her türlü ekipman ve altyapısı tamamlandı. Mozaik tekniği, mozaik tasarımı ile ilgili eğitim verecek 2 eğitmenimizin yanı sıra bir arkeolog ve bir de jeolog eğitim verecek" diye konuştu. gaziantep27.com, 04.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
![]() |
ORDU'DA BEŞ CAMİ RESTORE EDİLECEK Vakıflar Genel Müdürlüğü, Ordu ili genelinde 5 tarihi caminin restorasyonu için çalışma başlattı. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, Perşembe İlçesi'nde bulunan Çınar Mahallesi Camii ile Akkuş İlçesi'nde bulunan Merkez Camii'nin restorasyon çalışmaları tamamlandı. Bu çalışmaların ardından tarihi Aziziye (Yalı) Camii'nin rölöve-restorasyon projelerinin çizilerek Koruma Kurulu'na sunulduğu ve izin alınmasının ardından çalışmalara başlanacağı kaydedildi. Ayrıca Hamidiye Camii, Orta Camii, Perşembe Avuşlu Camii ve Ünye Saray Camii'nin projelerinin çizildiği, Koruma Kurulu'ndan onay alınması durumunda onarım çalışmalarının başlayacağı belirtildi. Ordu Kent Haber, 04.07.2006 |
|||||||||||||
DEV KESTANE DEVRİLDİ Beşiktaş'ta, Maçka Meydanı Sokak'taki Valide Sultan Namazgahı'nda bulunan 2 metre çapında 10 metre yüksekliğindeki asırlık kestane ağacı, esen rüzgarın şiddetine dayanamayarak biri taksi 6 otomobilin üzerine devrildi. 34 THE 58 plakalı taksinin sürücüsü Ali Ölker, devrilen ağacın çatırtısını duyarak son anda kendini dışarı attı. Ali Ölker ezilmekten kıl payı kurtulurken, taksisi hurdaya döndü. Devrilen ağacın altında kalan diğer 5 otomobilden 2'si ağır, 3'ü az hasar gördü. Ağacın dalları arasında kaybolan otomobiller, itfaiyenin ağacı parçalamasıyla çıkartılabildi. Hürriyet, Haber: Şefik Dinç, 04.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
TARİHÎ AFİFE HANIM CAMİİ YIKIMA TERKEDİLDİ Özellikle Romalılar'a ait eserleri ihya etmeye çalışan Kültür Bakanlığı, ömürlerinin son günlerini yaşayan Türk-İslam eserlerini görmezlikten geliyor. Pek çok tarihi camimiz ve İslam eserlerimiz birer birer yok oluyor. 1452 yılında Karamanoğulları tarafından yaptırılan Kayseri'deki Afife Hanım Camii de (Murat Paşa Camii) yıkıma terkedilen tarihi camilerimiz arasında. Bir çok yeri hasar görmüş olan ve duvarlarında çatlaklar oluşan Afife Hanım Camii kendi haline terkedilmiş durumda. Restore edilmesi için müftülük, Vakıflar Kayseri Bölge Müdürlüğü'ne müracaat etmesine rağmen hâlâ bir cevap alınamadığı bildiriliyor. Vatandaşlar, tarihi caminin yıkılmasından endişe duyduklarını dile getiriyorlar. Zaman, Haber: Süleyman Tuzcu, 04.07.2006 |
||||||||||||||
ESKİŞEHİR İLGİ BEKLİYOR Eskişehir Kültür ve Turizm Müdürü Ali Osman Gül, tarihi, doğal ve kültürel zenginlikler açısından Türkiye'nin sayılı illeri arasında yer alan Eskişehir'in, turizm açısından keşfedilmeyi beklediğini söyledi. Eskişehir'in çok eski çağlardan bu yana ayırt edici özelliğini koruduğunu belirten Ali Osman Gül, kentin yetişmiş insan gücünün yanında tarihi ve doğal güzelliklere sahip olduğunu vurguladı. Osmanlı ve Selçuklu eserlerinin yoğun olarak Sivrihisar ilçesinde bulunduğunu belirten Gül, “Eskişehir-Ankara karayolu üzerinde kalmasına rağmen ilçenin turizmden yeteri kadar pay alamamasının üzüntüsü içindeyiz. Sivrihisar, mutlaka gezi programlarında yer almalıdır” dedi. Türkiye Gazetesi, 04.07.2006 |
HAVA KİRLİLİĞİ, TARİHÎ ESERLERİ TAHRİP EDİYOR Hava kirliliğinin tarihi eserleri de tahrip ettiği bildirildi. Selçuk Üniversitesi Türk El Sanatları Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Yrd. Dr. Hasan Özönder, hava kirliliğinin, mimari yapılarda olduğu gibi koleksiyon ve arşivlerdeki deri, kumaş, halı ve kağıt gibi tarihi eserleri de etkilediğini belirterek, "Tarihi eserlerin yoğun olduğu bölgelerde, hava kirliliği ile daha ciddi mücadele edilmelidir” dedi. Hasan Özönder şöyle devam etti: “Bir yıl süren araştırmalar sonucunda, tarihi ve mimari özellik taşıyan yapıların dokularında, hava kirliliğinden dolayı önemli ölçüde yıpranmalar meydana geldiğini belirledik. Bu konuda en kısa sürede önlem alınması için Çevre ve Kültür Bakanlıklarına başvurduk. Tarihi eserlerin korunması konusunda çalışmalarımız devam etmektedir.” Zaman, 04.07.2006 |
|||||||||||||
ANTİK LAODİKYA'DA YANGIN ÇIKARDILAR Denizli kent merkezine 5 kilometre uzaklıktaki Laodikya antik kentinde çıkan iki ayrı yangında, kuru otlarla kaplı yaklaşık 100 hektarlık alan yandı. Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından 4 yıldır kazı yapılan antik kentte çıkan yangın, çok sayıda tarihi esere, mermer bloklara ve sütunlara zarar verdi. Yangın itfaiye ekiplerinin müdahalesi ile söndürüldü. Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Celal Şimşek, mermerin yangına karşı çok hassas olduğunu belirterek "Kazı alanının bulunduğu bölgenin otlarını temizlediğimizden, yangın kazı alanına gelemedi. Ancak, yanan alanda bulunan çok sayıda tarihi eser hasar gördü. 'Ne olacak, yanan taş değil mi' anlayışından büyük zarar görüyoruz. Yanan taş değil tarih" diye konuştu. Hürriyet, Haber: Ferah Işık - Ramazan Çetin, 04.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
![]() |
OSMANLI GEMİSİNİN BATIĞI BULUNDU Osmanlı'nın Kıbrıs'ı fethettiği 1571'de adadaki korsanlara karşı mücadele eden ve Kıbrıs'ı korsanların elinden kurtaran, yelken ve kürekle yol alan batık bir gemi bulundu. Lala Mustafa Paşa'nın donanmasına ait kalyonu biri avukat ve diğeri yedek subay olan iki Kıbrıslı Rum keşfetti. Avukat Spiros Spiru ve yedek subay Stefanos Milonas'ın 40 metre derinlikte buldu. Milliyet, Haber: Sefa Karahasan, 04.07.2006 |
|||||||||||||
KAMBERLER'DE YIKIMLAR HIZLANDIRILDI Bursa, Osmangazi Belediyesi'nin Kamberler'deki yıkımları sürüyor. 'Tarih ve Kültür Parkı' kurma ve kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde 22 binanın daha yıkımı gerçekleşti. Osmangazi Belediyesi'nin, Bursa'nın merkezinde kalmasına rağmen çöküntü bölgesi olmaktan kurtulamayan Kamberler'de başlattığı 'Tarih ve Kültür Parkı Projesi' tüm hızıyla sürüyor. Bir yandan bölgenin yeniden planlanması için proje yarışması açılırken, diğer yandan da kamulaştırma ve yıkımlar sürüyor. Bölgede ciddi bir kentsel dönüşümü öngören proje kapsamında kamulaştırılan 22 bina daha Osmangazi Belediyesi ekipleri tarafından yıkıldı. Çevik kuvvet ekiplerinin geniş güvenlik önlemi altında gerçekleştirilen yıkımlarda önemli bir direnişle karşılaşılmadı. Kamulaştırması tamamlanan ve mülkiyeti belediyeye geçen binaları yıkmak üzere üç ayrı ekip halinde Kızyakup'a giden yıkım ekipleri; Şahin, Güzelkız, Eski, Muammerbey, Salkım, Kasapoğlu, Hamam, Hanbahçe, Külhan ve Sıdıka sokaklardaki yapıların yıkımına başladı. Osmangazi Belediyesi, proje kapsamında 150'nin üzerinde binayı kamulaştırdı. Kamulaştırılan binaların 106 tanesi yıkıldı. Yıkım yoluyla bölgede yaklaşık 17 bin metrekare alan elde edildi. İlk planda elde edilmesi hedeflenen alan ise 40 bin metrekare civarında. Projeyi hayata geçirmek için şu ana kadar yaklaşık 13 trilyon lira harcayan Osmangazi Belediyesi, bölgedeki kamulaştırma ve yıkımlarına devam edecek. Proje kapsamında yaklaşık 70 bin metrekarelik alanda kentsel dönüşüm öngörülüyor. Kamuya açık, 24 saat yaşayan dinamik bir bölge oluşturulması öngörülen projede, bir yandan doğanın kent yaşamı ile buluşmasına önayak olunurken, diğer yandan da bölge açık ve yeşil alanlarıyla yeniden yorumlanacak. Gündelik yaşamı farklılaştırıp kentsel yaşama renk katacak olan proje, açık ve kapalı mekânlarıyla kent merkezinin görsel kalitesini de artıracak. Bölgede, turizm koordinasyon ve tanıtım, alışveriş, yeme-içme, sinema, tiyatro gibi kültürel ve sosyal tesisler, yönetim birimlerinin yer alabileceği mekânlar ile alanın ve yakın çevrenin ihtiyacını karşılayacak şekilde otoparklar da düzenlenecek. Açık alanlarda toplantı, tören, konser ve çeşitli sanat etkinlikleri gibi sosyo-kültürel faaliyetlerin yanı sıra spor alanları da yer alacak. Zaman, 04.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
KÜLTÜR MİRASI İÇİN KRİTİK TOPLANTI BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) Dünya Mirasını Koruma Komitesi, 8-16 Temmuz tarihlerinde Litvanya'nın başkenti Vilnius'da düzenlenecek toplantıda, İstanbul'un ''Dünya Kültür Mirası'' listesinden çıkarılıp ''Tehlikedeki Dünya Kültür Mirası'' listesine alınıp alınmayacağına karar verecek. Komitenin, kentsel gelişim ve SİT alanlarının korunmasına yönelik endişelerinin ardından, İstanbul'un bu listeden çıkartılması gündeme gelmişti. Sabah, 04.07.2006 |
||||||||||||||
TUNCA KÖPRÜSÜ ONARIMI YER TAHSİSİ BEKLİYOR Tarihi Ekmekçizade Ahmet Paşa (Tunca) Köprüsü'nü yapmak için yaklaşık 15 gün önce Edirne'ye gelen restore ekibi, yer tahsisini bekliyor. Köprünün onarımı için kullanılacak taşlar da tartışma konusu yarattı. Tarihi Ekmekçizade Ahmet Paşa Köprüsü'nü onaracak olan ekip yaklaşık 15 gündür köprü yakınında bekliyor. Köprünün toprak dolan iki kemeri ekip tarafından açılırken, ekip bakanlığın kendilerine yer tahsisini yapmasını bekliyor. Bu arada tarihi köprünün onarılmasında kullanılacak taşlar ise ERBA firması ile bakanlık arasında tartışılıyor. ERBA Firması çalışanları, köprünün onarımı için firmalarına yer tahsisinin yapılmasını beklediklerini belirtirken, yer tahsisinin ardından 450 gün içinde köprünün restoresini bitireceklerini bildirdi. Köprünün daha önceden yıkılan ve beton olarak yapılan orta bölümü ile buradaki köprü bacağı aslına uygun olarak restore edilecek. Bunun yanında Karaağaç'a giriş kısmında bulunan bir ayağın da yarısı tekrar onarılacak. Köprü aslına uygun olarak restore edildikten sonra da açılışı yapılacak. Bakanlığın köprünün restoresinde kireç taşı kullanılmasını istediği, firma yetkilileri ise kireç taşının çabuk eriyebileceğini belirterek, bunun yerine daha sağlam taşların kullanılması gerektiğini söylüyor. Bu arada Edirne'nin Süloğlu İlçesi'nde bulunan bir taş ocağında da inceleme yaptıklarını ifade eden ERBA inşaat çalışanları, buradaki taşların kaliteli olduğunu fakat, damarların istenen kalınlıkta olmadığı için yetersiz kaldığını da sözlerine eklediler. Edirne'de onarıma açılacak olan 8 köprü için, 2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Edirne Valiliğine 1 milyon YTL ödenek gönderildi. Bu ödenekle köprülerin projeleri hazırlanırken Uzunköprü'nün proje ihalesi için çalışmalar ise sürdürülüyor. Projesi hazırlanan 8 köprüden 4'ünün (Fatih, Kanuni, Yalnızgöz, Tunca) restorasyon ihaleleri yapılırken, diğer 4'ünün ise (Meriç, Saraçhane, İkinci Bayezid, Gazimihal) ihale hazırlıkları sürdürülüyor. Tunca köprüsünün restoresine başlanan ilk köprü olacağı ve köprülerin tümü için 67 milyon YTL harcanmasının planlandığı belirtiliyor. Onarım çalışmalarının başlamasıyla birlikte, ilk olarak nehrin akış yönü değiştirilecek. Bu şekilde köprünün ayakları ortaya çıkacak. Ardından yayaların geçebilmesi için ahşap bir köprü yapılacak. Araçların ise Bosna Köy yolundan Karaağaç'a ulaşımı sağlanacak. Mostar Köprüsünün onarımını yapan Ebru İnşaat; Edirne'de Tunca Köprüsü'nün ardından Fatih, Kanuni ve Yalnızgöz Köprülerinin onarımını yapacak. Tunca Köprüsü, 1607-1615 yılları arasında Ekmekçizade Ahmet Paşa adına Tunca Nehri üzerine Sedefkar Mehmet Ağa tarafından inşa edilmişti. Geçtiğimiz yıl yaşanan su taşkınlarının ardından yan kanatları yıkılan Ekmekçizade Ahmet Paşa köprüsü (halk arasındaki ismi Tunca Köprüsü) onarım için gün saymaya başladı. Geçtiğimiz yıl yapılan sondaj çalışmasıyla köprüler hakkında bilgi edinen ekipler, bu yıl da köprülerin onarımına başlayacak. edirneninsesi.com, 04.07.2006 |
||||||||||||||
TARİHE SAYGI BU MU? Çanakkale'nin İntepe Beldesi`nde 1.Dünya Savaşı'nda boğazı zorlayan düşman donanmasına boğazın sularını mezar eden,”Yenilmez armada” olarak adlandırılan dönemin en gelişmiş zırhlılarını bozguna uğratan topçu tabyalarından Topçamlar Tabyası'nın içler acısı durumu görenlerin yüreklerini sızlatıyor. Çanakkale-İzmir karayolunun 18. kilometresinden sonra 4 kilometrelik yolun sonunda tarla içlerinden güçlükle ulaşılan Topçamlar Tabyasında, toprağa namluları gömülü ters dönmüş, yıkılmış durumdaki 28 cm çapında 8,5 metrelik topların görüntüsü tarihe saygı duyanların yüreklerinde derin acılar oluşturuyor. Araştırmacı-Gazeteci Cahit Önder için 'Tarihine duyarlı bir vatandaş' diye yazmamızı isteyen Hasan Can, "Bu duyarsızlığı ifade etmek için kelime bulamıyorum. Burada tarih toprağa gömülmüş. Seyirci kalmak Çanakkaleli olarak bizleri utanca boğmaktadır.Buna seyirci kalınmamalı” diye konuştu. ![]() İntepe Beldesinde çobancılıkla hayatını sürdüren Ferhat Kurtaran, "15 senedir bu bölgede çobancılık yapmaktayım. Toprağa gömülü bu tabyayı her gördüğümde içim sızlıyor. Düşman zırhlılarına boğazı dar eden topçularımızın ruhlarına saygısızlığımızı içime sindiremiyorum. Buraları yeniden düzenlense ziyarete açılsa ne kadar güzel olur" diye konuştu. Sultan Abdülaziz döneminde Çanakkale Boğazı savunmasını güçlendirmek amacıyla yapılan ve 1.Dünya Savaşı'nda görevini yapmış Topçamlar Tabyası'nda 1883-1888 tarihli Alman Krupp yapımı 28 cm.çapında,8,5 mt.uzunluğunda namluları olan ve ikisinin namlusu toprağa gömülü 3 top bulunmakadır. Araştırmacı ve yazar Şahin Aldoğan ile Cemalettin Yıldız, kaderine terk edilmiş, ulaşılması adeta imkansız, toprağa gömülü Topçamlar Tabyası'nın durumunun içler acısı olduğunu ve Çanakkale'ye hiç yakışmadığını ifade ederlerken “ilgililer ivedi olarak hareke geçip, devrilmiş topların bulunduğu bu tabyayı ve Çakaltepe Tabyasını imar ederek gezilebilir duruma getirmelidirler.” diye konuştular. Çanakkale Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İsmet Akıncı da, toprağa gömülü Topçamlar Tabyası`nın içler acısı durumunun Çanakkale`ye yakışmadığını vurgularken, "Her konuya olduğu gibi tarihe de duyarlılığını bildiğimiz Valimiz sayın Orhan Kırlı`nın haberi gördükten sonra ilgili kurumlarla koordinasyon sağlayıp tabyanın durumunu ele alacağına inanyorum" dedi. Gazete Boğaz, 03.07.2006 |
||||||||||||||
![]() |
TAŞOLUK MAĞARASI'NA ZİYARETÇİ AKINI Sakarya'nın Kaynarca İlçesi'nde bulunan Taşoluk Mağarası, hafta sonunda vatandaşların akınına uğradı. Kaynarca İlçesi'nin Taşoluk Köyü'nde bulunan ve özellikle astım hastalığına iyi geldiği bilinen Taşoluk Mağarası, hafta sonunda hem serinlemek hem de hastalığına şifa bulmak isteyen vatandaşların akınına uğradı. Hava sıcaklığının dışarıda 35 dereceyi aşmasına rağmen mağaranın içinin -1 ve -2 derecede olduğunu gören vatandaşlar, mağaranın serinlemek için ideal bir yer olduğunu söyledi. Mağaraya akın eden Kaynarcalılar'ın haricinde, il dışından da gelen çok sayıda kişi, nefes darlığı, astım, kalp ve akciğer rahatsızlığı bulunanların mutlaka mağaraya gelmesi gerektiğini ifade etti. Taşoluk Köyü Muhtarı Nihat Aktaş ise, mağaranın birçok hastalığa iyi geldiğini belirterek, "Önceleri çok fazla bilinmeyen mağara, son yıllarda ziyaretçi akınına uğruyor. Hastalığına şifa bulan çok sayıda insan var. Özellikle sıcak havada, mağaranın içinin serin olması da ziyaretçiler için mağarayı cazip kılıyor" dedi. Sakarya Kent Haber, 03.07.2006 |
|||||||||||||
LÜBNAN SURİYE BULUNTULARINI GERİ VERİYOR Lübnan, 2001 yılında Suriye'den bu ülkeye yasa dışı yollardan sokulmuş 76 adet arkeolojik eseri iade ediyor. Eserlerin bazıları Baalbek bölgesinde, diğer bir kısmı ise Ghadir ve Haret Sakhr bölgelerinde Lübnan ve Suriye yetkililerinin ortak operasyonları sonucu ele geçirildi. Baalbek'de bir depoda korunan eski eserler Lübnan Eski Eserler Genel Müdürlüğü ve Suriye'li uzmanlar tarafından beraberce envanterlendikten sonra iade edilecek. Yetkililerin açıkladığına göre eserler Suriye'nin Kharaeb Hama bölgesinden kaçak yollarla getirilmiş. Aralarında mimari parçalar, klasik heykeller, Arap, İslami ve Osmanlı eserler bulunmakta. Komisyonun Lübnan'lı üyeleri Tania Zavan, Mohammad Dounai ve Mohammad al Awta, Suriye'li yetkililer ise Ahmad Tarqaji, Ahmad Deeb ve Ahmad Zeytoun. Zavan, bulunan eserlerin Hama'dan geldiğini ve Lübnan - Suriye Yüksek Konseyi tarafından yapılan kültürel anlaşma uyarınca ait oldukları ülkeye iade edileceğini bildirdi. Tarqaji ise, eserler ele geçirildikten sonra bir ay bile geçmeden envanterlerinin tamamlandığını ve iade kararı verildiğini belirterek, Lübnan'ın bu hızlı müdahalesinin ve işbirliğinin her türlü takdirin ötesinde olduğunu vurguladı ve Lübnan Eski Eserler Genel Müdürlüğü'ne teşekkür etti. Daily Star, Lebanon, Haber: Mosbah Al-Ali, Derleyen: Ali Yamaç |
![]() |
|||||||||||||
TARİH, ONARIM İÇİN SIRAYA GİRDİ Antalya'nın Manavgat İlçesi'ne bağlı Side beldesinde, yaklaşık 47 yıl önce inşaat çimentosu ve demiri kullanılarak restore edilen heykellerdeki tahribatı gidermek amacıyla açılan Side Müzesi´ndeki laboratuvarda, iki yılda 78 eser onarıldı. Müzedeki 70 eser daha onarılmayı bekliyor, M.S 3´üncü yüzyıldan kalma Roma dönemine ait iki lahitten çıkan bin 100 parçanın bütünleme çalışması da sürüyor. Ordinaryus Prof.Dr. Arif Müfit Mansel´in başkanlığında 1947 yılında başlayan Side kazılarında çıkartılan eserlerin ilk restorasyonlarında, imkanların kısıtlı olması nedeniyle inşaat malzemeleri kullanıldı. Side Müzesi´nde sergilenen heykellerin bazılarında, restorasyonda kullanılan çimento ve demirin yıpranmasıyla çatlak ve kırıklar oluştu. Müze´de gönüllü danışmanlık yapan Alman arkeolog Dietmar Friese´nin heykellerin onarımı için geliştirdiği projenin Kültür ve Turizm Bakanlığınca onaylanması üzerine, yaklaşık 2 yıl önce Side Müze Müdürlüğü Heykel Onarım ve Restorasyon Laboratuvarı kuruldu. Çevredeki kazılardan çıkartılan tarihi eserlerin bütünleme çalışmaları ve restorasyonun da yapıldığı laboratuvarda, Müze´deki 70 heykel onarılmayı bekliyor. Alman arkeolog Friese´nin danışmanlık yaptığı laboratuvarda, eserler, onun yetiştirdiği usta Beyzade Yaycıoğlu tarafından onarılıyor. Side Müzesi Müdür Vekili Arif Küçükçoban´ın da desteğiyle ekip, iki yılda 78 eser onardı. Laboratuvarda, yeni bulunan iki lahitten çıkarılan bin 100 parçanın bütünleme çalışması da sürüyor. Side Müzesi Müdür Vekili Arif Küçükçoban, AA muhabirine yaptığı açıklamada, müzedeki ilk restorasyon çalışmalarında imkanların kısıtlı olması nedeniyle heykellerin kaideye yerleştirilmesi ve parçalarının birbirine bağlamasında ucuz inşaat demiri ve çimentosu kullanıldığını söyledi. Küçükçoban, bazı heykellerde pas dokusunun şişmesiyle çatlaklar ve kırıklar oluştuğunu bildirdi. Aynı restorasyonda piyasada bulunan polyester bazlı yapıştırıcıların kullanıldığını ifade eden Küçükçoban, bunların zaman ve sıcağın tesiriyle sertleştiğini ve mermerlerden ayrıldığını belirtti. Küçükçoban, bu nedenle birleştirilmiş bazı heykellerin parçalarının kendiliğinden koptuğunu ve düştüğünü kaydetti. Arkeolog Diuetmar Friese de ilk restorasyonda kullanılan malzemeler nedeniyle heykellerin pastan ve havanın rutubetinden dolayı zarar gördüğünü söyledi. Restorasyonda su borusu bile kullanıldığını kaydeden Friese, bu nedenle heykellerde duruş bozuklukları olduğunu kaydetti. Onarım çalışmalarında suni çimento ve yurt dışından getirilen yapıştırıcılar kullandıklarını belirten Friese, heykellerdeki duruş bozukluklarını da düzelttiklerini ifade etti. Friese, sadece bir ustanın çalıştığı atölyede, hem mevcut heykellerin hem de yeni çıkartılanların onarımı için daha çok usta ve malzemeye ihtiyaç duyulduğunu sözlerine ekledi. Antalya Gazete Bir, 03.07.2006 |
||||||||||||||
İZMİT'TE TARİHÎ MEZAR KALINTILARI BULUNDU İzmit'te, Roma dönemine ait olduğu tahmin edilen mezar kalıntıları bulundu. Edinilen bilgiye göre, Bekirdere Mahallesi'nde yapılan çalışmalar sırasında tarihî mezar kalıntılarına rastlayan İzmit Gaz Dağıtım AŞ ekipleri, polise haber verdi. Polis ekipleriyle birlikte olay yerine gelen Müze Müdürü İlksen Özbay'ın yaptığı incelemede, toprağa gömülü, 3 insana ait olduğu sanılan kemiklere ve basit mezar görünümünde 4 mermer bloğa rastlandı. Mezar kalıntısının, Roma dönemine ait olabileceğini ifade eden Özbay, bölgenin mezar alanı olmadığını, ancak o dönemde yaşanan salgın hastalık nedeniyle 3 cesedin birlikte gömülmüş olabileceğini bildirdi. Zaman, 03.07.2006 |
İSTANBUL MODERN SANAT VAKFI KURULDU Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün İstanbul Modern Sanat Vakfı'nın kuruluşuna ilişkin ilanı, Resmi Gazete'de yayımlandı. Eczacıbaşı Holding AŞ, Ethem Sancak, Ferit Bülent Eczacıbaşı ve Ayşe Oya Eczacıbaşı tarafından İstanbul'da kurulan vakıf, 'yüzyıllardan beri çeşitli kültürleri bir arada barındıran İstanbul'un, dünyanın sanat ve kültür merkezlerinden biri durumuna gelmesini' amaçlıyor. Vakfın hedefleri arasında kültür-sanat faaliyetlerinin, Türkiye'nin değişik yörelerinde yaygınlaştırılması da yer alıyor. Zaman, 03.07.2006 |
|||||||||||||
KÜLTÜR BAŞKENTİ İÇİN 76 PROJE İşte projelerin başlıkları... İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesinden sonra kültürel çalışmalar daha da hızlandı. Toprak, hava, ateş ve su olmak üzere 4 başlık altında toplanan 76 projede sırasıyla 'gelenek ve dönüşüm', 'Tanrı'nın lütfu', 'kent ve deniz', 'geleceği oluşturmak' teması anlatılıyor. Açılışların, sergilerin, festivallerin, gezilerin ve İstanbul'a has özelliklere yer verilen 'toprak' grubu çalışmaları arasında İstanbul esintileri, İstanbul kostümleri, geçmiş ve gelecek arasında Türk makam müziği, Topkapı Sarayı sanal müzesi, uluslararası kukla festivali, şenlikname ve çeşitliliğin uyumu adı verilen projeler bulunuyor. İnanç günleri, sokak tiyatroları, semt şenlikleri, uluslararası konserler, uluslararası film festivali, Hıdrellez kutlamaları, Ayasofya sempozyumu, 40 gün 40 konser, Aya İrini Atriumu'nda İkona ve Kutsal Emanetler Sergisi, 'hava' grubunda ele alınıyor. 'Su' grubunda, İstanbul tarih ve deniz şenliği, Avrupa Boğaziçi'nde, Boğaziçi'nin mavisini resmetmek, 40 hamam hikayesi-İstanbul'da 40 tas su, Tuna köprüsü, suyun izinde gezi turu, üniversiteler buluşması, uluslararası müzik ve caz festivali, Heybeliada projesi, uluslararası Adalar festivali, 2010 Ramazan şenlikleri, mahya yarışması ve çocuk festivali. 'Ateş' grubunda ise uluslararası İstanbul ve mimarlık bienali, tasarım fuarı, fotoğraf köprüsü, fotoğraf festivali, moda ve sanat gösterileri, müzik günleri, uluslararası modern dans projesi, yerli ve yabancı yazarların İstanbul'u kurgulaması ve barış için sanatçıların buluşması gibi projelere imza atılacak. 2007 Akdeniz Efsanesi Piri Reis, 2008 İpek Yolu Marko Polo, 2009 Karadeniz Jules Verne ve 2010 Tuna Köprüsü Franz Lizst'in izi sürülecek. İnsan kaynakları projeleri çerçevesinde kültürel korumacılık için kalifiye eleman yetiştirme programı, küçük üreticiler için kentsel tasarım ve destek ağları ve kültür karıncaları 2010'a yürüyor çalışmaları yapılacak. Halkı hazırlamak için ise megakentlerde kültür ve kültürel miras çağı, kültürel vatandaşlık ve İstanbul, Fatih forumu, Sultanahmet rehabilitasyon projesi hayata geçirilecek. Kentsel dönüşüm ve rehabilitasyon projeleri dahilinde Beyoğlu, Fener-Balat, Kadıköy, Zeyrek, Zeytinburnu Kültür Adası, Kamondo Mezarı ve Gayri Müslim Mezarlığı restore edilecek. Hasköy'deki Kamondo Anıt Mezarı, engizisyondan kaçarak Venedik'e, 17. yüzyılda İstanbul'a gelen, modern bankacılığın kurulmasına, Osmanlı Yahudi cemaatinin modernleşmesine katkıda bulunan bir ailenin mezarı. Santral İstanbul, İstanbul Müzesi, Hasanpaşa Gazhanesi'nin dönüşümü, Tersane-i Amire, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin yeniden düzenlenmesi, Osmanlı Bankası Müzesi etkinlikleri ve Doğa Tarihi Müzesi gibi müzeler ve kültür merkezleri açılacak. turizmhabercisi.com, 03.07.2006 |
||||||||||||||
BU İSKELE AYASOFYA'YA PAHALIYA PATLADI Ayasofya Müzesi'nin ana kubbe mozaiklerinin restorasyonu için 14 yıl önce kurulan çelik iskele kaldırılıyor. Ancak söküm işlemleri için belirlenen fiyat dudak uçuklatıyor. İstanbul Röleve Anıtlar Müdürlüğü'nce iskelenin yerinden sökümü için KDV hariç tam 750 bin YTL ödenek talep edildi. Dört etapta bitirilen ana kubbe onarımında kullanılan iskele daha önce de fahiş fiyatlara sökülüp takılmıştı. Ana kubbedeki çelik iskelenin onarımı için sökülüp yeniden takılmasına 750 bin YTL ödenek istendi. İnşaat mühendisi Nevzat Özinanç'ın raporunda, "Çelik iskelenin sökülmesi, daha alçaktaki yarım ve çeyrek kubbelere kurulması için KDV hariç 750 bin YTL ödeneğe ihtiyaç var" denildi. İstanbul İl Özel İdare tarafından karşılanması beklenen sökülme işlemi için ihaleye çıkılacak. Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 03.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
KÜMBETLER TARİHSEVERLERİ BEKLERKEN ÇOCUKLARIN OYUN ALANINA DÖNÜŞTÜ Tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve medeniyetlerin bıraktıkları kültürel ve tarihî mirasları günümüze kadar taşımayı başaran Erzurum, kendi sınırları içerisinde barındırdığı tarihî yapılar ile âdeta bir kültür şehri görünümünde. Ancak tarihte yaşanan savaş, istila ve ilgisizlikler nedeniyle, bu eserlerin tarihine ilişkin bilgi bulunmuyor. Bunlardan biri de tarihî Üç Kümbetler. Şimdilerde çocukların oyun alanı haline gelen Üç Kümbetler ve çevresi, bakımsızlığın ve ilgisizliğin azizliğine uğrayan yerlerden biri. Yapıldığı dönemde büyük bir manevi değeri olan kümbetlerle ilgilenen hiçbir görevlinin bulunmamasından olsa gerek çocuklar, bu tarihî yapıların manevi değerini bilmeden içerisinde oyun oynayabiliyor. Kümbetlerin tarihine ilişkin az bir bilginin yer aldığı giriş kapısındaki tabelanın tahrip olmuş, bakımsız görünümü ise hemen göze çarpıyor. Ziyaret için gelen yerli veya yabancı turiste rehberlik edecek bir yetkilinin bulunmaması da ayrıca bir eksiklik olarak hissediliyor. Aslında, bu türden tarihî hazinelere sahip çıkarak, o dönemde yaşayan atalarımıza azda olsa vefa borcumuzu ödemiş oluruz her halde. Bu arada, Üç Kümbetler'in bakım ve temizlik işlerinin Yakutiye Belediyesi tarafından yürütüldüğü bildirildi. Belediye Kültür Servisi yetkilileri, çocukların orada bulunmasına bir anlam veremediklerini, orada ziyarete gelenlere rehberlik edecek bir personelde görevlendirildiğini belirtiyorlar. Erzurum, tarihte birçok savaşlara ve istilalara maruz kaldığından; vakfiyeleri ve kitabelerinin çoğu yok olmuş. Bu nedenle birçok tarihî yapının hangi yıllara ait olduğu ve kim tarafından yapıldığına dair sağlıklı bir bilgi edinilemiyor. ![]() Sanat Tarihi akademisyenleri, Türklerdeki konik veya kubbe biçimindeki mezar geleneğinin köklerini, İslamiyetten önce Türk'lerdeki çadır geleneğine bağlar. Uzmanlara göre, Türkler yerleşik hayata geçtekten sonra bile, mezarlarını ister kerpiç ister tuğladan yapmış olsunlar, çadır biçiminde inşaa etmişlerdir. Selçuklu Devleti'nde, eski Türk kurganlarının taştan yapılmış, üst tarafında mescit kısmının bulunduğu piramit çatılı, tuğla veya konik biçiminde; içerisinde devlet büyüğü veya önemli şahsiyetlerin kabirlerinin bulunduğu kümbet diye adlandırılan türbe binaları yapılmıştır. Prof.Dr. Hamza Gündoğdu, Selçukluların, İran'da yaptıkları kümbet geleneğini, Anadolu'ya taşımış olabileceklerini kaydediyor. Erzurum'da Üç Kümbetler'le birlikte; Karanlık Kümbet, Gümüşlü Kümbet, Cimcime Sultan Kümbeti, Rabia Hatun Kümbeti gibi çok sayıda kümbet ve türbe bulunuyor. Kümbetlerin en büyüğünün kesin tarihî bilinmemekle birlikte, 12. yüzyılda Saltuklu Hükümdarı İzzeddin Saltuk adına yaptırıldığı tahmin ediliyor. Sekizgen planlı olan eser, üçgen alınlıklarla biten gövdenin devamı şeklindeki silindirik kasnağı ve kubbemsi külahı ile kendine has bir mimari yapıya sahip. Yetkililer, bu kümbetin sağlam ve kaliteli taş işçiliği, farklı mimari tarzı ve süslemeleri ile Anadolu'nun en eski anıtsal mezar yapılarından biri olduğunu söylüyor. Diğer iki kümbet ve hemen yanlarında bulunan kare biçimindeki iki katlı kümbetin ise 14. yüz yıllarda yapıldığı tahmin ediliyor; ancak içerisinde kimin yattığına dair bilgi edinilemiyor. Kümbetler, türbelerden farklı olarak cenazelik (morg) olarak kullanılıyordu. İbrahim Hakkı Konyalı eserinde, kümbetlerle ilgili şunları söylüyor: “Türbelerin dışlarında ve içlerinde hiçbir yerlerinde kitabeleri yoktur. Türk'ler, göçebe hayattan yerleşik hayata geçerken kullandıkları çadırı unutmamışlardır. Türk Hakan'ları, saraylarının üzerine altın renkli çadırlar kurarlardı. Türk'ler mezarlarını ve türbelerinide mahruti (konik) çadır şeklinde yapmışlardır. Bu üç kümbetlerde konik çadır şeklindedir. Saltukoğulları Türk ve Müslümandırlar. Erzurum'u aldıkları ve burada beylik tesis ettikleri zaman yerli sanatkarlardan faydalanmışlardır. Türbenin, birçok Selçuklu türbeleri gibi cenazelik olan yer altı kısmıda vardır. Türbenin Saltuklu eseri olduğu, kaledeki caminin mimarisine kıyıslayarak anlaşılıyor; fakat kimin, ne zaman yaptırdığı, kümbetlerde kimlerin yattığına dair bilgi bulunmuyor.” Atatürk Üniversitesi (AÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi Prof.Dr. Gündoğdu, “Alt kısımları sekizgen ve onikigen olan bu kümbetlerde, hayvanlı takvim figürlerine rastlıyoruz. Erzurum, birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için kitabelerin birçoğu tahrip edilmiş. Bizde türbelerin ve kümbetlerin plânlanmasına, süslerine ve mimarisine bakarak tahminlerde bulunuyoruz; çünkü elimizde bu kümbetlerin hangi yıllara ait olduğu ve kim tarafından yaptırıldığına dair bilgi yok. Bu kümbetlerin şekil ve yapısına bakarak; 1100 yıllarında hüküm süren Emir Saltuk dönemine ait olduğunu düşünüyoruz. Öte yandan kümbetler daha çok üzerleri konikal ve piramit şeklinde olurken, türbelerin ise üzeri kubbe şeklindedir.” açıklamasında bulundu. Zaman, Haber: Selim Karahan, 03.07.2006 |
||||||||||||||
TARİHİ YARIMADAYI ÜÇ TURLA TANIYIN İstanbullular, kültür tarihçisi Dursun Gürlek ve Prof.Dr. Ümit Meriç'in rehberliğinde, perşembe, cumartesi ve pazar günleri 25'erli gruplar halinde kentin tarihi mekanları tanıma fırsatı bulacaklar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.'nin Sultanahmet, Beyoğlu ve Fatih bölgelerinde düzenlenecek turların ilki dün yapıldı. Sultanahmet Alman Çeşmesi önünden başlayan geziye İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er de katıldı. Topbaş, "Bu gezilerle İstanbul'un tarihine yolculuk yapacağız. Çünkü şehrimizi yeterince tanımıyoruz. Artık İstanbul'un bilincinde olacağız" dedi. Hürriyet, Haber: Hasan Ay, 02.07.2006 |
KIRIKKALE'DE GERGEDAN FOSİLİ Kırıkkale'de, yaklaşık 25 milyon yıl önce yaşadığı sanılan, karada yaşamış en büyük memeli olan bir gergedan türü Baluchitherium'un fosilleri bulundu. Türkiye, Pakistan, Kazakistan, Çin ve Moğolistan'dan sonra Baluchitherium'un fosilleri bulunan 5. ülke oldu. Paris Milli Doğa Tarih Müzesi Paleontoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Şevket Şen, "Yaptığımız çalışmalarda anne, baba ve 6 aylık bir yavruya ait gergedan fosillerine ulaşıldı. Bu gergedanların 6 metre olduğu tahmin ediliyor" dedi. Sabah, 03.07.2006 |
|||||||||||||
TARİH VAKFI'NDAN TOPKAPI'YA CAZİP TEKLİF Tarih Vakfı, üzerine serpilen ölü toprağını silkelemek ve İstanbul Müzesi'ni mutlaka açmak üzere harekete geçti. 1991'de kurulan vakıf, kısa zamanda Türkiye'de sivil toplum girişimlerinin neler yapabileceğini, çevresini nasıl dönüştürebileceğini kanıtlamıştı. Ancak, herkesin bildiği gibi vakfın en büyük projesi, Darphane-i Amire binalarındaki İstanbul Müzesi bir türlü kurulamadı. Sürekli engellenen bu proje Tarih Vakfı'nın neredeyse tüm enerjisini emen bir karadeliğe dönüştü. Yayıncılıktan sergiler düzenlemeye kadar çok iyi yaptıkları birçok işte yavaşlayan vakıf, durumu bir türlü düzeltemedi. Şimdi yeni bir yönetimle, atağa geçiyor. ![]() Mayıs ayında uzun süredir başkan olan Orhan Silier görevi Halim Bulutoğlu'na devretti. Yeni yönetim ve aktif üyeler İstanbul dergisini sonbahardan itibaren yeniden yayımlamaya, tarih kitapları yayıncılığına ivme kazandırmaya, yerel tarih gruplarıyla tekrar iletişime geçmeye kararlı. Bu arada sergi düzenlemek, müze ve arşiv kurmak, kurum tarihi yazmak konusundaki birikimlerini başkalarıyla paylaşmak için yeni bir döner sermaye işletmesi kuruldu. Tabii insan hakları, tarih öğretimi gibi konulardaki araştırma, eğitim, kitap ve sergi çalışmaları da sürüyor. Onca uğraşa rağmen hâla Tarih Vakfı'nın öncelikli meselelerinden biri Darphane-i Amire binaları ve İstanbul Müzesi. Koruma Kurulu, vakfın müze projesi hakkında olumsuz karar almıştı. Bu konuda yıllar süren mahkemelerin sonucunda Yargıtay, Vakıf aleyhine karar verdi. Ancak vakfın Darphane'den çıkarılması için açılan dava da Danıştay'da reddedilmiş durumda. Yani Tarih Vakfı Darphane-i Amire binalarının sahibi, ama bu binaları onarması, burada müze kurması yasak. Neyse ki Darphane'yi çürüyüp yok olmaya mahkûm eden bu durumu kabullenmeye hiç niyetleri yok. Oturup Kasım 2005'te İstanbul Belediyesi ve Kültür Bakanlığı ile İstanbul Müzesi kurulması için tekrar bir protokol imzaladılar, Koruma Kurulu'na başvurdular ve bir kere daha Kurul tarafından refüze edildiler. Bakanlık ve belediye bu duruma fazla aldırmasa da İstanbul Müzesi fikrinden asla vazgeçmeyen vakıf yöneticileri yeni bir plan geliştirdi. Kendilerini Sur-u Sultani içinde istemeyen komşularıyla ortak bir çözüm bulmayı deniyorlar şimdi. Topkapı Sarayı ile Arkeoloji Müzesi'ne "Gelin buraya ilişkin planımızı sizin de ihtiyaçlarınıza uygun biçimde revize edelim" diye çağrıda bulunuyorlar. Vakıf Başkanı Halim Bulutoğlu, "Çevre müzelerin de ihtiyaçlarını dikkate alan bir doğrultuda projeyi yenilemeye hazırız. Kendi sergi alanlarımızı, İstanbul Müzesi'ni bir yerde toplayıp Arkeoloji Müzesi'nin kütüphane, Topkapı Sarayı'nın geçici sergilere uygun salon gibi ihtiyaçlarını karşılayacak düzenlemeler yapabiliriz. Gelsinler ihtiyaçları ortaya koysunlar" diyor. Bu tabii ki bir geri adım. Ama mesele, siyasi ya da kurumsal bir savaş verme meselesi değil, hayalleri gerçekleştirme meselesiyse Tarih Vakfı doğru yerde duruyor. İki önemli müzeye yapacakları katkı ile kendilerini 'Sur-u Sultani', yani Topkapı Sarayı surları içinde istemeyen bürokratları belki yumuşatırlar. Bu, herkes için en iyi çözüm olur. Çünkü, Darphane Binaları'na talip olanlar, olur da alırlarsa ne yaparlar meçhul. Topkapı Sarayı'nın depolarını düzenleyemeyen, Arkeoloji Müzesi'nin mevcut salonlarını bile ziyarete açamayanlar bu metruk yapıları hangi enerji, kaynak ve ekiple kullanılır hale getirecek? Türkiye'de devlet müzelerinin neredeyse her biri farklı bir acıklı hikâyenin kahramanı haline gelmişken, sivil toplumu dışlayan hiçbir çözümün telaffuz dahi edilmemesi gerekiyor. Avrupa'nın kültür başkentliğini üstleneceği 2010 yılına İstanbul kendine ait bir müzeyle girmek istiyorsa, Tarih Vakfı'nın önündeki engel kalkmalı. Radikal, Haber: Cem Erciyes, 02.07.2006 |
||||||||||||||
TAŞKÖPRÜ YENİDEN DOĞUYOR Doğu Roma İmparatoru Hadrinaus tarafından 117-138 yıllarında yaptırıldığı varsayılan ve adeta Adana'nın sembolü olan Taşköprü'nün restorasyon çalışmalarında yüzde 70 aşamaya gelindiği bildirildi. Köprünün restorasyonuyla ilgili oluşturulan çalışma grubu başkanı Mimar Mehmet Pekcan Işık, 25 Kasım 2005'te başlayan restorasyonun, planlanandan hızlı sürdüğünü, maliyetin ise yaklaşık 1 milyon 650 bin YTL olduğunu söyledi. Işık, çalışmaların yapılması için araç trafiğine kapatılan köprünün öncelikli olarak ayaklarında tahkimat yapıldığını belirterek, “Korkuluk demirleri ve konsollar sökülerek yerine orijinaline uygun taşlar yerleştirildi. Yüzey kaplama taşları orijinaline uygun yapıldı, taş yüzeylerindeki derz açıkları kapatılarak çürüyen taşlar yenilendi. Tüm işlemlerin tamamlanmasının ardından köprünün cephe temizliği yapılacak” dedi. Hac yolu üzerinde olması nedeniyle farklı önem taşıyan Taşköprü'nün, tarihin her döneminde mimari değişikliklere uğradığını söyleyen Işık, köprünün özgün yapısının bozulmayacak şekilde restore edildiğini ifade etti. Türkiye Gazetesi, 02.07.2006 |
||||||||||||||
LONDRA İSLAM MÜZESİ'NDE TÜRK ESERLERİ İngiltere'nin başkenti Londra'daki ünlü Victoria ve Albert müzesi (V&A), 20 Temmuz'da açılacak olan "The Jameel Gallery of İslamic Art" adlı galerisinde İslam eserlerini bir araya getiriyor. Eserler arasında özellikle Osmanlı döneminden kalma Türkiye'den eserler de bulunuyor. V&A Müzesi'nde temmuz ve ağustos ayları boyunca kahvehane kültürü de dahil olmak üzere Türk kültürünü tanıtıcı etkinlikler de düzenlenecek. "Türk Haftasonu" nda kahvehane ortamına çevrilen bahçede geleneksel ve çağdaş Türk hikayeleri anlatılacak, isteyen ziyaretçiler Türk kıyafetleri giyebilecek ve ziyaretçilere Türk yemekleri sunulacak. Sabah, Haber: Perihan Korkmaz, 02.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
TOPKAPI YİNE GÖZDE Her köşesinde, kucak açtığı medeniyetlerin izlerini taşıyan İstanbul'un müzeleri ve tarihi mekanları 16 ayda 7 milyon 610 bin 300 kişi tarafından ziyaret edildi. Çoğunluğunu yabancı turistlerin oluşturduğu ziyaretçilerden, 57 milyon 165 bin 284 YTL gelir elde edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı'ndan alınan bilgilere göre, her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turistin yanı sıra Türkiye'ye resmi ziyarette bulunan cumhurbaşkanı, devlet başkanı, başbakan ile diğer yetkililerin de uğramadan gidemedikleri İstanbul'da, 19 saray ve müzeyi, 2005 yılı ile bu yılın 4 ayında toplam 7 milyon 610 bin 300 yerli ve yabancı turist gezdi. Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetim sarayı ve hanedanlık ikametgahı olarak 19. yüzyıla kadar kullanılan ve bu döneme ilişkin emsalsiz tarihi eserlerin sergilendiği Topkapı Sarayı Müzesi, en çok ziyaret edilen müze oldu. 16 ayda müzeyi, 2 milyon 469 bin 398 yabancı, 1 milyon 115 bin 127 yerli turist ziyaret etti. Toplam 3 milyon 584 bin 525 ziyaretçiden 25 milyon 711 bin 281 YTL gelir elde edildi. Topkapı Sarayı Müzesi'nden sonra ziyaret edilen ikinci eser ise, dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli eserleri arasında yer alan Ayasofya Müzesi oldu. 916 yıl kilise, 481 yıl cami olarak işlevini sürdüren Ayasofya'yı da, aynı dönemde 1 milyon 540 bin 700'i yabancı, 604 bin 632'si yerli olmak üzere 2 milyon 145 bin 332 kişi gezdi. Bu ziyaretlerden 21 milyon 82 bin 121 YTL gelir sağlandı. Bizans İmparatorluğu'nun doğduğu yer sayılan, mozaik ve freskoları Bizans resim sanatının son dönemine ait en güzel örnekleri oluşturan Kariye Müzesi'ni 252 bin 356, Arkeoloji Müzesi'ni 232 bin 739, Türk ve İslam sanatı eserlerinin yer aldığı Türk ve İslam Eserleri Müzesi'ni ise 119 bin 607 turist ziyaret etti. Osmanlı İmparatorluğunun son dönem yapılarından olan ve devletin yönetildiği, padişahın yaşadığı üçüncü saray olarak 1856 yılında açılan Dolmabahçe Sarayı da, turistlerin uğrak yerlerinin başında geliyor. Dolmabahçe Sarayı'nı geçen yıl 288 bin 393'ü yerli, 339 bin 410'u yabancı ve 56 bin 722'si ücretsiz olmak üzere toplam 684 bin 525 turist ziyaret etti. Dolmabahçe Sarayı'nı bu yılın ilk 4 ayında ise 42 bin 275 öğrenci, 7 bin 593 yerli ve 54 bin 627 yabancı turist gezerken, 15 bin 394 kişi indirimli bilet kullandı, 31 bin 268 kişi de sarayı ücretsiz dolaştı. Sarayı ziyaret edenlerden 6 milyon 555 bin 781 YTL gelir sağlandı. Milli Saraylar içinde Dolmabahçe ve Beylerbeyi saraylarının ardından en çok gezilen yerlerin başında Florya Atatürk Köşkü, Yalova Atatürk Köşkü ve Ihlamur Kasrı geldi. Bu yılın ilk 4 ayında, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı'na bağlı tarihi mekanlardan Dolmabahçe Sarayı'nı 151 bin 357, Beylerbeyi Sarayı'nı 30 bin 502, Florya Atatürk Köşkü'nü 9 bin 64, Yalova Atatürk Köşkü'nü 5 bin 277, Maslak Kasrı'nı 4 bin 631, Ihlamur Kasrı'nı 4 bin 616, Küçüksu Kasrı'nı 4 bin 501 ve Yıldız-Şale Köşkü'nü 4 bin 467 turist gezdi. Toplam, 214 bin 415 kişinin ziyaretinden 1 milyon 362 bin 454 YTL gelir elde edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı müze ve tarihi mekanlardan, Topkapı Sarayı Müzesi'ni 461 bin 727, Ayasofya Müzesi'ni 323 bin 30, Arkeoloji Müzesi'ni 45 bin 105, Kariye Müzesi'ni 35 bin 170, Türk ve İslam Eserleri Müzesi'ni 25 bin 103, Hisarları 11 bin 362, Yıldız Sarayı'nı 6 bin 713, Mozaik Müzesi'ni 5 bin 857, Galata Mevlevihanesi'ni 4 bin 646, Adam Mickiewicz Müzesi'ni 2 bin 413, Fethiye Müzesi'ni 1715 yerli ve yabancı turist ziyaret etti. Toplam 922 bin 841 kişinin ziyareti, 6 milyon 362 bin 540 YTL gelir getirdi. Geçen yıl ve bu yılın ilk 4 ayında gerçekleşen ziyaretlerden 57 milyon 165 bin 284 YTL gelir sağlandı. Türkiye Gazetesi, 02.07.2006 |
||||||||||||||
ISPARTA'DA TARİHİ ESER KAÇAKÇISI İKİ POLİS YAKALANDI Isparta'da düzenlenen operasyonda, alıcı gibi davranan jandarma ekipleri tarihi eser satmak istedikleri iddia edilen iki polis memurunu suçüstü yakalandı. Isparta'da jandarmanın düzenlediği tarihi eser operasyonunda 2'si polis memuru 4 kişi yakalandı. Otomobillerinde çok sayıda tarihi eser ele geçirilen zanlılar tutuklandı. Isparta İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesi'ne gelen bir duyum üzerine harekete geçen jandarma ekipleri, içinde 35 yaşındaki A.B. ile 34 yaşındaki polis memuru C.P.'nin bulunduğu 32 FY 772 plakalı otomobili dün Sav Beldesi yolunda durdurdu. A.B.'yi araçtan indiren jandarmanın dalgınlığından yararlanan sürücü C.P., otomobille kaçmaya başladı. Jandarma araçlarının peşine düşmesi üzerine otomobili terk edip yaya olarak kaçmaya çalışan polis memuru da kısa sürede yakalandı. Gözaltına alınan zanlılar, S.C. ve yine polis memuru olan Y.E. suç ortakları olduğunu itiraf etti. Kısa sürede suç ortaklarını da yakalayan jandarma, otomobilde yaptığı araştırmada 30 sikke, 1 bakır kaplamalı haç, 1 mühür, 2 bilezik, 2 terazi halkası, 19 muhtelif obje, 1894 yılında yapıldığı belirlenen 3 yağlı boya tablo ele geçirdi. Zanlılar, çıkarıldıkları nöbetçi mahkemece tutuklanarak Isparta Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hürriyet, 02.07.2006 |
MÜZELER, 'KEYFE KEDER' DEĞER BİÇİYOR Müzelerin, vatandaştan alınan tarihî esere fiyat biçme konusunda belirli bir politikasının olmadığı ortaya çıktı. Uzman koleksiyonerler bu sebeple gün geçtikçe tarihî eser kaçakçıları ile işbirliği yapan vatandaşların sayısının arttığını belirtiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın denetimlerinden, müzelerin, aynı tarihî esere farklı tarihlerde yarı yarıya fiyat verdiği ortaya çıktı. 2005 yılında Abbasi gümüş sikkeyi tanesi 70 YTL'den alan Karadeniz Müze Müdürlüğü'nün aynı sikkeyi 2006'da aynı kişiden 35 YTL'ye aldığı belgelendi. Abbasi El Mansur sikkesini 2004'te tanesi 500 YTL'den alan Karadeniz Ereğli Müze Müdürlüğü'nün, 2006'da aynı kişiden Abbasi El Mansur sikkesini 250 YTL'den aldığı belirlendi. Müzelerin farklı fiyat uygulamalarından biri de Osmanlı altınlarında yaşanıyor. Bir cumhuriyet altınının 250 YTL'ye çıktığı günlerde Osmanlı altınlarına müzeler tarafından 75 ile 240 YTL arasında fiyat verildiği tespit edildi. Ayrıca, Karun Hazinesi'ndeki kanatlı denizatı broşundan daha ender bulunan 'altın diaden'e bir müze 3 bin YTL fiyat biçti. Bu fiyatın o dönemde yaklaşık 4 bin dolara tekabül ettiğini hatırlatan koleksiyonerler, 'altın diadem'in kanatlı denizatı broşundan daha seyrek bulunan bir eser olduğunu ve tarihî eser kaçakçılarının bu esere en az 40 bin dolar ödeyeceğini belirtti. Antikacı Oğuz Güler, müzelerin bu tavrının vatandaşları tarihî eser kaçakçılarının kucağına ittiğini söyledi. Müzelere bugüne kadar 20 bin civarında tarihî eser verdiğini anlatan Güler, müzelerdeki eski esere fiyat biçme politikasını eleştirdi. Güler, aynı müzeye kendisinin ve eşinin sattığı eserler arasında aynı tarih, aynı kondisyon, aynı padişah ve aynı baskı yeri olan paraların fiyatının 450-500 YTL'den 250-350 YTL'ye düşürüldüğünü söyledi. Ayrıca, Bizans cam bileziği tanesi 200 YTL'den alan müze, 1 yıl sonra aynı dönem ve aynı ebatlarda 20 adet cam bileziğin tane fiyatını 50 YTL'ye indirmiş. Zaman, Haber: Aslıhan Aydın, 02.07.2006 |
|||||||||||||
SARHOŞLARIN MEKÂNI OLAN HEREKE KALESİ KURTARILACAK Kocaeli'nin Körfez İlçesi'ne bağlı Hereke beldesinde Romalılar döneminden kalan Hereke Kalesi'nin restore edileceği bildirildi. Tamamına yakın kısmı toprak altında kalan tarihî Hereke Kalesi'nde bugüne kadar hiçbir arkeolojik çalışma yapılmadı. Denize 100 metre yakınlıkta bulunan ve 30-35 metre yüksekliğinde olduğu tahmin edilen kalenin içerisinde, ayrıca gizli bir tünelin olduğu belirtiliyor. Bugün sadece en üst kısımları görünen ve etrafı yabani otlarla kaplı bulunan kale, sarhoşların mekanına dönüşmüş bulunuyor. Hereke Belediye Başkanı Esener Maçil, Kocaeli Valiliği ve Kocaeli İl Kültür ve Turizm Müdürü Adnan Zanburkan'ın tarihî Hereke Kalesi'nin restore edilerek turizme kazandırılması için önümüzdeki günlerde çalışma başlatacaklarını belirterek, “Tarihi ve doğasıyla bir bütünlük gösteren Hereke, bu tarihî kalenin gün yüzüne çıkarılarak restore edilmesiyle daha da güzel olacaktır.” dedi. Zaman, Haber: Mustafa Eranıl, 02.07.2006 |
||||||||||||||
48 BİN YTL'YE KAMULAŞTIRILDI Malatya Valiliği İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği tarafından 48 bin YTL'ye kamulaştırılarak satın alınan tarihi İstanbulluoğlu Konağı'nın restorasyon projesi çizimini Çevre ve Kültür Değerleri Toruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL) üstlendi. ÇEKÜL Malatya Bölge Koordinatörü Bekir Sözen, Küçük Hüseyinbey Mahallesi Azizler 1. Sokak'ta bulunan İstanbulluoğlu Konağı'nın restorasyon projesinin ÇEKÜL Vakfı'nın görevlendirdiği mimarlar tarafından çizimine başlandığını belirterek, bu konuda Malatya Valiliği ile ÇEKÜL Vakfı'nin işbirliği yapacağını söyledi. Vali Hali İbrahim Daşöz'ün restorasyonla yakından ilgilendiğini belirten Sözen, "İstanbulluoğlu Konağı'nın kısa sürede restore edileceğini düşünüyorum" dedi. Restoratör Mimar Nüvit Bayar, İstanbulluoğlu Konağı'nın güzel bir mimarı yapı olduğunu söyledi. Bu arada, Adana Tarihi Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla 1989 yılından beri korunması gerekli kültür varlıkları arasında yer alan tarihi İstanbulluoğlu Konağı, 2 katlı ve toplam 157 metrekarelik alan üzerinde kurulu. Konağın şu anda bazı iç odaları çökmüş durumda. Malatya Haber, 02.07.2006 |
![]() |
|||||||||||||
![]() |
TURİZM, TRAFİK KISKACINDA Türkiye'nin en önemli turizm bölgesi Eminönü'nde ahşap binalar yandığında sevinç yaratıyor, altından çıkan tarihi kalıntılar yok edilerek ortaya çıkan arsa sokak ve meydanlara ilave olarak hemen otoparka dönüştürülüyor. Her yanını araçların doldurduğu Sultanahmet Meydan'ını yaya olarak gezmek isteyenler, güçlükle yürüyebildikleri yollarda sıralanan otobüslerin bir duvar oluşturması nedeniyle tarihi eserleri görmekte zorlanıyorlar. İstanbul'a gelen turistleri taşıyan otobüsler trafikte sıkışıklık yaratıyor. Gezi süresince otobüslerin tarihi eserler ve müze çevresinde bekleme yapması Eminönü Belediyesi tarafından zaten otopark olarak işletilen Sultanahmet Meydanı'nda büyük bir trafik sıkışıklığına ve karmaşaya neden oluyor. Bu arada Turizm Atölyesi'nin geliştirdiği “Çatladıkapı Projesi” bir türlü hayata geçirilemiyor. Uzmanlarca, uygar ülkelerde müzenin kapısına kadar turistlerin otobüsle götürülmediği, bunun eserlere zarar verdiği ve tehlike oluşturduğu her fırsatta hatılatılıyor. Buna rağmen Eminönün'de otoparklar sokakları kaplıyor ve semti kemirerek yok etmeye devam ediyor. Büyük bir trafik kaosunun sürüp gittiği meydanda çekiciler, belediye parkomatından bilet almayan araçları çekip götürüyor ve ibretlik komedi oluşturan bu durum halk tarafından şaşkınlıkla izleniyor. Sultanahmet News & Guide, 02.07.2006 |
|||||||||||||
'HASANKEYF YASALARA AYKIRI' Hasankeyf üzerine kurulacak Ilısu Barajı'nın yasalara aykırı bir şekilde yapılmaya çalışıldığı ileri sürüldü. Hasankeyf antik kentinin sular altında kalmasına ve binlerce insanın zorunlu göçe tabi tulmasına yol açacak Ilısu Barajı projesiyle ilgili Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi'nin, yaptığı yazılı açıklamada, projenin finansmanının sağlanmamasına rağmen inşaat çalışmalarının yapılmasının, Nurol'un Ilısu Köyü çevresine iki katlı ofis yapması ve şubat ayından bu yana yapılan 'temel atma töreni birkaç hafta içinde yapılacaktır' açıklamalarının yasadışı olduğu belirtildi. Açıklamada, “Bölgemizde, büyük toprak sahipleri ve bazı rant bekleyen çevrelerin dışında kimsenin projeyi desteklemediği açıkça ortadadır” denildi. Barajın yasalara aykırı bir biçimde yapılmaya çalışıldığı belirtilen açıklama şu görüşlere yer verildi: “Haziran ayının başında toplanan Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu, Hasankeyf ve Ilısu Baraj bölgesindeki SİT alanlarının üzerindeki tescil kararını kaldırmamıştır. Bunu araştırmak için bir Bilim Komitesi'nin kurulmasına karar vermiştir. Bu karar bile, Hasankeyf'e bir kazma bile vurulamayacağını göstermektedir. Hasankeyf'teki eserlerin taşınıp taşınamayacağı, SİT alanında böyle bir projenin uygulanıp uygulanamayacağı noktasında yoğunlaşan tartışmalar, konunun ne kadar hassas olduğunu göstermektedir.” Batman Kent Haber, 02.07.2006 |
||||||||||||||
ESRARENGİZ YUNAN ADASINDA KAZILAR BAŞLIYOR Keros Adası'nda bulunan sanat eserleri yıllar boyu hem Pablo Picasso ve Henry Moore gibi sanatçıları, hem de kaçakçıları çok etkiledi. Uzmanlar şimdi adanın Kiklat Uygarlığı'ndaki önemini araştırmaya hazırlanıyor. Atina'daki Kiklatik Sanat Müzesi yöneticisi Peggy Sotirakopoulou “Keros prehistorik arkeolojinin sırlarından birisidir” dedi. Çoğu kaçak kazılar sonucu bulunduğu için bugün var olan 1400 Kiklatik figürinden sadece %40'ının menşei bilinmekte ve bilinenlerin yarısı Keros buluntusu. Burada bulunan eserler hakkında konuşan Sotirakopoulou, “Kazıda açığa çıkan figür sayısı diğer tüm Kiklat bölgesinin toplamından fazla, ama asıl ilginç olan heykelciklerin bazılarının daha o dönemde kırılmış olmaları. Bu yüzden burası çok önemli bir kazı alanı” dedi. Yunan ana karası ile, Girit ve Anadolu ile ticaret yapan, küçük, bazen surlarla çevrilmiş, çoğunlukla çiftçi ve balıkçı yerleşimleri ile varolmuş Kiklat kültürü, en çok gösterişli sanat eserleri ile tanınır; bunlar kolları göğüslerinin altında birleştirilmiş, çoğunlukla çıplak küçük figürlerdir. Bugün sadece çobanların ve keçi sürülerinin yaşadığı Keros, Kiklat ada zincirinin doğu ucunda yer alır. Bu ada, 1950 ve 1960'lı yıllarda kaçak kazılarla nerede ise bir tarla gibi sürülmüştür. Kaçakçılar tarafından yurt dışına kaçırılan bu mermer figürinler bugün Avrupa, ABD, Avustralya ve Japonya'nın müze ve özel koleksiyonlarında bulunmaktadırlar. 1960 ve 1980'lerde yapılan kazı ve araştırmalar bu küçük adanın MÖ 3. binde diğer büyük ve çok daha fazla insanın yaşadığı adalardan neden çok daha önemli olduğunu açıklayamadı. Sotirakopoulou bu konuda, “İlk açıklama burasının, insanların adaklarını kırarak bıraktıkları, bir çeşit kutsal alan olduğu olabilir” demekte. Kendisi bu yaz bölgede yapılacak kazılarda Cambridge Üniversitesinden Profesör Colin Renfrew ve diğer uzmanlarla birlikte yer alacak. Kanuni veya kaçak, daha önceki tüm kazılar adanın Dhaskalio ve Kevos bölgelerinde yapılmıştı. Bu yıl kazılacak olan bölge ilk defa araştırılıyor. Renfrew “Yapılacak olan kazıların, yerleşimin özelliklerinin yanısıra Dhaskalio ve Kavos ile aralarındaki bağlantıları da açığa çıkaracağını tahmin ediyoruz” dedi. Associated Press'den kısaltarak derleyen: Ali Yamaç |
![]() Atina'daki Kiklatik Sanat Müzesi koleksiyonun bir kısmı olan kırık 4.500 yıllık figürinler, tümü Keros'tan. ![]() Keros'ta bulunmuş, 4.500 yıl öncesine ait arp çalan erkek figürini, Atina Milli Arkeoloji Müzesi ![]() Atina Milli Arkeoloji Müzesi'nde, Keros'ta bulunmuş iki müzisyen figürini |
|||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
![]() |
||||||||||||||
|
![]() |
TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |