Eylül '07 Arşivi |
30 Eylül - 6 Ekim2007
|
|||
|
|||
Nano-Yorum: TAY Haber'in "Sayfabaşı Güzeli" yazarlarından Ali Bey'in saflığı hep beni derinen üzmüştür zaten... Yahu Değerli Üstad, iyi güzel oturup araştırıp yazmışsınız da, allah rızası için hangi "bakanın ya da başbakanın bu işe tam destek" verebileceğini de bir zahmet söyleseydiniz ya! Göbeğinden bağlı bir ekonomiyle "nihai alıcılara" nasıl yöneleceklerini de bi zahmet belirtseydiniz ya! Böyle kişilikli bir kültür politikası yürütecek bir bakanlık mı var Türkiye'de? Yoksa ben mi körüm... Olmadı Ali Beyciğim olmadı! S.B. Sinirli |
|||
İTALYA VE GETTY MÜZESİ ANLAŞMA SAĞLADI
İtalyan yetkililer, geçen hafta Getty Müzesi ile imzalanan anlaşma sonucunda, daha önce İtalya’dan kaçırılan ve hala Getty Müzesi’nde bulunan 40 eserin iade edilmesine karşılık bu müzenin kuratörü Marion True aleyhine açtıkları davadan vazgeçtiklerini açıkladılar.
Öte yandan, devletin davadan çekilmesine karşılık, İtalya’dan kanunsuz kazılarla ve kaçak yollardan çıkartıldığını bile bile, müzesi adına bu eski eserleri satın alan True aleyhine açılan kamu davası devam edecek. Anlaşmanın İtalya’da, Kültür Bakanlığı binasındaki imza töreninden sonra basına bir demeç veren devlet avukatı Maurizio Fiorilli, bu anlaşmadan sonra True’nun durumunun eskisi kadar ciddi olmadığını, eserlerin iadesinin davada hafifletici neden olacağına inandığını belirtti.
Fiorilli, Amerikalı sanat eserleri tüccarı Robert Hecht aleyhine açılan davanın ise, herhangi bir değişikliğe uğramadan süreceğini, Hecht’in elde ettiği tüm kaçak eserleri uluslar arası piyasaya sürmesi ile art niyetinin sabit olduğunu vurguladı.
Getty Müzesi Müdürü Michael Brand ise, bir yıldır süren görüşmelerin sonunda imzalanan bu anlaşmanın, İtalya’nın ülkesinden yapılan eski eser kaçakçılığını ortadan kaldırmak için sürdürdüğü çok büyük kampanyanın bir parçası olan bu davaları sona erdireceğine inandığını belirtti.
İtalya, bu anlaşmanın dışında halihazırda iki Amerikan müzesi ile ellerinde bulunan Yunan, Roma ve Etrüsk eski eserlerinin iadesi ile ilgili anlaşmalar imzalamış durumda. Getty ile imzalanan anlaşmaya göre bu müzede bulunan ve üzerinde anlaşma yapılan tüm eserler yıl sonuna kadar İtalya’ya geri gönderilecek. Bir tek MÖ 5. yüzyılda yapılmış Afrodit heykeli teşhir için 2010 yılına dek Getty’de kalacak. Getty Müzesi, sadece bu heykele 1988 yılında 18 milyon dolar ödemişti.
Öte yandan, Brand, Getty Müzesi’nden iade edilecek eserlerle müzenin koleksiyonlarında ciddi bir boşluk olacağını, bu boşluğun da İtalya Kültür Bakanlığı’nın vermeyi taahhüt ettiği uzun dönem ödünç eserlerle telafi edileceğini belirtti. AP, Haber: Ariel David, 26.09.2007 |
|||
OSMANLILAR SOTHEBY'S'DE
Sotheby’s Müzayede Şirketi’nin her yıl iki defa düzenlediği İslam Dünyası Müzayedesi’nin 2007 yılının ikinci müzayedesinin kataloğu, “Arts of the Islamic World, including Fine Carpets and Textiles” ismi ile yayınlandı. 24 Ekim 2007 günü Londra’da yapılacak olan bu müzayedede 413 parça eser var. Müzayedenin ağırlığı Afganistan, İran ve Hindistan menşeli eserlerde. Osmanlı eserleri ise, geçtiğimiz yıllardan farklı olarak, çoğunlukla 18. ve 19. yüzyıllara ait.
Sotheby’s’in Anadolu çıkışlı eski eserlere karşı temkinli duruşu hemen dikkat çekiyor. Yine de, müzayedede satışa sunulan 20'den fazla İznik çinisinin içinde yer alan, tümü 1575 tarihli, menşei ve eski sahipleri belirtilmemiş beş adet İznik karo ve mimari parçanın bir miktar rahatsız edici olduğunu söyleyebiliriz.
Katalogdan seçtiğimiz bazı ilginç parçalar şunlar: No 29: 3. Murat için hazırlanan Siyer-i Nebi’den minyatürlü bir sayfa. İstanbul’da, 1594 yılında hazırlanan altı ciltlik bu Siyer-i Nebi’de toplam 814 minyatür mevcuttu. Bugün 1., 2. ve 6. ciltler Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde, 3. cilt New York Halk Kütüphanesi Spencer Koleksiyonu’nda, 4. cilt ise Dublin’de, Chester Beatty Kütüphanesi’nde bulunuyor. 4. cilt ise kayıp. Bir Osmanlı prensesine verildiği iddia edilen bu cilte ait minyatürler tüm dünyaya dağılmış durumda. Satışa sunulan bu minyatür de 4. ciltten çıkma. Yine bu ciltten çıkmış minyatürler bugün British Museum’da, Berlin İslam Sanatı Müzesi’nde, Paris, Arap Dünyası Enstitüsü’nde ve Kopenhag’da David Koleksiyonu’nda yer almaktalar.
30,000 - 40,000 Pound
Önceki sahipleri: 3. Murad 1753'de Prenses Rukişah 1939'da Kahire, R.G. Gayer - Anderson
Sultan 2. Mehmed’in yağlıboya portresi, Gentile Bellini kopyası. Erken 15. yüzyıl. Bellini'nin Fatih Sultan Mehmed’in, şu anda Londra, National Gallery’de bulunan 25 Kasım 1480 tablodan esinlenerek, hemen akabinde yapılmıştır. Bahsi geçen bu Bellini tablosu ise, babasının ölümünden hemen sonra oğlu Sultan 2. Beyazıd tarafından sayışa çıkartılmış ve Venedik’li tüccarlar tarafından alınarak önve İtalya’ya, ardından İngiltere’ye götürülmüştür.
Ölçü: 21 x 16 cm
Önceki sahipleri: Thomas Agnew & Sons Ltd., London, 1931; No. 268 Osmanlı gümüş ve altın yaldız tas, Türkiye, yaklaşık 1500.
70,000 - 100,000 Pound Çap 12 cm
Lagonico Koleksiyonu’ndan Iznik tabak, yaklaşık 1530-40 Çap: 36.5cm Çap: 28.2cm Iznik duvar karosu, yaklaşık 1575
Ölçü: 27.5 x 27.5cm. |
|||
CHU DAU SERAMİKLERİNİN ESRARENGİZ KADINI
Bu mektuptan önce, Chu Dau seramikleri olarak bilinen bu gruba dair hemen hiçbir şey bilinmiyordu. Japon ataşenin başvurusunun ardından, 1983 yılında bölgede yapılan araştırma kazılarında seramik fırınları bulundu. Uzun süren araştırmalardan sonra artık arkeologlar bu bölgedeki seramik geleneğinin 15. yüzyılda başladığını ve yaklaşık 200 yıl kadar sürdüğünü biliyorlar.
Ateşenin sorduğu diğer sorunun cevaplanması ise çok daha zor oldu. Topkapı Sarayı’nda bulunan seramik vazoda imzası olan Bui Thi Hy isimli kadına ait hiçbir bilgi yoktu. Uzun araştırmalardan sonra Bui sülalesinin kayıtları bulundu. Kayıtlar başka kayıtları takip etti ve nerede ise 20 yıllık bir araştırmadan sonra kumaş üzerine yazılmış en eski soy listeleri bulundu. Bu kayıtlarda 1420 yılında doğan Bui Thi Hy ile ilgili bilgiler vardı. Yıllıklara göre edebiyat ve yazı konularında üstün becerileri olan Bui Thi Hy nin çizime de doğuştan yeteneği vardı. Dang Si isminde zengin bir seramikçi ile evlenmiş ve ardından seramikçi olarak çok ünlenmişti. Hiç çocuğu olmayan Bui Thi Hy çok başarılı ve zengin bir insan olarak 79 yaşında, 1499 yılında ölmüştü.
Topkapi Sarayı’nda bulunan vazo 1450 tarihli ve bu bölgeye ait dünyadaki en eski örnek olma özelliğine sahip. Form tamamen Vietnam özelliği olsa da üzerindeki motiflerde Yuan-Çin etkisi görülmekte. Bu türün dünyadaki ikinci en eski örneğine ancak 100 yıl kadar sonra rastlanıyor. vietnamnews.vnagency.com.vn, Haber: Nguyen My Ha ve Ta Quynh Hoa, 30.09.2007 Nano Yorum: Topkapı Sarayı, 9 Ekim 1924 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır. Bugüne kadar görev yapan tüm çalışanların ve müdürlerin çalışmalarını ve zor şartlarda gösterdikleri çabayı takdirle karşılıyoruz. Ancak bu örnek, envanter çalışmalarının önemini bir kez daha gösteriyor. Daha önce de defalarca yazdığımız gibi, mutlaka ve ivedilikle müze envanter sistemlerinin gözden geçirilmesi gerekmektedir. |
|||
SUADA HİKAYESİ
Uzmanlar, “Prosedüre uygun olmayan süreç izlenmiş” derken, Galatasaray Adası’na yapılacak binanın planını henüz tamamlanmadığı belirtildi. 1945’te kullanım hakkı Galatasaray Spor Kulubü’ne geçen adayla ilgili projeyi ise Unit AŞ hazırladı. Karar ile onanan Boğaziçi Sahil Şeridi ve Öngörüm Bölgeleri Nazım ve Uygulama İmar Planları’nın Galatasaray Adası ile ilgili bölümünde yapılan plan tadilatı, Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Boğaziçi İmar Müdürlüğü tarafından 3 Şubat 2005’te askıya çıkarıldı.
Kıran Mimarlık’a hazırlatılan projede, toplantı salonu, sergi, konser, gösteri, spor, eğlence ve restoranlar bulunuyor. Adanın üzerine çelik konstrüksiyonla bağlanacak gemi şeklindeki proje, 5 bin metrekare kapalı alan, 85 metre uzunluk ve 3.5 kat, 9.5 metre yükseklikte bulunuyor. Beylerbeyi ve Çırağan Sarayları ile birçok köşk ve kasrın yapımına imza atan "hassa mimarı" Sarkis Balyan’ın, yıllar önce yazlık evinin bulunduğu Galatasaray Adası’na gidip geldiği çatanası (bir tür buharlı tekne) mimar Hakan Kıran’a ilham kaynağı olmuş. Kıran’ın birinci seçilen projesi, çelik direkli, sağa sola dönebilen ve adayı kaplayan bir gemi görünümünde. Bakalım yangının sonucu ve projenin akıbeti ne olacak? Ama bana kalırsa, "Suada" olmadan önce "Buzada" olarak anılan ada, dili olsaydı muhtemelen "Gölge etmeyin başka ihsan istemem" derdi. TAYHaber, Yazı: Ayşe Didem Bayvas, Kaynak-Foto: S.Demirkol, Milliyet, besiktasliyim.net, Tercüman, ultraslan.org, 06.10.2007 |
|||
MÜZİK MÜZESİ HAYALİ GELECEK YILA KALDI
Fotoğraf Altı: Geçtiğimiz haziran ayında Üsküdar'daki eski Tekel Deposu'nda açılması planlanan Türkiye'nin ilk ve tek Müzik Müzesi, ziyaretçilerini gelecek yıldan itibaren Gülhane'deki İslam Teknolojileri Müzesi içinde ağırlayacak.
Ağustos 2006'da Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü bünyesinde kağıt üzerinde kurulan Müzik Müzesi, birkaç ay önce Tabiat Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne devredilmişti. Ardından müzenin Gülhane'de kurulmasına karar verildi ve Topkapı Sarayı Sur-ı Sultani içinde yer alan İslam Teknolojileri Müzesi'nde 300 metrekarelik bir bölüm ayrıldı. Tabiat Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün, daha çok ziyaretçi çekmek için müzeyi Sultanahmet'teki müzeler bölgesine almaya karar verdiklerini belirtiyor. Müzeye konulacak enstrümanları toplama işlemi ise halen devam ediyor. Müzik Müzesi çalışmalarını yürüten etnomüzikolog Oğuz Elbaş, müzenin yer değişikliği konusunun kendi bilgisi dahilinde olmadığını söylüyor. Topkapı Sarayı, Mevlevihaneler ve yurdun çeşitli müzelerinden çalgı aleti toplama işleminin devam ettiğini belirten Elbaş, özel koleksiyonlardan da çalgı alacaklarını ifade ediyor. Müzenin İslam Teknolojileri Müzesi bünyesinde açılmasını da değerlendiren Elbaş, "Ben olaya olumlu bakılmasını istiyorum. Bu bir başlangıç. Elimizde ne var ne yok, insanlara ne anlatıyor, insanlar bundan nasıl faydalanıyor bir görelim. Önce bir başlayalım." diyor.
Müzik Müzesi'nin hikayesi eskilere dayanıyor. Açılması yıllardır dillendirilen müzeyle ilgili en somut adımlar ise geçtiğimiz yıl atıldı. Kültür Bakanlığı ve Bilkent Üniversitesi işbirliği ile 29-31 Mayıs 2006 tarihleri arasında düzenlenen "Uluslararası Tarihsel Süreç İçinde Türkiye'de Müzik Kültürü ve Müzik Müzesi Kongresi"nde bu konu enine boyuna tartışıldı ve böyle bir müzenin açılmasına karar verildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü bünyesinde Bakanlar Kurulu kararıyla kurulan Türkiye'nin ilk ulusal müzik müzesi için Üsküdar'daki eski Tekel Deposu tahsis edildi. Bina yeniden düzenlenip 2007 yılı başında hizmete girecekti. Fakat bunlar gerçekleşmedi.
Gülhane'de açılacak Müzik Müzesi'nin yaşayan bir müze olması hedefleniyor. Türk müzik sanatı ve kültürü üzerine araştırma ve inceleme yapan yerli ve yabancı müzikolog, etnomüzikolog ve akademisyenlere bu alanda bilgi, belge ve dokümanlara ulaşma imkanı sağlayacak olan müzede, çalgılar, notalar, arşiv kayıtları ile müzikle ilgili tüm etnografik materyaller yer alacak. Bakanlığa ait çeşitli müzelerdeki materyallerin yanı sıra yurtiçindeki ve dışındaki özel çalgı koleksiyonları, plaklar ve dokümanlar da satın alma ya da hibe yoluyla müze envanterine kazandırılacak. Teşhir edilen her tür tarihi enstrümanın onarımlarının yapılacağı ve ses kayıtlarının satışa sunulacağı müzede alanında uzmanlaşmış 15 sanatçıdan oluşan özel bir araştırma ve uygulama topluluğu da görev yapacak.
Müzik Müzesi için belirlenen ilk mekan olan Üsküdar'daki eski Tekel binasının durumunun ne olacağı da şu an için belli değil. Genel Müdür Orhan Düzgün, bakanlığa devredilen binanın hangi amaçla kullanılacağı konusunda Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile önümüzdeki günlerde detaylı bir toplantı yapacaklarını söylüyor. Bina, Kültür Bakanlığı'na devredileli yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen halen resmi devri Tekel'den alınmış değil. Devir işleminin gerçekleşmemesinin nedeni ise bakanlığın binayı koruyacak yeterli güvenlik kadrosunun bulunmaması. Binanın güvenliği halen Tekel görevlileri tarafından sağlanıyor. Zaman, Haber: Ali Pektaş, 06.10.2007 |
|||
OSMANLIYA AİT BELGELER 3 KITADA TAPU ANLAŞMAZLIKLARINI ÇÖZECEK Vakıflar Genel Müdürlüğü, Vakıf Arşiv Yönetim Sistemi (VAYS) projesiyle Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait yaklaşık 12 milyon belgeyi dijital ortama aktarıyor. Bu yılın sonuna kadar tamamlanması planlanan VAYS projesi ile Osmanlı vakıf belgeleri, 3 kıtada tapu anlaşmazlıklarının hakemi haline gelecek.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, VAYS projesinde, tarihi belgelerin en üstün teknolojiler aracılığıyla koruma altına alınması ve araştırmacıların hizmetine sunulması amacıyla 2005 yılında uygulama çalışmalarına başladı. VAYS projesi ile vakıfların amaçlarına göre yaşatılmaları ve mal varlıklarının korunabilmesi için gerekli arşiv yönetim sisteminin kurulabilmesi, vakıflarla ilgili her türlü bilginin derlenerek bilgisayar ortamına alınması, Selçuklu, beylikler ve Osmanlı dönemi kültür ve medeniyetine ait bilgi ve belgelerin internet ortamına açılarak Türk ve dünya kamuoyu ile paylaşılması hedefleniyor. Proje kapsamında, vakıfların elindeki vakfiye, zeyl vakfiye, ilan, hüccet, berat, ferman, emir, hüküm, ahkam kayıtları, hudutname, kayd-ı hakani, ilmühaber, her türden temessük (senet) kayıtları, mahkeme, şura, encümen, meclis, komisyon kararları, tafsil, hurufat, atik şahsiyet (hazine esas kaydı) ve yeni şahsiyet kaydı türünden Arapça olanların Türkçeye çevirisi ile Osmanlıca olanların transkripsiyonları yapılarak bilgisayara aktarılıyor. VAYS projesi ile Vakıflar Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Dairesi Başkanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, İstanbul Bölge Müdürlüğü Arşivi ve İstanbul Müftülüğü bünyesinde bulunan kayıtları ile mikrofilm çekimi ile dijital ortama aktarılıyor. Çalışma kapsamında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nde bulunan 4 bin 190, İstanbul Müftülüğü'ndeki 10 bin, Milli Kütüphane bünyesinde iken Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ne devredilen 8 bin 609 defter ile birlikte Türk Tarih Kurumu, Süleymaniye Kütüphanesi, Topkapı Sarayı Müzesi ve Türk İslam Eserleri Müzesi'nde bulunan vakıflarla ilgili belge ve defterlerin dijital ortama aktarılması işlemleri tamamlandı. Osmanlı Arşivi Dairesi Başkanlığı'nda bulunan 8 milyon 470 bin 726 defterden 2 milyon 100 bininin dijital kopyaları alındı. Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı'ndaki 6 milyon 370 bin 726 defterin dijitalleştirme çalışmaları sürüyor.
1460 yılından beri el atılmayan Osmanlı tapu arşivleri, bilgisayar ortamına aktarılıyor. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve İstanbul Tapu Kadastro Bölge Müdürlüğü, padişah fermanlarıyla sadece kişi isimlerinin yer aldığı Osmanlı tapularını Türkçeye çeviriyor ve tapuları tarayıp mikrofilmlerini çekiyor. Osmanlı tapu kayıtları sadece Türkiye'nin toprakları ile sınırlı değil. Osmanlı Devleti'nin hüküm sürdüğü topraklarda şu an 28 devlet var. İstanbul Tapu Kadastro Bölge Müdürü Adnan Cevher, Osmanlı tapu arşivlerinde Kıbrıs'tan Filistin'e, Mısır'dan Bosna'ya kadar birçok ülkenin kayıtlarının bulunduğunu anlattı. Tapuların bilgisayara aktarılması çalışmalarında, diğer ülkelerdeki gayrimenkullerin tapu kayıtlarının da ele alındığını ifade eden Cevher, "Osmanlı'nın hüküm sürdüğü topraklarda kurulan devletler, kendi ülkelerindeki anlaşmazlıklarda bile Osmanlı tapularını kaynak kabul ediyor. Tapular bilgisayar ortamına aktarılınca, Osmanlı tapuları, 3 kıtada tapu anlaşmazlıklarının hakemi haline gelecek." diye konuştu.
Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, "Proje sonunda yıllar boyu karanlık kapılar ardında kalmış birbirinden değerli milyonlarca belge gün ışığına çıkmış ve bu belgelerin içerdiği bilgiler tüm insanlığın istifadesine sunulmuş olacak." dedi. Zaman, Haber: Yasin Kılıç, 06.10.2007 |
|||
EFSUNLU TABLONUN ŞİFRESİ Sait Halim Paşa Yalısı'na ismin verilmesindeki sebeplerden biri de yalıdaki Çölde Av isimli yağlı boya tablo. Eni 5.65, boyu 7.76 metre olan bu tablo, Türkiye'deki en büyük tablolardan biri. O da şans eseri yangından hiç zarar görmeden kurtulmuş. Mısır çöllerindeki bir av sahnesinin resmedildiği eser, Felix Auguste Clement'e ait. Aynı zamanda yalının iç mimarı olan Clement, Sait Halim Paşa'nın hem çok yakın dostu hem de av arkadaşıymış. Zaten resimde ortada duran kişi de Paşa'nın ta kendisi. Yerde yatan sarı saçlı ve bıyıklı kişiye dikkat ederseniz, o da Clement. Sanatçı tabloyu 1865 yılında Mısır'da yapmış. O büyüklükte bir resmin, Mısır'dan buraya nasıl getirilip, yalıya sokulduğu hala tartışma konusu. Clement ile Sait Halim Paşa'nın tanışıklığına gelirsek... Sait Halim Paşa, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın torunu oluyor. Clement de Kavalalı'nın Mısır'daki evinin mimarı. Sait Halim Paşa yalısıyla ilgilenmek için Mısır'dan İstanbul'a gelmiş. Gelirken de bu resmi getirmiş. Ayrıca yalının tavan işlemelerinden merdiven basamaklarına kadar her ayrıntıyı kendisi yapmış. Tablonun en büyük özelliklerinden biri kullanılan perspektif teknikleri. Eserin bulunduğu odanın hangi köşesinden bakarsanız bakın, resimdeki atlardan biri gözlerini sizden ayırmıyor. İster istemez hep o atla göz göze geliyorsunuz. Bir diğer atın ön bacağı da aynı şekilde sizi takip ediyormuş gibi duruyor. Her ne kadar bu çok sık uygulanan bir resim tekniği olsa da, belki de mahalleli yalıya "Efsunlu," demekte çok da haksız değil.
1995 yılında meydana gelen yangın nedeniyle Çölde Av tablosuyla ilgili ayrıntılı bilgi bulunamıyor. Yalının konsept danışmanı ve marka yöneticisi Yelda İpekli, bu yangın sırasında temel kaynakların yandığını anlatıyor: "Yalıyla ilgili pek çok bilgi, yalıyla birlikte yanmış. Sonradan yapılan araştırmalar da çok sınırlı." Tablonun tarihi değerinin yanı sıra sanatsal değeri de dikkat çekici. Oryantalist bir anlatıma sahip olan eser, çok figürlü bir kompozisyona sahip. Sizi takip eden atların yanı sıra farklı perspektif oyunları da yapılmış. Bunun için tablonun karşısına geçip biraz zaman geçirmeniz gerekiyor. Resmin her köşesinden farklı bir şifre çıkacağına emin olabilirsiniz...
Sait Halim Paşa Yalısı'nın 2004'te Göçtur Turizm A.Ş.'ye kiralanmasından sonra, yalıdaki paha biçilemeyen eserler Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Yıldız Sarayı Müzesi depolarına taşındı. 367 eser tek tek götürüldü. Ancak Çölde Av, çok büyüktü ve neredeyse duvarla bütünleşmişti. Onu çıkarmak, hem yalının duvarına hem de resme zarar verecekti. Bu nedenle resim yerinden oynatılamadı. Böylece tablo, ait olduğu yerde gizemini korumaya devam ediyor...
Yalıdaki en önemli orijinal eser olan Çölde Av, yalının en önemli mekanlarından biri olan Selamlık bölümündeki Tören Salonu'nda yer alıyor. Kahire mimarisinin özelliklerini taşıyan bu salon, şu an boş dursa da kimi zaman özel yemekler ve toplantılar için kullanılabiliyor.
Rıhtımındaki iki arslan heykelinden dolayı 'Arslanlı Yalı' olarak da anılan Sait Halim Paşa Yalısı, neo-klasik tarzda inşa edildi. Sakin dış görünüşüne karşın, dekorasyonunda ağır arabesk unsurlar kullanıldığından, küçük bir Arap sarayını da andırıyor. Sait Halim Paşa Yalısı'nın bilinen ilk sahipleri Düzoğulları Ailesi. Yalının 1863'te Aristarhis Ailesi'nin eline geçtiği tahmin ediliyor. Bilindiği kadarıyla, Aristarhis Ailesi yalıyı tamamen yıktırıp, yeniden inşa ettirmişti. Yalı, Aristarnis Ailesi'nden sonra 1876 yılında Prens Abdülhalim Paşa tarafından satın alındığında harap haldeydi ve Çanakkaleli mimar Petraki Adamandidis'e yaptırıldı. Böylece yalı bugünkü halini aldı. Abdülhalim Paşa'nın ölümünden sonra yalı, paşanın dokuz çocuğuna kaldı. Sait Halim Paşa ise kardeşlerinin hisselerini satın alarak 1894'te yalıya sahip oldu. Yalı, en güzel zamanlarını Sait Halim Paşa zamanında yaşadı. Sonra da bilinen talihsizlikler başına geldi. Yalının 1998'de başlayan yenileme çalışmalarında ise yalının yangından önceki değil, 1890'lardaki görünümü temel alındı. Sabah, 06.10.2007 |
|||
HIZLI TREN TARİHE ÇARPTI
Eskişehir'in İnönü İlçesi'nde devam eden hızlı tren hattı çalışmaları sırasında MÖ 6. yüzyıla ait iki tümülüse rastlandı. Hızlı tren inşaat çalışmalarının kısa süreli olarak durdurulduğu 200 metrekarelik alanda Arkeoloji Müzesi görevlileriyle AÜ Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyeleri birlikte kazı yapıyor.
Radikal, 06.10.2007 |
|||
"AKP TARİHE SAHİP ÇIKMIYOR"
İstanbul'da Taksim'deki Cumhuriyet Anıtı başta olmak üzere kente ruh katan çok sayıda ünlü anıt yok olmanın eşiğinde. AKP'nin, kentteki birçok yapıyı onarmasına karşın 79 yıllık Cumhuriyet Anıtı'na gerekli ilgiyi göstermemesini eleştiren uzmanlar, bu anıtların acilen restore edilmesini istiyor. Cumhuriyet, 05.10.2007 |
|||
"OSMANLI MİMARİSİNİN KORUNMA, RESTORASYON VE YENİDEN KULLANIMI" SEMPOZYUMU
Hollanda Araştırma Enstitüsü ve Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü, Anadolu Medeniyetleri ve Kültürel Miras Yönetimi Yüksek Lisans Programı tarafından düzenlenen "Osmanlı Mimarisinin Korunma, Restorasyon ve Yeniden Kullanımı. Türkiye, Doğu Akdeniz ve Balkanlar'dan Uygulama ve Problemler" Sempozyumu 9 Ekim 2007 tarihinde, 10:00 - 17:30 arasında Hollanda Araştırma Enstitüsü'nde gerçekleştirilecek. TAYHaber, 05.10.2007 |
|||
KAZILARDA BULUNAN TABLET, SİVAS TARİHİNİ 300 YIL GERİYE GÖTÜRDÜ
Sivas'ta Hitit dönemine ait olduğu belirlenen alanda yapılan kazı çalışmalarında bulunan yazılı tablet, ilin yerleşik hayatını 300 sene geriye götürdü. Çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan Sivas'ın bilinen yazılı tarihi ise MÖ 1500'lü yıllara dayanıyordu. haberler.com, 05.10.2007 |
|||
MOTOSİKLETTE 'ÜÇ HAVARİ' HEYKELİ YAKALANDI
Uşak'ta bir kişi, tarihi eser kaçakçılığından yakalanarak gözaltına alındı. haberler.com, 05.10.2007 |
|||
MENEKŞE SOKAK KURTARILIYOR
Ordu'da yüzyıl başından kalma Ermeni, Rum ve Osmanlı mimarisinin hakim olduğu evlerin bulunduğu Taşbaşı Mahallesi'ndeki Menekşe Sokak, Ordu Belediyesi'nin yapacağı çalışmalar sonunda tarihin yaşandığı sokağa dönüştürülecek. Ordu Kent Haber, 05.10.2007 |
|||
SU ARARKEN MEZAR BULDULAR
Hatay Arkeoloji Müzesi Müdürü Faruk Kılınç, Erzin İlçesi'nde Aslantaş Barajı'ndan İskenderun'a su getirmek için çalışma yapan DSİ ekiplerinin tarihi özellikleri bulunan ''oda mezar'' bulduğunu belirtti.
''Oda mezar''ın iş makinelerinin darbesi sonucu hasar gördüğünü ifade eden Kılınç, Arkeolog Demet Kara ile 3 görevlinin inceleme yaptığını söyledi. Yeşiltepe Köyü yakınlarında bulunan ''oda mezar''ın ilk etapta Geç Roma dönemine ait olduğunun saptandığını kaydeden Kılınç, ''Çalışma sırasında iş makinelerinin darbesi dolayısıyla mezarın bazı bölümleri hasar görmüş. Mezarlık içinde seramik ve camdan yapılmış gözyaşı şişeleri, insan kemikleri bulundu. Bakanlığa durumu bildirdik. Alacağımız izin ve ödenekle oda mezar ve çevresinde kazı başlatacağız'' dedi. Kılınç, bulunan oda mezarın etrafının güvenlik amacıyla çevrildiğini, DSİ'nin çalışmalarına ara verdiğini bildirdi. Hatay Gazetesi, 05.10.2007 |
|||
TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ 2008 TOPLANTISINI OSMANGAZİ'DE YAPACAK
2008'in Mart ayında yapılması planlanan Tarihi Kentler Birliği toplantısı, TKB'nin Şanlıurfa Buluşması'na katılan Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe'nin burada yaptığı davet üzerine gerçekleşecek. Belediye Başkanı Recep Altepe, toplantıyla ilgili son ayrıntıların; Birliğin İstanbul'daki merkezi olan Şerifler Yalısı'nda Prof.Dr. Metin Sözen başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda netleştirildiğini bildirdi. Mart 2008'de yapılması planlanan toplantıda, Osmangazi Belediyesi'nin tarihi mirası koruma çalışmaları ve bağlamdaki örgütlenme, işlevlendirme, röleve ve restorasyon projesi hazırlama, kent belleği oluşturma, somut olmayan kültürlerin desteklenmesi, kent kültürünün oluşturulması/ortaya çıkarılması gibi çalışmaları ayrıntılı olarak ele alınacak. TKB'nin Osmangazi Buluşmasında tarihi mirası koruma çalışmaları sadece teorik olarak işlenmeyecek. Konuklar aynı zamanda Osmangazi Belediyesi'nin restore ettirdiği kültürel varlıkları da yerinde görecek. 3 gün sürmesi planlanan toplantının son iki günü yerinde inceleme ile geçecek. Konuklar iki gün boyunca, restorasyonu tamamlanan veya devam etmekte olan; Bursa Surları, Sur Kapıları (Saltanat Kapı, Fetih Kapı, Yer Kapı, Zindan Kapı), Karabaş-ı Veli Kültür Merkezi, Haraççıoğlu Medresesi, Gökdere Medresesi, Seyyid Usul Tekkesi, Geyve Han, Galle Han, Tuz Han, Tuz Pazarı, Uzun Çarşı, Okçular Çarşısı, Ertaş Çarşısı, tarihi Merinos Tren İstasyonu, Abdal Camii ve Türbesi'nde yerinde inceleme yapılacak. Tarihi Kentler Birliği katılımcıları, Osmangazi Belediyesi'nin sokak dokusu düzenlemesi yaptığı; Üftade Sokağı, Osmangazi Çıkmazı ve Kayhan Caddesi gibi bölgelerde de inceleme yapacak. haberler.com, 05.10.2007 |
|||
DEVLET TESCİLLİ BİNALARA PARA VERİYOR, KİMSENİN HABERİ YOK
Yıpranmış ve onarım bekleyen özel mülkiyetli tescilli yapıların korunması için Kültür ve Turizm Bakanlığı 250 bin YTL'ye kadar nakit yardımında bulunuyor. Ancak ne yönetmelikten ne de Bakanlığın uygulamasından kimsenin haberdar olmadığı ortaya çıktı. Antalya'da bugüne kadar mülkünün tamir ve onarımını yaptırmak için 4 kişi başvuruda bulundu.
Yönetmeliğin tarihin yeniden ayağa kaldırılabilmesi için şans olduğunu savunan Kültür ve Turizm İl Müdürü İbrahim Acar, tescilli binası olanları bu imkandan faydalanmaya çağırdı. Bakanlıklarının proje için 50 bin YTL, proje uygulaması için de 200 bin YTL olmak üzere 250 bin YTL'ye kadar nakdi yardımda bulunduğunu belirten Acar "Kaleiçi, Antalya tarihinin izlerini taşıyan bir yerleşim. Burayı ayağa kaldırmak lazım. Kaleiçi'nin ayağa kaldırılması turist için de turizmci için de güzel olur. Kültür turizmi mesafe alır." dedi.
Antalya kent merkezindeki en önemli tarihi ve kültürel miras olarak gösterilen Kaleiçi'ndeki bazı binaların sahibi bulunmuyor. Bazısı ise sahibi tarafından terk edilmiş durumda. Bazı binalarda ise halen oturanlar bulunuyor. İçinde 700'e yakın tarihi bina ile 40 anıtsal yapı barındıran Kaleiçi'nde, Taşınmaz Kültür Varlıklarının Onarımına Yardım Sağlanmasına Dair Yönetmelik hakkında bilgisi olanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Çok az sayıda insan yönetmelikten haberdarken, çoğu semt sakini yıkılmaya yüz tutan evlerinin devlet tarafından onarılmasını bekliyor. Semt muhtarları yönetmelikten haberi olmayan vatandaşın evini çürümeye terk ettiğini söylüyor. Muhtarlar kendilerinin bile yönetmelikten haberdar olmadıklarını söylüyor. 1998 senesinde evini kendi parası ile onardığını anlatan Barbaros Mahallesi Muhtarı Mehmet Gözübüyük, parası olmayan bazı vatandaşların ise onarım yaptıramadığı için tescille binalarının gözleri önünde çürüdüğünü söyledi. Tuzcular mahallesi muhtarı Serdar Söyler ise düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: "Bu yönetmelik güzel, keşke bu konudan 2 yıl önce haberimiz olsaydı. Vatandaşı bire bir ilgilendiren konularda çıkan yönetmelikler muhtarlara bildirilse. O zaman bizler de Kaleiçi'nde parası olmadığı için binasını onaramayanlara duyururduk. Böylece Kaleiçi de güzelleşirdi. Böyle bir yönetmeliğin olduğunu mahalle sakinlerimize duyurmaya başlayacağız. TürkiyeTurizm.com, 05.10.2007 |
|||
XI. ORTAÇAĞ-TÜRK DÖNEMİ KAZI SONUÇLARI VE SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU
Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü tarafından ilki 1997 yılında düzenlenen "Ortaçağ-Türk Dönemi Kazı Sonuçları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu"nun onbirincisi, 17-19 Ekim 2007 tarihleri arasında İzmir'de gerçekleştirilecek.
Sempozyum, yaptığı çok sayıda bilimsel çalışma ve etkinlikle Sanat Tarihi araştırmalarına önemli katkılar sağlayan, çok sayıda bilim adamının yetişmesinde emeği bulunan, ayrıca “Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları Sempozyumu”nun öncülüğünü yapan, Bölümün kurucusu Prof.Dr. Rahmi Hüseyin Ünal’a armağan olarak düzenlenecek.
Sempozyum bildirileri ise daha sonra bir kitapta toplanacak. TAYHaber, 05.10.2007 |
|||
KALE PROJESİ ADIM ADIM İLERLİYOR
Adıyaman'ın tarihi Hısn-ı Mansur Kalesi'ni kurtarmak için başlatılan proje kapsamında evlerin yıkım işleri devam ediyor.
Adıyaman Belediyesi tarafından yürütülen kale projesi kapsamında 15 evin daha istimlak edilerek yıkımı gerçekleştirildi. Fen İşleri Müdürlüğü'ne bağlı ekipler proje kapsamında bugüne kadar 65 evin yıkımını yaptı. Yapılan çalışmalar neticesinde 15 evin daha yıkımı yapılarak, projenin gerçekleşmesi için çalışmaların devam ettiği bildirildi.
Belediye Başkanı Necip Büyükaslan, kale çalışmalarının hızlı bir şekilde yürütüldüğünü dile getirerek, "Kale Projesi'ni hayata geçirmek amacıyla çalışmalarımıza ivedi bir şekilde devam ediyoruz. Söz konusu projemizi en kısa zamanda gerçekleştirerek hizmete sunacağız. Bizim için önemli olan günlük çözümler değil, kalıcı çözümlerdir. Çünkü biz ilimizin bugününü değil, geleceğini düşünüyoruz" şeklinde konuştu. Adıyaman Kent Haber, 05.10.2007 |
|||
OSMAN HAMDİ BEY PRIENE KAZI EVİ'NDE BULUNDU
Osman Hamdi Bey'in, Söke'ye bağlı Güllübahçe Beldesi'nde bulunan antik kent Priene'de ilk kazı çalışmalarını denetleyen isim olduğu ortaya çıktı. Elde edilen verilerden yola çıkılarak, Priene antik kentinin gün ışığına çıkarılmasında, ünlü ressam ve Çağdaş Türk Müzeciliği'nin gerçek kurucusu olarak kabul edilen Osman Hamdi Bey'in büyük katkısı olduğu düşünülüyor.
Sadrazam İbrahim Ethem Paşa'nın oğlu olan Osman Hamdi Bey, Paris'te resim ve arkeoloji eğitimi alan ve 1869'da yurda döndükten sonra 1881 yılında Müze-i Hümayun Müdürlüğü'ne atandı. Bu alanda devrim sayılabilecek eski eserlerimizin yurt dışına götürülmesini yasaklayan kanunu yürürlüğe koyan ünlü ressam Osman Hamdi Bey, 1895 yılında Söke'ye gelerek Alman Kazı Ekibi'nin Priene'de çalışmalarını denetlediği ortaya çıktı. Güllübahçe Belediye Başkanı Yılmaz Salbaş, beldesi ile ilgili başlatmış olduğu fotoğraf arşiv çalışmalarında ünlü ressam Osman Hamdi Bey'in 1895 yılında ilk kazı çalışmalarını başlatan Alman Kazı Ekibi Başkanı Arkeolog Wiegand, Schrader, Siemens ve kızı ile çekilmiş resimleri bulundu. Sökeli fotoğraf sanatçısı Cevdet Üzüm tarafından gün ışığına çıkarılan fotoğraf büyütülerek Güllübahçe Belediyesi'ne asıldı. Bu yılki kazı çalışmalarını geçtiğimiz hafta içerisinde tamamlandığını söyleyen Belediye Başkanı Yılmaz Salbaş, "MÖ 4. yüzyıl antik dönemlere kadar uzanan gerek Athena Tapınağı gerekse kanalizasyon sisteminin kurulması ile ilk kentleşme mimarisinin izleri ile bilinen Priene kentimizde Osman Hamdi Bey'in izine rastladık. Bunun fotoğraflarla da desteklenmesi bize bu yıl ki kazı dönemin sonunda ayrı bir heyecan ve keyif verdi. Onun 1895 yılında kazı çalışmaları için geldiği ve beldemizde kaldığı kazı evi bugün halen orjinal haliyle yine kazı evi olarak hizmet veriyor" dedi. Haber Ekspres, 06.10.2007 |
|||
ABD'DE 1720 YILI YAPIMI KEMAN SATIŞTA
İtalyan Giuseppe Antonio Guarneri'nin 18'inci yüzyıldan günümüze gelen bir kemanı, gelecek hafta New York'taki Christie's müzayede salonunda satışa çıkarılacak. Trt/Haber, 05.10.2007 |
|||
3240 YILLIK ANTİK BARAJ
Çorum'a 45 kilometre uzaklıktaki Alacahöyük Antik Kenti'nde MÖ 1240 yılında yaptırılan Hitit Barajı yüz yıllardır tarım alanlarının sulamasında kullanılıyor. Bu yılki kuraklık Hitit Barajı sayesinde hissedilmedi bile.
Çorum'un Alacahöyük Antik Kenti'nde MÖ 1240 yılında yaptırılan ve Tanrıça Hepat'a ithaf edilen Hitit Barajı, yüz yıllar sonra yeniden tarım alanlarının sulamasında kullanılıyor. Alacahöyük'teki arkeolojik çalışmaların başkanlığını yapan Prof.Dr. Aykut Çınaroğlu, Hititlerin Anadolu'da MÖ 1200'lü yıllarda yaşanan kuraklık üzerine Orta Anadolu'da 11 vilayete 13 baraj inşa ettirdiğini belirtti. Çınaroğlu, "Bu barajlardan Alacahöyük'teki hariç hepsi işlevini yitirdi. Alacahöyük'teki baraj ise kaynak suyu gövdesi içinden çıktığı için bu su, günümüze kadar akmaya devam etmiştir" dedi. Bugün, 05.10.2007 |
|||
BERGAMA'NIN ZEYTİNBAĞ BELDESİNDE SİT ALANI SORUNU
Bergama'ya bağlı Zeytindağ beldesinde, 1. derece SİT alanı içinde bulunan Kazıkbağları Mahallesi'ndeki bazı bina sahipleri hakkında, Bergama müze görevlileri ve jandarma ekiplerinin rapor tuttuğu bildirildi.
Haber Ekspres, 05.10.2007 |
|||
ERZURUM'UN KAPALIÇARŞI'SI BAKIMA MUHTAÇ
1870 yılında yapılan Hacılar Hanı duyarsızlıkla gündemde. Ayazpaşa Mahallesi’nde bulunan ve Hacı Abdurrahman tarafından 1870 yılında yapılan Hacılar Hanı'ndaki tarihi işyerleri duyarsızlık sonucu kapılarına kilit vurdu. Yıllarca Erzurum halkına hizmet veren tarihi mekanların yıkılma tehlikesi ile baş başa bırakılması vatandaşın tepkisine neden oluyor.
Bir çok işyeri, depo olarak kullanılırken, bir çoğu da kullanılmaz durumda. Hacılar hanında bulunan tarihi işyerleri üzerine değişik işyerlerinin inşa edilmesi ve tarihi eserlerin orijinalliğinin bozulması tepkilere neden oluyor.
Hacılar Hanı'nda faaliyet gösteren esnaf tarihi eserler konusunda duyarlılık beklediklerini belirterek, belediyenin konuyla ilgili çalışma başlatmasını istediler. İşyerlerinin restore edilmesini isteyen esnaf, yıllara değil ,ilgisizliğe yenik düşen Hacılar Hanı'nın restore edilerek, Erzurum’a kazandırılmasını istiyor.
Ayazpaşa Mahallesi’nde bulunan ve Hacı Abdurrahman tarafından 1870 yılında yapılan Hacılar Hanının dikdörtgen planlı olan bir ana, bir de yan giriş kapısı bulunuyor. Avlu kenarındaki odaların, giriş kapıları kemerli olan han, dikdörtgen ayaklara oturmakta. Günümüzde işyeri olarak kullanılan hanın içinde yirmidört dükkan bulunuyor. Erzurum Gazetesi, 05.10.2007 |
|||
GÜMÜŞ SİKKELER DEPODA BEKLEMEYECEK
Arkeoloji Müzesi Müdür Vekili Ahmet Beyazlar, Zeugma Definesi Envanteri ve Tanıtım Projesi sayesinde Zeugma Antik Kenti'nden çıkarılan ve çok az bir bölümü müzede sergilenen gümüş sikkelerin depolarda beklemekten kurtulacağını söyledi. Beyazlar, "Türkiye-Suriye Bölgelerarası İşbirliği Programı" kapsamında hazırladıkları projenin kabul edildiğini belirtti. Bütçesi 51 bin dolar olan ve 8 ay sürecek proje kapsamında, Zeugma Antik Kenti'nden Gaziantep Arkeoloji Müzesi Başkanlığı'nda, 2000 yılında yapılan kazılarda bulunan gümüş sikkelerin temizleneceğini, onarılacağını, envanterinin çıkarılacağını ve kayıt altına alınacağını ifade eden Beyazlar, "Şu anda müzemizde bu sikkelerin yaklaşık 30 tanesi sergileniyor. Toplam sikke sayısı ise 2 bin 500 civarında. Kazı sırasında bulunan sikkelerin bir kısmı mekanik temizliği yapılarak müze deposunda muhafaza altına alınmıştı" dedi. "Hazırlanan proje çerçevesinde müzedeki ve arazideki iş yoğunluğu nedeniyle envanteri çıkarılamayan sikkeler envanteri yapıldıktan sonra sergilenmeye başlanacak" diyen Beyazlar, "Proje sayesinde Zeugma Antik Kenti'nden çıkarılan ve çok az bölümü müzede sergilenen gümüş sikkeleri depolarda beklemekten kurtaracağız" şeklinde konuştu. Beyazlar, "Türkiye-Suriye Bölgelerarası İşbirliği Programı"nın temel amacının Türkiye ile Suriye arasındaki ekonomik, sosyal, kültürel ve bilimsel işbirliğini geliştirmek olduğunu ifade etti. Bu çerçevede, envanteri çıkarılan sikkelerin proje kapsamında Halep Müzesi'nde de geçici olarak sergilenmesinin hedeflendiğini bildiren Beyazlar, şunları anlattı: "Böylelikle iki ülke arasındaki kültürel ve sosyal ilişkilerin daha da artması bekleniyor. Türkiye ve Suriye arasında kültürel alanda da birçok benzerlik olduğunu biliyoruz. Bu açıdan programın kültürel ilişkilerimizin gelişmesine katkı sağlayacağı düşünülüyor.'' Gaziantep 27 Gazetesi, 05.10.2007 |
|||
Madonna of the Yarnwinder, 1501 |
DA VINCI'NİN MERYEM'İ BULUNDU
Leonardo da Vinci'nin, İskoçya'daki Drumlanrig Şatosu'ndan 2003 yılının ağustos ayında çalınan 'Madonna with the Yarnwinder' (Yarnwinder'li Meryem) adlı tablosu bulundu.
İskoçya polisi tarafından yapılan açıklamada tablonun, Glasgow'daki bir adreste ele geçirildiğini, olayla ilgili olarak üç İngiliz ve bir İskoç'un tutuklandığını belirtildi. Radikal, Fotoğraf: wikipeida.org, 05.10.2007 |
||
|
|||
EVLERİNDE DEFİNE ARARKEN TOPRAK ÜZERLERİNE GÖÇTÜ
Tekirdağ’ın Saray İlçesi’ne bağlı Bahçedere Köyü’nde, oturdukları evde define gömülü olduğunu düşünen Vahit Zayım (61), İstanbul’da Mali Müşavir olarak çalışan oğlu Kazım Zayım (35) ve arkadaşı Cemal Bayrak (35) yaklaşık 3 ay önce gece saatlerinde evin içinde kazı yapmaya başladılar. Hürriyet, Haber: Mehmet Yirun - Şenol Aksoy, 05.10.2007 |
|||
"ANİ'DE RESTORASYONLAR BAŞLAMALI, YAPILAR TEHLİKE YARATIYOR"
Ermenistan sınırında bulunan tarihi Ani Harabeleri, yüzyıllar boyunca hem doğanın hem de insanların tahribatına uğradı. Döneminin İstanbul'u olarak tanımlanan ve hem ekonomik, hem dini, hem de ticari merkez olan Ani Kentinden geriye sadece 21 eser kaldı. Bunlar da üzerlerinden geçen bin yılların ağırlığına dayanmaya çalışıyor. Doğal tahribatın yanı sıra bundan birkaç yıl ötesine kadar hemen karşı tarafta bulunan Ermenistan'daki taş ocaklarında patlatılan dinamitlerin de zarar verdiği tarihi eserler bir yandan yanlış restorasyonun kurbanı oldular. Şimdiye kadar yapılan restorasyonları beğenmeyen Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2002 yılında durdurduğu çalışmaları bu kez bilimsel bir ortamda hazırlanan projeler eşliğinde yürütecek. Dinamitlerin en çok zarar verdiği Ebul Manucahr Camii ile Tigran Honents Kilisesi (Resimli Kilise) için 2 ayrı proje hazırlandı ve kabul edildi. Bu projeler ışığında iki tarihi mabede 'aslına uygun olarak' restorasyon çalışmaları yapılacak.
İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi ve Ani Harabeleri Kazı Çalışmaları Grup Başkanı Doç.Dr. Yaşar Çoruhlu, restorasyonların ihale sistemiyle yapıldığını ve bunun da bazı aksaklıkları meydana getirdiğini vurgulayarak, "Biz buraya gelmeden evvel surlarda bir takım onarımlar yapılmış. Selçuklu sarayında onarımlar yapılmış ve bunlar ihale sistemiyle yapılmış. İhalelerin tarihi eserlerin aleyhine olan bir yönü de var. Çünkü ihalede iş, en az parayla yapan kişiye verilir. Bunun da bazen olumsuz yanları var. Bir de buradaki restorasyonda burada köylerdeki işçileri kullanılıyor. Oysaki eğitimli insanların restorasyonlarda çalışması lazım ve uzmanlar tarafından kontrollerin yapılması gerekiyor. Ama öyle olduğunu zannetmiyorum. Birçok yerde bu iş kalfalara, ustalara bırakılmış. Bu da belki Türkiye'nin genel bir sorundur. Çünkü ülkede restorasyon eğitimi henüz çok gelişmiş değildir, yeterince yetişmiş uzman eleman yoktur, bu da tabi buraya aşırı olarak yansıyor. Kars'ın imkanları biliniyor, ulaşım zorlukları, malzeme bulma zorluğu var. Hatta bazı malzemeleri burada bulamadık, İstanbul'dan getirmeye çalışıyoruz. Böylece iş uzun sürüyor. Bu işleri konuşurken Kars'ın imkanlarını da düşünmek lazım." şeklinde konuştu.
Bunun için bazı aksaklıklar olduğunu ve bu aksaklıklardan ders alındığını dile getiren Çoruhlu, 2 proje hazırlandığını kaydetti. Bu projelerden birisinin Ebul Manucahr Camii'nin diğerinin de Resimli Kilisesi'nin (Tigran Honents) restorasyonu olduğunun altını çizen Çoruhlu sözlerini şöyle tamamladı: "Bunların uygulama projeleri hazırlandı, ben de inceledim, oldukça bilimsel olarak hazırlanmış çalışmalar. Ama tabi bu işte önemli olan uygulama safhası. O bilimselliği uygulamaya ne kadar yansıtabileceğiz. Biz de inşallah bunları denetlemeğe çalışacağız. Bir yandan da bu çalışmaların bir an önce başlamasını istiyoruz, çünkü bu yapılar tehlike arz edecek duruma gelmek üzeredir TürkiyeTurizm.com, 05.10.2007 |
|||
SULTANAHMET'TE NELER OLUYOR?
Sultanahmet İstanbul’un en önemli tarihi merkezi. Ayasofya ve Sultanahmet camileri dışında, Yerebatan sarnıçları, Topkapı Sarayı da bu meydana açılıyor.
|
|||
POMPEIPOLIS'TE BU YILKİ KAZILAR TAMAMLANDI
Kastamonu'nun Taşköprü İlçesi Zımbıllı Tepesi'nde, MÖ 64 yılında Roma İmparatorluğu idaresine geçmesiyle başkenti Pompeipolis Antik Kenti`ni gün yüzüne çıkarmak için yürütülen kazı çalışmalarının 2. etabı sona erdi.
AKP Kastamonu Milletvekili Hasan Altan, yaptığı açıklamada, "Taşköprü`nün ekonomik kurtuluşu" projesi olarak tanıttığı ve iki Kültür Bakanı`nın ilçeye ziyaretleri sonucu ancak 2006 yılında ilk kazması vurulan antik kentin, Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Roma ve Doğu Roma dönemine de ışık tutması bekleniyor.
Karadeniz Bölgesi'nde tek arkeolojik kazı konumundaki projenin bu yılki çalışmalarında kandil, toka, kanalizasyon şebekesi, hamam ve Agustos tapınağı bulundu. Yürütülen jeofizik çalışmaları kapsamında ise tiyatro, pazaryeri ve sütunlu caddelerin yeri tespit edildi.
Geçtiğimiz yıl ulaşılan mozaik ve seramikler ise biraz daha gün ışığına çıkarıldı. İkinci yılı tamamlanan Pompeipolis kazıları Taşköprü Belediyesi`nin destek ve katkıları ile gerçekleşti. Kastamonu Postası, 04.10.2007 |
|||
MÜZE DENETİMLERİNDE 32 PERSONEL CEZA ALDI
Kültür ve Turizm Bakanlığı, geçtiğimiz yıl başladığı müze denetimlerinde, görevi kötüye kullandıkları ve ihmal ettikleri gerekçesiyle 32 personeline ceza verdi. Bu personelden ikisi ise tutuklandı.
Denetimler sonucunda 32 personel ceza aldı. Ceza alan personelin 2'si tutuklanırken, 16'sına bedel ödettirme, 5'ine görev değişikliği, 4'üne adli ve idari soruşturma, 3'üne kınama cezası, 2'sine de uyarı verildi. haberler.com, 04.10.2007 |
|||
GAP BÖLGESİNDEKİ KÜLTÜREL MİRAS PROJELERİ
GTO AB Bilgi Bürosu Koordinatörü Figen Öğüt Çeliktürk, GAP bölgesindeki kültürel mirası destekleme çalışmalarının bitme aşamasına geldiğini belirtti.
Çeliktürk, yaptığı açıklamada, AB'den sağladıkları hibe fonlarla yürüttükleri projelerle GAP bölgesinin sahip olduğu kültürel mirası korumayı ve tanıtmayı, bölgeye daha fazla yerli ve yabancı turist çekmeyi amaçladıklarını belirtti. Çeliktürk, GAP Kültürel Mirası Geliştirme Programı kapsamında yürüttükleri "Nizip-Zeugma, Rumkale ve Halfeti'nin Turizm Etkinliğinin Artırılması Projesi" ve "Güneydoğu Anadolu Tanıtım Projesi"nin bitme aşamasına geldiğini kaydetti. GAP bölgesinin çok zengin bir kültürel mirasa sahip bulunduğunu, bu mirasın korunması ve değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığını ifade eden Çeliktürk, şunları söyledi: haberler.com, 04.10.2007 |
|||
İSTANBUL'UN PORTLARI |
|||
TARİHE BETON GÖLGESİ
İslami eser olarak Türkiye'nin ve dünyanın en önemli ahşap Mevlevihane'si, tarihi görünümünü gölgeleyen betonarme yapıdan kurtarılmayı bekliyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu yaptırılarak turizme Vakıf Eserleri Müzesi olarak kazandırılan Mevlevihane, kente gelen yerli ve yabancı turistlerin gözde mekanlarından oldu. Bu özelliği ile önemli bir yere sahip olan Mevlevihane, bir başka yönü ile de dikkat çekiyor. Mevlevihane ile Muslu Ağa Köşkü arasında kalan Verem Savaş Dispanseri, Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürlüğü ve 7 Nolu Behzat Sağlık Ocağı'nın bulunduğu bakımsız betonarme bina tarihi iki mekanı adeta boğuyor. Ayrıca tarihi mekanla iç içe olan eski evler de tarihi görüntüyü bozan bir başka unsur. ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof.Dr. Metin Sözen'de Mevlevihane'nin görüntüsünü bozan betonarme binanın kaldırılarak, çevreyle bütünleşmesini istediklerini söyledi.
Sözen, merhum Vali Recep Yazıcıoğlu zamanında Bey sokağını seçerek evlerin dış cephesi ile ilgili restorasyon çalışması yapıldığını hatırlatarak, "O yıllarda evlerin dış cephesinde çalışma yapıldı. Daha sonra bu sürede harap olan Mevlevihane ayağa kalkınca bey sokağı ile hemen Mevlevihane'nin arkasında bulunan sokak gündeme alınmıştı. Oranın proje ihalesi bitmek üzere. Ayrıca Mevlevihane'nin görüntüsünü bozan betonarme binanın da kaldırılarak çevreyle bütünleşmesini istiyoruz. Sokakta iyileştirme yapılıp, beton bina da kaldırılırsa, o alanın saat kulesi ve Mevlevihane'nin tarihi yapısı ile bir tarihi mekan oluşturmak mümkün. Böylelikle, Sulusokak Çarşısı gibi, o bölgenin de odak noktası olmasını bekliyoruz" dedi. Tokat Kent Haber, 04.10.2007 |
|||
UZMANLAR NAKŞ-İ RÜSTEM'DEKİ BOYALARI TARTIŞIYOR
Arkeolog ve Parseh ve Pasargadae Araştırma Vakfı eski yöneticisi Muhammed Taki Atai, güney Iran’da, Nakş-i Rüstem’de bulunan Akhamenid mezarlarında kullanılan boyalarla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.
Bu keşif, 2003 yılında Büyük Darius'un mezarının dış yüzeyinde, yağmur suları ile akan kalker tabakalarının temizlenmesi sırasında yapılmıştı. Ataii’nin açıklamasına göre mezar yüzeyindeki çivi yazıları orijinalde çivit mavisi boyalı idi ve yüksek kabartmaların çoğunda da boya izleri vardı. Ataii “Örneğin buradaki kabartmada Darius’un sakalı ve bıyığı mavi idi. Aslında, Akhamenid kabartmalarının renkli olduğunu uzun zamandır biliyorduk. Örneğin Persepolis’te bulunan kabartmalarda Darius’un sakalı tümü ile lapis lazuliden yapılmıştı. Ne yazık ki bu taşlar Makedonlar tarafından yağmalanmış.” dedi.
Açıklandığına göre Nakş-i Rustem’deki kabartmalarda Darius’un saçları siyah, gözleri, dudakları ve ayakkabıları ise kırmızı, elbiseleri için ise birçok farklı renk kullanılmış.
Bu arada, yeni inşa edilmekte olan ve mezarın yakınından geçecek bir demiryolunun titreşiminin, bu mezara telafi edilmeyecek zararlar vereceğinin anlaşılması üzerine demiryolu projesinin değiştirilmesine karar verildi. tehrantimes.com, 27.09.2007 |
|||
METROPOLİS'TE ÖZEL YERLEŞİM
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle Trakya ve Dokuz Eylül Üniversiteleri tarafından ortaklaşa yürütülen Metropolis kazılarının, 2007 dönemi çalışmaları kapsamında önemli buluntulara rastlandığı bildirildi. Akşam, 04.10.2007 |
|||
"NOEL BABA KALIN GİYSİLERİ ÇIKARMALI"
Demre’deki Noel Baba Kilisesi’nin restorasyonu için gereken herşeyin yapılacağını açıklayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Akdenizli ve Demreli bir Noel Baba imajı yaratılması gerektiğini söyledi. Akşam, 04.10.2007 |
|||
MÜZE BAHÇESİNE 15 ALTIN KARŞILIĞI DEFİN YAPILMIŞ
Konya’daki Mevlana Müzesi’nin bahçesinde bulunan mezar taşlarının sırrı çözülüyor. Hürriyet, Haber: Kerem Pulgat, 04.10.2007 |
|||
TUTANKAMON'UN YÜZÜ İLK KEZ HALKA AÇILIYOR
Mısır Eski Eserler Yüksek Konseyi Başkanı Zahi Hawass yaptığı açıklamada, firavun Tutankamon'un mumyasının yüzü görünür bir şekilde cam vitrin içerisinde sergileneceğini belirtti. Hawass "Mezarına girerek ilk kez Tutankamon'un yüzünü görme şansını bulacaksınız. Bu tarihte bir ilk" dedi. Mısır'ı MÖ 1361 yılından 1352'ye kadar yöneten Tutankamon'un genç yaşta öldüğü biliniyor. Tahta çıkma hakkını ünlü kral Akhenaton ile kraliçe Nefertiti'nin kızı Prenses Ankhesenpaaten'le evlenerek elde etmişti. Mezarı 1922'de İngiliz arkeolog Howard Carter tarafından keşfedilmişti. Mısır'ın Luxor kentinde bulunan mezarın halka açılması için tarih ise henüz verilmedi. Sabah, 04.10.2007 |
|||
RESİM VE HEYKEL SPONSOR BEKLİYOR
Resim Heykel Müzeleri Derneği'nde zor günler... Derneğin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Leyla Belli, Beşiktaş'taki Resim ve Heykel Müzeleri binasındaki yerlerinden çıkmak zorunda kaldıklarını, kısıtlı imkanlarla bir yer tutup çalışmalarını burada sürdürmeye çalıştıklarını söyledi. Üniversitelerin güzel sanatlar fakültelerine girmek isteyen öğrencilere eğitim ve portfolyo hazırlama kursları vererek ayakta durmaya çalıştıklarını da belirten Belli, her yaştan öğrenciye daha fazla eğitim verebilmek istiyor. Dernek, gençlerin sanata olan ilgisini büyütmek için gönüllülerin yardımlarını bekliyor. Sabah, Haber: Bedia Ceylan Güzelce, 04.10.2007 |
|||
AKM'Yİ YIKACAK YASA MECLİS'TE
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmaları için tasarlanan ama AKM'nin yıkılmasına ilişkin düzenlemeleri de içeren kanun tasarısı bir kez daha Meclis'te. TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu, geçen dönem görüşmeleri tamamlanamadığı için kadük (hükümsüz) kalan kanun tasarısını aynen benimsedi. Komisyondaki görüşmelerin tartışmalı geçmesi sonucu değiştirmedi. Geçen dönem de komisyondan geçen tasarı, Meclis'e sevk edilmiş ama görüşülememişti.
Radikal, 04.10.2007
"YERİNE KOYMADAN AKM'Yİ YIKMAM"
TBMM Milli Eğitim Komisyonu AKM’nin yıkılarak, yerine yenisinin yapılmasını öngören kanun tasarısının görüşmeleri tartışmalı ve gergin geçti. Hürriyet, 04.10.2007 |
|||
EGE ÜNİVERSİTESİ'NDEN TAVAS KAZISI'NA DESTEK
Denizli'nin Tavas İlçesi'ndeki tarihi kentin ortaya çıkarılması çalışmalarına, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyeleri de destek verdi. Çalışmalar, Denizli Müze Müdürlüğü'yle ortaklaşa gerçekleştirildi. Bilimsel danışman Prof.Dr. Bozkurt Ersoy, ''Antik Tabae kenti üzerine kurulu Kale-i Tavas, Menteşe Beyliği'nin önemli yerleşim merkezlerinden biri. Çalışmalarda, Roma Dönemi'ne ait mermer bir tanrıça başı da bulundu'' dedi. Milliyet Ege, 04.10.2007 |
|||
TÜMÜLÜSLER GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
Ankara'nın Beypazarı İlçesi'nin Acısu Köyü çevresinde bulunan ve bugüne kadar definecilerce kazılarak tahrip edilen tümülüslerde, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca kazı çalışmaları başlatıldı. |
|||
CAMİSİZ MİNARELER RESTORE EDİLDİ
Gümüşhane’nin eski yerleşim bölgesi Süleymaniye Mahallesi’nde 16. yüzyıldan kalma olduğu bildirilen camisiz 3 minarenin restorasyon çalışmalarının tamamlandığı belirtildi.Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Gümüşhane Kültür ve Turizm İl Müdürü Vekili Temel Yalçın, restorasyon çalışmaları için 50 bin YTL harcandığını söyledi.
Müdür Vekili Yalçın minareler ve yapılan restorasyon çalışmaları hakkında şu açıklamayı yaptı: “İlimizin ilk yerleşim yeri olarak ‘Canca, Eskişehir’ adlarıyla da bilinen Roma, Bizans ve Osmanlı kültürünün izlerinin hakim olduğu bölgede yıkılmaya yüz tutmuş ve 16. yüzyıldan kalma 3 adet camisiz minarelerimiz Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen 50 bin YTL ile restorasyonunu tamamlamış bulunmaktayız. 7 yıl önce valiliğimiz tarafından oluşturulan komisyonca hazırlanan rapora göre mahalle girişinde ve yolun alt kısmında bulunan 1. minare yonu taşı ile yapılmış, şerefe çevre duvarı ve şerefenin üst kısmı yıkılmış, alt kısımlarında da yer yer yıkıklar olduğu ve giriş kapısı olmadığı, 2. minare ise mahallenin orta kısmında yer almakta, şerefesinin üzerinde belli bir kısma kadar taş yonu ve üzeri tuğla olarak yapılmış olup, üst kısmından yere kadar güney cephesinde boyluca yıkık durumu olduğu ve giriş kapısının bulunmadığı, diğer 3. minarenin ise mahalledeki yolun sonunda yer almakta olup şerefesinin üzerinde bir yere kadar yonu taşı ile ve üzeri tuğla olarak yapılmış, tuğla kısımları, şerefe korkuluğu ve gövdesindeki taş kısımların bazı yerleri yıkık durumda olduğu tespit edilmişti. 500 yıllık bir maziye sahip olan bu minarelerimiz asıllarına uygun olarak Vakıflar Genel Müdürlüğümüz tarafından gönderilen ödenekle restore edildi.” Gümüşhane’nin ilk yerleşim yeri olan Süleymaniye Mahallesi’nde 33 adet daha tarihi eserin kayıtlarının da yapıldığını belirten Yalçın, “Hedefimiz ilk etapta minarelerin yıkılmaktan kurtarılması oldu. Halen bu tarihi kentimizde bir camimizin restorasyon çalışmaları sürüyor. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzce önümüzdeki günlerde tarihi hamamın da restorasyon çalışmaları başlatılacaktır.”diye konuştu. Gümüşhane Kent Haber, 03.10.2007 |
|||
VAN EVLERİ TARİHE KARIŞIYOR
Van Mimarlar Odası tarafından 1993-2002 yılları arasında yapılan araştırmalar sonucunda, tarihi Van evleri sayısının 19'a kadar düştüğünü ifade eden Öztürk, koruma altına alınan ve ayakta durabilen Van evi sayısının sadece bir tane olduğunu söyledi.
Öztürk, 19 Van evinden yalnızca Mustafa Dilaver'e ait evin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1989 yılında tescillendiğini belirterek, "Geleneksel Van evi dokusunda, 1900'lü yılların başında inşa edilen ev, hak sahiplerinin içerisinden çıkmasıyla büyük tahribata uğramıştır. Mimarlar Odası olarak bu evin restorasyonunu üstlendik. Ancak hak sahiplerinin veraset problemi çözülemediği için kamulaştırma çalışmaları yarım kaldı. Herhangi bir güçlendirme ve restorasyon çalışması yapılamadığından dolayı geriye kalan tek bir Van evi de tamamen yıkılmak üzeredir. Van evlerinin yok olma tehlikesinin en büyük sebebi, 1974 yılında Van'da yapılan ilk imar planıdır. Bu çalışmada tarihi Van evleri korunmamıştır. Bu evlerin koruma imar planları yapılmadı. Bu paralelde sadece evler değil çok sayıda sivil mimarlık örneği, dini yapılar, kehrizler ve çeşmelerin de kaybolduğunu görüyoruz" dedi.
Van Kent Haber, 03.10.2007 |
|||
"ALLIANOI'Yİ GÖMEREK KORUYORLAR"
1800 yıllık Allianoi antik kentinin Yortanlı Barajı suları altında kalması tartışması devam ediyor. 2007 yılı için kazı izni verilmeyen antik kentle ilgili açıklama yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı Kazılar ve Araştırmalar Daire Başkanı Melik Ayaz, antik kentte bugüne kadar kazıları sürdüren ekibi koruma önlemlerini almamakla suçladı. Ayaz’ın Allianoi’de artık kurtarma kazılarının bittiği, bundan böyle koruma tedbirlerine dönük çalışmalar yapılacağı sözlerini, “Allianoi’yi tarih sahnesine yeniden gömmek için bakanlığın yaptığı bir oyun” olarak niteleyen kazı heyeti başkanı Doç.Dr. Ahmet Yaraş, koruma önlemi almama suçlamasına da sert yanıt verdi. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen EGEÇEP 8. bölge toplantısında Allianoi antik kenti kazıları ile ilgili açıklamalarda bulunan Kültür ve Turizm Bakanlığı Kazılar ve Araştırmalar Daire Başkanı Melik Ayaz antik kentte artık kurtarma kazısı yapılmayacağını söyledi. Bu sözler aynı zamanda Allianoi’yi gün yüzüne çıkaran Doç.Dr. Ahmet Yaraş ve ekibinin artık kazıda görev almayacağı anlamında geliyordu. Antik kentle ilgili birtakım sözlü şikayetler ulaştığını belirten Ayaz, “Yapılan çalışmaların korumaya dönük yapılmadığı, tahribatın olduğu, kazının baraj altında kalacak bir yerin kurtarılması kazısından çok bir bilimsel kazı niteliğinde genişletildiğini korumanın ihmal edildiği yönünde bize ciddi manada şikayetler ulaştı. Bilim heyeti oluşturarak durumu yerinde incelettik” dedi. İncelemenin sonunda kendilerine iletilen raporda, “Evet, kurtarma kazılarından ziyade mevcut olan kültür varlıklarının korunmasına yönelik kazıların yapılması gerekir” dendiğini aktaran Ayaz, koruma çalışmalarına başladıklarını, finansman için de DSİ’den 200 bin YTL’lik bir kaynak talebinde bulunduklarını belirtti. Allianoi’de yapılan kazıların başkanlığını yürüten Doç.Dr. Ahmet Yaraş ise iddialara sert yanıt verdi. Allianoi’de yapılan çalışmanın bir kurtarma kazısı olduğunu belirten Yaraş, bunun mantığının ise kazıların ivedi yapılması ve kültür varlıklarının tam olarak tescil edilmesi anlamını taşıdığını dile getirdi. Yaraş, “Şu anda elimizde ne olduğunu dahi bilmiyoruz. Bizim açtığımız bölüm Allianoi’nin yüzde 30’u sadece, yüzde 70’inde ne olduğu hala belli değil” dedi. Yaraş, bakanlığın koruma önlemi olarak Allianoi’nin üzerinin mille kapatılmasını önerdiğini hatırlatarak, bunun antik kenti yok etmekle eşdeğer olduğunu belirtti. Bakanlığın kendilerine görev vermeyerek başka bir heyetle koruma çalışmalarına başlamasını “Alianoi’yi keşfeden ekibin bölgeden uzaklaştırılması ve projenin üstünün örtülmesi için yapılan bir oyun” olarak niteleyen Yaraş, şunları söyledi; “Korumadan bahseden bakanlık bugüne kadar neredeydi? Üstünün mille örtülmesi talebi bakanlıktan gelmedi mi? Beni korumamacılıkla suçluyorlar. Kazı izni olmadığı halde orada koruma önlemlerini almak mümkün değil. Şu an bakanlığın yapmış olduğu; kazı heyetini bölgeden uzaklaştırmak ve Allianoi’yi tarih sahnesine tekrar gömmektir. Bunu yaparak da bakanlık tarih önünde suçlanacaktır.” Kendisine kazı alanında koruma önlemi almadığına dair herhangi resmi bir yazı iletilmediğini aktaran Yaraş, bugüne kadar kazı çalışmalarını incelemeye gelen bakanlık temsilcilerinden de bu yönde hiçbir uyarının olmadığını belirtti.
Evrensel, Haber: Özer Akdemir, 03.10.2007 ALLIANOI KORUMA DUVARI İÇİN İHALE
Bergama'da yapılan Yortanlı Baraj alanı altında kalacak Paşa Ilıca Kaplıcası'nın (Allianoi antik şehri) etrafına örülmesi planlanan koruma duvarı ve tarihi eserlerin rölöveleri için ihale açıldı.
Haber Ekspres, 06.10.2007 |
|||
HAMAMDAN SANAT MERKEZİNE
Bursa'da, bir bölümü tümüyle yıkılan tarihi Ördekli Hamamı, aslına uygun olarak restore edildi. Tarihi bina sanat merkezine dönüştürülerek halkın kullanımına açılacak.
Bursa'nın en önemli tarihi eserlerinden biri de Ördekli Hamamı. Tarihi hamamın yapımına Yıldırım Beyazıt döneminde başlandı. Fetret dönemine denk geldiği için yapımı otuz yıl sürdü. Hamamın bitirilmesi Çelebi Mehmet'e nasip oldu.
1.400 metrakare alana otururan binanın Doğu ve Batı cephesi tamamen yıkılmış durumdaydı. Bu tarihi hamam şimdi Osmangazi Belediyesi'nce restore ediliyor. Son çalışmaların sürdürüldüğü tarihi Ördekli Hamamı, sanatsal etkinliklerin yapılacağı merkeze dönüştürülerek halkın kullanımına açılacak.
Ördekli Hamamı'nın restorasyonu için 2.5 milyon YTL harcandı. Trt/Haber, 03.10.2007 |
|||
"BU TARİHİN ÖLÜMÜDÜR" Açık Radyo, Yazı: Robert Fisk*, 03.10.2007 * Fisk, The Independent Gazetesi'nin tanınmış Ortadoğu muhabiridir.(e.n.) |
|||
JANDARMADAN TARİHİ ESER OPERASYONU
Balıkesir'de, tarihi eser kaçakçılığı yaptığı ileri sürülen 2 şüpheli jandarmanın düzenlediği operasyon ile yakalandı. Balıkesir Kent Haber, 03.10.2007 |
|||
SUALTINDAKİ HAZİNEMİZ BELGESELLE ANLATILACAK
TRT, Türkiye’deki bilim insanlarının su altı kazı araştırmalarını, “Sualtı Cennetlerimiz” isimli belgeselde görüntülüyor. Belgeselde, limanlar, Kurtuluş Savaşı’nda batan gemilerin enkazları, sualtı arkeolojisi çalışmaları, depremler ya da başka sebeplerle su altında kalmış kentler, konunun uzmanlarının anlatımlarıyla seyirciyle buluşacak. Önümüzdeki yıl yayına girmesi beklenen ve çekimlerinde Türkiye’nin ilk kadın su ltı kameramanının görev aldığı belgeselin, Türkiye’nin iyi bir tanıtımını yapmasının yanı sıra, çok kapsamlı bir görüntü arşivi sağlaması da hedefleniyor. Çekimlere 3 yıl önce başladığını söyleyen yapımcı ve yönetmen Girayhan Alpdoğan, belgeselde anlatılacak bazı tasvir ve sahnelerin animasyonlarla canlandırılacağını kaydetti. Belgesel, her biri 25-30 dakikadan oluşacak 13 bölüm halinde yayınlanacak. Türkiye Gazetesi, 03.10.2007 |
|||
"KİLECİ MESCİDİ ONARIMI, TARİHİ BİLGİLERİ AÇIĞA ÇIKARDI"
Akşehir Kileci Mescidi'nin restorasyonu ve tamiratı nedeniyle çevresinde yapılan kazı ve duvar sıvalarının yıkılması bir çok tarihi bilginin gün ışığına çıkmasını sağladı. Kileci Mescidi, ilk yapıldığında üzeri kubbe ile örtülü kare şekilli bir plan şemasına sahipken tarihini bilemediğimiz bir depremde büyük hasar görmüş, daha sonrada bugünkü şekilde onarılmıştır (1). Yaptığımız incelemede duvarlarının devşirme taşlarla inşa edildiğini gördük. Binadaki bu devşirme taşların çok çeşitli olduğu ve değişik zamanlarda yapılmış binalardan büyük bir olasılıkla yakınındaki kaleden alınan taş, tuğla ve benzeri duvar malzemelerinin buraya getirilerek inşa edildiği anlaşılmaktadır. Bu işlemeli taşlar ve sütun başlıkları bu kutsal yerin bilinen tarihten çok önce yapıldığını orta koymaktadır. Öncelikle Mescidin daha önceden bulunan kubbesini desteklemek amacıyla mescid ortasına konan sütunun alt kısmında kazı sonucu ortaya iki sütun başlığı çıkmıştır. En altta bir iyon sütun başlığı bulunmaktadır. Bu sütün başlıkları erken Roma dönemine aittir. Onun üzerine harika bir şekilde yapılmış bir Roma evresine ait bir Korint sütun başlığı yerleştirilmiştir. Yine son cemaat yerinin cephesinde dört silindirik sütün sıralanmaktadır. Birbirinden farklı şekil ve bezemeye sahip devşirme sütun başlıkları, büyük olasılıkla Bizans dönemine ait olmalıdırlar (1).
Pervasız Gazetesi, Yazı: Mehmet Koç, 03.10.2007 |
|||
TOPKAPI'DAKİ ESERLERLE 8 MÜZE KURULACAK
Topkapı Sarayı'nın depolarında kapalı tutulan ve kimsenin göremediği eserler, sergilenmek üzere çeşitli tarihi mekanlara dağıtılacak.
Temeli Fatih Sultan Mehmet tarafından atılan, zaman içinde ihtiyaca göre büyüyerek geniş bir alana yayılan Topkapı Sarayı, asırlar boyu imparatorluk coğrafyasının idaresine yön verdi. Osmanlı'nın en kudretli günlerinde üç kıtanın zenginlikleri buraya aktı. En değerli sanat eserleri burası için üretildi, en kıymetli mücevherler, en önemli belgeler burada toplandı. Topkapı Sarayı, Cumhuriyet'ten sonra ise müze haline getirildi. Bugün 80 bin eseri, 30 bine yakın elyazması kitabı barındıran saray, gerek mekan olarak gerekse muhafaza ettiği eserler açısından dünyanın en önemli müzelerinden biri. Ancak bu zenginlikten yeteri kadar istifade edildiğini söylemek mümkün değil. Ödenek yetersizliği, personel noksanlığı gibi pek çok sebeple eserlerin bakımları yeterli seviyede yapılamıyor; üzerinde çalışmalar gerçekleştirilemiyor, sergilenemiyor. Dünya müzelerinde depolardaki eserlerin ortalama yüzde 25'i sergilenirken, Topkapı Sarayı Müzesi'nde bu oran yüzde 1'de kalıyor. Bunun en önemli sebebi ise sergileme mekanlarının yetersizliği. Topkapı Sarayı Müzesi ile ilgili çeşitli projeleri uygulamaya koyan Kültür ve Turizm Bakanlığı, müzenin depolarında saklı bulunan paha biçilmez eserlerin ziyarete açılması için de çalışmalara başladı. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından hazırlanan "İstanbul Projeleri 2006-2007" isimli çalışmada, Topkapı'da depolarda bulunan eserler de ele alındı, tarihi yarımada ve 'Sur-ı Sultani' olarak adlandırılan bölgede değerlendirilmesi gereken çok sayıda anıtsal yapının bulunduğuna dikkat çekildi.
Bakanlık, bu yapıları Topkapı Sarayı ile bütünleştirmeyi, sonrasında da kullanıma açmayı hedefliyor. Buna göre aralarında tarihi Deri ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi'nin de bulunduğu 8 yapı Topkapı Sarayı'na bağlı hizmet binaları olarak görev yapacak. Müze olarak kullanılacak anıtsal yapılardan İshakiye Köşkü, Şevketiye Köşkü ile İncili Köşk'ünde düzenlenme çalışmaları devam ediyor. Proje kapsamında, diğer yapılarda da müze olarak hizmet edebilmelerine imkan sağlayacak düzenlemeler yapılacak. Hem Topkapı depolarındaki eserlerin gün yüzüne çıkarılması hem de tarihi yapıların kültür hayatına kazandırılması anlamına gelen proje ile Çin ve Japon porselenleri, Osmanlı kumaşları, silahlar, cam eserler, taş eserler, gümüşler, ahşap eserler, arabalar, otağlar, sancaklar yeni yapılara taşınacak. Topkapı'yı gezenler, eserlerin devamını görebilmek için 8 müzeyi daha ziyaret edecek.
Bakanlık, İstanbul'un tarihi yapısını korumak adına şimdiye kadar Topkapı Sarayı'nda Kutsal Emanetler Dairesi'nin düzenlenmesi, Babı-ı Hümayun kapısının restorasyonu ve araç trafiğine kapatılması, 1. avlu peyzaj düzenlemesi, Babüsselam'ın onarımı, Kubbealtı ve Adalet Kulesi'nin onarımı, harem yapılarının restorasyonu gibi 19 uygulama gerçekleştirdi. Ayrıca Topkapı'yı kurtaracak 10 farklı projenin hazırlık çalışmaları da sürüyor.
Prof.Dr. İlber Ortaylı (Topkapı Müzesi Başkanı): "Proje tamamlandığında bu mekanlar müzedeki eserlerin teşhir edildiği önemli merkezler olacak. O zaman depolardaki kumaşları, porselenleri ayrı yerlerde sergileyebileceğiz. Örneğin 12 bin adetlik çini koleksiyonu var. Bu çinileri bir mekana aldığınız zaman orası dünyanın en büyük çini müzelerinden biri olur. Her mekanın ayrı bir konusu olacak. Ayrıca bazı eserler de yakın bir tarihte Eyüp Belediyesi'nin belirlediği bir mekanda sergilenecek." Zaman, Haber: Aslıhan Aydın, 03.10.2007 |
|||
TAŞ BİNALAR MÜZE OLUYOR
Ankara-Polatlı'da Temelli Belde Belediye Başkanı, "1929’da muhacirlerin kullandığı evler ve o döneme ait kullandıkları eşyalar kurulacak olan müzede sergilenecek"dedi. Hürriyet Ankara, Haber: Metin Özdemir, 03.10.2007 |
|||
NEANDERTHALLER SİBİRYA'YA KADAR ULAŞMIŞLAR
Neanderthal iskeletlerinden elde edilen DNA sonucunda, bu türün, bugüne kadar tahmin edilenden 2000 km daha uzağa ulaştığı anlaşıldı. Güney Sibirya’da bulunan yetişkin Neanderthal kalıntılarının genetik yapısı Batı Avrupa’da bulunanlar ile aynen örtüşmekte ve bu durum, uzmanların fikrine göre, çok uzun mesafeler göç edebildiğinin bir ispatı.
Ardından, bu örnek Avrupa’da bulunan diğer birçok Neanderthal DNA ları ile karşılaştırıldı. Örnek belçika’da bulunmuş bir Neanderthal ile mükemmel uyum içinde ve Pääbo’ya göre bu uyum “oldukça büyük bir sürpriz” idi.
Şimdiye dek en doğuda bulunmuş Neanderthal, Özbekistan’da, ülkenin güney doğusunda yer alan Teşiktaş Mağarası’nda bulunan bir kafatası idi. newscientist.com, Haber: Roxanne Khamsi, 30.09.2007 |
|||
TARİHİ KÖPRÜ KORUMA ALTINDA
Kırıkkale'nin Yahşihan İlçesi Bedesten Köyü yolu güzergahında, Kızılırmak üzerinde bulunan ve Kurtuluş Savaşı'nda mühimmat taşımada kullanılan Abdulhamit Köprüsü, kaymakamlık tarafından koruma altına alındı.
Alman teknolojisi ile yapılan demir köprü, yeni köprünün yapılması ile trafiğe kapatılmıştı. Yeni yapılan beton köprünün 30 yılda çürümesi nedeniyle köprü tadilata alındı. Köprü bakıma alınınca tarihi demir köprüyü ağır tonajlı araçlar kullanmaya başladı. Bunu üzerine kaymakamlık harekete geçerek tarihi değeri olan köprüyü korumaya aldı ve ağır tonajlı araçların köprüden geçişi yasaklandı.
Kırıkkale Kent Haber, 02.10.2007 |
|||
ADALET KASRI MÜZE OLUYOR
Edirne'de Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1561 yılında Mimar Sinan'a yaptırılan Adalet Kasrı, müze oluyor.
Adalet Kasrı'nın, Müze Müdürlüğü'nce halkın ziyaret edebileceği bir müzeye dönüştürüleceğini belirten Miroğlu, "Vatandaşlar, eşsiz yapıyı görüp içine girmek istiyor, fakat kapalı olduğunu öğrenince hayal kırıklıklarına uğruyorlar. Bu nedenle Adalet Kasrı bir an önce vatandaşın ziyaret edebileceği bir hale getirilecek." dedi.
Edirne Baro Başkanı Coşkun Molla ise Adalet Kasrı'nın müze olarak düzenlenmesinde her türlü yardımı verebileceklerini ifade ederek "Baro olarak kasrı valilikten ve Kültür Müdürlüğü'nden istemiştik, olmadı. Ama Edirne'ye güzel bir eser kazandırılacağı için de seviniyoruz. Bu konuda bizden bir yardım istenirse bunu görev sayarız" dedi.
Tarihi Kırkpınar Güreşleri'nin de yapıldığı Sarayiçi mevkiinde bulunan Adalet Kasrı, Saray-ı Cedide-i Amire'nin (Yeni Saray), 1874 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Edirne'nin istila edileceği düşünülerek dönemin Edirne Valisi Cemil Paşa'nın emriyle cephanenin Ruslar'ın eline geçmemesi için havaya uçurulmasının ardından, saraya ait ayakta kalan tek yapı olması nedeniyle de büyük önem taşıyor.
Bir süre önce Edirne Barosu'nun, Adalet Müzesi kurmak amacıyla Edirne Valiliği ile Edirne Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne sunduğu proje, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce kabul edilmemişti. Trt/Haber, 02.10.2007 |
|||
ESKİ KÖPRÜLER YIKILDI YIKILACAK
Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde bulunan tarihi Han Mahmut Köprüsü ve Bürücek Köprüsü ilgi bekliyor.
Şırnak Kent Kaber, 02.10.2007 |
|||
TARLABAŞI VE FENER-BALAT YENİLEME PROJELERİNDE SON DURUM Arkitera, Yazı: Gökçe Aras, 02.10.2007 |
|||
TAŞOCAĞI İÇİN 150 YILLIK AĞAÇLARI KESTİLER
Zonguldak'ta Erçek Mağarası'nın bulunduğu yere taş ocağı açmak isteyenler tarafından 150 yıllık kestane ağaçlarının kesildiği iddiası çevrecilerin tepkisine neden oldu.
Çevre Koruma Derneği Zonguldak Şube Başkanı Meltem Çetinkaya, mağaralar bölgesinde bulunan ve taş ocağı yapımı düşünülen araziye giderek basın açıklaması yaptı. Arazide 150 yıllık ağaçların bulunarak kesildiğini ileri süren Çetinkaya, "Burada açılmak istenen taş ocağı başta Cevizli Sokak sakinleri ve Zonguldak halkı için ciddi tehlike arz etmektedir. Taşocağı açılmak istenilen bölgede ilimizin önemli mağaralarından bir tanesi olan Erçek Mağarası bulunmaktadır. Erçek Mağarası'nın özelliği sadece mağara olması değil bölgenin tüm yağmur sularının taşındığı önemli bir sistemdir. Bu sistemin bozulması halinde her aşırı yağışta yağmur suları mağara sistemi olmadığı için Gökgöl Deresi'nde taşmalar meydana getirecektir. Çevre halkının su temini yine bu bölgeden yapılmaktadır. Cevizli Sokak'ta bulunan evler tehlike altında kalacaktır. Burada yapılacak herhangi bir dinamit patlatılmasında sokak sakinleri ölüm tehlikesi ile karşılaşacaklar. Küresel ısınmayı ve çölleşmeyi yakından hisseden ülkemizde ağaçların kesilmesi doğal dengeyi daha da bozacaktır. Bölgede ayrıca ağaç katliamı yapılıyor. Aralarında 150 yıllık kestane ağaçlarının da bulunduğu ağaçlar katlediliyor. Bu çevre katliamına dur denilmesi gerekiyor. Durumu Zonguldak Valisi Yavuz Erkmen'e ilettik. Kendisinin haberi olmadığını ve inceleme başlatacağını söyledi" dedi.
Türkiye Mağaracılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Engin Zaman ise açıklamasında taş ocağının açılışında patlatılacak dinamitlerin mağaraya zarar verebileceğini vurguladı. Zaman, "Gökgöl havzası ülkemizin önemli mağara bölgesidir. Beş mağara bulunan bu bölgeye verilecek zarar, ileride Gökgöl havzasının 'Mağara Turizm Merkezi' olma şansını kaybettirecektir. Zonguldak'a yağan yağmurun yüzde 50'si buradaki mağaralardan yeraltına iniyor. Yeraltına inemeyen sular derelerle Zonguldak'a akacak ve sel tehlikesine neden olacaktır" şeklinde konuştu. Zonguldak Kent Haber, 02.10.2007 |
|||
UNESCO KRİTERLERİ İLE SARAÇHANE KRİTERLERİ
İstanbul’un ‘Tarihi Yarımada’ olarak bilinen mahalleri 1985’ten beri Unesco’nun Dünya Miras Listesi’ndedir. Bu seçkin liste dünyanın en görkemli ve tüm insanlığa mal olmuş doğal ve kültürel mirasını korunmak amacıyla Birleşmiş Milletler’in uzman kuruluşuna bağlı Dünya Miras Komitesi tarafından 1972’den bu yana oluşturulur. Komite olabildiğince sıkı bir denetim sonucunda listeden bazı sitleri çıkartır veya yenilerini ekler. Kimi yerleri de ’Tehlike Altındaki Miras Listesi’ne indirir. İşte geçenlerde Belediye Reisi ile kentteki Unesco İzleme Komitesi üyeleri arasında alevlenen polemik İstanbul’un bulunduğu listeden ‘tehlike altındakiler’ listesine tenzil-i rütbesi ihtimaliyle alakalıydı. İstanbul bu konumdaki tek yer değil. Yani Türkiye’ye kasıt filan yok. Örneğin Florida’daki meşhur Everglades milli parkı tehlike listesindeyken yapılan çalışmalar sonucu terfi etmiş, Galapagos adaları ise özensiz turizmden ötürü tehlike listesine girmiş. Vatan, Yazı: Cengiz Aktar, 02.10.2007 |
|||
GAZİANTEP KALESİ'NDEKİ HENDEK, EVLİYA ÇELEBİ SAYESİNDE ORTAYA ÇIKARILMIŞ
Gaziantep Kalesi'nin çevresinde ortaya çıkartılan hendeğin Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nden yola çıkılarak bulunduğu öğrenildi.
Halep Kalesi'nin bir kopyası olduğu söylenen Gaziantep Kalesi, bulunan hendek ile daha büyük görünmeye başladı. Önceki hafta Gaziantep Kalesi'nde çalışmalar yapan Gaziantep Müze Müdürlüğü'ne bağlı arkeologlar Evliya Çelebi Seyahatnamesi ve kale çevresinde yaşayan yaşlı insanlardan yola çıkarak kaleyi çeviren hendeği ortaya çıkardı. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Gaziantep'ten Ayıptap olarak söz ediyor. Seyahatnamede Gaziantep Kalesi ile ilgili şu bilgiler yer alıyor: "Şehrin ortasındaki kocaman bir kaya üstüne yüksek, görkemli ve dairevi bir kale oturtulmuştur. Kale çok sağlamdır. Kaleyi çevreleyen hendek bin 300 adımdır. Eni 40, derinliği 20 arşın kesme kayadan oyulmuştur. Bunların üstüne her biri ayrı sanat ve mimari üslupla belli aralıklarla sıralanmış, çok güzel kuleler oturtulmuştur. Bin bir bedeni olan kalenin temelindeki kayaların içinden yine dairevi bir biçimde kaleyi çevreleyen ve hendeğe bakan mazgal delikleri açılmıştır ki, hendek kenarına kuş bile konmaz."
Gaziantep Müzesi arkeologlarından Mehmet Önal, kaledeki hendeğin Evliye Çelebi'nin seyahatnamesinden yola çıkarak bulduklarını söyledi. Önal, "Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde yer alan Gaziantep Kalesi ile ilgili yazısını araştırdık. Evliya Çelebi eserinde, Gaziantep Kalesi'nin hendeği bulunduğunu tasvir etmiş. Bu gerçekten yola çıkarak yaptığımız araştırmalar sonucu ortaya kale hendeğini çıkardık." diye konuştu.
Gaziantep Kalesi'nin Halep Kalesi'nin bir kopyası olduğunu kaydeden Önal, "Halep Kalesi'ni incelediğiniz zaman Gaziantep Kalesi ile aynı özellikleri taşımakta. Fakat görünüş itibari ile Halep Kalesi Gaziantep Kalesi'nden daha büyük. Halep Kalesi'ndeki hendek, Gaziantep Kalesi'nde de hendek olacağı olasılığını güçlendirdi. Gaziantep Kalesi'nde hendek oraya çıkarıldıktan sonra kale daha büyük görünmeye başladı. Kalede kazı ile ilgili çalışmalar devam edecek." diye konuştu. Zaman, Haber: Serkan Canbaz, 02.10.2007 |
|||
TARİH MAĞDURU BELDE
Amasya'da, 200 hanenin bulunduğu Doğantepe Beldesi 1993 yılında SİT alanı ilan edilince, bölgede evleri bulunanlar mağdur oldu. Kimse evine çivi çakamıyor, insanlar 'oturulamaz' raporlu evlerde ikamet ediyor.
Amasya'nın Doğantepe Beldesi'nde 200 hanenin bulunduğu bölgenin 1993 yılında SİT alanı ilan edilmesinden sonra bölgede evi bulunanlar imar izni olmaması nedeniyle mağdur oldu. Beldenin Kale Mahallesi ve civarında Müze Müdürlüğü'nün gerçekleştirdiği kazılarda MÖ 7500 yıl öncesine ait Hitit dönemi ve İlk Tunç Çağı'na ait kalıntılara ulaşılması üzerine, yöre 1993 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca birinci derece SİT alanı olarak tescillendi. Bugün, 02.10.2007 |
|||
MISIR CAMİİ'NDE ANTİK FİRAVUN TAPINAĞI BULUNDU
Mısır’ın Luxor şehrinde firavun 2. Ramses dönemine ait bir tapınağın bazı kısımları bir caminin içinde keşfedildi. Tarihi camii restore eden uzmanlar, yaklaşık MÖ 1250 yıllarından kalma sütun, başlık ve rölyefler buldular. Daha önce bilinmeyen bu hiyeroglifler firavunu betimliyor.
Arkeologların açıkladıklarına göre 13. yüzyılda Abul Haggag adına yapılan camii, daha önce burada bulunan bir kilisenin, kilise de antik tapınağın üstüne inşa edilmişler. Keşif ise, bu yılın Haziran ayında kısmi bir yangın geçiren caminin restorasyonu sırasında yapılmış. Buluntuları gören Chicago Üniversitesi Oriental Institude’dan Mısırbilimci W. Raymond Johnson, önce Hristiyanların, ardından Müslümanların tapınaklarını Antik Mısır tapınaklarının üstüne inşa ettiklerini, ama bunu yaparken hemen her zaman resimleri ve kabartmaları temzilediklerini, veya taşın tersini kullandıklarını söyledi. Fakat bu örnekte rölyeflere hiç dokunulmamış, sadece saman katılmış kireçle kaplanmışlar.
Şu ana dek bulunan rölyeflerin arasında en önemlisi 2. Ramses’in Amon Ra’ya, tapınağının girişi için yaptırılan iki obeliski sunmasını betimleyen sahne. Hiyeroglifte gösterilen bu iki obeliskten birisi bugün Paris’in Concorde Meydanı’nda, diğeri ise hala tapınakta bulunuyor. Restorasyonun devamında yeni rölyeflerin ortaya çıkacağı ümit edilmekte. National Geographic News, Haber: Steven Stanek, 27.09.2007 |
|||
ÇIMAĞIL BİR SANAT ŞAHESERİ GİBİ
Bayburt Valisi Musa Küçükkurt Bayburt Merkez'e bağlı 40 kilometre uzaklıkta Aşağı Çımağıl Köyü Taşındibi Mahallesi’nde deniz seviyesinden 2450 metre yükseklikte bulunan Çımağıl Mağarası’nda "Bayburt Valiliği Köylere Hizmet Götürme Birliği Düzey II Bölgeleri Küçük Ölçekli Alt Yapı Hibe Programı" çerçevesinde, "Çımağıl Mağarası'nın Turizme Kazandırılması Projesi, yol ve mağara içi inşaatı yapım” işini yerinde inceledi.
Vali Küçükkurt, 134 bin euro bütçeli ve yaklaşık 700 metre yol yapımı gerçekleştirilen ve sadece asfaltlanması yakın zamanda yapılacak olan, elektrik direkleri dikilip mağara içi aydınlatması yapılan ve çok yakın zamanda gezilip görülebilir hale gelecek olan proje hakkında bilgi verdi.
Vali Küçükkurt "Çımağıl Mağarası Turizme Kazandırılma Projesi, Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve Bayburt Valiliği Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından yürütülen ve kabul gören bir projedir. Şu ana kadar 700 metrelik yol kaba inşaatı bitirilmiş tesviye ve düzeltme işleri devam etmektedir. Köyden mağaraya kadar elektrik direklerinin dikilmesi ve hat çekilmesi işlemleri bitirilerek mağara içi aydınlatılması ve nihayetinde de gezi yolları ve platformları yapımına başlanılmış ve çok yakın zamanda Türk turizmine kazandırılması ile son bulacaktır. Çımağıl Mağarası içindeki oluşum molm-alt kretase yaşlı berdigo formasyonuna ait kireç taşları bulunmaktadır. Bunlar daha çok orta ve kalın masif tabakalanmalı gri-beyaz renkli,çatlaklı karstik yapılı ve yer yer resifa karakterli kireç taşlarından oluşmaktadır. Mağara içinde belirlenen bir Büyük salon, bu salonun tavan yüksekliği 15 metredir. Bu salona bağlı olan Kremalı oda, Küçük oda, Hayaletler odası ve Mavi oda diye adlandırdığımız odalar mevcuttur. Mağaranın toplam uzunluğu bin 10 metredir. Aydınlatılma işlemi bitirildikten sonra görüldü ki daha önce belirleyemediğimiz çok daha fazla uzunlukta ve yeni yeni mağara içi kanallar ve yollar ortaya çıkarıldı. Bu yeni bulunan yerlerle Çımağıl Mağarası beklediğimizden daha büyük ve daha muhteşem bir görünüme sahip bir görsel güzelliktedir. Bu projeyi hazırlarken Çımağıl Mağarası'nın içine giriyor ve beklentilerimizin üzerinde çok daha büyük ve inanılması güç ama var olan görsel güzelliğini görüyor olmanın mutluluğu, bu güzellikleri de tüm Türkiye'ye de kazandırmanın heyecanı içerisindeyiz" dedi. Bayburt Kent Haber, 02.10.2007 |
|||
TARİHİ ESER OPERASYONU
Muğla merkezi ile Ula ilçesinde üç kişi, tarihi eserlerle birlikte yakalandı. Muğla Kent Haber, 02.10.2007 |
|||
BONCUKLU HÖYÜK'TE KAZILAR SONA ERDİ
Kazı Başkanı Doç.Dr. Douglas Baird, yaptığı açıklamada, Anadolu ve Orta Doğu'da en eski köy yerleşimi olan 10 bin yıllık Boncuklu Höyük'te ilk kez geçen yıl yapılan yüzey kazılarının ardından, bu yıl ince kazı çalışmalarına başladıklarını belirtti.
Boncuklu Höyük'te Çatalhöyük'ten farklı olarak eğimli, oval duvarlara rastladıklarını ifade eden Baird, "Elde ettiğimiz bulgular, bize Boncuklu Höyük'te yaşayanların, Çatalhöyük kültürünü oluşturduğunu gösteriyor. Boncuklu Höyük'te çiftçilik henüz tam anlamıyla gelişmemiş. Bu yerleşim yeri, Çatalhöyük'ten bin yıl daha eski" dedi.
Baird, Boncuklu Höyük'te ticaretin yapıldığına dair ipuçları da bulduklarını vurgulayarak, şunları kaydetti: "Yaptığımız çalışmalarda bu bölgede çok sayıda balık, inek, koyun, kaplumbağa, yaban kuşu ve öküz gibi hayvan kemiklerine rastladık. Bu hayvanların kemiklerini de aynı odada bulduk. Bunun dışında yaygın olarak çiftçilikle uğraştıklarını kanıtlayan bulgulara rastlayamadık. Boncuklu Höyük'te insanlar daha çok avcılık yapmışlar. Avladıkları hayvanların kullanmadıkları kalıntılarını da bir bölgede depolamışlar. Elimizdeki bulgular, bu insanların tam olarak çiftçiliğe geçmediklerini, avcılık yaparak karınlarını doyurduklarını gösteriyor."
Kazılarda Boncuklu Höyük'te yaşayanların ticaret yapmaya başladıklarına dair bulgulara da rastladıklarını dile getiren Baird, çok uzak bölgelerden geldiğini tespit ettikleri yeşil renkli opsidyen taşlar ve midye gibi malzemeler bulduklarını bildirdi.
Yaptıkları araştırmada, et kesmekte kullanılan bazı opsidyen taşlarının 150 kilometre uzaktaki Kapadokya'dan süs boncuklarında kullanılan yeşil renkli bazı taşların da yaklaşık 200 kilometre uzaktaki Toroslar'dan getirildiğini tespit ettiklerini anlatan Baird, şöyle konuştu: "200 kilometreden uzaktaki Hasan Dağı'ndan geldiğini belirlediğimiz taşlar da bulduk. Bunun dışında Akdeniz bölgesinden geldiğini düşündüğümüz midyelere rastladık. Bu bulgular, burada yaşayan insanların ticaret yaptıklarını gösteriyor. Yani avladıkları hayvanların etlerini, çok uzaklardan gelen insanlardaki taş ve midye gibi malzemelerle takas yaparak ticaret yapmışlar. Biz buradaki insanların uzak bölgelerden aldıkları taşları işleyip, kesici el aletleri yaparak, tekrar uzakta yaşayan insanlara verdiklerini düşünüyoruz."
Baird, Boncuklu Höyük'teki insanların mı uzak bölgelere gittiği, başka bölgelerdeki insanlar mı ticaret için buraya geldiği yönünde net bulgulara ulaşamadıklarını, bunların tespiti için gelecek yıl önemli bilgilere ulaşacaklarına inandıklarını bildirdi.
Baird, kazı çalışmalarının bu hafta sonu itibariyle sona erdiğini, gelecek yıl kazı çalışmalarının tekrar başlatılacağını sözlerine ekledi. Trt/Haber, 01.10.2007 |
|||
TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞINA İKİ OPERASYON
Denizli İl Jandarma ekipleri düzenledikleri 2 ayrı operasyonda kaçak yollardan satılmak istenen tarihi eserleri ele geçirdiler.
Sarayköy’de T.S.’nin elinde tarihi eser bulunduğunu ve satmak için müşteri aradığı istihbaratını alan Jandarma ekipleri, alıcı kılığında şahısla irtibata geçtiler. Şahıs 2 adet 22 ayar altın göz bandını Jandarma’ya satmak isterken suçüstü yakalandı. TS’nın yapılan sorgusunda, altınları MK’dan aldığını beyan etmesi üzerine MK’nın evinde yapılan aramada da 1 adet ruhsatsız av tüfeği, 1 adet kurusıkı tabanca ve 6 adet fişek ele geçirildi. Ele geçirilen malzemelere el konulurken, yakalanan şüpheliler ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldılar.
Gümüşler’de ise AB isimli şahsın hareketlerinden şüphelenen Jandarma ekipleri yaptıkları üst aramasında Hellenistik ve Roma dönemine ait 20 adet bronz ve gümüş sikke ele geçirdiler. Ele geçirilen eserlerin Denizli Müze Müdürlüğü tarafından yapılan incelemesinde 2863 sayılı Kanun kapsamında tasnif ve tescile tabi tarihi eser niteliği taşıdığı tespit edildi. Ele geçirilen tarihi eserlere el konulurken, şüpheli ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. denizlili.net, 01.10.2007 |
|||
TARİH GÜN IŞIĞINA KAVUŞUYOR
Alınan bilgiye göre, Uludağ Üniversitesi (UÜ) ve Lozan Üniversitesi'nin işbirliğinde sürdürülen kazıların bu yılki bölümü, 20 Ağustos-21 Eylül tarihler arasında gerçekleştirildi. Kazılarda, bazilikanın etrafındaki alanın kronolojisi ve yayılışını anlayabilmek için stratigrafik sondaj çalışması yapıldı, anıtın duvarları temizlenerek çizimleri gerçekleştirilid. MS 2. yüzyıldan kalma bir mezar ile bazilikanın temellerinin bulunduğu ve etrafında zemin araştırmasının yapıldığı kazılarda, mozaiklerin korunma durumlarının tanımlanması ve analizlerinin yapılarak restorasyon planının oluşturulması çalışması gerçekleştirildi. Yetkililer, yapılan çalışmalar ışığında kazıların 2012 yılına kadar planlamasının yapıldığını, 2008 yılı yaz sezonunda 2 ay çalışma yapılacağını bildirdiler.
Bu yıl ilk defa kazı çalışmalarında görev alan Lozan Üniversitesi'nden gelen heyetin başkanı arkeolog Clavde Alain Paratte, projede çalışmaktan büyük memnuniyet duyduklarını, özellikle çıkarılan mozaiklerin mükemmel bir dekorasyona sahip olduğunu ifade ederek, "Kazı çalışmalarımız gelecek yıllarda genişleyerek devam edecek. Tapınağın bulunduğu yerde geniş bir yerleşim alanı bulunduğunu tahmin ediyoruz. Amacımız bölgenin ziyaret edilebilir hale getirilmesi" dedi. Yeni Şafak, 01.10.2007 |
|||
HARAÇÇIOĞLU MEDRESESİ ONARILDI
Bursa'nın ilk yerleşim alanı Hisar bölgesindeki tarihi Haraççızade Medresesi, onarılarak turizme kazandırıldı. 17'inci yüzyılda Cizyedarzade Hüseyin Ağa tarafından yaptırılan medrese, çarpık yapılaşma içinde yok olmak üzereydi. Öyle ki bazı kaynaklar, medresinin yok olduğunu bile yazıyordu.
Medrese, restorasyonunun ardından turizme kazandırıldı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Bursa'nın en zengin kütüphanesi olarak bilinen Haraççıoğlu Medresesi'nde bin 566 kitap bulunuyordu. Günümüzde bu kitapların çoğunluğu, İnebey Eski Yazma Eserler Kütüphanesi'nde yer alıyor. Trt/Haber, 01.10.2007 |
|||
TARİHİ ZEYNEL CAMİSİ YENİLENİYOR
Erzurum'da bulunan tarihi Zeynel Camisi´nin tadilat çalışmaları Kurban Bayramı’na kadar bitirilmeye çalışılacak. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 29 Mart 2007 tarihinde ihalesi yapılan cami için 9 Mayıs 2007 tarihinde sözleşme imzalandı. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ihale bedeli 275 bin YTL olarak belirlendi.
Kavaflar Çarşısı esnafı, caminin onarımının bir an önce bitirilmesini ve camilerinde tekrar namaz kılınmasını istiyor. Esnaf, dükkanlarının karşısında olan Zeynel Camisi yerine çevredeki diğer camilerde namazlarını kılıyor. Bu durumun kendilerine güçlük çıkardığını belirten esnaf, aynı zamanda vakit kaybettiklerini de belirttiler. Diğer yandan yetkililer ise Zeynel Camisi´nin Ramazan Bayramı´na yetiştirilmesinin zor olduğunu ve tarihi camiyi Kurban Bayramı´na yetiştireceklerini ifade etti.
Kitabesi Erzurum Müftüsü ve şair Hazık Efendi tarafından yazılan Zeynel Camisi´nin yapılışı 18. asıra dayanıyor. Namıkzade Hacı Zeynelabidin Efendi tarafından yaptırılan camide, Yazıcızade İbrahim Paşa tarafından vakfedilen iki tunç şamdan da caminin tarihi önemini artırıyor. Caminin kitabesinde Namıkzade Hacı Zeynelabidin Efendi için yazılan bir yazı şöyle: "Değildir devlet u para rikab-ı dehrile mağrur. Heman ancak duadır maksadı ala vü ednadan" Türkçesi ise, "Para ve makam ile zamanın şöhretiyle perdelenmemiştir gözü Namıkzade Hacı Zeynelabidin Efendi'nin ve o mağrur olmamıştır. Bütün hayatının ve eserlerinin maksadı zengin olsun fakir olsun herkesin hayır duasını almaktır." şeklinde.
Kavaflar Çarşısı'nın noktalandığı, Gürcükapısı'yla bağlantının kurulduğu yerde kesme küfeki taşından yaptırılan Hacı Mehmet Efendi Çeşmesi´nin yapılışı 1719 tarihine dayanıyor. Sülüs yazıyla yazılmış olan kitabede, çeşme suyunun Diya Pınarı'ndan getirtildiği belirtiliyor. Eskiden Kavaflar Çarşısı'nın ortasında yer alan tarihi Havuzlu Han'ın çeşmesiyle Hacı Mehmet Efendi Çeşmesi'nin suları, Erzurum'un tarihi Kırkçeşme suları kaynağından besleniyor. Erzurum Gazetesi, 01.10.2007 |
|||
HİTİTLERİN İZİNDE
Çorum'un Sungurlu İlçesi'ndeki Boyalı Höyük ören yerlerinde sürdürülen kazı çalışmalarında 56 parça eser ile Hititler’in “Erken Krallık” dönemine ait 34 odalı bir yapı gün ışığına çıkarıldı. Boyalı Höyük ören yerlerinde 8 Ağustosta başlatılan kazı çalışmaları 5 Eylül’de sona erdi. Çalışmalar sırasında Anadolu’nun tarihi geçmişinde önemli yer tutan Hitit medeniyetinin bilinmeyen birçok yönüne ışık tutacak bilgilere ulaşıldı.
Türkiye Gazetesi, 01.10.2007 |
|||
AMCAZADE YALISI OTEL OLUYOR Vatan, Haber: Tülay Şubatlı, 01.10.2007 |
|||
HİTİT ARŞİVLERİ GÜN YÜZÜNE ÇIKTI
Çorum'un Ortaköy İlçesi'nde bu yılki etabı tamamlanan Şapinuva kazılarında, dini törenlerin yapıldığı mekan ile Hitit arşivleri gün yüzüne çıkartıldı.
Şapinuva'da 2001 yılında başlattıkları jeofizik çalışmalarına bu yıl da devam ettiklerini belirten Süel, Ağılönü tabir edilen yerde yapılan çalışmalarda şu anda tespit edilen 12 kat olarak taş döşeme mekanın 2 dönümlük alanında ciddi bulgulara rastlandığını ve burasının aynı Boğazkale Hattuşa'da bulunan büyük tapınağa benzer bir mekan olduğunu ifade etti. Süel, "Ancak kazıların tam olarak yapılmasının ardından buranın işlevi belli olacak. Kazılarda çıkan eserler, burasının ciddi bir tapınak ve dini ayin yapılan bir yer olduğunu gösteriyor" dedi.
Kıt bir bütçeyle Hitit uygarlığını gün ışığına çıkarmaya çalıştıklarını, yetersiz ödenekle kazı çalışmalarının çok zor şartlarda yapıldığını dile getiren Süel, "Burada bir tarih yatıyor. Şapinuva'da kazı çalışmaları 100 yıl sürer, ancak yetersiz kıt bütçelerle kazı çalışmaları daha uzun yıllar sürebilir" diye konuştu. Şapinuva'nın MÖ 14. yüzyılda Hititler'e başkentlik yaptığını ve bu dönemde III. Tutalya ve Taduhepa'nın krallık yaptığı yönünde ciddi dokümanlar bulunduğunu açıklayan Süel, "Şapinuva, başkentlik yapmış bir merkez ve Hititler için önemli bir kent. Yapılan kazı çalışmalarımız sonrasında bulunan 3 büyük arşivde 4 bin çivi yazılı tablet bulundu. Tabletler burasının ne kadar değerli bir yer olduğunu gösteriyor" dedi.
Bu sene A binasının kuzeyinde ve Ağılönü'nde çalıştıklarını anlatan Prof.Dr. Aygül Süel, 9 Temmuz'da başlattıkları 2007 kazı sezonunda Hitit dönemine ait 197 parça çivi yazılı tablet, çok sayıda büyük çanak ve çömlek bulduklarını söyledi. Çorum Kent Haber, 01.10.2007 |
|||
BİR İSVEÇ BAHÇESİNDE VİKİNG DEFİNESİ
Arkeologların bildirdiğine göre İsveç’te, bir bahçede bin yıllık bir Viking definesi bulundu. Gotland Adası’ndaki bahçesine sebze fideleri eken bir bahçıvan tarafından bulunan definede 900 ila 1000 yıllarına ait 69 adet gümüş sikke mevcut. Sikkeler arasında çok değerli Viking paralarının yanısıra İngiliz, İrlanda, Irak ve Özbekistan paraları da mevcut.
Benzer bir definenin yakın zamanlarda İngiltere’de de bulunması ile Vikinglerin Avrupa boyunca, hatta daha uzak yerlerde yaptıkları ticaret ve yağmanın resmi daha da belirginleşmeye başladı. Anglo Sakson paralarının çoğunlukla fidye veya yağma olduğuna inanan uzmanlar, Orta Doğu paralarının ise Rusya’nın nehirlerinden güneye yapılan ticaretlerle elde edildiğini tahmin ediyorlar. Gotland Adası’nda şimdiye dek 700 ila 800 gümüş sikke definesi bulundu. Bu inanılmaz miktar ise ortaçağda bu adanın bir Viking ticaret merkezi olduğunun ispatı. British Museum’un Ortaçağ Sikke Uzmanı olan Gareth Williams, Gotland’da bulunan ortaçağ İngiliz sikkelerinin neredeyse İngiltere’de bulunanlardan daha fazla olduğunu söyledi. National Geographic News, Haber: James Owen, 24.09.2007 |
|||
UŞAK'TA TARİHİ ESER OPERASYONU
Uşak'ta tarihi eser operasyonu yapan polis, çeşitli dönemlere ait 28 sikke ve çeşitli eserler ele geçirdi. Olayla ilgili iki kişi gözaltına alındı. haberler.com, 01.10.2007 |
|||
TARİHİ ANKARA EVLERİ ONARILDI
Altındağ’da, ilçenin tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkmak için 80 yıldır yıpranan ve hiç dokunulmayan sokaklardaki evlerin dış cepheleri tarihi dokuya uygun şekilde restore ediliyor. Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, Hamamönü bölgesinin Ankara’nın geçmişine ışık tutan eski evleri bünyesinde barındırdığını söyledi. Hürriyet Ankara, 30.09.2007 |
|||
ODTÜ'LÜLER ŞİRİNCE'NİN MİMARİSİNİ ÖĞRENİYOR
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi Restorasyon Programı öğrencileri, İzmir’in Selçuk İlçesi Şirince Köyü'nde mimarlık ve restorasyon uygulamaları konularında uygulamalı ders alıyor. Hürriyet Ankara, 30.09.2007 |
|||
BİR KADEH İÇİN ÖMÜRLERİNİ HARCIYORLAR
Arkeolojik kazı dönemi birkaç gün sonra bitecek. Çünkü havalar soğumaya başladı, yağmur, kar derken, kazı alanları ‘çamur deryası’ olacak. Kazı alanlarında ne oturmaya imkan bulunacak ne de fırça ile süpürülecek toprak. Bu işin esprisi…
Bursa Hakimiyet, 30.09.2007 |
|||
BAKAN GÜNAY'A İKİNCİ MEKTUP
Sayın Günay' a gönderdiğim ikinci mektubun yazılması, Bakanlığın Kültüre verdiği önemin kamuoyunda öne çıktığı günlere rastladı. Örgütlenmenin yararlarını anlatmak için, daha iyi bir zaman bulunamazdı. İlkinde çok gerekli olduğunu düşündüğüm, yeniden yapılanmaya ilişkin bir örgütlenme modelinin, turizmin pratiğine yansımalarını ikinci mektuba bırakmayı yeğlemiştim.Son çeyrek yüzyılda gelinen bu aşamada, turizmin yeni bir boyuta geçmek yerine, mevcut durumu iyileştirmeye dönük yüzeysel çabalarla, ne hale gelebileceğini göstermek için, çarpıcı bir örnek vermek gerekiyordu.
ANIMSATMA: ÜÇ MEKTUBUN ÖYKÜSÜ Turizmdebusabah.com, Yazı: Bahattin Yücel, 30.09.2007 |
|||
SAMARRA'NIN KUBBESİNİ TÜRK MÜTEAHHİT ONARACAK Irak’ın Samarra kentinde bulunan ve Şiilerin kutsal kabul ettiği Askeriye Camii’nin, 2006’daki bombalı saldırıya dek muhteşem bir görüntüye sahip olan kubbesini bir Türk firması restore edecek. Hürriyet, 30.09.2007 |
|||
ORHAN GAZİ'NİN DÜZCE'DE YAPTIRDIĞI CAMİ RESTORE EDİLDİ
Düzce'nin Akçakoca İlçesi Çayağzı Köyü'ne 1323 yılında Orhan Gazi tarafından yaptırılan Orhan Gazi Camii'nin restorasyonu tamamlandı.
Çayağzı Köyü'ndeki "Osmanlı Mezarlığı"nın içinde bulunan, 1323 yılında dönemin Osmanlı padişahı Orhan Gazi tarafından "çantı" (birbirine geçirilen uzun kütüklerle, çivisiz yapı) şeklinde inşa ettirilen Orhan Gazi Camii'nin Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve Akçakoca Kaymakamlığı tarafından yaptırılan restorasyon çalışmaları sona erdi. Yetkililer, restorasyon çalışmalarında eski ismiyle "Sultan Osman Hazretleri Camii" olarak bilinen Çayağzı Orhan Gazi Camii'nin, 1920'li yıllarda gelişigüzel restore edildiğini bildirdi. Eni 8 metre, boyu 12 metre olan tarihi caminin bugüne kadar sadece yöredeki birkaç köyden gelen vatandaşlar için cuma namazlarında ibadete açıldığını ifade eden yetkililer, Ramazan Bayramı'ndan sonra tekrar aynı şekilde ibadete açılacağını kaydetti. Restore çalışmaları için bugüne kadar 160 bin YTL harcanan caminin çevre düzenleme çalışmalarının sürdüğü; ayrıca mekanın turizme açılacağı belirtildi. Zaman, 30.09.2007 |
|||
SOBESOS ANTİK KENTİ'NDE BU YILKİ KAZI ÇALIŞMALARI TAMAMLANDI
Nevşehir'in Ürgüp İlçesi'nde bulunan Sobessos antik kentinde bu yılki kazı çalışmaları tamamlandı.
Nevşehir Müze Müdürü Halis Yenipınar, yaptığı açıklamada, Ürgüp İlçesi'ne bağlı Şahinefendi Köyü yakınlarındaki Kuşcin mevkiinde 2002 yılında bulunan Sobesos antik kentinde 20 kişi ile sürdürülen kazı çalışmalarının bu yılki bölümünün sona erdiğini söyledi. Geç Roma ve Erken Bizans dönemlerine ait Sobesos'ta geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen kazı çalışmalarında daha önce hamam, toplantı salonu, mezar şapeli ile birlikte 100'e yakın mezarın gün ışığına çıkarıldığını ifade eden Müze Müdürü Yenipınar, bu yılki kazı çalışmalarında ise Roma hamamı ile toplantı salonu arasında Turizm Gazetesi, 29.09.2007 |
|||
BİR PERU KALESİNDE 80 ANTİK SAVAŞÇI HEYKELİ BULUNDU
And Dağları’nda bulunan bir kalede yapılan kazılarda 80 iskelete rastlandı. Peru Kuelap Arkeolojik Restorasyon ve Koruma Projesi yöneticisi Alfredo Narváez’in açıklamalarına göre iskeletler çabuk ölüm izleri taşımaktalar ve düştükleri yerde, gömülmeden bırakılmışlar. İskeletlerin bulunduğu kale, “Bulut Savaşçıları” olarak da bilinen ve bölgede MS 9 ila 15. yüzyıllar arasında hüküm süren Chachapoya kültürünün savunma noktası.
Narváez, iskeletlerin her iki cinse ait olduğunu ve günlük kullanım eşyaları ile birlikte bulunduklarını açıkladı. İskeletlerin toprağa düştükleri şekilde bulunmaları Chachapoya’ların törensel gömü gelenekleri ile çelişiyor. Bu durum, herşeyin çok çabuk olduğunu ve yerel insanların ölülerini gömecek zamanları olmadığını düşündürüyor. Narváez, bunun bir katliam mı, yoksa İspanyol istilasından sonra ortaya çıkan salgın bir hastalıktan mı kaynaklandığının ancak ileride yapılacak çalışmalar ile cevaplanabileceğini söyledi.
Chachapoya’lar savaşçı özellikleri tanınıyorlar ve İspanyol istilasına karşı 1470 yılına kadar, Kuelap gibi kalelerde direnmeye devam etmişler. Uzmanlar, bu yeni keşfin, bugüne dek çok az tanınan bu uygarlıkla ilgili önemli bilgiler verebileceğini düşünüyorlar. National Geographic News, Haber: Kelly Hearn, 26.09.2007 |
|||
AYASOFYA'YI İBADETE AÇMA ISRARI
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Ayasofya Camisi'nin müzeye dönüştürülmesine ilişkin 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının yürütmesinin durdurulması istemini reddetti. Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği, caminin müzeye dönüştürülmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle dava açmıştı. Danıştay 10. Dairesi dava ile ilgili ilk incelemesinde yürütmenin durdurulması istemini reddetmişti. Davacı dernek, dairenin kararına itiraz ederek, yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini istedi. Kurul ise, derneğin istemini reddetti. Birgün, 28.09.2007 |
|
23 -29 Eylül 2007 |
|||
İPLER KOPUYOR MU?.. SÜLEYMANİYE PROJESİ UNESCO'YU KIZDIRDI |
|||
Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er'in yenileme çalışmalarına yönelik verdiği ayrıntıları dehşete kapılarak okuduklarını kaydeden Akın, "Türkiye'nin de altına imza attığı 2005 tarihli UNESCO Viyana Sözleşmesi'nde tarihi yapıların yıkılarak yeniden yapılmasının söz konusu olamayacağı belirtiliyor ve bundan uzak durulması isteniyor. Bilmiyorlar ise bizden bunu öğrenebilir, danışabilir görüş alabilir, destek isteyebilirlerdi. Ancak bugüne kadar kimse bize bir şey danışmadı. Bunu neden yapmadılar, anlamak mümkün değil. Öğreniyoruz ki, KİPTAŞ aracılığı ile binaları yıkıp çelik konstrüksiyon üzerine inşa edeceklermiş. Bu bir cinayettir" diye konuştu. Belediye tarafından açıklanan 3 milyar dolarlık maliyetin de abartı olduğunu söyleyen Erdoğmuş şöyle konuştu: "Ulusal Ahşap Birliği olarak birine 19, diğerine 25 bin YTL harcayarak Zeyrek'te iki binayı restore ettik. Bunda da binadaki ahşap malzemeleri kullandık. Bu çok mu zor da 'Yıkıp yeniden yapacağız' diyorsunuz? Oradaki ruhu çelikle mi yaşatacaksınız? Buna ne Koruma Kurulu ne de UNESCO izin verir. Koruma Kurulu'ndan izin çıkmadığını öğrendik." Milliyet, Haber: Şenol Demirci, 25.09.2007
"BİZ DE BİRAZ MİMARIZ"
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) İstanbul Dünya Mirası Yürütme Komitesi üyelerinin Süleymaniye projesine yönelik olarak yaptığı eleştiriler üzerine, "Herhalde biraz da mimarız. UNESCO'nun endişe etmesine gerek yok. Bu işi biz de biliyoruz yani" dedi.
Milliyet, Haber: Şenol Demirci, 26.09.2007 "SÜLEYMANİYE'DE TARİHİ DOKU ZEDELENMEYECEK"
Milliyet, Haber: Şenol Demirci, 27.09.2007
"SÜLEYMANİYE'Yİ YIKMAK CİNAYET OLUR"
Tartışma yaratan Süleymaniye projesiyle ilgili olarak dün bölgede incelemelerde bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Süleymaniye çevresindeki tarihi ve tescilli evlerin kesinlikle yıkılamayacağını, yıkılmasının da cinayet olacağını söyledi.
Milliyet, Haber: Tahsin Aksu, 28.09.2007 "SÜLEYMANİYE DEĞİL, İSTANBUL DA GİDER"
Milliyet, Haber: Şenol Demirci, 29.09.2007 |
|||
RESTORASYONDA İHALE YÖNTEMİ?
Türkiye'de tarihi eserlerin çoğu yanlış restorasyon kurbanı... CNN Türk, Yazı: Başak Çubukcu, 28.09.2007 |
|||
DEFİNE AVCILARI ÇATIŞTI: 2 YARALI
İstanbul’dan lüks ciple gömü altınları almaya gelen 4 kişi ile satıcılar arasında güpe gündüz silahlı çatışma çıktı. Halk korku dolu anlar yaşadı. Hürriyet Ege, Haber: Ramazan Çetin, 29.08.2007 |
|||
ORYANTALİST RESSAMLAR DOLMABAHÇE'DE
'Osmanlı Topraklarında İtalyan Oryantalistler' sergisi bugün Dolmabahçe Sarayı'nda açılıyor. Sergi, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Osmanlı sarayının ilgisini gören çok sayıdaki İtalyan ressamın eserlerini bir araya getiriyor. Yaklaşık 150 eserden oluşan sergide, Fausto Zonaro, Leonardo De Mango, Amadeo Preziosi, Cesare Biseo, Stefano Ussi gibi çok tanınmış ressamların yanı sıra daha az bilinen sanatçıların eserleri de yer alıyor. Erol Makzume'nin koordinatörlüğünü üstlendiği sergi, 4 Kasım Pazar gününe kadar ziyaret edilebilecek. Zaman, 29.08.2007 |
|||
TARİHİ KAPININ SONU BİR YAĞMURA BAKIYOR MS 2. yüzyılda yapılan ve kentin güney yönünde anıtsal bir giriş olarak tasarlanan kapı 'Zafer kapısı' olarak da anılıyor. Yüzyılları hasarsız deviren eserin 1948'de batı kemeri yıkıldı, 1998'deki depremde de hasar gördü, son olarak geçen şubat ayındaki yoğun yağmurda orta kemerinin güney taş dizisi döküldü. Orta kemeri sağlam tutacak özelliğin kalmadığını belirten İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Mustafa Hamdi Sayar, kış yağmurlarıyla bu bölümün yıkılmasının kaçınılmaz göründüğünü söyledi.
Sonuçları aktaran Sayar "Yapı büyük tehlike altında. Ana müdahale olarak, büyük kemerdeki taşıyıcı sistemin acilen desteklenmesi ve restorasyonuna başlanması gerekiyor. Ancak girişimlerimiz sonuçsuz kaldı. Kapının bulunduğu yolun trafiğe kapatılması gerekir. Önlem alınmazsa, Arkeo Park Projesi'nin de en önemli ayağı Alakapı bir yağmurda, önce kapının orta kemerinde yerinden oynayan dördüncü taş düşecek, ardından tüm eser, domino misali yerle bir olacak. Eser, büyük olasılıkla, son yılını yaşıyor" dedi.
Radikal, Fotoğraflar: AA, 29.09.2007 |
|||
YILLARA MEYDAN OKUYOR
Erzurum-Muş Karayolu üzerinde, Pasinler’in15 kilometre doğusunda Aras Nehri üzerine inşa edilen Çoban Dede Köprüsü İlhanlı hükümdarı Gazan Han’ın zamanında yörede yapılan imar çalışmaları sırasında Veziri Salduzlu Emir Çoban Noyin tarafından l297-1298 yıllarında yapıldı. Köprünün yapı formu ve baş kısmındaki bezemeler Selçuklu ve İlhanlı üslubunu yansıtıyor.
Erzurum Kent Haber, 28.09.2007 |
|||
ZİNCİRLİ CAMİİ'NDE ONARIM SÜRÜYOR
272 yıl önce kerpiçten inşa edilen Zincirli Minare Camii’nin eskiyen duvarları ve çatısı, Vakıflar Genel Müdürlüğünce aslına uygun olarak kerpiçle onarılıyor. Küçük Minare Mahallesi’nde, kitabesine göre 1735 yılında Seyidoğlu Şeyh Hacı Muhammed Seyyid tarafından yaptırılan Zincirli Minare Camii’nde Vakıflar Genel Müdürlüğünce bir süre önce başlatılan onarım çalışmaları sürüyor. Sivas Hürdoğan, 28.09.2007 |
|||
SARDES'İN TANITIMINA BİR DESTEK DE İTO'DAN
Manisa Salihli'deki Sardes Antik Kenti'ni tanıtmak için yoğun çaba harcayan Ticaret ve Sanayi Odası'na destek geldi. İzmir Ticaret Odası (İTO), sekiz dilde bastırıp turistlere ücretsiz dağıttığı ''İzmir Guide'' şehir rehberinde gelecek yıldan itibaren Salihli ve Sardes'e de yer verecek. İTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, Salihlili Başkan Talat Zurnacı'ya, ''Ayrıca üyemiz olan turizm acentelerinden Sardes'i de tur programlarına almalarını isteyeceğiz'' dedi. Milliyet Ege, 28.09.2007 |
|||
HOMO ERECTUS MADENİ (!) BULUNDU
Nature Dergisi’nin yeni sayısında yayınlanan bir makaleye göre, Afrika dışında bulunan en eski insansı fosiller, türümüzün kökenini anlayabilmemize ışık tutacak. Makale, geçtiğimiz yıllarda Dmanisi’de bulunan dört erken dönem Homo erectus iskeletine ait 36 fosille ilgili çalışmaları açıklıyor.
Afrika’dan göç eden Homo Erectus’lara ait fosiller daha önce birçok farklı yerde bulunmuştu. Fakat bir tek noktada bu denli çok kalıntıya ilk defa rastlanıyor. Öte yandan, bulunan bu fosiller, yaklaşık 1.88 milyon yaşındalar ve bize Homo erectus’un Afrika’dan göç ettiği tahmini zamanı belirtiyorlar.
Her yıl sürekli yeni fosillerin bulunmaya devam ettiği Dmanisi’deki bu dört iskeletin vahşi hayvanlar tarafından öldürüldüğü, kemiklerinde rastalanan diş izleri ile kesinlik kazandı. Bilimadamları şimdi eldeki üç kafatası parçalarını üç iskelet ile bütünlemeye çalışıyorlar. Genç bir çocuğa ait olan dördüncü iskelet, kafatası ile birlikte, hemen hemen bütün olarak bulunmuştu. Üç yetişkinin tümü yaklaşık 50 kg ağırlığa ve 150 cm boya sahip. nature.com, Haber: Rex Dalton, 19.09.2007 |
|||
BİMARHANE YENİLENİYOR
Amasya Konservatuar Müdürü Muammer Palamut, Bimarhane’de yapılan tadilat çalışmaları hakkında bilgi verdi. Palamut; 1999 yılında kurulduğunda 500 başvuru olurken, bu sene 38 öğrenci başvurdu diyerek, başvurularda yaşanan bu düşüşün nedenini yapılan çalışmaların kurs şeklinde olmasından kaynaklandığını, Belediye Başkanımız İsmet Özarslan’ın da direktifleriyle konservatuar eğitime verilerek , tekrar öğrenci sayısında artış olacağını söyledi. Bu sene 70 kişilik bir koro ile çalışmalarının devam edeceğini ve 2008 yılında Bimaharhane’de köklü bir restorasyon çalışmalar olacağını belirti. Amasya Gazetesi, 28.09.2007 |
|||
AÇIKTA KALAN TARİHİ ESERLER ZARAR GÖRÜYOR
Yer olmadığı gerekçesiyle Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi bahçesinde konulan tarihi eserler tahrip oluyor. Sivas Etnografya Müzesi’nde koruma altında olması gereken tarihi eserler, Kongre Müzesinin doğu cephesinde açık havada muhafaza edilmeye çalışılıyor. Eserler arasında Osmanlı, Selçuklu ve hatta geçmiş medeniyetlere ait lahid, tekne, yalak, mezar başı, aslan figürü, kitabe, taş mezar sandukası bulunuyor. Sivs Hürdoğan, Fotoğraflar: haberler.com, 28.09.2007 |
|||
KÜLTÜR TURİZM İL MÜDÜRLERİNDE ATAMA
Kütahya İl Müdürlüğü'ne Kastamonu İl Müdürü Mehmet Taşkın, Kastamonu İl Müdürlüğü'ne de Muş İl Müdürü Ziver Kaplan atandı. Karar Resmi Gazete'de yayınlandı. TAYHaber, 28.09.2007 |
|||
DEFİNE ARAYICILARI SUÇÜSTÜ YAKALANDI
Adıyaman’ın Besni İlçe Jandarma ekipleri tarafından düzenlenen 2 ayrı operasyonda 397 paket kaçak sigara, kaçak mazot ve define arayıcılarını suçüstü yakalandı. Edinilen bilgiye göre, Besni İlçe Jandarma ekipleri Suvarlı Beldesi’nde K.M isimli şahsın bakkal dükkanında yaptığı aramada 397 paket kaçak sigara geçirdi. Ayrıca Suvarlı Beldesi’nde M.T isimli şahsın evinde yapılan aramada kaçak olarak sattığı belirlenen 330 litre benzin, 300 litre motorin ve 3 adet 85 litre motor yağı ele geçirildi. Uzunkuyu Köyü’nde yapılan operasyonlar sonucu M.A, E.Ş, A.B, Y.Y ve S.O isimli şahıslar dedektörle define ararken jandarma ekipleri tarafından suçüstü yakalandı. Yakalanan şahıslar jandarma tarafında ifadesi alınmak üzere göz altına alındı. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor. Adıyaman Haber, 28.09.2007 |
|||
TARİHİ ESERLER TURİSTE CEPTEN TANITILACAK
Tarihi eserlere verilecek birer numara ile yerli ve yabancı turistin gezdiği mekanla ilgili cep telefonundan bilgi almasını sağlayacak sistem için Kültür ve Turizm Bakanlığı ile üç GSM operatörü arasında protokol imzalandı.
Turistlerin Türkiye'de seyahat ederken bilgilendirilmeleri amacı ile hazırlanan 'Mobil Bilgilendirme Sistemleri Altyapı Çalışmaları Protokolü' Avea, Turkcell ve Vodafone temsilcilerinin katılımları ile bakanlık arasında imzalandı. İmza töreninde konuşan Müsteşar Yardımcısı Hikmet Kaçdıoğlu, sistemin başlangıçta 100 turizm noktasını kapsayacağını söyledi. Kaçdıoğlu, sistem sayesinde kullanıcıların tarihi yapılar, Türk musikisinden örnekler, müzeler ve ören yerleri ile ilgili tanıtıcı bilgilere cep telefonlarından ulaşabilecekleri bilgisini verdi. Sistem ilk etapta İngilizce ve Türkçe olarak hizmet verecek. Zaman, 28.09.2007 |
|||
GÜNAY: TÜRKİYE MÜZESİ HAYAL EDİYORUM
Ertuğrul Günay, İstanbul Valisi Muammer Güler'i ziyaretinde yaptığı konuşmada İstanbul'un, sadece Türkiye için değil, dünya için önemli bir kent olduğunu ifade ederek, "İstanbul, başka bir tabirle şehirlerin şehri. Bu nedenle önem verilmesi gerekiyor" dedi. Günay, geçen yıllarda kentin doğal güzelliğini koruma konusunda eksiklik yaşandığını belirtti. Trt/Haber: 27.09.2007 |
|||
ESKİŞEHİR'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
Eskişehir'de polisin düzenlediği tarihi eser operasyonunda 2 kişi gözaltına alındı. haberler.com, 28.09.2007 |
|||
BODRUM'DAKİ TARİHİ YEL DEĞİRMENLERİ
Muğla'nın Bodrum ilçesinde bakımsızlık nedeniyle kötü bir görüntü oluşturan tarihi yel değirmenleri, restore edilerek turizme kazandırılacak.
Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan, yaptığı açıklamada, Gümbet mevkisinde sit alanı içinde bulunan tarihi yel değirmenlerinin, restore edilerek turizme kazandırılacağını söyledi. Bu kapsamda Anıtlar Kurulu ile yaptıkları görüşmelerin olumlu geçtiğini bildiren Ağan, "Kurul, değirmenlerin restore edilerek turistik amaçlı kullanılmasını istedi. Mal sahiplerinin ticari kaygı ile hazırladığı projelere sıcak bakmayan kurul, ticari bir kaygımız olmadığı için bize olumlu yanıt verdi" dedi.
İlk etapta bölgedeki yel değirmenlerinden biri için istimlak kararı aldıklarını belirten Ağan, "Kararı, değirmenin sahibine tebliğ ettik. Yel değirmeninin restorasyonu aslına uygun olarak yapılacak. Değirmende un üretip, unlu mamuller yaparak turistlere de satılabilecek" diye konuştu.
Belediyenin bütçesinin yetmesi durumunda diğer yel değirmenlerini de istimlak etmeyi planladıklarını bildiren Ağan, şunları kaydetti: "Projenin Bodrum ve ülke turizmine katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Tarihi yel değirmenlerini çok sayıda turist geziyor. Yel değirmenleri, Bodrum, Gümbet koyu, Karaada ve Kale'nin en iyi görülebileceği yerde, kente hakim bir noktada. Görülmeye değer bir manzarası var. Buradan en iyi şekilde yararlanılmalı.
Deniz, kum ve tabiat güzelliklerimizin yanı sıra tarihi zenginliklerimizi de devreye sokarak, turizme katkı sağlamayı amaçlıyoruz." Trt/Haber, 27.09.2007 |
|||
SARUHANLI GARI ANTİKA EŞYALARI 'ADEM'İN TRENLERİ'NDE KALDI
Yönetmen Barış Pirhasan'ın, "Adem'in Trenleri" filmi için Manisa'nın Saruhanlı İlçesi tren garından aldığı antika eşyaları geri vermediği ortaya çıktı. İstasyon Şefi Ali Çil, Yönetmen Barış Pirhasan tarafından kandırıldıklarını iddia etti.
Saruhanlı İstasyon Şefi Ali Çil, geçen yıl çekilen başrollerini Nurgül Yeşilçay ve Cem Özer'in paylaştığı, "Adem'in Trenleri" filminin setinde kullanılmak üzere filmin yönetmeni Barış Pirhasan ve ekibinin Saruhanlı Tren İstasyonundan aldıkları tarihi demirbaşları geri vermediklerini ileri sürdü. Filmin çekimleri sırasında sanata katkı sağlamak için istasyon şefliği olarak ellerinden gelen desteği gösterdiklerini ifade eden Ali Çil, şöyle konuştu: "Adem'in Trenleri filminin yönetmeni Barış Pirhasan ve ekibi filmde kullanmak üzere bizden binbir iltifatla aldıkları tulumba, tarihi daktilo, gaz lambası, yangın söndürme kancaları, eski tel dolabı, kanepe ve buna benzer diğer demirbaşları geri vermediler. Bu davranışı sanat için çalışan insanlara yakıştıramadım. Devlet malı bir emanettir" dedi. haberler.com, TAY Haber, 27.09.2007 |
|||
KAÇAK KAZININ BAŞI AVUKAT
Selçuk'ta tarihi eser kazısı yaptıkları belirtilen 5 kişi yakalandı. Jandarma ekipleri, birinci derece arkeolojik Sit alanı olan Zeytinköy bölgesinde İstanbul ve Bursa'dan gelen bazı kişilerin kazı yaptığını ve tarihi eser aradığını belirledi. Haber Ekspres, 27.09.2007 |
|||
TARİHİ İNEBEY MEDRESESİ RESTORE EDİLECEK
Bursa'da Osmanlı döneminden kalma tarihi İnebey Medresesi'nde yapılacak restorasyon için düzenlenen ihale sonuçlandı. İl Özel İdaresi'nde yapılan ihaleye bir firma teklif verirken, evrakları incelemeye alan komisyon kararı ile çalışmalara başlanacak. haberler.com |
|||
37 YILLIK KAZI ÇALIŞMASI
Edirne'nin Enez İlçesi'nde, 37 yıldır devam eden kazıların bu yılki bölümünde antik dönemlere ait önemli bulgulara ulaşıldı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Başkanı Prof.Dr. Sait Başaran, Enez'de 1970 yılından bu yana devam eden kazıların bu yılki bölümünün Enez Kalesi, Fatih Camii (Ayasofya Kilisesi), Osmanlı Mezarlığı ve Çataltepe Tümülüsü'nde yapıldığını söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Üniversitesi'nin katkılarıyla 30 Temmuz'da başlayan kazıların 20'si stajyer öğrenci olmak üzere 80 kişiyle sürdüğünü belirten Başaran, Fatih Camii'nin arkasındaki zemini açarak etüt çalışması yapıldığını, tabanına kadar inilen caminin yapılışıyla ilgili bir takım bilgilerin elde edildiğini kaydetti.
Kazının yapıldığı diğer bir yer olan kalenin içinde büyük bir alanın açıldığını anlatan Başaran şunları kaydetti: "Burada eski Grek (Yunan) dönemine kadar inildi. Siyah ve kırmızı figürlü keramik, Batı Anadolu kökenli çanak ve çömlekler elde edildi. Mimariye ait mermer bloklar, parçalanmış heykel parçaları bulundu. Yerleşim yerinin mimarisi belirlendi. Şapelde yapılan çalışmalarda ise bir takım yerleşim birimleri ortaya çıkarıldı. Eski mezarlıkta geç Roma, erken Bizans dönemine ait 8 kaya mezar bulundu. Bu mezarlardan süs eşyaları, koku şişeleri ve sikkeler elde edildi."
Haber Ekspres, 27.09.2007 |
|||
SİRKELİ HÖYÜĞÜ'NDE KAZI ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR
Adana'nın Ceyhan İlçesi'ne bağlı Sirkeli Köyü höyüğünde yapılan kazı çalışmalarında Hitit dönemine ait binlerce tarihi kalıntılar ortaya çıktığı belirtildi. haberler.com, 27.09.2007 |
|||
KÖYLÜ KADINLAR TARİHİ AYIKLIYOR!
Konya'nın Merkez Karatay İlçesi'ne bağlı Hayıroğlu beldesindeki Neolitik Çağ yerleşim birimi Boncuklu Höyük'te geçen yıl başlayan kazı çalışmaları, Liverpool Üniversitesi'nden Doç.Dr. Douglas Baird başkanlığında bu yıl da büyük bir titizlikle yürütülüyor.
Anadolu'daki en eski yerleşimlerden geçmişi 10 bin yıl öncesine dayanan Boncuklu Höyük'teki arkeolojik çalışmalarda görev alan köylü kadınlar, kazı alanından çıkan toprağın içindeki kemik, boncuk ve ilkel el aleti parçalarını büyük bir ustalıkla ayırarak tarihe ışık tutuyor. Zaman, 27.09.2007 |
|||
BİRGİ İKİ YILDIR MÜZESİZ
Tarihte Aydınoğlu Beyliği’ne başkentlik yapan İzmir’in Ödemiş İlçesi’ne bağlı doğal koruma altındaki Birgi Beldesi’nde, müze kurma çalışmalarının 2 yıldır sürdüğü belirtildi.
Birgi Belediye Başkanı Cumhur Şener, beldenin her yerinin tarihi kalıntı olduğunu belirterek, bir müze açılması için iki yıldır çalışma yürüttüklerini, bu kapsamda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yazışma halinde olduklarını kaydetti. Şener, “Birgi, antik çağlardan kalan tarihi eserlere sahip değil ama yakın çağdan kalma çok sayıda eser var. Bunların bir yerde değerlendirilmesi gerekiyor. Bir Etnografya Müzesi kurmayı istiyoruz” dedi. Yakın çağa ait eserleri parklarda sergilemek zorunda kaldıklarını ifade eden Şener, bunların açık alanda olması nedeniyle çalınma ve yıpranma riskinin bulunduğunu söyledi. Şener, “Beldemizde bir müze oluşturma çabaları sonuç verirse, Birgi’nin kültürel değerlerini sergileyecek kapalı ve güvenli bir alana kavuşmuş olacağız” dedi. Akşam, 27.09.2007 |
VINCENT VAN GOGH 'UN İÇ DÜNYASI MEKTUPLARINDA
Vincent Van Gogh'un daha önce görülmemiş 22 mektubu New York'taki Morgan Library & Museum'da.
19. yüzyılda yaşayan ressamın, 1887 yılından, intihar ettiği 1890'a kadar, meslektaşı Emile Bernard'a gönderdiği mektuplar, seksle ilgili inançlarından, rüzgarda şövalesini dik tutma zorluğuna kadar her türlü konuyu içeriyor.
Mektuplarda kendinden 15 yaş küçük meslektaşıyla resimle ilgili fikirlerini paylaşan ressam, çok fazla seks yapan kişilerin mesleki anlamda başarı gösteremediklerini de yazıyor. Van Gogh'un, iyi yemek yemenin insanı kuvvetlendirdiğini ve iyi çalışmasını sağladığını yazdığı mektuplara, Bernard'ın yazdığı cevaplarınsa, Van Gogh'un psikolojik tedavi döneminde çok fazla taşınmasından dolayı kaybolduğu düşünülüyor. Serginin küratörü Jennifer Tonkovich, "Mektuplardan ressamın akıl sağlığıyla ilgili bir sorunu olduğu hissediliyor" diyor. Radikal, 27.09.2007 |
||
|
|||
"NE OLURSA ÇALARIZ AAABİ"
|
|||
HOCA'NIN KAŞIĞINI ÇALDILAR
Akşehir İlçesi'nde bulunan, Nasreddin Hoca'yı göle maya çalarken tasvir eden heykelin ahşap kaşığı, kırılarak çalındı.
Milliyet, Haber: Atilla Memiş, 25.09.2007 |
|||
AĞANIN HEYKELİNE TESPİH DAYANMIYOR
Edirne Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nin yapıldığı Sarayiçi'ndeki eski Kırkpınar ağalarından merhum Hüseyin Şahin'in heykelindeki tespih yine çalındı.
|
|||
SANAT ESERİNE YAKACAK MUAMELESİ
İzmir Fransız Kültür Derneği ve K2 Güncel Sanat Merkezi işbirliğiyle 7 Eylül-7 Ekim arasında düzenlenen "Port İzmir 07" Güncel Sanat Etkinliği kapsamında tahta kasalardan oluşan eser dar gelirliler tarafından "yakacak" olarak alınmak istendi.
Hubard, Tarihi Basmane Garı'nda "Çivi çiviyi söker" başlığıyla tahta ve plastik kasalar ile değişik inşaat malzemelerinden oluşturduğu eserini sergilemeye başladı. Hubard, kent insanını bu çalışmasına ortak etmek için de ücretsiz vereceği inşaat malzemeleriyle, kendi eserinin yanına İzmir'in eski halini yansıtacak çalışmalar yapmaları çağrısında bulundu.
Miliyet, Haber: Mustafa Oğuz, 27.09.2007 |
|||
TARİHİ KERVANSARAY İÇİN İHALE
Malatya'nın Battalgazi İlçesi'ndeki tarihi Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı'nın onarım ve çevre düzenlemesi ihalesinin 24 Ekimde yapılacağı bildirildi. Malatya Haber, 26.09.2007 |
|||
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI HEYETİ, ST. PAUL KUYUSU'NDA İNCELEMELERDE BULUNDU
Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan 3 kişilik heyet, St. Paul Kuyusu ve çevresinde incelemelerde bulundu. Tarsus'a gelen heyetin, 2008 yılının ''Saint Paul Yılı'' ilan edilmesi nedeniyle St. Paul'un yaşadığı ve Vatikan'ın ''Hac'' yeri olarak kabul ettiği Tarsus ilçesinde ön çalışmalar yapacağı bildirildi.
Turizm Gazetesi, 26.09.2007 |
|||
TUZHANI ÜZERİNE KURULAN CAMİ YIKILIYOR
Adana'da Ramazanoğulları döneminden kalan Ulu Cami yanındaki Tuzhanı üzerine 35 yıl önce kurulan çarşı yıkılıyor. Vakıflar Bölge Müdürü Osman Yayla, şayet kalıntılardan bir sonuç elde edilebilirse Tuzhanı'nın orijinal haliyle yeniden yapılacağını söyledi.
Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkilileri, 2005 yılında yıkılması gündeme gelen ancak bir süre bekletilen Tuzhanı üzerine kurulan 100'ün üzerindeki dükkanın boşaltılması için esnaflara bir yıl önce bildirim yapıldığını bildirdi. Oto yedek parçacıdan terziye, tüfek tamircisinden tüccara kadar birçok esnafın bulunduğu Tuzhanı tamamen boşaltıldı, yıkma işlemleri ise sürüyor. Kimi esnaf yakınında bulunan yerlere yeniden dükkan açarken kimileri ise uzak yerlere taşınmayı tercih etti. Çarşı esnafından Eray Yılmaz, babasıyla birlikte burada 20 yıldır oto yedek parçası sattıklarını söyledi. Dükkan kiralarının çevreye nazaran uygun fiyatta olduğunu anlatan Yılmaz, dükkanların aylık 75 YTL'ye kiralanabildiğini anlattı. Yılmaz, bazı esnafın müşteri kaybetmemek için yakın yerde dükkan kiraladıklarını kaydetti.
35 yıllık mazisi olan çarşının bulunduğu Tuzhanı'ndaki kalıntılardan bir sonuç elde edilebilirse aslına uygun olarak yapılması gündemde.
Vakıflar Bölge Müdürü Osman Yayla, Ulucami yanındaki tarihi dokunun korunması amacıyla çalışma başlattıklarını söyledi. İhaleyi alan firmadan bu yılın sonuna kadar, çarşıdaki yıkma işlemini tamamlayıp tarihi Tuzhanı kalıntılarından yola çıkarak proje sunmasını istedikleri anlatan Yayla, "Koruma altındaki Tuzhanı'nın yeniden aslına uygun yapılmasını istiyoruz. Ancak bu çalışmalardan olumlu bir sonuç alınamazsa burayı farklı bir yapılaşmayla değerlendireceğiz." dedi. Tuzhanı üzerine kurulan dükkanlardan aylık 13 bin YTL gelir elde edildiğini anlatan Yayla, yüklenici firmaya ise çalışmalar için 240 bin YTL ödeneceğini bildirdi. Zaman, Haber: Ziya İpek, 26.09.2007 |
|||
ERZURUM'DA TARİHİ CAMİLER KARE PLANLI
Çok sayıda caminin bulunduğu Erzurum şehir merkezinde, dönemlerindeki bey, ağa ve valiler ile eşrafın yaptırdığı camilerin büyük bir çoğunluğunda kare şeklinde plan kullanıldı.
Erzurum'daki kare planlı camiler şunlar:
Ali Ağa (Gürcü Kapısı) Camii'ni 17.yüzyılın başında Yeniçeri Başı Zahreci Ali Ağa tarafından yaptırıldığı tahmin ediliyor. Caminin yalnızca 1859 tarihli onarım kitabesi bulunuyor. Caminin önündeki son cemaat yeri 4 sütunun taşıdığı üç kubbe ile örtülü. Bu kubbeler dıştan konik bir çatı ile gizlenmiş durumda. Cami, kare planlı olup, köşelerdeki tromplara oturan merkezi bir kubbe ile örtülü durumda. Düzgün kesme taştan yapılmış olan yapının içerisi altta altı, üstte de dört pencere ile aydınlatılıyor.
Boyahane Camii Yakutiye Medresesi'nin kuzeyinde bulunuyor. Erzurum Valisi Emin Paşa tarafından 1566 yılında yaptırıldı. İlyas Efendi tarafından da 1621'de onarılan cami kare planlı ve tek kubbeli olmasıyla dikkat çekiyor. İbadet mekanını örten tuğla kubbeyi duvarlar üzerine oturan sekiz kasnak taşıyor. Caminin kısa, kalın ve tek şerefeli minaresinin üzerinde tuğla örgü motifleri de bulunuyor. Ayrıca minaredeki tuğlalar arasında yeşil sırlı tuğlalara da rastlanıyor.
Erzurum Kongre Meydanı'ndan Mahallebaşı'na giden yol üzerinde bulunan Gümrük Camisi'ni kitabesinden öğrenildiğine göre, Derviş Hacı Bektaşoğlu Derviş Hacı İbrahim tarafından yaptırıldı. Cami kare planlı ve tek kubbeli. Caminin önündeki son cemaat yeri ise dört taş sütunlu ve üç kubbeli. Mihrabı taştan ve mukarnaslı olup ahşap minberi Osmanlı ağaç işçiliğinin güzel örnekleri arasında. Yakın tarihlere kadar minaresi yıkık bir durumda olan camiyi 1935 yılında Vakıflar genel Müdürlüğü onardı.
Erzurum Feyzullah Mahallesi'nde bulunan Kurşunlu Cami, kitabesinden öğrenildiğine göre; Şeyhülislam Feyzullah Efendi tarafından 1700-1701 tarihinde yaptırıldı. Kubbesinin üzeri kurşunla kaplı olduğundan ötürü de Kurşunlu Cami ismi verilmiş. Ayrıca cami, Feyziye veya Şeyhülislam Camisi isimleri ile de tanınıyor. Cami kesme taştan, kare planlı. Üzeri sekiz kasnak üzerine oturan bir kubbe ile örtülü olup son cemaat yeri dört taş sütunun üzerine oturan üç kubbeli bir mekana sahip. Giriş kapısının üzerinde dört satırlı talik yazılı kitabesi bulunuyor. Caminin mihrabı taştan ve mukarnaslı. Ahşap minberi Türk ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden biri olarak ifade ediliyor. Son cemaat yerinin sağ tarafında bulunan minaresi sekiz sıra kırmızı taş şeritlerle hareketlendiriliyor. Caminin yanında Kurşunlu Medresesi bulunuyor. Caminin banisi olan Feyzullah Efendi İstanbul'da Fatih Millet Kütüphanesi'nin bulunduğu Feyzullah Efendi Medresesini de yaptırdı.
Bakırcı Camisi (Merkez): Bakırcı Mahallesi'nde bulunan Bakırcı Camisi'ni Bakırcı Hacı Mustafa'nın ölümünden sonra vasiyeti üzerine 1720-1721 yıllarında Mustafa Ağa yaptırdı. Cami, 1902 yılında Osman Efendi tarafından onarıldı. Geleneksel Erzurum camilerinde uygulanan plan tipinde olan bu yapı kesme taştan yapılmış durumda. Kare planlı ve kubbeli caminin önünde dört taş sütunun taşıdığı üç kubbeli bir son cemaat yeri var. Giriş kapısı üzerinde 1720 tarihli kitabesi bulunuyor. Bu kitabe talik yazı ile 38 mısra halinde Ketencizade Rüştü tarafından yazılmış. Caminin içerisinde mimari ve bezeme yönünden herhangi bir özellik olmamakla birlikte minare kırmızı kamber taşından yapılmış olup, şerefe altında mukarnas bezemeleri görülüyor. Bu minare üzerinde günümüzde de Erzurum'un işgalinden kalma kurşun izlerine rastlanıyor.
Erzurum Şeyhler Mahallesi'nde bulunan Şeyhler Camisi Erzurum Müftüsü Habip Mehmet tarafından 1767 yılında yaptırıldı. 1950 yılında da onarıldı. Şeyhler Camisi de diğer Erzurum camileri gibi kesme taştan, kare planlı olup üzerini sekizgen kasnağa oturan bir kubbe ile örtülü. Bu kubbeye geçiş içeriden tromplarla sağlanıyor. İbadet mekanı alt sırada sekiz, ikinci sırada üç ve kubbe kasnağında da üç pencere ile aydınlatılıyor. Son cemaat yeri Erzurum'un Kamber Taşından dört sütuna dayanan üç küçük kubbe ile örtülü. Bu kubbeler dışarıdan konik bir çatı ile gizlenmiş durumda. Giriş kapısının iki yanında üzerleri bezemeli iki gömme sütun bulunuyor. Mihrap taştan olup, mukarnaslı olarak sonuçlanıyor. Bunun yanında da gömme sütunlar bulunuyor. Buna benzer motiflerle bezeli iki sütun da kapının yanında bulunuyor. Caminin sağında tek şerefeli minaresi bulunmakta olup, bunun üzerine de bir güneş saati yerleştirilmiş durumda.
Aşağı Yonca Mahallesi'nde bulunan Cennetzade Camisi'ni Erzurumlu İsmail Efendi l785-l786 yılında yaptırdı.. Cami kesme taştan kare planlı ve tek kubbeli. Kubbe dıştan oldukça yüksek iki katlı bir kasnak üzerine oturmuş durumda. Üzerindeki ilavelerle hafif sivri konik bir görünümde. Son cemaat yeri dört taş sütunun taşıdığı üç kubbeli bölüm halinde. Yanındaki minaresi taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli, tuğladan ve tek şerefeli. Erzurum Gazetesi, 26.09.2007 |
|||
TARİHİ ESERLER X-RAY CİHAZINA TAKILDI
İzmir Adnan Menderes Havalimanı'nda bir kişi, iç hatlar terminalinden geçmeye çalışırken bavulunda çok sayıda tarihi eserin bulunması üzerine gözaltına alındı.
İç hatlar 1 numaralı giriş kapısından içeriye girmek isteyen Z.D. (69), valizini X-Ray cihazına bıraktı. Görevlilerin yoğun metal görüntüleri alması üzerine valiz arandı ve içinde 5 adet gümüş kemer, 2 adet altın kolye, 1 adet bağlamalı kolye, 2 adet gümüş ağızlık parçası, 2 adet gümüş kemer başlığı, 2 adet gümüş kemer süsleri ve 7 adet nargile lülesi ele geçirildi. Zanlı Z.D. gözaltına alınırken olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Zaman, 26.09.2007 |
MAGNA CARTA DA AÇIK ARTIRMADA
İngiltere'de, anayasal düzene ulaşan tarihsel sürecin en önemli köşe taşlarından "Büyük Özgürlükler Sözleşmesi" Magna Carta'nın 13. yüzyıla ait bir kopyası New York'ta açık artırmayla satılacak.
Sotheby's Müzayede Evi'nden yapılan açıklamaya göre, 10 Aralık'ta satılacak Perot Vakfı'na ait 1297 tarihli parşömen kopyanın, 20 milyonla 30 milyon dolar arasında bir fiyata alıcı bulması bekleniyor. Satışa çıkarılan kopya, Washing-ton'daki Ulusal Arşiv'de 20 yıldan fazla süredir sergileniyordu. Birgün, 26.09.2007 |
||
BOLU MÜZESİ İLGİ BEKLİYOR
Bolu Müze Müdürü Mustafa Güneş, müzede 2 bin 925 arkeolojik, 1682 etnografik eser ile 11 bin 364 adet sikke bulunduğunu ifade etti. Güneş, 18 Mayıs 2006'da ziyarete açılan müzeyi ayda ortalama 560 kişinin, Göynük İlçesi'ndeki Akşemseddin Türbesi'ni ise ayda ortalama 1500 kişinin ziyaret ettiğini söyledi.
Bolu Olay, 26.09.2007 |
|||
HAYIRSEVERLERİN ATASI YARDIMSEVER BEKLİYOR
Kumluca sınırları içindeki Rhodiapolis Antik Kenti'nde MS 138-161 yılları arasında yaşayan, Likya bölgesinin en zengin insanı olan Opramoas, MS 141 yılında meydana gelen depremde yıkılan 31 Likya kentinin yeniden inşasını sağladı. Kentlere yaptığı yardımların yanında kız çocuklarının eğitimi için de katkı sağlayan eğitim gönüllüsü, o dönemin yoksullarına da sahip çıkarak, yaşayanlar için kefen parası, genç kızlara çeyiz parası verip, aç olanların karınlarını doyurdu. Likya Birliği yöneticisi olan Opramoas'ın ölümünden sonra antik şehrin tiyatrosunun yanında anıt mezarı inşa edildi. Anıt mezarın üzerine de Opramoas'ın yaptığı yardımların listesini, Roma kayzerleriyle olan mektuplaşmalarını içeren 12 yazıt, 19 mektup ve Likya Birliği'ne ait 33 doküman işlendi. Şimdi de arkeologlar, Opramoas'ın dünyanın en uzun ikinci yazıtının bulunduğu anıt mezarı ayağa kaldırmak için hayırsever arıyor.
Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Nevzat Çevik, Opramoas'ın hayırseverlerin atası olduğunu ve bugünkü işadamlarına örnek gösterildiğini belirtti. Opramoas'ın ayrım gözetmeksizin tüm Likya kentlerine yardım ettiğini anlatan Çevik, şimdi de sıranın bu dönemde yaşayan hayırseverlere geldiğini kaydetti. Opramoas'ın anıt mezarının ön restorasyonunu kendi bütçeleriyle yaptıklarını belirten Çevik, ancak dünyanın en uzun ikinci yazıtının bulunduğu anıt mezarı ayağa kaldırmak için maddi desteğe ihtiyaçları olduğunu söyledi. Yeni Şafak, 26.09.2007 |
|||
KIBRIS'TA MÜZE VE ÖREN YERİ ÜCRETLERİNE ZAM
“Müze ve Ören Yerlerinin Giriş Ücretleri ve Açık Olduğu Saatler (Değişiklik) Tüzüğü” Resmi Gazete’nin 3 Eylül tarihli sayısında yayımlandı. Ziyaret saatleriyle ilgili değişiklik tüzüğün yayımlanmasıyla yürürlüğe girerken, yeni ücretler 1 Kasım’dan itibaren geçerli olacak. Ücretler, yabancılar için müzelere göre 5, 7, 9, 12 YTL; yerli ziyaretçiler için 3, 5 YTL; öğrenci ve askerler için ise 3 YTL olarak belirlendi.
Lefkoşa’da Derviş Paşa Etnoğrafya Müzesi, Mevlevi Tekke Müzesi, Kütüphane ve Taş Eserler Müzesi, Barbarlık Müzesi, Milli Mücadele Müzesi, Lüzinyan Evi; Girne’de Girne Kalesi ve Müzesi, Bellapais Manastırı, St. Hilarion Kalesi, Halk Sanatları Müzesi, Arhangelos Mihail İkon Müzesi, Güzel Sanatlar Müzesi, Barış ve Özgürlük Müzesi, Antiphonitis Manastırı; Gazimağusa’da St. Barnabas Müzesi, Salamis Harabeleri, Othello Kalesi, Kral Mezarları ve Müzesi, Enkomi Harabeleri, Kantara Kalesi, Canbulat Müzesi, Yeni İskele İkon Müzesi, Ayios Yuannis Kilisesi, Namık Kemal Müzesi, Akkule, Sipahi Ay Trias Bazilikası; Güzelyurt’ta ise Güzelyurt Müzesi ve St. Mamas İkon Müzesi, Soli Harabeleri ve Vuni Sarayı Eski Eserler ve Müzeler Dairesi denetiminde bulunuyor.
Lefkoşa’da Barbarlık Müzesi, Milli Mücadele Müzesi, Girne’de Barış ve Özgürlük Müzesi yabancı, yerli, öğrenci-asker tüm ziyaretçilere ücretsiz. Gazimağusa’daki Namık Kemal Müzesi ile Akkule ise sadece öğrenci ve askerlere ücretsiz.
Giriş ücretleri “yabancı, yerli ve asker-öğrenci” olmak üzere üç kategoride belirlenen müze ve ören yerleri kış döneminde 09.00-12.30 ve 13.30-16.30 saatlerinde ziyaretçi kabul edecek. Yazda ise müze ve ören yerlerinin tümü 09.00’da açılacak ancak kapanış saatleri 14.00, 17.00, 18.30, 19.00 ve 20.00 olarak değişiklik gösterecek.
KKTC vatandaşları, Pazar günleri müzelere ücretsiz girebiliyor. Acentelere, rehber eşliğinde müşterilerine aynı gün içinde 5’ten fazla müze ziyaret ettirmeleri halinde indirimli biletler de veriliyor. Kuzey Kıbrıs Vatan, 26.09.2007 |
|||
MARS'TA YEDİ MAĞARA BULUNDU
Mars gezegeninde 7 tane mağara bulundu. NASA’nın yaptığı açıklamada Arsia Mons adı verilen 16 km yüksekliğindeki bir yanardağın eteklerinde bulunan en az 100 m derinliğindeki mağaraların meteorlardan, radyasyon ve güneş ışınlarından korunabilen tek bölge olduğu belirtildi. Hürriyet, 26.09.2007 |
|||
KARKAMIŞ HARABELERİ ZEUGMA'YI SOLLAYACAK
Gaziantep İl Özel İdaresi tarafından mayınlardan temizlenecek olan Karkamış'ta çıkan harabeler Zeugma'yı sollayacak. 600 dönümlük arazinin mayınlardan arındırılması konusunda, Genelkurmay Başkanlığı tarafından İl Özel İdaresine verilen izinin ardından kollar sıvandı. Mayınlı arazinin temizliği için 1 milyon YTL ödenek ayıran İl Özel İdare, proje maliyetinin belirlenmesinin ardından Şubat 2008'de ihale yapacak. İnsan eliyle yapılacak olan mayın temizleme işlemi 1.5 yıl sürecek. İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Abdulkadir Demir, Türkiye-Suriye sınırında bulunan Karkamış harabelerinin ortaya çıkarılmasının ardından buranın Zeugma'nın önemli bir yer hale geleceğini söyledi. Demir, Antik Çağ'da Doğu'nun önemli şehirlerinden biri olan Karkamış'ta bulunan harabelerin ortaya çıkarılması için arkeolog olan Japon Prensi Tomohito Mikasa'nın, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na şahsen başvurduğunu belirtti.
Öncelikle kazı yapılacak alanda yer alan 600 dönümlük mayınlı arazinin temizleneceğini; Genelkurmay Başkanlığından Özel İdare Genel Sekreterliğine gerekli iznin verildiğini bildiren Demir, "'Antik kent içinde yer alan mayınlı alanın temizliği için izin çıktıktan sonra çalışmalara başladık. Öncelikle 600 dönümlük mayınlı arazinin temizliği için 1 milyon YTL ödenek ayırdık" dedi.
Karkamış harabelerinin tarihte çok önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Abdulkadir Demir, "Japon Prensi'nin müracaatından sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı bu konuda bize bilgi verdi. Ancak, bölgede yapılacak kazı çalışmasıyla ilgili son kararı Kültür ve Turizm Bakanlığı verecek. İl Özel İdaresi olarak, Genelkurmay Başkanlığının yazıda belirttiği gibi, konu Suriye Sınırı Mayın Temizleme Faaliyeti (SSMTF) kapsamında. Biz kazı yapılacak alanı mayından temizleyeceğiz. Yıllardan beri bu alanda gerekli izinler verilmediği için hiçbir çalışma yapılmamış. Sınır bölgesinde bulunan tarihi ve kültürel varlığın kurtarılması çok önemli" diye konuştu. Gaziantep 27 Gazetesi, 26.09.2007 |
|||
İSTANBUL'DA İKİ BAĞDAT MÜZESİ
Zamanımızın ünlü düşünürü Zygmunt Bauman'ın da işaret ettiği gibi, postmodern dünyada kurgu ile 'gerçek dünya'nın statüleri adeta yer değiştirdi. 'Gerçek dünya' dediğimiz, bazen bir film gibi izlediğimiz sahnelere dönüştü. Öyle ki artık haberlere, yaşamlarımıza sanki hiç değmeden geçmekte olan film şeritleri gibi bakmıyor muyuz?
Irak asıllı bir Amerikalı olan Rakowitz'in enstelasyonunda Bağdat Müzesi'nde yağmalanan nesnelerin Arap gazetelerinin yanı sıra Ortadoğu bölgesinden gıda ambalajlarıyla yapılmış kopyaları var; sanatçı bunları arkeologlara danışarak, titiz bir çalışma sonucunda hazırlamış. Dünyanın mirasını taşıyan bu paha biçilmez kültürel nesnelerin bu hali hiç ikna edici değil elbette, son derecede ironik, komik, aslında trajikomik. Tıpkı gazetelerde okuyup da gerekçesine bir türlü ikna olamadığımız Irak savaşı haberleri gibi...
Radikal, Haber: Ahu Antmen, 26.09.2007 |
|||
400 OSMANLI ESERİ
Dünyanın en ünlü müzayede kuruluşlarından Sotheby's, aralarında Fatih Sultan Mehmet'in portresinin de bulunduğu Osmanlı ve Memluk dönemlerine ait birbirinden değerli 400 eseri açık artırmaya çıkarıyor. Sabah, Haber: Bilge Eser, 26.09.2007 |
|||
ANTİK EFES YİNE DENİZLE BULUŞACAK
Efes Antik Kenti'nden başlayıp Pamucak Tatlı Su Mevkii'nde denize dökülen antik kanalı denizle buluşturma projesi tüm hızıyla sürüyor. Selçuk Belediye Başkanı Vefa Ülgür şu bilgiyi verdi: ''Yağmur ve yeraltı kaynak sularıyla yer yer mini gölcükler oluşturan antik kanal, Pamucak'ta denizle birleşecek. Dalgaların taşıdığı kumlarla kapalı olan bölümünde yapımına başladığımız sirkülasyon kanalının ilk etabı ekim sonuna tamamlanacak.'' Milliyet Ege, 26.09.2007 |
|||
TUTANKAMON'UN 3 BİN YILLIK MEYVELERİ BULUNDU
Mısır'da firavun Tutankamon'un mezarında 3 bin yılı aşkın ve gayet iyi korunmuş 8 sepet meyve bulundu. Mısır Eski Eserler Yüksek Konseyi'nin açıklamasında, arkeolojik keşfin, Konsey Başkanı Zahi Havas başkanlığında bir Mısırlı arkeolog ekibi tarafından, Krallar Vadisi'ndeki Tutankamon mezarının hazine odasında yapıldığı belirtildi.
|
|||
HABERLER BELEDİYEYİ HAREKETE GEÇİRDİ
Sinop'ta, Tarihi Saat Kulesi'nin surlarındaki çöpler, belediye ekiplerinde temizlendi. Yaklaşık 4 bin yıl önce Gaskalılar tarafından yapılan ve zamanla çeşitli medeniyetlerin egemenliğine giren Tarihi Sinop Kalesi'nin surlarının atılan çöp yığınlarıyla dolmasına ilişkin çıkan haberler sonrası Sinop Belediyesi harekete geçti. Belediye kale surlarında temizlik operasyonu başlattı.
Tarihi kalenin bir uzantısı olan ve Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden itibaren saat kulesi olarak kullanılan tarihi kulenin bazı bölümlerinin adeta çöplük haline gelen kısımları, belediyeye ait temizlik işçileri tarafından temizlendi.
Yapılan temizlik sonrası tarihi kulenin kala burçları ile bütünleşen kısımları gezilebilecek hale getirildi. Sinop Kent Haber, 26.09.2007 |
|||
MAHMUT NEDİM EFENDİ KONAĞI KURTULUŞ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ OLACAK
Şanlıurfa'da bulunan Mahmut Nedim Efendi Konağı, yapılacak restorasyonundan sonra Kurtuluş ve Etnografya Müzesi olarak hizmet verecek.
Müzenin restorasyonu ise 1990 yılından bugüne kadar aralarında konak, ev, han, hamam, kervansaray, köprü ve çeşme gibi birçok tarihi yapının restorasyonunu üstlenen Şanlıurfa Vakfı (ŞURKAV) tarafından yapılacak. İl Özel İdaresi kaynakları ile yapılan ve keşif bedeli 557 bin YTL olan Mahmut Nedim Efendi Konağı'nın restorasyon ve çevre düzenleme işi 1 yılda tamamlanacak. Eski Devlet Hastanesi yakınında bulunan ve 1903 tarihinde inşasına başlanılan Kürkçüzade Mahmut Nedim Efendi Konağı, Avrupai tarzda konak mimarisi ile geleneksel tarzda Urfa evi mimarisinin kaynaştığı bir özelliğe sahip olan ve oldukça geniş bir alana yayılı olup haremlik ve selamlık bölümlerindeki düzgün kesme taş yapılardan oluşuyor.
Şanlıurfa Kurtuluş Savaşı'nda Fransız kuvvetlerince işgal edilerek karargah olarak kullanılan bu tarihi yapının duvarlarındaki mermi izleri savaş günlerinin hatırasıyla tazeliğini koruyor. Konak yeniden restore edilmek üzere 2002 yılında Şanlıurfa Valiliği'nce satın alınarak İl Özel İdaresi Mülkiyeti'ne geçirildi. Restorasyon çalışmalarını denetleyen ve Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü yetkililerinden bilgi alan Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan restorasyonu gerçekleştiren işçilerle de sohbet etti.
Mahmut Nedim Konağı'nın Şanlıurfa İl Özel İdaresi'nce onarmak üzere ŞURKAV'a ihale ettiklerini açıklayan Yavaşcan, konuyla ilgili şunları söyledi: "Burayı Şanlıurfa turizmine kazandırmak hedefimizdir. Bunu yaparken de Mahmut Nedim Konağı'nı orijinaline uygun davranmaya çalışıyoruz. Bu konuda Bayındırlık İl Müdürlüğü yetkilileri gerekli projeleri hazırladı. Şu anda uygulama aşamasındayız. Burası bittiğinde ana binanın üst katı Kurtuluş Müzesi ve Etnografya Müzesi olarak Şanlıurfa'nın hem Etnografik eserlerinin yer aldığı hem de Şanlıurfa'nın Kurtuluşu ile ilgili bir takım belgelerin kıyafetlerini özelliklerini sergileneceği bir Kurtuluş Müzesi olacak. Alt katını lokanta ve kafe olarak çalıştırmayı düşünüyoruz. Burayı şu anda konuk evi olarak yine kullanmayı düşünüyoruz. Yaklaşık 6 tane şark odası, bir tane büyük salonu olan bir konuk evi haline en güzel tarafı da bahçesi tabi buranın bahçesinin kullanılacağı bir mekan olacak. Mahmut Nedim Konağını inşallah yeni haliyle Şanlıurfa'ya çok şey kazandıracağını inanıyorum." Zaman, Fotoğraf: haberler.com, 25.09.2007 |
|||
TARİHİ ZEYTİNYAĞI FABRİKASI MÜZE OLACAK
Balıkesir’in Edremit İlçesi’ne bağlı Altınoluk Beldesi’nde bulunan tarihi zeytinyağı fabrikasının restore edilerek müze haline getirilmesi kararlaştırıldı. Çam Mahallesi Kuyudere bölgesinde bulunan İbrahim Erdim’e ait zeytinyağı fabrikasını belediyenin olanaklarıyla restore ederek zeytinyağı müzesi haline getireceklerini açıklayan Altınoluk Belediye Başkanı İsmail Aynur, "Mülk sahibi ile anlaşma sağlandı. Restorasyon projesi yapılıyor" dedi. Altınoluk’ta turizmin gelişmesi için alternatif projeler hazırladıklarını belirten Aynur, "Fabrika müzeye dönüştükten sonra eski taş baskı üretim sistemi ve makineler aslına uygun olarak korunacak" dedi. Hürriyet Ege, Haber. Ahmet Ertan, Fotoğraflar: haberler.com, 25.09.2007 |
|||
OSMANLIDAN KALMA EMLAKDERE KÖYÜ'NDEKİ EVLER YIKILACAK
Manisa merkeze bağlı Organize Sanayi Bölgesi bitişiğinde bulunan köyde, orman alanı içinde bulunduğu gerekçesiyle 44 ev için mahkemeden yıkım kararı çıktığı, 55'inin ise devam eden davası nedeniyle aynı sonla karşı karşıya olduğu belirtildi.
Manisa'ya 5 kilometre mesafede bulunan Emlakdere köylüleri, evlerinin yıkılmasına itiraz ederken, bölgenin orman vasfını yitirdiğini, en kısa sürede keşif yapılması gerektiğini bildirdiler. Emlakdere Köyü Muhtarı Kadir Kocabıyık, yaklaşık 200 evin olduğu köyde, bunların yarısının yıkım kararı ile karşı karşıya olduğunu belirterek, çaresizlik içinde bulunduklarını söyledi. Kocabıyık, "aşağı ve yukarı" olmak üzere iki bölümden oluşan 700 nüfuslu Emlakdere'de, yaklaşık 850 yıllık bir caminin olduğunu, Osmanlı döneminde vergilerin burada toplanması nedeniyle bu adı aldığını, 900 yıllık bir tarihi geçmişe sahip olduklarına işaret etti. 1979 yılında köye ilk evlerin yapıldığını, 1986'da ise Manisa Belediyesi mücavir alan sınırları içine dahil edildiklerini anlatan Kocabıyık, 1991'de ise elektrik, su ve kanalizasyon ile telefon hizmetlerinin verilmeye başlandığını ifade etti. Manisa Belediye Başkanı Bülent Kar ise kentin yeni yatırımlar ile büyüyüp genişlediğini belirterek, şunları kaydetti: "Mücavir alan sınırlarımız içerisinde olan Emlakdere, Gürle, Karaali, Evranoz gibi köyleri Manisa'ya dahil ederek, buraları planlı gelişen kentin içindeki yerler haline getireceğiz. Birkaç yıl içerisinde buralar imarlı, alt yapısı olan düzenli parseller haline gelecek. İnşallah şehrimiz bundan sonra daha sağlıklı gelişecek." Zaman, 25.09.2007 |
|||
BİNGÖL'ÜN TARİHİ YERLERİNE BİLGİLENDİRME VE YÖN TABELALARI KONULDU
Yaşam İçin Sivil Toplum Derneği'nin yürütmekte olduğu Bingöl'ün Tanıtımı Projesi kapsamında; tarihi ve turistik öneme sahip olan yerlerle ilgili bilgilendirme ve yön tabelaları yerleştirildi.
Yön tabelaları Bingöl Merkezde; Urartu Yolu, Şeyhahmet Türbesi ve Çır Şelalesi, Genç'te; Sebeterias ve Kıralkızı Kalesi ile Genç ve Kuba Kümbetleri, Solhan'da Yüzenada, Karlıova'da; Güneşin Doğuşu(Kale Tepesi) ve Kiğı İlçesinde Selenk Köprüsü, Pilten Bey Camii ve Kığı Hamamı'na yerleştirildi. TürkiyeTurizm.com, 25.09.2007 |
|||
BELGELEMEK...
İlk kez Müşerref Hekimoğlu getirmişti beni Tahtakuşlar’a... Arada da gittim ya birkaç kez; dün de oradaydım. Evrensel, Yazı: Cengiz Bektaş, 25.09.2007 |
|||
KIZLAR MANASTIRI MÜZE OLUYOR
Trabzon'un güneyinde yer alan tarihi Kızlar Manastırı müze oluyor. Trabzon Belediyesi'nin tarihi yapıyı müze yapma kararı üzerine, geçen yıl kazı çalışmaları başlatıldı. Çalışmalarda Çilehane, Çan kulesi, mezarlıklar ve su havuzları bulundu.
Belediye Başkanı Volkan Canalioğlu "Kızlar Manastırı'nın Trabzonlulara kazandırılmasi için bir proje yaptık. Atıl durumdaki bu manastırı 'Çağdaş Sanatlar Müzesi' yapıp, turizmin hizmetine sokmayı amaçladık. Proje kapsamında kazı çalışmaları yapıldı, projeyi yeniden şekillendirdik" dedi. Canalioğlu, "Dünya mirası olan Kızlar Manastırı'nı yine dünya mirasına sunmuş olacağız. Trabzon'da geçmişten bugüne yaşayan tüm eserleri günışığına çıkararak geçmişle gelecek arasında köprü bağı oluşturmayı amaçlıyoruz. İnanıyorum ki, Kızlar Manastırı tüm dünyanın ilgisini çekip, cazibe noktası haline gelecek" diye konuştu. 14. yüzyılda Rum Pontus İmparatoru 3. Aleksios tarafından yaptırılan Kızlar Manastırı'ndaki fresklerin sağlıklı biçimde ortaya çıkarılabilmesi için özel bir çalışma yapılması da planlanıyor. Yeni Şafak, 25.09.2007 |
|||
DÜLÜK'TE ÖNEMLİ BULUNTULAR
2001'den bu yana yapılan kazılarda elde ettikleri buluntuların Jüpiter'in bu kutsal alanda bir kültü olduğunu kanıtladığını bildiren Winter, şöyle konuştu: ''Jüpiter'in görünüşü hakkında Güney Avrupa'da ulaştığımız bulgular sayesinde bir fikir edinmiştik. Ancak, Jüpiter'in anayurdundan bir resim çıkmadığı için buradaki görünüşü hakkında bilgimiz yoktu. Bu bulduğumuz kabartma, Jüpiter'in burada ulaştığımız ilk görüntüsü. Bulduğumuz kabartma 130 santimetre boyunda ve eni 70 santimetre. Kabartma 2 resim kısmına ayrılıyor. Alt kısmındaki resim iki rahibi gösteriyor, ortasında bir sunak ver ve ikisi de adak adarken görülüyor. İki tanrı ise resmin üst kısmında. Sol tarafta Jüpiter Dolichenos, sağ tarafta ise tanrıça Regina görülüyor.'' Winter, Jüpiter'in bir boğa üzerinde, tanrıçanın ise bir ceylan üzerinde durduğunu, Jüpiter'in sağ elinde bir yıldırım demeti, sol elinde ise zedelenmeden dolayı pek belli olmayan çift balta olduğunu ifade etti. Bu sembollerin Jüpiter'in gücünü gösterdiğini belirten Winter, şunları anlattı: ''Bu kabartma Jüpiter'in anayurdunda bulunduğu için büyük önem taşıyor. Bilimsel çalışmalar açısından çok önemli. Almanya'da kabartmayla ilgili çeşitli çalışmalar yapacağız. Daha önce başka yörelerde bulunan Jüpiter resimleriyle karşılaştıracağız. Araştırma, buluntuların tam tarihini söylemek ve daha çok bilimsel bilgiye ulaşmak açısından önemli. Uzun yıllardır bu bölgede kazı çalışması yürütüyoruz. Böyle bir buluntuya ulaştığımız için çok mutluyuz. Bu bizi çok ileri götürecek bir buluntu. Bizi çalışmalarımızda destekleyen Şehitkamil Belediyesi'ne teşekkür ederiz.'' Dülük Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarına sponsor olan Gaziantep merkeze bağlı Şehitkamil İlçesi Belediye Başkanı Metin Özkarslı ise kazı çalışması yapılan alanda ilk defa dönemin tanrısına ait bir kabartma bulunduğunu ifade etti. Dünyanın ilk tapınağı olarak bilinen Jüpiter tanrısına ait Mitras Tapınağı'ndan sonra bu bölgedeki en önemli buluntulardan birinin ortaya çıkarıldığını ifade eden Özkarslı, ''Buluntu, Jüpiter'in anayurdunda ortaya çıkarılan en önemli tanrı tasvirlerinden biridir'' dedi. Winter ve Özkarslı açıklamanın ardından kazı alanında incelemeler yaptı.
Gaziantep'in 10 kilometre kuzeyinde yer alan Dülük Antik Kenti, antik dönemde ticaret yollarının kesiştiği bir kavşak noktası durumundaydı. Kent, Asurlular döneminde Mezopotamya'dan Kilikya'ya uzanan yolun, Helenistik ve Roma döneminde ise Antakya ve Kilikya'dan Zeugma'ya uzanan İpek Yolu'nun güzergahında bulunuyordu. Dülük, antik kent ve kutsal alan olmak üzere ikiye ayrılıyor. Antik kent, Dülük Köyü'nün bitişiğindeki Keber Tepesi ve çevresinde toprak altında bulunuyor. Kutsal alan ise Dülük Köyü'nün yaklaşık 3 kilometre kuzeyinde sedir ve çam ağaçlarıyla kaplı Dülükbaba Tepesi'nde yer alıyor. Gaziantep Hakimiyet, 25.09.2007 |
|||
ANADOLU'DAN AVRUPA'YA MEDENİYET YOLCULUĞU
Almanya’da Karlsruhe, Badisches Landesmuseum’da, 19 Ocak 2007’de, Türkiye ve Almanya Cumhurbaşkanlarının himayesinde ziyarete açılan “İnsanlığın En Eski Anıtları, 12.000 Yıl Önce Anadolu” sergisinin İstanbul’da tekrarlanması görevini, Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi üstlendi. Daha önce Troya, Hititler, Urartu ve Çatalhöyük sergileriyle, MÖ 9.000-7.000 yıllarının hayatına ışık tutan müze, bu sefer de “Uygarlığın Anadolu’dan Avrupa’ya Yolculuğunun Başlangıcı” Neolitik dönem sergisi ile ziyaretçilerini 12.000 yıl öncesine götürecek.
Türkiye Gazetesi, Haber: İnan Arvas, 25.09.2007 |
|||
"KALE, HALK İLE BÜTÜNLEŞECEK"
Gaziantep Kalesi'ndeki restorasyon ve çevre düzenlemesi çalışmaları kapsamında, kalenin çevresinde bulunan hendek gün ışığına çıkarıldı. Gaziantep İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Abdulkadir Demir, "Kentin simgesi olan kaleyi, halkla bütünleştirme gayreti içindeyiz" dedi. Hendek kazısında, iki adet mezar, çeşitli çaplarda mancınık gülleleri, İslami dönemlere ait kap parçaları ve pişmiş topraktan pipolar bulundu. İl Özel İdaresi, tarihi Gaziantep Kalesi'nin restorasyonu ve çevre düzenlemesini tamamlayarak turizme kazandıracak. Çeyrek asırdır sürmesine karşın bir türlü tamamlanamayan Gaziantep Kalesi restorasyonun, İl Özel İdaresince hazırlanan master projesi kapsamında tamamlanacağı bildirildi.
Gaziantep İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Abdulkadir Demir, bu ay içinde yapılacak ihalenin ardından 1 yıl içinde restorasyonun biteceğini ve tarihi kalenin açık hava müzesine dönüştürüleceğini belirtti. Demir, Gaziantep Kalesi hendek kazısının Kale çevre düzenlemesi projesi kapsamında Gaziantep İl Özel İdaresi finansmanı ile Gaziantep Arkeoloji Müzesi Başkanlığında Arkeolog Selahattin Köroğlu'nun alan sorumluluğunda yapıldığını söyledi.
Demir, ''Kültür ve Turizm Bakanlığı 2007 yılı için 1 milyon YTL ödenek ayırmıştı, o geldi. İl Özel İdaresi de 600 bin YTL ayırdı. Şu anda 1 milyon 600 bin YTL ödeneğimiz hazır. Bu, sadece kalenin restorasyonu için kullanılacak. Yaklaşık maliyet gizli olduğu için projenin maliyetini söyleyemiyorum, ama para konusunda sıkıntımız yok'' dedi. Demir, müteahhit firmanın yer tesliminden itibaren 1 yıl içinde kalenin restorasyonunu bitireceğini, Gaziantep Kalesi'nin bundan sonra açık açık hava müzesi olacağını söyledi. Gaziantep 27 Gazetesi, 25.09.2007 |
|||
FATİH'İ ADALETE GÖTÜREN CAMİ
Fatih Sultan Mehmet Han tarafından 1470 yılında, Bizans’ın Ayasofya’dan sonraki ikinci tapınağı Havariyun kilisesi kalıntıları üzerine büyük bir külliye ile yaptırılan Fatih Camisi, ilk selatin cami olma özelliğini taşıyor. Osmanlı sultanları ve ailesi tarafından yaptırılan ve “sultan camileri” anlamına gelen Selatin camilerinin ilki olan Fatih Camisi, İstanbul’un ilk üniversitesi sayılan ve şu anda “Akdeniz ve Karadeniz medreseleri olarak anılan Sahn-ı Seman Medreseleri'nin içinde bulunuyordu. Caminin mimarı ise Sinaüddin Atik Sinan olarak bilinen Yusuf bin Abdullah idi.
Evliya Çelebi’nin “Seyahatnamesi”nde yer alan hikayeye göre; Fatih Sultan Mehmed Han, sütunları üçer arşın kesip, camiyi Ayasofya’dan alçak yapan mimarın ellerini bileklerinden kestirir.
Türkiye Gazetesi, Fotoğraf: Vakıflar Genel Müdürlüğü, 25.09.2007 |
|||
SAKARYA'DA OSMANLICA EVLENME BELGELERİ KİTAP HALİNE GETİRİLDİ
Adapazarı Merkez Belediyesi, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrasında arşivlerin dağılması ve kanalizasyon sularına maruz kalmasıyla yok olma tehlikesi yaşayan 80 yıllık Osmanlıca evlenme belgelerini kitap haline getirdi.
Tek ciltlik kitapta Sakarya'daki 1926 ile 1933 yılları arasındaki evlilik akitleri yer alıyor. Deprem sonrası belediye bodrum katındaki arşivlerin dağılması ve kanalizasyon sularına maruz kalmasıyla yok olma tehlikesi geçiren evlilik sicilleri, Merkez Belediye Başkanı Süleyman Dişli'nin gayretleriyle tek tek temizlenerek bilgisayar ortamına aktarıldı. Daha sonra Türkçeye de çevrilen siciller bir yılı aşkın bir sürede kitaplaştırıldı. 2004 yılında başlatılan çalışmaların 2005 yılı ortalarında tamamlanmasına karşın Tanıtma Fonu Kurulu Başkanlığı'ndan beklenen mali desteğin geç de olsa gelmesiyle eserler kitaplaştırıldı. Talep edilen bütçeden faydalanılamazken Merkez Belediyesi kitabın ikinci bölümündeki 50 yaş ve üzeri Sakaryalıların Sakarya ile ilgili hatıralarını da aktardı. Merkez Belediyesi'nin bir kültür hazinesi olarak derlediği kitap, 1926-1933 yılları arasındaki evlilik akitlerini kapsıyor. Tek cilt halinde 1223 sayfadan oluşan kitapta ilginç akit talepleri ve itirazları da bulunuyor: "Evlenmekten şimdilik vazgeçtim; beni almak isteyen çoktan beri nikah etmediğinden onunla evlenmekten vazgeçtim; birbirimizle evlenmekten vazgeçtik" gibi ifadeler bunlardan sadece birkaçı olarak kitapta yer alıyor. Zaman, Haber: Salih Hamurcu, 25.09.2007 |
|||
ANZAKLAR ANITLAŞTIRDI, BİZ ÇÜRÜMEYE TERKETTİK
Çanakkale Savaşı’nda sabit batarya gemisi olarak kullanılan ve 13 Aralık 1914 tarihinde İngiliz denizaltısı B-11 tarafından batırılan Mesudiye zırhlısı, Boğaz’ın Sarısığlar mevkisinde 20 metre derinlikte yatarken, onu batıran denizaltı ise Avustralya’nın Canberra kentine bağlı Holbrook kasabasının girişinde anıt halinde sergileniyor.
Türkiye Gazetesi, Haber: Metin Akyürek, 25.09.2007 |
|||
ESERLER 2 BİN YIL, MÜZEYSE 3 AY DAYANABİLDİ
İzmit'in tarihi Gar Binası kompleksi içinde açılan Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, yağmura dayanamadı. Önceki günkü şiddetli yağışın ardından tavanı çöken, alçıları dökülen müze, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın onayıyla onarılana kadar kapatıldı. Müzede yaklaşık 2 bin yıl boyunca Bitinya Krallığı'ndan Roma İmparatorluğu'na pek çok medeniyete ev sahipliği yapan İzmit'ten çıkan eserler sergileniyordu. Müze müdürü İlksen Özbey, eserlerin cam koruma altında sergilendiği için zarar görmediğini, müzenin Ramazan Bayramı'ndan sonra yeniden açılacağını açıkladı. Radikal, Fotoğraf Ergun Ayaz, 25.09.2007 |
|||
MARMARA, 50. YILINDA 500 ESER SERGİLİYOR
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin 50'nci yılı anısına düzenlediği, tüm devlet, özel ve vakıf üniversiteleri güzel sanatlar fakültelerinin sanatçı eğitim kadrolarının 500'e yakın eserinden oluşan "50. Yılda Büyük Buluşma" isimli sergisi bugün açılıyor. Üniversiteden yapılan açıklamada Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde açılacak olan serginin, sanat eğitiminde iletişim önemi konusunu ortaya koymayı amaçladıkları belirtilerek şu ifadelere yer verildi: "Fakültemiz 50 yıllık eğitim sürecinde, kendini yenileyebilen, sanat eğitimine yeni soluklar getiren, eğitim programıyla ulusallık ve evrensellik değerlerine öncü olmuştur." Sergi 25 Ekim tarihinine kadar devam edecek. Sabah, 25.09.2007 |
|||
"EFES'İN ANCAK YÜZDE 15'İ KAZILABİLDİ"
Selçuk'ta bulunan, kazı çalışmalarına 138 yıl önce başlanan Efes Antik Kenti'nin, bugüne kadar yalnızca yüzde 10-15'inin gün ışığına çıkarılabildiği, çalışmaların daha yüzyıllarca sürebileceği bildirildi.
Haber Eskpres, 27.09.2007 |
|||
İDOB MÜDÜRÜ: AKM CİDDİ TADİLATTAN GEÇİP OPERA BALE'YE TAHSİS EDİLMELİ
23 Ağustos'ta mahkeme kararıyla üçüncü kez görevine iade edilen İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Suat Arıkan, dün bir basın toplantısı düzenleyerek İDOB'un yeni sezon repertuvarı hakkında bilgi verdi. Yeni sezonda izleyiciyle buluşacak eserlerin yanı sıra geçen yıldan beri sanat gündeminin birinci maddesinde yer alan AKM'nin yıkılması tartışmasına da değinen Arıkan, bu konuda henüz resmi bir bildirim olmadığını söyledi.
Radikal, 25.09.2007
GÜNAY: AKM İÇİN ACELE KARAR YOK
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Taksim’deki AKM yıkımı konusunda acele kararlarının olmadığını söyledi. Hürriyet, Haber: Hasan Ay, 26.09.2007 |
|||
NOEL BABA KİLİSESİ'NDE RESİMLER GÜN IŞIĞINA ÇIKARILIYOR
Demre İlçesi'nde bulunan 6'ncı yüzyıldan kalma Noel Baba Kilisesi'nde duvar resimleri gün ışığına çıkarılıyor.
Yapılan çalışmalarda bugüne kadar mezar odasındaki Noel Baba'yı tanıtan resimler, İsa-Meryem-Vaftizci Yahya resimleri, Noel Baba'nın kilisenin çeşitli yerlerindeki resimleri, İsa ve 12 havari, Noel Baba'nın mezarının bulunduğu bölümdeki duvar süslemeleri ortaya çıkarıldı. haberler.com, 24.09.2007 |
|||
KENYA'DA BULUNAN İKİ İNSAN FOSİLİ YENİ SORULAR YARATIYOR
Her iki fosil üzerinde de çalışmış olan New York Üniversitesi antrolopoloğu Susan Anton “Bu durum, cevaplardan çok, daha fazla soru yaratıyor” demekte. Homo Erectus ve Homo Habilis’in farkları diş yapılarından başlamakta. Homo Habilis’in daha geniş azı dişleri, Homo Erectus’un tersine, bu türün yoğun olarak bitkilerle beslendiğinin bir ispatı olarak kabul ediliyor. Anton, aynen bugün şempanzelerle gorillerde görüldüğü şekilde, bu iki türün aynı ortamı farklı gıda tercihleri ile paylaştıklarına inanıyor. Smithsonian Dergisi, Haber: Robin T. Reid, Ağustos 2007 |
|||
"HARBİYE PROJESİ'NDE KORUMA KURULU'NA BASKI YAPILDI
İstanbul 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun, “Harbiye Kongre Vadisi Avan Projesi”nin gerçekleştirileceği bölgeyi “tarihsel ve kentsel sit alanı” ilan etmesine karşın, yeni bir karar alarak projeye onay vermesi tartışma yarattı.
gazeteport.com.tr, 24.09.2007
MUHSİN ERTUĞRUL PROJESİ GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR
Muhsin Ertuğrul Sahnesi, 1970 yılından beri İstanbul Şehir Tiyatrosu'na merkez bina olarak hizmet veriyor. Yerine yapılması düşünülen yeni tiyatro binası ise 5 katı yerüstünde, 6 katı da yeraltında olmak üzere 11 kattan oluşacak. Mevcut binadaki yönetim birimleri başka bir yere taşınacak. Eski binanın oturduğu bin 525 metrekarelik inşaat alanı, yeni yapılacak binada 3 bin 500 metrekare olacak. Tiyatronun 600 kişilik seyirci kapasitesi de 696'ya çıkarılacak. Yeni tiyatro binasının üst katlarında 6 sanatçı odası, 368 metrekarelik fuaye alanı, sahne, oyuncular için lobi, prova odası ve teknik birimler yer alacak. Tiyatro binasının altında yapılacak 6 katta ise hem Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nu hem de Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'ni destekleyecek 4 adet çok amaçlı salon, 759 araç kapasiteli kapalı otopark, kafeteryalar ve bin ofis bulunacak.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Nurullah Tuncer'in verdiği bilgiye göre Anıtlar Kurulu'ndan geçen projenin ayrıntıları bugün sanatçılara anlatılıyor. "Kulaktan dolma; yapılacak, yapılmayacak, yıkılınca ne olacak gibi spekülasyonlar böylece sona erecek. İlk günden beri bizim şikayet ettiğimiz şey buydu; konu sonuçlanmadan konuşmamak. Sonuçlandıktan sonra bilgisiyle belgesiyle kamuoyuyla paylaşmak bizim yönetim anlayışımız." diyen Tuncer, yeni spekülasyonlara mahal kalmayacağını ve bu konuda iyi niyetli olduklarını herkesin göreceğini ifade ediyor.
Muhsin Ertuğrul tartışmaları sürerken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları bir yandan da 2014 yılındaki 100. yaş kutlamasının hazırlıklarına başlıyor. Şehir Tiyatroları'nın 1914 yılında Letafet Apartmanı'nda Darülbedai ile başlayan bir asırlık yolculuğu, 100. Yıl Sahnesi ile taçlandırılacak. Sahnenin, kolaylıkla ulaşılabilecek bir mekanda ve mimari açıdan İstanbul'a simgesel değer katacak nitelikte olması planlanıyor. 100. Yıl Sahnesi projesinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın oluru ile önemli bir aşama kat edilmiş. Yer seçimi yapıldıktan sonra önümüzdeki aylarda çalışmalara başlanacak.
İstanbul Şehir Tiyatroları, 100. yıl sahnesinden önce mevcut bütün sahnelerini yeniden yapılandıracak. Vatan Caddesi üzerinde inşa edilen yeni tiyatro binası, yakın bir zaman sonra Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nin üzerindeki yükü alacak. Reşat Nuri Sahnesi'nin sadece provalar için kullanılması düşünülüyor. Kadıköy Haldun Taner Sahnesi de 17 Aralık'ta tahliye ediliyor. İçinde konservatuarın da bulunduğu bina, yeni düzenlemelerden sonra tamamen İstanbul Şehir Tiyatrosu'na devredilecek. Geçtiğimiz mayıs ayında yıkılan Üsküdar Müsahipzade Celal Sahnesi 2008 yılında yeniden aynı yerinde hizmet verecek. İBB Şehir Tiyatroları, 2007-2008 tiyatro sezonunda oyunlarını Üsküdar Kerem Yılmazer, Kağıthane Sadabad, Ümraniye, Fatih Reşat Nuri, Gaziosmanpaşa ve Kadıköy Haldun Taner sahnelerinde sergileyecek. Zaman, Haber: Ali Pektaş, 26.09.2007 |
|||
RESTORASYONDAN TARİH FIŞKIRDI
Balıkesir'de eskiden Ziraat Bankası'na ait olan tarihi binanın restorasyonu başladı. Öncelikle binanın dış cephesi temizlenirken içerideki çalışmalarda ise çok sayıda resmi evrak ve doküman bulundu. Cumhuriyet, Coşkun Yaman, 24.09.2007 |
|||
TARİHİ ESERLERE YÖNELİK BAZI TEŞVİKLER
Taşınmaz kültür varlığı olarak nitelendirilen tarihi yapıların onarımlarının ve günümüze kazandırılmasının teşviki amacı ile mevzuatımızda çeşitli teşvik hükümleri yer almıştır. Bunlardan biri de Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17/2. maddesinin d bendidir. Bu bent ile, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki tescilli taşınmaz kültür varlıklarının rölöve, restorasyon ve restitüsyon projelerine münhasır olmak üzere, bu projelendirmelerden yararlananlara verilen mimarlık hizmetleri ile projelerin uygulanması kapsamında yapılacak teslimleri katma değer vergisinden istisna edilmiştir. Referans, Haber: Bumin Doğrusöz, 24.09.2007 |
|||
HARPUT'TA ESADİYE CAMİİ RESTORASYONU ÖNCESİ KURTARMA KAZI ÇALIŞMALARI BAŞLADI
Elazığ'ın eski yerleşim yeri Harput'ta 12-13. yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilen ve günümüze orijinal olarak sadece kapısıyla iki mihrabı ulaşan Esadiye Camisi'nde restorasyon öncesi kurtarma kazı çalışmalarına başlandı.
Sevin, yaptığı açıklamada, önerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca kabul edildiğini belirterek, Esadiye Camisi'nin yapımı hakkında Artuklu ve Selçuklu döneminde 12. ve 13. yüzyıllarda yapıldığına dair görüşler olduğunu ifade etti. Yapının cami ve medreseden oluşan bir külliye olarak tasarlandığını kaydeden Sevin, caminin günümüze orijinal olarak sadece anıtsal kapısı ile cami bölümündeki iki mihrabının ulaştığını, diğer kısımların 1960 yılında yapılan duvarlardan oluştuğunu bildirdi.
Sevin, kazı çalışmasıyla yapının bugünkü durumundan geriye doğru olabildiğince gitmek istediklerini, muhtemel Artuklu veya Selçuklu katına kadar inmeyi düşündüklerini ifade ederek şöyle dedi: ''Cami kısmı yapının güney bölümünde yer alıyor. Önünde, bugün avluya benzeyen ama kullanıldığı dönemde medrese hücrelerinin bulunduğu alan var. Caminin sol tarafında ana dershane olarak tanımlanacak bir başka mekan bulunuyor. Bu bölümlerin bir kısmında yapacağımız sondaj çalışmasıyla Artuklu veya Selçuklu temellerine inmeyi planlıyoruz. Bu yapı tamamen ortaya çıkarıldığı zaman Anadolu'nun mimarlık tarihi açısından, Artuklu ya da Selçuklu dönemi mimarisi açısından çok önemli sonuçlar vereceğini düşünüyoruz. Çünkü özel bir yapı oldukça anıtsal, taç bir kapısı var.''
Sevin, 10 gün olarak planlanan kazıda ulaşılacak sonuçlara göre kazının devamına karar vereceklerini sözlerine ekledi. Turizm Gazetesi, 24.09.2007 |
|||
RÜSTEM PAŞA CAMİİ 454 YILDIR AYAKTA
Tekirdağ Müftüsü Ahmet Okutan, Osmanlı'nın insanların dini ihtiyaçlarını gidermede çok hassas davrandıklarını belirterek, devlet adamlarının yanı sıra zengin kişilerin de cami yaptıklarını ve camilerin bakımlarını sağlayıcı önlemler aldıklarını bildirdi. Okutan, yaptığı açıklamada, Tekirdağ merkezde Ertuğrul Mahallesi'ndeki tarihi Rüstem Paşa Camii'nin, 1553 yılında, Kanuni Sultan Süleyman'ın damadı Rüstem Paşa tarafından, Mimar Sinan'a yaptırıldığını söyledi. Külliye anlayışıyla yapılan caminin hamam, medrese, kütüphane ve öğrencilerin kalacakları yerleri de bulunduğunu belirten Okutan, ancak bugün külliyeden geriye sadece cami kaldığını ifade etti. Okutan, diğer bölümlere tarihi bir özellik verilerek 1986 yılında Özel İdare tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğü ile ortaklaşa çarşı yapımına başlandığını, 1988 yılında bitirildiğini ve Rüstem Paşa Külliyesi'nin bir bölümü de zaman içinde park haline getirilerek halkın hizmetine açıldığını bildirdi. Külliyenin bir bölümünün de eskilerde satılarak özelleştirildiğini ifadeeden Okutan, miras bırakılan eserlere sahip çıkmanın vicdani bir borçolduğunu belirtti.
Yalın bir kapıdan girilen caminin avlusunda mermer bir şadırvanın kurşun kaplı ve beşgen çatısıyla dikkati çektiğini belirten Okutan, şöyle konuştu: "Osmanlı insanların dini ihtiyaçlarını gidermede çok hassas davranmıştır. Devlet adamları yanında zengin kişiler de cami yaptırmışlar ve camileri mal vakfederek bakımlarını sağlayıcı önlemler almışlardır. Osmanlı, insanların dini ihtiyaçlarını gidermede çok hassas davranmış, devlet adamları yanında zengin kişiler de cami yaptırmışlar ve camilere mal vakfederek bakımlarının sağlanmasına ön ayak olmuşlar.
Rüstem Paşa Camii'nin mimari açıdan Tekirdağ'daki diğer camilerden çokfarklı özellikleri vardır. Rüstem Paşa Camii'nde kubbe yapısı Mimar Sinan'ın şaheser düşüncesinin bir ürünüdür. Köşelerdeki taşıyıcı payelere oturmaktadır. Taşıyıcı ayakların arasındaki sivri kemerli nişlerle kare plana devinim kazandırılmıştır. Kubbe kasnağı dıştan da payandalarla desteklenmiştir. Kubbedeki alçı kabartma çiçek ve çelenkler dışında bezemeler yoktur. Yalın bir yapıdır. Mukarnaslı mihrap dörtgen silmedir. Mermer minberin yan aynalık ve korkulukları geometrik motiflidir. Cami ana mekan duvarları ile kubbe kasnağındaki pencerelerle aydınlık bir görünüm kazandırılmıştır. Kuzey Batı'daki çokgen gövdeli tek şerefeli minarenin kemerli girişi taç kapının sağındadır. "Rüstem Paşa Camisi'nin medresesinin 1880'de harap olması üzerine ahşapbir okul kurulduğunu ve Osmanlılar döneminde Rüştiye ve İdadi olarak kullanılan bu yapının Cumhuriyetin ilk yıllarında Cumhuriyet İlkokulu olarak kullanıldığını ifade eden Okutan, şunları kaydetti: "Kitaplık, cami ve medrese arasındadır. Kare planlı kubbeli bir yapıdır. Binaya ocak ve baca eklenerek sonraları aşhane olarak kullanılmış, söz konusu kitaplık restore edilerek kullanıma elverişli bir hale getirilmiştir. Hamam, medresenin hemen yanındadır. Kadınlar ve erkekler kısmı olmak üzere bir çifte hamam şeklindeki yapıdan geriyebugün sadece taş ve tuğla duvarlardan bir kısmı kalmıştır. Bedesten, caminin 100 metre batısında bulunur. Altı kubbeli dikdörtgen planlı bir yapıdır. Kubbeler sekizgen kasnaklara oturur. Bedestenin dört tarafa birer kapısı vardır. Kapı kemerleri dıştan yuvarlak, içten sivri kemerlidir. Taş ve tuğla karışımından inşa edilmiş olan yapının uzun cephelerinde üçer, kısa cephelerinde ikişer pencere açılmıştır. Bedestenin kubbeleri birbirine geniş kemerlerle bağlı olan iki büyük fil ayağıyla taşınır. Kubbe geçişleri pandantiflerle sağlanmıştır. Son yıllarda onarılmış olan bedesten, külliyenin cami ile birlikte sağlam olarak görülebilen bir kısmıdır."
Tekirdağ Müftüsü Ahmet Okutan, Tekirdağ'daki diğer bir tarihi caminin, şimdi müftülük olarak kullanılan binanın yanındaki Eski Cami olduğunu söyledi. Ertuğrul Mahallesi'nde bulunan bu caminin 1830 yılında zamanın Zahire Nazırı Tekirdağlı Ahmet Efendi tarafından hizmete kazandırıldığını ifade eden Okutan, cami önündeki şadırvanın sekizgen perde motifleri ile bezeli olduğunu bildirdi. Şadırvanının ahşap çatıyla örtüldüğünü, uzun dikdörtgen planlı 2 katlı son cemaat mahallinin de düz çatı ile örtülü olduğunu belirten Okutan, dörtgen planlı ana mahallinin 3 tarafının kadınlar mahfeli ile çevrili olduğunu kaydetti. Okutan, altıgen mihrap nişinin istiridye motifli, alınlığının kıvrık dalve çiçek motifleriyle bezeli olduğunu, sağda minber, solda vaaz kürsüsü bulunduğunu belirtti.
Orta Cami'nin 1854-1855 yıllarında Kürkçü Sinan Ağa tarafından yaptırıldığını bildiren Müftü Okutan, Hükümet Caddesi'nde bulunan moloztaşlı caminin, dikdörtgen planlı ana mekan ile buna eklenmiş kare planlı bir bölümü ve son cemaat yerinin ise ahşap çatı ile örtülü olduğunu belirtti. Batı duvarına bitişik basamaklarla ikinci kata girişin sağındaki basamaklarla kadınlar mahfeline çıkıldığını ifade eden Okutan, taç kapının önünde iki ahşap sütunlu sundurmanın bulunduğunu, aydınlanmanın duvarlar ve kubbe kasnağında bulunan pencerelerle sağlandığını söyledi.
Ahşap tavanda iki süs görüldüğünü, doğu ve batı duvarlarındaki gömme ayak başlıklarının akantus yaprakları ve çelenklerle bezeli olduğunu bildiren Okutan, "Başlıklardaki panolarda halife adları yazılıdır. Barok biçimindeki mihrap nişinin yanları da akantus yapraklarıyla bezenmiştir" dedi.
Okutan, Hasan Efendi Camisi'nin ise Hasan Efendi Mahallesi'nde 1627yılında Hasan Efendi tarafından yaptırıldığını, cami yanında Hasan Efendi'nin mezarının bulunduğunu kaydetti. Yeni Şafak, 24.09.2007 |
|||
KAPADOKYA'YA SANAL İLGİ
Türkiye'nin en önemli kültür ve turizm merkezlerinden birisi olan Kapadokya bölgesini, sanal ortamda ziyaret edenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Nevşehir merkeze bağlı Uçhisar beldesine yerleştirilen kameralar ile "http://www.uchisar.bel.tr" internet adresi üzerinden 8 ayda 58 bin 624 kişi, Kapadokya'yı sanal ortamda ziyaret etti. Uçhisar Belediye Başkanı Mustafa Zuhal, yaptığı açıklamada, beldenin çeşidi bölgelerine yerleştirilen hareketli ve sabit 2 kameradan internet ortamında yayın yapıldığını bildirdi. Kameralar sürekli hareket ederek beldenin tarihi ve turistik mekanlarını internet üzerinden ziyaret edilmesini sağlıyor. Birgün, Fotoğraf: Uçhisar Belediyesi, 24.09.2007 |
|||
İZMİT'TEKİ ORHAN CAMİİ'NE AİT KİTABENİN KAYIP PARÇASI BULUNDU
İzmit'in fetih simgesi olan Orhan Camii'ne ait ta'lik hatlı onarım kitabesinin kayıp olan parçası bulundu. Kayıp parça İzmit Müze Müdürlüğü'ne teslim edildi. Kitabe, 31. Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılmıştı. Bulunan parça, yerine monte edilebilmesi için İzmit Müze Müdürlüğü'ne teslim edildi.
Kent tarihine sahip çıkmak amacı ile kurulan Tarihi Mekanlar ve Kent Estetiği Müdürlüğü, tarihi mekanları koruma konusundaki çalışmalarını sürdürüyor. Orhan Bey'in oğlu Şehzade Süleyman Paşa tarafından 1332 yılında yaptırılan Orhan Camii'nde, 1843 yılında Sultan Abdülmecid'in emriyle onarım yapılmıştı. Tarihi Mekanlar ve Kent Estetiği Müdürü Salih Palaz, Kocaeli'nin tümünü kapsayan, tarihsel mekanların envanterlerinin hazırlanması ve tespitinin yapılması hususunda çalışma yaptıklarını belirtti. Palaz, Kocaeli'ndeki tarihi eserler tescil edilirken ayrıca daha önce hiç kayıt altına alınmamış eserlerin de gün ışığına çıkartılıp tescil edildiğini ifade etti. Sanat tarihi uzmanı Volkan Şenel, bulunan Osmanlıca yazının "Allah doğru emirleri söyler. Namaz ibadetinden faydalan ki onun suyu gönlüne aksın" manasını taşıdığını belirtti. İzmit'in fetih sembolü olan Orhan Camii'nin ta'lik hatlı onarım kitabesinin diğer bölümü Kocaeli Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'nde sergileniyor. Kitabe tamamlanınca Orhan Camii'ndeki asıl yerine monte edilecek. Zaman, Haber. Mehmet Güler, 24.09.2007 |
|||
TİTANİK'İN ANAHTARI ARTTIRMAYLA SATILDI
Tüm zamanların en ünlü gemisi olan ve 1912'de batan Titanik'e ait anahtar 181 bin dolara alıcı buldu. İngiltere'de açık arttırmaya çıkarılan anahtarı kimin aldığı ise açıklanmadı. Müzayede salonu yetkililerine göre, bu anahtar aslında Titanik'i kurtarabilecek eşya olarak bakıldığı için bu denli değerli. Çünkü verilen bilgilere göre, anahtar dürbünün olduğu bir dolabı açıyordu. Ancak anahtarın sorumlusu, eşyayı gemideki mürettebata teslim etmedi. Titanik buz dağına çarptığında da dürbüne ulaşılamadı. Bazı uzmanlar, eğer dürbünle bakabilselerdi, ekibinin çarpışmayı önleyebileceğini söyledi. Sabah, 24.09.2007 |
|||
BİNLERCE YILLIK KERPİÇ EVLERDE YAŞAM SÜRÜYOR
Prof.Dr. Refik Duru ile birlikte Antalya’nın Bademağacı Höyüğü'nde 15 yıldır kazı yapan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Gülsün Umurtak, binlerce yıllık mimari geleneğin bugün Anadolu’da halen devam ettiğini açıkladı. Bu geleneği betonlaşmanın tehdit ettiğini de bildiren Umurtak, Bademağacı Höyüğü'nde bundan 9 bin yıl öncesine kadar uzanan kerpiç ev geleneğinin yanında 18 gözlü bir tahıl ambarı da bulduklarını vurguladı. Bademağacı höyüğünde Neolitik yerleşmelere ait üç tane ayrı açmada en erken dönemlerin saptandığını bildiren Umurtak, “Höyükte 12 yapı katı halinde Neolitik Çağ'a ait yerleşim tespit ettik. Yani buradaki Neolitik Çağa ait yapılar 12 kez yıkılıp, yeniden kurulmuş. En altta ana toprak üzerinde ve ortada insan yaşamına ilişkin bazı bulgular var. Başlangıçta, dal ve çamurdan yapılan evler var. Basit kulubelerde yaşam olmuş. Çok basit bir yaşam tarzının egemen olduğu bir dönem. İlk tabakalardan itibaren çanak çömlek üretildiğini görüyoruz. Hayvan evcilleştirdikleri ve basit ölçüde tarım yaptıklarını görüyoruz. MÖ 6400 dolaylarında da karşımızda gördüğümüz binaları kurmaya başlıyorlar. Bu çok önemli bir yaşam kalitesini gösteriyor. Bir mimari deneyimin olgunlaştığını görüyoruz. Daha sonraki tabakalarda dörtgen planlı hafif yamuk, kapının karşısında fırını olan tek odalı konutlarda yaşıyorlar” diye konuştu. |
|||
AMASYA DOĞANTEPE HÖYÜĞÜ'NDE TUNÇ ÇAĞI'NA AİT 25 ESER BULUNDU
Amasya Doğantepe Höyüğü'nde 31 Temmuz'da başlayan kazılar sona ererken, çoğu Tunç Çağı'na ait 25 eser bulundu. Amasya Valiliği'nin desteğiyle Amasya Müzesi Müdürlüğü'nce 25 kişilik ekip tarafından sürdürülen çalışmaların bu yılki bölümü tamamlandı.
İl merkezine 25 kilometre uzaklıkta bulunan Doğantepe'deki kazılarda çoğu Tunç Çağı'na ait 25 eser bulundu. Eserler Amasya Müzesi'ne teslim edildi. Amasya Müzesi Müdürü Celal Özdemir, bulunan eserler arasında üzerinde hiyeroglif yazı ile yazılmış yaklaşık MÖ 1400'lü yıllara ait mühür bulunduğunu belirterek, "Bu mühür Hitit yerleşmesi açısından önemli. Höyükten çıkan dünyaca meşhur Teşup heykelinin dönemini belgeliyor. Heykelin buradan çıktığını ve Hititler'in bu bölgede yaşadığını kanıtladık" dedi. Kazı bölgesinde o döneme ait çokça çanak çömlek kalıntılarına da rastladıklarını anlatan Özdemir, "Höyük daha çok güney kısma doğru yayılıyor. İleriki yıllarda daha çok eserin çıkarılacağından şüphemiz yok" diye konuştu. Çalışmalarda beş sondaj çukuru ve iki açma yaptıklarını belirten Özdemir, "İki numaralı açmamızda ilk yüzeyde Roma dönemi, hemen altında Helenistik yerleşmesinin geldiğini, onun altında da Tunç Çağı mimarisi evlerini duvarlarını o günkü bıraktıklarıyla birlikte ortaya çıkardık. Amasya için ilk olan Tunç Çağı'nda insanların evlerinin altına ev içi gömme dediğimiz defin işlemlerini yaptıklarını gördük. Bu bulgular arasında pişmiş toprak çömlek içine yerleştirilmiş 2 yaşındaki bir bebek iskeleti bulunuyor. Boynunda kemik kolye ve bebeğin ağız kısmına bırakılmış küçük bir çömlek var" dedi. Özdemir, bölgede yetişkinlere ait 7 adet Pithos mezar ele geçirdiklerini kaydetti. Zaman, 24.09.2007 |
|||
TARİH SANATLA KAPILARINI AÇACAK
Tokat’taki tarihi Taşhan, kapılarını sanatla bütünleşerek açıyor. Uzun süren restore çalışmalarının ardından Taşhan, el sanatlarının sergileneceği bir merkez olacak.
Evrensel, 24.09.2007 |
|||
İLK ANTİK ANITIN RESTORASYONU NİHAYET BİTİYOR
Beş yıldır bürokratik sıkıntılar nedeniyle bitirilemeyen, semavi dinlerin ilk antik anıtı olan Çemberlitaş'ın restorasyonunda nihayet sona yaklaşıldı. Bir buçuk yıllık aranın ardından başlayan restorasyon çalışmalarının yılbaşına kadar bitirilmesi planlanıyor. Beyazıt'taki Çemberlitaş Kulesi'nin, 1999'da Marmara depreminde temelinden ciddi şekilde hasar aldığı, çok yıprandığı ve kirlendiği gerekçesiyle restorasyonuna karar verildi. Anıtlar Yüksek Kurulu'ndan gerekli izinler alındıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2003'te 1 milyon YTL'lik ödenekle başlanan ve uzmanlara göre bir yılda bitirilebilecek olan çalışmalar 4 yıldır bitirilemedi. Bir buçuk yıldır ara verilen restorasyon, Anıtlar Yüksek Kurulu'nun son aldığı atama kararıyla yeniden başladı. Yüklenici firma sahibi Hikmet Gül, bir aksaklık çıkmaması halinde, yıl başına kadar bitirmeyi planladıklarını belirtti. Bürokratik işlemlerden dolayı sıkıntı yaşadıklarını dile getiren Gül, “Sütundaki her farklı çalışma için kuruldan onay alınması gerekti. Her onayda da 3 ay beklemek zorunda kaldık” dedi. Yeni Şafak, Haber: Abdullah Yıldırım, 24.09.2007 |
|||
CENGİZ'İN İZİNDE 10 BİN KİLOMETRE
Tim Cope adlı Avustralyalı maceracı, Cengiz Han’ın ordularıyla birlikte 8 yüzyıl önce takip ettiği güzergahı at sırtında izleyerek, Moğolistan’dan Macaristan’a gitti. Cope 10 bin kilometrelik yolu tam 3 yılda kat edebildi. Hürriyet, 24.09.2007 |
|||
PRIENE'DE KAZI SEZONU SONA ERDİ
Aydın’ın Söke İlçesi’ne bağlı Güllübahçe Beldesi’ndeki Priene Antik Kenti Kazı Başkanı Alman Arkeolog Prof.Dr. Wolf Raeck, Priene Antik Kenti’nde kazı sezonunun sona erdiğini açıkladı. Hürriyet Ege, Haber: Necati Maldar, 24.09.2007 |
|||
KİBELE'NİN KANYONU GÜN IŞIĞINA ÇIKIYOR
Çorum ve Yozgat sınırları arasındaki İncesu Kanyonu, doğal güzelliğinin yanı sıra 8 farklı medeniyetin izlerini taşıyor. Yöre halkı ve girişimciler kanyonu dünyaya tanıtmak amacıyla kollarını sıvadı. İnternette siteler açılırken, belediye ve sivil toplum kuruluşları da kanyona günübirlik geziler düzenliyor. Hürriyet Seyahat, Haber: Mustafa Demirer, 24.09.2007 |
|||
OSMANLI ŞEHİR DOKUSUNU YANSITAN BULDAN EVLERİNDE RESTORASYON SÜRÜYOR
Osmanlı padişahlarından Yıldırım Beyazıd'ın kızına gelinlik, Genç Osman'a gömlek dokumasıyla ünlenen Denizli'nin Buldan ilçesi, tarihi evlerine sahip çıkıyor. 18. ve 19. yüzyıl Osmanlı şehir dokusunu günümüze yansıtan Buldan evlerinin restorasyonuna başlandı.
Hepsinin altında bir dokuma tezgahının çalıştığı 150'ye yakın ev turizme açılacak. Restorasyon tamamlandığında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınan Safranbolu evleri gibi olacak.
Denizli Valiliği, İl Özel İdaresi, Buldan Kaymakamlığı, Buldan Belediyesi ve Buldan Ticaret Odası, "Buldan Kültür Mirasının Korunması ve Yerel Kalkınmanın Sağlanması Projesi" adıyla bir protokol imzaladı. Protokol çerçevesinde geçmiş yıllarda bilinçsizce yıkılan ve yerlerine beton binalar yapılan tarihi evler restore edilerek turizme kazandırılıyor. Buldan Kaymakamı Ahmet Ufuk Hasçakal'a göre evlerin restorasyonu tamamlandığında, ilçenin yüzyıllardır var olan dokuma ve el sanatları daha da gelişecek. Üretimin aynı konuttan yapılıp mekanında pazarlanması da ilçe görünür bir cazibeyle turizm merkezi haline gelecek. Kültür mirası korunurken yerel kalkınmanın da sağlanacağını belirten Kaymakam Hasçakal, "Buldan'ın tarih ve kültür dokusu ve yüzyıllardır dokumanın başşehri olması itibarıyla şu an 150'ye yakın tarihi eser koruma altına alındı. Bu eserleri restore etme düşüncesiyle protokol imzaladık. Biz buna şehir dönüşüm projesi diyoruz. Burada en önemli husus, sokak sağlıklaştırılması yapılarak kültürün yaygınlaştırılması. Özellikle Buldan dokumalarına hayran misafirlerimize, tarihi özelliklerimizi öne çıkarıp bu tarihin hala yaşandığını göstermek istiyoruz." dedi.
Belediye Başkanı Mustafa Fahri Şevik ise Buldan evlerinin dokumalarıyla beraber ünlü olduğunu söyledi. Şevik, "Tarihi evler için 170 bin YTL ödenek ayrıldı. Sokak çalışmalarının üç boyutlu lazer ölçümleri yapılmaya başlandı." şeklinde konuştu.
Projenin sorumlusu yüksek mimar Kemal Mutlu da, "Burada genellikle dokuma ve tekstilin getirdiği ev ile atölye işbirliği var. Akdeniz mimarisinin özelliklerini taşıyor. Alt katlarda atölye, üst katlarda yatak ve oturma odaları bulunuyor. Çalışmamız uzun nefesli olacak. Bu 10 yılı bile aşabilir. Devletin desteğiyle yapıyoruz." ifadelerini kullandı.
Bazıları Safranbolu evlerinden daha üstün olan Buldan evleri, ahşap ve cumbalı sundurmalarıyla tarihi öneme sahip. Bacalarda göze çarpan gerdanlıkları ve birbirinin manzarasını engellememesiyle dikkat çeken evler, Türkiye'nin kültür varlıkları birikimi açısından son derece önemli miraslar arasında kabul ediliyor. Tarihi evleri korumak için yedi mahallede 17 hektarlık alan, İzmir 2 Nolu Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından SİT ilan edildi. Zaman, Haber: Resul Cengiz, 23.09.2007 |
|||
GÜN IŞIĞINA ÇIKAN GERÇEK
Radikal 2, Yazı: İkbal Polat, 23.09.2007 |
|||
"ÇETİN ALTAN'IN İÇİ RAHAT OLSUN, BU CAMİDE AYAK KOKMAYACAK Hürriyet Pazar, 24.09.2007 |
|||
YALE ÜNİVERSİTESİ, MACHU PICCHU BULUNTULARINI PERU'YA GERİ VERİYOR
Aylar süren görüşmeler sonunda anlaşmaya varan Yale Üniversitesi ile Peru yetkilileri, geçen hafta sonunda bir açıklama yaparak üniversitenin 100 yıla yakın bir zamandır koruduğu tüm bu eserleri Peru’ya iade etmeye karar verdiğini duyurdular.
Görüşmelerde, Hiram Bingham’ın 1911 yılında başlayan çalışmasını finanse eden National Geographic Dergisi yetkilileri de bulundular ve eserlerin Peru’ya iade edilmesi gerektiği yönünde görüş belirttiler.
Yapılan anlaşmaya göre, iade edilecek olan 4000 eser uluslar arası birkaç sergide teşhir edildikten sonra, Peru hükümeti tarafından Cuzco şehrinde inşa edilecek yeni bir müzede daimi olarak sergilenecek. Aynı zamanda bir araştırma merkezi olarak da çalışacak olan bu müzenin danışmanlığını ise Yale Üniversitesi yapacak. Müze, Bingham’ın Machu Picchu’yu keşfinin 100. yılı olan 2011 de açılacak. AFP, 18.09.2007 |
|||
DEVLETİN YAPTIĞI YOL SİT KARARIYLA SÖKÜLDÜ
İzmir'in Selçuk İlçesi'ne bağlı Şirince Köyü'nde, sit alanı üzerinde beton parkeyle yapılan yolun, doğal yapıya uygun olmadığı gerekçesiyle İzmir 2 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından sökülmesi kararı alındı.
Köyün girişinden üst tarafına ulaşımı sağlayan yolun sökülmesine tepki gösteren köylüler, yağış mevsiminde yaşayacakları mağduriyeti gerekçe göstererek traktör ve araçlarıyla yolu kapatarak çalışmaları durdurdu. İl Özel İdaresi kaynağıyla yapılan yolun sökülmesine anlam veremeyen köylüleri, Selçuk Kaymakamı Aziz İnci ikna etti.
Koruma Bölge Kurulu tarafından alınan kararın kanuni bir zorunluluk olarak uygulanması gerektiğini anlatan Kaymakam İnci, galeyana gelen vatandaşlara, pazartesi günü muhtarlık aracılığıyla kendisine ulaştırılacak resmi yazıyla sit bölgesinde doğal yapıyı bozmayacak şekilde, Bergama taşıyla (granit) yolun yeniden tamamlanması için işlemleri hemen başlatacağı sözü verdi. İnci, "Durumun vehametinin bilincindeyiz. Bölgenin doğal yapısına uygun yeni çalışmanın başlamasını sağlayacak girişimlerin takipçisi olacağız." diyerek köylüyü rahatlattı. Devlet eliyle yapılan yolun yeniden sökülmesini büyük bir israf olarak niteleyen köylülerse yeni yol yapılıncaya kadar büyük sıkıntılar yaşanacağını ifade etti. Şirince Köyü Muhtarı Levent Apak da söküm çalışmalarının başlayacağına ilişkin bilginin kendisine bir gün önce akşam saatlerinde verildiğini belirterek, uygulama karşısında çaresiz kaldığını savundu. Köylülerden Halil Posta, yapımı devlet eliyle tamamlanmış yolun kültür ve tabiat varlıklarının korunması gerekçesiyle sökülmesine anlam veremediklerini söyledi. Aynı işlerin tekrar tekrar yapılmasının devlete ve millete büyük zararı olduğunu vurgulayan Posta, kendilerine yeni yolun yapımı için verilen sözün bir an evvel tutulmasını istediklerini dile getirdi. Zaman, Haber: İsmail Toprak, 23.09.2007 |
|||
HASANKEYF İÇİN YENİ İMZA KAMPANYASI Hasankeyf İnisiyatifi Girişimi, Ilısu Barajı projesini Almanya'nın İstanbul Başkonsolosluğu önünde protesto etti. Radikal, Fotoğraf: Zulal Yılmaz/AA, 23.09.2007 |
|
||
TURİSTLERİN İLGİSİ ANTİK HARİKAYA
Muğla’nın Bodrum İlçesi’ndeki antik dünyanın bilinen 7 harikasından biri Mausoleum Anıt Müzesi’ni, yılbaşından bu yana yaklaşık 24 bin kişi ziyaret etti. Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müze Müdürü Yaşar Yıldız, müzeye özellikle Rus, Alman, İngiliz ve Danimarkalı turistlerin ilgi gösterdiğini söyledi. Yerli turistlerin müzeye beklenen ilgiyi göstermediğini ifade eden Yıldız, Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde bulunan ve dünyanın 7 harikasından biri olarak bilinen Mausoleum Anıt Müzesi’ni, yılbaşından bu yana mitolojiye ya da tarihe ilgi duyan çoğu yabancı yaklaşık 24 bin turistin gezdiğini açıkladı. Yıldız, yerli turistleri müzeye çekebilmek için her ayın ilk pazartesi günü ücretsiz halk günü yaptıklarını söyledi. Akşam Ege, 23.09.2007 |
|||
SEKİZ BİN YILLIK TARİH BELGELENDİ
Avusturya Arkeoloji Enstitüsü Efes Kazıları üyesi, Çukuriçi Höyüğü Projesi Başkanı Dr. Barbara Horejs, son kazılarda İzmir’in Selçuk İlçesi’nin yerleşim tarihinin 8 bin yıl öncesine dayandığının belgelendiğini söyledi. Dr. Horejs, Efes Antik Kenti’nde yapılan kazılarda, kentin, Roma döneminde inşa edilen güneydoğusunda “en eski yerleşim alanı izleri bulduklarını” belirtti. Akşam Ege, 23.09.2007 |
|||
MÖ 2 BİN YILINA AİT AY YILDIZLI TAŞ, TÜRK DEVLETLERİNİ Mİ SEMBOLİZE EDİYOR?
Bölgede kazı çalışması yapan Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Mehmet Özhanlı, söz konusu ay yıldızlı taşın eski Anadolu'da 'ay tanrısı'nı simgelediğini söyledi. Side Antik Kent'te MÖ 2 bin yılında Men kültürünün hakim olduğuna dikkat çeken Yrd.Doç.Dr. Mehmet Özhanlı, ay yıldızlı taşın eski Anadolu'da 'ay tanrısı'nı simgelediğini kaydetti. Arkeolog Özhanlı, Isparta Yalvaç'ta bulunan Antiocheia Antik Kent'te ay tanrısı Men adına inşa edilen Men kutsal alanının bulunduğunu kaydetti. Özhanlı, "Ay yıldızlı taşın bizim Türk bayrağı simgesi ile bir ilgisi yok. Side Antik Kent'i gezmeye gelenler bu taşı görünce Osmanlı veya geçmiş Türk devletlerine ait bir simge olduğu zannediliyor. Taştaki yıldız iyice incelendiğinde bizim ay yıldızlı bayrağımızın simgesi ile bir ilgisi olmadığı anlaşılacaktır. Anıttaki ay yıldız MÖ 2 bin yılındaki ay tanrısı simgesidir." diye konuştu. TürkiyeTurizm.com, Haber: Abdurrahman Büyükkeskin, 23.09.2007 SİDE ANTİK TİYATRODA ANTİK DÖNEME AİT 35 GÖZYAŞI ŞİŞESİ BULUNDU
Antalya'nın Manavgat İlçesi'ndeki Side Antik Tiyatro'da 2 aydır sürdürülen kazı çalışmaları sona erdi.
Bu çalışmalarda Bizans dönemine ait Yunanca Side yazı ile antik dönemde sıvı parfüm, krem, bitkisel ilaç, baharat ve gözyaşı sularının saklandığı unguentarius adı verilen şişeler ile Roma dönemine ait mozaik taşları bulundu.
Kazı çalışmalarına Kültür ve Turizm Bakanlığı Restorasyon ve Konservasyon Merkezi Laboratuvarı Müdürü Mimar- Restarötör Dr. Ülkü İzmirliğil'in yanı sıra Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Mehmet Özhanlı ve 11 arkeoloji bölümü öğrencisi katıldı
Yrd.Doç.Dr. Mehmet Özhanlı, iki aylık kazı çalışması süresince en önemli bulgularının Bizans dönemine ait Yunanca Side yazısı ile 35 gözyaşı şişesi bulduklarını söyledi.
2 aylık kazı süresince Roma dönemine ait 300 taş bloğu (ortama ağırlığı 300 kilogram) yerinden oynatılarak mozaikleri gün yüzüne çıkardıklarını ifade eden arkeolog Mehmet Özhanlı, çalışma sırasında MÖ 2'nci yüzyılda antik döneme ait Side Tiyatrosu'na gelen aristokratların kullandığı 30 kişilik Latrina isimli orijinal tuvalet taşları bulduklarını söyledi.
Özhanlı, "Side'de ilk kazı çalışması 1947 yılında Ord. Prof.Dr. Arif Müfid Mansel tarafından yapıldı. Şu anda Side Antik Tiyotro'da kazı çalışması yapılıyor. Side tarihinin gün yüzüne çıkması için turizm beldesinde en az kazı çalışmaları 100 yıl daha sürer. Side, antik dönemde Pamfilya bölgesinin tek liman kenti. Antalya'nın MÖ 3'ncü yüzyılda kurulduğu düşünülürse Side'nin ne kadar önemli bir şehir ortaya çıkar. Dünyada Bizans dönemine ait en önemli tarihi eserler Side Müzesi'nde bulunmaktadır. Ayrıca Bizans döneminde Pamfilya bölgesinin Baş Piskoposluk merkezi Side'deydi. Antik döneme ait bulduğumuz bin 800 yıllık Latrina tuvalet taşları da o dönem insanının tuvalet kültürünün en üst düzeyde olduğunu gösteriyor. Antik dönmede Fenike'den Mısır'dan gelen bir ticaret gemisi Side'ye uğramadan Lidya ülkesine gitmiyordu." diye konuştu.
Side kazılarını 1960 yılından bu yana takip ettiğini 22 yıldır da kazı çalışması başkanlığını yürüttüğünü belirten Dr. Mimar-Restaratör Ülkü İzmirliğil, 2006'da Side Tiyatrosu yanında bulunan Diyonisos Tapınağı'nı gün yüzüne çıkardıklarını söyledi.
Yine kazı çalışmasında Roma döneminde açık olan ve Geç Bizans döneminde kapalı olan şehir giriş kapısını 2 bin yıl sonra yeniden açtıklarını ifade eden İzmirliğil, kazıda buldukları her tarihi eseri bilgisayar ortamında kayıt altına aldıklarını anlattı.
İzmirligil, buldukları eserlerin 1966 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu(UNESCO) tarafında yapılan kazı evinde koruma altına aldıklarını belirtti.
İzmirligil, şöyle devam etti: "Elde ettiğimiz bulgular Side'de Tunç çağından yerleşimin olduğunu gösteriyor. Sideliler MÖ 2 bin yılında Sidece diye bir kullanıyor. Sidece bir Anadolu dili. Büyük İskender şehri zapt edince zorla Sidelilere Hellence öğretmiş. Side Antik Kent'i Bizans, Roma, Hellenistik ve Klasik döneme ait doğal varlıkları hazinesi." TürkiyeTurizm.com, Haber: Abdurrahman Büyükkeskin, 24.09.2007
|
|||
ADANA'DA DÜNYANIN ULAŞIMA AÇIK EN ESKİ TAŞ KÖPRÜ'SÜ RESTORE EDİLDİ
Depremde zarar gören ve suların ayaklarını aşındırdığı dünyanın hala ulaşıma açık en eski yapının kurtulması için başta Mimarlar Odası ve Kent Konseyi olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlar girişimlerde bulundu.
Karayolları 5. Bölge Müdürlüğü'nce 1 milyon 612 bin YTL'ye ihale edilen tarihi Taşköprü'nün restorasyon çalışmalarına 25 Kasım 2005'te başlanıldı.
Kimi zaman ödenek yetersizliğinde aksayan inşaat faaliyetleri Haziran ayında tekrar başlanmıştı. 3 aylık çalışmanın sonunda çürüyen veya hasarlı kemer taşlarının değiştirilip, derz yenileme işlemleri yapıldı.
Taşıt trafiğine kapatılan köprüde çalışmaların bitirilmesiyle Seyhan Nehri iç gölündeki regülatör köprü kapakları yeniden kapatıldı. Suyun birikmesiyle nehirdeki güzellik yeniden ortaya çıktı.
MÖ 6. yüzyılda yapıldığı sanılan 317 metre uzunluğunda, Seyhan Nehri üzerinde şehrin 2 yakasını (Yüreğir ile Seyhan'ı) birleştiren Taşköprü, Romalılardan kalma. 3.10 metre yüksekliğinde 13 metre genişliğinde 21 gözlü ve taştan yapılmış. 17. asırda esaslı bir tamir görmüş. Sultan Üçüncü Ahmed (1713) Adana Valisi'ne Taşköprü'nün tamiri için ferman göndermiş. Tarihi köprü, 1847'de ise Sultan Abdülmecid Han tamir ettirilmiş. Günümüzde 21 gözden sadece 14'ü kaldı. TürkiyeTurizm.com, 23.09.2007 |
|||
İSTANBUL AŞIĞI LOTİ'NİN EVİ ÇÜRÜYOR
İstanbul aşığı Fransız yazar Pierre Loti’nin kaldığı Çemberlitaş’taki bina kaderine terk edildi. Loti’yi uğurlarken önünde devlet töreni yapılan ve yazarın 1910 yılında oğlu Samuel Viadud’le birlikte 3 ay ikamet ettiği ev, bakımsızlık nedeniyle adeta vefasızlık abidesi haline geldi. Akşam, Haber: Mete Yılmaz, 23.09.2007 |
|||
TARİHİ EMİR SULTAN HAMAMI YIL SONUNA KADAR MÜZE OLUYOR
Tarihi eserleri ile bilinen Bursa'da her gün yeni bir eser onarılarak gün yüzüne çıkarılıyor. Emir Sultan döneminden kalma hamam, müze yapmak amacıyla restore edilirken, Galle Han da tarihe yeniden kazandırılacak.
Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore edilen tarihi Emir Sultan Hamamı, yıl sonunda müze olarak hizmet vermeye hazırlanıyor. Bursa'nın manevi dinamiklerinden Emir Sultan Hazretleri'nin cami ve türbesinin yanında bulunan, ancak bakımsızlıktan harabeye dönüşen hamam, Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün projesi sayesinde yeniden hayat buluyor. Yıldırım Beyazıt'ın kızı ve Emir Sultan Hazretleri'nin eşi Hundi Sultan tarafından yaptırılan hamam, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından kamulaştırılarak restorasyon çalışmalarına başlandı. Yetkililerden alınan bilgiye göre, müzeye dönüştürülecek olan tarihi hamamda, halı, kilim, şamdan gibi tarihi eşyalar sergilenecek. 610 metrekare alana sahip olan hamamın, yaklaşık 600 bin YTL'ye mal olması bekleniyor. Haziran ayında onarıma başlanan hamamın restorasyon çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Hamamın restorasyon çalışmalarının yıl sonuna kadar bitirilerek, müze şeklinde hizmete girmesi planlanıyor.
Emir Sultan Camii'nin güneyinde yer alan tek hamam olan Emir Sultan Hamamı, Emir Sultan'ın eşi Hundi Hatun tarafından yaptırılmış. Hamamın soğukluk kısmı kubbeliyken yıkılmış, sonradan düz çatı ile örtülmüş. Soğukluktan 24 helezoni dilimli kubbenin örttüğü ılıklığa geçilen hamamda, tuvalet, usturalık ve iki halvetin bağlanmış olduğu ılıklıktan, üç eyvanlı ve iki halvetli sıcaklık kısmına geçiliyor.
Öte yandan Mimar Sinan'ın Bursa'daki tek eseri olan tarihi Galle Han da etrafını saran binalardan kurtarılarak gün yüzüne çıkartılacak. Merkez Osmangazi Belediyesi tarafından yürütülen çalışma sayesinde Bursa'daki en büyük hanlardan biri olan tarihi yapı, Bursa'ya yeniden kazandırılmış olacak.
'Tahıl Han' adıyla da anılan Mimar Sinan'ın Bursa'daki tek eseri Galle Han, en büyük hasarı 1855 depreminde gördü. Bunun ardından çeşitli duyarsızlıklara maruz kalan han, Cumhuriyet Caddesi'nin açılışı sırasında ise en büyük yıkımı yaşadı. Caddenin yapılması sırasında han ikiye bölünerek ortasından yol geçirildi. Bursa'daki en büyük hanlardan biri olan Galle Han'dan günümüze kalan birkaç duvar ve hücre de, etrafına örülen binalarla tamamen kapatıldı. Tüm bunların ardından harekete geçen Osmangazi Belediyesi, bölgede belediyenin kiracısı olarak faaliyet gösteren işyerlerinin sözleşmelerini tamamlayıp dükkanları boşalttı. Belediye, Cumhuriyet Caddesi ile İnönü Caddesi'nin kesiştiği noktada bulunan Galle Han'ı kapatan işyerlerini tamamen yıkarak tarihi hanı ortaya çıkarttı.
Osmangazi Belediyesi APK Müdürlüğü'nün hazırladığı ve Anıtlar Kurulu'nca da onaylanan proje doğrultusunda yapının ayakta kalan bölümleri restore edilecek. Restorasyon ihalesinin önümüzdeki birkaç gün içerisinde yapılması hedefleniyor. Yıl sonuna kadar tamamlanması hedeflenen restorasyon çalışmalarının Osmangazi Belediyesi'ne yaklaşık 400 milyar liraya mal olması bekleniyor. Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe, geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Caddesi üzerindeki Yiğid Cedid Camii'nin çevresindeki dükkanların da yıkılarak tarihi yapının ortaya çıkartıldığını hatırlatarak şunları söyledi: "Restorasyon sayesinde, hem tarihi yapının kalan bölümleri gün ışığına çıkacak, hem de Cumhuriyet Caddesi yeni bir kimlik kazanmış olacak. Galle Han'ın da ortaya çıkarılmasıyla bölge önemli bir kentsel değerine daha kavuşmuş olacak. Restorasyon sayesinde Han'ın algılanırlığı artacak ve Bursalılar, böylesine önemli yapıyı da görmüş olacaklar." Zaman, Haber: Adem Elitok, 22.09.2007 |
|||
KELENDERİS'TE MOZAİK BULUNDU
Mersin'in Aydıncık İlçesi'nde Kelendersis Antik Kenti'nde 20 yıldır yürütülen kazı çalışmalarının bu yılki bölümünde tabana inildi.
Kazılarda 2 kenar ve bir ortadan oluşan 3 bölümlük dev mozaik bulundu. Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Levent Zorlu başkanlığındaki 4 restonasyer, bir Kültür Bakanlığı Temsilcisi ve 4 arkeolog olmak üzere 10 kişilik ekip tarafından Aydıncık Kelenderis Agora Bazilitasında yürütülen çalışmada, gün ışığına çıkarılan mozaik henüz isimlendirilmedi. Bu yıl ki bölümü Ağustos ayında başlatılan kazı çalışmaları çerçevesinde adeta iğneyle kuyu kazan üniversite öğrencileri, kazıyı santimle değil adeta milimetrik olarak yürütüyor. Milattan önce 6. yüz yıl Roma dönemine ait olduğu sanılan mozaikte ceylan yakalayan kaplan, bir ceylanın insanoğluna yakarışını andıran figür ve o dönemin kültürünü yansıtan taban desenleri göze çarpıyor.
Kazı çalışmaları sırasında ekibin karşısına adeta tarihin bir sürprizi olarak çıkan mozaiğin bilimsel tanımlamasının bölüm başkanı Prof.Dr. Zorlu'nun kazı bölgesinde yapacağı son incelemeden sonra yapılacağı belirtildi. Çalışmalar hakkında bilgi veren Kelenderis Kazısı bilimsel heyeti üyesi ve Selçuk Üniversitesi Doktora öğrencisi Volkan Yıldız, Aydıncık Kelenderis Agora Bazilitasında yapılan kazı çalışmaları sırasında böyle bir mozaiği beklemediklerini, ancak kazının devam ettiği zaman zarfında elde ettikleri bulgulardan zaman zaman şüphelendiklerini söyledi.
Şu anda mozaiğin büyük bir bölümünün gün ışığına çıkarıldığını kaydeden Yıldız, eserin geçici koruma altına alınması çalışmalarının sürdürüldüğünü daha sonra da isimlendirilerek restorasyon çalışmalarına başlanacağını belirtti.
Daha önce de Aydıncık Kelenderis Kenti'nin iskele bölümünü resmeden bir mozaik gün ışığına çıkarılarak ziyarete açılmıştı. Bulunan yeni mozaiğin kenardaki bölümleri 3.5x21 ve orta bölümdeki büyük mozaik ise 8x17 metre ebadında olduğu tespit edildi. Zaman, 22.09.2007 |
|||
İNŞAATTAN SİRKİN TARİHİ ORTAYA ÇIKTI
Muğla'nın Milas İlçesi'nde bir ilköğretim okulunun inşaat çalışmaları sırasında bulunan tarihi eserler, MÖ 2. yüzyılda bölgede ''sirk alanı'' olduğunu ortaya çıkardı. Milas'ta depreme dayanıksız raporu verilerek yıkılan ve yerine yenisinin yapımına başlanan Zekeriya Gümüşkesen İlköğretim Okulu'nun inşaat çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan ve MÖ 2. yüzyıla ait olduğu belirlenen oda mezarın, o dönemde yaşadığı düşünülen sanatçı bir aileye ait olduğu belirlendi. Oda mezarda bulunan tarihi eserler, Milas Müzesi'nde sergilenmeye başlandı. Eserlerden bazıları, Milas'ta antik dönemde sirk olduğunu ortaya çıkardı. Milas Müze Müdürü Erol Özen, tarihi eserlerin antik dönemde bölgede bir sirk olduğunu gösterdiğini belirterek, ''Bu durum çok özel. Tarihsel olarak önemli bir gelişme'' dedi. Akşam Ege, 22.09.2007 |
|||
SULTANAHMET'TEKİ RAMAZAN ETKİNLİKLERİ ESTETİK FAKİRİ
Bizans'tan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e hiçbir dönemde önemini kaybetmeyen Sultanahmet Meydanı, son yıllarda yeni bir geleneğe ev sahipliği yapıyor. İstanbul'da Ramazan gecelerinin eskiden beri renkli geçtiği herkesin malumudur. Gündüzleri Fatih ve Beyazıt camilerinin önünde sergiler kurulur; kıymetli tesbihler; Şeyh yahud Hafız Osman hattıyla kelam-ı kadimler; en nadide sanat eserleri meraklıları için arz-ı endam edermiş. Sergileri gezmeye gelen kübera ve ulema dükkanlarda oturur, seviyeli sohbetler yapılırmış. Geceleri teravih sonrası semai kahvehanelerinde atışmalar yapılır, Karagöz oynatılır, musiki fasılları geçilirmiş. Bu geleneği yaşatmak isteğinden yola çıkan Sultanahmet Şenlikleri de belediyenin gerçekleştirdiği iyi niyetli bir girişim. Fakat, bu düşüncenin uygulamada Sultanahmet'in tarihi dokusuyla ne derece uyuştuğu, İstanbul'un kültürünü ne kadar yansıttığı tartışmaya açık. Başına 'tarihi' ve 'Osmanlı' sıfatı eklenmiş her türden yiyecek içecek maddesi satılan dükkanlar; karmakarışık müzik sesleri, sucuk kokuları; komik padişah kıyafeti taklitleri ne meydana ne de en nadide eserleri burada yer alan köklü medeniyete yakışıyor. Etkinlik kapsamında gerçekleştirilen gösteriler ise bu keşmekeş içinde kayboluyor.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi Başkanı Prof.Dr. Mahmut Erol Kılıç, tarihi dokuya zarar vermeden bu tür etkinliklerin yapılabileceğini söylüyor. Halihazırdaki etkinliklerin ise üçüncü sınıf eğlence halini aldığına dikkat çeken Kılıç, "Ramazan gerçekte nasıl kutlanırdan ziyade bir şenlik havasına dönüşmüş. İstanbul'un Ramazan kültürünü yansıtmayan, Anadolu'nun bir köyündeki pazar manzarası var Sultanahmet'te. Ramazan'ın içi yavaş yavaş boşaltılıyor. Ölçüsünü tutturmak kaydıyla daha nitelikli etkinlikler yapılabilir." diyor.
Sultanahmet Meydanı'nda 1870'lerde büyük bir sergi kurulduğu ve pek çok ürünün teşhir edildiği bilgisini veren Prof.Dr. Semavi Eyice de, "Şimdilerde kurulan stantların Osmanlı kültürü ile ilgisi yok. Pazar havasında bir koşturmaca var sadece." diyor.
Gazeteci-yazar Beşir Ayvazoğlu da Ramazan şenliklerinin mevcut durumundan rahatsızlık duyanlardan. Sultanahmet'in milyonlarca insana çiğnetilmesini doğru bulmadığını söyleyen Ayvazoğlu, "Şenlikler başladığında, Beyazıt'taki Ramazan sergilerinin ihya edilmek istendiğini düşünmüştüm. Fakat Sultanahmet, güya eski İstanbul evlerinin havasını vermek için yapılmış tiyatro dekoru bile olamayacak komik kulübeleri, sucuk dumanları, birbirine karışarak kakofoniye dönüşen müzik yayınları, çimenlere yayılmış kalabalıkları, oraya buraya atılmış çöpleriyle tam bir görgüsüzlük meydanı haline getirildi." diyor. Belediyenin iyi niyetinden kuşku duymadığını belirten Ayvazoğlu, daha uygun bir mekanda daha zekice düzenlemeler yapılarak geleneğin doğru dürüst ihya edilmesi tavsiyesinde bulunuyor.
Cami önlerinde gerçekleşen şenliklerin bir diğer mahzuru ise Mahmut Erol Kılıç'ın da dediği gibi Ramazan'ı gerçek mahiyetinden uzaklaştırması. Pek çok selatin camii lebaleb dolarken, Sultanahmet Camii gürültü yüzünden teravih namazlarında yeterli ilgiden mahrum kalıyor. Oysa bu mimari şaheserin, enderun usulü teravihlerle, mukabelelerle, sohbetlerle şenlendirilmesi gerekiyor. Bu durum diğer camiler için de geçerli.
Cami çevrelerindeki etkinliklerin ibadet adabına uygun olması gerektiğini belirten İstanbul Müftü Yardımcısı Yusuf Kavaklı, geçen yıl Fatih Camii avlusuna kurulan Ramazan çarşısının bu yıl belediye ile görüşülerek başka bir alana kurdurulduğunu söylüyor. Kavaklı, "Huşu içinde teravih namazını kılmak isteyenlere yardımcı olmamız gerekir." diyor.
Sultanahmet Şenlikleri'nin ev sahibi Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er, etkinliklerin daha düzenli olması için gayret ettiklerini söylüyor. İnsanların burada mutlu olduğunu belirten Er, "Bazıları 'Alanı kirletiyorsunuz. Turizme uygun değil' gibi iddialarda bulunuyor. Biz bu iddiaları çürütme gayretinden çok, etkinliğin nasıl daha güzel, faydalı olacağına bakıyoruz.'' diyor. Geçtiğimiz yıllara göre stant sayısının azaltılması gibi birtakım tedbirler Başkan Er'in sözlerini destekliyor. Fakat Sultanahmet Meydanı'nın Ramazan'ı kendine yakışan tarzda idrak etmesi için çok daha planlı çalışmalar yapılması gerekiyor. Zaman, Haber: Musa İğrek - Mükremin Albayrak, 22.09.2007 |
|||
PATRONA HALİL GERİ DÖNÜYOR İstanbul İ1 Özel İdaresi'nin mali desteğiyle onarılan Patrona Halil Hamamı'ndaki çalışmalar tamamlanmak üzere... Şu ana kadar kubbe ve cephe duvarları güçlendirilen, duvar taşlan yenilelip temizlenen, pencereleri onarılan yapının sadece zemin döşemeleriyle çevre düzenleme çalışmaları kaldı.
Sergi ve konferans salonlarından oluşan bir kültür merkezine dönüşecek olan hamamdaki onarım çalışmaları 3 milyon 500 bin YTL'ye mal oldu. Mülkiyeti İstanbul Üniversitesine ait olan yapının restorasyon projesi İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden Prof.Dr. Ahmet Ersen ve Doç.Dr. Kemal Kutgün Eyüpgiller tarafından hazırlanmıştı.
II. Bayezid Külliyesi'nin bir parçası olarak 1502-1505 yılları arasında yaptırılan Patrona Halil Hamamı, iki büyük, 6 küçük kubbeden oluşan bir 'çifte hamam' ve toplam 1632 metrekarelik bir tabana oturuyor.
Yapı, Patrona Halil'in saklanmak amacıyla II. Bayezid Hamamı'nda tellaklık yapması ve isyan çalışmalarını buradan yürütmesi nedeniyle Patrona Halil Hamamı olarak anılıyor. Hamam, Bizans dönemine ait rölyefleri günümüze taşıması açısından da büyük önem taşıyor. Turizm Habercisi, 22.09.2007 |
|
|
16 -22 Eylül 2007 |
||
BİR TAHRİBAT...
Bayburt Merkez'e bağlı Nişantaşı (Osluk) Köyü'nde ikamet etmekteyim, İlimizde efsanesi olan çok sayıdaki köylerden biri olan köyümüz merkeze yaklaşık 20 km uzaklıkta, Bayburt – Trabzon transit yolu üzerine kurulu 80 hanelik bir köydür.
Köyümüzde, eski ve yeni adını almış olduğu, Turizm ve Kültür Bakanlığı'mızın bile ilimiz hakkında yayınlamış olduğu bir çok kitapta dahi efsanesi anlatılan yaklaşık 3 km. uzunluğunda ve 5 mt. yüksekliğinde kıvrılmış yılan biçiminde bir kaya şekli bulunmaktadır.
Bu ejderha efsanesi çok sayıda yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilerek ilimiz ve ülkemiz turizmine büyük oranda katkı sağlamaktadır. Ayrıca Trabzon transit yolu üzerinde olması münasebeti ile yolculuk yapan vatandaşlarımız tarafından da ilgiyle izlenmektedir. Ülkemizde, turizme büyük oranda pay ayrılarak önem verilmekte olduğu halde köyümüzdeki ejderha biçimindeki kayanın, tehlike arzettiği iddiasıyla önlem almak amacıyla kafa kısmından yaklaşık 50 mt.lik bir bölümü iş makineleriyle kırılarak yok edilmiştir. Bu kırma çalışmaları hala devam etmektedir.
Bu
doğal oluşumun
başka bir önlem alınarak tarihi ve turizm dokusunun
korunması gerekirken yok edilmesine köy halkından
biri olarak gerekli tepkimi gösteriyor ve duyarlı
herkesten yardım bekliyorum. |
||
BİR İHBAR...
5000 yıllık bir Tunç Çağı höyüğü olarak sizin araştırmalarınızda da değinilen, Balıkesir'de Gömeç sahilinde, Ayvalık yakınlarında bulunan Kızçiftlik Höyüğü / Trikopi / Kisthene yazın "yandı".
Çevresinde yazlık konutların bulunduğu arkeolojik alan, büyük bir olasılıkla oraya otel yapmak isteyenlerin kışkırtmasıyla,"kimliği belirsiz kişi veya kişilerce"yakıldı |
||
İNKA MUMYASI GÖRENLERİ BÜYÜLÜYOR
1999'da bulunan ve her gören tarafından “olağanüstü” olarak nitelendirilen mumyalanmış bir İnka kızı, Arjantin’de sergilenmeye başlandı.
Ülkenin kuzeybatısında bulunan Salta şehrinin halkı “La Doncella” (Bakire) adı verilen mumyayı görebilmek için müzenin önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Öldüğünde 15 yaşında olduğu tahmin edilen kızın mumyası And Dağları’nın 6.700 m yüksekliğindeki volkanik zirvesi, Llullaillaco’nda, kar dolu bir çukurda, daha genç bir kız ve bir erkek çocuğu ile birlikte bulunmuştu. Araştırmacılar, bu üç çocuğun 500 yıl kadar önce kurban edildiklerine inanıyorlar.
Mumyayı bulan ekipte görev alan Dr Johan Reinhard “Şimdiye dek gördüğüm en iyi korunmuş mumya” demişti. “Llullaillaco Çocukları” olarak da bilinen bu üç çocuğun yıllık mısır hasatı için Inka tanrılarına kurban edildikleri düşünülüyor.
Genç kızın mumyası, bulunduğu ortamın dondurucu soğuğunu devam ettiren özel bir camekanın içinde korunmakta. news.bbc.co.uk, 07.09.2007 |
|
|
ESKİŞEHİR MAĞARALARI TURİZME KAZANDIRILACAK
Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğü tarafından Eskişehir'de belirlenen sarkıt, dikit ve damlataş çeşitlerine sahip 12 mağara turizme kazandırılacak.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Ali Osman Gül, Türkiye'nin mağara ve yer altı dereleri açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri olduğunu, MTA ve üniversitelerin verilerine göre, Türkiye'de yaklaşık 40 bin mağara olduğunu söyledi. Mağaracılığın yurt dışında 1800'lü yıllarda başladığını ifade eden Gül, şöyle konuştu:
''Birçok ülkede 18. yüzyıldan beri değişik amaçlarla kullanılan mağaraların önemi ülkemizde henüz yeni yeni anlaşılmaya başlanmıştır. Türkiye özellikle 1970'lerden sonra mağaralara yönelik araştırmalar ve buna bağlı olarak da ekonomik amaçlarla kullanım artmıştır. Günümüzde çok sayıda mağara başta turizm olmak üzere, askeri yönden sığınak ve lojistik alan temini, kültür mantarcılığı, meyve ve sebze deposu, yer altı suyu temini gibi amaçlarla kullanılarak yöre ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır.''
MTA Genel Müdürlüğü'nün Eskişehir'de 31 mağara belirlediğini ifade eden Gül, kentin önemli doğa zenginliği olan mağaraları spora ve turizme kazandırmayı amaçladıklarını bildirdi.
Belirlenen 12 mağaranın doğal güzelliğiyle yayla ve doğa turizmine de elverişli olduğunu belirten Gül, şöyle devam etti:''Eskişehir'deki mağaralar Türkiye'de pek rastlanılmayan, oluşum ve gelişimleri son derece ilginç sarkıt, dikit ve damlataş çeşitlerine sahip. Özellikle Mihalıççık ilçesinde bulunan Karakaya ve Sarıkaya mağaraları turizm amaçlı kullanıma son derece uygundur. Yelini, Yelinüstü, Beyköy, Kara, Köçekkıran, turizme kazandırmayı planladığımız diğer mağaralar. Mağaraların çoğu eşsiz, değer biçilemeyen gizem ve güzellikler barındırır. Öncelikli hedefimiz bu güzelliklerin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasıdır. Son yıllarda turizme açılan bazı mağaralar zarar görmüş, sarkıt ve dikitler kırılmıştır. Mağaraların doğal güzelliklerine zarar vermeden üniversiteler ve ilgili kurumlarla işbirliği yaparak ekonomiye kazandıracağız.'' Turizm Gazetesi, 21.09.2007 |
||
ÇATALHÖYÜK'ÜN TARİHİNİ BONCUKLU HÖYÜK BELİRLEYECEK
Konya'nın Karatay İlçesi'ne bağlı Hayıroğlu beldesinde bulunan Boncuklu Höyük'te kazı çalışmalarını yürüten Kazı Başkanı Doç.Dr. Douglas Baird, yaptıkları kazı çalışmasının Çatalhöyük'ün bilinmeyen hikayesini ortaya çıkarmak için ilginç bir süreç olacağını söyledi. haberler.com, 21.09.2007 |
||
SONARDA 1000 YILLIK VİKİNG GEMİSİ
Prof. Stephen Harding tarafından yapılan bir açıklamaya göre, kuzey batı İngiltere’de Merseyside bölgesindeki Meols kasabasında GPR (Yeraltı radarı) ile yapılan bir araştırma sonucunda bir barın otoparkının altında 1000 yıllık bir Viking gemisi bulundu.
Şehir zaten eski bir Viking yerleşimi olarak biliniyordu. Antik kalıntıların çoğu ise çağdaş yapıların altında kalmış durumdalar. Nottingham Üniversitesi profesörü olan Harding şimdi, 2-3 m derinlikte, sulu çamur içinde yatan geminin çıkartılabilmesi için kaynak bulmaya çalışıyor. Söylediğine göre GPR kullanmak sadece 450 pounda mal oluyor. Buna karşılık, bundan sonra atılacak adımlar ise hem çok daha masraflı, hem de daha zor. “Şimdi neler yapmamız gerektiğini çok dikkatli planlamalıyız” demekte.
Gemi aslında çok daha önce keşfedilmişti: 1938 yılında burada bulunan demiryolu hanı yıkılıp yerine otopark yapılırken geminin ufak bir kısmı açığa çıkmış, ustabaşı inşaatın engellenmesinden korktuğu için Viking gemisinin üstünü tekrar kapatmış. yahoonews.com ve AFP, 10.09.2007 |
|
|
SULAR ALTINDA TARİH ÖNCESİ BİR YERLEŞİM
Arkeologlar İsviçre’nin bilinen en eski yerleşiminin
izlerini buldular. Fakat bu yapı turistlerin
ilgisini çekemeyecek çünkü bir gölün sularının
altında yatıyor. Ağaçtan yapıldığı için
dendrokronoloji testleri kesin sonuç vermekte: MÖ
3863 de yapılmış!
Biel Gölü’nde bulunan ev ise diğerlerinden oldukça farklı: Bu, büyük bir dikdörtgen yapı ve ilk yapıldığında gölden en az 200 m uzakta imiş. Bu da basit bir su kenarı yerleşim olmadığının ispatı. Su altında, bu binanın biraz uzağında bulunan diğer üç dairesel yapı ise binanın amacı için ipucu vermekte. Hafner’e göre bu üç daire balık tuzakları ve kalıntıları bulunan yapı ise yakalanan balıkları tütsülemek için kullanılıyordu.
Arkeolog Cynthia Dunning “İlk defa göllerimizden birinde tarih öncesi balıkçılık mekanı bulduk” demekte. Bölgede sulatı arkeologları yaklaşık 20 yıldır sürekli olarak çalışıyorlar ve şimdiye dek 30.000 metre karelik göl dibi tarandı. Bulunan binlerce kalıntının en eskisi MÖ 4. bine, en yenisi ise MÖ 1750-1660 arasına tarihlenmekte.
İsviçre’nin bu çok değerli geçmişinin koruma altına almak için sürekli olarak kurtarma kazıları yapılmakta. Kazısı yapılmayan kısımlarda ise uzmanlar mevcut kalıntıları su altında örterek korumaya almaktalar. swissinfo, Haber: Julia Slater, 10.09.2007 |
||
TARİHİ ESERLERİN GÜÇLENDİRİLMESİ VE GELECEĞE GÜVENLE DEVREDİLMESİ SEMPOZYUMU
Geçmişten bize miras olarak kalan eserler üzerinde işlemler yapılırken eserin özünü korumak, görünüm ve yapısal olarak herhangi bir değişikliğe uğratmadan gelecek nesillere güvenle devretmek, ilgili kurum ve kuruluşlar bu çalışmalar hakkında yeterince bilgilendirmek ve değişik çözümler için araştırmalara yöneltmek amacıyla İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi tarafından 27–29 Eylül tarihleri arasında bir sempozyum düzenlenecek.
Sempozyumda tartışılacak konu başlıkları
şöyle: Mimarlar Odası, 21.09.2007 |
||
ÜSKÜP MUSTAFA PAŞA CAMİİ'NİN RESTORASYONU BAŞLADI
Tarihi eser kapsamında, kültür eseri olarak tescil edilen Mustafa Paşa Camii, kitabesinden anlaşıldığı gibi 1492 tarihinde inşa edilmiştir. Yapının kullanım hakkı Üsküp İslam Birliği Meşihatına aittir. Halen cami işlevini sürdürmektedir. Eskiden bu cami, kervansaray, medrese, imaret, mektep ve türbeden ibaret bir külliye yapısı iken, bugün sadece cami ve türbe ayaktadır. Üsküp Mustafa Paşa Camii 1963 yılındaki depremde hasara uğramış ve 1968 yılında restorasyon çalışması yapılmış ve cami ibadete açılmıştır. Yapılan onarımlarla günümüze ulaşan yapının hem yapısal hem de malzeme bozulmalarına yönelik sorunlar yaşaması, yapının yeniden ele alınması ve yeni bir restorasyon çalışması yapılması gereğini doğurmuştur.
Bu kapsamda 2005 yılında Makedonya’da bir restorasyon projesi hazırlandı ancak T.C.Kültür Bakanlığı yetkililerince uygulamaya dönük yeterli bilgi ve çizimleri barındırmaması nedeniyle, yeterli bulunmamış ve Rölöve, Restitüsyon ve Restorasyon Çalışmaları Ankara Gazi Üniversitesi elemanları tarafından yeniden projelendirilmiştir. Hatırlanacağı üzere, Üsküp Mustafa Paşa Camii’nin restorasyonu protokolü Makedonya Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanları arasında 2005 yılı Ekim ayında imzalanmıştı.örev yaptığı coğrafyada yürüttüğü işbirliği ve teknik yardım faaliyetlerinin yanısıra ortak kültürel değerlerin korunması için çaba harcayan TİKA Makedonyada’ki 15. yüzyıl Osmanlı dönemi eserlerinden Mustafa Paşa Camii’nin restorasyonu başladı. İhaleyi kazanan Türkiye Cumhuriyeti RENA İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, ilk aşamada restorasyon çalışmalarını caminin kubbeleri ve minaresinin onarımı ile başlattı. Bunun ardından camide elektrik, ısıtma, restitüsyon ve çevre düzenlemeleri de yapılacak. Şu anda kubbelerin eski kurşun örtüleri sökülmüş, yerine orjineline uygun şekilde yeni kurşun örtü takılacak. Minare 1963 depreminde önemli ölçüde hasar gördüğü için daha sonra onarılmış olan minarenin 97.basamağının bulunduğu kesimde büyük çatlaklar ve kayma mevcuttur. Minarenin güney cephesinin alt kısmındaki taş duvarın, akan sudan ve dondan dolayı taş yüzeyinde hasar görülmüş, taş duvar yüzeyinde değişik kalınlıkta dökülmeler meydana gelmiştir. İlk aşamada minarede tespit edilen ve gözle görülen bu tür bozulma ve hazarların onarımı yapılıyor. Minarenin 97. basamaktan sonrası, taşlar numaralanarak sökülmüş ve yeniden dengelenerek sağlamlaştırılacak, kırılmış olan taşlar yenileri ile değiştirilecektir. Yeni Balkan, Fotoğraf. Vakıflar Genel Müdürlüğü, 21.09.2007 |
||
VİETNAM, HANOI'NİN ANTİK KALINTILARINI RESTORE EDİYOR
Vietnam, Japonya ve BM kültür fonlarının desteği ile, Hanoi’nin 7. yüzyıla kadar uzanan kalıntılarını restore etmeyi planlıyor. Çalışmalarönümüzdeki yıl başlayacak ve 2010 yılında, başkentin 1000. yıl kutlamalarına kadar şehrin eski kısmının restorasyonun tamamlanması bekleniyor.
Eski şehri çevreleyen yapıların bir kısmı, burada yapılması planlanan yeni meclis binasının inşaatı öncesi, 2002 yılında yapılan kazılar sırasında bulunmuştu. Arkeologlar tarafından kazılarda bulunan milyonlarca benzersiz eserin arasında pişmiş toprak figürinlerden seramik eserlere, sikkelerden kılıçlara kadar hemen her türden obje mevcut.
20.000 metre karelik kazı alanı aynı zamanda birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Ho Chi Minh mozolesinin hemen yakınında yer alan bu merkezi nokta, şehrin modernleşmesini isteyen yöneticilerle, eski eserlerin korunması için çaba gösteren bilim adamlarının çatışma noktası oldu. Sonuçta eski eserlerin korunmasını isteyenler tartışmadan galip çıktılar. Yeni meclis binası aynı bölgede fakat farklı bir yerde inşa edilecek. yahoonews.com ve AFP, Haber: Frank Zeller, 09.09.2007 |
||
TAŞ KÖPRÜSÜ BU KIŞ DA KARANLIKTA KALACAK
Üsküp Tarihi Anıtlarını Koruma Kurumu ve kent yetkilileri, Taş Köprüsü’nün ışıklandırma projesi kimin yetkisinde olduğunu bir türlü karar kılamıyor. Hatırlanacağı üzere geçen yılın Eylül ayında ‘’T-Mobil’’ Şirketi bu amaç için 15.000 bin Avro değerinde donasyon temin etmişti. Taş Köprüsü’nün onarım işleri yetkisi Kültür Bakanlığı’na devredilince, bu işi hangi devlet kurumu yapacağına dair sorun yaşanıyor. Üsküp Tarihi Anıtları Koruma Kurumu Müdürü Yani Antoniev’den konuyla ilgili aldığımız bilgilere göre, başında bulunduğu kurum bu alanda yetkili devlet kurumu olmasına rağmen, Taş Köprüsü’nün ışıklandırma projesiyle ilgili bu güne kadar kuruma herhangi bir talep veya yazılı belge gelmemiş. Üsküp Tarihi Anıtları Koruma Kurumu, en geç bu yılın sonuna kadar Taş Köprüsü’nün‘’yıkılan’’ mihrabın onarımıyla görevlendirilmiş. Köprü’nün komple onarım işleri büyük ihtimal gelecek yıl tamamlanması bekleniliyor. Kültür Bakanlığın’dan sadece mihrabın onarımı için maddi gelir temin edilmiş. Müdürün sözlerine göre, mihrabın inşaatı şimdiye kadar başlamış olması gerekiyordu. Oysa ihaleyi kazanan şirkete, Kültür Bakanlığı dahilinde çalışan Kültür Mirasını Koruma Müdürlüğü’nde, bu amaç için oluşturulan Denetim komisyonu, ihalaye ait onay belgesini henüz çıkarmadığından dolayı, onarım işleri bir tekarar ertelenmiş. Köprü’nün ışıklandırması, komunel bir sorun lduğu için, bu işi kent yetkililerinin üstlenmesi en doğru olurdu. Işıklandırma projesi kent yetkilileri tarafınca başlatılmış, sonucu da onlar tarfınca getirilmelidir.‘’T-Mobil’’ şirketi, Köprü’nün ışıklandırmasına ait 15.000 Avroluk donasyonu şimdilik kendi hesabında tutuyor, ışıklandıma projesini hangi kurum üstleneceği belli olduktan sonra, paralar o kuruma aktarılacak. Bu işi Kültür Bakanlığı üstlenirse ‘’T-Mobail’’ yetkilileri donasyonu Bakanlığın hesabına akataracak. Devlet yetkilileri, bununla bir kez daha bu topraklarda mevcut Osmanlı eserlerinin korunmasına yönelik alışılagelmiş tavrını sergiliyor. Umarız köprünün ışıklandırma yetkisi kesinleşir ve akın zamanda hem yıktırılan mihrab nihayet kendi yerinde inşaa edilir, hem de iki yılı aşkın Köprü’nün ışıklandırma sorunu çözüm bulur. Yeni Balkan, Fotoğraf: Makedonya Radyo ve Televizyonu, 21.09.2007 |
||
VURUN OĞUZ ALPÖZEN'E
Bir insan düşünün..
Bu insan, Türkiye’nin ilk sualtı arkeoloğu, 1975 yılında sualtı arkeolojisini Türkçe yazan, Bodrum Kalesi’nde Haluk Elbe Sanat Galerisi dahil, müzedeki tüm salonları açan, Kalenin tapusunu alan, adını Sualtı Arkeoloji Müzesi koyan, 1995 yılında Avrupa’nın en iyi dokuz müzesinden biri yapan, dünün kıraç kalesini, Bodrum Belediyesi’nin verdiği plaketin de gösterdiği gibi, Bodrum’un en yeşil yeri yapan, çağdaş müzeciliğe yaptığı katkılar nedeni ile Danimarka Kraliçesi tarafından “Şövalyelik” ünvanı ile ödüllendirilmiş benzersiz bir insan..
Bodrum Kalesi’ni son iki senede rezil edenlere arka çıkmayı her nedense adet edinmiş olan bazı kişiler, 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in imzalı saati de dahil olmak üzere, birçok takdirname, övgü ve ödül almış, Muğla Üniversitesi tarafından onursal doktorluk ünvanına layık görülmüş bu nadide insanı Bodrum Kalesi’ndeki icraatları nedeni ile utanmadan, sıkılmadan eleştiriyorlar..
Lütfen Oğuz Alpözen’in sitemizdeki yeni köşe yazısını dikkatle okuyun ve bu ülkede benzersiz işler yapan insanların nasıl bilgisizce, acımazsızca eleştirildiğine siz de şahit olun..
Oğuz Alpözen’i acımasızca, bilgisizce eleştiren yazar Yaşar Aksoy’u ve her tarafı bilgisizlikle dolu olan bu söyleşiyi yayınlayan Ege Life adlı dergiyi kınıyoruz.
Çünkü, Bodrum Kalesi’nin nerede olduğunu bilen, bu kaleyi Oğuz Alpözen’in yeniden yarattığını da bilir.
Yazar Yaşar Aksoy'un ve Ege Life dergisi yönetiminin bilgisizliği bu gerçeği değiştirmez. Bodrumda Hayat, 21.09.2007
KALEDE NELER OLDU?
5 Temmuz 1921 günü İtalyanlar Bodrum Kalesi’nden ayrıldılar.
Türkler I. Dünya Savaşı’nda yenik düşünce, Muğla ve Antalya’yı işgal etmişlerdi.
Gazi Mustafa Kemal’in Anadolu ihtilalini ateşlemesi, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmasıyla İtalyanlar pabucun pahalı olduğunu görerek ülkemizi terk ettiler.
Bir yıl kadar sonra Yunan ordusu da bozguna uğrayacak, 9 Eylülde İzmir’de denize dökülecekti. İtalyanların, Bodrum’u terk etmesinden tam 41 yıl sonra 5 Temmuz 1962’de genç bir arkeoloji öğrencisi olarak Bodrum’a geldim.
O günün Bodrum’u Anadolu’nun unutulmuş bir sahil kasabasıydı.
Cevat Şakir’in Yedi Tepe Yayınlarından o yıl çıkan Mavi Sürgün kitabı, Bodrum’u denizi ve denizciliği çok güzel anlatıyordu.
Ben Bodrum’u, Balıkçı’nın kitaplarıyla sevdim, Bodrum’a gelmeden, Bodrum’a hayrandım. Gelince hayranlığım ve sevgim daha da büyüdü.
Yedi yıllık Antalya Müzesi sürgün dönemim hariç, tüm yaşamım Bodrum’da geçti.
Cevat Şakir Bodrum Kalesini “…..Antika diye taş ve moloz yığınlarıyla, yılanları, akrepleri, dikenli otları, ekspres katarı gibi çiyan ve tanklar gibi kertenkeleleriyle muhafaza etmektedir.” diye anlatıyor ve müzelerin o dönemde bağlı olduğu Milli Eğitim Bakanlığı’na taş atıyordu.
Müzenin kurucu müdürü Haluk Elbe ise “Artık kalenin içindeyiz. Alan moloz taşları, dikenli çalılar, sağa sola saçılmış, devrilmiş taşlarla dolup taşıyor, dört bir çevreyi yabani otlar sarmış.” diyordu. İşte ben kaleyi bu durumda teslim aldım.
1969 yılında bir Mayıs günü Üstad Cevat Şakir’in “Merhabası” iç kalede yankılandı.
Haluk Elbe ile birlikte Halikarnas Balıkçısını karşıladık.
Ada çaylarımızı yudumlarken Cevat Şakir “Oğuz, ben şövalyelerin taş yığını olarak gördüğüm bu kaleyi hiç sevmedim. Belki de bunun sebebi Bodrum kalebentliğine mahkum olarak gelmemdir. Ama sizler gönüllü kalebentlersiniz. Burayı bir kültür kalesi yapıyorsunuz” demişti.
1978 yılında Bodrumluların deyimiyle Kale Müdürü’ydüm.
Hiç kesintisiz 27 yıl müzenin başında bulundum.
Gazeteci, Yazar Yaşar Aksoy Ege Life dergisinin 2007 Ağustos sayısında bakın ne yazıyor;
“Kale, içindeki kulelerle, devasa duvarları, içinden ve dışından bakılınca fışkıran enfes manzaralarıyla, zemin katındaki ilk müdürünün ismini taşıyan Haluk Elbe Sanat Galerisi ile Bodrum’un merkezi, simgesi, bayraktarı, alameti farikasıdır.
Bu kale içinde tek eksik, bir köşesinde 'Halikarnas Balıkçısı Müzesi'nin bulunmamasıdır.
Müzede belki yüz yıl müdürlük jargonu çeken Oğuz Alpözen, bu hizmeti nedense aklına getirmemiş, bunu önerenleri de yanına yaklaştırmamıştır.
Yeni müdür Sualtı Arkeoloğu, dostum Yaşar Yıldız’a güveniyorum. Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne garip davranışlar içinde, şövalye özentisi gizemli müdürler yerine, işini bilen pratik, halk çocuğu kimlikli, gerçek devlet memuru sualtı arkeoloğu müdürler layıktır.”
Üzüldüm. Ne diyeyim!
Ben, Türkiye’nin ilk sualtı arkeoloğuyum, 1975 yılında sualtı arkeolojisini Türkçe yazan ilk adamım.
Bodrum Kalesi’nde Haluk Elbe Sanat Galerisi dahil, müzedeki tüm salonları açan benim.
Kalenin tapusunu alan, adını Sualtı Arkeoloji Müzesi koyan, 1995 yılında Avrupa’nın en iyi dokuz müzesinden biri yapan da benim.
Dünün kıraç kalesini, Bodrum Belediyesi’nin verdiği plaketin de gösterdiği gibi, Bodrum’un en yeşil yeri yapan da benim.
Şövalye özentiliğime gelince; bu unvan bana Danimarka Kraliçesi tarafından çağdaş müzeciliğe yaptığım katkılar nedeniyle verildi.
Danimarkalı Prof. Jeppesen’in Bodrum Lions Kulübü’ne konuk konuşmacı olarak geldiği gün şövalye haçını taktım.
İlk kez taktığımı kulüp üyelerine de söyledim, bunun dışında hiç kimse beni şövalye haçıyla görmedi.
Birçok takdirname, övgü ve ödül aldım.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in imzalı altın saatini zaman zaman takarım.
Benim için ödüllerin en büyüğü Muğla Üniversitesi’nin verdiği onursal doktorluktur.
Ondan da büyüğü Bodrum halkının bana gösterdiği sevgi ve sahip çıkma duygusudur.
Yabancı yazarlar da “Bodrum kalesinde, kuleler arasında dolaşırken gökyüzü gül gibi kokuyor” diyerek beni taçlandırmışlardır.
Cevat Şakir’e olan hayranlığım ve sevgim
nedeniyle 79. Dönem Tuzla Piyade Okulu Anı Kitabında
bana “Balıkçı” dendiği de yazılmıştır.
Yıllar önce Bodrum Ortaokulu’nun merdiveni altına atılan Şadi Çalık’ın yaptığı Cevat Şakir’in büstünü, oradan alıp kale girişine diken de benim.
Düzenlemede tarihin babası Herodotos’un da büstü vardır.
Ben böylece, Anadolu’nun yetiştirdiği iki büyüğü yan yana koyarak, onlara olan saygımı gösterdim. İki büstün arkasında bir menhir bulunmaktadır. Bu menhir geçmişe ve geleceğe açılan kapıyı simgelemektedir.
Menhirin hemen arkasındaki kaidede ise Bodrum Aşığı yazan bir levha vardı ve birçok gezgin bu kaidenin arkasına geçip fotoğraf çektiriyordu, Herodot ve Cevat Şakir’le birlikte Bodrum Aşığı fikrinde buluşuyorlardı.
Bilinçsizce kaldırıldı.
Menhir de Kalede 1 Haziran 2005’ten sonra yok edilen, birçok ince noktadan biriydi.
Ben, “Uygarlık ayrıntıdadır” diyenlerdenim.
Yılanlı Kule’de doğum yaşam ölümü anlatan Saklı Müze levhası da kaldırıldı.
Avuçtan yem yiyen yüzlerce güvercin, galiba kuş gribi gerekçesiyle yoka indirildi.
İki yılın içinde, 24 tavus kuşu sayısı üçe düştü.
Firavun tavukları artık yok, havuzlar boş.
Osmanlı süs balıklarının yerinde ise yeller esiyor.
Kale beden duvarlarını orijinaline uygun olarak süsleyen 84 Türk bayrağının yerini, dev bir bayrak direği aldı.
Bodrum Kalesi Türkiye’de ışıklandırılan ilk anıttır.
Dış duvarları sarı, iç kale yeşildi. Artık bu renk uyumu da terkedildi.
Eski görkeminden, parıltısından çok şey kaybetti. Son iki yıl içinde kale ve müzenin çöküşünü gözlemlemek beni üzüyor.
Son beş yılda açılan salonları hemen sıralayayım.
Kalenin hapishane dönemi son kumandanı İbrahim Nezihi’nin hayatının bir bölümünün anlatıldığı Komutan Kulesi 1999. Ondan bir yıl önce açılan Saklı Müze, 2000 yılı Geç Tunç Çağ Batıkları Salonu, 2003 yılı Kütük Kayık Salonu, 2004 yılı Tektaş Batığı Salonu.
Bu arada Mausolos Sarayı temel duvarları çevre düzenlemesi ve Cam Salonu’nun yenilenmesi de yapıldı.
2005 yılı içinde Haluk Elbe Sanat Galerisi’nde Çağdaş Eserler Salonu açacaktım, Kültür ve Turizm Bakanlığından izin geldiğinde emekli olmuştum.
Pek çok sanatçıya, eserlerinizi sürekli sergileyeceğim diye söz vermiştim, sözümü tutamadım. Her şeyi yapmak mümkün olmadı.
Gelecekle ilgili düşüncelerimi müze toplantılarında yazıya geçirdim, vasiyetim olsun dedim.
Miken kapları, Knidos freskleri, MS IX. y.y. Bozburun Batığı ve depolardaki yüzlerce eser, onları sergileyecek yöneticileri bekliyor.
Son Lions Kulübü toplantısında, bir İlköğretim Okulu örencisinin kaleyle ilgili yazdığı mektubu, kulüp başkanı Erhan Özatay okurken gözlerimden yanaklarına doğru birkaç damla yaş süzüldü. Burnumun içi sızladı, dudaklarım kurudu, canım rakı bile içmek istemedi.
Eskilerin deyimiyle “Bu da geçer yahu” dedim.
Bu mektuptan birkaç satır aktarmak istiyorum.
“Ben Erkan Çetiner. 8 yaşındayım. İstanbul Doğan Kolej üçüncü sınıf öğrencisiyim.
24 Ağustosta ailem ile birlikte Bodrum kale ve müzesini ziyaret ettim.
Annem bu müzenin dünyanın sayılı müzelerinden olduğunu söyledi ama ben gördüklerime çok üzüldüm ve sıkıldım.
Sebebine gelince önce hiç temiz bulmadım. Çünkü her yerde boş pet şişeler, kırık plastik sandalyeler vardı.
Sıra geldi görüntü kirliliğine. Çok önemli yerlerde takı ve resim sergilenmemeliydi. Ağaçlar bakımsız ve kuruydu…
Karya Prenses'i bile göremedim.
Bu dünya müzesinin niçin bu kadar bakımsız olduğunu anlayamadım, çok üzüldüm.”
Küçük bir çocuğun el yazısı bu mektubunu görüp,
ağlayan çocuk çizimini inceleseniz, sizin de göz
pınarlarınızın dolacağına inanıyorum. Bodrumda Hayat, Yazı: Oğuz Alpözen, 21.09.2007 |
||
|
MÜZEDE BAKIM ONARIM
Çorum Müzesi’nin bahçe ve çevre düzenlemesi sona erdi. 870 bin liraya mal olan bahçe ve çevre düzenlemesine ait son rötuşların yapıldığı gözleniyor. Bu arada müze binasının çatı ve sıva onarımı için 400 bin liralık yeni bir ihale yapıldığı öğrenildi. Müze binasındaki bakım ve onarım çalışmalarının kış bitmeden tamamlanması bekleniyor… Çorum Haber, 21.09.2007 |
|
KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASINA DESTEK
Antik Dolichenos Kentinde yürütülen kazı çalışmalarını desteklemekten büyük bir memnuniyet duyduğunu ifade eden GKV Mütevelli Kurulu Başkanı Nüket Ersoy “GKV ülkemizin en önemli eğitim kurumlarından birisidir. Geçmişe sahip çıkma, tarihi ve kültürel değerleri tanımak ve tanıtmak okullarımızın önemli misyonlarından birisidir. Ünlü Alman Arkeolog Prof.Dr. Engelbert Winter tarafından sürdürülmekte olan kazı çalışmalarına kısmen katkı sağlamaktayız. Diğer taraftan GKV Özel Okulları tarih kültür araştırma gurubu tarafından Antik Dolichenos Kenti’nin Dünya Kültür Mirasına kazandırılması konulu projeyi öğrencilerimiz büyük bir titizlikle yürütüyor. Bu çalışmalarla çocuklarımızın dünya kültür mirasına sahip çıkma bilinci gelişirken Gaziantep kültürünün de uluslar arası platformlara taşınması sağlanmaktadır. Bu gün ziyaretimize gelen kazı heyeti bizlere geçen yıllarda yapılan kazı çalışmalarıyla ortaya çıkarılan eserler ve bundan sonraki dönemlerde yapılması planlanan çalışmalarla ilgili bilgiler vermiştir. Gaziantep adına bir Gaziantepli olarak Prof.Dr. Engelbert Winter ve ekibini yaptıkları bu güzel çalışmadan dolayı kutluyor, onlara başarılar diliyorum. GKV önümüzdeki dönemlerde de söz konusu kazılara destek verecektir. Bu anlamda diğer kuruluşlarında bu bölgede yapılacak tarih ve kültür konulu araştırma ve kazılara destek vermesini arzu ediyoruz. Yapılacak yardımlar Gaziantep’in arkeolojik kimliğinin dünyaya tanıtılmasını sağlayacaktır.” dedi.
Antik Dolichenos Kentindeki kazı çalışmalarının Eylül ayında başlayacağını ifade eden Prof.Dr. Engelbert Winter “Geçtiğimiz yıllarda elde ettiğimiz kazı sonuçlarıyla ilgili değerlendirme ve arşivleme çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu yıl Eylül ayında kazı çalışmalarımızı yeniden başlatacağız ve uzun bir süre burada kalmayı planlıyoruz” dedi. Olay Medya, 21.09.2007 |
||
ŞARKÖY HÖYÜĞÜ'NDE TRAKLARA AİT İNSAN İSKELETİ ÇIKTI
Tekirdağ'ın Şarköy İlçesi'ne bağlı Beyoğlu Köyü'nde
yapılan kazı çalışmasında Traklara ait iki at
iskeleti ve anfolaralar çıkarıldı.
Tekirdağ Müze Müdürlüğü'nün yürüttüğü kazı
çalışması, Trakya Üniversitesi ile birlikte
gerçekleştirildi. Şarköyün Sesi, Haber ve Fotoğraflar: Yakup Önal, 21.09.2007 |
||
MİLET MÜZESİ'NİN TEMELİ ATILDI
Aydın'ın Didim İlçesi'nde bulunan ve 2000 yılında depreme dayanıksız olduğu için kapatılan Milet Müzesi'nin yeni binasının temeli törenle atıldı.
Haber Ekspres, 21.09.2007 |
||
GALLE HAN HAYAT BULUYOR
Bursa Osmangazi Belediyesi, Mimar Sinan'ın Bursa'daki tek eseri olan Galle Han'ın cephe düzenlemesi için çalışma başlattı. Galle Han, etrafını saran işyerlerinden kurtarılarak gün yüzüne çıkartılıyor.Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe, Cumhuriyet Caddesi'nin ikiye böldüğü Galle Han'ın zaman içerisinde büyük zarar gören yapılardan biri olduğunu söyledi.
İlk aşamada cephe düzenlemesi yapılarak, siluetin ortaya çıkarılacağını belirten Altepe, "Yaptığımız çalışmaların ardından kentin en merkezi yerinde bulunduğu halde gözlerden ırak kalan bu yapı, 'ben buradayım' diyebilecek. Galle Han, 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamlarından Semiz Ali-Zade tarafından yaptırılmış. Tahıl Hanı ve Ahayeni Galle Hanı adlarıyla anılan bu han, iki katlı olarak inşa edilmiş, duvarları kesme taş ve tuğlayla örülmüş. Avlusunda tarihi çınarlar ve İznik çinili çeşmenin varlığından söz edilmektedir. 1690 ve 1844 yıllarında onarım gören han, 1855 depreminde hasar görmüş, 1906 yılında şu an kullanılan yolun açılması sebebiyle birçok yapı gibi ikiye bölünerek kendi haline terk edilmiş. Hanın Mimar Sinan'ın Bursa'daki tek eseri olduğu yönünde bilgi ve bulgulara rastlanmıştır" şeklinde konuştu. Bursa Hakimiyet, 21.09.2007 |
||
İLK DERS PİSİDİA ANTİK KENTİ'NDE
Süleyman Demirel Üniversitesi’ne bağlı Yalvaç Meslek
Yüksekokulu’nda bu yıl açılan Restorasyon ve
Konservasyon Bölümü öğrencileri ilk derslerini
Pisidia Antiokheia Antik Kenti’nde yaptı. Akşam Akdeniz, 21.09.2007 |
||
735 YILLIK ULU CAMİ
Afyonkarahisar'da Selçuklular döneminde yaptırılan Ulu Cami, mimarisi ve manevi havasıyla görenleri büyülüyor. 735 yıldır ayakta duran 40 direk üzerine oturtulan camiden Türkiye'de sadece 3 tane bulunuyor. haberler.com, Fotoğraf: Vakıflar Genel Müdürlüğü, 20.09.2007 |
||
KAZILARDA ÇIKAN TOPLU MEZARLAR DİKKAT ÇEKİYOR
Hasankeyf'de yürütülen arkeolojik kazılarda bir çok yerin mezar haline getirildiği öne sürüldü.
Kazı başkanı Abdusselam Uluçam konuyla ilgili yaptığı açıklamada "Hasankeyf'in tüm kamuya ait eski tabirle sosyal içerikli ve dini içerikli yapıları, camiler tekkeler, zaviyeler, medreseler, türbeler ve anıtsal nitelikli tüm yapılar mezarlık haline dönüştürülmüş. Mezarlar 2 kattan oluşurken, en üstte topluca gömülen çocuk mezarları görülüyor. Muhtemelen Cumhuriyetin ilk dönemi veya Osmanlının son döneminde yaşandığı tahmin edilen kızamık ve zatürre gibi salgın hastalıklarda ölen çocukların topluca gömüldüğü yerler görüldü. Alt katta ise veba salgınında ölen insanların topluca gömüldüğü mezarlar görülüyor. Bazı mezarların üzerinde çeşitli yazılar ve figürlerde bulunuyor" dedi. Hasankeyf Kalesi'nde bulunan Büyük Saray’da yaptıkları çalışmayla büyük sarayın içine yılların birikimi olan moloz birikintilerinin atıldığını ve bunların kale dışına tahliye edildiğini açıklayan Uluçam, Büyük Saray’dan tonlarca moloz çıkarıldığını söyledi. Büyük Saray'ın iki yangın geçirdikten sonra çöplük olarak kullanıldığını belirten Uluçam, sarayın bu nedenle büyük ölçüde taban oluşturulduğunu ifade etti. Batman Gazetesi, 20.09.2007 |
||
ANTİK KENTTE HAMAM KOMPLEKSİ BULUNDU
Kastamonu'nun Taşköprü İlçesi'ndeki Pompeiopolis Antik Kenti`nde yürütülen kazı çalışmalarında, hamam kompleksi ve kanalizasyon sistemi bulundu.
Pompeiopolis Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Prof.Dr. Latife Summerer, Almanya Münih Üniversitesi ile Taşköprü Belediyesi'nin ortaklaşa yürüttüğü ve 9 hafta önce başlayan kazı çalışmaları kapsamında antik kentte tiyatro, mabet ve pazar yeri buluntularına rastladıklarını, şimdi de antik kentte hamam kompleksi kalıntıları bulduklarını ifade etti.
Yürüttükleri kazı çalışmasında iki amaçları olduğunu söyleyen Summerer, bunlardan birincisinin Roma mimarisinin ne şekilde yapılandığını ortayaçıkarmak, ikincisinin ise şehir yapılanmasındaki özellikleri ve gelişmeyi belirlemek olduğunu bildirdi. Prof.Dr. Summerer, kazı çalışmalarında son olarak ulaştıkları hamamın,erken Roma dönemine ait olduğunu tahmin ettiklerini belirterek, hamamın derinliğinin 1,5 metre; kenarlarının tuğlalı, etrafının su geçirmeyen duvarlarla çevrili ve mermer kaplama olduğunu söyledi.
Hamamın avlusunda rögar kapağı ve 1,5 metre derinliğinde kanalizasyon çukuruna ulaştıklarını bildiren Prof.Dr. Summerer, kazılarda ayrıca, Geç Hellenistik veya erken Roma dönemine ait çok iyi korunmuş bir kandilin gün ışığına çıkarıldığını kaydetti. Prof.Dr. Summerer, ilerleyen yıllarda da devam ettirecekleri kazılardabölgeye ait önemli eserleri gün yüzüne çıkaracaklarını söyledi. Kastamonu Postası, 20.09.2007 |
||
ARTVİN'DE TARİHİ KÖPRÜLER RESTORE EDİLİYOR
Borçka- Hopa yolu üzerinde Demirciler Köyü ve Düzköy'deki 350 yıl geçmişi bulunan Türk yapımı tarihi kemer köprü onarılmaya başlandı.
Çalışmaları hakkında bilgi veren Demirciler Köyü Muhtarı Sebahattın Söyer: "Tarihi köprünün korkulukları bir bir düşmeye başladı. Buradan öğrenciler gelip geçiyor ve giderek tehlikenin artığı için tarihi köprünün onarılmasını istedik. Tarihi esere dokunamadığımız için yanında yaya ve araçları için başka bir köprü yapmak istedik. Ama tarihi eserlerini civarında ev ve köprülerin yapılması yasak olduğunu öğrendik. Onarım kararı çıktı ve köprünün en kısa zamanda bitirilmesi planlanıyor." dedi.
Tarihi eser oranım ustalarından Remzi Parıltı da şunları söyledi: "Tarihi eserleri yeniden kazandırmak ince ustalık isteyen ve zor bir iştir. Onarımında çimento kullanmak yasaktır. Taş ve tuğla tozu, taş pirinci kum ve kireç ve su karışımı ile yüz yıllara götürecek eski haline getirmek için titiz bir çalışma ile onarımına başladık."
Demirciler ve Düzköy'de bulunan tarihi eser köprülerin onarımı için 311 bin ytl harcama yapılacak ve 2008 yılında teslim edilecek. Onarımı yürüten İnşaat Mühendisi İsmet Çakmak, çalışmayı teslim tarihinden bir yıl önce bitirmeyi planladıklarını belirterek, Türkiye genelinde bu tür köprülerin sayısının 2 bin 800 civarında olduğunu, kapsam dışında kalanların da bulunduğunu dikkat çekti Yeni Şafak, Fotoğraf: Artvin Kent Haber, 20.09.2007 |
||
MARDİN KALESİ'NDE
YIKILMA TEHLİKESİ Mardin Kent Haber, 20.09.2007 |
||
GAZİ KENTİN GAZİ CAMİİ MİNARESİ ŞARAPNEL İZLERİ İLE KURTULUŞ MÜCADELESİNE ŞAHİTLİK EDİYOR
Gaziantep'de yüzyıllardan beri tarihe tanıklık eden Ömeriye Camii, minaresindeki şarapnel izleri ve hareketli minberi ile diğer camilerden kolaylıkla ayırt edilebiliyor.
Gaziantep'in Kurtuluş Savaşı'na şahit olan
Ömeriye Camii, Milli Mücadele'nin dilsiz
şahitlerinden. Minaresindeki mermi izleri hala ilk
günkü tazeliğini korurken, cami imam hatibi,
hareketli minberin üzerinde her cuma vaaz veriyor.
Cami müdavimlerinden Ökkeş Kılıç, caminin tarihe şahitlik ettiğini belirtti. Minaresindeki mermi izlerinin Ömeriye Cami'ni diğerlerinden farklı kıldığını aktaran Kılıç, tarihin gölgesinde ibadet yaptığını kaydetti. Cami çoğu bilim adamının da ilgisi çekiyor. Caminin minaresindeki mermi izlerine dikkat çeken bilim adamları, caminin mimarisini inceliyor.
Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü kaynaklarına göre, Ömeriye Cami Gaziantep'in en eski camisi konumunda. Hicri 607'de yapıldığı belirtilen caminin, miladi 1210 yılında tamir geçirdiği ifade ediliyor.
Caminin kimin tarafından yapıldığı tam olarak bilinmemekle birlikte Halife Hz. Ömer zamanında yapıldığı, ya da Hz. Ömer'in torunu Emevi Halifesi Ömer Bin Abdülaziz tarafından yaptırıldığı söylendiği gibi, birincisinin yaptırıp ikincisinin onarttığı hakkında da söylentiler bulunuyor.
Kaynağa göre, caminin bir diğer adı da İki Ömer anlamında Ömereyn. Halk arasında anlatılan bir rivayete göre, bu cami her yıl tabana doğru çökmekte ve toprağa gömülmekte. Tamamen battığı zaman kıyametin kopacağı gibi söylentilerde bulunuyor. Zaman, Haber. Adem Yılmaz, Fotoğraf. Gaziantep 27 Gazetesi, 20.09.2007 |
||
TAKSİM SAHNESİ TARİH OLDU
İstanbul Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Osman Wöber, yerine alışveriş merkezi yapılacak olması nedeniyle Taksim Sahnesi'ni tahliye ettiklerini anımsatarak, "Taksim Sahnesi, İstanbul'daki tek orta ölçekli sahneydi, bunun eksikliğini yaşayacağız" dedi. Wöber, yaptığı açıklamada, Taksim Sahnesi'ni, mal sahibi şirketin mahkeme kararı ile geçen ay tahliye ettiklerini anlattı. Sayısız oyuna ev sahipliği yapan çok önemli bir gösteri alanını kaybettiklerini belirten Wöber, tahliyenin kendilerini üzdüğünü belirterek, yapılacak alışveriş merkezi içinde tiyatro salonu yapılacağı ve buranın da devlet tiyatrolarına verileceği yönünde taahhütte bulunulduğunu kaydetti. Mülk sahiplerinin söz konusu alışveriş merkezinin 2010 yılına yetiştirileceğini söylediklerini belirten Wöber, "Önemli bir hedef olarak gördüğümüz 'İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti' etkinliklerinde, eskisinden farklı bir yapı altında olsa da bu sahnede yeniden hayata dönmek istiyoruz" dedi.
Wöber, oyunlarını Oda Tiyatrosu, Aziz Nesin Sahnesi, Büyük Salon ve Cevahir Sahnesi'nde sergileyeceklerini bildirdi. Sadece Taksim Sahnesi'nde oynanabilecek oyunlar olduğunu belirten Wö-ber, salon yetersizliği ve taşınamayacak dekorlar nedeniyle bazı oyunları kaldırmak zorunda kaldıklarını ifade etti. Bütün sanat alanlarının alışveriş merkezlerinin içinde olmasından rahatsızlık duyduğunu anlatan Wöber, "Alışveriş merkezlerine tıkıldık. Sanat camiası olarak alışveriş merkezlerinin içinde yaşayan insanlar olduk artık. Bu bir gerçek" dedi. Birgün, Fotoğraf: İstanbul Kent Haber, 20.09.2007 |
||
LAODİKYA'DA ŞARAP İMALATHANESİ
Denizli’ye beş
kilometre uzaklıktaki antik Laodikya Kenti’nde kazı
çalışmaları sürerken, bölgeyi aydınlatmak için
açılan direk çukurunda Roma dönemine ait şarap
imalathanesi çıktı. Hürriyet Ege, Haber: Ferah Işık, 20.09.2007 |
|
|
HARBİYE PROJESİNE ONAY
Milliyet, Haber: Şenol Demirci, 20.09.2007
KONGRE VADİSİ'NE BAŞKAN TOPBAŞ'DAN ONAY ÇIKTI
İstanbul 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun projeyi onaylamasının ardından, Büyükşehir Belediyesi, Harbiye Kongre Vadisi için ilk kazmayı vurmaya hazırlanıyor. Harbiye Kongre Vadisi'nin projesini, İstanbul Metropolitan Planlama Merkezi uzmanları çizdi. Toplam 83 bin 700 metrekare inşaat alanının neredeyse tamamı yerin altına yapılacak. Yer üstünde sadece Muhsin Ertuğrul Sahnesi yapılacak. Mevcut tiyatro binasının yüksekliğini geçemeyecek yeni tiyatro binasının seyirci kapasitesi 600'den 700'e çıkarılacak. Harbiye Açıkhava Tiyatrosu aynen korunacak. Yerin altında bin ofis, bin araçlık otopark, çok amaçlı salonlar da yer alacak. Yetkililer, Hazine Müsteşarlığı'nın Harbiye Kongre Vadisi'nin 2009 IMF toplantısına yetiştirilmesini istediğini, bu yüzden inşaata hemen başlanacağını söyledi. Sabah, Haber: Serdar Canıpek, 21.09.2007 |
||
TARİHİ TEKEL BİNASI RESTORE EDİLİYOR
Ankara’nın Cumhuriyet dönemi yapılarından tarihi Tekel Başmüdürlüğü binasının restorasyonu, 1 Ekim 2007 tarihinde yeniden ihale edilecek. Hürriyet Ankara, 20.09.2007 |
||
SABANCI ÖDÜLÜ OSMANLI MİRASINA
Sabancı Üniversitesi ve Amerika'nın en saygın düşünce ve araştırma merkezlerinden Brookings Institution işbirliğiyle düzenlenen Uluslararası Sakıp Sabancı Araştırma Ödülü'nün 2008 yılı araştırma konusu 'Bugünkü Türkiye'nin Kültürü, Kurumları ve Değerlerinde Osmanlı Mirası' olarak belirlendi. Birinciye 20 bin, ikinciye 10 bin ve üçüncüye 5 bin dolar verilecek olan yarışmada katılımcılar, çeşitli disiplinlerde, tamamı 8 bin sözcüğü aşmayacak uzunlukta ve İngilizce olarak hazırlayacakları yazılarında günümüz Türkiye'sinin kültürü, kurumları veya değerlerinde Osmanlı mirasının yansımalarını inceleyecek. Son başvuru tarihi 31 Ocak 2008 olarak belirlenen yarışmanın uluslararası alanda tanınan yerli ve yabancı uzmanlardan oluşan jürisi, önde gelen akademik yayınlarda yayımlanma potansiyeli taşıyan çalışmalara öncelik vereceklerini açıkladı. Radikal, 20.09.2007 |
||
KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA İŞİ BELDİYE PERSONELİNE KALMIŞ
İstanbul başta olmak üzere bazı illerde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'na belediye personeli atanması tepkiye neden olunca Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay duruma müdahale etti.
Milliyet, Haber: Yıldız Yazıcıoğlu, 20.09.2007 |
||
TARİHİ MEZAR TAŞI BULUNDU
Akşehir’de Türk Telekom Müdürlüğü'nce yaptırılan yeraltı çalışması sırasında Roma dönemine ait mezar taşı bulundu.
Alınan bilgiye göre, Yarenler Mahallesi Küçük Ağa
Caddesi Prestij Konutları önünde çalışma yapan kepçe
operatörü Kerem Kılıçel, yol kodundan yaklaşık 1
metre derinlikte mermerden mezar taşı olduğunu
gördü.
Kılıçel'in çalışmayı durdurarak durumu Telekom
yetkililerine bildirmesi üzerine, Müze Müdürlüğü
olaydan haberdar edildi. |
||
MUĞLA'DA ARASTA'NIN SİMGESİ TARİHİ ŞADIRVAN RESTORE EDİLECEK
Muğla'nın eski şehir dokusu içinde bulunan Arasta'nın simgesi tarihi şadırvan, belediye tarafından restore edilecek. Anıtlar Kurulu ile ortaklaşa yürütülecek restorasyon için tespit çalışmaları çok yakında başlayacak.
Belediye İmar İşleri Komisyonu yetkililerinin verdiği bilgiye göre şadırvan çeşmesinin iç ve dış yapısının uzmanlar tarafından incelenerek restorasyon çalışmasına başlanacağı belirtildi. Yetkililer, tarihi çeşmenin iç iskelet kısmını oluşturan çeperin zarar gördüğünü ve su sızıntılarının bundan kaynaklandığını söyledi. Şadırvanın restore edilmesinden dolayı mutlu olduklarını dile getiren Arasta esnafı da çalışmalara destek vereceklerini belirtti.
Tarihi şadırvanın bakım ve onarımını gönüllü olarak üstlenen emekli öğretmen Ercan Efendioğlu, çeşmedeki restore çalışmasının yeterli olmayacağını vurgulayarak, Arasta'nın eksiklerinin de giderilmesi gerektiğini kaydetti. Özellikle yakındaki bölgede çok miktarda çöp olduğunu ve asırlık şadırvanın bu yüzden zarar gördüğünün altını çizen Efendioğlu, "Arasta'da çöp konteynırı eksikliği var. Vatandaşlar çöplerini şadırvan yakınındaki bu alana bırakıyor. Bu tarihi yapı, bilinçsiz ve kötü kullanımla karşı karşıya kalıyor. Restorasyon sırasında bu eksiklikler de dikkate alınmalıdır." dedi. TürkiyeTurizm.com, 19.09.2007 |
||
AKHİSAR'IN TARİHİ 9 BİN YIL ÖNCESİNE DAYANIYOR
Adnan Menderes Üniversitesi ve TÜBİTAK'ın ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar, Manisa'nın Akhisar İlçesi'nin 5 bin yıl olarak bilinen yerleşim tarihinin 9 bin yıl öncesine dayandığını kanıtladı.
Kazı başkanlığını yürüten Adnan Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Engin Akdeniz, gazetecilere yaptığı açıklamada, TÜBİTAK'ın sosyal bilimler kapsamında "Manisa ve Çevresi" olarak belirlediği projeyi birlikte yürüttüklerini, bu doğrultuda Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan onay aldıklarını, Eskişehir Müzesi görevlisi Gülsüm Baykal'ın da çalışmaya bakanlık temsilcisi olarak katıldığını bildirdi. Çalışmalar kapsamında, Akhisar'ın 5 bin yıl olarak bilinen yerleşim tarihinin 9 bin yıl öncesine dayandığının belirlendiğini ifade eden Doç.Dr. Akdeniz, şöyle konuştu: "Ön çalışma yapıyoruz. Buna göre neolitik çağda, Moralılar ve Kayışlar civarı yerleşime sahne olunmuş. Ele geçen çanak çömlek parçaları da bunu destekler niteliktedir." Zaman, 19.09.2007 |
||
ETHEM BABA TÜRBESİ RETORE EDİLİYOR
Erzurum'un Narman İlçe merkezinde yapımı devam eden parkın ve Ethem Baba Türbesi restorasyon çalışmalarını yerinde inceleyen İşleyen, belediyenin çalışmalarına aralıksız devam ettiğini belirtti.
İlçede ana yol üzerine bir park yapımına başladıklarını ifade eden İşleyen, ''Eşi benzeri olmayan bir park yapıyoruz. Parkta Narman'ın simgesi olan peri bacaları ile bir havuz, çocuk parkı ve Narmanlı halk ozanlarının heykelleri olacak'' dedi.
Yapılan çalışmalarla birlikte Narman'ın çehresinin değiştiğini kaydeden İşleyen, Narman'ı hak ettiği yere getireceklerini belirtti.
İşleyen, Ethem Baba Türbesi'ndeki çalışmalarında devam ettiğini de sözlerine ekledi. Erzurum Gazetesi, 19.09.2007 |
||
TARİHİ DEĞİŞTİREN MAĞARA Hürriyet, Haber: Ender Türkkan, 19.09.207 |
||
AŞIKPAŞA TÜRBESİ RESTORE EDİLİYOR
Türkçenin
gelişmesi ve yaygınlaşmasına büyük katkısı olan
Aşıkpaşa'nın Kırşehir'deki türbesi restore ediliyor.
Taç kapısı üzerindeki mermer oymacılığı ile dikkat çeken kare şeklindeki türbede bugünlerde 3'üncü restorasyon çalışması yürütülüyor.
Dış görüntüsü itibariyle Kırgız çadırını andıran türbenin restore ettirilmesi memnuniyet uyandırıyor.
Ancak restorasyonda görev alan işçilerin türbede, ünlü Halk Şairi Aşıkpaşa'nın mezarının bulunduğu odada yatıp kalkmaları ise tepki çekiyor. Trt/Haber, 19.09.2007 |
|
|
GİZLİ ÇEŞME GÜN IŞIĞINDA
Muğla’nın tarihi simgesi saat kulesi, valilik ve belediye işbirliğiyle restore edilmeye başlanırken, kulenin duvarına gizlenmiş bir çeşme bulundu.
Hürriyet Ege, Haber: Ahme Bayrak, 19.09.2007 |
||
BANDIRMA'DAKİ DASKYLEION ANTİK KENTİNDEKİ KAZILARIN BU YILKİ BÖLÜMÜ TAMAMLANDI
Balıkesir'in Bandırma İlçesi'ne bağlı Ergili Köyü yakınlarında bulunan ''Daskyleion Antik Kenti''nde sürdürülen arkeolojik kazıların bu yılki bölümü tamamlandı. Prof.Dr. Tomris Bakır başkanlığında arkeolog, mimar ve restoratörlerden oluşan 14 kişilik heyet tarafından yapılan kazılarda, civar köylerden 55 işçi de görev yaptı.
Prof.Dr. Bakır, ''Daskyleion''da Zerdüşt dinine ait bir tapınak bulunduğunu, kazılar tamamlandığında antik kentin, dünyanın değişik bölgelerindeki Zerdüştler açısından önemli bir merkez olabileceğini ifade etti.
Kazıların bu yılki bölümüne 25 Temmuzda başlandığını belirten Prof.Dr. Bakır, ortaya çıkarılan tarihi eserlerin Bandırma Arkeoloji Müzesi'ne teslim edileceğini kaydetti. Turizm Gazetesi, 19.09.2007 |
||
BAYAT'TA TARİHİ ESER
Afyonkarahisar'ın Bayat İlçesi Yukarıçaybelen
köyünde Orta Tunç Çağı'na ait mezarlar bulundu.
Afyon Haber, 19.09.2007 |
|
|
SİVAS'TA 10 MİLYON YILLIK FOSİLLER BULUNDU
Sivas'ın Hayranlı ve Haliminhanı mevkilerinde yürütülen kazı çalışmalarında bulunan, aralarında 3 toynaklı atın da yer aldığı yaklaşık 10 milyon yıllık fil, gergedan, zürafa, sırtlan, antilop, ceylan ve at fosillerin önümüzdeki dönemde açılması planlanan Sivas Arkeoloji Müzesi'nde sergileneceği bildirildi. Kazının bilimsel başkanlığını yürüten Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Erksin Güleç, Sivas Hayranlı-Haliminhanı fosil yataklarında bugüne kadar, yaklaşık 8-10 milyon yıl önce yaşamış fil, gergedan, zürafa, sırtlan, antilop, ceylan, tavşan, oklukirpi, at, domuz, keçi ve fare gibi birçok canlı türüne ait fosiller bulunduğunu belirtti.
Milliyet, 19.09.2007 |
||
KANATLI DENİZATI'NIN MÜZESİ'NE YENİ MÜDÜR
Karun Hazineleri'nin en değerli parçalarından biri olan "Kanatlı Denizatı Broşu"nun sahtesiyle değiştirilmesiyle gündeme gelen Uşak Müzesi Müdürlüğü'ne Bergama Müzesi Müdürü Ahmet Mercan atandı.
Milliyet, 19.09.2007 |
||
|
GEMİYLE ZEUGMA TURU BÜYÜK İLGİ GÖRÜYOR
Birecik Barajı kıyısında yer alan Zeugma Antik Kenti'ne düzenlenen turistik vapur gezileri yoğun ilgi görüyor.
Kumla vapuruyla pazar günleri gerçekleştirilen turlara katılmak isteyenler, baraj kıyısındaki iskelede uzun kuyruklar oluşturuyor. Gezilere gösterilen ilgi seyahat acentelerini de harekete geçirdi. Şimdiden 3 firma, Kumla vapurunu işletmeye talip oldu. Gaziantep İl Özel İdaresi'nin Birecik Baraj Gölü'nde, 5 hafta önce başlattığı turistik vapur seferine katılanlar Urartu, Babil, Sümer, Selçuklu ve Osmanlı gibi birçok medeniyetin izlerini sürerken suya gömülmüş Erenköy Camii'nin 3 şerefeli minaresinden, Rumkale'den ve Çingene kızın kenti Zeugma'dan görüntü alabiliyor. Fırat'ın incisi Halfeti ve Gümüşgün köyündeki tarihi taş evleri görme fırsatının bulunduğu seferlere katılım her geçen gün artıyor. Güneydoğuluların deniz özlemini gideren ve ilk seferinde 30 kişilik bir grupla Fırat Vadisi'nin sularına açılan Kumla, 4. haftasında tam kapasite çalışmaya başladı. En son düzenlenen turda yer bulamayan bazı vatandaşlar iskelede kaldı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden 60 bin YTL'ye alınan Kumla vapuru, daha önce Üsküdar-Kabataş hattında çalışıyordu. İki parçaya bölünerek karayoluyla Gaziantep'e taşınan Kumla, gerekli düzenlemelerin ardından eski ulaştırma bakanı İsmet Yılmaz'ın da katıldığı bir törenle seferlerine başladı. Özel toplantıların yanı sıra Fırat kıyılarında mehtap turlarının organize edildiği; klima, plazma TV gibi teknolojik donanımlara sahip vapur, dört mevsim çalışabilecek. 'Düğünüm sıra dışı olsun' diyenler, vapurda nikah bile kıyabiliyor. 'www.gaziantepdebirgemi.com' internet adresi üzerinden Kumla'nın tanıtımının yanı sıra online rezervasyon da yapılıyor. İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Abdülkadir Demir, vatandaşların seferlere yoğun ilgi gösterdiğine dikkat çekti. Gaziantep'in turizmine bir gemi kazandırdıkları için mutlu olduklarını söyleyen Demir, seyahate katılmak isteyenlerin, saatler öncesinden iskele önünde hazır beklediğini dile getirdi. Zaman, Haber: Serkan Canbaz, 19.09.2007 |
|
TÜRKİYE'NİN HAZİNESİ ALMANYA'DA SATILIYOR
Almanya'nın Düsseldorf kentinde antik eserler müzayede firması Münzen Ritter, Türkiye'nin en önemli tarihi eserlerinden Karun Hazinesi'ne ait paha biçilmez sikkeleri satışa çıkardı. Lydia Krallığı'na ait paha biçilmez sikkeler için bin 800 ile 2 bin 600 Euro arasında para isteniyor. Ritter'in internet sayfasında da yayınladığı kataloğunda şimdilik sadece 20 sikke sergileniyor. Firma, bu paraların eline nasıl geçirdiğini kesinlikle açıklamıyor. Toptepe Tümülüsü'nde 1960'lı yıllarda yapılan kaçak kazı ile ortaya çıkarılan Karun Hazinesi'nin bir bölümü 1984'te ABD Metropoliten Müzesi'nden 40 milyon dolara alınmış, Türkiye'ye getirilen 450 eser, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınmıştı. Sabah, 19.09.2007 |
|
|
TARİHİ UŞAK EVİ RESTORE EDİLİYOR
Uşak Belediyesi daha önce restorasyonunu tamamladığı Uşak Evi (Yörük Evi)'nin ardından şimdi de Hisarkapı Uluyolu'nda bulunan bir tarihi yapıyı daha restore ediyor. Belediye Başkanı Mesut Apaydın Uşak tarihine sahip çıktıklarını belirterek, "İlimizde restore edilmeyi bekleyen 150 tescilli tarihi ev ve medrese var. İlk olarak tarihi Yörük Evi'ni restore ederek işe başladık. Bunun yanı sıra şimdi de Hisarkapı Uluyolu üzerinde bulunan bir tarihi yapının daha restorasyonunu tamamlamak üzereyiz. Belediye olarak elimizdeki imkanlar doğrultusunda bu tür binaları restore edeceğiz. Ancak vatandaşlarımızın da bu konuya duyarlı olmaları gerekiyor. İçinde yaşadıkları veya sahibi oldukları tarihi binaları restore ettirerek Uşak tarihine sahip çıkmalarını istiyorum" dedi.
Haber Ekspres, 19.09.2007 |
||
GÜRE'DE KAZILAR SONA ERDİ Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Yard.Doç.Dr. Ahmet Yaraş’ın bilimsel başkanlığında, arkeolog, mimar, restoratörden oluşan 15 kişilik bir heyet tarafından gerçekleşti. Kazıda yakın çevre köylerden toplam 20 işçi çalıştı. Kazı çalışmalarına bu yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Güre Belediyesi destek verdiği öğrenildi.
Üç ay boyunca aralıksız yapılan kazı çalışmalarında Güre Ilıcası’nda yoğunlaşıldı. Hellenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde 2200 yıl boyunca sürekli kullanım gördüğü anlaşıldı. Özellikle Geç Roma ve Bizans da yoğun bir şekilde değiştirilerek kullanıldığı anlaşılan Ilıca’da, Cumhuriyet döneminde ise çok tahrip edildiği anlaşıldı. Mimari kalıntıların yanı sıra çok sayıda küçük buluntu ele geçti. Çıkan arkeolojik buluntuların konservasyon ve restorasyonu kazıdaki restaratörler tarafından yapıldığı hatırlatılırken, Arkeolojik buluntular, Balıkesir Kuvayi Milliye Müzesi Müdürlüğü’ne teslim edildiği belirtildi.
Gelecek yıl da devam etmesi planlanan Güre’deki kazı çalışmalarına Ilıca’da ve Kilise’de sürdürülmesi planlanmakdığı, Çevredeki tüm kültür varlıklarının ve yapıların tespit ve tescillerinin yapılması planlandığı açıklandı. Körfezin Sesi, 18.09.2007 |
||
BUDAPEŞTE'DE 17. YÜZYILDAN KALMA TÜRK MEZARLARI BULUNDU
Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de inşaat kazıları esnasında 17. yüzyıldan kalma Türk mezarları bulundu.
Budapeşte Tarih Müzesi arkeoloğu Laszlo Horvath, Buda bölgesinde inşaat çalışmaları esnasında 8 farklı döneme ait eserlere rastlandığını kaydetti.
Horvath, eserler arasında Osmanlı döneminden kalma 15 adet mezarın da bulunduğunu söyledi. Arkeolojik araştırmaların devam ettiğini ifade eden Horvath, yakın zamanda müzenin çalışmalarla ilgili açıklama yapacağını bildirdi. TürkiyeTurizm.com, 18.09.2007
|
||
|
MERSİN'İN ARKEOLOJİK DEĞERLERİ İLE İLGİLİ KİTAP ÇIKTI
Mersin'in ören yerleri, kaleleri ve müzeleri Türkçe ve İnglizce ayrı basımlarının yapıldığı 336 sayfalık bir kitapta toplandı. Hazırlık çalışmaları Mersin Valiliği'nce koordine edilen kitap, Ekin Grubu tarafından yayına hazırlandı. Kitabın, Mersin’e tur programlarında yer veren seyahat acentalarının da işini kolaylıştıracağı belirtiliyor.
Mersin merkez ve dokuz ilçesinin ayrı bölümler halinde ele alındığı kitapta ören yerleri, kaleler ve müzeler yer alıyor. Haritalar ve ören yeri planları ile desteklenen kitap, devam eden kazıların son durumlarını da veriyor.
Arkeolog Filiz Kerem'in metinlerinin Sami Türk'ün fotoğrafları ile desteklendiği ve hazırlık çalışmaları valilik tarafından kurulan bir yayın komitesince denetlenen kitabın arkasında küçük bir arkeolojik terimler sözlüğü ile kaynakça da yer alıyor. Turizm Gazetesi, 18.09.2007 |
|
KÜLTÜR TEPESİ PROJESİ, İZMİT'İ TARİHİ ESERLERLE BULUŞTURUYOR
İzmit tarihi Saat Kulesi altında yıkımı gerçekleştirilen 28 adet dükkanın bulunduğu arazi, Kültür Tepesi Projesi'ne göre yeşil alan olarak bırakılacak.
Yapılan çalışma sayesinde bölgedeki tarihi eserlerin de önü açılarak, Kültür Tepesi tamamlandığında adına yakışır bir hale getirilecek. Kocaeli Özel İdaresi ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin birlikte yürüttüğü Kültür Tepesi Projesi'nde çalışmalar hızlandırıldı. Yıktırılan dükkanların enkazları kaldırılırken, tamamen ünlü tarihi eserlerle kaplı olan tepe, İzmit'in en görkemli mekanı olacak. Bölgede bulunan Saat Kulesi, Atatürk Anıtı, Av Köşkü, Paşalar Dairesi, Redif Dairesi, İmaret Camii ve Sarı Konak, yapılan çalışma ile ortaya çıkacak. Tepede ayrıca Valilik Konağı, Kolordu Sineması ve Sağlık Müdürlüğü binasını içine alan, kuzeyde İnönü Caddesi, güneyde Hürriyet Caddesi, batıda Saray Yokuşu ve doğuda da İmaret Yokuşu'nu kapsıyor.
Anıtlar Yüksek Kurulu'na onaylatılan proje kapsamında tarihi Saat Kulesi restore edildi, Av Köşkü yenilenip, müze olarak kullanılmaya başlandı. Av Köşkü'nün hemen arkasında yer alan tarihi Paşalar Dairesi'nin restorasyon çalışması ise sürüyor. Paşalar Dairesi'nin restorasyonu tamamlanır tamamlanmaz, eski gar binasında geçici olarak faaliyetlerini sürdüren Kocaeli Koruma Kurulu bu binaya geçecek. Kolordu Sineması'nın yanında bulunan Redif Dairesi de askeri müze ve Kocaeli'nin askeri tarihini içeren eserlerin sergileneceği bir mekan olarak düzenlenecek. Sarı Konak adıyla bilinen tarihi yapı, Büyükşehir Belediyesi tarafından istimlak edilerek, restoran hizmeti vermek amacıyla onarılmaya başlandı. Bölgede tarihi eserlere gölge yapan ve görüntü kirliliğine sebep olduğu için yıktırılan 28 adet dükkanın bulunduğu alan ise tamamen yeşil alan olarak düzenlenecek. Kültür Tepesi Projesi tamamlandığında vatandaşlar aynı yerde en az 7 adet tarihi eseri gezip, iki müzeyi ziyaret edebilecek. Zaman, Haber: Mehmet Güler, 18.09.2007 |
||
YALILAR EĞİTİME
Yüzme İhtisas Kulübü'ne tahsisli iken polis zoruyla boşaltılan Hatice Sultan Yalısı ile 2002'de geçirdiği yangında kullanılamaz hale gelen Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu'nun bulunduğu Fehime Sultan Yalısı, Kültür Bakanlığı'nın onaylamasının ardından ihale yoluyla satılacak. Bugün, Haber: Ali Kuş, 18.09.2007 |
||
DÜNYA BU RESMİ KONUŞACAK
Şanlıurfa'da tesadüfen bulunan 'Amazon Kraliçeleri'ne ait mozaikler, dünyanın en değerli tarihi eserleri arasında gösteriliyor
Şanlıurfa'da Balıklıgöl yakınlarındaki Halepli Bahçe'de dinler bahçesinin temel atma çalışmaları sırasında tesadüfen bulunan paha biçilmez 'Amazon Kraliçeleri'ne ait mozaiklerin görüntüleri Bugün'e ulaştı. Kültür ve Türizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından "hazine" olarak tanımlanan mozaikler, görenleri hayran bırakıyor. Bugün, Haber: Ezelhan Üstünkaya, 18.09.2007 |
||
ROMA İMPARATORUNUN DAMADI POMPEIOPOLİS'Lİ ÇIKTI
İsviçre Zürih Üniversitesi'nden dünyaca ünlü Epigraf Prof.Dr. Christian Marek, Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde ikinci sezon kazı çalışmaları yürütülen Pompeiopolis Antik Kenti'nde ekip üyesi olarak kazı çalışmalarına katıldı. Yazıtların incelenmesiyle birlikte MS 2. yüzyılda Roma İmparatoru Mark Aurel'in damadı Geneus Klaudius Severus'un Pompeiopolisli olduğunun tespit edildiği ifade edildi. haberler.com, Fotoğraf: Kastamonu Life, 18.09.2007 |
||
|
TARİHİ CAMİNİN KİTABESİ YERİNE KONDU
Bolu'nun Sandallar Köyü'nün eski camisinin kapısında bulunan ve Osmanlı İmparatorluğu dönemine ait kitabe, Bolu Tarihi ve Kültürünü Araştırma Derneği tarafından Osmanlıcadan Türkçe' ye tercüme edilerek köy muhtarına teslim edildi.
Bolu Olay, 18.09.2007 |
|
IRAK'TA TARİH YOK EDİLİYOR
İngiltere'de yayınlanan The İndependent gazetesinin tanınmış yazarı Robert Fisk, Irak'ta medeniyetlerin beşiği olarak görülen Mezopotamya tarihinin nasıl yok edildiğini yazdı. Robert Fisk'in yaptığı ayrıntılı araştırmaya göre, Irak'ta 2 bin yıllık Sümer kentleri kalıntıları yağmacıların elline düşmüş durumda. Askeri üsler de binlerce yıllık tarihi kalıntılara ve eserlere büyük zarar veriyor. Robert Fisk, medeniyetlerin beşiği olarak görülen Mezopotamya tarihinin bu şekilde yok edilmesini işgalin en yüz kızartıcı sembolü olarak niteliyor. Fisk'in yaptığı ayrıntılı araştırma tarihi kalıntıların yağmacıların eline düştüğünü gösteriyor. Aşiret liderlerinin ve Iraklı arkelogların da desteğini alan yağmacılar giderek daha fazla organize oluyor ve buldukları hazineleri, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri ve Japonya'ya taşıyor.
Fisk'in araştırmasına göre Irak'taki tarihi alanlara zarar veren bir başka etkense koalisyon güçlerinin askeri üsleri. Örneğin Iraklı arkeloglara göre ABD ordusunun ağır askeri araçlarının yol açtığı sarsıntılar nedeniyle İncil'e göre Hz. İbrahim'in doğum yeri olan Ur hergün deprem yaşıyormuş gibi oluyor. Robert Fisk tarihin Irak'ta yok olduğuna dikkat çekerken şu ifadelere yer veriyor: “İnsanlık, lüks evlerinde güven içinde oturan özel koleksiyoncuların zevki için tarihi kaybediyor. Medeniyetlerin beşiği olarak görülen Irak'ın tarihinin yokedilmesi yıkıcı işgalin en yüz kızartıcı sembollerinden birisi.” Yeni Şafak, 18.09.2007 |
||
45 YILLIK TARİHİ ESER DOKTORU
Türkiye’deki birçok arkeolojik kazıda restoratörlük yapan Abdürrahim Çulha, 45 yıldır tarihi eserleri onararak sergilenmelerini sağlıyor. Kazılardan çıkan tarihi eser parçalarını öncelikle yıkayıp, kuruttuklarını, sonra tasnif ettiklerini ve birbirinin eşi olan parçaları eserin aslına uygun şekilde kimyasal yapıştırıcılarla birleştirdiğini söyleyen 71 yaşındaki Çulha, “İşimi çok seviyorum. Kendimi bir estetik cerrah gibi görüyorum. 4 bin yıllık, 5 bin yıllık onlarca taş, seramik, maden, kemik parçalarını birleştirerek tarihi eseri aslına uygun olarak ayağa kaldırıyorum. Bu eserlerin çoğu müzelerde sergileniyor. Bundan büyük zevk alıyorum” diye konuştu. Mesleğini para için yapmadığını kaydeden Çulha, şöyle devam etti: “Hayatımı bu işe adadım. Eserlerin bazılarında eksik parçalar olur. Bunlara çok üzülürüm. Eksik kalan bölümleri alçı ile tamamlayıp aslına uygun olarak onarırım. Bazı eserler rüyalarıma girer. Elimden 50 binin üzerinde eser geçmiştir, şu ana kadar ayağa kaldıramadığım, aslına uygun restore edemediğim bir eser çıkmadı. 42 yıldan beri Kültepe kazılarında çalışıyorum. Maşathöyük, Alacahöyük gibi kazılarda da çalıştım.” Türkiye Gazetesi, Fotoğraf: Bursa Hakimiyet, 18.09.2007 |
||
KALE CAMİSİ CEMAAT BEKLİYOR
Erzurum'da Ulu Camii ile aynı tarihlerde yapılan Kale Camisi'nde bakımsızlık sebebiyle namaz kılınamıyor. Kale Camii, Erzurum´un Tebrizkapı semtinde, Ulu Cami´nin karşısında, Erzurum Kalesi´nin kuzey burcuna bitişik şekilde yer alıyor. Kale muhafızları için 12.yüzyılda Saltukoğlu İnanç Biygu Alp Tuğrul tarafından yaptırılan caminin kitabesi günümüze kadar uzanamayan eserlerden. Bazı kaynaklarda ise kale ile birlikte 1154'te İzeddin Saltuk tarafından yaptırıldığı yazılı. Yine bazı kaynaklarda da günümüze gelememiş olan kitabesinde 1179-1180 yılında Ebü'l-Feth Melik Muhammed tarafından yaptırıldığı yazılıyor.
Camiye İç Kale meydanındaki bir kapıdan giriliyor. Kıble duvarı, kale duvarı ile ortak olan bu kapı kalenin avlusuna da açılıyor. Giriş kapısının ve yanlarındaki pencerelerin üzerinde bezemeler bulunan cami, kesme taştan yapılmış olup, dikdörtgen planlı. İç mekan da mihraba paralel iki sahından meydana geliyor. Girişin üzeri çapraz tonoz ile örtülü olmakla birlikte mihrabın önünde mukarnaslı kasnaklar üzerine oturmuş bir kubbesi bulunuyor.Yapının ön kısmı toprak damlı olup mihrap önü ise konik bir külah ile örtülüyor. Bu külahın gövdesi silindir şeklinde ve kalker taşından yapılmış. Gövdesi de ikişer kabartma silme ile 16 bölüme ayrılıyor.
Caminin ibadet mekanının ortasında L şeklinde iki ayak bu kısmı ikiye ayırıyor. Ön kısmın iki yanında yüksek birer sivri tonoz, ortasında ise bir çapraz tonoz bulunmakta. Mihrap önü ortadaki iki ayağın üzerinde bulunan sivri kemerlerle, yanlarda da iki sivri tonoz ile takviye ediliyor. Kuzeydeki üç, kubbe eteğindeki dört pencere ile aydınlatılıyor. Kabartma süslerle bezeli olan mihrap yarım yuvarlak şeklinde. Caminin dışardan görülen kubbesi bulunmuyor. Uzaktan bakıldığında kümbet kubbesi bulunuyor. Camiye bitişik bir minare de bulunmuyor.
Caminin yanındaki saat kulesi bulunuyor. Bu saat kulesinin aynı zamanda minare olarak kullanıldığı söyleniyor. Kale Camiinde, tarihi kale içerisinde yer alması ve alanın zaman zaman kapalı tutulması sebebiyle ibadete yapılmıyor. Kale Camii'nde ayrıca yıllardır süren gelen bakımsızlık ta dikkat çekiyor. Erzurum Gazetesi, Fotoğraf: Erzurum Kent Haber, 18.09.2007 |
||
ENEZ'DEN TARİH FIŞKIRIYOR
Günümüzden 7 bin 500 yıl önce kurulan, Türkiye’nin en batı ucundaki Edirne’nin Enez İlçesi'nde yapılan kazı çalışmalarında vurulan her kazmanın altından tarih fışkırıyor. Enez’de 1971 yılında başlayan arkeolojik kazı çalışmaları, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarma Bölümü Başkanı Prof.Dr. Sait Başaran gözetiminde 60-80 kişilik ekip ile ayrı ayrı yerlerde yürütülüyor. Her yıl yapılan kazı çalışmaları 3 ay sürüyor. Kazılarda birçok tarihi ve kültürel esere rastladıklarını söyleyen Prof.Dr. Sait Başaran, tarihi Enez Kalesi’nin defineciler tarafından tahrip edildiğini, bu sebeple buranın koruma altına alınması gerektiğini söyledi. Türkiye Gazetesi, Fotoğraf: Enez Kaymakamlığı, 18.09.2007 |
||
ERYILMAZ: SİT ALANINI İŞPORTAYA TAHSİS ETTİLER
Çankaya Belediyesi, Ayrancı Pazarı’nın tümünü
Sosyete Pazarı’nı kaldırmak amacıyla yıkarken,
Eryılmaz Aygün ve Gökçek’e yüklendi. "Biz sözümüzü
tuttuk. Ama onlar işportanın deposu olan Maltepe
Pazarı için SİT alanı olan Havagazı Fabrikası’nı
işportaya tahsis ettiler" dedi. |
||
ARKEOLOG JAPON PRENS
Gaziantep'te Hitit döneminden kalma tarihi "Karkamış Harabeleri" nde Japon Prensi Tomohito Mikasa'nın kazı yapmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na şahsi olarak başvuruda bulunduğu bildirildi. Sabah, 18.09.2007 |
|
|
TARİHİ ESERLERİ KAÇIRIRKEN BULGARİSTAN'DA YAKALANDI
Bulgaristan'ın Kaptan Andreevo gümrük kapısında, bir Türk TIR'ında şüphe üzerine yapılan aramada, Türkiye'den Almanya'ya kaçırılmaya çalışılan 28 parça tarihi eser ele geçirildi. Tarihi eser kaçakçılığıyla ilgili olarak TIR'ın Türk vatandaşı olan şoförü gözaltına alındı. Uzmanlar, TIR'ın gizli bölmesinde bulunan tarihi eserlerin Bronz devriyle Roma dönemine ait ve son derece değerli olduğunu açıkladı. Sabah, 18.09.2007 |
||
BOYABAT KALESİ'NİN RÖNTGENİ ÇEKİLDİ
Arkeolojik araştırmaya yol göstermek amacıyla Jeofizik Mühendisi Fikret Boşça ve Doç.Dr. Fethi Ahmet Yüksel tarafından sismik ve manyetik inceleme yapılarak veriler toplandı. Çalışma hakkında bilgi veren Doç.Dr. Fethi Ahmet Yüksel, kalede jeolojik inceleme ve 3 çeşit tarama yaptıklarını söyledi. Yüksel, "Tarihi kalede sismik, elektrik ve manyetik taramalar yaptık. Sismik taramanın esası tabakaların sesi geçirme hızının ölçülmesidir. Taranacak alana bir çeşit mikrofon olan çok sayıda jeofonlar yerleştirildi. Sonra bir balyoz ile vurularak çıkan ses dalgalarının katmanlar arasından geçiş hızı ölçülerek bilgisayara kaydedildi. Elektrik taramasında ise suyun elektrik geçirgenliğinden yararlanarak yapıldı. Manyetik tarama kapsamında da taranacak alanın her yarım metre karesinde özel aletlerle çok hassas manyetik ölçümler yapıldı. Bu taramalar ayrı ayrı bilgisayarda değerlendirilecek. Şu an kullandığımız yöntem ve aletler en ileri yöntem ve en gelişmiş cihazlardır. Bu konuda en gelişmiş ülkelerle aynı seviyedeyiz. Çalışmalarımızın kabataslak sonuçlarına göre kalede bazı kaya boşluklarının olduğunu söyleyebiliriz. Kesin sonuç için çalışmaların bitmesi beklenecek" diye konuştu. Bursa Hakimiyet, Fotoğraf: Boyabat Kaymakamlığı, 18.09.2007 |
||
40 YILDIR İMÇ'DELER AMA BİENALDE YOKLAR
10’uncu Uluslararası İstanbul Bienali’nin Unkapanı’ndaki Manifaturacılar Çarşısı’nı (İMÇ) etkinlik mekanlarından biri olarak belirlemesi, çarşıda 40 yıldır keşfedilmeyi bekleyen sanat eserlerini de gündeme getirdi. 1967’de çarşı açıldığından bu yana açık alanda halkla iç içe olan eserlerin envanterini çıkaran Sakine Çil, “İade-i İtibar” başlıklı bir çalışma hazırladı.
Kent merkezinde gördüğümüz alışveriş merkezlerinin ‘60’lı yıllarda yapılan erken dönem örneklerinden olan İstanbul Manifaturacılar ve Kumaşçılar Çarşısı (İMÇ), 1960’lı yılların figüratif ve soyut denebilecek tipik sanat arayışlarının ürünü olarak ortaya çıkan 9 adet sanat yapıtını barındırıyor.
Evrensel, 17.09.2007 |
||
KALEDE KAZILAR BAŞLADI
Bakanlar Kurulu tarafından verilen izin
çerçevesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile
Cumhuriyet Üniversitesi adına, üniversitenin sanat
tarihi bölümü öğretim üyeleri tarafından Divriği
Kalesi’nde arkeolojik kazıya başlandı. Yeşil Divriği, 17.09.2007 |
|
|
MEZOPOTAMYA'DA 5000 YIL ÖNCEYE AİT BUĞDAY BULUNDU
1989 yılından beri Mardin-Urfa Diyarbakır illerinde arkeolojik çalışmalar yapan Gaziantep Üniversitesi Arkeoloji Bölümünden Yardımcı Doç.Dr. Eyüp Ay, bu senelri kazı çalışmaları sonuçlarını değerlendirdi. Bu seneki kazılarını Suriye sınırlarına yalan Kızıltepe'ye bağlı Çağıl-Meşkok Höyüğü'nde yoğunlaştıran ekip, MÖ 3. bin yıllarına ait buğday ve jicj taneleri buldu.Biz de Eyüp Ay'la bulguları ve kazı çalışmasının zorluklarını konuştuk.
Hocam bu buğdaylar bugüne kadar nasıl
korunagelmiş?
Peki bu tanelerin yaşını nasıl
öğrenebiliyoruz?
Bulduklarınızı bundan sonra herhangi bir
analizden geçirmeyi düşünüyor musunuz?
Bu bulgunuz dönemi
hakkında ne kadar ışık tutabilir?
Bölgede çalışırken herhangi bir zorlukla
karşılaşmıyor musunuz? Çünkü bölge define
avcılarıyla dolu. Ayrıca bölge insanının arkeolojik
kazı yapanlara iyi gözle bakmadıklarını işitiyoruz
siz nelerle karşılaştınız?
İdarecilerin böylesi bilimsel çalışmalara
ilgisiz kalmalarının sebebi nedir, sizce? Birgün, Haber: Faraç Çobanoğlu, 17.09.2007 |
||
MADARA ATLISI İKLİM PROJESİNİN BİR PARÇASI
Bulgaristan'ın kuzeydoğusundaki Şumen belediyesinin doğusunda yer alan 100 metre yüksekliğindeki sarp kayalığa oyulmuş bir ortaçağ heykeli olan Madara Atlısı taranarak küresel Coğrafi Bilgi Sistemine girilecek. Heykelin bulunduğu bölgedeki mikro iklimin yanı sıra heykelin kendisinde meydana gelen değişiklikleri izlemek için özel sensörler yerleştirilecek. Projeyi Bulgaristan Kültür Eserleri Enstitüsü ve Kültür Bakanlığı ortaklaşa yürütüyor. Southeast European Times, 17.09.2007 |
||
HİTİTLERİN ZENGİNLİĞİ BİTMİYOR
Çorum'un Sungurlu İlçesi Yörüklü Beldesi sınırları içerisinde yapılan Boyalıhöyük kazılarında Hititler'in, "Erken Krallık' dönemine ait büyük bir yapı ortaya çıkartıldı. Çorum Müzesi başkanlığında yapılan kazı çalışmaları ile ilgili açıklamada bulunan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Tunç Sipahi, ağustos ayı başından beri süren kazılar neticesinde 28 odalı Hitit yapısını gün ışığına çıkardıklarını söyledi. Hitit medeniyetine ait bu yapının hangi amaçla kullanıldığının araştırıldığını belirten, Doç Dr. Tunç Sipahi, "A yapısı" olarak isimlendirdikleri binanın Hititler'in bugüne kadar ortaya çıkarılan en büyük yapılarından biri olduğunu kaydetti. A yapısı içerisinde medeni eşyalar, dokuma tezgahı ağırlıkları, ağırşaklar ve zengin Hitit seramik formlarının bulunduğunu vurgulayan Doç.Dr. Sipahi, Boyalıhöyük kazılarında öğrenci ve işçilerden oluşan yaklaşık 24 kişilik bir grup çalıştığını belirterek şunları söyledi: Boyalıhöyük; Eski Tunç Çağı, Hitit Çağı ve Demir Çağı tabakalarına sahip bir höyük. Çalışmalarımızı Hitit Çağı tabakasında sürdürüyoruz. Yaptığımız kazı çalışmaları neticesinde "A yapısı" olarak isimlendirdiğimiz 28 odalı bir yapı ortaya çıkardık. Tapınak mı, yoksa başka bir amaçla mı kullanıldığını henüz bilmediğimiz yapının işlevini araştırıyo-ruz.Gün ışığına çıkardığımız yapı, Alacahöyük, Boğazkale ve Ortaköy'deki Hitit yapılarından daha erken döneme ait. Gerçekleştirdiğimiz kazı ile Sungurlu ve çevresindeki eski Hitit yerleşimlerini ve Hitit medeniyetinin yaşam anlayışı ile ilgili bulguladı ortaya çıkarmayı amaçlıyoruz."
Çorum'un Uğurludağ İlçesi'nde devam eden Resuloğlu kazılarında MÖ 3 binli yıllarda tarihlenen Hatti dönemine ait yaklaşık 30 adet yeni mezar ortaya çıkarıldı. Resuloğlu Eski Tunç Çağı Hatti Dönemi Halk Mezarlığı'nda devam eden kazı çalışmaları ile ilgili bilgi veren Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Tayfun Yıldırım, Çorum Müzesi başkanlığında yapılan kazı çalışmalarının Ağustos ayı başından beri sürdüğünü belirtti. Doç.Dr. Tayfun Yıldırım, 25 kişinin görev yaptığı kazılarda önemli buluntulara ulaştıklarını da kaydetti. Resuloğlu Hitit Dönemi Halk Mezarlığı'nda karşılaştıkları ölü gömme adetlerinin Alacahöyük Kral Mezarlarıyla benzer olduğunu da sözlerine ekledi. Birgün, Haber: Servet Mete, 17.09.2007 |
||
İÇKALE'DE TARİHİ CEPHANELİK BULUNDU
Diyarbakır'da uzun yıllar Merkez Kapalı Cezaevi, Merkez Jandarma Komutanlığı gibi kurumların barındığı tarihi İç Kale'nin Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredilmesinin ardından, yapılan kazılarda tarihi cephanelik bulundu. Haber Diyarbakır, 17.09.2007 |
||
AKÇAKALE KALESİ TURİZME KAZANDIRILACAK
Kazı çalışmalarına alanın yüzeysel araştırması yapılarak başlandığını kaydeden Salihoğlu, şöyle konuştu: "Kazı çalışmalarına sondaj yapılacak alanlar belirlenip kalenin güneydoğu yönünde 5x5 cm ölçülerinde bir alanda sondaj açılarak başlanmıştır. Söz konusu alanda açılan 1. sondaj alanında 55 cm derinliğe inildiğinde Osmanlı ve Bizans dönemine ait olabileceği düşünülen etütlük değerde seramik parçaları ele geçmiş, 120 cm derinliğe inildiğinde ise insan kemiklerine rastlanmış ayrıca 150 cm derinliğe inildiğinde 4 iskelete daha rastlanmıştır." Antropoloji konusunda deneyimli uzmanlarca iskeletlerin inceletilmesinin yapılmasının planlandığını anlatan Salihoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Kazının ilerleyen aşamalarında farklı yerlerde söz konusu alanda toplam 5 sondaj açıldı ve bu sondaj alanlarından kalenin kuzeybatı yönünde yer alan 5. sondaj alanında yapılan kazı çalışmalarında ilk aşamada yaklaşık 130 cm derinliğe inildiğinde küçük havan güllelerine rastlanmıştır. 5. sondaj alanının batısındaki sur duvarlarına doğru yapılan kazıçalışmalarında 140 cm derinliğe inildiğinde 12 cm çapında 155 tane Osmanlı Dönemi'ne ait olduğu düşünülen muntazam bir şekilde dizilmiş top güllelerine rastlanmıştır." Akçakale Kalesi'nin daha çok mimarisini ortaya çıkarmaya yönelik kazı çalışması yaptıklarını belirten Trabzon Müze Müdürü ve Arkeolog Nilgün Yılmazer Salihoğlu, kalenin mimarisi ortaya çıkarıldıktan sonra restorasyonu yapılarak turizme kazandırılmasının amaçlandığını söyledi. "Alanın çevre temizliği ve düzenlemesi çalışmalarından sonra Akçakale Kalesi'nin mevcut durumu ortaya çıkarılmıştır" diyen Salihoğlu, "İlimiz Özel İdare bütçesinden Valimiz Nuri Okutan'ın desteğiyle kazı bütçemize 10 bin YTL aktarılmıştır ve bir 10 bin YTL'nin aktarılmasına ilişkin çalışmalar devam etmektedir" ifadelerini kullandı.
Akçakale Kalesi kurtarma kazısı tamamlandığında ve alanın restorasyonuna yönelik çalışmalar bitirildiğinde Trabzon'un yeni bir turizm merkezine kavuşacağını ifade eden Salihoğlu, "İlimize gelen turistlerin ilimizin doğusunda da ağırlanması ve Trabzon merkezdeki taşınmaz kültür ve varlıklarına olan ilginin Akçaabat civarına kaydırılmasının ilimizdeki konaklama gün sayısında artış sağlayacağı düşüncesindeyiz. Akçakale Kalesi hem konumu hem yayla bağlantıları hem plaj bağlantıları ve gerek karayolubağlantıları nedeniyle ilimizin güzide turizm merkezlerinden biri haline gelecektir. Kurtarma kazısı ile ilgili tüm çabamız ve gayretlerimiz bu amaçladır" diye konuştu. Yaklaşık 700 yıllık geçmişe sahip olan Akçakale Kalesi Cumhuriyet döneminde hazine malı olarak devlete devredilmiş, daha sonra mülkiyeti Kokanalioğulları ailesine geçmişti. Akçakale Kalesi, 1949 yılında 10 lira karşılığında Hasan Genç isimli vatandaş tarafından satın alınmış Hasan Genç ve oğulları kaleye sahip çıkmak yerine zeminine toprak dökerek tarla olarak kullanmıştı. Tarihi kale, ancak 2005 yılında 485 bin YTL bedelle kamulaştırılarak restorasyon çalışmalarına başlanmıştı. Trabzon'un 18 kilometre batısında bulunan Akçakale'de denize hakim bir yamaçta beldeye ismini veren kalenin birçok bölümü yıkılmasına rağmen kale ana gövdesiyle kendini gösteriyor. Yeni Şafak, 17.09.2007 |
||
'GERÇEK INDIANA JONES' HAYATINI KAYBETTİ
Peru'da 40'tan fazla kayıp şehri bulan kaşif Douglas Eugene 'Gene' Savoy, 80 yaşında hayatını kaybetti. Ailesi, Savoy'un ABD, Reno'daki evinde doğal nedenlerle öldüğünü açıkladı. People dergisi tarafından 'gerçek Indiana Jones' olarak adlandırılan Savoy, Peru'nun en önemli arkeolojik kalıntılarından dördünü (İspanyollardan kaçan İnkaların son sığınma yeri Vilcabamba da dahil) bulmuştu. Savoy, Peru'nun cangıllarında, İnka öncesindeki gizemli Chachapoyas medeniyetine ait 40'tan fazla taş şehri keşfetmişti. Kaşifin oğlu Sean Savoy, "Bilim insanları, babam onları bulana kadar, Peru'daki yağmur ormanlarında bulunan şehirlerin varlığının mit olduğunu düşünüyordu. Keşifleri, cangıl arkeolojisinde, yepyeni bir alanı açtı" dedi. Radikal, 17.09.2007 |
|
|
YUMUKTEPE HÖYÜĞÜ'NDE KAZI ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR
Mersin'de, Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden Yumuktepe Höyüğü'ndeki kazı çalışmalarının sonucunda bir bütünün parçalarının tamamlanacağı bildirildi.
Kazılar, İtalya'nın Lecce Üniversitesinden Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. İsabella Caneva başkanlığında, aralarında öğrenci ve işçilerin de bulunduğu yaklaşık 30 kişilik ekiple yürütülüyor. Prof.Dr. Caneva, yaptığı açıklamada, bu yıl 14'üncüsü gerçekleştirilen kazılarda önemli buluntulara ulaştıklarını söyledi. Yaptıkları çalışmanın klasik kazılardan oldukça farklı olduğunu belirten Caneva, ''Burada heykel, sütun gibi şeyler aramıyoruz. Bulduğumuz kalıntıları yaptığımız restorasyon çalışmalarının ardından birleştirerek, deyim yerindeyse bir puzzle tamamlamaya çalışıyoruz'' dedi.
Yumuktepe'de Neolitik döneme ait iki açma, Kalkolitik dönem, Hitit ve Bronz ile Bizans dönemlerine ait 4 farklı yerde çalışma yapıldığını belirten Caneva, Mimar Sinan ve Marmara üniversitelerinden gelen ekibin yaptığı ve yaklaşık bir ay süren kazılar kapsamında, Bizans dönemine ait milattan önce 1100'lü yıllara denk gelen alanda tamamlanan çalışmada, daha önce ortaya çıkarılan kilisenin hemen yanında bir mahalle gibi yan yana evlerin yer aldığı yapıların bulunduğunu kaydetti. Caneva, bu yıl, Erken Neolitik dönemde milattan önce 7200'lü yıllara tarihlenen alanda yaptıkları kazıda geçen yıl ortaya çıkarılan çamur, ahşap ve sazlıklardan yapılan kulübe kalıntılarının tabanına ulaşmayı amaçladıklarını anlattı. 4. Geç Neolitik, 5. Orta Neolitik, 6. Erken Neolitik Zaman, Haber: Hasan Küçük, Şema: Missioni Archeologiche Italiane in Turchia, 17.09.2007 |
||
CARAVAGGIO'YU SEVMEK
"Sanatçı anlaşılır olma peşinde koşmayı düşünmez. Bu en 'anlaşılmaz' olmayı istemek kadar saçmadır" Audrey Tarkovski Toplumların sınıfsal oluşumları sadece onların ekonomik ve siyasal güçleri ile sınırlı değildir. Ayrıca bu güçleri ellerinde tutanlar da kendi aralarında gruplara ayrılırlar; fakat yine de sınıfsal niteliklerinden bir şey kaybetmezler. Bu koşulların geliştirmiş olduğu ürünler olarak alt yapılanmaları ele aldığımızda; yaşam biçimlerinin, ilgi alanlarının, sanat ve kültüründe bu sınıfsal grupların istekleri doğrultusunda şekillendiğini görürüz. Ancak Max Weber'e göre; bu sınıfsal yapılanmanın yanı sıra toplumların 'statü' gibi ayrımları da vardır ve bu ayrım 'mülkiyet' ile 'ticari' iki tanımı da beraberinde getirir.
Toplumların sınıfsal yapılanmalarına göre, yöneten sınıfın fikirleri, her dönem de hüküm süren fikirlerdir. Weber'in tanımlamalarını biraz açmaya çalışırsak; statü grupları sınıf gruplarını bölebilecekleri gibi, farklı sınıf gruplarının arasında da yer alabilirler. Aynı sınıf tabanlı sanatçıların farklı kültürel ilgi alanlarına baktığınızda da, görsel kültürü bir tüketim aracı haline getirmeleri, toplumsal düzeni yeniden yapılandırma istekleri ve o yapıya meydan okumaları bir yerlerden haklı ya da kabul görebilir ve görmektedir de... Oysa burada asıl yapılmak istenen hakim sınıfların desteği ile sanatın "pazar durumuna" çekilmek istenmesidir. Bu "pazar durumu da", yine ekonomik gücü elinde tutan sınıfların, hem üreten hem de satın alanlar olması ile de gerçek üretim ve yeteneğin yok edilmeye çalışılması gibi tehlikeli bir dönemece sürükleniyor olmasıdır. İşte bienal ya da şirketlerin güncel sanat
kaygılarına klasik bir göndermeyle 1600'lü yıllara
dönelim isterseniz; başkaları, onu farklı bir tavır ve sanatsal kişilik
olarak değerlendiriyor olsa da, bana göre Caravaggio
döneminin en muhalif sanatçısıydı. Çünkü muhalif
olmak bazen her şeyi ardında bırakmayı da göze
almayı gerektirir. Gerek mitolojik konulan kendince
yorumlaması gerekse kavgacılığında gizlidir
muhalifliği. Girdiği bir iddia sonucunda bir adamı
öldürür ve otuz sekiz yaşında yaşama gözlerini
kapayıncaya dek bir kaçak olarak yaşar. Böylesi bir
yaşam süren Caravaggio, kısa ömrüne rağmen bitip
tükenmez bir enerjiyle çalışır ve ardında nefes
kesen özgünlükte tablolar bırakır. Döneminin ve
sonrasının en etkileyici İtalyan sanatçısıdır. Bu
ünü ve günümüze dek uzayan yeteneğine duyulan
zorunlu saygı, çalışmasının ve üretmesinin buluştuğu
olağanüstü yeteneği ile ancak açıklanabilir.
Günümüzde sanat ve sanatçı kavramlarının açıklanmaya
ve tartışılmaya ihtiyaç duyduğu bir dönemde
Caravaggio'yu ve "Medusa'nın Başı" adlı eserini
özellikle hatırlatmak istedim.
Aynı zamanda, tıpkı Medusa'nın ölmeden önce kendi yansımasına yakalandığı gibi kalkanı boyamak içinde kendi yansımasına bakmak durumunda kalmıştır. Medusa, kesik başıyla resmedilmesine rağmen bilinci yerindedir. Ressam, yaşam ve ölüm arasındaki bağlantıyı, Medusa'nın derin ifadesiyle güçlendirmektedir. Şok halindeki gözleri, genişçe açılmış ağzı, sessiz ama dramatik bir çığlığı haykırır. Çatık kaşları, o ana dek yenilmez olduğunu düşünen birisinin inanılmaz ifadesini vermektedir.
Buna rağmen, Caravaggio'nun Medusa'sı, izleyiciyi tam anlamıyla korkutmaz çünkü Medusa, izleyiciye doğru bakmıyordur ve böylece, bakışın gücü izleyiciye aktarılmadan yalnızca Medusa'nın ölümüne vurgu yapılmaktadır. Çünkü sanat tarihinin bu önemli karakteri yaşamını devam ettirebilmek için yalnızca sanatının köleliğini yapmıştır. Yani daha açık ve net ifade etmem gerekirse 'Güncel', 'Kavramsal' ya da daha başka işlerde özellikle belli bir maddi olanak gerektiren (bazıları sponsorluk denilen tuhaf ilişkilerle hallediyorsa da) bir yapılanma döneminden sonra ortaya çıkan ürün, materyal, eser her ne ise bunun adı, yine tuhaf bir politik bir karşıtlıkla (ki, savunulan değerlere sahip olanların bir türlü anlam veremediği bir biçimde üstelik) adlandırmak, konumlandırmak istemelerini anlamış değilim. Umarım birileri anlamıştır. Birgün, Yazı: Erkan Doğanay, Fotoğraf: albany.edu, 17.09.2007 |
||
HİTİTLERİN KUTSAL ŞEHRİ BULUNDU
Samsun'un Vezirköprü İlçesi'nde Hititlerin kutsal
şehri sayılan Nerik'in izlerine rastlandı.
Höyükte bulunan binanın Hitit mabedi olup olmadığı Amerikan Covell Üniversitesi'nde yapılan
çalışmaların ardından kesinleşecek. Cumhuriyet, 17.09.2007 |
||
BALKANLARDAKİ OSMANLI MİRASI YENİDEN
ŞAHLANIYOR
Bu çalışmaların tamamlanmasıyla Bosna-Hersek'te kaybolmaya yüz tutmuş Osmanlı'dan kalma tarihi bir eseri yeniden ayağa kaldırmış olacaklarını belirten Kulaklıkaya, TİKA olarak ecdadın yaşadığı yerlerdeki tarihi mirasa sahip çıkacaklarını dile getirdi.
Balkanlar'da bayındırlık çalışmalarının yanı sıra meslek edindirme kursları, hayvancılık, balıkçılık, seracılık gibi projeleri de hayata geçirdiklerini anlatan Kulaklıkaya, Balkan ülkelerinde TİKA'nın açtığı temsilciliklerle bu projelerin takibinin yapıldığını anlattı.
Milliyet, 17.09.2007 |
||
MEZARLIK, DEFİNECİLER TARAFINDAN KÖSTEBEK YUVASINA DÖNDÜ
Erzincan'da izinsiz olarak define avcılığı yapan bazı kişiler, uzun zamandır kullanılmayan ve defin işlemi yapılmayan mezarlığı adeta köstebek yuvasına çevirdi. haberler.com, 16.09.2007 |
||
KAPADOKYA'NIN 8 KATLI YERALTI ŞEHRİ ÇUKURÖREN
TURİZME AÇILACAK
Edinilen bilgiye göre, Aksaray Müze Müdürlüğü başkanlığında ilk kez geçen yıl aralık ayında 10 günlük çalışmanın yapıldığı Çukurören yer altı şehrinde bu yıl martta başlayan kazı ve temizleme çalışmaları, eylül ayında sona erdi.
Gülpınar Belediye Başkanı Nizamettin Uğur, yaptığı açıklamada, Çukurören yeraltı şehrinin, Gülağaç'ın 10 kilometre kuzeyinde ve eski Roma yoluna yakın olduğunu söyledi. Çukurören'in yayıldığı alan itibariyle Kapadokya bölgesinin en büyük yeraltı şehri olduğunu belirten Uğur, "Yer altı şehrinin 30 bin metrekarelik bir alana yayıldığını düşünüyoruz. Açılmayan birçok alanvar, bunların da açılıp turizme kazandırılmasını istiyoruz" dedi.
Yeraltı şehrini temizleme ve turizme açma çalışmalarını Gülağaç Kaymakamlığı ile ortaklaşa yürüttüklerini bildiren Uğur, şöyle konuştu:"Aksaray İl Genel Meclisi tarafından yer altı şehrinin temizleme çalışmalarında kullanılmak üzere 40 bin YTL'lik ödenek sağlandı. Bu yılİl Özel İdaresince yeraltı şehrinin stabilize yolu yapıldı ve elektrik çekildi. Ayrıca belediye imkanlarını da kullanarak yeraltı şehrini turizme kazandırmak için elimizden geleni yapıyoruz. "Çukurören kazı başkanlarından Alev Yeğen ise Çukurören yer altışehrinin, Kapadokya'nın en eski ve en büyük yeraltı şehri olduğunu belirtti.
Yeraltı şehrinde MÖ 100'lü yıllarda yaşandığını bildiren Yeğen, şunları söyledi:"Dönem olarak Geç Roma, Selçuklu ve Osmanlı Devleti zamanlarındakullanılmıştır. İlk zamanlarda kalıcı, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ise geçici bir mekan olarak kullanılmıştır. Burada bulunduğumuz seramik parçaları, yeraltı şehrinin Osmanlılar zamanında da kullanıldığını kanıtlamaktadır. "Yeraltı şehrinde kazı ve temizlik çalışmalarında 6'ncı kata indiklerini belirten Yeğen, şöyle devam etti: "Kapadokya bölgesinde Nevşehir'deki Derinkuyu ve Kaymaklı yeraltı şehirleri ünlüdür. Bu yeraltı şehirleri, tek blok halinde kat kat inerken, 8 katlı Çukurören çok geniş bir alana yayılmıştır. Geçmişi daha eskiye dayanır. Çukurören, Kapadokya'nın en büyük ve en eski yeraltı şehridir. "Yeraltı şehrinin birinci katında kilise, bezirhane, şırahane, hayvan barınakları, toplantı salonu, depo ve su kuyuları bulunduğunu belirtenYeğen, şunları kaydetti: "2'inci katta küçük hayvanlar için hayvan barınakları ve yaşam alanları olan mekanlar bulunuyor. Birinci ve ikinci katta ısınma amaçlı kullanılan alanlar da dikkat çekiyor. Dehlizler ve tünellerden ulaşılan 3, 4, 5 ve 6'ncı katlarda, irili ufaklı odalar bulunuyor. Ayrıca 6'ncı katta su kuyusu da yer alıyor. Ancak hala yüzeyde ve aşağıda açılmayan birçok alan var. "Buranın en büyük özelliğinin, korunmaya çok elverişli şekilde yapılması olduğunu bildiren Yeğen, şöyle dedi:"Tüm yeraltı şehirlerinde korunma özelliği vardır. Ancak Çukurören'de, dolambaçlı yollar, kilitli taşlar, kaçış ve sığınmaya çok müsait koridorlar öne çıkmaktadır. Dışardan gelen bir kişinin de içerde kaybolma ihtimali çok yüksektir. " Yeni Şafak, 16.09.2007 |
||
OSMANLI'NIN TANIĞI 600 YILLIK ÇINAR
Uludağ'ın eteklerindeki İnkaya Çınarı. Yaşı 600. Boyu 40 metreye yakın En az Osmanlı kadar görmüş geçirmiş, şimdi yasalarla koruma altında.
Bursa'nın simgelerinden biri olan ve bu yıl 600 yaşına giren "İnkaya Çınarı", Osmanlı döneminde dikilmiş "en diri çınar" özelliğini taşıyor. Bursa'nın merkez Osmangazi İlçesi'nde bulunan doğa harikası ağaç, adını Osmanlı Devleti'nin ilk köylerinden biri olan Bursa-Uludağ yolu üzerindeki İnkaya Köyü'nden alıyor. Her biri ağaç gövdesi kalınlığındaki heybetli dallarıyla Bursa'yı adeta kucaklayan çınar, kentin anıt ağaçları arasında en çok tanınanı olarak boy gösteriyor. 35 metrelik boyu ve 9.2 metrelik çevresiyle görenleri şaşkına çeviren tarihi çınarın, her bir dalının kalınlığı bile 3-4 metreyi buluyor. 6 asırlık tarihiyle adeta Türk ulusunun bir dönemine tanıklık eden tarihi çınarın dallarının altında çay bahçesi, restoran, market, hediyelik eşya dükkanları bulunuyor. Bugün, 16.09.2007 |
||
ELLIOT RESMEN AYRILDI
İstanbul Modern'in geçen yıl göreve gelen İngiliz direktörü David Elliott görevinden ayrıldı. Bir süredir ayrılacağı söylenen Eliott'la ilgili dün İstanbul Modern basına kısa bir açıklama yolladı. Açıklamada David Elliott'ın önümüzdeki günlerde bağımsız olarak gerçekleştirmeyi planladığı birtakım sergi ve televizyon projeleri olduğu bu projeler dolayısıyla, görevinin gereklerini tam olarak yerine getiremeyeceğini düşündüğü için ayrılmaya karar verdiği belirtiliyor. Ekim sonu itibarıyla İstanbul Modern'den ayrılacak olan Elliott, Tokyo Mori Müzesi'nden gelmiş, daha önce Oxford ve Stockholm müzelerini yönetmişti. Radikal, 16.09.2007 |
||
8 CM'LİK HEYKEL 18 MİLYON DOLAR
Mezopotamya medeniyetine ait 5 bin yıllık minik heykelin New York'ta yapılacak müzayedede 18 milyon dolara satılması bekleniyor. 8 santimetre uzunluğunda ve kendi döneminin nadide parçalarından biri olan Guennol Lioness isimli heykel 5 Aralık'ta Sotheby's müzayede evi tarafından satışa çıkarılacak. Koleksiyoncu Alastair Bradley Martin tarafından 1948'de elde edilen heykel, o tarihden bu yana New York Brooklyn Sanat Müzesi'nde sergileniyor.
Sotheby's müzayede evinden antika eserler bölüm başkanı Richard Keresey, "Aralık ayında yapılacak başarılı bir müzayede ile eski dünyanın bu en güzel, en nadide ve en eski sanat çalışması sahibini bulacak" dedi. Keresey, aslan başı ile insan vücudunun birleşimi olan heykelin 1940'lı yılların sonlarından bu yana birçok akademisyen tarafından incelendiğini belirtti. Uzmanlar, heykelin, mitolojilerle bağlantılı olabileceğini ifade ediyor. Yeni Şafak, 16.09.2007 |
||
ÇİN, İMPARATOR QİN'İN TÜMÜLÜSÜNÜ KAZMAYI DÜŞÜNMÜYOR
Bir yetkili tarafından açıklandığına göre, Çin’in ilk imparatoru Qinshihuang’ın yeraltında bulunan mezar yapısı için herhangi bir kazı planlanmıyor. Mezarı koruyan pişmiş topraktan yapılmış askerlerden oluşan ordusu ile bilinen imparatorun mezar-müzesinin yöneticisi Prof. Cao Wei “Mozole şu andaki durumunu korumaya devam edecek” dedi.
Jeofiziksel ve sismik yöntemlerini kullanan Çinli araştırmacılar 2002 yılında tumulusun altında çok büyük bir yapı belirlemişlerdi. Şu an için bu yapıya yönelik herhangi bir kazı düşünülmüyor ve mezar yeraltında kalmaya devam edecek. Shaanxi hükümeti, Qinshihuang’ın tümülüsü etrafında 2.9 km kare büyüklüğünde bir park ve mezardan çıkarılan bronz arabalar için ayrı bir müze yapılmasını planlamakta.
2200 yıllık bu mezar, 1974 de kuyu kazan çiftçiler tarafından keşfedilmişti. Mezarı koruduğu düşünülen pişmiş topraktan yapılmış binlerce askerden oluşan ordu ise, çağdaş arkeolojinin en büyük keşiflerinden birisi olarak kabul ediliyor. Askerlerin dışında, memurlar, atlar, okçular ve at arabalarından oluşan bu ordunun kazısı henüz devam ediyor. Askerlerin tümünün yüzlerinin ve saç modellerinin farklı oluşu dolayısıyla, gerçek ordu mensuplarının sanatçılara modellik yaptığına ve her heykelin tek tek, farklı şekilde yapıldığına inanılıyor.
Mezar, Aralık 1987 den bu yana UNESCO Dünya Mirası kapsamında ve Xian şehrini bir turizm merkezi haline dönüştürdü. 1979 da açılan müzeyi ise şu ana dek 60 milyondan fazla ziyaretçinin gezdiği açıklandı. China Daily, 03.09.2007 |
||
SULTANAHMET MEYDANI 'PANAYIR YERİ' GİBİ
Eminönü Belediyesi'nin geçen yıllarda tartışmalara konu olan çöp sorununu çözmekte kararlı olduğu belli. Stantların çevresinin yanı sıra yeşil alanlarda oturan ziyaretçilerin bıraktığı çöpler jet hızıyla toplanıyor. Bir belediye yetkilisi, günde yaklaşık 40 bin kişinin ziyaret ettiği stantların çevresinde çöplerin birikmesinin doğal olduğunu belirterek, "Bu yıl sadece stantların etrafında 23 kişilik ekibimiz var. Etkinlikler boyunca 24 saat sürekli çalışacağız. Biriken çöpler el arabasıyla taşınacak ve kamyonlarla bölgeden uzaklaştırılacak" diyor. Milliyet, Haber: Haluk Atalay, 16.09.2007
AT MEYDANI, ŞİMDİ ET MEYDANI
11 ayın sultanı mübarek Ramazan'a ‘Hoş geldin’ diyerek başlayalım dedik...
Geçtiğimiz hafta sonu yolum bir turizmci olarak yine Sultanahmet'e düştü.
İşte benim durumum da aynen böyleydi, bu tarihi meydanda.
Sultanahmet Meydanı'nda karşılaştığım Türk turizminin kalbine sokulan bir hançer gibi görüntüler içimi çok sızlattı doğrusu.
Örneğin havalimanından yola çıktıktan hemen sonra, tarihi kent merkezine doğru yol alırken herşeyi görürler.
Ramazan ayında karşılaştığımız Sultanahmet 'deki görüntüler de, yol boyunca karşılaştığınız görüntülerden deniz manzarası eksiği dışında pek de farklı değillerdi.
Akşam ezanıyla birlikte bir hengame, bir gürültü kopuyor. Tüm çevreyi kaplayan çeşitli tonlardaki kötü satıcı sesleri, bangır bangır bağırıp çevreyi rahatsız ediyor.
Durdurun bu rezaleti.
İstanbul Valisi başta olmak üzere
Eminönü Belediyesi yetkilileri size söylüyorum:
Sivil toplum örgütleri TÜRSAB,
TUROB, TYD; TUREB; bu talanı, yağmayı lütfen
durdurun.
Değerli arkadaşlar, turizmciler ve turizmden ekmeğini kazanan herkes...
TürkiyeTurizm.com, Yazı: Süleyman Gök, 19.09.2007 |
||
TRALLEIS'DE KAZI SEZONU BİTTİ
Haber Ekspres, Fotoğraf: tralleis.adu.edu.tr, 16.09.2007 |
||
SANATIN BAŞKENTİ İSTANBUL
10. Uluslararası İstanbul Bienali
Bienalin 'bağımsız' özel projeleri
Bienale paralel müthiş sergiler
Santralistanbul'da Türk sanatı tarihi
İstanbul Modern'de 20 yılın en iyileri
Sabancı Müzesi'nde çağdaş starlar
Pera'da Batılı ustalardan resimler Radikal, Fotoğraf: Muhsin Akgün, 16.09.2007 |
||
SÜLEYMANİYE ESKİ GÜNLERİNE DÖNÜYOR
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Eminönü Belediyesi, Süleymaniye Projesi'nde 5366 sayılı "Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkındaki Kanun"u uyguluyor. Yani, tarihi değeri olan evini maddi gerekçelerle düzenlemeyen mülk sahiplerine evlerini istimlak hakkı tanıyor. Süleymaniye'de kentsel sit alanı olarak tanımlı özgün doku bölgesini belirleyen alan, batı-doğu yönünde, Atatürk Bulvarı ile İstanbul Üniversitesi arasında; kuzey-güney yönünde ise Şehzadebaşı'ndan, Haliç kıyısına kadar uzanmakta.
Milliyet, Haber: Şenol Büyükdemirci, 16.09.2007 |
||
MÜZE DOLDURAN KOLEKSİYON
20. yüzyıl sanatçılarına ait 300'den fazla eser, Viyana'daki Albertina Müzesi'nde sergilenmeye başladı. Koleksiyon sahiplerinin, eserleri müzeye kiralamaya ikna edilmesinden sonra açılan sergide, Monet, Renoir, Cezanne, Chagall, Picasso, Modigliani, Matisse, Kandinsky, Sam Francis, Mark Rothko, Roy Lichtenstein ve Francis Bacon'a ait pastel ve guvaş tablolar, eskizler ve heykellerin yanı sıra Joan Miro, Max Ernst ve Rene Magritte gibi sürrealist sanatçıların da çalışmaları bulunuyor.
Radikal, 16.09.2007 |
||
KADİFEKALE'NİN TARİHİ SIRRI AÇIĞA ÇIKIYOR
İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Müdürlüğü, Kadifekale tiyatro ve çevresinin tarihi kimliğinin ortaya çıkarılarak korunması amacıyla "Kadifekale Tiyatro ve Çevresi Koruma Geliştirme ve Yaşatma Projesi" hazırladı.
Kültür Varlıkları Müdürlüğü, 6000 kişilik antik tiyatronun gün yüzüne çıkarılması çalışmalarının da yer aldığı projelerini tamamlayarak İzmir 1 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'na sundu. Proje kapsamında, arkeolojik yüzey araştırması yapılarak tiyatroya ve sur duvarlarına ait antik arkeolojik mimari kalıntılar ile Antik Tiyatro'nun gerçek yeri tam olarak tespit edildi. İzmir 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'na sunulan "Antik Tiyatro ve Kadifekale 1. derece arkeolojik sit alanının genişlemesi" önerisi kurul tarafından kabul edildi ve tiyatro ile Kadifekale'nin 1. derece arkeolojik sit alanı genişledi. Kadifekale-Tiyatro ve Çevresi Koruma-Geliştirme ve Yaşatma Projesi" kapsamında dört etap halinde yapılacak çalışmalar şöyle: Birinci etapta tiyatro alanının kamulaştırma işlemleri olacak. Antik Tiyatro alanı kamulaştırılarak İzmir Büyükşehir Belediyesi mülkiyetine geçecek. Kadifekalede kazı çalışmaları ile sürecek ikinci etapta, kazı alanında Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle kontrollü bilimsel kazı ve sondaj çalışmaları yapılacak. Üçüncü etapta ise Kadifekale Surları ve Sur İçi Kentsel Tasarım ve Çevre Düzenleme Projesi yapılacak. Dördüncü etapta da Arkeoloji ve Tarih Parkı'nın kamulaştırılması sağlanacak. Zaman, 15.09.2007 |
||
AKSEKİ'DEKİ DÜĞMELİ EVLER KÜLTÜR EVİ OLDU
Antalya'nın Akseki İlçesi
Bucakalan Köyü'ndeki 250 yıllık tarihi düğmeli evler,
kültürevi olarak düzenlenerek alternatif turizmin
hizmetine sunuluyor.
Ömer Duruk Tesisleri Genel Müdürü Rıfat Özkan, restore edilen evlerin, turizm acenteleriyle yapılan işbirliğiyle turistlerin ziyaretine açıldığını söyledi.Kültürevinin kapı, pencere ve tavanlarının 250 yıl önceki haliyle korunduğunu belirten Özkan, evlerde eski kilim dokuma çukurları, el sanatlarında kullanılan aletler ve köy yaşantısına ilişkin malzemelerin sergilendiğini bildirdi.
Geleneksel Akseki evi 2 katlı ve taş duvarlardan oluşuyor. Taş duvar asıl taşıyıcı gibi görünse de evi ahşap iskelet taşıyor. Evdeki iki ahşap hatıl (yapının özellikle deprem etkilerine dayanıklılığını arttırmak için duvarlarda yatay bağlantılar) arası ''destur'' olarak bilinirken, taş duvarda dikine atılan kısa parçaları, yöre halkı ''düğme'' olarak adlandırıyor. Bu düğmelerde andız ağacı kullanılıyor. Turizm Gazetesi, 15.09.2007 |
||
CANPOLAT, TRİPOLİS'İ İNCELEDİ
İnceleme gezisine Vali Hasan Canpolat’ın yanı sıra Kültür ve Turizm İl Müdürü Mehmet Korkmaz ve Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’ne bağlı Müze Müdürü ve Tripolis ile Tabea Antik kentlerinin kazı heyeti başkanı Hüseyin Baysal katıldı.
265 hektarlık bir alana yayılmış ve daha önce hiçbir
bilimsel kazı çalışmasının yapılmadığı Tripolis
Antik Kenti kazısı, Denizli Valiliği’nin desteğiyle
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü
Öğretim Üyesi Yrd. Dç. Dr. Aytekin Erdoğan’ın
danışmanlığında yürütülüyor. Kazı çalışmaları
hakkında bilgi veren Yrd. Dç. Dr. Aytekin Erdoğan
Tripolis’in oldukça iyi korunmuş olduğunu söyledi.
Tripolis’in tarihinin Lidya’lılara kadar uzandığını,
Helenistik dönemden sonra Roma ve Bizans
dönemlerinde de şehrin canlı olduğunu ve kazılarda
geçmiş uygarlıkların buluntularını görmenin mümkün
olduğunu belirterek, “ Şehir yaklaşık olarak
Tripolis Antik Şehri’nin zamanında bölgesinin en önemli ve güzel şehirlerinden biri olduğunu, yerleşim yeri olarak da güzel bir coğrafyada bulunduğunu belirten Vali Canpolat, “Tripolis’in kazılması çalışmaları yıllarca konuşulmuş fakat yapılmamıştı, bu sene kazılar başladı. Bölge turizmi, Dünya ve Türk arkeolojisi için son derece önemli bir çalışma. Kazılar devam ettikçe bu bölgenin ve Denizli’nin arkeolojik ve turistik değeri artacaktır. Burası Denizli’de kazı çalışmaları yürütülen 5 bölgeden birisi. Bizim amacımız sadece bu şehirlerin kazılması değil, yaşayan arkeoloji anlayışı doğrultusunda insanların daha çok ziyaret etmesi, görmesi hatta mümkün olduğu kadar hayatın bu şehre girmesi.” diye konuştu.
Kazı evini de ziyaret eden Vali Canpolat, çalışmalar sonucunda ortaya çıkan buluntuları inceledi. Kazı Heyeti Bilimsel Danışmanı Yrd. Dç. Dr. Aytekin Erdoğan arkeoloji tarihinde başka bir örneği bulunmayan “Panter üzerinde Dionysos” heykeli ve “Orpheus Çeşmesi” hakkında Vali Canpolat’a bilgi verdi. Dionysus’un üzerine bindiği Panterin Dicle Panteri olduğunu söyleyen Erdoğan, o dönemlerde bu coğrafyada panterlerin bulunduğunu bir kanıtının da bu heykel olduğunu dile getirdi.
Tamamına yakını toprak altında bulunun kentte kazı çalışmalarının sürdürülmesi sırasında daha çok ilklerin yaşanacağını söyleyen Vali Canpolat, kazı çalışmaları yapılan antik kentlerin Denizli turizminin gelişmesini körükleyeceğini ifade etti. Yenicekent bölgesinin önemli bir doğal güzelliğe sahip olduğunu, bunun yanında termal su kaynakları ve Tripolis gibi önemli bir antik kente de sahip olduğunu sözlerine ekleyen Vali Canpolat, gelecek on yılda bu bölgenin Türkiye’nin sayılı turizm merkezlerinden birisi olacağını söyledi. denizlili.net, 12.09.2007 |
||
TABEA GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
Denizli’de sürdürülen antik şehirlerdeki kazıları
yakından takip eden Denizli Valisi Dr. Hasan
Canpolat, antik şehirlerdeki incelemeleri kapsamında
Kale’de bulunan Tabea antik şehrinde incelemelerde
bulundu.
Tabea antik kentinde yürütülen kazı çalışmaları hakkında bilgi veren Ege Üniversitesi Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı ve kazı heyeti danışmanı Prof.Dr. Bozkurt Ersoy, Tabea’daki kazıların 20 gündür sürdüğünü ve üç bölgede kazı çalışmalarının halen devam ettiğini belirterek bu bölgelerin Sarnıç, Anonim Cami ve Çeşme olduğunu söyledi. Tabea’nın antik dönemden günümüze kadar yerleşimi barındıran bir alan olduğunu belirten Profesör Ersoy, “ Bütün geçmiş uygarlıkları iç içe içinde barındıran bu bölgedeki kazı oldukça zor bir kazı. Geçen bu yirmi gün zarfında sarnıç ve camide temizlik çalışmaları yaptık. Önümüzdeki yılın altyapısını oluşturmaya çalıştık ve önümüzdeki yıllarda da kazı çalışmaları kaldığı yerden devam edecek” dedi.
Vali Hasan Canpolat, Tabea Antik Şehrinin bölge tarihi ve arkeolojisi bakımından son derece önemli olduğunu ifade ederek, “ Burada birçok medeniyetin izlerini katmanlar halinde görmek mümkün. Kazılar ilerledikçe burası dünya arkeolojisi bakımından son derece önemli bir yer olacaktır. Kazı çalışmalarının başlaması kısa bir dönemi kapsasa da iyi çalışmalar yapıldı. Kazılar ilerledikçe bölge ve Türkiye tarihi bakımından son derece önemli buluntular ortaya çıkacak. Bu bakımdan bu kazılara çok önem veriyoruz” dedi.
Vali Hasan Canpolat, kazı çalışmaları yürütülen alanlarda incelemelerde bulundu. Cevher Paşa Camiinde de incelemelerde bulunan Vali Canpolat, kazı çalışmalı esnasında bulunan buluntuları da yakından inceledi. denizlili.net, tumgazeteler.com, 11.09.2007 |
||
GEÇEN HAFTADAN TEKRAR...
|
||
|
|
9 -15 Eylül 2007 |
|||
|
|||
CUNDA'DA 'KADERSİZ' BİR KİLİSE
Ayvalık'ın Cunda Adası'ndaki Agia Triyada Kilisesi, 1858 tarihli olup adada inşa edilen ilk kilisedir.
Kilisenin inşasında ağırlıklı olarak yöresel taşlar, belirli bölümlerde sarımsak taşı, köşelerde ise Nasos kalıntılarından getirilen büyük blok taşlar kullanılmış. TAYHaber, 15.09.2007 |
|
||
TEKİRDAĞ'DA 260 TARİHİ AHŞAP EV İLGİ BEKLİYOR
Tekirdağ Kültür ve Turizm Müdür Vekili Yaşar İşcan, Tekirdağ'da 260 tarihi ahşap ev bulunduğunu; bakımsızlık nedeniyle bu evlerin yoksulların yakacak temin ettiği depolar haline dönüştüğünü söyledi.
İşcan, Tekirdağ'da 260 sivil mimarlık örneği yapı ile 61 anıt eserinin, tarihi eser kapsamı altında korunduğunu bildirdi. Kentteki çeşme, cami ve özellik arz eden yapılardan oluşan anıt eserlerin iyi durumda olduğunu bildiren İşcan, ''Tarihi eserler, ilin geçmişle bağlarını göz önüne seren, şehrin tarihi özelliğini ortaya çıkaran yapılardır'' dedi.
260 tarihi evin büyük bölümünün harap ve bakımsız olduğunu, bu durumdaki evlerin onarımı konusunun ''Evlere bir çivi bile çaktırılmıyor'' diye yansıtıldığını ifade eden İşcan, ''Bu, doğru değil. Mal sahibinin istemesi ve sadece Tekirdağ Müzesi'ne müracaatıyla binlerce çivinin çakılması mümkündür'' diye konuştu.
Bakım izniyle binaların çatı aktarımı, oluk değişimi, boya badana ve buna benzer tamiratlarının yapılabileceğini kaydeden İşcan, malzeme ve mimari ögelerde değişiklik getiren kapsamlı onarımlar ile yapının yıkılıp yeniden yapılması gibi müdahalelerin ise Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun izniyle yapılabildiğini söyledi.
İşcan, şöyle konuştu:''Tarihi evlerin korunması konusunda ilgili kuruluşların yanında özellikle ev sahiplerinin de adım atması ve Kültür ve Turizm Müdürlüğü veya Müze Müdürlüğü ile temas etmeleri gerekiyor. Ancak tescilli yapıların varislerinin çok olması, 5-6 katlı apartmanların sit alanları içine izinsiz yapılması mal sahiplerini bir beklenti içine sokmuş. Gökyüzüyle dahi temasları kesilen malikler, tescili kaldırmanın yollarını arar hale gelmişler.
Yıkılmanın kısmi rahatlama sağlayacağı düşüncesiyle sahip çıkılmayan bu evler, sonuçta yoksul insanların ahşap kısımlarıyla yakacak temin ettiği depolar haline dönüştü. Bakanlığımız, bu tarihi evlerden 10 tanesine 2006 yılı içinde proje yardımı kararlaştırdı ama sadece 2 tanesi için sahipleri proje çizdirip yardım aldı. 2007 yılında da 9 tescilli ev için proje yardımı yapılması kararlaştırıldı.'' Turizm Gazetesi, 15.09.2007 |
|||
Erzurum'daki ilk Osmanlı Camisi, usta Mimar Sinan'ın eseri olan Lala Paşa Camisi. |
SİNAN'IN YADİGARI 435 YILDIR HİZMET VERİYOR
Erzurum Cumhuriyet Caddesi'nde, Yakutiye Medresesi'nin doğusunda bulunan Lala Mustafa Paşa Camisi Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa tarafından Erzurum'da Beylerbeyi olarak görev yaptığı sırada 1562 yılında yaptırıldı. Mimar Sinan'ın eseri olan Lala Mustafa Paşa caminin yanında saray ve bir de sıbyan mektebi yaptırıldığı, ancak bunlar günümüze ulaşamadığı görülüyor.
Merkezi planlı camiler grubundan olan bu yapı, kesme taştan kare planlı. Önünde birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış altı sütunun taşıdığı beş bölümlü bir son cemaat yeri var. Son cemaat yerinde bulunan iki mihrapçık, üzerleri çini panolu ve sülüs yazılı altı pencere bulunuyor. Bunlardan sağdaki mihrapçık üzerinde Hattat İzeddin'in 14 satırlık nesih yazılı fermanı bulunmaktadır. Ayrıca sağdaki ilk pencerenin üzerinde “Bismillahir Rahmanir Rahim”, ikinci pencerede “La ilahe İllallah Muhammedün Resulullahi, Hakka” yazılı.
Üç kapı ile içerisine girilen cami kare planlı olup, üzeri dört yığma sütunun taşıdığı pandantifli, tromplu bir kubbe ile örtülü. Ana kubbe köşelerde dört küçük ve iki de yarım kubbe ile desteklenmiş durumda. İç mekanı iki sıra halinde 28 pencere aydınlatmaktadır. Alt sıradaki pencere alınlıkları üzerinde bulunan çiniler işgal sırasında atılan kurşunlarla zedelenmiştir. Mihrap yuvarlak ve mukarnaslı olup, üzerindeki kitabede camiyi yaptıranın ismi ve yapım tarihi yazılıdır. Yanındaki pencerelerde ise hadisi şerifler yazılı. Caminin sağında bulunan minaresi kare kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli. Beyaz taştan yapılan minare kırmızı taşlı bileziklerle bezeli. Caminin avlusunda sekiz köşeli ahşap ve konik çatılı bir şadırvanı bulunuyor. Erzurum Gazetesi, Fotoğraf: Erzurum Müftülüğü, 15.09.2007 |
||
TARİHİ EVLER JAPON GÖZETİMİNDE
Bolu Olay, 15.09.2007 |
|
||
40 YIL ARANAN TAVALAR
BULUNDU
Kazı ekibi tuz üretiminin turistik cazibe yaratacağı görüşünde. Kazı başkanı Prof. Dr. Cengiz Işık da umutlu: "Çanak formundaki, iç yüzeyi çok ince bir harçla sıvanmış tavlalar, 28.5 ile 32 metrelik parseller üzerine oturtulmuş. Parseller 1.5 metrelik kanallarla birbirine bağlantılı. Öyle anlaşılıyor ki deniz suyu kanallarla önce tavlalara alınıyor, sıcak havayla buharlaşmaya bırakılıyordu. Bu işlem, kristalleşmiş tuzun yeterince birikmesine kadar devam ediyordu. Biz de bir tavlada tuz üretmeye başladık." Radikal, Fotoğraf: Süleyman İlter/DHA, 15.09.2007 |
|||
ROMA MOZAİKLERİ İÇİN KURTARMA KAZILARI YAPILACAK
Malatya'nın Doğanşehir İlçesi'nde bulunan Roma dönemine ait 'otlayan karaca', Kuluncak ilçesinde ise 'kuş' figürüne benzeyen mozaiklerin kurtarma kazıları ekim ayında yapılacak.
Malatya Arkeoloji Müzesi Müdürü İzzet Esen yaptığı açıklamada, Kuluncak İlçesi'ndeki mozaiklerle ilgili kurul kararının temmuz ayında çıktığını belirterek, "Günedoğru Köyü'ndeki 4 metrekare alanda otlayan karaca mozaiği ile ilgili kurul kararı da geçtiğimiz ay çıktı." dedi. Ancak bu mozaiğin bir vatandaşın arazisi üzerinde olduğu için kamulaştırma önerisinde bulunulduğunu söyleyen Esen, Kuluncak'taki mozaiğin bulunduğu arazinin ise 12 hisseli olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi: "Bu hissedarların hepsinden izin almak sorun oldu. Öte taraftan Kuluncak İlçe Jandarma Komutanlığından bir yazı geldi. Buradaki mozaiklerin doğal koşullarda ciddi şekilde tahribata uğradığı belirtiliyordu. Bölgenin kaçak kazılara da müsait olduğunu göz önünde bulundurduk ve genel müdürlüğümüze bugün bir yazı yazdık. İlgili madde, bize burada kazı yapma hakkı veriyor. İstimlak kararını beklememize gerek yok."
20 Ağustosta Sivas'ta toplanan Bölge Koruma Kurulu'nun, Doğanşehir'deki otlayan karaca mozaiğinin kurtarma kazısının yapılmasıyla ilgili karar çıkardığını belirten Esen, "Ekim ayında Doğanşehir ve Kuluncak'ta kazı çalışmalarına başlayıp, korunabilmiş mozaikleri müzemize getirip, teşhir edeceğiz." diye konuştu. Zaman, 14.09.2007 |
|||
EDREMİT'TE YIKILMAYA YÜZ TUTAN TARİHİ BİNALAR TEHLİKE SAÇIYOR
Edremit'te bakımsızlık sebebiyle yıkılmaya yüz tutan tarihi binalar tehlike saçıyor.
İlçe merkezinin bazı bölümlerindeki binaların çökmek üzere olduğunu belirten vatandaşlar, yanlarından geçerken korktuklarını söylüyor. TürkiyeTurizm.com, 14.09.2007 |
|||
ESHAB-I KEHF KÜLLİYESİ RESTORE EDİLİYOR
Hatay Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün açtığı ihaleyi kazanan Ertekin ve Pusat inşaat şirketlerinin oluşturduğu ortak girişim, restorasyonu 1 yılda tamamlayacak. Hatay Vakıflar Bölge Müdürü İbrahim Özekinci, yaptığı açıklamada, restorasyon ihalesini alan firmaya yer teslimini yaptıklarını söyledi. Ortak girişimin ihale tutarının KDV hariç 2 milyon 884 bin YTL olduğunu bildiren Özekinci, şunları kaydetti:"Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından eski eserlerin koruması ve bakımı için büyük bir çalışma başlatıldı. Biz de Hatay Vakıflar Bölge Müdürlüğü olarak Afşin Eshab-ı Kehf Külliyesi'ni restorasyona aldık. Restorasyonda en küçük hatanın geri dönüşü olmadığını bilerek müfettişlerimiz sık sık külliyede gerekli incelemeleri yapacaklar. 365 gün sonra Afşin Eshab-ı Kehf Külliyesi bir cazibe merkezi haline gelecek. "Restorasyon çalışmasının Anıtlar Yüksek Kurulu'nca titizlikle incelendiğini, mevcut çeşmeler yerine "Yedi Uyurlar" ismini taşıyacak 7 farklı çeşme yapılacağını ifade eden İbrahim Özekinci, restorasyon sürerken külliyenin ziyaretçilere kapalı olacağını bildirdi. Afşin Eshab-ı Kehf Külliyesi Koruma Derneği Başkanı Bekir Sıtkı Can da aylardan beri restorasyon çalışmalarını takip ettiklerini; ilçenin kaderini değiştirecek bu yatırımın başlamasından dolayı çok mutlu olduklarını ifade etti. Can, "Teknik aksamalardan dolayı iki sefer iptal olan ihale, nihayet sonuçlandı. Proje, Afşin'in adeta talihini değiştirecek, inanç turizmi açısından ilçeyi merkez haline getirecek" dedi. Yeni Şafak, Fotoğraf: yediuyurlar.com, 14.09.2007 |
|||
RUMKALE TANITIMINA 100 BİN DOLAR
Gaziantep Kent Haber, Fotoğraf: rumkale.org, 14.09.2007 |
|||
PEDASA'DA KAZI BAŞLIYOR
Bodrum'da Konacık Belediyesi’nin katkılarıyla, altı yıldır yüzey araştırmaları yürütülen Pedasa Antik Kenti’nde Prof.Dr. Adnan Diler’in başkanlığında, başta arkeologlar olmak üzere birçok disiplinden uzman grupların katılımı ile kazı çalışmaları başladı. Bodrum Turist Rehberleri Derneği (BORED), antik kentin inceleme gezisine katılarak bilgi aldı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve
Muğla Üniversitesi adına yürütülecek çalışmaların
kazı ödeneğini Bakanlık karşılıyor. Kazı Başkanı
Prof. Dr Adnan Diler, şunları söyledi: “Pedasa, yöreye özgü ve iyi
tanınmayan Leleg Uygarlığı ve onlara ait eşsiz
kalıntıları barındıran neredeyse en ünlü Leleg
Kentidir. Kent salt arazisinin genişliği ile değil,
zengin ve çoğu ayakta kalmış Tümülüsleri ve iyi
korunmuş akropolü ile de tüm Leleg yerleşmeleri
içinde erken tarihe giden yoğun bir malzeme içermesi
ile de oldukça önemlidir. Gerçekleştirilecek
çalışmalar hem Leleglerin kimliği, dönemi, dinsel ve
yaşama gelenekleri konusunda bugüne dek karanlıkta
kalan sorunlara açıklık getirecektir hem de Pedasa
ve Leleg uygarlığının ülkemize ve dünyaya tanıtımını
sağlayacaktır.
1800’lü yıllardan itibaren birçok yabancı bilim adamının da ilgisini çeken Leleg toplumu üzerine yapılan tüm araştırmalar yüzey araştırmaları ile sınırlı kalması nedeni ile çalışma sonuçları yetersiz kalmış ve kazı çalışmalarını zorunlu kılmıştır.
Sekiz Leleg Kenti içinde ulaşımı en kolay yerleşim olan Pedasa’da gerçekleştirilmeye başlanılan kazı çalışmaları, bu neredeyse hiç bilinmeyen uygarlığın izlerini yakalamamızı ve onları tanıyıp gelecek kuşaklara aktarmamızı sağlarken yüksek kaliteli kültür turizminin Bodrum Yarımadasında yaygınlaşmasına da katkı sağlayacak” Turizm Habercisi, 14.09.2007 |
|||
İSTANBUL'UN SU MEDENİYETİ ORTAYA ÇIKARILIYOR
Büyükşehir Belediye
Meclisi’nde onaylanan projeyle Roma, Bizans ve
Osmanlı devletleri dönemlerinde İstanbul’a su
taşıyan tarihi kalıntılar modern teknolojilerle gün
yüzüne çıkartılacak ve şehrin su medeniyeti internet
üzerinden dünyaya yansıtılacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 14.09.2007 |
|||
"BİNLERCE YILLIK TARİHİ YOK EDEMEZSİNİZ"
Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi, Batman'ın tarihi İlçesi Hasankeyf dahil olmak üzere 200 yerleşim biriminin sular altında kalmasına neden olacak Ilısu Barajı'nın yapımı için kredi verecek Türk bankalarını kınarken kredi garantisi veren Almanya, İsviçre ve Avusturya'ya iltica kampanyası başlattı. Cumhuriyet, 14.09.2007 |
|||
GÖBEKLİTEPE SERGİSİ İSTANBUL'DA AÇILACAK
20 Ocak 2007 tarihinde Almanya’ nın Karlsruhe şehrinde açılışı yapılan ve Göbekli Tepe’nin ana temalardan birini oluşturduğu “12000 yıl önce Anadolu – İnsanlığın en eski anıtları” adlı serginin 17.06.2007 tarihinde sona ermesinden sonra Yapı Kredi Bankası aynı sergiyi İstanbul’ da tekrar ediyor.
Almanya’daki serginin çıkış noktasını Göbekli Tepe oluşturmuştu. Üç yıl önce, Göbekli Tepe’nin anıtsal mimarisinin yarattığı etkiyle oluşturulan sergi fikrinin gelişmesi sırasında, sergi kapsamı genişletilmiş ve Anadolu’nun diğer erken neolitik merkezlerininde temsil edilmesi kararlaştırılmıştı. Yapı Kredi Bankası tarafından yapılan sergide ise konunun biraz daraltılarak, sadece Şanlıurfa ve Diyarbakır buluntularıyla sınırlandırıldığı biliniyor. Açılışının 26.09.2007 tarihinde yapılması beklenen sergi için Urfa Müzesi'nden Göbekli Tepe orijinal buluntuları İstanbul’a gönderiliyor. Şanlıurfa Müzesi'nden gidecek eserlerin yanı sıra Almanya’daki sergi için hazırlanan Göbekli Tepe maketi de İstanbul’da sergide yer alacak. Sözkonusu maket şu anda Şanlıurfa Belediyesi sergi salonunda 07.09.2007 tarihine kadar açık kalacak olan ve Göbekli Tepe kazı ekibi tarafından hazırlanan fotoğraf sergisinde izleyicilere sunuluyor.Göbekli Tepe kazı başkanı Prof.Dr. Klaus Schmidt Almanya’ da yaklaşık 100.000 kişi tarafından ziyaret edilen serginin İstanbul’ da da ilgi çekeceğinden emin olduğunu ve özellikle Göbekli Tepe buluntuları ile Şanlıurfa’ nın bu sergide de odak noktasını oluşturacağını umduğunu belirtti. Güneydoğu Medya, 14.09.2007 |
|||
TARİHİ KÖPRÜLER BAKIMA ALINIYOR
Amasya'da Yeşilırmak üzerinde bulunan 4 tarihi köprünün onarım çalışmalarına başlanıyor.
Amasya Valisi Celaleddin Lekesiz, Yeşilırmak üzerinde bulunan tarihi Künç Köprü, Alçak Köprü, İstasyon Köprü ve Çağlayan Köprüsü'nün tadilatlarının yapılması için harekete geçtiklerini belirterek, her yıl bir köprünün onarımının yapılacağını söyledi.
Köprülerin onarımı için projelerin ihale edildiğini, proje bedelinin ise 249 bin YTL olduğunu ifade eden Vali Lekesiz, "Projelerin 2008 yılı ocak ayında hazırlanmasından sonra her yıl bir köprünün onarımı yapılacak" diye konuştu. Amasya Kent Haber, 14.09.2007 |
|
||
SARISSA GÜNYÜZÜNE ÇIKMAYI BEKLİYOR Sivas Hürdoğan, Fotoğraflar: Sivas Valiliği, 14.09.2007 |
|||
HADRIANOUPOLİS SİT ALANI İLAN EDİLDİ
Dokuz Eylül
Üniversitesi (DEÜ) Fen - Edebiyat Fakültesi
Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Paphlagonia
Hadrianoupolis'i Arkeolojik Kazısı Başkanı ve Muğla
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu
Arkeolog Üyesi Yrd. Doç.Dr. Ergün Laflı, Karabük'ün
Eskipazar İlçesi'nde bulunan Hadrianoupolis Antik
Ören Yeri'nin, 1. derece sit alanı ilan edildiğini
bildirdi.
Haber Ekspres, Fotoğraf: The Paphlagonia Project, 14.09.2007 |
|||
ZEUGMA'DA KAZI DÖNEMİ BİTİYOR
Geçtiğimiz ay en büyük mozaik olarak tanımlanan Poseidon Mozaiği'nin altın arabasıyla görüntüsünü ortaya çıkaran ve şimdi de aynı güzellikle ve büyüklükte Musalar adlı mozaiği bulan Zeugma kazı ekibi, az gelen ödenek nedeniyle çalışmaları erken tamamladı. Geçtiğimiz yıl 150 bin YTL olan, ancak bu yıl 110 bin YTLye gerileyen ödenek nedeniyle 'Esin Perileri" mozaiğinin tamamını çıkaramayacak olan ekip, 2008'de verilecek ödeneğe göre çalışma yapacak.
Zeugma Kazı Başkanı Doç.Dr. Kutalmış Görkay öncülüğünde çalışan 30 kişi, antik kente cuma günü veda ediyor. Bütçeleri bittiği için çalışmaları erken bırakmak zorunda kalan ekip, "Eğer ödenek yeterli verilse idi, çalışmalar Ekim'e kadar sürebilirdi. Ancak 40 bin YTL'lik kesinti nedeniyle çalışmalarımızı erken bitirdik" dedi.
Zeugma Kazı Başkanı Doç.Dr. Kutalmış Görkay ise, ödenek sıkıntısı ve sponsorlar konusunda ciddi sorunlar yaşadıklarını söyledi. Zeugma'nın tarihi öneminin çok büyük olduğunu belirten Görkay, "2006 yılında bakanlık tarafından 150 bin ytl gönderilmişti, ancak bu yıl bu rakam 110 bin ytl'ye geriledi. Zaten o nedenle kazı alanındaki çalışmaları erken bitiriyoruz. Sponsor konusunda da sıkıntı yaşıyoruz. Bu konuda destek verilmesi şart. Burada yeri geldiğinde çok zor şartlar altında kazı çalışması yapıyoruz" diye konuştu.
Zeugma Kazı Başkanı Doç.Dr. Kutalmış Görkay, ortaya çıkarılan eserin, Roma dönemine ait olduğunu ve MÖ 253 yıllarına rastladığını tahmin ettiklerini söyledi. Esin perilerinin daha önce çıkan eserler kadar güzel ve önemli olduğuna dikkat çeken Görkay, "Bu sene kendi alanımızda inanılmaz eserler ortaya çıkardık. Musallar mozaiği, Sanasi tahribiyle yıkılmış bir evin altında ele geçirildi. Ancak o kadar iyi korunmuş ve muhafaza edilmiş ki, bu bizleri şaşırttı. Mozaikteki betimlemeler çok iyi korunmuş. Gelecek sene şartlara göre buradaki çalışmalarımızı genişleteceğiz. Ve esin perilerinin tamamına ulaşacağız" dedi.
Görkay, bu arada Zeugma antik kentinde çatı çalışması yaptıklarını da belirtti. Yapılacak çalışma ile, ortaya çıkan mozaiklerin yerinde korunacağını kaydeden Görkay, "Önümüzeki sene çalışması tamamlanacak olan çatı ile, çıkan eserler olduğu yerde sergilenecek. Böylelikle buraya gelen turist, mozaikleri görmüş olacak" şeklinde konuştu. Gaziantep 27 Gazetesi, 14.09.2007 |
|||
YENİKAPI MEVLEVİHANESİ KÜLLERİNDEN DOĞDU Hürriyet Cuma, Haber: Ersin Kalkan, 14.09.2007 |
|||
|
TARİHİ CAMİ RESTORE EDİLİYOR
Nevşehir'in Ürgüp
İlçesi Ortahisar beldesinde bulunan tarihi Selçuklu
camiinde restorasyon çalışmaları, Kayseri Vakıflar
Bölge Müdürlüğü'nce yapılıyor. haberler.com, 14.09.2007 |
||
BİRİNCİ MECLİS'TEKİ SABANCI PLAKETİNE DANIŞTAY VETOSU
Danıştay 10'uncu Dairesi, Ankara'daki 1'inci TBMM binasını 1998'de onaran "Hacı Ömer Sabancı Vakfı" ve "Phillip Morris-Sa"ya verilen teşekkür plaketinin kaldırılmasına hükmetti. Merhum işadamı Sakıp Sabancı'nın girişimleriyle 1998 yılında 500 bin dolar harcanarak tadilat yapılmıştı. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü de müze girişine pirinç levhadan oluşan bir teşekkür plaketi asmıştı. Ebadı 30x25 cm olan teşekkür plaketinin halen müze olan 1'inci TBMM binasının tarihi değerini gölgelediği iddiasıyla Mehmet Bozkurt adlı şahıs tarafından dava açılmıştı. Sabah, 14.09.2007 |
|||
"KOLEKSİYONCULUK BİR HASTALIKTIR, ÇARESİ DE YOKTUR"
Yeni sayısını 'koleksiyonerlik'e ayıran Sanat Dünyamız'da, Ömer Koç efsanevi kitap koleksiyonunu anlatıyor. Yapı Kredi Yayınları tarafından çıkarılan Sanat Dünyamız'ın 'koleksiyonerlik' dosyasında Charles Saatchi, François Pinault, Metin And, Sevda-Can Elgiz, Hakan Çarmıklı gibi tanınmış koleksiyoncuları tanıtan yazı ve söyleşiler var. Pek çok koleksiyona ruhunu veren Rafi Portakal'ın Ali Akay ve Levent Çalıkoğlu'yla 'koleksiyonculuk'u tartıştığı uzun söyleşi de bunlardan biri. Hepsinin içinde en ilgi çekeni ise, Koç ailesinden Ömer Koç'la yapılan söyleşi.
Kendimi bildim bileli, çocuk yaşımdan beri kitap
biriktiririm, ama ciddi manada önemli kitap almaya
80'lerin sonunda başladım. En mühim koleksiyonum
Osmanlı İmparatorluğu üstüne. Batı dillerinde
yazılmış Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili
kitaplardan oluşuyor. Seyahatnameler var, genel
tarihler, izlenimler var. En eski kitabım 1493
tarihlidir. 1930'a kadar olan bütün mühim kitapları
elde etmeye çalıştım. 1990'lı senelerin başında, rahmetli halam Sevgi
Gönül vasıtasıyla Şefik Atabey ile tanıştım,
kendisiyle bilahara çok dost olduk. Nasihatını
elimden geldiğince takip etmeye çalıştım ve çok
faydası oldu. Fransa Kralı 14. Louis'nin, Rus İmparatoriçesi
Maria Feodorovna'nın, Mısırlı Abbas Halim Paşa'nın
kütüphanelerinden çıkmış kitaplar var şu anda
koleksiyonumda. İthaflı kitap almaya itina ettim,
güzel armalı kitaplarım var, orijinal ciltlerinde.
Yani eskilerin dediği gibi hem zarf hem mazruf
konusunda dikkatli olmaya çalıştım. En büyük zevk
çok ilginç bir metnin çok güzel, cazip bir cilt
içinde olması tabii. Buna ilginç menşe ve arma,
sahtiyan cilt vesaire eklenince tabii, şehvet
uyandıran obje gibi bir şey oluyor. Osmanlı İmparatorluğu üzerine olan
koleksiyonumun yanı sıra 19 ve 20. yüzyıl
edebiyatından beğendiğim yazarların da kitaplarını
toplamaya çalıştım. Baudelaire benim hayran olduğum
bir şair ve şahsiyettir. Baudelaire'in kitaplarının
ilk baskılarını, mektuplarını, fotoğraflarını
toplamaya gayret ettim. 'Elem Çiçekleri'nin ithaflı
iki nüshası var. Flaubert'in, Proust'un, Victor
Hugo'nun, Verlaine'in, Apollinaire'in de imzalı
kitapları var. İngiliz edebiyatından, çok güzel bir
Oscar Wilde koleksiyonum var. Her kitabının gayet
güzel ithaflı nüshaları, mektupları, fotoğrafları
var. Bunun yanı sıra modern Türk yazarlarının da
ithaflı kitaplarını toplamaya çalıştım. Yahya
Kemal'den, Nazım Hikmet'ten tutun, Halit Ziya
Uşaklıgil, Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak Şinasi
Hisar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu... Sevdiklerimi,
bellibaşlı Türk romancılarının hepsini toplamaya
gayret ettim. İthaflı kitabın keyfi bir başka oluyor
tabii. Daha şahsi bir hale geliyor. En üzüldüğüm şey seneler evvel Nabokov'un
'Lolita'sıydı. Graham Greene'e imzalanmış bir
nüshasıydı, fakat o zaman imkanlarım daha mahduttu
ve çok yüksek para isteniyordu. Meşhur bir kadın
sinema oyuncusu aldı, şu anda ismi aklıma gelmiyor.
'Lolita' en sevdiğim kitaplardan biridir. Nabokov'un
kitaplığından çıkma bir Türkçe 'Lolita', kendi
ex-libris'iyle, onu da New York'ta buldum aldım. Elyazmasının müthiş bir keyfi var. Kim demişti:
"Eğer matbu kitap suysa elyazması kandır" diye. O
derece kuvvetlidir. Pierre Loti'nin Aziyade'si
Claude Farrere'nin L'homme assassina'sı bence çok
mühimdir İstanbul açısından. Bu ikisi İstanbul'u çok
sevmiş, ruhunu anlamaya çalışmış ve bence anlamış
insanlar dolayısıyla onların ikisinin de
elyazmasının bende olması bence koleksiyonumu çok
zenginleştiren bir unsur. Pierre Loti'nin de çok
güzel mektupları var koleksiyonumda. Latin harflerle
Türkçe yazdığı mektuplar var. Ben iyi kitabı nerede bulursam alırım,
müzayedeeviymiş, kitapçıymış, özel koleksiyoncuymuş
hiç aldırmam, kendim giderim; yeter ki kitap iyi
olsun. Dolayısıyla müzayedeevleriyle iyi ilişkilerim
var, Sotheby's, Christie's, Bonhams'la... Koleksiyonculuk -eski dilde 'deva na-pezir'
derlerdi- yani deva na-pezir bir hastalıktır, çaresi
de yoktur. Bence çok erkeklere ait, yani çok
maskülen bir tutku. ( ...) Dediğim gibi bir izahı da
yok. Gergedanı tasvir eden her türlü resim, fotoğraf, heykel, obje, çizim topluyorum. Güzel bir gergedan koleksiyonum oluştu. Hakiki gergedan var mı diye sormayın, yok, ama mumyasını yaptırdım iki tane. Hakiki gibi duruyor. Radikal, 14.09.2007 |
|||
|
HOLLANDALI TURİSTİN 25 YILLIK 'TAŞ' ÖZRÜ
Hollandalı Jos Van Lavarne, 25 yıl önce turist
olarak Türkiye’ye gelip gezdiği Selçuk’taki Efes
antik kentinden alıp ülkesine götürdüğü bir taşı,
bir özür mektubuyla birlikte Efes Müzesi’ne geri
gönderdi. Hürriyet, Haber: Veysel Erol, 14.09.2007 |
||
UŞAK MÜZESİ'NDE İKİNCİ DAVA
Uşak Arkeoloji
Müzesi'ndeki Karun hazinelerinden bazı eserlerin
çalınmasıyla ilgili yargılanan Müze Müdürü Kazım
Akbıyıkoğlu hakkında ikinci bir dava açıldı.
Akbıyıklıoğlu, müzeye teslim edilen tarihi halı ve
kilimleri zimmetine geçirmekle suçlanıyor. Trt/Haber, 13.09.2007 |
|||
TARİHİ CUMALIKIZIK HAYAT BULACAK
Cumalıkızık'ın, 3. bin yıla taşınmasıyla ilgili proje, köy sakinlerine anlatıldı.
Bursa Hakimiyet, 13.09.2007 |
|||
TARİHİ CAMİNİN GÖRÜNÜMÜNÜ BOZAN ÇEŞME YIKTIRILDI
Kütahya'da geçen yıl yaptırılan çeşme, tarihi Ali Paşa Cami'nin görünümünü bozduğu gerekçesiyle yıktırıldı. Kütahya Belediye Başkanı Mustafa İça, gazetecilere yaptığı açıklamada, geçen yıl Cumhuriyet Caddesi'ndeki tarihi Ali Paşa Cami'nin yakınına Kütahya Vakıflar Bölge Müdürlüğünce projelendirilen ve Anıtlar Kurulunca onaylandıktan sonra yaptırılan çeşmenin, caminin görünümünü bozduğu yönünde çok sayıda şikayet geldiğini bildirdi.
Vatandaşların tepki göstermekte haklı oldukları sonucuna vardıklarını ifade eden İça, bu tepkinin tarihi eserlerin yapılan yeni binalarla örtülmesiyle alakalı olduğunu dile getirdi. İça, vatandaşların taleplerinin Anıtlar Kuruluna iletildiğini belirterek, “Bu talepler yeniden değerlendirilip, çeşmenin yapımının hatalı ve vatandaşın tepkisinin haklı olduğu sonucuna varıldı. Görüntü kirliliği nedeniyle buranın yıkılmasının uygun olacağı kararı verildi. Söz konusu çeşmenin Anıtlar Kurulu onayı ile belediyemiz ekiplerince de yıkımı gerçekleştirildi” dedi. Tellal Gazetesi, 13.09.2007 |
|||
BURSA AÇIK HAVA MÜZESİ'NE DÖNDÜ
Bursa'da mahalle aralarında gizli kalan tarihi güzellikleri ortaya çıkaran belediyeler, gerçekleştirdiği restorasyon çalışmaları ile dikkati çekiyor. Son dönemde başlatılan restorasyon çalışmalarının ardından "Açık Hava Müzesi"ne dönüşen Bursa, tarih ve inanç turizmi açısından da her geçen gün önemini artırıyor.
Bursa Hakimiyet, 13.09.2007 |
|||
TARİHİ ÇEŞME RESTORE EDİLECEK
Antalya´nın Kevşirler Köyü'nde 1217 tarihli kitabesi bulunan tarihi bir çeşme restore edilerek turizme kazandırılacak.
Gazete Bir - Antalya, 13.09.2007 |
|||
392 MİLYON YTL VERDİ, DEFİNELİ ARSA 'TOBB İSTANBUL' OLACAK
Emlak Konut’un Zeytinburnu’ndaki 73 bin
metrekarelik ’defineli arsa’ ihalesine en yüksek
teklifi 392 milyon YTL ile TOBB verdi. TOBB, ihale
onaylandıktan sonra bu arsaya ’TOBB İstanbul
Kompleksini’ inşa edecek. Hürriyet, 13.09.2007 |
|||
NOEL BABA KİLİSESİ'NDE KAZI ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR
Antalya´nın Demre İlçesi'ndeki Noel Baba Kilisesi´nde kazı çalışmaları devam ediyor.
Gazete Bir - Antalya, Fotoğraf: wowturkey.com, 13.09.2007 |
|||
BOĞAZ'IN 120 YILLIK MUKİMİ
Bayraktar Holding’in yönetim merkezi İzzetabad Kasrı’nın tarihinin anlatıldığı Emine Çiğdem Tugay ve Mehmet Selim Tugay tarafından hazırlanan “İzzetabad Kasrı Akıntıburnu’ndan Akıp Geçen Zaman” adlı kitap, Bayraktar Holding Onursal Başkanı Hüseyin Bayraktar’ın da katıldığı basın toplantısı ile tanıtıldı. Kitapta, 200 yılı aşkın tarihi boyunca pek çok defa el değiştiren İzzetabad Kasrı’nın geçmişteki tüm sahipleri, birbirinden renkli gerçek hikayeleriyle tarih sahnesine çıkıyor. Bu hikayelerin geri planında aynı zamanda, son iki asırdır inanılmaz bir değişim geçiren bir ülke ve onun durmaksızın değişen metropolü, İstanbul yer alıyor. Türkiye Gazetesi, Haber: Tuncay Önür, 13.09.2007 |
|
||
BURHANİYE MÜZESİNE KAVUŞTU
Balıkesir'in Burhaniye İlçesi’nde belediyenin önderliğinde hazırlanan Kuvva-i Milliye Müzesi ve Sergi Salonu törenle hizmete girdi. Tören öncesinde halk oyunları ekibi, müze binası önünde davul ve zurna eşliğinde kısa bir gösteri yaptı. Belediye Başkanı Fikret Akova, müze olarak düzenlenen tarihi binanın 1800ílü yıllarda yapıldığını bildirdi. Binanın belediyeye devrinin sağlandığını ve yaklaşık 150 bin YTL masraf yapıldığını belirten Akova, ìBu eski binanın restorasyonu için adeta bir imece çalışması yaptık. İlçemiz ilk defa bir müzeye kavuştu” dedi. Binanın birinci katı müze, ikinci katı ise sergi salonu olacak. Akşam Ege, 13.09.2007 |
PAKİSTAN'DA BUDA HEYKELİNE SALDIRI
Pakistan'da, radikal İslamcı militanların 1. yüzyıldan kalma bir Buda heykelini havaya uçurmaya çalıştıkları, ancak heykelin zarar görmediği bildirildi. Yetkililer ve görgü tanıkları, bir grup maskeli militanın, Kuzey Batı Sınır vilayetindeki Cehanabad köyünde bulunan, kayaya oyulmuş 7 metre yüksekliğindeki Buda heykelini havaya uçurmaya çalıştığını söyledi. Militanların kayada delikler açıp içini dinamitle doldurarak patlattığı, kayanın üst kısmının zarar gördüğü, ancak heykelin hasar görmediği belirtildi. Vilayet arkeoloji müdürlüğünden Eklim Han, saldırının 2001'de Taliban güçlerinin Afganistan'ın Bamyan eyaletindeki iki Buda heykelini uçurmasına benzediğini söyledi ve "Tıpkı Taliban gibi hareket ediyorlar" dedi. |
||
BOSNALI YAZARIN MİMAR SİNAN KİTABI TÜRKÇE'DE
Bosnalı yazar Mirsad Sinanoviç'in L&M Yayıncılık'tan çıkan "Sinan'ın Gizli Eseri" adlı kitabı, önceki akşam Topkapı Sarayı'nda yapılan bir tanıtım toplantısı ile okurlara sunuldu.
Tarihi bir roman olan eser, Hasan Nazir Paşa tarafından Bosna'da 1550-1551 yılında yapılan Alaca Cami'den yola çıkılarak yazılmış.Yazar Mirsad Sinanoviç, 1992 yılında Sırplar tarafından yıkılan ve taşları Drina nehrine atılan Alaca Cami'nin bu roman vesilesiyle yeniden gündeme geldiğini söyledi. Geceye Aliya İzzet Begoviç'in oğlu Bekir İzzet Begoviç de katıldı. Türkiye ve Bosna'yı birbirine bağlayan çok önemli bağlar olduğuna dikkat çeken Begoviç, "Sinan'ın Gizli Eseri adlı kitap vesilesiyle bu bağlar daha da kuvvetlenecek. Alaca Cami görkemli bir eserdi. Sırplar bunu yok etti. Osmanlı'ya dair ne varsa, her şeyi, bini aşkın camiyi ve mezarlığımızı yok ettiler. Osmanlı ile olan bağlarımızı şimdi yeniden kuruyoruz, yok edilen eserleri diriltmeye çalışıyoruz." dedi. Alaca Cami önümüzdeki günlerde IRCICA tarafından projelendirilerek ihya edilecek. Zaman, Haber: Musa İğrek, 13.09.2007 |
|||
AFRODİT'İN GETİRİLMESİ İÇİN KAMPANYA
Aydın'da bulunan tarihi Tralleis kentinden 110 ve 57 yıl önce yurtdışına çıkarılan ve Fransa'nın ünlü müzesi Louvre'da özel bölümlerde sergilenen 3 kadın başı figürünün yeniden Aydın'a getirilmesi için hukuk mücadelesi başlatılıyor. Sabah, 13.09.2007 |
|
||
TARİHİ HAMAM KİRAYA VERİLİYOR
Mülkiyeti Atatürk
Orman Çiftliği (AOÇ) Müdürlüğü’ne ait tarihi hamam
kiraya verilmek üzere ihale açıldı. Hürriyet, 13.09.2007 |
|||
AKDAMAR'IN HAÇINI BİR ERMENİ ÇALMIŞ
Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu, bir Ermeni kuruluşu olan Gomitas Enstitüsü'nün Akdamar Kilisesi'nin haçının yerine takılması için baskı yaptığını; ancak arşiv kayıtlarına göre, haçın Rusya'dan çetesi ile birlikte Van'a hırsızlığa gelen Michellian adlı bir Ermeni tarafından çalındığını söyledi.
Halaçoğlu, 1907 yılında kilisenin Michellian tarafından yağma edildiğini, aynı kişinin orijinal haçı da çıkararak karısına hediye ettiğini açıkladı. Geçtiğimiz yıl restorasyonu bitirilen ve bunun için 2 milyon 600 bin YTL harcanan Van Gölü üzerindeki Akdamar Kilisesi müze olarak açılmıştı. Ancak kilisenin tepesinde bulunması gereken haç yerine takılmamıştı. Bunun üzerine Ermeni çevreleri gerek yurtiçinden gerekse de yurtdışından haçın takılması için baskıda bulunmuştu. Kültür ve Turizm Bakanlığı yapının orijinalinde bulunan haçın uzun yıllardır yapının üzerinde bulunmadığını, bu sebeple, yeni bir haçın takılmayacağını açıklamıştı. Zaman, Haber: Aslıhan Aydın, 13.09.2007 |
|||
ASLANTEPE YİNE HEYECANLANDIRDI
Kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkan saray kalıntıları ışığında, Malatya'nın Hitit döneminin başkenti olabileceği öne sürüldü. Malatya Haber, 13.09.2007 |
|||
MAKEDONYA'DA TARİH ÖNCESİ HAYVANLARA AİT KANITLAR
ORTAYA ÇIKARILDI
Delkovo yakınlarındaki Stamer kasabasının dışında bulunan fosiller, bir zamanlar Avrupa topraklarında antiloplar, tarih öncesi gergedanlar, kılıç dişli kaplanlar ve mastodonların yanı sıra zürafaların yaşadığını kanıtlıyor. Bu kanıtlar, yaklaşık 200 bin yıl önce Afrika'da ortaya çıkıp daha sonra Avrupa ve Asya'ya göç ettiğine inanılan homo sapien'in evriminin izlenmesinde de yardımcı olabilir.
Paris'teki Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi'nin İnsan Evrimi Laboratuvarı'nda görevli Paleontolog Denis Geraads, "Stamer yakınlarında birkaç yerde fosil kalıntıları bulduk ve bunların devamının gelmesi bekleniyor." dedi.
Geraads, "İlk noktada, Avrupa'da bir ilk olarak tarih öncesi bir zürafanın kalıntılarını bulduk. Bu önemli bir bulgu ve bu noktada daha pek çok kalıntı bulmayı umuyoruz," dedi.
Sofya'daki Ulusal Doğal Tarih Müzesi'nden Nikolay Spasov'a göre, Stamer sahasında Geç Miyosen döneminden kalıntılar yer alıyor. Spasov, gün ışığına çıkarılan zürafanın günümüz Afrika zürafalarının atası olduğunu söylüyor. Günümüzdeki hayvanlar ortalama bir tona kadar ağırlığa sahipken, Makedonya'da bulunan türün ağırlığı yaklaşık iki ton, daha kısa ve boynuzları var. İlk kazılar, maden mühendisi Ljube Mitevski'nin kemikleri bulup bilim insanlarına verdiği Mart ayından bu yana devam ediyor.
Bu ay yeni ve kapsamlı kazılar başlatılacak. Makedonya Kültür Bakanlığı sahanın keşfi için kaynak ayırıyor. Çevre ve Fiziksel Planlama Bakanlığı sahayı koruma altına aldı ve geçici tedbirler uygulamaya koydu. Makedonya'da sürekli bir sorun olan kaçak kazıcıları uzak tutmak için kalıcı güvenlik tedbirleri alındığı duyuruldu. Southeast European Times, Haber: Zoran Nikolovski, Fotoğraf: Tomislav Georgiev, 13.09.2007 |
|||
TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK HÖYÜKLERİNDEN BİRİ OLAN BAŞUR HÖYÜK'TE KAZI ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR
Siirt'te, alan olarak Türkiye'nin en büyük höyüklerinden biri olan Başur Höyük'te kazı çalışmaları devam ediyor. Yaklaşık 40 yıl sürmesi beklenen kazılarda 100 civarında işçi ve öğrenci çalışıyor. Siirt Belediye Başkan Yardımcısı Aydın Gülcan kazı alanını ziyaret ederek, Kazı Başkanı Yard.Doç .Dr.Haluk Sağlamtemir, öğrenci ve işçilerle sohbet etti. haberler.com, 12.09.2007 |
|||
ADANA'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Adana'nın Kozan İlçesi'nde bir ilköğretim okulunun katibi, bahçesinde bulduğu Roma dönemine ait 352 parça tarihi eseri, alıcı kılığındaki jandarma ekiplerine satmak isterken suçüstü yakalandı. haberler.com, 12.09.2007 |
|||
MOZAİK KENTİ HATAY'DAKİ KAZILAR
Hatay'ın Kırıkhan İlçesi İncirli
Köyü'nde 2
çiftçiye ait 250 metrekarelik arsada yapılan kazıda,
15 metrakarelik taban mozaiği, 2 bronz sikke, kandil
parçaları ve makyaj kutusu bulundu.
Hatay Gündem, 12.09.2007 |
|||
MUT KİLİSE TEPE'DEKİ KAZI ÇALIŞMALARINA ARA VERİLDİ
Mersin'in Mut İlçesi'ne bağlı Kışla Köyü'nde bulunan Kilise Tepe'de, arkeolojik kazı çalışmalarının bu yılki bölümü sona erdi.
Göksu Vadisi'ndeki Kilise Tepe'de, 1994 yılında başlayan ve 1998 yılında verilen aranın ardından yeniden start verilen kazı çalışmalarının bu yılki bölümü sona erdi. Kışla Köyü Muhtarı H.Cahit Suna, arkeolojik kazı çalışmalarının, gelecek yıl kaldığı yerden devam edeceğini bildirdi.
Cambridge
Üniversitesi'nden Yakın Doğu Arkeoloji Profesörü
John Nicholas Postgate, Newcastle Üniversitesi'nden
Bizans Dönemi Uzmanı Dr. Mark Jackson ve Selçuk
Üniversitesi'nden İlk Tunç Çağı Uzmanı Prof.Dr.
Hasan Bahar sorumluluğunda yürütülen kazı
çalışmalarının temmuz ayında başladığını belirten İl
Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Çalışkan, kazılar
sonunda tepe üzerinde İlk Tunç Çağı (MÖ
2800-2000) ve Orta Tunç Çağı (MÖ 2000-1600)
yıllarına ait küçük bir yerleşim yerinin inşa
edildiğinin anlaşıldığını ve Hitit İmparatorluğu
döneminde (MÖ 1600-1200) idari bir merkez
olduğunun belirlendiğini kaydetti. Bizans döneminde takriben MS 500 yılından itibaren Kilise Tepe üzerinde bir kilisenin inşa edildiğinin ortaya çıktığını dile getiren Çalışkan, kazı çalışmalarında İlk Tunç Devri ve Hitit İmparatorluğu'nun çöktüğü Bronz Devri sonuna ait eserlere rastlandığını belirtti.
Çalışkan, ayrıca kazı çalışmaları sırasında 1 mühür, bazı fayans boncuklar, 1 bakır alet, süs eşyası ve 1 kaplumbağa kabuğunun binanın temel katının güney batı köşesinde keşfedildiğini belirterek, kazı çalışmalarında çıkarılan materyallerin petrogafi (Taş bilimi) ve nötron aktivasyonu analizleri için yüzdürme ve elekten geçirme sonrası elde edilen bitkisel ve hayvansal örnekleri ve kimyasal karekter analizi için toplanan toprak örneklerinin kazı alanında yer alan laboratuvarlarda incelendiğini söyleyen Çalışkan, bu yılki kazı çalışmalarının sona erdiğini dile getirdi.
Çalışmaların gelecek yıl da devam edeceğini ve 5 yıl süreceğini ifade eden Çalışkan, kazılarda aşağıya doğru inildikçe MÖ 300 yıllarındaki Hellenistik dönemden başlayarak, 6 bin yıl önceki İlk Tunç dönemine ait bulgulara rastlandığını, elde edilen eserleri Silifke Müzesi'nde Kilise Tepe'ye ayrılan özel bölüme gönderdiklerini kaydetti. Turizm Gazetesi, 12.09.2007 |
|||
SİLİVRİ'DE KAYA RESİMLERİ BULUNDU
Silivri'nin Danamandıra
Köyü yakınlarında, tarih
öncesi çağlara ait arkeolojik yüzey
araştırmalarında, bir mağarada kaya resimleri ve
daha önce bilinmeyen bir antik kentin kalıntıları
bulundu.
Danamandıra Köyü'nde yaptıkları araştırmalar sırasında Muhtar Emrullah Çakır'ın kendilerini götürdüğü mağarada Trakya coğrafyasında şimdiye kadar hiçbir yerde rastlanılmayan kaya resimleri tespit ettiklerini dile getiren Aydıngün, şu bilgileri verdi:
"Danamandıra Köyü yakınlarındaki mağara ağzında çok primitif tarzda kayalara oyulmuş insan ve labirent tarzı basit şekiller bulduk. Üçgen başlı, el ve kolları iki yana açık çöpten bebekleri anımsatan, kayalara kazınmış insan betimi yaklaşık 40 santimetre boyutlarında. Mağara ağzındaki bu resimler her halde daha çok olmalıydı, çünkü çevrede tahribat izleri var. Maalesef, define arayıcıları gördükleri her şeklin çevresinde altın bulacaklarını sanarak kültür varlıklarımızı yok ediyorlar. Bu mağara ağzında henüz detaylı incelemelerimiz sürüyor, belki başka insan betimleri ve grafittiler de bulabiliriz. Kaya bloku üzerinde gelişen yosun ile şekiller kapanmış da olabilir."
Aydıngün, kaya resimlerinin tarihlemesinin şimdilik oldukça zor olduğunu dile getirerek, ancak mağara ağzında buldukları seramik parçalarının Neolitik-Kalkolitik çağların el yapımı seramiklerinin özelliklerini gösterdiğini, dolayısıyla tarihlerinin MÖ 6000'lere kadar uzandığını söyledi.
Trakya'ya en yakın olarak İtalya ve Avusturya Alpleri üzerinde birtakım kaya resimlerinin bulunduğunu ifade eden Aydıngün, bunların dünyada oldukça önemli primitif sanat eserleri olarak kabul edildiğini söyledi.
Yrd.Doç.Dr. Şengül Aydıngün, Danamandıra köyünde antik bir kentin de keşfini gerçekleştirdiklerini ve bu sırada Silivri Belediye Başkanı Hüseyin Turan'ın da yanlarında bulunduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Köy Istıranca dağlarının zengin bir bitki topluluğu arasında kalıyor. Bu nedenle buradaki antik kentin de daha önce tespiti yapılmamış ve orman içindeki zengin bitki topluluğu arasında yüzlerce yıl unutulup kalmış. Aynı kayıp Maya ve İnka uygarlıklarının geçen yüzyılda orman arasındaki keşfi gibi keşif oldu, bu kentin keşfi bizim için. Çünkü çevre tam bir vahşi orman alanı.
Dikenli bitkiler ve sarmaşıklarla dolu. Kentin kalıntıları arasında pek çok tümülüs ile büyük boyutlu yapı izleri var. Yapı izlerindeki kylopik taş sıraları çok ilginç. Ayrıca, kayaların basamaklı yontulmasıyla oluşturulmuş anıtsal bir su yapısı bulduk. Bu yapı, önünde olasılıkla bir havuz vardı. Oldukça geniş bir alana yayılmış gibi görünen ve şimdilik adını bilemediğimiz antik kent."
Aydıngün, Kocaeli Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Projeleri Birimi ile Silivri Belediyesi tarafından desteklenen çalışmaları bölgede gelecek yıl da sürdürmeyi planladıklarını da kaydetti. Trt/Haber, 12.09.2007 |
|||
TARİHİ KONAK 2 YILDIR RESTORASYON İHALESİNİ BEKLİYOR
Sivas'ta, yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan
tarihi konak mahalle sakinlerini tedirgin ediyor.
Şehir merkezinde bulunan tarihi Kolağası Konağı'nın
restorasyonu için yaklaşık 2 yıldır bekleniyor.
Konağın hukuki problemler nedeniyle restore
edilemediği açıklandı. haberler.com, 12.09.2007 |
|||
TARİH KORUMA ALTINA ALINDI
Türkiye'nin ilk sosyal güvenlik kuruluşu olarak Amelebirliği tarafından 1933 yılında Kozlu'ya yaptırılan dispanser, aslına uygun biçimde restore edildi. PTT tarafından yapılan yenileme sonrasında bina, Kozlu posta merkezi olarak hizmet verecek.
Havza tarihi üzerine çalışmalarıyla tanınan maden mühendisi Ekrem Murat Zaman'a göre 1933'te Amelebirliği'nin Kozlu, Kilimli, Kandilli ve Merkez olmak üzere her üretim bölgesinde dört dispanseri bulunuyordu. Amelebirliği'nin sahip olduğu, 15 yataklı Kozlu dispanseri ve diğer sağlık kuruluşları, Eylül 1942'den itibaren Ereğli Kömürleri İşletmesi'ne devredildi.
1945'de yanındaki depoyla PTT'ye verilen bina, 1987'ye kadar posta merkezi olarak Kozlu'ya hizmet etti. 1994'te gördüğü tadilatın ardından kreş yapıldı ve Milli Eğitim Müdürlüğü'ne sembolik bir ücretle kiralandı. Bina, 1995'ten 2004 sonuna kadar anaokulu olarak kullanıldı. 2005'teki özelleştirmeden sonra telefon hizmetleri ayrılınca PTT yersiz kaldı. Bunun üzerine eski binasını hizmet binası olarak kullanmak üzere yenilenmesi karalaştırıldı. Binanın, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Bölge Müdürlüğüne tescili yaptırılarak, koruma altına alınması sağlandı. Son dönemde Zonguldak'ta da moda olduğu gibi tarihsel dokuya dair ne varsa yıkmak yerine, koruma altına almak gibi seçeneğin tercih edilmesini önemli bulduğunu belirten Zaman, "Bırakınız havzayı Türkiye'nin sosyal tarihi açısından önemli bir yapı bu. Havzadan kumpanyaların kovularak kamulaştırılmasıyla maden işçilerine daha iyi koşullar sunmak için yapılan çalışmaların bir ürünü. Mağaralarda, çerden çöpten yapılma barakalarda kalıp, derelerde yıkanmak zorunda kalan işçiler bu dönemde duşları, üç öğün yemek yiyebileceği yurtlara da kavuşmuştu. Bir mimari harika olan o yapılar tüm itirazlarımıza karşı çoktan yıkıldı.
Özelleştirmenin kutsandığı şu günlerde, kamusal olan ne varsa yerle bir edilmeliydi çünkü" dedi. Zaman, yıkımcılara M. Akif Ersoy'un şu dizeleriyle seslendi: "Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir?/Onu en çulpa herifler de emin ol becerir./ Hele sen gösteriver, işte şudur kubbe diye,/İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye./Ama gel kaldıralım dedin mi heyhat o zaman, /Bir Süleyman daha lazım bir de Sinan." Birgün, Haber: Ahmet Öztürk, 12.09.2007 |
|||
KORUMA ALTINA ALINAN BİNA YIKILMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA
Zonguldak'ın Devrek İlçesi'nde 'tehlikeli' olduğu gerekçesiyle encümenin yıkım kararı aldığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Karabük Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü'nün korumasındaki bina, yıkılma tehlikesi taşıyor. Ahşap binanın etrafında can ve mal güvenliğini sağlayacak bir tedbirin alınmaması vatandaşların tepkisini çekiyor. haberler.com, 12.09.2007 |
|||
DÜLÜK ANTİK KENTİ'NDEKİ TAPINAK ORTAYA ÇIKACAK
Almanya'nın Münster Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Engelbert Winter, Dülük Antik Kenti'nde yürüttükleri kazı çalışmalarıyla bölgedeki tapınağı ortaya çıkarmayı ve tarihiyle ilgili daha fazla bilgi edinmeyi amaçladıklarını söyledi. Kazı başkanlığını da yürüten Winter, Dülük Antik Kenti'nde gazetecilere yaptığı açıklamada, kentte uzun yıllardır kazı çalışmaları yürüttüklerini belirtti. Antik kentin 600 bin yıla varan tarihi geçmişiyle Anadolu'daki en önemli antik yerleşim merkezlerinden biri ve önemli bir dini bölge olduğunu düşündüklerini, bunu kanıtlamak için kazı çalışması yürüttüklerini ifade eden Winter, şöyle konuştu: ''2000 yılından sonra yapılan kazılarda bu düşüncemiz doğrulandı ve tapınakla ilgili çeşitli bulgulara rastladık. Burada Tanrı ile ilgili yazılar çıktı. Bu da çok uzun yıllar önce de Tanrı'ya inanıldığını ortaya koyuyor. Tapınağın önemli bir tapınak olduğunu ve bölgeye birçok yerden insanlar geldiğini tespit ettik. Amacımız, tapınağı ortaya çıkarmak ve tarihiyle ilgili daha fazla bilgi edinmek. Ayrıca, kazılarımız sırasında adak tabletlerine ulaştık.'' Dülük Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarına sponsor olan Gaziantep merkeze bağlı Şehitkamil ilçesi Belediye Başkanı Metin Özkarslı ise Dülük'ün, tarihi MÖ 5-6 bin yıllarına dayanan dünyanın ilk yerleşim yerlerinden olduğunu söyledi. Prof.Dr. Winter'in 16 yıldır Dülük Antik Kenti'nde çalıştığını ifade eden Özkarslı, Dülük Antik Kenti'ni tanıtmaya çalıştıklarını ifade etti. Bu arada, kazı çalışmalarını 3'ü Türk 18 kişinin yürüttüğü, çalışmalarda çeşitli yazıt, para ve süs eşyaları bulunduğu bildirildi. Gaziantep Hakimiyet, 12.09.2007 |
|||
TERRACOTTA'LAR GEZMEYE ÇIKTI
Çin'in dünyaca ünlü savaşçı figürlerinden oluşan Terracotta ordusu, Londra'daki British Museum'da sergileniyor. Nisan'a kadar sürecek olan 'Birinci İmparator: Çin'in Terracotta Ordusu' adlı sergide, Çin'in Xi'an bölgesinde, öteki dünyaya hazırlanmaları için MÖ 210 yılında gömülen, 8 bin 99 adet, gerçek boyutta topraktan yapılmış Çinli savaşçı figürü ve atlarından oluşan Terracotta heykellerinin bir kısmı ve bölgeden çıkan diğer eserler yer alıyor. Sergi kapsamında, devletin nasıl yaratıldığı, geliştiği ve bugünüyle ilgili etkinlikler de düzenlenecek. Radikal, Fotoğraf: Reuters, 12.09.2007 |
|||
SUALTINDAN TARİHİ ROMA YOLU ÇIKTI
Urla'daki Limantepe kazılarında tarihi Roma yolunun izlerine rastlandı. Kazı Başkanı Prof.Dr. Hayat Erkanal, MÖ 4000 yıllarına kadar uzanan antik İon kentinde, su altında arkeolojik kazı yaptıklarını söyledi. Erkanal, Roma döneminde Karantina Adası'nı antik Limantepe'ye bağlayan, denizi ikiye bölen yol bulduklarını dile getirdi.
Prof.Dr. Erkanal, şöyle konuştu: ''Yol, bir kavis çizerek Limantepe'den Karantina Adası'nın güney ucuyla birleşiyor. Ada, Roma döneminde büyük bir iskana tabi tutulmuş. Pekçok villa ve 10 bin kişilik amfitiyatro ortaya çıktı. Bu denli yoğunluğun bulunduğu adanın, karayla sıkı bir bağı olduğu anlaşılıyor. Yol, bu nedenle çok önemli.'' Milliyet Ege, Haber: Mehmet Emeç, 12.09.2007 |
|
||
"TARİHİ YAŞATIYORUZ"
Konya Vakıflar Bölge Müdürü İbrahim Genç, müdürlük olarak 3 yılda mülkiyetleri altındaki 150 tarihi eserin onarım ve restorasyonunu gerçekleştirerek, Anadolu'da en fazla restorasyon yapan kent olduklarını söyledi.
İbrahim Genç, Vakıflar Bölge Müdürlüğü mülkiyetinde yaklaşık 400 tarihi eserin korunması ve gelecek nesillere taşınması için Genel Müdürlüğünün verdiği destekle ellerinden geleni yaptıklarını belirtti.
Merhaba Gazetesi, 12.09.2007 |
|||
VİKİNG GEMİSİ OTOPARKTAN ÇIKTI
İngiltere'de bir barın otoparkının altında 1000 yıllık bir Viking gemisinin gömülü olduğu belirlendi. Nottingham Üniversitesi'nden Profesör Stephen Harding, GPR adı verilen bir radar tekniğiyle, geminin otopark zemininin 2-3 metre derinliğinde olduğunu tespit ettiklerini söyledi.
|
|
||
TARİHİ ESER SANILAN ÇOCUK LAHDİ SAHTE ÇIKTI
Niğde'nin Ulukışla İlçesi'nde jandarma ekiplerinin düzenlediği operasyonda 1 adet çocuk lahiti ele geçirildi.
Çocuk lahitinin daha sonra yapılan incelemelerde sahte olduğu anlaşıldı. Edinilen bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren Jandarma ekipleri, Ulukışla E5 karayolu Ereğli makasında çevirme arama çalışması yaparken bir minibüs durdurdu. Minibüsteki aramalar sonucu arabada 1 adet tarihi eser olduğu sanılan çocuk lahiti ele geçirildi. Araçta bulunan A.A (33), A.I (30) ve E.D. (39) gözaltına alındıktan sonra ifadeleri alınmak üzere Ulukışla Başsavcılığı'na sevk edildi. Çocuk lahitinin incelenmesi için Niğde Müze yetkililerine haber verildi. Yetkililerin incelemesi sonucu tarihi eserin sahte olduğu anlaşıldı. İfadeleri alınan şahıslar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Zaman, Haber: Levent Uğurlu, 12.09.2007 |
|||
KAÇAKÇILIK ZANLISI İMAM "CEMAATE UYDUM" DEDİ
Ankara'da gerçekleştirilen operasyonda,
aralarında bir imamın da bulunduğu üç kişi, Roma
döneminden kalma 317 adet sikkeyi satmak isterken
yakalandı. Uşak'ta bir camide imamlık yaptığı
öğrenilen İ.A., "Cemaate uydum" diyerek, tarihi eser
kaçakçılığıyla ilgisinin olmadığını iddia etti.
Uşak'ta bir camide imamlık yaptığı öğrenilen İ.A.'nın, ifadesinde, E.T. ve M.G.'nin cemaatten olduğunu, bu kişilerin yanlarında gelmesini istemesi üzerine onlara uyup Ankara'ya geldiğini, tarihi eser kaçakçılığıyla herhangi bir ilgisinin olmadığını söylediği öğrenildi. Adliyeye sevk edilen üç kişi, ifadeleri alındıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Milliyet, Haber: Türker Karapınar, 12.09.2007 |
|||
HASANKEYF KAZILARINDA SEZON KAPANDI
Antik Kent Hasankeyf’te 26 Mayıs tarihinde Prof.Dr. Abdüsselam Uluçam başkanlığında başlayan 2007 yılı arkeolojik kazı dönemi teknik ve sağlamlaştırma çalışmaları 11 Eylül tarihi itibariyle sona erdi. Jeo radar ve çizimle belgeleme çalışmaları devam ediyor.
Bu yıl Hasankeyf kazıları için GAP idaresi tarafından 1 Milyon 200 Bin YTL, DSİ genel Müdürlüğü tarafından ise 250 Bin YTL ödenek sağlandı. 26 Mayıs’ta başlayan Hasankeyf kazılarında toplam 730 Bin YTL harcama yapıldı. 2007 kazılarında mimari yapıların yanı sıra çok sayıda seramik, cam, alçı ve mermerden küçük buluntularla bazı metal objeler ayrıca ilk kez Roma dönemine ait duvar mozaikleri ortaya çıkarıldı. Bu yıl Hasankeyf’te kazı çalışmaları kapsamında iç kale yolu ve dükkanlar, Büyük Saray, Selahiye’deki külliye, zaviye, cami ile mezarlıkta ve Zeynel Bey Türbesi'nde yürütüldü. Ayrıca sondaj çalışmaları, çevre düzenlemesi ve basit onarım çalışmaları, laboratuar, belgeleme ve Joe Radarla zemin tespiti çalışmaları yapıldı. Hasankeyf kazı evinde bulunan tarihi eser depoları Mardin Müzesi tarafından mühürlendikten sonra kazı ekibi Hasankeyf’ten ayrıldı. Bu yılki kazılara 100. Yıl Üniversitesi’nden Yrd.Doç. Ali Boran, Gazi Üniversitesi’nden Yrd.Doç. Nurşen Özkul Fındık’ın yanı sıra uzman sanat tarihçileri ve uzman Arkeologlar katıldı. Çalışmalara çeşitli üniversitelerden 42 öğrenci katılırken, dönem boyunca 147 işçi Hasankeyf kazılarında çalıştırıldı. Batman Gazeetsi, 12.09.2007 |
|||
ANTONİNLER ÇEŞMESİ'NDEN SERİN SULAR AKACAK
Aygaz’ın restorasyon çalışmalarını üstlendiği, Sagalassos’un gözbebeği görkemli Antoninler Çeşmesi’nin restorasyon çalışmaları tamamlandı. İnşaat Mühendisi ve Mimari Restorasyon Uzmanı Semih Ercan yönetiminde sürdürülen restorasyon çalışmaları sonucunda Antoninler Çeşmesi eski görkemine kavuşuyor.
Yaklaşık 2000 yıl önce Roma İmparatorluğu zamanında prestij göstergesi olarak inşa edilen, 28 metre cepheli ve 9 metre yüksekliğinde, 4.5 metre yükseklikten akan bir şelaleye ve 81 metreküp büyüklüğünde bir havuza sahip anıtsal çeşmenin eksik kısımların tamamlanması için 1998 yılından bu yana çalışılıyor. 3 bin 500 parçanın bir araya getirilerek 400 adet bloğa dönüştürülen, bu yıl tamamı ortaya çıkarılan görkemli yapının tüm parçaları, Eylül ayında sona erecek kazı dönemini takiben yere indirilerek, çeşmenin depreme karşı güçlendirme çalışmalarına başlanacak. 2010 yılında tüm çalışmaların tamamlanmasıyla tıpkı antik çağlarda olduğu gibi Antoninler Çeşmesi’nden serin suların akması hedefleniyor.
MS 500 yılında yaşanan depremde yıkılan ve toprak altında kalan Antoninler Çeşmesi, yedi farklı renkteki taşlarıyla dikkat çekiyor. Şelaleli bir çeşme olan Antoninler Çeşmesi’nde ışık oyunlarına imkan veren kaplan sırtı mavi Afyon mermerleri kullanılmış. Antoninler Çeşmesi’nde orjinalleri Burdur Müzesi’nde yer alan dekoratif bezemeler, Medusa kabartmaları ve Tanrı Dyonysos’a ait çok sayıda heykeller bulunuyor.
Antoninler Çeşmesi deprem güçlendirme çalışmalarının ardından ise bloklar temizlenecek, sular yeniden akacak, Burdur Müzesi’nde sergilenen heykellerin kopyaları özgün yerlerine yerleştirilecek ve Yukarı Agora’da gerekli düzenlemeler yapılacak. Turizm Habercisi, 11.09.2007 |
|||
FRİGYA VADİSİ CANLANDIRILIYOR
Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya arasında kalan ve tarih, kültür ve doğa turizmi potansiyeline sahip Frigya Vadisi, yeni projelerle canlandırılmaya çalışılıyor. Frigya Vadisi, Kültür Yolu Projesi ile yerli ve yabancı turistlere ev sahipliği yapacak.
Bu bölgede Hellenistik, Roma, Bizans ve Türk dönemlerine ait çok önemli eserler bulunuyor. Ulaşım imkanlarının genişletildiği bölgede yeni yollar yapılıyor, bozuk yollar onarılıyor. İl Kültür ve Turizm müdürlüklerinin dünya standartlarında hazırladığı yer ve yön tabelaları bölgeye konuluyor. Konaklama imkanlarının araştırıldığı bölgede turistlerin kamp yapacakları bölgeler de tespit ediliyor.
Turizmdebusabah.com, 11.09.2007 |
|||
TRABZON'DA KIZLAR MANASTIRI'NDAKİ KAZI ÇALIŞMALARI TAMAMLANDI
Trabzon'un Boztepe Mahallesi'ndeki Kızlar Manastırı'nda sürdürülen arkeolojik kazı çalışmasının sona erdiği bildirildi.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Trabzon Belediye Başkanı Volkan Canalioğlu, Kızlar Manastırı'ndaki kazı çalışmalarının belediye ile Trabzon Müze Müdürlüğü'nün ortaklaşa olarak sürdürdüğünü hatırlatarak “Kızlar Manastırı'nı daha önce temizleme çalışmaları yaparak turizme açmıştık. Burayı Çağdaş Sanatlar Müzesi haline getirmek için proje hazırladık. Bu projeyi hayata geçirmek için burada arkeolojik kazı çalışması yapılması zorunlu oldu. Bu çalışmaların tamamlanmasıyla birlikte hazırladığımız projeyi onaylatıp hayata geçirmeyi planlıyoruz” dedi.
Kızlar Manastırı'nı kurtarma kazısının Trabzon'da yapılan ilk sistemli kurtarma kazısı olduğuna dikkat çeken Salihoğlu "Bununla birlikte alanda tespit edilen mimari buluntular ve taşınır buluntular kazının getirileri ilimizin tarihi açısından büyük önem arz etmektedir. Kızlar Manastırı'nda yapılan kurtarma kazısı Trabzon Belediyesi'nin talebi üzerine 4 arkeolog ve bir sanat tarihi uzmanı tarafından gerçekleştirilmiştir. Kazı çalışmalarında tespit edilen buluntuların tamamı Trabzon Müze Müdürlüğü'ne taşıtılmış olup buluntuların çizimlerine devam edilmektedir. Ayrıca Kızlar Manastırı Kurtarma Kazısı tüm yayın hakları müze müdürlüğüne ait olup, kazı çalışmalarına ilişkin hazırlanmakta olan bildiri Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünce planlanan 2008 yılı Kurtarma Kazıları Sempozyumu'nda sunulacaktır" şeklinde konuştu Turizm Gazetesi, 11.09.2007 |
|||
URARTULARDAN KALAN ŞEYTAN KALESİ'Nİ DEFİNE AVCILARI
TALAN ETTİ
Çıldır'a 1 kilometre uzaklıkta bulunan ve 3 yanından akan Karaçay'ın sınırladığı bir sarp yarımada üzerinde kurulan Şeytan Kalesi'ne yürüyüş düzenleyen Vali Murat Yıldırım, "Maalesef küçük bir bayrak dışında kaleye taş üstüne taş konmamış." dedi. Kalenin şu an yüzde 40'ının ayakta olduğuna dikkat çeken Vali Yıldırım, "Böyle tarihi eserlerimize sahip çıkmalıyız. Bunun için gerekli olan girişimleri yapacağım. Yoksa burası bizim için sadece bir turistik gezi dışında bir anlam ifade etmez." şeklinde konuştu.
Urartular zamanından kaldığı sanılan, birçok medeniyetin yararlandığı Şeytan Kalesi'nde üzerinde bulunduğu yalçın kayalıklar sur duvarları ile birleşerek kaleyi daha korunaklı bir konuma getirmiş. Sur duvarlarının yüksekliğinin 2 metreyi bulduğu Şeytan Kalesi'nin yakınında bulunan Yıldırımtepe köylüleri de define avcılarından bıkmış. Yıldırımtepe köyünde yaşayan Serker Aktemur isimli vatandaş, "İnsanlar altın var diye sürekli gelip bu kaleyi kazmışlar. Ama farkında olmadan bir tarihi yok etmişler. 71 yaşındayım. Bugüne kadar bir çok kişi kalede altın bulma ümidiyle kazı yaptı. Kimisi yakalandı, kimisinin ise, hayalleri boşa çıktı. Yetkililerden bu kaleye sahip çıkmalarını istiyoruz." ifadelerini kullandı.
Vali Murat Yıldırım, daire amirleri ile kalenin tarihi ve kültürel yapısını inceleyerek, yetkililerden bilgiler aldı. Kalenin konum olarak tehlikeli bir yerde bulunduğuna dikkat çeken Yıldırım, "Kim bilir burayı yapmak için kaç sene uğraşmışlar. Böyle vahşi bir güzellik başka bir yerde yok. Yapılması için çok emek harcanmış." dedi.
Öte yandan Vali Yıldırım, şehir merkezinde bulunan kongre binasının da müze olacağını ifade etti. Yıldırım, bunun için gerekli çalışmaların devam ettiğini kaydederek, "Projemiz hazır şu an da kaynak bekliyoruz. Kaynak gelirse binamızı müze haline getirmeyi planlıyoruz." diye konuştu. TürkiyeTurizm.com, 11.09.2007 |
|||
ATATÜRK'ÜN İLK GÖZ AĞRISI ELENİ'NİN EVİ ONARILIYOR
Mustafa Kemal Atatürk'ün askeri okulda okuduğu yıllarda aşık olduğu Rum kızı Eleni'nin evi AB tarafından sağlanan fonla Makedonya hükümeti ve Beykoz Belediyesi tarafından restore edilerek kültürel ve tarihsel faaliyetlere açılacak.
Atatürk'ün gençlik aşkı olarak tarihe geçen Eleni, Manastır Askeri İdadisi'ne giden Mustafa Kemal Atatürk'ün okul yolunda bulunan evinin balkonundan el sallamış ve bu ev “Rum kızı Eleni'nin Atatürk'e el salladığı ev” olarak ünlenmişti. Manastır şehrinde yer alan Şirok Caddesi'ne bakan evin balkonunda başlayan aşk Atatürk'ün Eleni'yi annesi Zübeyde Hanım'la tanıştırmış, ancak evlenmek için izin alamamıştı. Eleni'nin babası, kahyasına yüklü miktarda para vererek kızı ile evlendirmiş ve Eleni'yi Fransa'ya göndermişti. Makedonya devlet televizyonu tarafından Atatürk'ün bu gençlik aşkı, Manastır Fahri Konsolosu Mithat Enver Cemal'in hazırladığı senaryodan 2005 yılında film haline getirilmişti. Yeni Şafak, Haber: Mustafa Palavar, 11.09.2007 |
|||
CAMİ AVLUSUNDA DEFİNE ARIYORLAR
Gümüşhaneli 3 defineci, aldıkları ruhsatla Sadullah Efendi Camisi avlusunda define bulmak için kazı çalışmalarına başladı. Halit Köprülü, İbrahim Öztürk ve Reşit Dabağ adlı defineciler, cami avlusunda altın bulunduğu ve kazı yapmak istedikleri yönünde başvuruda bulundu. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, talebi uygun bularak izin verdi. Belediyeden iş makinesi kiralayan define avcıları, Trabzon Müzeler Müdürlüğü'nde görevli arkeolog Ali İhsan Kartal'ın nezaretinde kazı çalışmasına başladı. İlk gün yapılan kazılardan sonuç elde edilemezken, kazı çalışmaları birkaç gün daha sürecek. Yeni Şafak, 11.09.2007
DEFİNECİLERİN
HAYAL KIRIKLIĞI
Reşit Dabağ (74), İbrahim Öztürk (57) ve Halit
Köprülü (65) tarafından Gümüşhane Belediyesi'nden
kiralanan iş makinesi ile 100 metrekarelik alanda
define aramak amacıyla başlatılan kazı çalışmasının
dünkü son gününde de hiçbir sonuç çıkmayınca
defineciler hayal kırıklığı yaşadı.
Konu ile ilgili olarak Gümüşhane İl Kültür ve
Turizm Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre Sadullah
Efendi Camisi'nde define kazısı yapmak isteyen Halit
Köprülü adına 27.01.1984 Gün ve 18294 Sayılı Resmi
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Define Arama
Yönetmeliği”nin ilgili maddeleri uyarınca 05.09.2007
Tarih ve 1034 Sayılı define arama ruhsatı
düzenlendiği, Trabzon İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğünden alınan ruhsat sonrası 10.09.2007
tarihinde define aramaya başlanılacağı, kazıya
nezaret ve kazı başkanlığı yapmak üzere Trabzon İl
Kültür ve Turizm Müdürlüğü Müze Müdürlüğünde görevli
arkeolog Ali İhsan Kartal'ın görevlendirildiği
belirtildi. Kazı sırasında Gümüşhane Valiliği tarafından
birer maliye ve içişleri bakanlığı temsilcisinin
görevlendirildiği alanın emniyeti için il emniyet
müdürlüğünden 4 polis memurunun üç gün süresince
görevlendirildiği belirtildi. Konu ile ilgili olarak
bir açıklama yapan Halit Köprülü “Define aramak için
gerekli olan tüm yazışmaları tamamladık. Anıtlar
Trabzon Bölge Müdürlüğü'nden alınan izin
doğrultusunda ve Gümüşhane Belediyesi Meclisi'nden
çıkan onayla kazı çalışmalarına başladık. Gümüşhane
Belediyesi'ne ait iş makinesini 3 günlüğüne
kiraladık. 100 metrekarelik alanda derinliği 7
metreyi bulan alanda kazı çalışmasını sürdürdük.
Ancak, umduğumuz defineye ulaşamadık. Bu bölgede üç
ayrı noktada define aramayı sürdürmek istiyoruz.
Ancak, aldığımız üç günlük süre sona erdi. Yetkili
kurumlarla yazışarak, yeniden izin alıp kazı
çalışmalarımızı sürdürmeyi planlıyoruz” dedi. Gümüşhane Kent Haber, 14.09.2007
|
|||
ANTİK KUDÜS'ÜN SAKİNLERİ
İsrail'de Hz. İsa dönemine ait 70 metrelik bir kanalizasyon tüneli bulundu. Arkeologlar, antik dönemde su biriktirme amacıyla kazılan tünelin, MS 70'te, Kudüs'ün Romalılar tarafından kuşatılması sırasında, Yahudi halkın kentten kaçmak için kullandığını düşünüyor.
Radikal, Fotoğraf: AFP-Sabah, 11.09.2007 |
İsrailli arkeologların ortaya çıkardığı, antik döneme ait 70 metrelik kanalizasyon tünelinde Roma dönemine ait parçalar da bulundu. |
||
|
KYME KAZILARINDA İKİ AYLIK GECİKME
Aliağa'daki Kyme Antik Kenti'nde kazı çalışmaları iki ay gecikmeyle yeniden başladı.
İtalya'daki Catania
Üniversitesi'nde görevli Prof.Dr. Sebastiana Lagona
başkanlığındaki 24 kişilik ekiple 27 yıldır
sürdürülen kazı çalışmaları sırasında bugüne kadar,
Hellenistik ve Roma dönemlerine ait mermer heykeller,
tapınak, anıtlar, tiyatro alanı, sur duvarı, hamam,
yol ve kemerler ortaya çıkarıldı. |
||
DEMİRYOLU VE İSTASYONLAR İÇİN SİT ALANI BAŞVURUSU
Yapımı hızla devam eden Marmaray projesi
kapsamında İstanbul'da bulunan demiryolu ve tarihi
istasyon binalarının yok edileceği kuşkusu Mimarlar
Odası, Sendika ve ICOMOS'u (Uluslararası Anıtlar ve
Sitler Konseyi Türkiye Ulusal Konseyi) harekete
geçirdi. İstanbul'un kent içi ulaşımında yüzyıldır
önemli yeri olan Haydarpaşa- Gebze ve Sirkeci-
Halkalı banliyö hatlarının tarihi ve kültürel SİT
alanı ilan edilmesi için koruma kurullarına başvuru
yapıldı. ICOMOS, Mimarlar Odası, İstanbul Büyükkent
Şubesi ve Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası
İstanbul 1 No'lu Şubesi'nin, koruma kurullarına
sunmuş oldukları ortak başvuruda, Haydarpaşa- Gebze
ve Sirkeci-Halkalı banliyö hatları üzerinde tarihi
ve kültürel öneme sahip çok sayıda bina olduğu
belirtilerek İstanbul'un "demiryolu mirası"nı
oluşturan bu yapıların ve güzergahın SİT alanı ilan
edilmesini talep etti. Başvuru dilekçesinde talebin
gerekçeleri sıralanırken UNESCO'nun, Dünya Mirası
Listesi'ne birçok tarihi demiryolunu aldığı ve söz
konusu hatların da bu listede yer alanlarla eşdeğer
olduğu vurgulandı. Dilekçede demiryolu hatlarının
Osmanlı'nın en zor zamanlarında yapıldığı ve tek
olduğu şeklinde tarihi bilgilere de yer verildi.
1869 yılında Rumeli demiryolunun ilk tohumu atıldı. 1870 yılında başlanan Yedikule-Küçükçekmece hattı 1871 yılında hizmete girdi. Hattın Avrupa bağlantısı 1888 yılında tamamlanabildi. Sirkeci Garı'nın yapımı ise 1890 yılında tamamlandı. Hattın Türkiye Cumhuriyeti'nce satın alınması 1936 yılında gerçekleşti. İstanbul'u Anadolu'ya ve Bağdat'a bağlaması düşünülen Anadolu demiryolu, Osmanlı devletinin kendi mali olanakları ile yapıldı. Böylelikle hattın ilk kısmı olan Haydarpaşaİzmit demiryolunun keşif çalışmalarına 1870 yılında başlandı. Sabah, Haber: Hasan Erşan, 11.09.2007 |
|||
|
KORUMA ALTINDAKİ KONAKLARA ÖDENEK
Beypazarı'nda
bulunan koruma altındaki konaklara Kültür
Bakanlığı'ndan ödenek çıktığı bildirildi. Hürriyet Ankara, 11.09.2007 |
||
TARİHİ DOKUYA BETONLAŞMA TEHDİDİ
Çarpık ve düzensiz yapılaşmanın önüne geçilememesi yüzünden Erzurum’un tarihi siluetine “betonlaşma gölgesi” düştü. Yakutiye, Ulucami, Saat Kulesi ve Çifteminarelerden oluşan Erzurum gürünümü, çok katlı binaların arasında kayboldu. Bu durum Erzurum’un tarihi kimliğinin geri plana düşmesine yol açtığı gibi, turistik imaj kaybına da yol açıyor.
Erzurum on yıllarda ciddi biçimde, betonlaşma tehdidiyle karşı karşıya kaldı. İlhanlı,Selçuklu ve Osmanlı egemenliklerinin tarihi yapıları ve buluntuları beton yığınlarının altında kaldı. Kentin kültürel kimliğini ifade eden tarihi Erzurum Evleri sahipsizlik, bakımsızlık ve ilgisizlik sonucunda azaldı. Erzurum’un , tarihsel kimliğini ortaya koyan ne bir mahalle, ne bir sokak kaldı.
Betonlaşma ve çok katlı yapılar, tarihi dokuyu zedelediği gibi hava kirliliğine de çanak tutuyor. Erzurum’un ne tarihi dokusu ne de kent yapısı nefes alamıyor. On katlı apartman bloklarının yapımına, tarihi hassasiyetle kayıt koymayanlar, Erzurum’un tarihsel kimliğinin yitimine de seyirci kalıyor.
Betonlaşma, plansız yapılaşma ve geleceğe yönelik yatırımların yapılmamasından kaynaklanıyor. Erzurum’da tarihi dokuyu ön plana çıkaracak bir imar eylemi yok. Kentin tarihsel mimarisi, çok katlı yapılaşma önünde mağlup. Bu durum, Erzurum’un tarihi kentler birliğine girmesine engel olacağı gibi, gelecek nesillere de gerçek Erzurum’un taşınması imkanını ortadan kaldırıyor. Çarpık yapılaşmanın bir diğer olumsuz yönü de, doğal güzellikleri ortadan kaldırması, doğal kaynakları yok etmesi şeklinde değerlendiriliyor. Erzurum Ovası artık ciddi biçimde betonlaşma tehditi altında. Yenişehir’in yapımıyla Güneydeki yeşil alanlarını yitiren Erzurum, şimdi de ovasını yitiriyor. Erzurum Gazetesi, 11.09.2007 |
|||
ANKARA'NIN TARİHİ EVLERİ TURİZME KAZANDIRILACAK
Ankara Valisi Kemal Önal, başkentin turizm potansiyelini artırmak amacıyla çok yönlü çalışma başlattıklarını belirterek, “Ulus, Hamamönü civarında Altındağ Belediyesi ile işbirliği içinde, çok sayıda ev restore edildi. Tarihi Roma Yolu'nun ortaya çıkarılması için başlatılan arkeolojik sondaj kazısı sonrası, yapıların üzerini camla örterek ziyaretçilere açacağız” dedi.
Önal,
Ankara'ya gelenlerin, en çok Anıtkabir, Anadolu
Medeniyetleri Müzesi, Ankara Kalesi ve AOÇ ile
Çıkrıkçılar Yokuşu gibi eski Ankara evlerinin olduğu
yerleri ziyaret ettiklerini söyledi. Önal, Büyük
Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedi istirahatgahı
Anıtkabir'in tüm dünyanın ilgisini çektiğini ve
Ankara ile özdeşleştiğini söyledi. Anıtkabir'in, iç
ve dış turizm açısından ziyaret edilen yerlerin
başında geldiğini ifade eden Önal, 2004 yılında 2,5
milyon, 2005'te 3 milyon 800 bin olan ziyaretçi
sayısının, 2006 yılında 8 milyon 150 bine
ulaştığını, bu yıl ise 8 ayda 7 milyonu geçtiğini
kaydetti.
Turizm Gazetesi, 10.09.2007 |
|||
KUŞADASI'NDA KADI KALESİ'NDE KAZI ÇALIŞMALARI SONA ERDİ
Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi ve Kadı Kalesi Kazısı Başkanı Prof.Dr. Zeynep Mercangöz, Kuşadası Kadı Kalesi Mahallesi'ndeki kalede 7 yıldır devam eden kazılar sonucu tarihin her geçen yıl gün ışığına çıktığını bildirdi.
Prof.Dr.
Mercangöz, ''Anaia Kazısı'' adı verilen çalışmanın
amacının, kalenin ortaya çıkarılıp onarılması ve 5
bin yıllık kültür varlığının hak ettiği ilgiye
kavuşması olduğunu kaydetti.
Turizm Gazetesi, 10.09.2007 |
|||
HİERAPOLİS'TEN PAMUKKALE'YE Cumhuriyet, Yazı: Özgen Acar, 10.09.2007 |
|||
AKÇAKALE KALESİ'NİN RESTORASYON ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR
Trabzon'un Akçaabat İlçesi'ndeki Akçakale Kalesi'nin kazı ve restorasyon çalışmalarının sürdüğü bildirildi.
Trabzon Müze
Müdürü ve Arkeolog Nilgün Yılmazer Salihoğlu,
1297-1300 yılları arasında İmparator 2. Aleksios
tarafından Selçuklular'dan korunmak amacıyla
yaptırılan, Trabzon'un Fethi'nden sonra 7 yıl
direnen ve Fatih Sultan Mehmet'in komutanı Mahmut
Paşa tarafından 1468 yılında ele geçirilen Akçakale
Kalesi'nde kazı ve restorasyon çalışması
yaptıklarını söyledi.
Turizm Gazetesi, 10.09.2007 |
|||
KAZILARINA 138 YILDIR DEVAM EDEN EFES'İN YÜZDE 15'İ AÇIĞA ÇIKARILDI
Dünyanın en önemli antik yerleşimleri arasında yer alan Efes Antik Kenti, 138 yıldır sürdürülen kazı çalışmalarıyla Türkiye'nin en uzun süre devam eden arkeolojik kazısı olarak biliniyor.
Edinilen bilgiye göre, İzmir'in Selçuk İlçesi'nde bulunan antik kentte, British Museum adına İngiliz J.T. Wood'un Artemis tapınağını bulmak amacıyla 1869 yılında başlattığı Efes kazıları, 1895 yılından itibaren Avusturya Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülüyor. Efes Antik Kenti'nde 1954'ten bu yana Efes Arkeoloji Müzesi'nin de katıldığı kazılarda bugüne kadar çok önemli yapılar gün ışığına çıkarıldı ve yapılan restorasyon çalışmalarıyla aslına uygun olarak ayağa kaldırıldı. Efes Kazıları Başkanı Ordinaryus Prof.Dr. Fritz Krinzinger, yaptığı açıklamada, Avusturya Arkeoloji Enstitüsü'nün Efes Antik Kenti'nde 1. ve 2. Dünya Savaşları sırasında kesintiye uğrayan kazı çalışmalarının, 1954 yılında Efes Arkeoloji Müzesi'nin de katılımıyla aralıksız olarak sürdüğünü belirtti. Efes Antik Kenti'nde, 138 yıldır sürdürülen kazı çalışmalarında, şehir yüzeyinin bugüne kadar ancak yüzde 15'inin ele alınabildiğini ifade eden Krinzinger, kazılarda bugüne kadar antik tiyatro, Agora, Celsus Kütüphanesi, Meryemana Kilisesi, Kuretler Caddesi, Serapis Tapınağı, Vedius Gimnasium, Yedi Uyurlar, Domitian Tapınağı, Prytaneum Tapınağı, Hadrian Tapınağı, Devlet Agorası, Yamaç Evler ve Anastylosi Celsus Kütüphanesi ile Artemizion'nun bulunduğu alandaki yapıya ait önemli taşlar ve duvar kalıntılarının ortaya çıkarıldığını anlattı. Bu eserlerin altyapı çalışmalarının tamamlandığını belirten Krinzinger, bu kapsamda kentin en görkemli yapılarından Celsus Kütüphanesi'nin 1969 yılında başlatılan ve 1977'de tamamlanan çalışmalarla ön cephesinin, 1988 yılında da bu yapının hemen yanında yer alan Agora'nın güney kapısının aslına uygun olarak ayağa kaldırıldığını anımsattı. Zaman, 10.09.2007 |
|||
SARAYDAKİ TAHRİBAT
Dolmabahçe Sarayı'nın iyi korunup korunmadığını sorgulamaya açan bir haber, 26 Ağustos günü yayımlandı. Erhan Öztürk imzalı haberde, 25 cm uzunluğunda çivilerle duvarlara çakılan güvenlik kameralarının yapıya zarar verdiği, bunun izinsiz yapıldığı öne sürülüyordu.
Sabah, Yazı: Okur Temsilcisi, 10.09.2007 |
|||
SAGALASSOS'TA SEZON KAPANDI
Burdur’un Ağlasun İlçesi’nde 17 yıldır süren
Sagalassos Antik Kenti kazılarında, bu yıl
Antoninler Çeşmesi restorasyon çalışmalarının
tamamlanmasıyla birlikte en büyük tarihi eser olan
Roma İmparatoru Hadrian’ın heykeli gün ışığına
çıkarıldı. Kazı başkanlığını Belçika Leuven Katolik
Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr.
Jeroen Poblome’nin yürüttüğü Sagalassos Antik
Kenti’nin bu yılki kazı çalışmalarının tamamlanması
ve Antoninler Çeşmesi’nin ziyaret kapanması
sebebiyle sponsorluğunu yapan Aygaz, Sagalassos’a
gezi düzenledi. Aygaz yetkililerinin ve
gazetecilerin oluşturduğu 30 kişilik grup, depreme
dayanıklılık çalışmaları nedeniyle 3 yıl ziyarete
kapalı kalacak Antoninler Çeşmesi’ni görmek için
Sagalassos’a geldi.
2001 yılından bu yana Türkiye genelinde yeni bir uygulama yaptıklarını hatırlatan Ercan, “Restorasyonda eksik kısımları benzer taştan birebir pantografla, hatta kırıkları da birebir kopyalayıp bu tarz taşla tamamlıyoruz. Yapıyı ayağa kaldırma işlemi 2001 yılından bu yana devam ediyor ve 2007 yılı sezonu sonunda bütün parçaları yerinde tamamen ayağa kaldırdık. Projenin 2. aşamasını tamamladık. Son aşamada yapıyı statik olarak depreme karşı blokları birbirine bağlayıp, yapının temeline bir deprem izolasyonu yerleştireceğiz. Önümüzdeki 3-4 sene içinde heykellerimizin kopyalarını yapıp Burdur Müzesi’ne koyacağız” diye konuştu. Akşam, 10.09.2007 |
|||
KAMA SUTRA HEYKELİNİN PARMAĞI KOPARILDI
İstanbul Bienali'nin en çok ilgi gören eserlerinden biri, Pakistanlı sanatçı Hamra Abbas'ın üç farklı heykelden oluşan "Aşk Dersleri" adlı çalışması oldu. Heykellerde, ellerinde silahlarla, Hint cinsellik kültürünün eski yazılı kaynaklarından "Kama Sutra" pozisyonlarında sevişen çiftler canlandırılıyor. Çiftlerin elindeki silahlar aşkın tutkusunu ve şehveti ifade ediyor. Eserde kadın ve erkeğin birbirini kaybetme korkusunun, savaş olgusuyla birleştiği anlatılıyor. Sabah, Haber: Hande Sarmar, 10.09.2007 |
|||
HİTİT GÜNEŞİ AMBLEMİ KİMİN?
Ankara Büyükşehir
Belediyesi’nin "kent hafızasına yönelik" bazı
tavırları biz Başkentliler için yeni değil.
Belediye, yaptığı değişikliklerle kent kimliğine
ilişkin önemli deformasyonlara daha önce de neden
olmuştu. Örneğin Ankara’nın Hitit Güneş’li amblemini
bir günde ortadan kaldırmış, yerine minareli,
Atakuleli yeni bir amblem yaratmıştı.
HİTİT GÜNEŞİ KAVGASI KIZIŞTI Radikal, 14.09.2007 |
|||
|
|||
KAZI İÇİN GELDİ, BİRİNCİ SEÇİLDİ |
|||
YAYLADAKİ TAŞKÖPRÜ
Gümüşhane'nin Kotsan Dağı'nda bulunan tarihi köprü dikkat çekiyor.
Tarihi İpek Yolu'nun bir kolunun Bayburt, Toronsos, Kitova ve Yağmurdere'den sonra Taşköprü'ye ulaşıyor. Taşköprü'den sonra bir kol Yanbolu deresinden Santa Antik kentine, aynı vadi üzerinden Sürmene sahiline iniyor. Taşköprü'den bir kol da Meryemana-Maçka'dan Galyan Deresi boyunca Trabzon'a ulaşıyor. haberler.com, 10.09.2007 |
|||
İPEK YOLU'NDA 500 YILLIK ÇOBAN MUSTAFA PAŞA CAMİİ
RESTORE EDİLDİ
Eski eserleri orijinal haliyle tarihe kazandıran Vakıflar, Çorum'un Kargı İlçesi'ne bağlı Oğuz Köyü'ndeki tarihi Çoban Mustafa Paşa Camii'ni de unutmadı. Yüzyıllar boyunca İpek Yolu konukları ve bölge halkının ibadet ettiği cami, yanlış tadilatlar nedeniyle orijinalliğini kaybetmeye başlamışken, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarihi camiye sahip çıktı. Osmanlı mimarisindeki tek kubbeli ve son cemaat bölümleri ile dikkat çeken Çoban Mustafa Paşa Camii, 2 yıllık bir ön çalışmanın ardından restorasyon programına alındı. 2006 yılında başlayan restore çalışmalarının tamamlanmasının ardından tarihi cami yeniden hizmete açıldı. Cami içi ve dışındaki yanlış tadilatlar düzeltilerek 500 yıllık Osmanlı eseri orijinal haline kavuşturuldu.
Çoban Mustafa Paşa Camii'nin son halini görmek için Kastamonu sınırındaki Oğuz köyünü ziyaret eden Çorum Valisi Mustafa Toprak, muhtar ve cami imamından bilgi aldı. Camide yapılan çalışmaları yakından inceleyen Vali Toprak, böylesi bir tarih değerinin yenilenmesinin tarihe sahip çıkılması adına önemli olduğunu söyledi. Toprak, köy halkının tarihi camiye sahip çıkmasını ve korumasını istedi.
Oğuz köyü muhtarı İsmet Maden ise 45 hanelik köyün eski bir yerleşim yeri olduğunu ve İpek Yolu'nun geçiş güzergahında olduğunu ifade etti. İpek Yolu'ndan geçtiği tahmin edilen Horasanlı Esrail Dede'nin bölgeden geçerken vefat ettiğini ve o zat için köylerine cami yapıldığını dile getiren muhtar Maden, "Caminin mimarisi yöredeki eserlerden çok farklı. Yılların etkisiyle yıpranan camimiz, restore edilerek yenilendi. Caminin iç ve dışındaki ahşaplar bakımdan geçti. Bilinçsizce boyanan iç kısımları kazınarak eski haline getirildi. Aydınlatma ve ses sistemi yenilendi. Ayrıca, çevre düzenlemesi yapılarak tarihi camimiz yeni hale getirildi" dedi.
Orta Asya Türk'lerinin Anadolu'daki ilk yerleşim yerlerinden biri olan Oğuz köyündeki caminin geçmişi 16. yüzyıla dayanıyor. İpek Yolu güzergahı üzerinde yer alan caminin, Çoban Mustafa Paşa tarafından avluda kabri bulunan Horasan evliyalarından Esrail Dede için yapıldığı rivayet ediliyor. 230 metrekare büyüklüğünde ve 160 santimetre duvar kalınlığına sahip olan tarihi cami, yapımındaki teknik nedeniyle kışın sıcak, yaz aylarında ise serin olma özelliğine sahip. TürkiyeTurizm.com, Fotoğraf: haberler.com, 09.09.2007 |
|||
TARİHİ ÖŞVANK KİLİSESİ'Nİ GÜRCİSTAN RESTORE
ETTİRECEK
Türkiye ile Gürcistan arasında imzalanacak ikili protokol ile Çamlıyamaç Köyü'ndeki Öşvank Kilisesi Gürcistan; Gürcistan'daki bir cami ise Türkiye tarafından restore edilecek. İki hükümet arasında imzalanacak ikili protokol sonucu restorasyon çalışmalarının önümüzdeki yıl içerisinde başlatılacağı dile getirildi. Türkiye'nin Gürcistan'da restorasyonunu üstleneceği caminin ismi ise açıklanmadı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ise yıllardır harabe halinde bulunan Öşvank Kilisesi'nin tamir ve restorasyonu için şimdiye kadar hiç ödenek çıkartmadığı öğrenildi.
Hristiyan Gürcüler her yıl gruplar halinde Öşvank Kilisesi'ni ziyaret ederek hacı oluyor. Çamlıyamaç Köyü'ndeki Öşvank Kilisesi'nin yapımına Bagratlı Hanedanlığı zamanında 3. Adenese tarafından 961 yılında başlanmış, Magistras Bagrat tarafından 966 yılında tamamlanmış. Kilisenin mimarı Öşklü Grigor Usta'dır. Öşvank Kilisesi iki renkli taş bezemeleri ve kabartma figürleri ile ünlü. Kilisenin duvar ve kemerlerindeki bazı taşlar yerinden sökülmüş, çevredeki ev ve ahırların yapımında köşe taşı olarak kullanılmış, bazıları ise yurtdışına çıkartılmak istenirken yakalanmış. Zaman, Haber: Orhan Yıldırım, Fotoğraflar: haberler.com, 09.09.2007 |
|||
HİERAPOLİS TİYATROSU SAHNESİ AÇILDI
Canpolat, merkeze bağlı Pamukkale'deki Hierapolis'te bulunan Roma dönemine ait 1800 yıllık Antik Tiyatro'nun restore ettirilen sahne bölümünün açılışında, antik kentte kazı çalışmalarının 50 yıldır devam ettiğini, bu çalışmaların verimli geçtiğini söyledi.
Arkeolojinin artık sadece bilimsel çalışma olarak algılanmadığını kaydeden Canpolat, sözlerini şöyle sürdürdü: "Anadolu, uzun insanlık mirasının belki de hem kapsam, hem derinlik bakımından en önemli coğrafyası. Bu coğrafyanın da en değerli parçalarından birisi Ege Bölgesi ve Denizli'dir. Bu insanlık mirasının araştırılması, algılanması insanlık tarihinin ve geçmişteki maceramızın bilinmesi açısından son derece önemlidir."
İtalya'nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili de Hierapolis'teki kazıların 50. yılını kutladıklarını ifade ederek, "İtalya'nın Türkiye'de 19 arkeolojik heyeti çalışmaktadır. İtalya ve Türkiye arasında maddi ve manevi önemli bir ilişki sürmektedir" diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Araştırma Dairesi Başkanı Melik Ayaz ise bu yıl 433 arkeolojik çalışma yapıldığını kaydetti.
Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Necdet Fazıl Ardıç da kazılarda bu topraklarda geçmişte yaşayanların acı, korku, sorun ve bunlara buldukları çözümün izlerine rastlandığını ifade etti.
Hierapolis Kazı Heyeti Başkanı İtalyan Francesco D'Andria, kazı çalışmasının Türk-İtalyan işbirliğinin güzel bir örneğini oluşturduğunu, kazılarda ortaya çıkarılan en önemli eserin Antik Tiyatro olduğunu söyledi. Trt/Haber, Fotoğraf: Özel Çevre Koruma Kurulu Başkanlığı, 09.09.2007 |
|||
BABİL SARAYI ZEUGMA'YA RAKİP
Medeniyetler coğrafyası Türkiye, yeni bir "hazine kenti" gün ışığına çıkarıyor. Kamuoyuna henüz resmen açıklanmayan, büyük bir titizlik ve güvenlik önlemleri altında yürütülen çalışmalarla ilgili ilk bilgiler Bugün'e ulaştı
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bölgede, şimdiye kadar 4 savaşçı Amazon Kraliçesi bulunduğunu ve Zeugma'daki gibi bu mozaiklerin sadece "yüz" şeklinden oluşmadığını söyledi. Günay, Amazon Kraliçeleri'nin her birinin elinde zırhlar, yay, kılıç, mızrak ve balta gibi silahlar bulunduğunu, Amazonların kaplanlarla mücadelesi ve yaralanan kaplanın toprağa akan kanı dahil "av sahnesinin" çok net olarak anlatıldığını belirtti. Sel yatağı içindeki alanın koruma altına alındığını kaydeden Günay, 100'ü aşkın sondaj yapıldığını, bütün sondaj çalışmalarında bulgulara ulaşıldığını belirtti. Bölgeye 70 uzmanın gönderildiğini anlatan Günay, elma ve armut ağaçları, kuşlar, arklar, Eros figürü ile çok sayıda eserin ortaya çıktığını anlatırken, "Türkiye'ye yeni bir hazine geliyor" dedi.
GAP Projesi'nin en önemli barajlarindan olan Birecik Barajı'nın, 2000 yılında su toplamaya başlamasıyla birlekte, 2500 yıllık antik Zeugma kentinin beşte biri sulara gömüldü.
Şanlıurfa Balıklı Göl yakınlarındaki Halepli Bahçe'de eski Babil Sarayı'nın bulunduğunu açıklayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yapılan ilk çalışmaların ardından ortaya çıkan mozaiklerin Zeugma ve Antakya'daki mozaiklerden çok dana değerli olduğunu vurguladı. Bu tarihi eserle Türkiye'nin çok değerli bir hazine daha edindiğini belirten Bakan Günay, "Çalışmalar bittiğinde yeni bir turizm cennetimiz dana olacak" dedi.
Antik kent 3 ay önce tesadüf eseri ortaya çıktı. Balıklı Göl yakınlarındaki Halepli Bahçe'de dinler temalı park yapım projesinin temelini atmak üzere arazi sadece 2 metre kazıldığında tarihi kentin ilk bulgularına rastlandı. Kazı alanında bulunan mozaikler, Amazon savaşçılarına ait. Bu mozaikler “Savaşçı Amazon Kraliçeleri’nin” mozaiğe resmedilmiş ilk örnekleri. Mozaikleri, bugüne kadar bulunanlardan değerli kılan ise santimetrekareye düşen mozaik sayısının örneğin Zeugma'dan fazla olması.
Şanlıurfa Müzesi arkeologlarının verdiği bilgiye göre, bulunan mozaikleri "özel" kılan taşların küçüklüğü. Mozaikler 3 milimetrelik taşlardan oluşuyor. Bugüne kadar dünyada rastlanılan örnekleri genellikle 1 santimetre. 10 santimetrekarede 400 taş bulunuyor. Diğer bir özellik ise, 4 Amazon Kraliçesi'nin aynı sahnede ilk kez yer alması. Şimdilik iki kraliçenin ismi tespit edilmiş; Menalipe ve Hipolite. Bir kraliçenin 3 harfi ortaya çıkarken, diğer henüz belirlenememiş.Güvenlik önlemlerinin en yüksek düzeye çıkarıldığı Halepli Bahçe, 24 saat polis tarafından korunuyor. Bugün, Haber: Ezelhan Üstünkaya, 09.09.2007 |
|||
URLA, BRONZ ÇAĞI'NA DOĞAL MEKAN OLDU
Alman ZDF televizyonu, Urla'da Bronz Çağı'nı anlatan dramatik bir belgesel çekti. ZDF nin Terra-x adlı programı için yapılan çekimlerde Türk amatör oyuncular ve yerli halk arasından seçilen figüranlar kamera karşısına geçtiler. 52 dakika sürecek bölümün adı ise "Zeus'un Demircileri." Yönetmen Schmelzer "Urla doğal bir film seti. Tunç çağını sahnelemekte hiç güçlük çekmedik" dedi.
Yönetmen Franz Lepold Schmelzer şunları söyledi: "ZDF için bir dramatik belgesel film hazırlamak için buradayız. Konumuz bronz çağı. Senaryomuza göre, Hamurabi kanunlarının geçerli olduğu yerde, bir dolandırıcının cezalandırılması. Göze göz dişe diş kurallarının hakim olduğu zamanı canlandıracağız. Bölge çalışmamız için çok uygun. Dün Uluburun gemisinde çok güzel çekimler yaptık. Bronz çağı çekimlerinde Türkiye 'nin kentleri bizim için çok elverişli. Özellikle Urla doğal bir film setini andırıyor. Antik kazı alanları, yeniden canlandırılmış zeytinyağı işliği belgeselimize renk kattı " dedi. Hazırlanan belgeselin 2008 yılı mayıs ya da haziranda ZDF televizyonunda yayınlanması planlanıyor. Haber Ekspres, 09.09.2007 |
|||
KENT VE SAĞLIK MÜZESİ AÇILDI
Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi'nde (APİKAM) kurulan "Kent ve Sağlık" konulu interaktif müze, törenle açıldı. Törene İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Kent Sağlığı Merkezi Başkanı Agis Troulos, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Emin Alıcı, İzmir İl Sağlık Müdürü Dr. Mehmet Özkan, İKSEV Başkanı Filiz Sarper Eczacıbaşı ve çok sayıda davetli katıldı.
"Kent ve Sağlık Müzesi"nde Galen ve Hipokrat'tan, Süleyman Ferit Eczacıbaşı'na kadar pek çok simge isme yer verildi. "Daha sağlıklı bir dünya için yeni yollar ve herkes için sağlık" ana konusu ile EXPO 2015 için Milano ile yarışan İzmir'in sağlık alanındaki ilkleri sergileniyor. Canlandırmalar, barkovizyon ve heykeller ile sergiyi "canlı" kılmayı amaçlayan APİKAM, dünyanın ilk tıp merkezi Bergama "Allianoi"yi de müzeye taşıdı. Geçmiş dönemlerde sıkça uygulanan "müzikle şifa" yönetimi de, özel bir sunumla müzede yer alıyor ve ziyaretçilerini geçmişe götürüyor. İzmir ve çevresinin antik dönemdeki sağlık konularında öne çıkmış Galen, Hipokrat gibi simge isimlerinin heykelleri de sergide ayrı bir bölümde yer alıyor. Tedavide yoğun olarak kullanılan kaplıcalar ve termal sular da, ses ve ışık sunumlarıyla o dönemi yaşatıyor.
Yeni Asır, Haber: Ertan Gürcarner, 09.09.2007 |
|||
SELÇUKLU SARAYI KUBADABAD KALORİFERLE ISITILIYORMUŞ
Selçuklu döneminden günümüze kalıntıları ulaşan tek
eser niteliğindeki Kubadabad Sarayı'nda yapılan kazı
çalışmalarında yeni bilgilere ulaşıldı.
1980 yılında kazı çalışmalarına başlayan Prof.Dr. Rüçhan Arık ve ekibi, aradan geçen 27 yılda sarayın ana birimlerini ortaya çıkarırken Selçuklu devri şehirciliği ve sanatına ışık tutan önemli veriler de elde etti. Kubadabad'da birbirine kapıyla geçişleri olan bir büyük bir de küçük iki saray kalıntısı yer alıyor. Küçük sarayda sultan ikamet ederken büyük sarayda idari işler yürütülmüş. Büyük sarayda sultana ait olduğu sanılan özel bir oda, bu odada su ve kanalizasyon tesisatı bulunduğu da çıkan bir diğer bulgu. Sultanın odasında bol su akan çeşmeler belirlediklerini ifade eden kazı başkanı Prof.Dr. Rüçhan Arık, şu bilgileri de verdi: "Sarayın her bölümüne pişmiş topraktan yapılmış çok sağlam künkler döşenmiş. Ayrıca bir hazne keşfettik; bir çeşit kazan dairesi gibi. Orada ısıtılan su künkler aracılığıyla özel odaya getiriliyor, oradan da sarayın diğer kısımlarına sıcak su taşınıyordu. Günümüzdeki kalorifer sistemine benzeyen bir çeşit ısıtma sistemi kullanılmış."
Yapılan kazılarda çevre küçük köşkler, depo ve aynı döneme ait bir de şantiye ortaya çıkarıldı. Sarayın inşasında kullanılan çinilerin, tuğlaların, cam malzeme ve madeni eşyaların bu şantiyede yapıldığı düşünülüyor. Sarayın şantiyesinde üst üste sıralanmış halde 500 adet çini depolanmış halde bulundu. Karatay Müzesi'ne teslim edilen çinilerin üzerinde Arapça harflerle hükümdarların lakapları olan 'Es Sultan', 'El Muazzam', 'El Galib' gibi yazılar yer alıyor. Kubadabad'ın sadece bir Selçuk sarayı değil, aynı zamanda bir Selçuklu şehri olduğuna işaret eden Arık, Alaeddin Keykubad'ın buraya bir vali atadığını aktarıyor. Gölyaka Belediye Başkanı Rıza Namlı, sarayın korunması için yeterli ödenek ayrılmadığı görüşünde. Kalıntıların korunması için 2 milyon YTL'lik bir proje hazırladıklarını aktaran Namlı, 5 ay önce projeyi Kültür ve Turizm Bakanlığı'na göndererek, 'uzay çatısı' talebinde bulunmuş.
Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılan Kubadabad Sarayı, Konya'nın Beyşehir ilçesine bağlı Gölyaka beldesi sınırlarında, Beyşehir Gölü kıyısında yer alıyor. Selçuklu tarihçisi İbni Bibi'nin verdiği bilgiye göre; Sultan Alaeddin Keykubad, Kayseri'den Antalya'ya giderken Beyşehir Gölü çevresinin güzelliğinden etkilenerek, buraya bir saray yapılmasını emretti. Krokisini Sultan Alaeddin'in çizdiği saray 1236 yılında tamamlandı. Alaeddin Keykubad'ın emriyle saray çevresine bir şehir kuruldu. Zaman, Haber: Ünal Lİvaneli, 09.09.2007 |
|||
ERZURUM KALESİ'NDE TARİHİ PİPOLAR
Erzurum Kalesi’nde sürdürülen kazılarda 200- 500 yıl öncesine ait çok sayıda pipo çıkarıldı. Kale içinde yapılan kazıda 5 bin yıl öncesine ait çanak, çömlek, çini ve günlük yaşamda kullanılan eşyalar bulunduğunu belirten Müze Müdürü Mustafa Erkmen, "Bu yılki kazılarda Osmanlı döneminin son iki yüzyılına ait pipolar bulduk. Bu da tütün kullanma konusundaki farklılıkların çok eskilere dayandığını gösteriyor" dedi. Hürriyet, Haber: İkram Tekmanlı, 09.09.2007 |
|||
|
OSMANLI KALESİ'NDE İLK KAZI
Van'ın Gürpınar İlçesi'ne bağlı Güzelsu Köyü'nde Osmanlı dönemine ait Hoşap Kalesi’nde, Cumhuriyet tarihinin ilk kazı çalışması yapılıyor.
Van-Hakkari karayolu üzerinde bulunan ve Osmanlı zamanında Mahmudi Beyliği tarafından kullanılan tarihi yapı, Van Gölü Havzası’nda, sağlam kalabilen ender kalelerden biri. Harem, selam, mescit, saray, mahzen gibi birimlerin bulunduğu kalede Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Mehmet Top başkanlığında 15 kişilik ekip kazı çalışmalarına başladı. Türkiye Gazetesi, 09.09.2007 |
||
DÜNYA TARİHİNİN İLKLERİ AŞIKLI HÖYÜK'TE
Aksaray'ın Gülağaç İlçesi'nde bulunan Aşıklı Höyük’ün, İç Anadolu’nun bilinen en eski yerleşim birimi, ilk köyü, tarım, madencilik ve cerrahi müdahalenin yapıldığı ilk höyük olduğu tespit edildi.
Aşıklı Höyük İkinci Dönem Kazı Ekibi Başkanı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Mihriban Özbaşaran, İç Anadolu Bölgesi’nin en eski yerleşim biriminin MÖ 8200 tarihli Aşıklı Höyük olduğunu söyledi. Kapadokya’nın turizme açılacak ilk höyüğünün Aşıklı Höyük olduğunu ifade eden Özbaşaran, şunları kaydetti: “Aşıklı Höyük, ilklerin höyüğüdür. İç Anadolu’nun bilinen en eski yerleşim birimi ve ilk köyü olan Aşıklı Höyük, aynı zamanda tarım, madencilik ve cerrahi müdahalenin ilk yapıldığı höyüktür. Dünya tarihinin de birçok ilklerinin bulunduğu Aşıklı Höyük, maalesef yeterince tanınmıyor. İç Anadolu Bölgesi’nde en eski yerleşik hayat izine Aşıklı Höyük’te rastladığımız halde, burayı bin yıl geriden takip eden Çatalhöyük kadar bilinmiyor.” Türkiye Gazetesi, Fotoğraf: Aksaray Valiliği, 09.09.2007 |
|||
|
SABANCI MÜZESİ'NDE HABERSİZ BULUŞMA
Deutsche
Bank’ın çağdaş sanat koleksiyonundaki eserler ile
Sakıp Sabancı, Topkapı Sarayı ve Türk İslam Eserleri
müzeleri hat koleksiyonlarından örneklerin yer
aldığı "Habersiz Buluşma" (Blind Date) İstanbul
Sergisi, Sakıp Sabancı Müzesi’nde yapılan kokteylle
açıldı. Hürriyet, Haber: Ramazan Erdoğan, 09.09.2007 |
||
DASKYLEION KAZILARINDA BİZANS VE BÜYÜK İSKENDER DÖNEMİNE AİT ESERLER BULUNDU
Balıkesir'in Bandırma İlçesi'ne bağlı Ergili Köyü'nde devam eden Daskyleion Antik Kenti kazılarında Bizans ve Büyük İskender dönemlerine ait tarihi eserler bulundu. haberler.com, 09.09.2007 |
|||
MERGİLAN, 2000. YILINI KUTLUYOR
Özbekistan'ın Fergana vadisindeki en eski şehirlerden biri olan Mergilan şehrinin kuruluşunun 2000. yılı kutlanıyor.
Özbekistan hükümeti tarafından, BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO himayesinde Mergilan şehrindeki Gençlik Parkında düzenlenen resmi kutlama törenine, Cumhurbaşkanı İslam Kerimov, UNESCO Özbekistan Temsilcisi Anna Paolini, hükümet üyeleri, yabancı misyon şefleri ile Türkiye'nin Taşkent Büyükelçisi Mehmet Kemal Asya katıldı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov, Mergilan'ın, UNESCO tarafından hazırlanan dünyadaki en eski şehirler listesine dahil edilmiş olduğunu, bu çerçevede tarihi Mergilan şehrinin 2000. yılının kutlanmakta olduğunu ifade ederek, bundan 2000 yıl önce Mergilan çayı kıyılarında oluşan şehrin günümüzde de aynı yerde varolmasının, dünyada ender görülen bir durum olduğunu belirtti. Mergilan şehrinin çok eski zamanlardan bu yana ürettiği ipeği ile Mısır ve Yunanistan, Suriye ve İran, Hindistan ve Çin'de ünlü olduğunu ifade eden Kerimov, Mergilan'ın o dönemde “ipeğin başkenti” olarak bilindiğini, günümüzde de Mergilan'da en kaliteli ipeğin üretilmekte olduğunu kaydetti.
Kerimov, MÖ oluşarak Çin'den İspanya'ya kadar uzanan Büyük İpek Yolu'nda çeşitli dönemlerde çeşitli şehirlerin kurulduğunu, bu şehirlerin birçoğunun adının günümüzde sadece tarihi haritalarda kaldığını anımsatarak, Büyük İpek Yolu'nun etkisi ve tarihi köklerini halen korumakta olan Mergilan gibi şehirlerin dünyada çok ender bulunduğunu ifade etti.
Törende konuşan UNESCO Özbekistan Temsilcisi Paolini de UNESCO Genel Sekreteri Koiçiro Matsura'nın Mergilan'ın 2000. yılıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Kerimov'a gönderdiği kutlama mesajını okuyarak, Özbekistan yönetimi ve halkını kutladı.
Konuşmalardan sonra Kerimov, Özbek sanatçıların müzik ve halk oyunları gösterilerine eşlik ederek, uzun süre dans etti. Resmi kutlama töreninin ardından, Fergana'daki Tantana Sarayında Mergilan ipeği kullanılarak düzenlenen defile, büyük ilgi gördü. Mergilan şehrinin kuruluşunun 2000. yılı kutlamaları çerçevesinde bugün Taşkent'te dünyanın birçok ülkesinden gelen bilim adamlarının katıldığı “Mergilan'ın dünya medeniyeti tarihindeki rolü konulu” uluslararası konferans düzenleniyor. Yeni Şafak, 08.09.2007 |
|||
BERGAMA'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Bergama'da
düzenlenen tarihi eser operasyonunda, Roma
İmparatorluğu'nun Augustus'tan sonra gelen 2.
İmparatoru Tiberius'a (MS 14-37) ait büst ele
geçirildi. Olayla ilgili 4 kişi gözaltına alındı.
Haber Ekspres, 08.09.2007
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARI SERBEST
Bergama'da düzenlenen tarihi eser operasyonunda gözaltına alınan 4 kişi, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bergama'da MS 14 ve 37 yılları arasında yaşamış ikinci Roma İmparatoru Tiberius'un 48 santimetre büyüklüğündeki heykeli ve 4 sikke ile polis tarafından yakalanan M.M, H.A, A.Ç, ve H.K, çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Haber Ekspres, 12.09.2007 |
|||
SURİYE CADDESİ 1400 YIL SONRA
Denizli Valisi Hasan Canpolat, Türkiye'nin kültür mirası, arkeoloji ve antik şehirler bakımından dünyada önemli bir coğrafya olduğunu belirtti.
Haber Ekspres, Fotoğraf: Bugün, 08.09.2007 |
|||
ZİNCİRLİ HÖYÜK YÜZ GÜLDÜRDÜ
"7 haftalık çalışma oldu. 110 metrekarelik alan kazıldı" diyen Schloen, "Üst saray duvarının bir kısmını ortaya çıkardık. Güney kapısından saraya giden taş yolun bir kısmı ortaya çıkartıldı. Zincirli Höyük'ün güney tarafında ise büyük bir şehir kapısı ortaya çıkartıldı. Yesemek'te görmüş olduğunuz heykellerden birisini bulduk. 160 santimetre yüksekliğinde bir aslan heykeli. Yesemek'teki aslanlar ile aynı özelliği gösteriyor. Aslan heykelini, üst şehrin saray kısmına yakın bir yerde bulduk" şeklinde konuştu.
Geçen yıl Zincirli Höyük'te 5 hafta süren çalışma
sonrasında, tarihi şehrin duvarının 45 metrelik
bölümünün açıldığını ve bölgenin topografik
haritasını çıkardıklarını hatırlatan Prof.Dr.
Schloen, 5 yıllık bir kazının sonunda Tilmen ve
Yesemek gibi bir alanın ortaya çıkarılabileceğini
belirtti. Zincirli Höyük'te, İlk Tunç Çağı'ndan (MÖ 300) Roma dönemine kadar yerleşim görülüyor. 1880-1889 yılları arasında Alman Kralı Human burada kazı yapmış ve burada çıkan tarihi eserleri kağnılarla İskenderun'a, oradan da Almanya'ya götürmüştü. Höyük'te, 15 yıl önce bazalt taşından yapılmış aslan heykeli, 50 yıl önce de Hititler dönemine ait kadın heykeli ve kabartmalar bulunmuştu. Bu eserler, Gaziantep Müzesi'nde bulunuyor. Gaziantep 27 Gazetesi, 08.09.2007 |
|||
375 TARİHİ ESER ELE GEÇTİ
Uşak’ta Emniyet
Müdürlüğü Kaçakçılık Organize Suçlarla Mücadele Şube
Müdürlüğü (KOM) ve Eşme İlçe Emniyet Müdürlüğü
ekiplerinin yaptığı ortaklaşa operasyonda 375 parça
tarihi eser ile birlikte 21 bin 500 YTL para ele
geçirildi. Hürriyet Ege, Haber: Yavuz Kuşdemir, 08.09.2007 |
|||
TARİHİ ESER OPERASYONLARI
Bakırköy ve
Eminönü'nde tarihi eser kaçakçılarına yönelik
düzenlenen operasyonlarda, müzelik değerde 1045 adet
eser ele geçirildi.
Bu kişilerle birlikte, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında tasnif ve tescile tabi müzelik değerde 971 adet Yunan-Roma ve geç Roma dönemlerine ait, üzerlerinde parayı basan krallara ait resimlerin ya da kralları, şehirleri tasvir eden figürlerin bulunduğu bronz sikke, 68 adet Yunan, Roma, Bizans ve İslami döneme ait olan ve günlük yaşamda kullanılan obje ele geçirildi.
Bu eserler dışında 1'er adet gözyaşı şişesi, Roma İmparatoru Neron'un babası Tiberius Cladius Caeser'e ait olabileceği tahmin edilen mermerden yapılmış torso, mezarlarda ölenin günahlarının affı ve yeniden dirilişe inanmayı simgeleyen, dini törenlerde kullanılan, kesilen kurbanların kanı ve etinin içine konulduğu ayı şeklinde adak masası, Hellenistik döneme ait mermerden yapılmış, şarap tanrısı Dionysos adına düzenlenen şenliklerde dans eden kadınlar figürünün yer aldığı mezar siteli ve 19. yüzyıla ait bronz kilise çanı ile antik çağda gücü ve tanrı olan kralı simgeleyen, kentlerin koruyucusu olarak bilinen mermer aslan başı elde edildi.
Polis yetkilileri, yaklaşık 1,5 milyon ABD dolarına alıcı bulabileceği ifade edilen “mezar siteli”nin, alıcı gibi davranan polislerce ele geçirildiğini belirttiler.Diğer eserlerden bazılarının ise bir hamamda yapılan aramada bulunduğunu kaydeden yetkililer, ele geçirilen 1045 eserin toplam maddi değerinin 3 milyon ABD dolarını bulduğunu kaydettiler.
Polisteki işlemleri tamamlanarak adliyeye sevk edilen bu kişiler, haklarında adli kontrol kararı verilerek serbest bırakıldı. Hürriyet, 08.09.2007 |
|||
YÖK'ÜN TRAJİKOMİK HATASI
Türkiye'deki eğitim sisteminin tepeden tırnağa yanlışlıklar içinde olduğu bir gerçek.
Sabah, Yazı: Mahmut Övür, 08.09.2007 |
|||
MALABADİ KÖPRÜSÜ BAKIMSIZLIKTAN YIKILMAK ÜZERE
Silvan'a 18 km uzaklıkta bulunan Artuklular dönemine ait tarihi Malabadi Köprüsü bakımsızlıktan yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya.
150 metre uzunluğunda ve 5 bölmeden oluşan köprü, 1147 yılında Artuklu Hükümdarı Timurtaş tarafından yaptırıldı. Yerli ve yabancı bir çok turistin ziyaret edip hayaran kaldığı köprü için Fransız araştırmacı Albert Gabriel, 'Ayasofya'nın kubbesi köprünün altına rahatlıkla girilebilir, modern statik hesabının olmadığı devirde böyle bir köprünün yapılmasına hayran kaldığını ifade etmişti. Zaman zaman köprüden taşların düştüğünü söyleyen vatandaşlardan Hayrettin Duyuran, "Artuklular dönemine ait olan tarihi Malabadi köprüsü ne hazindir ki ilgisizlikten ve bakımsızlıktan dolayı yıkılmaya yüz tuttu. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrayan, şiirlere ve şarkılara konu olan tarihi Malabadi Köprüsü'nün bir an önce restore edilmesi gerekir. Asırlardır ayakta kalan Malabadi Köprüsü'ne bir an önce el atılmazsa yıkılacaktır" diye konuştu. Yeni Şafak, Haber: Ferhat Parlak, 08.09.2007 |
|
||
KÜLTÜR BAKANI: SANAT ÖZGÜR OLMALI AMA...
Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Antalya’nın Kemer
İlçesi’ndeki "müstehcen heykel" tartışmalarına
ilişkin, "Sanata sınırlama getirilmesine karşıyım,
ancak toplumsal değerleri de çok tahrik ve tahrip
etmeden bir ciddi duyarlılığı yaratmaya çalışacağız"
dedi. Hürriyet, 08.09.2007
Kemer Belediye Başkanı CHP'li Hasan Şeker, ilçe merkezine konulmasından sonra tartışmalara neden olan "Aşk Yağmuru" adlı heykeli kaldırmamakta kararlı olduğunu söyledi.
|
|||
SULTANAHMET, RAMAZAN'DA YİNE BAYRAM YERİ OLACAK
Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er, bu yıl da Ramazan ayının manevi atmosferine uygun olarak bir program hazırladıklarını belirterek, "Sultanahmet'te Ramazan artık bir marka oldu." dedi.
Nevzat Er, Mehmet Akif Ersoy Parkı'ndaki amfi tiyatroda Ramazan ayı boyunca her akşam kültürel faaliyetlerin yapılacağını söyledi. Sultanahmet'teki Ramazan etkinliklerinin arife günü akşam amfi tiyatroda Kur'an-ı Kerim okunması ve ardından Mehteran Takımı'nın gösterisiyle açılacağını belirten Er, bir ay süresince çocuklarla ilgili grup çalışmaları, sohbet toplantıları düzenleneceğini, tasavvuf müziği dinletileri ile değişik etkinliklerin gerçekleştirileceğini bildirdi. "Ramazan ayının manevi atmosferine uygun bir program yapacağız." diyen Er, 12 yıldır tertip edilen, kendilerinin ise 4 yıldan beri yaptıkları Ramazan etkinliklerini biraz daha farklılaştırdıklarını, konseptini genişlettiklerini, kirliliği azalttıklarını ve hijyene büyük önem verdiklerini anlattı.
Ramazan'da insanların daha çok yemek, tatlı, çay gibi yiyecek ve içecek istediklerini ifade eden Er, stantlarda boza, tatlı, kuruyemiş, oyuncak, hediyelik eşya, nargile, çay, kahve bulunacağını, bunun yanı sıra "Aşıklar Çadırı"nın da kurulacağını kaydetti. Nevzat Er, "Havaların sıcak olmasının yoğunluğu artırmasını bekliyoruz. En az sahura kadar insanlar burada oturacak. Ramazan ayının Sultanahmet'te çok hareketli ve çok güzel geçeceğine inanıyorum." dedi.
Nevzat Er, "Bazıları 'Çevreyi kirletiyorsunuz, alanı kirletiyorsunuz. Bu turizme uygun değil' gibi birtakım iddialarda bulunuyorlar. Biz bu iddiaları çürütme gayretinden çok, yapmaya çalıştığımız bu etkinlik daha çok nasıl güzel, faydalı, temiz-hijyenik olur, ona bakıyoruz." dedi. Zaman, 07.09.2007 |
|||
LAGİNA'DAKİ BİN 380 ESER MÜZEYE KALDIRILDI
Muğla'nın Yatağan İlçesi'ne bağlı Turgut kasabasında, Konya Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı ve Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Ahmet Adil Tırpan başkanlığındaki kazı ekibi tarafından Lagina antik şehrinden bir yıl içinde çıkarılan bin 380 tarihi eser yenilenerek müzelere kazandırıldı.
Prof.Dr. Tırpan, kazı evinde yapılan yenileme çalışmalarıyla ekibe yeni fiziki ortam sağladıklarını anlattı. Burada oluşturulan modern laboratuvarda bir yıl içinde toplam bin 380 eserin bakım, onarım ve yenileme çalışmaları yapılarak müzelere kazandırıldığı kaydeden Tırpan, "Bir yılda çıkarılan bin 380 tarihi eser, Türkiye'de bugüne kadar restore edilen bütün tarihi eserlerin neredeyse 2 katıdır." şeklinde konuştu. Tırpan ayrıca Lagina'dan çıkarılan iskeletlerin DNA'larının laboratuarda araştırılarak soylarının günümüze kadar devam edip etmediği konusunda bir araştırma yapılacağını sözlerine ekledi. Zaman, 07.09.2007 |
|||
NİZİP,
Gaziantep'in hızlı bir sanayileşme süreci yaşayan ilçesi Nizip'te iş dünyası tarımsal endüstri ve turizm hedefleri etrafında birleşti.
|
AHLAT ŞEHİR KAZISININ BU YILKİ BÖLÜMÜ TAMAMLANDI
Bitlis'in Ahlat İlçesi'nde, Gazi Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Mühendislik Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Nakış Karamağaralı başkanlığında yapılan kazı çalışmalarının bu yılki bölümü sona erdi. Ahlat kazıları hakkında gazetecilere bilgi veren Doç.Dr. Nakış Karamağaralı, 100 kişilik bir ekiple yapılan kazı çalışmalarının, yaklaşık 45 gün sürdüğünü söyledi. Kazı çalışmalarının ''Akıt'' denilen ''Timilus'' tarzı mezar yapılarında, tarihi Ulu Camii'de ve Selçuklu Mezarlığı'nda sürdürüldüğünü belirten Doç.Dr. Karamağaralı, şöyle konuştu: ''Kazının daha fazla sürmesini ve daha fazla iş yapabilmeyi hedefliyorduk. Ama buranın büyüklüğü göz önüne alındığında, maalesef buraya verilen bütçe yetmiyor. Ahlat'taki kazı, bir şehir kazısı. Dolayısıyla burada 5-6 alanda çalışıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu konuda elinden geleni yapıyor ancak, Ahlat kazısının alanı çok büyük. Gerek bu alanda, gerek diğer alanlarda yürüttüğümüz kazı çalışmaları çok ciddi ödenekler gerektiriyor.'' Turizm Gazetesi, 07.09.2007 |
||
Çeşka Kalesi |
ÇEŞKA KALESİ - YASSIHÖYÜK'E YAKIN TAKİP
Yozgat Valisi Amir Çiçek, yüzey araştırmaları devam eden tarihi Çeşka Kalesi ve Yassıhöyük köyünde incelemelerde bulundu.
Yozgat Valisi Amir Çiçek, İl Kültür ve Turizm Müdürü Fuat Dursun ve Çevre Orman Müdürü Birol Ayyıldız ile birlikte yüzey araştırmaları devam eden Yassıhöyük köyüne giderek, araştırma yapan Alman, Avusturya ve İtalyan arkeologlardan yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı.
Vali Çiçek, yapılan yüzey araştırmaların sonucunu heyecanla beklediklerini belirterek, "Ülkemizin her tarafında geçmişte yaşayan değişik medeniyetlerin kalıntıları bulunmaktadır. Bu tarihi özellikleri ortaya çıkartıp turizmin hizmetine sunulması gerekiyor. Bölgemizde bu çalışmaların tamamlanması için valilik ve diğer kurumlar olarak gerekli destek ve yardımı vermekteyiz" dedi.
Daha sonra Tarihi Çeşka Kalesi'ne geçen Vali Çiçek, yaptığı incelemelerin ardından, Çeşka kalesine ulaşımın daha kolay olması için çalışmalara başlayacaklarını ifade ederek, "Çeşka Kalesi'nin Yozgat merkeze yakın olmasından dolayı turizm açısından çok önemlidir. Buranın biran önce turizme kazandırılması için ulaşımın çözümlenmesi gerekir" şeklinde konuştu. Yozgat Kent Haber, Fotoğraf: Yozgat Emniyet Müdürlüğü, 31.08.2007 |
|
2 - 8 Eylül 2007 |
|||
RUMELİ FENERİ
KALESİ'NDEKİ KAZI ARKEOLOJİK Mİ? TAYHaber, Elif Genç, 08.09.2007 |
|||
İSTANBUL MODERN'İN TOKYO'DAN TRANSFER EDİLEN MÜDÜRÜ AYRILIYOR
Tokyo’daki Mori Sanat Müzesi’nden transfer edilerek İstanbul Modern Sanat Müzesi’nin başına getirilişi, dünya sanat çevrelerinde ilgiyle karşılanan David Elliot’ın, İstanbul macerası kısa sürdü. Hürriyet, 07.09.2007 |
|||
HERMES HEYKELİNİN TAY TAY DURMA GÜNÜ
Hürriyet Ankara, 07.09.2007 |
|||
DENİZ SATILMAYACAK
Dün yayımlanan "Deniz içindeki anıt alanı satışa çıktı" haberinden sonra, Kemer sahilinden 700 metre açıkta bulunan deniz içindeki 3 bin metrekarelik alanın satış ihalesi iptal edildi. Maliye Bakanlığı, 1. Dünya Savaşı'nda düşman gemilerini batıran kahraman Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul anısına anıt yapılması planlanan, sahilden 700 metre açıklıkta tesis yapmayı planlıyordu. Deniz yüzeyinin 2.5 metre altındaki kayalıklar üzerine, 3 bin metrekarelik tesis ve anıt projesi için 3 yıldır uğraş veren yapımcılar, Maliye Bakanlığı'nın ön izin ihalesine tepki göstermişti. Bu gelişmeler, Milliyet'te, "Deniz içindeki anıt alanı satışa çıktı" başlıklı haberde dün yer aldı. Maliye Bakanlığı da haberimizin ardından bugün yapılacak ihaleyi iptal etti. Milliyet, 07.09.2007 |
|||
İNKALI DONCELLA HALA HÜZÜNLÜ
İnkalılar tarafından tanrıları için kurban edildiğinde henüz 15 yaşındaydı. Kurban etme ritüelinin üstünden tam 500 yıl geçmiş olmasına rağmen yüzünün ifadesi, hüzünlü gözleri ona bakanların kanlarını donduruyor.
Arkeoloji tarihine "La Doncella" ismiyle geçen küçük kızın cesedi Arjantin'deki High Mountain Arkeoloji Müzesi'nde bugüne kadar bulunmuş en eski ve en iyi korunmuş cesetlerden biri olarak sergileniyor. Sabah, 07.09.2007 |
|||
TARİH KAÇAKÇILARININ ARASINDA BİR ALBAY
İzmir'in Bergama İlçesi'nde salı günü kepçeyle kaçak kazı yaptıkları iddiasıyla adliyeye sevk edilen ve tutuklanan 22 zanlı arasında Ankara'da görevli Jandarma Pilot Albay Doğan Özmen ile Volkan Karaosmanoğlu ve Sedat Dönmez adlı astsubayların da bulunduğu ortaya çıktı. Jandarma Genel Komutanlığı'nın Albay Özmen'i emekliye sevk ettiği bildirildi.
Gözaltına alınan 15 zanlı, Bergama İlçe Jandarma Komutanlığı'na götürüldü. Zanlılarla bağlantı kurdukları öne sürülen 7 kişi daha gözaltına alındı. Bergama adliyesine sevk edilen üç askerin de aralarında bulunduğu 22 zanlı tutuklandı. Bugüne kadar çok sayıda kazı yaparak tarihi eser bulduğu belirtilen zanlıların, kaçakçılıktan 1 milyon YTL kazanç elde ettiği öne sürüldü.
Milliyet, 07.09.2007 |
|||
GÖKMEDRESE'NİN DÖKÜLEN MAVİ ÇİNİLERİ YENİLENİYOR
Adını, üzerindeki gök mavisi çinilerinden alan ve 'Mavi Medrese' olarak da bilinen tarihi Gökmedrese'de zamanla dökülen çinilerin toplanarak yerine monte edilmesi çalışmaları başladı.
Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1271 yılında mimar Konyalı Kaluyan'a yaptırılan medresenin restorasyon çalışmaları kapsamında, tarihi yapının zemin güçlendirme ve temel takviyesi tamamlandı. Binayı korumak için geçici olarak çelikten çatı örtü kuruldu. Eskiyen, yıpranan taşların yerine monte edilecek taşların yapılan analizler sonucu belirlendiğini kaydeden yetkililer, minarelerde, kuzey ve güney eyvanlarda yağmur, kar, rüzgar ve sıcaklık değişimi gibi hava şartlarından etkilenerek dökülen çinilerin de toplanarak yerine monte edilmesi çalışmalarının başladığını belirtti. Çinilerin monte edilmesi için şehir dışından, aralarında kadınların da bulunduğu özel bir ekip geldi. Dökülen çinilerin yerlerini tespit eden ekip, bu çinileri monte etmeye başladı. Bulunamayan çinilerin yerine ise Selçuklu mimarisine uygun olarak Kütahya ve İznik'ten özel çiniler getirilecek. Zaman, Haber: İsmail Yıldız, 07.09.2007 |
|||
II. ABDULHAMİD'İN ŞERHİ GÖKKAFES DOSYASINA GİRDİ
Gökkafes olarak bilinen Gümüşsuyu'ndaki Süzer Plaza davasında yeni bir gelişme yaşandı. İstanbul 2. İdare Mahkemesi, yargı kararıyla tapuya işlenmiş olmasına rağmen II. Abdülhamid'in 1908'de koyduğu 'üzerinde yapılaşmaya gidilemez' şerhini görmeyerek İstanbul Mimarlar Odası'nın açtığı ruhsat iptali davasını reddetmişti.
Gökkafes projesi, çeşitli kamu ve sivil kurumların sürdürdüğü hukuk mücadelesine rağmen hayata geçirildi. Proje, inşaatına başlandığı 1983'ten beri tartışma konusu oldu. Açılan davalara rağmen bu yapıya ruhsat almak için ilçe sınırları bile değiştirildi. Beyoğlu Tapu Müdürlüğü'ne kayıtlı olan araziye yapı ruhsatı 1998 yılında Şişli Belediyesi tarafından verildi. Tapu kaydındaki 'bina yapılamaz' şerhi mahkeme kararı olmaksızın kaldırıldı. Gökkafes'le ilgili hukuk mücadelesinde yerel mahkemeler birbiriyle çelişen, Yargıtay ve Danıştay kararlarıyla ters düşen kararlar verdi. Boğaz'ın siluetini bozacak şekilde 134 metre yüksekliğindeki Gökkafes'in bulunduğu arazi üzerinde Padişah 2. Abdülhamid'in 1908'de koyduğu 'üzerinde yapılaşmaya gidilemez' şerhi bulunuyor. Söz konusu şerh Medeni Kanun yürürlüğe girdikten sonra 30.12.1940 tarihinde yapılan kadastro tespitinde 'bu gayrimenkul üzerine inşa olunmamak üzere irtifak hakkı vardır' şeklinde kayıtlara geçti. Yasaya göre tapuya işlenen şerhler ancak mahkeme kararıyla kaldırılabiliyor. Ancak, Gökkafes için Şişli Belediyesi'nin 1.10.1998 tarihinde verdiği ruhsatta mahkeme kararı olmaksızın bu tapu kaydının silindiği belirlenmişti. Arazinin hak sahiplerinden İstanbul Teknik Üniversitesi'nin (İTÜ) açtığı dava sonucunda Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 24.06.2003 tarihinde şerhin tapu kütüğüne yeniden işlenmesine karar verdi. Yerel mahkemenin aldığı karar 9 Mart 2004 tarihinde Yargıtay 1. Hukuk Dairesi tarafından onaylandı.
Bu karar üzerine harekete geçen İstanbul Mimarlar Odası geçtiğimiz yıl İstanbul 2. İdare Mahkemesi'ne başvurarak 'yapı ruhsatı ve eklerinin hukuka, kamu yararına ve şehircilik bilimine aykırılığı nedeniyle' iptalini istedi. Bölge idare mahkemesi 30.05.2006 tarihinde davanın reddine karar verdi. Mimarlar Odası'nın temyiz başvurusu üzerine dosyayı inceleyen Danıştay 6. Dairesi, bölge idare mahkemesinin görmediği 'bina yapılamaz' şerhiyle ilgili mahkeme kararını isteyerek dosyaya ekledi. Bu şerhin Yüksek Mahkeme'nin vereceği kararda önemli rol oynaması bekleniyor. Zaman, Haber: Melik Duvaklı, 07.09.2007 |
|||
ANTİK İSTANBUL LİMANI KİMİN UMURUNDA? |
|||
Antik İstanbul Limanı kimin umurunda Yakınçağ’ın gemicilikle ilgili en büyük arkeolojik keşfinin İstanbul’da yapıldığını, Marmaray inşa kazıları sırasında antik İstanbul Limanı’nın kalıntılarının bulunduğunu biliyor muydunuz? Hürriyet, Yazı: Yurtsan Atakan, 07.09.2007 |
|||
YENİKAPI'DA FIRÇACILAR-KAZMACILAR MEYDAN SAVAŞI İstanbul'un orta yerindeki kazılarda çok sayıda gemi, yapı ve iskelet gün ışığına çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, metro çalışmalarında ortaya çıkan bu çok sayıdaki arkeolojik eseri oldukları yerde korumak, sergilemek amacıyla bir müze kuruyor. Yani, İstanbul'un ilk, antik dünyanın önemli limanı Yenikapı, artık "metro-müze" olacak. Olacak da, demekle iş bitmiyor. Bakın nasıl: Yenikapı'da Fırçacılar-Kazmacılar Meydan Savaşı Aslında dışarıdan bakıldığında pek bir şey ifade etmiyor gördükleriniz. Ama ilk dikkat çeken şey, metro çalışmalarında çalışan işçilerin ellerinde kazma ve küreklerle çalışıyor, kırık dökük tuğlaları el arabaları ile taşıyor olmaları. Yani o bildiğimiz dev makineler yani genel adıyla hafriyat makineleri yok. O yüzden çevreye rahatsızlık veren ne bir gürültü kirliliği, ne de havada bulut halinde yükselen toz-duman var. 'Marmaray' ile 'Anadolu Metro'nun beraber yürüyen çalışma alanı o kadar büyük ki çalışan işçi sayısını bilmek dahi mümkün değil. Yüzlerce işçi ellerinde kazma ve küreklerle çalışıyor. Ve anlatılanlara göre kazmayı her toprağa sapladıklarında altından tarihi bir kalıntı çıkıyor. Arkeologlar ise buranın kalıntılar açısından çok önemli olduğunu ve asla alanda makinelerle çalışılmaması, hatta metro istasyonu olarak kullanılmaması gereğine dikkat çekiyorlar. Fakat işçiler için iş pek öyle değil. Çünkü bu zahmetli işe dayanamayan, İstanbul'un sıcaktan yandığı günlerin birinde, kendi aralarında büyük kavgalar çıktığını ve yaklaşık 80 kişinin işine son verildiği aldığım bilgiler içinde. Buradan da çıkan sonuç şu ki; gözle görünmese de metro çalışmaları sırasında fırçacılar ve kazmacılar savaşı var. Yani, buraya makinelerle girilerek metro çalışmalarının bir an evvel nihayetlenmesini isteyen "Kazmacılarla", arkeolojik eserlerin bir bir fırçayla, nezaketle temizlenerek, kırıp dökmeden bugüne kazandırılmasını isteyen "Fırçacılar" arasında... Tarih kitapları yeniden yazılacak Proje, Koruma Kurulu ile Arkeoloji ve Müzeler Müdürlüğü denetiminde yapılıyor. İçeride baretli çalışanlar kadar, arkeologlar da vardı. İstanbul Üniversitesi'nden ve Teksas Üniversitesi'nden öğrenci ve profesörler o kadar hummalı bir çalışma içerisindeler ki kafalarını kaşıyacak vakitleri yok gibi. Çıkan haberlerde metro kazıları sırasında 11'inci yüzyıl Bizans dönemine ait ve uzunluğu 7-20 metre arasında değişen dört adet batık gemi kalıntısı bulunmuştu. Fakat bu sayı şu anda 25'e çıkmış durumda. Batıklar betonarme havuzda tuzdan arınmaları için bekletiliyor. Hatta geçtiğimiz günlerde kazının batı kısmında bir tapınak bulunduğu da söylentileri de var. Çanak çömlek tarzındaki bulgular kasalar içinde biriktirilmiş ve incelenmeyi bekliyor. Değerli bulunanlar da İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndeki 'Marmararay bulguları' bölümünde sergilenecek. Devlet, çalışmalar yavaşladıkça para kaybediyor Bilindiği gibi Devlet bu proje için Japonya'dan inşaat için alınan para karşılığında her ay arkeolojik buluntuların yer aldığı bir rapor yollanıyor. Ama çalışmaların arkeolojik kazı haline alması, bakanlığın da pek istediği bir durum değil. Çünkü çalışmalar gün geçtikçe uzuyor ve maddi açıdan zarara yol açıyor. İşçilere bakılırsa günlük zarar 3 Trilyon! Ama onların böyle söylemeleri doğal, çünkü hem dertliler hem de para saymayı bilmiyorlar tabii. Yerel arkeologlar ise özellikle bu kadar az zamanda bunları yapmak için az bütçe olduğunu ve bu derece büyük bir proje için yetersiz olmalarının İstanbul için sorun olduğunu düşünüyorlar. Hatta ve hatta "Buranın altından bu kadar büyük ve önemli bulgulara rastlanırken metro projesi iptal edilmeliydi" diyorlar. Tarihi bir kentte metro yapılmamasını beklemek elbette çok gerçekçi olmadığını burada çıkan bulguların belki de tarih kitaplarını değiştirebileceğini savunuyorlar. (2010 yılında bitmesi planlanan proje bakalım ne zaman bitecek?) Bir de şu geçtiğimiz günlerde çıkan iskelet kalıntıları için basının "Toplu mezar" haberleri yapılmasının yanlış olduğunu söylediler. Teksas Üniversitesi'nde okutmanlardan ve alanda araştırma yapanlar oranın toplu mezar olmadığını, oranın zamanında mezar olduğunu ve sadece kuru kafalar olamdığı, bir çok iskelet bulunduğunu söylediler. Büyükler haklı çıktı, orada hayaletler var! Kafatası çıkan bu alanın bundan yaklaşık 100 sene evvel de mezarlık olarak bilindiğini, bana, orada doğup büyüyen Aksaraylı esnaf bir ağabey ve eşi anlattı. Ağabey'in babası anlatırmış, metro kazısı yapılan alanın eskiden bostan olduğunu Yenikapı'ya doğru da mezarlık olduğunu ve onları çocukken uyardığını anlattı. "Benim mezarlık tarfına gitmemi pek istemezdi babam kızardı sık sık ama buralar hep bostandı. Babam koyunlarımızı bostanda otlardı bizde arkadaşlarımla beraber oyun oynardık" Nereden bilsin ki oynadıkları düzlüğün altında bir mezarlık olduğunu. Bakalım daha kazdıkça neler çıkacak? onpunto.com, Deniz Öner, 5.9.2007 |
|||
AYASOFYA'YA GECE YARISI ZİYARETİ
Ayasofya Müzesi gece 23.30’da İngiltere Dışişleri Bakanı Miliband için özel olarak açıldı. Yaklaşık 50 dakika müzeyi gezen Miliband ülkesine döndü.
Miliband Bahçeşehir Üniversitesi'nde "Ortak değerler ve ortak gelecek: Türkiye'nin ortak geleceğimiz açısından önemi" konulu bir konuşma yaptı. Miliband konuşmasında ''Çağdaş Türkiye, demokratik değerlerin ve laik bir demokratik devletin, Müslüman çoğunluk ile uyumlu olmadığı yönündeki savunmaları yalancı çıkarmaktadır'' dedi. Miliband, Bahçeşehir Üniversitesi'ndeki programının ardından koruma araçlarıyla Ayasofya Müzesi'nin bulunduğu Sultanahmet'e hareket etti. Ayasofya Müzesi saat 23.30’da Miliband için özel olarak açıldı. Girişte görüntü almak isteyen basın mensuplarını engelleyen koruma görevlileri gazetecileri tehdit etti. Yaklaşık 50 dakika müzeyi gezen İngiltere Dışişleri bakanı Miliband müzenin anı defterini imzaladıktan sonra Atatürk Havalimanı’na gitti. Bugün, 07.09.2007 |
|||
SANSÜR ÇEŞMELERE UZANDI
Yeniköy’de parkın içinde yer alan tarihi Mihrişah Valide Sultan Çeşmesi bir süre önce restore edildi. Daha önce tamamen mermerden olan çeşmeye zaman içinde yıpranıp tahrip olan tahta süslemeleri yeniden yapılıp, eklendi. Hürriyet, Yazı: Yurtsan Atakan, 07.09.2007 |
|||
HİTİTLERİN SIRRI ÇÖZÜLEMEDİ
Anadolu'nun bilinen ilk medeniyetlerinden olan Hititler'in nasıl ve ne şekilde ortadan kaybolduğu, merak konusu. Çorum Boğazkale Kazı Başkanı Doç. Dr. Andreas Schachner, bu büyük medeniyetin son dönemi ile ilgili ellerinde yeterince bilgi bulunmadığını söyledi.
Kazı çalışmalarının yapıldığı mevkiilerin Hititler'in erken dönemlerine ait kalıntılar olduğunu açıklayan Schachner, ilerleyen yıllarda yapılacak kazıların bu konuda ipuçları verebileceğini belirtti. Hititler'in bir anda ortadan kaybolması ile ilgili tahmin ve teoriler hakkında bilgi veren Schachner, "Hititler'in yaşamı bıçak sırtındaydı. Bozulan dengeler bu büyük medeniyetin yokoluşuna sebebiyet vermiş olabilir. Bunlar salgın hastalıklar, siyasi huzursuzluklar, birkaç yıl üst üste yaşanan kuraklık ve kıdık olabilir" dedi. Birgün, 06.09.2007 |
|||
5 BİN YILLIK MAĞARA TALAN EDİLDİ
Muğla'nın Bodrum İlçesi'nde bulunan 5 bin yıllık Peynir Çiçeği Mağarası'nın, defineciler tarafından talan edildiği iddia edildi.
Haber Ekspres,
06.09.2007
|
|||
BERGAMA'DA KAÇAK KAZI YAPAN 22 KİŞİ TUTUKLANDI
İzmir'in Bergama
İlçesi'nde tarihi eser bulmak amacıyla kaçak kazı
yapan, arasında türkücü, asker ve polisin de
bulunduğu 22 kişi, operasyonla yakalanarak gözaltına
alındı. Sabah saatlerine kadar devam eden mahkeme
sonucunda 22 zanlı da tutuklandı. haberler.com, 06.09.2007 |
|||
KAPIKULE'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
Kapıkule TIR Gümrük
Sahası'nda, Türkiye'den yurt dışına çıkmak isteyen
bir TIR'da Roma Dönemi'ne ait 500 bin sterlin
değerinde 4 adet mezar steli ele geçirildi. haberler.com, 06.09.2007 |
|||
TARİH BARAJIN ALTINDA KALMIYOR
Diyarbakır Müze Müdürü Uzman Arkeolog Arif Bilici, tarihin, temeli atılan Ilısu Barajı altında kalmayacağını belirterek barajın bitimine kadar eserlerin büyük bir bölümünü kurtaracaklarını söyledi.
Diyarbakır, Batman ve Mardin’de Ilısu Barajı sebebiyle 1999 yılında başlatılan kurtarma kazıları tüm hızıyla devam ediyor. Hasankeyf kazılarında bulunan eserlerin sergilendiği Diyarbakır Müze Müdürlüğü’nde de eserlerin sergilenmesi için yoğun bir çalışma var. Tarihi İçkale’de bulunan medeniyetlerin askeri kışla olarak kullandığı 5 binada eserlerin sergilenmesi için restorasyonlar hızla sürerken, her geçen gün kazılarda da insanlık tarihini yeniden yazacak bulgular elde ediliyor.
Dicle Nehri Kıyısı’nda bilim adamları tarafından yapılan 9 kurtarma kazısında, Neolitik Dönem öncesi 7500 yılında insanların yerleşik döneme geçtiği ortaya çıktı. İnsanların höyüklerde yaşadığı dönemde ölülerini, evlerinin altında kireçle sıvanmış bölüme defin ettiğini belirten Arkeolog Mehmet Arif Bilici, “İnsanlar bu dönemde yerleşik hayata geçmiş, tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Mezarlarını evlerinin altına inşa etmiş ve kireçle sıvamış. Mezarlardan çıkan insan iskeletleri ‘Hokey’ şeklinde defin edilmiş. Mezara, ölen kişiye ait kaplarda kırılarak bırakılmış. İnsan kemiklerinin üzerinde kırmızı kök boyaya rastladık. Kimi antropologlar o dönemin inanışlarının böyle olabileceğini üzerinde dururken, bazıları da cesedin koku yaymasını engellemek için kuşlara yem edildikten sonra kemiklerinin inanışlara göre boyanarak defin edildiğini üzerinde kanaat bildirdi. İçkale’de restorasyonuna devam edilen teşhir salonlarından birinde ise kazılarda bulunan 9500 yıllık bir çocuk iskeletini sergileyeceğiz” dedi.
Genç Neolitik-Hassuni dönemine ait birbiriyle ilişkili üst üste 5 köy tespit edildiğini kaydeden Bilici, “Tarımla ve hayvancılıkla uğraşan köy topluluğunun önemli bir evre tespit edilmiştir. Buralarda 32 ocak bulunmuş ve bu insanların o dönemde ateşi bildikleri anlamına geliyor. Kortiktepe kazılarında bulunan 358 adet taştan yapılmış taş kaplar da bulundu. Bulunan kaplar bu bölgenin taşlarıyla yapılmamış. Muhtemelen o dönemde ithal edilmiş olabilir. Kapların üzerinde bulunan figürlerdeki maymun resimleri ve fildişinden yapılan maymun bulundu. Kavşantepe’de yapılan kazılarda Asurlular Dönemi’ne ait 3200 yıllık şarap depoları bulundu. Günümüzde de aynı tekniklerle halen şarap üretiliyor. Ayrıca depremde yerle bir olan bir yerleşim yerinde 3700 yıl öncesine ait Tanrıça İştar tapınağı bulundu” diye konuştu.
Çeşitli üniversitelerden gelen antropologların Neolitik dönemde yaşayan insan iskeletlerini incelemeye aldığını belirten Müze Müdürü Bilici, o dönemde yaşayan insanların 40-50 yıl yaşadıkları belirlendiğini belirtti. Anayurt Gazetesi, 06.09.2007 |
|||
TARİHİ DOKUSUYLA MAĞARA
Bundan bir sene evvel keşfedilen Giresun, Espiye İlçesi Yeniköy'de bulunan mağara ilgi bekliyor.
Yeniköy, Yedi Değirmenler mevkiinde bulunan ve içindeki dikit ve sarkıtlarla görenleri büyüleyen mağara bu günlerde kendi kaderine terkedilmiş durumda. Bir sene evvel keşfedildiğinde başta dönemin Espiye Kaymakamı Ahmet Deniz olmak üzere bazı basın yayın kuruluşları mağaraya gelerek incelemelerde bulunmuş, mağara Tv ve yazılı basında yer almış, mağarada yapılan çekimler Tempo Tv ve TRT’de yayınlanmıştı.
Mağaranın tanıtımı ve gün yüzüne çıkması için yapılması gereken tedbirler şu şekilde belirtildi;
1-Mağaraya ulaşımı sağlayan 30 km’lik dere yolunun asfaltlanması ki yol zaten Taflancık altına kadar asfaltlanmış durumdadır ve dereden mağaraya kadarki bölümün de en azından genişletilip daha düzgün hale getirilmesi gerekmektedir. 2-Mağaranın girişi ve içindeki dar geçitler elden geçirilerek giriş-çıkış daha kolay hale getirilmelidir. 3-Mağaranın turizme kazandırılması için ilgili kişiler gerekli hassasiyeti gösterip gerekli çalışmalara hemen başlamalıdır. Çünkü bu mağaranın Espiye sınırları içinde bulunması ilçe halkı için bir fırsattır. Giresun Işık, 06.09.2007 |
|||
1600 YILLIK BAZİLİKAYA
RESTORASYON
Bursa Kent Haber, 06.09.2007 |
|||
BURDUR MÜZESİ, EN İYİ MÜZE YARIŞMASINA ADAY
Avrupa'da düzenlenen en
iyi müze yarışması için aday olan Burdur Müzesi
incelemeye alındı. Yarışmaya başvuran müze, gerekli
prosedürlerin tamamlanması sürecinde.
Burdur Kültür ve Turizm Müdürü Erdoğan yaptığı konuşmada, Burdur Müzesi'nde, Hacılar, Kuruçay, Höyücek höyükleri, İncirhan, Bubon ve Sagalassos antik şehir merkezlerinde yapılan kazılardan çıkarılan tarihe ışık tutmuş eserlerin korunduğu ve teşhir edildiğini bildirdi.
Burdur Müze Müdürü Ekince de müzede 19 bin 452 arkeolojik, 33 bin 771 sikke, 4 bin 733 etnografik eser, bir tablet, 210 mühür ve 125 el yazması kültür varlığı olmak üzere 58 bin 292 tarihi eser bulunduğunu belirtti. Avrupa'da düzenlenen en iyi müze yarışmasına başvurduklarını, gerekli prosedürlerin tamamlanması amacıyla Gnedovsky'nin Burdur'a gelerek müzede incelemeler yapmaya başladığını kaydetti.
Burdur Valisi Rasih Özbek de Burdur'un, her zaman dediği gibi her şeyin en iyisinin, en güzelinin bulunduğu bir il olduğunu söyledi. Burdur Müzesi'nde on binlerce eser yer aldığını ifade eden Vali Özbek, ''Müzemizde çok nadide eserler sergileniyor. Katılacağımız yarışmada önemli olan objektif değerlendirmelerin yapılmasıdır'' dedi. Turizm Gazetesi, 06.09.2007 |
|||
213 PARÇA TARİHİ ESER ELE GEÇİRİLDİ
Balıkesir'in Bandırma ve Erdek ilçelerinde düzenlenen operasyonlarda, piyasaya 213 parça tarihi eser sürmek istedikleri iddia edilen 3 kişi gözaltına alındı.
|
|||
ESKİ ANADOLU KULÜBÜ MÜZE OLACAK
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Alsancak'taki eski Anadolu Kulübü binasını restore edip kütüphaneye dönüştürecek. Milliyet Ege, Fotoğraf: haberler.com, 06.09.2007 |
|||
DENİZDE SATILIK ARAZİ
1. Dünya Savaşı'nda düşman
gemilerini batıran kahraman Topçu Yüzbaşı Mustafa
Ertuğrul anısına Kemer açıklarında bir "Dünya
İnsanlık ve Barış Anıtı ve Müzesi" yapılması
planlanıyor. Ancak Maliye Bakanlığı, bu anıt-müzenin
yapılması planlanan, Kemer açıklarındaki 3 bin
metrekarelik alanın yer aldığı bölgeyi Kemer Resort
Otel'in talebi üzerine satışa çıkardı. Fransız savaş
gemisi Paris II batığının da bulunduğu Kemer
sahilinden 700 metre açıktaki deniz yüzeyini 7 Eylül
2007'de yapılacak ihaleyle alacak kişi ya da
kuruluş, 2.5 metre derinlikteki kayalıkların üzerine
güneşlenme, seyir ve sportif amaçlı tesis
kurabilecek.
Girit, Denizcilik Müsteşarlığı'ndan "Bu bölgede
foklar ve caretta carettalar görülmektedir; zengin
balık çeşitleri barındırmaktadır ve bu canlılar
yumurtalarını buraya bırakmaktadır. Ayrıca bu proje,
gemi trafiği ve seyir emniyeti açısından
sakıncalıdır" yönünde açıklama geldiğini kaydetti.
Girit, Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri
Fakültesi'nden tam tersi rapor verildiğini belirtti.
Raporda özetle, "Bu alan yoğun trafik nedeniyle fok
ve denizkaplumbağalarının yuvası olamaz; deniz
canlılarına zarar vermez. Bölgenin sığlık olması
nedeniyle yapılacak anıtın fener görevini de görerek
tekne trafiğinin daha kontrollü ve düzenli
yapılmasına yardımcı olacağı ve deniz kazalarının
önlenmesine katkı sağlayacağı düşüncesindeyiz"
ifadeleri yer aldı. Girit, "Biz bürokrasiyle, onları ikna etmek için raporlarla uğraşırken güneşlenme, seyir ve sportif amaçlı bir platform yapılması için denizi alelacele satılığa çıkarıyorlar" dedi. İhalenin yapılacağını öğrendikten sonra Maliye Bakanlığı'na satışın iptali için bir dilekçe gönderdiklerini belirten Girit, şöyle devam etti:
Projenin fikir babası olan Aydemir de anıt fikrinin doğuşunu şöyle anlattı: "Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul, dört küçük topu ve kocaman yüreği ile Dünya Savaşı yıllarında İngilizlerin dev uçak gemisi Ben My Chree'yi Meis'te sulara gömdü.
Pierre Loti, onun Fransızlara verdiği insanlık
dersi ile bütün Fransa'yı ayağa kaldırdı. Savaştan
sonra Büyük Mareşal'in teşvikiyle anılarını yazdı.
Ama yayımlanmadı. İçe dönük, sade ve mütevazı
yaşadı. Ta ki ben 1995'te Paris II batığına dalıp
yıllar süren bir araştırmanın ardından ona ulaşana
kadar da kendini bizlerden sakladı... Ve onun
inanılmaz anıları Fransız-İngiliz askeri
arşivlerinden tek tek doğrulandı. İşte biz, dünyaya
insanlık dersi veren bu büyük kahramanın anısına bu
anıtı dikmek istedik." Kaptan Cousteau Ekibi Başkanı Bernard Delamotte de 2006'da burada yaptığı dalış sonrası anıt proje için şöyle dedi: "İlk kez bir batığa bu kadar heyecan duyarak daldım. Mustafa'nın hayal ettiği, burada yapılacak anıt projeyi bütün ekibimizle yürekten destekliyorum. Çünkü dünyada savaşları önlemek ne kadar önemliyse, kardeşlik duygularını yüceltmek ve barışı korumak da o kadar önemlidir." Milliyet, Haber: Önay Yılmaz, 06.09.2007 |
|||
TARİH KAÇAKÇILARINA 3 OPERASYON
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, elindeki tarihi eserleri satmak için müşteri aradığını belirlediği Nilüfer A. ile alıcı rolünde temas kurdu. Hürriyet, Haber: Çetin Aydın, 06.09.2007 |
|||
HEYKELİ KALDIRIN YOKSA TAŞLARIZ
Antalya’nın Kemer Belediyesi’nin Çınarlı kavşağına yaptırılan heykel, tartışma yarattı. Kemer’in CHP’li eski Belediye Başkanı ve son seçimlerde MHP’den aday olan Mustafa Gül, Heykeltıraş Zafer Sarı’nın kadın ve erkek figüründen oluşan heykelinin "müstehcen" olduğunu savunarak, kaldırılması talebiyle kaymakamlığa başvurdu.
Mustafa Gül, yaklaşık 40 vatandaşla bir araya geldiğini ve bu kişilerin söz konusu heykeli taşlayıp yıkacaklarını söylediklerini ifade ettiğini söyledi. Gül, kendisinin ise bunu kanuni yollarla halletmek istediğini belirtti. Sanat eserlerine saygılı olduklarını, ancak bu heykelin Kemer’in göbeğine değil de parklara konulabileceğini savunan Gül, "Bunu buraya koymak, insanlara hakarettir. Kemer’de sadece turistler yaşamıyor. Genç kızların ahlakı, ailelerin huzuru bozuluyor" diye konuştu. Hürriyet, Haber: Saffet Yenigün, 06.09.2007 |
|||
ALİNDA ANTİK KENTİ'NDE ARKEOLOJİK KAZILAR BAŞLIYOR
Aydın'ın Karpuzlu İlçesi'ndeki Alinda Antik Kenti'nde arkeolojik kazıların 20 Eylül 2007 tarihinde başlayacağı bildirildi.
Dr. Peter Ruggendorfer ise Alinda'nın gerçekten çok büyük bir yerleşim merkezi olduğunu kaydederek "Kazı için tarafımıza görev verilmesi bizleri de mutlu etmiştir. Karpuzlu büyük bir hazineye sahip ancak burada bir kazı çalışması yapılmadığı için bu hazine bugüne kadar ortaya çıkartılamamıştır. Belediye Başkanımız gerekli altyapının oluşturulması ve destek sağlanması konusunda yardımcı olacaklarını bildirdiler. Alinda kazılarının başlaması için ön hazırlıklarımızı bir an önce bitirerek, çalışmalara başlamak için bizde elimizden geleni yapacağız" diye konuştu. haberler.com, 05.09.2007 |
|||
AĞRI'DA TUNÇ ÇAĞI'NA AİT İNSAN İSKELETİ
Ağrı Dağı eteklerinde başlatılan arkeoloji kazı çalışmalarında, Tunç Çağı'na ait olduğu belirtilen insan iskeletleri ortaya çıktı.
Ağrı Kent Haber, 05.09.2007 |
|||
LEFKOŞA MASTER PLANI'NA AĞA HAN MİMARLIK ÖDÜLÜ
Bu sene 20. yılını dolduran Ağa Han Mimarlık Ödülleri sahipleri 4 Eylül 2007 tarihinde Malezya’nın Kuala Lumpur kentinde düzenlenen ödül töreni ile sahiplerine verildi. 500.000$’lık ödülü ile mimarlık alanında verilen ödüllerin en büyüğü olan Ağa Han Ödülleri’ne bu sene 343 proje başvurdu ve bunlardan 27 tanesi yerinde ziyaret edildi. Bulundukları çevre ile kurdukları ilişki ve ortaya çıkan mimari kalite yönünden incelenen projelerden aralarında Lefkoşa Master Planı da bulunan, 9 proje bu senenin Ağa Han Ödülü’nü almaya layık görüldü.
Türk Belediyesi ile Lefkoşa Rum Belediyesi'nin ortak olarak yürüttüğü "Lefkoşa Master Planı" özellikle kentin Suriçi tarihi dokusunu korumayı amaçlayan uzun yıllardır yürütülen bir çalışma ve plan olma özelliğiyle öne çıktı. Ödül töreninde Lefkoşa İmar planı Türk sorumlusu Ali Güralp ve İmar Planının yaratıcısı Mustafa Akıncı da hazır bulundu. Jüri tarafından seçilen bu 9 proje ise şöyle:
Samir Kassir Square, Beyrut, Lübnan Mimarlar Odası, Fotoğraf: Kıbrıs Gazetesi, 05.09.2007 |
|||
EFES'TE EN ESKİ YERLEŞİM BÖLGESİ ARAŞTIRILIYOR
Efes Antik Kenti’nde bu
yıl yapılan kazılarda, kentin en eski yerleşim
bölgesi araştırılıyor.
Evrensel, Haber: Emine Uyar, 05.09.2007 |
|||
ARAP BABA TÜRBESİ'NİN ÇİNİLERİ TEKRAR YERİNE MONTE EDİLECEK
Elazığ Harput'taki Arap Baba Türbesi'nden çalınan ve sonra İsviçre'de ele geçirilen 123 kilogram çini, Malatya Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün onarım programı çerçevesinde yerlerine monte edilecek.
1998 yılında Arap Baba Türbesi'nden sökülerek çalınan tarihi çiniler, 4 Temmuz 2002'de İsviçre'nin Cenevre şehrinde polis tarafından ele geçirilmişti. Çalınan çiniler, Vakıflar Genel Müdürlüğü Kaçakçılıkla Mücadele Bürosu tarafından 6 Temmuz 2004'de Cenevre adli makamlarından teslim alınarak Ankara'ya getirilmişti.
Şu anda Ankara'da muhafaza edilen çiniler Malatya Vakıflar Müdürlüğü'nce yürütülen onarım programı dahilinde proje doğrultusunda yerlerine monte edilecek.
Elazığ Valisi Muammer Muşmal, Arap Baba Türbesi'ndeki çalışmaları yerinde inceleyip yetkililerden bilgi aldı. Çinilerin 2008 yılı içinde yerlerine monte edilebileceğini vurgulayan Vali Muşmal, çinilerin türbenin simgesi olduğunu ifade etti. Zaman, Fotoğraf: elazig.info, 05.09.2007 |
|||
TUNCA KÖPRÜSÜ ORİJİNAL HALİNE KAVUŞACAK
Tarihi Tunca (Ekmekçizade) Köprüsü'nün tamamen yıkılan dairesel iki kemeri, 60 yıl sonra orijinal haline döndürülüyor. Ankara OSTÜN Sanayi Sitesi'nde bilgisayarlı sistemle hazırlanan taşıyıcı çelik konstrüksiyonlarının (taşıyıcı kalıp iskelesi), 1947'den bu yana hizmet veren demir aksam yerine montajına başlandı. İnşaatı üstlenen ÖZ-BA İnşaat, iki kemerdeki çelik kemer kalıplarının montajını bir hafta içinde tamamlayıp, taş döşeme işine geçmeyi planlıyor.
Edirne Kent Haber, 05.09.2007 |
|||
|
TARİHİ EVLERİ GENÇ GÖNÜLLÜLER TANITACAK
Trabzon'un Akçaabat İlçesi'nde, tarihi evleriyle ünlü Orta Mahalle'yi, 40 kişiden oluşacak "genç turizm gönüllüleri" grubu tanıtacak. Evleri, sokakları, merdivenleri, duvarları ve çeşmeleri ile Osmanlı dönemi sivil mimarisine ait örnekleri barındıran Orta Mahalle'nin tanıtılması ve turizme kazandırılması için hazırlıklarını yoğunlaştıran Akçaabat Belediyesi, Avrupa Birliği (AB)'nin desteklediği 'Yerel Kalkınma Girişimleri Hibe Programı' kapsamında oluşturduğu 'Akçaabat Genç Turizm Gönüllüleri' isimli projenin sonucunu bekliyor. İlçedeki evleri turizme kazandırmak istediklerini ifade eden Türkmen, yaşları 18-24 arasında değişen 40 işsiz gencin, turizm gönüllüleri olarak yetiştirmeyi hedeflediklerini belirtti. Türkmen, gönüllülerin elde ettikleri bilgileri de ilköğretim öğrencilerine aktaracaklarını da söyledi. Birgün, Fotoğraf: Akçaabat Rehberi, 05.09.2007 |
||
HARPUT İÇ KALE KAZISINDA OSMANLI MAHALLESİ ORTAYA
ÇIKARILDI
Osmanlı dönemine ait yerleşkelerin ortaya çıkarılmasının hedeflendiği 3. dönem kazı çalışmalarında gün yüzüne çıkarılan yapılar restore edilerek koruma altına alınacak.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izni ve desteği ile Elazığ Valiliği'nin öncülüğünde yapılan kazı çalışmaları Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden emekli Arkeolog Prof.Dr. Veli Sevin ve Fırat Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Prof.Dr. M. Beşir Aşan başkanlığında yürütülüyor. Elazığ Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Müze Müdürlüğü adına yapılan kazı çalışmaları, Türkiye'nin önde gelen üniversitelerinden arkeolog ve sanat tarihi uzmanları ile öğrencilerin yanısıra 40 kişilik bir ekiple yapılıyor.
Vali Muammer Muşmal, Harput iç kalede 3 yıldır devam eden çalışmaların yaklaşık 100 bin YTL'ye mal olduğunu belirtti. Muşmal, ödeneğin daha fazla gönderilmesi halinde çalışmaların önemli bir aşamaya geleceğini vurguladı. Kazı çalışmalarının önemli olup, yeni uygarlıkların ortaya çıktığını dile getiren Vali Muşmal, Harput'un Elazığ, bölge ve Türkiye için önemli bir uygarlık merkezi olduğunu söyledi.
Şu an itibari ile Osmanlı'nın Harput'taki son mahallesinin camisi ve dükkanları ile ortaya çıkarıldığını vurgulayan Vali Muşmal, şöyle devam etti: "Şu andan itibaren yapılması gereken en önemli şey ortaya çıkarılan tarihi eserlerin muhafazası için süratle restorasyonuna başlamak. Bunun için önce projelendireceğiz, ardından rölevesini yapacağız. Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan geçirdikten sonra süratle restorasyonunu yapmayı hedefliyoruz."
Yeni Kültür ve Turizm Bakanını Elazığ'a getirmek istediklerini belirten Vali Muammer Muşmal, bundan sonra Harput adına kendisinden çok şey beklediklerini söyledi. Vali Muşmal, basının da Harput kazı alanının korunması açısından gerekli desteği vermesini, vatandaşlardan da bu konuda duyarlı olmalarını istedi.
Kazı çalışmalarının bilimsel sorumlusu emekli öğretim üyesi Prof.Dr. Veli Sevin de, 2007 Ağustos ayı başında kazı çalışmalarının Eylül'ün sonuna kadar süreceğini vurguladı. Sevin, yeterli ödenek gelmesi durumunda tüm kale içi kazı çalışmasının 3 yılda tamamlanacağını sözlerine ekledi.
Fırat Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Prof.Dr. M. Beşir Aşan, Osmanlı tarihinin bu zamana kadar yalnızca İstanbul ve Ankara gibi merkezden bilindiğini vurguladı. Prof.Dr. Aşan, "Bire bir taşradan Osmanlı sosyal ve ekonomik hayatının nasıl olduğunu sunmak istiyoruz. Bu yıl ki kazılarımızda darphane bulduk. Osmanlı burada para basmış. Harput baskılı sikkeler var. Bu da şunu göstermektedir ki; Osmanlı tek merkezden değil, yerinden mahallinden idare ediliyor. Bu da iktisat açısından çok önemli bir bulgu." şeklinde açıklamada bulundu.
Yapılan kazılarda önemli tarihi dokuya rastadıklarını vurgulayan Prof.Dr. Veli Sevin, "Kazı çalışmalarında bu güne kadar 2 katlı 2 ev ile 1 kalaycı dükkanı ve Anadolu'nun en eski camisini, yani 11. yüzyıl Artuklu dönemine ait 800 yıllık bir camiyi ortaya çıkardık." dedi. Büyük Selçuklu dönemine ait olan bu caminin çok anlamlı bir bulgu olduğunun altını çizen Prof.Dr. Sevin, caminin restorasyona hazır olduğunu ifade etti.
Bunun yanında Harput kalesinde bir darphane bulunduğunu vurgulayan Prof.Dr. Veli Sevin, "Yavuz Sultan Selim zamanında kurulduğunu sandığımız darphanede basılan bakır sikkeler bulduk. Şimdi yapacağımız kazılarla bu darphanenin yerini bulmaya çalışıyoruz." diye konuştu.
Harput iç kalede devam eden kazı çalışmalarını yerinde inceleyerek çalışmalar hakkında bilgi alan Vali Muammer Muşmal, çalışmaların aslına uygun olarak gerçekleştirilmesini istedi.
Vali Muşmal, restorasyonu devam eden Sarahatun camisi gibi yerleri de gezerek yetkililerden bilgi aldı. Harput'ta yaşanan en büyük sorunlardan tuvalet çalışmalarının sürdüğünü anlatan Vali Muşmal, bu zamana kadar tuvalet yapılmadığını hatırlatarak, "Sarahatun camisi yanında özürlülerinden düşünüldüğü tuvalet yapımı devam ediyor. Harput'ta şu an itibari ile 3 tuvalet bulunmakta. Yapımı devam eden 3 tuvaletle bu sorun tamamen giderilmiş olacaktır." dedi. Yapılan tuvaletlerin Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan geçtiğini hatırlatan Vali Muammer Muşmal, Harput'ta 6 tuvaletin yeterli olduğuna vurgu yaparak, "Harput, şu anda mezarlıklar şehri konumuna getirilmiş. Eğer kalkıp her yere tuvalet yaparsan o zaman da tuvaletler şehri olur." şeklinde açıklamada bulundu. TürkiyeTurizm.com, 05.09.2007 |
|||
TARLADAN TARİH ÇIKTI
Uşak'ın Eşme İlçesi'nde tarlada çalışan çiftçi, Roma dönemine ait tarihi eserler buldu.
Haber Ekspres, 05.09.2007 |
|||
ÇOK SAĞLIKLI BİR MÜZE
İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir'in EXPO 2015 teması doğrultusunda, Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi'nde (APİKAM), ''Kent ve Sağlık'' konulu interaktif bir müze oluşturdu.
APİKAM Müdürü Yrd.Doç.Dr. Oktay Gökdemir, toplam 434 metrekare alan üzerinde kurulacak olan ''Kent ve Sağlık Müzesi''nde, tıpta kullanılan sembollerin de sergilenmek üzere ''asıllarına bağlı olarak'' özel biçimde yeniden tasarlandıklarını açıkladı. Gökdemir, belgeler, heykeller, antik objeler ile zenginleşen müzede, İzmir tarihini de anlatıldığını sözlerine ekledi. Milliyet Ege, 05.09.2007 |
|
||
KÜLTÜR MÜSTEŞARI İSEN, KÖŞK'E GENEL SEKRETER
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof.Dr. Mustafa İsen getiriliyor. Atama kararının bugün açıklanması bekleniyor.
Deneyimli bir bürokrat olarak tanınan İsen’in Türk Edebiyatı ve Balkanlarda, Türk kültürü ile ilgili yayınlanmış çok sayıda çalışmaları bulunuyor. İsen, 1953’te Adapazarı’nda dünyaya geldi. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olan İsen, İstanbul’da öğretmenlik, Atatürk Üniversitesi’nde de asistanlık yaptı. 1981’de Belgrad Üniversitesi Filoloji Fakültesi Doğu Dilleri Bölümüne öğretim üyesi oldu. İsen, döndükten sonra Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1988’de Milli Eğitim Bakanlığı’nda müşavir olan İsen, aynı yıl doçent oldu ve 1989’da Gazi Üniversitesi’ne atandı. Fen-Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcılığı yapan İsen, 1994’te profesör oldu. 2000’de Başkent Üniversitesi’ne geçip Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kurdu. 2002’de Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı’na atanan İsen, üç çocuk babası. Hürriyet, Haber: Enis Berberoğlu, 05.09.2007 |
|||
ACEMİ DEFİNE AVCISI
Samsun'da kaçak olarak define aradıkları iddia edilen 5 kişi yakalandı.
Zanlılar gözaltına alınırken, soruşturma sürdürülüyor. Samsun Haber, 05.09.2007 |
GÜNAY HEDEFE KİLİTLENMİŞ
Dün yeni Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile kısaca görüşme fırsatımız oldu. İlk izlenimim, Günay'ın hem partisine, hem de bakanlığına kısa sürede ısınmış, kolları sıvamış ve hedefe kilitlenmiş olduğu. İsleyeceği politikayı 'Kültür odaklı turizm' olarak belirlemiş. Türkiye'nin yalnızca coğrafyasını ve güneşini değil, tarih ve coğrafyasını da dışa açması gerektiğini söylüyor. Görevi devraldığı bakan Atilla Koç'un bazı projelerinden çok etkilendiğini ve bunları devam ettirmek istediğini vurguluyor. Bu projelerin başında İstanbul tarihi yarımadasının korunması ve ıslahı var. Günay, bir düşüncesinin de Ankara'da Kurtuluş Savaşı'nın yönetilip Cumhuriyet'in doğduğu ilk Meclis, Ulus Meydanı ve Kale hattının, Roma dönemi kalıntıları ile birlikte geçmişine yakışır bir hale kavuşturulması olduğunu anlatıyor. Radikal, Yazı: Murat Yetkin, 05.09.2007 |
||
TROİA ANTİK KENTİ'NDE KAZILAR SONA ERDİ
Çanakkale merkeze bağlı
Tevfikiye Köyü sınırları içerisinde bulunan Troia
Antik Kenti'nde 1.5 ay süren kazı çalışmaları sona
erdi. Kazılarda Roma dönemine ait aşağı kentte çok
yoğun bir yerleşimin olduğu ortaya çıktı. haberler.com, 04.09.2007 |
|||
ANTİK KENT KAZI SAHASI, GECELERİ DEFİNE AVCILAIRNIN ALTIN ARAMA MERKEZİ OLDU
Karadeniz'in tek antik kenti, gündüzleri bilimsel kazı çalışmalarının yapıldığı antik kent, geceleri ise definecilerin altın arama merkezi oldu. Altın bulamayan defineciler, kaza sahasında ellerine geçirdiği tarihi eşyaları tahrip ediyor haberler.com, 04.09.2007
Define avcılarının
hedefi haline gelen Zonguldak'ın Çaycuma İlçesi'ne
bağlı Filyos Beldesi'nde bulunan Tion Antik kenti,
define avcılarına karş özel güvenlik görevlileri
tarafından korunacak. haberler.com, 06.09.2007 |
|||
'SULTANAHMET PANAYIRI' Sultanahmet Meydanı, Ramazanda yine ’panayır’ yerine dönecek. Yaklaşık 100 dolayındaki ’baraka’ yine belediyenin yan şirketi Emin A.Ş. eliyle pazarlanıyor. Peki bunlar el altından kimlere verilecek; belediye meclis üyeleri ve muhtarlara kaç kontenjan düşecek? Belediye Başkanı Nevzat Er, üç yıl önce söz vermişti; Türkiye’nin en önemli turizm merkezinde böyle bir alaturkalık yapılmayacağını... Ama rantın gözü kör olsun.
En büyük kavga sucuk dönerciler arasında; bakalım Şahin’in (Kayseri) 75 bin YTL’lik ve Danet’in (Afyon) 85 bin YTL’lik teklifleri mi geçerli olacak, yoksa belediyeye ’yakın’ birisinin teklifi mi geçerli olacak?
Topkapı Müzesi Müdürü Prof. İlber Ortaylı, Eminönü’nün gerçek kimliğine bürünmesi için çırpına dursun, tarihi yarımadanın ’otopark’ ve ’panayır’ alanlarına dönüşmesine Kadir Topbaş’ın hiç bir müdahalesi olmayacak mı? Hürriyet, Yazı: Yalçın Bayer, 04.09.2007 |
|||
"ILISU BARAJI YAPILMAYACAK" Dün sabah erkenden Hasankeyf’ten haberler geldi.
12 bin yıllık tarihi sular altında bırakacak Ilısu Barajı’nı protesto için yola çıkan "Hasankeyf’e Sadakat Treni" keyifleri yerine getirmiş.
Treni karşılayan "Hasankeyf Gönüllüler Derneği" Başkanı Arif Arslan "Bizi yalnız bırakmadılar" diyor.
Doğa Derneği ve Atlas Dergisi’nin ortak girişimiyle 320 kişiyle Haydarpaşa’dan kalkan "Hasankeyf’e Sadakat Treni" yerine ulaştı. Bu sıcakta trenle 40 saatlik yolculuğu göze alanlara hepimizin teşekkür borcu var.
Peki bundan sonra ne olacak?
Ilısu Barajı hikayesinde durum oldukça karışık.
Geçen haftalarda barajın yapımı için 1.2 milyar
euro’luk kredi için imzaların atıldığını okuduk. DSİ Genel Müdürlüğü ile Almanya, İsviçre ve Avusturya’dan oluşan konsorsiyum arasında imzalanan kredi anlaşması Hasaneyf’in sonu mu?
Bizans, Sasani, Emevi, Abbasi, Hamdani, Artuklu-Eyyubi ve Osmanlı izleri taşıyan Hasankeyf sular altında kalacak mı?
"Hasankeyf Gönüllüleri Derneği" Başkanı Arslan "Mücadelemiz sürecek" diyor.
Gelişmeleri günü güne takip ediyor dernek.
Hem Türk kamuoyunun dikkatini Hasankeyf’e çekmek için çeşitli etkinlikler peşinde.
Hem Avrupa’da yandaş arayışında.
Örneğin Berlin Eyalet milletvekili PDS’lı Gıyasettin Sayan dernek ile ilişki içinde.
Sayan, konsorsiyum ülkelerinden Almanya, Avusturya, İsviçre hükümetlerine "tarihi suya gömmeyin" diye mektup göndermiş.
Milletvekili sıfatıyla yazışmaları devam ediyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Ilısu
Barajı’nın yapılmaması için açılmış bir dava var. Doğa Derneği de işin peşini bırakmamakta kararlı.
Dernek, "Ilısu Barajı yapılmayacak, yapılamaz" diyor.
Bir yanda Enerji Bakanlığı, DSİ, güçlü konsorsiyumlar.
Diğer yanda asla yerine konamayacak bir tarihin, kültürün sular altında kalmaması için mücadele eden bir avuç insan.
Bakalım kim kazanacak? Hürriyet, Yazı: Gila Benmayor, 04.09.2007 |
|||
ZAMANIN BEKÇİLERİ: SAAT KULELERİ
İnsanoğlu zamanı
ölçmek için antik çağlardan başlayan bir uğraş
içinde olmuştur. İnsanoğlunun icat ettiği ilk saat,
geçmişi MÖ 3500'lü yıllara kadar dayanan güneş
saatidir. Güneş saati, güneşin gökyüzündeki
hareketlerinden faydalanarak zamanı ölçmüştü. MÖ
15. yüzyılda bir kabın içindeki küçük delikten akan
suyu işaret eden çizgilerden oluşan su saati icat
edildi. Daha sonra yine aynı yüzyılda zamanı ölçen
çeşitli uzunluktaki mumlardan yapılan mum saati ve
bunun ardından da kum saati icat edildi. Mekanik
saatler, 13. yüzyılın sonuyla 14. yüzyılın
başlarında Avrupa'da top ile neredeyse eş zamanlı
olarak icat edildi. Bu bir rastlantı değil. Her iki
icatta madenleri işleme becerisindeki kayda değer
bir gelişmenin ürünüydü. İlk saat ustalarının çoğu
aynı zamanda top ya-pımcısıydı. |
|||
ANADOLU TARİHİ KÖPRÜ ZENGİNİ
Hitit başkenti Boğazköy'de MÖ 13. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen dünyanın en eski köprüsü de Türkiye'de bulunuyor.
Karayolları Genel Müdürlüğü'nce yayınlanan "Karayolları Tarihi" adlı kitapta, Anadolu'daki yol ve köprülerin tarihine ışık tutuluyor.
Anadolu'daki yolların hikayesinin MÖ 3000'li yıllara kadar gittiği ifade edilen kitapta, "Yapılan araştırmalara göre MÖ 3000 yıllarında Sümer ve Akatların, Anadolu'ya seferler yaptıkları, MÖ 2000 yıllarında Anadolu'daki küçük devletlerin Asurlularla ticari ilişkiler kurdukları belirlenmiştir. Bu verilerden yola çıkarak Anadolu'daki ilk yolların tarihi MÖ 3000'li yıllara kadar götürülebilmektedir" denildi.
Hititlerden, Osmanlı İmparatorluğu'na kadar pek çok uygarlığın Anadolu'da yaptığı yolların anlatıldığı kitapta, Türkiye'de 1266 adet kayıtlı tarihi köprü bulunduğu belirtiliyor. Kitaba göre, tarihi köprülerden 53'ü devlet yolunda, 59'u ise il yolunda olmak üzere toplam 112'si karayolları ağı içinde bulunuyor, diğerleri ise köy yollarında ya da turistik yollarda hizmet veriyor.
Dünyanın en uzun tarihi köprüsü olan Uzunköprü, Edirne'nin Havsa İlçesi'nde bulunuyor. Osmanlı dönemi köprülerinden olan Uzunköprü, 1392 metre uzunluğunda ve 174 adet kemeri bulunuyor. Günümüze ulaşan, en büyük kemer açıklığı olan köprü de yine Türkiye'de. Selçuklu döneminde yapılan ve Diyarbakır-Batman yolunda, Batmansuyu üzerinde bulunan Malabadi Köprüsü'nün kemer açıklığı 40,80 metre. Trt/Haber, 04.09.2007 |
|||
KAŞ'TA SUALTI MÜZESİ KURULACAK
Sualtı Araştırmalar Derneği (SAD) ve Başkent Üniversitesi Kültür ve Sanat Araştırmaları Merkezi tarafından yürütülen Kaş Arkeopark Pilot Projesi çalışmaları kapsamında, ilçeye sualtı müzesi kurulacak.
Proje Sorumlusu ve Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Güzden Varinlioğlu, yaptığı açıklamada, öncelikle Kaş bölgesinde sualtı kültür envanteri hazırlanacağını söyledi. Bunların bir veri tabanında toplanacağını ifade eden Varinlioğlu, şunları kaydetti:
"İnsan yapımı kent kalıntıları, batık gemiler, uçaklar sualtında görüntülenecek ve ölçümü yapılacak. Kaş açıklarında 3300 yıl önce batan ve geçen yıl replikası yapılarak batırılan Uluburun batığına kamera sistemi yerleştirilecek. Bütün bunlar internet ortamına aktarılacak. İsteyenler, internetten bu müzeyi gezebilecek."
Varinlioğlu, TUBİTAK VE ODTÜ Araştırma Merkezi'nin de destek verdiği projenin 18 ay süreceğini bildirdi.
Kaş Belediye Başkanı Halil Kocaer de kültür turizminin önemli ayaklarından birinin dalış turizmi olduğunu belirterek, ilçede 13 dalış okulunda yılda 50 bine yakın dalış gerçekleştirildiğini belirtti. Kocaer, projenin tamamlanmasıyla bu rakamın iki katına çıkacağını sözlerine ekledi. Trt/Haber, 04.09.2007 |
|||
"HAYAT BOYU KAZI BAŞKANLIĞI, BİLİME ZARAR"
Klazomenai antik kenti kazısına yaklaşık 30 yıldır başkanlık eden Prof.Dr. Güven Bakır, Ege Üniversitesi'ndeki görevinden emekliye ayrılmasıyla birlikte, kazı başkanlığına da bıraktı.
Genellikle
hayat boyu devam eden kazı başkanlığının zamanı
gelince bırakılması gerektiğini savunan Bakır, "Bu
kişisel ego ile bilimsel sorumluluk arasında bir
tercih. Aslında devlet bu tercihi bana bırakmadan
kazı başkanlarının birikimlerini güvenceye
alabilmeli" dedi.
Haber Ekspres, 04.09.2007 |
|||
ANTİK TİYATRODA MASTÜRBASYONA TEPKİ
Eski Yunan medeniyetinin ölümsüz trajedya ve komedyalarının sahnelendiği tarihi Epidauros amfisinde mastürbasyon sahnesinin bulunduğu bir tiyatro eserinin oynanması sanat çevrelerinde büyük tepki yarattı. Hürriyet, Haber: Yorgo Kirbaki, 04.09.2007 |
|||
TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ KATILIMCILARI TARİHİ YERLERİ GEZDİ
'Tarihi Kentler Birliği Şanlıurfa Buluşması'na katılan davetliler, ilin tarihi ve turistik yerlerini gezdi.
Tarihi Kentler Birliği Başkanı ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, Mardin Belediye Başkanı Metin Pamukçu, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba'nın da aralarında bulunduğu grup, dünyanın en eski tapınağının bulunduğu yer olarak kabul edilen Göbeklitepe'de yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan eserleri inceledi. Daha sonra tarihi Harran ilçesine giden grup, Harran Kalesi, tarihi Kültürevi, ilk İslam Üniversitesi ve tarihi Ulu Cami'nin kalıntılarını gezdi. Şanlıurfa Belediyesinin Harran Sofrası'nda onurlarına verdiği yemeğe katılan grup, daha sonra, Eyüp Peygamber'in çile çektiği yer olarak bilinen makamı ziyaret etti. Zaman, 04.09.2007 |
|||
SERAMİK HAFIZAMIZ
Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi, başlangıçtan günümüze eserleriyle Türk seramik sanatına katkıda bulunmuş sanatçıları ve genç kuşağın temsilcilerini aynı çatı altında buluşturmaya hazırlanıyor. 1930’lardan bu yana Türk seramik sanatına katkıda bulunmuş sanatçıların eserleri 06 -30 Eylül 2007 tarihleri arasında ‘Türk Seramik Sanatı’ sergisiyle sanatseverlerin ilgisine sunulacak. Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı seramik sergisi olan etkinlik, aynı zamanda usta seramikçileri genç kuşakla aynı çatı altında buluşturacak. Türkiye Gazetesi, Haber: İnan Arvas, 04.09.2007 |
|||
TARİHİN DİBİNE DİNAMİT
Antalya Valiliği'nin 'karadan her türlü havai fişek atmak yasak' kararına rağmen bu yıl 3. gerçekleştirilen Side Summer Parti kapsamında her Salı yüzlerce fişek patlatılıyor.
Antik Apollon Tapınağı'na yaklaşık 50 metre mesafede patlatılan yüzlerce havai fişek, antik mekanda deprem sarsıntısı yaratıyor. Patlama sırasında sadece tapınak değil, bütün Side sallanıyor. Gösterinin yapıldığı nokta, tam anlamıyla savaş alanına dönüyor. turizmdebusabah.com, 03.09.2007 |
|||
ODUNPAZARI CANLANIYOR
Bölgenin ilk işletmecisi ve Hafız Ahmet Efendi Konağı'nın sahibi Gülşen Cengiz, 1717 yılında yapılan konağın Odunpazarı'nda yapılan ilk evlerden olduğunu belirterek, bölgenin, Odunpazarı evlerinin restore edilmesiyle tekrar canlanmaya başladığını kaydetti. Restore edilen ve günden güne canlanan bölgeye yerli ve yabancı turistlerin gelmeye başladığını ifade eden Cengiz, şöyle konuştu: "Evlerimizi birer ticarethaneye dönüştürmek istedik. Konağın bahçesinde mantı, gözleme ve çay satarak işe başladık. Bölgede bu işlere ilk başlayan biziz. Bizden sonra komşularımız da hareketlenmeye başladı.
Konağın birine eski Eskişehir fotoğraflarını sergileyen, satan fotoğrafevi açıldı. Bir başkası evinin bahçesini çay bahçesi yaptı. İki katlı evi olan bir komşumuz pansiyon açmaya hazırlanıyor. Bugün itibariyle 4 işletmeyiz. Kadınların el emeği ürünlerini de satıyoruz. Tarihi konak kazanç kapımız oldu. Geçmişi özleyen, merak eden insanlara tarihi bir ortamda hizmet ediyoruz. "Cengiz, restore edilen tarihi evlerin birer birer kazanç kapısı haline geldiğini belirterek, evlerin genellikle kadınlar tarafından işletildiğini bildirdi.
Odunpazarı bölgesine ve tarihi evlere sahip çıkmak, bölgeyi gün yüzüne çıkartmak ve sahip olunan tarihi zenginliği değerlendirmek amacıyla Odunpazarı Belediyesi tarafından 2005 yılında Odunpazarı Evleri Yaşatma Projesi hayata geçirildi. Proje kapsamında önce Paşa Mahallesi Beyler Sokak'ta 27 evin, Odunpazarı bölgesindeki muhtelif yerlerde de 23 ev olmak üzere toplam 50 evin cephe sağlıklaştırılması tamamlandı.
Projenin 2. etabında ise Koca Müftü, Arif Bey ve Işıklar sokaklarında toplam 37 evi, Dede Mahallesi Külliye çevresinde de 13 evi kapsayan tadilat çalışmaları sürdürülüyor. Odunpazarı Evleri Yaşatma Projesi'nin bir parçası olan tarihi Atlıhan Çarşısı yeniden inşa edildi ve buradaki 23 iş yeri ile atölyeler faaliyete geçti.
İçerisinde, lületaşı, toprak kap, gümüş ve cam gibi sanat atölyeleri ileyöresel el sanatlarının üretildiği, teşhir ve satışının yapıldığı bölümler ile restoran ve kafeteryalar bulunan Atlıhan Çarşısı sosyal hayata kazandırılan ticari bir merkez oldu. Odunpazarı Belediyesi, 2005 yılında restore etmeye başladığı tarihi Odunpazarı evlerinin turizme kazandırılmasıyla yılda 250 bin turist, 5 bin kişilik istihdam ve 50 milyon YTL'lik ekonomik girdi sağlamayı hedefliyor. Yeni Şafak, 03.09.2007 |
|||
ASIRLIK KÖPRÜ KUM OLACAK
Cizre- Şırnak karayolunun 7. kilometresinde bulunan Dirsekli Mezrası'ndaki tarihi Börücek (Bakartal) Köprüsü'nün sağlam kalan ayakları, köprünün yaklaşık 100 metre yakınında bulunan kum ocağındaki çalışmalar nedeniyle tahrip oluyor. AKP Batman eski Milletvekili Nezir Nasıroğlu'nun kardeşi Abdurrahman Nasıroğlu'na ait kum ocağının çalışmaları nedeniyle tarihi köprü tahrip oluyor. Bundan yaklaşık altı ay kadar önce de kum ocağında çalışan işçiler, paletli iş makineleriyle tarihi köprünün ayaklarını tahrip ederek altın arama çalışması yapmışlardı. (http://www.tayproject.org/Haber.fm$Retrieve?ID=2708&html=haber_detail_tu.html&layout=web) |
|||
ERZURUM KALESİ'NDE TÜRK MÜHRÜ
Doç.Dr. Alpaslan Ceylan’ın başkanlığını yürüttüğü kale kazıları ve ortaya çıkarılan belgeler, Erzurum’un bir Türk kenti olarak vurgusunu yapıyor, söylentileri de yok ediyor. Doç.Dr. Ceylan’ın araştırmaları ve sürdürülen kazılar da ortaya çıkarılan gerçek açık ve net: “Erzurum Kalesi, Türk Mührünü taşıyor.”
Bu haftaki söyleşi köşemizin konuğu Erzurum Kalesi’nde yapılan kazıların bilimsel başkanlığını yapan Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Alparslan Ceylan. Sayın Ceylan ile kale çalışmaları üzerine geniş kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik. Sayın Ceylan Erzurum kalesinin tarihi geçmişinin bilinenden daha eski olduğunu ve bulguların Karaz kültürüne kadar dayandığını ilk defa ERZURUM gazetesi okuyucuyla paylaştı. Ceylan, “Erzurum Kalesinde 10 açma gerçekleştirdik, bu açmalardan ikisi sondaj. Erzurum çeşitli uygarlıklara beşiklik etmiş tarih ve kültür kenti. Kaledeki çalışmalardan da bu duruma bir kez daha tanık olduk. Tarihi bulgular Erzurum kalesinin bilinenden daha eski bir tarihi geçmişe sahip olduğunu gösteriyor” diyor.
ERZURUM: Sayın Ceylan, Erzurum Kale’sinde yapılan kazıların amacını ve kazıların tarihi seyrini okuyucularımızla paylaşır mısınız?
CEYLAN: Erzurum kalesinde kazı çalışmaları yıllarca ihmal edilmiş. Kale yıllarca Belediyenin güreş alanı olmaktan öteye geçmemiş. Kazı çalışmaları ilk defa 2000 yılında başlamıştı daha sonra 2004, 2006 ve 2007 yıllarında çalışmalar gerçekleşti. Şu an dördüncü dönem çalışması gerçekleştiriyoruz. Kültür Turizm Bakanlığı, Müze Müdürlüğü ile çalışmalarımızı koordinasyon içerisinde yürütüyoruz. 60 işçi, 10 öğrenci ve 7 arkeolog olmak üzere yaklaşık 80 kişilik ekiple çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Kale kazılarında iki amacımız var; birincisi kalenin geçirmiş olduğu tarihi mimari süreci ortaya çıkartmak, ikincisi bu çıkardığımız mimari restorasyonun sağlamak. Kalenin gün yüzüne çıkarılmasıyla Erzurum da tarihi eserlerin turizme daha etkin şekilde kazandırılmış olacak ve 2011 kış olimpiyatlarına kültürel açıdan destek sağlanacak.
ERZURUM: Sayın hocam, Erzurum kalesinin tarihi geçmişi hakkında okuyucularımızı bilgilendirir misiniz?
CEYLAN:
Yaklaşık
ERZURUM: Sayın Ceylan, kale içerisinden çıkarılan bulgular daha çok hangi dönemlere ait?
CEYLAN: Erzurum Kalesi'nde 10 açma gerçekleştirdik, bu açmalardan ikisi sondaj. Erzurum çeşitli uygarlıklara beşiklik etmiş tarih ve kültür kenti. Kaledeki çalışmalardan da bu duruma bir kez daha tanık olduk. Kalede Saltuklu dönemine ait sikkelerin yanında, Osmanlı dönemine ilişkin gülleri de bulduk. Kazılarda Selçuklu Dönemi'ne ait profil verebilen ve amorf seramik parçalarına sıkça rastlandı. Kaledeki bulgular Karas Kültürüne kadar gidiyor. Bulgular Erzurum Kalesi'nin bilinenden daha eski bir tarihi geçmişe sahip olduğunu gösteriyor.
ERZURUM : Sayın Ceylan, son olarak söyleşimize eklemek istediğiniz bir mesajınız var mı?
CEYLAN: Kentin tarihi dokusunun ortaya çıkması adına arkeolojik kazı çalışmaları çok önemli. Kentin tarihi misyonunu analiz etme imkanı bulduk.. Diğer tarihi eserlerinde korunması ve yaşatılması açısından vatandaşa bilinçli ve duyarlı olmak adına önemli görevler düşüyor. Tarihini bilmeyen bir milletin gelecekte başarılı olması söz konusu olamaz. Herkesin bu bilinçle hareket etmesini bekliyoruz. Güneş Vakfı olarak tarihi dokunun bütünleşmesi konusunda ki projemizi hayata geçireceğiz.
İZLENİM VE DEĞERLENDİRME Tarihi bir atmosferde yaptığımız söyleşinin ardından Doç.Dr. Alparslan Ceylan ile kazı çalışmalarını yerinde gözlemliyoruz. 65 merdivenden oluşan saat kulesine çıkıyoruz, o esnada kale içindeki ziyaretlerin de devam ettiğine tanık oluyoruz. Kaleden çıkarılan gülleler ve seramikleri inceliyoruz. Birkaç bölümde yapılan kazılar arasında dolaşıyoruz. Kazılan kuyulara düşme tehlikeniz de olanaklı, oldukça dikkat istiyor yürümek böyle bir atmosferde. Arkeolojik kazılar, bu yönüyle oldukça zor görülse de geçmiş kültürü ve medeniyetlere ait kalıntının çıktığı anda bütün bu zorluklar unutuluyor. Kazı çalışmasını yürüten ekiple de fikir alışverişinde bulunuyoruz. Arkeolojik kazı çalışmalarını geçmişin sır perdesini aralayan çalışmalar olduğundan dolayı kendilerine büyük bir keyif verdiğini belirtiyorlar. İşlerini büyük bir hazla yapıyorlar. “Önemli olan yaptığınız iyi sevmek” diyorlar. Tarihin görkeminin tüm yönleriyle ortaya çıktığı bir atmosferde gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi bitirerek Sayın Ceylan’a teşekkür ederek oradan ayrılıyoruz. Erzurum Gazetesi, 03.09.2007 |
|||
HATTUŞA, CD İLE TANITILACAK
Çorum'un Boğazkale İlçesi'nde bulunan, 7 bin yıllık geçmişi olan Hitit uygarlığının başkenti olan ''Hattuşa'' ören yerlerinin CD ile tanıtılacağı bildirildi. CD'nin yanında bölgeyi tanıtan broşür ve davetiye niteliğinde mektuplar da bulunacak.
Turizm Gazeetsi, 03.09.2007 |
|||
|
TARİHİ HAVAGAZI FABRİKASINDAN ARTIK KÜLTÜR SIZACAK
İzmir’de Fransızların yaklaşık 150 yıl önce yaptığı Alsancak’taki tarihi hava gazı fabrikası, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin başlattığı restorasyon çalışmasıyla çok amaçlı kültür merkezine dönüştürülecek.
Kentin sanayileşmesi sürecine ait sembol yapılarından biri olan, şehrin hava gazı ve aydınlatma ihtiyaçlarını karşılayan tarihi fabrika, restorasyon çalışmalarıyla şehrin önemli kültür merkezlerinden biri haline getirilecek. 24 bin metrekarelik açık alana sahip fabrikadada bulunun tescilli binaların gençlik merkezi, dökümhane binasının kafeterya, depo binalarının da sergi salonu ve sanat atölyeleri şeklinde kullanılması planlanıyor. Çalışmalar çerçevesinde, fabrikanın simgesi konumunda olan dev bacasında, güçlendirme çalışmaları yapılacak. Türkiye Gazetesi, Fotoğraf: Yeni Asır, 03.09.2007 |
||
YOZGAT ARKEOLOJİ MÜZESİ'NDE 1 YILDA 5 MÜDÜR
Yozgat Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'nde bir yılda 5 müdür değişti. Son bir yılda 5’inci müdür gören müze şimdi vekil müdür ile yönetiliyor. İlk olarak İstanbul Ayasofya Müzesi Müdürlüğü görevini yürütürken geçirdiği bir soruşturma sonrası Yozgat Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'ne atanan Mustafa Akkaya, 5 ay çalıştıktan sonra mahkeme kararıyla tekrar eski görevine geri döndü.
Turizm Gazetesi, 03.09.2007 |
|||
10 BİN YILLIK AŞIKLI HÖYÜK SENEYE GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR
İç Anadolu’nun en eski yerleşim birimi Aşıklı Höyük, yeni düzenlemelerin ardından turistler için Kapadokya’nın ilk durağı olmaya hazırlanıyor.
Bölgede kazı çalışması yapan ekibin başkanı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Mihriban Özbaşaran, 10 bin yıllık Aşıklı Höyük’ün yeterince tanınmadığını söyledi. Gülağaç ilçesi Kızılkaya köyü yakınlarındaki höyüğün kültür turizmine hazırlanması için çalıştıklarını ifade eden Özbaşaran, “Aşıklı Höyük ile ilgili projenin 2008 yılında hayata geçirilmesiyle birlikte kazı alanının bir kısmının üzeri kapatılacak. 10 bin yıl önce Aşıklı halkının nasıl yaşadığını, höyük girişine yapacağımız örnek evlerle günümüz insanlarına anlatacağız. Orijinalleri gibi kerpiçten yapacağımız bu evlerde ocaklar, toplanan bitkiler ve öğütme taşlarını sergileyeceğiz. Aşıklı Höyük 2009 yılında kültür turizmine açılacak. Düzenlemelerin ardından burası turistlerin ilk durağı olacak” diye konuştu. Türkiye Gazetesi, Fotoğraf: TAY Projesi, 03.09.2007 |
|
||
YOZGAT'TAKİ TARİHİ KONAKLAR RESTORE EDİLECEK
Yozgat Valisi Amir Çiçek, 2023 yılına kadar il genelinde bulunan 115 adet tescilli tarihi konağın restore edilerek ayağa kaldırılacağını söyledi. Yozgat Belediyesi tarafından restorasyonu devam eden Hayri İnal Konağı'nda incelemelerde bulunan Çiçek, restore edilerek turizme kazandırılacak konakları gezdi.
Çiçek, Hayri İnal Konağı'nın inşaatının devam ettiğini kaydetti. Vali Çiçek, Cumhuriyetin 100'üncü yılı olan 2023 yılında Yozgat'taki 115 konağın restore edileceğini ifade ederek, “Yozgat'ta 115 tescilli konağımız mevcuttur. Bu konaklardan Hayri İnal Konağı'nın belediye tarafından yaptırılan restoresi devam ediyor. Valilik olarak belediyeye tarihi konakların restoresinde destek olacağız. Bazıları özel mülkiyet olan konaklarımızı turizme kazandırmak için çalışmalarımız devam ediyor. Amacımız Cumhuriyetimizin 100'üncü yılı olan 2023 yılında turizm kenti bir il olmak istiyoruz. Özellikle konak sahibi vatandaşlarımızdan isteğimiz tarihi dokuya sahip çıkmalarıdır. Konakları yıllara yayarak onaracağız” dedi.
Turizm Gazetesi, Fotoğraf: Yozgat Belediyesi, 03.09.2007 |
|||
700 YILLIK TARİH YOKEDİLDİ
1335 yılında yapılan ve Göynük"ün en eski yapılarından olan Yaya Başı Camii"nin önce minaresi yıkılmış. Bütün yardım çağrılarına yanıt alamayan o dönemin camii imamı ise son çareyi kendisine bir minare yapmakta bulmuş. Elbette minare ustası olmayan imam, ahşaptan yaptığı minare ile Göynüklülere hizmet etmeye çalışmış. Ancak ne olduysa 2003 yılında olmuş.
Bolu Olay, 03.09.2007 |
|||
|
FIRTINADA 92 YILLIK İNGİLİZ TEKNELERİ ORTAYA ÇIKTI
Çanakkale Savaşları sırasında Tekkekoyu'na çıkmak için İngilizlerin kullandığı teknelerden ikisi, 92 yıl sonra gün yüzüne çıktı. Kumların altında kaldığı tahmin edilen tekneler, geçtiğimiz günlerde çok şiddetli esen rüzgardan sonra bölgede tatil yapan kişilerce fark edildi.
Araştırmacılar, savaşın canlı şahidi olan bu eserlerin korunarak teşhir edilmesini istedi. Tekkekoyu'na giderek tekneleri inceleyen tarih araştırmacısı Ahmet Uslu, "Tekkekoyu, İngilizlerin cephe hattına en büyük ihraç noktasıdır. Burası, İngilizlerin lojistik açıdan ana merkeziydi. Birkaç gün önce çok şiddetli esen rüzgar 1915 yılındaki savaşın canlı tanıklarını burada gün yüzüne çıkardı. Bunların burada sergilenmesi gelecek nesiller açısından çok önemli olur." dedi.
Araştırmacı-yazar Mehmet İhsan Gençcan da ortaya çıkan tekne iskeletlerinin çıkarma zamanında zarar gören tekneler olduğunu belirtti. Gençcan, iskeleti gün yüzüne çıkan teknelerin, zarar gördüğü için karaya demirlendiğini, düşmanın bölgeden çekilirken bu tekneleri yanlarına almadığını belirtti. Zaman, Haber: Muzaffer Altunay, 03.09.2007 |
||
KARADENİZ'İN DİNSEL TARİHİ GÜNIŞIĞINDA
Karabük'teki Paphlagonia Hadrianoupolis antik kentinden çıkan bronz kartal figürü, Karadeniz'in bu türdeki ilk dinsel heykelciği oldu. Kentin tabanında da önemli mozaikler bulundu.
Radikal, Fotoğraf: AA, 03.09.2007 |
|||
MÜZE ELİYLE LAHİT KIYIMI |
|||
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 03.09.2007
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İzmir'in Çeşme Kalemburnu Yarımadası'ndaki antik İonia kentinde, başlarında arkeolog bulunmadan kazı yapan işçilerin MÖ 6. yüzyıla ait lahitleri parçalaması konusunda soruşturma talimatı verdi. Günay, "Arkeolojik kazı, kazma kürekle yapılacak iş değil" dedi.
Günay, işçilerin başlarında arkeolog
bulunmadan kazı yapmasının doğru olmadığını dile
getirerek şöyle konuştu: Arkeolojik kalıntılar konusunda hem halkın hem de çalışanların
bilinçlendirilmesi gerektiğini dile getiren Günay,
"Halkın bu kalıntıları, önemli bir kültür mirası ve
aynı zamanda önemli bir gelir kaynağı olarak
algılaması ve sahiplenmesi gerekiyor. Etrafının
sarılarak yalıtılmaması, günlük kullanıma da dahil
edilmesi gerekiyor" dedi.
İzmir Valisi Cahit Kıraç, ''uzman olmayan işçiler tarafından yapılan kazı çalışmaları sırasında lahitlerin kırıldığı'' iddia edilen Çeşme Boyalık’taki Antik Ionia kazı alanı ve burada yapılan çalışmaların uzmanlarca incelenmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nden talepte bulunduklarını söyledi.
Turizm Gazetesi, 05.09.2007 |
|||
50 TARİHİ ESER ELE GEÇTİ
Soma'da güvenlik güçlerinin bir evde yaptıkları aramada, 50'ye yakın tarihi eser ele geçirildi.Soma İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri aldığı bir ihbarı değerlendirerek, Kurtuluş Mahallesi Tavşanlı Caddesi'ndeki H.Y'ye ait 20 numaralı eve operasyon yaptı. Güvenlik güçleri evde yaptıkları aramalarda 50'ye yakın çeşitli tarihi eser ile 1 adet dinamit lokumu ele geçirdi. Ev sahibi H.Y, gözaltına alındı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. Haber Ekspres, 02.09.2007 |
|||
TARİHİ DOKUYA DEPREM TEDBİRİ
Vakıflar Genel Müdürlüğü, bilim adamlarının Türkiye'de büyük bir deprem yaşanabileceği uyarılarına karşı tarihi eserleri depreme karşı kuvvetlendiriyor. Asırlardır dimdik ayakta kalan ancak zamanla yıpranan eserlerin restorasyon çalışmalarında depreme karşı da özel önlemler alınıyor.
Tarihi dokuların kolonlarının ve ana gövdesinin oldukça sağlam olduğunu ve bu sayede asırlar boyunca dimdik ayakta kalabildiklerine dikkat çeken Vakıflar Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Tanyolaç, buna karşın yapıların zeminlerinin o kadar sağlam olmadığına dikkat çekti. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla yapılan çalışmalar kapsamında ilk olarak daha önceki depremlerde hasar görmüş bölgelerin tespit edildiğini ve buraların aslına uygun bir şekilde onarımlarının yapıldığına dikkat çeken Tanyolaç, daha sonra eserlerin istisnasız hepsinde zemin güçlendirmesi yaptıklarını dile getirdi.
Üniversitelerin ilgili bölümlerindeki ana bilim dalı başkanlarından da bu konuda yardım aldıklarını kaydeden Tanyolaç, taşıyıcı sistem analizi yapıldığını ve bu doğrultuda olası bir depreme karşı ek tedbirler aldıklarını açıkladı. Türkiye genelinde 18 bin 500 eski eser olduğuna değinen Tanyolaç, 81 ilde onarılmamış eser bırakmama anlayışıyla yola çıktıklarını ifade etti. 2006 yılında gerçekleştirilen bin 111 esere 2007 yılının sonuna kadar 750 eser daha eklendiğini dile getiren Tanyolaç, bu eserlerin büyük çoğunluğunun restorasyon ve deprem tedbirlerinin tamamlandığını bildirdi.
Eserleri sadece restore etmekle kalmadıklarını anlatan Tanyolaç, korunması konusunda da ciddi çalışmalar yaptıklarını ve kullanarak korunmasını hedeflediklerini bildirdi. Eserlerin ihaleye çıkartılarak işletmecilere kiraya verildiğini ifade eden Tanyolaç, böylelikle eserlerin hem korunduğunu hem de gelir elde edildiğini açıkladı.
Bölge müdürlüklerinde görev yapan mimar ve mühendisleri bölgelerindeki restorasyon çalışmalarını yakından takip etmeleri konusunda uyaran Tanyolaç, en ufak bir yanlışlık veya hatalı bir işte mutlaka müdahil olmalarını ve yapılan yanlışı düzeltmelerini istedi. Ecdadın bıraktığı eserlerin en güzel şekilde korunarak geleceğe aktarılmasını her çalışanın kendisine görev bilmesini isteyen Tanyolaç, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 2003 yılından bu yana bütçesini 10 kat artırarak yatırımlara yöneldiğini kaydetti. Genel Müdürlük olarak 2006 yılında yakalanan başarıyı bir adım daha ileriye götürebilmek için izin kullanmadıklarını ve haftanın yedi günü mesaiye devam ettiklerini aktaran Tanyolaç, bu çalışmaların meyvesini aldıklarını ve 2006 yılında bin 111 eseri restore ettirerek açılışını gerçekleştirdiklerini belirtti. Zaman, 02.09.2007 |
|||
SUALTI HAZİNELERİ İÇİN BEŞ YILLIK 'NOKTA ATIŞI' PROJESİ
İzmir'deki Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü (DBTE) Türkiye'de ilk defa karasularımızdaki tarihi batıkların yerlerini belirleyecek proje başlattı. 'Ege ve Akdeniz'in Kayıp Denizcilik Tarihi' adlı projede 12 bilim insanı görev aldı. Ege ve Akdeniz Bölgesi'ndeki sualtı kültür mirasının zengin bilimsel arşivinin bilime kazandırıldığı proje kapsamında geçen çağlara ait 20'nin üzerinde batık gemi ve sekiz sualtı mimari kalıntısı, dokuz çapalama yeri ve Osmanlı dönemine ait altı batık yeri tespit edildi. Proje çalışanları, üç etaptan oluşan araştırmalarını Piri Reis araştırma gemisi ve Bodrum Okul Gemisi'yle gerçekleştirdi.
Radikal, Haber: Onur Çakır - Tayfun Er, Fotoğraf: DHA, 02.09.2007 |
|||
|
|||
Hürriyet Ankara, 02.09.2007 |
|||
|
UZUNOK KÖPRÜSÜ RESTORE EDİLİYOR
Malatya'nın Darende ilçe
merkezinde Tohma çayı üzerinde bulunan ve her geçen
gün yıpranan tarihi Uzunok köprüsü restore ediliyor. Malatya Haber, 01.09.2007 |
||
ANTİK KERAMOS KENTİ 2007 YÜZEY ARAŞTIRMASI TAMAMLANDI
Muğla'nın Milas İlçesi'ne
bağlı Ören beldesinde bulunan Keramos Antik Kenti
başta olmak üzere civar köylerde yürütülen yüzey
araştırmalarının 2007 yılı bölümünün tamamlandığı
kaydedildi. Yüzey araştırmaları sorumlusu Yrd.Doç.Dr. Abuzer Kızıl, önemli buluntular elde
edildiğini belirtti. haberler.com, Fotoğraf: Muğla İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 01.09.2007 |
|||
SİİRT MİMARİSİNDE ÖNEMLİ BİR YERE SAHİP OLAN SABATLAR YOK OLUYOR
Siirt'in kültür
varlıklarından ve şehrin mimari yapısında önemli bir
yere sahip sabatların yok olma tehlikesi ile karşı
karşıya olduğu belirtildi. haberler.com, 01.09.2007 |
|
||
YEDİKULE SURLARINA DEMİRDEN ŞAPKA GİYDİRİLDİ
Avrupa'nın 2010 yılında Kültür Başkenti olmaya aday kentlerinden biri olan İstanbul'da tarihi surların görüntüsü bizzat İstanbul Büyükşehir ve Fatih ilçe belediyeleri tarafından kirletiliyor.
Temeli İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Kadir Topbaş ve Fatih Belediye
Başkanı Mustafa Demir tarafından atılan
Silivrikapı'daki Buz Pateni Spor Kompleksi
surların hemen dibinde yapılıyor. Silivrikapı Spor
Kompleksi'nin çelik konstrüksiyondan olan çatısı ise
tarihi surların yüksekliğini aşarak tarihi surlara
adeta şapka giydirilmiş görüntüsü veriyor. Cumhuriyet, 31.08.2007 |
|
.. | TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |