Kasım '07 Arşivi |
25 Kasım - 1 Aralık 2007 |
|||
CUMALIKIZIK İÇİN 35 PROJE YARIŞIYOR
'3. Bin Yılda Yaşayan Osmanlı Köyü Cumalıkızık' fikir proje yarışması değerlendirme toplantısı için jüri üyeleri bir araya geldi.
Bursa'nın önemli
tarihi değerlerinden olan Cumalıkızık Köyü için
Yıldırım Belediye- si'nce düzenlenen fikir proje
yarışması değerlendirme toplantısı başladı. Jüri
üyeleri, Barış Manço Kültür Merkezi'nde üç gün
süresince yarışmaya katılan 35 proje üzerinde ince
eleyip sık dokuyacak.
Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin, belediye olarak çok önemli bir projenin altına imza attıklarını belirterek, proje sayesinde Cumalıkızık Köyü'nün gelecek nesillere daha sağlıklı bir şekilde aktarılacağını söyledi. Bursa Hakimiyet, 01.12.2007 |
|||
TARİHİN BABASININ YAŞINI DÜZELTTİLER
"Tarihin Babası" olarak bilinen Bodrumlu Herodot'un doğum tarihi, ilçede tartışma konusu oldu.
Bodrum Su Altı Arkeoloji Müzesi'nde bulunan tarihi Herodot büstünde, ünlü tarihçinin MÖ 480'de doğduğu yazılırken, Bodrum Belediye tarafından 2003'te yaptırılan heykelde Herodot'un MÖ 484'te doğduğu belirtiliyor. Olaya el koyan Müze Müdürü Yaşar Yıldız, eski müdürün yazdırdığı tarihin yanlış olduğunu savunarak büstteki plakayı söktürdü. Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan diktikleri heykelde yer alan tarihi bilgilerin doğru olduğunu belirterek büste yeni plaka yerleştirileceğini söyledi. Farklı ansiklopedilerde ünlü tarihçi Herodot'un doğumunun MÖ 484 olduğu belirtiliyor. Bugün, Haber: İrfan Dumlu, 01.12.2007 |
|||
![]() |
KAPALIÇARŞI'DA ÇÖKME TEHDİDİ
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul'un kültür mirasları arasında önemli bir yer tutan Kapalıçarşı'nın fiziksel olarak kurtarılması için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. Çökme tehdidi altında bulunan tarihi çarşının çatısındaki kurşunların bile çalındığını belirten Topbaş "Yer kazanmak, belki de bir dolap yapmak adına taşıyıcı sistemler kesilmiş. Önce çatılardan başlamak üzere bu duruma mutlaka bir son vereceğiz. Konu halen Bakanlar Kurulu'nda. En kısa sürede karar haline geleceğine inanıyoruz. Bunun ardından da gerekli restorasyonlara hemen başlanacak" diye konuştu. Sabah, 01.12.2007 |
||
MARDİN'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
Mardin’de polis, tarihi eser kaçakçılığı yaptığını belirledikleri 2 kişiyi takibe aldı. Bu kişilerin evlerinde yapılan aramada 1980 sikke, 25 süs eşyası, 6 çanak, 1 topaç, 1 gözyaşı şişesi, 1 mühür, 5 kandil çömleği olmak üzere; Selçuklu, Bizans ve Artuklu dönemlerine ait toplam 2019 tarihi eser ele geçirildi. Polis gözaltına aldığı A.U. ve H.U. ile ilgili soruşturmayı sürdürüyor. Hürriyet, 01.12.2007 |
GÜZEL SANATLAR'IN BAŞINA KADIN BAŞKAN
Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğüne Doç.Dr. Ayşenur İslam atandı.
Doç.Dr. İslam’ın atanmasına ilişkin kararname, Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. İslam, Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde görev yapıyordu. Türkiye Gazetesi, 01.12.2007 |
||
TARİH YIKAN RESTORASYON
Makedonya'nın başkenti Üsküp'ün simgesi olan Osmanlı döneminden kalma Taş Köprü restore edildi. Ancak çalışmalar sırasında köprünün orijinal haline uyulmaması, Makedonyalı Türklerin tepkisini çekiyor.
Üsküp'teki Vardar Nehri üzerinde bulunan tarihi Taş Köprünün yapımı Osmanlı Padişahı Sultan İkinci Murad zamanında başlamış, Fatih Sultan Mehmed döneminde de tamamlanmış.
Tarihi köprüde, Hollanda'dan alınan krediyle, 5 yıl önce restorasyon çalışması başlatıldı. Çalışmalar sırasında köprünün mihrabı yıkıldı, taşları Vardar Nehri'ne düştü. Restorasyon çalışmaları tamamlanmasına rağmen, köprünün Osmanlı'yı simgeleyen kitabesi yerine konulmadı. Her gün binlerce insanın üzerinden geçtiği ve turistlerin büyük ilgi gösterdiği Taş Köprü'nün mihrap kısmı, geçici olarak demirlerle örtülmüş şekilde duruyor.
Makedon yetkililerin Osmanlı mirası köprünün adını da Justinyan olarak değiştirmek istediği öne sürülüyor. Bunun gerekçesi ise, Makedonların, köprüyü 515 yılında Doğu Roma İmparatoru Justinyan'ın yaptırdığını ileri sürmesi. Trt/Haber, 30.11.2007 |
![]() |
||
|
OSMAN HAMDİ BEY'İN EVİNİN RESTORASYONU TAMAMLANDI
Türkiye'de müzeciliğin öncüsü olan, ilk arkeolojik kazılarını Muğla'nın Yatağan İlçesi'ne bağlı Turgut beldesindeki Lagina antik şehrinde başlatan arkeolog ve ressam Osman Hamdi Bey'in evi müze haline getirildi. Muğla Valiliği'nce restore ettirilen Osman Hamdi Bey'in evi aynı zamanda Kültür Merkezi olarak kullanılacak.
Restorasyonla birlikte, evin bulunduğu 1.5 dönümlük arazide bahçe düzenlemesi de yapılarak çimlendirildi. Yaklaşık 320 bin YTL harcanan evin bahçesindeki ek binalar ve üniteler de yöre halkına çeşitli kültür hizmetleri sunulmasında kullanılacak. Turgut Belediye Başkanı Muammer Bahçeli, Osman Hamdi Bey'in evinin beldelerinde bulunmasından onur duyduklarını söyledi. Başkan Bahçeli, ressamın Lagina kazıları sırasında Turgut'taki evinde otururken birçok ünlü resmini de burada yaptığını kaydetti. Restorasyonu yapan kuruluşlara teşekkür eden Bahçeli, Osman Hamdi Bey adının beldelerinde bundan sonra da yaşatılacağını sözlerine ekledi. Osman Hamdi Bey,1870 yılında yapılan evde 1892 yılı Lagina arkeolojik kazıları sırasında iki yıl, daha sonra da aralıklarla 19 yıl oturmuştu. haberler.com, 30.11.2007 |
||
SEYİT HARUN CAMİİ YANINDAKİ TARİHİ HAMAM RESTORE EDİLİYOR
Seydişehir'deki tarihi Seyit Harun Camii yanındaki tarihi hamamın restorasyonu ve tarihi caminin avlusuna şadırvan yapılması için ihaleler düzenlendi.
AKP Konya Milletvekili Harun Tüfekçi, Konya Vakıflar Bölge Müdürlüğünce tarihi Seyit Harun Camii avlusuna şadırvan yapımı ve hemen yanında bulunan tarihi Seydişehir Hamamı'nın restorasyonu için ihale yapıldığını belirtti. Ayrı ayrı düzenlenen 2 ihalenin de Yağmur İnşaat Firması tarafından alındığını belirten Tüfekçi, ''Seyit Harun Camii şadırvanının yıl sonuna kadar bitirilmesi hedefleniyor. Hamam restorasyonu ise 2007 yılı sonunda başlanacak, 2008 yılı içerisinde tamamlanacaktır'' diye konuştu. Konya Hakimiyet, 30.11.2007 |
|||
ÇAMLIK TREN MÜZESİ
ZİYARETÇİ BEKLİYOR
Müze Sorumlusu Atilla Mısırlıoğlu, müzenin 160 dönümlük bir arazi üzerine kurulduğunu ve hem gezi amaçlı hem de çeşitli organizasyonlara ev sahipliği yapmak üzere tasarlandığını söyledi. Babasının Türkiye'de kurulan ilk tren istasyonunun ilk istasyon şefi olduğunu hatırlatan Mısırlıoğlu, “Çamlık Buharlı Lokomofit Açık Hava Müzesi, Avrupa'nın en büyük tren müzesidir. Bu, 160 dönümlük arazi üzerinde çok büyük bir tarihi aynı canlılığı ile yaşatmaya çalışıyorum. Burası, Osmanlı zamanında ilk demiryolu merkezi kabul edilen Aziziye İstasyonu'dur. 1937 yılında, Ulu Önderimizin, Ege manevralarını yapmak üzere gelip ikamet ettiği yerdir ve o günden sonra burasının ismini kendi arzusu ile Çamlık olarak değiştirmiştir. Müzemizde, lokomotiflerin yanı sıra Mustafa Kemal Atatürk'ün çok özel fotoğraflarından oluşan bir bölümümüz, restoranımız ve cafemiz de bulunmaktadır. Dileğim, başta vatandaşlarımız olmak üzere, bu atmosferi tüm dünyanın solumasıdır. Vatandaşlarımız müzemize gelsinler ve gezsinler istiyorum. Bu güne kadar bizlere destek olan herkese teşekkür Ediyorum” dedi. haberler.com, 30.11.2007 |
|||
TARİHİ ESER OPERASYONU
Adıyaman'da tarihi eser
kaçakçılığı yaptığı iddia edilen bir kişi
tutuklandı. Tarihi eser kaçakçılığı yaptığı iddia
edilen kişilere yönelik düzenlenen operasyonda 4
kişi yakalandı. Bursa Hakimiyet, 30.11.2007 |
|||
TARİH VE DOĞA İÇİN ÖLÜM EMRİ
İzmir II Numaralı KTVK Bölge
Kurulu'nun aldığı talihsiz kararla Allianoi farklı
bir dönemece girdi.
Kazı Başkanı Dr. Ahmet Yaraş en son yaptığı açıklarsında Bilim Komisyonunun herkese açık olması gereken 6 ay süren rapor kimseye dağıtılmadı" diyerek şu bilgileri verdi. "Bilgi edinme yasasına ve onlarca başvuruya rağmen rapor taraflara verilmedi. Devlet sırrı gibi saklandı. Rapor basına yansıdığı kadarı, bir takım önerilerle birlikte 6 seçenek ileri sürülmüştü. Rapor üzerine İzmir II Numaralı KTVK Koruma Kurulu acilen toplandı Ancak toplantı STK'lardan gizlendi.
Saddam'ın infazının verildiği tarihlerde karar verilmişti. Allianoi'un infazı da seçim öncesinde mutlaka gerçekleşmesi gerekiyordu. Kazı bilimsel heyet başkanının görüşü alınmadan tamamen DSİ nin inisiyatifinde bir duvar yapılması sözde koruma için yeterli bulunmuştu. Alınan talisiz karar, yasal olarak 15 gün içinde dağıtımı yapılması gerekirken kurumlara dağıtımı yapılmadı. DSİ sözde koruma duvar projesini sözüm ona gerçekleştirmek için mal bulmuş magribi gibi projelendirdi. Böylece İzmir II Numaralı KTVK Koruma Kurulu'nun ve DSİ'nin ne kadar bilimsel kafa yapısına sahip olduğu gözler önüne serildi" dedi.
Kazı Başkanı Dr. Ahmet Yaraş, Bu süreçte, Bergama Müzesi olayı kale arkasındaki türübünden izlemeye her zaman karar vermekle yetindi diyerek sözlerine şöyle devam etti. "Zaman, zaman DSİ lehine -Orası Zaten Allianoi Değil- diyerek tezaurat yapmayı ihmal etmedi. Sanki Allianoi olmaması su altında bırakılması için bir gerekçe idi. Allianoi Gönüllüleri hemen hem Bölge kurulunun kararını hem de Anıtlar Yüksek Kurulu'nun kararının iptali için dava açtı. Allianoi kazı evindeki köpekler özellikle zehirleniyor.
Hazırladığı belgesel taraftar toplamasın diye Allianoi'un su altında bırakılmasını TRT de sabırsızlıkla bekliyor. Kültür ve turizmle uğraşan bir grup Bergama'lı STK veya aydınlar biz çok uğraştık hem barajı hem de Allianoi'u istiyorduk olmadı. Kaderi buymuş diye birbirleri ile konuşuyorlar. Avrupa Parlementosu Allianoi ile ilgili korunması yönünde tasviye kararları alıyor. Hükümet Allianoi ve çevresinin Termal Türizm Bölgesi ilan ediyor. Üstelik kararı tüm bakanların imzası ile Resmi Gazete'de yayınlıyor. Kazı heyeti 2007 kazı ruhsatını bekliyor. Duyarlı STK ların ve vatandaşların davaları devam ediyor. Allianoi Gönüllüleri ise bazılarının gözünde ; Vatan Haini Olmaya Devam Ediyor"dedi. Bergama KuzeyEge, Haber: Tahsin Tuna, 30.11.2007 |
|||
ÇORAPÇI HANI'NIN RESTORASYON ÇALIŞMALARI ÇOK UZAYACAK
Mülkiyeti Sivas Belediyesi’ne ait Çorapçı Hanı’nın
restorasyon çalışmalarına bir türlü başlanamıyor.
Farklı mülkiyetler nedeniyle bir türlü aşılamayan
sıkıntılar onarım işlerini bir hayli geciktireceğe
benziyor. Sivas Hürdoğan, 30.11.2007 |
|||
MİMARLAR ODASI'NDAN FORUM İSTANBUL İLE İLGİLİ AÇIKLAMA
TMMOB Mimarlar Odası, 12 - 13 Kasım
tarihleri arasında düzenlenen; Ken Yeang, Zaha Hadid
gibi isimlerin konuşmacı olarak katıldığı Forum
İstanbul, "Mimar Sinan'dan Olimpiyat Kentine"
Kentsel Dönüşüm ve Gayrimenkul Yatırımları başlıklı
etkinlikle ilgili olarak bir basın açıklamasında
bulundu. Açıklamada; Mimar Sinan'ın isminin
"gayrimenkul dehası" olarak anılmasının mimarlık
kültür tarihine karşı yapılmış bir saygısızlık
olduğu; Mimarlar Odası ve Uluslararası Mimarlar
Birliği üyesi Suha Özkan'nın bu tür ticari
platformlarda Mimarlar Odası’nı ve Uluslararası
Mimarlar Birliği’ni temsilen bulunduğu izlenimi
verecek şekilde unvan kullanması, Mimarlar Odası’nın
dava açtığı konularda UIA Konsey Üyesi sıfatını
kullanarak, “World Architecture Community” adı
altında danışmanlık ve / veya yarışma koordinatörü
görevini sürdürmesinin doğru olmadığı vurgulandı. Arkitera, 30.11.2007 |
|||
YERALTINDAKİ PAMUKKALE ZİYARETÇİLERİNİ BEKLİYOR
Denizli'nin Honaz İlçesi Kaklık Beldesi’nde bulunan ve “Yeraltındaki Pamukkale” olarak bilinen Kaklık Mağarası, içindeki travertenler ile dikkat çekiyor. Gerek oluşum ve gerekse gelişim özelliği ile Pamukkale benzeri traverten havuzlarının ilginçliği, damlataşı, sarkıt ve dikitler eşsiz güzellikte. İçersinde bol miktarda termal su bulunan mağarada, berrak ve kükürtlü olan bu suyun bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği bildirildi. Suyun şelaleler yaparak mağara içindeki akıntısı gün boyu yaptığı ışık oyunları, mağaranın cazibesini de artırıyor. Mağaranın ayrıntılı plan ve kesitleri ilk kez 2000 yılında, Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etütleri Dairesi Karst ve Mağara Araştırmaları Birimi elemanlarınca çıkarıldıktan sonra Koruma ve Kullanım Projesi hazırlandı. Akşam Ege, Haber: Sebahattin Alp, Fotoğraf: Honaz Kaymakamlığı, 30.11.2007 |
![]() |
||
ASPENDOS'TA DEVE VAR, AMBULANS YOK
Aspendos
Tiyatrosu’nda sağlık önlemlerinin olmaması,
turistler kadar rehberleri de isyan ettirdi. Tarihi
mekanda gezerken merdivenden ayağı kayarak düşen
Gisella Madolen (57), kafasını sert zemine çarptı.
Turistik geziler için 3 devenin bulunduğu
Aspendos’ta, bir tane ambulans olmayınca yaralı
kadın da ancak çevredekilerin yardımıyla hastaneye
götürüldü. Hürriyet, Haber: Yaşar Anter, 30.11.2007 |
|||
![]() |
BAŞIMIZA BU DA MI GELECEKTİ?
Soruyorum size ey Türk aydınları, liderleri, partileri ve Milletvekilleri. Hiç mi vicdanınız sızlamadı? Biz sizi, tarih eserlerimizin elden çıkmasını oturup seyredesiniz diye mi seçtik? Peki sıra bize ne zaman gelecek? Hiçbirşey yetmedi, son olarak asırlık hanlardan biri, Büyükelçiliğin respesyonlarına şahit olan o tarihi Kurşunlu Han elden gitti, sizin sesiniz çıkmıyor. Bu kadar mı çaresiz Makedonya Türkleri? Bu gidişle acaba Makedonya Türkleri diye birşey kalacak mı? Merak ediyorum nedir sizi korkutan? Bu kadar mı güçsüz şanlı Türk milleti? Bu kadar mı çaresiz Evlad-ı Fatihan? Hiç olmasa koskoca handan tek bir oda alsaydınız. TMBH’nin Üsküp’te yeri yok, TDP’nin Gençlik Forumu’nun doğru dürüst yeri yok. Çocuklarımız Türk gecelerinde, kahvelerde, orda burada toplanırken hiçmi aklımıza gelmedi bu hanlardan yararlanmak, hiç mi aklımıza gelmiyor kendi mirasımızı korumak ve kullanmak? Arnavutlar, Makedonlar Türklere karşı işlerini yürütsünler diye mi bıraktılar Atalarımız bize bu mirası? Hiçbir şey yapmadınız madem, oyunu topladığınız onlarca insanı toplayıp bir protesto da mı düzenleyemediniz? Türk Aydınları olarak siz, bir yazı da mı bir yazı yazamadınız halka tercüman olmak, uyuyanları uyandırmak için; tepkinizi koymalıydınız...Türk olduğunuzu ifade etmek ve Makedonya Türk varlığının sona ermediğini göstermek için. Daha ne kadar gazeteleri korkuyla okuyacağız- nerde hangi Türk eseri yok oldu diye? Ama ben Türklere yakışır bir şekilde Arnavut milletini can-ı gönülden tebrik ediyorum; göz göre göre camileri, çarşıyı, hanları ve “Türklerin” dediğimiz her şeyi aldılar ve güle güle kullanıyorlar. Bu da vatana millete hayırlı olsun.Ey “Türkleri temsil edenler”! Halka hiçbir şekilde bilgi de mi veremediniz, nedir bu yerlerin hukuki statüsü, bir çıkar yolu yok mu diye? Yoksa rahat koltuklarınızda uyuyamı kaldınız ya da Türkiye’den yardım istemekten zamanınız mı kalmadı? Ben ailemle nereye çıkayım diye düşünürken bir kültür mekanı bile açılmadı, Türklerin buluşup kaynaşacağı bir yer bile yok. Partiler, dernekler orada burada yer ararken neden Kurşunlu Han’da yer alınmaya çalışılmadı? Her ulus tarihinden kalan bir taş parçasını bile gözü gibi bakarken biz koskoca tarihi yapılarımızın yok olmasına, elimizden çıkmasına göz yumuyoruz. Başkaları Türk mirasında manevi değerleri korumaya çalışırken bizim kılımız bile kıpırdamıyor. Türküm diyen, özellikle Türklük üzerinden geçinmeye çalışan ama böyle durumlarda tepki bile vermeyenlere yazıklar olsun! Yeni Balkan, Yazı: Fettah Arif, Üsküp, Fotoğraf: virtualtourists.com, 30.11.2007 |
||
GÜNEYDOĞU KÜLTÜREL MİRAS TOPLANTISI MARDİN'DE YAPILDI
Güneydoğu Anadolu Kültürel Miras ve Turizm Kalkındırma Birliği olağan toplantısı Mardin'de gerçekleştirildi.
Haber Diyarbakır, 29.11.2007 |
![]() |
||
|
HİSAR BELDESİNDE 9 BİN YILLIK HÖYÜK BULUNDU
Batman'ın Gercüş İlçesi'ne bağlı Hisar Beldesi sınırlarında Neolitik döneme ait bir höyük bulundu. Batman Kültür ve Turizm İl Müdür yardımcısı ve kültür uzmanı Şehmus Kartal, yapılan çalışmalarda höyüğün 200 dönüm arazi üzerinde kurulduğunu tespit ettiklerini açıkladı.
Hisar Beldesi sınırları içinde halk arasında ‘Hırbe Selim’ olarak bilinen bölgede bulunan tarihi höyük alanı üzerinde daha önce uzmanların yaptıkları incelemede höyüğün 9 bin yıl öncesine ait olduğuna dair bulgulara ulaşıldığını kaydeden Müdür yardımcısı ve kültür uzmanı Şehmus Kartal, gelecek yıldan itibaren höyük üzerinde bilimsel araştırmaların başlatılacağını ifade etti.
Höyüğün bulunduğu alanın Dicle nehri ile Batman nehrinin buluştuğu yere çok yakın olduğunu ve höyük yakınlarında da küçük bir akarsuyun geçtiğini belirten Kartal, höyüğün Batman kültür envanterine geçileceğini dile getirdi. Müdür Kartal, "Bölge çok zengin bir tarihi dokuya sahip." dedi.
Bölgenin Dicle nehrine yakın olması nedeniyle bölgede çok sayıda höyüğün bulunduğunu da belirten Kartal, bunlar üzerindeki araştırmaların ise devam ettiğini kaydetti.
Müdür Yardımcısı Kartal, 9 bin yıllık tarihi höyüğün üzerinden Gercüş-Kayapınar karayolunun geçtiğini ve höyüğün ikiye böldüğünü ifade ederek, bölgedeki höyüklerin korunması konusunda halka tembihte bulunduklarını dile getirdi. Batman Haber, 29.11.2007 |
||
MERYEMANA'YI ÇALDILAR
Gökçeada'daki Meryem Ana Kilisesi'nden iki adet ikona ile iki adet dua kitabı çalındı. Dereköy'deki kilisenin pencere korkuluklarını kaynak yerinden kırarak içeriye giren ve kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişiler, 120x100 ebadında, üzerinde Meryem Ana figürü bulunan ikona ile 30x35 ebadında elips şeklinde ikona ve 2 adet dua kitabını çaldı. Çalınan eserlerin maddi değerleri isi henüz açıklanmadı. Haber Ekspres, 29.11.2007 |
|||
HAYALİNDEKİ MÜZE AKM'YE YAPILACAK
Ulus’un
tarihi yapısını ortaya çıkarmak için çalışmalara
başlayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay,
Ankara’ya büyük bir müze yapılacağını açıkladı.
"Büyük Türkiye Müzesi" adını taşıyacak olan yapının
yeri olarak ise Atatürk Kültür Merkezi (AKM) alanı
düşünülüyor. Hürriyet Ankara, Haber: Umut Erdem, 29.11.2007 |
|||
BU YUMURTA 22 MİLYON YTL
Christie's müzayede evi tarafından satışa çıkarılan mine ve altın kaplamalı nadide Faberge yumurtası, 9 milyon sterline (22 milyon YTL) satıldı.
Bursa Hakimiyet, 29.11.2007 |
|
||
TARİHİ KENT PROJESİ'NDE İKİ PLANA İPTAL DAVASI
Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi, Büyükşehir
Belediye Meclisince onaylanan, Ulus Tarihi Kent
Projesine ilişkin iki planın iptali için dava açtı.
Dava dilekçesinde, "Plan, Cumhuriyet tarihinin en
pahalı ve en büyük yıkım operasyonuna yol açacaktır"
denildi. |
|||
14 RUS TABLOSUNA 54 MİLYON EURO
İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen Rus eserleri müzayedesi günleri kapsamında yapılan 2 ayrı satışta 54 milyon euroluk rekor gelir sağlandı. İngiliz müzayede evi Sotheby’s’de yapılan müzayedede aralarında avangart ressam Natalya Gonçarova’nın bir tablosunun da yer aldığı 14 parça eserin satışı rekor olarak duyuruldu. Türkiye Gazetesi, 29.11.2007 |
|||
BEYDAĞLARI HAZİN SONA YAKLAŞIYOR
Antik
yerleşimlerin envanterini çıkarmak için 10 yıldır
Beydağları’nda yüzey araştırması yapan Akdeniz
Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr.
Nevzat Çevik, insanoğlunun 500 bin yıl içinde
barındığı bu dağları, bugün yok etmeye başladığını
savundu. Bu dağlardaki insanlık tarihinin 500 bin
yıl öncesine kadar uzandığını açıkladı. Karain
Mağarası’nın tarihinin 500 bin yıl öncesine kadar
uzandığını hatırlatan Prof.Dr. Çevik, sayısız canlı
türünü de içinde barındıran Beydağları’nın
büyüleyici bir atmosferinin olduğunu söyledi. Çevik,
Antalya’daki betonlaşmanın ise son yıllarda
Beydağları’ndaki hayatı olumsuz etkilediğini ifade
etti. Eskiden Beydağları’nın büyüsünden etkilenen
insanların çevresindeki güzellikleri mezarlarındaki
lahitlere bile resmederek yansıttığını anlatan
Çevik, “Artık dağlardaki bu güzellikler ve
zenginlikler sadece 2 bin yıllık lahitler üzerindeki
resim sahnelerinde kaldı. Bir zamanlar var
olduklarına tanık olduğumuz pek çok bitki, hayvan ve
insan bu eksilmeyi anlatmaktadır. Sınırsız
sahiplenme ve günlük yaşama moduna kurulu insan,
önüne çıkanları hızla tüketmekte. Ne yazık ki
gelecek yıllar Beydağları’nın resmini olumsuz yönde
değiştirecektir. Hiçbir şey daha güzel ve daha doğal
olmayacaktır” dedi. Akşam Akdeniz, Haber: Mustafa Kozak, 29.11.2007 |
|||
|
ÇAĞDAŞ SANATIN ÖRNEKLERİ LÜTFİ KIRDAR'DA
Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda açıldı. Sabah, 29.11.2007 |
||
TARİHİ MİMARİSİNİ KORUYAN BEYPAZARI'NA TURİST
YAĞIYOR Hürriyet, Haber: Metin Özdemir, 29.11.2007 |
|||
"ZEUGMA'YA EŞDEĞER" Malatya Haber, 28.11.2007 |
|||
TARİHİ BENDİMAHİ KÖPRÜSÜ ONARILDI
İpek yolu güzergahının önemli geçiş noktalarından olan Van'ın Muradiye İlçesi'ndeki tarihi Bendimahi Köprüsü, Karayolları 11. Bölge Müdürlüğünce onarıldı.
Karayolları 11. Bölge Müdürlüğü yetkilileri, köprünün ihale projesinin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nca hazırlandığını; projenin hazırlanmasının ardından ihalenin, geçen yıl yapıldığını söylediler.
Köprünün, tarihi dokusuna bağlı kalarak restore edildiğini; proje maliyetinin 750 bin YTL olduğunu belirten yetkililer, çalışmaların 2 ay önce tamamlandığını bildirdiler. Karayolları Bölge Müdürlüğü olarak tarihi yapılara önem verdiklerini söyleyen yetkililer, bölgedeki diğer tarihi köprülerde de çalışmalarının devam ettiğini ifade ettiler.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Mehmet Top, Bendimahi Köprüsü'nün İlhanlı döneminde Van Gölü çevresinde yapılmış önemli kültür varlıklarından olduğunu belirtti. Köprünün üzerinde bulunduğu tarihi İpek Yolu'nun, Selçuklu döneminden Osmanlı dönemine kadar geniş bir zaman dilimi içinde kullanıldığını belirten Top, köprünün Anadolu'yu İran'a bağlayan önemli bir geçiş noktası olduğunu kaydetti.
Uzun yıllar harabe görünümünde olan köprünün, Karayolları Bölge Müdürlüğü'nün tarihi yapılara verdiği önem kapsamında onarıldığını, bununda yapının gelecek nesillere aktarılması açısından önemli olduğunu bildiren Top, şöyle devam etti: "Köprünün onarımı güzel ancak, köprüyü tanıtan herhangi bir levhanın bulunmaması ve köprüye ulaşımı sağlayan 2 kilometrelik yolun bozuk olması, burayı ziyaret etmek isteyenler açısından olumsuz bir durum yaratıyor. Köprüyü tanıtacak levhalar ana yola yerleştirilmeli, köprüye ulaşımı sağlayan yol ise düzenlenmelidir. Bu çalışmaların yapılması durumunda, köprü için harcanan emek ve para amacına ulaşmış olur. Yeni Şafak, 28.11.2007 |
|||
İSA ARAMIZDA
Kuşadası’nda Hz. İsa’nın çarmıha gerilişini anımsatan meşe, koruma altına alındı. Önceleri kısıtlı sayıda ziyaretçiye açılan ağacı, artık herkes görebilecek Akşam, Haber: Zafer hHacısalihoğlu, 28.11.2007 |
![]() |
||
|
KALE YOLU YENİDEN YAPILIYOR
Antalya'nın Demre İlçesi'nde, Simena antik kentinin yer aldığı Kaleköy Mahallesi'nin yolu tarihi mimarisine uygun olarak yeniden yapılıyor.
Simena Antik Kenti'nin de yer aldığı Kaleköy'e karayolu ulaşımının olmadığını belirten bir vatandaş, "Ulaşım sadece deniz yoluyla yapılıyor. Bir kartal yuvasını andıran yamaçta kurulu Simena Antik Kenti'nin tepesinde, denizden 400 metre yüksekliğinde bir kalesi var. Denizden Simena Kalesi'ne doğru tırmanarak yürünüyor. Bu yol boyunca evler yer alıyor" dedi.
Evlere ve kaleye çıkan dik yola taştan merdivenler yapılırken, antik kentin tarihi mimari yapısına uygun çalışmalar harç kullanılmadan sürdürülüyor. Yol yapım çalışmalarını inceleyen Demre Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, "Antik kente özellikle yaz döneminde binlerce yerli ve yabancı turist geliyor. Deniz yoluyla gelen turistler kaleye çıkarken çok zorlanıyorlar. Birçok turist kaleye çıkmadan geri dönüyordu. Merdivenler Antalya Valiliği'nin sağladığı ödenekle yapılıyor. Merdivenler bitince daha çok turist kaleye çıkabilecek" diye konuştu. Antalya Kent Haber, 28.11.2007 |
||
MİNARE YENİLENECEK
Taksim "Cumhuriyet Müzesi" olarak restore edilmeye başlanan Sular İdaresi binasının yapım çalışmaları sırasında açığa çıkan mescidin minaresi yenilenecek. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş "Bir mimar arkadaşımdan buraya uygun, abartısız, belki ahşap, estetik bir minare yapılması için çalışmasını istedik. Mescidin büyütülmesi söz konusu değil, boyanıp temizlenecek" dedi. Cumhuriyet Müzesi yapımı için gerçekleştirilen yıkım sonunda, arka tarafta kalan fıçı görünümlü, basit düzenekli oluşturulmuş minarenin çirkin görüntü verdiğini belirten Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş, "Boyanıp temizlenecek. Aynı boyutlarda, biraz daha estetik temiz bir şey yapmak gerekir" dedi. Sabah, Haber: Çağdaş Çetindemir, 28.11.2007 |
|||
MARIE ANTOINETTE'İN GERDANLIĞI SATILIYOR
Fransız ihtilalinin ardından eşi XVI. Louis ile birlikte 1793'te giyotinle ölüme mahkum edilen Fransa Kraliçesi Marie Antoinette'in gerdanlığı satışa çıkarıldı. Sabah, 28.11.2007 |
|
||
![]() |
TARİHİ TAŞHAN AYAĞA KALKIYOR
Amasya'nın önemli tarihi eserlerinden birisi olan tarihi Taşhan, tadilatının yapılmasından sonra hem ticari anlamda hem de turizm sektöründe hizmet verecek. haberler.xom, 27.11.2007 |
||
BEŞKONAKLAR YENİLENDİ
Malatya'da Beşkonaklar’da yapılan restorasyon çalışmaları tamamlandı. Restorasyon çalışmalarına 1.5 Milyon YTL harcama yapıldığı bildirildi. Malatya Haber, 27.11.2007 |
![]() |
||
|
BİRECİK KÖPRÜSÜ, CUMHURİYET DÖNEMİ ESERİ
51 yaşına giren Birecik Köprüsü, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun aldığı kararla Cumhuriyet dönemi eseri olarak tescil edildi.
Konu ile ilgili gazetemiz muhabirine açıklamada bulunan Bircik Belediyesi Fen İşleri Müdürü Selçuk Tekayak, 15 Kasım 2007 tarihinde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun yapmış olduğu toplantıda Birecik Köprüsü'nün Cumhuriyet dönemi eseri olarak tescil edildiğini ifade ederek bunun, Türkiye'de Cumhuriyet dönemi eseri olarak tescil edilen ilk köprü olduğunu ifade etti.
Şanlıurfa TBMM evinde her ay yapılan toplantılara katıldığını belirten Tekayak, Birecik Köprüsü'nün Cumhuriyet döneminin ilk tescilli köprüsü olarak kabul edilmesinin, Birecik için önemli olduğunu kaydetti GAP Gündemi, Haber: Abdullah Yiğit, 27.11.2007 |
||
TARİHİ ESER OPERASYONU
Afyonkarahisar'da polis ve jandarma tarafından yapılan operasyonda, 1 adet tarihi mermer heykel ile 2 adet tabanca ele geçirilirken, olayla ilgili 4 kişi gözaltına alındı. Afyonkarahisar Kent Haber, 27.11.2007 |
![]() |
||
|
TATLARİN YERALTI KENTİ TURİZME KAZANDIRILACAK
Nevşehir'in Acıgöl İlçesi'ne bağlı Tatlarin beldesinde bulunan yeraltı kentinin, halen turizme açık olan ilk 2 katı dışında kalan katlarının da turistlerin ziyaretine açılabilmesi için çalışmalar başlatıldı.
Tatlarin Belediye Başkanı Mesut Baydemir, beldelerinde halk arasında 'Kale' olarak adlandırılan tepenin yamaçlarında bulunan Tatlarin Yeraltı Kenti'nin, MÖ 3 binli yıllarda Hititliler tarafından kullanılmaya başlandığının belirlendiğini söyledi. Baydemir, Hititlilerden sonra Romalılardan kaçan ilk Hıristiyanlar tarafından sığınma amaçlı kullanılan kentin ilk olarak 1975 yılında tespit edildiğini ve 1991 yılında yapılan temizleme çalışmalarının ardından turistlerin ziyaretine açıldığını kaydetti. Ziyarete açılan katların birinde aynı zamanda bu günkü tuvaletleri andıran bir de tuvaletin bulunduğunu ve bu tuvaletin Anadolu'da tuvalet geleneğinin 5 bin yıl öncesine dayandığını ortaya koyduğunu ifade eden Belediye Başkanı Baydemir, kentin kalan diğer katlarının da turistlerin ziyaretine açılmasını istediklerini vurguladı. Yılda yaklaşık 5 bin turistin geldiği Tatlarin'de turistlerin yeraltı kentinin ancak ilk iki katını gezebildiklerini, kapalı olan diğer katlarında temizlenerek turizme açılması için gerekli girişimlere başladıklarını belirten Tatlarin Belediye Başkanı Mesut Baydemir, "Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bu konuda bir başvuru yaptık. Şu anda tahminimizce 4 kat olan toprak altındaki katların açılması için gerekli proje çalışmaları tamamlanmak üzere. Öyle umuyoruz ki 2008 yılının İlkbaharında burada çalışmalar başlayacak "dedi.
Tatlarin Yeraltı Kenti'nin tüm katlarının turizme açılması ile birlikte beldeye gelen turist sayısında önemli bir artış yaşanacağını da ifade eden Baydemir, "Yeraltı Kenti ile birlikte beldemizde bir de Golf Sahası projemiz var. Bununla ilgili olarak ta önemli adımlar atıldı. Her iki çalışmanın tamamlanması ile Kapadokya turizmi içerisinde önemli bir yer edinebileceğimizi düşünüyorum" diye konuştu. Yeni Şafak, 27.11.2007 |
||
TARİHİ MİRAS'TA BELEDİYELER YARIŞA GİRDİLER
Tarihi
Kentler Birliği, 2000 yılında dönemin İçişleri
Bakanı Sadettin Tantan’ın desteği ile 60 belediye
tarafından kurulmuş. Belediyelerin kentlerindeki
tarihi mirası sahiplenmesinden sorumlu olmasını
amaçlayan birliğin kuruluşunda ÇEKÜL ve Mimarlar
Odası da yer almış. Tantan bu konuya o kadar önem
vermiş ki, valilerin ’liyakat’ koşulları arasına,
illerindeki kültürel mirası restore etme koşulunu da
eklemiş. Türkiye’nin bütün kimlik değerlerinin
yaşatılması için geniş bir işbirliği oluşmuş. Bugün
228 belediye üye birliğe... Her yıl dört seminer,
iki kongre düzenleyerek çalışmalar gözden
geçiriliyor. Bu buluşmalara her seferinde 500’den
fazla STK, bürokrat, teknisyen ve akademisyen
katılıyor. Birliğin başkanlığını, Kayseri Belediye
Başkanı Mehmet Özhaseki yürütüyor; 6 belediye
başkanı Encümen’i oluşturuyor. Prof. Metin Sözen’in
başkanlığındaki Danışma Kurulu’nda Prof. Haluk
Abbasoğlu, Oktay Ekinci, Prof. Cevat Geray, Prof.
Ruşen Keleş, Mithat Kırayoğlu, Fikret Toksöz gibi
imar ve kentsel kültürde uzman kişiler bulunuyor. Hürriyet, Yazı: Yalçın Bayer, 27.11.2007 |
|||
TARİHİ ESER VE SİLAH KAÇAKÇILIĞI
Giresun'da tarihi eser ve silah kaçakçılığı yaptığı belirlenen 2 kişi gözaltına alındı.
Edinilen bilgiye göre, Gemilerçekeği Mahallesi'nde bir ihbarı değerlendiren jandarma ekipleri, R.M.K. (43) isimli şahsın aracında yaptıkları aramalarda 2'si heykel 10 tarihi eser, bir adet ruhsatsız tabanca ile define aramada kullanılan malzemeler ele geçirdi. Olayla ilgili olarak R.M.K., jandarma ekipleri tarafından gözaltına alındı.
Tirebolu İlçesi'nin Karaahmetli Köyü'nde de bir ihbarı değerlendiren jandarma ekipleri, E.G.'nin (32) kullandığı minibüste yapılan aramada 3 adet ruhsatsız tabanca ele geçirildi. E.G., gözaltına alınırken, her iki olayla da ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi. Giresun Kent Haber, 27.11.2007 |
|
||
MİMAR SİNAN'IN APTAL TORUNLARI
Tarihi Kentler
Birliği’nin hafta sonu yapılan toplantısına
giderken, son selin bırakmış olduğu tahribatı
gördük... Mimar Sinan’ı (Silivri ve
Küçükçekmece’de) yaptığı köprülerle hatırladık; bir
yandan da karayollarımıza yapılan ancak ’rant’a
kurban giden köprüleri... Hürriyet, Yazı: Yalçın Bayer, 27.11.2007 |
|||
IRAK'TA 50 BİN EL YAZMASI KURAN KAYIP
İçlerinde Hz. Ali'nin yazdığı nüshanın da bulunduğu 50 bin el yazması Kuran ortadan kayboldu. İsmini vermeyen bir kütüphane müdürü, çoğu bin yıllık nüshalara ABD askerlerince el konduğunu iddia etti.
"Önceki hükümet 50 bin nüshayı milli kütüphaneden başkent Bağdat'taki Umm'ül Tebul Camisi'nin bodrumuna götürdü. Askerler bu nüshaları bodrumdan arabalara taşıdı. Şimdi ise kimse akıbetlerini bilmiyor" dedi. Sabah, 27.11.2007 |
İZİNSİZ KAZI YAPAN 4 KİŞİ TUTUKLANDI
Muğla'nın Milas İlçesi'nde izinsiz kazı yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınan 10 kişiden 4'ü tutuklandı.
Alınan bilgiye göre, Milas İlçesi'ne bağlı Damlıboğaz mevkisinde kaçak kazı yapıldığı ihbarını alan Muğla Jandarma Komutanlığı ekipleri, operasyon düzenledi. Operasyonda, izinsiz kazı yaptıkları iddia edilen 10 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan 10 zanlı, emniyette sorgulandıktan sonra adliyeye sevk edildi. Zanlılardan A.C, Y.A, B.T.A. ve E.A. tutuklandı, diğer zanlılar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Zaman, 27.11.2007 |
||
ÇEMBERLİTAŞ İSKELESİ RÜZGARA KARŞI KAPATILINCA HAÇ ŞEKLİNİ ALMIŞ
Restorasyonu 5 yıldır tamamlanamayan Çemberlitaş'ın iskelesinde dev bir haç görüntüsü oluşmasının, teknik nedenlerden dolayı meydana geldiği açıklandı.
Projeyi yürüten İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), yaptığı açıklamada, sütunun üst kısmındaki çatlaklara enjeksiyon yapıldığını ve bu bölgenin hava şartlarından korunması için brandayla kapatılması sonucu haç görüntüsünün oluştuğunu kaydetti. Taş parçası gibi malzemelerin de aşağıya düşmesini engelleyen brandanın çalışma tamamlandığında kaldırılıp başka bir kısma taşınacağı belirtildi.
İBB yetkililerinin verdiği bilgiye göre, Çemberlitaş Sütunu'nun etrafına restorasyon için kurulan iskele 36 metre yüksekliğinde. İskelenin alt tarafındaki ilk 10-12 metrelik bölümün çevresi saçlarla kaplı, geriye kalan bölümün etrafı ise açık. Bunun nedeninin rüzgar geçişini sağlamak olduğu belirtiliyor. Aksi takdirde rüzgardan oluşacak basıncın iskele için büyük tehlike oluşturabileceği tahmin ediliyor. Restorasyon çalışmalarında, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Restorasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Zeynep Ahunbay, bilimsel danışman olarak görev yapıyor. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ahmet Güleç de çalışmaya katkıda bulunuyor. Belediyenin açıklamasının devamında şu hususlara dikkat çekiliyor: "Doç.Dr. Ahmet Güleç'in malzeme konusundaki önerileri ile üst bölümlerde çatlak kısımlarda enjeksiyon yapılmış ve hava şartlarından korunması için çalışması tamamlanan yer branda ile kapatılmıştır. Çalışmalar, kaidenin en üst bölümünden başlayarak aşağıya doğru yapılmaktadır."
Porfir taşının üst bölümünde çalışmanın yapıldığı katın etrafını kapatan brandanın bu görüntüyü oluşturduğu belirtilirken, "Branda, çalışma yapılan yükseklikte, çalışanların emniyeti ve çalışma esnasında kopan veya çalışanların ellerinden kayan taş parçaları gibi malzemelerin aşağıya düşmesini engellemek ve enjeksiyon sonrası o bölgeyi belli bir ısıda tutmak için kullanılmaktadır. Çalışmalar süresince bunun her katta uygulanması gerekmektedir. Çalışmanın bittiği katta branda sökülüp bir sonrakine takılacaktır." ifadelerine yer veriliyor. Zaman, Haber: Mühenna Kahveci, 27.11.2007 |
|||
SON HALİFENİN SANATINDA SANSÜR YOKTU
Ressam Ayşegül Yarar'ın, Gaziantep'te Sanko Sanat Galerisi'nin uyarısı üzerine nü tablolarını örterek sergilemesiyle başlayan tartışmada "Son Halife" Abdülmecid Efendi'nin yaptığı "nü" tablolar gündeme damgasını vurdu. Abdülmecid Efendi yaptığı "Harem" adlı tabloda, sanat anlayışının getirdiği hoşgörüyle harem kadınlarının çıplaklığını sergilemekten çekinmemişti.
Halife Abdülmecid Efendi'nin "Harem" adlı tablosu, onun yaptığı yüzlerce eserden sadece biri ama en cüretlisiydi. Abdülmecid Efendi, ilk bakışta oryantalist ressamların etkisi altında kalarak yaptığı belli olan bu tabloda hayali bir haremin havuz sahnesini canlandırmış, sanat anlayışının getirdiği hoşgörüyle harem kadınlarının çıplaklığını sergilemekten de çekinmemişti.
Milliyet, 27.11.2007 |
|||
KÜMBET'TE KÜLTÜR KATLİAMI
CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, restorasyonu devam 12 Havariler Kilisesi'nin (Kümbet Camii) orijinal haline sadık kalınmadığını belirterek yapılanın kültür katliamı olduğunu öne sürdü.
Öğüt, "12 Havariler Kilisesi şu anda Kümbet Camisi olarak kullanılıyor ama orijinali haline sadık kalınmadan kullanılması gerektiğine inanıyorum. Şu anda içeri girdim tavana baktım ve tavanda orijinal haline sadık kalınmayan bir restorasyonla karşılaştım. Bu hem Kars için hem de ülkemiz için çok önem taşımaktadır. Buradaki 12 Havariler Kilisesi'nin dünyada yeri var. Bu bakımdan Kars'ın tarihi özelliklerini taşıyan 12 Havariler Kilisesi'nin orijinalinin bozulmadan mutlaka korunması lazım. Vakıfların burayı kendilerine göre restore ettiğini gördüm. Burada gerçekten bir kültür katliamı var. Bütün herkesin dikkatini çekiyorum. Burası orijinali korunursa değer kazanır, orijinali korunmazsa taklidi yapılırsa bunda eleştiri olur ve hem ülkemiz hem de Kars kaybeder. Bu bakımdan ben milletvekili olarak bu sorunları Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne taşıyacağım. Buranın orijinalinin korunması için girimde bulunacağım. Burası cami olarak da kullanılsa, kilise olarak da kullanılsa orijinali kesinlikle korunmalıdır" dedi.
Vali Mehmet Ufuk Erden de eski İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'e 12 Havariler Kilisesi'yle ilgili bilgi verdi. Vali Erden, Kültür Bakanlığı, Vakıflar ve Erzurum Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından restorasyon çalışmalarının yürütüldüğünü ifade etti Kars Kent Haber, 26.11.2007 |
|||
TARİHİ KÖPRÜLERE İNCELEME
Karayolları Genel Müdür
Yardımcısı Ali Gürgür, Tarihi Köprüler Şube Müdürü
Halide Sert, Karayolları 1. Bölge Müdür Yardımcısı
Nurettin Şahinler, Köprüler Başmühendisi Mesut
Konukluoğlu Cumartesi günü incelemelerde bulunmak
üzere Edirne'deydi. Öncelikle Tunca ve Meriç
Köprülerini, daha sonra da diğer tarihi köprüleri
gezen heyet, Selimiye Taş Odalar`da bir toplantı
düzenledi. Edirne Internet Gazetesi, 26.11.2007 |
|||
GÖBEKLİ TEPE
Evrensel, Yazı: Cengiz Bektaş, 26.11.2007 |
|||
HASANKEYF'TE KEYFİ KAMULAŞTIRMA
Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi'nin raporuna göre, llısu Baraj Projesi' ile su altında kalacak olan köylerde DSİ daha önce belirlediği kamulaştırma bedellerinin yarısını ödüyor. Aldatıldıklarını düşünen köylüler taşınmazlarının gerçek bedelini almak için mahkemeye başvurdu.
Almanya, Avusturya, İsviçre ve Türkiye'nin ortaklığıyla finanse idelen Ilusu Baraj Baraj Projesi kapsamında kamulaştırma çalışmalarına başlanan Hasankeyf te köylülerin aldatıldığı ortaya çıktı. Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi'nin yayınladığı "llısu kamulaştırma raporu'nda DSİ'nin köylülere kamulaştırma öncesi vaddettiği bedelin yarısını ödediği belirtiliyor. Girişim'den bir ekip baraj inşaatının planlandığı Mardin'in Dargeçit İlçesine bağlı llısu ve Karabayır köylerinde kamulaştırma çalışmalarını yerinde inceleyerek projeden etkilenen köylülerle görüştü.
llısu köyü muhtarı ve diğer köylülerle yapılan görüşmelerde köylüler, taşınmazlarının gerçek bedelini ödemeyen DSİ'ye güvenlerinin kalmadığın söylüyor. Rapora göre, evleri sular altında kalacak olan köylülere yeni yerleşim yerleri gösterildi. Ancak projenin yapı gereklilikleri ve şikayet mekanizması hazır olmadığı halde llısu ve Karabayır köylerinde kamulaştırma çalışmasına başlandı. Raporda porjeden dolayı eski yerleşim yerlerini terk etmek zorunda kalacak olan köylüler için "Yeniden yerleşim ile ilgili hakları ve yararları konusunda bilgilendirilmemiştir" deniliyor.
Kamulaştırma işlemlerinde TOR'un (llısu Baraj Projesi'nin finans anlaşması. Bu anlaşmaya İsviçre, Avusturya, Almanya ve DSİ taraftır) 13. ve 14. maddelerinin çiğnendiği belirtilen raporda, köylülere yeni yerleşim yeri olarak gösterilen bölgenin tarıma elverişli olmadığının altı çizilerek şöyle deniliyor: "DSİ tarafından llısu köylülerine önerilen tek yerleşim yeri yaşanılır durumda değildir. Çünkü su kaynakları ve verimli toprağı bulunmamakta, taşlık ve sarp kayalıklardan oluşmaktadır. Köylülerin projenin başlangıcında yeniden yerleşim yeri belirlenmesi yönündeki önerisi DSİ tarafından önemsenmemiştir."
Yine llısu ve Karabayır köylülerinin tarım ve hayvancılıkla uğraştığı, tarıma elverişsiz yeni bölgeye nakillerinden sonra ekonomik ve sosyal yoksullaşma yaşacakları belirtiliyor.
Baraj sularından etkilenecek ailelere önerilen para miktarının bölgedeki ev arazi fiyatlarının yarısına denk geldiği belirtilen raporda "bu miktar ile kesinlikle başka bir yerde yeni bir hayat kurulamaz. Bunun üzerine bütün aileler mahkeme sürecin başlatmış" deniliyor. Rapora göre, köylülerin tazminat davası açma nedenlerinin başında Ilusu'ya yakın bir yere taşınmak istemeleri, ancak buna rağmen taliplerini dikkate almayan DSİ'nin önlerine tek bir yerleşim yerini konulması geliyor.
DSİ'nin projenin başlangıcında önerdiği bedelin yarısı ile karşılaşan köylüler kandırıldıklarını düşünüyor. Rapor Kamulaştırma ve tazminat sürecinde TOR'un tamamen çiğnendiğinin altı çiziliyor.
Rapor hazırlanırken görüşülen köylülerden Abdül-selam Verim, meyve bahçesine DSİ'nin daha önce sözlü olarak 12 bin YTL değer biçtiğini ancak daha sonra verilen paranın 6712 YTL olduğunu söylüyor. Verim, yeni yaptığı iki katlı 180 metrekarelik evine de 60 bin YTL verildiğini belirterek haksızlığa uğradığını dile getiriyor. Benzer şikayetleri daha birçok köylüden duymak da münkün. Köylülerin tazminat bedellerinin yükseltilmesi için açtığı davaların Yargıtay süreci ise devam ediyor. Birgün, 26.11.2007 |
|||
![]() |
TARİHİ MÜZEDE RESTORASYON
Bursa Hakimiyet, 26.11.2007 |
||
KÖMÜR YIKAMA TESİSİ TARİHİ ESER DİYE KORUMA ALTINA ALINDI
Zonguldak'ta harabe haldeki eski kömür
yıkama tesisi 'tarihi eser' olduğu gerekçesiyle
koruma altına alındı. Fransızlar tarafından inşa
edilerek 1957 yılında işletmeye açılan bina
'dokunulmazlık' zırhına büründü.
Karabük Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürü Mustafa Sucu ise kömür tesisini koruma altına alan kararın uzmanlar tarafından verildiğini belirtti. Sucu, "Her korunan varlık tarihi eser olamaz. Tarihi olmayan eser de kültür varlığı olabilir" dedi.
İlginç karar, Zonguldak Belediyesi'nin Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Merkez Lavvarı'ndan geriye kalan harabe binayı yıkmak için çalışma başlatması üzerine alındı. CHP'li belediye meclis üyeleri binanın tarihi özellik taşıdığı gerekçesiyle yıkımın durdurulması için Tabiat ve Tarih Varlıklarını Koruma Kurulu'na başvurmuştu. Anıtlar Kurulu'nun kararıyla şehrin göbeğindeki 'çirkinlik abidesi' olarak görülen binanın korunacağı tescillendi. Karara isyan eden Belediye Başkanı Secaattin Gonca, "Bu binanın neresi tarihtir ve neresi koruma altına alınacaktır? Akşamları burada olur olmaz insanlar kalıyor. Burayı koruma altına aldıranlar gelsinler tarihi bina dedikleri rezilliği korusunlar." dedi. Gonca, kararın kaldırılması için hukuki mücadele yapacaklarını kaydetti.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler de lavvar alanındaki incelemede koruma kararına tepki göstermişti. Güler, "Lavvarın nesini koruyacağız? Lavvarı, onu koruyacak arkadaşlara verelim tarihi bir şey olarak alsın götürsünler. Lavvar kömür yıkamak, kalitesini artırmak içindir. Taşı toprağı taşımamak içindir. Bu müzelik olay değil." demişti.
Karabük Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürü Mustafa Sucu, kararın Türkiye'nin çeşitli üniversitelerindeki uzman öğretim üyelerinden oluşan bağımsız kurul tarafından alındığını söyledi. Her korunan varlığın tarihi eser olmayacağını belirten Sucu, "Tarihi olmayan bir eser de kültür varlığı olabilir. Tarihi eser değil, kültür varlığı olarak tescil edildi." ifadelerini kullandı. Lavvar tesisi 1957 yılında kurulmuştu.
Zonguldak Belediyesi'nin harabe bina ve çevresini düzenlemek için başlattığı çalışma Anıtlar Kurulu kararıyla durdurulmuştu. Bir yıldır bina ve çevresine çivi çakılamadı. TTK Genel Müdürlüğü ve Zonguldak Belediye Başkanlığı, bu kararın iptali için dava açtı; ancak çabalar netice vermedi. 'Bu bina, Anıtlar Kurulu tarafından koruma altına alınmıştır' tabelası asan Anıtlar Kurulu, bu kararıyla 'çirkinlik abidesi'nin korunacağını tescillemiş oldu. Zaman, Haber: Abdullah Karabacak, 26.11.2007
Nano Yorum
Zonguldak'da bulunan lavuarın Anıtlar Kurulu tarafından endüstri mirası olarak koruma altına alınmasının ardından başlayan tartışmalar şaşırtıcı değil. Ülkemizde henüz oturmayan "Kültür mirası" tanımından sonra "endüstri mirası" tanımı da anlaşılan zor kabul görecek.
Eğer sizlerin arasında da bu konuda terddütü olan varsa, sanıyorum Zonguldak ve endüstri mirasıyla ilgili aşağıdaki yazı ilginizi çekecektir. Ayşe Didem Bayvas
CUMHURİYETİN YENİ KENTİ ZONGULDAK VE ENDÜSTRİ MİRASI
Endüstri mirası, cumhuriyetin mimari mirası, modern mimarlık mirası koruma tanım ve kavramları arasında yer alan yeni sözcüklerdir. Gerek tanımsal, gerekse koruma sorunu açısından bu konular 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ulusal ve uluslararası ortamlarda değişik ölçek ve içerikte tartışılmıştır. Yakın geçmişin mimarlık ürünleri olan eserler henüz toplumun tüm paydaşları / kesimi tarafından yeterince benimsenmediği için, bu eserlerin korunması konusunda yeni bir içerik ve buna bağlı koruma ölçütleri belirlenmeli ve bu ölçütler hızla yaygınlaşmalıdır.
Ülke ekonomisine katkı koyan bir sektörün (sanayi/endüstri) bir dönemin yapı grubuna referansla tartışılan yapılarının korunmasında, bu yapıların ''mimarlık ürünü" ve ''mimarlık kültürü''nün bir öğesi odaklı ele alınması gerekmektedir. Ülkenin mimarlık kültürünün somut fiziksel verilerini içeren ve bu nedenle belge ve eğitim değeri yüksek olan mimari yapıtlar, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Yasası'nda ''sosyal yaşama konu olmuş, bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan [...] tüm eserler" olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımla ''sosyal yaşama konu" olmak, ''bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer'' taşımak önem kazanmaktadır. Korumadaki tüm bu yeni tanım ve kavramlar bu iki ölçüt üzerinden değerlendirilmek durumundadır.
Ülkede 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın başlarını içeren süreçte sanayi devrimi ve modern çağın ürettiği alan ve yapıların korunması, yaşatılması ve sürdürülebilirliklerinin sağlanabilmesi bu eserlerin ancak kentin paydaşları tarafından bir mimarlık kültürü / mirası olarak kavranması ve bu konuda bilinçlenmesi ile mümkündür.
Türkiye'de yapı ya da alanların sürdürülebilirlik kavramının yerleşmemesinden kaynaklı fiziksel ömrü, doğal ömürden daha kısa olmaktadır. Alanın getiriminin / rantının yüksekliği, kent topraklarının aşırı değerlenmesi, yapıların fiziksel yaşamını tamamlamadan geçmişten günümüze her dönemde ölçek ve niteliği farklı olan kentsel getirime / ranta dayalı sermaye birikim süreçleri ülkelerin fiziksel, toplumsal yapısının yeniden biçimlenmesinde ve değişim ve dönüşümünde etkin olmuştur. Zaman içinde kent merkez ya da alt merkezlerinde kalan değişik işlevlerin konumlanmış olduğu alanlar ve yapılar her zaman rant beklentilerinin yüksek olduğu, kentin eskiyen yüzü olarak ilk müdahale edilecek, öncelikli alanlar olarak görülmüş ve sürekli yenilenerek dönüştürülmüş ya da dönüştürülmek istenmiştir.
Konumları itibariyle sermayenin cazibe alanı olan eskimiş yapılar ve alanlar sonuçta kapitalizmin gücü olan mekanlar olarak kentte kendine yeni bir ifade biçimi bulmuşlardır. Yakın geçmişin mimarlık eserlerinin işlevsel olarak eskiyen (özgün işlevlerini yitirmiş) mekanları tüm kentlerde bugün siyasi güçlerin ve sermayenin ilgi odağı olmaktadır. Kentlerin yakın geçmişinin somut belgesi olan mimarlık kültürlerinin tek tek yok edildiği alanlar, genç cumhuriyetin değişik mimarlık anlayışını, kültürünü ve yapı türünü yansıtan alanlardır. Cumhuriyet mimari miras ve cumhuriyet sitlerinin yok edildiği alanlar ne yazık ki yerel ve merkezi yönetimler kanalıyla gerçekleşmekte ve bu dönüşümlerde kurumlar ideolojilerini mekana yansıtarak gücün mekana yansımasına da neden olmaktadırlar. Son yıllarda, AB uyum süreci odaklı çıkan yasalar, henüz altyapısını ve kültür devrimini gerçekleştirememiş olan ülkede bu alanlarla ilgili süreçleri ve dolayısıyla yıkımları hızlandırmaktadır. Tüm bunların sonucunda, toplum bir süre sonra mimari, mekansal ve bunlara bağlı olarak toplumsal belleğini de yitirecektir.
13 Haziran 2006'da Cumhuriyetin başkenti Ankara'da yaşanan, mimarlık kültürünün bir ürünü, kent bellek ve kimliğinin somut bir belgesi olan tescilli Ankara Havagazı Fabrikası, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu'nun kararı ile tescilden düşerek, yerel yönetimin, "bir gece yarısı harekatı" ile yok edilmiştir. Kent endüstri mirasının ve türünün ilk örnekleri yapı ve makinelerden oluşan bu sanayi yerleşkesi, sermaye odaklarının talebine yerel yönetimin katkısı ile yenik düşmüştür. Ankara Cumhuriyetin başkentidir ve bu niteliği ile Cumhuriyetin mimari tasarım anlayışını sergileyen bir duruş ve yapıya sahiptir. Çevremizde izlediğimiz sosyal, kültürel, ekonomik, yönetsel vb. etkinlikler için gerekli yapılar ve mekanlar 1920'Ii yıllardan günümüze sadece başkentin değil, Cumhuriyetin de hikayesini anlatmaktadır. Bu yapılar bir döneme tanıklık etmiş, döneminin mimari, kültürel, sosyal, ekonomik özelliklerini taşıyan ve gelecek nesiller için somut belge değeri olan öğelerdir. Bizlerin görevi ise kültürel miras olarak tanımladığımız bu belgeleri korumak, geliştirmek ve bizden sonraki nesillere iletmektir.
Son yıllarda endüstri mirasının bir başka yok oluşu da Cumhuriyetin Anadolu kentlerinden biri olan ve sanayi kenti olarak kurulmuş Zonguldak Taş Kömürü işletmeleri'nde gerçekleşmiştir. Arazi getiriminin yüksek olduğu kıyıda ve kent merkezinde kalmış, Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun mülkiyetinde olan Lavuar (kömür yıkama) tesisleri ve alanı, bir başka yerel yönetim tarafından kent belleğinden silinmiştir. Tesis, Cumhuriyet öncesi Zonguldak'ta yabancı şirketlerin kurduğu tesislerin bulunduğu alana 1950'Ii yıllarda inşa edilmiştir. Kömür yıkama işleminin kurumun diğer tesislerine kaydırılmasıyla boşaltılan, yarım asırdan beri işlevini sürdüren alanda yıkım, tesisin çelik aksamının hurda olarak değerlendirilmek üzere sökülmesi ile başlamıştır. Şehir merkezinde yer alan ve Zonguldak ili ile özdeşleşen bu tesis, Türkiye'nin sanayileşmesine önderlik etmiş, Zonguldak ilinin, hatta Cumhuriyet dönemi Türkiye'sinin önemli sanayi yapılarından biri idi.
Tescilli Ankara Havagazı Fabrikası ve Zonguldak Lavuar Tesisleri'nin yıkımı ICOMOS'un "Sanayi Miras Yılı" olarak tanımladığı 2006 yılında gerçekleşmiştir. Ankara Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu'nun tescilden düşme kararına karşın, Karabük Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu, büyük ölçüde yıkılmış olan tesisin "Cumhuriyetin sanayi tesislerinden biri olduğuna, bir dönemin kültürünü belgelemesi ve geçmişin değerlerini gelecek nesillere aktarılması sorumluluğu ile tesisin yeni işlevler ve tasarımlarla yaşatılması gerektiği" şeklinde değerlendirme yaparak, tesisin yıkılmamış ünitelerinden kent tarihi açısından simgesel özelliği bulunan üç adet "kule"nin ve yeraltındaki "silo altı" olarak tanımlanan birimin ve alan içinde kalabilmiş olan bir diğer yapının korunarak kullanılabileceği görüşü ile taşınmaz kültür varlığı olarak tesciline karar vermiştir. Aynı kurumun iki farklı biriminden birisi, daha önce kültür varlığı olarak tescillenmiş bir sanayi yapısının tescil kaydının kaldırırken, diğeri daha yeni olan diğer bir sanayi yapısının kalabilen bölümlerini kültür varlığı olarak tescil etmiştir. Farklı davranış ve değerlendirme referanslarını içeren bu kararların başka platformlarda tartışılması gerekmektedir.
Zonguldak ve Endüstri Yapıları
Zonguldak'ın tarihi, bölgenin ve kömür işletmeleri tarihinde önemli bir kişi olan Uzun Mehmet'in 1829 yılın- da Ereğli İlçesinde taşkömürünü bulması ve 1848 yılında da bölgede kömür işletmeciliğine geçilmesi ile başlar. 1930’larda Zonguldak şehir merkezi Ereğli kazasına bağlı, Karadeniz sahilinde "ahşap iskelesi'' olan bir koydur. İskele ve çevresi Tersane-i Amire'ye -Devlet tersanesine- bağlı, bahriye subay ve askerlerinin görev yaptığı az sayıda birimin olduğu bir yerleşim alanı olarak tanımlanmaktadır.' Kömür üretiminin başlamasından sonra, kısa zamanda şehir merkezi haline gelen Zonguldak, kömür ocaklarının açılması ve ocaklar etrafında gerekli servis ve destekleyici birimlerin eklenmesiyle gelişmiştir.
Kaynaklardan 1848 yılı öncesi bölgede küçük ölçekte üretiminin yapıldığı, buna paralel olarak da havzada sınır tespiti ve kömür rezervinin belirlenmesi çalışmaların sürdürüldüğü, 1840 tarihi öncesinde ise bölgede Kozlu iskelelerinin varlığı ve Kozlu'da maden ocaklarının çalıştığı, Ereğli'de kömür madenlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. 1840'Ii yıllarda başlayan taşkömürü üretimi 1850'den sonra hızlanınca, kömür yükleme iskeleleri çevresinde başlayan madencilik ve buna ait yapılanmalar, yeni açılan kömür ocakları ile birlikte bu ocaklar etrafındaki yeni yerleşimlerle kömür havzası ocaklar etrafında gelişerek büyümüştür.
1850 Kırım savaşı esnasında havzada ilk taşıma projesi olan demiryolu İngiliz uzmanlar tarafından yapılmıştır. Savaş esnasında Fransız ve İngiliz donanmasının tüm kömür ihtiyacı da bölgedeki havzadan karşılanmıştır. 1860'Iarın sonlarında raylı sistem, kömür akıtma kanalları yenilenmiş ve bu yenilemelere ek olarak yeni raylı sistemler inşa edilerek tesisler ve mekanik kömür taşıma donanımları gelişmiştir.
1890'da Fransız, Belçika, Alman ve İtalyan şirketleri havzaya yerleşir. 1896 yılında, uzun yıllar Zonguldak'ta kalan Fransızların "Ereğli Şirketi Osmaniye"si, bölgeye mühendis ve teknik elamanlar getirerek, havzada demiryolları ve limanlar kurar. Bu dönemde Havza'da Ruslar ve yerli Ermenilerle, Rumların şirketleri de bulunmaktadır.
Dünyada kömürün öneminin artmasıyla Zonguldak Kömür Havzası'nın da önemi artmış, üretim ve ihracat artarken sadece Zonguldak ve çevre köylerden değil yakın illerden gelen insanlar da Zonguldak'ta yerleşmeye başlamıştır. Kent havzaya yerli ve yabancı sermayenin girişi ile göç alarak büyük bir yerleşim alanına ve sanayi bölgesine dönüşmüştür.
Doğal kaynakların yönlendirdiği bir ekonomik yapıya sahip olan kent, yeraltı kaynakları açısından ülkenin en zengin illerinden biridir. Bu zenginlik yerüstüne inşa edilen değişik dönem yapılar ile fiziksel olarak da zenginleşmiştir. Bu nedenle, bölge ve kent her dönemde gelişmiş Emperyalist ülkelerin çekim noktası olmuştur. 1914 yılında 1. Dünya Savaşı ile birlikte Almanlar kömür havzasının yönetimini ele almış, aynı zamanda bir Alman albay, Harp Akademisi Merkezi'ni yöneterek ülkenin her kolunda kendi yapılanmalarını da oluşturmaya çalışmışlardır. Değerlerinden dolayı bölgenin yönetimi sürekli değişkenlik göstermiş, 1848 yılında ilk kömür ocağının açılması ile birlikte değişik kurumlar yönetimde bulunmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu ve 1. Dünya savaşı sırasında gelişmiş ülkelerin hedefi olan bölge Cumhuriyetin ilanı ve bağımsızlığın ve kalkınmanın temel kaynaklarından biri olarak ele alınmış ve ulus devletin modernleşme ve kalkınma projesine dönüşmüştür. Cumhuriyetin yeni kadroları bölgeye, maden işçilerine dönmüş ve yöre insanına sahip çıkmışlardır. 1935'Iere gelindiğinde daha ciddi atılımlar içine giren genç Türkiye Cumhuriyeti, devlet adına şirketler kurmakla işin yürüyemeyeceğini görünce, sanayinin geleceği için kesin çözümü, 1940 yılında bütün kömür havzasını devletleştirmekte bulmuştur. Bu dönüm noktasından itibaren Zonguldak Maden Ocakları, devlet eliyle tasarlanan ve doğrudan doğruya bütün Türkiye'ye kaynak aktarmaya başlayan bir sanayi bölgesi olmuştur.
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte planlı yerleşme düzenine geçen kentte ve bölgede 1924 yılından itibaren kömür ocaklarına bağlı olarak değişik nitelikte ve ölçekte sanayi tesisleri inşa edilmiştir. Bugün havza 11.150 km karesi karada, 2.200 km karesi de denizde olmak üzere 13.350 km karelik bir alanı kapsamaktadır.
Ulus-devlet kapsamında sanayi ve madencilikle gelişip belli bir uygarlık düzeyine erişen Cumhuriyet kenti Zonguldak, yeni neo-liberal politikalar ile sanayisizleşme sürecinden öncelikle etkilenerek gücünü ve kimliğini hızla yitirmeye başlamıştır. Cumhuriyet'in ilke ve hedefleriyle yaratılan kent başlangıçtaki planlı ve ilkeli gelişiminin ardından son yıllarda sanayideki gerileme ile birlikte bugüne kadar üretilmiş olan ve var olma nedeni olan tüm unsurları, kurumları ve onların üretmiş olduğu sanayi mirasını terk ederek ''var oluş değerlerini" ve dolayısıyla kendini yok etmeye başlamıştır.
Çağdaş koruma yaklaşımları kapsamında bugün sanayi dönemine ve üretim kültürüne ait kalıntılar ait oldukları dönemin bilimsel, teknolojik, mimari, estetik, sosyal ve kültürel özelliklerini yansıtmalarından dolayı endüstri / sanayi mirası olarak tanımlanmaktadır. Bu kalıtlar üretim, ulaşım ve kamusal hizmetlere (elektrik üretimi, altyapı, vb.) ait mimari yapı ve makineler ile buralarda çalışan insanlar için planlanmış toplu konut, eğitim ve dini yapıları gibi sosyal, kültürel mimari çevrelerden oluşmaktadır.
Tanıklık ettiği döneme ait üretim teknik ve süreçlerinin bilimsel, teknolojik, mimari ve estetik özelliklerini sunan, döneminin fiziksel, sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını yansıtan sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan bu alanlar ve yapılar korunması gerekli kültür mirasıdır.
Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu, teknik, endüstriyel ve bayındırlık alanlarındaki mirasın Avrupa'nın tarihsel mirasının ayrılmaz bir parçası olduğunu hatırlatarak; bu mirasın, özel karakteri dikkate alınarak uygun önlemlerle korunması ve muhafaza edilmesi için üye Devletlere şu tavsiyelerde bulunmaktadır.
* Teknik, endüstriyel ve bayındırlık alanlarındaki mira- sın belirlenmesi, incelenmesi ve bilimsel bakımdan çözümlenmesine elverişli önlemler alınmalı ve bu önlemlerin uygulanması izlenmelidir; * Bu mirasın kendine özgü özelliklerine uygun olarak, korunmasına ve muhafazasına ilişkin yasal önlemler alınmalıdır; * Teknik ve endüstriyel alanlardaki miras konusunda halk daha fazla bilgilendirilmeli; bu bilginin güçlendiril- mesi; turizmin geliştirilmesine özel önem verilmelidir.
Koruma konusunda dikkat edilmesi gereken
hususlar konusunda ise aşağıdaki tavsiyelerde
bulunmaktadır:
Endüstri mirası konusunda halkı bilinçlendirmeye dönük önlemleri ise şu şekilde sıralamaktadır. 1. Üniversite ya da belirli meslek dalları
düzeyinde bu alanda uzman eğitimini teşvik etmek;
18. yüzyılın sonundan itibaren enerji kullanımındaki yenilikler üretimde sosyal, teknolojik ve ekonomik yönden hızlı bir değişime neden olmuş; bu değişim daha sonra sanayi devrimi olarak adlandırılan ve bütün insanlığı etkileyen ve etkileri günümüze kadar ulaşan tarihi bir dönemin başlangıcı olmuştur. Günümüzde kentler, Sanayi Devrimi ile bugünkü niteliğine bürünme yolunda önemli bir dönemeç kat etmiş ve son tahlilde kapitalizmin de en önemli "uygarlık" göstergelerinden biri olmuştur. Bu uygarlığın somut verileri ve mimarlık kültürünün birer mirası olan sanayi yapıları da korunması ve kamu yararına değerlendirilmesi gereken kültür varlığı değerlerimiz arasındadır. Bu konuda tüm kurum ve kuruluşların, Cumhuriyetin kurumsal yapılarına ve bunun fiziksel yansıması olan alan ve yapılarına sahip çıkması gerekmektedir.
KAYNAKÇA * 2003, The Nizhny Tagil Charter for the
Indu5trial Heritage, TICCIH, Haziran 2003.
Zonguldak Kent ve Kültür Rehberi, Dr. Nimet Özgönül, ODTÜ Mimarlık Bölümü Öğretim Görevlisi, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı, 18.09.2007 |
|||
ŞABANİ TEKKESİ HAYAT BULUYOR
Bursa'da, 17. yüzyılda Hacı Şevki Efendi tarafından yaptırılan Şabani Tekkesi restore edilerek, yeniden hayat bulacak. Yıldırım'da bulunan 4 asırlık Şabani Tekkesi'nin restorasyonu başladı.
Geçtiğimiz aylarda yıkılan tarihi yapı, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından aslına uygun olarak yeniden restore edilecek. 3 katlı tarihi yapının ihalesi geçtiğimiz günlerde tamamlandı. 333 bin YTL haracanarak yeniden inşa edilecek yapı, yaklaşık 7 ay sonra tamamlanacak. 17 yüzyılda Hacı Şevki Efendi tarafından yaptırılan Şabani Tekkesi tamamlandığında yepyeni görüntüsüyle tarihe ışık tutacak. Bursa Hakimiyet, 26.11.2007 |
|
||
TARİH SAHİPSİZ KALDI TEPKİSİ
Alaattin Keykubad’ın 1230 yılında ilk kale komutanı
Akşebe Sultan için yaptırdığı, Alanya Kalesi’nde
bulunan Akşebe Sultan Mescidi’nin yıkık minaresi
atıl durumda bekliyor. 10 yılı aşkın süredir onarımı
yapılmayan minareyi görenler, “Alanya’da tarihimizle
övünürüz. Ancak tarihi mescidin minaresinin
yıllardır bu şekilde bırakılması hepimizi üzüyor”
diyorlar. Emekli öğretmen, araştırmacı ve yazar
Haşim Yetkin, yaklaşık 10 yıl önce ALKOD olarak
mescidin minaresinin onarımı için Antalya Vakıflar
İl Müdürlüğü’ne müracaat ettiklerini, ancak olumlu
bir yanıt ve izin alamadıklarını belirtti. |
|||
KARACA MAĞARASI'NI 51 BİN KİŞİ ZİYARET ETTİ
Gümüşhane'nin doğal güzelliklerinden biri olan ünlü Karaca Mağarası bu yılki turizm sezonunu kapattı.
Torul İlçesi'ne bağlı Cebeli Köyü'ndeki Karaca Mağarası turizm sezonunun sona ermesi nedeniyle ziyarete kapatıldı. Her yıl 15 Nisan tarihinde ziyarete açılan mağara 15 Kasım'da ziyarete kapatılarak bakım çalışmaları yapılıyor. Mağarayla ilgili bilgi veren Özel İdare Genel Sekreter vekili Bayram Akçay, mağarayı 15 Nisan-15 Kasım 2007 tarihleri arasında 17 bin 309'u öğrenci, 34 bin 160'ı sivil ve 356 yabancı turist olmak üzere toplam 51 bin 469 kişinin ziyaret ettiğini bildirdi. Ziyaretçi sayısında 2006 yılına oranla yüzde 9 artış sağlandığını söyledi. Önümüzdeki yıllarda bu oranların daha da arttırılması için tanıtım broşürleri basılıp turizm şirketlerinin bilgilendirildiklerini söyleyen Akçay, bunların dışında mağaranın tanıtımı için gereken bütün çalışmaların yapılacağını sözlerine ekledi. Zaman, Haber: Zafer Göder, 26.11.2007 |
|||
![]() |
DTP'Lİ BAŞKAN TARİHİ ESERLERLE EV YAPMIŞ
Adana'nın merkez Yüreğir İlçesi'ne bağlı Yakapınar beldesinin DTP'li Belediye Başkanı Osman Keser'in kardeşleriyle birlikte yaptırdığı iddia edilen evde, çeşitli dönemlere ait 38 tarihi eser ele geçirildi.
Şırnak'taki operasyonlarda ölü ele geçirilen terörist için açılan taziye çadırını ziyaret ettiği gerekçesiyle tutuklanan Yakapınar Belediye Başkanı Osman Keser'in, kardeşleri M.K. ve M.K. ile beldede birlikte yaptırdığı öne sürülen Namık Kemal Sokak'taki eve Jandarma, operasyon düzenlendi. Adana 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararıyla yapılan operasyonda, yapımı yeni tamamlanan ev ve evi çevreleyen duvarda, Geç Roma ve Erken Bizans dönemlerine ait olduğu kaydedilen 5 mimari yapı elemanı, üzerinde Latince yazılar bulunan kitabe, üzerinde farklı figürlerin yer aldığı 36 tarihi taş ele geçirildi. Tarihi eserlerin Adana Müze Müdürlüğü'nce yerlerinden sökülerek Misis Mozaik Müzesi'ne teslim edildiği, M.K. ve M.K.'nın ise çıkarıldıkları mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldıkları belirtildi. Zaman, 25.11.2007 |
||
|
|||
ANKARA'NIN KOÇU, SONRA ÇIKAR OYUNU...
"Şehirlerimizin siluetlerinin hızla değiştiği günümüzde 2006 Türkiye'sine ait tarihi, kültürel, sanatsal ve folklorik değerlerimizin tablolar halinde tespiti, hiç şüphesiz gelecek açısından önemli bir belgesel çalışma niteliği de taşımaktadır."
"96 ressamımızın 81 ilimizi tuvale aktarmasından oluşan 169 parçalık bu muhteşem koleksiyon çalışmamızda feyz aldığımız 1938-1943 yıllarındaki genç Cumhuriyet'i sanatsal bir bakışla belgelemek için 'Yurt Gezileri'ne bir saygı duruşu niteliği de taşımaktadır."
Katalogda başkent Ankara'ya ait ressam Emine Öztürk imzasını taşıyan iki resim bulunuyor. Katalogda şu bilgiler veriliyor: "Resimlerden biri 100x120 cm ebatlarında tuval üzerine yağlıboya resmin ismi 'Abuziddin Ankara Kalesinde', başkente ait diğer resmin ismi ise 'Abuziddin Ulus Atatürk Heykeli'nde.' Marmara Denizi'ne sahili olan küçük ve şirin şehrimiz Tekirdağ, köftesi, rakısı, tarihi evleri ile meşhur. Ressam Çiğdem Buçak Tekirdağ'ı resmetmiş. Tabii şehrin en meşhur yiyeceği köfteyi 200x100 cm tuval üzerine yağlıboya olarak boyamış. Ancak tabloya bakanlar bunun köfte olduğunu anlamakta zorlanıyor. Peribacaları ile meşhur ilimiz Nevşehir, ressam Ozan Bilginer tarafından resmedilmiş. Yağlı boya resimde Abuziddin'in farklı bir versiyonu bulunuyor. Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 25.11.2007 |
|||
YEDİ HARİKA ARANIYOR
Konya Turizm Platformu, etkin tanıtımla bölgedeki turizm potansiyelinin değerlendirilmesi için Konya'nın 7 harikasını belirleyecek.
Kentteki birçok sivil toplum örgütü ve kurumun içinde yer aldığı Konya Turizm Platformu Başkanı Bekir Şahiner yaptığı açıklamada, Konya'nın 9 bin yıllık tarihe beşiklik eden, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait 500'e yakın esere sahip bir il olduğunu söyledi.
Konya'nın 7 harikasının belirlenmesinin ardından Anadolu'yu turizm merkezi yapma konusunda çalışmaların genişletilerek süreceğini dile getiren Şahiner, yer altı şehirlerini, kaya oyma kiliseleri, Hititler dönemine ait eserleri, Selçuklu dönemine ait 101, Beylikler dönemine ait 130 ve Osmanlı dönemine ait 224 eserin tanıtımının yapılacağını bildirdi.
Şu anda sadece Mevlana Müzesi'ne yılda yaklaşık 1.5 milyon turist geldiğini belirten Şahiner, 'Konya'ya gelen yerli ve yabancı sayısı bundan fazla değil. Gelenlerin bir bölümü diğer müzeleri geziyor. Buraya gelen Çatalhöyük'ten ya da Sille'den girecek Kapadokya'yı gezip Hatay'dan çıkacak. Bunu sağlarsak Konya merkezli bölgeye yılda 5 milyon turisti çok rahat çekebiliriz. 5 milyon turistin bırakacağı geliri, ekonomiye katkısını tahmin bile edemeyiz' diye konuştu. Merhaba Gazetesi, 25.11.2007 |
|||
PERİ BACALARINA ALÇILI ONARIM
Kapadokya Bölgesi'nde, peribacalarının daha uzun ömürlü hale getirilmesi amacıyla çatlak kısımlar alçıyla sıvanarak tehlikenin giderilmesine çalışılıyor.
Milliyet, Haber: Ahmet Korkmazer, 25.11.2007 |
|
||
ROMA DÖNEMİNE AİT CEYLAN DERİLİ DİNİ KİTAP
Siirt'te yapılan operasyonda Roma dönemine ait olduğu düşünülen bir adet dini kitap ele geçirildi.
Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, bazı kişilerin Bitlis'ten Siirt'in Baykan İlçesine tarihi eser getirip satacakları bilgisine ulaştı.
Yapılan çalışmaların ardından düzenlenen operasyonla Roma dönemine ait olduğu değerlendirilen, üzerinde İbranice yazılar ve değişik figürler bulunan, ceylan derisinden olduğu tahmin edilen bir dini kitap ele geçirildi. Konu ile ilgili olarak yakalanan 5 kişinin, tarihi eser kaçakçılığı suçundan adli makamlara sevk edildiği belirtildi. Zaman, 25.11.2007 |
|||
|
TÜRK HAMAMININ ONARIMINA DURDURMA
Kosova'nın Piriştine kentindeki önemli tarihi eserlerden 500 yıllık Fatih Sultan Mehmet Hamamı'nın onarım çalışmaları durduruldu.
Piriştine'de 15' inci yüzyılda inşa edilen ve zamanla harabeye dönen hamamın onarımı için İsviçre'nin Kosova eş güdüm bürosu ve Kosova Belediyesi tarafından çalışma başlatılmıştı.
İsviçre'nin Kosova eş güdüm bürosu onarım için 900 bin avro bağışta bulunmuştu. Hamamın onarımının durdurulması Piriştine'de yaşayan halk tarafından tepkiyle karşılandı. Trt/Haber, 26.11.2007 |
||
SÜLEYMANİYE'DE YENİLEME PROGRAMI MART'TA BAŞLIYOR
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, yenileme bölgesi ilan edilen Süleymaniye'de çalışmaların 2008'in Mart ayında başlayacağını açıkladı. Topbaş, "Yenileme çalışmaları, betonarme üzerine limon sandığı tahtası kaplayarak değil, doğru şekilde yapılacak.'' dedi.
Eminönü Belediyesi ile Kültür Ocağı Vakfı'nca düzenlenen "Ulusal Süleymaniye Şehir ve Medeniyet Sempozyumu''nun açılışında konuşan Başkan Topbaş, İstanbul'da yaşayan herkesin, bu şehre karşı sorumluluk taşıdığını söyledi. Eminönü'nün, tarihi bakımdan en önemli yerleşim alanlarının bulunduğu bir ilçe olduğunu ifade eden Topbaş, "Maalesef son 50 yılda aldığı göçle nüfusu 13 milyona çıkan, yerleşim olarak geniş bir alana yayılıp şehrin karmaşa ve kargaşasını ortaya çıkarmışız. Son süreç içerisinde bu kente büyük haksızlıklar yapmışız. İstanbul sadece Türkiye'ye karşı değil, dünyaya karşı sorumludur. Bu sorumluluğu yerine getirmek adına biz, özellikle tarihi yapılar başta olmak üzere İstanbul'u geleceğe daha mükemmel bir şekilde taşımak için çeşitli çalışmalar yapıyoruz." dedi.
Topbaş, "tarihin çeyiz sandığı'' olarak nitelendirilen Süleymaniye başta olmak üzere İstanbul'un tarihi bölgeleriyle ilgili koruma amaçlı imar planlarını hazırlamak amacıyla envanter çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu kaydetti.
Başkan Kadir Topbaş, sempozyumdaki konuşmasının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada da Süleymaniye'de, bölgenin Türk sivil mimarisini yaşatacak şekilde ve iskan alanlarına yönelik planlamayı başlatacaklarını söyledi. Süleymaniye'nin büyük bir kıymet olduğunu belirten Topbaş, "Burada yenileme çalışmaları, betonarme üzerine limon sandığı tahtası kaplayarak değil, doğru şekilde yapılacak. Maalesef bunun örneklerini görüyoruz. Tescilli, korunması gereken yapılardan ayakta tutulabilenler tutularak, olmayanlar gerekirse sökülerek yeniden yapılacak.'' dedi. Topbaş, hedeflerinin, betonarme yapıların kaldırılması ve gerçekten Süleymaniye'nin ihya edilmesi olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: "Süleymaniye'de ilk etapta yeraltında bin 500 araçlık otoparkı olacak. Kendi içinde iç bahçesi olan; ama dışından bakıldığında tarihi kimliği yansıtan bir yapılanma olacak. Bu yapıların ihyası bir maliyet gerektiriyor. Malikler kendileri yapmak istiyorlarsa İl Özel İdaresi'nin yüzde 60'a kadar maliyete katkısı var. Kalan yüzde 40'lık kısmı kendilerinin karşılaması gerekiyor. Yüzde 40'ı karşılamayacak olanlar, KİPTAŞ'la beraber çalışıp KİPTAŞ'ın tedarik edeceği krediyi uzun vadeli geri ödemek suretiyle de yapılarını korumuş olacaklar.''
Topbaş, Kapalıçarşı'nın ihya edilmesi için de çalışmalar yapılacağını bildirdi. Buranın, dünyanın en eski çarşılardan biri olduğunu vurgulayan Topbaş, "Kapalıçarşı, maalesef çok yorgun ve yıpranmış. Burayı korumayı ve yaşatmayı görev sayıyoruz ve ihya edilmesine öncülük edeceğiz. Çatılardaki kurşunlar çalınmış ya da yok edilmiş. Değişik etkenlere açık hale geldiği için de duvarlarında ve kubbelerde ciddi hasarlar ortaya çıkmış. Çarşıyla ilgilenen derneğin bunu kendi başına yapması mümkün değil. Büyükşehir olarak biz buna öncülük etmek için çalışmalar yapıyoruz. Öncelikle çatının ve kubbelerin onarılması gerekiyor." Zaman, 24.11.2007 |
![]() |
|
![]() |
18 - 24 Kasım 2007 |
|||
DEFİNE ARARKEN YAKALANDILAR
İnegöl`de oturan 8 arkadaş, Yenişehir`in Kirazlıyayla Köyü Evkaya Mevkii`ne önceki gece define aramaya gitti. Bursa Olay, 24.11.2007 |
|
||
BİRGİ UNESCO LİSTESİ'NE ALINMAYI BEKLİYOR
Ödemiş'e bağlı Birgi beldesinin Belediye Başkanı Cumhur Şener, Birgi'nin, 2008 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Kültür ve Bilim Örgütünün (UNESCO), "Dünya Kültür Mirası Listesi"ne alınmasını beklediklerini söyledi.
Haber Ekspres, 24.11.2007 |
|||
![]() |
TARİHİ ESERLERE 'ÇİP' TAKILACAK
Kanatlı Denizatı Broşu’nun çalınmasından ders alan Kültür ve Turizm Bakanlığı, çözümü "çipli takip" yönteminde buldu. Hürriyet, Haber: Umut Erdem, 24.11.2007 |
||
ABİDİN DİNO'YA AİT BİR DÜNYA
Abidin Dino'nun geniş
bir yelpazeye yayılan üretimi, coğrafyalar arası
yaşamı ve çok sayıda dostunu kapsayan 'Bir Dünya'
başlıklı sergi Sabancı Müzesi'nde açıldı.
Radikal, 24.11.2007 |
|||
HAYDARPAŞA-PORT KOMİSYONA GELİYOR
Bir süre önce, Anıtlar Kurulu tarafından reddedilen Haydarpaşa-Port Projesi'nin, AKP'li İBB Meclis üyelerinin oy çokluğu ile yeniden İmar Komisyonu'na sevkedildi. Projede, Haydarpaşa Gar binasının rezidans otel haline getirilmesinin yanı sıra, Kadıköy-Haydarpaşa sahil yolunun da, iş ve fuar merkezi olması öngörülüyor Anıdar Kurulu'nca kısa süre önce reddedilen Haydarpaşa-Port Projesi, yeniden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar Komisyonu'na sevkedildi. AKP'li üyelerin oy çokluğuyla komisyon gündemine getirilmesi kararlaştırılan proje, özelikle tarihi Haydarpaşa Gar Binası'nın rezidans-otel haline getirilmesine ilişkin planlamayı da içeriyor. Kadıköy-Haydarpaşa sahil yolunun, iş ve fuar merkezi olarak imara açılmasını da öngören projenin, bu ay sonuna kadar bütçe görüşmeleri nedeniyle sürekli toplantı halinde olan meclis gündemine yetiştirilmesi bekleniyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın, projenin belediye meclisinden onay alması halinde, aralarında İmar Komisyonu üyelerinin de bulunduğu bir heyet, Ulaştırma Bakanlğı ve TCDD ile irtibata geçerek, gar binasının devrine ilişkin prosedürleri tamamlayacak. Devrin ardından Haydarpaşa Garı, merkez istasyon olmaktan çıkartılacak ve binanın dış cephesine dokunulmadan, rezidans otel düzenlemesi yapılması için inşaata başlanacak. 2012 Ağustos ayına yetiştirilmesi hedeflenen proje için ihalenin ise, 2008 Şubat ayında gerçekleştirileceği vurgulanıyor. Birgün, Haber: Boğaç Yüzgül, 23.11.2007 |
|||
"SUMELA'DAKİ ONARIM
REZALET" Trabzon Kent Haber, 23.11.2007 |
|||
SURLAR AHIRLARDAN TEMİZLENDİ
Çin Seddi'nden sonra 5 kilometre uzunluğunda 82 burçtan oluşan tarihi Diyarbakır surlarının dipleri ahırlardan temizlendi.
Sur Belediyesi'nin zabıta ekipleri, tarihi Diyarbakır Sur etrafında bulunan ve ahır olarak kullanılan mahzenleri temizlemek amacıyla çalışmalar başlattı. Haber Diyarbakır, 23.11.2007 |
![]() |
||
BİRAZ MİMAR, BİRAZ CAHİL
Paris, çok büyük görünen
küçük bir kenttir. Çünkü “intro muros” yani eskiden
var olan surlar arası diye adlandırılan ve 75 posta
koduyla başlayan 20 bölgeye ayrılan şehir, 10 bin
540 hektar yüzölçümlü bir yerleşim alanına karşılık,
yüzyıldır artmayan (ya da artırılmayan) nüfusuyla
son sayıma göre 2 milyon 144 bin 700 kişi tarafından
“mesken” tutulur. Paris’i çevreleyen ve nüfusu 9
milyona ulaşan banliyö kentlerinden her gün 5 milyon
insan Paris’e gelir, çalışır ve gece banliyölere
döner. Vatan, Yazı: Mine G. Kırıkkanat, 23.11.2007 |
|||
|
|||
DAYI AHMET KONAĞI TURİZME AÇILIYOR
Gaziantep İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Abdulkadir Demir, AB-GAP Bölgesel Kalkınma Programı Kültürel Mirası Geliştirme Projesi'nden aldıkları destekle yürüttükleri çalışmayla tarihi Dayı Ahmet Ağa Konağı'nı restore ettirdiklerini söyledi.
''Dayı Ahmet Ağa Konağı Restorasyonu ve Kültürel İşlev Kazandırılması'' projesinin koordinatörlüğünü de yapan Demir, 18 ay süren çalışmayla kentteki tarihi yapılar arasında bulunan konağı yok olmaktan kurtardıklarını, konağın bundan sonra Gaziantep'e gelen yerli ve yabancı turistlere butik otel ve restoran olarak hizmet vereceğini belirtti.
Demir, Gaziantep Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile proje ortaklığı yaparak gerçekleştirdikleri restorasyon çalışması sonrasında yeniden hayat bulan Dayı Ahmet Ağa Konağı'nı 26 Kasım 2007'de hizmete açacaklarını bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Yıllarca atıl kalan, hızlı kentleşmeye yenik düşerek yıkılacağı günü bekleyen tarihi Dayı Ahmet Ağa Konağı, AB'den aldığımız 650 bin avro destekle yürüttüğümüz çalışmayla adeta yeniden doğdu. Projenin bütünü için ise 843 bin 617 avro harcadık. Projeyi 21 Eylül 2007'de tamamladık. Projeyle öncelikli hedefimiz, ilimizin sahip olduğu kültürel zenginliği yansıtan eski eser tescilli Dayı Ahmet Ağa Konağı'nın korunmasını ve gelecek nesillere taşınmasını sağlamaktı. Bunun için öncelikle konağın restore edilmesi gerekiyordu. Biz projemizle önce bu ihtiyacı giderdik. Sonra burayı özgün bir yere dönüştürmek istedik.''
Butik otel ve restoran olarak hizmet verecek olan Dayı Ahmet Ağa Konağı'nın 8 oda ve 28 yatak kapasitesine sahip olduğunu ifade eden Demir, konakta ayrıca birer restoran, misafir salonu ve toplantı salonu bulunduğunu söyledi.
Konakta bu mekanların yanı sıra yöresel el sanatları ürünlerinin satışının yapılacağı bir bölümün de bulunduğunu bildiren Demir, ''Antep Savaşı'nda kumandanlık yapan Dayı Ahmet Ağa'ya ait asırlık konak, savaştan derin izler taşıyor. Antep Savaşı sırasında düşmanın attığı ve konağın duvarına saplanan patlamamış top mermisi hala duruyor'' dedi.
Dayı Ahmet Ağa Konağı, kent merkezindeki Düğmeci Mahallesi'nde bulunuyor. Bulunduğu sokağa adını veren Dayı Ahmet Ağa Konağı, kentte geleneksel Osmanlı mimarisiyle yapılmış en önemli yapılar arasında gösteriliyor. Dayı Ahmet Ağa Konağı'nı oluşturan 2 ayrı yapının köşe eyvanlı olanının 2 katlı, farklı dönemlerde yapıldığı belirlenen diğer yapının ise 3 katlı inşa edildiği dikkati çekiyor.
Dayı Ahmet Ağa Konağı'nın butik otel ve restoran olarak işletilmesi işi, restorasyon projesinin tamamlanmasının ardından 5 yıllığına ihale edildi. Gaziantep 27 Gazetesi, 23.11.2007 |
|||
BAKAN GÜNAY'IN ANKARA İÇİN TÜRKİYE MÜZESİ HAYALİ VAR
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, dünyanın
dört bir yanından Türkiye’ye gelen insanların bir
müzeye ihtiyaç olduğunu belirterek, "Hayalim, bir
büyük Türkiye müzesi. Bunun yeri de Cumhuriyet’in
Başkenti Ankara" dedi. Hürriyet Ankara, 23.11.2007 |
|||
|
|||
NÜMAHREM
Ressam Ayşegül Yarar’ın 2004-2007 yılları arasında, “zaman, yaşanmışlıklar, anımsama, doğum, ölüm, yaşam” gibi temaları ele aldığı, tuval ve kağıt üzerine yağlı boya ve akrilik teknikleriyle yapılan toplam 38 resmin beğeniye sunulduğu sergide 10 adet nü resimde modellerin kalça kısımları turkuaz rengi tülbentlerle kapatıldı. “Hayata Dair Düşünce”, “Geçmişe Sırt Çevirme” gibi isimler taşıyan resimler 400 YTL’den başlayarak satışa sunuldu.
Sergi için, “daha önce Ankara ve İstanbul’da toplam 8 kişisel resim sergisi açtım. İlk kez bu illerin dışında bir ilde sergi açıyorum” diyen ressam Yarar, sansür talebinin galeri yönetiminden geldiğini belirterek, “Galeri yönetimi nü resimlerimin bölge halkı için ağır kaçacağını belirterek, sergiden çıkarılmalarını ya da nü kısımların üzerlerinin kapatılmasını teklif etti. Resimlerimin sergilenilerek, sanatseverlere ulaşabilmesi için bu talebi üzülerek kabul etmek zorunda kaldım. Tülbentleri keserek estetik bir şekilde resimlerin üzerlerini kapattım. Böylesi bir olayın başıma geleceğini düşünmezdim” dedi.
Resimlerinde kübist parçalanma etkisinin, sembolist mitolojik öğelerin ve empresyonist algı anlayışının etkisiyle biçimlenen zaman zaman sürrealizmin masalsı havasını yansıtan Yarar, eserlerinde mitoloji ve tarihten yoğun olarak faydalanıyor. Eserlerinde, algıları güçlendirme amacını taşıdığını ifade eden Yarar, zaman sıkışıklığı. kaçış, zaman, kalabalıklar, yoğunluk gibi kent yaşamının kaosundan kurtulma eğilimini ele almaya çalıştığını dile getirdi. Gaziantep 27 Gazetesi, 21.11.2007
Ne yapmalıyız şimdi… Hürriyet, Yazı: Fatih Çekirge, 24.11.2007
Ayşegül Yarar'ın, "mahalle baskısı" olarak nitelenen uyarılara rağmen kendi resimlerine sansür uygulamasını da eleştiren sanatçılar, Milliyet'e şu değerlendirmeyi yaptılar:
Hüsamettin Koçan: Abdülmecid Efendi'ye ait nü'ler var. Bu yaşananlar bildiğimiz tipik, sansürcü, ürkek, halkı küçümseyen, sığ bir siyasal davranış. Yaşanan durum, tamamen sansürcü zihniyetin çabasıdır. Ve bu sansürü hiç kimse mazur gösteremez. Bunun bir sanat galerisi tarafından yapılması da ayrıca düşünülmesi gereken bir durum. Balkan Naci İslimyeli: Haber çok utanç verici. Sanatçının çevre baskısına boyun eğişi bence o baskılardan daha da vahim. Bu sansür durumunun giderek yaygınlaşacağından kuşkuluyum. Osmanlı döneminde bile yaşanmamış bu durum. Vahşet boyutunda bir çirkinlik. İnsan güzel bir yaratıktır ve insanın çıplak hali utanılacak bir durum değildir. Ama özellikle kadın vücuduna baskı yaparak bir siyasi malzeme çıkarmak amacındalar. Mehmet Güleryüz: Şunu sormak lazım öncelikle: Bu kişi niçin nü yapıyor? Resimlerini örtebiliyorsa o kadar da önemli değil nü yapması. Çünkü icabında kendisi giydiriyor resimlerini. Yapıtının yanında durmadığı ve bunun korumasını yapmadığı için sanatçı olarak vasıflandırmıyorum onu. Sanatçı olmayan bir kişinin meselesini de ciddiye almak istemiyorum. Devrim Erbil: Sanatın sansürü yapılmaz. Fakat maalesef dünyada da yapılmıştır zaman zaman. Bu olaylar olacak ki sanatın ne olduğu anlatılabilsin. Bağnazlığa karşı bir haykırıştır sanat. Sanat eğitiminin temelinde insan vücudu vardır. Bir sanatçının kendisine baskı yapıldığı zaman eserlerini tülle örtmesi sanatla bağdaşan bir durum değil. Eserlere sansür uygulanmasını kabul edemediğim kadar sanatçının tavrını da kabullenemem. Selma Gürbüz: Sanatçının tavrı kabul edilemez, buna tamamen karşıyım. Sanatından sanatçı hiçbir şekilde ödün veremez. Ben kimse için ne tablomu örterim ne değiştiririm. Öte yandan günümüzde bunları tartışmamız gerekir. Fakat bu yaşanılanlar gösteriyor ki özellikle sanatla, kültürle ilgili yanımız çok zayıf. Bu da az gelişmişliğin bir göstergesi bence. Milliyet, Haber: Yasemin Bay, 25.11.2007
Gaziantep'teki kişisel resim sergisinde "nü" tablolarının üzerini turkuaz renkli tülbentle kapatan ressam Ayşegül Yarar, Sanko Sanat Galerisi'nin nü resimlere karşı olan tavrını son gün serginin açılışına 5 saat kala öğrendiğini belirterek "Bu tavır sessiz kalmama isteğimin bir göstergesidir" dedi.
Milliyet, Haber: Gülay Fırat - Meriç Tafolar, 25.11.2007
Ressam Ayşegül Yarar'ın "nü tabloların üzerinin örtülmesi" skandalıyla sonuçlanan Gaziantep'teki resim sergisine ilişkin tartışma sürüyor. Gaziantep Valisi Süleyman Kamçı, serginin açılışını yapan Vali Yardımcısı Gökhan Veli Kişioğlu'nun valilikçe özel olarak görevlendirilmediğini duyurdu.
Milliyet, 25.11.2007 |
|||
SÜTUN VE KAİDE DIŞ
YÜZEYLERİ DÖKÜLEN SİDE APOLLON TAPINAĞI YENİDEN
ONARILMAYI BEKLİYOR
Apollon Tapınağı'nın
onarımının Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izni ve
Arkeolog Prof.Dr. Jale İnan gözetiminde ABD'li Uluslararası Side Dostları Derneği
Başkanı Başkanı Jean Friendly'nin maddi destekleri
ile yapıldığını belirten Alman heykeltıraş Dietmar
Frieze (78), tapınağın 14 yıl süren onarım aşamasının
tüm evresinde yer aldığını söyledi. haberler.com, 22.11.2007 |
|||
![]() |
TARİHİ ESERLERE BÜYÜK SAYGISIZLIK
Van'ın Akköprü Mahallesi'nde bulunan Urartular dönemine ait tarihi 'Meher Kapı', ilgisizlik ve bilinçsizlikten dolayı üzerine yazılan çeşitli yazılarla ve etrafına atılan çöplerle çirkin bir görünüme büründü.
Halk arasında Taş Kapı veya Hazine Kapısı olarak da bilinen, Van Kalesi'nin 5 kilometre kuzeydoğusundaki 'Meher Kapı'nın hali görenleri şaşırtıyor. Urartuların ilk ulusal tanrısı olan "Haldi" adına inşa edilen yapıt, günümüzde üzerine çeşitli renkteki boyalarla yazılan ve çoğunlukla aşk, sevgiyi anlatan cümleler ile etrafındaki çöplerden dolayı kötü bir görünüm arz ediyor.
Urartuların tapınak olarak kullandıkları, kayalara oyulmuş yapıtın ilgisizlikten ve bilinçsizlikten dolayı bu hale geldiğini belirten Akköprü Mahallesi sakinlerinden Fatma Akkuş, her yıl bu tarihi yapıtı yüzlerce turistin ziyaret ettiğini belirterek, "Biz gelen turistlere çay ikram ederken çocuklarımızda kendilerine rehberlik yapıyordu. Fakat son zamanlarda başıboş gençler, gelen ziyaretçilere hakaret ederek kendilerinden para istiyorlardı. Durum böyle olunca artık kimse buraya uğramaz oldu" dedi.
Urartu Medeniyeti'nin inanç sistemi hakkında bilgiler veren ve uygarlığın inandığı 79 tanrının isminin bulunduğu yapıtta, ayrıca ülke içinde kutsanan tüm tanrı ve tanrıçalar, bunlara sunulan günlük kurban listeleri ve kutsal sayılan dağ, nehir ve kentler bildiriliyor. Dönem hakkında bilgiler veren en önemli kaynaklardan biri olan Meher Kapısı'nın tarihi MÖ 9. yüzyılda Urartu kralı 'İşpvini' ile oğlu 'Manva'nın dönemine kadar uzanıyor. Van Kent Haber, 22.11.2007 |
||
URFA KALESİ ONARILACAK
Alınan bilgiye göre,
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın onayıyla birkaç ay
önce kalenin onarımı için ihale yapıldı. Restorasyon
ve diğer işlemler ihaleyle bir şirkete verildi.
''Urfa Kalesi''nde, 69 yıl aradan sonra ilk kez
gerçekleştirilecek restorasyon çalışmasının ardından
arkeolojik kazılara başlanacak. Haber Diyarbakır, 22.11.2007 |
|||
NEMRUT DAĞI'NA ULAŞIMI
SAĞLAYAN İKİNCİ YOLDA ÇALIŞMALAR BAŞLADI
Nemrut Dağı ile Karadut Köyü arasındaki 7 kilometrelik yolun 3 yıl süren kilitli parke taş döşeme çalışmasının bitirilmesinin ardından, 2. yol olan ve Nemrut Dağı'na çıkışı sağlayan Nemrut Dağı ile Arsemia Ören yeri arasındaki stabilize yolda çalışmalar başladı. KÖYDES Projesi kapsamında 2 bin 500 metre uzunluğundaki stabilize yola 15 bin metrekare kilitli parke taş döşenecek.
2007 yılı yatırım programına alınan 2008 yılı içerisinde bitirilmesi hedeflenen Arsemia, Nemrut Dağı arasındaki yolun 424 Bin YTL'ye ihale edildiği belirtildi. Vali Halil Işık, turizmde iyi bir yere gelinebilmesi için alt yapının önemli olduğuna dikkat çekerek, fiziki alt yapının daha da iyileştirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Işık, "Turizmdeki fiziki alt yapımızı iyi bir konuma getirmemiz gerekiyor. Adıyaman valiliği olarak bunun bilincindeyiz. Öncelikle Nemrut yolu üzerindeki köylerimizin kanalizasyon sorunlarını çözmeye çalıştık. Yol üzerinde bulunan köy içi geçişlerini yeniden yapmak için çalışmalarda bulunduk" dedi. Nemrut Dağı ile Karadut Köyü arasındaki yol yapım çalışmalarının toplam 2 milyon 287 Bin YTL bedelle yapımına başlandığını ve çalışmaların 3 yıl sürdüğünü kaydeden Işık, "Bu çalışmalar kapsamında Karadut Köyü içersinde alt yapı sorununu çözdükten sonra köy içini 63 Bin YTL harcayarak kilitli parke taş döşedik. Nemrut Dağı ile Arsemia Ören yeri arasındaki 2,5 kilometrelik stabilize yolun yapımı KÖYDES bütçesinden 424 Bin YTL bedelle ihale ederek çalışmalara başladık. Yol güzergahında bulunan bağlantı yolları ile köylerin alt yapı ve üst yapılarında çalışmalarda bulunacağız. Bütün bağlantı yolları ve köyleri de çalışmalarımızı tamamladığımızda fiziki alt yapımız hazır hale gelecek" şeklinde konuştu.
Daha önceden hazırlanan Nemrut Dağı'nın Koruma ve Restorasyon Projesini üstlenen Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nin projeyi beğenmediğini sözlerine ekleyen Işık, yeni proje hazırlandığını söyledi. Adıyaman Haber, 22.11.2007 |
|||
DADAY'DA ATATÜRK'ÜN KALDIĞI KONAK İŞLETİLMEYİ BEKLİYOR
Kastamonu'nun Daday İlçesi'nde bulunan ve 30 Ağustos 1925 tarihinde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk`ün ilçeyi ziyareti sırasında kaldığı tarihi konak, 13 yıl süren restorasyonunun tamamlanmasının ardından 5 aydır boş olarak bekliyor.
Alınan bilgiye göre, Kültür Bakanlığı 1994 yılında, Daday ilçe merkezinde 3 Nisan 1912 tarihinde 3 katlı olarak inşa edilen, 30 Ağustos 1925`te Büyük Önder`i ağırlayan Köpekçioğlu Konağı`nın restorasyonuna başladı. Ödenek yetersizliği ve çeşitli nedenlerle uzun süre restorasyonu durdurulan binanın restorasyonunun tamamlanması için Kültür ve Turizm Bakanlığı geçen yıl çalışma başlattı.Tarihi konağın restorasyonu gönderilen ödeneğin ardından yaklaşık 5 ay önce tamamlandı.
Daday Belediye Başkanı Kadir Er, yaptığı açıklamada, ilçenin en önemli tarihi yapılarından biri olan Köpekçioğlu Konağı`nın, tavan, kapı ve pencere süslemeleriyle çok önemli bir yapıt olduğunu bildirdi. Hem tarihi hem de mimari açıdan ilçe için çok önemli olan Köpekçioğlu Konağı`nın işletmesine talip olduklarını belirten Er, burayı turizme kazandırmayı hedeflediklerini söyledi.
Er, restorasyonu 13 yıl süren binanın faaliyete geçmesinin de bir 13 yıl sürmemesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti: "Tarihi bina bir süredir boş bekliyor. Bu nedenle vatandaşlardan sürekli şikayet alıyoruz. İlçemizde otel bulunmadığı için bu tarihi binanın bir katını 25-30 yataklı bir otel, giriş katını el dokuma atölyesi ve el sanatları teşhir merkezi, en alt kısmını ise restoran şeklinde çok fonksiyonlu olarak ilçe turizmine kazandırmak istiyoruz. Bu konuda gerekli girişimleri başlatacağız."
Bu arada, Kastamonu İl Kültür Müdürü Mehmet Taşkın, bir süre önce binanın en az 5 yıl kiraya verilmesi için Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nden izin alınacağını açıklamıştı. kastamonulife.com, 22.11.2007 |
|||
ONARILAN TARİHİ KÖPRÜLER SULARA GÖMÜLDÜ
Ekmekçizade (Tunca), İkinci Bayezid, Yalnızgöz,
Fatih, Kanuni ve Saraçhane (Şehabettin Paşa)
köprüleri, Edirne’yi vuran taşkınlardan nasibini
aldı. Edirne Internet Gazetesi, 22.11.2007 |
|||
BOZYAZI'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Mersin'in Bozyazı İlçesi'nde, tarihi eser niteliği taşıdığı belirtilen 239 sikke ile 100 gram kurutulmuş kenevir ve 79 kök Hint keneviri ele geçirildi.
Bozyazı Emniyet Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, ihbar üzerine, ekipler, Çubukkoyağı Mahallesi'nde, K.U. ve H.U'ya ait evde, mahkeme kararıyla yaptığı aramada, 100 gram kurutulmuş kenevir, 79 yetişmiş kök ve 798 dikilmeye hazır Hint keneviri fidesi ele geçirdi. Evde ayrıca, tarihi eser niteliği taşıdığı belirtilen 239 sikke bulundu. İki kişinin gözaltına alındığı, soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi. Zaman, 22.11.2007 |
|||
ÇÖPTEN ÇIKAN TABLOYA 1 MİLYON DOLAR
ABD'nin New York kentinde yıllar önce çöpte bulunan, Meksikalı ressam Rufino Tamayo'nun 1970 yılında yaptığı tablosu Sotheby's müzayede evinde 1 milyon 49 bin dolara satıldı.
Sotheby's'in Latin Amerikan sanatı bölümünde satışa sunduğu 'Tres Personajes' (Üç Şahsiyet) adlı tablonun, müzayedeye telefonla katılan bir alıcı tarafından satın alındığı belirtildi. Sotheby's, Tamayo'nun olgunluk dönemine ait önemli parça olarak değerlendirdiği tablo için 750 bin ila 1 milyon dolar fiyat biçmişti. Tablo, 1977'de düzenlenen bir müzayedede satın alındıktan sonra Houston'daki depoya konulmuş ve buradan çalınmıştı. Tablo yıllar sonra sabah yürüyüşüne çıkan New Yorklu Elizabeth Gibson tarafından cadde kenarındaki bir çöp yığını içinde bulunmuştu. Gibson aylarca evinin duvarında asılı kalan tabloyu, bir arkadaşının değerli olabileceği uyarısı üzerine araştırmış ve değerini öğrendikten sonra sahiplerine geri vermişti. Çöpten tabloyu kurtaran Gibson, çalındığı dönemde sahipleri tarafından konan 15 bin dolar ödülün sahibi de oldu. Zaman, 22.11.2007 |
|
||
RÜSTEM PAŞA BEDESTENİ RESTORE EDİLİYOR
Erzurum'da, Oltu taşı ürünlerinin satıldığı 500
yıllık tarihi Rüstem Paşa Bedesteni, aslına uygun
olarak restore ediliyor. Tarihi handaki iş yerleri
tek tip olarak düzenleniyor.
Restore kapsamında, iş yerlerinin vitrinleri tek tip doğrama yapılacak, özgünlüğü bozan elemanlar kaldırılacak. Avluya açılan iş yerlerine yeni revaklar yapılacak. Handa sonradan açılarak kapı haline getirilen yerler özgün durumuna getirilecek. Handaki çatlaklar Bölge Koruma Kurulu tarafından onaylanan proje kapsamında epoksi harcı ile doldurulacak. Ayrıca handa ekonomik ömrünü tamamlayan elektrik tesisatı ile tuvalet yenilenecek.
Rüstem Paşa Bedesteni'nde daha önce 1961-1970 yıllarında onarım yapıldığını anımsatan yetkililer, çarşının bir turizm çarşısı olması ve özgün haline getirilmesi için yeniden restorasyon çalışması yapıldığını ifade ettiler. Rüstem Paşa Bedesteni'nin yüzeyindeki mevcut özgün taşların kirlenmiş ya da bozulmuş olduğunu bildiren yetkililer, duvarlardaki taşların bir kısmının çürümüş olduğunu, handaki iş yerlerinin vitrininde ve içlerinde tarihi yapının özgünlüğüne aykırı durumların söz konusu olduğunu, mevcut kapıların ise bozulduğunu kaydettiler.
Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri Rüstem Paşa tarafından 16. yüzyılın ortalarında yaptırılan bedestende kare bir avlunun etrafındaki kemerli payelerin gerisinde odalar yer alıyor. İki katlı olarak inşa edilen yapının üst katında da karşılıklı odalar mevcut. Her iki katta günümüzde oltu taşı ürünlerin satıldığı iş yerleri bulunuyor. Erzurum Gazetesi, 22.11.2007 |
|||
|
2.5 METRELİK DEV DENİZ AKREBİ
Denizlerde 390
milyon yıl önce yaşadığına inanılan insan boyundan
büyük yamyam deniz akrebinin fosili bulundu. Hürriyet, 22.11.2007 |
||
TARİHİ HARPUT EVLERİ TURİZME AÇILACAK
Tarihi Harput evleri restorasyonu yapılarak turizme açılacak. Restorasyon için firma arandığını belirten Elazığ Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu, Harput evlerinin yap-işlet-devret modeli ile tadilatının yapılacağını söyledi.
Ortaçağ şehri Harput'a daha fazla turistin getirilmesini hedeflediklerini aktaran Başkan Selmanoğlu, restorasyon çalışmalarında son aşamaya gelindiğini, Elazığlı işadamlarına çağrıda bulunarak amaçlarının Harput'u daha turistik bir mekan haline getirmek olduğunu söyledi. Restorasyon çalışmalarını ihalesiz yapılacağını hatırlatan Başkan Selmanoğlu, "Bu tarihi evler için yap-işlet-devret modelini uygulayacağız. Bu evlerin restorasyonu yapacak firmalar, çalışmanın karşılığında mekanı 49 yıllığına işletme hakkına sahip olacak. Turizm konusunda ilgilenen iş adamlarımız ile görüşmeye hazırız." şeklinde konuştu. Harput evlerine gerekli önemin verilmesi gerektiğini söyleyen Harput Mahallesi Muhtarı Feyzi Kahraman, turizmin geliştirilmesi için artık somut adımların atılması gerektiğini söyledi. Restorasyonun evlerin tarihi dokusuna zarar vermeden yapılması gerektiğini hatırlatan Muhtar Kahraman, "Dünü bugüne taşımışsak, bugünü yarına da sağlam bir şekilde teslim etmemiz lazım. Harput'un her yerinin kamulaştırması gerek. Ondan sonra tarihi dokusuna zarar vermeden restorasyon çalışması yapılmalı. Bu çalışmalar sonrası turist sayısında ciddi artış olacaktır. Bölge turizmi açısından Harput çok önemli bir yere sahiptir." diye konuştu. Zaman, Haber: Orhan Akkurt, 22.11.2007 |
|||
SUŞEHRİ'NDE TARİH BULUNDU
Sivas'ın Suşehri İlçesi'ne bağlı Küçükgüzel Köyü yakınlarında MÖ 323 yıllarında Hellenistik çağına ait olduğu tahmin edilen Roma dönemine ait 2300 yıllık kent kalıntıları bulundu.
Suşehri İlçesi'ne bağlı Küçükgüzel Köyü'nün eski yerleşim alanında incelemelerde bulunan Sivas Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürlüğü ekipleri, 100 dönümlük arazide inceleme yaptı. Yapılan kazılarda Hellenistik ve Roma dönemine ait kalıntılar olan mimari bloklar, seramik parçaları, sur duvarları ve tarihi taş parçalar bulundu.
Daha önce yine Küçükgüzel Köyü eski yerleşim alanında Roma dönemine ait tarihi aslan baş heykeli ve bir çok çeşitli tarihi taşlar Sivas Müze Müdürlüğü'ne gönderilmişti. Suşehri'nde heyecan yaratan bu gelişmeler vatandaşlarında ilgisine neden oldu. Sivas Kent Haber, 22.11.2007 |
|
||
HADRIANOPOLIS KAZILARININ 2007 SEZONU TAMAMLANDI
Batı Karadeniz'in
geçmişini su yüzüne çıkarması planlanan, antik çağda
'Paphlagonia' ismi verilen bölgenin güneyinde
bulunan Hadrianoupolis antik kenti kazı
çalışmalarında 2007 yılı sezonunu tamamlandı. haberler.com, 21.11.2007 |
|||
"SULTANAHMET YERİNE KARACAAHMET'E GİDİN"
Alman Bild Gazetesi, " Dünyanın en büyük turist
tuzakları" adlı bir liste yayınladı. Farklı
ülkelerde yer alan popüler mekanlardan "ziyarete
değmeyecek olanları" sıralayan gazete altenatif
ziyaret noktaları tavsiyesinde de bulundu. Bild'e
göre İstanbul'a gelen turistler Sultanahmet yerine
Karacaahmet'e gitmeliler...
|
|||
TARİHİ ÇEŞMELER TEMİZLENİYOR
Bursa Yıldırım'da, tarihi çeşmeler temizleniyor. Belediye bünyesinde hizmet veren Yıl-Güzel ekibi, çalışmalarını 500 bar basınç sağlayan özel bir makine kullanarak yapıyor. Anıtlar Yüksek Kurulu'ndan bir yetkilinin de hazır bulunduğu temizlik çalışması titizlikle yürütülüyor.
Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin, "Tarihimize
vermiş olduğumuz önem ortada. Balabanbey Kalesi,
Molla Yegan Medresesi, Cumalıkızık, Minia Yıldırım
ve Tarihi Yaya Aksı, bunlara en güzel örnek olsa
gerek. Virane bir şekilde yıllarca kalan tarihi
eserlerimiz yaptırdığımız restorasyon çalışmaları
ile bir bir ortaya çıkarılıyor. Yıldırım'da tarihi
çeşmelerimizin de temizliğini aslına uygun bir
şekilde Anıtlar Yüksek Kurulu'nun da onayladığı
şekilde gerçekleştiriyoruz. Bursa Hakimiyet, 21.11.2007 |
![]() |
||
YALOVA'DAKİ OSMANLI HAMAMI RESTORE EDİLECEK
Yalova'nın Çiftlikköy İlçesi Gacık Köyü'nde bulunan Osmanlı döneminden kalma tarihi hamamın restorasyonu için Yalova Valisi Yusuf Erbay düğmeye bastı.
Gacık köyüne giden Vali Erbay, tarihi hamamda incelemelerde bulunarak halkın görüşlerini aldı. Yıllardır atıl durumda kalarak çürümeye yüz tutan tarihi hamamın restorasyonu ve turizme açılması için Yalova Valiliği ve Çiftlikköy Belediyesi ortak bir proje yürütecek. Gacık köyüne giden Vali Yusuf Erbay, Çiftlikköy Kaymakamı Hüseyin İçten, Belediye Başkanı Metin Dağ, İl Kültür ve Turizm Müdürü Cemal Ulusoy, köylülerle birlikte incelemelerde bulundu. Halk tarafından tarihi köy kahvesinde karşılanan Vali Erbay, daha sonra Osmanlı döneminde yapılan hamamın içini gezdi. Köylülerden ve yetkililerden bilgiler alan Erbay, kahvehanede halkın görüşlerini alırken, tarihi hamamın önemli bir kültürel hazine olduğunu ve Altınova'daki Hersekzade Ahmet Paşa Camii'ne benzer bir restorasyon projesini buraya da uygulamak istediklerini dile getirdi. Zaman, Haber: Mustafa Arslan, 21.11.2007 |
|||
TARİHİ ESERLER INTERPOL ARACILIĞIYLA YURDA DÖNDÜ
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2007 yılında 338 adet tarihi eserin Türkiye'ye dönmesini sağladı. Dünyanın en önemli müzelerinde Anadolu topraklarından çıkmış önemli tarihi eserler bulunurken en çok eser kaçırılan ülkelerin başında da Türkiye geliyor.
Bakanlık, eserlerin yakalanması için Avrupa'da gerçekleştirilen birçok müzayedeyi takip ederken, yabancı müzelerde sergilenen eserlerin geri getirilmesi için de diplomatik girişimlerini devam ettiriyor. İnterpol'ün de destek olduğu Türkiye, 2007 yılını bu anlamda başarılı geçirdi. Birleşik Arap Emirlikleri, Almanya, İsviçre, Avusturya, İngiltere eserlerin geri alındığı ülkeler oldu. Ayrıca Almanya, Rusya Federasyonu, Hırvatistan, ABD, Danimarka, İtalya, Fransa, İsviçre, Sırbistan-Karadağ, Bulgaristan ve İngiltere gibi ülkelerde bulunup Türkiye'ye getirilmesi amacıyla, bu yıl takip edilmiş ve 2008'de yurda iadeleri için girişimlerin sürdürüleceği pek çok eser bulunuyor. Kültür varlıklarının kanunsuz dolaşımını önlemek amacıyla, eski eser kaçakçılığına ilişkin uluslararası sözleşmeler, yasal düzenlemeler takip ediliyor. Türkiye'den yasadışı yollarla yurtdışına kaçırılan Anadolu kökenli eserlerin iadesi, Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı İnterpol Dairesi ile ortaklaşa yürütülüyor.
2007 yılında gerçekleştirilen girişimlerle iadesi sağlanan eserler şunlar: Birleşik Arap Emirlikleri'nde ele geçirilen 23 eser, Londra'dan getirilen Roma dönemine ait 2000 yıllık yüzük, Avusturya'dan getirilen Anadolu kökenli 316 parça eser, Almanya'da ele geçirilen 4 adet sikke, Nürnberg'de ele geçirilen iki mermer stel parçası, İzmir Agora Örenyeri'nden çalınan ve Almanya'da ele geçirilen heykel başı, Laodikya Antik Kenti'nden çalınan ve İsviçre'de ele geçirilen bronz el. Zaman, Haber: Aslıhan Aydın, 21.11.2007 |
|||
|
ROMUS'LA ROMULUS'UN MAĞARASI BULUNDU
Efsaneye
göre Roma’nın kurucuları sayılan Romus ve Romulus
kardeşlerin dişi kurt tarafından emzirildiği mağara
ortaya çıkarıldı. Hürriyet, 21.11.2007 |
||
'BEYOĞLU'NUN BELLEĞİ' PLAKETLERDE YAŞAYACAK
150. yılını kutlayan Beyoğlu Belediyesi, Beyoğlu’nun eski çehresini ve kültürel kimliğini canlandırmak amacıyla “Beyoğlu’nun Belleği” adlı bir proje başlatıyor. Proje, Beyoğlu’nun kültürel tarihinden izler taşıyan ve bugün birçoğu iz bırakmadan ortadan kaybolan önemli mekanların belirlenmesini ve birer plaketle topluma hatırlatılmasını amaçlıyor. Proje kapsamında, Beyoğlu’nda bulunan ve döneminin en seçkin mimarlarının imzasını taşıyan 63 tarihi binanın cephesine bilgilendirme plaketleri yerleştirilecek. “Beyoğlu’nun Belleği” projesi için, çeşitli yönleriyle toplumsal hayatta iz bırakmış atölye, stüdyo, pastane, kahvehane, sinema, tiyatro, müzikhol, mağaza gibi işletmeler belirlendi. Foto Süreyya, Botter Apartmanı, Markiz Pastanesi ve Le Bon Pastanesi de plaket çakılması için kararlaştırılan ilk mekanlar oldu.
Türkiye Gazetesi, Haber. Tuncay Önür, 21.11.2007 |
|||
ANADOLU ATEŞİ'NE ASPENDOS YASAĞI
Kültür ve Turizm
Bakanlığı, yaz sezonu boyunca Aspendos Antik
Tiyatrosu'nun kullanım hakkını verdiği Anadolu
Ateşi'ne kusurlu hareketleri nedeniyle 310 bin YTL
para cezası verdi. Sözleşmesi feshedilen Anadolu
Ateşi, artık Aspendos'u kullanamayacak. Sabah, Haber: Ceyda Dinçbakır, 21.11.2007 |
|
||
![]() |
TARİH HAZİNESİ AGORA DAHA DA GENİŞLEYECEK
İzmir'in tarihi zenginliği her geçen gün biraz daha ortaya çıkıyor. Kent merkezindeki Agora kazı alanında, eski Roma dönemine ait meclis binasının bulunduğu bölge de tespit edildi. Kazı Başkanı, Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Akın Ersoy, eserin üzerindeki, Osmanlı'nın son dönemi ile Cumhuriyet yıllarına ait kalıntıların temizlendiğini söyledi. Milliyet Ege, 21.11.2007 |
||
MİMAR KEMALETTİN BEY ESERLERİYLE ANILACAK
Gazi Üniversitesi’nin tarihi binasının da mimarı olan Kemalettin Bey, TMMOB Mimarlar Odası’nın düzenlediği sempozyum ile anılacak. |
![]() |
||
ADIYAMAN'DA "KOMMAGENE'DEN GÜNÜMÜZE HEYKEL SANATI" SEMPOZYUMU
Adıyaman Kent Konseyi tarafından Kültür, Sanat ve Edebiyat Komisyonu 2. Sanat Günleri kapsamında, Kommagene’den Günümüze Heykel Sanatı’ konulu bir panel düzenlendi.
Adıyaman Üniversitesi Vehbi Koç Konferans Salonu’nda düzenlenen panele Adıyaman Valisi Halil Işık, Belediye Başkanı Necip Büyükaslan, Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mustafa Gündüz, Kültür ve Turizm İl Müdürü Abdullah Güven, Adıyaman üniversitesi öğretim üyeleri, heykel sanatçıları ve öğrenciler katıldı.
Panel öncesinde konuşan Adıyaman Valisi Halil Işık, Adıyaman tarihinin çok eskiye dayandığını belirterek, “MÖ 40 bin yıllarına kadar uzanan engin tarihi ile Adıyaman ili 21 medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bugün için Adıyaman’da 21 medeniyetin bırakmış olduğu 190 dolayında tarihi eser ve bunun yanında da doğal zenginlikler bulunmaktadır. 170 sayılı eser tescilli konumundadır. Bu nedenle de Adıyaman ili adeta bir açık hava müzesi durumundadır” dedi.
Adıyaman Belediye Başkanı Necip Büyükaslan ise, Kommagene Krallığı’nın insanlığa büyük bir kardeşlik mirası bıraktığını kaydederek, “Geçmişi 40 bin yıllık tarihe dayanan şehrimiz, dünya insanına verdiği kardeşlik mesajıyla ön plana çıkmaktadır. İnsanlık tarihinde hiç savaş görmemiş bir medeniyet olan Kommagene Krallığı insanı tek bir noktada birleştirmeyi amaç edinmiş ve bütün insanlığa ortak bir miras bırakmıştır” şeklinde konuştu.
Daha sonra Heykel Sanatçısı Uli Mueller, Heykel Sanatçısı Kemal Tufan, Adıyaman Müze Müdürü Arkeolog Fehmi Eraslan, Adıyaman Üniversitesi Sanat Tarihçisi Yard.Doç.Dr. Recep Özman ve Adıyaman Kent Konseyi Kültür, Sanat ve Edebiyat Komisyonu Başkanı Heykel Sanatçısı Kazım Durmaz tarafından ve başkanlığını Kocaeli Üniversitesi Heykel Sanatçısı Yard. Doç. Nevzat Atalay’ın yaptığı, Kommagene’den Günümüze Heykel Sanatı konulu panel verildi. Adıyaman Haber, 21.11.2007 |
|||
YERKAPI SURLARI HAYAT BULDU
Bursa'daki surların
günyüzüne çıkartılması kapsamında Yerkapı
bilgesindeki 11 metre yüksekliğinde, 250 metre
uzunluğunda, orijinal parçalar korunarak düzenleme
yapıldı.
Üftade Camii'nin altında surların önüne inşa
edilmiş Yokuş Caddesi'nin sağ tarafındaki 4-5
binanın kamulaştırılarak yıkılacağını açıklayan
Başkan Recep Altepe, bölgeye iki tane de kapı inşa
edileceğini bildirdi. Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu'na sunulan projeye göre, Tahtakale'den
Kavaklı Caddesi'ne çıkan Yokuş Caddesi üzerine,
Üftade Camii'nin altındaki merdivenlerin başladığı
bölge ile Kavaklı Caddesi'nde Dar'ül Kura'nın
yanındaki Cizyedarzade haziresinin önünde, orijinal
fotoğrafları bulunan Yerkapı kemerlerini inşa etmeyi
planladıklarını belirten Recep Altepe, "Kavaklı
Caddesi üzerindeki kapıyı, araç geçişini
engellememesi için biraz yüksek yapmayı düşünüyoruz.
Tahtakale'den Kavaklı'ya çıkan Yokuş Caddesi'nin de
trafiğe kapatılmasının Hisar halkı için bir sıkıntı
meydana getirip getirmeyeceğini tartışıyoruz.Yokuş
Caddesine araç ulaşımında alternatif üretilebilirse
araç girişine kapatacağız" dedi. |
|||
![]() |
KÜTAHYA'DA TARİHİ EVLER TEHLİKE SAÇIYOR
Kütahya'da harabe halindeki tarihi evler tehlike saçıyor.
Kütahya Belediyesi'nin, yıkılmak üzere olan metruk evin önüne set çekerek koyduğu ikaz levhasının da yerlerde gezmesi dikkat çekiyor. Kütahya'da çok hisseli olması ve hissedarların şehir dışında olması yüzünden tarihi evlerin yok olmaya terk edildiği belirtildi. Kütahya'da çok hisseli kaderine terk edilen yüzlerce tarihi evin bulunduğu öğrenildi. Kütahya Kent Haber, 20.11.2007 |
||
OSMANLI PARA KESELERİNİ KOLEKSİYONERLER TOPLUYOR
Osmanlı’da altın, gümüş, bakır ve nikel paraları
koymak için ipek, kadife, boncuk gibi çeşitli
malzemelerden yapılan para keseleri, artık
antikacılarda bulunabiliyor. Kesenin, madeni
paraların konulduğu, ağzı bağlanıp çözülen ve günlük
yaşamda kullanılan küçük torbacıklar olduğunu
belirten Perge Antik sahibi koleksiyoner Barış
Albayrak, para keselerinin, Osmanlı erkeğinin
kullandığı aksesuarların başında geldiğini ve
Cumhuriyet Dönemi’nin başlarına kadar kullanıldığını
söyledi. Albayrak, para keselerinin kullanıldığı
dönemde erkeklerin, ondan daha küçük mühür kesesi ve
yuvarlak saat kesesi de taşıdıklarını belirterek,
şunları kaydetti: “Para, saat, mühür keselerinin
yanı sıra sigara içenlerin de tütün kesesi vardı. Bu
keseleri erkekler günlük yaşamlarında üzerlerinde
taşırlardı. Para kesesi, tütün kesesi, bele sarılan
kuşak arasına veya giysi ceplerine konulurdu.” Akşam, 20.11.2007 |
|||
KUŞLAR SARAYSIZ KALDI
Türkiye Gazetesi, 20.11.2007 |
|||
TARİHE KISKACA AKADEMİK TEPKİ
Tarihi 2. Bayezid'e dayanan Galatasaray Lisesi duvarının üzerine Amerikan tarzı 2,5 katlı çelik bina inşaatına akademisyen ve şehir plancılarının tepkisini çekti.
Osmanlı'nın son döneminde de 'Mektebi Sultani' diye anılan Galatasaray Lisesi'nin arka bahçesine 1. derece SİT alanı üzerine, tarihi eser ve taşınmaz kültür varlığı olmasına rağmen 'gecekondu' yapıldı. Amerikan tarzı 2,5 katlı çelik yapının inşaatının 2006 yılında izinsiz başlanmasına rağmen hiçbir yetkili kurum kaçak yapının yıkılması için yasal süreci başlatmadı.
Türkiye'de mimari konusunda otorite sayılan Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Yüksek Mimar Prof. Suphi Saatçi, "Galasaray Lisesi'ne kantin bahanesiyle bir yapı yapılamaz. Kurul mahkemeye verilmelidir" derken yerel yöneticileri de uyardı, "günün şartları adı altında sit alanlarda bazı inşaatlar için kılıflar hazırlanıyor, katakulliye gelmeyin!" SİT alanlarında yapılacak inşaatların tarihi eser ile aynı formda olması gerektiğine işaret eden Saatçi, "Galatasaray'da nasıl böyle bir inşaata izin verilmiş anlaması güç. İşi yukardan halletmişler anlaşılan" dedi.
Prof. Cengiz Eruzun da SİT alanlarındaki yapıların tarihi dokuyla özdeşleşmiş bir kimlikte olması gerektiğini vurgularken, "Mesela bir mescidin yanına yapılacak bina onun görünümünü engellememeli, mimari yapısını bozmamalıdır. Bu yüzden Koruma Kurulu, yapı izni verirken çok hassas olmalı" dedi.
Galatasaray Lisesi tarafından "öğrenciler için kantin olacak" denilen Amerikan tarzı iki katlı çelik yapı, binlerce öğrenciyi alacak boyutta değil. Ayrıca ancak okul duvarının üzerinden merdiven yapılarak gidilebilecek kadar uzakta. Ancak İstiklal Caddesi'nden ayrılan özel bir yolla ulaşılabilen bu alana yapılan binanın 1972-73 mezunları için özel lokal olacağı ve restoran haline getirilip ticari olarak işletileceği öne sürülüyor. Yeni Şafak, 20.11.2007 |
|||
TARİHİ ESERLER TESCİLLENİYOR
Ordu Kültür ve Turizm Müdürü Muzaffer Günay, il genelinde bulunan bir çok tarihi eseri tescil ettirme çalışması başlattıklarını belirterek, vatandaşların bildiği tarihi eserleri kendilerine bildirmelerini istedi.
Ordu'da bilinen ve bilinmeyen yüzlerce tarihi eser ve taşınmaz kültür varlığı bulunduğunu, ancak bazı kesimlerin kamuoyunda 'Ordu'da tarih yok, bir mezar kitabesi bile yok' dediğini hatırlatan Günay, bunun doğru olmadığını söyledi.
Ordu ilinin 10 binlerce yıllık insan yerleşmesi olduğunu dile getiren Günay, "Ordu'da binlerce yıl içinde bir çok kavim binlerce eser bırakmış, ancak nemli iklim ve ahşap malzemeye dayalı mimari nedeniyle bunların büyük bir kısmı yok olmuştur. Bununla birlikte halen yüzlerce eser ya toprak altında, ya bitki örtüsünün sakladığı noktalarda varlığını sürdürmektedir. Biz bunları buldukça Samsun Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'na gönderiyor, tescil edilmesini sağlıyoruz" dedi.
Son 3 ayda 120 yıllık tarihe sahip Kumru Merkez Camisi, Gülyalı Kestane köyündeki iki adet kemer köprü ve 200 yıllık çeşme ve Fatsa-İslamdağ beldesindeki tarihi camiinin tescil işlemlerinin yapıldığını belirten Günay, "Ezantaşı, silo kitabesi, harf öncesi kaya çizimleri gibi sayısız eserlerin bulunduğu Ordu'da vatandaşlarımız bildikleri eserleri Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne, kaymakamlıklara, belediyelere, muhtarlıklara bildirmelerini rica ediyoruz" diye konuştu. Ordu Kent Haber, 19.11.2007 |
|||
"İPLİKÇİ CAMİİİ'NE ORİJİNAL MİNARE YAPILSIN"
Mevcut minaresinin sonradan yapıldığı belirtilen İplikçi Camii'nde halen süren restorasyon çalışmaları kapsamında minarenin de aslına uygun şekilde yapılması gerektiği belirtiliyor.
Konya İl Özel İdaresi binasının karşısında bulunan tarihi İplikçi Camii'nin restorasyon çalışmaları bir ayı aşkındır devam ediyor. Bakım ve restorasyon çalışmaları kapsamında caminin iç sıvası temizlenerek, duvarları ilk yapıldığı şekle uygun, Horasan harcı ile yeniden sıvanıyor. İplikçi Camii'nin sonradan eklendiği belirtilen minaresinin de yıkılarak yeniden, aslına uygun şekilde yapılması gerektiği belirtiliyor.
Merhaba Gazetesi, 19.11.2007 |
|
||
![]() |
HASANKEYF'TE ESNAF KEPENK KAPATTI
Batman’ın Hasankeyf İlçesi'nde bu sabah esnaf kazı başkanı Abdüsselam Uluçam'a tepki için kepenk kapatarak kaleden çarşı merkezine kadar yürüdü.
Kültür Bakanlığı Diyarbakır Tabiat Varlıkları Kurulu'nun almış olduğu kararı kınayan Hasankeyf esnafı, ellerine Atatürk posteri ve Türk bayraklarını alarak kale de basın açıklaması yaptılar. Esnaf Adına basın açıklamasını Ahmet Akdeniz yaptı. Akdeniz açıklamasında "Burada toplanmamızın tek nedeni Tabiat Varlıkları Kurulu'dur. Kültür Bakanlığı Tabiat Varlıkları Kurulu bir karar alarak Hasankeyf esnafını yok etmiştir. Haber Diyarbakır, 19.11.2007 |
||
"NUH TUFANI" AVRUPA'DA TARIMI BAŞLATMIŞ OLABİLİR Mİ?
Exeter ve Wollogong
üniversitelerinin ortak bir çalışmasına göre “Nuh
Tufanı” Avrupa’da tarımı başlatmış olabilir. Bu
araştırmaya göre, yaklaşık 8.000 yıl önce son Buz
Çağı’nın sona ermesi ile deniz seviyesinde büyük bir
yükselme oldu. Bu da, Karadeniz sahillerinin su
altında kalmasına ve Avrupa kıtasında büyük sosyal
değişikliklere yol açtı.
Bu olay, artık yaygın olarak Nuh Tufanı’nın kaynağını oluşturan mitolojik hikayelerin temeli olarak kabul ediliyor. Aynı döneme ait arkeolojik buluntular, Avrupa’da bu dönemde Mezolitik avcı-toplayıcı toplumlardan Neolitik tarım toplumuna doğru bir geçiş olduğunu göstermekte. Yükselen su seviyesi ile bu denli büyük bir sosyal değişimin arasındaki bağ ise bugüne dek açıklanabilmiş değildi.
Araştırmacılar Akdeniz ile Karadeniz’in deniz seviyesindeki yükselmeden öncesini ve sonrasını karşılaştırdılar. Sonuçta, kabaca 34 yıl içinde yaklaşık 73.000 kilometre kare toprağın su altında kaldığını buldular. Tarihsel nüfus bilgilerimize göre bu durum, yaklaşık olarak 145.000 insanın yer değiştirmesi demek.
Arkeolojik kayıtlar, bu dönemde güneydoğu Avrupa’da yaşayan toplumların çanak çömlek yaptıklarını ve tarımla uğraştıklarını göstermekte. Su seviyesinin yükselmesi ile bu insanlar batıya göç etmiş ve bu bilgilerini daha batıda yaşayan ve o güne dek avcı-toplayıcı olan toplumlara öğretmiş olabilirler.
Burada özeti verilen bu araştırma Quaternary Science Reviews Dergisi’nin son sayısında yayınlandı. Science Daily, 19.11.2007 |
|||
TARİHİ YARIMADA TARTIŞILDI
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyük
Kent Şubesi tarafından düzenlenen Tarihi Yarımada
Sempozyumu sona erdi. İTÜ Mimarlık Fakültesi
Taşkışla Yerleşkesin’ de gerçekleştirilen sempozyuma
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Tarihi Çevreyi Koruma
Müdürü Cem Eriş, İstanbul Planlama Mali Müdürü
Muzaffer Şahin yanı sıra birçok öğretim üyesi mimar
ve şehir planlamacısı katıldı. Evrensel, 19.11.2007 TARİHİ YARIMADA RİSK ALTINDA
İstanbul'un 2010 yılında Avrupa
Kültür Başkenti hazırlıkları kapsamında birçok
tartışmalı projenin uygulandığı Tarihi Yarımada'nın
büyük bir risk altında olduğuna dikkat çeken
uzmanlar, bölgenin özel bir statüye kavuşturulması
gerektiğini vurguladılar. Cumhuriyet, 19.11.2007 |
|||
TARİHİ KİLİSE SANAT GALERİSİ OLACAK
Kültür ve Turizm Bakanlığı Diyarbakır İçkale'de bulunan tarihi Saint George Kilisesi'nin sanat galerisi yapacak.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nden edinilen bilgiye göre, Bakanlık Diyarbakır İçkale'deki kazı ve restorasyon çalışmalarına hız verdi. Bu çalışma kapsamında 2005 yılında İçkale'de bulunan, eski kolordu binası, adliye binaları, cephanelik binasının iç ve dış yüzeylerinde, yüzey araştırması için çalışmalar, Saint George Kilisesi'nde ise araştırma kazısı yapıldı. Bu binaların eklenti yapıları kaldırıldı. Çalışmalar kapsamında Jandarma Karakol binasının restorasyonu tamamlanarak İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü olarak hizmete açıldı. Jandarma istihbarat binası, cezaevi binası, kolordu binası, adliye binaları ile cephanelik binasının restorasyon işlerine başlandı. Kilise, cezaevi ve surlar arasında yer alan alanda araştırma kazısı yapılarak, toprak altında bulunan yapı kalıntıları ortaya çıkarıldı. İçkale'nin güney doğusunda ve camii arkasında bulunan duvarların onarımı da yapıldı. İçkale'de bulunan Saint George Kilisesi'nin restorasyonuna da başlandı. Restorasyonu tamamlanan kilise sanat galerisi olarak kullanılacak. Ayrıca, kongre merkezi olarak kullanılması planlanan cezaevinin 2006 yılında başlanan restorasyonu sürüyor. Zaman, 19.11.2007 |
|||
SURLAR HAYAT BULDU
Bizans döneminden kalma, devşirme malzemelerin yoğun olduğu Yerkapı'da surları gölgeleyen özel mülkiyetlerin kamulaştırılarak yıkımı sürüyor.
Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe,
Yerkapı'da 11 metre yüksekliğinde, 250 metre
uzunluğunda, orijinal parçalar korunarak sur
düzenlemesi yaptıklarını belirterek, "Yerkapı'da,
Pınarbaşı Mezarlığı karşısında, eski bir dokuma
fabrikası ve evler sebebiyle hiç gözükmeyen bölgede
kamulaştırma yaparak çalışmalara başladık. Şimdi
Pınarbaşı Mezarlığı karşısında 2 dekarlık bir alan
ve 200 metreye yakın bir alanda sur düzenleme
çalışması yürütüyoruz.
Bursa Hakimiyet, 19.11.2007 |
|||
BALTIK DENİZİ'NDE SAPASAĞLAM BİR DENİZALTI
İsveç televizyonunun haberine göre, Baltık Denizi’nde 17. yüzyıldan kalma ve hemen hemen tümü ile sağlam bir batık bulundu.
Keşif, bir su altı belgeselinin hazırlığı sırasında gerçekleşti. SVT televizyonun haberine göre, bulunan enkaz 1628 yılında ilk yolculuğunda batan meşhur Vasa kalyonu ile aynı döneme ait olabilir. Haberde açıklandığına göre, Baltık Denizi’nin düşük oksijen seviyesi ve soğuk suyu, batığın bu denli sağlam kalmasına sebep olmuş. Geminin bu döneme ait en sağlam kalıntı olduğunu belirten uzmanlar, bunun Hollanda tarzı bir gemi olduğunu düşünüyorlar.
Deniz arkeoloğu Manders, geminin durumunun kendisini çok etkilediğini belirterek, “Buna bir kalıntı demek bile çok zor” dedi. Manders, geminin yaklaşık 20-25 m uzunluğunda, iki veya üç direkli bir ticaret gemisi olduğunu tahmin ettiğini söyledi.
Aslında, Latviya ile İsveç karasuları arasında bulunan geminin varlığı 2003 yılında tesbit edilmişti. Ama, ancak bu yılın Mayıs ayında, “Batık Dalışı” isimli belgeselin çekimi sırasında, uzaktan kumandalı bir sualtı kamerası ile ilk görüntüleri alınabildi. Belgeselin yapımcısı Malcolm Dixelius’un BBC’ye söylediğine göre batık 125 m derinlikte bulunuyor. BBC News, 15.11.2007 |
|
||
ABİDE-İ HÜRRİYET'İN MİRAŞÇILARI ÇIKTI
İstanbul’un en büyük meydanlarından biri olan Abide-i Hürriyet'in mirasçısı olan iki Rum asıllı Türk vatandaşı dava açtı |
|||
![]() |
TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI
Tarih hırsızları bu kez başarılı olamadı.
İstanbul'da yapılan operasyonda çeşitli dönemlere ait toplam 125 parça tarihi eser ele geçirildi. Olayla ilgili adliyeye sevkedilen 5 kişi tutuklandı.
İl jandarma ekipleri ihbar üzerinde Sarıyer'de bir aracı durdurdu. Araçta ve sürücünün üzerinde yapılan aramada çeşitli dönemlere ait 4 parça tarihi eser bulundu.
Operasyonun devamında Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait 121 gümüş ve bakır sikke ele geçirildi. Trt/Haber, 18.11.2007 |
||
ANTİK KAMBOÇYA'DA KADIN SAVAŞÇILAR
Kamboçya’da yapılan bir kazıda kılıçları ile gömülmüş kadınlar bulundu. Kazı başkanına göre, bu buluntular kadınlarında savaştığı yepyeni bir kültüre işaret edebilir. Kazıyı yürüten Japon araştırmacı Yoshinori Yasuda, Kuzeybatı Kamboçya’da, Phum Snay’de ekibin beş ayrı bölgede toplam 35 insan iskeleti bulduğunu açıkladı. MS 1. ila 5. yüzyıla ait oldukları tahmin edilen bu iskeletlerden beş tanesi kadınlara aitti. Bu beş kadın bronz veya çelik kılıçları ve miğferleri ile gömülmüşlerdi. Yasuda “Kadınların kılıçla gömülmesi çok enderdir. Bu durum ancak kadınların birer savaşçı olarak aktif rol aldıkları toplumlarda olabilir” dedi.
Yaklaşık 2000 yıl önce binlerce insanın pirinç tarımı ile uğraştığı Phum Snay bölgesindeki büyük ölçekli kazılar 1999 yılında başladı. Yahoonews.com ve AFP, 15.11.2007 |
|
||
HATAY MÜZESİ DEPO OLMAKTAN KURTARILIYOR
Hatay Arkeoloji Müzesi'nin tarihi eser deposuna dönüşmesinin ardından Hatay Valiliği yeni bir müze yaptırmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan 7 milyon YTL ödenek talebinde bulundu.
35 binden fazla eseri bulunan Hatay Arkeoloji Müzesi'nde yer darlığı nedeniyle yalnızca 2 bin 700 eser sergileniyor. Hatay'ın yeni bir müzeye ihtiyacı olduğunu belirten Hatay Valisi Ahmet Kayhan, "Bu müze ile ilgili kamulaştırma çalışmaları devam ediyor. Kamulaştırma ile ilgili turizm bakanlığından bir ödenek talebimiz oldu. Bu geldiği taktirde yeni bir müze binasını St. Pierre kilesisin önündeki alana yapacağız." dedi. Yeni müzenin yapılacağı alanda İl Özel İdare bütçesiyle 14 bin metre karenin kamulaştırıldığını hatırlatan Kayhan, 26 bin metre karelik alanın kamulaştırılması için 7 milyon YTL ye ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Bu paranın da geçtiğimz günlerden Kültür ve turizm Bakanlığı'ndan istendiğini dile getiren Kayhan, söz konusu ödenek geldiği taktirde 40 bin metre karelik alana yeni bir müze yapılacağını ifade etti. Öte yandan Hatay Müze Müdürlüğü arkeologlarından Demet Kara, 13 medeniyete ev sahipliği yapan Hatay'da yürüttükleri kazı çalışmalarında çıkartılan mozaiklerin şuan müzeye bile sığmadığını depolarda sergilenmeyi beklediğini vurguladı. Bu arada uygarlıkların beşiği olarak nitelendirilen Hatay'da yaklaşık 100 yıl önce başlayan arkeolojik kazılar 50 civarında yerde tüm hızıyla sürüyor. Yalnızca Antakya-Reyhanlı kara yolu üzerinde bulunan ve 1930'lu yıllarından bu yana kazı yapılan Aççana Höyüğü'nden her 10'nun üzerinde eser müzeye kazandırılıyor. Her yıl yerli yabancı binlerce turistin ziyaret ettiği Hatay'ın merkez ileçesi Antakya'da bulunan Arkeoloji Müzesi bir tarihi eser mezarlığını andırıyor. Müzedeki 32 bin civarındaki eser yer darlığından dolayı depolarda tutuluyor. Mozaik bakımında dünyanın en büyük 2. müzesi olan Hatay'ın merkez İlçesi Antakya'daki Arkeoloji Müzesinde mozaikler de sergilenemiyor. Müzede 17 bin 894 adet Arkeolojik, 984 adet etnoğrafik, 14 bin 388 sikke, 421 adet tablet, bin 373 adet mühür ve mühür baskısı, 77 adette elyazması kitap eserleri bulunuyor. Zaman, Haber: Mehmet Dener, 18.11.2007 |
|||
KAZILAR, KÖYLÜLER İÇİN EKMEK KAPISI
Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Aliye Öztan yaptığı açıklamada, 1962 yılından bu yana Asurlular döneminden kalan Acemhöyük'te kazı çalışması yürütüldüğünü söyledi.
Merhaba Gazetesi, 18.11.2007 |
|||
![]() |
3.500 YILLIK SÜMER KAZI ALANINDA SİLAHLI SOYGUN
Irak Eski Eserler Dairesi’nin verdiği bilgiye göre meşhur Sumer yerleşimi Tell Asmar geçenlerde soyuldu. Yıllar önce yapılan kazılarda bulunan mermer heykelleri ve adak taşları ile bilinen ve Mezopotamya uzmanlarınca antik ismi Eshnunna ismi ile tanınan bu ören yerine gelen silahlı soyguncular bekçileri kelepçeledikten sonra kazı deposunu soydular.
Son zamanlarda sayısı artan bu tür silahlı soygunlar, Irak eski eserlerinin bombalama ve kaçak kazılardan sonra üçüncü büyük sorunu haline geldi. Bu soygunda çalınan eserlerin arkeolojik açıdan çok değerli olmaması da ülkenin antik tarihinin büyük bir tehlike altında olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Güvenlik gerekçeleri ile isimlerini vermek istemeyen Iraklı arkeologlar, hükümetin birçok antik eser soygununu ve kaçak kazıyı örtbas etme çabasında olduğunu belirttiler. Azzaman, 13.11.2007 |
||
TÜRKİYE'NİN HAREM-İ ŞERİF RAPORU
Türk heyetinin, bölgede yaptığı incelemelerin ardından haziran ayında tamamlanan; ancak bir türlü açıklanmayan rapor, İsrail'e bölgedeki kazıları durdurması çağrısı yapıyor ve yapılan kazıların bölgedeki İslam izlerini silmeye yönelik bilinçli ve sistemli bir gayretin parçası oldukları hissini uyardığını söylüyor. Türk heyetinin 20-23 Mart tarihlerinde bölgede yaptığı incelemelerin sonuçlarını içeren raporda, 'arkeolojik kazının müdahale şekli ile sınırlarını belirleyen net bir çalışma planı bulunmadığı' belirtilerek, "Emevi, Eyyubi, Memlük ve Osmanlı dönemlerine ait muhtelif izler taşıyan, Mağribi Rampası'ndaki arkeolojik kazı derhal durdurulmalıdır." denildi. Rapor, salı günü Ankara'da bir araya gelen İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a sunuldu. Konuyu siyasileştirmek istemediklerini belirten Türk yetkililer, raporun açıklanmasının herhangi bir İsrailli veya Yahudi/Musevi tutumuna tepki olarak algılanmaması için 'uygun zamanı' beklediklerini ifade etti.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) heyetinin 27 Şubat-2 Mart tarihleri arasındaki incelemelerinin ardından yayınladıkları rapora paralellik arz eden çalışmada, "Belli bir karar, plan ve neticesindeki proje çerçevesinde, önce mevcut tarihi miras kabul edilebilecek kısımlara zarar vermeden son dönemin muhdesleri ayıklanıp, koruma, sağlamlaştırma ve onarım yoluna gidilmeli, mevcut durumda konsolidasyon ve konservasyon yapılarak rampa restore edilmeli, kullanıma açılmalıdır.'' ifadelerine yer verildi. İsrail otoritelerinin kazıdan sonra ne olacağı hususunda net bir beyanda bulunmadıklarını vurgulayan Türk raporu, Yeni ihdas edilecek Mağribi Yolu'nun ve bölgenin tanzimi için; İsrail, Ürdün ve Filistinli mimarların da dahil olabileceği uluslararası bir proje yarışması açılabileceğini'' tavsiye ediyor. Raporda, Harem-i Şerif üzerinde garantörlük hakkıyla denetleyici rolü bulunan Ürdün Devleti'yle işbirliğine gidilebileceği vurgulanıyor. Yine, uluslararası uzmanlardan oluşan bir gözlem heyetinin öncülüğünde, İsrail ve Filistinli uzmanlarla birlikte uygulama yapılabileceği ve bu hususta UNESCO, İCOMOS, İslam Konferansı Örgütü ve Kudüs Komitesi gibi kuruluşlardan yardım istenebileceği de dile getiriliyor. Kazı çalışmalarına uluslararası tepkilerin tırmandığı şubat ayında Ankara'yı ziyaret eden İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ortak kararıyla oluşturulan Türk heyetinde Kudüs Başkonsolosu Ercan Özer, Büyükelçi ve Mimar Dr. Muharrem Hilmi Şenalp, arkeolojist Prof. Sait Başaran, jeoloji ve jeofizik mühendisi Prof. O. Metin İlkışık yer almıştı. Başbakanlık kaynaklarına göre rapor ilk olarak Başbakan Erdoğan tarafında eylül ayı sonunda Londra'daki görüşmelerinde İsrail Başbakanı Olmert'e sunuldu. Rapor, salı günü de Ankara'da bir araya gelen İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a sunuldu. Başbakanlık'tan ismini açıklamayan yetkililer, raporu siyasileştirmek istemediklerni ve bu nedenle raporun açıklanmasının dünya siyasi sahnesindeki herhangi bir İsrailli veya Musevi tutumuna karşı bir tepki olarak algılanmaması için raporun açıklanmasını uygun zamana kadar beklediklerini söyledi. Kaynaklar, "Amerika'daki Yahudi kuruluşu, İftira ve İnkarla Mücadele Birliği (ADL) tarafından yapılan talihsiz sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili açıklamalar raporun açıklanmasını biraz daha geciktirdi. Filistinliler raporun neden yayımlanmadığı konusunda meraklıydılar; ancak biz böyle hararetli bir zamanda yayımlayarak raporun objektifliğine zarar gelmesini istemedik. Eğer raporu ADL iddiaları sırasında yayımlasaydık rapor bilimsel ve teknik olmasına rağmen misilleme olarak algılanabilirdi." ifadelerini kullandı.
Kazıları temmuz ayında askıya alan İsrail'in geçtiğimiz ay çalışmaları yeniden başlatma kararı aldığına dair haberler çıkmıştı. Bunun üzerine İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gabby Levy, Başbakanlık'a giderek ülkesinin bölgede tek taraflı inşaat çalışması yapmayacağını bildirmişti. Büyükelçi Levy, geçtiğimiz ay Zaman'a verdiği mülakatta, Türkiye'nin açıklayacağı raporu saygıyla karşılayacaklarını, içeriğinin olumsuz çıkmasının da iki ülke ilişkilerine zarar vermeyeceğini söylemişti.
Kudüs'ün İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik için önemi üzerine mülahazalarla başlanan Türk heyeti raporu, kentin ve özellikle Haremüşşerif bölgesinin tarihine, eserlerine ve günümüze intikal eden arkeolojik eserlerine dair tarihi bilgilerle devam ediyor. Hz. Muhammed'in (sas) Mirac'a yükseldiği Mescid-i Aksa Camii ve Kubbetü's-Sahra Camii'nin yer aldığı Haremüşşerif bölgesine ilişkin detaylı bilgiler içeren rapor, 16 maddeden oluşan tespit ve tavsiyelere yer veriyor. Bunlardan bazılar şöyle:
1. Tarihi Kudüs şehri, şehir dokusunun barındırdığı bütün kutsal mekanlar; üzerinde yaşayan üç dine mensup insan unsuruyla dini, kültürel ve zihni alaka ve irtibat içindedir. Bu kutsal mekanların bulunduğu doku ve çevresi, dünyanın medeniyet birikimine dahil, insanlığın ortak değeri ve ortak mirasıdır. Bu farklı kültürler ve insan unsuru şehri tasarruf ederken, herhangi bir din ve kültür namına, şehrin bütünlük arz eden asgari ve azami hadlerine halel getirmemelidirler.
2. Bugün sürdürülen kavga ve anlaşmazlığın temelinde, şehrin tarihinin ve yüzyıllar içinde oluşmuş karakterinin Yahudilik vurgulanarak çarpıtılması veya Araplık'la aynileştirilmesi inadı vardır. Halbuki tarihteki Eski Kudüs'te Müslüman, Yahudi, Hıristiyan ve Ermeni cemaatleri, daha çok ayrı mahalleler halinde, şehirde belli mevkilerde yaşamaktaydılar. Tarih içinde burada yaşayanlar, aralarında duvar ve barikatlar olmadan barış içinde yaşayan, farklılıkta müştereği yaşama sanatında buluşturan, farklı dinden, dilden ve ırktan mütecanis olmayan bir nüfustu.
3. BM'nin "Kudüs'ün Statüsü" ile ilgili 252 sayılı, 21 Mayıs 1968 tarihli kararında (madde 2) "İsrail'in Kudüs'ün yasal statüsünü değiştirmeye yönelik olarak, oradaki arazilerin ve malların istimlak edilmesi de dahil olmak üzere, aldığı tüm kanuni ve idari tedbirler ile yaptığı tüm eylemlerin geçersiz olduğunu ve statüyü değiştiremeyeceğini" ifade ile teyit eder ve "İsrail'e Kudüs'ün statüsünü değiştirmeye yönelik herhangi bir eylemde bulunmaktan derhal vazgeçmesi" için acil çağrıda bulunur." denilmektedir.
4. Ağlama Duvarı boyunca, heyetimize gösterilen tünel ve kazı çalışmaları ve büyük boşaltmalar; Haremüşşerif'e doğru yapılan bir kazı olmasa bile, müdahaledeki ölçek derinliği ile, bilimsel kastını aşan müdahaleler yapıldığı intibaını vermektedir.
5. Ağlama Duvarı boyunca yapılan tünel ve kazı çalışmaları ile ortaya çıkarılan mekanların bazılarına "Kutsalların en kutsalına en yakın nokta" levhaları konularak, yeraltı sinagogları tesis edilmiştir. Bu husus her an içeriye, Haremüşşerif'in altına doğru müdahale edilecekmiş izlenimi vermekte, Filistinliler başta olmak üzere İslam ülkeleri nezdinde büyük rahatsızlık uyandırmaktadır.
6. İsrail tarafı, Haremüşşerif'in altına girmediklerini, yapılan bütün arkeolojik kazıların bilimsel usullere uygun olduğunu, tarih ve kültürlerini araştırmak için yaptıklarını iddia ederken, Filistinliler bilimsel çalışma olarak yapılan kazıların siyasi maksatlı olup, tarihi Kudüs'ü İsraillileştirmek ve Yahudileştirmek amacı güttüğünü söylemektedirler.
7. İnsanlık için kara bir leke olan soykırıma maruz kalmış Yahudi cemaatinin, tarih içinde defalarca mağdur ve ibadetten men edilmesine rağmen, Yahudi cemaatine, Ağlama Duvarı'nda özgürce ibadet etme imkanı sağlayan Müslümanların, kendilerine ait kültür tabakalarının, Mağribi Mahallesi'nin yok edilerek adını buradan alan Mağribi Kapısı'nı kullanmalarının yasaklanması, herşeyden önce insaf ölçüleriyle birlikte insan haklarıyla bağdaşmamaktadır.
8. Arkeolojik park ilan edilen alanda üst katmanlara kontrol kazısı yapılarak, İslami olsun veya olmasın, var olan bir dönem tamamen kaldırılmamalıdır. Tarih, bilim ve sanat; din ve siyasetin aleti haline getirilmemeli, insanlığın ortak değerleri gözetilerek hareket edilmelidir. Yıkılan Efdaliye Medresesi'nden kalabilen kısımlar konsolide edilerek korunmalıdır.
9. Mağribiler Yolu, Dünya Mirası listesinde belirtilen alanın ayrılmaz bir parçasıdır. Yolun kültürel miras değeri, arkeolojik faaliyetlerle sınırlandırılarak ortadan kaldırılmamalı, uluslararası kabullere göre usulüne uygun olarak yapılacak konsolidasyon ve restorasyonların her aşamasında, yolun ve bölgenin dini, kültürel ve sembolik yönleri ile beraber karşılıklı hassasiyetler önemle gözetilmelidir.
Raporda İsrail'e 4 açık mesaj var:
1-Arkeolojik kazının şekli ve sınırlarını belirleyen plan yok. Taraflarla müşterek bir eylem planı hazırlanmalı. 2-Mağribi Rampası'ndaki arkeolojik kazı derhal durdurulmalı. Mevcut durumda sağlamlaştırma yapılarak rampa restore edilmeli. 3-Mağribi Yolu'nun ve bölgenin tanzimi için İsrail, Ürdün ve Filistinli mimarların dahil olabileceği bir proje yarışması açılabilir. 4-Uluslararası bir gözlem heyetinin öncülüğünde İsrail ve Filistinli uzmanlarla birlikte uygulama yapılabilir. Uzlaşma ve barışın, müreffeh iki yurtlu topluma kapı açacağı açıktır.
Türk heyetinin hazırladığı 78 sayfalık raporun sonuç bölümünde İsrail'e şu mesajlar veriliyor:
UNESCO heyetine sunulan Mağribi Girişi ve rampanın iki mimari taslağı, bunlardan artık vazgeçildiği söylenerek heyete sunulmamıştır. İsrail otoriteleri kazıdan sonra ne olacağı hususunda net bir beyanda bulunamamışlar, buna belediyenin karar vereceğini ifade etmişlerdir. Arkeolojik kazının müdahale şekli ile sınırlarını belirleyen net bir çalışma planı bulunmadığından, tarafların müşterek bir eylem planı üzerinde mutabakata vararak, bu konuda belirlenecek yöntem ve uygulama şeklinde, bir an önce karar vermeleri gereklidir.
UNESCO Teknik Heyeti'nin raporunda açıkça ifade edildiği gibi, Emevi, Eyyubi, Memlük ve Osmanlı dönemlerine ait muhtelif izler taşıyan, Mağribi Rampası'ndaki arkeolojik kazı derhal durdurulmalıdır. Belli bir karar, plan ve neticesindeki proje çerçevesinde, önce mevcut tarihi miras kabul edilebilecek kısımlara zarar vermeden son dönemin muhdesleri ayıklanıp, koruma, sağlamlaştırma ve onarım yoluna gidilmeli, mevcut durumda konsolidasyon ve konservasyon yapılarak rampa restore edilmeli, kullanıma açılmalıdır. Buradaki kemer-tonoz sistemi ile tarihi ve arkeolojik yapılanmanın, üstü açık bir şekilde bir kış daha geçirmesi doğru olmayacaktır. Yeni ihdas edilecek Mağribi Yolu'nun ve bölgenin tanzimi için İsrail, Ürdün ve Filistinli mimarların da dahil olabileceği uluslararası bir proje yarışması açılabilir. Haremüşşerif üzerinde garantörlük hakkıyla denetleyici rolü bulunan Ürdün Devleti'yle işbirliğine gidilebilir.
Uluslararası uzmanlardan oluşan bir gözlem
heyetinin öncülüğünde, İsrail ve Filistinli
uzmanlarla birlikte uygulama yapılabilir ve bu
hususta UNESCO, ICOMOS, İslam Konferansı Örgütü ve
Kudüs Komitesi gibi kuruluşlardan yardım
istenebilir. Bu birliktelik, tarihi anlaşmazlığa son
verecek, karşılıklı işbirliği ve uzlaşmaya giden
yolda önemli bir köşe taşı olacaktır. Bu hususta
gösterilecek uzlaşma ve barışın, müreffeh iki yurtlu
topluma kapı açacağı açıktır.
İsrail'in Haremüşşerif'te yürüttüğü, Mescid-i Aksa'ya zarar verdiği gerekçesiyle Müslümanların tepkisine yol açan hafriyat çalışmalarını incelemek üzere geçtiğimiz şubat ayı sonunda Kudüs'e bir heyet gönderen Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), kazı çalışmalarını durdurulmasını istemişti. Yapılan çalışmalarının Haremüşşerif'e çıkan geçidi onarmak için "yeterli" olduğunu bildiren heyet, örgütün Genel Müdürü Koichiro Matsuura'ya sunduğu raporda İsrail'i "arkeolojik kazılara derhal son vermeye" çağırıyordu. İsrail'in müdahalesinin sınırlarını belirleyen bir hareket planı olmamasından endişe duyulduğu ifade edilen 12 Mart 2007 tarihli raporda, bu durumun "daha geniş ve gerek duyulmayan kazılara yol açtığı" belirtiliyor. İsrail'den Mağrib Kapısı'ndaki rampanın onarılmasını öngören açık bir plan belirlemesini isteyen örgüt, çalışmaların Müslümanlarla diyalog halinde yapılmasını talep ediyor. Fakat, İsrail'in kazılarla ilgili Müslümanların diyalog çağrılarına cevap vermediği not ediliyor. İsrail'den, hazırlayacağı planı en kısa zamanda UNESCO Dünya Kültür Mirası Komitesi'ne göndermesini talep eden heyet, geçidin onarımıyla ilgili sürecin UNESCO Başkanlığı tarafından koordine edilecek, arkeoloji ve inşaat mühendislerinin de katılacağı uluslararası bir ekip tarafından denetlenmesinin "en uygun çözüm olacağını" savunuyor. Dünya Kültür Mirası Listesi'nde olan Mağrib Kapısı'nın girişinin, öneminin sadece arkeolojik değeriyle sınırlandırılamayacağına işaret edilen raporda, bölgenin taraflar için dini, kültürel ve sembolik bir önemi haiz olduğu, bu yüzden yapılan çalışmalarda bunların göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekiliyor. Zaman, 16.11.2007 TÜRK ARKEOLOGLAR İSRAİL KAZISINI ÇOK SERT ELEŞTİRDİLER
Şubat ayında İsrail, İslam dünyasının tepkilerine ve UNESCO’nun kazının durdurulması yönündeki acil çağrılarına rağmen, Batı Duvarı’ndan (Ağlama Duvarı) El Aksa Camii’ne uzanan yürüyüş yolunda bir kazıya başlamıştı.
Zaman Gazetesi’nde yayınlanan habere göre, Temmuz ayında yayınlanan ama İsrail devletini rencide etmemek için yetkililer tarafından gizlenen rapor, kazı yerini Mart ayında gezen arkeolog ve mimarlar tarafından kaleme alındı.
Bu rapora göre “İsrailli uzmanlar tarafından sürdürülen kazılarda, Eyyubi, Memluk ve Osmanlı dönemlerine ait bilgi ve kalıntının korunmasına yönelik hiçbir tedbir alınmadığı açıkça görülmekte”ydi.
Kudüs Belediyesi, 12 Şubat’ta kazının durdurulmasına karar vermiş ama bu karar bile, her ne kadar kazı caminin altına kadar uzanmasa da, kazının El Aksa Camii’ne zarar verdiğini düşünen Müslümanların tepkisini dindirmemişti.
El Aksa Camii'nin bulunduğu alan, Yahudiler tarafından MS 70 yılında Roma’lıların yıktığı antik tapınaklarının yeri olarak kabul ediliyor. Yahoonews ve AFP, 16.11.2007 |
![]() |
|
![]() |
11 - 17 Kasım 2007 |
|
ŞAŞIRTAN MUMYA
Çin’de bir çoban
tarafından bulunan mumyanın mükemmel biçimde
korunmuş olması arkeologları şaşırttı. Hürriyet, 17.11.2007 |
|
RUSYA KUTSAL HAZİNE PEŞİNDE
Rusya, Finlandiya yakınlarında 300 yıl önce batan ve İkinci Katerina'ya ait olduğu bildirilen hazine dolu gemiyi tekrar alabilmek için çalışmalara başladı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov birinci elden takip ettiği konu için Finlandiya'ya gitti. Burada Finlandiyalı meslektaşı Ilkka Kanerva ile bir araya gelecek Lavrov, 18 yüzyılda batan geminin kime ait olacağı konusunda görüşlerini bildirecek.
II. Katerina Hollanda'da yaptığı alış verişlerini 'Kutsal Meryem' gemisi ile Rusya'ya göndermişti. Fırtına sonrası batan gemi, içindeki hazinelerle birlikte kaybolmuştu. 1999 yılında hazine avcıları tarafından bulunan gemiye Finlandya hükümeti el koydu. Rus hükümeti, 40 milyon dolarlık masrafı karşılayarak gemiyi sudan çıkarıp müze haline getirmeyi planlıyor.
Yaklaşık 300 yıl önce, Rus Çariçesi 2. Ekaterina'nın Avrupa'da yaptığı gezideki yüklü alışverişte aldıklarını St. Petersburg'a götürmek için hollanda'dan çıkan gemi Finlandiya açıklarında batmıştı. Rusya şimdi hazine değerindeki bu malları aramak için kolları sıvadı.
Batık gemiyi çıkarmak için çalışma başlattıklarını kaydeden Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, Helsinki'de hazineyi aramaya koyulduklarını açıkladı. Finlandiya hükümetinin el koyduğu gemi Rus araştırmacılar tarafından denizden çıkarılacak. Yeni Şafak, 17.11.2007 |
|
"YAPILAN YANLIŞLAR İSTANBUL'U TIKADI"
Tarihi Yarımada Sempozyumu’nda konuşan İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı, yıllardır yapılan yanlışların önlerini tıkadığını belirtti.
Sempozyuma konuşmacı olarak katılan İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı, İstanbul’da rant peşinde koşanların sadece küresel sermaye olmadığını vurguladı. Rant peşinde koşanlar arasında meslek insanlarının da bulunduğunu iddia eden Taşbaşı, “Kendimizi de eleştirmemiz gerekli” dedi. Belirli bir mekanizmanın kurulması gerektiğine değinen Taşbaşı, ortak bir doğrunun etrafında birleşmenin sağlanması gerektiğine dikkat çekti. “Yıllardır İstanbul’da yapılan yanlışlıklar önümüzü tıkadı. Kent yaşamına alışmak kolay değil. Kente göçe insanları biz teşvik etmedik mi?” diyen Taşbaşı, göç edenleri kent kültürüne alıştırmanın kendi görevleri olduğunu söyledi.
Evrensel, 16.11.2007 |
|
ÇALINAN İKİ TARİHİ ESER TÜRKİYE'YE GETİRİLDİ
Türkiye'den geçtiğimiz
yıllarda çalınan iki tarihi eser Kültür ve Turizm
Bakanlığı'nın çalışmaları sonucunda iade edildi.
Ayrıca Denizli'deki Laodikya antik kenti kazı deposundan 2005 yılında çalındığı tespit edilen, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca uluslararası İnterpol bülteninde yayınlanması sağlanan Roma dönemine ait bir bronz heykelin sağ eli de İsviçre Polisi tarafından 2006 yılı kasım ayında ele geçirildi. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, eserin Türkiye'ye iadesi için gerekli girişimleri başlattı. Eser Kasım ayı içinde Türkiye'ye getirilerek Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne teslim edildi. haberler.com, 16.11.2007 |
|
TATARLI HÖYÜK'TE 'LAZAWANTIYA KENTİ' ARANIYOR
Adana'nın Ceyhan
İlçesi'ndeki Tatarlı Höyük'te bu yıl yapılan kazı
çalışmalarının tamamlandığı bildirildi. Kazıda
ortaya çıkarılan Geç Tunç Çağı'na ait buluntulardan
höyüğün, Kraliçe Puduhepa'nın memleketi Lawazantiya
olduğu tahmin ediliyor. haberler.com, 16.11.2007 |
|
BEDESTEN SARAYI İLGİ BEKLİYOR
Konya Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne ait Bedesten Sarayı, yıkılmaya yüz tutmuş görünümüyle restore edileceği günü bekliyor. Bugüne kadar bir bölümü restore edilip kiraya verilerek halka açılan sarayın tamamının restore edilip turizme ve ekonomiye kazandırılması isteniyor. Ilgın'ın merkezinde olmasına rağmen bakımsızlığı nedeniyle halkın tepkisini çeken Bedesten Sarayı, tamamının restore edilerek bölgeye ve turizme kazandırılacağı günü bekliyor. Sarayın bir an önce restore edilmesini isteyen yöre halkı, "Bedesten Sarayı aslına uygun olarak restore edilmeli ve tarihimize sahip çıkılmalı" şeklinde görüş bildirdi. Yaptığımız araştırmaya göre yıllardır atıl vaziyette kalan sarayın Ilgın halkına kazandırılması, hem Ilgın hem de Konya turizmi için önemli bir kazanç olacak. Bedesten Sarayı civarında yıllardır esnaflık yapan vatandaşlar, sarayın restore edilip turizme kazandırılması ile ilçe ekonomisinin de canlanacağını ümit ediyor. Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün Bedesten Sarayı'nın tamamında bir an önce restore çalışmalarına başlamasını isteyen vatandaşlar, turizmle ilgili çalışmaları olan Ilgın Belediyesi'nin de bu çalışmaya destek vermesi gerektiğine işaret etti. Bedesten Sarayı'nın Ilgın'ın merkezinde olmasının avantaj olduğuna dikkat çeken vatandaşlar, restore ile ilgili olarak Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkililerinden yapabilecekleri konusunda cevap bekliyor. Manşet Gazetesi, 16.11.2007 |
|
ÇELEBİ MEHMED CAMİSİ RESTORE EDİLİYOR
Vakıflar Tokat
Bölge Müdürü İsmail Aktaş, Amasya'nın Merzifon
İlçesi'nde tadilatı devam eden tarihi Çelebi Mehmed
Camisi'nde incelemelerde bulundu. Amasya Kent Haber, 16.11.2007 |
|
HİTİT BARAJI'NIN RESMİ AÇILIŞI SALI GÜNÜ
Çorum'un 45 kilometre güneyindeki
Alacahöyük Antik Kenti'nde MÖ 1240 yılında
yaptırılan ve Tanrıça Hepat'a ithaf edilen Hitit
Barajı'nın 20 Kasım'da resmi açılışının yapılacağı
bildirildi. Alacahöyük'teki arkeolojik çalışmaların
başkanlığını yapan Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) Arkeoloji Bölümü
Öğretim Üyesi Prof.Dr. Aykut Çınaroğlu, yaptığı açıklamada, Alacahöyük
kazılarının 100. yılında Hitit Barajı'nın resmi
açılışının yapılacağını kaydetti. Alacahöyük'te 20
Kasım Salı günü saat 11.00'de düzenlenecek törenle
barajın açılışının yapılacağını belirten Çınaroğlu,
törene Ankara Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Nusret
Aras, eski Kültür Bakanı İstemihan Atalay ve çok
sayıda kişinin davet edildiğini söyledi. Çınaroğlu,
barajın açılışından sonra Kazı Evi'nde resepsiyon
verileceğini kaydetti.
Prof.Dr. Çınaroğlu, baraj konusunda Hititlere ait tabletlerden bilgi edindiklerini belirterek, söz konusu barajın Hitit Kralı IV. Tudhalia tarafından Tanrıça Hepat'a atfen yapıldığını kaydetti. Prof.Dr. Çınaroğlu, Hititlerin Anadolu'da MÖ 1200'lü yıllarda yaşanan kuraklık üzerine MÖ 1240 yılında Orta Anadolu'da 11 ile 13 baraj inşa ettirdiğini belirterek, ''Bu barajlardan Alacahöyük'teki hariç hepsi işlevini yitirdi. Alacahöyük'teki baraj ise kaynak suyu gövdesi içinden çıktığı için bu su, günümüze kadar akmaya devam etmiştir'' dedi. Barajın taş dolgu setinin bugünkü barajların yapım tekniği ile aynı olduğuna işaret eden Prof.Dr. Çınaroğlu, ancak Hititlerin barajın gövdesindeki kaya dolgusunda çimento yerine kil kullandıklarını kaydetti. Hititler döneminde barajın içme ve sulama suyu olarak kullanıldığını anlatan Prof.Dr. Çınaroğlu, ''Antik çağda, bu barajdan içme suyu olarak kullanılacak su, bir havuzda toplanmış. Havuzdan da filtrelerle temizlenip arıtıldıktan sonra, 2 kilometre uzaklıktaki kent merkezine götürülmüş'' diye konuştu.
Prof.Dr. Çınaroğlu, şu anda yaklaşık 15 bin metreküp suyun barajda bulunduğunu ifade ederek, bu suyu bölge halkının tarım arazilerinde kullanmaya başladıklarına dikkat çekerek, 3240 yıl sonra ilk kez antik bir barajın asıl işlevini yürüttüğünü bildirdi. Çorum Haber, 16.11.2007 |
|
![]() |
LODOS 600 YILLIK ÇINARI YIKTI
Kayseri'deki lodos, 600 yıllık tarihi Balaban Çınarı'nı yıktı. Koruma altındaki ağacın kaldırılıp kaldırılmayacağı krize sebep oldu. Hisarcık Belediyesi ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürlüğü arasında ağacın kaldırılması konusunda yazışmalar devam ediyor.
Hisarcık Belediye Başkanı Ali Veral, bir vatandaşın şikayeti üzerine asırlık çınarın yıkıldığı haberini aldıklarını söyledi. Olayı duyar duymaz ağacın bulunduğu bölgeye gittiklerini ve ağacın kaldırılması için Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Müdürlüğü ile yazışmalara başladıklarını kaydeden Veral, "Koruma Müdürlüğü ilk olarak ağacın 3 aydan önce yerinden kaldırılamayacağını söyledi. Sürenin çok uzun olduğunu ve bu kadarlık zaman diliminde ağacın orada kalamayacağını bildirdik. Görüşmeler sonrasında süreyi ancak bir haftaya indirebildik. Ağaç en az bir hafta daha tarihi Balaban Konağı'nda kalacak." diye konuştu. Zaman, Haber: Musa Özyürek, 16.11.2007 |
TARİHİ KALINTILARA TAHRİP
Gaziantep Üniversitesi öğretim görevlisi arkeolog Yrd.Doç.Dr. Eyüp Ay, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde tarihi kalıntıların tahribinin engellenmesi için yetkililere çağrıda bulundu.
Olay Medya, 16.11.2007 |
|
TARİHİ MEZAR TAŞLARI
KONUŞUYOR
Doç.Dr. Nakış
Karamağaralı, Ahlat'ın özellikle 13. ve 14.
yüzyılların çok büyük ilim, kültür ve ticaret
merkezi olduğunu belirterek buranın Orta Çağ'da
'mimarlar kenti' olduğunu söyledi. Buradaki mezar
taşlarının çok önemli olduğunu ve dünyada çok az
örneği bulunduğunu vurgulayan Karamağaralı, her bir
taşın bir ustası, mimarı olduğunu belirterek,
"Selçuklu mezar taşlarının üzerlerinde
barındırdıkları kitabeler, bezemeler, yazılar,
şiirler burayı daha da önemli kılıyor çünkü bunlar
inkar edilemez Türklük belgeleri niteliğindedir.
Diğer taraftan mezar taşlarından buradaki halkın
kimya, astronomi, matematik gibi ilimlerde de son
derecede ileri olduğu anlaşılıyor. Burada bilimin,
kültürün, sanatın geliştiğini ve en önemlisi o
dönemde Ahilik Teşkilatı'nın Ahlat'ta olduğunu
buradaki mezar taşlarından teyit ederek
öğrenebiliyoruz. Bir kısmının ustaları da yapanı da
belli. Aynı zamanda mezar taşlarını yapanların mimar
olduklarını da biliyoruz. Ve Selçuklu döneminin en
önemli eserlerinde buradaki taşları yapan
Doç.Dr. Nakış Karamağaralı, mezar taşlarındaki yüksekliklerin dikkat çektiğini de anlatarak, "Geometrik şekiller, bitkisel motifler, rumi ve palmetler, ejder başlıklar, mukarnas ve nişler ile tezyin edilmiş mezar taşlarını, Asya tesiri ile Orhun Anıtları'na bağlıyoruz. Bunun dışında buradaki kitabelerden kimlere ait olduğunu öğreniyoruz. Burada birtakım meslek grupları, ileri gelenler, yöneticiler, kadılar olduğunu öğreniyoruz" diye konuştu.
Taşların 4 metreyi aşan yüksekliklerinin Orta Asya ile yakın alakası olduğunu vurgulayan Doç.Dr. Nakış Karamağaralı, aynı zamanda burada bütün Asya tesiri ile birlikte yoğun bir Moğol etkisinin de görüldüğünü belirterek, "Bazı mezar taşlarında ejder motiflerini ve kuyruklarıyla daire yapan ejderleri görüyoruz. Bunlar Asya kültürü ile Moğollarla ve Budizm'in hüküm sürdüğü coğrafyayla alakalı motiflerdir. Dolayısıyla gerek motifler gerek boyutları bizi Orta Asya'ya ve Budist inancının olduğu bölgelere götürüyor. Tabii buraya Kafkasya'yı, Türkmenistan'ı ve bütün bu bölgeyi katabiliriz" diye belirtti. Bitlis Kent Haber, 15.11.2007 |
|
TÜRKMEN MEZARLARINI YOK EDEN PEŞMERGE, KİLİSELERİ ONARIYOR
Erbil'de Türkmen
mezarlarını yok eden Kuzey Irak Kürt Yönetimi, hem
Kürt tarihi varlıklarının korunması hem de Hristiyan
Kürt kültürünün korunması amacı ile Zaho'da bulunan
1.300 yıllık Meryem El Azra Kilisesi ile kilisenin
yanıbaşında bulunan Yeni Kilise'yi restore
ettiriyor. |
|
DİYARBAKIR HİLAR MAĞARALARI VE ÇAYÖNÜ TURİZME KAZANDIRILACAK
Diyarbakır'ın Ergani İlçesi'nde bulunan ve Anadolu'nun en eski mağara yerleşim alanlarından biri olan Hilar Mağaraları ile Neolotik dönemde insanların avcılıktan yerleşik düzene geçtiği, ilk üretim yaptığı yeri olarak kabul edilen Çayönü'nün koruma altına alınması ve kültür turizmine açılması için başlatılan çalışmalar yoğun bir tempoyla sürüyor.
Turizm Gazetesi, 15.11.2007 |
|
BERGAMA'DAKİ ROMA HAMAMI RESTORE EDİLECEK
Bergama Belediye Başkanı
Raşit Ürper, Kleopatra Güzellik Ilıcası içindeki
Roma Hamamı'nı restore edeceklerini bildirdi.
Ilıca, Antik Bergama Kralı II. Eumenes
tarafından yapılmış ve tedavi amacıyla 2000 yılı
aşkın bir süre binlerce kişiye tedavi amaçlı hizmet
vermiş. Büyük ilgi görmesine rağmen bakımsızlık
nedeniyle 1988 yılında kapatılmış. Mısır kraliçesi Kleopatra'nın (MÖ 69-30) bu kaplıcada yıkandığı ve dillere destan güzelliğini bu ılıcaya borçlu olduğu rivayet ediliyor. Kaplıca suyunun içerdiği minerallerin cilt hastalıklarına iyi geldiği belirtiliyor. Ege Güncel, Fotoğraf: Bergama Belediyesi, 15.11.2007 |
|
SURİYE'DE BİN 700 YILLIK ROMA TAPINAĞI
Suriye'de kazı yapan arkeologlar, üçüncü yüzyıla ait bir Roma mezarlığını ortaya çıkardı. Cnn Türk, 16.11.2007 |
![]() |
KAÇAK KAZIDAN 2 GÖZALTI
Malatya'da kaçak olarak define aradığı iddiasıyla 2 kişi gözaltına alındı.
Edinilen bilgiye göre olay, Yazıhan İlçesi Buzluk Köyü Zeynepoğlu mezrası Tavşancıl Tepe mevkiinde meydana geldi. N.E.K. (25) ve F.G. (28) isimli şahıslar, kazma ve kürek ile kaçak kazı yaptıkları iddiasıyla yakalandı.
Zanlıların jandarma tarafından gözaltına alındığı ve olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi. Malatya Kent Haber, 15.11.2007 |
|
BURSA'DAKİ TARİHİ ÇARŞILARA 3.5 TRİLYONLUK PRESTİJ
MAKYAJ
Uzun Çarşı'ya modern bir görünüm kazandıran Osmangazi Belediyesi, kentin en eski çarşılarından biri olan Okçular Çarşısı'na da el attı. Okçular Çarşısı üst örtü ve cephe düzenleme projesi bölgeyi modern bir alışveriş mekanına dönüştürecek. Ahşap ağırlıklı proje tarihi dokuyla bütünleşecek şekilde tasarlandı. Mayıs 2008'de tamamlanacak proje Osmangazi Belediyesi'ne yaklaşık 3. 5 trilyon liraya mal olacak.
Projeyi değerlendiren Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe, tarihi Kayan Çarşısı'ndan Bakırcılar çarşısına kadar uzanan tüm bölgeyi yaya aksı haline getireceklerini ve bu hattı cazibe merkezine dönüştüreceklerini söyledi.
Hanlar Bölgesi'ne el atan Osmangazi Belediyesi, ilk iş olarak tarihi Uzun Çarşı'yı düzenledi. Bunun üzerine bölgedeki diğer çarşıların esnafları da çarşılarında benzer çalışmanın yapılması için Osmangazi Belediyesi'ne başvurdu.
Uzun Çarşı'nın devamındaki Okçular Çarşısı da, bu kapsamda Osmangazi Belediyesi'nin üzerinde çalıştığı yerler arasındaydı. Çarşı üst örtüsü ve cephe düzenlemeleriyle ilgili restorasyon ve rekontrüksiyon projeleri hazırlanarak Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na sunuldu. Kurul onayının ardından da ihaleye çıkıldı. İhaleyi Engin Çelik İnşaat Şirketi aldı. Okçular Çarşısı üst örtü ve cephe düzenleme projesinin başlaması nedeniyle önceki gün tarihi çarşıda düzenlenen toplantıda proje esnafa anlatıldı ve çalışmaya destek istendi.
Toplantıda konuşan Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Bayram Vardar, deneyimli bir ekibin işi üstlendiğini söyledi ve esnafın da destek olması halinde resmi olarak tanınan sürenin çok öncesinde işin tamamlanacağını söyledi. Vardar, "Burası kentin en yoğun noktalarından biri. Biz çalışırken esnafın uzun süreli kepenk kapatmasını da istemeyeceğiz. Ancak, esnafın bu çalışmalarda bizimle işbirliği yapmasını isteyeceğiz. Özellikle geceleri çalışarak esnafın mağduriyetini en aza indireceğiz" dedi.
Benzer bir çalışmanın Uzun Çarşı'da yapıldığını hatırlatan Başkan Yardımcısı Vardar, şu bilgileri verdi; "Uzun Çarşı'ya göre daha modern bir proje olacak. Ancak çalışma mekanı açısından işimiz biraz daha zor. Bazen projede öngörülenin ötesinde işler yapmamız gerekebilir. Bu süreci belediye, müteahhit firma ve esnaf olarak birlikte göğüsleyeceğiz. Sürecin sonunda biz bu tarihi çarşıyı çağdaş bir alışveriş mekanı haline getirmiş olacağız, siz esnaflar da daha güzel, daha kullanışlı ve iş hacmi açısından daha iyi işyerlerine sahip olacaksınız. "Uzun Çarşı Derneği Başkanı Muhsin Özyıldırım da, çalışmalar esnasında bir miktar zorluk yaşanacağına dikkat çekti ve "Özlediğimiz günler bugünlerdi. Biz 700 yıllık çarşıyız ama 3-5 yıllık alışveriş merkezlerine yenik düştük. Yaşayabilmek için bu projeye şiddetle ihtiyacımız var. Çalışmalara destek vererek bu süreci kısaltmalıyız." dedi. Yeni Şafak, 15.11.2007 |
|
TARİHİ KONAKLAR EĞİTİM
MERKEZİ OLUYOR
Miroğlu, yaptığı açıklamada, Edirne'de 41 bin 458 ilköğretim, 15 bin 424 de orta öğretim öğrencisinin olduğunu söyledi. İlde ortalama ilköğretimde bir dersliğe 21, orta öğretimde ise 25 öğrencinin düştüğünü ifade eden Miroğlu, öğrencilerin en iyi eğitimi alması için okullarda sürekli fiziki iyileştirme de yapıldığını belirtti.
Miroğlu, yeni binaların yanı sıra ildeki konakların bir bölümünün okul olarak düzenlendiğini de belirterek Edirne Lisesi, Anadolu Öğretmen Lisesi, Atatürk İlköğretim Okulu (İÖO), İnönü İÖO, 1. Murat Lisesi, Fevzipaşa İÖO, Mustafa Necati İÖO, eski Ticaret Lisesi, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi, Halk Eğitimi Merkezi, Şehit Asım İÖO ve İstiklal İÖO'nun tarihi binalarda eğitim verdiğini belirtti.
Halen Şehit Asım
İlköğretim Okulu için 3 tarihi konağın onarıldığını
kaydeden Miroğlu, şöyle devam etti: ''Konaklarımızın bazılarını eğitim yuvası
olarak hizmet vermesi için restore ediyoruz.
Çalışmalar kapsamında konakların duvarlarında olan
kalem işleri de uzmanlar tarafından üzerinden
yeniden çizilerek belirgin hale getiriyor. Şehit
Asım İÖO için hazırlanan konakların restorasyon
çalışmasının 2 ayda bitirilmesi hedefleniyor. 2008
yılının sonlarına doğru da eğitime açabileceğiz.
Konak doğal gaz sistemine göre onarıldığından işler
biraz uzadı.'' 1. Murat Lisesi'nin bahçesinde bulunan tarihi binanın da onarıldığını ifade eden Miroğlu, binanın çok amaçlı salon olarak kullanılacağını söyledi. Trakya Net Haber, 15.11.2007 |
|
![]() |
ESKİ AVRASYA ARKEOLOJİ VE TARİH DERGİSİ ÇIKTI
Arkeoloji dergilerine bir yenisi katıldı. Eski Avrasya Arkeoloji ve Tarih dergisi Kasım-Aralık sayısıyla yayın hayatına başladı.
Derginin amacı ilk etapta; ülkemizin maddi manevi bütün kültür mirasını korumak ve bunu tüm kitlelere duyurarak insanları bilinçlerdirmek olarak açıklandı. Dergi, bu konuda ilk önce Arkeoloji bilimi olmak üzere bütün sosyal bilimlere açık olduğunu belirterek bu konuda çalışan bütün bilim insanlarının gerek fikir olarak, gerekse yazı ve makale olarak desteklerini bekliyor. TAYHaber, 15.11.2007 |
"TARİH YAĞMALANIYOR"
Turist Rehberleri Birliği ve ARO Başkanı Osman Özbuldu, "Müze ve ören yerlerimizin hali içler acısıdır. Tarihi, doğal, kültürel değerlerimiz keyfi anlayışlara ve yağmacılara terk edilemez" dedi.
Yeni Alanya, 15.11.2007 |
|
ÇALINAN, SATIŞA ÇIKAN BAZI VAKIF ESERLERİNİN İHBARI BİLE YAPILMAMIŞ
Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, geçmiş dönemlerde çalınan bazı vakıf eserlerinin ihbarının bile yapılmadığını belirterek, bu nedenle söz konusu eserlerin satışının durdurulduğunu, ancak geri alınması konusunda sıkıntılar yaşandığını açıkladı.
Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, Cihan'a yaptığı açıklamada, tarihi eser kaçakçılığı ile mücadeleye önem verdiklerini söyledi. Genel Müdürlük bünyesinde kurulan Kaçakçılık Bürosu ile çalınan vakıf eserlerinin internet üzerinden takip edildiğini belirten Beyazıt, "Uzman sanat tarihçilerimiz, internet üzerinden dünyadaki tüm müzayedeleri takip ediyor ve satışa çıkartılan eserleri izliyor. Yarım saat içinde harekete geçiyor ve tek kuruş para vermeden eseri ülkeye geri getiriyoruz" dedi.
Beyazıt, zamanla uluslararası en büyük kaçakçılar, en büyük tarihi eser hırsızları, yağmacılarının Türkiye'deki vakıf eserlerini almaz olduklarını, çünkü, takip ettikleri için, en son satın alanın elinde patladığını, böyle olunca da Batı dünyasındaki talebin kırıldığını kaydetti.
Beyazıt, geçmiş dönemlerde bazı eserlerin çalındığının bile ihbar edilmediğini vurguladı. Uluslararası sözleşmelere göre ihbarların 1 yıl içinde yapılması gerektiğini söyleyen Beyazıt, "En geç 10 yıl içinde de takip edilmesi lazım. İhbar edilmediği için bazı eserlerin şu anda satışlarını durdurduk ama geri getirilmesi konusunda bazı sorunlarımız var." ifadesini kullandı.
Buradan hareketle şu anda bütün tarihi eserlerin çekimlerini yaptırdıklarını ifade eden Beyazıt, "12 milyondan fazla belgemizin, tüm tarihi eserlerimizin tamamanın çekimleri ile beraber demirbaş kayıtları yapılmış olacak. Bundan sonra herhangi bir yerden bir şey çalındığı zaman herkes bunu görecek, bilecek. Bunun önüne geçecek organizasyonu bitirmek üzereyiz" dedi.
Hırsızlık olaylarının en sık İstanbul'da yaşandığını kaydeden Beyazıt, bu nedenle camilere güvenlik sistemi kurduklarını aktardı. Beyazıt, çalışmanın büyük oranda tamamlandığını dile getirdi.
Bütün eserlerde sigorta yaptırma zorunluluğu getirdiklerini de anlatan Beyazıt, "Bundan sonra bizim tahsis ettiğimiz yeri alan insanlar depreme karşı, yangına karşı, hırsızlığa kaşı sigorta ettirecekler" şeklinde konuştu. TürkiyeTurizm.com, 15.11.2007 |
|
DEFİNE AVCILARININ SONU
Bursa'da Nilüfer'e bağlı Kayapa beldesindeki göletin üzerindeki su oyuğuna 3 arkadaş önceki gece define aramak için geldi. Şehir merkezinde oturduğu öğrenilen Murat A. (30), Mustafa A. (30) ve 45 yaşındaki Mehmet K. adlı kişi, oyuğa girerek çalışmaya başladı. Define bulma umuduyla gece karanlığında kolları sıvayan 3 kişi, çalıştırdıkları jeneratörün dumanından zehirlenerek olay yerinde can verdi.
Arama kurtarma ekipleri 3 define avcısının cansız
bedenini oyuktan dışarı güçlükle çıkarırken, acı
haber üzerine olay yerine gelen yakınları
gözyaşlarına boğuldu. Aile fertleri güçlükle teselli
edildi. Cumhuriyet savcısının talimatıyla 3 kişinin
cenazesi Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Bursa Hakimiyet, 15.11.2007 |
|
RESSAM OSMAN HAMDİ BEY'İN EVİ RESTORE EDİLDİ
"Kaplumbağa
Terbiyecisi" adlı eseriyle tanınan Türkiye'nin ilk
müzecisi ressam Osman Hamdi Bey'in, Muğla'nın
Yatağan İlçesi'ne bağlı Turgut beldesindeki evinin
restorasyonu tamamlandı.
Urla Gazetesi, 15.11.2007 |
|
![]() |
"O TABLONUN ASLI BENDE" İHBARI HAREKETE GEÇİRDİ
Nişantaşı Müzayede Şirketi tarafından satışa çıkarılan Avni Arbaş'ın Atlılar Tablosu'nun sahte olduğu ortaya çıktı. Tablonun sahte olduğunu bilerek satışa çıkarmaya çalışan müzayede salonu sahipleri A.Ö. ve R.K. gözaltına alındı.
'Atlılar' tablosunun aslının kendisinde bulunduğunu iddia eden koleksiyoner Ahmet Aslanbek, Şişli Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulundu. Aslanbek yaptığı şikayette, "Nişantaşı Müzayede Şirketi'nin katalogunda, evimde bulunan Avni Arbaş imzalı tablonun kopyasını gördüm. Müzayede başlamadan önce gidip şirketin yöneticilerinden Ali Ulukaya ile görüştüm. Evimdeki resmin fotoğrafını gösterdim. Ulukaya önce ellerinde rapor olduğunu söyledi, sonra geri adım attı. Orijinali evimde bulunan tablonun el altından satılacağı kanaatiyle adı geçen müzayede şirketi ve sahiplerinden şikayetçiyim" dedi.
Şikayeti değerlendiren Şişli Cumhuriyet Savcılığı'nın emriyle dün akşam saatlerinde harekete geçen polis, Nişantaşı Müzayede Şirketi'ne baskın düzenledi. Baskında şirketin iki sahibi A.Ö. ve R.K. gözaltına alındı. Uzmanlar tarafından yapılan ilk incelemelerde, orijinali 20 bin dolar değerinde olan tablonun sahte olduğu belirlendi. Yeni Şafak, 15.11.2007 |
HITLER'İN 'DÜNYA'SI ARTIK BİR YAHUDİNİN ELİNDE
ABD'de bir açık artırmada, Nazi diktatörü Adolf Hitler'in 2. Dünya Savaşı sırasında kullandığı Dünya küresini 100 bin dolara (yaklaşık 120 bin YTL) Yahudi bir işadamı satın aldı.
Kaliforniya'daki müzayedede, Hitler'in evinin enkazında bulunan küre, San Francisco otellerinin sahibi Bob Pritikin'in 40 milyon dolarlık antika sanat eserlerine katıldı. Pritikin'in küre için 200 bin doları gözden çıkardığını söyleyen sözcüsü Matt Davis, "Bu, sahip olmanız gereken bir şey, tarihin bir parçası" dedi.
Tahmini değerinin beş katına satılan küre, Hitler'in Bavyera dağlarındaki Berhtesgaden'deki evinde, şimdi 91 yaşında olan Amerikan askeri John Barsamian tarafından, Hitler'in intiharından 10 gün sonra bulunmuştu. Radikal, Fotoğraf: AFP, 15.11.2007 |
![]() |
İSRAİL, 2 BİN 700 YILLIK SİLOAM KİTABELERİ'Nİ ANKARA'DAN İSTEDİ
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon
Peres'in, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'la
buluştuğu tarihi Ankara ziyaretinde Türkiye'den
ilginç bir talepte bulunduğu ortaya çıktı.
1880 yılında Kudüs'te yapılan bir kazı sırasında İbranice yazılı bir kitabe bulundu. Kitabe, milattan önce 700 tarihine ait ve su yolunun bitirildiğini anlatıyor. Kazı yapıldığı dönemde Kudüs, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası idi ve kitabe İstanbul'a getirildi. Yahudiler, kitabeyi oldukça önemsiyor. Kitabe, Yahudilik tarihi için bugüne kadar bulunan en eski tarihli İbranice eser. 'Siloam Kitabeleri'nde anlatılan su yolundan Eski Ahit'te de bahsediliyor. Yahudiler, kitabeyi 2 bin 700 yıl öncesinde kendilerinin Kudüs'te yaşadıklarının bir ispatı olarak görüyor. Eski dönemlerde Kudüs kentinin, surların dışındaki suyu güvenli biçimde surların içine ulaştırması en önemli sorundu. Asuri düşmanların kenti kuşattığı zamanlarda Kudüs'ün susuz kalması ihtimalini ortadan kaldırmak için Kral Hezekiah döneminde 500 metrelik su yolunun inşasına başlandı. Yahudiler, içeriden ve su kaynağının bulunduğu yerden başlamak üzere tünel inşasına başladı. İki ucun birleştiği yere de söz konusu kitabe konuldu.
'Siloam Kitabeleri', son olarak geçtiğimiz temmuz ayında Kudüs Belediye Başkanı Uri Lupolinanski'nin, Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Namık Tan'ı ziyaretinde gündeme gelmişti. Lupolianski, tabletin iadesini istemişti. Belediye başkanı, tabletin önemine değinirken, Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkiler çerçevesinde iadenin kendilerini çok memnun edeceğini belirtmiş, bunun olmaması durumunda ise "bir süre için Kudüs'te sergilenmesinin kendilerini memnun edeceğini" söylemişti.
Kitabe, 1880'de Kudüs'te yapılan bir kazı sırasında bulundu. Kazının yapıldığı dönemde Kudüs, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçasıydı. 'Siloam Kitabeleri' İstanbul'a getirildi. Kitabe, halen İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. Kitabenin bir kopyası İsrail'in elinde bulunuyor. Kudüs'teki su yolu, 1967'den bu yana İsrail işgali altında bulunan Doğu Kudüs'teki Arap mahallesi Silwan'da yer alıyor. Siloam Kitabeleri', son olarak geçtiğimiz temmuz ayında Kudüs Belediye Başkanı Uri Lupolinanski'nin, Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Namık Tan'ı ziyaretinde gündeme gelmişti. Lupolianski, tabletin iadesini istemişti. Belediye Başkanı, iadeden memnuniyet duyacaklarını belirtmiş, bunun olmaması durumunda ise bir süre için Kudüs'te sergilenmesine de sıcak baktıklarını dile getirmişti. Zaman, 15.11.2007 |
|
ZEUGMA'YA EFES ÖRNEĞİ
Zeugma Antik Kenti'nde gün ışığına çıkan villaların, tıpkı Efes Antik Kenti'nde olduğu gibi üzeri çatıyla örtülerek korunacağı bildirildi. İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Abdülkadir Demir, her yıl bilimsel kazı yapılan Zeugma Antik Kenti'nin büyük bir yerleşim alanına sahip olduğunu, antik kentte gün ışığına çıkan eserlerin korunmasının büyük önem taşıdığını vurguladı. Birecik Barajı kıyısında bulunan ve barajda su tutulmaya başlanmasıyla arkeoloji dünyasının ilgisinin odaklandığı Zeugma'da bilimsel kazıların sürdüğünü ifade eden Demir, Mars Heykeli, Kil Mühür Baskı Koleksiyonu, mozaikler ve duvar resimlerinin Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde sergilendiğini ve yoğun ilgi gördüğünü kaydetti.
Demir, antik kentte koruma kaygısı ön planda düşünülerek yapılacak çalışmaların, uzun yıllar alacağına dikkati çekti. Kazılarda ortaya çıkarılan villa ve diğer kalıntıların iyi korunarak gelecek nesillere taşınmasının önemli olduğunu ifade eden Demir, "Zeugma'da 2005 yılından bu yana, Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde kazı yürütülüyor. Bilimsel kazıların gerekliliği bir yana, ortaya çıkan eserlerin korunması da çok büyük önem taşıyor. Bir tarihin yattığı Zeugma'daki eserler kışın yağmur ve kar altında kalıyor, göz göre göre tahrip oluyor. Proje yapıyoruz; Zeugma'nın üzerini kapatarak eserlerin zarar görmesinin önüne geçeceğiz. Kazı başkanı Kutalmış Görkay ile çalışma yürütüyoruz. Zeugma villalarının üzeri tıpkı Efes Harabelerinde olduğu gibi örtülecek. Eserlerin üzerini çatı inşa ettirerek örtmeyi düşünüyoruz. Elbette bunu yapmak için Anıtlar Kurulu'ndan onay alacağız" dedi Gaziantep 27 Gazetesi, 15.11.2007 |
|
|
JANDARMADAN TARİHİ OPERASYON
İl Jandarma Ekipleri tarafından Konuralp'te gerçekleştirilen operasyonda Bizans dönemine ait 5 adet sikke ile 2 bronz heykel ele geçirildi. Olayla ilgili iki şüpheli techizatları ile yakalandı. Düzce Haber, 15.11.2007 |
METROPOLİS'İN TUR PROGRAMI MÜCADELESİ
Kazı
çalışmaları süren Torbalı’daki Metrolopolis Antik
Kenti’nin tur programına alınması için çalışma
başlatıldı. Bu amaçla kazı çalışmalarına sponsor
olan Philips Morris/Sabancı şirketinin Kurumsal
İlişkiler Müdürü Arzu Imrak, Kuşadası Rehberler
Derneği’ne (KURED) ziyarette bulundu. KURED
binasında Dernek Başkanı Ali Karapınar ve dernek
üyeleri Aslı ve İsmail Yelkenci ile görüşen
Metropolis Antik Kenti sponsoru Philip
Morris/Sabancı şirketinin Kurumsal İlişkiler Müdürü
Arzu Imrak, Metropolis’in tur programlarına alınması
için yapılması gerekenler konusunda bilgi
alışverişinde bulunarak, destek istedi. Akşam Ege, Haber: Zafer Hacısalihoğlu, 15.11.2007 |
|
ARTEMİS'İN BAŞINI INTERPOL ARIYOR
Denizli'nin
Tavas İlçesi’ne bağlı Vakıf Köyü’ndeki Herakleia
Salbace antik kentindeki mermer bloktan 17 Mart 2006
tarihinde çalınan ve bir türlü bulunamayan Av
Tanrıçası Artemis’in başı için Interpol harekete
geçti. Hürriyet, Haber: Ramazan Çetin, 15.11.2007 |
|
KUTSAL HAZİNE VAK'ASI II: DELİNİN ATTIĞI TAŞIN MAVRASI SÜRÜYOR... "OYSA HAZİNE UZAKTA BİR YERDE DEĞİL..." (B. Coşkun) |
|
KUTSAL HAZİNE ÇEMBERLİTAŞ'IN ALTINDA AMA ULAŞMAK
İMKANSIZ
Hürriyet, 15.11.2007
"ÇEMBERLİTAŞ EFSANESİ HİÇ BİTMEZ"
Roma dönemi eserlerinin başında gelen Çemberlitaş'ın altındaki bir odada, Hazreti İsa'ya ait eşyaların gömülü olduğu iddiası son günlerde yeniden gündemde. Çemberlitaş'ın restorasyonunu yürüten Akpınar Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Akpınar, kutsal emanetlerin Çemberlitaş'ın altındaki 11x11 metre ebadında ve 2.5 metre yüksekliğinde bir blok ve porfir (antik eserlerde kullanılan bir tür taş) bir kaidenin içinde olduğunu söylüyor. Tarihçilere göreyse bu iddia 'şehir efsanesi'.
Radikal (Kısaltarak), 15.11.2007
ÇEMBERLİTAŞ'IN İSKELESİNDE HAÇ GÖRÜNTÜSÜ VAR
Restorasyonu bir türlü tamamlanamayan 1700 yıllık Çemberlitaş sütununda gariplikler bitmek bilmiyor. Son dönemde sıkça gündeme gelen tarihî sütunda, restorasyon için kurulan iskele ile büyük bir haç görüntüsünün oluştuğu anlaşıldı.
Çemberlitaş, son günlerde gündemden düşmüyor. İlk önce, 1999 Marmara Depremi'nde zarar gören tarihî sütunun restorasyonunun 5 yılda tamamlanamaması, ardından da Hıristiyanlığa ait kutsal emanetlere ev sahipliği yaptığı iddiası konuşuldu. Bu sefer de sütunun restorasyonu için kurulan iskele ile Hıristiyanlığın sembolü olan haç görüntüsünün oluştuğu ortaya çıktı. İskelenin üst bölümündeki mermer başlığının çevresinin kapatılması sebebiyle böyle bir görüntünün oluştuğu tahmin ediliyor. Çemberlitaş'a biraz uzaktan bakıldığı zaman bu durum rahatlıkla fark edilebiliyor.
Çemberlitaş'ın restorasyon projesinin ilk bölümünü yürüten Akpınar Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Akpınar, bu görüntünün kasıtlı olarak oluşturulduğunu düşünmediğini, iskelede yaklaşık 2 metrelik bir alanın perdeyle kapatılması sonucu ortaya çıkmış olabileceğini dile getirdi. Çemberlitaş'ın iskelesini kendi firmasının kurduğunu aktaran Akpınar, "Ödenek sıkıntısı sebebiyle projeyi tamamlayamadık. Yaklaşık 2 yıl sonra yeni bir ihale yapıldı. Başka bir firma aldı. Fakat biz iskeleyi sökmedik." dedi. Haç görüntüsünün başka amaçlarla yapılabileceği ihtimalini de değerlendiren Akpınar, böyle bir davranışın, siluetini camilerin oluşturduğu İstanbul açısından doğru olmayacağını da sözlerine ekledi. Akpınar, geçtiğimiz günlerde, Çemberlitaş'ın altında gizli bir odanın bulunduğu, Bizans İmparatoru Konstantin döneminde Kudüs'ten getirilen kutsal eşyaların da burada saklandığı iddialarını gündeme getirmişti.
Çemberlitaş sütununa kurulan iskele, haç görüntüsü oluşturulduğu için eleştiriliyor. İskeleyi kuran firma, tepedeki 2 metrelik alanın kapatılmasından dolayı böyle bir görüntü oluştuğuna dikkat çekerek, konu ile ilgili kasıt olmadığını söylüyor. Zaman, 17.11.2007 |
|
HAZİNE |
|
![]() |
YAKUTİYE MEDRESESİ YENİDEN RESTORE EDİLECEK
Yanlış restorasyon sonucu temel tarihi özelliklerini kaybeden Yakutiye Medresesi yeniden onarılacak. Erzurum'un en önemli yapılarından biri olan medrese de şimdiye kadar çimento harç, eserin yapısı ile uyuşmayan sıradan tahta kapı ve pencereler ile mermerler kullanıldığı belirlendi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, tüm bu yanlış uygulamaları ortadan kaldırmak üzere çalışma başlattı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce hazırlatılan ve koruma bölge kurulunca onaylanan proje kapsamında; iç ve dış mekanda yer alan taş bloklar arasındaki çimento harçlı derzler temizlenerek hidrolik kireç harçla derz yapılacak. Yapı içinde bulunan mekanlarda sıva raspaları yapılarak, hidrolik kireç harçla yeniden sıvanacak. Medrese yapısına uygun olmayan kapı, pencereler sökülerek yerlerine yapıyla uyumlu ahşap kapı ve pencere doğramaları takılacak. Abdest mahallinde bulunan mermer duvar ve döşeme kaplamalar sökülerek yeniden yapılacak. Zaman, Haber: Aslıhan Aydın, Fotoğraf: Erzurum Defterdarlığı, 15.11.2007 |
4 BİN YILLIK TARİHE RESTORASYON
Sinop'ta, 3 bin 200 metre uzunluğundaki 4 bin yıllık tarihi Sinop Kalesi'nin onarılacağı belirtildi. Kalede yer yer meydana gelen bozulmaların onarımı ile binlerce yıl birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan ve kenti kuşatan kale surları takrar hayat bulacak. haberler.com, Fotoğraf: Sinop İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 14.11.2007 |
![]() |
TİMURTAŞ CAMİSİ HAYATA
DÖNÜYOR Edirne Internet Gazetesi, 14.11.2007 |
|
YEDİ ASIRLIK MEVLEVİ KABİRLERİ MEZAR TAŞINA KAVUŞUYOR
Mevlana Müzesi içerisinde bulunan yedi asırlık Mevlevi mezarlarının yerleri önce tespit ediliyor, ardından da mezar taşları yerlerine konuluyor.
Dergah, Tekke ve Zaviyeler Kanunu çıktığı 1926'dan sonra müzeye dönüştürüldü. Bu tarihe kadar dergaha defin yapıldı. Şimdi dergahın içinde ve dışında kaç mezar bulunduğu bilinemiyor. Müzenin ilk ihata duvarı içerisinde kalan 6 bin 500 metrekarelik alanda kalan Semahanede, yapılan kazı sırasında iki sıra halinde 8 mezar ortaya çıktı. Böylece müze etrafındaki alanın tamamen mezarlık olduğu anlaşıldı. Yeni bir bina yapılacağı veya büyültüleceği zaman mezarlar nakil edilemedi. Müzenin doğu ve kuzeyinde yer alan 12 dönümlük alan 1960 ile 1982 tarihleri arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından istimlak edildi. Bu alan Mevlana Müzesi bahçesine ilave edildi. Şimdi Mevlevi mezarları tek tek tespit edilerek üzerlerine mezar taşı konuluyor.
Mevlana Müzesi Müdür Vekili Dr. Naci Bakırcı, Konya ve civarındaki bütün mezarlıkları ve mezar taşlarını inceledi. Türk tasavvuf tarihinde önemli bir yer tutan Mevleviliğe ait mezar taşlarını araştırdığını ifade eden Dr. Bakırcı, "Eski Konya Mevlevi Dergahı'nı hareket noktası olarak aldık. 1927 yılına kadar mezarlık olan 'Hamuşan', bahçe haline getirildi. Buradan sökülen mezar taşları, Mevlana Müzesi ile Sırçalı Medrese Mezar Anıtları Müzesi'ne nakledildi. Bu iki müzedeki 400'den fazla mezar taşını inceleyerek Mevlevi mezar taşlarını tespit ettik. Bu taşları, mezarların üzerine yerleştirdik. Kalan kısmı da incelemenin tamamlanmasının ardından ait olduğu yere yerleştirilecek" diye konuştu. Dr. Naci Bakırcı, araştırmanın kaybolmaya yüz tutmuş Mevlevi mezar taşlarının sanat tarihi dünyasına tanıtımına bir katkı sağlayacağına inandığını kaydetti. Zaman, Haber: Ekrem Aytaş - Ünal Livaneli, 14.11.2007 |
|
![]() |
AYDIN JANDARMASI TARİHİ ESER KAÇAKÇILARINA DARBE VURDU
Aydın İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Birimi ekipleri tarafından beş ilde eşzamanlı düzenlenen operasyonlarda, kültür ve tabiat varlıkları kaçakçılığı yapmak için kurulmuş bir çete çökertildi. Operasyonlar kapsamında adli makamlara sevk edilen iki elebaşı ve 10 çete üyesinden beşi tutuklandı.
Zanlıların ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda kağnı ve Atatürk resimli, cumhuriyetin ilk yıllarına ait birer madalyon, Roma dönemine ait kadın figürlü bir madalyon, bir detektör, 9 milimetre çapında bir tabanca ve buna ait dokuz fişek ele geçirildi. İfadeleri alındıktan sonra Aydın Adliyesi'ne sevk edilen zanlılardan beşi tutuklanarak Aydın E Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Daha önce gözaltına alınan diğer zanlılar ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor. haberler.com, 14.11.2007 |
HİCAZ DEMİRYOLU 'İSTANBUL MEKKE DEMİRYOLU' OLUYOR
II. Abdülhamid tarafından 99 yıl önce hizmete açılan
'Hicaz Demiryolu'nun adı, Suudi Arabistan
yetkililerinin isteği üzerine değiştirildi. Hicaz
Demiryolu'nun yeni adı, 'İstanbul-Mekke Demiryolu
Projesi' oldu.
Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri, 4 yıldan bu yana proje üzerinde çalıştıklarını ve Suudi Arabistan yetkililerinin de projeye eskisi gibi soğuk olmadığını belirtiyor. İkinci Abdülhamid'in hizmete açtığı Hicaz Demiryolu'nun yeniden canlandırılması için yürtülen çalışmada, Suudi Arabistan ile Türkiye arasında yapılan görüşmede, ilk sorun projenin ismi üzerinde yaşandı. Arap yetkililer Osmanlı'yı çağrıştırdığı için 'Hicaz Demiryolu' denilmesine karşı çıkınca projenin adı 'İstanbul-Mekke Demiryolu Projesi' olarak değiştirdi.
İstanbul-Mekke Demiryolu Projesi, İstanbul'dan başlayacak. Türkiye'de İstanbul, Ankara, Konya ve Adana'dan geçecek. Suriye'de Halep, Şam ve Deraa boyunca ilerleyecek. Ürdün'de Amman'dan geçecek olan demiryolu hattı, Suudi Arabistan'da Kurayyat, Hail ve Medine hattını izleyerek Mekke'de son bulacak.
Hicaz Demiryolu Projesi, ilk kez 2'nci Abdülhamid döneminde gündeme geldi, 1 Eylül 1900'de yapımına başlandı. Bağdat demiryolu hattının devamı niteliğinde olan demiryolu İstanbul'u, Şam üzerinden Mekke ve Medine'ye bağlayacaktı. Proje, Hicaz ve Yemen'de Osmanlı'yı güçlendirecek, askerler bölgeye güvenli biçimde gönderilebilecekti. Proje, İngilizler'i rahatsız etti. İngilizler, Arap kabilelerini projeye karşı kışkırttı. İngilizlerin tüm çabasına karşın Hicaz Demiryolu, 30 Ağustos 1908'de hizmete girdi. Zaman, Haber: Selim Kuvel'den kısaltarak, 14.11.2007 |
|
TARİHİ ESER KAÇAKÇISI YAKALANDI
Nevşehir'de Jandarma ekipleri tarafından tarihi eser kaçakçılığı yapan bir kişi beraberinde çok sayıda tarihi eser ile birlikte yakalandı.
Alınan bilgilere göre, Jandarma ekiplerinin,esi Karacaören Köyü yol ayrımında yaptığı kontrolde M.C isimli şahsın üzerinde ve kullandığı aracında çeşitli dönemlere ait 348 adet çeşitli dönemlere ait sikke, 16 adet yüzük, 4 adet hayvan figürü, 17 adet süs eşyası ve 1 adet gemici taş figürü ele geçirildi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. Nevşehir Kent Haber, 14.11.2007 |
KÖYDEKİ TARİHİ ANITLAR İÇİN ARAŞTIRMACI İSTİYOR
Aydın'ın Nazilli İlçesi'ne bağlı Bozyurt Köyü muhtarı Ahmet Kösem, köy sınırları içinde bulunan tarihi anıtların tahrip edildiğini öne sürerek, köyde tarihsel bir araştırma yapılması amacıyla Aydın Valiliği ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne müracaatta bulundu. Kösem, yaptığı açıklamada, köyün 2 kilometre yakınında bulunan geçit, mağara ve bin kişilik antik tiyatronun Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen define avcıları tarafından tahrip edildiğini söyledi. Aydın İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkilileri ise konu ile ilgili çalışma yapılacağını kaydettiler. Zaman, 14.11.2007 |
ANADOLU'DA YAŞAM İZLERİ
Uludağ Üniversitesi
(UÜ) Dağcılık Kulübü üyelerinin, Uludağ
eteklerindeki bir mağarada, MÖ 100 bin yılında
yaşayan insanlar tarafından kullanıldığı bilinen taş
aletler ve hayvan kemikleri bulunduğu bildirildi.
“Şahinkaya” adı verilen mağarada bulunan kalıntıların MÖ 100 bin yılına ait olduğunun tespit edildiğini ifade eden Yurtkuran, böylece Bursa'nın bilinen MÖ 6 bin yıllık yerleşim tarihinin 90 bin yıl daha geriye gittiğini, böylece Bursa ve çevresinde insan tarihinin MÖ 100 bin yıldan beri var olduğunun ispatlandığını kaydetti.
Bursa Müze Müdürü Enver Sağır ise Şahinkaya Mağarası'ndaki buluntuları “çok önemli bir buluş” olarak nitelendirdi. Anadolu'da ve özellikle Anadolu'nun güneyinde ve doğusunda çok eskiden yapılan kazılarda MÖ 40-10 bin yılları arasındaki “Üst Paleolitik Çağ”a ait kalıntılar ve aletler bulunduğuna dikkati çeken Sağır, “Fakat Orta Paleolitik MÖ 100 bin yılları ile 40 bin yılları arasındadır. Şahinkaya Mağarası Anadolu'da bu döneme ait tek örnek olarak ortaya çıkmıştır” dedi. Hürriyet, 14.11.2007 |
|
TAŞ DEVRİ KADINI DA MİNİ ETEK GİYİYORDU
Rusya'nın Sibirya bölgesinde kazılar yapan arkeologlar, kadınların Taş Devri" zamanlarında da mini etek ve kısa tişörtler giydiklerini saptadı. 7 bin 500 yıl öncesine ait olduğu kaydedilen taş figürlerdeki kadınların mücevher de taktığı belirtildi. Arkeolog Julka Kuzmanovic-Cvetkovic, "Bulduklarımıza göre Taş Devri'nde yaşayan genç kadınlar da günümüzdekiler gibi güzel giyiniyor, bilezikler takıyordu" dedi. Sibirya'da Avrupa'nın en eski köylerinden birine rastladıklarını kaydeden arkeolog, burada yaşayanların ticaret, el yapımı eserler, sanat ve metalurji alanında usta olduklarını söyledi. Sabah, 14.11.2007 |
AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ YASASI'NA GÜL'DEN ONAY
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 5706 sayılı ''İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun'' u onayladı.
Kanuna göre, ''İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi'' kapsamında, İstanbul'u ''Avrupa Kültür Başkenti'' olarak hazırlamak, 2010'da yapılacak etkinlikleri planlamak üzere ''İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'' kurulacak. AKM binası ve müştemilatlarının projesi ve inşaat yapım işleri, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu karar ve görüşleri doğrultusunda yapılacak. Sabah, 14.11.2007 |
BATLAMYUS'UN ÜÇ KITA GEZEN ÇALINTI HARİTALARI YİNE EVİNDE
Fotoğraf Altı: Batlamyus'un çalınan dünya haritalarından 15. yüzyıla tarihlenen bir tanesi... Yunan astronomun haritalarını seyyahlar yüzlerce yıl kullandı. İspanya Ulusal Kütüphanesi'nden ağustosta çalınan, aralarında Yunan astronom Batlamyus'un 15.-16. yüzyıl tarihli kitaplarından kesilenlerin de yer aldığı değerli tarihi haritalar, polisin üç kıtada iz sürmesiyle ele geçirildi. Merkez okuma odasından çalınan 15 haritanın 10'u Kültür Bakanlığı'na teslim edildi. İspanyol araştırmacı Cesar Gomez Rivero elyazması kitaplardan haritaları kesip çalmak ve satmakla suçlanıyordu. Arjantin'de göz altında olan Rivero henüz mahkemeye çıkmadı. Çalınan haritaların bazıları Batlamyus'un 1482 tarihli 'Cosmographia' ve 1507 tarihli 'Coğrafya' kitaplarından kesilmiş. Batlamyus'un haritaları, seyyahlar tarafından yüzlerce yıl kullanıldı, Kristof Kolomb'un da 1492'de Amerika kıtasını, bir Batlamyus haritasıyla keşfettiği sanılıyor. Haritaların sekizi Buenos Aires ve Arjantin'de, ikisi New York'ta ele geçirildi. Biri Sydney'den alınmak için izin bekliyor ancak en az dört harita hala kayıp. Müzenin yeni yöneticisi Milagros del Corral, 1712'de kurulan kütüphanede, ocakta denetleme yapılacağını açıkladı. En son denetleme 1988'de yapılmıştı. 80'lerin ortasına kadar araştırmacıların kullanımına açık bazı kaynaklar hala alfabetik olarak arşivlenmemişti. Kütüphane 1967'de Leonardo da Vinci'nin 200 yıldır kayıp olduğu sanılan elyazmaları, 'Madrid I' ve 'Madrid II' tabloları kazara bulununca, bir skandala imza atmıştı. Radikal, Fotoğraf: Reuters, 14.11.2007 |
![]() |
|
ÇİKOLATAYI 3 BİN YIL ÖNCE ORTA AMERİKALILAR KEŞFETMİŞ
Arkeologlar, Orta Amerika sakinlerinin çikolatalı içecekleri, 3 bin yıldan daha uzun zaman öncesi bildiklerini ortaya çıkardı. Bu bulgu, çikolatanın bilinenden 500 yüz yıl önce tüketilmeye başlandığını gösteriyor.
Cornell Üniversitesi'nden John Henderson öncülüğündeki arkeologlar, Orta Amerika ülkelerinden Honduras'ın kuzeyindeki Ulua vadisinde yaptıkları kazıda buldukları çömlek parçalarında, çikolatanın kaynağı olan ve yalnızca kakao tarlalarında görülen theobromine maddesinin kalıntılarını bulduklarını söyledi. Gazete Port, 13.11.2007 |
ÜSKÜP'TEKİ OSMANLI KÖPRÜSÜNÜ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ONARIYOR
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Üsküp’teki Osmanlı yadigarı “Taşköprü”yü restore ediyor. Mimar Sinan’ın yaptığı tarihi köprünün restorasyonu için 2 milyon YTL kaynak ayrıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 13.11.2007 |
![]() |
|
CAMİ MEYDANA ÇIKTI
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tarihi yapıyı müzeye dönüştürürken duvarı yıktı. Sular İdaresi olarak bilinen duvar yıkılınca Taksim Mescidi Camisi de, meydanla birleşti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Taksim Meydanı'ndaki eski Sular İdaresi'nde yaptığı restorasyon çalışması, gazete bayisi ve bankamatiklerin arkasında kalan mescidi ortaya çıkardı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ağustosta yaptığı açıklamada 18. yüzyıldan kalma tarihi Sular İdaresi binasının Cumhuriyet Müzesi olarak restore edileceği haberini vermişti. Restorasyon çalışmasında sona yaklaşılırken inşaatın koruma paravanları kaldırılınca metalden minaresi olan mescid görüntüsü öne çıktı. Önündeki gazete bayisi ve bankamatikler kaldırılırken, yerlerine şeffaf paravanlar yerleştirildi. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Muhcu, kendilerine yeni bir cami yapımı ya da mescidin restorasyonuyla ilgili bir kararın ulaşmadığını belirtiyor. Muhcu, "1994 yılında cami tartışmaları gündeme gelmiş, uzmanlar projeye itiraz etmişler ve proje gündemden kaldırılmıştı. Uzmanların itirazları hala geçerli" yorumunu yapıyor. Bir ikinci tartışma ise Beyoğlu Belediyesi'nin web sayfası dahil birçok kaynakta adı "Taksim Mescidi Camisi" olarak geçen yapının cami olup olmadığı üzerine yapılıyor. Muhcu, bu binanın mescid olduğunun, cami olmadığının da altını çiziyor. Üçüncü Ahmed döneminde İstanbul'un su sorununa çözüm olması için yapılan Sular İdaresi (Taksim Maksemi) binası uzun yıllardır atıl durumdaydı. Sular İdaresi Binası'nın arkasında kalan ve bugün otopark olarak kullanılan alana cami yapılması tartışması ilk kez 1950'li yıllarda gündeme gelmişti. Sabah, Haber: Özgür Gürbüz, 13.11.2007 |
KÜLTÜREL DEĞERLER VE AMAÇ UZLAŞMASI
Ülkemizde
şehir plancılarının yaptıkları işe en az
inandıkları, üretimi sonrasında umutsuz bekleyişe
girdikleri konuların başında korunması gereken doğal
ve kültürel değerlerimiz için üretilmekte olan
“koruma amaçlı” planlama çalışmaları geliyor.
Özellikle kentsel sit alanları için hazırlanmakta
olan koruma amaçlı imar planları, çok değişik
nedenlerle gerçekleşemiyor, uygulanamıyor. Son
yıllarda konuya ilişkin mevzuatta birbiri ardına
yapılan değişiklikler, Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından yürürlüğe sokulan şartnameler, plan
hazırlanmasını zorlayıcı süre kısıtları, Tarihi
Kentler Birliği benzeri koruma yanlısı oluşumlar,
koruma alanına yasal dayanakları da oluşturularak
verilen maddi desteklere rağmen, umutlar yeşermiyor.
Geçtiğimiz hafta içinde, 8 Kasım Dünya Şehircilik
Günü nedeniyle TMMOB Şehir Plancıları Odası
tarafından düzenlenen, planlama meslek alanının
konuşulduğu Kolokyum’da, kısa süreli de olsa
tartışılan “koruma planlaması”nın, yeni bir
anlayışla ele alınmaya ve yeni uygulama araçlarının
geliştirilmesine gereksinimi var. Evrensel, Yazı: Necati Uyar, 13.11.2007 |
|
MERİÇ VE TUNCA RESTORE EDİLİYOR
Vali Miroğlu, Meriç Köprüsü'nün Öğretmenler Bahçesi tarafında su tahliyesi için aktarım kanalı yapılan alanı gezdi. Miroğlu, onarımı ER-BU İnşaat firması tarafından yapılarak araç ve yaya trafiğine açılan köprünün taşkın ve yağmur suyu tahliyesi aktarım kanalıyla ilgili yapılan çalışmayla taşkın ve yağmur suyu tahliyesi sorununun da ortadan kalktığını kaydetti. Miroğlu, suyun tahliyesi için aktarım kanalının kapalı yapılmasının istendiğini ancak tıkanacağı düşüncesiyle buna razı olmadığını ifade ederek,"Meriç Köprüsü'nde suyun tahliyesi için çalışma yapıldı. Daha önce çok kötü, açıkta berbat bir yerdi. Kapalı kanal yapmak istediler, razı olmadım. Çünkü kapalı kanal tıkanıyor, dolayısıyla anlamsızdı. Öğretmenler Bahçesi yanındaki bu kanalın yapımıyla ilgili karar Anıtlar Kurulu'ndan da geçti. Açık yapıldı ve gayet güzel de oldu" diye konuştu.
Vali Miroğlu restorasyonu ÖZ-BA İnşaat firması tarafından gerçekleştirilen ve projesi Aralık ayında dolan Tunca Köprüsü'nde iki kemer yapımında süren çalışmaları da inceledi. Yaklaşan kış mevsimi nedeniyle çalışmaların aralıksız sürdüğünü ve firmanın Tunca'daki çalışmayı Aralık ayına kadar yetiştirmelerini ümit ettiğini belirten Miroğlu, en azından iskelelerin sökülüp temizlenmesi gerektiğini ifade etti. Su gelmesi halinde restorasyon işinde ciddi problem olacağını kaydeden Miroğlu, köprünün yolla olanbağlantısının da yapılacağını belirterek şöyle konuştu:
"Köprüyle yolun birleştiği alanda da yolun derinleştirilerek, Arnavut kaldırımlarında kullanılan taşlarla köprü bağlantısının güzelce yapılması lazım. Karşı tarafın da açılması gerekiyor. Suya karşı kanatlar yapılabilir, biraz masraf etmek lazım. Köprülerin başı açıldığında köprü tam görünüyor. Biz sadece köprünün onarımını yapıyoruz. Yolu belediye yapacak. Dolgu olduğu için köprü başları görünmüyor. Baştan hata yapılmış ve o hata şimdi devam ediyor. Normalde sahip çıkılsa böyle olmazdı. Nehirlerinkenarlarına seddeler yapılırken köprü kenarındaki yollarla birlikte köprü zemininin de yükseltildiği görülüyor. Görüldüğü gibi mahmuzlar bitiyor, kemerler bağlandı, hava müsaade ederse bitecek. İskeleler kaldırılacak. Su gelse taşacak, seddeyi zorlayacak. Sıkıntı var bir an önce bitirilmeli, telaşımız o. Restorasyon çalışmasında köprünün zemini temizlendi. Fakat şimdi yol köprüden daha yüksekte görünüyor. Biz köprüyle ilgili gereken bütün çalışmayı yapacağız. Fakat yolun Karayolları veya Edirne Belediyesitarafından yapılması gerekiyor. Tarihi yapıların da bu kadar yakınına konut ve restoran gibi yerlerin yapımına izin verilmemesi de gerekiyordu. En başında bu tür hatalar yapıldığından şimdi köprü kenarındaki yollarla ilgili sorun yaşıyoruz. Bilindiği gibi köprünün restorasyonu sırasında içme suyu boruları ve elektrik kabloları da köprüden yeraltına alınmıştı. " Yeni Şafak, 13.11.2007 |
|
7 YIL ARADAN SONRA TARİH KAZILACAK
Alanya Müze Müdürü Seher Türkmen,
Kadıpaşa Mahallesi’nde 7 yıl aradan sonra 3’üncü
derece arkeolojik çalışmaların 15 Kasım’da
başlayacağını söyledi. Türkmen, Özel İdare’den
alınan 20 bin YTL ödenek ile kazılara devam
edileceğini ifade ederek, “2001 yılında Kadıpaşa
Mahallesi’nde başlayan kazılar sırasında bulunan
mozaik sonrasında, arkeolojik SİT alanı ilan edilen
Kadıpaşa Mahallesi arkeolojik kazı alanındaki tüm
uygulamalar Alanya Müze Müdürlüğü’nün denetiminde
yapılıyor. Ayrıca Roma Dönemi’ne ait yerleşim
yerinde ve çevresinde su künkleri, binalara su
getirmekte kullanılan pişmiş kiremitten içme suyu
şebekesiyle bazı yaban hayvanlarının motiflerinin
bulunduğu yer mozaiklerine rastlanmıştı” diye
konuştu. Akşam, Haber: Adem Tekin, 13.11.2007 |
|
AYAVUKLA KİLİSESİ DE TURİZME KAZANDIRILACAK
İzmir'in Basmane semtinde 1886 yılında Rum kilisesi
olarak inşaa edilen ve 1927 yılında Atatürk'ün
emriyle Arkeoloji Müzesi'ne dönüştürülen Ayavukla
Kilisesi'nin yenilenmesi konusunda önemli bir
gelişme sağlandı.
Ortak çalışma Ayavukla Kilisesi'nin röleve ve restitüsyon projeleri, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Fakültesi Restorasyon Ana Bilim Dalı ile Büyükşehir Belediyesi'nin ortaklaşa çalışması sonucu hazırlandı. Restorasyonun ardından çeşitli kültürel etkinliklere ev sahipliği yapacak olan tarihi kilise, aynı zamanda İzmir'e gelen turistler için de önemli bir uğrak yeri olacak.
Yeni Asır, Haber: Ertan Gürcaner, 13.11.2007 |
|
TARİHİ ESERLERİ SATMAK İSTEYENLERE SUÇÜSTÜ YAPILDI
Kocaeli, Körfez İlçe Kalburcu Köyü İlimtepe mevkiinde oturan dört kişi, ellerindeki tarihi eserleri jandarmaya satmak isterken suçüstü yakalandı.
Özgür Kocaeli, 13.11.2007 |
|
NOEL BABA'DA ONARIM TAMAM
Arkeolog Desinatör Rıdvan İşler, bu yılki
çalışmaların iki buçuk ay sürdüğünü söyledi.
Çalışmaların kilisenin güney şapelinde yürütüldüğünü
belirten İşler, duvarda bir aziz resmi ile bir
efsanenin anlatıldığı resimlerin ortaya çıktığını
kaydetti. İşler, efsane hakkında uzman arkeologların
yapacağı çalışma ile bilgi edinilebileceğini ifade
etti. Kilisede 13. yüzyıldan kalma çok önemli
resimler ortaya çıkarıldığını hatırlatan İşler, “On
yıldır süren çalışmalarda, kilisede tarihi değeri
çok yüksek resimler ortaya çıktı. Önemli olan bu
resimleri yağmurdan, güneşten, nemden ve tozdan
koruyacak tedbirleri almak. Bunları korumak gerekir.
Çünkü, ülkemizin çok önemli bir zenginliği” dedi.
Antalya İl Özel İdaresinde sağlanan ödenekle
kilisede yapılacak çalışmalar için, Antalya İl
Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Acar, Müdür
Yardımcısı Kemal Aköz, Yatırımlar Şefi Uğur Samsunlu
Demre’ye geldi. Ekip, Noel Baba Kilisesi’nde Demre
Kaymakamı Murat Sefa Yüksel ve arkeolog Rıdvan
İşler’le inceleme yaparak, çalışmalar hakkında bilgi
aldılar. Akşam Akdeniz, 13.11.2007 |
|
|
PANCHO VILLA'NIN SİLAHLARI HARAÇ MEZAT SATILDI
Meksikalı devrimci Pancho Villa'ya ait üç silah ABD'nin Fredericksburg kentinde düzenlenen açık artırmayla satıldı. Villa'nın Remington marka tabancası 18 bin dolara alıcı bulurken, devrimcinin Rio Grande'de bir çatışma sırasında düşürdüğü tüfek 7 bin 500 dolara satıldı. Villa'nın korumasına ait bir diğer tabancaysa 3 bin 450 dolara müşteri buldu.
Milliyet, 13.11.2007 |
JOSEPHINE'İN SAATİNE 1.6 MİLYON YTL
Napolyon'un
ayrıldığı eşi Josephine'e ait olan ve zamanın
dokunarak anlaşılabildiği cep saati, açık artırmada
1.3 milyon dolara (yaklaşık 1.6 milyon YTL) satıldı.
İsviçre'nin Cenevre kentindeki Christie's
Müzayedeevi'nin düzenlediği açık artırmada
satılan altın ve elmas işlemeli saati alan kişinin
kimliği açıklanmadı. 18. yüzyılda İsviçreli saat
yapımcısı Abraham Louis Breguet'nin yaptığı ve
kendisinin icat ettiği bu sistemle, insanlar saatini
cebinden çıkarmadan zamanı anlayabiliyor. |
|
![]() |
YÜZÜĞÜN HİKAYESİ
Amatör bir dalgıcın bulduğu yüzük, hüzünlü bir aşk hikayesini ortaya çıkardı. 1. Dünya Savaşı'nın sonlarında İskoçya açıklarında İngiliz donanmasına ait "Opal" isimli gemi kar fırtınasında batmış, 187 kişilik mürettebat, Kuzey Denizi'nde hayatlarını kaybetmişti. Bölgede dalış yapan amatör dalgıç Peter Brady, gemi enkazında bir nikah yüzüğü buldu ve yüzüğün içindeki "Stanley From Flo, 1916" yazısını gördü. Sabah, 13.11.2007 |
EVRİMDE KAYIP HALKAYI BU FOSİL TAMAMLAYABİLİR
2005'te bulunan bir fosildeki çene kemiğinin, daha önce keşfedilmemiş bir maymun türüne ait olduğu anlaşıldı. Şempanze, goril ve insanın ortak atası olması muhtemel maymunun 11 dişinin de bulunduğu 10 milyon yıllık fosil, Kenya'nın Nakali bölgesinde bulundu. Araştırmalar, insanlar ve büyük maymunların ortak atadan geldiğini gösterirken, arkeologlar günümüzün maymunlarının atalarına ait fosil bulmakta zorlanıyordu. Fosili bulunan yeni maymun türünün, bu boşluğu doldurması ve insanla maymun arasındaki kayıp evrimsel halkayı oluşturması bekleniyor.
Radikal, 13.11.2007 |
|
650 BİN DOLARLIK PICASSO ÇALINDI
Meksika'nın başkenti Mexico'da bir evde bulunan 650 bin dolar değerindeki Picasso eskizinin çalındığı bildirildi. Kentin lüks bir semtindeki eve zorla giren hırsızın, Picasso'ya ait olduğu belirtilen ancak adı açıklanmayan eskizin bulunduğu metalik bir çantayı alarak kaçtığı kaydedildi. Hırsızın, eskizin yanı sıra 90 bin dolarlık nakit para ile lüks saatler koleksiyonunu da çaldığı duyuruldu. Sabah, 13.11.2007 |
|
YAP-BOZ HEYKEL
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 13.11.2007 |
|
ARKEOLOGLAR PSKOV’DA 10. YÜZYILA AİT BİR MEZAR BULDULAR
Pskov’a bağlı kazı alanı Starovoznesensky’de Prenses Olga dönemine ait (10. yüzyıl) bir başka mezar odası daha bulundu.
Pskov Arkeoloji Merkezi yöneticisi Elena Yakovleva’nın açıklamasına göre bu yeni bulunan mezar, daha önceki yıllarda kazılan diğer iki mezardan daha ufak değil. Her ne kadar buluntuların soylu bir insana ait olduğu belliyse de, Yakovleva’nın açıklamasına göre kalıntılar, bulunan iskeletin bir kadın mı, yoksa erkek mi olduğunun bile anlaşılamayacağı kadar kötü durumdalar. 2003 yılında bulunan ilk mezardaki İskandinav kadını 10. yüzyıla aitti ve mezar 4 m derinlikte idi. 2006 yılında keşfedilen ikinci mezarsa ilkine çok benziyordu. russia-ic.com, 08.11.2007 |
|
KOCAELİ'NDE YAKALANAN TARİHİ ESER KAÇAKÇISININ AFYONKARAHİSAR'DAKİ EVİNDE ÇOK SAYIDA TARİHİ ESER ELE GEÇİRİLDİ
Afyonkarahisar'da bir
evde yapılan aramada çok sayıda tarihi eser ele
geçirildi. haberler.com, 12.11.2007 |
|
![]() |
TARİHİ AHŞAP BİNA TAMAMEN KÜL OLDU
Beyoğlu'nda içinde İstanbulluların uğrak mekanlarından bir restoranın da bulunduğu 5 katlı tarihi bina dün sabaha karşı çıkan yangında kullanılmaz hale geldi.
İstiklal Caddesi'nde bulunan ahşap binanın çatı katında dün saat 06.00 sıralarında henüz belirlenemeyen bir nedenden çıkan yangın, rüzgarın da etkisiyle kısa sürede alt katlara sıçradı. Olay yerine çağırılan Beyoğlu itfaiye ekipleri yetersiz kalınca, Fatih, Şişli ve Balat ekiplerinden de yardım istendi. Binanın dış cephesinin PVC ile kaplı olması yangının hızla yayılmasına neden oldu. Yaklaşık 2.5 saatte söndürülen yangın sonunda bina kullanılmaz hale geldi. Sabah, Haber: Erdoğan Yapık, 12.11.2007 |
TÜRBEDE DEFİNE ARAYANLARA SUÇÜSTÜ
Eskişehir'in Seyitgazi İlçesi'nde, suç işlemek maksadıyla örgüt kurup, bir türbede kaçak kazı yaparak define aradıkları iddia edilen 8 kişi, jandarmanın düzenlediği operasyonda tünel kazarken suçüstü yakalandı.
İl Jandarma Komutanlığı timleri, organize suç örgütünü ortaya çıkarmak için ilçeye bağlı Doğançayır beldesindeki Melikgazi Türbesi'nde operasyon düzenledi. SİT alanı içinde olan türbede izinsiz olarak kazı yapan ve 5 metre uzunluğunda tünel kazan E. A. (45), A. E. Ç. (39), M. M. (19), A. Ç. (19), M. O. (37), M. Y. (37), V. Ö. (54) ve A. Ç. (42), jandarma görevlileri tarafından suçüstü yakalandı. Türbede ve şüphelilerin evinde arama yapan ekipler, bir jeneratör, bir kürek, 20 metre kablo, tünel içinde 3 adet aydınlatma araç ve gereci, bir ruhsatsız dedektör, 8 adet uyarıcı hap, bir ruhsatsız tabanca, 2 av tüfeği ve bir bıçak ele geçirildi.
Bu arada, şahıslara liderlik yaptığı ileri sürülen şüpheli H. A. 'nın (39) yakalanması için çalışmaların devam ettiği bildirildi. Olayla alakalı soruşturmaya devam ediliyor. Yeni Şafak, 12.11.2007 |
|
LAODİKYA'NIN SEYİR DEFTERİ
Denizli'nin Laodikya
Antik Kenti'nde hummalı bir çalışma devam ediyor 6
aydan bu yana. Kazmalar vuruluyor, makaralar son
derece önemli tarihi eserleri taşıyor. Kazıda
çalışan işçiler yoruluyor ama tarihi eserleri gün
ışığına çıkardıkları için bir o kadar da
mutlular....
Laodikya Kazı Heyeti Başkanı Doç.Dr. Celal Şimşek, bulunan heykel başının bugün dünyada ender sayılabilecek bir kalitede yapılmış olduğunu belirterek, "MÖ 4. yüzyılda Biraksis tarafından yapılan heykelin MS 2. yüzyılda yapılmış çok güzel bir örneği" dedi.
Haber Ekspres, 12.11.2007 |
|
PERU'DA 4 BİN YAŞINDA BİR TAPINAK BULUNDU Milliyet, 12.11.2007 |
|
FATİH'İN GÜLLELERİ TARİHE IŞIK TUTACAK
Boğaziçi Üniversitesi
(BÜ) Arkeometri Araştırma Merkezi Müdürü Prof.Dr.
Hadi Özbal, ''arkeolojik kazılarda çıkan en ufak
malzemeden bile çok ayrıntılı bilgi elde
edilebildiğini'' söyledi. Edirne Internet Gazetesi, 12.11.2007 |
|
'ÇALIKUŞU'NUN EVİNİ SAHİBİ RESTORE EDECEK
Yazar Reşat Nuri Güntekin'in ünlü eseri "Çalıkuşu"nun bir bölümünün yazıldığı söylenen ve restore edilmek amacıyla kamulaştırılan evin kamulaştırma kararı iptal edildi.
Çanakkale'nin "Hastane Bayırı" diye bilinen mahallesinde bulunan 2 katlı tarihi ev yeniden yaşam bulmayı beklerken, evin sahiplerinden Mehmet Okan Günalp, kamulaştırmaya itiraz ederek mahkemeye başvurdu. Ev sahibinin restorasyonu kendisinin yaptırmak istediği, mahkemenin de gerekçeyi yerinde görerek kamulaştırma kararını iptal ettiği öğrenildi. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarındaki mimari üslupla yapılan, valilik konutuna birkaç metre uzaktaki evin, Çanakkale Koruma Kurulu'nda onaylanan proje doğrultusunda aslına uygun olarak restore edilmesi gerekiyor. Milliyet, 12.11.2007 |
|
ATATÜRK'ÜN EVİ ANI EVİ OLUYOR
Ulu önder
Atatürk’ün, 1937 yılında, Ege manevraları için özel
beyaz vagonlu trenle geldiği İzmir’in Selçuk
İlçesi’ne bağlı Çamlık Köyü’nde, konakladığı Devlet
Demiryolları’na ait tarihi ev, Maliye Bakanlığı ile
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın birlikte
yürütecekleri bir programla, bakımı yapılarak
’Atatürk Anı Evi’ne dönüştürülecek. Hürriyet Ege, Haber: Veysel Erol, 12.11.2007 |
|
KAPALIÇARŞI '2010 AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ' İÇİN TADİLATA ALINACAK
Kapalıçarşı Esnafları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Fırat, "İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti'' hazırlıkları çerçevesinde, çarşının çevresinin açılacağını ve bir kısmı boş olan bazı kaçak binaların yıkılacağını söyledi. Fırat, bazı tadilat çalışmalarına çarşı esnafının destek olduğunu belirtti.
"İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti'' hazırlıkları kapsamında tadilat yapılan tarihi Kapalıçarşı'da, telefon ve elektrik kablolarının yer altına alınacağı ve çevresinde bulunan bazı kaçak binaların yıkılacağı bildirildi. Kapalıçarşı'daki tadilat çalışmalarına ilişkin bilgi veren Kapalıçarşı Esnafları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Fırat, "İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti'' hazırlıkları çerçevesinde çarşının çevre düzenlemesiyle ilgili olarak belediyenin bir çalışması bulunduğunu kaydetti. Bu çalışmada, çarşının çevresinin açılacağını ve bir kısmı boş olan bazı kaçak binaların yıkılacağını kaydeden Fırat, "Bunların bir kısmı kuyumcu atölyeleriydi. Ruhsatları iptal oldu. Çalışmıyorlar, enkazları yıkılacak. Çarşı eski kimliğine dönecek. Bir buçuk yıl içinde burayı temizleyecekler.'' dedi. Fırat, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından üstlenilen röleve çalışmaları için de bir proje hazırlanacağını, 30-40 mühendisten oluşacak büyük bir ekibin yürüteceği bu çalışmanın yaklaşık 6 ay süreceğini bildirdi.
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin (İSKİ) de çarşının altyapısını sokak sokak elden geçirdiğine işaret eden Fırat, "28 cadde kaldı. Şu anda mevsim itibarıyla sezon uygun değil, bir müddet sonra tekrar başlayacağız. Kanalizasyonlar bir daha açılmasın diye İSKİ tarafından depreme de dayanıklı yapılıyor. Parasını ise esnaf karşılıyor. Altyapı çalışmaları, tarihi dokuya uygun yapılıyor. Bütün telefon ve elektrik kabloları da yer altına alınıyor.'' diye konuştu. Fırat, esnafın da maddi katkı sağladığı bu tadilat ve tamirat çalışmalarının tamamının, Kapalıçarşı'nın yapısı gereği 2010'a yetişmeyeceğini düşündüğünü söyledi. Çarşının dünyanın en büyük ve en eski çarşılarından biri olduğunu ifade eden Fırat, turizm sezonunda günde ortalama 400 bin kişinin burasını gezdiğini belirtti.
Bu kadar geniş ve 550 yıllık tarihi bir mekanda, önümüzdeki yıldan itibaren festivaller düzenlemek istediklerini vurgulayan Hasan Fırat, ilgili kurumlarla konuya ilişkin görüşmelerinin sürdüğünü ifade ederek, ''Haziran ayı başında bir hafta sürecek 'Uluslararası Altın Fuarı'na ev sahipliği yapmak istiyoruz. 'Halıcılık Fuarı'na da ev sahipliği yapabiliriz.'' dedi. Fırat, özellikle yaz aylarında pazar günleri İstanbul'a gemiyle çok sayıda turist geldiğine işaret ederek, pazar günleri kapalı olan Kapalıçarşı'nın açık kalması için gerekli izinleri aldıklarını ve yılbaşından sonra bu konuya ciddi olarak eğileceklerini vurguladı. Zaman, 12.11.2007 |
|
![]() |
MEDİAN DÖNEMİNE AİT YÜZÜK
İran’ın batısında, üzerinde Zoroastrianizmin sembolü olan Farvahar işlemesi bulunan Median Dönemi’ne tarihlenen ve ilk defa rastlanılan tarzda bir yüzük bulundu.
Luristan olarak bilinen bu bölgede yapılan arkeolojik kazılarda bulunan malzeme, bahsedilen yüzük de dahil olmak üzere, çoğunlukla Bronz Çağı’na ait. Farvahar figürlü yüzük yaklaşık 2,5 cm çapında ve bronzdan yapılmış. Figürde güneşten çıkan, uzun sakallı adamın kıyafeti ve şapkası Mede tarzı.
Aynı kazıda, bu yüzüğün yanısıra bronz bilezikler, başka yüzükler, kamalar ve ok uçları da bulundu. Bugünkü İran’ın kuzeybatısında yaşayan Medeler yüzyıllar boyu aynı bölgede barındıktan sonra MÖ 7. yüzyılda krallıklarını kurdular. presstv.ir, 10.11.2007 |
TARİHİ ESER OPERASYONU
Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, D-100 karayolu Uzunçiftlik Beşevler kavşağında düzenlenen operasyonda tarihi eserler ele geçirirken, 2 kişi de yakalanarak göz altına alındı.
Özgür Kocaeli, 11.11.2007 |
|
![]() |
YÜZYILLIK TEKİRDAĞ VALİLİĞİ BİNASI BAŞTAN SONA YENİLENDİ
Tekirdağ Valiliği'nin tarihi binası yeniden restore edildi. Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü'nün projelendirmesiyle yeniden boyanan ve ışıklandırılan bina orijinaline uygun görünüme kavuştu.
Taş ve ahşap işçiliğinin estetik yapısını sergileyen binanın solmuş pembe boyası yenilendi. Binanın gündüz olduğu gibi gece de göz zevkine hitap etmesi için tarihi yapı içinde ve dışında profesyonel ışıklandırmaya gidildi. Özel spot ışıklarla binanın tarihi dokusunun ön plana çıkması hedeflendi. Giriş ve ara merdivenlerin eskiyen taşları mermerlerle değiştirildi. Tekirdağ'ın tarihi yapıları arasında önemli bir yere sahip binanın yapımına 1906 yılında başlanıp 1912 yılında bitirilmiş. Cumhuriyet'in ilk yıllarında çeşitli amaçlar için kullanılan bina bir süre adliye ve cezaevi olarak da hizmet vermiş. Osmanlı Devleti'nin son dönemine ait taş ve ahşap işçiliğini yansıtan bina Tekirdağ'ın az sayıda tarihi yapısı arasında yer alıyor. Zaman, Haber: Ferhat Akgün, 11.11.2007 |
TARİHİ TAŞKÖPRÜ EVLERİ TURİZME KAZANDIRILIYOR
Kastamonu'nun Taşköprü İlçe belediyesi, ilçedeki tarihi evlerin turizme kazandırılması için çalışma başlattı.
Taşköprü Belediye Başkanı Mustafa Günay, 3 bin yıllık tarihe sahip Pompeiopolis Antik Kenti'nin gün ışığına çıkarılması için başlatılan kazı çalışmalarının ardından ilçenin turist akınına uğradığını aktardı. Başkan Günay, yerli ve yabancı turistlerin daha rahat konaklaması amacıyla tarihi konakları restore ettirerek, pansiyon ve otele çevireceklerini söyledi. Tarihi bir konağı satın alarak geçen yıl restorasyon çalışmasına başladıklarını hatırlatan Günay, buradaki çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu; birkaç hafta içinde hizmete açılacağını kaydetti. İlçede 132 tescilli tarihi bina ve konak bulunduğunu belirten Taşköprü Belediye Başkanı Günay, zengin bir görünüme sahip Taşköprü evlerinin, Safranbolu ve Beypazarı evleriyle benzer özellikler taşıdığını söyledi. Bu proje ile ilçenin önemli bir turizm merkezi olacağını vurgulayan Günay, "Bundan sonra ilçemize gelen turistler daha fazla zaman geçirerek, ekonomiye daha fazla katkı sağlayacaklar" dedi. Zaman, 11.11.2007 |
|
DEĞERİ BİR MİLYON STERLİN
Çin'in Ming Hanedanı Yongle döneminden kalma porselen seramik termos ve matara, İngiliz Christie's müzayedeevinin Çin seramik eserleri sanatı açık artırmasında 1 milyon sterline satıldı. Büyük ilgi gören sanat eserlerinin satışının ardından yeni sahiplerine verildi. Bursa Hakimiyet, 11.11.2007 |
|
ASHMOLEAN MÜZESİ İSLAM VE
DOĞU SANATI İÇİN WEB SAYFASI HAZIRLIYOR 24hourmuseum.org.uk, 08.11.2007 |
|
HANLARIN DİYARI DİYAR-I BEKİR
Diyarbakır'da kültürel tarihi dokuların korunması ve çevre düzenlemeleri kapsamında sürdürülen projelerin sayısı giderek artıyor. Diyarbakır'da kültürel ve tarihi açıdan önemli yer tutan hanlar da, yapılan bir dizi çalışma ile halka açılmaya başlandı. Bunlardan birisi olan Hasan Paşa Hanı'na ise halk ilgi göstermeye başladı.
Osmanlı döneminden günümüze
kalan handa; yemek ve içecek türü servislerin yanı
sıra, sahip olduğu 88 odası ile de çeşitli takı, el
sanatları, kilim ve geleneksel otantik eşyaların
satıldığı dükkanlar yer alıyor. Dükkan olarak
işletilen odalar belli bir bedel karşılığında kiraya
verilerken, yemek ve içecek servislerinin yapıldığı
bölümü Kadın Merkezi (KAMER) üstlenmiş. Herkesin
rahatlıkla gidip çay içebileceği, dinlenebileceği
tarihi mekan yoğun ilgi görüyor. Diyarbakır Ulu
Cami'nin doğu girişinin karşısında, Gazi Caddesi'nin
üzerinde olan Hasan Paşa Hanı, kitabelerden edinilen
bilgiye göre Diyarbakır'ın Osmanlılar tarafından
alınmasından sonra üçüncü vali olan Sokollu Mehmet
Paşa'nın oğlu Vezirzade Hasan Paşa tarafından
1572-1575 yılları arasında yaptırıldı. 1612 yılında
Diyarbakır'a gelen ve şehri gezen Polonyalı Simeon,
seyahatnamesinde han için şunları yazmaktadır;
"Şehri indikten sonra Hasan Paşa Han'ına indim.
Muazzam kargir bir bina olan hanın 500 beygiri
barındırabilen yer altında iki büyük ahırı, çok
güzel bir havuzu. Üç kat üzerinde birçok kargir
odaları vardır." Evliya Çelebi de bu yapıdan söz
etmiş ve şu ifadeleri kullanmıştır; "Kale misali
Hasan Paşa Hanı gayet metin ve müstahkemdir."
Hüsrev Paşa Hanı
Evrensel, 11.11.2007 |
|
KUTSAL TOPRAKLARDA ADIM ADIM
Hz. İbrahim'in 4000 yıl önce Harran'dan El Halil'e yürüdüğü 1200 kilometrelik yol, 'İbrahim Yolu' adıyla yeniden dünyaya tanıtılıyor. Yolun Türkiye sınırları içerisindeki 15 kilometrelik kısmında tanık olduklarımız, Harran'ın yalnızca tarihin değil, pek çok insani değerin de serpilip geliştiği bir yer olduğunu gösteriyor.
Buğdaytepe'de su almak için girdiğim bakkalı
bekleyen İbrahim Amca'nın, "Olsun, bir daha
geldiğinizde verirsiniz," demesinin nedeni,
cüzdanımı 15 saniye kadar çantamın içinde aramamdı.
Çantada para aramak, buralarda ya paranızın çok az
ya da hiç olmadığı anlamına geliyor. Yolun henüz
başlarındaydım ama buralara bir daha geleceğimden
emindim. Medeniyetlerin doğum yeri Şanlıurfa ve
Harran Ovası çevresinde yaşayanlar, 'inceliğin ve
nezaketin' gerektirdiği her şeyi de üzerlerinde
taşıyorlar. İklime sabreden, unutulmaya sabreden,
zamana sabreden ve daha pek çok duruma sabreden
halk, 'Peygamberler Şehri' diye anılmanın hakkını da
böylelikle veriyor. Sabah Pazar, 11.11.2007 |
|
DA VINCI'NİN YENİ ŞİFRESİ
Da Vinci Şifresi
kitabıyla gündeme gelen, ünlü ressam Leonardo Da
Vinci'nin "Son Yemek" tablosunun bir gizemi daha
ortaya çıktı Vatan, 11.11.2007 |
|
BAKAN'DAN AÇIKLAMA
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Topkapı Sarayı'nda Milliyet'e verdiği özel röportajda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Bakan Günay, müzelerin güvenliği ile ilgili
olarak "Bazı tarihi eser kayıplar ve değiştirimleri,
müzelerdeki denetimler sırasında ortaya çıkıyor.
Böylece sürekli bir denetim ihtiyacı olduğu
anlaşılmış oldu. Bizden önce başlayan bu çalışma
şimdi de aynı hızla sürdürülüyor. Çok ciddi eleman
sıkıntımız var. Üzüntüyle gördüm ki Kültür ve Turizm
Bakanlığı ikinci konumda kalmış.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay özel müzesi olan koleksiyonerlere müjde verdi. Yeni yasa hazırlığına göre, arkeolojik eser bulundurmaları yasak olan koleksiyonerlerden özel müzesi olanlar sergilemek şartıyla artık eser bulundurabilecek. Günay, bu düzenlemenin hangi aşamada olduğu sorusunu şöyle yanıtladı:
Milliyet, Haber: Ömer Erbil (Kısaltarak), 11.11.2007 |
|
İBB'DEN BİR "SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ" DAHA: SARAYDAN TARİH KAÇIRMA! |
|
TARİHİNİ GÖMEN ÜLKE
Milliyet, Haber: Mehmet Demirkaya, Fotoğraflar: Murat Öztürk, 11.11.2007
TARİHİ ALANDAKİ İNŞAAT KAÇAK ÇIKTI
Milliyet'in "Tarihini gömen ülke" manşetiyle duyurduğu Sultanahmet'teki Büyük Saray kalıntıları üzerinde yapılan inşaat çalışmalarının kaçak olduğunun, yaklaşık 20 gün önce İstanbul Arkeoloji Müzesi uzmanları tarafından tespit edildiği anlaşıldı. Uzmanlar, konuyla ilgili bir rapor hazırlayıp, Koruma Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Eminönü Belediye Başkanlığı ve Tarihi Çevreyi Koruma Müdürlüğü'ne ihbarda bulundu.
İstanbul ve Bizans tarihi üzerine uzman sanat
tarihçi Prof.Dr. Semavi Eyice de şunları kaydetti:
"Yıllar önce Tarım İl Müdürlüğü misafirhanesinin
bulunduğu yere gitmiştim. O bina Osmanlı döneminde
aygır deposu olarak kullanılmış. Daha sonra
misafirhane yapmışlar. Ancak o binanın altı çok
önemli. Almanlar 1917'de orada arkeoloji çalışmaları
yapmış. Bunları 1930'lu yıllarda yayınladılar.
Altında Bizans Saray Kilisesi olduğunu ileri
sürdüler.
Daha sonra bizde de orayla ilgili yayınlar yapıldı.
Hatta bir tanesinde orada Sokullu Mehmet Paşa'nın
konağı olduğu ileri sürüldü. Orası kot farkından
dolayı set şeklindedir. Üst tarafında da bir tekke
vardı, yıkıldı."
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 13.11.2007
İBB: 'TARİHİNİ GÖMEN ÜLKE' HABERİNE KONU OLAN YAPI TARİHİ ÖZELLİK TAŞIMIYOR
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), bir gazetede
"Tarihini gömen ülke" başlığı ile yer alan habere
konu olan yapının, geçmişte betonarme olarak inşa
edildiğini ve herhangi bir tarihi özellik
taşımadığını açıkaldı. Dünya, 13.11.2007
"ORADA YENİ BİR YAPI ASLA DOĞRU OLMAZ"
İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Kadir Topbaş, Bizans döneminden kalma "Büyük
Saray" kalıntıları üzerine belediye tarafından
yapılan restoranla ilgili olarak, "Orası Sit alanı,
'Ben yaptım oldu' yanlış. Doğru olan, Koruma
Kurulu'nun bilimsel kararına uygun yapılması" dedi.
Yapılan şeyin "inşaat" şeklinde değerlendirilmemesi
gerektiğini, bir düzenleme yapıldığını belirten
Topbaş, şunları söyledi: "20-30 yıllık bir süre içinde yapılan bir binadan bahsedilmekte ve bu betonarme bina üzerine taş kaplandı. Ama, tabii ki bölge Sit alanı, tarihi bir bölge, katmanlarında farklı yapılar mutlaka vardır. Bunu biliyoruz."
Milliyet, Haber: Murat Öztürk, 14.11.2007
"TARİHİ DEĞİL" DİYEN MİMARMIŞ
"Duvarın tarihi değeri olup olmadığına kimin karar verdiğini" sormamız üzerine Şenalp, şunları söyledi: "O duvarın tarihi olup olmadığına ben karar verdim. Projemde de o duvarı çizmedim. Rölövesinde o duvar gösterilir, restorasyon projesinde de kaldırılarak orada ne yapacaksanız, o gösterilir. Rölöve mevcudun tespitidir. Restorasyon da ne yapacaksanız odur. Ben o duvarı kaldırdığım için 'Oradaki gecekondularla beraber, muhdesler (sonradan yapılan) de temizlenecek' diye yazmışız projemizin üzerine. Onların hepsini temizlemiş atmışlar. İşin özü bu. 'Hangi uzman karar verdi' deniyor. Zamanında Kurul'a müracaat edilseydi bunların hiçbiri başımıza gelmezdi. Benim itibarımı kim yerden kaldırır, bu hiç kimsenin de umurunda değil."
Milliyet, Haber: Mehmet Demirkaya, 15.11.2007 |
|
![]() |
ÇİN, ANTİK KÖYLERİ ARAŞTIRACAK
Çin Kültür Bakanlığı’nın korumayı arttırma amaçlı projesi kapsamında önümüzdeki yıldan itibaren ülke çapında antik köylerin araştırılması planlanıyor. Çin Folk Edebiyatı ve Sanatı Kurumu başkanı Chang Sixin’in açıkladığına göre, lokal folk edebiyatı ve sanatı uzmanları Çin’in en eski ve özel köylerinin resimlerini çekecekler ve açıklamalar yazacaklar. Çalışma 2010 yılına dek sürecek ve sonuçları 2012 yılında bir kitap olarak yayınlanacak. Bu araştırma, 2003 yılında Kültür Bakanlığı tarfından başlatılan, amacı ise geleceğe kalması gereken yerleşimlerin korunması olan, onyıllık bir miras koruma programının parçası.
Çin Antik Köy Koruma ve Geliştirme Komitesi’nin başkanı Zhang Anmeng’e göre ülkede tarihi 500 yıldan eskiye uzanan en az 100 köy var. Bu köylerden birisi de, ismini Li ailesinden alan ve Shanxi bölgesinde bulunan Lijiashan Köyü. Sarı Nehir’in kenarında, Loess Platosunda bulunan köy 400 den fazla mağara yerleşimine sahip ve geçmişi 500 yıldan geriye uzanıyor. Bu köylerin birçoğu uzak yerler ve imkansızlıklar dolayısıyla fakirlik içindeler. Zhang “Bu insanlar daha iyi bir yaşamı hak ediyorlar. Ama tüm bu köyleri koruyabilmek hem imkansız, hem de bu denli hızlı gelişen bir toplumda gerçekçi bir fikir değil” demekte. chinadaily.com, 08.11.2007 |
BAŞKENTİN ANITLARI Cumhuriyet, Haber: Zeynep Şahin, 09.11.2007 |
![]() |
|
![]() |
4 - 10 Kasım 2007 |
|
![]() |
FATİH'İN KAYIP YÜZÜ ÇIKARILDI
İstanbul Şehri Kültür Tarihi Araştırmaları Merkezi bünyesindeki arşivlerin taranması için uzun zamandır süren çalışmalar tamamlandı. Yol açma istimlakları veya gereksiz görülerek yıktırılan çeşmeler, camiler, mahalleler gibi tarihi eserlerinin belgeleriyle ortaya çıkarıldığı çalışmada, bugün yerleri bile bilinmeyen semtlerden bazıları da bulundu.
İstanbul Kültür Derneği Başkanı ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. Süleyman Faruk Güncüoğlu başkanlığında yapılan çalışmalarda Sülüklü, Taşkasap, Yenibahçe gibi semtlerin de varlığı ortaya çıkarıldı. Yeni Şafak, 09.11.2007 |
ATATÜRK EVİ MÜZESİ YENİLENİYOR
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Selanik Atatürk Evi Müzesi'ndeki restorasyon çalışmaları için harekete geçti. Trt/Haber, 09.11.2007 |
![]() |
![]() |
GAZİ ÇİFTLİĞİ RESTORE EDİLECEK
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, örnek uygulamalar gerçekleştirmek amacıyla 1936'da kurduğu ve 1 No'lu üyesi olduğu Mersin'in Silifke İlçesi'ne bağlı Atayurt beldesindeki Türkiye'nin ilk kooperatifi ''Gazi Çiftliği''nin harabeye dönen binalarının restore edileceği bildirildi. haberler.com, Fotoğraf: Silifke Kaymakamlığı, 09.11.2007 |
SEYDİŞEHİR'DE TARİHİ ESER ELE GEÇİRİLDİ
Konya'nın Seydişehir İlçesi'nde jandarma tarafından yapılan kontrollerde bir araçta tarihi eser ele geçirildi. haberler.com, 09.11.2007 |
![]() |
|
MUSTAFA PAŞA CAMİSİ'NİN MİNARESİ YENİDEN YAPILIYOR
Üsküp’teki Mustafa Paşa Camisi'nde restorasyon çalışmaları devam ediyor. Bu aralar caminin minaresi yapılmaktadır. Ortaya çıkan tahribatların düzeltilmesi amacıyla camii minaresi temele kadar yıkılıyor ve en kısa zamanda yeniden yapılmaya başlanacaktır. Minarede her hangi bir genişlik veya değişiklik yapılmadan eski minarenin aynısı yapılacaktır. Mustafa Paşa Camisi'nin restorasyon çalışmalarıyla ilgilen Rena şirketinin sorumlusu Cevdet Tuzcu, minarenin ve caminin çalışmaların tamamlanasıya ilgili şunları belirtti: “Caminin genişletilmesi ve minarenin yapımıyla ilgili çalışmalar sürüyor. Umarız en kısa zamanda caminin öngörülen yenileme yerlerini tamamlarız. Hava koşulların çalışmak için elverişli olduğu sürece çalışmalar aynı hızla devam edecektir. Önümüzdeki yaza kadar caminin tamamlanması öngörülüyor” dedi. Yeni Balkan, Fotoğraf: macedonia.co.uk, 09.11.2007 |
TARİHİ ESER OPERASYONU
Tekirdağ ve Edirne'de,
tarihi eser kaçakçılığından yakalanan 6 kişi
tutuklandı. Edirne Internet Gazetesi, 09.11.2007 |
|
İSTANBUL'UN TARİHİ ÇİÇEK GİBİ AÇACAK
İstanbul'un tarihi dokusunu örten çirkin yapılar Kültür Bakanlığı'nın projesiyle birer birer ortadan kaldırılacak. Yakında uygulamaya konacak proje ile ilk etapta Topkapı Sarayı, Süleymaniye Camisi ve Yıldız çevresi yeniden düzenlenecek.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul'daki kültür varlıklarının etrafındaki çirkin görüntülerin bir dönem içinde kaldırılmasının mümkün olmadığını, öncelikle önemli tarihi mekanlarda “dairesel iyileştirmeler” yapacaklarını söyledi. Günay, ilk etapta Topkapı Sarayı, Süleymaniye Camii ve Yıldız çevresinin ele alınacağını bildirdi.
Günay, İstanbul'un sanayi kenti haline getirilmesinin, "talihsizlik ve on yıllardan geriye uzanan tercih yanlışlığı" olduğunu kaydetti. "Sanayi kenti vasfının İstanbul'un coğrafyası ve tarihine uygun olmadığını" ifade eden Günay, bugün yaşanan tüm sorunların temelinde de bu tercih yanlışlığın yattığını bildirdi. Günay, "siyasetin de içselleştirdiği" bu durumdan yıllardır rahatsız olduğunu belirterek, "İstanbul'un turizm, bilim, eğitim ve kültür kenti olması gerekirdi. İstanbul, bugün, belki, nüfusu 5 milyonu aşmayan, 20-25 milyon yabancının gelip ziyaret edeceği, çok ilgi çekici ve dünya çapında bir kent olmalıydı" dedi. Bakan Günay, tarihi mekanlar etrafında yapılması düşünülen düzenlemelerle ilgili şunları kaydetti:
"Belli alanlar seçildi ve o alanlarla çevresi daire içine alındı. Oralarda iyileştirme yapacağız. Dairesel iyileştirmeler için en uygun alanın Topkapı ve çevresindeki Gülhane Parkı olduğunu düşünüyorum. Oradan başlayan bir çalışmayı İstanbul için çok yaşamsal görüyorum. Onun içindeki mekanların teker teker temizlenmesi için gayretle kollarımızı sıvadık. Aynı şekilde, Süleymaniye Camii ve çevresinde belediyenin başlattığı, bizim de ciddiyetle takip ettiğimiz ve yeni açılımlar getirmeye çalıştığımız iyileşme çalışması var. Yıldız çevresi ise gereksiz birtakım kurum ve kuruluş ile özel dernek, vakıf ve üniversitenin girdiği bir alan haline gelmiş, oysa Yıldız da çok özel alanlardan biridir." Çalışmaların sonuçlarını hafta hafta takip ettiğini, birkaç ay sonra somut sonuçların ortaya çıkacağını anlatan Günay, bunların İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olmasına da hazırlık teşkil edeceğini söyledi. Yeni Şafak, 09.11.2007
Bugün, 09.11.2007 |
|
DEFİNE ARARKEN TARİHİ YOK EDİYORLAR
Çanakkale Arkeoloji Müzesi Müdürü Nurten Sevinç, yaptığı açıklamada, define arayışı içinde olan kişilerin yaptığı kaçak kazılarla Biga, Yenice ve Çan'ın dağlık kesimlerindeki tümülüslerin tahrip edildiğini söyledi.
Sevinç, altın ya da heykel arayışı içindeki definecilerin kazı yaptığı yerlerin, geçmişte altının kullanıldığı yerler arasında bulunmadığını; bilinçsiz ve yasa dışı yollarla yapılan bu kazılarla tarihin yokedildiğini belirtti.
Sevinç, definecilerin "her mezar içinde altın var" düşüncesiyle kazı yaptığını, oysa her mezarın içinde altın bulunmadığını söyledi. Definecilerin kazı yaptığı tümülüslerin bulunduğu medeniyetlerde, birkaç idareci ve komutanın dışında, halkın tamamının tarım ve elsanatlarıyla geçimini sağladığını belirten Sevinç, bu nedenle mezarlarda değerli eşya bulunmasının çok düşük bir ihtimal olduğunu bildirdi.
Kaçak kazı ihbarlarının en çok köylerden geldiğini belirten Sevinç,köylülerin tarihe daha çok sahip çıkmasını istediklerini söyledi. Çok bilinçli olan köylülerin yanı sıra definecilerle ortak çalışanlar da bulunduğunu ifade eden Sevinç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kaçak kazılar, genellikle dağlık bölgelerde yapıldığı için en fazla köylüler bu durumdan haberdar oluyor. Köylülerin, kaçak kazılara müsaade etmemesi, definecilerle ortaklık yapmaması lazım. Kendi kültüreldeğerlerine sahip çıkmaları gerekir. Bu kültür varlıklarının, bizim geçmişimiz olduğu unutulmamalıdır. Macera uğruna altın peşinde tarih delik deşik edilmemelidir. " Yeni Şafak, 09.11.2007 |
|
HIRSIZLAR SAYESİNDE 13 YENİ MÜZEMİZ OLDU
Hırsızların cami ve türbe gibi yapılardaki tarihi eserleri çalması, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 13 müze açmasına sebep oldu.
Sorumluluğu altında bulunan cami, mescid, türbe gibi yapılardaki eski eserlerin korunması ve sergilenmesi için bir süredir Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde bekleyen 'eserleri ortak bir yere taşıma' çalışması neticelendi.
Genel müdürlük bünyesinde, Kur'an-ı Kerim, levha, halı, şamdan ve elyazması gibi eserlerden oluşan binlerce teberrukat eşyası ile çini, ahşap, mermer, alçı gibi eserler için Türkiye'nin farklı şehirlerinde 13 müze açıldı. Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, bu eserleri ait olduğu yerlerde sergilemek için müze kurduklarını belirtti.
Yapımı biten müzeler arasında Ankara vakıf eserlerinden bazıları şunlar: Konya Sahip Ata Vakıf Müzesi, Kastamonu Şeyh Şaban-ı Veli Vakıf Müzesi, Tokat Mevlevihanesi Vakıf Müzesi. Zaman, Haber Aslıhan Aydın, 09.11.2007 |
|
![]() |
HAVRA KADERİNE TERK EDİLDİ
Gaziantep'te kalenin yakınında bulunan ve 1886 yılında yapıldığı ileri sürülen Sinagog (Havra) kaderine terk edilmiş durumda. Havranın yan duvarlarındaki taşlar tek tek düşerken, tehlike oluşturmaya başladı. Gaziantep Düğmeci Mahallesi Kasap Sokak üzerinde bulunan ve yaklaşık 150 yıllık Sinagog (Havra) moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmış. Sinagogun üst örtüsü kırma çatılı. Günümüze harap bir durumda gelen Sinagog, yıkılmaya yüz tutuş görüntüsü dikkat çekiyor. Kullanılamayacak durumdaki yapının çatı kalıntıları, yan duvarları ve ibadet mekanındaki orta kemerlerinden bazıları ayakta. Kapısı belediye tarafından değiştirilen Havra bir süre öncesine kadar tinerciler tarafından işgal edilmişti. Ancak şimdiki hali tehlike oluşturduğundan fazla kimse uğramıyor. İstanbul'daki Hahambaşı dahil, Yahudi cemaatinin ileri gelenleri Havra'nın yeniden onarılıp restore edilmesi için başvurduğu halde yanıt verilmediği ileri sürülüyor. Tehlike oluşturan Havra'ya şu ana kadar tek çivi bile çakılmadı. Öte yandan, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey yaklaşık 9 ay önce yaptığı açıklama da, kentte yaşayan Müslüman, Ermeni ve Yahudi halkının tarihi dini ibadethanelerini restore edeceklerini açıklamıştı. Güzelbey aynı açıklamasında, Türkiye ve İspanya'nın, Birleşmiş Milletler çatısı altında başlattığı 'Medeniyetler İttifakı Projesi' kapsamında yer alan fondan 10 milyon avro almak için başvurdukların bu fon ile kentte 450 yıllık Gregoryan Ermeni kilisesi, 150 yıllık Havranın ve 105 yıllık bir caminin restorasyonunu yaparak kent yaşamına yeniden kazandıracaklarını ifade etmişti. Ancak aradan geçen zaman içerisinde hiçbir gelişmenin olmaması ise dikkat çekti. Gaziantep 27 Gazetesi, 08.11.2007 |
EDİRNE'DE TARİHİ DEĞERİ OLAN ANIT RENKLİ YAZILARLA KİRLETİLDİ
Edirne kent merkezinde bulunan parklardaki anıtlar, kimliği belirsiz kişiler tarafından çeşitli renklerdeki yazılarla kirletiliyor.
Bunlardan biri olan ve tarihi öneme sahip Beyaz Park'taki İlhan Koman anıtına, kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından yapılan yazılı saldırı sonucu, bembeyaz görünümdeki anıt karalama duvarı haline getirildi. Daha önce de üzerinde yazıların yazıldığı anıtın yetkililer tarafından tekrar boyatılması fayda etmedi. Şahıslar anıtın duvarlarını baştan sona isim ve sözlerle kötü bir görünüme soktu. Zaman, Haber: Kadri Kılıç, Fotoğraflar: haberler.com, 08.11.2007 |
|
İZİNSİZ KAZIYA GÖZALTI
Gümüşhane'de izinsiz kazı yaptığı belirlenen 3 kişi gözaltına alındı. Gümüşhane Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar ile Mücadele Amirliği ile Merkez Jandarma Karakol Komutanlığı, izinsiz kazılara karşı ortak çalışma yaptı. Gümüşhane merkez Kocapınar köyünde, koruma altında bulunan kilisede izinsiz kazı yapan A.İ.Y., A.E.S. ve S.T, 2 adet 9 milimetre çapında tabanca, 19 adet tabanca fişeği, kazma, kürek, balyoz ve manivelayla yakalandı. Bursa Hakimiyet, 08.11.2007 |
ÇİN RESMİ SANAT PİYASASINDA
Çinli 16. yüzyıl ressamı Qiu Ying'e ait bir resim, Pekin'de düzenlenen açık artırmada 79.52 yuana (yaklaşık 13 milyon YTL) alıcı bularak, Çin resmi için bir rekor kırdı. China Guardian Auctions adlı müzayede evi, Ming hanedanı zamanından kalma 'Red Cliff' adlı rulo eserin ismi açıklanmayan bir alıcıya satılmasıyla ilgili olarak, ilk defa bir Çin resminin, 10 milyon dolarlık satış rakamını aştığını belirterek bundan çok memnun oldukları açıklamasını yaptı. Müzayede evi yetkilileri bunun, Çin resmi adına uluslararası sanat piyasasında bir avantaj olduğu görüşünde. Radikal, 08.11.2007 |
![]() |
KÜLLİYEYE SUNUM ÖDÜLÜ
Trakya Üniversitesi (TÜ) Rektörü Prof.Dr. Enver Duran, 1982 yılında vakıflardan alınarak oluşturulan Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi’nin üniversitenin adını uluslararası alanda bir defa daha duyurduğunu söyledi. Duran, “Üniversitemizin Kurucu Rektörü Prof.Dr. Ahmet Karadeniz’nin külliyenin alınmasında büyük emekleri var. Alındığında bakımsız harabe bir şekildeydi. Biz üniversite olarak çok kısa bir sürede müzemize uluslararası başarılar kazandırdık” dedi. Türkiye Gazetesi, 08.11.2007 |
TARİHİ BİNA SAĞANAK YAĞMURA YENİK DÜŞTÜ
İzmir'in
Tire İlçesi'nde 110 yıllık ahşap cumbalı ev yağmura
teslim oldu. Akyol Caddesi'ndeki binanın bazı
duvarları sağanak yağışın etkisiyle yıkıldı. Kalan
bölümlerine de tehlike yarattığı gerekçesiyle
belediye ekipleri tarafından balyoz vuruldu. Tire
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin
Çapkınoğlu, bir yıl önce sahiplerinden aldıklarını,
restorasyon izni beklediklerini söyledi. Çapkınoğlu,
''Bu süreçte yıkılması bizi çok üzdü. Aslına uygun
olarak tekrar inşa edeceğiz'' dedi. |
|
![]() |
BU BİNALAR NE OLACAK?
Adapazarı İnönü Caddesi üzerinde bulunan ve Anıtlar Yüksek Kurulu'ndan izin alınamadığı için yıkılamayan tarihi binalar ayyaşların mekanı haline geldi. Ayrıca aynı cadde üzerinde bulunan ve şahsa ait olup depremde zarar gören bazı binalar da aynı durumda. Sakarya Mahalle Muhtarı Kemal Babalı, konu ile ilgili olarak şunları söyledi: "Bu binalar bizler için sıkıntı oluyor. Mahalle sakinleri ve esnaflar geceleri buralarda konaklayan sarhoş ve tinercilerden muzdarip. Yetkililerden tek istediğimiz bu viraneye dönmüş olan binalara bir çözüm bulmalarıdır. Halkımız gece buralardan geçemez duruma geldiği gibi, hızla büyüyen ve gelişen şehrimize bu tür manzaralar hiç yakışmıyor." Yeni Sakarya, 08.11.2007 |
KAZI ÇALIŞMALARINDA SON NOKTA
Amasya, Merkez İlçe, Ovasaray Köyü sınırları içinde Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izniyle 22.20.2007 tarihinde başlanılan kazı çalışmalarında son noktaya gelindi.
Arkeolog Ali Sinan Özbey ve 11 işçinin katıldığı kazı çalışmalarında şu ana kadar çıkan tarihi eserleri değerlendiren arkeolog Sinan Özbey; şu ana kadar, kazı alanının tahrip olduğunu yeterli verilere ulaşılamadığını ancak ele geçen seramik parçalarının değerlendirilmesinden Ovasaray’da demir çağı yerleşimi olduğu anlaşılmıştır, bölgenin fazla tahrip olduğundan yeterli mimari dokunun bulunamadığını ileride bu bölgede yapılacak olan yüzey araştırması ve kazılarla birinci bin yerleşimleri ile ilgili daha kapsamlı bilgiler edinebileceklerini söyledi.
Ayrıca Ali Sinan Özbey’den alınan bilgiye göre; kazı alanında yapılan bu çalışmalarla taşınmazın Roma dönemine ait kremasyon gömü alanı olup olmadığı yolunda kanıya varabileceği ve bu çalışmaların sonunda alanın arkeolojik alanın potansiyeli değerlendirilerek konunun Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'ne ve Kültür Vakıfları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne rapor halinde sunulacağı ifade edildi. Amasya Gazetesi, 08.11.2007 |
|
![]() |
SÜLEYMANİYE SEMPOZYUMU
Eminönü Belediyesi tarafından 23-25 Kasım 2007 tarihleri arasında İstanbul'da Süleymaniye Külliyesi içinde bulunan Dar'üz Ziyafe Konferans Salonu'nda Süleymaniye Sempozyumu düzenleniyor.
Sempozyumda Türk ve İslam Medeniyetinin zirve dönemi olarak kabul edilen 16. yüzyıldan itibaren günümüze kadar Süleymaniye semti ve etrafında kümelenen sosyal hayat; tarih, edebiyat, iktisat tarihi, bilim ve düşünce tarihi, mimarlık, şehircilik, sanat tarihi, dini hayat ve müesseseler ile nüfus hareketleri, teknoloji ve sanat ana başlıkları altında ele alınacak. TAYHaber, 08.11.2007 |
TARİHİN TANIĞI ZAMANA YENİK
Muğla'nın tarihi arasta çarşısında Saatli Kule
yanında bulunan tarihi “Yarım Han” yetkililerden
ilgi bekliyor. Hanın geçmiş yıllarda dış mekanları
kahvehane ve iç mekanları da alışveriş merkezi
olarak kullanıldığı ve Muğla’da eski tarihe tanıklık
eden tarihi yapıtlardan sadece biri. Handa bulunan
11 işyerinden sadece 2 işyeri faal olarak çalışıyor.
Diğer işyerleri ise hanın bakımsız ve dağınık olması
nedeniyle boş duruyor. Geçen yıllarda elektrik ve
suları kaçak handa işyeri bulunan Nizamettin
Çetinkaya, “Benim iki tane işyerim var. Handaki
diğer işyeri sahipleri hanı temiz kullanmıyor.
Burası tarihi bir han ama değerlerimize sahip
çıkamıyoruz. Bu tür eserleri korumamız lazım” dedi.
|
|
AKM İÇİN ACİL TADİLAT
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 08.11.2007 AKM'NİN SİMGE DEĞERİ TESCİL EDİLDİ
İstanbul 2 No'lu Koruma
Kurulu, Atatürk Kültür Merkezi'ni 1. grup kültür
varlığı olarak tescil etti. Daha önce 'kültür
varlığı' olarak tescil edilen AKM'nin, yenilenme
projeleri için grubunun belirlenmesi gerekiyordu. Bu
amaçla konuyu ele alan koruma kurulu, kültür
merkezini 'simge' değeri dolayısıyla 1. grup kültür
varlığı olarak tescilledi. AKM'nin, Cumhuriyet
döneminin simge yapılarından biri olması nedeniyle
bu kararın alındığı öğrenildi. Radikal, 10.11.2007
|
|
MATISSE'İN TABLOSU 33.6 MİLYON DOLAR
Ressam
Henri Matisse’in 1937’de yaptığı bir tablo açık
artırmada 33,6 milyon dolara satıldı. Hürriyet, 08.11.2007 |
|
ÇALINAN ESERLER NEW YORK’TAN İTALYA’YA GERİ DÖNÜYOR
İtalyan yetkililer
çalıntı eski eser mücadelesinde yeni bir başarı daha
kazandılar. Bu ülkeden kaçak yollarla yurt dışına
çıkarılmış sekiz Etrüsk ve Roma eseri, New York’lu
bir eski eser tüccarı tarafından İtalya’ya iade
edildi. Jerome Eisenberg tarafından müzayedelerden
satın alınan eserlerin toplam değerinin 510.000 USD
civarında olduğu bildirildi. AP, Haber: Ariel David, 06.11.2007 |
|
![]() |
ARKEOLOGLAR DÜNYANIN EN ESKİ YAZISINI JİROFT’DA BULDULAR.
İran televizyonunda yayınlanan bir habere göre arkeologlar tarafından İran’da, Jiroft şehrindeki kazılarda dünyanın, şu ana dek bilinen en eski yazısı bulundu.
Jiroft kazı ekibinin başkanı profesör Yousof Majid-Zadeh “Bir sarayda bulunan yazıt pişmiş tuğlanın üzerine kazınmış ve elimizde sadece alt sol köşesi mevcut. Bu yazıttan önce, bilinen en eski yazılar çiviyazıları ve hiyerogliflerdi” dedi
Daha önce aynı yerde 5 sezon boyunca yapılan kazılarda, MÖ 3. bin yıla tarihlenen zengin bir uygarlığa ait kalıntılar bulunmuştu. 6. sezon kazıları ise, daha önceki kazılarda tabletler bulunan tapınak ve çevresindeki alanlara yoğunlaştı
Arkeologlar, bulunan yazıtın şu ana dek bilinen en eski yazı olduğunu ve Elamit yazısının Jiroft’da ortaya çıktığını, buradan tüm ülkeye yayıldığını düşünüyorlar. CAIS News, 05.11.2007 |
TİRE'DE TARİHİ GAR BİNASI YENİLENİYOR
124 yıllık tarihi gar binası aslına uygun olarak TCDD tarafından restore ediliyor.
1883 yılında İngilizler tarafından inşa edilen Tire tarihi gar binası TCDD tarafından, Tire-Çatal demiryolu hattının modernizasyonu programı kapsamında aslına uygun olarak tekrar onarılıyor. 2007 aralık ayı başına kadar restorasyon çalışmalarının bitirilmesinin planlandığını ifade eden TCDD 3. Bölge Müdürü Sabahattin Eriş; "Tire'deki tarihi gar binasının aslına uygun olarak onarımına ayrı bir önem veriyoruz. Tire-Çatal demiryolu hattındaki yenileme çalışmalarına 20 milyon YTL'lik kaynak ayırdık. Tire'de sadece gar binasını yenilemekle kalmayacağız. Binanın çevresini de düzenleyerek sosyal amaçlı alanlar yaratacağız. Geceleri de tarihi gar binasını ve çevresini ışıklandırıp turizme katkı sağlayacağız." şeklinde konuştu. Selçuk Bölge Haberleri, Haber: Anıl Ertan, 07.11.2007 |
![]() |
|
TARİHİ EVLERE DEVLET DESTEĞİ
İnanç ve Kültür Turizmi alanında önemle gelişmelerin yaşandığı Mardin'de tapulu müstakil tarihi evlerde devlet katkısı ile restorasyonlar başladı. haberler.com, 07.11.2007 |
ÖDEMİŞ'TE TARİHİ ESER OPERASYONU
Ödemiş'teki bir evde, 5 el yazması Kur'an-ı Kerim ve tarihi eserler ele geçirildi.
Haber Ekspres, 07.11.2007 |
|
NOEL BABA KİLİSESİ'NİN RESTORASYONU İÇİN 40 BİN YTL ÖDENEK
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya'nın Demre İlçesi'ndeki Noel Baba Kilisesi'nin bakım ve restorasyon çalışmalarında kullanılmak üzere 40 bin YTL ödenek gönderdi.
Noel Baba Kilisesi'nde duvar resimlerinin restorasyonu işinde 10 yıldan beri çalışan Desinatör Arkeolog Rıdvan İşler, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın 29 Ekimde Noel Baba Kilisesi'ni ziyaret edip, ilgililerden bilgi almasından sonra Ankara'ya giderek, Bakan Ertuğrul Günay ve bakanlık yetkilileriyle görüşmeler yaptı.
Rıdvan İşler Bakan Günay ile binada yapılması gereken işleri iki ayrı grup halinde ele aldıklarını, ''Acil yapılacak işler'' kapsamında Bakan Günay'ın talimatıyla 40 bin YTL ödeneğin hemen çıkartıldığını bildirdi.
Acil olarak yapılacak işler kapsamında çatı onarımı, kış aylarında kilize zeminine dolan yağmur suyunu tahliye eden pompaların tamiri ve girişteki mermerleri koruyacak geçiş yollarının yapımı ve ortaya çıkan duvar resimlerinin güneş ve nemden korunması işleri bulunduğunu anlatan İşler, ödeneğin bu işler için kullanılacağını belirtti. Kilisedeki acil işlerin kısa sürede yapılacağını anlatan İşler, uzun vadede yapılması gereken işler konusunda da hazırlıklar yapılacağını kaydetti.
Demre Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek de ödeneğin Antalya Valiliği emrine geldiğini belirterek, ''Sayın Valimiz ödeneğin geldiğini bize bildirdi. Gerekli yazışmaları yaparak, Antalya İl Özel İdaresi emrine gönderilen ödeneğin Demre Kaymakamlığı'na aktarılmasını sağlayacağız'' dedi. Turizm Gazetesi, 07.11.2007 |
|
HALİFENİN TABLOSU
Artium Sanatevi’nin 63. müzayedesinde aralarında Halife Abdülmecid Efendi’nin “İstanbul Limanı Medhali” adlı eserinin de bulunduğu, geleneksel ve çağdaş resim sanatının seçkin örneklerinden oluşan 210 tablo satışa sunulacak.
18 Kasım 2007 Pazar günü gerçekleştirilecek müzayedede, son halife Abdülmecid Efendi’nin Sarayburnu sülieti ve önünde gün batımının güzelliğini Marmara Denizinin mavi suları ile birleştirdiği “A. Medjid” imzalı, 1904 tarihli, tual üzerine yağlıboya 92x131 cm ölçülerindeki “İstanbul Limanı Medhali” (İstanbul Limanı Girişi) adlı eseri de yeni sahibini bulacak. 500 bin YTL başlangıç fiyatı ile koleksiyonerlerin beğenisine sunulacak olan Sarayburnu peyzajı, müzayedenin en pahalı eserini oluşturuyor. Türkiye Gazetesi, Haber: Tuncay Önür, 07.11.2007 |
|
![]() |
STANFORD DÜNYA ÇAPINDA BİR MISIR KÜTÜPHANESİ SATIN ALDI
Stanford, 20. yüzyılın önde gelen Mısırbilimcilerinden birisi olan Wolja Erichsen’in (1890-1966), kütüphanesini satın aldı. Mısır tarihinin MÖ 650 den MS 1000 yıllarına kadar olan kısmını kapsayan kütüphane artık Stanford Green Kütüphanesi’nde. Klasikler profesörü Joe Manning “Erichsen Kütüphanesi, özel şahısa ait son büyük ve tümü arasında da en önemli Mısırbilim kütüphanelerinden birisidir” dedi.
Kopenhang Üniversitesi profesörlerinden olan Erichsen, demotik Mısır yazısı ve Koptik uzmanı idi. Uzun yıllar Berlin’de kalan Erichsen, bu konuda hala en önemli eserler arasında kabul edilen Demotisches Glossar (1954) ve Demotische Lesestücke (1937-39) isimli eserleri burada bastırdı. Ölümünden sonra, kütüphanesinin nereye verileceği varisleri arasında çıkan tartışmalar bir sonuca ulaşamayınca koleksiyon, Stanford tarafından satın alınana dek Kopenhang’da kaldı. Stanford Report, Haber: Cynthia Haven, 30.10.2007 |
FAL BAKARAK DEFİNE ARAYAN 2 DOLANDIRICI YAKALANDI
Hatay'da "Bahçenizde
altın dolu küp var" diyerek vatandaşları dolandıran
Jozef hoca lakaplı şahıs ile yandaşı yakalandı. haberler.com, 07.11.2007 |
|
"ŞEHRİN İMAJI OLUMSUZ ETKİLENİR"
Gaziantep Müze Müdürü Ahmet Denizhanoğulları, Büyükşehir Belediyesi’nin Arkeoloji Müzesi yapmak istediği eski Tekel arazisinin bölge olarak müze yapmaya uygun bir yer olmadığını söyledi. Denizhanoğulları, müzeye çoğunlukla şehir dışından ve yurt dışından turistlerin geldiğini belirterek, çevredeki yapılaşmanın şehrin tanıtımına olumsuz etkiler yaratacağını söyledi.
Müze yapılması düşünülen eski Tekel fabrikasının arazisini gezdiğini söyleyen Denizhanoğulları, bölgedeki gecekondulardan ve izinsiz, plansız yapılardan kaynaklanan çarpık kentleşmenin şehir estetiğine uymadığını belirtti. Denizhanoğulları, “Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin ziyaretçi kitlesinin büyük bir kısmı turlarla şehir dışından veya yurt dışından gelen turistler. Müze Tekel arazisine yapılırsa, müze ziyareti için gelen turistler Gaziantep gibi marka olma iddiasında olan bir kentin gecekondulardan, biçimsiz yapılardan oluştuğunu sanacak. Bu da şehrin imajını çok kötü etkiler.Ayrıca bu bölge yine turistler için güvenli değil” dedi.
Bölgenin sosyoloji durumu hakkında da araştırma yaptığını söyleyen Denizhanoğulları, Müze yapılması düşünülen Tekel arazisinin etrafındaki mahallelerde suç oranının çok yüksek olduğunu öğrendiğini belirterek, bu durumun turistlerin ve müzedeki eserlerin güvenliğini de zafiyete uğratabileceğini söyledi.
Bölgede yapılması düşünülen rekreasyonun on yıl sürebileceğini, müzenin inşaatınınsa bir yılda bitirileceğini söyleyen Denizhanoğulları, müzenin bu süre içerisinde ciddi sıkıntılar yaşayabileceğini söyledi.
Fuar Alanı'nın müzeye yakın olması, şehir merkezinde olması ve daha geniş, bahçeli bir alan olması nedeniyle müze yapılmaya daha uygun olduğunu ifade eden Müze Müdürü Ahmet Denizhanoğulları, “Stadyum büyüklüğünde üç katlı bir müze binasıyla envanterdeki tüm eserleri teşhir edebiliriz. Bu Gaziantep Arkeoloji Müzesi’ni büyüklük ve sergilenen eser sayısı bakımından da dünyanın sayılı müzeleri arasına sokar.” dedi. Gaziantep Hakimiyet, 06.11.2007 |
|
BUNUN ADI DA BAKANLIK OLUYOR!! "ALLAH RIZASI İÇİN ŞU ARKEOLOĞA BİR KAZI PARASI..." |
|
ÖREN YERLERİ DE BİR 'DOST ELİ' BEKLİYOR
Bakanlığın
‘Kültür Dostları’ sitesinde arkeolojik kazılarla
ilgili ihtiyaç listesindeki verilere göre de,
milyonlarca YTL kaynak gerekiyor. İşte çözüm
bekleyen ören yerlerinden bazıları: Akşam, 06.11.2007 |
|
'KÜLTÜR DOSTU' İLE TARİH CANLANACAK
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce yürütülen ‘Kültür Dostları’ ile tarihi ayağa kaldıracak. Bakanlık, kültür varlıklarının bakımı, onarımı, yaşatılması ve restore edilmesiyle ilgili ‘Kültür Dostu’ adı altında bir proje hazırladı.
Projeyle, müze ve ören yerleri ile kazı ekiplerininin ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanıyor. Üstelik tıpkı okul yaptıranlar gibi, ‘Kültür Dostu’ projesiyle de, kültür varlıklarına katkıda bulunan hayırseverlere vergi indirimi imkanı sağlanıyor. Buna göre; Kültür Dostları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca desteklenen veya desteklenmesi uygun görülen faaliyetler için yapılan her türlü bağış ve yardımları vergiden düşebiliyorlar. Kültür Dostu olabilmek için ise; Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Koruma Planlaması, Kültür Yatırımları ve Girişilleri Teşvik Daire Başkanlığı, Bilgi Teknolojileri ve Teşvik Şubesi’ne başvurmak gerekiyor. Bakanlık Projeyi tanıtabilmek için bir de internet sitesi kurdu. www.kulturdostu.gov.tr adresindeki sitede Kültür Dostlarını Bekleyen Projeleler de yer alıyor. Kültür Dostlarını bekleyen projelerin başlıkları ise şöyle; Akşam Akdeniz, Haber: Mustafa Kozak, 06.11.2007 |
|
TANRILARIN KAYIP HAZİNELERİ BURADA New York Times, Yazı: Nicolai Ouroussoff, Çev.: Ceren Bayazıtoğlu, Emine Merdim Yılmaz - Arkitera, 06.11.2007 |
|
|
KENDİRLİ KİLİSESİ TADİLAT GÖRÜYOR
Gaziantep’te turistik alanlar içerisinde yer alan Kendirli Kilisesi’nde tadilat başlatıldı. 1860 yılında Fransız Misyonerler ve III. Napolyon’ un yardımıyla inşa edilen kilise bugün Öğretmen Evi Müdürlüğü tarafından sanatsal etkinlikler ve konferanslarda kullanılıyor.
Milli Eğitim Müdürlüğü toplantı salonu olarak da kullanılan Kendirli Kilisesi’nin dış ve iç kısımlarında zarar gören alanlar usta işçiler tarafından titizlikle onarılıyor. Geniş bir bahçe içerisinde siyah kesme taştan bir temel üzerine beyaz kesme taştan yapılan Kendirli Kilisesinin bazilikal planlı ve üçgen çatılı olduğunu belirten yetkililer, tadilat çalışmalarının kısa süre içerisinde tamamlanacağını duyurdu.
1860 yılında Fransız Misyonerler ve III. Napolyon’ un yardımıyla inşa edilen kilisenin, gelecek nesillere daha sağlam şekilde bırakılmasının amaçlandığı tadilatın Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından kontrol edildiği belirtildi. Gaziantep Hakimiyet, 06.11.2007 |
80 YILLIK OKUL KAYIT DEFTERİ BULUNDU
Çanakkale'de 1904 yılında 'İlk Erkek Mektebi' adıyla kurulan bugünkü Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nun 1926-1927 eğitim öğretim dönemine ait sicil-i umumi (okul kayıt) defteri, o dönemin toplumsal yaşamına ışık tutan bilgileri de içeriyor.
Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nun deposunda bulunan 1926-1927 eğitim öğretim dönemine ait okul kayıt defterinde o dönem, Kur'an-ı Kerim ve Dini Bilgiler, Türkçe, Ahlaki ve Medeni Sohbetler, Temel Matematik, Tarih ve Coğrafya, Eşya Dersleri ve Ziraat (Hayat Bilgisi), Resim ve El İşleri, Ev İdaresi ve Mutfak Hizmetleri (kızlara), Beden Terbiyesi, Müzik ve yabancı dil olarak da Fransızca derslerinin yanı sıra Ahlaki ve Medeni Sohbetler ve kız öğrencilere Ev İdaresi ve Mutfak Hizmetleri derslerinin verildiği görülüyor.
Sicil-i umumi defterini inceleyen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Ahmet Esenkaya, yaptığı açıklamada, defterin Kurtuluş Savaşı sonrasındaki toplumsal yapı hakkında bilgi verdiğini söyledi. Yrd.Doç.Dr. Esenkaya şunları kaydetti: "Kayıt defterinde öğrencilerin 4 yıllık eğitim dönemindeki notları bulunuyor. Aynı zamanda öğrencilerin bir bölümünün gayrimüslim olduğu anlaşılıyor. Gayrimüslim öğrencilerden bazılarının babası manifaturacı, bazılarının mesleği ise bakkalcılık olarak kayıtlara geçmiş. Türk öğrencilerin velilerinin mesleğine bakıldığında ise o yıllarda Çanakkale'deki sivil ve resmi mesleklerin tamamına yakını görülüyor. İlginç ve günümüzde olmayan birkaç meslek ise meyhanecilik. Duyun-u Umumiye'de görevli Türk çalışanlar, tabur imamı ve kayıkçılık gibi meslekler olduğunu da söyleyebiliriz." Zaman, 06.11.2007 |
|
ANTİK ŞEHİR AKMONIA KURTARILMAYA ÇALIŞILIYOR
Ahat
Köyü’ndeki ‘yukarı şehir’ olarak bilinen Akmonia,
2000 yılından itibaren çeşitli ihmal zincirlerinin
kurbanı oldu. MÖ 9. yüzyılda Frigler zamanında
kurulduğu bilinen antik şehirdeki 240 metrekarelik
alanda bulunan paha biçilmez nitelikteki 2 bin
yıllık mozaikler ve diğer tarihi eserler, zaman
içinde ya tümüyle yok oldu ya da büyük ölçüde hasar
gördü. Antik kentte yapılan kaçak kazılarla birçok
eser çalınırken, alan üzerinde bağ kurularak tarım
yapılmasıyla devam eden ihmaller, 2000 yılında
mozaiklerin kurtarılması için başlatılan çalışmada
yapılan hatalarla son noktaya geldi. Halen az sayıda
mozaiğin bulunduğu antik kentte, Uşak Valiliği’nce
başlatılan ve Konya Müzesi arkeologlarından Kasım
Ertek başkanlığındaki bir heyet tarafından bu
mozaiklerin kurtarılabilmesi için çalışma
yürütülüyor. Kurtarma çalışmalarını yerinde
inceleyen Uşak Valisi Kayhan Kavas, tüm
gayretleriyle antik kenti kurtarmaya çalıştıklarını
belirterek, “Antik kent için yapılabilecek her şey
yapılıyor. Bu güne kadar süregelen ihmal zincirinin
ardından uzman kişiler tarafından çalışma
başlatıldı. Konya Müzesi’nden gelen ekip çalışıyor.
Eser bulunduğu yerde korunabilecek. Teknik olarak
ihmali olanlarla ilgili yasal işlemler yapılacaktır”
dedi. Akşam Ege, 06.11.2007 |
|
MOZAİK ÇOK, RESTORATÖR YOK
Milattan önce kurulan uygarlıkların en önemli sembollerinden olan mozaikleri, Türkiye'de gün yüzüne çıkarmak için yurdun her tarafında görevlendirilen Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın tek mozaik restoratörü Kasım Mertek, dünyada bu alanda en çok esere sahip olan ülkede yaşanılmasına rağmen, mozaiklere yeterli ilginin gösterilmemesinden yakındı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Konya Müzesi'nde görevli arkeolog Kasım Mertek, ilk çağlarda çakıl taşlarının, daha sonra işlenmiş toprak ve taş parçalarının değişik tekniklerle boyanması ve yere yapıştırılmasıyla oluşan mozaik eserlere, zengin tarihi geçmişe sahip Türkiye'de oldukça fazla rastlandığına dikkat çekti.
Özellikle Kahramanmaraş, Sinop, Gordion, Tarsus, Ürgüp, Şanlıurfa, Uşak, Antakya, Zeugma, Karabük gibi pek çok yerleşim yerinde tarihi 2500 yıl öncesine kadar uzanan mozaikler bulunduğunu ifade eden Mertek, bu alanda Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda görev yapan tek mozaik restoratörünün kendisi olduğunu, geçmişte bu alanın en önemli kişilerinden olan Behçet Erdal'dan 1990'lı yılların başında ders aldığını belirtti. Son olarak 2000 yılında başlayan kurtarma çalışmalarında önemli ölçüde tahrip edilen Akmonia Antik Kenti'nde görev alan ve buradaki mozaiklerin deforme olmadan önce kaliteli sınıfta yer aldığını bildiren Mertek, dünyada en fazla mozaik bulunan ülkelerden birinde olunmasına rağmen eserlere ilgi gösterilmediğini öne sürdü. Mertek, "Örneğin Uşak'taki 2000 yıllık paha biçilmez mozaikler 6 yılda yok edilmiş. Tarihi eser kaçakçıları tarafından yağmalanmış, kalanların üzerine temizlemek amacıyla kireç çözücü dökülmüş. Bu yetmemiş, Horasan alçısı yerine zemine çimento atılmış. Bu yetmemiş, üzerine naylon örtülmüş, 240 metrekare mozaik tamamen yok olmuş. Bu, tam bir cehalet ve tarihe saygısızlıktır." dedi. Zaman, 06.11.2007 |
|
TARİH YENİDEN CANLANIYOR
Osmanlı sivil mimarisinin izlerini taşıyan tarihi evlerin bulunduğu sokaklarda sağlıklaştırma çalışmaları da yapılıyor. Osmaneli evlerin yaşatılması için altı binada restorasyon başlatıldı. Osmaneli Belediye Başkanı Selahattin Çetintaş ve İl Kültür Turizm Müdür Vekili Mehmet Koçabıçak ve beraberindekiler, restorasyon çalışmaları ile ilgili incelemelerde bulundu.
Çalışmalar, Anıtlar Yüksek Kurulu ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün 2005 yılı programı içersinde Osmaneli Kaymakamlığı, Belediye Başkanlığı, Bilecik Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülüyor. Tarihi yapılar kent dokusuna uygun bir şekilde restore edilirken, çatılar, yağmur olukları, kent mobilyaları, sokak lambaları ve alt yapıları iyileştirilecek.
Belediye Başkanı Selahattin Çetintaş, konu ile bilgi vererek, "2004 yılında başlatmış olduğumuz mahalli kalkınma hamlesinin bir boyutu da şu ana kadar Kültür Bakanlığı'mızın desteği ile 27 adet tarihi evin projelendirilmesi oldu. 2006 yılında evelerin onarımı için talepte bulunduk. Mevcut 106 yapıdan 27'si proje kapsamına alındı. 6 tarihi bina için bize ödenek ayrıldı. Ama ödenek yetersizdi Vatandaşlarımız da buna sahip çıkarak 6 evimiz için onarım çalışmaları başladı. İçine girilemeyen, herkesin korktuğu ecdat yadigarı olan tarihi evler onarılarak yeni nesillere aktarılacak. İlçemiz ileride turizm merkezi adayıdır. İlçemizde kayıtlı tarihi yapı sayısı 117 adettir. Tarihi hükümet konağı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nden belediyemize tahsis edildi. 20 yataklı butik otel olacak. Yıldız Üniversitesi projesini yaptı. Yakında ihaleye çıkaracağız" dedi.
Projeleri hazırlanan 27 adet evden onarım yardımı için müracaat edenlerden 6'sına bakanlıkça 205 milyon YTL ödenek ayrıldı. İlk etapta şahıslara 41 milyon YTL ön ödeme yapıldı. Onarımın kasım ayı içerisinde bitirilmesi planlanıyor. Yeni yardım talepleri Ocak 2008 ayı sonuna kadar bakanlığa tekrar sunulacak. Bilecik Kent Haber, 06.11.2007 |
|
|
ZONARO TABLOSUNA 700 BİN YTL
Antik A.Ş.'nin 250. müzayedesinde Osmanlı saray ressamı Fausto Zonaro'nun 'Galata Limanı' isimli tablosu 700 bin YTL'ye satıldı. Swissotel'de dün düzenlenen müzayedede, oryantalist ve ünlü Türk ressamlarının tabloları, hat eserleri, Osmanlı antikaları ve mücevherler satışa sunuldu. Ressam Naci Kalmukoğlu'nun 'Süleymaniye'den Haliç'e Bakış' adlı eserinin 650 bin YTL'ye satıldığı müzayedede, İbrahim Çallı'nın 'Manolya' adlı tablosu 200 bin YTL'ye alıcı buldu. Milliyet, 05.11.2007 |
DÜNYANIN İLK DEMİR ATÖLYESİ GÜN IŞIĞINA ÇIKARILDI
Prof.Dr. Çınaroğlu, yaptığı açıklamada, dünyanın ilk demir eseri olan "altın kabzalı hançer"in Alacahöyük'teki prens ve prenses mezarlarında bulunduğunu hatırlatarak, bu yılki kazı çalışmalarında dünyanın ilk demir atölyesini de ortaya çıkardıklarını söyledi. Kazı çalışmaları hakkında bilgiler veren Prof.Dr. Çınaroğlu,"Alacahöyük'te bu yılki çalışmalarında İlk Tunç Çağı tabakasında dünyanın ilk demir atölyesini ve bazı demir eserleri bulduk. Hititlerin günlük yaşamları ile ilgili mevcut bilgilerimizi pekiştirmemize yarayan buluntular içinde seramik ve taş eserler de yer alıyor" diye konuştu.
Çalışmalar sonucu yaklaşık 100 parça eseri gün ışığına çıkardıklarını kaydeden Prof.Dr. Çınaroğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Çorum Müzesi'ne kazandırdığımız bu eserler içinde süs eşyaları da yer alıyor. Bu yılki çalışmalarımız çerçevesinde, ayrıca kazılar sonunda ortaya çıkardığımız eserleri restore ederek Alacahöyük kazı evindeki eski müze binasında ziyaretçilere teşhir ettik."
Prof.Dr. Aykut Çınaroğlu, hazırladıkları "Alacahöyük Kral Mezarları Canlandırma Projesi"nin de Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın gündeminde olduğunu anlattı. "İlk Tunç Çağı Kralı Mezarları Canlandırma Projesi"nin altyapı çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu belirten Alacahöyük Kazı Başkanı Prof.Dr. Çınaroğlu, projenin hayata geçmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan cevap beklediklerini açıkladı.
Ödenek ayrılması durumunda projenin gelecek kazı döneminden itibaren uygulanmaya başlayacağına işaret eden Prof.Dr. Çınaroğlu, amaçlarının Hatti ve Hitit medeniyetleri açısından önemli bir merkez olan Alacahöyük'ü tarih ve kültür turizminin gözde mekanlarından biri haline getirmek olduğunu söyledi.
Proje ile ilgili açıklayıcı levhayı kral mezarlarının bulunduğu bölgeye yerleştirdiklerini dile getiren Prof.Dr. Çınaroğlu, şunları kaydetti: "Dünya çapında bir ilk olan projemiz çerçevesinde Alacahöyük örenyerinde bulunan 6 Hatti mezarını iskelet ve mezar hediyeleri ilebirlikte cam fanus içinde sergileyeceğiz. Alacahöyük'ün kuzeydoğusunda, canlandırma yapılacak mezarların bulunduğu alanda arkeolojik kalıntıları araştırıyoruz. Hazırladığımız proje ile Hatti ve Hitit medeniyetleri açısından büyük önem taşıyan Alacahöyük'ü turizm açısından önemli bir cazibe merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz" Yeni Şafak, 05.11.2007 |
|
BİRGİ KALESİ HARİTADA
İzmir'in Ödemiş İlçesi'ne bağlı tarihi Birgi beldesinde, Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL) ile Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve İzmir Valiliğinin katkılarıyla, tarihteki yol haritasını çıkartmak için çalışmaların hızla sürdüğü bildirildi.
Haber Ekspres, 05.11.2007 |
|
GİZEMLİ FİRAVUNUN YÜZÜ GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR Radikal, Foto: Reuters-Sabah, 05.11.2007 |
|
HASANKEYF İÇİN 'MİLLİ PARK' BAŞVURUSU
Batman Çevre Orman İl Müdürlüğü, Hasankeyf'in "Milli Park" kapsamına alınması için bakanlığa başvuruda bulundu.
Antikkent Hasankeyf'in "Milli Park" kapsamına alınması için gerekli prosedürleri doldurduklarını belirten Batman Çevre İl Müdürü İbrahim Sünger, "Milli parkları bakanlık ilan eder. Hasankeyf'in ölçümü, harita ve koordinatlarının belirlendiği bilgilerle, "Milli Park" formunu doldurup Bakanlığa sunduk. Teklifimiz, Çevre Orman Bakanlığı tarafından Milli Parklar Kanunu kapsamında değerlendirilecek. Teklifimiz uygun görüldüğü takdirde, bizim de bir milli parkımız olacak. Umarım Hasankeyf de bu kapsama alınır. " diye konuştu. Yeni Şafak, 05.11.2007 |
![]() |
![]() |
120 YILLIK TARİHİ BİNA YIKILDI, TARİHİ BELGELER ÇÖPE ATILDI
Ardahan'da uzun yıllar kütüphane olarak kullanılan Kızılay'a ait 120 yıllık taş bina, yerine işhanı yapılmak üzere yıkıldı. Yıkım sırasında ortaya çıkan arşiv niteliğindeki belgeler ise çöpe atıldı. Cnn Türk - Zaman, Haber: Sezgin Uyar, 05-06.11.2007 |
OSMANLI KURUŞUNA TÜRK ALICI
Ebay isimli internet
sitesinde satışa çıkarılan altın 25 kuruş, bin 800
YTL'ye (720 pounda) satıldı. İskoçya'dan satışa
çıkarılan altın kuruşun, 1860 yılına ait olduğu
açıklandı. Bugün, 05.11.2007 |
|
KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA KERVANSARAYI OTEL OLACAK
Bilecik'te 17. yüzyılda yapılan kervansaray, 4 buçuk milyon YTL'ye mal olacak onarım çalışmaları sonunda otel olarak hizmet verecek. Yeni Şafak, Fotoğraflar: Bilecik Valiliği, 05.11.2007 |
|
ÇİN SEDDİ'NİN 5 KM'LİK BİR BÖLÜMÜ KEŞFEDİLDİ
Pekin Kültürel Miraslar Ofisi, Pekin’in Yançing İlçesi’nde Çin Seddi’nin 5 kilometrelik yeni bir bölümünün keşfedildiğini açıkladı. Hürriyet, Haber: Levent Uluçer, 04.11.2007 |
![]() |
|
KARINCALAR RESSAMI HAYATA VEDA ETTİ
"Yeniler Grubu" olarak anılan ressamlar topluluğunun son iki üyesinden biri olan Mümtaz Yener, önceki gece 80 yaşında hayata veda etti. Hürriyet, 04.11.2007 |
SON KARAR: ANİ DE OLUR ANI DA OLUR
Eski Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Kars ili sınırları içinde bulunan Ani ören yerinin adını 'Türk insanının hassasiyetlerine dikkat etmek zorunda olduğunu' belirterek, 'Anı' olarak telaffuz etmesinin ardından başlayan polemiğe son noktayı yine bakanlık koydu. Bakanlığın oluşturduğu bilimsel danışma kurulu, ören yerine hem 'Ani' hem 'Anı' denilebileceğine dair görüş bildirdi. Bakanlık da Kurul'un tavsiyesine uyma kararı aldı.
Radikal, 04.11.2007 |
|
ZONARO'NUN DOLMABAHÇE'DEN ÇALINAN TABLOSU NASIL GERİ DÖNDÜ?
Bugün size yıllar önce Dolmabahçe
Sarayı’ndan çalınan bir tablonun ilginç öyküsünü
anlatacağım. Daha doğrusu ait olduğu yere, saraya
dönüş öyküsünü.
Bildiğiniz gibi bu yıl Dolmabahçe Sarayı’nın 150.
yılı vesilesiyle çeşitli etkinlikler düzenlendi.
Bunlardan biri Osmanlı Sarayı’nda Oryantalistler
sergisiydi. Temmuz ayında açılıp eylülde sona erdi.
Zonaro’nun çalınan tablosu tuhaf bir rastlantıyla
yaklaşık 25 yıl sonra saraya geri döndü ama o
tablonun hangisi olduğunu öğrenmek benim için Agatha
Christie’nin en karmaşık cinayet kurgusu haline
getirildi. Çünkü yetkililer bir türlü çalınan tablo
şudur demediler. Ama tariften hareketle Sherlock
Holmes gibi iz sürerek olasılığı ikiye indirdim.
Sergide suluboya küçük boy peyzaj sadece iki tablo
vardı. Ya şundadır ya bunda diyerek ooo piti piti
saydım olmadı, yazı tura attım içim elvermedi. Ben
de iki tabloyu buraya aldım. Bu oyuna siz de katılın
diye. Hürriyet Pazar, 04.11.2007 |
|
![]() |
ARTEMİS TAPINAĞI, BM GİBİ OLACAK
Dünyanın yedi harikasından biri olarak tarihe geçen Artemis Tapınağı, İzmir'in Selçuk İlçesi'ndeki arkeolojik çalışmalar neticesinde elde edilen veriler sayesinde, Avusturya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü emekli Öğretim Üyesi Dr. Anton Bammer tarafından projelendirildi. Proje doğrultusunda tapınağın orijinal şekliyle yeniden inşası için bir vakıf kuruldu.
Selçuk Artemis Kültür ve Sanat Vakfı tarafından yürütülen çalışmaları anlatmak üzere Ahmet Taner Kışlalı Konferans Salonu'nda bir program düzenlendi. Artemis Tapınağı'nın yeniden yapılması projesini, vakıf adına Dr. Atılay İleri tanıttı. Yeni eserin 120 sütununda, Birleşmiş Milletler nezdinde 120 ülkenin din ve kültür motiflerine yer verileceğini belirten Dr. İleri, dünya taş oyma sanatçıları tarafından bütün din, dil ve ırklardan medeniyetlerin bir arada bulunacağı bir eser ortaya koymayı planladıklarını söyledi. İlki yıkıldıktan sonra 6. yüzyılda dönemin en zengin kişisi Lydia Kralı Karun tarafından 20 bin metreküp mermer kullanılarak yaptırılan Artemis Tapınağı, kum ve bataklık üzerinde inşa edilmiş olması sebebiyle zaman içinde yan yatmaya başlamış, dönemin rahipleri endişeyle çareler aramış. Tapınağın bu dönemde, Herastros tarafından kundaklatıldığı biliniyor. Tapınak kültürünün zamanla zayıflaması, ilgisizlik, bakımsızlık, depremler ve hırsızlıklarla eserin tamamen kaybolduğunu anlatan Atılay İleri, bir dünya harikası olan tapınağın yeniden yapılması projesinin gerçekleşmesi halinde, yeryüzünde üçüncü defa inşasına tanıklık edeceklerini vurguladı. Aslıyla birebir projelendirilen tapınağın yapımında, 31 metre yüksekliğinde 120 mermer sütun kullanılacağını dile getiren Dr. İleri, projenin 21 bin metreküp mermer kullanılarak tamamlanabileceğini, bunun da 150 ile 200 milyon dolara mal olacağını tahmin ettiklerini kaydetti. Vakıf olarak dış kaynak bulmada sıkıntı yaşamadıklarını ancak yerel kaynaklarla bu eseri icra etmeye öncelik vermek istediklerini sözlerine ekledi. Zaman, Haber: İsmail Toprak, 04.11.2007 |
PISA'YA RAKİP KİLİSE
Almanya'nın Suurhusen kasabasında bulunan 13. yüzyıldan kalma kilisenin çan kulesi, 5,07 derecelik eğimiyle, 'dünyanın en eğik kulesi' sayılan İtalya'daki Pisa Kulesi'nin ünvanını elinden almaya hazırlanıyor. Guinness Rekorlar Kitabı yetkilileri, aylar süren ölçümler neticesinde kulenin eğikliğinin Pisa'nınkinden fazla olduğu sonucuna vardıklarını açıkladı. Halen 'en eğik kule' rekorunu elinde tutan İtalya'daki ünlü Pisa Kulesi'nin eğimi 3,97 derece. Kilisenin rekorlar kitabına girmesi için çalışan Alman yetkililer, binanın hala yılın belli dönemlerinde ayinler için kullanıldığını vurguluyor. Yeni Şafak, 04.11.2007 |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |