Mart '08 Arşivi |
30 Mart - 5 Nisan 2008 |
|||||||
2000 YILLIK MEZARDA HAZİNE Türkiye’de, özellikle bölgemizde define arayıcılığı yaygın bir hobi ve iş koludur. Yüzyıllardır en zengin uygarlıkların gelip yerleştiği, göç yolları üzerinde bulunan ilimiz, define arayıcılarının en çok dolaştığı bölgelerin başında gelir. Define arayanlar, genellikle elleri boş döner. Ama kimi zaman çok önemli gömülere, ya da yüzyıllar öncesinden kalmış çok değerli tarihi eserlere rastlamak da mümkündür. İzmit’e bağlı Çayırköy’de yaşayan Salih Koç isimli vatandaş, bazı kişilerin geceleri gelip, arazisinde gizli gizli kazı yaptıklarını fark etti. Durumu köy muhtarı Aşır Güneş’e bildirdi. Muhtar Güneş de jandarmaya ihbar etti. Önceki gece saat 01.00 sıralarında bölgeye baskın yapan Jandarma, define kazısı yapan ve tarihi bir mezarı ortaya çıkartan 12 sanığı gözaltına aldı. Define arayıcılarının, bölgenin yakınında bulunan Pak Piliç Tesisleri bahçesine park ettiği iki otomobile de el konuldu. Jandarma, definecilerin toprak altından bir mezar yeri bulduğunu fark etti. Durum, İzmit Müzesi’ne bildirildi. Müze Müdürü İlksen Öszbay, dün sabah olay yerine gelerek inceleme yaptı. Özbay, “Bizim bölgemizde Nikomedya döneminden kalan bu tür pek çok mezara rastlamak mümkün. Ama bu hayli farklı. Muhtemelen 2 nci yüzyılda ölmüş genç bir bayanın mezarı. Ceset, çok az bozulmuş. İlk kez böyle bir mezarın içinde çok değerli altın takılara rastlıyoruz” dedi. Müze Müdürlüğü, definecilerin bulduğu mezarın içinden çıkan altın takıları koruma aldı. Mezar ise, yeniden kapatıldı. Özgür Kocaeli, 05.04.2008 |
|||||||
|
|||||||
TARİHİ ÇEŞMEYE ÇİVİ ÇAKIP ŞİFA ARIYORLAR
Hatay'ın merkez ilçesi Antakya'da 200 yıllık tarihi çeşmeye çivi çakıp şifa arıyorlar. Antakya'nın Dutdibi Mahallesi'nde bulunan ve şifa dağıtığına inanılan tarihi çeşme daha çok Perşembe günleri yoğun ilgi görüyor. Duvarlarında yüzlerce çivinin çakılı olduğu tarihi çeşme görenleri ise şaşırtıyor. Mahalle sakinlerinden Ali Gerin, baş ağrısına iyi geldiğine inanılan çeşmenin çok fazla ziyaretçi akına uğramasından dolayı çeşmesinin iptal edildiği söyledi. Gerin, 3 perşembe üst üste gelip tarihi çeşmenin duvarına çivi çakılmasıyla baş ağrılarının sona erdiğini inanıldığını aktardı. Çeşmenin çevresinde yüzlerce çivinin çakılı halde yer almasının, çok sayıda kişinin şifa için bu mekana uğradığının delili olarak gösteren Gergin, baş ağrısı olup da çeşmeye çivi çakanların daha çok kadınlar olduğunu belirtti. Zaman, 04.04.2008 |
|||||||
DİYARBAKIR'DA TARİHİ ESERLER
BULUNDU Diyarbakır’ın Suriçi beldesinde, Osmanlı dönemine ait kalıntıların bulunduğu bildirildi. İl Kültür ve Turizm Müdürü Tevfik Arıtürk, Suriçi Beldesindeki tarihi Ulu Cami ile Hasanpaşa Hanı arasında kalan kısımda yapılan kazılarda 2 tabaka tespit edildiğini belirtti. Bunlardan birinin Osmanlı veya erken Cumhuriyet döneminde yapılmış olan ve park olarak kullanıldığını kanıtlayan mimari kalıntılar olduğunu ifade eden Arıtürk, alanın kuzey kesiminde kanalizasyon kanalları, geri kalan kısmında da havuz kalıntıları ve havuza su taşıyan, havuzdaki kirli suyu kanalize eden kanallar tespit edildiğini söyledi. Arıtürk, “Bu toprak tabakanın hemen altında daha erken dönemlere ait mimari yapı kalıntıları tespit edildi. Kazının devam etmesi gerekiyor” dedi. Birgün, 04.04.2008 |
|||||||
"ÖZDEN İZE, İZDEN ÖZE" SERAMİK SERGİSİ
21 Nisan'a kadar sürecek sergi kapsamındaki çalışmalar içerisinde yorumlanan ve kullanılan Malatya Arslantepe Höyük’te bulunan Kil Mühür Baskıları; MÖ 3300–3000 yıllarına ait olan Saray kompleksi içerisindeki, A tapınağı, güneydeki depo odası ve bu depo odalarının karşısındaki arşivde bulunmuştur. Saray kompleksi içerisinde yaklaşık 2000 adet Kil Mühür Baskısı arşiv şeklinde ortaya çıkarılmıştır.
Malatya Arslantepe de kullanıldığı dönemdeki özellikleriyle tarih yazan Mühür Baskılarını üreten Sanatçılar; gerek toplumsal gerek bireysel sevinçlerini, kederlerini, sosyolojik-psikolojik durumlarını ve bölgelerinin coğrafi yönlerini ruhlarında yoğurup özleştirerek bugüne yansıtmışlar. Bugün de bu izleri ruhunda yoğuran sanatçı; yaşadığı dönemin sancılarını, sevinçlerini geçmişten gelen izlerle birlikte kompoze ederek gelecek nesillere bir anlamda kültür aktarımı da sağlayacak yeni izler ortaya koymaktadır.
Sergilenecek çalışmalarda bu mühürler üzerindeki biçimler ve Arslantepe Höyükte o dönemki yaşanmışlıklar yorumlanmaya çalışılmakla birlikte, burada bulunan kültürün yok olmasına sebep olan yangına ve mimari elaman olarak kullanılan kerpiç formuna, mühürledikleri kapılarına ve kullandıkları kaplara göndermeler yapıldı. TAYHaber, 05.04.2008 |
|||||||
ANTİK TROAS BÖLGESİ MADEN RUHSATLARINA KURBAN MI EDİLECEK?
Antik Troas Bölgesi bugünkü Çanakkale sınırları içinde yer almaktadır ve Kazdağları ve Yöresinde verilen yüzlerce maden ruhsatı nedeniyle dünyada eşi benzeri bulunmayan çok önemli bir kültür coğrafyası olan TROAS, biz korumazsak, yok olma tehlikesiyle yüzyüzedir. Troas bölgesindeki envanter çalışmaları henüz tamamlanmadığından neyi kaybettiğimizi bile bilemeyeceğiz.
Neler olduğuna bir göz atalım:
1. İÇDAŞ şirketinin kapasite artırımı için Çanakkale’nin Biga ilçesi Değirmencik köyünde kurulacak termik santral ve demir çelik tesisleri Parion antik kenti SİT alanı içerisinde. kazı heyeti başkanı Prof. Dr. Cevat Başaran, “Bu gidişle antik çağda güneşle sembolize edilen Parion’un güneşi doğmadan, üzerine kara bulutlardan dökülen asit ve toz yağmurları yağacak” diye konuşuyor. 56 milyon metreküp deniz doldurularak yapılacak olan yeni limanın Parion antik limanına 950 m uzaklıkta olduğunu, limanın belki de antik liman üzerine kurulacağını söyleniyor.
2. Karabiga’da tarihi Priapos kenti surlarının bitişiğindeki Kadıoğlu Çiftliği denilen yerde 600 dekar arazi, tapu devir işlemi yapılarak, bir gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketince satın alındı. şirketin ortakları arasında Alarko Holding ve merkezi Birleşik Arap Emirlikleri'nde bulunan Deyaar Development ile Sansal İnşaat şirketleri yer alıyor. Karabiga Belediyesi’nin imar izni vermediği ve ancak mevzii imar planı ile yatırım yapılabilecek arazinin yanında ise özel ağaçlandırma alanı yer alıyor. Bir yanı orman, bir yanı SİT Alanı ve bir yanı Karabiga konut arsaları olan 664,3 dekar arazide enerji santralı yapılacak, yapılabilirse tabii. TAYHaber, Kaynak: Çanakkale Çevre Platformu, 05.04.2008 |
|||||||
İSTANBUL'A YAZIK TBMM’de İstanbul’la ilgili olarak
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile CHP
İstanbul milletvekilleri arasında önceki gün hayli
ilginç tartışmalar yaşandı. Hürriyet, Yazı: Yalçın Bayer, 04.04.2008 |
|||||||
TARİHİ MEDRESE KÜLTÜR MERKEZİ OLMAYA HAZIRLANIYOR
Adana'daki Ramazanoğlu Halil Bey Medresesi'nin, yapılacak çalışmayla Türk İslam Sanatları Kültür Merkezi'ne dönüştürülmesi planlanıyor.
Ramazanoğlu Halil Bey tarafından 1513 yılında yapımı başlatılan Ulu Cami ve Medresesi, 1541 yılında Halil Bey'in oğlu Piri Mehmet Paşa tarafından bitirilerek ibadete açıldı. Cami; Selçuklu, Memlük ve Osmanlı mimari özelliklerini taşırken caminin doğusunda yer alan medresede ise son derece sanatsal bir şekilde kullanılan bitki motifleri ve çiniler göze çarpıyor.
Ramazanoğlu Halil Bey Medresesi'nin Adana Müftülüğü bünyesinde Türk İslam Sanatları Kültür Merkezi'ne dönüştürülmesi için çalışmalara başlandı. haberler.com, 04.04.2008 |
|||||||
ASIRLIK EL YAZMASI ESERLER DİJİTAL ORTAMA AKTARILIYOR
Selimiye Camii
Kütüphanesi'nde geçmişi bin yılı bulan el yazması ve
basma eserler gün yüzüne çıkıyor. Din, tarih,
felsefe, kimya, fizik ve astronomi başka olmak üzere
birçok dalda yazılmış olan eserler keyfedilmeyi
bekliyor. Trakya Net Haber, 04.04.2008 |
|||||||
"SİNAN'A SAYGI" FOTOĞRAF YARIŞMASI SONUÇLANDI
Çekül Vakfı tarafından düzenlenen ve Mimar Sinan'ın farklı eserlerindeki sayısız yorumu, "Sinan'a Saygı" projesi kapsamında bir araya getirmeyi hedefleyen fotoğraf yarışması sonuçlandı. Multi Turkmall'un kurumsal desteği ile ÇEKÜL Vakfı tarafından yürütülen yarışma sonuçları 27 Mart Perşembe günü Ayasofya Müzesi'nde yapılan basın toplantısıyla açıklandı.
15 Aralık-28 Şubat tarihleri arasında Sinan ve Yaşam, Korunamayan Sinan ve Kubbelerin Mimarı olmak üzere üç ayrı temada gerçekleştirilen yarışmaya; İstanbul'dan Kayseri'ye, Edirne'den Van'a, Sofya'dan Şam'a, Sinan'ın eserlerinin bulunduğu kentlerden 500'ün üzerinde fotoğraf katıldı. Fotoğraflar, 11 Mart 2008 tarihinden başlayarak internet üzerinden herkese açık bir oylama ile değerlendirildi.
21 Mart 2008 tarihine kadar devam eden
değerlendirme sonunda, Sinan ve Yaşam kategorisinde
Uygar Korça'nın Edirne'deki Sultan Selim (Selimiye)
Camisi ile Ustanın Mührü adlı fotoğrafı, Kubbelerin
Mimarı bölümünde Muhsin Divan'ın İstanbul'daki
Sultan Süleyman (Süleymaniye) Camisi ile Sinan 3
adlı fotoğrafı, Korunamayan Sinan kategorisinde ise
Aydın Mızrak'ın Van'daki Hüsrevpaşa Camisi ile Van
Hüsrevpaşa Camisi adlı fotoğrafı birinci oldu.
Mimarlar Odası, 04.04.2008 |
|||||||
ÇATALHÖYÜK MÜZESİ TAMAM
Dünyanın ilk yerleşim yerlerinden biri olarak kabul
edilen Çatalhöyük, Çumra Belediyesi'nin çalışmaları
ile müzeye kavuşuyor. Ersöz, Büyükşehir Belediyesi'nin Küçükköy
civarında müze yapma girişimi olduğunu hatırlatarak,
"Seçildiğimiz günden buyana Çatalhöyük ile ilgili
önemli çalışmalar yaptık. Kazı çalışmaları her yıl
devam ediyor. Çatalhöyük'ün tanıtımı ile ilgili
olarak Çumra Belediyesi'nin bir projesi var. Bu yıl
içerisinde Çatalhöyük Müzesi kuracağız. Büyükşehir
Belediyesi ile bununla ilgili olarak görüşmemiz
oldu. Kazıların yapıldığı Çatalhöyük ile Çumra
arasında belirlediğimiz bir alana dönemin yaşam
tarzını anlatan kerpiçten iki katlı otel ve
beraberinde de önemli bir sosyal tesis yapmayı
planlıyoruz" diye konuştu. Çumra Belediye Başkanı Nasır Ersöz, konuyla
ilgili olarak açıklamasında şunları dile getirdi.
"Müze olması için kazıların yapıldığı
Çatalhöyük'ün yanında bir yer hazırladık. Bu alana
kapsamlı bir projemiz var, köy odası olarak tabir
edilen kerpiçten oteller yapılacak. Bunun yanında
köy yemekleri ve o günkü Çatalhöyük'te nasıl yaşandı
ise onu canlandıracağız. Proje aşamasındayız,
bunanla ilgili olarak Bakanlığımız ile de
görüşmelerimiz devam ediyor. Kısmet olursa bu yıl
içerisinde bu projenin temelini atıp, ödümüzdeki yıl
hizmete açacağız" Projenin gerçekleşmesi ile birlikte Konya'ya
gelen turistlerin sadece Mevlana Müzesi ile
sınırlandırılmayacağını ifade eden Çumra Belediye
Başkanı Nasır Ersöz, "Konya'ya gelen yabancı
turistlerimizin Çatalhöyük'e gelmelerini sağlamak
için önce alt yapı sorununu çözeceğiz. Daha sonra
yapacağımız otel ve alış veriş merkezi ile
turistlerin geldikleri zaman sosyal bir alanda gezi
ve inceleme yapmalarını sağlayacağız" diye konuştu.
Alt yapı, otel ve sosyal alanların yapılması ile birlikte Çatalhöyük'ün tanıtımına ciddi anlamda hız vereceklerini dile getiren Başkan Ersöz, "Çatalhöyük dünya ülkelerinde tanınan ve bilinen bir tanıtıma ihtiyaç duyuluyor. Bununla ilgili olarak belediyemiz önemli çalışmalar yapacaktır" diye konuştu. Manşet Gazetesi, 04.04.2008 |
|||||||
|
TARİHİ CAMİ KÜL OLDU
Amasya'nın
Göynücek İlçesi, Damlaçimen beldesinde bulunan 120
yıllık tarihi cami, elektrik kontağından çıkan
yangın sonrasında 2 saat içerisinde kül oldu. Amasya Kent Haber, 04.04.2008 |
||||||
"ESKİ EMİNÖNÜLÜ, YENİ FATİHLİYİM"
Halen 32 ilçesi, 151 köyü, 817 mahallesi ve 41 ilk kademe belediyesi bulunan İstanbul'da, Eminönü, tüzel kişiliğine son verilerek Fatih İlçesi'nin sınırlarına katıldı. İlk kademe belediyelerinden 37'sinin de tüzel kişiliği sona erdirilerek yeni 8 ilçe belediyesi oluşturuldu. Bu 8 ilçeden 4'ü ilk kademe belediyesinin ilçeye dönüştürülmesiyle oluşturulurken, 4'ü de ilk defa kuruldu. Böylece İstanbul'un toplam ilçe sayısı 39 olurken, ilk kademe belediyeleri de tamamen kaldırılmış oldu.
Toplam nüfusu 12 milyon 573 bin 836 olan İstanbul'da, yeni düzenlemeyle Boğazköy, Bolluca, Durusu, Hadımköy, Haraççı ve Taşoluk ilk kademe belediyelerinin tüzel kişiliğine son verilerek Arnavutköy İlçesi oluşturuldu. Arnavutköy'e 29 mahalleyle 9 köy bağlandı. Ataşehir İlçesi ise Üsküdar'a bağlı 3, Kadıköy'e bağlı 7, Ümraniye'ye bağlı 3, Samandıra'ya bağlı 1 mahalle ile Başakşehir İlçesi Küçükçekmece'ye bağlı 6, Esenler ve Bahçeşehir'e bağlı 2'şer mahallenin katılımıyla kuruldu. Bahçeşehir ilk kademe belediyesinin tüzel kişiliğine de son verildi. Beylikdüzü İlçesi Gürpınar ve Yakuplu ilk kademe belediyelerinin katılımı ile oluşturuldu. Beylikdüzü'ne bağlı 5 mahallenin yanı sıra Gürpınar'a bağlı 3, Yakuplu'ya bağlı 2 mahalle ile birlikte toplam 10 mahalle Beylikdüzü'ne katıldı. Çekmeköy İlçesi de Ömerli, Alemdağ ve Taşdelen ilk kademe belediyelerinin tüzel kişiliklerinin sona ermesi ve bu belediyelere bağlı 17 mahalle ile 5 köyün katılması ile oluştu. Esenyurt ise Kıraç, Yakuplu, Avcılar ve Bahçeşehir'e bağlı 22 mahallenin katılımıyla kuruldu. Anadolu yakasında oluşturulan Sancaktepe İlçesi ise Samandıra, Sarıgazi ve Yenidoğan ilk kademe belediyelerinin tüzel kişiliğinin kaldırılması ve 20 mahalle ile 2 köyün bağlanmasıyla oluşturuldu. Sultangazi İlçesi de Gaziosmanpaşa'ya bağlı 14, Eyüp'e ve Esenler'e bağlı birer mahallenin katılımıyla kuruldu.
Yeni düzenleme ile İstanbul'un 18 ilçesinin nüfusunda bir değişiklik olmazken 12 ilçenin nüfusu düştü, Eminönü İlçesi'ni bünyesine katması nedeniyle sadece Fatih'in nüfusu arttı. Buna göre, İstanbul'un en yüksek nüfusuna sahip ilçesi olan Gaziosmanpaşa'nın nüfusu 1 milyon 13 bin 48'den 464 bin 109'a düştü, nüfusu en fazla azalan ilçe oldu. Yeni Şafak, 04.04.2008 |
|||||||
MİLET MÜZESİ HAZİRAN'DA HİZMETTE
Aydın Didim'de fiziki yapı ve güvenlik açısından yetersiz olduğu gerekçesiyle yeni bir bina yapılması kararlaştırılan Milet Müzesi'nde inşaat çalışmaları devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yaptırılan ve temeli Eylül 2007'de atılan müze inşaatının 2008 yılı Haziran ayında bitirilebileceği belirtildi. Yeni müze binası inşaatının 2008 yılı sonunda tamamlanmasının planlandığını hatırlatan Milet Müzesi Müdür Vekili Hasibe Akat, çalışmaların süratle devam ettiğini ve Haziran ayında müzeyi hizmete açabileceklerini duyurdu.
Haber Ekspres, 04.04.2008 |
|||||||
TINAZTEPE MAĞARASI TURİZM SEZONUNU AÇTI
Seydişehir'de bulunan bin 580 metresi açılan Tınaztepe Mağarası, 2008 yılı turizm sezonunu açtı.
Açılışa katılan Kaymakam Necdet Türker, 22 kilometre uzunluğundaki mağaranın Türkiye ve dünya turizmi için önem taşıdığını belirterek, böyle güzel bir mağarayı turizme kazandırdıkları için Hasan ve Bayram Çelmeli'ye teşekkür etti. Bayram Çelmeli ise ilk olarak 2003 yılında 1580 metresi turizme açılan Tınaztepe Magarası'nın 22 kilometrelik toplam uzunluğu ile Türkiye'nin en büyük mağaraları arasında yer aldığını söyledi. İlk olarak 1968 yılında keşfedilen ve 2003 yılında turizme kazandırılan, Kaptan Cousteau'nun 'Dünya Harikaları' kitabında da yer alan mağaranın yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çektiğini vurgulayan Çelmeli, 'Her yıl ziyaretçi sayısı artan mağara, 4 mevsim 9 derece sıcaklıkta bulunması nedeniyle astım ve bronşit hastalarına iyi geliyor. İçerisinde nemi ve oksijeni bol olan mağaranın 230 milyon yıl önce oluştuğu ve halen de oluşumunun sürdürdüğü biliniyor' dedi. Merhaba Gazetesi, 04.04.2008 |
|
||||||
MOZOLE TURİZM SEZONUNA HAZIR
Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürü Yaşar Yıldız, dünyanın 7 harikasından biri olan Halikarnas Mozolesi’nde (Mausoleum) gerekli bakımları yaptıkları belirterek, “Mausoleum Bodrum’un yüz akı olacak. Vatandaşların Mausoleum’u görmesini ve sahip çıkmasını istiyorum” dedi. Yaşar Yıldız, Mausoleum’un Türkiye ve Bodrum açısından önemli bir eser olduğunu ve korunması gerektiğini söyledi. Bodrum’da turizm haftasının açılışının Mausoleum’da yapılmasının planladığını belirten Yıldız, “Öğrenciler, dünyanın 7 harikasından birinin Bodrum’da olduğunu kitaplardan okuyor. Ama Bodrum’a geldikleri zaman Bodrum Kalesi’ni görüyorlar. Mausoleum’u daha iyi tanıtmak amacıyla çalışma başlattık” dedi. Gerekli bakımları yaparak Mausoleum’u turizm sezonuna hazırladıklarını kaydeden Yıldız, şöyle konuştu: “Mausoleum’da çimlendirme çalışması yaptık. Kayrakları, bordürleri ve tuvaletleri yeniledik. Elektrik sistemleri değişti. İçeriye biri girdiği zaman elektrik yanıyor, çıktığı zaman kapanıyor. 17 Nisanda turizm sezonunun açılışı burada yapılacak. Çimler de o zaman büyümüş olacak. Çalışmalarımıza Konacık ve Bitez belediyeleri de destek verdi. İki belediyeye teşekkür ediyorum. Mausoleum, Bodrum’un yüz akı olacak. Bodrumluların burayı görmesini ve sahip çıkmasını istiyorum.” Mausoleum’a giden yoldaki bilgi panolarını da yenilediklerini belirten Yıldız, “Mausoleum’u ziyaret eden turistlere rehberler eşlik edecek. Yabancı turistler Mausoleum’un yerini bulmakta zorlanıyor. Bu nedenle Mausoleum’a giden yol üzerine levhalar ve ok işaretleri koymamız gerekiyor. Buradaki park sorununu da çözmeliyiz” diye konuştu. Akşam Ege, 04.04.2008 |
|||||||
OSMANLI ARMASINI KRALİÇE VICTORIA YAPTIRMIŞ
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Öğretim Görevlisi Yrd.Doç.Dr. Selman Can, Osmanlı
Devleti'nin sembolü haline gelen 'Osmanlı arması'
fikrinin İngiltere Kraliçesi Victoria'dan çıktığını
söyledi.
Dr. Selman Can, arma fikrinin Osmanlı ile Rusya arasındaki Kırım Savaşı sırasında ortaya çıktığını anlatıyor. Dr. Can'ın verdiği bilgilere göre, bu dönemde İngiltere, Osmanlı ile yakın ilişkiler kurmaya çalışıyordu. Fransa'nın Sultan Abdülmecid'e verdiği 'Legion' nişanı İngiltere'yi harekete geçirdi. İngiltere Kraliçesi Victoria, Fransa'nın verdiği nişana karşılık Kasım 1856'da Dizbağı Nişanı'nı Osmanlı Sultanı'na sundu. Dr. Can, nişanla birlikte gelen Osmanlı armasıyla ilgili şu bilgileri veriyor: "Böylece Sultan Abdülmecid, Dizbağı Nişanı'nın sahibi oldu. Ancak 1346'da Kral III. Edward tarafından ortaya çıkarılan Dizbağı Nişanı'nın geleneğinde şöyle bir uygulama vardır: Nişanı alan kişi ya da hükümdarların armaları Londra'da Windsor Sarayı'nda bulunan Saint George Kilisesi'nin duvarında asılmaktadır. Ancak Osmanlı Padişahı'nın arması bulunmamaktadır. Bunun üzerine Kraliçe Victoria, Prens Charles Young ismindeki arma uzmanını Osmanlı için arma tasarlamak üzere görevlendirir. İstanbul'a gelerek araştırmalarda bulunan Young'a, Etyen Pizani isminde bir tercüman yardımcı olur."
İngiliz tasarımcı, padişahlık alameti olan saltanat kavuğunu, sorgucu, ay-yıldızlı sancağı ve tuğrayı ön plana çıkararak bir arma hazırlar. Bir yılda hazırlanan arma, Osmanlı Devleti'nin Londra Sefiri Kostaki'ye teslim edilir. Kostaki tarafından İstanbul'a gönderilen arma çizimlerini Sultan Abdülmecid de beğenir. Bu şekilde oluşan Osmanlı Devleti arması İngiltere'nin Saint George Kilisesi'ndeki yerini alır. Kraliçe Victoria'nın Charles Young'a tasarlattığı arma, Sultan 2. Abdülhamit döneminde terazi ve silahlar eklenerek son şekline kavuşur.
Tarih bilgisinin söylentilerle oluşturulamayacağını kaydeden Dr. Selman Can, şu uyarıda bulunuyor: "Tarihle iç içe yaşayan bir toplumuz. Ancak tarihi konular üzerinde bilgi birikimimiz son derece zayıf. Sorgulamayı ve araştırmayı öğrenen nesiller ancak tarihi doğru okuyabilir."
Prens Charles Young ismindeki bir İngiliz tarafından tasarlanan Osmanlı armasında; güneş, 2. Abdülhamit'in tuğrası, sorguçlu serpuş, kalkan, sancak, mızrak, top, kılıç, borazan, yay, çapa, hilafet sancağı, Kur'an-ı Kerim, terazi, kılıç, süngülü tüfek, şefkat nişanı, Mecidi nişanı, nişan-ı iftihar, nişan-i Osmani gibi 30 ayrı sembol bulunuyor. Zaman, Haber: Selim Karahan, 04.04.2008 |
|||||||
"EFES'TE KAZIYI BİZ YAPACAĞIZ"
Kültür Bakanı Günay,
1 Mayıs'a kadar haber çıkmazsa, Avusturyalılarla
süren 113 yıllık kazı geleneğinin bozulacağını
söyledi. Yeni Asır, Haber: Zafer Şahin, 03.04.2008 |
|||||||
|
MUSKACI DEFİNE AVCILARI YAKALANDI
Afyonkarahisar'da,
aralarında biri muskacılık yapan toplam 3 kişi
define ararken yakalandı. Afyon Kent Haber, 03.04.2008 |
||||||
ZEYREK'TE TARİHİ EVLERE ÜCRETSİZ RESTORASYON
Fatih Zeyrek'te ayakta durmaya çalışan tarihi evler İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilecek. Projeye maddi durumu iyi olmayan vatandaşların evlerinden başlandı. Koruma Uygulama ve Denetleme Müdürlüğü'nün (KUDEB) yapacağı restorasyonda yoksul vatandaşların evi ücret alınmadan restore ediliyor. Bu yıl KUDEB tarafından 50 evin restore edilmesi hedefleniyor. KUDEB Müdürü Mehmet Şimşek Deniz, başvuru sırası ve vatandaşların maddi durumu dikkate alınarak yenilenecek evlerin belirlendiğini söyledi. Evleri onarılan Mustafa ve Perihan Karabıyık çifti, ahşap evde oturmaktan son derece mutlu olduklarını belirterek, “Ahşap ev, insanla birlikte nefes alıyor. Betonarme evde oturmak asla istemeyiz” dediler. Deniz, Zeyrek bölgesinde acilen onarım yapılması gereken 200 civarında kayıtlı bina bulunduğunu ifade etti. Yeni Şafak, Haber: Gökhan Yılmaz, 03.04.2008 |
|||||||
700 YILLIK ÇINAR GUINNESS'E ADAY
İznik Kaymakamlığı'nın, Osmanlı'nın ilk filozoflarından "Davudi Kayseri''nin türbesindeki 700 yıllık dev çınar ağacı için Guinness Rekorlar Kitabı'na yaptığı başvuruya olumlu yanıt geldi. Sabah, 03.04.2008 |
|
||||||
ÜÇÜNCÜ KÖPRÜYÜ İLK KEZ UNESCO GÖRECEK
Tarihi değerlerin restorasyon projeleri için kaynaklar ayıran UNESCO, 2005 yılında Türkiye'yi uyardı. Bunun ardından İstanbul'un tarihi yerlerinin daha fazla tahrip olmaması için önlem alınmasını talep edip Türkiye'den savunma istedi. Türkiye de 2006 yılında savunmasını verdi. UNESCO'nun talepleri tarihi eserlere sahip çıkılması, yanlış yapılan sur restorasyonlarının durdurmasını, kültür varlıklarının restorasyonu için kaynak ayrılmasını ve alan yönetimi planı yapılmasıydı. Aksi taktirde İstanbul "Tehlike altındaki kültür mirası listesine" düşecekti ve Türkiye'ye 2008 yılına kadar süre tanındı. Sabah, Haber: Ercan Sarıkaya, 03.04.2008 |
|||||||
|
ÇALINDIKTAN 6 YIL SONRA TÜRKİYE'YE DÖNÜYOR
Türkiye tarihi eserlerin peşini bırakmıyor. 2002
yılında Kocaeli Fuar alanından kafası koparılarak
Almanya’nın Münih kentine kaçırılan MÖ 2’nci
yüzyıla ait Roma çağı bir heykel başını daha teslim
aldık. Hürriyet, Haber: Celal Özcan, 03.04.2008 |
||||||
INTERNETTEKİ MADALYALAR İÇİN YASAL İŞLEM
gittigidiyor.com'un Genel Müdürü Cenk Angın, sitede her an yaklaşık 750 bin farklı ürünün satışa sunulduğunu söyledi. Angın, "Kullanıcı sözleşmemiz gereği, satışa sunulan ürünlere ilişkin her türlü sorumluluk, yalnızca ve tamamen ürünlerin satıcılarına ait. Anılan ürünleri de 2863 sayılı "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu" önündeki durumlarını incelemeye aldık. Gereğini yapacağız" ifadesini kullandı. Marka direktörü Ela Belül ise, "Tasnif ve tescil dışı belgesi olmayan benzer tarihi ürünleri ilgili satıcılara uygun bir bilgilendirme yaparak sonlandırıyoruz. Bundan böyle, tıpkı içki satışında yaptığımız gibi, bu tarz ürünlerin listelenebilmesi için sözkonusu belge ibrazını ön şart koşacağız" açıklaması yaptı. Sabah, Haber: Abdurrahman Şimşek, 03.04.2008 |
|||||||
TARİHİ ESER KAÇAKÇISI YAKALANDI
Kahramanmaraş'ta jandarma ekipleri tarafından düzenlenen operasyonda 101 adet tarihi eser ele geçirildi.
Edinilen bilgiye göre, bir istihbaratı değerlendiren jandarma ekipleri, Döngel Köyünde ikamet eden Z.G isimli şahsın elinde bulunan tarihi eserleri satmak için müşteri aradığı bilgisine oluştu.
Düzenlenen operasyonda şahsın evinde yapılan aramada 56 adet sikke, 11 adet mızrak ucu, 44 adet muhtelif tarihi eser olmak üzere toplam 101 adet tarihi eser ele geçirildi.
Zanlı Z.G jandarmadaki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Kahramanmaraş Kent Haber, 03.04.2008 |
|
||||||
TARİH KAYIT ALTINDA
Vakıflar Genel Müdürlüğü, her birisi tarihi eser
niteliğindeki orijinal el yazmalarını teknolojinin
son imkanlarını kullanarak dijital ortama aktarıyor.
Dünyanın en büyük kültür projesi olmaya aday Vakıf
Arşiv Yönetim Sistemi’ni (VAYS) geliştirerek 12
milyona yakın vakıf belgesinin tasnifine başlayan
Genel Müdürlük, bu arada yıkılmaya yüz tutmuş
eserleri de restorasyonla ayağa kaldırıyor.
Türkiye Gazetesi, Haber: Harun Yerebakan, 03.04.2008 |
|||||||
KAPADOKYA'DA TURİST SAYISINDA DÜŞÜŞ
Kapadokya Bölgesindeki müze ve ören yerlerini bu yılın ilk üç ayında 173 bin yerli ve yabancı turist gezdi.
Nevşehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nden alınan bilgilere göre, Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Kapadokya Bölgesini ziyaret eden turist sayısı bu yılın ilk üç ayında geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre düşüş gösterdi.
Bölgede turistlerin ziyaretine açık bulundurulan başta Göreme Açık Hava Müzesi olmak üzere, Açık Saray Harabeleri, Zelve Örenyeri, Paşabağı, Kaymaklı, Derinkuyu ve Tatlarin Yeraltı Kentleri, Nevşehir, Ürgüp ve Hacıbektaş Veli Müzeleri ile Karanlık, El Nazar ve St.Jean Kiliselerini 44 Bin 332'si yerli, 128 Bin 773'ü de yabancı olmak üzere toplam 173 Bin 105 turist gezdi.
Bölgedeki müze ve ören yerlerini 2007 yılının ilk üç ayında 71 Bin 113'ü yerli, 114 Bin 214'ü de yabancı olmak üzere toplam 185 Bin 327 turist ziyaret etmişti. Nevşehir Kent Haber, 03.04.2008 |
|||||||
AÇIK HAVA MÜZESİ OLACAK
Ali Kazgan da İl Özel İdaresinin ödeneğinin
Malatya'nın nüfusunun 122 bin kişi azalması
nedeniyle düştüğünü, ödeneğin 21 milyon YTL olduğunu
ancak, bu ödeneğin aralık ayına kadar kademeli
olarak gönderileceğini, 21 milyon YTL'nin kasada
hazır olduğunun düşünülmemesi gerektiğini ifade
etti. Malatya'da MOBESE sistemine geçilmesinin planlandığını, İl Özel İdaresinin bu sisteme ve duble yollara destek vereceğini; müzenin eğitim faaliyetlerine de ellerinden geldiği kadar yardımcı
Arslantepe Höyüğü'nde ortaya çıkarılan sarayın
açık hava müzesine dönüştürülmesinin planlandığını
belirten Kazgan, bu proje için 300 bin YTL ödenek
ayrıldığını ve projenin bu yıl hayata geçirileceğini
kaydetti. Malatya'nın Orduzu beldesinde bulunan Arslantepe Höyüğü'nde ilk kazı çalışmaları, 1939 yılında Fransızlar tarafından başlatıldı. Çalışmalar, 1961'den itibaren İtalyanlar tarafından sürdürüldü. Roma La Sapienza Üniversitesi Arkeoloji Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Marcella Fragipane başkanlığında yürütülen kazılarda, aralarında saray ve kral mezarının da bulunduğu çok sayıda tarihi eser ortaya çıkarıldı. Malatya Aktüel, 03.04.2008 |
|||||||
TARİHİ GÜDÜK MİNARE RESTORE EDİLİYOR
Akşehir'deki Selçuklu eserlerinden biri olan Güdük Minare Mescidi'nin restore edilmeye başlandığı bildirildi.
Vakıflar Konya Bölge Müdürlüğü tarafından Akşehir'deki Nasreddin Hoca Evi yakınlarında bulunan Tarihi Güdük Minare Mescidi'nde restorasyon çalışmaları başlatıldı.
Merhaba Gazetesi, 02.04.2008 |
|||||||
|
SUNAĞI GERİ İSTEDİK
Bergama Belediye Başkanı Raşit Ürper, 1871 yılında ilçelerinden götürülen Zeus Sunağı’nı, Alman yetkililerden geri istedikleri açıkladı. Milliyet, Fotoğraf: Kent Haber, 02.04.2008 |
||||||
"ERZURUM 9 BİN YILLIK ŞEHİR"
Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü´nün organize ettiği “Kuzeydoğu Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu´nun Eski Çağ Tarihi” adlı panel, Atatürk Üniversitesi Mavi Salon´da yapıldı. Panele, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümün´den Prof.Dr. Alparslan Ceylan, Araştırma Görevlisi Yasin Topaloğlu, Araştırma Görevlisi Yavuz Günaşdı, Kars Kafkas Üniversitesi´nden Yrd.Doç.Dr. Akın Bingöl ile akademik personel ve öğrenciler katıldı.
Düzenlenen panelde kazı yapılan alanların, Erzurum, Erzincan, Ardahan, Iğdır ve Artvin´in bir bölümü olduğunu söyleyen Oturum Başkanı Prof.Dr. Alparslan Ceylan, Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yaklaşık 10 yıldır çalışma yaptıklarını belirtti. Ceylan, “Bugün benim için kıvanç duyduğum bir gün. Yaklaşık 10 yıldır çalıştığım ve 100 bin kilometreyi aşkın yol katettiğim arkadaşlarımla birlikte olmam çok gurur vericidir.” diye konuştu.
Erzurum´un İlk Tunç Devri'nden kalma bir şehir olduğunu ifade eden Prof.Dr. Alparslan Ceylan, konuşmasını şöyle sürdürdü, ”Büyük hatipler, Erzurum´un bin yıllık bir şehir olduğunu söylüyorlar. Fakat yaptığımız çalışmalar neticesinde Erzurum´un 9 bin yıllık bir şehir olduğu ortaya çıktı. Bu 9 bin yıllık şehre sahip çıkılmalı. Avrupa´nın en büyük şehirlerinin bile tarihi bin yıllık değil.”
Gezdikleri coğrafyada bölge insanın kendilerine çok sıcak davrandığını belirten Ceylan, “Anadolu insanının hepsi aynı özelliktedir. Yok burası Kürt köyü, burası Türk köyü diye bir şey yok. Gittiğimiz her köyde bize ilgi vardı. Yemek yedirdiler, çay içirdiler. Bizim insanımızın gönlü merttir. Yeter ki .araya başka birileri girmesin.” şeklinde konuştu.
Panele Kafkas Üniversitesi´nden katılan Yrd.Doç.Dr. Akın Bingöl de Kars´ta bilinen bazı eserlerin tarihi yanılgılara maruz kaldığını iddia ederek, “Kars´ta bulunan 12 Havari Kilisesi´ni Ermeniler´in değil, sonradan Hıristiyanlığı seçen Kıpçak Türkleri´nin yaptığını savundu. Yaklaşık 12 yıllık incelemelerinde zaman zaman sorun yaşadıklarını kaydeden Bingöl, bu zorlukta da terör örgütü PKK´nın etkili olduğunu söyledi. Bingöl, “12 yıllık incelemelerimizde terörün etkili olduğu zamanlar oldu. Bu zamanlar güvenli olmadığından, bir çok mağara ve kaleyi gezme imkanı bulamadık.”şeklinde konuştu. Erzurum Gazetesi, 02.04.2008 |
|||||||
ASSOS SUÇLAMASI: BETONA BOĞDULAR
Assos Antik Kenti kazı başkanlığını 25 yıl yürüttükten sonra 2005 yılında ölen arkeolog Prof.Dr. Ümit Serdaroğlu, Assos'ta "neredeyse hiç kazı yapmamakla ve kazıyı savsaklamakla" suçlandı. Amerikan Arkeoloji Enstitüsü tarafından iki ayda bir yayımlanan "Archaeology" adlı derginin mart-nisan sayısında yer alan bir yazıda Assos kazılarının "savsaklandığı" öne sürüldü. Yazıda, "Assos'ta gerek tiyatro gerekse tapınak kısmında kazı yapmadığı, çalıştığı süre içerisinde de işleri aceleye getirdiği" iddia edilen Prof. Serdaroğlu'nun gerçekleştirdiği restorasyon çalışmaları da ağır bir dille eleştirildi. Özellikle yapılan çalışmalarla çevreye zarar verildiği kaydedildi. Sabah, Haber: Bedia Ceylan Güzelce, 02.04.2008 |
|||||||
MAMUTLAR NASIL YOK OLDU
Mamut soyunun yaklaşık
10 bin yıl önce sona ermesinin nedeninin iklim
değişikliği ve avlanma olduğu ileri sürüldü. Hürriyet, 02.04.2008 |
|
||||||
UNESCO'DAN GÖRÜNTÜYÜ BOZMAYIN UYARISI
Galataport
için UNESCO’nun hazırladığı rapor: “İstanbul’un
tarihi yarımadasının görsel bütünlüğü tehdit
edilmemelidir. Galataport, Haydarpaşa ve Dubai
Kuleleri için UNESCO’nun hazırladığı raporda,
“İstanbul’un tarihi yarımadasının görsel bütünlüğü
tehdit edilmemelidir” denildi. Vatan, Yazı: Ali Öztunç, 02.04.2008 |
|||||||
MİSKET OYNAYAN FİRAVUN TUTANKHAMUN
Hollanda Leiden Üniversitesi Mısırbilim Bölümü’nün yaptığı bir basın toplantısında Kahire’de yeni bulunan bir papirüsün, bazı küçük çocukları misket oynarken gösterdiği bildirildi. Çocuklardan birisinin, 9 yaşında tahta geçen Firavun Tutankhamun olabileceği düşünülüyor.
Yapılan açıklamada, her ne kadar misket oyunun ilk olarak Mısır’da oynandığı biliniyorsa da hem bu denli eski bir oyun olduğunun bilinmediği, hem de Firavun Tutankhamun’un oynamış olmasının son derece önemli bir bilgi olduğu vurgulandı. Şu ana dek hiçbir kazıda bilye bulunmamış olması ise antik çağlarda oyunda kullanılan bilyelerin, bugünkülerden farklı, basit birer mermer top olması ile açıklanıyor.
Bu denli büyük ve kapsamlı bir papirüsün ise uzun yıllardır ilk defa ortaya çıktığı, MÖ 1323 yılına ait olan papirüsün Tutankhamun’un mezarında Howard Carter tarafından 1922 yılında yapılan kazılar sırasında çalındığı da basın toplantısında açıklandı. iol.co.za, 01.04. 2008 Not: Leiden Üniversitesi’nin 1 Nisan şakası olarak düzenlediği bu basın toplantısı birçok haber ajansı tarafından ciddi bir haber olarak geçildi. |
|||||||
CİZRE'NİN TARİHİ SURLARI İLGİ BEKLİYOR Cizre İlçesi'nde bulunan tarihi surlar ilgi bekliyor. MÖ 4000 yıllarında Gudi İmparatorluğu tarafından Dicle Nehri kenarında kurulan Cizre Kalesi ve surları yıkılmaya yüz tuttu.
Cizre surlarının durumuna çok üzüldüğünü belirten Cizre Kale Mahalle Muhtarı M. Zeki Macartay, "Bölgenin tarihi ve kültürel yapılarına sahip çıkılması gerekmektedir. Bölge bununla turistlere güzel bir yönünü göstermiş olacaktır. Şırnak ve özellikle Cizre İlçesi'nin inanç turizminin son durağı olması mümkündür. Bunun için herkes elinden geleni yapmalı ve bu tarihi kültürel yapıya sahip çıkmalı. Bölge bu tarihi yapı ile farklı bir şekilde ön plana çıkacaktır. Yetkilileri surların bir an önce bu harap ve yıkılmış görünümden kurtulması için göreve davet ediyorum" dedi. Şırnak kent Haber, 01.04.2008 |
|||||||
|
BİTLİS TARİHİ GÜZELLİKLERİNİ KAYBEDİYOR
Bir zamanlar sayıları binlerle ifade edilen, taş işçiliğinin eşsiz eserlerinin bir arada görülmesine imkan sağlayan Bitlis evleri, bürokratik duyarsızlık ve ev sahiplerinin tamirat ve restorasyon için gerekli maddi kaynağa sahip olmamaları yüzünden bir bir yıkılıyor. 244 adet tarihi yapının günümüze kadar ulaşabildiği Bitlis evleri; bir yandan çevrelerinde biten çok katlı çirkin betonarme yapılara inat güzelliklerini göstermeye çalışırken, bir yandan da ağır kış şartları ve bürokrasinin hantal yapısıyla mücadele ederek ayakta durma savaşı veriyor.
Çok yönlü bir keşmekeşin arasında kalan tarihi yapılardan biri de 1999 yılında koruma altına alınan Bitlis'in Gazibey Mahallesi'nde bulunan 9 ev ve 1 camii. 1999 yılında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'nce sivil mimarinin ayakta kalabilmiş ve orijinalliğini koruyabilen ender eserlerden olduğu gerekçesiyle "Gazibey Mahallesi Sokak Sağlıklaştırma Projesi adı altında 9 ev ve 1 camii koruma altına alındı. Ancak projenin üzerinden 9 yıl geçmesine karşın 9 ev ve 1 camiinin (Atatürk Camisi) onarımı henüz bitirilemezken, proje kapsamına alınan 1 ev ise zor şartlara direnemeyerek yıkıldı. Koruma altına alınan Gazibey Mahallesi'ndeki 9 evin sahipleri, kendilerinin süreci bire bir takip etmelerine karşın bugüne kadar projede bir hızlanma olmadığını söyleyerek, yetkililerin duyarlı olmalarını istedi.
Ev sahiplerinden Salih Kızıltaş, mahallelerinin koruma altına alındığı için çeşitli hibe, fon ve kredilerden de faydalanamadıklarını söyleyerek olayın bir başka trajik yönünü ortaya koydu. Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan mahalle sakini Kızıltaş, olayın bürokratik duyarsızlıktan ibaret olduğuna inandığını söyledi. Geçtiğimiz yıl evi yıkılan mahalle sakinlerinden Cesim Yeter ise "Şayet tehlikeyi önceden fark edip evi tahliye etmeseydik meydana gelecek facianın sorumluluğunu hangi kurumların ve yetkililerin üstleneceğini merak ediyorum." dedi. Konuyla ilgili görüşlerine başvurulan Bitlis İl Kültür ve Turizm Müdürü Hüsnü Işıkgör, ödenek yetersizliği yüzünden projenin bitirilemediğini söyledi. Yeni Şafak, 01.04.2008
|
||||||
GEÇMİŞTEN GELEN MİRASLARIMIZ Tokat Kent Haber, 01.04.2008 |
|||||||
HAMAMDAN KÜLTÜR MERKEZİNE
Hamam içerisindeki hol ve odalar ise, hat, ebru, minyatür ve tezhip gibi geleneksel el sanatlarının icra edilebileceği şekilde düzenlenecek. Yapı içerisinde, fuaye, depo, arşiv ve büfe gibi aksamlar da bulunacak. Restorasyon kapsamında tarihi mekanın yanına otopark da yapılacak. 200 kişilik, 2 büyük salon ile tiyatro oyunlarının da sahnelenebileceği oditoryum tarzı bir salonun bulunacağı Ördekli Kültür Merkezi, kafeteryalarıyla Bursalılar'ın kültürle iç içe soluklanabileceği bir mekan olması planlanıyor. Tarihi yapının restorasyonu yaklaşık 3 milyon 500 bin YTL'ye mal olacak. Çalışmaların sonuna gelindiği tarihi mekan, 4-5-6 Nisan'da yapılacak Osmangazi'yi Anma ve Fetih etkinlikleri çerçevesinde yapılacak, çeşitli organizasyonlara da ev sahipliği yapacak.
Bursa Hakimiyet, 01.04.2008 |
|||||||
MÜZE MÜDÜRLÜĞÜ KAÇAK KAZILARLA MÜCADELE BAŞLATTI
Erzurum Müze Müdürlüğü, kaçak kazı ve tarihi eser kaçakçılığının önüne geçmek için kolları sıvadı. Arkeolojik eserler ve tarihi bulgulara sahip çıkılmasını amaçlayan uygulama çerçevesinde, vatandaşların elinde bulunan arkeolojik kalıntıları satın almaya başlayan Müze Müdürlüğü, elde edilen bulguları arkeoloji müzesinde sergiliyor.
Erzurum Müze Müdürü Mustafa Erkmen, Erzurum’un, tarihi geçmişi açısından önemli bilgi ve bulguları barındırdığını belirterek, vatandaşlara, ellerinde bulunan arkeolojik kalıntıları müzelere kazandırmaları çağrısında bulundu.
Arkeolojik eserlerin müze dışında bulundurulması ve
saklanmasının yasal bir suç olduğuna işaret
Bu
uygulamanın sadece
Erzurum’un tarihi geçmişi ve taşıdığı izler konusunda da açıklamalarda bulunan Erkmen, şehirde, Karaz kültürünün yanında Trans Kafkas izlerinin de bulunduğuna işaret ederek, ''İlimizde Karaz ve Trans-Kafkas kültürü gibi Urartu dönemine ait izler de bulunmaktadır. Zaten bu dönemlere ait olan eserlerimiz, müzelerimizde sergilenmektedir. 8 bini sikke, 3-4 bin civarı etnografik eser ve kalanları da arkeolojik eserler olmak üzere müzelerimizde 20 bini aşkın eser bulunmaktadır. Bu sayının, vatandaşlarımızın ellerinde bulunan arkeolojik kalıntıları satın almamızla birlikte artış göstereceğine inanıyoruz” şeklinde konuştu. Erzurum Gazetesi, 01.04.2008 |
|||||||
TARİHİ ESER VAR, MÜZESİ YOK
Türkiye’nin en önemli antik kentlerinin bulunduğu Muğla yöresinde, kazı ekipleri tarafından gün ışığına çıkarılan tarihi eserlerin müzelerde sergilenmek yerine depolarda çürütüldüğü ileri sürüldü. Geçen yıl sadece Milas-Ören ve Yatağan’da bulunan antik kentlerde yapılan kazılarda 3 bin 200 eserin müzelere teslim edildiği açıklandı. 1993 yılından beri Muğla’nın Yatağan İlçesi Lagina ve Stratonikeia antik kentlerinde kazı çalışması yapan ve son olarak Lagina antik kentinin kazı heyeti başkanlığını yürüten Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı ve kazı heyeti başkanı Prof.Dr. Ahmet Tırpan, kazılan eserlerin yerinde sergilenmesi gerektiğini belirterek, “Kazılan eserler büyük zahmetlerle gün ışığına çıkarılıyor. Yatağan yöresi Muğla’nın en fazla antik kentinin bulunduğu yörelerden biri. Fakat Yatağan’daki tarihi kentlerde ortaya çıkarılan eserlerin sergileneceği bir müze yok” dedi. Prof. Tırpan, 2007 yılında sadece Milas-Ören ve Yatağan’da 3 bin 200 eserin sağlam olarak müzelere teslim edildiğini belirtti. Tırpan, “Yatağan Turgut Beldesi’nde bir araştırma merkezi kurduk. Elde ettiğimiz eserleri burada parçalar halinde toplayarak bir araya getiriyoruz. Ele geçirilen eserlerin fotoğrafları çekiliyor, bilgisayara kaydediliyor. Eserler sağlam hale getirildikten sonra yöredeki müzelere gönderiliyor” diye konuştu. Geçen yıl Milas-Ören yöresi ve Yatağan’da gün yüzüne çıkarılan tarihi eserler hakkında iki kitapçık hazırladıklarını ve müzelere teslim ettiklerini anlatan Tırpan, sözlerine şöyle devam etti: “Sergilemeye değer olan tarihi eserler var. Fakat, Muğla Müzesi’nin deposunda bu eserler çürüyor. Muğla Müzesi’nin bulunduğu alan daha önce hapishaneydi. Şu an tarihi eserler de burada hapiste” dedi. Akşam Ege, 01.04.2008 |
|||||||
AMERİKA'NIN EN ESKİ ALTIN KOLYESİ
Arkeologların açıkladıklarına göre, Peru’nun güneyinde, Titicaca Gölü yakınlarında yapılan kazılarda bulunan 4000 yıllık kolye Amerika kıtasında şu ana dek bilinen en eski altın obje.
Araştırmacılar, kolyedeki altınların ham altının dövülmesi ile yapıldığını ve bu buluntu sayesinde And Dağları’nda ilk karmaşık toplumların ortaya çıkmasından önce, avcı-toplayıcı kabileler döneminde bile altının bir statü sembolü olarak kullanıldığının anlaşıldığını belirttiler.
Kolye, MÖ 3300'den MÖ 1500 yıllarına kadar kullanılan bir yerleşim olan Jiskairumoko’da, bir yetişkinin çene kemiği ile birlikte bulunmuştu. Araştırmacılar, bu çenenin büyük olasılıkla yaşlı bir kadına ait olduğunu düşünüyorlar. Taş bir çekiçle dövülerek düzlenen altın, daha sonra silinir bir objenin üzerine sarılarak yuvarlatılmış. BBC News, Haber: Helen Briggs, 01.04. 2008 |
|
||||||
'SEYAHATNAME'NİN 350 YILLIK SEYAHATİ 10 ciltlik ünlü
'Seyahatname'yle tanınan Evliya Çelebi, yalnızca bir
gezgin değil çağının tanığı önemli bir yazar
kuşkusuz. 1611-1682 yılları arasında yaşayan Evliya
Çelebi, kendinden önceki gezginlerin tersine
'Seyahatname'sini kendisi kaleme almış, kendine özgü
üslubuyla döneminin siyasal olayları, gördüğü
ülkelerin coğrafi özelliklerinin yanı sıra, bina ve
anıtları tanımlamış, imparatorluktaki halkların dil
ve yaşam biçimlerini de yansıtmıştı. İlk basımı
1898'de yapılan ve daha sonra pek çok yayınevince
çeşitli versiyonları yayımlanan 'Seyahatname'nin
günümüzdeki güvenilir bir baskı YKY tarafından
yayılıyor. Uzman kadroyla çalışan ve bugüne kadar
'Seyahatname'nin dokuz cildini yayımlayan YKY, şu
sıralar 10. cildi de yayıma hazırlıyor.
Anlatımının özellikleriyle iyi bir röportajcı ve
gazeteci de sayılan Evliya Çelebi ve Seyahatname
için Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi,
3-5 Nisan tarihleri arasında uluslararası bir
sempozyum düzenliyor. Anlatımı ve kurgusuyla çağını
aşan 'Seyahatname'nin, gerek edebiyat açısından,
gerekse tarih/kültür yapıtı olarak farklı
disiplinlerin bakış açılarından güvenilir son
yayımına göre ele alınarak yeniden yorumlanması,
öneminin/özgünlüğünün yeniden değerlendirilmesini
amaçlayan sempozyuma Prof. Talat Halman'ın başkanlık
edecek. Radikal, 01.04.2008 |
|||||||
PERİBACALARININ YERİNE 30 BİN KİŞİLİK STADYUM Saka'nın açıklaması, Gülkuyulu bazı kesimlerde sert tepkilere neden oldu. Saka'nın verdiği bilgilere göre, peribacalarının hemen yanındaki belediyeye ait 100 dönüm arazi kulübe hibe edildi. Saka, mimari projenin bittiğini, önümüzdeki hafta Ankara'ya giderek projeyi Gençlik ve Spor Müdürlüğü'ne sunacaklarını söyledi. İkinci Lig B kategorisine bu yıl yükselen ve grubunda lider olan Yıldırım Gençlik Spor, birinci lige yükselmeyi hedefliyor. Kulüp yetkilileri, bu nedenle inşa edilecek stattan gelecek gelire çok önem veriyor.
Radikal, 01.04.2008
PERİBACASI HABERİ
TUTTU
Radikal'de dün
yayımlanan 'Peribacalarının yerine 30 bin kişilik
stadyum!' başlıklı haber büyük ses getirdi.
Peribacalarından üçünün yıkılarak yerine 30 bin
kişilik stadyum yapılması projesinden bahseden
haberin 1 Nisan şakası olduğunu fark etmeyen pek çok
okur, gazetemizi ve Nevşehir Valiliği'ni arayarak
tepkilerini iletti. Tepkiler üzerine Nevşehir Valisi
Mehmet Asım Hacımustafaoğlu, "Gözümüz gibi korumaya
çalıştığımız dünya mirası peribacalarımızın
yıkılarak yerine stadyum yapılacağı haberi tamamen
asılsızdır. Haberi 1 Nisan şakası olarak
değerlendirmekteyiz" diye konuştu. "Nevşehir ve
peribacaları haricinde haberde adı geçen Gülkuyu
İlçesinin, İkinci Ligde mücadele ettiği iddia edilen Yıldırımspor Gençlik Kulübü'nün ilimizle alakası
yoktur" diyen Hacımustafaoğlu kentin 30 bin kişilik
stadyuma ihtiyacı olmadığını da ekledi. Vali,
vatandaşların habere gösterdiği duyarlılık ve
protestolardan mutlu olduğunu söyledi. Valinin
açıklamasına, valiliğin resmi internet sitesi www.nevsehir.gov.tr'de
de yer verildi. |
|||||||
PICASSO'NUN BİLİNMEYEN BİR TABLOSU BULUNDU
Ünlü ressam Pablo Picasso'un henüz 20'li yaşlarındayken çizdiği bir tablo İngiltere'deki bir evin yatak odasında ortaya çıkarıldı. Günışığına çıkarılan bu tablolar 10 Nisan'da düzenlenen bir müzayedede satışa sunulacak. Hürriyet, 01.04.2008 |
|
||||||
|
PERU'DA BİR OTOBÜSTE ESRARENGİZ KEMİK
Geçen hafta Peru’da, bir otobüs bagajında bulunan devasa çene kemiği tartışmalara yol açtı.
Öte yandan, bulunana alt çene resmini gören, Cleveland Doğa Tarihi Müzesi Omurgalılar Paleontolojisi Bölüm Başkanı Michael J. Ryan, National Geographic News’a bu alt çenenin kesinlikle bir dinazora ait olamayacağını söyledi.
Arequipa’daki basın toplantısında çekilen fotoğrafı gören Ryan “İki çok büyük azı dişi bulunan bir alt çene kesinlikle bir memeliye aittir” dedi. National Geographic News, 28.03.2008 |
||||||
HALİÇ KIYISINDA BİR KÜLTÜR VADİSİ
Bir dönem
kokudan geçilmeyen Haliç 15 yıldır yapılan
çalışmalarla tarihteki 'Altın Boynuz' günlerine
yeniden döndü. Haliç'in kıyılarından teker teker
kültür merkezleri yükseliyor. Yeni Şafak, Haber: Gökhan Yılmaz, 31.03.2008 |
|||||||
AYAĞA KALDIRILAN TARİHİN ÖYKÜSÜ: HATTUŞA
JTI
Türkiye’nin katkılarıyla, 230 bin Euro’luk
harcamayla binlerce yıl önce yok olmuş bir kerpiç
yapı, dünyada ilk kez gerçeğe uygun olarak inşaa
edildi. Çorum ili sınırları içinde kalan
“Hattuşa”nın surlarının ayağa kaldıran Alman
Arkeoloji Enstitüsü’nde “Ön Asya” arkeoloji uzmanı
olan Jurgen Seeher kitabı “Hattuşa”da surların
yeniden yükseliş öyküsünü anlattı. Vatan, Haber: Tuğrul Tunalıgil, 31.03.2008 |
|||||||
UNESCO'DAN TARİHİNDE BİR İLK
Birleşmiş Milletler
Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO) ilk kez
İran'dan bir doğal mirası kayıt altına aldı. İran
Kültür Mirası, El Sanatları ve Turizm Kurumu Başkan
Yardımcısı Feribzer Devletabadi, başkent Tahran'ın
66 kilometre kuzeydoğusunda bulunan Demavend
Dağı'nın İran'ın ilk doğal mirası olarak UNESCO
tarafından kayıt altına alındığını söyledi. İran'ın en yüksek noktası olan Demavend Dağı, Pers
mitolojisinde ve İran'ın kültünde de önemli bir yere
sahip. 5 bin 610 metre yüksekliğe sahip olan
Demavend Dağı, aynı zamanda Ortadoğu'nun en yüksek
noktası ve Asya kıtasındaki en yüksek aktif volkanik
dağ olarak da biliniyor. Hazar Denizi'nin güney
kıyısında yer alan yanardağın, en son 6 Temmuz
2007'ye kadar aktif olduğu belirtiliyor. Yeni Şafak, 31.03.2008 |
|||||||
LONDRA'DA OLİMPİYAT ALANINDA DEMİR ÇAĞI'NDAN KALMA İSKELETLER
Arkeologlar Londra 2012 Olimpiyat Parkı’nda dört Demir Çağı mezarı buldular. Mezarlarda bulunan ve yaklaşık 3000 yıllık oldukları tahmin edilen iskeletler incelenmek üzere laboratuara nakledildi.
Olimpiyat Parkı’nın su sporlarına ayrılmış bu bölümündeki inşaat çalışmaları sırasında daha önce de bir Roma sikkesi, Roma Dönemi duvar kalıntıları, 2. Dünya Savaşı’ndan kalma cephaneler ve Lea Nehri’nde kullanıldığı düşünülen, 19. yüzyıldan kalma bir balıkçı sandalı bulunmuştu.
Endüstri Devrimi sonunda dolgu toprakları ile düzlenip fabrika sahası haline gelen Olimpiyat Parkı alanı 3000 yıl önce içinden nehir geçen bir vadiydi. 2012 de yapılacak Olimpiyat için gerekli yapılarının inşaatı sürerken 140 ayrı açmada arkeolojik sondajlar da yürütülmekte. Associated Press, 27.03.2008 |
|||||||
EN FAZLA GELİRİ AYASOFYA MÜZESİ SAĞLIYOR
Türkiye'nin bacasız fabrikası olarak nitelendirilen
ve yılda milyar dolarlarla ifade edilen büyüklükte
gelir sağlayan turizm sektörünün en önemli
ayaklarından birisini de müzeler oluşturuyor. Geçen
yıl 2 milyon 260 bin kişi tarafından ziyaret edilen
Ayasofya Müzesi'nden toplam 16 milyon YTL gelir
sağlandı.
Yeni Şafak, 31.03.2008 |
|||||||
KALEİÇİ'NİN GÖZÜ DÜNYA KÜLTÜR MİRASI LİSTESİ'NDE
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, alt yapı çalışmaları tamamlanan tarihi Kaleiçi'nde, zemin kaplaması biten sokakların ışıklandırıldığını belirterek, "Proje tamamlandığında Kaleiçi'nin dünya kültür mirası listesine girmeyi hedefliyoruz" dedi. Türel, yaptığı yazılı açıklamada, Antalya'nın en önemli kültür mirası tarihi Kaleiçi'ni cazibe merkezi haline getirmek ve gerçek kimliğine kavuşturmak için başlatılan düzenleme çalışmalarında adım adım sona gelindiğini; alt yapı çalışmaları tamamlanan Kaleiçi'nde zemin kaplaması biten sokakların ışıklandırıldığını kaydetti. Projeyi yürüten Antepe'nin, Kaleiçi'ni turizm sezona yetiştirebilmek için hemen her sokakta çalışma yaptığını, tüm sokakların içme suyu,yağmur ve atık su şebeke inşaatının tamamlandığını ifade eden Türel,Telekom hattı inşaatının da yüzde 90 oranında bitirildiğini belirtti. Yeni Şafak, 31.03.2008 |
|||||||
OSMAN HAMDİ BEY'İN EVİ MÜZE OLUYOR
Osmanlı’nın son dönem ünlü ressamlarından Osman Hamdi Bey’in Muğla’nın Yatağan İlçesi'ne bağlı Turgut beldesinde restorasyonu tamamlanan evinin, müze olarak hizmet vermesi planlanıyor. Türkiye Gazetesi, 31.03.2008 |
|
||||||
ILISU BARAJI'NIN BİR AYAĞI ÇUKURDA Raporun yayınlandığı resmi linkler Yapı, 31.03.2008 |
|||||||
EFES'TE TUVALET ÜCRETSİZ
Efes Antik Kenti’nde, tuvaletler artık ücretsiz... 5 yıl önce Selçuk Mal Müdürlüğü’nce yapılan ihale, Aralık 2007’de doldu. 15 yıllığına işletme hakkını devralan Kültür Bakanlığı Döner Sermaye Müdürlüğü, tuvaletleri, Efes Müzesi bünyesine kattı, ücretsiz olarak hizmete açılmasını sağladı. Milliyet Ege, 31.03.2008 |
|||||||
OSMANLI HAT SANATI SEVİLLA'DA
Sakıp Sabancı Müzesi'nin (SSM) Osmanlı Hat Koleksiyonu'ndan seçilen eserler, İspanya'nın Sevilla kentinde sergilenecek. 4 Nisan'da Sevilla'daki Real Alc·zar Sarayı'nda açılacak sergide 15. yüzyıl sonlarından 20. yüzyıl başlarına Osmanlı hattatlarına ait 96 eser yer alacak. Osmanlı hat sanatının kurucusu sayılan Şeyh Hamdullah başta olmak üzere, Şehzade Korkut, Ahmed Karahisari, Derviş Ali, Hafız Osman, Yedikuleli Seyyid Abdullah, Mustafa Rakım, Kazasker Mustafa İzzet ve Sami Efendi gibi çok sayıda hattatın eserlerinin yanı sıra hat sanatçılarınca kullanılan aletler de sergilenecek. 15 Haziran'a kadar sürecek sergide Kur'an-ı Kerim'ler, meşk ve hat albümleri ile yazıların anıtlardaki kullanımını gösteren geç dönem Osmanlı resimlerinden örnekler de var. Radikal, 31.03.2008 |
|||||||
EVLİYA ÇELEBİ'Yİ AĞIRLAYAN TARİHİ HAMAM HAYATA DÖNDÜ
Çorum’da, 1573 yılında Erzurum Beylerbeyi Ali Paşa tarafından yaptırılan ve Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde de yer alan Ali Paşa Hamamı yaklaşık 2 milyon YTL’ye restore edilip yeniden hizmete açıldı. Hürriyet Ankara, Haber: Mustafa Demirer, 31.03.2008 |
|||||||
GÖKGÖL MAĞARASI'NI 20 BİN KİŞİ GEZDİ
Zonguldak’ta traverten, sarkıt, damlataşlar ve dikit
sütunlarla süslü Gökgöl Mağarası, yerli ve yabancı
turistlerin ilgi odağı oluyor. Hürriyet Ankara, Haber: Ersin Ercan, 31.03.2008 |
|||||||
MÜZELERDE 2010 TELAŞI
Avrupa Birliği tarafından Kasım 2006'da '2010 Avrupa Kültür Başkenti' ilan edilen İstanbul için yapılacak projeler tomurcuklarını göstermeye başladı. 'Tarihi bir fırsat' olarak değerlendirilen 2010'a pek çok kurum hazırlanıyor.
Hangi projelerin dal budak salacağı ise merak konusu. Akıllarda 2010'un elle tutulur etkinliklerle mi yoksa bir şenlik olarak mı anılacağı soruları dolanadursun, dünyanın dört bir yanından pek çok ziyaretçi bekleniyor İstanbul'a. 2010'a doğru vakit gitgide daralırken, sanatseverlerin uğrak yeri özel müzelerin yöneticilerine neler planladıklarını sorduk. Kimileri hazırlıklarını çok açmayıp konu komşudan saklasa da, özel müzeler 2010'a farklı projelerle hazırlanıyor.
Dr. Nazan Ölçer (Sakıp Sabancı Müzesi): "2010 yılının ilk yarısında 'İstanbul' sergisi olacak. Serginin 1. bölümü 'Doğu Roma'dan Bizans'a' adını taşıyacak. Sergi, Bizans sanatına beşiklik etmiş olan İstanbul'un bu dönemini, yurtiçi ve yurtdışı koleksiyonlardan eserlerle, bütün etkileşim ağı çerçevesinde sunmayı hedefliyor. Serginin 2. bölümü ise; 'Bizans'tan Osmanlı'ya'. İstanbul'un tarihiyle ilgili 2. büyük sergi ise fetihten sonraki İstanbul'u ele almayı hedefliyor. Müzemizin 2010 yılının ikinci yarısında düzenleyeceği bir başka sergi ise 'Venedik ve İslam' başlığını taşıyor. Venedik Cumhuriyeti, 15-16 ve 17. yüzyıllar boyunca Akdeniz'deki en önemli güçlerden biri ve özellikle Doğu Akdeniz limanlarıyla en yakın ilişkide olan devletti. Tarihte oynadığı en önemli rol ise İslam sanatı ve kültürünü Batı'ya ve Hıristiyan dünyasına taşıyan en önemli aracı kurum olmasından kaynaklanır. Barış yıllarında çok daha büyük önem kazanan bu ilişkiyi savaş yılları da engellememiş, pek çok sanat eseri ve taşıdıkları mesaj Batı dünyasına onların aracılığıyla ulaşarak, yeni etkileşimlere zemin hazırlamıştır. Bu kompleks ilişki ağını sunacak olan sergide, yurtdışındaki koleksiyonlardan getirilecek çok sayıda eser de yer alacak."
Levent Çalıkoğlu (İstanbul Modern): "2010 için birinci projemiz, New Media'yı (Yeni Teknoloji) kullanan yerli ve yabancı çağdaş sanatçıları bir araya getiren büyük bir sergi gerçekleştirmek ve bunu İstanbul'daki bağımsız sivil inisiyatiflerle ilişkilendirerek paylaşmak. İkinci projemiz, uluslararası çağdaş sanat trafiği içerisinde yer alan bir müzeyiz, dolayısıyla 20. yüzyılın çağdaş sanatına damgasını vurmuş çok önemli bir sanatçının büyük bir sergisini yapmayı planlıyoruz. Üçüncü olarak da bu coğrafyadaki modernlik ve gelenek ile çağdaş sanatı buluşturan bir sergi tasarlıyoruz."
Ahu Has (Rezan Has Müzesi): "Rezan Has Müzesi olarak 2010 yılında yurtdışıyla yapmış olduğumuz bir protokol söz konusu. 2010 İstanbul Kültür Başkenti kapsamında British Museum'ın 'Treasures of the Worlds Cultures/Dünya Kültürlerinin Hazineleri' isimli sergisini düzenleyeceğiz. Sergide British Museum'un çeşitli seksiyonlarında yer alan dünya kültürlerinden seçme eserler yer alacak. Geçtiğimiz sene Hong Kong'da düzenlenen bu sergi, 2010 yılında Rezan Has Müzesi'nde açılacak. Bunun dışında Haliç konulu özel bir serginin de çalışmaları hala devam ediyor."
M. Özalp Birol (Pera Müzesi): "Suna ve İnan Kıraç Vakfı olarak, 2010 yılına yönelik projelerimizi, bağlı kuruluşlarımız İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ve Pera Müzesi eşgüdümüyle ve işbirliğiyle gerçekleştiriyoruz. Halen üstünde çalışmakta olduğumuz 3 proje var. Birincisi Hipodrom (At Meydanı). İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, bu projeyi hayata geçirmek için Hipodrom'u, uluslararası bilim insanları ve kuruluşlarının katılımıyla, disiplinler arası bir yaklaşımla araştırmakta. Pera Müzesi'nde hayata geçirilecek proje, sergi, sözlü etkinlikler ve yayıncılık ürünlerini içeriyor.
İkinci projemiz, 'III. Selim ve Aydınlanma Çağı-Ateş Denizinde Yolculuk'. Bu proje, Doğu-Batı ilişkilerini, iki farklı dünyanın birbirini anlama ve kavrama konusunda yoğun çaba gösterdikleri 18. yüzyıl Türkiye-Avrupa coğrafyasına odaklanarak yansıtmayı amaçlıyor. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü'nden Ekrem Işın tarafından oluşturulan projeyle ilgili olarak enstitü, ulusal ve uluslararası bilim ve sanat kuruluşlarıyla işbirliği yapıyor.
Üçüncü projemiz ise 'Osman Hamdi Bey'. Osman Hamdi Bey'in ressam, arkeolog, müzeci ve kültür-sanat girişimcisi yönlerine odaklanan, şu ana kadar sergilenmemiş bazı yapıtlarıyla birlikte, arşivini de sanatseverlerle buluşturmayı hedefleyen bir proje. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ve Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü işbirliğiyle yurtiçinden, yurtdışından seçkin bilim insanlarının katkılarıyla gerçekleştirilecek olan sergiyle eşzamanlı olarak kapsamlı bir sempozyum da planlıyoruz." Zaman, Haber: Musa İğrek, 31.03.2008 |
|||||||
"İLK AVRUPALI"NIN 1.2 MİLYON YAŞINDA OLDUĞU ANLAŞILDI
Yeni bulunan bir çene fosilinin incelenmesi sonucu Batı Avrupa’ya ilk insanların 1.2 milyon yıl önce ulaştıkları anlaşıldı. Bu ise daha önce tahmin edilen tarihlerden çok daha eski. Fosil çene geçen Haziran ayında İspanya’nın kuzeyinde, Atapuerca’da yapılan bir kazıda bulunmuştu. Aynı kazıda daha önce de tek bir diş ve taş aletlere rastlanmıştı. Dişin analizinde 1.2 milyon yıllık olduğu anlaşılmış, fakat herhangi bir makale ile bu keşfi duyurmadan önce daha fazla araştırma yapılması gerektiği düşünülmüştü.
Şimdi, aynı noktada bulunan ve hemen hemen aynı tarihe sahip olan Homo antecessor çene kemiği ile, Tarragona Üniversitesi’nden kazı başkanı Eudald Carbonell bunun bilinen en eski Avrupalı olduğunu duyurdu.
Zaten Homo antecessor bir tür ismi olarak ilk defa 1997 de burada bulunan 900.000 yıllık insan fosillerine verilmişti. Şimdi yeni bulunan bu çenenin de, arada yaklaşık 300.000 yıllık zaman dilimi olmasına karşılık, Homo antecessor olduğu tahmin ediliyor. Çene sahibinin cinsiyeti bilinmemesine karşın 30-40 yaşları arasında ölmüş olabileceği düşünülüyor.
Fosil, Atapuerca’da, 18 m uzunluğundaki Sima del Elefante olarak bilinen mağarada yapılan kazılarda bulundu. Bölge, demiryolu inşaatı sırasında açığa çıkan ve hominid, hayvan kalıntıları açısından çok zengin mağaraları olan bir kireçtaşı havzası. National Geographic News, Haber: James Owen, 26.03.2008 |
|||||||
HASANKEYF'TE MAĞARALAR TEKRAR AÇILIYOR
Batman'ın Hasankeyf İlçesi'nde bir süre önce kapatılan iş yerleri tekrar açılacak. Haber Diyarbakır, 30.03.2008 |
|||||||
BODRUM KALESİ TURİZM SEZONUNA HAZIRLANIYOR
Turizm sezonuna hazırlanan Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müze Müdürü Yaşar Yıldız, turizm sezonu öncesinde çalışmaların hız kazandığını ve bu kapsamda kale girişine elektronik turnike sistemi kurulacağını bildirdi.
Kale girişine turnike sistemi kurulmasına ilişkin projenin geçen yıl Muğla Koruma Kurulu’nca onaylandığını belirten Yaşar Yıldız, ''Kalede şu anda bilet satışı yapılan yerin yakınına elektronik turnike sistemi kurulacak. Bu sisteme göre misafirler bir kart yardımıyla kaleye giriş yapabilecek. Müzeye gelen misafirler için ücretsiz kaleye giriş kart sistemi yapılacak. Projeye Nisan ayında başlanacak ve Mayıs ayında turizm sezonuna yetiştirilecek '' dedi.
Bodrum Kalesi'nde çeşitli ağaç türleri bulunduğunu; bu ağaçların üzerine Türkçe isimlerinin yanı sıra Latince ve İngilizce isimlerinin de yazılacağını bildiren Yıldız, ''Turistlerin bir kısmı özellikle bizim ülkemizde yetişen ağaç türlerinin isimlerini bilmiyor. Onlara yardımcı olabilmek için ağaçların üzerine, bir panoya Türkçe isimlerinin yanı sıra Latince ve İngilizce isimlerini de yazıyoruz'' diye konuştu. Turizm Gazetesi, 30.03.2008 |
|||||||
EFES'İN BÜTÇESİ YUNANİSTAN'A
Efes antik kazılarına atadığı kazı başkanı ile arkeoloji dünyasında olay yaratan Avusturya Arkeoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Johannes Koder, şimdi de Efes kazılarına harcanması gereken bütçeyi, Bizans sevgisinden dolayı Yunanistan'daki kazılara aktarmakla suçlandı. Sabah, Haber: Bedia Ceylan Güzelce, 30.03.2008 |
|||||||
"ALLAH İZİN VERİRSE LAFI LAİKLİĞE AYKIRI OLUYOR MU?"
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, dün Alanya’da “Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması” konulu toplantıya katıldı. Günay şöyle konuştu: “Ankara’da Resim Heykel ve Etnografya Müzesi gibi son derece hoş bir binanın arkasına kamu inanılmaz çirkinlikte bir bina yapmış. O tarihlerde Anıtlar Kurulu nasıl izin verilmiş buna? Allah izin verirse, nisan ayında bu binanın dördüncü katından sonrasını traşlayacağız. Bu Allah izin verirse lafı laikliğe aykırı olmuyor değil mi? O kasıtla söylemedim.” Bakan’ın bu açıklaması, salonda bulunanlar arasında gülüşmelere neden oldu. Vatan, Haber: Sefa Karacan, 30.03.2008 |
|||||||
SULUKULE'DE NELER OLUYOR?
Hürriyet, Yazı: Gila Benmayor, 30.03.2008 |
|||||||
"STONEHENGE"DEN SONRA "SEAHENGE"
1998'de İngiltere Norfolk sahillerinde, toprağa saplanmış 55 meşe kütüğünden yapılmış bir daire bulunmuştu. “İkinci Stonehenge”, “Ahşap Stonehenge”, “Seahenge” gibi isimler takılan, yaklaşık 4000 yıllık ve Bronz Çağ’a tarihlenen bu yapı yerinden sökülerek Peterborough’daki laboratuvarda incelenmiş, ardından Portsmouth’da korumaya alınmıştı. Yıllar sonra Seahenge yeniden bulunduğu yere dönüyor ve önümüzdeki haftadan itibaren Lynn Müzesi’nde teşhir edilmeye başlıyor.
Bulunduğu dönemde yapılan lazer taramaları sonucunda ahşap kütüklerin üzerinde metal alet izleri bulunmuştu. Bu izler İngiltere’nin bilinen en eski metal alet kullanımı olarak kabul ediliyor. Araştırmacılar bu dairenin yapımında 50 ila 80 kişinin çalıştığını ve anıtın, büyük bir olasılıkla, önemli bir şahsın ölümünü anmak için dikildiğini düşünüyorlar.
Üzerini örten kum tepeciğinin rüzgarlarla yok olmasının ardından, ahşap daire denizin çekildiği dönemlerde görünür hale gelmeye başlamıştı. BBC News, 25.03.2008 |
|||||||
İSTANBUL'DA TURİZMİN YENİ MERKEZİ FATİH OLACAK
Avrupa Birliği'nden (AB) verilen hibe ile başlatılan Fener ve Balat semtlerindeki tarihi yapıları yenileme çalışmaları büyük oranda tamamlandı. Başkan Demir, Fatih'i İstanbul'un turizm merkezi yapacak restorasyonun haziranda biteceğini açıkladı.
İstanbul'un tarihi ilçelerinden Fatih'in Fener ve Balat semtleri, Avrupa Komisyonu tarafından sağlanan 7 milyon Euro'luk hibe ile restore ediliyor. Avrupa Birliği (AB) ve Fatih Belediyesi'nin ortaklaşa yürüttüğü 'Fener ve Balat Semtleri Rehabilitasyon Programı' çerçevesinde belirlenen 126 yapının 100'ünün restorasyonu tamamlandı. Çalışma kapsamında tespit edilen diğer 26 yapının restorasyon çalışmaları da haziran ayında tamamlanarak proje bitirilmiş olacak.
Fener ve Balat Semtleri Rehabilitasyon Programı çalışmasının AB'nin Türkiye'de yaptığı en büyük proje olduğunu kaydeden Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, "Bu projenin dört önemli ayağı var. Bunlar sırasıyla tescilli evlerin tespit edilmesi ile restorasyonu. Bölgede yaşayan halkın sosyal ve kültürel yönden gelişimine katkıda bulunacak sosyal merkez kurulması, Balat tarihi çarşısının yenilenmesi ve son olarak Fener ve Balat'taki çöplerin kaynağında ayrıştırılarak toplanmasının sağlanması." dedi. Projeye AB'nin 7 milyon Euro verdiğini belirten Başkan Demir, "3 milyon 850 bin Euro belirlenen 126 evin yenilenmesi, 1 milyon Euro kültür merkezi yapılması ve kalan 2 milyon 150 bin Euro da Balat çarşısı iyileştirmesi ve katı atık yönetimine harcandı." dedi.
Fener ve Balat semtlerindeki tarihi evlerin aslına uygun restore edilmesini sağlayan projenin haziranda bitirileceğini kaydeden Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'e göre, Fatih, çalışmaların tamamlanmasıyla İstanbul'un en gözde turizm bölgesi olacak. İstanbul'a gelecek turistler, Süleymaniye, Sultanahmet ve Ayasofya gibi tarihi mekanların yanında Fener ve Balat'ı da ziyaret edecek. Demir şunları söyledi: "Bu çalışmada Anemas Zindanları, Tekfur Sarayı, Karia Müzesi ile Ayvansaray Türk Mahallesi birlikte ele alınmalı. Turistler Edirnekapı'dan yürüyerek bütün bu alanları gezerek Fener ve Balat'a ulaşacak. Amacımız bu son durakta turistlerin konaklamasını sağlamak."
Vatandaşların Fener ve Balat semtlerinde yapılacak yenileme çalışmalarına ilk etapta karşı çıktığını belirten Demir, "Bu alanda AB yetkilileri ile birlikte vatandaşlarla toplantılar yaptık. Fatih Belediye Başkanı olarak vatandaşlara 'mülklerinizin kefiliyim' dedim. Bu sayede insanlar 'bizim evlerimizi de restore edin' diye sıraya girdi." dedi. Zaman, Haber: Yasin Kılıç, 29.03.2008 |
|||||||
TARİHİ HANIN ONARILMASI TALEBİ
Siverek´te Kemaliye Çarşısı'nda bulunan tarihi Hacı Yusuf Hanı´nın onarılması isteniyor.
Alınan bilgiye göre, Osmanlı'nın son dönemlerinde
Siverekli eşraftan Hacı Yusuf Sami Efendi tarafından
geleneksel mimari tarzı ve kesme kara taştan yapılan
han, son dönemlerde tahrip olmaya başladı. GAP Gündemi, 24.03.2008 |
|
||||||
TAHTAKALE HAMAMI'NIN EŞİ BENZERİ YOK
Ortadoğu Teknik
Üniversitesi (ODTÜ), Mimarlık Fakültesi’nden bir
grup akademisyen yaklaşık 3 yıldan bu yana Tire’deki
tarihi hamamları akademik bazda inceliyor.
Dr. Nimet Özgönül, 2005 yılında başlattıkları ve bugün itibariyle sonuçlandırdıkları Yalınakayak Hamamı’yla ilgili detaylı çalışmalarını Tire Belediye Başkanı Mehmet Sıtkı İçelli’ye makamında sunumda bulunarak bilgi verdi. Özgönül, Tire’nin sahip olduğu tarihi değerleri günümüze kadar koruduğuna dikkat çekerek; “Tarihi dokusuyla Tire, biz akademisyenlere eşsiz bir çalışma ortamı sunuyor. Burada günümüze kadar ulaşmayı başarmış ve orijinalliğini yitirmemiş birçok hamam var. Özellikle büyüteç altına aldığımız Yalınakayak Hamamı’nda çatı izolasyonunda kullanılan tuğla kırıntısı, kireç ve kumdan oluşan ‘Horasan sıvasının’ özelliğini uzmanlar bugünün teknolojisiyle bile çözmüş değiller. 15. yy’da Aydınoğulları Beyliği zamanında inşa edilen Yalınakayak Hamamı’nda horasan sıvayı kullanan atalarımız, bu sayede hamam içerisinde sıcaklık nedeniyle oluşan su buharını dışarıya tahliye ederken, çatıdan da su girmesini engellemişler. Adeta nefes alan ve yaşayan mekanlar inşa etmişler. Bu izolasyon tekniğine 21. yüzyılda bile ulaşabilmiş değiliz.” şeklinde konuştu.
Tire’nin AKP Belediye Başkanı Mehmet Sıtkı İçelli ise Belediye olarak kendilerine miras kalan bu tür yapıları koruma altına aldıklarını belirterek; “ilçemiz için son derece önemli olan Tahtakale Hamamı restorasyon projesini hayata geçirdik. SİT Kurulu’ndan gerekli onayları aldık. Çok kısa sürede bu mekanın restorasyonunu aslına sadık kalarak gerçekleştirip, kent içerinden tekrar yaşayan mekanlar haline getireceğiz. Çalışmaları titizlikle takip ve kontrol ediyoruz. Bu konuda Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümünden de proje safhasında akademik destek aldık.” dedi.
Dr. Nimet Özgönül, üzerinde çalıştıkları Yeniceköy Hamamı’nın detay sonuçlarının Ankara’da oluşturacakları jüride önümüzdeki günlerde akademik bazda tartışmaya açılacağını Belediye Başkanı Mehmet Sıtkı İçelli’yle bu aşamada ODTÜ’ye davet edeceklerini söyledi. Selçuk Bölge Haberleri, 20.03.2008 |
|
|
Arslantepe (Louis Delaporte) |
...1932
|
|
16 - 22 Mart 2008 |
|
HAFTANIN ÖNE ÇIKAN BAZI HABER BAŞLIKLARI |
|
|
|
MENEMEN'DE TARİHİ ESER KAÇAKÇISINA SUÇÜSTÜ
İzmir’in Menemen İlçesi’ndeki bir eve yapılan baskında, 36 bronz sikke, dedektör, haritalar, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dönemine ait bin kron ele geçirildi. Önceki gün, saat 18.00 sıralarında gelen bir ihbarı değerlendiren polis, 348 Sokak’taki eve baskın yaptı. Tarihi eserlere el konurken,evin sahibi G.M.E. gözaltına alındı. Olayla ilgili bir kişinin daha arandığı, soruşturmanın sürdüğü bildirildi. Milliyet Ege, 22.03.2008 |
KLAROS KAZISI TARİH MERAKLILARINA ANLATILDI
İzmir’de Ege Üniversitesi 50. Yıl Köşkü Sanat Galerisi Koordinatörlüğü, “Üniversitemiz Kazılarını Tanıyalım: Klaros Kazısı” konferansı düzenledi. Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Nuran Şahin konuşmacı olarak katıldı. Prof.Dr. Şahin, “Kalaros, İzmir Menderes’e bağlı Ahmetbeyli Köyü sınırları içinde. 1997 yılına kadar Fransız kazısıydı, 2001’de Bakanlar Kurulu kararıyla bizim başkanlığımızda Türk kazısına dönüştürüldü” dedi. Milliyet Ege, 22.03.2008 |
KAZI SEZONUNUN AÇILMASINA 20 GÜN KALDI, GÖZLER ANKARA'DA
Efes'te 113 yıldır sürdürülen kazıların bu yıl 1 Nisan 2008'de başlaması gereken yeni dönem çalışmaları, Avusturya Hükümeti'nin görevlendirdiği Doç.Dr. Sabine Ladsteatter'in atamasının 7 aydır Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca onaylanmaması nedeniyle tehlikeye düştü. Efes'te 11 yıldır çalışma yapan Kazı Başkanı Avusturya Bilimler Akademisi Öğretim Üyesi Ord.Prof. Fritz Krizinger'in emekliye ayrılması nedeniyle yerine aynı üniversiteden Doç.Dr. Sabine Ladsteatter atandı. Fakat prosedür gereği Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın da bu atamayı onaylaması gerekiyor. Selçuk Belediye Başkanı Vefa Ülgür, "7 aydır bu imza atılmadı. Onay gelmezse 1 Nisan 2008'de başlaması gereken çalışmalar tehlikeye düşecek" dedi.
Yeni Asır, Haber: Tevfik Tortamış, 22.03.2008 |
|
|
ZEUGMA'YA CAM FANUS
Vali Süleyman Kamçı, Zeugma Antin Kenti'nin cam fanus benzeri bir yapıyla kapatılacağını, proje için sponsor aradıklarını açıkladı. Radikal, 22.03.2008
|
KONYA'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Konya'da düzenlenen operasyonda 206 parça tarihi eser ele geçirildi.
Edinilen bilgiye göre, Konya İl Jandarma Komutanlığı ve İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Konya'nın Ereğli İlçesi'ne bağlı Sazgeçit Beldesi'nde tarihi eser satmak isteyen şahıslarla alıcı kılığında buluştu. Jandarma ekipleri tarafından yapılan baskınla zanlılara suçüstü yapıldı. Yapılan aramada çeşitli dönemlere ait 206 parça tarihi eser ele geçirilirken, H.E, Y.E ve H.T isimli şahıslar gözaltına alındı.
Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi. haberler.com, 21.03.2008 |
|
DEFİNE AVCILARINA JANDARMA ENGELİ
Afyonkarahisar'da kaçak olarak define arayan 3 kişi jandarma tarafından yakalandı. Edinilen bilgiye göre, bir istihbaratı değerlendiren Afyonkarahisar İl Jandarma Komutanlığına bağlı ekipler, Hocalar İlçesi Kale Tepe mevkiinde O.K., A.Ö. ve M.E. isimli şahısları tarihi eser çıkarmak maksadıyla kazı yaptıkları sırada yakaladı. 3 şahıs gözaltına alınırken, tarihi eser aramakta kullandıkları 1 adet kürek, 1 adet kazma ve 1 adet maden arama detektörüne el konuldu. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. Afyon Kent Haber, 21.03.2008 |
|
DÜĞMELİ EVLER KORUMA
ALTINA ALINIYOR
|
|
TARİHİ ESERLERİMİZİ
BÖYLE SERGİLİYORUZ
12 Kasım 1999’da meydana gelen depremde hasar gören Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü binası, yapılan güçlendirme çalışmasının ardından tekrar hizmete açıldı.
Yaşanan depremin ardından müzeden alınarak 2 yıl boyunca konteynırlarda muhafaza edilen tarihi eserlerden bazıları, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü binasındaki Müze Müdürlüğü’nce hazırlanan sergi salonuna alındı.
Müzenin bahçesinde, araçların park edildiği alanda yığılı halde bulunan, aralarında mezar taşları, yazıtlar, mermer mezar başları ve küplerin bulunduğu tarihi eserler ise sergilenecekleri günü bekliyor.
Müze Müdürlüğü yetkilileri, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü bahçesinde başlatılan çevre düzenleme çalışmalarının bu yıl tamamlanacağını ifade ederek, “Çevre düzenlemesinin ardından tarihi eserler, bahçede sergilenecekleri alanlara bırakılacak. Eserlerin bahçede sergilenmeye başlamasıyla müzenin büyük ilgi göreceğini tahmin ediyoruz” dedi.
Bolu Müze Müdürlüğü; Arkeoloji Salonu ve Etnografya Salonu olmak üzere 2 bölümden oluşuyor. Arkeoloji Salonu’nda; Neolitik, Eski Tunç Çağı, Frig, Urartu, Lidya, Grek eserleri, Roma ve Bizans dönemlerine ait mermer, cam, maden ve pişmiş topraktan yapılan eserler, Etnografya Salonu’nda da 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen, yakın geçmişe ait eserler yer alıyor.
Müzede, 2 bin 953 arkeolojik, 1683 etnografik ve 11 bin 367 adet sikke olmak üzere toplam 16 bin 3 eser bulunuyor. Bolunun Sesi, 21.03.2008 |
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Otomobilde tarihi eserler bulan jandarma, sürücü E.E. ile araçta bulunan S.Ö.'yü (49) gözaltına aldı. Zanlıların verdiği ifadeler doğrultusunda soruşturmayı genişleten jandarma, Karasu'da 4 ve Kocaeli'nin Kandıra İlçesindeki 8 ev ve iş yerine eş zamanlı operasyon düzenledi.
'Avcı-06' adı verilen tarihi eser operasyonunda ev ve iş yerlerinde yapılan aramada, Persler, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemine ait çok sayıda sikke, 1 adet Kuran-ı kerim, Cenevizliler dönemine ait amfora küpler, hançer ile Bizans dönemine ait mezar taşları ve kolyeden oluşan toplam 131 parça tarihi eser ele geçirildi. Operasyonda K.A. (50), M.P. (28) ve H.K. (43) gözaltına alındı. Tarihi eserlerin büyük bir bölümünün Karadeniz'deki antik gemi batıklarından dalgıç S.Ö. tarafından çıkartıldığı öğrenildi. Zanlıların tarihi eserleri İstanbul'dan gelecek kişiler aracılığıyla yurt dışına çıkarmayı planladıkları ileri sürüldü.
Ele geçirilen tarihi eserler Sakarya Müze Müdür Vekili Mesut Yazıcı tarafından tutanak tutularak teslim alındı. Yazıcı, ele geçirilen tarihi eserlerin büyük bir bölümünün sikkelerden oluştuğunu belirtti. Sikkelerin ağırlıklı olarak Bizans ve Roma dönemine ait olduklarını ve İslami döneme ait sikkelerinde bulunduğunu kaydeden Yazıcı, amfora ve mezar taşlarının ise Bizans dönemine ait olduğunu vurguladı. Yazıcı, Karadeniz'deki batık gemilerden bu tür tarihi eserlerin izinsiz çıkartılmasının yasak olduğunu kaydetti. Jandarmada sorgusu tamam zanlılar adliyeye sevk edildi. Yeni Sakarya, 21.03.2008 |
|
SAFRANBOLU'DA TARİHİ
RESTORASYON Yeni Şafak, 21.03.2008 |
|
DENİZLİ'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
İl Jandarma Komutanlığı ekiplerinin yaptığı iki ayrı tarihi eser operasyonunda 4 kişi gözaltına alındı, Roma ve Hellenistik döneme ait tarihi eserler ele geçirildi.
Merkeze bağlı Eskihisar Köyü'nde T.D. ve S.A.'nın ellerinde bulunan tarihi eserleri satmak için müşteri aradığı ihbarını alan jandarma ekipleri operasyon düzenledi. Dün gözaltına alınan T.D. ve S.A.'nın üzerinde yapılan aramada eski dönemlere ait 1 kemer süsü ve 15 bronz sikke ele geçirildi.
Acıpayam İlçesi'nde yapılan operasyonda ise M.S. ve Ş.T.'nin evlerinde yapılan aramada Roma dönemine ait insan figürlü mezar lahiti ve çömlek bulundu. İki operasyonda da ele geçirilen tarihi eserler Denizli Müze Müdürlüğü'ne teslim edilirken, gözaltına alınan T.D., S.A., M.S. ve Ş.T. sorgularının ardından çıkarıldıkları mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. denizlili.net, 21.03.2008 |
|
DEVRİK LİDER SADDAM'IN HAZİNELERİ MÜZEYE TESLİM EDİLDİ
Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'in Irak'taki sarayından kaçırılarak Hatay'da Cilvegözü Sınır Kapısı'nda ele geçirilen tarihi eşyalar Antakya'daki müzeye teslim edildi.
Sarayındaki fildişi, gümüş işlemeli mobilyalar, pirinç, gümüş işlemeli mangal ile saf ipek halılar Hatay'ın Reyhanlı İlçesi Cilvegözü Sınır Kapısı'nda düzenlenen operasyonunda ele geçirilmişti. Cilvegözü Gümrük Muhafaza Müdürlüğü Kaçakçılık ve İstihbarat ekipleri ele geçirdikleri Saddamın hazinelerini bir kamyona yükleyerek Antakya Arkeoloji Müzesi'ne getirdi. Tarihi antika eşyalar bilirkişi ve Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim görevlileri tarafından da incelendi. Yapılan incelemede çok sayıdaki fildişi, gümüş işlemeli mobilyaların, pirinç, gümüş işlemeli mangal ile saf ipek halıların maddi değerinin yaklaşık 2 milyon YTL olduğu bildirildi.
Antakya Müze Müdürü Faruk Kılıç, 20 adet antik değerdeki saf ipek el dokuması İran menşeli halıya ve 52 parçadan oluşan 2 takım 200 ile 250 yıllık antika değeri olan sedef, fildişi, gümüş ve deniz kabuğu figürleriyle zenginleştirilmiş mobilyaların mahkeme süresi tamamlanana kadar kendilerinde kalacağını söyledi. Zaman, 20.03.2008 |
|
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Denizli'nin
Bekilli İlçesinde bir eve düzenlenen operasyonda,
Roma dönemine ait çok sayıda tarihi eser ele
geçirildi. Denizli Kent Haber, 20.03.2008 |
ARKEOLOG HALET ÇAMBEL: ÇİMENTO FABRİKASI ANTİK KENTİ YOK EDECEK
Kalesi, 5 bin kişilik antik tiyatrosu, sütunlu yolu, tapınakları, hamamları, kaya mezarlarıyla Anadolu'daki en önemli antik kentlerden biri olan 'Akdeniz'in Efes'i' olarak tanımlanan Kastabala (Hieroapolis-Kutsal Kent) Antik Kenti'nin, kurulacak çimento fabrikasıyla yok olacağı ileri sürüldü.
Kastabala vadisinde yer alan Karetepe kazılarıyla tarih sayfalarına geçen, 92 yıllık ömrünün 62 yılını bu yöredeki kazılarla geçiren ve halen yöredeki çalışmalarını sürdüren dünyaca ünlü arkeolog Halet Çambel, 'evladım gibi' diyerek turizme kazandırdığı yörenin çimento fabrikasına karşı ayakta durabilmesinin mücadelesini veriyor.
İlerleyen yaşına rağmen yöredeki çalışmalarını sürdüren Halet Çambel, yaptığı açıklamada, 'Osmaniye kalkınma projesi' adı altında Kastabala Antik Kenti'nin bir kısmıyla antik mezarlığın bulunduğu Kesmeburun tepesine Universal Çimento AŞ tarafından yüzde 65 yabancı sermaye ile çimento fabrikası kurulması için çalışmaların sürdüğünü söyledi.
Kastabala'nın (Hieroapolis-Kutsal Kent), kalesi, 5 bin kişilik tiyatrosu, sütunlu yolu, tapınakları, hamamları, kaya mezarlarıyla Anadolu'daki en önemli antik kentlerden biri olduğunu belirten Çambel, Kırmıtlı Kuş Cenneti'nin de aynı bölgede yer almasının yöreye ayrı bir değer kattığını bildirdi.
Çambel, yaptıkları araştırmada kurulacak çimento fabrikası için çevresel etki çalışmaları tamamlanmadan yasal izinlerin alındığını öğrendiklerini belirterek, şunları söyledi: "Bu antik kent, Akdeniz'in Efesi olarak bilinir. Bu konuda 26 Şubat 2008'de Adana Koruma Kuruluna ayrıntılı bir rapor ile izinlerin iptali için başvurdum. Fabrikanın başka bir yere kurulması dışında başka bir alternatif yok. Bu kadar bilinen bir tarihi yıkmanın hesabı verilemez. Kurulacak fabrika, bir tarih hazinesini yok eder."
Çambel, "Bugün artık tarihi eserlerin sadece ülkelerin değil, tüm dünya insanlığının mirası olarak kabul edildiğine" dikkati çekerek, tüm sivil toplum örgütlerini bu mücadelede kendilerine destek vermeye çağırdı. Zaman, 20.03.2008 |
|
TARİHİ BİNA TEHLİKE SAÇIYOR
İzmir'de yıkılmak
üzere olan tarihi bina, polisi harekete geçirdi.
Polis ile yoldan karşıya geçmek isteyen vatandaşlar
arasında kısa süreli tartışma yaşandı. İzmir Kent Haber, 20.03.2008 |
|
KONFERANS
Sanat Tarihi Derneği'nin düzenlediği konferanslar dizisinin Mart ayı konusu "1985-2006 Alanya Kazılarının Öğrettikleri ve Düşündürdükleri" olarak belirlendi. Prof.Dr. Oluş Arık tarafından sunulacak olan konferans Selçuklu sanatını algılayıp açıklayabilmek için önemli çabalardan biri olan Alanya kazılarını irdeleyecek.
Konferans 28 Mart 2008, Cuma günü saat 18.30'da Pera Müzesi Oditoryumu'nda gerçekleşecek. TAYHaber, 20.03.2008 |
|
TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKACAK
Batı Karadeniz Bölgesi'nin vazgeçilmeyen tarihi ve turizm merkezlerinden olan Amasra'da, Erzurum Atatürk Üniversitesi'nden oluşan heyet 2009 yılında arkeolojik kazılara başlayacak.
Bartın İl Turizm Danışma Kurulu toplantısında Amasra'da yapılacak arkeolojik kazılar hakkında bilgi veren Bartın Valisi İsa Küçük, 2009 yılında kazılara başlanılacağını belirtti. Bartın'ın tanıtılması ve turizmin geliştirilmesine yönelik çalışmaların hızlandırılacağını belirten Vali Küçük,"Bartın'da doğa ve deniz turizminin haricinde spor turizmine yönelik faaliyetlerin de mutlaka geliştirilmesi gerekiyor. Bunun için özel işletmelerin ve kamu kurumlarına önemli görevler düşüyor.
Ayrıca Amasra tarihinin gün yüzüne çıkartılması için Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde oluşturulacak teknik bir heyet arkeolojik kazılara 2009 yılında başlayacak. Bu yıl özel bir şirket tarafından işletilen Gürcüoluk Mağarasına ulaşımın rahatça sağlanabilmesi için çalışmalara şimdiden başlamamız gerekiyor. Kısacası sezon öncesinde yaşanabilecek sıkıntıların tedbirlerini acilen almamız gerekiyor" dedi.
Bartın Valisi İsa Küçük, Amasra'daki tarihin gün yüzüne çıkartılması sonucu, tarihi değerlere sahip Amasra'nın daha fazla tarihi zenginliklere kavuşacağını ve ilçeye daha fazla turistin gelmesinin sağlanabileceğini belirtti. Bartın Kent Haber, 20.03.2008 |
|
SULUKULELİLERDEN BAŞBAKANA YANIT Yapı, 20.03.2008 |
|
TARİHİ KÖPRÜYE KULE YAPILACAK
Cumhuriyet'in ilk köprülerinden olan Çarşamba'nın sembolü tarihi Şehiriçi Köprüsü bakıma alınıyor.
Samsun'un en büyük ilçelerinden olan Çarşamba'da yaklaşık 80 yıl önce yapılan tarihi köprü yenileniyor. Cumhuriyet'in ilk yıllarında yapılan köprünün Çarşamba Belediyesi tarafından yapılan tadilat çalışmalarının ardından araç trafiğine kapatılarak yaya trafiğine açılması hedefleniyor.
Çarşamba Belediye Başkanı Av. Hüseyin Dündar, geçtiğimiz yıl hizmete açılan Ord.Prof. Ali Fuad Başgil Köprüsü ile Şehir Merkezi'ndeki köprü ihtiyacını büyük ölçüde giderdiklerinin altını çizerek, "1930'lu yıllardan bu yana Çarşamba'ya hizmet veren ilçemizin sembolü Yeşilırmak üzerindeki eski köprüyü, Çarşamba Belediyesi olarak restore ediyoruz. Köprünün tabliyesini bakıma alarak geçmişte üzerine konan ve ağırlık yapan kaplamaları kaldıracağız. Kaldırımları ve korkulukları yeniden düzenleyeceğiz. Köprünün her iki başına da yapacağımız giriş kuleleri ve gece aydınlatması ile estetik bir görünüm kazandıracağız. Yaptığımız tadilat çalışmalarının ardından köprüyü araç trafiğine kapatarak sadece yayalara hizmet vermesini düşünüyoruz. Tarihi köprünün klasik mimari ile onarımını yapıp Çarşamba halkına en güzel şekilde hizmet vermeyi amaçlıyoruz." dedi. Zaman, Haber: Şükrü İpek, 20.03.2008 |
|
"İLK YERLEŞİM İZİ MÖ 12 BİNLERDE"
İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü tarafından organize edilen ve konuşmacı olarak Antropolog- Müze Araştırmacısı Hüseyin Şahin’in konuşmacı olarak katıldığı,”Malatya’nın Arkeolojik Yapısı” konulu konferans İnönü Üniversitesi'nde gerçekleştirildi.
Geniş bir katılımın olduğu konferansta Araştırmacı Hüseyin Şahin; önce Anadolu ve ardından da Malatya’nın tarihsel kronolojisiyle ilgili bilgiler verdi. Konuşmasında Malatya da ilk yerleşim izlerinin MÖ 12000'ler den itibaren başlamış olduğu,MÖ 8000'den itibaren Neolotik dönemde Caferhöyük yerleşmesinde yerleşik hayata geçildiği toprağın işlenmeye başlandığını belirterek ,buradaki yerleşmede insan oğlunun ilk heykelcik örneklerini yaptıklarını ifade etti.
Konuşmasının devamında Değirmentepe, Köşgerbaba, İmamoğlu, Pirot ve Arslantepe höyüklerinde yapılan arkeolojik kazılarda yerleşimin MÖ 5500 yıllarına kadar indiğini belirtti. Yerleşimin MS 1. yüzyıldan itibaren Battalgazi İlçesi'nin bulunduğu alana doğru genişlediğini ve burada Roma, Selçuklu, Osmanlı döneminde yoğun iskana sahne olduğunu ifade ederek 1838-1839 yılından itibaren ise bugünkü yeni Malatya şehrinin oluştuğunu söyledi.
Konuşmacı Özellikle ilk şehirleşmenin başlangıcının Arslantepe’de kazılarda ortaya çıkan geç kalkolitik döneme tarihlenen Sarayda başlamış olduğunu, burada ilk bürokrasinin adımının atıldığını ve burada bulunan mühürlerden hareketle de ilkel muhasebe sisteminin geliştirildiğini açıkladı.
Şahin; slaytlar eşliğinde Malatya merkez ve ilçelerinde bulunan arkeolojik yerleşmelerden ve Roma,Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi yapılarından söz etti. Konuşmasında Kültür ve tabiat varlıklarının önemine değinen Şahin, kültür varlıklarımızın korunması ve restorasyonlarının yapılarak yaşatılmasında herkese görevler düştüğünü ve sadece kayısı ile değil insanlık tarihinde önemli yeri olan birçok ilklere ev sahipliği yaptığını, bundan dolayı da turizm açısından önemli bir şehir olduğunu belirtti. Malatya Haber, 20.03.2008 |
|
TARİHİ KÜLLİYE HAYAT BULACAK
Osmanlı Sadrazamı ve Yemen Fatihi, Sinan Paşa tarafından yaptırılan cami ve medreseye, 1573 yıllında ilave edilen imaret, Vakıflar Bursa Bölge Müdürlüğü'nün bölgedeki 5 evi kamulaştırıp yıkmasından sonra aslına uygun olarak inşa edilecek.
Vakıfbank'ın da röleve ve restorasyon projelerinin hazırlanmasında sponsorluk desteğinde bulunduğu Sinanpaşa Külleyesi'ndeki 5 binanın yıkılması konusunda da banka ve genel müdürlük yetkilileri ile görüşmelerin devam ettiği öğrenildi.
Ayrıca doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı diğer mekan yine bir kemerle ikiye bölünüyordu. Her iki bölümün de üzeri birer kubbe ile örtülü olan imaretin üçüncü bölümü doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır.
Bursa Hakimiyet, 20.03.2008 |
|
SHIZUOKA'DA ANTİK AĞAÇ TABLET BULUNDU
Japonya, Shizuoka’da, yerel yönetimin çiftçilere, daha sonra karşılığı alınmak üzere ipek ipliği verdiğini açıklayan, Nara Dönemi’nden (İS 710-794) kalma bir ağaç tablet bulundu. Yerel yönetimlerin, vergi toplanmasında önemli bir unsur olan ipek üretimi ile yakından ilgilendiğini gösteren ilk belge olması açısından, 724 yılından kalma bu tablet oldukça değerli.
Hamamtsu Kültürel Varlıklar ofisinden bir yetkili, bölgedeki bir arkeolojik alanda bulunan tabletin 40 cm uzunluğunda ve 6 cm genişliğinde olduğunu, üst ve altta eksik parçaları olduğunu açıkladı. Mainichi Daily News, 16.03.2008 |
|
"İSTANBUL'DA YATAKLAR DOLDU, ARTIK TARİHİ ESERLER
OTEL OLACAK" Hürriyet, Haber: Ardıç Aytalar, 20.03.2008 |
|
2 YILDIR SÜREN KARUN HAZİNELERİ DAVASINDA MÜZE MÜDÜRÜNÜN TAHLİYE TALEBİ REDDEDİLDİ
Uşak Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen Karun Hazineleri'nin en değerli parçalarından kabul edilen Kanatlı Denizatı Broşu'nun sahtesiyle değiştirilmesiyle ilgili davada, 1'i tutuklu 8 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Uşak Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanık eski Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu ile tutuksuz sanıklar Suat Yenmez, Fehmi İşler, Uğur Sağlan katıldı. Duruşmada, eski Müze Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu'nun avukatı Coşkun Mavioğlu, müvekkili adına davanın sonuçlanması için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini belirtti. Mavioğlu, şöyle konuştu: "Müvekkilim hakkındaki davanın sonuçlanarak, kendisi ve çocuklarının geleceğine ilişkin düzenlemeler yapabilmesi bakımından bir an önce bitirilmesini talep ediyoruz. Davanın sonuçlanmaması için sürekli yeni soruşturmalar açılıyor. Müvekkilim 2 yıla yakın zamandır tutukludur. Mağduriyetinden dolayı mahkemenin tahliye kararı vermesini talep ediyorum."
Akbıyıkoğlu'nun tahliye talebini değerlendiren mahkeme heyeti, atılı suçun vasfı, suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe uyandıran delillerin varlığı ve kaçma şüphesi bulunduğu gerekçeleriyle tutukluluk halinin devamına, dosyanın tutukluluk yönünden 17 Nisan 2008'de yeniden ele alınmasına, Fehmi İşler ve Suat Yenmez'in yurt dışına çıkışları için bir önceki duruşmada belirlediği 15'er bin YTL nakdi teminatın 5 bin YTL'ye düşürülmesine karar verdi.
Heyet ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'ndan Kazım Akbıyıkoğlu ile ilgili tüm soruşturma evrakının istemesini, sanığın tutuklu kaldığı süre ve davanın safahatı açıklanmak suretiyle müzekkere yazılarak, özellikle zimmet suçundan adli makamlara intikali mümkün idari soruşturmaların neler olduğunun sorulmasını, davanın gelmiş olduğu aşama itibariyle soruşturmaların bir an önce sonuçlandırılmasının öneminin bildirilmesini, varsa bu soruşturmaların akıbetinin sorulmasını da kararlaştırdı. Duruşma, 14 Mayıs 2008 tarihine ertelendi. Zaman, 20.03.2008 |
|
TARİHİ UZUNOLUK HAMAMI'NIN YAPIM ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR
Kahramanmaraş Belediyesi tarafından yeniden inşa edilen tarihi Uzunoluk Hamamı'nın çalışmaları devam ediyor. İnşaat çalışmalarına geçtiğimiz aylarda başlanılan hamamın projesi, tarihi ve kültürel dokusuna sadık kalınarak hazırlattırıldı.
Tarihi hamam aslına uygun olarak taş ağırlıklı inşa ediliyor. Uzunoluk Hamamı, Fransız ve Ermenilerin hamamdan çıkan Türk kadınlarına sataşmaları neticesinde Sütçü İmam'ın ilk kurşunu atarak Milli Mücadele'yi başlattığı olayın yaşandığı yer olarak biliniyor.
325 metrekare alan üzerine inşa edilen tarihi hamam, 2 ay içerisinde tamamlanıp hizmete açılacak. 4 adet küçük kubbesi ile 7 adet tonoz döşemesi tamamlanan hamamda ana kubbe ve kızgınlık olarak tabir edilen kazan dairesinin üst tonoz yapım çalışmaları devam ederken bir yandan da dış duvar örme çalışmaları da başladı.
Kubbeleri kurşunla kaplanacak olan hamamın dış duvar örme işlemlerinin tamamlanmasının ardından iç tesisat döşeme çalışmaları ile zemin döşeme çalışmalarına başlanılacak. Tarihi ve kültürel dokusuna uygun olarak yapılan tarihi Uzunoluk Hamamı'nın duvarları da Horasan harcı olarak bilinen özel bir harç ile sıvanacak, duvar köşelerine ise aslına uygun olarak taş kaplama söveler yerleştirilecek. Türkiyeturizm.com, 20.03.2008 |
|
PERU'DA İNKALARDAN DAHA ESKİ KALINTILAR BULUNDU
Peru’da İnkalaradan daha eski olduğu düşünülen kutsal bir tapınak bulundu. Peru Milli Kültür Enstitüsü’nden bir ekip tarafından bulunan tapınak okaliptüs ormanının içinde saklı kalmış.
Tapınak ve etrafındaki diğer kalıntılar, Cuscu şehrinin kuzeyinde yer alan 30.000 dönümlük Sacsayhuamán Arkeoloji Parkı’nın içinde bulundu. Bu bölge zaten birçok İnka kalıntısına ev sahipliği yapmakta. Yeni bulunan kalıntılar ise parkın Cochapata bölgesinde yer almakta. Burası, dev taş blokları ile ünlü Sacsayhuamán Kalesi’nden sadece 1.5 km uzaklıkta.
250 metre karelik tapınağın farklı ölçülerde 11 odası bulunuyor. Dini semboller şeklinde mimari yapıya sahip olan bu odaların idolleri veya mumyaları barındırdığı düşünülüyor. Yerin bir metre kadar derinliğinde bulunan yolun ise bölgedeki yapıları birbirine bağladığı anlaşıldı.
Kazıları sürdüren ekip henüz karbon testlerinin sonuçlarını beklemekte. Fakat kazı alanına dağılmış bulunan Ayarmaca seramik parçaları tarihleme için yeteri kadar fikir veriyor. Ayarmaca kültürü bölgede 900 ile 1200 yılları arasında hüküm sürmüştü. Telegraph.co.uk, Reuters, 14 Mart 2008 |
|
18 ASIRLIK 'VİLLA TABAN MOZAİĞİ'
Malatya'nın Doğanşehir İlçesi'nde bulunan karaca motifli mozaiğin, Gaziantep Zeugma motifi ile paralellik gösterdiği bildirildi. |
|
İSTANBUL İL JANDARMA EKİPLERİ TARİHİ ESER KAÇAKÇILARINA GÖZ AÇTIRMIYOR
İstanbul İl Jandarma Komutanlığı'na bağlı ekiplerin gerçekleştirdiği operasyonlarda tarihi eser kaçakçılarına ağır darbe vuruldu.
Edinilen bilgiye göre, tarihi eser kaçakçılarının Tunceli'den İstanbul'a bazı eserler getireceği duyumunu alan jandarma, Süleyman Ö. isimli şahıs takibe aldı. Yapılan istihbarat çalışmasında 11 Mart 2008 günü Tunceli'den Eyüp İlçesi'nde ikamet eden Süleyman Ö. adına bir kargo şirketiyle koli içerisinde tarihi eserler gönderileceği tespit edildi. Süleyman Ö.'nün kargoya gelen paketi teslim alması üzerine harekete geçen jandarma ekipleri, şahsı üzerindeki tarihi eserlerle birlikte yakalayarak gözaltına aldı. Süleyman Ö.'nün teslim aldığı paketten 15 adet Osmanlı sikkesi ile 1 adet bronz yüzük çıkarken evinde yapılan aramada 53 adet Osmanlı dönemine ait sikke ve 1 adet tarihi nitelikte yüzük ele geçirildi. Ayrıca yapılan araştırmalar sırasında tarihi eser kaçakçılığı yaptığı tespit edilen Doğan Y. 13 Mart 2008 günü düzenlenen operasyonla gözaltına alındı. Şahsın üzerinde ve gösterdiği adreste yapılan aramalarda 11 adet eski Yunan dönemine sikke, 5 adet bronz figür ele geçirildi.
Tarihi eser kaçakçılığı suçundan gözaltına alınan Süleyman Ö. ve Doğan Y. ifadelerinin alınmasına müteakip adliyeye sevk edildi. haberler.com, 19.03.2008 |
|
"ZEUS GELENE KADAR PERGAMON'DAN PAY VERİN"
Dünyanın 7 harikasından biri kabul edilen ve
Almanya'da sergilenen tarihi eser bir mektupla geri
istendi Haber Ekspres, 19.03.2008 |
|
DEFİNECİLER TARİHİ MEZARLIĞI TALAN ETTİ
Nuruosmaniye Külliyesi'nin hemen kuzeyinde yer alan Mahmud Paşa Külliyesi, Mengene ile Şeref Efendi sokaklarının çevrelediği yapı adası üzerinde bulunuyor. Fetih sonrasında ilk büyük vezir külliyesi olan Mahmud Paşa Külliyesi, Fatih Külliyesi’nden sonra 15. yüzyılın en önemli yapıları arasında yer alıyor.
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 19.03.2008 |
|
|
ANTİK TIP ALETLERİ
Türkiye’de bir hastane içinde kurulan ilk sanat galerisi olma özelliği taşıyan Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Sanat Galerisi, Anadolu’da bulunan antik tıp aletlerinin yer aldığı “Antik Çağda Tıp Aletleri” sergisi ile açılıyor.
Galeride, Tunç Devri ve Roma dönemine ait 200’ün üstünde parça eser sergilenecek. Tıpta kullanıldığı tahmin edilen araçlar ve insanların kişisel bakımları için (güzellik veya temizlik) kullandıkları aletlerden oluşan sergide yer alan eserler arasında kaşıklar (hem ilaç ölçeği hem de küret olarak kullanılıyor), kulak sondaları (kulak içindeki yaraların, yabancı cisimlerin temizlenmesinde ve çıkartılmasında kullanılıyor), cerrahi aletler (cımbız, bistüri / bıçak, küret / problar), merhem sürücüler, bakım setleri ve iğneler yer alıyor.
Prof.Dr. Erdoğan Yalav’ın sahip olduğu tıp tarihine ışık tutan koleksiyon 29 Mart - 30 Mayıs tarihleri arasında gezilebilecek. Türkiye Gazetesi, Haber: İnan Arvas, 19.03.2008 |
BUDA HEYKELİ 14.3 MİLYON DOLARA SATILDI
ABD'nin New York şehrindeki ünlü Christie's müzayede evinde, yeni ortaya çıkarılan bir Buda heykeli, 14.3 milyon dolara alıcı buldu. 13. yüzyıl heykeltraşı Unkei tarafından yapıldığı tahmin edilen ahşap heykel, dünyada en yüksek fiyata satılan Japon eseri oldu. Sabah, 19.03.2008 |
|
LÜLEBURGAZ'DA 179 YILLIK EL YAZMASI KUR'ANI-I KERİM ELE GEÇİRİLDİ
Kırklareli'nin Lüleburgaz İlçesi'nde düzenlenen operasyonda 179 yıllık el yazması Kur'an-ı Kerim ele geçirildi.
Bir istihbaratı değerlendiren Lüleburgaz İlçe Jandarma Komutanlığı'na bağlı ekipler 34 EJ 9846 plakalı otomobili durdurdu. Yapılan arama sonucunda aracın bagaj kısmına gizlenmiş vaziyette tarihi eser niteliği taşıyan el yazması Kur'an-ı Kerim ve çok sayıda dini kitap ele geçirildi. Jandarma olayla ilgili olarak Ö.G, A.E ve S.K.'yi gözaltına aldı. Şahısların sorguları sürüyor. haberler.com, 19.03.2008 |
|
ALAHAN MANASTIRI
RESTORASYON ÇALIŞMALARIYLA TURİZME AÇILIYOR
Mersin'in Mut İlçesi'nde yer alan ve Göksu Vadisi'ne hakim dik bir yamaca oturtulan Alahan Manastırı tarihi dokusuyla özellikle yabancı turistlerin ilgi odağı oluyor.
Hristiyanlığın Kapadokya ve Likonya (Konya)'da yayılması sırasında yeni dini kabul edenlerin takibe uğraması, inanmayanlarca öldürülme korkusu Hz. İsa'ya inananları dağlık bölgelerdeki mağara - kaya oyuklarında ibadete zorlamış ve bu sırada Alahan Manastırı yapılmış.
440-442'de inşa edilmiş olduğu tahmin edilen Alahan Manastırı batı kilisesi, manastır, doğu kilisesi, kayalara oyulmuş keşiş odaları ve çevredeki mezarlardan oluşuyor. Kilise binaları Ayasofya Müzesi ile ortak mimari özellikleri taşırken süslemesinde ustalıklı bir taş oymacılığı görülüyor.
İlk kilise korint başlıkla iki dizi sütunla üç nefe ayrılırken, narteksten ana mekana geçilen kapının atkı ve yan dikmeleri kabartmalarla süslü bulunuyor. Alahan Manastırı'nda, St. Paul, St. Pierre figürlerinden başka bir çelengi taşıyan altışar kanatlı Cebrail, Mikail'in simgesel yaratıkları ezişi, kükreyen aslan, kartal ve öküz sembolleri, incil yazılarının tasvirleri, üzüm salkımları, asma yaprakları ve balık motifleri bulunuyor.
Mersin İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Çalışkan, Alahan Manastırı'nın dünyanın önde gelen manastırları arasında yer aldığına dikkati çektive bu alanda gerçekleştirilecek olan restorasyon çalışmalarından sonra hem inanç hem de doğa turizmi açısından bölgenin bir cazibe merkezi olacağını söyledi.
Mersin'in Mut İlçesi'ndeki Alahan Manastırı'nın kültürel özellikleri bakımından dünyada başka bir örneği bulunmadığını ifade eden Çalışkan, Alahan'ın manastır olma özelliği bakımından dünyada ilkler arasında yer aldığını kaydetti. Manastırın ana giriş kapısı yanındaki işlemeli balık motiflerinin üç hareketli olduğuna işaret eden Çalışkan "Dünyada hiçbir yerde yoktur bunun örneği. Hem manastır özelliği olarak hem yapı kompleksi olarak hem de motif işlemeleri yönünden Alahan Manastırı ayakta kalabilen en iyi manastırlardan birisidir," dedi.
Alahan Manastırı'nın bir cazibe merkezi olabilmesi için 1997 yılından beri uğraş verdiğinin altını çizen Çalışkan, bölgeye tuvalet, bekçi kulübesi, kafeterya ve otopark gibi tesislerin inşa edilmesi için Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nden tüm onayların alındığını açıkladı.
Alahan Manastırı'nın dünyada az görülen manastırlardan birisi olduğunu söyleyen Çalışkan, gerçekleştirilecek bakım-onarımdan sonra seyahat acentalarıyla iletişim kurarak yerli ve yabancı turistleri buraya çekmeye çalışacaklarını kaydetti. Türkiyeturizm.com, 19.03.2008 |
|
NORVEÇLİ PALEONTOLOGLAR YENİ BİR TÜR 'CANAVAR' BULDULAR
Patrick Druckenmiller geçen yaz Norveç’in ıssız takımadası Svalbard’da üç hafta boyunca dondurucu soğuklarda çalışarak yepyeni bir tür fosil buldu. Alaska Üniversitesi Müzesi’nde çalışan Druckenmiller, büyük bir pliosaur iskeletini kazan Norveçli araştırmacılara yardım ediyor. Oslo Universitesi Doğa Tarihi Müzesi’nin laboratuvarında yapılan ilk incelemenin ardından iskeletin şimdiye dek bulunmuş en büyük pliosaur olduğu ve yeni bir tür deniz sürüngeni de olabileceği duyuruldu.
Çalışmanın yöneticisi ve Oslo Üniversitesi omurgalı paleontolojisi profesörü Jorn H. Hurum “Omurga yapısı, omuz girintisi ve kuyruk tamamen farklı bir türe işaret ediyor” dedi.
Pliosaurlar, 205-65 milyon yıl öncesine dek dünyanın tüm okyanuslarında yaşamış bir sürüngen türü. Şimdiye dek bulunan fosillerin çoğu 5 ile 6 m arası bir uzunluğa sahip. Öte yandan “Canavar” olarak isimlendirilen Svalbard fosilinin boyu 15 m. Druckenmiller, ekibin fosilin sadece %25-30 unu bulabildiğini düşünüyor. Öte yandan, bulunan kemikler tür tanımlaması için en önemli olabilecek parçalar. İskeletin kafatası, dişleri ile birlikte tüm olarak bulundu. “Canavar” ın dişleri muz büyüklüğünde.
Svalbard’daki kazı için Alaska Üniversitesi’nden özel olarak davet edilen Druckenmiller hakkında kazı başkanı Jorn H. Hurum şunları söylemekte: “Dünyada omurgalı fosilleri konsunda uzman en fazla birkaç yüz bilimadamı var. Ama eğer konu deniz sürüngenleri ise bu sayı en fazla yirmidir ve Druckenmiller onlardan biri.” Newsminer.com, Haber: Christi Hang , 16.03.2008 |
|
OSMANLI'NIN 'LEYLEK HASTANESİ' RESTORE EDİLEREK KULLANIMA AÇILACAK
Osmanlı'nın tek ve dünyanın ilk hayvan hastanesi "Gurabahane-i Laklakan", bu defa insanlara hizmet vermek üzere yeniden kuruluyor. Geçmişte, sakat leylekler ve göçmen kuşların tedavi ve bakımının yapıldığı hastane, Osmangazi Belediyesi tarafından onarılarak vatandaşların hizmetine açılacak. |
|
|
BACASINDAN KÜLTÜR TÜTECEK
Sanayileşme sürecindeki İzmir’in sembol yapılarından Alsancak’taki tarihi Havagazı Fabrikası, Büyükşehir Belediyesi’nin restorasyon çalışmalarıyla kentin önemli sanat-kültür merkezlerinden biri haline getiriliyor. 150 yıl önce Fransızlar tarafından inşa edilen tesis, aslına uygun şekilde onarıldı. Önümüzdeki günlerde çevre düzenlemesi yapılacak ve kompleks, İzmirlilerin hizmetine sunulacak.
Milliyet Ege, 18.03.2008 |
ESKİ FOTOĞRAFLAR 30 YILDIR SAKLI RESİMLERİ BULDURDU
Fotoğraf Altı: Dünya Ticaret Örgütü Genel Müdürü Pascal Lamy, 30 yıldır binanın duvarlarında gömülü resimleri hayranlıkla inceledi. Lamy, Gustave-Louis Jaulmes'in bir tablosunun önünde...
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) eski bir çalışanının fotoğrafları 30 yıldır binanın duvarlarında saklı olan sanat eserlerini ortaya çıkardı.
Radikal, Fotoğraf: AFP, 18.03.2008 |
|
|
BİR TARİH AYIBI DAHA
Çanakkale Savaşı’nda 18 Mart zaferinin kazanılmasında büyük paya sahip olan topçu birliği karargahının bulunduğu arazinin neredeyse 50 yıldır çöplük olarak kullanıldığı ortaya çıktı. Bu gerçeği, Çanakkale Savaşı’yla ilgili araştırmalarıyla tanınan yazar Yetkin İşcen ve Onsekiz Mart Üniversitesi’nden bazı görevliler uzun bir araştırmadan sonra ortaya çıkardı.
Gözetleme Mevkii’nin durumu ise daha içler acısı. Bu yer, çiftliğin hemen arkasından başlayan yükseltide ve 90 metre rakımda. Bu tepenin üzeri, önü ve arkasına, yıllarca Çanakkale’nin çöpü dökülmüş. Giderek şiddetli koku ve metan gazı salmaya başlayan bu çöplüğe birkaç yıldır çöp dökmek yasak ama, yıllar boyu dökülenlerin doğaya karışması yine uzun yıllar alacak gibi görünüyor. Özellikle yaz aylarında, koku nedeniyle civarda yaşamak bir işkence haline gelmiş. Bu nedenle çevredeki konutlar da ya boş, ya da çok düşük fiyatlara satılıyor.
Milliyet, Haber: Önay Yılmaz, 18.03.2008 |
BÜYÜĞÜ MÜDÜRLÜĞE, DİĞERLERİ İSE...
Malatya'da bir süre önce 1.5 milyon YTL'lik harcama ile restore edilen Beşkonaklar'ın bir bölümü önümüzdeki aylardan itibaren çeşitli hizmetler için kullanılacak. Malatya Haber, 18.03.2008 |
|
MUSTAFAPAŞA (SİNASOS)'TA TOPAKOĞLU KONAĞI RESTORE EDİLİYOR
Kültürlerin buluştuğu belde" olarak nitelendirilen Mustafapaşa (Sinasos)'ta belediye, koruma amaçlı imar planı çalışmalarına öncelik tanıma çerçevesinde Topakoğlu Konağı'nı da restore ettirecek.
Ürgüp’ün 5 km güneyinde yer alan ve nüfusu yaz aylarında gelen turistlerle 5-6 bine ulaşan Mustafapaşa (Sinasos) beldesi dinler arasında iletişim köprülerinin kurulduğu bir belde olma özelliği taşıyor.
Kaya kiliseleri ve manastırlarıyla hıristiyan dünyası için önemli bir merkez olan beldede, her yıl Mayıs ayında gerçekleştirilen festival ve çeşitli etkinliklerle kültürel paylaşım ortamı oluşuyor. Son yasaya göre nüfusu 2 binin altında olduğu için kapatılacak olan Ürgüp'e Bağlı Mustafapaşa Belediyesi 862 belde belediyesi arasında yer alıyor.
Tarihi Kentler Birliği -TKB üyesi olan Mustafapaşa Belediyesi kapatıldığı takdirde beldenin TKB üyeliği de düşmüş olacak.
1924 yılında nüfusun yüzde 75'ini oluşturan Ortodoks-Rum halkının Yunanistan’a göç ettiğini ve orada örgütlenerek kimliklerini sürdürme mücadelesi verdiğini söyleyen Belediye Başkanı Mustafa Özer, bir zamanlar aynı toprakları paylaştıkları insanlarla iletişim kurma çabası içinde olduklarını söyledi.
Beldenin bütün özelliklerini göz önüne alarak çalışmalarını yürüttüklerini belirten Belediye Başkanı, koruma amaçlı imar planı çalışmalarına öncelik tanıdıklarını ve geleneksel mimariye zarar veren çarpık yapılaşmaya karşı çıkarak taş mimarisini koruduklarını ifade etti.
İki yıldır eğitim veren Kapadokya Meslek Yüksek Okulu’na konak, medrese gibi tarihi yapıları “canlandırmak” amacıyla tahsis eden Belediye, Eski kütüphane ve Köy Odası olarak adlandırılan yapıları da yaşatmak için restorasyon projelerine devam ediyor.
Beldenin sahip olduğu tüm değerlerini yaşatma çabası içinde olan Belediye, Damsa Barajı'nın yakınında futbol, basketbol, yüzme ve tenis gibi sporların yapılabileceği, kamp ve konaklama merkezi olarak da hizmet verebilecek bir tesis inşa etmeyi planlıyor. Böylece tarihi ve kültürel değerleri görmek için beldelerini ziyarete gelenler, çeşitli etkinliklere de katılabilecek.
“Güzel Atların Ülkesi/ Katpa-tuka” yani Kapadokya’nın bir parçası olan Mustafapaşa, yörenin mimari kimliği olan kaya evlerinin doğru kullanılması için de mücadele veriyor. Türkiyeturizm.com, 17.03.2008 |
|
TEŞHİRDEKİ MUMYA 2. RAMSES'İN OĞLU
Yerel bir müzede 80 yıl boyunca teşhirde bulunan bir mumyanın 2. Ramses’in oğlu olduğu anlaşıldı. Yaklaşık 3000 yıllık mumyanın daha önce bir tapınak dansözü olduğu düşünülüyordu. Ama son yapılan tomografik analizler mumyanın şüpheye yer bırakmayacak şekilde Mısır kraliyet ailesinden olduğunu gösterdi. Uzmanlar artık bahsi geçen mumyanın 2. Ramses’in 100 çoçuğundan birisi olduğuna % 90 emin. Yüz ölçü ve özelliklerinin 19. Hanedan’a çok benzemesinin dışında, mumyanın tüm vücut özellikleri 2. Ramses’in neredeyse kopyası.
Uzmanlar mumyalanmış bu adamın 30'lu yaşlarında, yaklaşık MÖ 1295 ile 1186 arasında öldüğünü düşünüyorlar. Kimyasal analizler, mumyanın vücudunun rahip ve soylulara yapıldığı şekilde, fıstık özsuyu ve reçine gibi pahalı malzemelerle sıvandığını gösteriyor. Tüm bu bulgular, New York Üniversitesi tarafından History Channel için hazırlanan “Mumya Otopsisi” belgeseli sırasında açığa çıktı.
İngiltere, Lancestershire’da, Bolton Müzesi’nde bulunan mumya ile ilgili demeç veren, dizi yapımcısı Gillian Mosely “Mumyayı analiz için hastaneye götürdüğümüzde, kadın bir dansözle ilgili bilgiler bekliyorduk ve böylesi bir sonuç aklımızın ucundan dahi geçmemişti. Yapılan testler sonucunda, mumyanın 2. Ramses’in oğlu olduğundan %90 eminiz. Öte yandan, aynı zamanda bir rahip olma olasılığı da yüksek” dedi.
Bahsi geçen mumyanın bir tapınak dansözü olduğu, tabutundaki hiyerogliflerde yazmakta. Uzmanlar şimdi, ya mumyanın lahdini çalan bir antik çağ hırsızı tarafından başka bir tabuta yerleştirildiğini, veya mumyayı soygunculardan korumak için ölümünden sonra özellikle bu tabuta konduğunu düşünüyorlar. Telegraph.co.uk, Haber: Lucy Cockcroft, 16.03.2008 |
|
|
TARİHİ ZEYTİNYAĞI ATÖLYESİ GÜN IŞIĞINA ÇIKARILIYOR
Hatay'ın İskenderun İlçesi'nde, kamu arazisinde bir vatandaşın bildirimi üzerine tespit edilen ve kazı çalışmasına başlanan tarihi zeytinyağı atölyesi, gün ışığına çıkarılıyor.
Hatay Müze Müdürü Faruk Kılınç, yaptığı açıklamada, İskenderun İlçesi'ne bağlı Aşkarbeyli Köyü'nde, kazı çalışması yapılan zeytinyağı atölyesinin, İzmir'in Urla İlçesi'ndeki atölyeden sonra ikinci olma özelliğini taşıdığını söyledi. Kılınç, Geç Roma dönemine ait olduğu tahmin edilen ve bir vatandaşın 2000 yılında yaptığı bildirim üzerine tespit edilen, ödenek yetersizliği nedeniyle çalışmalara başlanılamayan antik atölyede, İskenderun Kaymakamlığı'nın desteğiyle başlanan kazı çalışmasının 3 arkeolog ve 20 işçi ile 1.5 aylık çalışmayla nisan sonuna kadar önemli oranda bitmesinin planlandığını kaydetti.
Kazı Ekibi Başkanı ve Müze Arkeoloğu Ömer Çelik ise şubat ayında başlanılan kazı çalışmasında 10 dönüm arazi üzerinde farklı odalarda zeytinyağı temizleme ve depolama tesislerinin tespit edildiğini belirterek, şöyle devam etti: ''Şu ana kadar yaptığımız kazıda 3 oda belirledik. Geç Roma dönemine ait tesiste bulduğumuz küp ve geçitler zeytinyağının farklı şekilde işlendiğini ve depolandığını gösteriyor. Tahminimize göre atölye küçük odalar şeklinde çok geniş bir alana kurulmuş. Kazının genişlemesiyle atölyeden ticaret yapılıp yapılmadığını da tespit edeceğiz.''
Kazı çalışması devam eden atölyenin İzmir'in Urla İlçesi'nde antik kent Klazomenai'de 1992-2004 yılları arasında kazı çalışması yapılarak ortaya çıkartılan atölyeden daha modern bir tesis olduğunu vurgulayan Çelik, ''Bu tesis ilk belirlemelere göre Urla'dakinden daha geniş bir alanda kurulmuş. Kullanılan malzeme ve zeytinin farklı şekilde işlenmesi nedeniyle daha modern olduğunu tahmin ediyoruz'' diye konuştu. Çelik, kazı çalışmasının bitirilmesiyle, zeytinin o dönemlerde nasıl işlendiğinin belirleneceğini, atölyenin tarihi bir mekan olarak değerlendirilerek, ziyarete açılabileceğini de kaydetti. Bu arada, kazı alanından çıkartılan ve zeytinyağı konulduğu tahmin edilen küp ve amforaların müze müdürlüğüne getirildiği ve hangi döneme ait olduğunun araştırılacağı bildirildi. Hatay Gazetesi, 17.03.2008 |
MUĞLA'DA KAZILAR DEVAM EDİYOR
Muğla Kültür ve Turizm Müdürü Murat Süslü, 8 müze başkanlığı gözetiminde 5 kazı çalışması yürütüldüğünü belirterek, ''2007 yılında toplam 13 kazı çalışması yapıldı. Bölgede gerçekleştirilen yüzey araştırmaları ve arkeolojik kurtarma kazıları ise aralıksız devam ediyor'' dedi.
Süslü, ''2008 yılında Muğla ve ilçelerinde Bakanlar Kurulu kararıyla 12 arkeolojik ve bilimsel kazı çalışması yapılacak. Bu rakamlara arkeolojik kurtarma kazıları ile arkeolojik yüzey araştırmaları dahil değil. Amacımız, bölgemizde bulunan kültürel zenginlikleri dünyanın farklı kültürlerinden insanlarla paylaşmak'' dedi.
Muğla'da 22'si düzenlenmiş 195 ören yeri olduğunu belirten Süslü, şöyle devam etti: ''Bölgemize gelen turist sayısına baktığımız zaman, ören yerlerine gelen turist sayısında her geçen gün bir artış yaşandığı anlaşılıyor. Bu olay bize kültüre ağırlık veren bir turist yelpazesi oluşturduğumuzu gösteriyor. Ören yerlerimizi düzenleyip, gezilip görülecek yerler haline getirdiğimiz için ziyaretçi ve turist sayısında artış yaşanıyor.'' Turizm Gazetesi, 17.03.2008 |
|
RESTORASYONA YÜZDE 4 FAİZLİ KREDİ
Toplu Konut İdaresi (TOKİ), taşınmaz kültür varlıklarının restorasyonu için kredi başvurularını açıyor. Yıllık yüzde 4 faiz ile 10 yıl vadeli, 80 bin YTL'ye kadar kullandırılan restorasyon kredisinden yararlanmak isteyenler, yarından itibaren başvuruda bulunabilecek. TOKİ kredilerinin en az yüzde 10'u kadar, tescilli taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı ve restorasyonu için kredi kullandırılıyor. Bu kapsamda, özel hukuka tabi gerçek ve tüzel kişiler, mülkiyetlerinde bulunan korunması gerekli tescilli taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı ve restorasyonu için, yarından itibaren, 2 Mayıs'a kadar kredi başvurusunda bulunabilecek. TOKİ, her bir proje için, keşif özetinin yüzde 70'ine kadar ve en fazla 80 bin YTL olmak üzere kredi kullandırabilecek. Yeni Şafak, 17.03.2008 |
|
'BİRA BARDAĞI' İLE GÖMÜLMÜŞ BRONZ ÇAĞI İNSANI
İngiltere, Kent’te arkeologlar tarafından Bronz Çağ’a tarihlenen, 4000 yıllık bir iskelet bulundu.
Uzmanlar, hoker durumundaki iskeletin, ayağının dibinde bulunan bir kap dolayısıyla “Beaker” gömü tarzına bir örnek olduğuna inanıyorlar.
Mezar, içiçe iki daire şeklinde inşa edilmiş yığma bir tepeciğin ortasında, tören eşyaları ve ölü hediyeleri ile birlikte bulundu. BBC News, 17.03.2008 |
|
TARİH KENTLEŞMEYLE YOKOLUYOR
Çoğu kapatılacak olan belde belediyelerinin izin verdiği yoğun yapılaşmanın getirdiği tahribatın, kentlerin tarihsel kimliğini yok etmekle kalmadığı, sit kararlarıyla korunan eski dokuyu da "algılanamaz" kıldığı belirtildi. Adana ve Antakya'da 2 yıl önce yapılan "Kültürlerin Ortak Kenti ve Ortak Mimarlıkları" adlı toplantılarda bu konu gündeme getirilmişti. Toplantıların sonuç bildirgesinde şu görüşler yer alıyordu: Cumhuriyet, 17.03.2008 |
|
FALDA 'DEFİNE' GÖRÜNMÜŞTÜ, KAZIDA İSE JANDARMA
Falcının sözlerine inanarak evin bodrum katında define bulmak için kazı yapan altı kişi, karşılarında altın yerine jandarmayı buldu.
Radikal, Fotoğraf: Fetihcan Yıldırım / DHA, 17.03.2008 |
|
|
JANDARMADAN TARİHİ ESER OPERASYONU
Sakarya İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, elindeki tarihi eserleri satmak için Düzce'den Sakarya'ya gelen bir kişiyi gözaltına alırken, şahsın otomobilinde yapılan aramada, 678 adet tarihi eser ele geçirildi.
Düzce'nin Akçakoca İlçesi'nde yaşayan bir kişinin, elinde bulunan tarihi eserleri pazarlamak üzere Sakarya'ya getireceği bilgisini alan Sakarya İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, Kocaaeli-Karasu Karayolu Kuyumculu Köyü mevkiinde kontrol ve arama çalışması yaptı. Kontrol ve arama çalışmalarında H.K. yönetimindeki 41 F 5675 plakalı otomobili durduran jandarma ekibi yaptığı aramada, çeşitli medeniyetlere ait 634 adet bronz sikke, 41 adet obje, 3 adet gözyaşı şişesi olmak üzere toplam 678 adet tarihi eser ele geçirdi.
Otomobilin sürücüsü H.K.'yi gözaltına alan jandarma ekipleri, tarihi eser kaçakçılarına yönelik operasyonların devam edeceğini söyleyerek, vatandaşların 156 jandarma imdat telefonuna ihbarlarda bulunmasını istedi. Düzce Damla, 17.03.2008 |
GAZİANTEP'TE ESKİ MAHALLELERE KORUMA
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi kent merkezinde bulunan eski mahallelerinden Bey Mahallesi'nde 'Sokak Sağlıklaştırma Projesi' ile koruma altına alıyor. Yeni Şafak, 17.03.2008 |
|
|
KAÇAK KAZIYA SUÇÜSTÜ
Karabük'ün Safranbolu İlçesi'nde kaçak kazı yaptıkları tespit edilen 2 kişi suçüstü yakalandı.
Edinilen bilgilere göre, Karabük İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü ekiplerince, Safranbolu İlçesi'ne bağlı Çavuşlar Köyü kaya mezarları bölgesinde kaçak kazı yapıldığı ihbarı üzerine yapılan baskın sonucu 2 kişi suçüstü yakalandı.
Kaçak kazı yaptıkları tespit edilen T.O.D (34) ve R.A. (39) ile birlikte, bir jeneratör, hilti, elektrik kablosu, delici hilti uçları, takım çantası, kazma ve balyoz ele geçirildi.
Yakalanan 2 kişi çıkarıldıkları Safranbolu Cumhuriyet Savcılığı tarafından serbest bırakıldı. Karabük Kent Haber, 17.03.2008 |
HİNDİSTAN, PAHARPUR'DA ESKİ YAPILAR
Arkeologlar yakın zamanda Hindistan’ın, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Parahpur’da, bu yerleşimin bilinen yapım tarihi olan Pala Dönemi’nden daha geriye gittiğini düşündükleri iki tane tuğla yapı buldular.
Yapılan son kazılardan önce, yerleşimde uzmanlar tarafından Gupta Krallığı Dönemi’ne tarihlenen birçok heykel bulunmuştu. Son buluntuları teyid eden Arkeoloji Departmanı Yöneticisi Dr. Shafiqul Alam, bahsi geçen yapıların Paharpur ana tapınağının altında bulunduğunu söyledi. Tapınak alanı dışında da bir yapı bulunduğunu belirterek, “Bu yerleşimde Pala Dönemi’nden önce var olmuş bir uygarlık bulunduğu kesin” dedi.
Öte yanda, arkeologlar toprakla dolmuş bir zeminin 2,5 m altında farklı bir tuğla yapı daha keşfettiler. Bu ilave yapının, üstteki yapının görüntüsünü güzelleştirici bir özellik taşıdığı düşünülüyor. Tüm bu binalar normalden daha büyük tuğlalarla inşa edilmiş durumdalar. Yapılan çalışmalar sonunda en az 53 heykelin bu yapıların nişlerinde duruyor olması kesinleşti. Şu ana dek sadece 13 heykel bulundu. The Daily Star, Haber: Hasibur Rahman Bilu,15.03.2008 |
|
KÜTAHYA'DA 10 ESKİ ESERİN ONARIMI İÇİN 1 MİLYON YTL HARCAMA YAPILDI
Kütahya'da, Vakıflar Bölge Müdürlüğü sorumluluk alanı içerisindeki 308 gayrimenkulden, "Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı" tescilli olan 152 eski eser gayrimenkulün onarım çalışmaları devam ediyor.
Kütahya Vakıflar Bölge Müdürlüğü; Merkez Yeşil Camii için 205 bin YTL, Gediz Kurşunlu Camii için 42 bin 81 YTL, Gediz Gazanfer Ağa Hamamı için 71 bin 918 YTL, Simav Ulu Camii için 48 bin 285 YTL, merkez Hatuniye Camii için 130 bin 500 YTL, Merkez Muvakkithane için 60 bin 849 YTL, Simav Üzümpazarı Camii için 242 bin 642 YTL, Tavşanlı Çavuş Camii için 44 bin YTL, Simav Şeyh Bedrettin Camii için 184 bin 505 YTL, Emet Babıkbey Camii için 32 bin YTL olmak üzere, 2007 yılında 10 eski eser onarımı için toplam 1 milyon 61 bin 781 YTL harcama yaptı.
Yine aynı kapsamdaki 6 adet eserin rölöve-restitüsyon ve restorasyon projelerinin temin edilmesi işleri için de 122 bin 900 YTL ödeme yapan Kütahya Vakıflar Bölge Müdürlüğü, 2008 yılı için ihale hazırlıklarını sürdürüyor. haberler.com, 17.03.2008 |
|
YUNAN ARKEOLOGLAR AMELİYAT GEÇİRMİŞ BİR KAFATASI BULDU
Arkeologlar 3. yüzyılda kafatası ameliyatı geçirdiği tahmin edilen bir kadına ait iskelet buldular.
Hastalık veya yaralanmalar dolayısıyla kafatasına yapılan bu operasyona trepanasyon denilmekte. 2003 yılında Yunanlı arkeologlar Sakız Adası’nda yapılan kazılarda da MÖ 2. yüzyıla tarihlenen ve trepanasyon geçirmiş bir iskelet bulmuşlardı.
Kafatasında büyük bir delikle bulunan ve MS 3. yüzyıla tarihlenen bu diğer örnek ise bu antik ameliyat tarzının başarısız örneklerinden biri. AFP, 12.03.2008 |
|
2 BİN 600 YIL SONRA AYNI ROTA
Mualla ve Osman Erkurt çiftinin evi aynı zamanda grubun merkezi. Grubun proje lideri Osman Erkurt bir arkeolog. Ama gençliğinin geçtiği Suadiye’de yıllarca denizle içli dışlı yaşamış, teknesiyle sık sık balığa çıkmış. Elinden marangozluk da geldiği için yurtdışından getirttiği planlara bakarak yat bile inşa etmiş. Düşlerindeki projeleri gerçekleştirmek için eşiyle İstanbul’u bırakıp Urla’ya yerleşmiş önce. Yavaş yavaş da grup oluşmuş.
360 Derece Araştırma Grubu’nu bir araya getiren ne oldu? Deniz arkeolojisi yeni bir disiplin olarak gelişmeye başlıyor. Üniversitelerimizde ilgili bölümlerin olmayışı, yetişmiş eleman azlığı, bizi akademilerin dışında dört yıl önce bir araya gelmeye itti. Ekip farklı mesleklerden gelen 40’a yakın üyeden oluşuyor.
Bu kadar kalabalık ekiple uzun süre çalışmakta zorlanmıyor musunuz? Bu bir arkadaş grubu. Hiçbir zaman bir akademik disiplin içinde değiliz. Bir izci grubu gibi de değiliz. İnsan ilişkileri üzerine kurulu her şey. Hiyerarşik bir uyum var ama o uyumun bir kuralı yok. Bizi konunun ilginçliği bir araya getiriyor. Sorunları yok farz edip işinize devam ederseniz yürüyor. Dünyada sayılı grupların içindeyiz.
Şikayetiniz yok mu? Şikayet değil ama durum tespiti diyebiliriz. Genelde dünyada yapılan bütün işlerde mali sıkıntı var. Bunun dışında bizi en çok etkileyen, “Tamam, yapalım” deyip yapmayanlar. Bir de henüz istediğimiz gibi bir belgesel bile yapamadık daha. Elimizde çok proje var ama hakkında yazılı yayın yapamadıklarımızı kendimize saklamış gibi oluyoruz. Zaten bir yayını toplamak da milyarlar tutuyor.Şu anda beş aktif proje üzerinde çalışıyoruz. Özellikle son projemiz “İzmir-Foça-Marsilya Tarihe Yolculuk Projesi” ile uluslararası bağları da kurduk. Yayınlar konusunda hazırlıklarımız devam ediyor.
Foça’ya yerleşen, ardından da Urla’da yaşamaya başlayan şair Süreyya Berfe, deneyimleri yazıya döküyor. Grubun yayınlarından o sorumlu: “Marsilya’ya ben de gideceğim. Gitmek zorundayım. Gittiğimiz yerlerde kültür sanat etkinlikleri de olacak. ‘Akdeniz Dilleri ve Kültürleri Buluşması’ yapmak istiyoruz. Gideceğimiz her limanda paneller düzenlenecek.
Selva Egeli aralarında teknesi olan tek kadın üye. Grupla tanıştıktan sonra Urla’ya yerleşmiş. Tüm seyahatlere katılmış. Yolculukların fotoğraf çekimlerini yapıyor. Egeli “Ben günde birkaç kez banyo yapacak kadar titizimdir ama teknede bazen 17-18 gün yıkanamıyoruz. Ama olsun, ruh temizliği yapıyoruz” diyor: “Seyahatlerde ışık yok. Geceleri uyku tulumu ve ahşabın üzerinde gidiyorsunuz. Her seyahat bende dört kiloya mal oluyor. Dört gün diye çıkıp 12 günde döndüğümüz oldu. Tuvalet için bir kovayı kullanıyoruz. Bence çok da hijyenik. Zorlukları çok çabuk unutuyoruz. Adrenalin var... Bunu yaşamadan anlamak zor.”
Prof.Dr. Hayat Erkanal
(Proje danışmanı) Milliyet Pazar, Haber: Banu Şen, 16.03.2008 |
|
TARİHİ HORASAN HAMAMININ SIRRI
ODTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Nimet Özgönül başkanlığındaki yedi kişilik ekip, Tire’deki tarihi hamamlarda çalışma yaptı. Özgönül, özellikle büyüteç altına aldıkları Yalınayak Hamamı’nda çatı izolasyonunda kullanılan tuğla kırıntısı, kireç ve kumdan oluşan Horasan sıvasının özelliğini bugünün teknolojisiyle bile çözmekte zorlandıklarını söyledi.
Dr. Özgönül şöyle dedi: “15’inci yüzyılda Aydınoğulları Beyliği zamanında inşa edilen Yalınayak Hamamı’nda Horasan sıvasını kullanan atalarımız, bu sayede hamam içinde sıcaklık nedeniyle oluşan su buharını dışarıya tahliye etmiş, çatıdan da su girmesi engellenmiş. Adeta nefes alan mekanlar inşa edilmiş. Bu izolasyon tekniğini 21’inci yüzyılda bile kullanamıyoruz.”
Başkan M. Sıtkı İçelli ise belediye olarak bu tür yapıları koruma altına aldıklarını söyledi. İçelli, “Tahtakale Hamamı Restorasyon Projesi’ni hayata geçirdik. Şimdi Yalınayak ve Yeniceköy hamamlarının restorasyonunu aslına sadık kalarak gerçekleştireceğiz. El sanatları teşhir ve satış merkezi olarak hizmete açacağız” diye konuştu. Milliyet Ege, Haber: Anıl Ertan, 16.03.2008 |
|
AZERBAYCAN'DA NEOLİTİK BULUNTULAR
Zagatala Bölgesel Etnografya Müzesi yetkilisi Cinagir Soltanov’un APA Ajansı’na bildirdiğine göre Azerbeycan’ın Zagatala bölgesinde bulunan Yalavlu Tepe’de MÖ 3. binden 1. bine uzanan neolilitik buluntular ele geçirildi.
Soltanov, eserlerin Muqanlı Köyü yakınlarındaki Alazan Nehri kıyısında bulunduğunu açıkladı. İlk olarak yerel çiftçilerin ve nehir kenarında balıkçıların eserlere rastladığı bu bölgede bir kurtarma kazısı yapıldı. Soltanov’un açıkladığına göre, bölgede 5000 yıllık çocuk mezarları ve iskeletler de bulundu. Today.az, 11.03.2008 |
|
ROMA YOLU
Ankaramızın çok değerli bir valisi var: Kemal Önal. Her alanda başarılı çalışmalar yapıyor. Başkentin arkeolojik varlıklarına ilgisi ve hizmetleri de övgüye değer. Cumhuriyet, Haber: Talat Halman, 15.03.2008 |
|
SELÇUKLU ESERLERİ ONARILIYOR
Akşehir'de Selçuklu döneminden kalma Sahip Ata Külliyesi ve mescidi, Tacettin Turabi Türbesi, Altunkalem Mescidi, Taç Ahmet Türbesi, Seyyid Mahmut Hayrani Türbesi, Ferruh Şah Mescidi ve Kızılca Mescidi'nde restorasyon çalışması büyük ölçüde tamamlandı. Konya Hakimiyet, 15.03.2008 |
|
|
AKSARAY'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Aksaray Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) ekipleri tarafından düzenlenen operasyonda, tarihi sikkeler ve Artemis heykeli ele geçirildi.
Edinilen bilgiye göre, Aksaray KOM Şubesi ekipleri, yaptıkları çalışmalarda 2 şahsın elinde tarihi eserler olduğunu tespit etti ve şahısları takibe aldı.
Uzun süren takibin ardından düzenledikleri operasyonla şahısları yakalayan ekiplerin, zanlıların gösterdikleri yerlerde yaptığı aramada Bizans dönemine ait Artemis heykelciği ile 30 adet tarihi sikke, 2 yüzük ve 1 adet kolye ele geçirildi.
Olayla ilgili gözaltına alınan 2 zanlı, çıkarıldıkları mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Aksaray Kent Haber, 14.03.2008 |
KIRMIZI MEDRESE RESTORE EDİLDİ
Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde 'İnanç Parkı Projesi' kapsamında restore edilen ve içinde ünlü Kürt şair Melaye Ciziri'nin türbesini de barındıran Kırmızı Medrese'de çalışmalar büyük ölçüde tamamlandı. Cizre Belediyesi ile Köylere Hizmet Götürme Birliği'nin ortaklaşa yürüttüğü ve Avrupa Birliği'nin (AB) destek verdiği 'İnanç Parkı Projesi' kapsamında Kırmızı Medrese'de yürütülen restorasyon çalışmaları tamamlanma aşamasına geldi.
2006 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları kapsamında Cizre'ye gelen AB Proje İzleyicisi Burak Boysan ve Bitlis Vakıflar Bölge Müdürü Muhammet Şakir Erarı, incelemelerde bulundu. Restorasyon çalışmaları hakkında Boysan ve Erarı'ya bilgi veren yetkililer, peyzaj ve yol çalışmaları dışında restorasyon çalışmalarının bittiğini kaydetti.
Proje Koordinatörü İlçe Özel İdare Müdürü Faruk Özervarlı ise, Kırmızı Medrese'nin etrafında bulunan evlerin kamulaştırma çalışmalarına 2 milyon YTL harcandığını belirterek, proje bitimine kadar kamulaştırma harcamalarının 5 Milyon YTL'yi bulacağını ifade etti. Çalışmaları yerinde inceleyen Boysan ve Erarı, bir iki eksiklik dışında restorasyon çalışmalarının güzel bir şekilde tamamlandığını kaydetti.
Kırmızı Medrese'nin restore edilmesinin ardından kazandığı estetik görünüm Cizrelilerin de gözünden kaçmıyor. 1508 yılında yapılan medrese Kürtçe divanlarıyla ünlü tasavvuf şairi Melaye Ciziri'nin türbesini de içinde barındırıyor. Şırnak Kent Haber, 15.03.2008 |
|
|
Boğazköy Kazısı |
...1953
|
|
9 -15 Mart 2008 |
||||||
Bir süredir Sultanahmet'te 'Four Seasons Oteli'ne yapılan ekle ilgili olarak gazetelerde ve ilgilenen aydınlar arasında sürdürülen bir tartışma var. Nadiren alevlenen bu koruma ilgisi, her zaman geç kalmış ve geçici olsa bile, kamuoyunun küçük bir bölümünün duyarlılığının sürdüğünü gösterdiği için çok önemlidir.
Ne var ki aynı kamuoyu, Roma döneminin en büyük limanının tam ortasından metro geçirilmesine pek duyarlılık göstermiyor. İstanbul'un tarihi konut dokusunun yok edilmesine hiçbir zaman tepki göstermedi. Ayvansaray'da Tekfur Sarayı'ndan Haliç kıyısına kadar bugünkü çarpık yapılaşma altında var olduğu bilinen ikinci Ortaçağ Bizans sarayı alanında arkeolojik araştırma yapılmasını öngörmüyor.
Ama oraya yeni mahalleler yapmayı planlayan bir belediye var. Süleymaniye Külliyesi'nde imaretin restoran olmasına, Kanuni Türbesi ile Hürrem Sultan Türbesi arasına bir ahşap gecekondu yapılmasına kamuoyu ve medya tepkisi yok. Konstantin döneminden başlayarak yapılan ve Marmara kıyısında Bukoleon Sarayı'na kadar uzanan büyük sarayın üstünde koca mahalleler var. Orası yenileme, restorasyon adı altında yeni inşaatlarla dolu. Aslında Türkiye'de tarihi çevre korumakla ilgili uygulama, sürekli alarm veren bir felakettir.
Tarihi Bilmeyenler
İstanbul'un 1453'den öncesine bilgi olarak aşina olmayanlar İstanbul'da bir şey korumak istemezler. Biz bütün Anadolu ve Balkanlar'ı fethettik. Fakat sadece İstanbul bir dünya kentidir. Çünkü Roma ve Bizans'ın başkenti Konstantinopolis'i de içermektedir. Pagan Yunan, Pagan Roma, Hıristiyan Roma, Ortodoks Bizans ve Müslüman Türk'ün kat kat zenginleştirdiği 250 yıllık bir dünya kentinin sahibiyiz. 1900 yıl dışarı, 600 yıl içeri diyemeyiz.
Ne var ki Türkler kendi tarihlerini de bilmiyorlar. Piyasada halkın okuyacağı, daha doğrusu okuduğu, bir Türk, Selçuk, Osmanlı, İslam, dünya, Bizans, Avrupa, Rus, İran tarihi bulmak olanaksızdır. Temel özelliğimiz tarihi bilgisizlik ve onun sonucu olan bilinçsizlik ve sahip çıkmamadır. Onun için İstanbul niye korunmuyor diye sızlanmayalım.
Fatih Külliyesi, Konstantin'in mezarı ve Iustinianus'un kilisesi üzerine kurulmuştur.
Topkapı Sarayı Akropol'ün üzerindedir.
16-17. yüzyıl sarayları, Sultanahmet Külliyesi, Büyük Bizans Sarayı ve Hipodrom üzerine kurulmuştur.
Bilanço Korkunç
Sorunumuz bu çağları sorgulamak değil. Fakat 1951'de koruma yasası çıktıktan sonra olanları sorgulamamız gerekir. Ve bunun bilançosu korkunçtur. Anadolu Selçuk yapılarının durumu, çoğunlukla acıklıdır. Bir dünya başyapıtı Divriği Ulucamisi'nin adını ağzıma almaya korkuyorum. İstanbul'un ve önemli kentlerimizin konut dokusunu yok ettik.
Belki de toplumun hala sahip çıkmadığı şeylerin korunmasını istiyoruz. Bunun olanaksızlığı son yarım yüzyılda kanıtlandı. Tarihi çevre koruma, uygarlığın en üst düzeyinde bir etkinliktir. İnsan yaşamına saygı, insan geçmişine saygı, insan ürününe saygı gerektirir. Bu saygı bilgiye dayanır, bilgiden sevgiye, sevgiden saygıya dönüşmesi gerekir.
Bugünkü kırsal kültür toplumunda böyle bir birikim yoktur. Osmanlı'da da yoktu. Topkapı Sarayı'nda her sultan bir öncekinin yapısını kaldırmıştır. İstanbul'da dünya güzeli 18-19. yüzyıl sarayları yok olmuştur. Son dönemde Osmanlı üst tabakası sur içini terk edip, Nişantaşı, Teşvikiye, Şişli, Kadıköy gibi yeni semtlere yerleşmiştir. Türkiye'de koruma bilinci çok ağır oluşuyor.
Uluslararası örgütlenme zorlamasa Türk hükümetlerinin tarihi korumakla ilgileri pek olmayacaktır. 1967'den bu yana ICOMOS'un (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) 40 yıllık yaşamında, hükümetlerden birinin bu kuruluşa tahsis ettiği bir oda bile yok. Yani adresi yok, sekreteri yok ve telefonu yok. Bütçesi üyelerden toplanan küçük bir para. Bu şimdiye kadar devletin koruma konusuna gösterdiği ilginin en açık belgesidir. Fedakar, imece ile çalışan akademisyenler olmasa, tarihi çevrenin korunması ile ilgili olarak laik, dinci, solcu ya da liberal bir politikacının yaptığı bir şeyden söz edilemez. Bizde kültür turizmin parçası sayılıyor, turizm kültürün bir parçası değil.
Olağanüstü Bir Olanak
Bütün bu olumsuz manzara içinde, birden, tesadüfi olarak, Osmanlı'nın üzerine ilk üniversiteyi ve sonra da bir hapishane yaptığı sarayın, anlatılması karışık bir süreç içinde, 17.000 m2'lik bir bölümü ortaya çıktı. Bu İstanbul'un tarihi kimliği ve 2010 yılındaki Avrupa Kültür Merkezi dönemi için olağanüstü bir olanaktır.
Bir arkeolojik bombadır.
Konstantin devrinden bu yana 1700 yıl önce başlamış Roma'nın ikinci büyük imparatorluk sarayının, şimdiye kadar söz konusu olmayan verilerle, Ayasofya'nın karşısındaki temizlenmiş kalıntıları var. İnsan gözlerine inanamıyor. Bu büyük alan Arkeoloji Müzesi kontrolünde kazılmış ve araştırmaya hazır.
Şu anda İstanbul'un Roma ve Bizans tarihi bağlamında en önemli arkeoloji alanı burasıdır. Kanımca betonarme döşemeyi Bizans yapısı sanıp fotoğraf çeken gazetecilerin ve yapılanmayı eleştirenlerin sözlerinde kalanları yerinde incelememenin verdiği eksiklik var. Bu bir iletişim ve belki de şeffaflık noksanlığıdır.
Saraya en büyük zararı Abdülmecid zamanında Ayasofya restoratörü Gaspare Fossati vermiştir. 170 m boyunda dev bir üniversite binası, Bizans'ın Magnaura Sarayı'nı ve Dafne Sarayı'nı enine boyuna doğramıştı. Açılamayan ve Adliye Vekaleti'ne dönüşen yapı 1933'de bereket yandı. Çünkü Ayasofya önünde 170 m'lik çirkin bir perde oluşturuyordu. Bu Ayasofya'ya ve kent silüetine hiç hürmet etmeyen dev bir Filhellenizm simgesiydi. Neogrek üsluptaki yapının buraya gelmesi de olasılıkla Magnaura (Manga Aula) içinde 9. yüzyılda III. Mihal zamanında yapıaln ilk Bizans okuluna bir simgesel göndermeydi. İstanbul'un Marmara silüetini bu Neogrek felaketten kurtaran yangına ne kadar teşekkür etsek azdır.
Avrupa Kültür Merkezi
2010 yılında İstanbul Avrupa Kültür Merkezi olacak. Bugün yapıldı, yapılmadı tartışması devam ededursun, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin yıllarca süren kazılarından sonra İstanbul'un en büyük Geç Roma ve Erken Bizans kalıntısı, tesadüfen de olsa, ortaya çıkmış durumdadır.
Sarayın ünlü Halke Kapısı da orada. Saraya ait pek çok yapı orada. Bunalrı 17.000 m2 alanda rahatsız eden sadece 14 m2 çelik ayak. Nasılsa verilmiş olan 1500'lük otel eki, mimar sayesinde kalıntıların bir kat üstüne bir köprü strüktürle oturduğu için 17.000 m2'de ayaklar sadece 14 m2'yi işgal ediyor.
Bu alan, kalıntılarıyla mimarlık tarihçileri ve arkeologların yüreklerini oynatacak kadar önemli. Türkiye'deki yüzyıllık Roma-Bizans düşmanlığına karşın, biz büyük Doğu Roma Sarayı'nın 17.000 m2'sini açığa çıakrmış bulunuyoruz.
Şimdi daha ayrıntılı arkeolojik temizleme ve rekonstrüksiyona açılan ve İstanbul'u ve turizmi göklere uçuracak bir kazı yerine sahibiz. İstanbul'un, ilkel bir şovenizmle nedense reddedilen antik tarihinin önemli bir parçasını dünya kamuoyuna sergileyebiliriz. Ayasofya ile saray arasındaki ilişki görülür. Bronz çatı örtülü giriş holünün (Halke) temelleri ve heykelle süslü giriş holü algılanabilir. Magnaura Sarayı'nın bazı salonlarının temellerinin planları saptanabilir. Belki sarayın çekirdeği Dafne Sarayı'na ait bazı geç antik bölümler de belirlenir.
Bu veriler arkeoloji dünyasında bir bomba etkisi yapacak kadar önemlidir. Öte yandan bir yandan Ayasofya'yı tamir edip, olağanüstü güzel resimlerini yaparken koca sarayı peynir gibi doğrayan iğrenç üniversiteyi yapan Gaspare Fossati'nin yapısının temelleri kaldırılmalıdır. Belki yapının bir köşesi Avrupalılar ve Osmanlı idarecileri için bir utanç belgesi olarak saklanabilir.
Bu alan İstanbul 2010 için, dünya çapında bir arkeoloji ziyafetidir. İstanbullu idarecilerin Avrupa'ya yapmak istedikleri gösterinin ta kendisidir.
Böyle bulgular İstanbul'un UNESCO listelerine girmesi ya da Avrupa Kültür Başkenti olması türünden prosedürlerin reklam ötesinde bir değeri olmadığını da gösteriyor. Cumhuriyet Bilim Teknoloji, Yazı: Prof.Dr. Doğan Kuban, 14.03.2008 |
||||||
EXPO'DA ALLIANOI GÖLGESİ
EXPO'da, Ekrem Bey'in (İTO Başkanı
Ekrem Demirtaş) deyimiyle son 100 metreye geldik.
Yeni Asır, Yazı: Selamettin Bayındır, 14.03.2008 |
||||||
ZAZADİN HAN DEĞER KAZANDIRACAK
Selçuklu Belediyesi tarafından restoresi tamamlanan Zazadın Han, Konya- Aksaray karayolunun 22. kilometresinde görenlerin hayran kaldığı bir tarihi eser. Daha önce bakımsızlıktan dolayı yıkılma tehlikesi altında kalan Zazadın Han, şimdi tarihteki ihtişamlı günlerine dönüyor. Anadolu’nun en büyük hanlarından olan ve tarih kitaplarında adından sıkça söz edilen Zazadın Han’da restore çalışmala-rında sona yaklaşıldı.
Restorasyondan sonra Selçuklu Belediyesi bölgeye 270.000 m2’lik alanda ağaçlandırma çalışması yapacak. Yapılacak çalışma ile bölgenin iklim yapası ve görünümü değişecek. Alaaddin Keykubat döneminde 1236 yılında yapımına başlanılan 2. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde tamamlanan ve Sadrettin Kopek’in mimarisini hazırladığı Zazadın Han, 2500 m2 kapalı, 1.000 m2 açık alana sahip bulunuyor. Restoreden sonra Zazadın Han’ın nasıl değerlendirileceği, yapılacak olan geniş istişareler sonucunda belirlenecek. Yapının özellikle turizm açısından önemli olduğu ve Konya’ya turizm katma değeri sağlayacağı belirtildi. Selçuklu Belediyesi Zazadın Han restore çalışmaları için toplam 1.998 milyon YTL harcadı. Bu rakam emlak vergilerinden kesilerek il özel idaresine aktarılan paylardan karşılandı. Zazadın Han’ın Mayıs 2008 de açılışının yapılması planlanıyor. Manşet Gazetesi, 14.03.2008 |
||||||
|
KAYACIK'TA MAĞARA ÇIKTI
Gaziantep'te Şahinbey Belediyesi tarafından Bey Mahallesi Kayacık Sokak'ta yapılan yol genişletme ve kaldırım düzenleme çalışması sırasında bir mağara ortaya çıktı.
Kayacık Sokak'ta belediye tarafından dün yapılan yol genişletme çalışması sırasında bir iş makinesi çöktü. Bu sırada altta mağara olduğunu fark eden ekipler kamyonu uzun uğraş sonunda çıkardı. Mağaranın 2-3 ayrı yere gidişi olduğu belirtilirken, içerisinde ne olduğu, ne olarak kullanıldığı, tarihi bir özelliğinin olup olmadığının ise henüz bilinmediği öğrenildi.
Konuyla ilgili olarak Şahinbey Belediyesi yetkilileri, sokakta yol genişletme çalışması yaptıklarını ve Hürriyet Caddesi'nde gelen yolu Kayacık Sokak'tan Atatürk Bulvarı'na aktararak trafiği rahatlatacaklarını kaydetti. Çıkan mağaranın ise hiçbir özelliği olmadığını doldurup çalışmaya devam edeceklerini kaydetti. Gaziantep 27 Gazetesi, 14.03.2008 |
|||||
YÜZ YILLIK MEDRESEDE BARAKA AYIBI
Erzurum Büyükşehir Belediyesi 13. yüzyılda yapılan Çifte Minareli Medrese'nin önündeki 56 işyerini "Kötü görüntü oluşturuyor, yeşil alan yapacağız" diye yıktı, ancak yerine 36 baraka dükkan kararı aldı. Bunun tarihi yapıya zarar vereceği gerekçesiyle iki avukat da İdare Mahkemesi'ne başvurdu. 2 yıl süren hukuk mücadelesinden sonra mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi ancak bu arada biten dükkanlar esnafa kiralandı. Şimdi mahkeme, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun inşaata izni iptal ederse dükkanlar yıkılacak. Sabah, Haber: Sinan Aydın, 14.03.2008 |
|
|||||
"SPONSORUN ADINI KAPIYA
ALTIN YALDIZLA YAZARIM" Bu onarım için kapatılan müze, geçici bir sergi için açıldı. Aslında bu sergiyi, Mimar Sinan Üniversitesi'nin 125. yılı için Tophane-i Amire'de açmayı tasarlamışlar, ama yapıtların taşınması için gereken sigorta bedeli karşılanamayınca sergi, inşaat halindeki müze binasında açılmak zorunda kalmış: "Kataloğu bastırdık, fakat sergiyi açamıyorduk. Neyse ki Milli Saraylar Mart ayında yeni bütçe oluşturmak için iki aylığına inşaatı durdurdu, biz o arada sergiyi burada açtık; bir tür 'gerilla sergi' oldu" diyor Ferit Özşen.
Tablolar rahata erdi
Resim Heykel Müzesi
nasıl kurtulur?
Rahmi
Aksungur (MSGSÜ Rektörü): Müze birinci derece tarihi
eser ve Dolmabahçe Sarayı'nın da bir parçası.
dolayısıyla bunun restorasyonu kolay iş değil.
Restorasyonu Dolmabahçe Sarayı yaptırıyor. Bu
restorasyon önemli, zira binanın çökme ihtimali
vardı. Restorasyon devam ederken bu eserleri
sergileyebileceğimiz ek bir bina arıyoruz. Amacımız
İstanbullu ile daha fazla sanat eserini
paylaştırmak.
Kemal
İskender (Müzenin eski müdürü): Ben Resim Heykel
Müzesinin 10 sene müdürlüğünü yaptım. Bu binaya adam
etmek imkansız gibi bir şey. Döneminde bile çok geri
teknoloji ile yapılmış. Ama belki de bu restorasyonu
yapmak lazımdı. Çünkü tabanında birçok yerde çökme
var, damı akar, buralara restorasyon yapılıyor.
Orada söylenenin aksine gerçek boyutta 2 bin 500
eser var. Eldeki pul kadar eserleri sayarak bu rakam
11 bine çıkarılmış. Benim tezim, müzenin dış
duvarları bırakılarak içinin baştan aşağıya
yıkılması. İçine modern bir bina yapmaktan başka bir
kurtuluş olamaz. Ama bunu Türkiye'de yapacak bir
irade yok.
Semra
Germaner (Müzenin eski müdürü): Buradaki sorun para
sorunudur. Üniversitenin bu sorunun altından tek
başına kalkması mümkün değildir. Bunun çözümü burada
müzecilik eğitimi almış elamanların istihdam
edilmesinden ve yüklü parasal destekten geçer. Ben
suçlu görmek istemiyorum. Mimar Sinan Üniversitesi
yıllar yılı kendi hocalarını bu müzede
görevlendirerek burayı bugüne getirmiştir. Ama
bundan sonra başka desteklere ihtiyaç vardır. Burası
ulusal bir müzedir ve dünyada hiçbir ulusal müzeyi
bir üniversite yürütemez. Bunu devlet yürütür ve
buna da büyük sermaye katkıda bulunur. Ama bu
Türkiye'de böyle işlemedi. Radikal, Fotoğraf: Ercan Arslan, 14.03.2008 |
||||||
|
ATA'NIN SELANİK'TEKİ EVİNE KOÇ DESTEĞİ
Atatürk’ün doğup
büyüdüğü Selanik’teki evinin yeniden düzenlenmesi ve
onarımı için işadamı Rahmi Koç destek verdi. Hürriyet, Haber: Umut Erdem, 14.03.2008 |
|||||
"SULUKULE'DE YANLIŞLIKLA
YIKIM VAR"
Radikal, Fotoğraf: M. Akif Erdem, 14.03.2008 |
||||||
NİZİP'TEN TARİH FIŞKIRIYOR
Gaziantep'in Nizip İlçesi'nde bir evin bahçe duvarının yapımı sırasında antik döneme ait taban mozaiği bulundu.
Edinilen bilgiye göre, Menderes Mahallesi Yavuz Sokak'ta Ali Tekçe'ye ait evin bahçesine duvar yapımı sırasında taban mozaiği bulunduğu ihbarını alan jandarma ve polis ekipleri, söz konusu bölgeye güvenlik şeridi çekti.
Yetkililerin durumu iletmesi üzerine bölgeye gelen Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Ahmet Denizhanoğulları ile Arkeolog Mehmet Önal, yaptıkları incelemede taban mozaiğinin MS 5. ve 6. yüzyıllarda Doğu Roma İmparatorluğu döneminden kalmış olduğunu tespit etti.
Yetkililer, mozaiğin üzerinin kapatıldığını, çalışmaların ise daha sonra yapılacağını kaydettiler.
Ev sahibi Ali Tekçe ise yaptığı açıklamada, bahçenin bulunduğu evi bir yıl önce satın aldığını ve bahçede mozaiğin olduğunu kendisinin de ilk defa gördüğünü söyledi. Gaziantep Hakimiyet, 13.03.2008 |
|
|||||
ŞARAPLI HİTİT EKMEĞİ 5 YTL'DEN SATILACAK
UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Hititler’in Çorum’daki başkenti Hattuşa’da 3500 yıl önce üretilen Hattuşili ekmekleri, Çorum’da hiçbir katkı maddesi kullanılmadan, eski tekniklerle yeniden üretilmeye başladı. Hürriyet, Haber: Mustafa Küçük, 14.03.2008 |
||||||
'TARİHİ KENTLER'E DE KIYDILAR
"İmar planlarının
sağlıklı uygulanması, mimari bütünlüğün korunması
açısından da belde belediyelerinin kapatılması
gerekiyor..." (Bizim Kocaeli - 18 Şubat 2008) Cumhuriyet, Yazı: Oktay Ekinci, 13.03.2008 |
||||||
OTOMOBİLDE TARİHİ ESER ELE GEÇİRİLDİ
Kayseri'de bir
otomobilde yapılan aramada tarihi eser bulundu. Kayseri Kent Haber, 13.03.2008 |
|
|||||
TARİHİ MEKANLAR 'SOKAK SAĞLIKLAŞTIRMA' PROJESİ İLE KORUNACAK
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi kent merkezinde bulunan eski mahallelerinden Bey Mahallesi'nde 'Sokak Sağlıklaştırma Projesi' ile koruma altına alıyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunlara değindi tarihi mekanların korunarak turizme kazandırılması için çalışmalar başlattıklarını belirterek, "Büyükşehir Belediyesi olarak modern kent alanı içinde geleneksel mimarinin tanıtılması ve yaşatılması amacıyla sahip olduğumuz tarihi ve kültürel mekanları koruyup, kültür turizmini geliştirebilmek için önemli adımlar atmaktayız. Tarihi ve kültürel mekanların bulunduğu semtlerin ve sokakların korunmasına özel bir önem veriyoruz. Bu düşünceden yola çıkarak Bey Mahallesi'ne 'Sokak Sağlıklaştırma Projesini' hazırladık. Proje Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylandıktan sonra ihale edilerek sokak sağlıklaştırma işine başlanıldı. Bu yıl içerisinde tamamlanması planlanan Bey Mahallesi Sokak Sağlıklaştırma işi ile kültürel mirasımız olan Antep evleri ve sokakları hak ettiği yüzüne kavuşacak ve mahalle bir çekim merkezi haline gelecektir. Bu proje kamu-sivil birlikteliğinin bir örneği olmalıdır. Biz Belediye olarak sokak sağlıklaştırması yaparken halkımızın, özellikle de burada yaşayan mahalle sakinlerinin projeye sahip çıkmalarını istiyoruz. Mülk sahipleri ya da mahalle sakinlerinin İmar ve Şehircilik Dairesinin görüşlerini alarak evleri içerisinde gerekli bakım, temizlik ve düzenlemeleri yapmasıyla, proje mahalle sakinleriyle bütünleşecek sosyal ve kültürel boyuta taşınmış olacaktır" dedi.
Bey Mahallesindeki sokak sağlıklaştırma projesi çerçevesinde Hanifioğlu Sokak, Noter Sokak, Eski Sinema Sokak, Kayacık Ara Sokak ve Kıssa Sokaklarında uygulanacağı öğrenildi. Proje kapsamında belirlenen bölgede bütün evlerin sokağa cephe veren taraflarında hasarlı olan duvarlarda, kapılarda ve doğramalarda restorasyon işleri yapılacak ve yine hasarlı çatılar restore edilerek gerekli görülenlerin değiştirileceği bildirildi. Ayrıca sokaktaki mevcut asfalt kaldırılarak tüm alt yapılar su ve kanalizasyon yenilenerek elektrik ve telefon hatları da yer altına alınacağı öğrenildi. haberler.com, 13.03.2008 |
||||||
BEYOĞLU'NDA 'KENTSEL DÖNÜŞÜM' ISMARLASAM OTURUR MUSUN?
İstanbul’un Sulukule,
Maltepe, Kartal, Tuzla, Sarıyer gibi bölgelerinde
sürdürülen Kentsel Dönüşüm Projeleri, Beyoğlu’nun
tarihi dokusunu tahrip edecek. Beyoğlu
Belediyesi’nce yürütülen ve insanların zorunlu göçe
itildiği projeler konusunda her seferinde isyanını
dile getiren TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesi Çevre
Etki Değerlendirme Danışma Kurulu Sekreteri Mücella
Yapıcı, çıkartılan 5366 sayılı yasa için
“Başbakan’ın, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah
Demircan’a ısmarlattığı yasa” derken, Galata Kulesi
civarında SİT alanı ilan edilen ve tarihi doku
olarak tescillenen binaların da proje kapsamında
yıkılacak olması, çevre halkını tedirgin ediyor. Birgün, Yazı: Ufuk Koşar, 13.03.2008 |
||||||
KASTABALA ANTİK KENTİ, ÇİMENTO FABRİKASI TEHDİDİ ALTINDA
Osmaniye sınırları içinde yer alan Hierapolis Kastabala Antik Kenti'nin yaygın alanı içine çimento fabrikası yapılmak istenmesine Mimarlar Odası Adana Şubesi tepki gösterdi.
Mimarlar Odası Adana Şube Başkanı Bekir Kamışlı, antik kenti yok edecek çimento fabrikasının yapımı için sessizce yürütülen çalışmaların Arkeolog Prof.Dr. Halet Çambel tarafından ortaya çıkarıldığını belirterek, "Bugüne kadar bir çok kurumdan uygunluk belgesi alan yüzde 65'i yabancı sermayeye ait olan Üniversal Çimento Kastabala Antik Kenti'nin 500 metre yanına fabrikayı yapacak. Bu fabrika önce antik kenti yok edecek sonra da ortaya çıkaracağı çevre kirliliği ile yörede bulunan Kırmıtlı Kuş Cenneti'nin içinde bulunduğu Ceyhan Deltasını olumsuz etkileyecek." dedi.
Kalesi, surları, şehir kapıları, 5 bin kişilik tiyatrosu, stadyumu, tapınakları, hamamları ile 2 bin 500 yıldır ayakta duran antik kentin yörenin en önemli turizm merkezi olduğunu belirten Kamışlı, ÇED raporunda Hierapolis Kastabala Antik Kenti'nden söz edilmediğini de vurguladı.
Kamışlı, çimento fabrikasının bölgeye yapılması, üretim için gerekli malzemenin bölgeden temin edilmesinin antik kenti ve kuş cennetini olumsuz etkileyeceğini, fabrika yapımından vazgeçilmemesi durumunda idari yargıya gideceklerini kaydetti. haberler.com, 13.03.2008 |
||||||
TARİHİ ZİNDANLAR GÜNYÜZÜNE ÇIKIYOR
Bursa Osmangazi Belediyesi tarafından yürütülen 'Bursa Surlarını Ortaya Çıkartma Projesi' kapsamında 2 bin yıllık surların restorasyon çalışmaları devam ediyor.
Osmangazi Belediyesi Araştırma Planlama Koordinasyon (APK) Şubesi tarafından restorasyon projeleri hazırlanan Zindankapı'da bir taraftan da kullanılmayan taş bir bina yerle bir edildi. Dar zeminli 5-6 müştemilatı ile birlikte Bursa Surları'nın Cilimboz Deresi tarafından görüntüsünü kapatan bina için 150 bin YTL kamulaştırma bedeli ödendi. Bu alanda Osmangazi Belediyesi Fen İşleri ekipleri enkazların büyük bir kısmını kaldırdı.
Bu arada Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'na gönderilecek restorasyon projesinin onaylanması ile tarihi zindanlarında bulunduğu bölgede restorasyon çalışmaları başlayacak. Kamulaştırması yapılan binanın üst tarafında kalan 3 katlı binada alındığında tarihi zindanlara ulaşılması bekleniyor. Zindankapı'da sağlam bir burç da bulunuyor. Burcun da küçük bir kaç kamulaştırmadan sonra proje kapsamında ele alınacak.
Bursa Hakimiyet, 13.03.2008 |
||||||
İNŞAATÇI DEFİNE UMUDUYLA KAZIYOR
Uşak’ta 41 yaşındaki Ahmet Ülgen, bir yıl önce inşaat işçisi olarak çalıştığı TOKİ Konutları yakınında altın olduğunu öğrendi. Ülgen, Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’ne başvurup izin aldı. Ardından da iş makineleriyle Kemalöz Mahallesi, Karakıran Mevkii’nde kazılara başlandı. Jandarma ve müze yetkilileri gözetiminde 8 günde yerin 17 metre altına inildi.
Ülgen, 3 ile 10 ton arasındaki toz ve külçe altınların 24 metre derinde olduğunu iddia etti. Umutla bekleyen inşaat işçisi, şunları söyledi: “Define 10 metrelik bir alanda 3 odada duruyor. Yedi metre daha kazdıktan sonra mutlu sona ulaşacağımıza inancım tam. Bulduğumda değeri üzerinden yüzde 50’si bana verilecek. Devlet de kazanacak.” Milliyet Ege, Haber: Yavuz Kuşdemir, 13.03.2008 |
||||||
VAN'DA TARİHİ ALANLARDA RESTORASYON ÇALIŞMALARI
Van Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü'nün ildeki tarihi alanların bazılarında bu yıl restorasyon çalışmaları başlatacağı belirtildi.
Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Van Kültür ve Turizm İl Müdürü İzzet Kütükoğlu, 9 tarihi yerin restorasyona alınacağını söyledi. Bunun için gerekli projenin tamamlandığını ifade eden Kütükoğlu, proje maliyetinin belirlenmesi için Diyarbakır Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü'nden bilgi beklediklerini kaydetti. Yaz aylarının gelmesiyle birlikte tarihi alanların bakımı için de çalışmalarının aralıksız sürdüğünü anlatan Kütükoğlu, "İlimizde bu yıl Van Kalesi ve çevresindeki tarihi alanlar içinde yer alan saray kapısı, askeri ambar, miri ambarı ve sarnıçlar, Süleyman Han, Ulu Camii ve Kızıl Camii minareleri ile Dsirvanarov Şapeli'nde restorasyon çalışmayı yapmayı planlıyoruz. Bunlar için Diyarbakır'dan gelecek olan proje maliyetini bekliyoruz. Gerekli maliyet belirlendikten sonra çalışmamız Van İl Özel İdaresi'nin aktaracağı kaynakla start alacaktır. haberler.com, 13.03.2008 |
||||||
ARKEOLOGLAR ROMA ŞEHRİNİ KAZIYOR
6 yüzyıldan kalma bir bakır fabrikası, hala kapları ve tencereleri duran bir ortaçağ mutfağı ve bir Rönesans sarayı Roma’nın yeni metro kazısına nezaret eden arkeologların bir tek günde buldukları. Arkeologlar metro inşaatı öncesi bu şehrin 38 yerinde kazı başlattılar.
Geçtiğimiz dokuz ay boyunca, Roma’nın üçüncü metro hattı için istasyon açılacak Piazza Venezia ve Forum gibi önemli antik yerleşimler civarında sürdürülen kazılarda antik tavernalardan 16. yüzyıl saraylarına dek birçok kalıntı açığa çıktı.
Kazılarda yer alan arkeolog Mirella Serlorenzi “Piazza Venezia’daki Ortaçağ ve Rönesans buluntuları son derece ender ve çok önemli” demekte. 9. yüzyıla tarihlenen mutfakta bulunan ve sos hazırlamakta kullanılan üç kabın benzerlerinden daha önce sadece iki tane biliniyordu.
Uzmanların açıklamalarına göre arkeolojik çalışmalar sadece metro istasyonlarının merdivenleri ve havalandırma tünelleri için gerekiyor. Çünkü Roma metrosu, hiçbir kültürel katmana zarar vermemek için en az 28-30 m derinlikte inşa edilmekte. Ama birçok kazının derinliği bu durumun bile planlamacılar ile arkeologlar arasındaki tartışmalara yol açmasını engelleyemiyor.
Roma metro kazılarından sorumlu arkeolog Angelo Bottini, Associated Press’e yaptığı açıklamada “İnşaat sırasında çatışmalar yaşanması kaçınılmaz. Bazı durumlarda bu çatışmanın ancak antik eserlerin buradan kaldırılıp başka yere taşınması ile sonuçlanabileceğini biliyoruz” demekte.
İtalya’da geçerli olan son derece katı koruma yasaları çerçevesinde, metro inşaatı sırasında bulunan bir kalıntının kaldırılması, tahrip edilebilmesi veya yolun değiştirilmesi tamamen Bottini'nin bürosunun kararına bağlı. AP, Haber: Marta Falconi, 07.03.2008 |
||||||
HÜNKAR KASRI MÜZE OLUYOR
III. Mehmet’in annesi Safiye Sultan döneminde yapımına başlanan ve günümüze kadar varlığını sürdüren Hünkar Kasrı, tarihi dokusuyla İstanbul’un en çok turist çeken ilçelerinden biri olan Eminönü’nde yer alıyor.
Yeni Camii’nin hemen yanı başındaki bu eşsiz yapı dönemin padişahları tarafından yazlık olarak kullanılıyordu. İçinde bulunduğu döneme ait kasırların içinde en görkemlilerinden biri olan bu tarihi yapı, aynı zamanda son dönem İznik Çinileri, Edirnekari süslemeleri, kalemişi süslemeleri, fevkalade müzeyyen içlik pencereleri, sedefli kündekari kapıları ve altın varakla zenginleştirilmiş süslü saçakları ile o dönemin özelliklerini taşıyarak günümüze kadar gelmiş son örnek olarak da dikkat çekiyor.
1940 yılından bu güne
sayısız kere restorasyon sürecinden geçen ancak bu
zaman diliminde ilgisizlik nedeniyle pek çok kez
soyulan tarihi yapı, adeta kaderine terk edildi.
Ancak mekanın yok oluşuna seyirci kalmak istemeyen
İTO, restorasyon masraflarını üstlendi ve tarihi
mekan için kolları sıvadı. Yaklaşık üç yıldır süren
restorasyon çalışmalarıyla doğal dokusuna sadık
kalınarak taze bir çehreye kavuşturulan Hünkar Kasrı
yaz aylarında müze kimliği ile ziyaretçilere
kapılarını açacak. Üç ayrı kat olarak inşa edilen Yeni Cami Hünkar Kasrı, tahtırevan yolu adı verilen rampanın altında beş oda, Kasrın altında ise büyük bir mekan içinde şerbethane denilen bölümden oluşuyor. Çatıdan zemine detaylı bir restorasyon sürecinden geçen yapıda önce çatı takviyesi gerçekleştirildi ve asli özelliğini yitiren ahşap çatının üst kaplaması sökülerek taşıyıcı sistemin çürümüş ahşaplarının yenileriyle değiştirilmesi ve ilaçlanarak, paslanmaz plakalarla bağlanarak yerlerine konulması işlemi uygulandı.
Hünkar Kasrı’nın taşıyıcı sisteminde meydana gelen ağır hasar restorasyon çerçevesinde ortadan kaldırıldı. Buna bağlı olarak yatay, dikey, diyagonal ahşap bağlantı elemanlarında da bir takım çalışmalar yapıldı.
Öte yandan zamanın ağır
tahribatı nedeniyle ahşap özelliğini yitiren
kısımlar elden geçirilerek eksik kapı ve kepenklerin
yerine yenileri yapıldı. Bunun için aynı cins ahşap
kullanılarak ve sıcak tutkalla yapıştırılarak ve
ahşap çivilerle çakılarak bütünleme yapıldı.
Üzerindeki eksik sedef, bağa kaplamalar, yerindeki
mevcut orijinal ölçülerine göre hazırlanan filatolar
ve abanoz kaplamaların tamamlanmasına ise devam
ediliyor. Bu işlemler bitirildikten sonra tamamı
ilaçlanıp cilalanarak yerlerine takılacak.
Hünkar Kasrı’nda,
oldukça sık rastlanan ancak günümüze değin
özelliğini koruyamayan Edirnekari denilen ahşap
üzeri kalemişi desenler bulunuyor. Öncelikle üzeri
yağlı boya kaplanmış çok sayıdaki Edirnekari özel
bir çalışma ile temizlenerek orijinal desene
ulaşılma noktasında hassas bir çalışma yöntemi
izleniyor. Ahşap yüzeylerde yer alan kurt delikleri
ise uzmanların önerdiği bir ilacın enjekte
edilmesiyle dolduruluyor.
Bu karar doğrultusunda ahşap konstrüksiyon üzerindeki çini yüzeylerinin tamamı silinerek numaralandırıldı. Üzerindeki çatlak ve kırıklar çizimlere işlendi ve özenle sökülen çiniler şehir suyu ve saf suda bekletildi. Son aşamada ise tuzlarından arındırılan çinilerin kırıkları yapıştırılarak yerlerine monte edilmesine başlanıldı. İstanbul Kent Haber, 12.03.2008 |
||||||
MAHMUT NEDİM EFENDİ KONAĞI'NDA RESTORASYON DEVAM EDİYOR
Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan, İl Özel İdaresi tarafından restorasyonu yapılan tarihi Mahmut Nedim Konağı'nda incelemelerde bulundu.
Vali Yardımcısı Salih Gelgeç ve Mimar Abdulkadir Öcal'dan restorasyon çalışmaları hakkında bilgi alan Vali Yavaşcan, restorasyonu gerçekleştiren işçilerle de sohbet etti. Eski Devlet Hastanesi yakınlarındaki Mahmut Nedim Efendi Konağı'nda ev, han, hamam, kervansaray, köprü, çeşme, şehir suru, kale, tarihi çarşılar, türbe, cami ve mescit yer alıyor. 1903 tarihinde inşa edilen tarihi konakta Avrupai tarzda konak mimarisi ile geleneksel tarzda Urfa evi mimarisinin kaynaştığı bir özelliklere sahip olan konakta haremlik ve selamlık bölümlerindeki düzgün kesme taş yapılardan yapılmış.
2002 yılında Şanlıurfa Valiliği'nce satın alınan Mahmut Nedim Efendi Konağı İl Özel İdaresi mülkiyetine geçirildi. haberler.com, 12.03.2008 |
||||||
ALLIANOI'NİN KADERİ 'DEHŞET İÇİNDE' BIRAKTI
Alman
Berliner Zeitung gazetesi, Hellenistik döneme ait
Allianoi antik kentinin, Yortanlı barajı nedeniyle
sular altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya
bulunduğunu yazdı ve ''Arkeologlar dehşet içinde''
ifadesini kullandı. |
||||||
MÜZE MÜDÜRÜN İNSAFINA KALMIŞ
Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdür Orhan Düzgün, Türkiye'de kuruldukları günden bu yana neredeyse hiç denetlenmeyen müzelerin olduğunu söyledi. Düzgün'ün sözlerinden sonra Uşak'ta kanatlı denizatı broşunun çalınması gibi olayların nedeni çok daha kolay anlaşılıyor. Ancak iki yıldır kapsamlı bir denetim yapılıyor. Müzeler 2006 yılından itibaren bakanlık müfettişleri ve Müzeler ve Kültür Varlıkları Genel Müdürlüğü uzmanları tarafından denetime tabi tutuldu. Müzelerde uzun süredir denetim yapılmıyor. Bazıları 20 yıl önce, bazıları ise 40 yıl önce denetlenmiş. Bu tip denetimlerin üç yılda bir yapılması lazım." Radikal, 12.03.2008 |
OSMANLI HALI VE KİLİM MOTİFLERİ SANAL ALEMDE
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Osmanlı ve Selçuklu dönemlerine ait halı ve kilim motiflerini, sanal ortama taşıyor. Bakanlığın, Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü'nün yürüttüğü 'Türk El Halıcılığı' projesi kapsamında, 5 bin adet desen ve motif fotoğrafı web ortamına taşınacak. Projeyle unutulmuş motiflerin tanıtımı yapılarak asıllarına uygun olarak yeniden üretilmelerine imkan sağlanacak. Merkezin müdürü Yusuf Tuyluoğlu, sitede el dokuma sanatı ile ilgili bilgiler ve tarihçenin bulunacağını belirtirken, şunları söyledi: "Unutulmuş eserler bu internet sitesinde ilgililerin beğenisine sunulacak ve isteyenler aslına uygun olarak bu halılara yeniden hayat verecek."> Zaman, 12.03.2008 |
|||||
RESTORASYONU BİTMEYEN MÜZE
İstanbul Resim Heykel
Müzesi yaşamayan, yaşatılmayan bir kurum. Türk sanat
tarihini temsil eden 12 bin tabloyu barındıran müze
neredeyse bir asırdır kapsamlı onarım görmedi. Ne
doğru dürüst bir ödenek var ortada ne de geleceğe
ilişkin plan proje... |
||||||
EŞEK, 5 BİN YIL ÖNCE MISIR'DA EVCİLLEŞMİŞ
Eşeklerin ilk kez MÖ 3000’de Mısır’da evcilleştirildiği belirtildi. Firavun mezarlarının yakınında bulunan 10 eşek iskeletini inceleyen bilim adamları, hayvanların evcilleşme sürecinin erken aşamalarında olduklarını belirledi. St. Louis’teki Washington Üniversitesi’nden Prof. Fiona Marshall, “Genetik araştırmalar eşeklerin Afrika’dan çıktıklarını gösteriyor” dedi. Bulunan eşek iskeletlerinin vahşi hayvanların iskeletlerine benzediği, belirtildi. Milliyet, 12.03.2008 |
||||||
BEYOĞLU'NDA GİZLİ YAPILAŞMA
Talimhane’de, Anıtlar Kurulu’nun verdiği kat izinlerini iki misli aşarak onlu katlara kadar yükselen inşaatların durumu, Milliyet’in dört yıl arayla gökyüzünden çektiği fotoğraflarla gözler önüne seriliyor.
İstanbul’un en prestijli ilçesi Beyoğlu’nun Talimhane bölgesindeki hızlı yapılaşmanın neden olduğu siluet değişikliği, Milliyet’in dört yıl arayla gökyüzünden çektiği fotoğraflarla gözler önüne serildi. Sit alanı ilan edilen bölgede yıkılan binaların yerini 10’lu katlara ulaşan oteller alıyor. Binaların çoğunluğu da ruhsata aykırı kaçak kat ilaveleriyle yükseliyor.
Turizm alanı ilan edilen Talimhane’deki üç otelde
süren kaçak yapılaşma, Milliyet’in haberleriyle
gündeme gelmiş, harekete geçen Beyoğlu Belediyesi de
kaçak katların yıkılması sürecini başlatmıştı.
Anıtlar Kurulu’nun verdiği kat izinlerini iki misli
aşarak onlu katlara kadar yükselen inşaatların
çevresindeki durum Milliyet Gökyüzü muhabiri Murat
Öztürk’ün objektifine böyle yansıdı.
Fotoğrafa sonradan giren Abdülhakhamit Caddesi’ndeki Green Park Otel binasında da durum, daha önce gündeme getirdiğimiz binalarla aynı. Burada hizmet veren otelin de Beyoğlu Belediyesi’nin verdiği bilgiye göre kaçak iki katı var. Dokuz kat için ruhsat alınan bina 11 kat olarak inşa edilmiş.
Ruhsat projesine aykırılıklar tespit edilen binayla ilgili iki kez yapı tatil tutanağı düzenlediklerini belirten belediye yetkilileri, encümen tarafından İmar Kanunu uyarınca yıkım ve para cezası kararı alınan inşaatla ilgili “mühür fekki” işlemi yapıldığını ve konunun da yargıya intikal ettirildiğini kaydediyor. Mal sahibinin de Bölge İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma ve karar iptali için dava açtığı öğrenildi.
Aynı bölgede 2004 yılından sonra yükselen ve kaçak katı bulunan bir diğer bina da Topçu Caddesi’ndeki Grand Öztanık Otel. İzni 6.5 kat olan bina 11 kat yapıldı. Belediye yetkilileri, bu bina için de yıkım kararı alındığını söyledi. Bu otele 50 metre mesafedeki bir diğer otel olan Lares Park Otel, 2004 yılından önce de var ancak bu binanın da 1.5 katı kaçak.
Şantiye görünümüne bürünen Beyoğlu Talimhane’deki otel inşaatları bir yandan sürerken, Beyoğlu Belediyesi de Milliyet’in daha önce gündeme getirdiği projeye aykırı olarak yapılan binalardaki kaçak bazı katların söküm ve kesim işlemini sürdürüyor. Gökyüzüne doğru hızla yükselen bölgeyle ilgili yetkililer, Anıtlar Kurulu’nun verdiği iznin üzerinde imar edilen binaların nihai neticesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu’nda devam eden bölge plan çalışmalarının sona ermesinin beklendiğini belirtiyor.
Bölgedeki inşaat projelerini görüşen 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı Prof.Dr. Mete Tapan, “Oradaki binaların birçoğu eski eser değildir. Orası sit alanı olduğu ve hala koruma amaçlı imar planı olmadığı için projeler bize geliyor. Ben kaçak kat yaptıkları halde bu turizm işletmelerinin nasıl işletme ruhsatı aldıklarını anlayamıyorum” dedi. Tapan, kaçak kat yapmamanın da kültür meselesi olduğunu söyledi.
Kaçak katları olan otellerin ruhsat ve iskan belgelerini projeye uygun haldeyken aldıklarını ifade eden belediye yetkilileri de, “Otel sahipleri imarını iskanını aldıktan sonra kat çıkmaya başlıyor” savunmasını yaparken, tüm bu otellerin turizm işletme belgeli ve 4 yıldızlı olduğu öğrenildi. Milliyet, Haber: Gürkan Akgüneş, Fotoğraf: Murat Öztürk, 12.03.2008 |
||||||
AUGUSTUS'UN EVİ ZİYARETE AÇILDI
BBC'nin Roma Muhabiri Christian Fraser'ın bildirdiğine göre evin tavanı geometrik desenlerden oluşuyor. Bundan 50 yıl önce, Augustus'un yıkık evini arayan arkeologlar, Roma'daki Forum'a bakan 2000 yıllık enkaz arasında küçük bir ip ucuyla karşılaşmıştı.
Taş duvarlar arasında bulunan
tek bir parça boyalı sıva uzmanların Roma'nın ilk
imparatorunca yaptırılmış olan dizi dizi eşsiz
fresklere ulaşması için yol gösterici olmuştu.
Augustus Evi, yemek ve yatak odasıyla giriş katındaki geniş bir salon ile birinci kattaki ufak bir çalışma odasından oluşuyor. Uzmanlar, fresklerin Roma duvar resimlerinden bugüne kalan en muhteşem örnekler olarak kabul edildiğini; Pompei ve Herculaneum kentlerindeki kadar göz kamaştırıcı olduğunu kaydediyor.
Arkeologlar, söz konusu duvar fresklerinin bir Mısırlı ressamın elinde çıkma olabileceğini belirtiyor. Geniş antredeki bir duvarda yapı ustalarınca yazılmış olduğu düşünülen yazı göze çarpıyor. Mozaik taban için düşünülmüş olabilecek geometrik şekillerin yanı sıra ustaların isimleri de görülüyor.
MÖ 31 tarihinde geçen Aktium Savaşı'nda Marcus Antonius ile Mısır Kraliçesi Kleopatra'nın ortak güçlerini yenilgiye uğratan ve o zamanlar Octavian diye anılan Augustus, bu zaferle son derece varlıklı Mısır'ı da İmparatorluk topraklarına katmıştı. Uzmanlara göre freskler Pompei'dekiler kadar muhteşem Augustus'un evinin duvarlarındaki freskler muhteşem olmakla birlikte, evin kendisi etkileyici olmakla birlikte çok da bir İmparator'a yakışır saray boyutlarında değil.
Jül Sezar'ın yeğenlerinden olan
ve Sezar'ın evlat edindiği Octavian, MÖ 27'de
Sezar'ın öldürülmesini izleyen iç savaşların
sonunda, Augustus adını alarak tek lider konumuna
yükseliyordu. Augustus ile Roma Cumhuriyeti
sona erdi; Roma İmparatorluğu başladı. İmparator
Augustus MS14'de öldü. TürkiyeTurizm.com, 11.03.2008 |
||||||
HATTUŞA KERPİÇ KENT SURU
JTI Türkiye’nin katkılarıyla Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından yürütülen Hattuşa kazıları kapsamında, Hitit surlarının 65 metrelik kısmı, binlerce yıl öncesine dayanan yöntemlerle 2003-2005 yıllarında yeniden inşa edildi. Bu duvarın öyküsünü konu alan ve Hattuşa eski kazı başkanı arkeolog Dr. Jürgen Seeher’in kaleme aldığı kitap, JTI Türkiye’nin katkılarıyla yayıma hazırlandı.
Hattuşa’daki Hitit Surları’nın orijinal yapısına bağlı kalınarak ayağa kaldırılma çalışmasının tamamlanması ile arkeolojide bir ilk gerçekleşti. Yüzyıllar içerisinde eriyip yok olmuş olan anıtsal bir kerpiç yapı, dünyada ilk kez gerçek boyutlarında ve aynı yerde, yeniden inşa edilmiş oldu. Projeyle yalnızca yapının kendisinin değil, üretim için gerekli bütün süreçlerin de rekonstrüksiyonu yapıldı. Mümkün olduğunca orijinal malzeme ve teknikler kullanılarak, Hititlerin bu duvarı nasıl inşa etmiş olabilecekleri araştırıldı. JTI Türkiye’nin katkılarıyla Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülen bu proje, Hattuşa* eski kazı başkanı Dr. Jürgen Seeher tarafından “Hattuşa Kerpiç Kent Suru” adıyla kitaplaştırıldı.
JTI Türkiye’nin desteğiyle Ege Yayınları’dan çıkan kitap, 2008 Nisan’ında raflarda yerini alacak. Deneysel arkeoloji alanında dünyada bir ilk olan projenin farklı aşamalarını 573 fotoğraf ve ayrıntılı bir anlatımla okurlarla buluşturacak olan kitap, Hitit kültürüne de ışık tutuyor. 232 sayfalık kitap, Hitit dönemindeki planlama, organizasyon ve uygulama konusunda da kapsamlı bilgi içeriyor. Yapı, 11.03.2008 |
||||||
|
DİYARBAKIR'DA 73 ADET TARİHİ SİKKE ELE GEÇİRİLDİ
Diyarbakır'da jandarma tarafından tarihi eser kaçakçılarına yönelik yapılan operasyonda 73 adet tarihi sikke ele geçirildi. Olayla ilgili 1 kişi yakalandı.
İl Jandarma Komutanlığı'nca kaçakçılıkla mücadele faaliyetleri kapsamında yol kontrol ve arama noktasında alınan duyum üzerine çalışma başlatıldı.
Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele, İstihbarat Şube ve Organize Jandarma Karakol Komutanlığı ekipleri ile müşterek yapılan yol arama faaliyeti esnasında bir yolcu minibüsünde yolcu olarak bulunan A.E. isimli şahsın yapılan üst aramasında, küçük naylon poşetlere konulmuş 17 adet tunç, 29 adet bronz, 25 adet bakır ve 2 adet gümüş olmak üzere toplam 73 adet tarihi sikke ele geçirildi.
Diyarbakır Valiliği'nden yapılan açıklamada, olayla ilgili yakalanan 1 şüpheli şahısın adli makamlara sevk edildiği bildirildi. haberler.com, 12.03.2008 |
|||||
METRO KAZISINDA ANTİK MEZAR BULUNDU
Yunanİstan’ın Selanik kentinde metro kazısı yapan işçiler, Antikçağ’dan kalma bir mezarlık buldular. Yaklaşık 1000 iskeletin bulunduğu mezarlıkta çok sayıda değerli nesne de bulundu. Yetkililer, kentin doğu kesiminde bulunan antik mezarlıktaki iskeletlerin çoğunun boynunda ve kollarında mücevherlerle bezeli kolyeler ve bilezikler gördüklerini açıkladılar.
Adının, Makedonya Kralı Büyük İskender’in kızkardeşinden geldiği sanılan Selanik (Thessaloniki) kentinin MÖ 315 yılında kurulduğu biliniyor. Metro çalışmaları sırasında bulunan mezarlıktaki kimi kalıntıların ise MÖ 5. yüzyıla tarihlendiği belirtiliyor.
2006 yılında başlayan ve 2012’de tamamlanması tasarlanan metro çalışmaları sırasında daha önce de Antikçağ’a ait çok sayıda değerli nesneye rastlanmıştı. Birgün, 11.03.2008 |
||||||
YUMURTACI MESCİDİ RESTORE EDİLİYOR
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, estetik yapısıyla kentin önemli simgelerinden biri olan Yumurtacı Mescidi'ni restore ederek kent insanının hizmetine sunacak.
Yapılacak olan çalışma ile bir tarihi eser daha kurtarılacak. Kocaeli'nin önemli tarihi değerlerinden biri olan Yumurtacı Mescidi, yeniden restore edilerek, kente kazandırılacak eserler arasına alındı. Fen İşleri Daire Başkanlığı teknik ekipleri denetiminde başlatılan restorasyon çalışmasında, dört temel üzerine oturtulmuş ahşap çatılı şadırvanın çevresi Kandıra Taşı ile kaplandı. Ayrıca abdest alabilmek için şadırvana dört oturak eklendi. Çok güzel bir manzaraya sahip şadırvan önüne de dinlenme amaçlı 3 yeni ahşap oturak yapıldı. Ön tarafına duvar örülüp bahçe kapısı konulacak olan mescidin sol yanında yer alan musalla taşı ve çevresi de granit ile kaplanacak. Yeni Şafak, Haber: Davut Şahin, 11.03.2008 |
||||||
SARAY SEVDASI!
Cumartesi günü bu sütunlarda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İstanbul’a geldiğinde kullanması amacıyla Yıldız Sarayı’nın içinde bir ofis ve konaklama mekanı hazırlatıldığını yazdım; aradan dolu dolu üç gün geçti, kimse itiraz etmedi!
Oysa 1985 yılında Cumhurbaşkanlığı’na tahsis edilen Tarabya’daki “saray” gibi Huber Köşkü bomboş duruyor!
Huber’e, “köşk” denildiğine bakmayın; değme saraylara taş çıkartır!
Hem İstanbul Boğazı’nın en güzel yerinde, hem de 170 dönümlük muhteşem bir bahçesi var... Bu bahçenin içinde; “Art Nouveau” tarzı Huber Köşkü’nden başka üç muhteşem köşk daha bulunuyor:
Faytonhane, Setüstü Köşküve Av Köşkü...
Bir de en az köşk kadar güzel sera...
Ama Huber’i gözüne kestiren ve Cumhurbaşkanlığı’na geçmesini sağlayan Kenan Evren, bu yapıları “küçük” ya da “eski” bulmuş olmalı ki; o zamanın parasıyla trilyonlarca lira harcatarak 2 bin metrekarelik dev bir köşk daha yaptırdı bahçenin tepesine!
Huber Yerleşkesi’nde halen Cumhurbaşkanlığı Konutu, yabancı devlet başkanları konukevi, resepsiyon alanı, sosyal tesis, otel binası, yüzme havuzu, 15 villa ve helikopter pisti bulunuyor!
Ama...
Silah komisyoncusu Huber Kardeşler tarafından yaptırılan, Mısırlı Prenses Kadriyetarafından satın alınan ve ardından Fransız Notre Dame de Sion Okulu’na bağışlanan bu muhteşem yerleşke, ne hikmetse hiçbir Cumhurbaşkanı’na yaranamadı... Biraz Özal ailesi kullandı, o kadar!
Demirel, Evren’in mimari zevkini beğenmemiş olmalı ki; yine trilyonlarca harcatarak baştan aşağı restore ettirdi binaları, buna rağmen oturmadı!
Sezerler ise, sadece yılda bir ay kaldı; “boş duruyor” denilmesin diye!
Kısacası; Huber’deki inşaat ve restorasyon çalışmalarına harcanan para (kamulaştırma bedeli hariç) 10 trilyon liradan fazla!
Ortada böylesine masraf yapılmış eşsiz bir mekan varken, Cumhurbaşkanı Gül’ün kendisine bu kez Yıldız Sarayı içinde yeni bir çalışma ve konaklama mekanı yaptırması, en hafif deyimle “savurganlık” sayılmaz mı?
Eğer Gül ailesinin Huber’i gözden çıkarmasının tek nedeni, adının “saray” olmamasıysa, bir tabela değişikliği yapmak çok daha “ekonomik” bir çözüm olmaz mı?<
Ama eğer “İlle de Osmanlı izi” diyorlarsa... Durum başka tabii! Vatan, Yazı: Mustafa Mutlu, 11.03.2008 |
||||||
KADIKÖY LIFE, CAVİT PAŞA KONAĞI'NIN KORUNMASI İÇİN BAŞVURUDA BULUNDU
Kadıköy Life Dergisi, Bağdat Caddesi’nin Suadiye ile Bostancı arasındaki Çatalçeşme durağında bulunup, yok olmamak için direnen tarihi Cavit Paşa Konağı’nın kurtarılabilmesi için, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yeni kurulan ve başına Mehmet Şimşek Deniz’in getirildiği Koruma, Uygulama ve Denetim Müdürlüğü’ne (KUDEB) dilekçe ile müracaat ederek, konağın koruma altına alınmasını istedi.
Derginin Ocak & Şubat sayısında kapak yaptığı Çatalçeşme’nin hemen arkasında görünen 18. yüzyıl Osmanlı eserlerinden Cavit Paşa Konağı’nın içler acısı halini gören Kadıköylü okurlarının, dergiyi arayarak, üzüntülerini dile getirerek ilgililere sitemde bulunmaları üzerine bu kararı alan dergi yönetiminden Kadir Toprakkaya şöyle konuştu: “Yaklaşık dört yıldan bu yana takip ettiğimiz fakat sonuç alamadığımız konuyla ilgili olarak Kadıköylüler'in desteğini de almanın rahatlığıyla KUDEB’e dilekçemizi verdik. Konağın tarihçesini anlattık ve önce Kadıköy Life’ın ilk sayılarında, sonrasında Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazıları, konağın çeşitli açılardan çekilmiş fotoğraflarını da ekleyerek, acele olarak koruma altına alınmasını istedik. Ayrıca Kadıköy Belediye Başkanı Sayın Selami Öztürk’e ropörtaj sırasında anlattık. Kendisi hemen ilgili birimleri yanımızda arayarak talimatlarını verdi. Umarım gereken yapılır, bir tarih kurtulur…”
İlk sahibinin Beşiktaş’taki Yıldız Sarayı’nın kumandanı Cavit Paşa olması nedeniyle bu ismi alan konak, Cavit Paşa’nın ölümünden sonra Atatürk’ün Çiftlik Müdürü ve dönemin Ziraat Bakanlığı’na kadar yükselen Tahsin Coşkan tarafından satın alınıyor. Ardından avukat Nurettin Daş ile evli olan kızına miras kalan konağın tam arkasına “Tahsin Coşkan Sitesi” adını taşıyan 15’er katlı üç blok yapılıyor. Ama sadece oturduğu alana sahip olan ve Bağdat Caddesi’ne bakan konak, yıkık, dökük haliyle restore edilmeyerek, adeta yıkılmaya terk ediliyor. Kadıköy Life, 11.03.2008 |
||||||
SÜLEYMANİYE, 450 YIL SONRA RESTORASYONDA
Dünya mimarisinin en seçkin eserlerinden Süleymaniye Camii'nin inşasından (1550-1557) sonraki en kapsamlı bakım ve onarımı bu yıl başında başladı. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de ziyaret ettiği restorasyon çalışmaları sonucunda elde edilen bilgiler, Mimar Sinan'ın muhteşem yapısı hakkında söylenegelen efsanelerin doğruluğunu ispatlıyor. Restorasyon çalışmalarının henüz başında olunmasına rağmen şimdiden mimarları ve sanatçıları şaşırtan ayrıntılar tespit edilmiş. Restorasyonu yürüten ekip, zamanında yapılan bilinçsizce müdahaleler karşısında da hayal kırıklığına uğruyor. Mesela Gazze, Mersin ve Selanik'teki antik kentlerden getirilen taşlar delinip elektrik kabloları geçirilmiş. 1965 yılında yapılan restorasyonda yıpranan mermerlerin yerine beton sıva yapılmış. Şimdi o sıvalar sökülüyor. Yerlerine orijinal taşları konulacak. Bütün bunlara rağmen dimdik ayakta duran eser bu son restorasyonuyla eski ihtişamlı günlerine geri dönecek. Ve restorasyon 450 yaşındaki binanın bu zamana kadar neler yaşadığı gün yüzüne çıkartacak. Bunun yanında caminin inşası sırasında yapıldığı gibi, restorasyon çalışmalarını yürüten Gür Yapı İnşaat da ehl-i hiref defteri tutuluyor. Çalışmalarda kaç mimar, usta, işçi çalışıyor, nereliler, neler yapıyorlar hepsi kayıt altına alınıyor. Ve yıl sonunda bu bir kitap halinde yayınlanacak.
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün ihale ettiği ve İstanbul Vakıf Bölge Müdürlüğü denetiminde gerçekleşen restorasyon çalışmalarının başında mimar Nilgün Olgun bulunuyor. Kalemkar Kaya Üçer, mimar Nilgün Hanım için "Cami inşaatı sırasında Sinan ne ise restorasyon sırasında da Nilgün Hanım o." diyor. Çünkü bütün işleri organize eden Nilgün Olgun her şeyin orijinaline uygun olması için titiz bir çalışma yürütüyor. Aslında her mimar, taş, ahşap ya da kurşun ustası, restorasyon ekibinin, Süleymaniye'de çalışmak hayalidir. Şimdi birçok insan, gerçekleşmesi imkansız gibi gördükleri bu hayalini yaşıyor. Mimar Nilgün Olgun "45 yaşında bu camide çalışıyor olmak benim için muhteşem bir tecrübe. Ben herkesin efsane olarak bildiği is odasına girebiliyorum, isli duvarlarına dokunabiliyorum. Orta kubbesindeki işlemelere yakından bakabiliyorum. Minaresine çıkıp İstanbul'u izleyebiliyorum. Sinan'ın bu muhteşem eserini yakından inceleyebiliyorum. Bunu başka hiçbir şekilde yaşayamazdım." derken kalemkar Kaya Üçer, "Ancak emeklilik hayalim olabilirdi Süleymaniye'de çalışmak. Topkapı Sarayı'nda, Ayasofya'da çalıştım ama Süleymaniye bu işin zirvesidir. Çok heyecanlı ve mutluyum burada çalışmaktan. Ve her gün şaşırtıcı bir bulguyla karşılaşmak çok heyecan verici. Her sıvanın altında farklı daha önce görmediğimiz tarzda yeni kalem işleri görüyoruz. Bu bulgular sanat tarihinde önemli değişikliklere sebep olacak." diyor. Resmi olarak 2008'de bitecek ama işin gidişatı kendini gösterecek. Zaman, Haber: Gülizar Baki, 11.03.2008 |
||||||
YUNAN ADASI LEFKADA'DA ANTİK MEZAR
Yunanistan'ınLefkada Adası’nda, bir yol yapımı sırasında bir kısmı tahrip olarak bulunan 3000 yıllık mezarın ve buluntuların çok önemli olduğu açıklandı. Mezar, MÖ 1100 yıllarında bölgeyi yöneten Mikenlerin yöneticilerine yaptıkları büyük ve gösterişli mezarların küçük bir örneği kabul ediliyor. Her ne kadar bu, petek tarzı mezarlardan Girit ve anakarada onlarca bulunmuş ise de Batı Ion Denizi’nde bu mezarlara çok ender rastlanıyor, Lefkada Adası için ise bu bir ilk.
Keşif, Homeros’un efsanevi kahramanı Odysseus’un anavatanının neresi olduğu hakkında süregelen tartışmaları alevlendireceğe benziyor. Associated Press’e açıklama yapan ve kazıyı yürüten Maria Stavropoulou-Gatsi “Bu, bölge için çok önemli bir keşif, çünkü şu ana dek Lefkada’da Miken varlığına ilişkin hiçbir buluntu yoktu” dedi. Mezarın bir ay kadar önce, yol yapımı sırasında bir buldozer operatörü tarafından açığa çıkarıldığını belirten Stavropoulou-Gatsi, buldozerin mezara da çok zarar verdiğini vurguladı.
Mezarda çok sayıda iskeletin yanısıra, birçok kırık çanak çömlek, iki mühür taşı, yarı değerli taşlardan yapılmış boncuklar, bakır eserler ve pişmiş toprak dokuma ağırşakları bulundu. Tahminler, mezarın antik çağda soyulduğu yönünde.
120 tonluk taşlarla inşa edilmiş, 15 m çapındaki Atreus Mezarı ile karşılaştırıldığında 2,70 m çapındaki bu mezar diğer Miken mezarlarına oranla çok ufak. Ama, mezar, Homeros’ta yer alan Odysseus’un Ithaka’sı ile ilgili bilimsel tartışmalara yeni bir sayfa açacak gibi görünüyor. Her ne kadar yakındaki Ithaki Adası bu kahramanın yurdu kabul edilse de, birçok araştırmacı Kefallonia veya Lefkada adaları da olabileceğini düşünüyordu. AP, Haber: Nicholas Paphitis, 05.03.2008 |
||||||
TARİHİ SU KEMERİ YIKILMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA
Kocaeli'nin tek su kemeri olan Üçtepeler Su Kemeri, bakımsızlık nedeniyle dökülüyor. Zamanında İzmit'e su getirmek için yapılan büyük su kemeri, uzak ve kuytu bir derede bulunduğu için de kimse tarafından bilinmiyor.
Bazı parçaları kopup dereye düşmüş, bir kısmı da yıkılmak üzere olan kemer, Osmanlı döneminde İzmit'teki yerleşim alanına, Kayapınar suyunu getirmek için yapılmış. Üçtepeler köyünün arka tarafından Körfez'e akan Ağa Deresi üzerindeki kemer, Kocaeli'nin günümüze ulaşabilen en önemli tarihi eserleri arasında yer alıyor. Türkiye'de sayılı su kemerleri arasında yer alan tarihi eserin kendi haline terk edilmesi, bölgeyi görenlerin yüreğini burkuyor. 2,5 metre genişliğinde, 100 metre uzunluğunda ve 50 metre yüksekliğindeki kemerin üst kısmında su taşımak için 3 boru hattı bulunuyor. Kemer gözleri, beyaz harçlı geniş tuğla ile örülmüş. Kemerin içindeki pencerelerinden bir kısmının açıklığı 7,4 metre civarında. Kemer ayakları daralarak yükseliyor.
Büyük kemerin sol ayağının altında MÖ 2. yüzyıla ait kitabeli bir mezar parçası yatay olarak inşaatta kullanılmış. Kitabenin baş tarafı altta kaldığı için tam olarak okunamıyor. Geri kalan kısmında ise "Hayatta iken bu sunağı yaptırdım. Kendim ve eşim Demetria için Deios ayında elveda" yazısı bulunuyor. Kemerin bir kısmını da defineciler yıkmış. Kemerin Üçtepeler tarafında 1,5 metre yüksekliğinde su toplama havuzu bulunuyor. Yakındaki tarlalarda çalışanlar, kemerin Kayapınar suyunu İzmit'e getirmek için yapıldığını söylüyor. Çok sağlam yapılan kemerin kopan parçaları, fazla dağılmadan dere içinde duruyor. Çocukların ve çevrede hayvan otlatan çobanların üstünde gezdiği kemerin yüksek pencerelerine de kuş sandıkları konulmuş. Zaman, Haber: Mehmet Güler, 11.03.2008 |
||||||
KUZEY DENİZİ'NDE BUZ ÇAĞI AVCILARI Yarmouth’un 13 km açığında deniz dibi kazısı yapan gemi tarafından 100.000 yıllık oldukları tahmin edilen 28 el baltası bulundu. Keşif, Hollanda’lı amatör bir arkeolog olan ve İngiliz hammadde şirketi Hanson tarafından deniz dibinden çıkarılıp Hollanda firmasına satılan hafriyatı araştıran Jan Meulmeester tarafından yapıldı. Jan bu metodla daha önce mamut kemikleri ve fosiller bulmuş ama bu defaki keşfi çok önemli.
Açıklandığına göre daha önce İngiltere’nin bu kısmında sahillerde el baltaları bulunmuş olmasına karşın bu 28 balta şimdiye dek rastlananların en iyileri ve Son Buz Çağı’nda, şimdi deniz dibi olan yerlerde mamut avcılarının dolaştığının ispatları.
Buz Çağı uzmanlarından birisi ve Wessex Arkeoloji üyesi olan Phil Harding, o dönemde deniz seviyesinin bugünkünden çok düşük olduğunu ve şu anda sahilden 13 km açıkta bulunan bu bölgede yaşayan insanların bu baltaları mamut gibi hayvanların etini kemikten ayırmakta kullandıklarını söylüyor. Harding “Baltaların tarihi ile ilgili kesin konuşmak mümkün değil ama çok önemli bir keşif olduğu kesin” demekte.
Hollandalı meslektaşları ile işbirliği içinde olan İngiliz Mirası kuruluşu, buluntuların yaşını tesbit edebilmek için çalışmalara başladı. Baltaların Paleolitik olduğu kesin olmakla birlikte bu geniş dönemin neresine yerleştirilecekleri oldukça çetrefilli bir konu.
Her ne kadar baltalar Hollanda’da bulunmuş olsalar da, İngiltere karasularından çıkarıldıkları için kanuni olarak İngiltere’nin malı kabul ediliyorlar. Baltaların bulunduğu Yarmouth’un 13 km açığında derinlik yaklaşık 25 m civarında ve çıkarılan deniz dibi hafriyatında mamut dişleri ile kemikleri de mevcut.
İngiliz Mirası kuruluşunun Sulatı Arkeolojisi Bölüm başkanı Ian Oxley “ Bu keşif, kara olduğu dönemde Kuzey Denizi’ni anlamamıza yardımcı olacak. İngiltere bir ada olmadam önce buralarda yaşayan insanlar olduğunu biliyorduk ama bunu ispatlayan buluntular çok az.” dedi.
Öte yandan, Hanson şirketinin Deniz Operasyonları müdürü Ian Selby ise taş baltaların üç aylık bir dip kazısı sonucunda bulunduğunu, fakat ancak Şubat ayında, Jan Meulmeester’in buluntuların önemini fark edip Hollandalı yetkililere haber vermesi sonucunda durumdan haberdar olduklarını belirtti ve “Kazıyı çok dikkatli yaptığımız için buluntuların nereden geldiğini hemen tesbit ettik. İngiliz Mirası kuruluşu ile yaptığımız protokol uyarınca bu bölgede kazı yapmayı durdurduk” dedi.
|
||||||
METROPOLİS SANAL ORTAMDA
Kazıları 1992 yılından bu yana Philip Morris /
Sabancı sponsorluğunda gerçekleştirilen
Metropolis'in sitesinde Akropol, Bizans Kilisesi,
Hamam-Gymnasium, Meclis Binası, Mozaikli Salon,
Stoa, Tiyatro hakkında geniş bilgiler yer alıyor.
Aynı zamanda Antik Çağ'daki çizimlerle anlatılan
kazı alanları, güncel fotoğraflarla destekleniyor.
2007 yılından bu yana Yrd.Doç.Dr. Serdar Aybek
tarafından yürütülen kazının tüm ayrıntıları yer
alıyor. Sitede kentle ilgili Onursal Kazı Başkanı
Prof.Dr. Recep Meriç tarafından yayınlanan kitap ve
makalelerin listesi de blunuyor. Akşam Ege, 11.03.2008 |
||||||
EN ESKİ İBADET MEKANI URFA GÖBEKLİ TEPE'DE
Şanlıurfa'nın 15 kilometre kuzeydoğusundaki Göbekli Tepe'de 13 yıldır kazı yapan ekibin başkanı Alman arkeolog Klaus Schmidt, kalıntıların dünyanın ilk toplu ibadet mekanına ait olduğunu söyledi. Schmidt yapının yaşama alanı olarak değil, yalnız dini seremoniler için kurulduğunu vurguladı. Sabah, 11.03.2008 |
||||||
KAÇAK KAZIYA SUÇÜSTÜ
Malatya'da kaçak kazı yaptıkları iddia edilen 6 kişi yakalandı. Bir ihbarı değerlendiren jandarma ekipleri, Hekimhan ilçesine bağlı Hasançelebi beldesi yakınlarındaki Obuz mezrası civarında kaçak kazı yaptıkları gerekçesiyle C.Ş, O.Ş, N.A, İ.P, M.T. ve H.K'yi gözaltına aldı. Zanlıların, sorgularının ardından adliyeye sevk edileceği kaydedildi. Bursa Hakimiyet, 11.03.2008 |
||||||
AÇIK HAVA KAPANABİLİR
2 No'lu Anıtlar Kurulu, avam projeyi onayladı;
uygulama projesinin onaylanmasının ardından inşaat
başlıyacak. Ama inşaat için hazırlıklar başladı
bile. Lütfi Kırdar'ın ön avlusu ve altındaki
otoparkla iki salon bu kapsamda yıkılacak. Ancak
Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nin ana salonu ve sergi
salonları çalışmaya devam edecek, etkinlikler bu
inşaattan etkilenmeyecek. İnşaat başladıktan sonra
Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu ile Açıkhava
Tiyatrosu kapatılacak. Ama bu kapatılmaların tam
tarihi şimdilik belirsiz.
Açıkhava Tiyatrosu'nun kullanılabildiği yaz
aylarında kapatılması ihtimali tepki çekiyor. Konser
mekanı olarak tasarlanan en iyi açıkhava
tiyatrosunun kapatılmasının özellikle uluslararası
sanatçıları ağırlamak bakımından sıkıntı yaratacağı
söyleniyor. Pop ve rock konserleri için geriye
Kuruçeşme Arena, İstanbul Arena, Yedikule Zindanları
gibi diğer açıkhava mekanları kalıyor. Radikal, Fotoğraf: Muhsin Akgün, 11.03.2008 |
||||||
İSRAİL İLE ÇİN ARASINDA SERAMİK TİCARETİ
Dr. Stren’e göre bu
dönemde Akka, Kudüs’e yolculuk eden Hristiyan
hacıların karaya çıktıkları yer olmasının dışında,
Avrupa, Islam dünyası ve Bizans İmparatorluğu ile
ticari bağlantıları açısından Doğu Akdeniz’in en
önemli limanlarından biriydi.
Ama en ilginç olan, seramiklerin % 0.2 sinin Çin’den ithal edilmiş olması. Dr. Stern, ithal seramiklerin lüks tüketim malı olarak görünmelerine karşın, çalışmalarının bunun tam da aksini ispatladığını belirtiyor. Dr. Stern “Akka’ya ve diğer Akdeniz limanlarına ulaşan seramikler aslında kendi başlarına lüks mamüller olarak değil, ticari nakliye gemileri tarafından daha değerli malların yanında, yer doldurmak için taşındıklarını” söylemekte. eurekalert.org, 04.03.2008 |
||||||
TARİHİ EVLER ARASINDA KALAN BİNALARA KONAK MAKYAJI
Beypazarı'nda tarihi konakların arasında
bulunan apartmanların oluşturduğu 'çirkin'
görüntünün ortadan kaldırılması için çalışma
başlatıldı. Zaman, 10.03.2008 |
||||||
|
104 PARÇA TARİHİ ESER ELE GEÇİRİLDİ
Denizli'de Pers, Hellenistik, Bizans ve Roma dönemlerine ait 104 gümüş ve bronz sikke ele geçirildi.
Elinde tarihi eser bulunduğu ve satmak için müşteri aradığı haberinin alınması üzerine H.P.'yi takibe alan jandarma ekipleri, Denizli-İzmir karayolu üzerindeki bir benzin istasyonunda zanlıyı yakaladı. Şahsın üzerinde yapılan armada, 104 gümüş ve bronz sikke ele geçirildi. Eserlerin Denizli İl Müze Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan incelemesinde Pers, Hellenistik, Bizans ve Roma dönemlerine ait olduğu tespit edildi. Gözaltına alınan H.P,, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı denizlili.net, 10.03.2008 |
|||||
İSTANBUL HEYKELSİZ, İSTANBUL MEYDANSIZ
Geçtiğimiz
yıllarda Danimarka’nın önemli sembolleri arasında
kabul edilen küçük denizkızı heykeli, şehir
eşkıyalarının artan saldırıları yüzünden daha
güvende olacağı denizin iç taraflarına bir yere
taşınmıştı. İstanbul için de bir sembol heykel olsa,
korkarız başına aynı şeyler gelecektir. Hatırlayınız
önceleri İstanbul Tarabya’da, Kabataş’ta parklardaki
heykeller kırılarak yok edilmemişler miydi? Birgün, Yazı: Adnan Tönel, 10.03.2008 |
||||||
ALAŞEHİR'DE TARİHİ EV YANDI
Manisa'nın Alaşehir İlçesi'nde, İzmir Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından koruma altına alınan tarihi bir ev yanarak hasar gördü.
Soğuksu Mahallesi İsmet Paşa Caddesi'nde bulunan tarihi bir evde dün akşam saat 20:30'da yangın çıktı. Çevredeki vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine gelen itfaiye ekipleri, evin çatısında yoğunlaşan alevleri söndürmeye başladı. İtfaiyenin zamanında müdahalesine rağmen eski ve ahşap olan ev büyük hasar gördü. İddiaya göre, tarihi binayı akli dengesi yerinde olmayan Y.D. isimli şahsın yakmış olabileceği belirtildi. Y.D.'nin zaman zaman bu binaya girip çıktığı iddia edildi. haberler.com, 10.03.2008 |
|
|||||
TRUVA ANTİK KENTİ'NİN ÇEVRESİ DEĞİŞECEK
Çanakkale Valisi Orhan Kırlı, "Truva Antik Kenti"nde, ziyaretçilerden gelen talepler doğrultusunda ve tarihi atmosferi bozmayacak şekilde çevre düzenlemesi yapılacağını bildirdi.
Haber Ekspres, 10.03.2008 |
||||||
HAN DUVARLARI TURİZME AÇILIYOR
Birer sosyal müessese örneği olan hanlar ve kervansaraylar yol kenarlarında mahzunluğuyla dikkati çeker. Özellikle Tarihi İpek Yolu üzerinde yoğunlaşan bu binalar, insanların konaklama başta olmak üzere çeşitli ihtiyacını karşılamak için inşa edilmişti. Ticaret yolu üzerindeki güvenliği de sağlayan hanlar ve kervansaraylar, birbirlerine bir günlük yürüyüş yolu mesafesinde bulunurdu. Türkiye Gazetesi, 10.03.2008 |
||||||
EL YAZMALARI MÜZELİK OLUYOR
İngiliz yayıncı Julian Blackwell'in Oxford Üniversitesi bünyesinde bulunan Bodleian Kütüphanesi'ne 5 milyon pound'luk bağışta bulunmasıyla, kütüphane bugüne kadar koruma sebepleriyle sakladığı eserleri sergileyebilecek. Dünyanın en kapsamlı kütüphanelerinden Bodleian Kütüphanesi'nin Londra'daki şubelerine bu eserlerin sergilenmesi için bir yenisi eklenecek. Julian Blackwell'in isminin verileceği sergi salonunda, Kraliçe I. Elizabeth'in el yazması kitabından, tamamı İngilizce olarak yazılmış en eski kitap olan 'Pastoral Care'e bir çok eser sergilenecek. Gutenberg İncilleri'nden biri ve Magna Carta'nın dört adet orijinal kopyasının yanısıra, 'Frankenstein' gibi popüler klasikler ile 10 bin adet ortaçağ el yazması da sergiye dahil olacak. Bodleian Kütüphanesi'nde neredeyse bugüne kadar basılmış bütün kitaplar mevcut. Radikal, 10.03.2008 |
||||||
TARİHİ UN FABRİKASI CAZİBE MERKEZİ OLACAK
Manisa’da, "Yaralı Han" olarak bilinen, geçmişte un ve çırçır fabrikası olarak kullanılan üç katlı tarihi binanın restorasyon çalışmaları bu ay sonuna kadar tamamlanacak. 117 yıllık fabrikanın, restorasyonun ardından bir katının restoran, iki katının da işyeri olarak düzenlenerek, kiralanacağı belirtildi. Manisa’da özel kişi tarafından Anıtlar Kurulu izniyle yapılan ilk restorasyon çalışmasına imza attıklarını belirten yüksek mimar Zafer Ünal, tarihi bir mirası koruyarak işlevsel hale getirdiklerini vurguladı, "Yaralı Han, Manisa’ya turist getirecek bir yapı oldu. " diye konuştu. Hürriyet Ege, 10.03.2008 |
||||||
PELLA ŞEHRİNİN ALTINDA BAŞKA BİR ŞEHİR DAHA VAR
Makedon şehri Pella’daki arkeolojik buluntular bu ülkenin tarihine ışık tutacak. Kathimerini, Haber: Iota Myrtsioti, 04.03.2008 |
||||||
TARİHİ ESER OPERASYONU
Muğla Milas'da tarihi eser kaçakçılarına yönelik operasyonda, 3 kişi gözaltına alındı.
Haber Ekspres, 08.03.2008 |
||||||
BROŞU KAYIP, HEYKELİ DİKİLİYOR
Adını, Uşak Arkeoloji Müzesi'nde
sergilenirken sahtesiyle değiştirilen, aslı
hala bulunamayan Kanatlı Denizatı Broşu'ndan
alan heykel, kentin yeni simgesi olmak üzere
gün sayıyor. Dülgeroğlu, eserinin Uşak'ın merkezi bir yerine konulacağını belirtti. Bu arada Heykeltıraş Dülgeroğlu'nun atölyesini ziyaret eden Eşmeli vatandaşlar da, Kanatlı Denizatı Heykeli'nin tamamlanmasını sabırsızlıkla beklediklerini dile getirdiler. Uşak Kent Konseyinin de simge olarak belirlediği Kanatlı Denizatı'nın şans dağıttığına, zenginliğe doğru götüren bir anlam ifade ettiğine inanılıyor. Haber Ekspres, 08.03.2008 |
||||||
YAŞI ÜÇ KAT DAHA 'BÜYÜK' KANYON
Jeologlar yeni bir tarihleme yöntemi sayesinde ABD'nin doğal tarih hazinesi Grand Canyon'ın (Büyük Kanyon) yapılan son tahminlerden üç kat daha yaşlı, yani 17 milyon yaşında olduğunu buldu. Radikal, 09.03.2008 |
||||||
PİLEKİ MAĞARASI TURİZME KAZANDIRILACAK
Rize'nin İyidere İlçesi'nde bulunan Pile Mağarası'nın, 2008 yılı sonunda turizme açılması planlanıyor. İyidere İlçesi'ne bağlı 5 kilometre uzaklıktaki Çiflik Köyü'nde bulunan ve yaklaşık 400 yıllık bir tarihe sahip olduğu belirtilen mağaranın turizme kazandırılması amacıyla çalışmalar başlatıldı.
Çay tarımı öncesinde çevre köylüler, özel taşı bulunan kayalıkları yontarak ekmek pişirmek için yaptıkları pilekileri satarak geçimlerini sağladığı ve 1940'li yıllara kadar insanların geçim kaynağı olmaya devam eden tarihi mağaranın uzunluğunun yaklaşık bin 500 metreye kadar ulaştığı belirtildi. Pileki Mağarası'nı turizme kazandırmak amacıyla çalışmalarda bulunan İyidere Kaymakamı Bülent Uygur, Pile Mağarası'nın Karadeniz insanının hayat mücadelesini yansıtan tipik bir örnek olduğunu söyleyerek, "Karadenizliler 1940'lı yıllara kadar Pile Mağarası'nı ekmek teknesi olarak kullandı." dedi.
Geçen yıl Türkiye'yi 20 milyondan fazla turistin ziyaret ettiğini ve bu kapsamda 472 bin turistin de Rize'yi ziyaret ettiğini kaydeden Kaymakam Uygur, "21. yüzyılda turizm sektörü altın çağını yaşayacaktır. Ortada bulunan bu pastadan Türkiye ve yöremizin de pay alması için çeşitli alternatifler üreterek turizme ivme kazandırmalıyız." diye ifade etti.
Kaymakam Uygur, Pileki Mağarası'nda yaklaşık 4 aydır çalışma yapıldığını dile getirerek şunları söyledi; "Şu ana kadar çeşitli kaynaklardan 100 bin YTL bir harcama yaptık. Yaklaşık bir buçuk kilometre derinliğe sahip olan mağaranın tam olarak gezmeye müsait hale getirilmesi için hafriyat boşaltma çalışmaları yapılmaktadır. Mağaranın aktif hale gelmesi için planlanan 10 projenin hayata geçirilmesi için bir firmayla anlaştık. Çalışmalarımız bu şekilde devam ederse 2008 yılı sonunda veya 2009'da mağaranın turizme açılacağını umuyoruz." Zaman, Haber: Mehmet Köse, 08.03.2008 |
||||||
DEFİNECİ POLİS ÇANKIRI'DA YAKALANDI
Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatı ile uzun süredir takip edilen polis memuru Ç.Y. Roma ve Bizans dönemlerine ait 8 sikke altınla Çankırı'da yakalandı.
Görev yaptığı Orta İlçe Emniyet Amirliği'nde bulunduğu sırada Jandarma ekiplerinin baskınıyla yakayı ele veren polis memuru Ç.Y. nin masasının üzerindeki iğnelikte Roma ve Bizans dönemlerine ait olduğu sanılan 8 sikke altın ele geçirildi.
Jandarma ekipleri tarafından yakalanan polis memuru Ç.Y. tutuklanarak cezaevine gönderildi. Çankırı'nın Sesi, 07.03.2008 |
|
|
Alişar Höyük (von der Osten) |
...1928
|
|
2 - 8 Mart 2008 |
|
TARİH KEPÇEYLE PARAMPARÇA
Marmaray projesi kapsamında Yenikapı’da devam eden arkeolojik kazılarda yaklaşık 1 yıldır işin hızlanması için arkeolog sayısı artırılarak 24 saat kazı yapımına başlandı. Dev elektrik lambalarıyla aydınlatılan alanda arkeologlar üç vardiya halinde çalışıyor. Ancak gece çalışmalarında işçilerin kontrolü sağlanamıyor.
İhbar mektubunun ardından Milliyet’in kazı alanında yaptığı çalışma, iddiaların doğruluğunu ortaya koydu. Kazı alanında çekilen fotoğraflarda amfora parçaları, çanak, çömlek parçaları, testi, kandil gibi pek çok eserin çamura karışmış atılmayı beklediği gözlendi. Tüyler ürpertici görüntülerde kazılan toprağın iyi araştırılmadığı, eleklerden geçirilmediği, çıkan malzemelerin etütlük ya da müzelik olarak ayrıştırılmadığı açıkça görüldü.
Milliyet’e gelen ihbar mektubunun bir benzerinin de İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne gittiği ortaya çıktı. Mektubu değerlendirmeye alan Yenikapı’daki arkeolojik kazının başkanı ve İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Dr. İsmail Karamut, iddialara ilişkin şunları söyledi:
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 09.03.2008 |
|
SELÇUK KALESİ'NDE ORTAÇAG? BULUNTULARI CNN Türk, 07.03.2008 |
|
TAKSİYARHİS KİLİSESİ HAYATA DÖNÜYOR
Balıkesir’in Ayvalık İlçesi'ne bağlı Alibey (Cunda) Adası’nda bulunan Taksiyarhis Kilisesi'nde yürütülecek onarım çalışmalarının ilk bölümü başladı. İşlemeli taşları ve ikonlarıyla ilgi çeken, depremler nedeniyle büyük oranda tahrip olan Taksiyarhis Kilisesi’nin onarımına, Balıkesir Vakıflar Bölge Müdürlüğünce başlandı.
Birgün, 07.03.2008 |
|
KAPADOKYA KÜLTÜRÜ MÜZEYE GİRDİ
Kapadokya'da açılan “Yaşam Müzesi” bölge halkının kültür ve geleneklerini cansız mankenler ile anlatıyor. Müzeyi kurulduğu 2004 yılından bu yana 20 bin kişi ziyaret etti.
Nevşehir'in Ortahisar Beldesi’nde, Kapadokya'da yaşayan halkın günlük yaşamı ve geleneklerinin cansız mankenler ile anlatıldığı “Yaşam Müzesi” yerli ve yabancı turistler tarafından büyük ilgi görüyor.
2004 yılında bölgeye turist olarak gelen ve daha sonra ortağı Murat Sarıkaya ile böyle bir müze kurma kararı alarak hayata geçiren Berrin Yıldız, 12 odadan oluşan müzenin her odasında, birbirinden farklı yöresel kıyafetli cansız mankenlerin bulunduğunu söyledi.
Bölge halkının evlilik törenlerinde uyguladıkları örf ve adetleri, yemek yeme alışkanlıkları, hamamı, gelin odası, hatıra odası, kız isteme odası, pekmez kaynatma odası ve maden odası gibi bölümlerin müzenin temelini oluşturduğunu belirten Berrin Yıldız, "Bu gibi kültürel yatırımlar sadece devletten beklenmemeli. Biz müzeyi bölgeye kültürel anlamda hizmette bulunabilmek için kurduk. Gayemiz, buradan gelir elde etmek değil. Müzenin Kapadokya turizmine önemli faydalar sağladığı inancındayım" dedi.
Müzeyi bugüne kadar yaklaşık 20 bin kişinin gezdiğini ifade eden Berrin Yıldız, müzeye en çok ilgiyi ise yabancı turistlerin gösterdiğini de sözlerine ekledi. Nevşehir Kent Haber, 07.03.2008 |
|
ALAHAN MANASTIRI RESTORASYON İÇİN İLGİ BEKLİYOR
Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ayşe Aydın, Mersin’in Mut İlçesi'nde bulunan, İsa’nın havarisi St. Paul ve Tarsus’ta yaşamış Hristiyan öncülerinden Barnabas’ın anısına yaptırılan, büyük bölümü sağlam olarak bugüne kadar gelen ender yapılar arasında bulunan ‘Alahan Manastırı’nın, küçük çaplı restorasyonla inanç turizmine kazandırılabileceğini söyledi. Aydın, 440-442 yıllarında yapıldığı tahmin edilen ‘Alahan Manastırı’ için bugüne kadar yeteri kadar inceleme ve araştırma yapılmadığını savundu.
Birgün, 07.03.2008 |
|
|
KRALKAYA MEZARLARI AYDINLANIYOR
Kralkaya mezarları Amasya'nın en önemli simgelerinden. Ünü yurtdışına da taşmış olan Kralkaya mezarları için 3 aşamalı ışıklandırma sistemi kurulacak.
Kente hakim kayaların içine oyularak yapılmış Kralkaya Mezarları'nın tarihi, MÖ 300-400'lü yıllara kadar dayanıyor.
Mitridat Krallığı döneminde dağı tanrı olarak kabul eden insanlar, kralların mezarını dağ içerisine yaparak bir anlamda krallarının tanrıya yakın olacağını düşünür.
Abidevi mezarlıkların Amasya için önemi ise oldukça büyük.
Turistlerin büyük ilgi gösterdiği Kralkaya Mezarları bundan böyle daha görkemli hale getirilecek. Zira geceleri 3 aşamalı ışıklandırma sistemiyle aydınlatılacak. Trt/Haber, 07.03.2008 |
GÖREME'Yİ MUHTAR HEYETİ YÖNETECEK
İzmir İl Genel Meclisi CHP'li üyesi Serdar Değirmenci, TBMM'nin gündemindeki belediyeler yasa tasarısı ile İl Özel İdare gelirlerinin artırılmasını yönelik tasarıyı "Seçim kazanmaya yönelik" çalışma olduğunu söyledi.
Yeni Asır, Haber: Hüseyin Yiğiter, 07.03.2008 |
|
HARBİYE KONGRE MERKEZİ İÇİN İLK KAZMA VURULDU
Harbiye Kongre Vadisi Projesi'ne start verildi. İhalesini, Sembol İnşaat ile Taca İnşaat Ortak Girişimi'nin aldığı, 207 milyon YTL'ye mal olacak ve Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin yerine inşa edilecek Harbiye Kongre Merkezi için iş makineleri çalışmaya başladı. Lütfi Kırdar Kongre Merkezi Rumeli Salonu, Hilton Convention Center ve Gümüş Caddesi, Harbiye Orduevi ve Askeri Müze ile Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu ve Taşkışla Caddesi arasında kalan ve Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde olan S¸işli'deki 17 bin metrekarelik alanı kapsayan projede, toplam inşaat alanı 83 bin 695 metrekare olacak. Proje kapsamında, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu yıkılarak yerine Lütfi Kırdar Kongre Binası ile uyumlu ve bu yükseklikte yeni bir tiyatro inşa edilecek. Sabah, Haber: Ercan Sarıkaya, 07.03.2008 |
Projenin 6-7 Ekim 2009'da İstanbul'da yapılacak Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) 2009 Yılı Guvernörler Toplantısı'na yetiştirilmesi planlanıyor. |
|
İNS¸AAT KAZISINDA TARİHİ ESER BULUNDU
Antalya Büyükşehir Belediyesi'nce ihale edilen Doğu Garajı Projesi çerçevesinde başlanacak inşaatın kazı çalışmaları sırasında, Roma dönemine ait tarihi mezarlar ve eşyalar bulundu.
Alanya Haber, 07.03.2008 |
ARTIK 'DÜNYANIN MAHALLESİ'
Meclis'te tartışmalar arasında görüşülen belediye yasası, 'dünyanın başkenti' afişleriyle donatılmış tarihi Eminönü İlçesi'ni de mahalleye dönüştürüyor. Gündüz nüfus yoğunluğu barındırdığı işyerleri nedeniyle 1 milyonu bulan ancak yerleşik nüfusu sadece 4 bin olan Eminönü, komşusu Fatih Belediyesi'yle birleştirilecek. Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er, bu birleştirmeye olumlu bakıyor. Tarihi Yarımada'nın tek ilçe olması gerektiğini söyleyen Er, yarımadadaki sınırların suni olduğu görüşünde. Eminönü mahalle olmaya hazırlanırken, Sirkeci'de belediyeye ait bir otoparktaki 'Eminönü: Dünyanın başkenti' yazılı pankart, bir şaka gibi yerinde asılı duruyor. Pankartın fotoğrafını çeken vatandaşlar, "Ne başkenti, burası artık mahalle olacak. Gazeteler böyle yazıyor" diyor. Radikal, Fotoğraf: Cem Mirzanlı, 07.03.2008 |
|
SİT ALANLARI ENERJİ YATIRIMINA KAPANDI, ÖZEL SEKTÖR ZORDA
Birinci SİT alanlarından sonra ikinci ve üçüncü derecedeki doğal SİT alanları da enerji yatırımlarına kapanınca, özel sektör yatırım için yer bulamaz hale geldi. TEMA Vakfı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun 2. ve 3. SİT alanlarında enerji yatırımlarına izin veren kararını Danıştay'a taşıdı ve Danıştay'dan iptal kararı çıktı. Özellikle rüzgar, güneş ve su ile elektrik üreten santralları kuracak yatırımlar, yer tahsisi konusunda zorluk yaşayacak. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'na (EPDK) yapılan rüzgar santralı başvurularının da bu karardan olumsuz etkilenmesi bekleniyor. Referans, Haber: Begüm Güroy, 06.03.2008 |
|
JANDARMADAN TARİHİ ESER OPERASYONU
Eskişehir'de jandarma tarafından 4 ilde düzenlenen operasyonda, suç işlemek maksadıyla örgüt kurarak tarihi eser kaçakçılığı yaptıkları iddia edilen 8'i kamu görevlisi 24 kişi yakalandı.
Alınan bilgiye göre, İl Jandarma Komutanlığı timleri, Eskişehir, Bursa, Afyonkarahisar, Çankırı, Bilecik ve İstanbul'da tarihi eser kaçakçılığı yapıldığı istihbaratı üzerine operasyon düzenledi. Eskişehir, Afyonkarahisar, Bilecik ve Çankırı'da ikamet eden şüpheliler A.R.B., K.M., M.C., A.Ö., N.Ö., C.S., M.G., B.Ç., S.S., M.S¸., M.C., H.S., Y.K., M.Y., O.Ö., M.K., H.B., Ç.Y., İ.A., B.T., S.K., S.O., S.O. ve O.D. gözaltına alındı. S¸ahıslardan 8'inin kamu görevlisi olduğu belirlendi. S¸üphelilerin evlerinde yapılan aramalarda ise, 25 sikke, bir heykel, 3 süs eşyası, figürlü 6 kırık lahit parçaları, üzerinde figürler bulunan 25 taş, bir mühür, eski yazılı 5 kitap, 68 tarihi eser içerikli fotoğraf, 2 tabanca, 3 av tüfeği, bir kasatura, bir kama ele geçirildi. Ayrıca, 11 bilgisayar, 20 cep telefonu, bir fotoğraf makinesi, 4 video kaseti, 364 CD, 29 disket gibi muhtelif bilgisayar ve kazı malzemeleri ile bir jeneratöre de el konuldu. 5 kişinin arandığı olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi. haberler.com, 06.03.2008 |
|
SEN PİYER KİLİSESİ TADİLAT NEDENİYLE ZİYARETE KAPATILDI
Antakya'daki Sen Piyer Kilisesi, iç kısmının tavan bölümünde kaya parçalarının düştüğü gerekçesiyle 3 ay ziyarete ve ayin yapmaya kapatıldı.
Haziran ayının sonuna kadar kapalı tutulup restore çalışmasının yapılacağı bildirilen Sen Piyer Kilisesi'nin Hıristiyanların hac sezonuna ulaştırılacağı bildirildi. Yıllardır tehlike arz eden kaya parçalarının bir türlü onarılmadığı kilisenin restore edilmesi için sonunda kültür Turizm Bakanlığı ödenek ayırdı.
Hatay Kültür ve Turizm Müdürü Nizamettin Duran, mağara kilise olması dolayısıyla kaya parçalarının tehlike arz ettiğini yıllardan buyana dile getirdiklerini ancak bir sonuç alamadıklarını söyledi. Bu yıl yapılan müracaatlar sonunda uzmanlar tarafından incelenen mağara kilesi Sen Piyer'in acilen kapatılıp restore edilmesi istendi. Mart ayının 24'ü ile 25'inde Adana Rolöve Müdürlüğü tarafından ihalesi yapılacak kilisenin restore çalışmalarının başlayacağını hatırlatan Duran, yürüttükleri çalışmaların sonucunda tavana hasır çelik perde yerleştireceklerini sözlerine ekledi. Zaman, 06.03.2008 |
|
BAS¸KOMUTAN TARİHİ MİLLİ PARKI AFYON'A DEVREDİLMİYOR
Dumlupınar, Altıntaş-Zafertepe Çalköy yerleşim bölgelerini de içine alan Milli Park alanlarının Afyon'a devredilmesi hakkında ileri sürülen iddialar, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'na verdiği soru önergesiyle cevap buldu. Bakan Eroğlu, Milli Mücadele esnasında 137.000 şehidimizin verildiği Kütahya sınırları içinde kalan milli park alanlarının Afyon Valiliği'nin kontrolüne verilmeyeceğini söyledi.
Başkomutan Tarihi Milli Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı hakkında 16 Ocak 2008 tarihinde TBMM Başkanlığına Alim Işık tarafından verilen soru önergesi sonucunda, Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nce sürdürülen ve Kütahya, Afyon ve Uşak illerinin sınırları içinde yer alan 40.742 hektarlık “Başkomutanlık Tarihi Milli Parkı”nın Afyon'a devredilmeyeceği bildirildi.
Soru önergesini cevaplayan Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Başkomutanlık Milli Parkı'nın üç ilin sınırlarını içine aldığını söyleyerek, bu parkın yönetiminden üç ilin kendi il sınırları dahilinde sorumlu olduğunu ifade etti. Kütahya il sınırları içinde kalan bölgenin Afyon'a devredilmesi yönünde ortaya atılan iddiaların asılsız olduğunu vurgulayan Eroğlu, söz konusu projenin Kütahya'da bulunan ilgili tüm kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak oluşturulduğunun altını çizdi.
MHP Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya'ya İdare Mahkemesi ve Vergi Mahkemesi kurulup kurulmayacağına dair Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin' e verdiği bir başka soru önergesi sonucunda, Kütahya'ya bu mahkemelerin şu anda kurulmasının mümkün olmadığı da öğrenildi.
Bölge İdare Mahkemelerinin, İdare Mahkemelerinin ve Vergi Mahkemelerinin bölgelerin coğrafi durumları ve iş hacmi göz önünde tutularak Adalet Bakanlığı ve yargı çevrelerinin tespitinden sonra kurulmasına onay verileceğini aktaran Bakan Mehmet Ali S¸ahin, Işık'ın soru önergesine verdiği cevapta bakanlığının 2008 yılında bu yönde bir çalışmasının olmadığını söyledi.
Bu tür mahkemelerin Adalet Bakanlığı’nca kurulmasının kafi olmadığını, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun mahkemeleri faaliyete geçirip, kadro ataması yapmasının gerektiğini ifade eden S¸ahin, Kütahya'ya 1999 yılında idare mahkemesi kurulmasına ilişkin karar verilmesine rağmen, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun bu talebi reddettiğinin altını çizdi. Bakan S¸ahin bu karara gerekçe olarak, Eskişehir İdare Mahkemesine Kütahya'dan gelen iş yükü azlığının gösterildiğini belirtti. Bakan Mehmet Ali S¸ahin, Kurulun, Kütahya yerine Eskişehir'e yeni bir idare mahkemesinin kurulmasının işlerin dengeli dağılımı bakımından uygun olacağına karar vererek, ikinci mahkemenin de bu ile açılmasını sağladığını vurguladı.
S¸ahin, ileriki yıllarda Kütahya'nın iş hacminin yükselmesiyle kurulun bu görüşünden vazgeçerek, idare mahkemesinin açılmasına onay verebileceğini sözlerine ekledi. Tellal Gazetesi, 06.03.2008 |
|
KORUMA KURULU'NDA STADYUM KARARI KRİZİ
S¸una inanıyor ve her fırsatta savunuyoruz: Sahip olduğumuz kültür-doğa varlıklarının korunması, en azından kentleşme adına yerel yönetimlerce yapılan bazı hamleler sırasında bu varlıkların yaşatılabilmesi için oluşturulan ve Anıtlar Kurulu olarak bilinen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları gerçekten çok önemli görevler üstleniyor. Bursa Olay, Yazı: Ahmet Emin Yılmaz, 06.03.2008 |
|
TARİHE IŞIK TUTAN 'SİLSİLENAME'
Amasya Müzesi’nde sergilenen “silsilename” Türkler ve peygamberler tarihi hakkında önemli bir orijinal belge olarak kabul ediliyor. “Şecere” ve “soy ağacı” adıyla da bilinen “silsilename” bugüne kadar ortaya çıkarılan az sayıdaki örnekten biri. İki yüzü de yazılı tomar şeklindeki eserin bir yüzünde peygamberler, diğer yüzünde ise Türk ve Moğol hakanlarının soy ağacı, dönemlerindeki bazı olaylara yer veriliyor. Başlangıç ve son kısımları bulunmayan ve ne zaman yazıldığı tam olarak bilinmeyen silsilename hakkında bilgi veren sanat tarihçisi Muzaffer Doğanbaş, şunları kaydetti: “S¸ecere, şekli ve düzenlenişi itibariyle çok fazla mevcudu bulunmayan örneklerden olup şematik bir kurguyla düzenlenmiştir. Daha önce depoda muhafaza edilirken 2003 yılından sonra teşhir edilmeye başlanmıştır. El yazması olan şecerenin bir yüzü bez, diğer yüzü ise kağıttan olup 26 parça (sayfa) halinde katlanmış ve ayrıca tomar haline getirilmiştir.” Türkiye Gazetesi, 06.03.2008 |
|
HOBBIT DE BİR İNSAN
Radikal, 06.03.2008 |
|
TEVRAT HAKKINDA ŞOK İDDİA
İsrailli bir psikoloji profesörü, Musa Peygamber Tur dağında 10 Emri aldığında, bu olaya tanık olan İsrailoğullarının, aslında bölgede yetişen ve halüsinasyona sebep olan bir bitkinin etkisi altında olabileceklerini iddia etti.
İbrani Üniversitesinden Prof. Benny Şanon, İngiliz dergisi "Time and Mind"daki araştırmasında, Sina çölündeki iki bitkinin, Amazon bölgesindeki halüsinasyona yol açan "ayahuaska" bitkisiyle aynı psikoaktif molekülleri içerdiğini yazdı.
"Ayahuaska sarhoşluğunun ileri safhalarında, ışığın görülmesine yoğun dini ve ruhi hisler eşlik etmiştir" diyen Prof. Şanon, bu gibi durumlarda, görülen yoğun ışığın Tanrı'nın yaydığı güç olarak da algılanabildiğini belirtti.
Prof. Şanon, bölgedeki Musevilerin eski zamanlardan beri, yöredeki psikoaktif bitkilerin sihirli ve tedavi edici etkisi bulunduğuna inandıklarını da belirtti. Hürriyet, 06.03.2008 |
|
KAYIP ŞAHESERİN SIRRI ÇÖZÜLÜYOR
Leonardo Da Vinci’nin 1563’ten beri kayıp olan ve güzel sanatlarda çığır açan başyapıtı olarak gösterilen “Anghiari Çatışması” adlı freskinin nerede olduğuna dair sır çözülmek üzere.
Dan Brown’ın “Da Vinci Şifresi” adlı romanında adı geçen ve 30 yıldır bu eserin izini süren İtalyan sanat tarihçisi Prof. Maurizio Seracini, freskin büyük ihtimalle Floransa’daki Palazzo Vecchio binasında duvarların ardına gizlendiğini belirtti.
Milliyet, 06.03.2008 |
|
TARİHİ KENT MERKEZİ PROJESİ DAVALIK OLDU Hürriyet Ankara, 06.03.2008 |
|
TARİHİ BAYAZ HAN MÜZE OLUYOR
Tarihi Bayaz Han'ın restorasyonu tamamlandıktan sonra Kent Müzesi haline dönüştürülmesi planlanıyor. Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Sezer Cihan, Şubat ayında yapımına başlanılan Bayaz Han'ın, Haziran ayında restorasyonunun tamamlanacağını ve Kent Müzesi olarak hizmet vereceğini söyledi.
Cihan, "Bayaz Han içerisinde, protokol kabul salonu, kardeş şehirler teşhir salonu, uzun ve kısa dönem sergileme mekanı, Gaziantep ile ilgili araştırmaların yapılacağı araştırma laboratuarı, Antep yemeklerinin sunulacağı 150 kişilik restoran, 90 kişilik kafe, 85 kişilik pastane, yerel el sanatlarının sergilendiği ve satışının yapıldığı 12 adet satış mağazası, 180 kişilik toplantı ve sergi salonu, turizm bilgilendirme ofisi, 4 adet atölye ve derslik birimlerinin kurulması planlanıyor. Üst katta ise Kent Müzesi yer alacak. Müzede, Gaziantep'in tarihi ve Kurtuluş Savaşı mankenlerle, LCD ekranlarda kısa süreli sunumlarla, etkileyici bir biçimde anlatılacaktır" dedi.
Bayaz Han'da, Gaziantep'in yöresel el sanatlarının da sergileneceğini belirten Cihan, "Gümüş işlemeciliği, bakırcılık, kalaycılık, yemenicilik, sedef işlemeciliği, kutnu dokumacılığı, kilim ve halıcılık, Antep evi Antep işi çeyiz yapımı, baklavacılık, yemek kültürü, eğlence kültürü, mesken kültürü, fıstık ve tarımı konuları kısa tanıtım filmleriyle ziyaretçilere sunulacaktır. Ayrıca, el sanatlarını icra eden yöresel kıyafetli mankenler baklavanın nasıl yapıldığını, Antep kiliminin nasıl dokunduğunu, Antep nakışının nasıl işlendiğini görerek kültürümüzü tanıyacaklardır. Gaziantep'in turizmi, ekonomisi, turistik mekanları, doğal güzellikleri, konaklama, yiyecek, içecekler gibi konularının da yer aldığı Kent Müzesi, Gaziantep'in kültürünü, ziyaretçilere sunacaktır. Ayrıca, şehrimizin büyük bir bölümünü içine alan kent vaziyet maketi, anıtsal yapılar maketi ve sivil mimari maketleriyle şehrimizin önemli yerleri de, Kent Müzesi içerisinde teşhir edilecektir" diye konuştu. Gaziantep Kent Haber, 06.03.2008 |
|
TARİHİ KİLİSENİN RESTORASYONU ONAYLANDI
Aydın'ın Didim İlçesi'nde uzun yıllardır, SİT alanı olması nedeniyle atıl durumda bekletilen Eski Yoran yapılarından, tarihte "Şapel" olarak kullanılan binanın restorasyonu için gereken onay alındı. Didim Belediye Başkanı Mümin Kamacı, gazetecilere kilise önünde yaptığı açıklamada, bölgesel kültür turizmini canlandırmak amacıyla başlattıkları "Uygarlıklar Deltası Meandros" projesinde somut adımlar atılmaya başlandığını ifade etti.
Haber Ekspres, 05.03.2008 |
|
KALEHÖYÜK'TEN ÇIKARILAN ESERLER YERİNDE SERGİLENECEK
Kırşehir'in Kaman İlçesi'nde yer alan Kalehöyük bölgesindeki kazıda ortaya çıkarılan tarihi eserler, bölgede yapılacak müzede sergilenecek. Bölgede, 2005 yılında Japon Hükümetinin desteğiyle Japon Arkeoloji Enstitüsü'nün yapılmasının ardından, kazıda çıkan eserlerin sergilenmesi amacıyla bir de müze inşa edilecek. Sergi salonları, depolama birimleri, kütüphane, ziyaretçiler ve çocuklar için özel olarak hazırlanan eğitim çalışmalarına yönelik bilgilendirme bölümü, laboratuar, sinevizyon ve fotoğrafhane gibi bölümlerden oluşması planlanan müze için, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün ile müzeyi yapacak Kajima Şirketi'nin Genel Müdürü Hidenori Mori arasında işbirliği protokolü imzalandı.
Japon Hükümeti'nin müzeyi Türkiye'ye hibe edeceğini belirten Düzgün, yaklaşık 4 milyon dolara mal olan projenin tamamının Japon Hükümeti tarafından karşılandığı kaydetti. Müzenin inşaatının bir buçuk yıl içinde bitirilmesinin planlandığını ifade eden Düzgün, temel atma töreninin ise Mayıs ayında yapılacağını söyledi. İhalenin başarıyla tamamlanmasından mutluluk duyduğunu dile getiren Düzgün, "Uzun yıllardan beri Prof. Sachira Omura uzmanlığında devam eden Kalehöyük kazısının bu müzeyle taçlandırılacağına inanıyorum. Müzenin de yapılmasıyla beraber zaten iyi düzeyde olan Türk ve Japon hükümetleri arasındaki kültürel ilişkilerin daha da iyiye gideceğine inanıyorum" diye konuştu. Topkapı Sarayı Müzesi'nden toplam 140 tarihi eserin "Muhteşem Osmanlı Hanedanlığı Sergisi" adı altında 6 ay süreyle Tokyo, Kyoto ve Nagoya şehirlerinde teşhir edildiğini hatırlatan Düzgün, bu serginin 2007 yılı içinde Türkiye'nin yurtdışında açmış olduğu sergiler içinde 370 bin kişiyle en çok ziyaret edilen sergi olduğunu belirtti. Düzgün, sergiye gösterilen yoğun ilgiden ve kendilerine gelen talepler doğrultusunda, 2011 yılında Japonya'nın üç büyük şehrinde Osmanlı eserlerinden oluşan yeni bir serginin hazırlıklarına bugünden başladıklarını kaydetti. haberler.com, 05.03.2008 |
|
KELKİT HAVZASI'NIN KÜLTÜR VARLIĞI DÜNYAYA AÇILDI
Geçtiğimiz günlerde dünyanın en çok ziyaret edilen ilk on müzesi açıklandı. Türkiye'deki hiçbir müze bu sıralamada yer alamadı. Binlerce yıllık geçmişin hatırasını barındıran müzelerimiz, çoğu zaman sadece hırsızlık olayları ile gündeme geliyor. Sanat tarihçileri ve akademisyenlerin bile ancak birçok resmi izin aldıktan sonra araştırma yapabildiği müzelerimiz, ilk kez gerçekleştirilen bir proje ile dünyaya açıldı. Kelkit Havzası Kalkınma Birliği ve Ceren Tanıtım işbirliğiyle hayata geçirilen 'Sanal Müzeler Projesi'yle Tokat, Sivas, Giresun ve Gümüşhane müzeleri, Tokat Ballıca ve Gümüşhane Karaca mağaraları ile Gümüşhane Santa Harabeleri, internet üzerinden gezilebiliyor. 360 derece video turu ve üç boyutlu fotoğrafları bir arada sunan sitede sergilenen ve sergilenmeyen tüm eserlerin envanter bilgileri de yer alıyor. Bu yönüyle dünyada bir ilk olduğu ifade edilen çalışma sayesinde çeşitli akademik ve bilimsel çalışmalarda kullanılan ve yıpranan nadide eserler korunmuş olacak. Kelkit Havzası'ndaki müzelerde başarıyla gerçekleştirilen çalışmanın Türkiye'deki bütün müzelerde uygulanması için Müzeler Genel Müdürlüğü'ne teklif götürüldü. Hazırlığı 1,5 yıl süren Kelkit Havzası Sanal Müzeler Projesi, 9-12 Nisan tarihleri arasında Archives&Museums Informatics tarafından Kanada'nın Quebec şehrinde düzenlenecek olan 'Müzeler ve Web Uluslararası Online Kültürel Miras Konferansı'na katılacak. Proje, konferansta 'Best of the Web' başlığı altında yedi farklı kategoride düzenlenecek olan dünyadaki en iyi müze web siteleri yarışmasında ülkemizi temsil edecek. Müzeler için örnek bir çalışma
Projenin genel yayın yönetmeni Gönen Orhon, çalışmanın aslında bir başlangıç olduğunu ve Türkiye'nin diğer müzeleri için de benzer projeler yapılabileceğini söylüyor. Orhon, ciddi bir uygarlık birikimine sahip olduğumuza ve bu birikimin kamuoyu ve yöneticiler tarafından yeterince bilinmediğine dikkat çekiyor. Çalışmanın, öncelikle bilgiye ulaşmak ve sahip çıkmak açısından önemli olduğunu vurguluyor Orhon. Müzecilikte sanal tur yeni bir uygulama değil, fakat bu projeyi diğerlerinden ayıran özellik, önemli bir editoryal çalışma ile gerçekleştirilen envanter çalışması. Bugüne kadar yapılan sanal müze çalışmalarında müzelerde sergilenen eserlerle ilgili herhangi bir açıklama yer almıyor. Bir eser hakkında bilgi almak için mutlaka müzeye gitmek gerekiyor. Gönen Orhon, "Bu çalışma, dünyada bir ilk. Kültürel mirasımızın dünyaya açılması için önemli bir adım." diyor. Sanal müze, sanat tarihçileri ve akademisyenler için de kolaylık sağlıyor. Çünkü müzelerde araştırma yapmak için her konu ve her proje için ayrı ayrı izin almak gerekiyor. Ayrıca bu çalışmalar müzelerdeki nadide eserlerin yıpranmasına da sebep oluyor. Gönen Orhon, "Bir kereye mahsus olarak yüksek çözünürlüklü veri tabanı oluşturalım istedik. Bunu pilot olarak başardık ve ülke genelinde yapılması için Müzeler Genel Müdürlüğü'ne teklif sunduk. Eğer bu çalışma, ülkedeki bütün müzelerde gerçekleştirilirse, merkezi olarak hangi müzede ne olduğunu da kontrol edebilirsiniz." diyor.
Tokat Valisi ve Kelkit Havzası Kalkınma Birliği Başkanı Dr. Recai Akyel, Sanal Müzeler Projesi'nin, Kelkit Havzası'nın özgün değerlerini, doğal, tarihi ve kültürel mirasını belgelerken, havzayı ulusal ve uluslararası platformlarda tanıttığını vurguluyor. Bu çalışmanın diğer bölgeler için de örnek teşkil edecek bir proje olduğunu söyleyen Akyel, "Türkiye'nin kültür mirasının tanıtılması konusundaki hassasiyetimizle, bu projeyi kendi bölgesine de taşımak isteyen dernek, birlik ve yerel yönetimlere gerekli tüm desteği vermeye hazırız." diyor.
Kelkit Havzası Sanal Müzeleri, Türkçenin yanı sıra İngilizce dil seçeneği ile tüm dünyadaki sanat meraklılarının hizmetine de sunuldu. Sanal müzeye girdiğinizde o ildeki diğer kültürel değerleri, kentin turistik yerlerini ve buralara ulaşım imkanlarını görmek mümkün. Yakın bir zamanda, müzelerdeki eserlerin üç boyutlu resimleri ücretli olarak indirilebilecek. Buradan elde edilecek gelirin müzelere mi yoksa birliğe mi kalacağı belirlenmediğinden şimdilik bu özellik kullanılamıyor. Sanal müzeler www.kelkitbasinmuseums.org adresinden gezilebiliyor. Zaman, Haber: Ali Pektaş, 05.03.2008 |
|
TRAVERTENLERE OTOMASYONLA SU VERİLECEK
Pamukkale travertenlerinin kararmasını önlemek amacıyla su, bilgisayar kontrollü sistemle verilecek. Travertenlerde suyun ne zaman, nereye, ne kadar süreyle akıtılacağı otomasyon sistemiyle belirlenecek.
UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası listesinde bulunan Pamukkale'de travertenlerin oluşumunu sağlayan su, kuraklık sebebiyle azaldı. Bunun üzerine Denizli İl Özel İdaresi, travertenlerin kararmaması için yeni tedbirler almaya başladı. 'Pamukkale Su Dağıtım ve Otomasyon' projesiyle travertenlere verilecek su, bilgisayarla kontrol edilecek. Proje çerçevesinde, 40 yıldır su verilemeyen Pamukkale eteklerindeki Karayelek sırtı olarak bilinen yerlere de akış sağlanarak beyazlaştırılacak. Pamukkale İşletme Müdürü Nevzat Sallıo, eskiden travertenlere saniyede 400 litre debili su aktığını, son birkaç yılda bu miktarın 260 litreye kadar düştüğünü söyleyerek, kanal kapakları ve pompaların merkezden yönetilmesini ve ana hatlardaki debilerin ölçülmesini sağlayacak otomasyon sistemi (SCADA)'nin kurulduğunu aktarıyor.
Denizli İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Adem Oklu da Pamukkale'nin alt kısımlarında bulunan yoğun bitki örtüsünün travertenleri kararttığına dikkat çekiyor. Proje kapsamında Pamukkale'deki traverten kanalları dolduğu için 40 yıldır su gitmeyen Karayelek sırtına su götürülebileceğini kaydeden Oklu, "Pamukkale'nin her yerinde devamlı ve bol su olması mümkün değil. Su devamlı salınırsa, travertenler yosunlanıp renk değişimi oluyor. Üç gün su bırakılıyor, bir hafta da kuruyup beyazlaşması için bekleniyor." diyor. Denizli Valisi Hasan Canpolat da projelerin tamamlanmasından sonra Pamukkale'nin altında bulunan bölgelerin de Kocaçukur'la birleşerek travertenleşeceğini söylüyor. Zaman, 05.03.2008 |
|
KONURALP TARİH Mİ OLACAK?
Yıllardan beri ilçe olmayı bekleyen Konuralp beldesi, yeni çıkarılan bir yasa ile Düzce'ye ilhak edildi. 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 11. maddesine gore belediye sınırlarına alınan Konuralp'in 8 mahallesi tüzel kişiliğini koruyacak. Bu mahalleler katılım tamamlandıktan sonra Düzce'nin mahallesi olarak anılacak ve işlem görecek. Konuralp adı kullanılmayacağı için unutulmaya yüz tutacak.Tarihi yıllar öncesine dayanan bu Konuralp adı gelecek yıllarda belki de unutulacak.
Bugün Tıp Fakültesi olarak kullanılan bina, 50'li yıllarda verem hastanesi olarak Türkiye'de önde gelen sağlık kuruluşlarından biri idi. Yine, aynı yıllarda Hıdrellez şenliklerinin kutlandığı Kırk Basamaklar ile halk arasında özel bir yer edinmişti. Konuralp'ın, yine halk arasında yerleşen, Üskübü, Kasaba gibi adları da vardı. Düzce'nin önemli yerleşim birimi haline gelen Konuralp, Düzce Üniversitesi'ne ev sahipliği yaparak gözde bir yer haline gelmişti.
Düzce'ye bağlı Konuralp beldesinde yer alan antik şehrin tarihi, MÖ 3. yüzyıla kadar dayanıyor. Konuralp ilk olarak tarih sahnesine Hypios adı ile çıkıyor. Doğudan batıya uzanan, Küçük Melen ve Tabak Çayları yakınında, ovada son bulan bir tepenin üzerine kurulan kasabanın adı Hypios'dan sonra Kieros olarak anılmaya başlamıştı.
Kieros'un tarihi de tam olarak aydınlatılamamıştır. Mariandynlere ve Herekleia Devleti'ne karşı harekete geçen Bithynler, kralları 1. Prusias (MÖ 283 - MÖ 183)'ın eliyle Sangarios'un doğusundaki Kieros'u zaptettiler. Buraya Bithyn kolonisi yerleştirerek kısa zamanda eskisine göre daha bayındır hale getiren 1. Prusias, şehri bir çok abidelerle süsledi ve tahkim ettirdikten sonra adını da değiştirdi. Böylece Kieros MÖ 2. yüzyıl sonlarında tarih sahnesinden çekildi. Burası Kralın adına izafeten ìPrusiasi ismini aldı. Bursa ve Gemlik'deki diğer Prusias şehirlerinden ayırt edilmek için bu yeni kente Prusias Pros Hypios, yani ìMelen Kenarındaki Prusiasi adı verildi.
Prusias Pros Hypios, MÖ 74 yılına kadar Bithyn hakimiyetinde yaşadı. Kral, 4. Nikomedes, Philopater zamanında, siyasi çalkantılara maruz kaldı. Büyük Pontus Kralı Mithridates'in diğer Bithynia şehirleri gibi Prusias Pros Hypios'u istila ederek Pontus hakimiyetine soktu. Bithynia Kralı Nikomedes ise ölmeden önce krallığını Romalılar'a vasiyet yolu ile bıraktı. MÖ 74'den sonra, Roma hakimiyeti başladı. Bu devrede Prusias Pros Hypios, Latin kültürünün tesiri altında kaldı. Merkezi Nikomedia olan Bithynia Pontus eyaletinin şehri olarak ve ìPrusias ad Hypiumi adıyla yaşayışına devam etti.
Keşfedilen ve Fransız arkeologlardan Georges Perrot'nun ilim alemine kazandırdığı bir kitabeden, Prusias ad Hypium'da on iki kabile ve her birinin iki başının olduğu anlaşılmaktadır. Ekonomik hayatın Roma Çağı boyunca canlı olduğu, hemen hemen bütün devlet reislerine ait paralardan ve mimari eserlerden anlaşılmaktadır. Şehrin sembolü olan Tanrıça Tyche heykeli ve bu gün Tabak Çayı yatağında toprakla kapanmaya yüz tutan Roma Köprüsü, 3 kemerli ve 10 metre boyundadır. Prusias ad Hypium'un ilk çağlarına ait surlardan ise belirli bir iz kalmamıştır.
Roma Devri, 395'de sona ermiştir. Özellikle, imparatorluğun her yerinde olduğu gibi Prusias'da da dini akımların mücadelesi görüldü. Zira Hıristiyanlık önce gizli, sonra açıkça, eski ve Roma dini inançlarına meydan okuduğu gibi mağlup etmeyi de başarabilmişti. Roma Devri'nin sonlarına doğru, bilinmeyen sebeplerden dolayı İmparator 1. Teheodosius (378-395) 384 veya 385'de Paphlogonia ve Bithynia Eyaletleri'nden bazı şehirleri alarak, bunlarla oğlu Honorius'un adını verdiği Honorius Eyaletini kurmuştu. Yeni düzenlemede Prusias ad Hypium da bu eyaletin sınırları içinde önemli bir şehir mevkiini koruyabilmişti. 535 yılına doğru Prusias (Konuralp), Claudiopolis'ten sonra bölgede ikinci önemli şehir oldu. Konuralp'de bulunan haç işaretli mezar mermerleri de bu devre ait arkeolojik kalıntılardandır.
395'de Büyük Theodosius öldü ve Roma İmparatorluğu resmen Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölündü. Bu dönemde Prusias ad Hypium da Doğu Roma İmparatorluğu sınırlarında kaldı. Düzce, Osman Gazi'nin beyliği sırasında Türk hakimiyetine katıldı. Orhan Gazi'nin mahiyetinde Geyve, Alp Suyu, Karacebüş hisarlarını fetheden Konur Alp, Akçakoca ve Abdurrahman Gazi, Bizans devrinde Regio Tarsia adı verilen Akova'ya akınlara başladı. Konuralp, Bolu topraklarına karşı bir sefer düzenlemiş, Düzbazar'ı ele geçirdikten sonra da, şimdi yeri hala belirlenemeyen Uzunca-Bel'de Bizanslılar'la iki gün vuruşmayarak beklemiş ve arkasından son darbeyi vurmuştur.
Osman Gazi, Düzce Pazarı (yani ovayı) ve Bizans Prusias'ını, Konur Alp'in yönetimine verdi. 14. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren bu bölge Konur Alp ili ve kısaca ìKonrapai diye anılmıştır.
YASA NE DİYOR?
MADDE 11. - Meskun sahası, bağlı olduğu il veya ilçe belediyesi ile nüfusu 50.000 ve üzerinde olan bir belediyenin sınırına, 5.000 metreden daha yakın duruma gelen belediye ve köylerin tüzel kişiliği; genel imar düzeni veya temel alt yapı hizmetlerinin gerekli kılması durumunda, Danıştayın görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığının teklifi üzerine müşterek kararname ile kaldırılarak bu belediyeye katılır. Tüzel kişiliği kaldırılan belediyenin mahalleleri, katıldıkları belediyenin mahalleleri haline gelir. Tüzel kişiliği kaldırılan belediye ile köylerin taşınır ve taşınmaz mal, hak, alacak ve borçları katıldıkları belediyeye intikal eder.
Madde 12 - 4, 6, 7, 8 ve 9 uncu maddelerde belirtilen kararlar kesinleşme tarihini takip eden yılın ocak ayının birinci gününden itibaren yürürlüğe girer. 4 üncü maddeye göre belediye kurulan yerlerde 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 29 uncu maddesine göre seçim yapılır. 8 inci maddede geçen birleşme ve katılmalara, 9 uncu maddede geçen mahalle kaldırılmasına, 11 inci maddede geçen belediye ve köy tüzel kişiliğinin kaldırılmasına veya bir beldenin köye dönüştürülmesine dair kararlar ilk mahalli idareler seçimlerinde uygulanır ve seçimler bu yerlerin yeni durumlarına göre yapılır. (Ek fıkra: 06/03/2007-5594 S.K./2.mad.) Birleşme, katılma veya tüzel kişiliğin kaldırılması sonucu tüzel kişiliği ilk mahalli idare seçimlerine kadar devam edecek olan belediye ve köylerde, birleşme ve katılma işleminin gerçekleşmesi veya müşterek kararnamenin yayımlandığı tarihten itibaren yeni nazım ve uygulama planı yapılmaz; mevcut planlarda yapılması gereken zorunlu değişiklik ve her türlü imar uygulaması katılınacak belediyenin uygun görüşü alınarak yapılır. Uygun görüş verilmeyen plan değişiklikleri yapılamaz. (Ek fıkra: 06/03/2007-5594 S.K./2.mad.) Tüzel kişiliği sona erecek belediye ve köylerin taşınmazlarının satılması ile vadesi tüzel kişiliğin sona ereceği tarihi aşan borçlanma yapılması İçişleri Bakanlığının onayına tabidir. (Ek fıkra: 06/03/2007-5594 S.K./2.mad.) Belediye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmesi konusunda, 68 inci maddenin (d) bendinde öngörülen sınırlamaya bağlı olmaksızın İçişleri Bakanlığının onayı ile borçlanma yapabilir. Bu amaçla yapılan borçlanmalar ihbar ve kıdem tazminatı dışında hiçbir gider için kullanılamaz. Bu Kanunda öngörülen nüfus büyüklüğü için Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca bildirilen nüfus esas alınır. Düzce Damla, 05.03.2008 |
|
BU DA 'KAZ-GÖSTER-TERKET' METODU
Bodrum'daki antik Myndos kentinde kazılar durdurulunca, kaçak kazıcılara gün doğdu. Son 1.5 yılda dört kaçak kazı tespit edildi. Konuyu TBMM gündemine taşıyan CHP Muğla Milletvekili Ali Arslan, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, "Rantın ve kaçak kazının önünü açıyorlar. Myndos yapılaşmaya kurban edilmek isteniyor" dedi.
Radikal, 05.03.2008 |
|
ROMA VİLLASI KAZILIYOR
İngiltere, Wight Adası’nın en önemli tarihi eserlerinden birisi beş yıl sürecek bir arkeolojik kazı ile gün ışığına çıkacak. Brading Roma Villası’nın şimdiye dek sadece ufak bir kısmı kazılmıştı.
Oxford Üniversitesi'nden arkeoloji profesörü Sir Barry Cunliffe nezaretinde 20 kişilik bir arkeolog ekibi artık villanın kalanını kazacak. Cunliffe, binanın kuzeye doğru uzandığının bilindiğini ve bu kısımda büyük bir salon olduğuna dair ellerinde kanıtlar olduğunu açıkladı.
1879 yılında bir çiftçi tarafından bulunan Brading Roma Villası, 2004'de büyük bir kurtarma kazısı yapılana dek Dünya Anıtlar Fonu tarafından dünyanın en çok tehlikede olan 100 yapısı içinde sayılıyordu. BBC News, 02.03.2008 |
|
HASANKEYF'E BİLİRKİS¸İ GÖNDERİLECEK
Hasankeyfliler, Hasankeyf'i sular altında bırakacak Ilısu Barajı projesine kredi veren üç Avrupa ülkesinin kapısını çaldı. 50 kişiden oluşan grup dün Ankara'da önce Almanya, ardından İsviçre ve Avusturya büyükelçiliklerine mektup bırakarak kredilerin geri çekilmesini istedi. Ankara'daki eylem sürerken Diyarbakır İdare Mahkemesi, Ilısu Projesi ve sözleşmenin iptali için açılan davada ara kararını açıkladı. Mahkeme Hasankeyf'de keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdi. Avukat Murat Cano kararı "Hasankeyif'in kurtarılması için yeni bir umut" diye nitelendirdi. Dicle üzerine kurulacak Ilısu'nun 1.1 milyar dolar su depolaması ve yılda yaklaşık 8.4 milyar kilovatsaat elektrik üretmesi hedefleniyor. Radikal, Fotoğraf: Serdar Özsoy, 05.03.2008 |
|
SUMELA'DA SKANDAL
Dünyaca ünlü Sümela Manastırı'nda tam 20 yıldan beri yürütülen restorasyon çalışması 'eksik ve olumsuz' olduğu için yeniden başlayacak! 1987 yılından beri restore edilen manastırın üzerindeki kaya kütlesindeki çatlaklarsa korkutuyor.
Radikal, Haber: Osman Şişko/DHA, 05.03.2008 |
|
SAFRANBOLU'DA 150 YILLIK KONAK YANGINDA KÜL OLDU
Karabük'ün Safranbolu İlçesi'ne bağlı Yörük Köyü'ndeki yaklaşık 150 yıllık konak, çıkan yangında kullanılamaz hale geldi.
Edinilen bilgiye göre, yalnız yaşadığı öğrenilen Mübeccel Gümüş'e (77) ait 3 katlı tarihi konakta henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Karabük ve Safranbolu Belediyesi İtfaiye ekiplerinin müdahale ettiği yangında, konak kullanılamaz hale geldi. İtfaiye ekiplerinin soğutma çalışmaları ise devam ediyor.
Yörük Köyü'ne gelerek çalışmaları yerinde inceleyen Safranbolu Kaymakamı İzzettin Küçük, Yörük köyündeki tüm evlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu koruması altında olduğunu söyledi. İtfaiye ekiplerinin yangına zaman kaybetmeden müdahalede bulunmasına rağmen, yapının ahşap olması nedeniyle alevlerin binayı hızla sardığını belirten Küçük, "İtfaiye ekipleri çok büyük mücadele verdi, ancak bina kül oldu. En büyük sevincimiz, yangında can kaybı olmaması ve alevlerin yan taraftaki diğer tarihi binalara sıçramamasıdır" diye konuştu. Zaman, 04.03.2008 |
|
MURADİYE HAMAMI'NIN RESTORASYONU SÜRÜYOR
Tarihi eserlere sahip çıkan Osmangazi Belediyesi`nin, şahıstan satın aldığı Muradiye Hamamı`nı restore çalışmaları hızlandı. Engelliler Eğitim merkezi yapılması planlanan tarihi hamamda, şehrin Bizans`tan bu tarafa kimliğinde derin yer bulan kaplıca kültürünü yaşatacak bir hamam müzesi yapılması isteniyor.
Muradiye`de Osmanlı-Türk kıyafetleri müzesi bulunan kolleksiyoner Esat Uluumay, hamam kültürü ile alakalı önemli parçalara sahip olduğunu belirterek, `Benim kolleksiyonumda böyle bir müzeyi oluşturmaya yetecek materyaller mevcuttur. Ancak Osmangazi Belediyesi, Muradiye Hamamı`na müze olması halinde yeterli ziyaretçi gelmeyeceğini düşünerek engelli eğitim merkezi molarak kullanmayı düşünüyor. Bu arada, hamamın duvarlarına küçük vitrinlerle, eskiden hamamlarda kullanılan bazı malzemeleri sergilemeyi planlıyorlar. Benim Muradiye Şair Ahmet Paşa Medresesi`ndeki müzemde de bazı eksiklikler var. Bunları gidermeleri karşılığında hamam koleksiyonumu belediyeye verebilirim` dedi.
Bursa Olay, 04.03.2008 |
|
TARİHİ ÇES¸MELER YOK OLUYOR
1980’li yıllara kadar hemen her mahallesinde tarihi nitelikte çeşmeleri bulunan Erzurum’da, ata yadigarları olan tarihi çeşmeler bir bir yok oluyor.
Tarihi çeşmelerden bazılarının, yeni yapılan veya yeni açılan yollar sebebiyle zarar gördüğü Erzurum’da, tarihi miraslar olarak değerlendirilen çeşmelere yeterince ilgi gösterilmediği öne sürüldü.
Belediyeler tarafından yürütülen çeşitli çalışmaların, seneler boyunca hep tarihi çeşmeler ve kültürel kalıntıları ortadan kaldırdığına dikkati çeken Özkan, Erzurum’da bugün bile suları akmayan tarihi çeşmelerin sayısının hayli fazla olduğunu ifade etti.
Erzurum’da hemen her mahallede görülmesi mümkün olan çeşmelerin, yapıldıkları dönemlere ait izler taşıyor olması nedeniyle tarihi ve kültürel birer miras anlamına geldiğini vurgulayan Yrd. Doç.Dr. Özkan, “Tarihi çeşmelerin bazıları vakıflar tarafından yapılmakla birlikte, kimileri de, dönemin eşrafı tarafından hayrat adı altında tesis edilmiştir. Tarihi çeşmelerin yapıldıkları dönemler, şimdiki gibi evlerde muslukların bulunmadığı ve suyun istenilen yere taşınamadığı dönemlerdi. Bu yüzden tarihi çeşmelerimizin hem üstlendikleri misyon, hem de geçmiş yılların izlerini taşıyor olmaları açısından korunup kollanması gerekiyor. Ancak yerel yönetimler, bu önemli detayı nedense yıllardan beri görmemişlerdir. Yapılaşma, yeni yol açma, altyapı, kanalizasyon gibi belediyecilik hizmetleri yürütülürken, aynı zamanda tarihin izleri de silinmiştir. Ata yadigarı olan bu varlıklarımızın sonu bu şekilde olmamalıdır” diye konuştu.
Özkan, yerel yönetimlerin tarihi çeşmeler konusunda acilen adım atmaları gerektiğini dile getirerek, “Biz atalarımızdan miras olarak aldığımız tarihi varlıklarımıza sahip çıkmazsak, gelecek nesillere ve çocuklara beton binaları mı bırakacağız? Tarihi çeşmelerin yanında, yeni yapılmış olan çeşmeler de akmıyor. Yani biz atalarımızdan miras olarak aldığımız kültürü bile yaşatamamışız. Bu nedenle tarihin izlerinin silinmesine göz yumulmamalı, bu izlerin korunması önlem alınmalıdır” dedi. Erzurum Gazetesi, 04.03.2008 |
|
TARİHİ KIS¸LALARDA HÜZÜN TALİMİ Türkiye Gazetesi, 04.03.2008 |
|
TARİHİ ESER BASKINI
Ankara polisi, üç kişiyi tarihi eser kaçakçılığı suçundan gözaltanı aldı. Edinilen bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren Mali Büro Amirliği ekipleri, üç kişiyi 15 adet metal sikke ve beş adet tarihi eser ile birlikte ele geçirdi. Zanlılar adliyeye sevkedildi. |
TARİHİ ESER OPERASYONU
Samsun'da, tarihi eser satmak istedikleri öne sürülen 3 kişi gözaltına alındı. Bir ihbarı değerlendiren jandarma ekipleri, Aydın P, Nuh Ö. ve Sercan G'nin madenden yapılmış Tunç Dönemi'ne ait 2 baltayı satmaya çalıştıklarını belirledi. Zanlıları takibe alan ekipler, bu kişileri Bankalar Caddesi'nde tarihi eserlerle yakaladı. Samsun Haber, 03.03.2008 |
|
ANIT MES¸E İÇİN OTELİN PROJESİNİ DEG?İS¸TİRDİLER
Bolu’nun Karacasu Beldesi Yarenler Mevkii’nde yapımı devam eden 300 yatak kapasiteli Gazelle Resort SPA Otel arazisinde bulunan 309 yıllık meşe ağacı için otelin projesi değiştirildi. Hürriyet, Haber: Mutlu Yuca - Koray Yılmazdemir, Fotoğraf: Bolu Olay, 04.03.2008 |
ÇANAKKALE'DEKİ MÜZE SIKINTISI GEÇİCİ OLARAK ÇÖZÜME KAVUS¸UYOR
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'nda 93. yıldönümü kutlanacak olan 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor.
Devlete ait müzelerin çeşitli nedenlerden dolayı kapatılması Milli Park Müdürlüğü yetkililerini kara kara düşündürüyor. Bu bağlamda gelen ziyaretçilerin mağdur olmaması için yetkililer Milli Park Müdürlüğü binasındaki boş bir salonu müze haline getiriyor. Yaklaşık 200 bin YTL'ye mal olacak olan müzede Kabatepe Müzesi'ndeki savaş eserleri sergilenecek. Yaklaşık 2 hafta sonra bölgeye gelmeye başlayacak olan ziyaretçiler, tadilatta olan müzeler ve S¸ehitler Abidesi'ni gezemeyecek.
Bölgeye gelen ziyaretçilerin en çok gezdiği yerlerin başında gelen Kabatepe Müzesi tavanında meydana gelen çökmeler sebebiyle, Ana Tanıtım Merkezi işletmecisinin para kazanamadığı gerekçesi ile işlerine son vermesi, daha büyük bir müze yapmak için genişletme çalışması yapılan Şehitler Abidesi altındaki müzenin izolasyonu tam yapılmadığı için törenlerde hizmet veremeyecek.
Şehitler Abidesi ise tavanına 3 yıl önce mozaik taşlarından yapıştırma ile yapılan Türk Bayrağı'nın bir kısmının koparak düşmesi nedeniyle ziyaretçilerin can güvenliği açısından ziyarete kapatıldı. Tüm olumsuzlukların üst üste gelmesinin kendilerini zor durumda bıraktığını söyleyen Milli Park Müdürlüğü yetkilileri, çareyi bir başka müze yapmakta bulmuşlar. Bu kapsamda bir ay önce başlanan Milli Park Müdürlüğü binası içerisindeki kullanılmayan 200 metre karelik salon müzeye çevriliyor. Müzenin iç donanımının tamamlandığını belirten yetkiler, sadece aydınlatma işlerinin önümüzdeki hafta yapılacağını ve 18 Mart törenlerinde hizmete sunulacağını belirtti. Zaman, Haber: Muzaffer Altunay, 03.03.2008 |
|
600 YILLIK HAMAM ONARILIYOR
Çanakkale’nin Ezine İlçesi'nde Yıldırım Bayezid döneminde inşa edilen 600 yıllık Seferşah Hamamı, aslına uygun olarak restore ediliyor. Hamamın restorasyon ihalesini 446 bin YTL bedelle alan müteahhit firmanın temsilcisi Serdar Kılıçoğlu, yaklaşık 2 ay önce başladıkları restorasyon çalışmasında 2 bin 400 metrekarelik alana sahip, kadın ve erkek kısmı bulunan hamamı aslına uygun olarak restore edeceklerini söyledi. Hamamın kubbesinin kurşunla kaplandığını, içindeki sıvaların, su ve makine tesisatlarının, mermerlerin, ahşap doğrama ve saunasının yenilendiğini belirten Kılıçoğlu, restorasyonu mayıs ayında tamamlamak istediklerini açıkladı. Kılıçoğlu ayrıca, hamamın en son 1973 yılında onarımdan geçirildiğini, çalışmalar sırasında orijinal kemerlerin ortaya çıkarıldığını da sözlerine ekledi.
Evrensel, 03.03.2008 |
|
GALATAPORT VE HAYDARPAŞA PROJELERİNE DURDURMA
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi’nin 1/100000 ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nın iptali için açtığı davada, İstanbul 2. İdare Mahkemesi, yetki, şekil ve itirazın reddine yönelik idare işlemi açısından hukuka aykırı bulunarak yürütmeyi durdurma kararı aldı. Söz konusu plan, Galataport ve Haydarpaşa gibi büyük projeleri de kapsıyordu. Evrensel, 03.03.2008 |
|
S¸AİRİN DOG?DUG?U EVİ VEFASIZLIK YIKTI
Bu yıl, cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük temsilcisinin ölümümün 50. yıldönümü olduğu hatırlatılan açıklamada, “2 Aralık 1884'de Üsküp'te doğan ve 18 yaşında İstanbul'a göç eden, şiir ve yazılarında hem Türkiye'yi hem de Makedonya'yı yaşatan büyük Türk şairi Yahya Kemal Beyatlı'nın aziz hatırasını yaşatmak boynumuzun borcudur" denildi. İLESAM, 2008'in Turizm Bakanlığı tarafından Yahya Kemal Beyatlı Yılı ilan edildiğini hatırlatarak, her iki ülkenin yetkililerini, görevlerini yerine getirmeye davet etti
Evlerine sahip çıkamadıklarımız: Ziya Osman Saba'nın Kadıköy Misak-ı Milli Sokak No: 37'de oturduğu ev yıkıldı.
Şeyh Galip'in Sütlüce'de bir süre yaşadığı Elif Efendi Sokak No: 2'deki evi de yeni sahibi tarafından kısa bir süre önce yıkıldı. Asaf Halet Çelebi'nin Beylerbeyi'ndeki evi yeni sahibi tarafından restore ediliyor.
Ahmet Muhip Dıranas'ın Sinop'un Karaoğlan Köyü'nde ormanlık içinde kendi eliyle yaptığı ahşap evi de akıbeti ne olacağı bilinmeden duruyor.
Nazım Hikmet'in Piraye Hanım'la yaşadığı Cihangir'deki evin kapısına plaket asılmış; ancak apartmanda yaşayanlar ile bu faaliyetleri yürüten S¸ehr-i İstanbul Derneği arasında sorun çıktığı için kaldırılmış.
Necip Fazıl'ın hem Türkiye'de hem Mısır'da yaşadığı birkaç evi var. Erenköy'de son yıllarını geçirdiği evi geçen yıl imar nedeniyle yıkıldı.
Ahmet Haşim'in Kadıköy'de yaşadığı bilinen evi yıkılan evler arasında. Yeni Şafak, Haber: Fazlı Şahan, 03.03.2008 |
|
TARİHİ RUM KÖYÜ TURİZME KAZANDIRILIYOR
Aydın Didim'de bulunan tarihi Rum köyü Yoran'ın kültür turizmine kazandırılması için çalışma başlatıldı.
Haber Eskpres, 03.03.2008 |
|
AYAZMA SEVİNSİN Mİ BİLEMİYOR
Radikal, Haber: Serkan Ocak, 03.03.2008 |
|
MISIR'DA ÖLÜLER İÇİN SAHTE KAPILAR
Bir arkeologlar ekibi tarafından büyük bir Mısır nekropolünde yapılan kazılarda ölülerle iletişim için kullanıldığı düşünülen sahte kapılar bulunduğu bildirildi. Kapılar, arkeolojik açıdan şimdiye dek fazla buluntusu olmayan ve MÖ 2160 ila 2055 yılları arasına tarihlenen İlk Ara Dönem’e ait. İspanyol ekip, Kahire’nin 100 km güneyinde yer alan ve bugün Arapça ismi olan Ihnasya el-Medina ismi ile bilinen antik başkent Herakleopolis’in mezarlığında kazılara devam etmekte. Şimdiye dek sahte kapılar dışında, iki adak masası ve yeni bir mezar daha bulundu.
Daha önceki kazılarda çoğunlukla soyulmuş, yanmış mezarlar bulunmuştu. Bunların antik dönem soyguncuları mı, yoksa savaşlar sırasında mı olduğu bilinmiyor. Kazı başkanı, Madrid Milli Arkeoloji Müzesi’nden Carmen Pérez Díe “Burası Mısır için çok önemli bir yerleşimde çok büyük bir bölge ve birçok şey hala daha bilinmiyor” demekte. National Geographic News, Haber: Steven Stanek, 25.02.2008 |
|
OSMANLI ARS¸İVLERİ TEK ÇATI ALTINDA TOPLANIYOR
Türkiye'nin pek çok alanda dünya sıralamasında hep önlerde olduğunu duymuşuzdur. Osmanlı Devleti'nden devralınan mirasla bugün dünyanın en zengin arşivine sahip birkaç ülkeden biri olduğumuzu bilen ise muhtemelen çok azdır. Arşivdeki 100 milyon belge, 36 bin defterin yer aldığı raflar yan yana dizildiğinde 200 km'lik bir uzunluğa erişiyor. Bu hayretengiz hazinenin yüzde yetmişi tasnif edilmiş durumda. Özellikle Ermeni meselesinden sonra daha çok kıymete binen Osmanlı arşivleri, şimdilerde araştırmacıların kolay ulaşması için hummalı bir çalışmayla dijital ortama aktarılıyor. Osmanlı arşivlerinin, dünya ve bölge tarihinin aydınlatılmasında birinci derecede kaynak niteliği taşıdığını söyleyen Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürü Doç.Dr. Yusuf Sarınay, "Osmanlı Devleti hoşgörü ve adalet sistemine dayanan, farklı din ve mezheplerden meydana gelen toplumları barış içerisinde bir arada yaşatma becerisini gösterebilmiş bir devlet. Biz de kültürel zenginliği paylaşmak ve günümüzdeki barış, hoşgörü ve medeniyetler arası diyalog ortamına katkıda bulunmak amacıyla bu belgeleri çok hızlı bir şekilde dünyaya sunuyoruz." diyor.
Üç kıtada hüküm sürmüş yedi cihan devletinin kültürel birikiminin en çok Amerikalıların ilgisini çektiğini söylüyor Yusuf Sarınay. ABD'liler Osmanlı'nın bürokrasi yapısı, vakıf sistemi, sosyal ve iktisadi tarihiyle ilgili belgeleri inceliyor. Almanlar, Fransızlar, Araplar, İngilizler, İranlılar ve İsrailliler de bu hazinenin müdavimleri arasında. Dünyanın dört bir yanından gelen yabancı araştırmacıların hepsi Osmanlıca biliyor. Arşivlerin en önemli özelliği ise Türkiye'nin olduğu kadar, geçtiğimiz günlerde bağımsızlığını ilan eden Kosova gibi Orta ve Yakındoğu, Balkan, Akdeniz, Kuzey Afrika ülkelerinin kültürel, iktisadi ve siyasi tarihlerinin incelenmesinde çok önemli bir kaynak olması. Tarihçi Prof.Dr. Halil İnalcık'ın bu konudaki "Osmanlı arşivi olmadan bu devletlerin tarihi yazılamaz." sözü Osmanlı arşivlerinin kıymetini daha da açık ediyor.
Kağıthane'de 80 dönümlük bir alanda 'Osmanlı Arşivi Sitesi' kurulacağını söyleyen Yusuf Sarınay, "Projenin arsa tahsisleri hazır. Dağınık olan Osmanlı Arşivleri'ni tek bir sitede toplayacağız. Burası, her türlü donanıma sahip bir yer olacak. Site, konferans ve sergi salonları sayesinde büyük bir kültür merkezi haline gelecek." diyor. Sultanahmet'teki Osmanlı Arşivleri, belgeleri koruma ve saklamanın yanı sıra hastalığa yakalanmış evrakları çeşitli yöntemlerle sağlığına da kavuşturuyor, eski ciltler, müdürlükte kurulan atölyede tek tek elden geçiyor. Tabii personel sıkıntısı gibi dertler de yok değil Osmanlı Arşivleri'nde. Eksikliklerin yavaş yavaş çözüleceğini söyleyen Sarınay, tasnif çalışmasına 1930'lu, 40'lı yıllarda başlansaydı şu an durumun çok daha farklı olabileceğine değiniyor. Paris, Londra, Viyana, Roma gibi elçiliklerdeki Tanzimat'tan günümüze kadar olan belgeler ve dünyadaki Osmanlı kültürüyle alakalı vesikalar da yavaş yavaş İstanbul'da toplanıyor. Prof.Dr. Halil İnalcık'ın 1985'te, devrin Başbakanı Turgut Özal'a, "Bana Osmanlı arşivini verin, size bir kültür imparatorluğu kurayım." dediğini duyunca, bu büyük hazinenin öneminden satırlarca dem vurmaya pek hacet kalmıyor.
"Arşivcilik konusunda Avrupa Birliği standartlarında bir şeffaflık sağladık. Ermeni meselesinde arşivlerimiz yerli-yabancı tüm araştırmacılara hizmet veriyor. Araştırma için gelenlere, hangi ülkeden olursa olsun bekletmeden izin veriyoruz. Bu konuda belli belgeleri internette yayımlıyor, kitap olarak da basıyoruz. Olayın siyasi bir malzeme olarak kullanılmasını istemiyoruz. Ermeni meselesinin objektif bir şekilde aydınlatılması için herkese kapımız sonuna kadar açık." Zaman, Haber: Musa İğrek, 03.03.2008 |
|
KAYSERİ'DE TARİHİ ESERLERİN ENVANTERİ ÇIKARILIYOR
Kayseri Büyükşehir Belediyesi, şehrin kültür varlıklarının belgelenmesi ve kayıt altına alınması için tarihi eserlerin envanterini çıkartarak kitap olarak yayınlamaya hazırlanıyor.
Yapılan çalışmalarda 93 cami ve mescit, 100 çeşme, 31 hamam, köprü, sarnıç ve mahzen gibi su yapısı, 54 türbe, medrese, metken, mezar yapısı, 38 han, çarşı, köşk, namazgah, zaviye, bezirhane, veseten, 24 kilise olmak üzere toplam 340 tarihi eser tespit edildi. Bu eserler tek tek fotoğraflanarak, mimari yapılarını içeren ayrıntılı dosyalar hazırlandı. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, ortaya çıkartılan çalışmaların 2008 yılı içerisinde 5 cilt olarak bastırılarak, önemli bir kaynak eser olarak yayımlanacağını söyledi. Başkan Özhaseki, "Bunun yanı sıra 15. ve16. yüzyıla ait Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Ankara Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi'nde bulunan tahrir defterleri, uzman akademisyenler tarafından araştırılarak yeni Türkçeye çevriliyor. Toplam 6 ciltlik bu çalışmanın yanı sıra 1910 yılında çıkan ve dönemin olaylarını ihtiva eden Erciyes Dergisi de yine Türkçeye çevrilip basılı hale getiriliyor. Ayrıca, Kayseri Ansiklopedisi üzerinde ise çalışmalar devam ediyor." şeklinde konuştu. Zaman, Haber: Musa Özyürek, 02.03.2008 |
|
CHONGQING'DE OKUNAMAYAN EL YAZMALARI BULUNDU
Tujia, kendi dilleri olan ama bugüne dek yazıları bulunmamış bir etnik grup. Bu etnik grup Çin’in Hunan, Hubei, Guizhou bölgelerinde yaşamaktalar. 2006 yılında eski kitap satıcısı Zhou Yongle’ın Yiju şehrinde satın aldığı eski kitapların arasında bir kitap dikkatini çekti. 20 parça parşömene yazılmış bu kitaptaki harfler eski Çin yazısını anımsatsa da Zhou Yongle bu harflerin hiçbirini tanımıyordu. Daha sonra görüşüne başvurulan uzmanlar da hiçbir fikre sahip değillerdi.
Hikaye burada bitmiyor. Zhou, 2007 yazında aynı şehirden aynı yazı karakterleri ile yazılmış bir başka kitap daha satın aldı. Zhou, elinde bulunan ve henüz çözülememiş bir yazı ile yazılmış bu iki kitap ile ilgili şu yorumu yapıyor:
“Tujia’lar bir konuşma dilleri olan ama şimdidiye dek yazıları olmayan bir toplum olarak tanınıyorlardı. Eğer bu iki kitabın sırrını çözersek ve eğer bu kitaplardaki kelimelerin Tujia’lar tarafından kullanıldığını ispatlarsak bu onların kültürü için çok önemli bir keşif olur.” The Epoch Times, 24.02.2008 |
|
TLOS ANTİK HAMAMINDA ARS¸İMET TEORİSİ KULLANILDI
Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Taner Korkut, Muğla'nın Fethiye İlçesindeki Tlos Antik Kenti'nde bulunan hamamdaki havuzun suyunun, Arşimet teorisi kullanılarak tahliye edildiğinin belirlendiğini söyledi.
Çalışmalar çerçevesinde geçen yıl yürütülen kazılarda hamam yapısının ortaya çıkarıldığını bildiren Doç.Dr. Korkut, hamamda en dikkat çekici özelliğin, yapının havuz bölümündeki suyun tahliyesi için kullanılan sistem olduğunu ifade etti.
Haber Ekspres, 02.03.2008 |
|
FİLYOS'TA KAZILAR DEVAM EDECEK
Zonguldak Valisi Yavuz Erkmen, Çaycuma İlçesi'ne bağlı Filyos beldesindeki kazı çalışmalarına bu yılda devam edileceğini ve bölgenin turizm ve kültür merkezi olacağını ifade etti.
Vali Yavuz Erkmen, Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Sümer Atasoy'un başkanlığında MÖ 7. yılda Miletos kentinden gelenler tarafından kurulduğu tahmin edilen Antik Tios (Tienon) kenti olarak bilinen Filyos beldesinde yürütülen kazı çalışmalarının bu yılda süreceğini kaydetti.
Filyos’ta 2 yıldır süren çalışmalara devam ara verilmeden devam edeceğini anlatan Erkmen, “Bölgede 2 yıldır kaza çalışmalarını sürdürüyoruz. Kazı çalışmaları, tamamlandıktan sonra bölge turizm ve kültür merkezi olacak. Bölgede bu potansiyel var. Bölgedeki kale, antik tiyatrosu, mağaraları ve su kemerleri ile antik kent tamamen ortaya çıkarılacak. Buranın kıymetini şimdiden bilmemiz gerekir. Bunun kıymetini bilmek adına bizler üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Üniversitemizin arkeoloji bölümünü buraya kurmaya çalışıyoruz. Bölümün kurulması için kararı alındı. Öğretim görevlisi bulmakta sıkıntı çekiyoruz. Bu sorunu da çözmek için konuyu yakından takip ediyoruz” dedi.
Erkmen, belde halkına da seslenerek, kazı çalışmalarına sahip çıkılmasını istedi. Zonguldak Kent Haber, 02.03.2008 |
|
TARİHİ YAPILAR TEK TEK ONARILIYOR
İzmir Büyükşehir Belediyesi, uzun yıllardır ihmal edilen "kentin simge yapılarını" teker teker restore ederek kent kültürüne kazandırıyor. Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, Kemeraltı'nın "kurtuluş" projesi olarak başlatılan "cephe düzenleme projesi"nin ilk etabının tamamlandığını, İzmir 1 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun, 2. etap için sunulan projeyi de onayladığını açıkladı. Hizmet binası
Yeni Asır, 02.03.2008 |
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Kocaeli'de tarihi eser kaçakçılarına yönelik düzenlenen operasyonda, farklı dönemlere ait 25 adet tarihi eser ele geçirildi. Kocaeli Kent Haber, 01.03.2008 |
|
ZEUGMA MÜZESİ'NİN AKIBETİ TAM BİR MUAMMA
Gaziantep’te yapılması planlanan Zeugma Müzesi’nde 1500 metrekare mozaik sergilenebilecek. Hürriyet, Yazı: Gila Benmayor, 02.03.2008 |
|
HASANKEYFLİLERİN HİÇ KEYFİ KALMADI
Ilısu barajı ile sular altında kalacak Batman'ın Hasankeyf İlçesi sakinleri doktorsuz ve ambulanssız kaldı. 4 Mart'ta Ankara'ya giderek Avrupa ülkelerine iltica etme eylemi gerçekleştirecek Hasankeyfliler, 10 bin nüfuslu ilçedeki doktor sayısının altıdan bire düşmesine isyan ediyor. Hasankeyf'te şu anda çalışan tek doktor da akşamları Batman'a dönmek zorunda. Hafta sonları ve akşam mesai saati sonrasında doktorsuz kalan ve acil vakalarda ne yapacaklarını bilmeyen Hasankeyfliler durumu protesto etti. Geçtiğimiz hafta içinde İl Sağlık Müdürlüğü önüne siyah çelenk bırakarak, sivil toplum örgütleri ile birlikte tepkilerini gösteren kalabalığa destek veren Batman Mazlumder Yöneticisi Murat Çiçek, Hasankeyf'in baraj nedeniyle gözden çıkarıldığını söyledi. İl merkezi ile 40 kilometre mesafe olmasına rağmen kalp krizi, trafik kazası ya da doğum gibi acil vakalarda ölümcül sonuçlar ortaya çıkabileceğini belirten Çiçek, "Yazın nüfus daha da artıyor. Tek bir doktorla nasıl sağlık hizmet verilecek" dedi. Sabah, Haber: Bedia Ceylan Güzelce, 02.03.2008 |
|
PICASSO KAÇ TAKSİT OLUR?
Sanata ilgi duyuyor, bir koleksiyon hayali kuruyorsunuz. Ya da yatırım amaçlı birkaç parçaya sahip olmak hiç de fena fikir değil diye düşünüyorsunuz. Ama gözünüz neye kaysa, fiyatı sizi aşıyor. Bu durumda ne yapacaksınız?
Uzun zamandır önerdiğim bir konuydu. Tabii, araba ve ev için kredi verilirken neden sanat için verilmesin? Kredi alanların nasıl değerlendirmeye kalkacaklarını bilmek zor. Gençlerden koleksiyon yapmak isteyenler de olacaktır, tanınanlardan da alınacaktır. Her halükarda ilginç. Başka bir yerde olduğunu sanmıyorum. Fransa'dan yeni geldim, orada bahsettiğimde çok ilginç buldular. Uzun vadede ödenirse, şartları uygun olursa, Türkiye gibi bir yerde faydası olacağını düşünüyorum. Özellikle sanat sergileri yapan bir banka tarafından böyle bir uygulamanın başlatılması benzerlerini de beraberinde getirecektir. Giderek bu konu etrafında, sanat yapıtına ulaşmada belli kolaylıklar ve uzun vadeli ödeme anlamına gelecektir. S¸öyle bir güzelliği var; eğer alınan yapıt prim yaparsa kendini ödeyecektir. Meta değeri var, küçük ekonomi sahiplerine de fırsat sayılabilir. Sevindirici bir gelişme. Yapı Kredi, Akbank ve İş Bankası zaten sanatla iç içe bankalar. Yapı Kredi her zaman müzik, resim ve sahne sanatları konusunda yarışmalar düzenleyen, kültür alanının demokratikleşmesi ve yerelleşmesinde rolü büyük bir kurum. Eğer bu kredi onun bir uzantısıysa, piyasadakinden daha düşük faizle ucuz bir kredi veriyorsa, hareket getirir. Pozitif ve zeki bir proje, desteklenmeli. Sanatı sektör gibi algılamanın bir sonucu ise, bu da yaklaşım ve disiplin açılarından sevindiricidir. Geniş kitlelere yayılır mı; ne şartlarda verileceğine bakmak lazım. 'Entel' tabir edilen, parasız ama sanata yakın bir kesim var, onlara uygun olmalı. Bankacılık sisteminin sanata katkısı açısından olumlu ama yeterli değil. Bu kredinin nasıl oluşması gerektiğini söyleyenlerdenim. İki yıl önce başka bir bankaya önermiştim. Ben de zamanında yurtdışında bir banka bana teklif ettiğinde öğrendim. Yapı Kredi de bu uygulamayı başlatırken danıştı bana. Aslında bu kredi Batı'da Picasso gibi büyük sanatçıların eserlerini 10-15 milyon dolara satan galeriler tarafından da kullanılıyor. Bu kadar büyük paralar söz konusu olunca, galerilerin arkasında bankalar ve sigortacılar duruyor. Ben dersi oradan aldım. Türkiye'de de faiz makul oranlara düşünce böyle bir uygulamanın zamanı gelmiş oldu. Aslında buna ihtiyacı olan, bireylerden çok galerilerdir. Çağdaş, Batılı anlamda sanatçıları kendine bağlayacak, onlara destek olacak, tabii bazıları da bu arada batacak. Bunun ideali iki bölüm olması. Birincisi 200-300 bin dolarlık büyük işlerle uğraşsın, diğeri 5-10 bin dolarlık perakende işlere baksın. Bireysel krediyi genç çocuklar alacak, onlar sanatın aydınlık yüzünü oluşturacak. Çünkü entelektüel, bilinçli kesimler eser alınca piyasaya da çekidüzen gelir. Bunun sonsuz faydaları var. Eserlerin kalıcılığından tutun da katalog hazırlamaya kadar yarış alanı genişler. Bugün yaratıcıları dünyada olmayan klasik dönem sanatçıları bile etkilenir bu işten. Çünkü iki dönem arasında görünen ve görünmeyen fiyat ilişkisi vardır. O da şekillenir, uzaklaşıp açılmak yerine birbirine yaklaşır. Dünü bilmeden bugünü bilemeyiz ama çağdaş sanatçıların ileri gitmesine çalışılmalı. Eski sanatçılar hep içe dönük çalışırdı ama bugünküler yurtdışına açılıyor. Zamanla oradan buraya da akış olacak. Bu küçük adımlar, büyük gelişmelerin önünü açabilir. Olaya yine tersinden yaklaşılıyor. Genç sanatçılar zaten yapıtlarını çok ucuza satıyorlar. Galeri yokluğu nedeniyle büyük bir kısmı galerilerle çalışamıyor. Diğer bir deyişle yemek hazır ama lokanta yok. Resim alıcısı eseri galeriden alıyorsa zaten galeriler indirim ve taksitlendirme gibi gerekli kolaylıkları sağlıyorlar. Yardıma ihtiyacı olan alıcı değil sanatçının kendisi! Diğer taraftan yerli koleksiyoner, yerli genç sanat ve sanatçıyla pek ilgili değil. Var olan prestijlerini daha da ünlü uluslararası isimlerle yükseltmeye çalışılıyorlar. Daha ziyade çok yüksek rakamlara yurtdışındaki sanatçılara yatırım yapıyorlar. Alınan yerli sanatçılar rüştünü çoktan ispat etmiş veya hayatta olmayan isimler. Bu isimlerin eserleri de sürekli el değiştiriyor. Bunun sebebi burada alınan yerli sanatçının uluslararası arenada hiçbir geçerliliği olmaması, riske girmek istemiyorlar. İstisnalar hariç, yerli genç sanatçılar bu sisteme giremiyorlar. Önce bunun halledilmesi gerekiyor. Bu banka kolaylığı ancak var olan naftalin kokulu sistemi cilalayıp, borsadan sıkılan yatırımcılara alan açacaktır. Radikal Cumartesi, Haber: aras Zarakol, 01.03.2008 |
|
ANADOLU BİR ZAMANLAR TAKIMADA DEĞİLMİŞ
Anadolu'nun, şimdiye dek sanılanın aksine, 25 milyon yıl önce Avrupa ve Asya'yı ayıran bir ''archipelago'' (takımada) olmayabileceği belirtildi. Fransız Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) tarafından yapılan araştırmada, Fransız ve Türk bilim adamlarının 2002 yılında Çankırı ve Çorum illerinde yaptığı ortak çalışmalar sırasında bulunan dev bir gergedanın kemikleri üzerindeki incelemelerin sonucuna yer verildi. Milliyet, 01.03.2008 |
|
DÜNYANIN MÜZE BAS¸KENTİ LONDRA
Dünyanın en popüler müzelerinin İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunduğu açıklandı. İngiltere’de yayımlanan “The Art Newspaper” (sanat gazetesi) tarafından yapılan araştırmaya göre, dünyanın en çok ziyaret edilen 40 müzesinden 7’si Londra’da. Londra’yı, ilk 40’a üçer müzeyle giren Paris ve Madrid takip ederken, Washington, Chicago, Barcelona ve Moskova’da listeye 2’şer müze ile girdi. Geçen yıl en fazla ziyaretçi çeken müze ise 8.3 milyon ziyaretçiyle Paris’teki Louvre Müzesi oldu. Listede Türkiye yer almadı. haber3.com, 01.03.2008 |
|
KOCAGÖZ KONAĞI'NA ÖDENEK
Bartın'ın Ulus İlçesi'nde onarımı 1998 yılından bu yana devam eden Kocagöz Konağı'nın onarımının tamamlanması için Ulus Kaymakamlığına devir yapılarak, 188 bin YTL ödenek ayrıldı.
Bartın Kent Haber, 29.02.2008 |
|
EUROPA NOSTRA ALLIANOI İÇİN EXPO 2015'E BAŞVURUYOR Europa Nostra'dan yapılan açıklamada şöyle deniliyor: Yapı, 29.02.2008 |
|
İNEBOLU LİMAN BAŞKANLIĞI RESTORE EDİLİYOR
Eski Liman Başkanlığı olarak bilinen Türk Ocağı karşısındaki bina İnebolu Belediyesi tarafından restore ettirilecek.
İhale 14 Mart 2008 Cuma günü saat 10:00`da Belediye Fen İşleri Müdürlüğü'nde yapılacak olan restorasyon sözleşme tarihinden itibaren 150 gün içerisinde tamamlanacak. İnebolu Belediyesi, 26.02.2008 |
|
|
Didyma |
...1911
|
|
.. | TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |