Mayıs '08 Arşivi |
25 - 31 Mayıs 2008 |
||
TOPÇULAR'DA DA TARİHİ ESER ÇIKTI
İzmit’in her köşesinden tarihi eser fışkırmaya devam ediyor.
Bölgede tarihi mezar kalıntılarına rastlanması üzerine çalışma hemen durduruldu. Özgür Kocaeli, 31.05.2008 |
|
|
OSMANLI ADALETİNİN SEMBOLÜ BİNAYA RESTORASYON
Rivayete göre Fatih Sultan Mehmet Han’ın bir Rum
mimara uyguladığı cezadan dolayı dönemin kadısı
Hızır Çelebi tarafından yargılandığı Üsküdar’daki
eski harabe haldeki mahkeme binası, Üsküdar
Belediyesi tarafından restore edilerek ziyarete
açıldı. Bina, bugüne kadar terzi, ofis ve kuaför
dükkanı olarak kullanılıyordu. Üsküdar Hakimiyet-i
Milliye Caddesi Eski Mahkeme Sokak üzerinde bulun an
“Fatih’in Mahkemesi” bundan sonra Üsküdar
Araştırmalar Merkezi olarak hizmet verecek. Bu
binanın en önemli özelliklerinden biri ise varlığını
sürdüren en eski bina olma özelliğine sahip
bulunması. Fethin 555. yılı hatırasına restore
edilen bina, Üsküdar Belediyesi ve TOKİ iş birliği
ile halkın hizmetine sunuldu. Türkiye Gazetesi, Haber: Cüneyt Bitikçioğlu, 31.05.2008 |
||
![]() |
'İSTANBUL HANIMEFENDİSİ' LONDRA'DA REKOR KIRDI
Osman Hamdi’nin “İstanbul Hanımefendisi” adlı eseri İngiltere’nin başkenti Londra’daki müzayede evi Sotheby’s’de düzenlenen açık artırmada 3 milyon 380 bin 500 sterline (8.1 milyon YTL) satıldı. Osman Hamdi’nin eseri bir Türk sanatçının eserine dünyada verilen en büyük rakama satılarak rekor kırdı. Tabloyu adının açıklanmasını istemeyen bir özel koleksiyoncunun aldığı belirtildi.
Milliyet, Haber: Nevsal Elevli, 31.05.2008 |
|
375 YILLIK BALIK FOSİLİ BULUNDU
Dünyanın en eski annesi Avustralya'nın kuzeybatı kıyısında bulunan 375 milyon yıllık balık fosili, doğurduğu yavrusuna hala göbek bağıyla bağlı.
Bilim dergisi Nature'da yayımlanan makaleye göre, Avustralya'da dünyanın en eski annesinin fosili bulundu. 375 milyon yıllık balık fosili yavrusuna göbek bağı ile bağlı.
"Materpiscis attenboroughi" adı verilen fosilin özelliği, sadece göbek bağıyla birlikte bulunan ilk embriyon fosili değil, aynı zamanda yavrusunu doğuran en eski canlıya ait olması.
Bu keşifle 200 milyon yıl önceki en eski doğum tarihinin daha da geriye gittiği anlaşıldı. Bilimadamlarına göre, bu fosil, canlı doğumun, yumurtlamayla çoğalma ile aynı zamanda olduğunu ve birlikte birlikte evrimleştiğinin işareti. 25 santim uzunluğundaki fosilin, isimlerini üzerlerindeki zırhlı pullardan alan "plasoderm" adlı bir grup omurgalıya ait olduğu belirtiliyor. Trt/Haber, 30.05.2008 |
|
|
![]() |
ARKEOLOGLAR KLEOPATRA VE AFRODİT HEYKELLERİ BULDULAR
Zahi Hawass tarafından açıklandığına göre, İskenderiye’de, Tapsiris Magna Tapınağı’nda yapılan kazılarda Kleopatra’ya ait bir alabaster büst ile sevgilisi Mark Antony’e ait olduğu tahmin edilen bir mask bulundu.
50 m derinlikteki yer altı tünellerinde ise, üzerinde Kleopatra’nın resmi bulunan 20 den fazla sikkeye rastlandı. AFP, 26.05.2008 |
|
|
||
TAŞ KÖPRÜ'NÜN MİHRABI TAMAMLANDI
Vardar Nehri üzerine
Sultan II.Murad döneminde inşasına başlanan, Fatih
Sultan Mehmet döneminde tamamlanan Taş Köprü’de
yapılan restorasyon çalışmalarında kasıtlı olumsuz
yaklaşımlara, Türkler sürekli tepki gösterdiler ama,
yetkililer gende de bildiğini okuyup, belirlenen
hedef gerçekleşti. Mevcut yazılı belgelere
bakıldığında, Tarihi Taş Köprü’nün tahribatları
ilkinin, 1930 yılında yapılan bir onarım sırasında,
kitabesinin ortadan kaldırıldığı belirtiliyor.1970
yılındaki ikinci onarımda ise Köprü’nün ikinci
kitabesinin kaybolduğu belirtiliyor. Bazı kaynaklara
göre, Köprü’nün kitabesinin Kurşunlu Han’ın Epidarium deposunda bulunduğunu iddia ediliyorlar. Görünen acı ve düşündürücü gerçekler o ki, Tarihi Taş Köprü, Roma köprüsüne benzetilmeye çalışılırken, önemli simgelerini kaybetti. Köprü korkulukları ile zeminindeki taşlar sökülerek orijinallerinden geniş olarak yenilendi, Türk Köprü mimarisinde görülen bir özellik olan köprünün yedinci ayağı içinde yer alan iki bekçi odasının girişler kapatıldı, köprü ayaklarında ve kemer yüzeylerinde bulunan sekiz adet gülbezek, çarkıfelek gibi Osmanlı süsleme sanatı motiflerin detaylar yok edildi. Güzelim ve görkemli Fatih Köprüsü, bu gün üzerinden geçilen, beton blokları yığınından başka bir şey değil. Buysa, Balkanlar’dan Osmanlı izlerini silmek için yürütülen politikanın gözle görülür örneğini teşkil etmektedir. Aslında Köprü’nün Osmanlı dönemine ait olduğunu anlamak için uzman olmak gerekmiyor, çünkü Köprü hem malzeme ve teknik hem de mimari üslup bakımından 15’inci yüzyıl Osmanlı eseri olduğunu açıkça gösteriyor. Köprü’nün tarihinde yer almayan, mihrap kısmının bulunduğu yerin karşı tarafına 17. yüzyılda Makedonların öldürülen bir liderleri anısına yeni bir kitabe takıldı. Bu levhada Karpoş’un Taş Köprü’de Osmanlı Askeri tarafından idam edildiği yazıyordu. Türklerin tepkisi üzerine, bir kaç gün sonra Osmanlı Askeri sözlerini içermeyen bir başka levhayla değiştirildi.
Restorasyon yaklaşımında, Osmanlı arşiv belgelerinden yararlanılmadığı belli oldu. Eğer bu belgeler köprü restorasyonundan önce incelenmiş olsaydı, şüphesiz ki böylesi vahim hatalar yapılmayacaktı. Taş Köprü’nün Osmanlı’ya ait olduğu, bütün arşiv belgelerinde ‘’Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’’ olarak geçtiği bilinen bir gerçek olmasına rağmen, Köprü’nün restorasyonunu yapan Vasil İlyov ve ekibi, Taş Köprü’nün adını ‘’Justinyan’ Köprüsü’ olarak değiştirilmiş, Restorasyon Projesi’nde de Köprünün ismi ‘’Justinyan Köprüsü’’ olarak adlandırılmıştır. Fatih Sultan Mehmed Köprü’sü, 2002 yılından buyana Üsküp Şehir Anıtları Koruma Kurulu’nun yetkisinde ‘’Jüstinyen Köprüsü’’ ve ‘’Taş Köprüsü’’ adıyla restore ediliyor. Taş Köprü’nün Osmanlı eseri oluşu, şüphesiz ki bir kimseleri rahatsız ediyor ki bilimsellikten uzak birtakım görüşler ileri sürülerek, tarihi esere bilinçli olarak zarar verildi. Yeni Balkan, Haber: Melahat Ali, 30.05.2008 |
||
AKM'NİN AKIBETİ NE OLACAK?
2010 Kültür Başkenti
İstanbul projesi konuşulduğunda, bütün
İstanbulluların sorduğu en güncel soru şu: AKM’nin
(Atatürk Kültür Merkezi) akıbeti ne olacak? Hürriyet, Yazı: Doğan Hızlan, 30.05.2008 |
||
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARINA DARBE
Çorum Emniyet Müdürlüğü, ellerinde bulunan tarihi eserleri satmaya çalışan üç kişiyi yakaladı.
Edinilen bilgiye göre Çorum Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, M.Ö., M.E. ve N.C. adlı şahısların Yozgat'tan gelerek Çorum'da tarihi eser satmaya çalıştıkları ihbarı üzerine söz konusu şahısları takibe aldı. Çorum Haber, 30.05.2008 |
|
|
TARLABAŞI YENİLEME PROJESİ'NE DAİR CEVAPSIZ KALAN SORULAR
Geçtiğimiz perşembe günü, İstanbul’da
Beyoğlu Belediyesi ve proje yürütücüleri, Tarlabaşı
Yenileme Projesi ile ilgili bir basın açıklaması
gerçekleştirdi. Markiz Pastanesi’ndeki açık büfe
kahvaltıyla başlayan gün, belediyenin yeni açılan
hizmet binasında gerçekleştirilen basın
açıklamasıyla devam etti. Birgün, Haber: Gizem Aksümer, 30.05.2008 |
||
![]() |
DÜLÜK AÇIK HAVA MÜZESİ OLUYOR
Tarih ve kültür mirası içinde önemli yer tutan Dülük (Doliche) Antik Kenti, çevre düzenleme ve ışıklandırma çalışmaları sonrasında açık hava müzesi yapılacak. Şehitkamil İlçe Belediye Başkanı Metin Özkarslı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile imzaladıkları Dülük Alan Yönetimi Protokolü kapsamında antik kenti turizme kazandırmak için çevre düzenleme, ışıklandırma ve tanıtım çalışmaları yaptıklarını, kazılara destek olduklarını söyledi.
Gaziantep 27 Gazetesi, 30.05.2008 |
|
TARİHİ ESERLER YAZI TAHTASI OLDU
Hitit
döneminin dini merkezlerinden,
Arık,
tescilli alanlardan 235’inin antik kent konumundaki
alanı oluşturduğunu belirterek, bunların korunması
ve tahrip edilmesini önlemek için tamamına personel
görevlendirmenin mümkün olmadığını bildirdi.
Şarköy’de de müze şefliği olmadığı için
personel bulunmadığını ifade
Arık, tarihi eserlerin korunmasında, kentteki vatandaştan köydekine, belediye başkanından muhtara kadar herkese sorumluluk düştüğünü söyledi. Turistlerin ziyaretinin tarihi ve kültürel değerlerin korunmasıyla mümkün olacağına dikkati çeken Arık, yöredeki vatandaşlara yönelik bilgilendirme toplantıları düzenlediklerini, Şarköy ve aynı şekilde diğer yerlerle ilgili şikayetlerin de değerlendirildiğini bildirdi. Birgün, 30.05.2008 |
||
TARİHİ MEZAR ÇIKINCA ÇALIŞMALAR DA DURDU
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin çok önem verdiği Umuttepe Bulvarı üzerinde, santral mevkiinde İSU’nun başlattığı kanalizasyon çalışması sırasında, Antik Roma döneminden kalma iki kadın mezarı ortaya çıkmıştı. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü ile Müze Müdürlüğü yetkilileri, bölgede yaptıkları incelemenin ardından, Roma Mezarlarının tarihi değeri bulunduğu anlaşılmıştı.
Öteyandan İzmit Müzesi Müdürü İlksen Özbay’ın geçici görevle Sivas’a atandığı öğrenildi. Müze Müdürü Özbay hakkında bugüne kadar pek çok tayin kararı çıktı. Ancak bunların hepsi, İlksen Özbay yeni görev yerinde çalışmaya başlamadan değişti, İlksen hanım her seferinde İzmit’teki görevini sürdürdü. Özgür Kocaeli, 30.05.2008 |
![]() |
|
RESTORASYONDA MÜLKİYET SORUNU
Tire İlçe Belediye Başkanı Mehmet Sıktı İçelli, tarihi mekanların restorasyonunda mülkiyet sorunundan başka engellerinin bulunmadığını söyledi.
Haber Ekspres, 30.05.2008 |
||
![]() |
STONEHENGE'İN SIRRI ÇÖZÜLDÜ
İngiltere'den beş üniversitenin katılımıyla 44 yıl aradan sonra iki ay önce başlayan kazılarda, esrarengiz anıtın kurulduktan sonra en az 500 yıl süreyle mezarlık olarak kullanıldığı anlaşılırken, arkeologlar, sit alanında bulunan, yakılmış ölü kalıntılarının, tek bir elit aile ve yakınlarına, belki de iktidardaki bir hanedana ait olabileceğini belirttiler. Sabah, 30.05.2008 |
|
HASANKEYF GÖNÜLLÜLERİ BAŞBAKAN'A TEPKİLİ
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Diyarbakır’da ki konuşmasında Hasankeyf ile ilgili sarf ettiği sözleri değerlendiren Hasankeyf Gönüllüleri, Başbakan Erdoğan’ın yanlış bilgilendirildiğini kaydetti.
Hasankeyf Gönüllüleri, Hasankeyf konusunda son derece duyarlı olduğunu iddia eden Başbakanın Hasankeyf’i yaşatma mücadelesini verenleri de yalancılılıkla suçlamasını talihsizlik olarak gördüklerini ve esefle karşıladıklarını ifade etti.
Hasankeyf’in taşınmasına ilişkin sürekli çelişkili açıklamalarda bulunan Başbakan’a DSİ yetkilileri ve barajın yapımını gerçekleştiren firma yetkililerinin sürekli yanlış bilgi aktardığını ileri süren Hasankeyf Gönüllüleri, başbakanın bu nedenle böylesi tavırlar içerisine girdiğini belirtti. Başbakan’ı Hasankeyf’i yerinde görmek için defalarca davet etmelerine rağmen yanıt alamadıklarını ifade eden Hasankeyf Gönüllüleri, "Kendisi gibi düşünmeyen ve muhalif kesimlere yönelik sürekli sert çıkışlar yapan Başbakan Hasankeyf gönüllülerine karşı tutumu da tamamıyla tahammülsüzlük olarak görüyor ve değerlendiriyoruz." dedi. Hasankeyf’i kurtarmak için mücadelelerini sonuna kadar sürdüreceklerini belirten Hasankeyf gönüllüleri yaptıkları açıklamada şunları kaydetti. "28 Mayıs’ta Diyarbakır’da GAP Eylem Planı’nı açıklayan Başbakan Erdoğan’ın "Hasankeyf'i yok edecek kadar vatana ihanet içinde değiliz, olamayız. Hasankeyf’in kazı kurtarma çalışmaları süratle devam edecek. Bunu birileri provoke ediyor, yalan söylüyorlar" sözleri ile Hasankeyf antik kentinin yapısı konusunda ne kadar yanlış bilgilendirildiğini bir kez daha ortaya koymuştur. Bir kez daha Hasankeyf ilişkin gerçekleri kamuoyu ile paylaşmayı görev biliyoruz. Hasankeyf’in taşınma iddiası bir safsatadan ibarettir. Hasankeyf antik kenti taşınarak kurtaramaz. Hasankeyf'in dokusu yapısının taşınmaya elverişli özelikte olmadığını Başbakanın görevlendirdiği başta kazı başkanı da söylemektedir. Buna rağmen Başbakanın ısrarla Hasankeyf’i taşıyacağız sözlerine bir anlam veremiyoruz. Son sözleri de gösteriyor ki sayın başbakan Hasankeyf’i sular altında bırakmada kararlı görünüyor. Bizlerinde insanlık tarihinin önemli merkezi olan antik kenti korumak ve sular altında bırakmamak için gayretimiz ve çabalarımız devam edecektir." Batman Haber, 29.05.2008 |
||
NADİDE ESERLER DÜNYAYLA BULUŞACAK
Dünyanın sayılı eserlerine ev sahipliği yapan İstanbul Türk İslam Eserleri Müzesi'ndeki el yazması eserler, internetten dünyayla buluşacak.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk İslam Eserleri Müzesi'ndeki 2 bin 147 adet yazma eser, dijital ortama aktarılacak. Eserler, farklı müze ve kütüphanelerin yazma eser koleksiyonlarından oluşan Türkiye Yazmaları Toplu Kataloğu'na dahil edecek. Böylelikle, değerli el yazmaları, internet üzerinden araştırmacıların kullanımına açılacak.
Bu kapsamda, yazma eserlerin sayısal ortama aktarılması ve sahip oldukları künye bilgilerinin veri tabanına girilmesi için çalışmalarının yürütüldüğü belertildi.
Müzedeki, büyük çoğunluğu Kur'an-ı Kerim ve Cüz-ü Şerif eserlerinden oluşan 2 bin 147 yazma eser, 411 bin 209 sayfa kaplıyor.
Müzenin yazma eserler koleksiyonunda, Ahmed Karahisari, Yakut El Mustasimi, Mustafa Rakım gibi dönemin önemli hattatlarının kaleme aldığı yapıtların yanı sıra İmam Gazali, İbn-i Arabi, Mevlana-i Rumi, Sadi, Firdevsi, Baki, Buhari gibi önemli kişilerin eserleri yer alıyor. Trt/Haber, 29.05.2008 |
![]() |
|
![]() ![]() |
TARLASINDA 'LAHİT MEZAR' SAKLIYORDU
Denizli'de düzenlenen iki ayrı operasyonda 28 adet bronz sikke ile 1 adet lahit mezar ele geçirildi.
Denizli İl Jandarma Alay Komutanlığı'na bağlı ekipler, M.A.D. ve A.K. isimli şahısların elinde tarihi eser bulunduğu ve satmak için müşteri aradığı ihbarını aldı. Yapılan ihbar üzerine harekete geçen jandarma merkeze bağlı Karahayıt beldesinde şahısların içinde bulunduğu aracı durdurarak arama yaptı. Yapılan aramada 28 adet bronz sikke ele geçirildi. Sikkelerin, Müze Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan incelemede, tarihi değerinin bulunduğu belirlendi.
Öte yandan, Acıpayam İlçesi'nde Y.D. isimli şahsın tarlasında bulduğu tarihi eserleri satmak için müşteri aradığını belirledi. İhbar üzerine şahsın evinde ve tarlasında arama yapan ekipler, tarlada Roma Dönemine ait Lahit Mezar ele geçirdi. Her iki olayla ilgili olarak şahısların serbest bırakıldığı öğrenildi. Haber Ekspres, Fotoğraflar: Denizli Kent Haber, 29.05.2008 |
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Muğla'nın Bodrum İlçesi'nde bir evin alt katında çok sayıda tarihi eser ele geçirildi.
Muğla Kent Haber, 29.05.2008 |
|
|
AĞRI'DA 65 PARÇA KAÇAK TARİHİ ESER ELE GEÇİRİLDİ
Ağrı'da jandarmanın yaptığı operasyonda 65 parça tarihi eser ele geçirildi.
Ağrı-Hamur yolu üzerinde Dambat Köyü bölgesinde eski eser satışı yapacağı ihbarı alan Jandarma Alay Komutanlığı'na bağlı ekipler yaptıkları operasyonda 50 adet Hellenistik döneme ait elektron sikke, 2 adet küçük ebatta Hellenistik döneme ait elektron sikke, 2 adet bronz Hellenistik döneme ait sikke, 1 adet Roma dönemine ait büyük boy sikke, 1 adet Roma dönemine ait küçük boy sikke, 1 adet boncuk, 1 adet oval gözyaşı şişesi, 1 adet mermer aslan heykeli, 2 adet hayvan biçimli kap, 2 adet toprak figürü, 1 adet altın figürü ve 1 kırık halde (üç parça) kutsal evlilik simgesi olan toprak heykel olmak üzere toplam 65 parça tarihi eser ele geçirildi. Bu eserleri satmaya çalışan 3 kişi gözaltına alındı. Eserlerin ender bulunan paha biçilmez olduğu belirtildi. Zaman, Haber: Ömer Rüzgar, 29.05.2008 |
||
ZEUGMA MOZAİKLERİNE DİPLOMATİK KORUMA
Kunicki, bir eserin, 20. yüzyılın ilk yarısında Fransa’da müzayedeye konulduğuna dair kayıt bulunduğunu ifade etti. Kısaca “Doğu Akdeniz” kaynaklı olduğu belirtilen yapıtların ikisi, 70-90 bin euro’dan satışa çıkarılacaktı. Menandras’ın “Kardeşler” isimli oyunundan bir görüntüyü temsil eden mozaik pano için 70-90 bin euro, “Dionysos’un Düğünü” için ise 60-70 bin euro tahmin bedeli konmuştu. Milliyet, Haber: Sabetay Varol, 30.05.2008
Türkiye’den yeni kaçırıldığı anlaşılan Roma Dönemi’nden çok çeşitli mozaik ve duvar resmi bugün Paris’te müzayede evinde açık arttırmaya çıkıyor. Pierre Berge Ortakları Müzayede Evi’nin “Doğu Akdeniz” ıkışlı dediği yapıtlar arasında, 1.80x2.37 cm. ölçülerinde, oldukça büyük boyuttaki mozaikte, antik tiyatro yazarı Menander’in “Kız Kardeşler” oyunundan bir sahne dikkati çekiyor. Bu mozaik için 90 bin Avro (yaklaşık 189 bin YTL) değerinde bir satış bekleniyor.
Bir Fransız arkeoloğu, Paris’ten beni arayıp “İS 2-4. yy.da yapılmış bu mozaikler son dönemde Zeugma’dan kaçırılanlardan bazıları” tanısını koydu. Anımsanacağı üzere, Fransız arkeologlar Zeugma kurtarma kazılarına önemli katkılarda bulunmuşlardı.
Öteki mozaikler arasında (1.82x2.03 cm. boyutunda) şarap tanrısı Dionysos ve eşi Ariadne yer alıyor.
Bu mozaik için öngörülen satış değeri 70 bin Avro’dur (yaklaşık 140 bin YTL).
Ayrıca Yunuslar üzerinde Eroslar, geometrik çerçevelenmiş Medusa, bir genç kadın başı gibi mozaikler ve insan portrelerinin bulunduğu duvar resimleri de bulunuyor. Cumhuriyet, Haber: Özgen Acar, 29.05.2008 |
||
|
PISA KULESİ ARTIK EĞİLMİYOR
İtalya'nın Toskana bölgesindeki Pisa kentinde bulunan ünlü Pisa Kulesi'ndeki eğim artışı sorunu sona erdi. Sabah, 29.05.2008 |
|
MEDRESE DÜKKANLARININ AKIBETİ MEÇHUL
Başkan Vekili Kutlan Menderes Elmas ile üyeler Mustafa Şahin ve Mehmet Oflaz'dan oluşan Erzurum 1. İdare Mahkemesi'nin 17 Nisan 2008 tarihinde aldığı karar gereğince, Büyükşehir Belediyesi tarafından tarihi eser çevresinde yapılan işlemler iptal edildi,
İki ayrı bilirkişi heyetinin verdiği kararlar doğrultusunda Çifte Minareli Medrese'nin, korunması gerekli taşınmaz bir kültür varlığı olduğuna hükmeden mahkeme, tarihi dokuya ve arkeolojik değerlere zarar verdiği ve külliyenin siluetini bozduğu gerekçesiyle söz konusu alan üzerinde yapılan işlemlerin iptalini kararlaştırdı.
İ. İdare Mahkemesi tarafından alınan karara, Büyükşehir Belediyesi'nin 30 gün içerisinde itiraz etme hakkı bulunurken, davalı tarafın bu hakkını kullanacağı öğrenildi.
Büyükşehir Belediyesi tarafından yaklaşık 1 milyon YTL'nin üzerinde para harcanarak yaptırılan 36 işyerinin tarihe zarar verdiğini belirterek konuyu mahkemeye taşıyan Avukat Necati Bölükbaşı, "Mahkemenin verdiği karar, mahkeme heyeti tarafından tutulan raporlar, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından sunulan rapor, bizim ne kadar haklı olduğumuzu gözler önüne serdi. Ve mahkemenin açıkladığı iptal kararı, Erzurum adına sevindiricidir" dedi.
Öte yandan 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 'işlemlerin iptali' şeklinde kararın tebliğ edildiği Büyükşehir Belediyesi de karşı atağa geçti. Büyükşehir Belediyesi Hukuk İşleri'nden edinilen bilgilere göre, mahkemenin verdiği söz konusu karar temyiz edilecek. Yetkililer, Çifte Minareli Medrese'nin yanında yürütülen çalışmaların iptal edilmesi yönünde karar alan mahkemenin, bu karara itiraz için Büyükşehir Belediyesi'ne 30 gün süre tanıdığına dikkati çekerek, "Kararın bize tebliği henüz yapıldı. Hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. İlgili karara itiraz edeceğiz. Buradaki çalışmaların devam etmesi gerektiği ve söz konusu yapıların tarihi dokuya zarar vermediği yönündeki gerekçelerimizi de bir üst mahkemeye sunacağız" diye konuştular. Erzurum Gazetesi, 29.05.2008 |
||
KRAL MEZARLI HAVUZ YIKILACAK
Yeni Asır, Haber: Zeki Özkeskin, 29.05.2008 |
||
KAĞIT PARANIN TARİHİ BU SERGİDE
Yapı Kredi Kültür Merkezi Vedat Nedim Tör Müzesi, nadide para koleksiyonerlerini bir araya getirdi. “İmparatorluktan Cumhuriyete Kağıt Paranın Öyküsü” adlı sergi, Vedat Nedim Tör Müzesi’nde bugün ziyarete açılıyor. 31 Ağustos 2008 tarihine kadar görülebilecek sergide, yaklaşık 500 adet kağıt para ve ilgili materyaller sergilenecek. 9 koleksiyonun bir araya getirildiği sergide; dünyada ilk defa görülecek çok değerli en az 10 tane kağıt yer alıyor. Müzede, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk el yazması kaimesi ile bugünkü değeri 360 kilogram altın olan en büyük kupürlü Osmanlı lirası 50 bin liranın yanı sıra, faizli kaimeler, belediye paraları, çok dilli paralar, Atatürk ve İnönü resimli paraları görülebilecek. Sergide, İngilizlerin Gelibolu işgal paraları da bulunuyor. Türkiye Gazetesi, 29.05.2008 |
||
YATAK ALTINDAN HAZİNE ÇIKTI
İngiliz John
Webbers, hurdacı dedesinden kalan bir kupayı
ayakkabı kutusuna koyarak yıllarca yatağının altında
sakladı. Hürriyet, 29.05.2008 |
|
|
![]() |
ORYANTALİSTLERE NUR YAĞDI
Oryantalizme olan ilginin yükselişte olduğu bildirildi. İngiliz Daily Telegraph gazetesi, oryantalist eserlere olan ilginin müzayede evlerinde satışa sunulan eserlerle artışa geçtiğini kaydettiği haberinde, İstanbul’daki Pera Müzesi'nin 2004 yılında Osman Hamdi Bey’in “Kaplumbağa Terbiyecisi" adlı tablosunu 1.8 milyon sterlin gibi rekor bir meblağ ödeyerek satın aldığını kaydetti.
The Telegraph, Londra’daki tanınmış müzayede evlerinin yapacağı oryantalist eser satışları duyurulurken, bu çeşit eserlere duyulan ilginin zamanlamasının yerinde olduğunu belirterek, eserlerin “emperyalist" doğası ile ilgili ateşli tartışmaların, Ortadoğu ile ilgili siyasi tartışmalar daha duyarlı bir hale gelmişken yapıldığı ve eserlere olan talebin çok yüksek olduğunu kaydetti.
Haberde, başlangıçta bu tür eserlerin Batılı koleksiyoncuların meraklarını tatmin etmek için yapıldığı bildirilirken, petrol satışlarında yaşanan patlamanın getirdiği zenginlikle 70’li yılların ortasında oryantalizmin canlandığı kaydedildi. Gazete, Pera Müzesi’ne dikkat çekerek şunları yazdı: "2005 yılında açılan İstanbul’daki Pera Müzesi 300’den fazla Avrupalı ve oryantalist tabloya sahip. Suna ve İnan Kıraç Vakfı tarafından kurulan müze, 2004 yılında Osman Hamdi Bey’in (batılı stilde resim yapan ilk Türk sanatçısı)'Kaplumbağa Terbiyecisi' adlı tablosunu 1.8 milyon sterlin gibi rekor bir meblağ ödeyerek satın aldı." Radikal, 29.05.2008 |
|
PANORAMA 1453 MÜZESİ FETHİ YENİDEN YAŞATACAK
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaklaşık 2,5 yıldır yapımını sürdürdüğü 'İstanbul 1453 Panoramik Müzesi', fethin 555. yıldönümünde kapılarını açmaya hazırlanıyor.
Topkapı Şehir Parkı'nda yapılan müze, fetih kutlamalarına yetiştirilmeye çalışılıyor. 120 metre boyunda, 40 metre çapında ve 12 metre yüksekliğindeki üç boyutlu panoramik resimden oluşan müzeyle, İstanbullular fethi yeniden yaşayacak. 4 milyon 600 bin YTL'ye mal olan müzeyi, belediye şirketlerinden Kültür AŞ işletecek. Müzenin yanı sıra yapılacak diğer düzenlemeler ile Topkapı Şehir Parkı; Osmanlı evleri, sanatçılar sokağı, amfi tiyatro, havuzlar, gezinti alanları, kitap merkezi gibi bölümleriyle İstanbul'un en önemli bölgelerinden biri haline gelecek. Türkiye'nin ve İstanbul'un ilk panoramik müzesinin yılda 500 bin ziyaretçi çekmesi bekleniyor. Müzedeki 3 bin metrekarelik tam panoramik kubbesel yağlıboya tabloda, 107 yıl boyunca en ufak bir solma dahi meydana gelmeyeceği belirtildi. Bilgisayar ortamında hazırlanan, daha sonra yağlıboya olarak çizilen resimde 10 bin figür yer alıyor. Resmin 650 metrekarelik kısmı üç boyutlu olarak çizildi. Ziyaretçiler, müzenin ortasındaki zeminden beş metre yükseklikteki dairesel platformda fetih gösterisini izleyecekler. Resmin üç boyutlu etkisinin hissedilmesi için ziyaretçiler resmi 14 metre uzaklıktan izleyebilecek. Zaman, Haber: Yasin Kılıç, 29.05.2008 |
![]() |
|
2000 YILLIK HAZİNENİN FİLM GİBİ HİKAYESİ
ABD’nde, Washington DC’de devam etmekte olan iki sergi, bir zamanlar Afganistan’da gömülmüş altın, mücevher ve süs eşyalarını gözler önüne seriyor. “Bactrian Altınları” ve “Tillya Tepe’nin Sırrı” isimli sergide bulunan eserler binlerce yıl boyunca yağmacılardan ve savaşlardan kurtulmuş.
Sergideki definelerin hikayesi bugünlerde gösterime
giren Indiana Jones filminden çok daha ilginç:
Afganistan’ın ücra bir köşesi, antik sanat eserleri,
soyguncular, mezar kazıcıları, Ruslar, Fransızlar,
Taliban, en az üç istila, iç savaş, İpek Yolu ve
22.607 parça altın, fildişi, lapis lazuli. Konunun
içinde ayrıca, pembe tuvalet kağıtları ile
yeraltında gizlenmiş altı kasa da yer almakta.
Şovun resmi ismi “Afganistan: Kabil Milli Müzesi’nden Gizli Hazineleri” ve bu, ışıldayan altınlar antik dünyanın belki de en ücra köşesinden; yabancı tüccarların, vahşi göçebelerin ve tehlikeli kadınların yaşadığı uzak topraklardan gelmekteler. Öte yandan bu şovda arkeologların kaçakçılara karşı kazandığı zaferi de izleyebilirsiniz.
Her arkeolojik gerilim filminde olduğu gibi, burada da değerli antikalarla, dünyayı biçimlendiren uluslararası politik oyunlar içiçe geçmiş durumda. Hazine, 2000 yıl kadar toprak ve çamurla örtülü kaldıktan sonra, 1930larda veya 1970lerde bulunur. Hemen ardından yine kaybolur. Çünkü 1979 Sovyet İşgali ve ardından 1996 da başlayan Taliban yükselişi bulunan eserleri bir toz duman perdesi arkasına saklamıştır.
Kasalarda, Çin’de yapılmış pembe tuvalet kağıtlarına sarılmış ve sapasağlam durumda binlerce eski eser vardır. Afganistan’da, Tillya Tepe’deki mezarlarda bulunmuş olan altın bilezikler, kolyeler, kemerlerin yanı sıra başka bir kasada Begram’da bulunmuş fildişi heykeller, balık şeklinde cam bir koku şişesi, Serapis-Herakles’in bronz bir heykeli ile toplam 22.000 den fazla eser mevcuttu.
Sarianidi daha ilk 6 mezarı açmıştı ki savaş başladı. Buluntuları Kabil’deki müzeye teslim edip ülkeden ayrıldı. Daha sonra Afganlılar tarafından da kazılar sürdürüldü. Fakat bu arada hem Kabil’de bulunan müze bombalanmıştı, hem de Taliban müzede bulunan 2.500 den fazla eseri eritmeye karar vermişti. Aynı sıralarda dünyadaki antik eser piyasası da Afganistan’dan gelen mallarla dolmuş, taşıyordu. Uzmanlar Tillya Tepe buluntularının da ya eritilmiş veya piyasaya satılmış olduğunu düşünmeye başlamışlardı. Yıllar sonra, bu kriz döneminde eserlerin Başkanlık Sarayı depolarına taşındığı anlaşıldı. Kendilerine “anahtarcı” anlamına gelen “tahilwidar” denilen küçücük bir grup insan hem bu buluntuları saklamış, hem de hazineden kimseye bahsetmemişlerdi. Ta ki ortalık sakinleşene kadar. The Washington Post, Haber: Neely Tucker, 25.05.2008 |
||
TARİHİ BÖYLE KATLETTİLER
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Silvan Belediye Başkanı Fikret Kaya, "Silvan ilçemizde inşaat sektöründe büyük bir büyüme vardır. Bu büyümenin karşısında denetleyici ve altyapımız yok. Biz belediye olarak personel sıkıntısı çekiyoruz. İlçemizde hafriyat alanlarımız yok. İlçemizde biriken çöpleri belediye olarak şehir dışındaki çöp toplama alanlarına götürüyoruz. Ama inşaatlardaki hafriyatlar rastgele atılmaktadır. Belediye olarak Küçük Çeşme mevkiinde belirlediğimiz tarihi surlarla ilgili bir hafriyat alanı oluşturduk. Burada biriken tarihi Malta taşlarını ayırtarak daha sonra teknik elemanlarca nasıl değerlendirileceği konusunda çalışma yapacağız. Ve bu tarihi Malta taşlarını değerlendireceğiz. İnşaat alanlarında ya da temel kazı sırasında çıkan bu tarihi Malta taşlarının ortaya çıkmasından sonra vatandaşlarımızın belediyemize haber vermesini istiyoruz. Biz de bu taşların ayrıç işlemlerini yaptıktan sonra diğer hafriyatları şehir dışına taşıyacağız. Bu konuda vatandaşlarımızın duyarlı olmasını istiyoruz" dedi. Diyarbakır Kent Haber,
30.05.2008 Haber Diyarbakır, 28.05.2008 |
||
'KOCA SEYİT' HEYKELİ TARTIŞMASI
Çanakkale Savaşı
kahramanlarından Koca Seyit'in, Çin'de üretilen
heykellerinde, üzerindeki kıyafetin papyon ve smokin
olduğunu iddia edenler, heykelin ilde satılmasını
eleştirdi Haber Ekspres, 28.05.2008 |
||
ERKEN CUMHURİYET MİRASI SÜMERBANK KAYSERİ BEZ
FABRİKASI TEHDİT ALTINDA Arkitera, Haber: Burak Asiliskender, 28.05.2008 |
||
"TARİHİ ÇİMENTOYLA ÖRTMEYİN"
İÇAÇEP, Osmaniye’de bulunan Hierapolis-Kastabala antik kenti sınırları içerisinde yapılmak istenen çimento fabrikasına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. “Hierapolis antik kenti yok olmasın” sloganıyla çimento fabrikasına karşı imza kampanyası başlatıldığı belirtilen açıklamada, “Bu bölgeye çimento fabrikası kurmak insanlığın ortak kültürel mirasını yok etmektir. Fabrikanın yapılacağı alanda antik kalıntılar bulunuyor. Çimento fabrikası sadece bir arkeolojik kenti yok etmeyecek, doğaya ve insana geri dönüşümü mümkün olmayan zararlar verecek. Biz bu imza kampanyasıyla Hierapolis-Kastabala antik kentine fabrika yapılmasını protesto ediyor ve fabrikanın derhal kapatılmasını talep ediyoruz” denildi.
Açıklamada, fabrikanın yapıldığı yerin aynı zamanda Ceyhan Nehri’nin suladığı tarım arazisinin ve kuş cennetini de içinde barındıran doğal bir sit alanını da kapsadığı ifade edildi. “Proje alanı ve yakın çevresinde arkeolojik miras bulunmamaktadır” şeklinde düzenlenen ÇED Raporu’nun da Kastabala’daki katliama ortak olduğu kaydedildi. Fabrikada köylülerin istihdam edilmeyeceğine dikkat çekilen açıklamada, şunlara yer verildi: “Kalkınma projeleri üretim ve istihdamı artırarak yöre ekonomilerine pozitif katkılar sunulması için hayata geçirilir. Bu projede vasıfsız köylülerin istihdam edilmeyeceği ortada. Tarım arazilerine zarar verecek olan fabrikayla birlikte çoraklaşan arazide yöre halkı da zarar görecek. Yani fabrikayla birlikte yöre halkı kalkınmayacak, aksine daha da yoksullaşacak. Bu nedenle tüm yurttaşlarımızı yöreye her açıdan zarar verecek olan bu projeye karşı çıkmaya ve imza kampanyasına destek vermeye çağırıyoruz.” Birgün, 27.05.2008 |
||
TARİHİ YER SATILINCA MEZARLAR TALAN EDİLDİ
Bitlis'in Tatvan İlçesi'ndeki tarihi Kaletepe mevkii parsel parsel satılınca, bölgede tarihe ışık tutacak mezarlıklar talan edildi.
Satışa çıkarılan ve imara açılan alanda bulunan çok sayıda mezarın üzerine bina inşa edilirken birçok mezar da binaların inşaatı sırasında zarar gördü. Bölgede inceleme yapan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Mehmet Demirtaş, bugüne kadar bölgede arkeolojik anlamda herhangi bir çalışma yapılmadığını belirtti. Resmi yetkililere defalarca başvurmasına karşın bölgede herhangi bir arkeolojik çalışma yapılmamasını büyük bir kayıp olarak niteleyen Demirtaş, bir başka can alıcı noktaya dikkat çekti. Devletin arkeolojik çalışma yapmadığı bölgede Almanların çeşitli çalışmalar yaptığının altını çizen Demirtaş, bölgenin tescil edilmemiş olmasını bir başka talihsizlik olarak niteledi.
Demirtaş, şunları söyledi: "Kaletepe adı verilen antik döneme ve Hıristiyan ile İslam Medeniyetlerine ait tarihi eserler yetkililerin duyarsızlığı yüzünden yok olup gitmektedir. Özellikle Kaletepe'de bulunan Urartu Kral Mezarları bölgenin ve insanlık tarihinin seyrine değiştirebilecek özellikler taşıyabilir. Bölgede yapılan çeşitli araştırmalardan elde edilen seramik parçalarının yapım ve işlenme şekillerine bakılınca bölgede yaşayan uygarlığın yüksek seviyesi ortaya çıkmaktadır. Ancak bölgede ne bir inceleme yapılmış, ne de bir arkeolojik kazı yapılmış. Bütün bunlara ek olarak son derece önemli tarihi kalıntılara sahip bu bölge tescil edilmek bir yana; imara alınarak satılmış, bina yapım izni verilmiş ve daha da kötüsü bölgedeki inşaatların ihtiyacı olan hafriyat ve dolgu malzemesinin temini buradan yapılmaktadır. MÖ 3000'li yıllara dayanan böylesi bir tarihi alana devletin sahip çıkmamasına bir tarihçi olarak anlam veremiyorum." Zaman, Haber: Mehmet Okay, 27.05.2008 |
||
KİLİSE YAPILAN CAMİ KURTARILDI
Makedonya’nın
başkenti Üsküp’e 86 kilometre uzaklıktaki İştip,
Doğu Makedonya’da bir zamanlar nüfusunun tamamının
Türk olması özelliğini taşıdı. Osmanlı’nın
Balkanlar’dan çekilmesi ve bu bölgede yaşayan
soydaşların göçe zorlanmasıyla birlikte İştip’te
yaşayan Türkler de doğdukları toprakları bırakarak
Türkiye’ye göç etmeye başladı. Bunun üzerine bölgede
kalan çok sayıda ecdad yadigarı eser, Osmanlı
izlerini silmek için yok edildi. Türkiye, 27.05.2008 |
||
UNESCO GİTTİ, SULUKULE'YE SÖZLEŞME GELDİ
UNESCO
heyetinin ziyaretinin ardından, Sulukule’de
kiracılara taşınmaları için sözleşme imzalatıldığı
ortaya çıktı. Avukat Hilal Küey, kiracıları inşaatı
bile bitmeyen konutlara taşınmaya zorlayan
sözleşmenin, hukuken geçersiz olduğunu söyledi. Ntvmsnbc, Haber: Ayça Aydoğdu, 27.05.2008 |
||
![]() |
İSRAİL'DE, İÇİNDE TARİHÖNCESİ KALINTILAR BULUNAN BİR MAĞARA KEŞFEDİLDİ
Batı Galile’de, içinde sarkıt ve dikitler bulunan bir mağarada çakmaktaşları ve soyu çoktan tükenmiş hayvan kemikleri bulundu. Bir inşaat çalışması sırasında bulunan mağara korumaya alındı. Mağarayı inceleyen İsrail Eski Eserler Müdürlüğü’nden Dr. Ofer Marder, “Son 40-50 yıl içinde, hem bu denli güzel oluşumlara sahip, hem de bu kadar çeşitli tarihöncesi buluntu veren başka bir mağara bulunmamıştı” dedi. Ana galerisi 60x80 m büyüklüğünde olan mağara, birkaç farklı odadan oluşuyor.
İlk araştırmalar, mağaranın Üst Paleolitik Dönem’de (GÖ 40.000 – 20.000) kullanıldığını göstermekte ise de, daha eski dönemlerde de iskan edilip edilmediğinin ancak yapılacak kazılarla anlaşılabileceği açıklandı. Israil Dışişleri Bakanlığı, 22.05.2008 |
|
İSTANBUL ÇEVRE PLANI İPTAL EDİLDİ İstanbul Büyükşehir Belediyesi, "Yetki ve şekil
unsuru bakımından hukuka uyarlık görülmemiştir"
denilerek iptal edilen kararı temyiz edecek. Ancak
şu anda plan hükümsüz durumda... Cnn Türk, 27.05.2008 |
||
KOZA HAN'IN SİLUETİ ORTAYA ÇIKIYOR
Bursa'da hanlar bölgesinin ortaya çıkartılması için başlatılan proje çerçevesinde Ticaret Borsası binasının üst iki katı yıkılıyor.
Osmangazi Belediyesi ile Ticaret Borsası arasında imzalanan protokol kapsamında borsa binasının üst iki katının yıkımına geçtiğimiz hafta başlandı. Binanın çatısı ve kiremitlerini söken ekipler, daha sonra kolonları yıkmaya başladı. Ticaret Borsası Başkanı Rıza Aydın ile birlikte çalışmaları inceleyen Başkan Recep Altepe, tarihi bölgenin açılması anlamında önemli bir işbirliği yapıldığını söyledi.
Bursa Hakimiyet, 27.05.2008 |
![]() |
|
|
550 YILLIK DERGAH ARTIK KÜLTÜR MERKEZİ
15. yüzyılda kurulan, eğitimin yanı sıra yoksul insanlara barınma ve yiyecek sağlanan ancak uzun süredir de kaderine terk edilen 'Seyyid Usul Dergahı' restore edilerek kültür merkezi haline getirildi.
Bursa Hakimiyet, 27.05.2008 |
|
2010 YOLUNDA MEMLEKETİMDEN MÜZE MANZARALARI
Bu yıl Şubat’ın 20’sinde, British Museum’dan bir e-posta mesajı geldi. Konu kısmında 'Hadrian: Tickets on sale now' yazıyordu. Tam beş ay sonra 24 Temmuz’da açılacak olan 'Hadrianus: İmparatorluk ve Çatışma' adlı geçici serginin duyurusunu beş ay öncesinden yapıyorlar ve bilet satışını başlatıyorlar!
Ekranda görülen afişin altında “Roma’nın en esrarengiz imparatorunun hayatını, aşkını ve mirasını keşfedin” diyor. Tıklayarak yayımlamış oldukları basın bülteninin tam metnine ulaşıyorsunuz. Acımasız bir asker olan Hadrianus’un aynı zamanda Yunan kültürüne, mimarlığa ve genç erkek sevgilisi Antinous’a düşkünlüğüyle de tanındığını bir çırpıda özetlenmiş buluyorsunuz. Ve bir an önce gitmek için dayanılmaz bir istek içinizi kaplıyor. Bu duyurunun yapıldığı sırada British Museum’da sürekli sergilerin yanı sıra üç geçici sergi birden açık. 2007’de müzeyi 5,4 milyon kişinin ziyaret etmiş olmasına şaşmamak gerek. Bu arada Louvre’un 2007’deki ziyaretçi sayısı 8,3 milyon! (The Art Newspaper, No 190, Nisan 2008, s.7)
Bugün müzeler geçici sergiler üzerinde yükseliyor. Kent sakinleri ve kente gelen yerli ve yabancı turistler yeniden ve yeniden aynı müzelere gidiyorlar. Çünkü her defasında başka bir 'show' var. Bizde durum -en azından şimdilik- pek böyle değil. Özellikle İstanbul’daki devlet müzelerini düşünüyorum. Bu kent 2010 yılında Avrupa’nın kültür başkenti olmaya hazırlanıyor. Belki de bu seferberlik içinde müzelerimizin makus kaderini değiştirmek mümkün olabilir.
Özel müzelerle gelen değişim
Son yıllarda özel müzeler manzarayı epey değiştirdiler. Yaptıkları geçici sergilerle, faaliyet ve etkinliklerle, hatta kafe ve restoranlarla bu işi çağa uygun yapmaya çalışıyorlar. Ancak düzenlenenlerin çoğu ödünç sergiler. Öyle olmaya da mahkum. Çünkü bireysel koleksiyonların büyüklüğü art arda geçici sergi üretmeye yetmeyebilir. Bu da anlaşılır bir durum. Yine de ellerinden geleni yaptıklarına ve İstanbul’a canlılık kattıklarına inanıyorum.
Büyük koleksiyonların üzerinde oturan devlet müzeleri için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Teşhirlerin büyük kısmı çok eskimiş durumda, teknolojik ve müzeolojik yeniliklerden iz yok, hatta doğrudan girebileceğiniz web siteleri dahi bulunmuyor. Dolayısıyla British Museum gibi aylık e-bültenler göndermeleri söz konusu değil.
Müze yetkililerinin dile getirdiği serzenişlerine kulak verince meselenin boyutları daha net anlaşılıyor. Müzelerin arzuladığı sayıda ve nitelikte geçici sergiler, koleksiyon araştırmalarına dayalı yayınlar, sergilerle ilgili faaliyet ve etkinlikler yapamadığı ve bunu içine sindiremediği kesin. Konuştuğunuzda Bakanlık bürokrasisi de yukarıdaki tanılara katılıyor. Mevzuatın da, paranın da gözü kör olsun! Kültür Bakanlığı'na bütçeden ayrılan payı zikretmeye dilim varmıyor. Ama sorun sadece bu mu?
Koleksiyonlar kimin için?
Müzelerin en başta sıraladığı sorun mekansızlık. Koleksiyonlarının yüzde 90’ından fazlasının depolarda durduğunu ve sığmadığını biliyoruz. Ancak bu durum salt Türkiye’ye özgü değil. Dünyanın her yerinde müzelerin depoları benzer oranda doluluk gösteriyor. Zaten her şeyi birden teşhir etmek ne mümkün ne de anlamlı. Önemli olan, depolarda bekleyen koleksiyonlara erişebilmek, bunları araştırarak bilgi üretmek, yayın yapmak, bunları harmanlayarak izleyici kitlelerinin yararlanması için yeni öykülerle yeniden düzenlemek ve sergilemek. Eğer araştırmacı hakkıyla yararlanamıyorsa, arzulanan miktarda yayın yapılamıyorsa, eğer müze ziyaretçisi ne teşhirde ne de depolarda göremiyorsa, kimin için yer işgal ediyor bu koleksiyonlar?
Bugün müzeler depolarını kilometrelerce uzağa taşıyabiliyor. Dünyanın en büyük müzeler külliyesi sayılan Washington DC’deki Smithsonian Institution daha 1983’de bunu gerçekleştirdi. Araştırma, koruma ve depo mekanlarını Museums Mall’daki müzelerden koparıp Museum Support Center adıyla kentin bir başka köşesine taşıdı. Örnekler ABD ile sınırlı değil. Evvelki yıl Londra’daki Ulusal Müzeler (British Museum, Museum of London, vb.) depolarındaki fazlaları, büyük boyutlu nesneleri ya da yakın gelecekte teşhire çıkarmayacakları koleksiyon parçalarını Londra’nın 100 km dışına, Wroughton’a, depo olarak yeniden yapılandırılan eski hangarlara taşıdılar.
Müze depolarını rahatlatmak gerek, hem koleksiyonlar, hem müze personeli, hem de ziyaretçiler için. Muhtemelen dünyanın en değerli toprak parçası sayılabilecek Tarihi Yarımada’daki müze depolarını da benzer kriterler çerçevesinde kentin deprem riski taşımayan daha uygun başka bir köşesine ya da dışına taşımak da değerlendirilecek bir alternatif olabilir. Böylece sadece mekan değil, aynı zamanda koleksiyonlar da geri kazanılabilecektir.
Veri tabanı meselesi
Depoların yenilenmesi, ilgili müzelerin zaten bir an önce yapmaları icap eden bir işe girişmeleri için, yani koleksiyonlarını veri tabanına girmeleri için eşsiz bir fırsat yaratabilir. Devlet müzelerinin çoğunda, koleksiyonları oluşturan nesneler veri tabanına hala geçirilmemiştir. Oysa dünyanın bu denli önemli müzelerinde dijital ortama aktarılmamış koleksiyon pek kalmamış gibi. Veri tabanı, envanterlemenin ötesinde bir kapsama işaret ediyor. Nesnelerin tek tek ve detaylarıyla (kırık, çatlak, renk değişikliği vb dahil) fotoğraflandığı, envanter bilgilerinin çapraz referanslama ve ilgili yazılı malzeme listeleri gibi verilerle desteklendiği bir sistem bu. Böyle bir belgeleme pratiğinin araştırmaya ve bilimsel üretime katkısı tartışılmayacağı gibi, iki önemli uzantısı daha söz konusu edilebilir.
Her şeyden önce müzelerimizdeki durağanlığa son vermesi beklenir. Koleksiyonların, depo raflarından, dolaplardan çıkıp tuşlara ve ekrana taşınması küratörler, eğitimciler veya korumacılar için ne büyük kazanım olacaktır! Parmak uçlarındaki engin kaynaktan sonsuz sayıda geçici sergi teması ve öyküler türetebileceklerini, envai çeşit eğitim projesi geliştirebileceklerini düşünmek bile insana heyecan veriyor. Bu sayede müzelere daha fazla ziyaretçi çekileceğini, yeni bakış açılarının gündeme gelebileceğini, ülke ve dünyadaki gelişmelere duyarlı olunabileceğini söylemek fazla iyimserlik olmaz.
Veri tabanının, yani 'nesne tanımlama' sisteminin, bir başka önemli sonucu ise tarihi eser kaçakçılığına indireceği darbedir. Müzeden çıkan her hangi bir nesnenin, meşru veya gayrimeşru olarak nereye götürülürse götürülsün yerinin belirleneceği, satışının engelleneceği, sürece bulaşanların mazereti olamayacağı aşikar. Ülkemizde pek nadiren gerçekleşen müzelerarası ödünç alma-verme süreçleri de böylece başlayabilir. Depolarda gözlerden uzak saklanan koleksiyonlar Anadolu kentlerinde bulunan ya da bu amaçla açılacak olan müzelere ödünç gönderilse, oralarda üç yıl beş yıl boyunca sergilense ülkenin kültürel gelişimi açısından fena mı olur? Kültürel mirasımızın zenginliği lafta ve depoda kalmaktan çıkar ve gerçekten paylaşılır. İnsan bunun neresinde?
Müzenin, koleksiyon yönetimi gibi temel bir işlevi yerine getirememesini salt mekansızlıktan kaynaklanan bir erişim problemine indirgersek, eksik ve yanıltıcı bir resim çizmiş oluruz. Çünkü bu kategorideki tüm eksiklere rağmen, muhtemelen müzelerimiz daha fazla geçici sergi açabilir, daha fazla bilimsel yayın üretebilirlerdi, şayet yeterli sayıda ve bileşimde personele sahip olsalardı.
Geçen yıl Türkiye’deki devlet müzelerinde çalışan arkeolog sayısı 225 imiş. Devlet müzelerinin ağırlıkla arkeoloji koleksiyonlarına sahip olduğunu düşünürsek, aynı tarihte Bakanlığa bağlı 92 müzenin (141 adet ören yerini buna katmıyorum) toplamına yakın bir kısmında çalışan arkeolog sayısı bu. Müze başına ortalama 2,5 uzman bile değil. Ama bu yıl resmi ağızlardan öğrendiğimize göre sözleşmeli (geçici) uzmanlarla bu sayı bir misli artmış. Müze başına 5 kişi! Oysa Londra Müzesi’nde (Museum of London), örneğin, sadece arkeoloji hizmetleri departmanında çalışanların sayısı 2007’de 162 ve dikkatinizi çekerim, bu bir kent müzesi, arkeoloji değil.
Devlet müzelerimizdeki arkeologlar, hem müze
içinde hem de alanda çalışmak, hem belgeleme ve
konservasyon yapmak hem de gündelik işleri yürütmek
durumundalar. Acaba kendilerini geliştirmek için
(uzmanlık ve müze hizmetleri alanlarında) literatürü
izleyecek, araştırma yapacak, ulusal ve uluslararası
mesleki seminerlere katılacak zaman ve imkanları
oluyor mu? Konservasyon ya da Bilgi - Belge eğitimi almış uzmanlar neden müzelerde hala iş bulamıyor? Gerçekten Müzecilik eğitimi almış kaç kişi var? Acaba müzecilik eğitimi almamış olan uzmanlar için donanımlarını geliştirecekleri, değişen kuramları ve müzecilik pratiklerini öğrenecekleri meslek içi eğitim programları ne sıklıkta düzenleniyor? Öte yandan müzelerimizin performansları her hangi bir değerlendirmeye tabi tutuluyor mu ya da kendilerini değerlendiriyorlar mı? Bununla ilgili nesnel kriterler geliştirilmiş durumda mı?
Cevaplar da manzara da iç acıcı değil doğrusu. Yukarıda yazılanlar büyük resmin bir köşesi sadece. Eğitim, iletişim, sürdürülebilirlik, paydaşlık ve yönetişim gibi en az anlatılanlar kadar can yakıcı konulara girme fırsatı olmadı bile. Müzelerin yönetim ve işletimine yakından ve ille de uzaktan bakmanın, yeni bir anlayışı ve yapılanmayı, bunun yasal ve finansal dayanaklarını hep birlikte aramanın ve bulmanın zamanı geçmiş olamaz. Herşeyi değiştirecek olan sihirli dokunuş işbirliklerinden doğabilir. 2010’a az kaldı ama henüz vakit var. Radikal, Yazı: Suay Aksoy, 27.05.2008 Suay Aksoy: Müzebilimci, İstanbul 2010 Müze ve Kültürel Miras Projeleri Direktörü |
||
ANTİK ÇİN SULAMA SİSTEMİ HEM ZAMANA HEM DE DEPREMLERE DAYANIYOR
Zhang Shuanggun geçen hafta depremlerle sallanan, dünyanın en eski sulama sisteminin üstünde, bir gözetleme istasyonunda durmakta. Yanıbaşındaki baraj ve yüzlerce beton yapının ya yıkıldığı veya yıkılmak üzere olduğu bu deprem sonrası antik, bambu kullanılarak yapılmış bu 2200 yıllık sulama sisteminin sapasağlam ayakta kalmasına basit bir açıklaması var: “Bu antik sistem mükemmel bir şekilde inşa edilmiş” diyor. MÖ 256 da inşa edilen ve UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan kanal, Minjiang Nehri’nin doğal akışını bozmadan, üzerine inşa edilmiş bambu adacıklardan su alıyor. Hala mükemmel şekilde çalışan kanal, nehrin su sistemini kontrol altında tutarken, verimli toprakların da sulanmasını sağlıyor.
Çin hükümeti tarafından yapılan açıklamada, 12 Mayıs günü olan depremin merkezine 50 km uzaklıkta bulunan sulama sisteminin herhangi bir zarar görmediği ve çalışmaya devam ettiği bildirildi. Öte yandan, deprem sonrası birçok barajda çatlaklar oluşurken, bazı köylerin barajların yıkılma tehlikesine karşı boşaltıldığı bu bölgede, 2200 yıllık bir sulama kanalının hala çalışır durumda olması antik çağ mühendisliği açısından etkileyici bir başarı olarak kabul edilmekte. AFP, Haber: Ian Timberlake, 22.05.2008 |
![]() |
|
"BİR KÖŞK GELENEĞİ"
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün
eşi Hayrünnisa Gül’ün, 1 Nisan’da ziyaret ettiği
Dolmabahçe Sarayı’ndaki 35 eseri Çankaya Köşkü’ne
istediği, Köşk’ten yapılan açıklamayla doğrulandı.
Milliyet, 28.05.2008
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen,
Dolmabahçe Sarayı’ndan bazı eserlerle ilgili olarak
Meclis Başkanlığı’na bir yazı yazdıklarını
belirterek, "Bu gayri resmi yazıyı, bazı objeleri
seçebilmek için onların fotoğraflarını istemek için
yazdık. Eski dönemde de bu tür talepler olmuş; sonra
iade edilmiş" dedi. Hürriyet, Haber:Şükrü Küçükşahin, 28.05.2008
TBMM Başkanı Köksal Toptan, Cumhurbaşkanı Gül’ün
eşi Hayrünnisa Gül’ün Dolmabahçe Sarayı içindeki
Depo Müze’de bulunan Osmanlı dönemine ait bazı
objeleri TBMM Başkanlığı’ndan istettiğini doğruladı. Hürriyet, 27.05.2008 |
||
![]() |
EGE'NİN KAPADOKYA'SI TURİSTLERİ BEKLİYOR
Manisa'nın Kula İlçesi'nde volkanik arazideki peri bacalarını Kapadokya'ya rakip yapacak proje hayata geçiriliyor. AB hibe kredilerinden yararlanılacak projeyle bölgenin turizm potansiyeline kavuşması sağlanacak.
Kredi için, 22 bin yıllık insan ve hayvan ayak izlerinin bulunduğu Kula'ya bağlı Sandal Köyü volkanik bölgesini de kapsayacak şekilde 'jeopark koruma projesi' hazırlandı. AB, projeye 100 bin Euro hibe yaptı. Önümüzdeki hafta Kula Belediyesi ile AB arasında protokol imzalanacak. Peri bacalarının yanı sıra Kula'nın tarihi evleri de butik otele dönüştürülecek. Peri bacalarını dünyaya tanıtmak için çalıştıklarını söyleyen Kula Belediye Başkanı Halil Gülcü, 100 bin Euro ile hem tanıtım, hem de tesislerin yapımını gerçekleştireceklerini söyledi. Kula olarak AB fonlarından en fazla yararlanan ilçe olduklarını belirten Gülcü, "Biz AB'den 200 bin Euro talep etmiştik. Verileni de küçümsemiyoruz. Başlangıç olacaktır." diye konuştu. Tarihi Kula evleri için daha önce de AB'den 130 bin, tekstil için de 120 bin Euro aldıklarını hatırlatan Başkan Gülcü, AB'de iki projelerinin daha bulunduğunu açıkladı. Zaman, Haber: Mustafa Yüksel, 27.05.2008 |
|
HASANKEYF YOK OLACAK MI?
Doğa Derneği, Hasankeyf
ve Dicle Vadisi’nin korunması için Ilısu Barajı’na
karşı 2005 yılında başlattığı çalışmaları
hızlandırmış durumda... Hasankeyf... Batman-Midyat
karayolu üzerinde, kuzeyden güneye kıvrılıp giden
Dicle nehri kıyısında sanki bir masal şehir... Vatan, Yazı: Betül Ark, 26.05.2008 |
||
KAYIP ŞEHİR PTEİRA GÜN IŞIĞINA ÇIKACAK
Yozgat'ın
Sorgun İlçesi Şahmuratlı Köyü yakınlarındaki Kerkenes Dağı'nda İngiliz Arkeolog Geoffrey Summers
ve eşi Françoise Summers başkanlığında 1993 yılında
başlatılan yüzey araştırması ve kazılarda elde
edilen bulgular çerçevesinde bölgenin, ''Kayıp
Şehir'' olarak bilenen ''Pteria'' olduğu kanısına
varıldı. Geçmiş yıllarda da Frig dönemine ait eser
ve kalıntıların bulunduğu bölgede çalışmalarını
sürdüren ekip, 1 Mayıs tarihinde başladıkları yüzey
araştırmalarını tamamlayıp, 1 Haziran tarihinden 12
Temmuz tarihine kadar kazı çalışmasını yürütecek.
Bursa Hakimiyet, 26.05.2008 |
||
KAYIP CENEVİZ LİMANI BULUNDU
Kocaeli’nin
Kandıra İlçesi Kerpe beldesinde, halkın "Ceneviz
Limanı" diye nitelediği antik limanın 12 metre
derinlikteki yeri tespit edildi. Hürriyet, Haber: Orhan Uzun, 26.05.2008 |
|
|
AYASOFYA 'TURİSTLERİN GEZİ LİSTESİ'NDE İKİNCİ SIRADA
The Telegraph gazetesine göre, turistlere tavsiye edilen 'Dünyanın başlıca 20 binası' listesinde Hindistan'da bulunan Taç Mahal birinci, Ayasofya ikinci, Avustralya'daki Sydney Opera Binası ise üçüncü sırada yer aldı.
Turistlere ziyaret etmeleri tavsiye edilen "Dünyanın başlıca 20 binası" listesinde İstanbul'daki Ayasofya Müzesi ikinci oldu. Seyahat konularında uzmanlaşmış DK Eyewitness Travel kuruluşu tarafından turistler için hazırlanan listede ayrıca Venedik'teki St Mark Kilisesi, Londra'daki Parlamento Binası, Paris'teki Pompidou Merkezi, Barcelona'da Kutsal Aile Kilisesi, Yunanistan'daki Partenon ve Fas'taki 2. Hasan Camii de bulunuyor. Zaman, 26.05.2008 |
||
|
TARİH AYAĞA KALKMAYA DEVAM EDİYOR
Tarihi Çalıkuşu Evi’nin Kuşadası Belediyesi tarafından kamulaştırılarak restorasyonunun tamamlanmasından sonra şimdi de bitişiğindeki 74 ada 15 parselde yer alan tarihi ev ayağa kaldırılıyor.
Tarihi evi mirasçıları ile anlaşarak kamulaştıran Kuşadası Belediyesi’nin hazırlattığı projeler Aydın K.T.V.K. Kurulunca onaylandı. Projesine göre yapılacak bina Belediye Konuk Evi olarak kullanılacak. Onaylı projesine göre 2 katlı yapının yeniden yapılması işi ihale aşamasına geldi.
Yapının ön cephesi orijinal haline uygun olarak korunacak. Kültür kompleksi yaratmak için ise, Çalıkuşu Evi ile içerden irtibat sağlanarak, iki binanın müştereken kullanması sağlanmış olacak.
Yapının tamamlanmasından sonra Yıldırım Caddesi, Gümüş ve Yıldız Sokaklarda bu tip yapıların yenilenerek konaklama ve butik otel amaçlı olarak kullanılması teşvik edilecek. Selçuk Bölge Haberleri, 26.05.2008 |
|
"MÜZELERE İLGİ GÖSTERELİM"
İzmir’in Ödemiş İlçesi Müzesi Müdür Vekili Sevda Çetin Müzeler Haftası nedeniyle, Ödemişli tüm kurum ve kuruluşlara, sivil toplum örgütlerine mesaj verdi. Hafta nedeniyle çeşitli etkinlikler yapan Ödemiş Müzesi Müdür Vekili Sevda Çetin ilgisizlikten ve bilgisizlikten şikayetçi.
Sevda Çetin yaptığı açıklamada 2007’de Eylül’de geldiği Ödemiş Müzesi’nin bir çok eksiği ve yapılması gereken projeleri olduğunu belirterek şöyle konuştu: Ben ilk geldiğim zaman bu konuyla ilgili bir çok kişiye ve kuruluşa baş vurdum. Çeşitli etkinlikler için sponsor olmalarını istedim. Fakat girişimlerim sonuçsuz kaldı. Bizim desteğe, yaşayan halkın gezmesine, iş sahiplerinin maddi ve manevi desteğine ihtiyacımız var.”
En önemli ve ilk sırada yapılması gereken eylemin teşhir salonunun yapılandırılması olduğunu söyleyen Çetin “Teşhir salonumuzun yeniden yapılanması için proje desteği istiyoruz. Gerek özel, gerek sivil meslek odalarından bu yardımları bekliyoruz. Ve istiyoruz.” dedi.
Çetin, ayrıca Ödemiş Müzesi’nde diğer sahil müzelerinde olan dinlenme yerleri, cafe tarzı yerlerin olmaması, gelenlerin vaktini güzel geçirmesi ve ihtiyaçlarını karşılaması açısından engel teşkil ettiğini belirten Çetin “ Bu tür oluşumlar için Belediye Başkanımızdan, Meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinden yardım ve destek bekliyoruz.” şeklinde konuştu.
Müze Ödemiş’te, Ödemişlilerin hizmetinde, sahiplenilmesi gerekiyor. Ödemiş’in çevresinden çıkan eserler sergileniyor. O eserler bizim geçmişimiz.” şeklinde konuşan Çetin daha sonra şunları söyledi: Bizler İstanbul’da hiç sponsor zorluğu çekmezdik. Ama burada bir kültür ve birikim boşluğu var.” dedi.
Öte yandan Belediye Başkanı Mahmut Badem “Ben müzelerimizin her türlü ihtiyacını karşılamaya çalışıyorum. İlçe sınırları dışında olmasına rağmen Çakırağa konağının yangın hortumundan, musluğuna kadar sorununa yetişmeye çalışıyorum. Buradaki müzemiz içinde her türlü sıkıntılarında tabii ki yanlarında olmaya çalışırım. Bahçe düzenlemelerine gerekli desteği veririm ama müzenin cafe gibi ihtiyacına karışamam. Çünkü bunun masrafını gösteremem. Kurumlarımız ayrı ve Belediyenin yetkileri içinde böyle bir sorumluluk yok.” şeklinde konuştu. Selçuk Bölge Haberleri, 26.05.2008 |
||
YEŞİL TÜRBE'NİN ARDINDAN YEŞİL CAMİ'DE DE RESTORASYON BAŞLAYACAK
Uzun yıllardır ihmal edilen Yeşil Cami'nin restorasyonu, Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün bu yılki programına girdi. Yeşil Türbe'nin ardından Yeşil Cami ve daha sonra da Osmangazi ve Orhangazi türbeleri onarılacak.
İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in geçtiğimiz hafta ziyaret ederek Kur'an-ı Kerim dinlediği Yeşil Cami restore edilecek. Yeşil Türbe'deki restorasyon çalışmalarının haziran ayında tamamlanacağı ve hemen ardından Yeşil Cami'nin, daha sonra da Osmangazi ve Orhangazi türbelerinin onarımına başlanacağı bildirildi. Yeşil Türbe'deki çalışmaların uzamasına sebep olan orijinal çini ise İznik'te yapılacak ve böylece yurtdışında çini aramaktan vazgeçilecek.
Uzun yıllardır ihmal edilen Yeşil Cami'nin restorasyonu, Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün bu yılki programına girdi. Tarihi mirasın bir hazine olduğunu söyleyen Bursa Valisi Şahabettin Harput, hazinenin kıymetinin bilinmesiyle 'hazine' özelliğini koruyabileceğini belirtti. Bursa'nın 'tarih ve kültür' şehri özelliğini ortaya çıkarmakta ısrarcı olduğunu vurgulayan Harput, Cihan muhabirine tarihi eserlerle ilgili projelerini anlattı.
Yeşil Türbe'deki restorasyon çalışmalarının sürdüğünü anlatan Vali Harput, "Yeşil Türbe'nin restoresinin yüzde 70'i tamamlandı. Çalışmalar orijinal çini bulunamaması nedeniyle durdurulmuştu kısa süreliğine, ancak arkadaşlar bana orijinal çininin İznik'te bulunduğunu ve çalışmaların yeniden başlayacağını bildirdi. Böylece türbe için yurtdışından çini getirilmeyecek." dedi. Çalışmaların haziran sonunda bitmesinin beklendiğini aktaran Vali Harput, şöyle konuştu: "Osmangazi ve Orhangazi türbelerinin onarımı da Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün bu seneki programlarına alındı. Tarihi miras en kıymetli hazinemiz. 'Hazinemiz' demek lafla olmaz, hazineyi hazine gibi korumak ve ona gerçek değerini vermek zorundayız."
Ulucami'deki restorasyonun devam ettiğini dile getiren Vali Harput, çalışmaların Bursa'daki tüm tarihi mekanlara yayılacağını söyledi. Restore çalışmalarının bir bölümünün Kültür ve Turizm Bakanlığı, bir bölümünün de Vakıflar Bölge Müdürlüğü, belediyeler, İl Özel İdaresi ve sivil toplum kuruluşlarınca yapıldığını kaydeden Vali Harput, şunları aktardı: "Pek çok vatandaşın haberi yok, ancak yasal düzenleme yapıldı: Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi ve Katma Değer Vergisi Kanunu'nda yapılan yasal değişikliklerle tarihi eserlerin restorasyon giderleri vergiden düşürülüyor. Yani hükümet eğitim ve sağlık yatırımına katkı sağlayanlara nasıl vergi kolaylığı sağlıyorsa aynı uygulamayı tarihi eserler için de geçerli hale getirdi. Her geçen gün yıkılmaya yüz tutmuş eserlerimiz ecdadımızı hüzünlendiriyor, onların kemiklerini sızlatıyor. gerçekten bizleri de sızlatan bir durum var. Dışarıdan gelenler de 'bu millet tarihine böyle mi sahip çıkıyor?' dememeli. Tarihi eserleri restore etmek isteyenlere büyük imkan sağlıyoruz." diye konuştu.
Bursa'nın en güzel anıtlarından olan Yeşil Türbe ve Yeşil Cami inşaatı Sultan 2. Murat zamanında 1412 yılında başladı, 1419'da tamamlandı. Cami, ölçülerinin ahenk ve asaleti, kabartma ve süslemelerinin zarafeti ve bolluğu, çinilerinin pırıl pırıl ışıldamasıyla tanınıyor. Zaman, Haber: Fatih Karakılıç, 25.05.2008 |
||
"İSTANBUL'A VEFA BORCUMUZU ÖDEME ZAMANI"
Herkesin
bildiği ve merakla beklediği İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti çalışmaları dün üst düzey devlet
yöneticilerinin de katıldığı bir toplantıyla
tanıtıldı.Dolmabahçe Sarayı'nın görkemli muayede
salonunda düzenlenen törene, Başbakan Erdoğan'ın da
katılacağı duyurulmuştu. Erdoğan yoktu ama TBMM Başkanı Köksal Toptan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Koordinasyon Kurulu Başkanı Hayati Yazıcı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul milletvekilleri, İstanbul Valisi, Belediye yöneticileri oradaydı. 2010 projesinde görev ve sorumluluk alanlarla birlikte basının da katıldığı toplantının açılışını 2010 Avrupa Kültür Başkenti Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu yaptı. Çolakoğlu; sivil toplum, yerel yönetim ve merkezi hükümet birlikteliği ile gerçekleştirilen projenin Türkiye’deki demokrasi kültürünün ve bu kültürün getirisi olan yeni yönetişim modellerinin benimsenmesine katkıda bulunacağını vurguladı.
Danışma Kurulu başkanı olarak Hüsamettin Kavi, İstanbul Valisi olarak Muammer Güler, yetkili devlet bakanı olarak Hayati Yazıcı'nın da birer konuşma yaptıkları toplantıda, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın sözleri dikkate değerdi. Günay, 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesiyle İstanbul'a gecikmiş vefa borcumuzu ödeyeceğimiz söyleyerek başladı. Kente yakın zamana kadar hoyrat ve hatta gaddar davrandığımızı, bu şehrin gözünü çıkarttığımızı söyleyen Ertuğrul Günay, kentin siluetinde sorumsuzlukların ve açgözlülüklerin etkili olduğundan söz etti. Günay, 2010'u en çok bize dayattığı zaman sınırlaması nedeniyle önemsediğini anlattı. "Essen ve Beç kentleriyle bu sıfatı paylaşmak İstanbul için bir iltifat değildir. Ama biz zaman kullanma sorunu olan bir kültürden geliyoruz, tevekkül içinde bir toplumuz. 2010 bizi bir zamanla sınırlıyor, hızla azalan bu zaman içinde ciddi bir dayanışma göstermemiz gerekiyor" diyen Günay, pek çok işin başlatıldığını ama pek çoğunun hala beklediğini söyleyerek Beyazıt Kütüphanesi, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi, Topkapı Sarayı, Tarlabaşı gibi yerlere işaret etti. Günay sözlerini "Bunları halletmemiz lazım. Sadece AKM çevresindeki sanat etkinliklerinden ibaret olursa, 2010 saman alevi gibi söner, Tuzladan itibaren Bizans'tan, Osmanlı'dan, Cumhuriyet'ten ne kaldıysa tozlarını silkeleyip işlevselleştirmemiz lazım" dedi.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmaları, Kentsel Uygulamalar, Kültür Sanat ve Turizm ve Tanıtım başlıkları altında üç ana eksende yürütülüyor. İlkinde kentin kültürel mirasının korunması, ikincisinde sanatın etkinliklere uzak kalan diğer İstanbullulara da ulaştırılması ve kentin kültür sanat altyapısının geliştirilmesi ve son olarak daha iyi tanıtımla kentin turizm gelirini artırmayı hedefliyor.
Toplantıda açıklanan örnek projeler arasında az bilinenlerden bazıları şöyle: İstanbul Meydanlar Projesi, Yenikapı Müzesi, İmparatorluk Müzesi, Biosphore (Doğa Bilimleri Merkezi), Mimar Sinan Müzesi, Engelliler için Engelsiz Kent, İstanbul’da Yaşıyor ve Çalışıyor (Ünlü 10 Sanatçı İstanbul'da), Taşınabilir Sanat, Sanatın Anadolu Aydınlanması, Uluslararası Fotoğraf Festivali, "Milli Takım" Gençlik Orkestrası, Çağdaş Müzik Tiyatrosu Festivali, 29. Paralel (Farklı ud çalma üslupları), Dünya ile Temas (uluslararası genç sanatçı buluşması), İstanbul Tiyatrolar Haritası, Uluslararası Bale Yarışması, Promethiade (Terzopoulos oyunun prömiyeri),Roman Yarışması, İstanbul Edebiyat Haritası, Dillere Destan İstanbul (Konuk yazarlar), 10 İstanbul (10 ünlü yönetmenden kısa filmler), Türk Sinemasında İstanbul, Bir Açık Plan Stüdyo Olarak İstanbul’u Hayal Etmek (dünya sinemasını davet etmek) Radikal, 25.05.2008
İstanbul 2010 Kültür Başkenti Yürütme Kurulu
Başkanı Nuri Çolakoğlu : Yeni Mekanlar yapılacak Hürriyet Pazar, 25.05.2008 |
||
TOPBAŞ'IN 'GURURU' ÇÖPE GİTTİ
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın
500 uzmanla 100 bin YTL harcayarak hazırladığı ve
’gururum’ diye tanıttığı ’imar anayasası’, sivil
toplum kuruluşlarının açtığı dava sonucunda iptal
edildi.
İstanbul 2. İdare Mahkemesi de dava sonucunda imar
planını iptal etme kararı aldı. Mahkeme imar planını
3 gerekçeyle iptal etti. İlki imar planını çıkarma
görevinin İMP’ye verilmesiydi. Çünkü belediyelerin
il çevre düzeni planı hazırlanması ve onaylanması
konusunda yetki vermesine ilişkin 5538 sayılı kanun
12 Temmuz 2006 tarihinde düzenlenmişti. Vatan, Haber: Öge Demirkan, 25.05.2008 |
||
TARİH İLGİ BEKLİYOR
Minareleri dökülen Çifte Minareli Medrese, emsalsiz bir tarih ziyneti olmasına rağmen, yıllardır restorasyona alınmıyor. Minareleri çevreleyen çiniler kar ve yağmurun etkisiyle silinirken, Erzurumlu sadece seyrediyor.
Tarihi ve kültürel varlıklar envanteri güncelleştirilmeye muhtaç bulunan Erzurum'da, yok olan tarihi varlıkların başında çeşmeler ve eski Erzurum Evleri geliyor. Yeğenağa, Muratpaşa, Mumcu ve Narmanlı, Yeğenağa gibi tarihi mahallerde bulunan Erzurum evlerinin büyük bir bölümü yok oldu. Demirciler caddesindeki birkaç ev de yıkılmak üzere.
Erzurum'un en büyük tarihi kayıpları arasında çeşmeler geliyor. Suları kurutulan Cennet ve Kethüda Mehmet Çeşmesinin yanı sıra, mahalle aralarında bulunan hayratlar yıkılıyor. Tarihi çeşmelerle birlikte tarihi niteliği taşıyan sular ve kanalları da Erzurum hafızasından siliniyor. Yetkililer ise sadece mazeretler üretiyor. Erzurum Gazetesi, 25.05.2008
DSP Erzurum İl Başkanı Tuncer Suer, Erzurum'daki tarihi eserlerin sağlıksız yapılaşma ve betonlaşma arasında kaybolup gittiğini öne sürdü.
Şehirde geçmişin izlerini taşıyan tarihi eserlere
karşı hem kurumsal, hem de bireysel anlamda
yeterince sahip çıkılmadığını söyleyen Suer, "
Son 20 yılda gerçekleştirilen düzensiz yapılaşma ve betonlaşmanın, tarihi eserleri adeta kendi kabuğuna hapsettiğini, tarihi eserlerin bakım, onarım ve restorasyonuna gereken önemin verilmediğini anlatan Tuncer Suer, "Yıllardan beridir Çifte Minareli Medrese'nin minarelerindeki tahribatla ilgili yazılıp, çiziliyor. Bu görkemli eserimiz maalesef her geçen gün biraz daha eriyor. Çifteler'deki durum bu iken, diğer tarihi eserlerin ne halde olduğunu kestirmemek zor değil" dedi.
Özellikle yerel yönetimlerin geçmiş yıllardan bu
yana başta tarihi mezarlıklar ve evler olmak üzere
çok çeşitli eserlerin tahrip edilmesine göz
yumduklarını iddia
Tarihi eserlerin korunmasında en başta
belediyelerin bilinç sahibi olması gerektiğini
kaydeden DSP İl Başkanı Tuncer Suer,
Tarihi mirasa sahip çıkılmamasının hem ecdada saygısızlık, hem de gelecek nesillere haksız olacağına vurgu yapan Suer, "Tarihi eserlerimize göstereceğimiz her duyarsızlık, gelecek nesillerin hakkını gaspetmek demektir. Başta belediyeler olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşları bu konuda daha hassas davranmaya davet ediyorum" dedi. Erzurum Gazetesi, 25.05.2008 |
||
TOPKAPI SARAYI'NDA NOSTALJİK KAPICILAR
Turistlerden büyük ilgi gören kapı görevlileri, güvenlik hizmetlerinin yanı sıra turistlerle de bol bol fotoğraf çektiriyor.
Müze uzmanı Tuba Kurtuluş, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın sarayda tarihsel kimlikleri canlandırma projesi bulunduğunu belirterek, şunları söyledi: "Biz de müzeciliğe uygun olarak gelen ziyaretçilere doğru görsel malzeme sunmak ve doğru bilgi vermek istedik. Bu nedenle de sarayda görev almış kişileri araştırdık. O dönemde ve bugün aynı pozisyonda çalışanları araştırdık. Bir baktık ki Osmanlı saray teşkilatında kapı görevlisi denen bir grup var. Kapı görevlilerinin işlevi bizim bugünkü güvenlik görevlisi arkadaşlarımızın göreviyle tam olarak örtüşüyor. Kapı görevlilerini kıyafetleriyle canlandırmanın uygun olacağına karar verdik. Kapı görevlileri Osmanlı Saray teşkilatında nerelerde yer almışlar, diye baktık. Avlu içinde ve kapı önlerinde yer aldıklarını gördük."
Belli bir eğitimden geçen kapı görevlilerinin "Kapı Kethüdası ve Kapıağası" gibi üstlerinin var olduğunu da ifade eden Kurtuluş, "Günümüzde de her kapının önünde ve avluda güvenlik görevlileri var. O nedenle de kapı görevlilerini canlandırdık. Canlandırırken minyatürlerden ve Osmanlı sarayını görüp resmetmiş batılı ressamların albümlerinden yararlandık. O dönemdeki kapı görevlilerinin kıyafetlerini birebir orijinaline uygun aktarmak istedik" dedi.
Tuba Kurtuluş, kıyafetlerin orijinaline uygun olarak Ankara Olgunlaşma Enstitüsü tarafından hazırlandığını belirterek, "Şu an Bab-ü Hümayun, Bab-üs Selam ve Bab-üs Saade kapılarında ikişer görevli var. Kaftanlarında birbirlerinden farklı renkleri seçtik. Bunlar mavi, kırmızı, mor. Bu renkleri seçerken de Osmanlı döneminde kullanılmış renk skalasına sadık kaldık. Daha sonra kaftanların üzerine o dönemin desenlerine uygun baskı yapıldı" diye konuştu.
Kurtuluş, kapı görevlilerinin "kapıcı külahı" denen başlıklarının da aslına uygun olarak yine Ankara Olgunlaşma Enstitüsü tarafından yapıldığını belirtti. Geleneksel kıyafetli kapı görevlilerinin, sarayın kadrolu güvenlik elemanları olduğunu vurgulayan Kurtuluş, görevlilerin herhangi bir olay durumunda da müdahale edebildiklerine dikkat çekti. Kurtuluş, "Öncelikle görsel olarak bu kıyafeti taşıyabilecek arkadaşları tercih ettik. Güvenlik görevini de yapıyorlar, ama bu kıyafetleri giydikten sonra işin bir şov kısmı da başladı. Herkes onlarla fotoğraf çektiriyor. Turistler yoğun ilgi gösteriyor" dedi. Radikal, 25.05.2008 |
18 - 24 Mayıs 2008 |
||
EFES'TE TÜRKİYE'NİN DEDİĞİ OLDU
Avusturya Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülen Efes arkeolojik kazı başkanlığına önerilen Doç. Dr. Sabine Ladstatter’e Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın itirazı sonuç verdi. Avusturya kazı başkanlığına Avusturya Arkeoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Johannes Koder’i önerdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca olumlu karşılanan Koder için Bakanlar Kurulu kararı bekleniyor.
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 24.05.2008 |
![]() |
|
![]() |
||
|
||
![]() |
PAMUKKALE'DE BÜRO SAVAŞI
Denizli’de danışma bürosu krizi çıktı. Kültür ve Turizm Bakanlığı büroda hediyelik eşya satılmasına karar verdi. Restorana dönüştürme isteği geri çevrilen Özel İdare de büronun yıkılmasını istedi. Hürriyet Ege, 24.05.2008 |
|
BERGAMA MÜZESİ'NDE BİLET YOLSUZLUĞU
Bergama'da bulunan Bergama Müze Müdürlüğü'nde çalışan N.N., gişe ve koruma görevlisi Y.T., Akslepion Restaurant'ın sahibi B.Ç., Türkay Onyx'in işletmecisi H. K. ve Karavan Kamping Sorumlu Müdürü Ü.E. bilet yolsuzluğu yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Emniyet'teki sorgularında susma hakkını kullanan zanlılar, Bergama Adliyesi'ne götürüldü. Emniyet ekipleri, araçlarda ve kişilerin evlerinde yaptığı aramalarda biletler ele geçirdi. Haber Ekspres, 24.05.2008 |
||
MUNCH'UN 'ÇIĞLIK'I YENİDEN MÜZEDE
Norveçli ressam Edvard Munch'ün ünlü tablosu 'The Scream' (Çığlık), dört yıl sonra Oslo'daki Munch Müzesi'nde yeniden sanatseverlerin karşısına çıktı.
2004'te müzeden çalınan tablo, 2006'da bulunmuş, ancak bu sürede gördüğü hasar nedeniyle onarıma alınmıştı. Edvard Munch'ün 1893'te yaptığı tabloda, sırtını batmakta olan güneşe vermiş, parmaklıklara yaslanan, ağzı korku ve dehşetle açık, avuçlarıyla doğadan gelen sonsuz çığlığa karşı kulaklarını kapamaya çalışan bir insan figürü yer alıyor. Zaman, 24.05.2008 |
||
MY NAME IS JONES INDIANA JONES... |
||
"INDIANA JONES ARKEOLOG DEĞİL, MEZAR HIRSIZI"
Yönetmenliğini Steven Spielberg’in yaptığı "Indiana Jones" serisinin dördüncü filmi "Kristal Kafatası Krallığı"nda yeniden serüvenci arkeolog olarak karşımıza çıkan 66 yaşındaki Harrison Ford, arkeologlardan ağır eleştiriler alıyor. Hürriyet, 24.05.2008 |
![]() |
|
HARRISON FORD, AMERİKA ARKEOLOJİ ENSTİTÜSÜ YÖNETİMİNE SEÇİLDİ
Yıllar boyunca beyazperdede efsanevi arkeolog “Indiana Jones” olarak tanındıktan sonra, ünlü aktör Harrison Ford artık Amerika Arkeoloji Enstitüsü’nün (AIA) Yönetim Kurulu üyesi oldu. 22 Mayısta yeni filmi “Indiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı” vizyona girecek olan aktör gerçek yaşamında da kendisini arkeolojiye adadı ve “Bilgi güçtür, geçmişi anlamak ise bugün ve gelecek ile başa çıkabilmek için gereklidir” dedi.
Amerika Arkeoloji Enstitüsü (AIA) Kuzey Amerika’nın arkeoloji ile ilgilenen en büyük ve en eski organizasyonu. 250.000 üyesi ve 105 şubesi ile bu kuruluş, dünya çapında arkeolojik kazılara, araştırma ve koruma faaliyetlerine destek vermekte.
Enstitü başkanı Brian Rose “Harrison Ford arkeolojik araştırmanın toplumsal ilgi yaratmasında önemli bir rol oynadı. Kendisinin AIA’nın yönetim ekibine katılmasından büyük haz duyduk” dedi.
Öte yandan, AIA’nın yayın organı olan Archaeology dergisi de Mayıs/Haziran sayısında, Indiana Jones’un son filminin konusu olan kristal kafatası ile ilgili sırları kapak konusu yaptı. pr-inside.com ve www.archaeology.org/0805/etc/indy.html, Haber: Laura Goldberg, 16.05.2008 |
||
![]() |
INDIANA JONES KOMÜNİSTLERİ KIZDIRDI
Yeni Indiana Jones filmi Rusya’da komünistlerin tepkisine yol açtı. Komünist Parti, “Indiana Jones ve Kafatası Krallığı“nı, tarihi çarpıtarak anti-Sovyet propaganda yapmakla suçladıl ve gösteriminin yasaklanmasını istedi.
"Bu insanların hiç utanması yok” çıkışı yaparken, Andrei Gindos oyunculara yüklendi: “Harrison Ford ve Cate Blanchett CIA’e köpeklik eden ikinci sınıf oyuncular. Bu insanları ülkemize girme hakkından mahrum etmeliyiz.” Sovyetler Birliği’nin ABD ile birlikte Hitler’i yendiğini hatırlatan bir parti üyesi, “Bu insanlarda utanma yok. Çocukları komünistlerle korkutmaya devam ediyorlar” derken, bir diğeri de “Bizim kadınlarımız Nazilere benzemiyor ama belki Cate Blanchett işsizlikle tehdit edildiği için bu filmi yapmıştır” diyor. Filmin ‘ideolojik bir sabotaj’ olduğunu savunan parti şefi Sergey Malinkoviç “Sinemaya 1957’de ne olduğundan habersiz gençlerimiz gidiyor. Sinemaya gidip 1957’de ABD’nin başına dert açtığımız ve neredeyse nükleer savaşa yol açtığımızdan emin olacaklar. Bu saçmalık. 1957’de komünistler, Amerika’da kafatası peşinde koşmadı. Neden bu tür bir yalana ve Batının gençlerimizi kandırmasına göz yumalım?” çıkışı yaptı. Film, Rusya’da önceki gün 808 sinemada gösterime girdi. Cumhuriyet-Bugün, 24.05.2008 |
|
TARLABAŞI PROJESİ GÖRÜCÜYE ÇIKTI
İstanbul'un tarihi semtlerinden Tarlabaşı yenileniyor. Beyoğlu Belediyesi tarafından gerçekleştirilen 'Tarlabaşı Yenileme Projesi' kapsamında toplam 20 bin metrekarelik bir alanda 278 bina restore edilecek.
Beyoğlu Belediyesi Sanat
Galerisi'nde düzenlenen 'Tarlabaşı Geleceğini
Paylaşıyor' sergisi Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay'ın katıldığı bir davetle açıldı. Sabah
Gazetesi'nde yayınlanan habere göre; Beyoğlu
Belediyesi'nin ev sahipliği yaptığı davette konuşan
Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, İstanbul'un
tarihi değerler açısından önemli bölgelerinden biri
olan Tarlabaşı'nın büyük bir dönüşüme hazırlandığını
ifade etti. Tarlabaşı ve çevresinin yıllarca ihmal
edildiğini ve kültürel zenginliğin korunamadığını
belirten Demircan, Tarlabaşı'nın küçük parsellerden
oluşan ve çağdaş ihtiyaçları karşılamayan yapısı,
dar sokakları ve otopark sorunu, kötü çevre
koşulları nedeniyle mülk sahiplerinin yatırım
yapamadığı ve yüksek proje maliyetleri yüzünden
yıllarca ihmal edildiğini söyledi. |
||
ÜNYE KALESİ'NDE
RESTORASYON
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce başlatılan çalışmalar ile içerisinde iki kaya mezarı, iki tünel bulunan ve sönmüş bir yanardağın üzerine oturan kale, diken ve çalılardan temizlenerek ortaya çıkarılacak.
Bu çalışmalarda arkeolojik bir kazı çalışması olmamasına rağmen 15 kadar mezarın ortaya çıkması, Osmanlılar da dahil olmak üzere pek çok kavimce kullanılan kalenin tarihi önemini daha da artırdı.
Çalışmalar sırasında çıkarılan arkeolojik buluntular Ordu Müzesi'ne nakledilerek muhafaza ediliyor.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Muzaffer Günay, Ünye Kalesi'nin restorasyon çalışmalarının bitirilmesinin ardından yörenin turizm açısından cazibe merkezi haline geleceğini söyledi. Çalışmanın ardından kalenin ışıklandırılacağını bildiren Günay, çalışmayla geçmişte gerçekleştirilen ve hatalı olduğu ortayı çıkan restorasyon çalışmasının da düzeltildiğini ifade etti.
Denize sadece 7 kilometre mesafede yer alan Ünye Kalesi'nin Samsun'dan Hopa'ya kadar kadar uzanan sahildeki en büyük kale olduğunu söyleyen Günay "Kısa bir süre önce başlayan ve yaklaşık iki yıl içinde bitirmeyi amaçladığımız çalışmalar tamamlandıktan sonra kale mıknatıs gibi turist çekecek. Turizmle beraber hızlı gelişme sürecinde bölgenin ekonomisine de yüksek düzeyde katkı sağlanacaktır ancak burası için alınan ödenek 40 - 45 gün içinde bitiyor. Biz, o zaman yeniden başvuracağız. Burası için 380 bin YTL ödenek verilmişti. Burası bir de arkeolojik kazı yapılması için Bakanlığımıza başvurumuz olacak. Kale Ünye'yi ayak altına seren manzaraları ile bakı terasları, gezi parkurları, merdivenler de bulunacak." şeklinde konuştu.
Ünye Kalesi'nin tamamen gün yüzünü çıkarılması işlemlerinin 2 Milyon YTL'yi bulabileceğini ifade eden Günay, Ünye Kalesi'nden sonra İkizce'deki Gençağa Kalesi'nin onarılacağını sözlerine ekledi. TürkiyeTurizm.com, 23.05.2008 |
||
TARİHİ ERDEBİL KÖŞKÜ
AÇILDI |
||
ÖĞRENCİLER KENDİ MÜZELERİNİ KURDU
Adana'nın Ceyhan İlçesi'nde, ilköğretim okulu öğrencileri kendi müzelerini kendileri kurarak Ceyhan'da bir ilke imza attılar.
Ceyhan Sakarya İlköğretim Okulu öğrencileri, aile fertlerinin artık kullanılmayan ve eskimeye yüz tutmuş eşyaları, eski belgeleri, antika sayılabilecek eşyaları toplayarak bunları sergilemek için okul idaresine başvurdular.
Okul yöneticileri de böyle bir oluşumdan dolayı öğrencilere teşekkür ederek teklifi kabul ettiler ve serginin açılması gereken eşyalar bir sınıfta toplandı. Serginin açılışında konuşan İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Yaylacı, amaçlarının gelişim sürecini öğrencilerin kavramasına katkı sağlamak olduğunu belirtti.
Yaylacı, öğrencilerin evlerinden getirdikleri ve öğretmenlerinin desteğiyle aralarında 100 yılı da aşan 200'ün üzerinde eşyayı sergilemeyi başardıklarını ifade ederek, "Kendi müzelerini kuran öğrencilerimize ve onlara destek olan öğretmenlerimize teşekkür ediyorum. İnşallah bu etkinlik başka öğrencilerimize de örnek olur" dedi.
Müzenin açılışını Ceyhan Belediye Başkan Vekili Yusuf Yıldım ve İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Yaylacı yaparken, açılışa öğrenci velileri de davet edildi. Öğrencilerin kurduğu müzenin 9 Haziran'a kadar açık kalacağı bildirildi. Adana Kent Haber, 23.05.2008 |
||
|
GİTARIN PATENTİ HİTİTLERDE
Çorum Müzesi'nde düzenlenen 'Gitar Dinletisi' konsere gelenleri adeta büyüledi.
İlk defa, 3 bin 500 yıl önce yaşamış olan Hitit Uygarlığı tarafından kullanılan müzik enstrümanı gitar ile Hitit toprakları olan Çorum'da konser verildi.
Çorum Müzesi bahçesinde düzenlenen Gitar konserinde çalınan eserler ile farklı bir gün yaşayan Çorumlular, konser sonunda grubu ayakta alkışladı.
Hititologlar, ilk gitarın Hititler döneminde Çorum'da imal edildiği belirtirken, Alacahöyük'teki sfenksli kapının sol kulesinin hatları üzerinde gitar ve tulum çalan 2 müzisyen figürü bulunuyor. Hititologlar, "Sfenksli kapının sol kulesinin hatları üzerinde baş tanrıçanın simgesi ile başlayan figürler; kraliçe ve törene katılanlar, kurbanlık hayvan getirenler, kılıç yutan cambazlar, açlıktan duran merdivene tırmanan kişi, gitarlı müzisyenler ve boğa figürü ile son buluyor" şeklinde konuştular. Çorum Kent Haber, 23.05.2008 |
|
YAVUZELİ'DE ROMA DÖNEMİ LAHİT MEZARI ORTAYA ÇIKTI
Gaziantep'in Yavuzeli Kaymakamı Yusuf İzzet Karaman, Şenlikçe Köyü'nde içme suyu kazısında ortaya çıkan Roma dönemine ait lahit mezarı inceledi.
Karaman, Gaziantep Kültür Müdürü Salih Efiloğlu, Gaziantep Müze Müdürü Ahmet Denizhanoğulları ve İlçe Jandarma Komutanı Jandarma Üsteğmen Ender Güleç ile beraber Şenlikçe köyüne giderek köy içme suyu kanal kazı çalışmaları sırasında iş makinesinin kepçesine takılarak ortaya çıkan lahit mezarı inceledi. Salih Efiloğlu ve Ahmet Denizhanoğulları, mezarın Roma dönemine ait olduğunu belirledi.
Denizhanoğlu, "Bu, Roma döneminden kalma bir lahit mezardır. Böyle tarihi eserleri, bulunduğu yerdeki yetkililere yani köydeyse köy muhtarlarına zimmetle teslim ediyoruz. Bulunduğu yerden alıp götürmüyoruz." dedi. Haberler.com, 23.05.2008 |
![]() |
|
|
DERGAH'IN TEPESİNE MANZARALI TUVALET
Şanlıurfa Kalesi´nin yanında bulunan birinci dereceden sit alanına Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu´nun onayıyla briket, çimento, demir gibi inşaat malzemelerinin kullanılmasıyla tuvalet yapılıyor.
Tarihi ve turistik yerleri ile turistlerin en uğrak yeri olan Şanlıurfa'da, birinci dereceden sit alanı olan yere briket, demir, çimento gibi inşaat malzemelerinin kullanılması tepki topluyor.
Şanlıurfa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu yetkililerinden alınan bilgiye göre, Şanlıurfa Belediyesi'nin kurula bir proje sunduğu ve projenin onaylandığı öğrenildi.
Konu ile ilgili telefonla görüşlerine başvurduğumuz Belediye Başkan Yardımcısı İbrahim Güllüoğlu, söz konusu projenin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Korumu Kurulu tarafından onaylandığını söyledi.
Birinci dereceden sit alanında briket, demir, çimento gibi inşaat malzemelerinin kullanılmasına nasıl onay verildi?
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu hangi projeye göre onayladı?
Yapılan tuvaletlerin yapısal özelliği nasıl kuruldan geçti? GAP Gündemi, 23.05.2008 |
|
BEHRAM PAŞA HANI BOŞALTILIYOR
Sivas’ın en önemli eserlerinden biri olan tarihi
Behram Paşa Hanı’nın restorasyonu için proje ihalesi
yapılacak. Günümüzde mermer atölyesi olarak
kullanılan tarihi handa yaşanan gelişmenin ardından
içerisinde faaliyet gösteren firma hanı boşaltmaya
başladı. Sivas Hürdoğan, 23.05.2008 |
||
ANKARA'NIN TARİHİ DOKUSU İÇİN GÜL'E MEKTUP
AKM
alanında yapılan çalışmaların Ankara’nın tarihsel
kimliğini yok edeceğini savunan meslek odaları,
konunun görüşüleceği 20. Milli Komite Toplantısı'nda
görüş ve önerilerini sunabilmek için Cumhurbaşkanı
Gül’e açık mektup yayınladı. Radikal, 23.05.2008 |
||
DEĞİRMENÖNÜ'NE AÇIK HAVA MÜZESİ
Muratpaşa Belediyesi’nin Çevre Hizmet Ödüllü
Değirmenönü Restorasyon Projesi; Akdeniz
Üniversitesi-Belediye işbirliğinin en güzel
örneklerinden biri haline geliyor. Tarihi 1700’lü
yıllara uzanan üç taşlı değirmen, belediye eski
nikah salonu ile eski Rum evlerini de kapsayan ve
kültür merkezi olarak hizmet verecek olan
Değirmenönü Projesi’nde; Akdeniz Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin yaptığı heykeller,
Antalyalılar’la buluşturacak Heykel Park’ta
bulunuyor. Muratpaşa Belediyesi ve Akdeniz
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi işbirliği ile
oluşturulan Heykel Park’taki eserlerin sahibi olan
öğrenciler; derslerini zaman zaman Değirmenönü’nde
yaptı. Öğrenciler; mekan ile uyum içinde olması için
çalışmalarında oksitleme tekniği kullandı. Muratpaşa
Belediyesi Değirmenönü Kültür Merkezi Heykel Park da
heykelleri yapan öğrencilerin adları ve eserlerinin
açıklaması da yer alacak. Heykel Park’ta yürütülen
çalışmaları yerinde inceleyerek öğretim görevlileri
ve öğrencilerden bilgi alan Muratpaşa Belediye
Başkanı Süleyman Evcilmen; Akdeniz Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi’nce ortaya konan
güzelliklerin Antalyalılar’la paylaşılmasına olanak
sağladıkları için mutlu olduklarını söyledi. Akşam Akdeniz, Haber: Gülhan Baysal, 23.05.2008 |
||
"PAMUKKALE'YE YERLİ TURİSTLERİ DE ÇEKMELİYİZ"
Denizli Valisi Yavuz Erkmen, Pamukkale'yi ziyaret eden yabancı turist sayısında artış gözlenmesine karşın, yerli turist sayısında düşüş görüldüğünü söyledi. Vali Erkmen, beraberindeki heyetle Pamukkale ören yerinde incelemelerde bulundu. İlk olarak Kocaçukur Göleti ve Havuzu'nu ziyaret eden Erkmen, burada turizm acentesi temsilcileri ve esnafla bir süre sohbet etti. Turizmcilerin, Pamukkale'den çıkan termal suyun, turistik tesislerde kullanılmak üzere Pamukkale beldesine ulaştırılması yönündeki önerilerini dinleyen Erkmen, konunun kanunlar çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi. Kocaçukur mevkisindeki değerlendirmenin ardından, Denizli Valiliği Pamukkale Yönetim Birimine geçen Erkmen'e, Vali Yardımcısı Halil İbrahim Ertekin tarafından örenyerinde sürdürülen çalışmalara ilişkin brifing verildi. Vali Erkmen, gazetecilere yaptığı açıklamada, daha önce iki kez ziyaret ettiği Pamukkale'de gözlemlediği olumlu gelişmelerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Gerçekleştirilen projeleri yerinde görüp, ileriye yönelik çalışma yapmak amacıyla bölgede incelemelerde bulunduğunu ifade eden Erkmen, ''Denizli'ye ilk geldiğim gün söylediğim gibi 'ben' demeyeceğiz, 'biz' diyeceğiz. Gözlemlerimizi, yetkili arkadaşlarımız, sivil toplum örgütlerimiz ile paylaşacağız ve geleceği bir yol haritası haline getirip çalışmalarımıza devam edeceğiz'' dedi. Pamukkale'de yapılmış güzel çalışmaların yanı sıra yapılması gerekenler de bulunduğunu belirten Erkmen, şunları kaydetti: ''Pamukkale'yi ziyaret eden yabancı turist sayısında artış olmasına rağmen, yerli turist sayısında bir düşüş var. Bunların nedenlerini belirlememiz gerekiyor. Yerli ve yabancı turist sayısını arttırmamız, ziyaretçilerin günübirlik gelişlerden ziyade burada konaklama günlerini çoğaltmamız gerekiyor. Denizli'nin turizmden daha çok gelir elde etmesini sağlayıcı düzenlemelerini belirlemeliyiz. Haziran ayında kentteki turizm çalışmalarına yönelik bir toplantı düzenleyeceğiz. Uygulamaya süratle geçerek, özellikle hizmet sektöründe tespit edilen eksiklikleri gidermeye yönelik çalışmaları ortak akılla yapacağız.'' Yeni Asır, 23.05.2008 |
||
ANTİK KENT İNCELEMEYE ALINDI
Çevresinde çimento fabrikası açılması planlanan antik kent Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma kurulunca incelemeye alındı.
Evrensel, 23.05.2008 |
||
İSLAM ESERLERİ MÜZESİ AÇILIYOR
"İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi", 24.05.2008'de Gülhane Parkı Has Ahırlar binasında açılacak.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce yapılan yazılı açıklamaya göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), TÜBİTAK, Frankfurt Goethe Üniversitesi Arap İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü ve Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan protokol çerçevesinde kurulan müzenin açılışı 24 Mayıs Cumartesi günü yapılacak.
Müzede, Frankfurt Üniversitesi Arap İslam Bilimleri Enstitüsü tarafından kaynaklardaki tarif ve resimlere, çok küçük bir kısmı da günümüze ulaşan orijinal cihazlara dayanak hazırlanan, Müslümanların 8. ve 16. yüzyıllar arasında gerçekleştirdikleri alet ve cihazların örnekleri sergilenecek.
Kendi türünde dünyada bir ilk olan "İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi"nde Müslüman bilginlerin kurdukları kimyasal düzenekler ile rasathane, hastane, üniversite gibi kurumsal eserler de görsel olarak yer alıyor.
İlk etapta 140 eserin sergileneceği ve zaman içerisinde bu eserlerin sayısının 800'ü bulacağı belirtilen müze içerisinde ayrıca "Bilimler Tarihi Kütüphanesi" de yer alacak. Müze, 3 bina içerisinde 3 bin 550 metrekare alanı kapsayacak.
Rönesans'ın, İslam kültür çevresinde 8. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar devam eden bilimsel çalışma ve başarılara da dayandığını göstermeyi amaçlayan müzenin temellerini bilim tarihi alanında çalışmaları bulunan Prof.Dr. Fuat Sezgin attı.
Sezgin, 1982 yılında J. W. Goethe Üniversitesi'ne bağlı olarak kurduğu Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü'nün çatısı altında, İslam kültür çevresinin bilimler tarihine katkılarını somut olarak göstermek amacıyla 1983 yılında bir müze kurdu.
Fuat Sezgin'in çalışmalarının önderliğinde İstanbul'da oluşturulan "İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi"nde astronomi, coğrafya, deniz bilimleri, saat teknolojisi, geometri, optik, tıp, kimya, maden, fizik ve mekanik, savaş teknolojisi ve mimarlık dallarındaki eserler veya aletler yer alacak. Trt/Haber, 23.05.2008 |
||
KASTAMONU'DA TARİH KORUMA HALKA İNİYOR
26. Tarihi Türk Evleri Haftası kapsamında, Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi’nde “Candaroğulları Başkenti Kastamonu - Bir Kasaba, Bir Köy” konulu panelin açılışında konuşan Kastamonu Valisi Nurullah Çakır, kenti top yekûn koruma politikasının 1990’da başladığını belirtti. Vali Çakır, Turizm Gazetecileri ve Yazarları Derneği (TUYED) üyelerine konuyla ilgili bilgi verdi.
Tarihi yapıları bol olan Kastamonu’da, koruma-kullanmada toplum bilincini geliştirmek amacıyla başlatılan top yekûn politikalar devam ediyor. 26. Tarihi Türk Evleri Haftası kapsamında, Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi’nde “Candaroğulları Başkenti Kastamonu - Bir Kasaba, Bir Köy” konulu panelin açılışında konuşan Kastamonu Valisi Nurullah Çakır, kenti top yekûn koruma politikasının 1990’da başladığını belirtti. Tek başına iddialı olmadıklarının altını çizen Vali Çakır, “Tek başımıza bir şey yapamayacağımızı biliyoruz. Bir çiçekle bahar gelmeyeceği gibi bir konak restore ederek Kastamonu'yu kurtaramayacağımızı da biliyoruz. İlçelerimizle, köylerimizle top yekûn kültürümüzü koruma ve sürdürme politikası içindeyiz” dedi.
TUYED heyetine bilgi veren Vali Çakır, kentte bini aşkın tarihi yapı bulunduğunu, bunlardan 534’ünün tescillendiğini belirterek, “Toplum olarak tereddütlü yaşıyoruz. Betonun neresinde olmalıyız, ahşabın neresinde olmalıyız, yaşamın neresinde olmalıyız? Bunları iyi tespit etmemiz lazım. Arkeolojik alanlarımız ranta kurban gidiyor. Kaybettiklerimizi 20 yıl sonra anlayıp pişman oluyoruz” diye konuştu.
Paneli yöneten ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof.Dr. Metin Sözen ise, korumu politikalarında yaşanan bazı yanlışlıklardan sonra, bu konuda ilgili birimlerin birlikte hareket etme kararını Kastamonu’da aldıklarını anımsattı.
İnsanların yaşadığı yere sadece barınmak gözüyle bakmaları halinde kültürel değerlere sahip çıkamayacağına dikkat çeken Prof.Dr. Sözen şunları söyledi: “Türkiye’de son 50 yılda ağır bir arkeolojik alan, kentsel doku tahribi oldu. Yıllar önceki birikim, bellek ortadan kalktı. Tanrının bolca verdiği, kulların yok edip bozduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Herkesin bulunduğu kentin kimliğini tanıması gerekiyor. Toprakların altındaki ve üstündeki eserlerin diri kalması, bilimsel verilere göre onarılması ve yaşatılması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı. 2000 yılında insanlarımız silkinip değerlerine sahip çıkmaya başladı. Artık aklı hakim kılmalıyız. Bu toplantının koruma-kullanma konusunda belli bir yol kat eden Kastamonu’da yapılıyor olmasını önemsiyorum.” Turizm Gazetesi, 23.05.2008 |
||
|
NÜ TABLOLARA SANSÜR
Hollanda’nın Huizen
kasabasının belediye binasında sergilenen iki nü
tablonun Müslümanlardan gelen tepkiler üzerine
kaldırılması ülkede tepki çekti. Belediye binasının bekleme salonuna asılan, Ellen Vroegh imzalı tablolar, Müslümanlar tarafından müstehcen bulunduğu için kaldırıldı. Tabloların kaldırılması sanata ve sanatçının özgürlüğüne saldırı olarak nitelenirken belediye sözcüsü "Ziyaretçiler ve personelimizin bazıları şikayette bulundu.
Sadece Müslümanlar değil. Sansüre karşıyız. Ancak çıplaklıkla ilgili farklı görüşleri taşıyan insanlar var" dedi. De Telegraaf gazetesine konuşan ressam Ellen Vroegh ise "Yakında sanat kazıkta yakılacak" diyerek tablolarının kaldırılmasına tepki gösterdi. Ayrımcılığa uğradığını belirten Vroegh, "Porno olsaydı anlardım. Ama bu genital bölgelerin görülmediği temsili bir resim. Sadece iki göğüs var" dedi. Hürriyet, 23.05.2008 |
|
KÖY ÖĞRENCİLERİNDEN ARKEOLOJİK ESERLER
Şanlıurfa´da bir köy ilköğretim okulunun öğrencileri, aralarında dünyanın bilinen en eski heykeli olarak kabul edilen ´´Balıklıgöl Heykeli´´ ve Göbeklitepe´deki dikili taşların da bulunduğu çok sayıda arkeolojik eserin benzerini imitasyon yöntemiyle yaptı.
Merkeze bağlı Çamlıdere İlköğretim Okulu'nca görsel sanatlar dersinde hazırlanan ''Benim Müzem'' projesi kapsamında, öğrencilerin imitasyon yöntemiyle yaptıkları yaklaşık 150 eser, Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde sergilendi.
Şanlıurfa Müze Müdürü Nurten Aydemir tarafından açılan sergide, öğrencilerin, aralarında dünyanın en eski heykeli olarak bilinen ''Balıklıgöl Heykeli'', Göbeklitepe'deki dikili taşlar, çanak ve çömlek ile çok sayıda eserin imitasyon yöntemiyle hazırladıkları eserler bulunuyor. Sergi hakkında gazetecilere bilgi veren Çamlıdere İlköğretim Okulu Görsel Sanat Dersi Öğretmeni Murat Ergin, okul yönetimi olarak müzeciliğe ve arkeolojiye ilgiyi artırmak amacıyla ''Benim Müzem'' projesini başlattıklarını belirtti.
Proje kapsamında kurdukları atölyede, yaklaşık 50 öğrenciyle birlikte eserlerin benzerlerini yaptıklarını aktaran Ergin, hedeflerinin müze yaşantısını bireysel, sosyal ve fiziksel boyutlarını objelerle algılamak olduğunu söyledi.
Şanlıurfa Müzesi Müdürü Nurten Aydemir ise böyle bir serginin hazırlanmasını çok önemli bulduğunu, müzeciliğin amaçlarından birinin de arkeoloji ve müze bilinci kavramlarını çocuklar arasında geliştirmek olduğunu belirtti. GAP Gündemi, 22.05.2008 |
![]() |
|
"MÜZELERİMİZİN ÇOĞUNLUĞU, TARİHİ BİNALARIN YENİDEN İŞLEVLENDİRİLMESİ SURETİYLE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ YAPILAR"
Emine Merdim Yılmaz: Müzelerde deprem hasarlarının azaltılmasına yönelik çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Çalışmalarınızı kısaca özetleyebilir misiniz?
Nevra Ertürk - Bilgen Sungay: 1992 yılında müzelerde sergilenen eserlerin depremden korunması konusu ile ilgili olarak yapılan ön çalışmaların ve raporlamanın ardından, BÜ KRDAE Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı tarafından aynı konu ile ilgili 1994 yılında bir bilimsel araştırma projesi ve 1996-98 yılları arasında UNESCO tarafından desteklenen bir çalışma yürütülmüş ve çalışmanın teknik boyutunu içeren bir rapor hazırlandı.
2001 yılında KRDAE Afete Hazırlık Eğitim Birimi tarafından YTÜ Müzecilik Yüksek Lisans Programı’nın desteği ile J. Paul Getty Müzesi’nden Dr. Jerry Podany’nin katılımıyla yapısal olmayan risklerin azaltılması – destek yapımı konularında bir çalıştay gerçekleştirildi.
2003 yılında, Afete Hazırlık Eğitim Birimi ile Müzecilik Yüksek Lisans Programı tarafından “İstanbul’un Tarihi ve Kültürel Mirasını Korumak: İstanbul Müzeleri’nde Depreme Karşı Yapısal Olmayan Risklerin Belirlenmesi ve Hazırlık Planı Oluşturulması”; 2006 yılında Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı tarafından ise, “Müzelerde Sergilenen Eserlerin Deprem Hareketine Karşı Düşük Maliyetli Deprem Yalıtım Cihazları ile Korunması” konulu Dünya Bankası- ProVention Consortium destekli projeler yürütüldü.
2004 yılında Boğaziçi Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi rektörleri tarafından, “Kültür Varlıklarının Deprem Riskinin Azaltılmasına Ait Araştırma, Eğitim ve Uygulama İşbirliği Protokolü” imzalandı.
2006 yılından itibaren TC Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından periyodik olarak düzenlenmekte olan “Müzecilik Eğitim Seminerleri”nde, nesnelerin depreme karşı korunması konusunda Müzecilik Yüksek Lisans Programı tarafından Bakanlık müzelerinin müdürleri ve uzmanlarına eğitim verilmiştir ve verilmeye devam ediyor.
“İstanbul 2007: Müzelerin Depremden Korunması” başlıklı bir uluslararası konferans J. Paul Getty Müzesi ve Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi’nin desteği ile gerçekleştirildi.
Konu ile ilgili çeşitli eğitim, araştırma ve uygulama çalışmalarını hayata geçirebilmek için gerek TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, gerekse yurtiçi ve yurtdışından başka bazı kurumlarla iletişimimiz devam ediyor.
EMY: Çalışma konusu olarak neden müzeler seçildi?
NE - BS: Toplumsal belleğe ev sahipliği yapan ve gelecek kuşaklara bu belleğin aktarılmasında aracı olan müzelerin sürekliliğini sağlamak kuşkusuz ki müze binalarının, nesnelerin en doğru ve en etkin biçimde korunmasıyla gerçekleşebilmektedir. Farklı kültürel zenginliğe sahip Türkiye müzelerinde olası bir deprem sonrası yaşanacak hasar ve bu hasarın kültürel ve sanatsal ortamı, ekonomiyi ve turizmi olumsuz yönde etkileyebilme olasılığı, müzelerin depreme karşı korunması konusunu gündeme getirdi. Müze binaları ve nesnelerin depreme karşı korunmasını en doğru ve en etkin biçimde gerçekleştirebilmek disiplinlerarası bir çalışma gerektiriyor. Bu bağlamda, gerek Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı ve Afete Hazırlık Eğitim Birimi, gerekse Müzecilik Yüksek Lisans Programı kendi uzmanlık alanlarını bir araya getirerek çeşitli projeler yürütmüştür ve yürütmeye de devam edecek.
EMY: Çalışmalar hangi kurumların iş birliği ile yürütülüyor?
NE - BS: Farklı dönemlerde hayata geçirilen çalışmalar, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı ve Afete Hazırlık Eğitim Birimi, Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Müzecilik Yüksek Lisans Programı, Topkapı Sarayı Müzesi ve Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi ile iş birliği içinde yürütüldü, Dünya Bankası-Provention Consortium ve J. Paul Getty Müzesi tarafından desteklendi. Bu konunun önemine inanarak örnek uygulamalar yapan ve konu ile ilgili çalışmalara daima destek veren İstanbul müzeleri ise, gerek araştırma, gerekse uygulama açısından her zaman yol gösterici oluyor. Bundan sonraki çalışmaların, söz konusu kurumlar ile ulusal ve uluslararası alanda konuyla ilgili söz sahibi olan diğer kurum ve kuruluşların katılımıyla devam etmesi planlanıyor.
EMY: Nesnelerin deprem risklerinin azaltılması konusunda 1992 senesinde Boğaziçi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı tarafından bir rapor hazırlandığını biliyoruz. Geçen 15 sene zarfında araştırma ve uygulamaların durumu nedir?
NE - BS: 1992 yılında hazırlanan ön raporun ardından çalışmalar sonraki yıllarda detaylandırılarak uygulama için çeşitli öneriler belirlendi. Uygulamalara yönelik bilgi paylaşımı, girişim ve ilgili eğitimleri, her iki üniversite birbirleri ve TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile iletişim halinde, belirli noktalara taşımak konusunda yol aldılar ve almaya devam ediyorlar. Bunun yanı sıra, diğer üniversiteler ve yurtdışında konu ile ilgili kurumlar ile de paylaşımlar ve iş birliği girişimleri devam ediyor.
Pilot proje ve uygulamaların ağırlıklı olarak İstanbul’da yapılması, karşı karşıya olunan riskler konusunda İstanbul’daki müzelerde deprem bilinci oluşturdu. Risklerin azaltılmasına yönelik uygulamalar ilk etapta İstanbul’daki sınırlı sayıda müze tarafından yapılabilmiş olsa da, bu sayının yavaş da olsa arttığını söyleyebiliriz. Genelde müzelerin kurumsal çabaları ile yürütülen bu çalışmaların hız kazanmasına ihtiyaç var. Bu çalışmaların yürütülmesinde müzeler, fiziksel alan, bütçe, uzman personel gibi konularda birtakım güçlükler ile karşılaşabiliyor. Konu gündemdeki yerini ve önceliğini korudukça uygulamalar hızlanacak.
EMY: Hangi müzelerde önlemler alındı?
NE - BS: Topkapı Sarayı Müzesi’nin yanı sıra, Sadberk Hanım Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi, Ayasofya Müzesi, Rahmi M. Koç Müzesi, Dolmabahçe Sarayı Müzesi, TBMM Milli Saraylar Depo-Müze, Beylerbeyi Sarayı Müzesi, Sakıp Sabancı Müzesi, Yıldız Sarayı Müzesi, depolarında ve/veya sergi salonlarında çeşitli önlemler almış olan müzeler arasında bulunuyor. Bu müzelerin yanı sıra, Pera Müzesi, İstanbul’daki Askeri Müze ve Deniz Müzesi’nin de deprem riskini azaltmaya yönelik çeşitli çalışmalar yürüttüklerini biliyoruz. Elbette çalışmalarını bilmediğimiz Türkiye’de başka müzeler de olabilir. Bu çalışmaların tüm Türkiye’de yaygınlaşacağını umuyoruz.
EMY: Müze binalarının güçlendirilmesinde karşılaşılan sorunlar nelerdir?
NE - BS: Türkiye’de güçlendirilmiş müze binası olduğu bilgimiz dahilinde değil. Müzelerimizin çoğunluğu, tarihi binaların yeniden işlevlendirilmesi suretiyle müzeye dönüştürülmüş yapılar. Bir tarihi yapıya müdahale yöntemi kararının verilebilmesi, önceden belirlenmiş olan kriterler doğrultusunda yapılacak olan kapsamlı araştırma, uzun bir gözlem ve yapıya zarar vermeyecek yöntemler ile veri toplama sürecinin sonunda, inşaat/deprem mühendisliği ve mimarlık/restorasyon disiplinlerinin ortak kararı ile mümkün olabilir. Ayrıca, planlanan uygulamanın sınır ve koşullarının ve uygulamayı yapacak uzmanların seçim kriterlerinin belirlenmesine ihtiyaç var. Aksi takdirde yapının özellikleri ve “tepkileri” doğru tanımlanamayabilir, önerilecek güçlendirme yöntemi de yapı için en doğru yöntem olmayabilir. Yöntemler ve işleyiş konusunda belirlenecek olan kriterlere uyulması ile bu risk azaltılabilir. Genelde her binanın kendine özgü değer ve özelliklerinin bulunmasından dolayı bu çalışmaların ve kriterlerin binaya özel yapılması gerekir. Yapısal dayanımı, taşıyıcı duvarlar ilave etmek gibi geleneksel yöntemlerin yanı sıra, tüm binanın deprem taban yalıtımının yapılması gibi yöntemler ile de arttırmak mümkün. Taban yalıtımı yöntemi, genellikle depremden korunmak (yapısal, yapısal olmayan ve içindekiler) için genel bir çözüm olarak düşünülüyor. Ancak, söz konusu uygulama Türkiye müzelerinde henüz kullanılmıyor. Mevcut parasal kaynakların kullanılmasında müze binaları ve nesnelerin depreme karşı korunmasına öncelik tanınmasına ihtiyaç var.
EMY: Risklerin azaltılmasında gerek tasarım aşamasında gerekse sonrasında ne gibi önlemler alınmalıdır?
NE - BS: Öncelikle müze binalarının ve içindeki nesnelerin deprem hasar görebilirlikleri belirlenmeli; gerekiyorsa binanın güçlendirilmesi için uygun olan yönteme kapsamlı araştırma yapılarak disiplinlerarası bir çalışmayla karar verilmeli ve belirlenecek olan kriterler çerçevesinde yetkin kurum ve kuruluşlar tarafından uygulama yapılması sağlanmalı. Müzelerin depoları, sergi salonları veya ofis alanlarında bulunan depolama ve sergileme sistemleri, ofis mobilyaları ve nesnelerin yapısal olmayan risklerinin azaltılmasında, bulunduğu yer, malzeme, büyüklük ve ağırlığına göre değişen farklı yöntemler kullanılmaktadır. Yöntemlerin tasarımı sırasında, nesnenin kondisyon durumu, malzemesi, duruş biçimi, yükseklik-genişlik oranı, ağırlık merkezi göz önünde bulundurulur. Tasarım aşamasında, hangi nesne için hangi yöntemin uygun olduğunu bilmenin yanı sıra, uygulamanın ve uygulamada kullanılan malzemenin kalitesi de, uygulamanın verimi açısından önemli. Genel ziyaretçiye kapalı olan depolarda veya ofis alanlarında bu alanlar göz önünde olmadığından önlem almak çoğunlukla estetik kaygılar daha geri plana atılabildiğinden, sergi salonlarına kıyasla daha kolay. Sergi salonlarında ise, estetik kaygı başta olmak üzere işlevsel ve psikolojik kaygılar da ön plana çıkıyor. Destekleri üreten tasarımcı (destek yapımcılar), tasarımın her aşamasında ve uygulamada konservatör ve kuratörlerle iş birliği içinde çalışmalı. Üretilen destek, ileriki yıllarda demonte edilecek şekilde tasarlanmalı yani işlevsel olmalı, özellikle sergi salonlarında estetik kaygılar gözetilerek tasarım yapılmalı, destek görsel açıdan nesnenin önüne geçmemeli ya da nesneye artı bir değer eklememeli. Ayrıca alınan önlemlerin periyodik olarak kontrol ve bakımının yapılması; sergi değişikliği ve temizlik sırasında alınan önlemlerin sürekliliği sağlanmalı.
Yeni kurulacak olan müzeler, gerek yapısal, gerekse yapısal olmayan elemanlar açısından deprem riski göz önünde bulundurularak tasarlandığı takdirde ileride daha büyük maliyetlerin çıkmasının önüne geçilebilir.
EMY: Müzeler dışında okul, ofis ya da hastane gibi başka bina tipleri için de benzer çalışmalar yapıldı mı ya da yapılıyor mu?
NE - BS: Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü bünyesinde müzelerin yanı sıra, okullar ve hastaneler için de gerek eğitim, gerekse risklerin azaltılmasına yönelik proje bazında yürütülen çalışmalar var.
Örneğin, Afete Hazırlık Eğitim Birimi, gerek yapısal gerek yapısal olmayan riskler ve risklerin azaltılması ile ilgili bilincin arttırılması için USAID/OFDA’nın maddi desteği ile eğitim programları oluşturdu. Bu eğitimler, TC Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliğinde gerçekleştirilen “Türkiye’deki Okullarda Temel Afet Bilinci Eğitimi Projesi” kapsamında 2004 yılında pilot olarak İstanbul’da birçok teknik ve meslek liselerinden seçilen görevli öğretmenlere verilerek, bilginin bu okullarda okumakta olan öğrencilere aktarılması sağlanmıştır. Her iki eğitim programının da ulusal müfredata zorunlu (veya seçmeli) ders olarak girmesi için çalışmalar sürdürülüyor.
Hastaneler ile ilgili olarak, yine Afete Hazırlık Eğitim Birimi tarafından, yapısal olmayan risklerin azaltılması ve Acil Durum Yönetimi konularında ülke çapında bilinci arttırmak ve standart geliştirmek üzere, önceki çalışmalarda Mercy Corps desteği ile uygulama yapmış olan İstanbul Polis Hastanesi’nin koordinatörlüğünde bir teknik kılavuz geliştirildi. Bu rehber, hastanelerin bir afet sonrasında hizmet vermeye devam edebilmeleri için bu konudaki uygulama ve eğitimlerin yapılmasına yönelik geliştirilmiş olan projenin bir parçası. Projenin hayata geçirilmesi için çalışmalar devam ediyor.
Ayrıca okullarda ve hastanelerde deprem riskinin azaltılması konusunda, enstitünün Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı’ndan uzmanların da danışmanlığını yaptığı valilik tarafından yürütülen İSMEP (İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi) projesi kapsamında uygulamaya yönelik çalışmalar yürütülüyor. 2010 yılında tamamlanması planlanan bu projedeki etkinliklerin büyük bir çoğunluğu okullara yönelik olup; çalışmalar toplamda öncelikli 840 adet okul, hastane, yurt, idari bina, alt yapı ve kültür varlıklarının deprem riskinin azaltılmasını kapsıyor.
Nevra Ertürk Hakkında İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü’nde lisans, Yıldız Teknik Üniversitesi Müzecilik Yüksek Lisans Programı’nda yüksek lisans eğitimini tamamladı. Halen Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Tarihi ve Kuramı Programı’nda doktora eğitimine devam ediyor, Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Sanat Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışıyor. Arkeolojik alan yönetimi, risk yönetimi, önleyici koruma konusunda gerek Türkiye, gerekse Çin, Yunanistan, İtalya ve ABD’de araştırma yaptı, çeşitli eğitim programlarına katıldı. 2003 yılında Dünya Bankası ProVention Consortium Applied Research Grants for Disaster Risk Reduction bursunu kazandı, 2004-2005 yılında J. Paul Getty Vakfı tarafından verilen burs ile ABD’nin Kaliforniya Eyaleti’ndeki J. Paul Getty Müzesi’nin Eski Eserler Küratörlük Bölümü’nde staj yaptı. Arkeoloji ve müzecilik alanında ulusal ve uluslararası bir çok yayını bulunuyor.
Bilgen Sunay Hakkında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümünden mezun olduktan sonra değişik firmalarda çalıştıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Afete Hazırlık Eğitim Programı’na katıldı, yurtiçi ve yurtdışından çeşitli kurumlar tarafından desteklenen projelerde görev aldı. Bu kapsamda, deprem ve risklerin azaltılması ile ilgili bazı konuların anlatılmasına yardımcı olmak üzere modeller tasarladı; halka, teknik okul öğretmen ve öğrencilerine yönelik “yapısal bilinç” ve “yapısal olmayan risklerin azaltılması” konularında iki eğitimin geliştirilmesinde ve eğitmenlerin yetiştirilmesinde görev aldı. Milli Eğitim Bakanlığı ile yürütülen bir projede ilköğretim okulları için sınıf etkinlikleri geliştirilmesi çalışmasını yürüttü. Ayrıca, Nevra Ertürk ile birlikte çalıştıkları müzelerde yapısal olmayan deprem risklerinin belirlenmesi ve azaltılması konusundaki projeleri ile Dünya Bankası ProVention Consortium Applied Research Grants for Disaster Risk Reduction bursunu kazandı ve bu çalışma ile ilgili yurtiçi ve yurtdışında bildiriler sundu. Halen Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı’nda Araştırma Görevlisi olarak çeşitli projelerde görev alıyor. Arkitera, Söyleşi: Emine Merdim Yılmaz, 22.05.2008 |
||
İSHAK PAŞA SARAYI ZİYARETE AÇILDI
Ağrı'nın Doğubayazıt İlçesi'nde bulunan tarihi İshak Paşa Sarayı yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açıldı.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Muhsin Bulut, bu yıl turizm sezonunun hava koşullarından dolayı biraz geç başladığını ifade ederek, "Havaların geç düzelmesi ve sarayın restorasyon çalışmaları olunca ziyaretçiler geç geldi. Ama geçtiğimiz 2 haftayla birlikte büyük bir turist akını oluştu." dedi. Turizm Gazetesi, 22.05.2008 |
||
TABUR: TARİHİ ESERLER YURDUMUZUN TAPUSUDUR
Osmaniye İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Tabur, müzelerin geçmişe açılan bir pencere olduğunu, çevredeki tarihi eserlerin ise yurdun tapusu olduğunu söyledi.
18-24 Mayıs Müzeler Haftası dolayısıyla bir açıklama yapan Ahmet Tabur müzelerin günümüzden yüzlerce yıl önce yaşamış toplumların kültürleri, yaşayış biçimleri hakkında bilgi sahibi olmayı sağladığını kaydetti. Türkiye'nin, dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yaptığını eski medeniyet kalıntılarının büyük çoğunluğunun hâlâ toprağın altında gün ışığına çıkarılmayı beklediğini dile getiren Tabur, "Çevremizdeki tarihi eserler yurdumuzun tapusu gibidir. Taşınabilir kültür varlıklarını müzelerimize kazandıralım. Tarihi eserlerimize zarar verenler ile tarihi eserlere yurt dışına çıkaran kaçakçılarla mücadele edelim. Bu uğurda çalışan Emniyet Güvenlik güçlerimize yardımcı olmak her vatandaşın görevidir" dedi. Zaman, haber: Serkan Talan, 22.04.2008 |
||
![]() |
FUAR ALANINDA MAĞARA ÇIKTI
Gaziantep'te Fuar Alanı’nda devam eden inşaat çalışmaları sırasında alış veriş merkezinin yapılacağı alanın hafriyat çalışmaları sırasında mağara ortaya çıktı. Firma yetkilileri mağarayı kapatabilmek için yoğun çalışma gösteriyor.
Fuar Alanı'nda hafriyat çalışmaları yapılırken çıkan devasa boşluğu “çimento ve enkazla” doldurabilmek için, yapımcı firma tarafından günlerdir yoğun çaba harcanıyor. Yaprak Mahallesi sakinlerini bu devasa çukurda yeraltı şehri, tarihsel eserler veya su kaynağının bulunabileceğini dile getirdiler. Mahallenin yaşlıları gerekli incelemelerin yapılmadan çukurun kapatılmasını eleştirdiler.
Yeterli araştırılması yapılmadan aceleyle kapatılmağa çalışılan bu çukurun bilgilerini günümüzde gün ışığına çıkartmamak tarihe ve doğal zenginliklerimize yapılan en büyük haksızlık olarak belirten vatandaşlar Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey’i tarihsel dokuya sahip çıkmamakla suçladılar. Ulaşılması en zor bölgeye getirim uğruna müze adı altında ticari amaçlı yapılara tarih ve kültürümüzü alet eden Büyükşehir Belediyesi fuar alanındaki “tarihi gömme” çalışmasını acaba görebilecek mi? Gaziantep Hakimiyet, 22.05.2008 |
|
BÖYLE MÜZE DOSTLAR BAŞINA
18-24 Mayıs tarihleri arasında kutlanan Müzeler Haftası Bolu Kültür Merkezi tiyatro salonunda gerçekleştirilen etkinliklerle başladı. Bolu Müze Müdürü Mustafa Y. Güneş yaptığı açış konuşmasında Bolu Müzesi'nde 2953 adet arkeolojik,1683 adet Etnografik ve 11367 adet sikke olmak üzere toplam 16.003 adet eserin bulunduğunu belirterek, bu eserlerden 8350 adeti Arkeoloji ve Etnografya salonu olmak üzere 2 bölümde sergilenerek halkımızın ziyaretine sunulmaktadır” dedi. Bolu Müzesi'nin bölgenin en zengin müzeleri arasında yer aldığını vurgulayan Bolu Müze Müdürü Mustafa Y. Güneş Bolu Müzesi'ni aylık ortalama 650 kişinin ziyaret ettiğini söyledi.
Bolu Müze Müdürü Mustafa Y. Güneş’in yaptığı konuşmadan sonra resim yarışması ödül törenine geçildi. Yarışmada birinci olan Karaçayır İlköğretim Okulu öğrencisi Zişan Çınar ödülünü Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar’ın elinden aldı. Daha önce bisikleti olmadığını söyleyen Zişan Çınar birincilik ödülü olarak kazandığı bisikleti çok dikkatli kullanacağını belirtti. Daha sonra resim sergisi ve müzeyi gezen Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar müzedeki eserlerle ilgili olarak Bolu Müze Müdürü Mustafa Y. Güneş’ten bilgi aldı. Bolu Olay, 22.05.2008 |
||
AGORA GÜN YÜZÜNE ÇIKARILACAK
Malatya Arkeoloji Müzesi Müdürü İzzet Esen, yaptığı açıklamada, Kuluncak İlçesinin Kaynarca köyü Tosunbükü mevkisinde yaptıkları kazılarda ortaya çıkan merkezin bir agoranın tabanı olduğunu ifade etti.
Kuluncak'taki mozaiklerin kompleks bir mimari yapının tabanı olduğuna vurgu yapan Esen, şöyle devam etti: ''Eylül ya da ekim ayında gerçekleştirilecek kazılarla tüm yapıyı ortaya çıkartacağız. Mozaiğin üstünü de projelendirerek Aslantepe Açık Hava Müzesi Projesi gibi detaylı olmasa da ahşap örtü ile örtüp bir açık hava müzesi şekline getirteceğiz. Gerekli güvenlik önlemlerini de alacağız, çevre düzenlemesini de yapacağız. Bu yapı bölgenin Roma döneminde önemli bir yer olduğunu, önemli bir yerleşim alanı olduğunu gösteriyor. O anlamda bunlar turizm açısından da önemli.''
Malatya Güncel, 22.05.2008 |
||
HIDIR BABA TEKKESİ 'AGİOS GEORGİOS' OLDU!!!
Şapçı belediyesine bağlı Taşlık Köyü'nde yer alan 'Hıdır Baba' tekkesi artık tamamen değişti ve tanınmaz hale geldi. Tahribat doğa koşullarından değil de insanlardan geldi. Yüzlerce yıldır ayakta kalan ve bölgedeki Müslüman Türklerin ziyaret yeri olan 'Hıdır Baba' artık 'Agios Georgios' adıyla kilise tarafından sahiplenilmeye başlandı.
Tahribatın başlangıcı, Batı Trakya'yı ikinci defa işgal eden Bulgarlardan geldi. Tekke tahrip edildi, ancak binanın içindeki türbe1967 Albaylar Cuntası'na kadar (yeşil örtülü) o halde kaldı. Tahribattan önce bölge halkı burasını ziyaret ediyor ve özellikle de kekeme çocuklara fayda umuluyordu. Cunta geldiğinde acımasız yönetimini burada da gösterdi ve bina içinde 'Hıdır Baba'ya ait türbe tamamen yok edildi. Daha sonra da kilise türbenin üzerine bir manastır inşa etti, önüne bir çan ile Bizans bayrağı astı. Ancak 'Hıdır Baba'nın kavuklu mezar taşı kilisenin içinde hala durmaktadır! Kilisenin giriş kapısı üzerinde 4-5 ay önce var olan kitabe de geçtiğimiz günlerde yok edildi. Binanın yanı başına ek bir oda yapıldı. Ön kısmına ise beton direkler üzerine ve üstü kiremit örtülü bir saçak inşa edildi. Trakya Net Haber, 22.05.2008 |
|
|
![]() |
HÜZÜNLÜ YASSIADA TURİZMLE GÜLECEK
Bir dönemin sessiz tanığı olan Yassıada'nın turizme kazandırılması için harekete geçen Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, acı izlerle dolu adada müze açmak istediklerini söyledi.
Türk demokrasi tarihine derin izler bırakan Yassıada'nın topluma kazandırılması gündemde. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, gelecek 14 Mayıs'larda Yassıada'yı güzel duygularla anılabilecek bir mekan haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi. "Yassıada, bizim tarihimizde ne yazık ki acı anılarla dolu olan bir mekan" diyen Bakan Günay, uzun süredir metruk ve bakımsız bir durumda olan adanın geçmişi acı anılarla dolu olsa da yeniden sosyal yaşama, toplumsal hayata kazandırılması gerektiğini belirtti. Günay, "Bir çalışmamız var, müze mi olabilir? bir kültür merkezi ya da kongre merkezi mi olabilir? Bu konuda bir ön çalışmamız var. Bir yıl içinde proje şekillenecek" diye konuştu.Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden ise, Yassıada'daki spor salonunun "Demokrasi Müzesi" yapılabileceği ni dile getirdi. Yeni Şafak, 22.05.2008 |
|
SURLARDA ROMA DÖNEMİNE AİT ASKER MEZARLARI BULUNDU
Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof.Dr. Engin Beksaç, yaptığı açıklamada, eski Ticaret Borsası arsasına yapılması planlanan iş merkezinin kazıları sırasında çıkan bulguların Edirne Koruma Kuruluna bildirildiğini ve yapılan sondaj kazılarıyla bir dönem tarihine ışık tutacak kalıntılara erişildiğini söyledi. Kazılarda, Edirne surlarının ve sur dibinde toplu mezarların bulunduğunu ifade eden Beksaç, ''Roma İmparatoru Vanes komutasındaki ordu, Hadrian (Edirne) Savaşı'nda bozguna uğruyor. Burada bulunan mezarlar geç Roma dönemiyle bağlantılı. Gömü biçimleri Hıristiyan olduklarını gösteriyor. Sur dibindeki mezarlar bu savaşlarda ölen ve kalede görevli Roma lejyonlarına ait mezarlar'' dedi. Beksaç, arkeolojik kazılarda Edirne'nin ilk kuruluş yıllarına inildiğini de kaydetti.
Kazıda görevli arkeolog Bülent Türkmen de Edirne Müze Müdürü Hasan Karakaya başkanlığında nisan ayında başlatılan kazılara 20 işçi ve 3 uzmanla devam ettiklerini bildirdi. Kazılar sırasında görkemli Roma ve Osmanlı dönemine ait parçalara ulaşıldığını belirten Türkmen, şu bilgileri verdi:
"Hadrianapolis (Edirne) kenti surlarının devamını yani doğu surlarını bulduk. 4 metreye ulaştığımız sur oldukça görkemli. Onun yanı sıra sur dibi gömme geleneği mezarlar, (Milet işi) dediğimiz Osmanlı seramikleri, ahşap yapıları bulduk. Burası MÖ 123 tarihinde yapılmış (Castroom) dediğimiz önemli bir kale. Avrupa yolu üzerinde olduğu için bu şekilde korunmuş. Bu surlar 1868 yılında dönemin Edirne Valisi tarafından üstte kalan surlar yıkılarak, kale içi, kale dışı şeklinde düzenlenmiş." Trakya Net Haber, 22.05.2008 |
![]() |
|
DİYARBAKIR'IN TARİHİ KİTAP OLDU
Diyarbakır’ı bütün zamanlarda ve bütün yönleriyle anlamak amacıyla yapılan uluslararası ilmi toplantılardan çıkan araştırma sonuçları Diyarbakır Valiliği tarafından kitaplaştırıldı. Diyarbakır Valiliği Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün üç cilt halinde hazırladığı “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Diyarbakır” isimli çalışmada Osmanlı öncesinde, Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet döneminde Diyarbakır bütün yönleriyle ele alınıyor. Eserde, sekiz ülkeden yetmişe yakın bilim adamının katkısı bulunuyor. Türkiye Gazetesi, Haber: İnan Arvas, 22.05.2008 |
||
DİYARBAKIR'DA DÜNYA MÜZESİ Diyarbakır'da tarihi İç Kale projesi kapsamında Dünya Müzesi kuruluyor.
Çin Seddi'nden sonra dünyanın en uzun, en geniş ve en sağlam surlarından biri olarak kabul edilen ve bakımsızlık nedeniyle büyük tehlike arz eden 5 bin 7 metrelik Diyarbakır Kalesi onarılmaya başladı. 2000 yıllında Valilik ve Belediye tarafından yapılan protokol gereği kalenin sur dipleri temizlendikten sonra yeşil alana dönüştürüldü. Yazılı belgelere göre Milattan Sonra 349 yılında Roma İmparatoru İkinci Constantinus zamanında şehrin surlarla çevrildiği kalenin duvarları bakımsızlık nedeniyle yıkılma tehlikesi ile karşıya kalırken belediye, vatandaşların tarihi surlara yaklaşmaması için farklı noktalara uyarı levhalar astı. Diyarbakır Kültür ve Turizm Müdürü Arıtürk, Diyarbakır surlarının tehlike arz eden bölümlerinin restore edilmeye başlandığını ifade ederek, ''Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Valiliğin desteğiyle sürdürülen onarım çalışmaları kapsamında son 5 yılda toplam 3 milyon YTL ödenek ayrıldı, Bu yıl yapılacak onarımlar için 1 milyon YTL ödenek ayrıldı. Surlarda tehlike arz eden kısımların belirlenmesi için teknik bir heyet tespit çalışması yaptı. Ardından aslına uygun restorasyon çalışmasına başlandı. Amacımız dünya tarihi mirası olan surlara gelecek kuşaklara bırakmaktır" diye konuştu.
5 bin 700 metre uzunluğunda ve 10-12 metre yüksekliğindeki Diyarbakır surlarının dünyanın sayılı tarihi yapıtlarından biri olma özelliğini taşıdığını kaydeden Arıtürk, ''Surların maliyeti çok yüksek imkanlar çerçevesinde şimdiye kadar, Keçi Burcu, Dağkapı ve Tek Beden Burçlarını tamamladık. Amacımız surların tümünün onarımını gerçekleştirip kültür turizmine kazandırmaktır" ifadelerini kullandı. Turizm Habercisi, 22.05.2008 |
||
TARİHİ KONAK AHIR OLMAKTAN KURTARILIYOR
Kurtuluş Savaşı yıllarında yaptırılan ve özellikle 1936 ve 1944 depremlerinde çok sayıda vatandaşa şifa dağıtıp, evsiz kalan vatandaşların barınma ihtiyacını gideren “Doktor Ethem Konağı” şimdi ahır olarak kullanılıyor.
Babası doktor olduğu için iki katlı konağın üst katının ev olarak, alt katının ise muayenehane olarak yıllarca kullanıldığını söyleyen Kamil Oğuz Ethem (82), “Konakta kalan kiracılar 1994 yılında ayrıldılar. O günden beri de kimse kalmıyor. 1998 depreminde hasar gördü, çatlaklar oluştu. Ahşap kapılar ve seramiklerin çoğu da çalınmış” dedi. Adana Büyükşehir Belediyesi Kamulaştırma Komisyonu Üyesi Mustafa Gülen ise, 1 yıl önce konağın çok az bir kısmının metro kamulaştırması sebebiyle alındığını, ancak Belediye Başkanı Aytaç Durak’ın talimatıyla komple kamulaştırılarak restore edilmesinin istendiğini ve 100 bin YTL’nin üzerinde bir fiyatla konağın kamulaştırıldığını, restorasyon için Anıtlar Kurulu’na projenin sunulduğunu söyledi. Gülen, konağın aslına uygun bir şekilde restore edilerek tarihe gereken önemin verileceğini ve kültür etkinliklerinde kullanılacağını sözlerine ekledi.
Hayvan sahipleri tarafından ahır olarak kullanılan tarihî “Doktor Ethem Konağı”, Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek kültür merkezi haline getirilecek. Türkiye Gazetesi, Haber: Fatih Keçe, 22.05.2008 |
![]() |
|
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARI KISKIVRAK YAKALANDI
Sultanbeyli'de yapılan bir operasyonda, çok sayıda tarihi eser ele geçirildi.
Alınan bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren Sultanbeyli Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği ekipleri, Battalgazi Mahallesi'ndeki Medine Sokak'ta bulunan bir eve baskın düzenledi.
Evde yapılan aramalarda, aralarında takı, mühür, sikke, kağıt para, tablo, çanak, vazo, mızrak ucu, hayvan ve insan figürlü heykellerin de bulunduğu 781 parça tarihi esere el koyan polis ekipleri, ev sahibi Kutbettin Ş. ile oğlu Cüneyt Ş.'yi gözaltına aldı. Zaman, 22.05.2008 |
||
İSTANBUL 2010 AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ PROJESİ, TÜRKİYE'NİN ÇEHRESİNİ DEĞİŞTİRECEK
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinin sadece İstanbul'un değil, bütün Türkiye'nin çehresini değiştireceğini söyledi.
Yazıcı proje ile ilgili gazetelerin genel yayın yönetmenlerini bilgilendirdi. Çırağan Sarayı'nda gerçekleştirilen toplantıya Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Kanal D'nin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Birand, CNN Türk'ün Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Boratav, Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan, Referans Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can, Vatan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu ve Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan katıldı. Yayın yönetmenleriyle projelerle ilgili fikir alışverişinde bulunan Hayati Yazıcı, Türkiye'nin dünyada ciddi bir tanıtım sorunu olduğunu ve bunun hızla telafi edilmesi gerektiğini anlattı. 24 Mayıs 2008'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla işadamları, sanatçılar ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin davet edildiği geniş bir bilgilendirme toplantısı daha yapılacak. Projenin kentsel uygulamalar konusundaki hedefleri arasında şunlar yer alıyor: 'İstanbul'un katılımcı dönüşüm projesini başlatarak, kültür ve tarih varlıklarının mevcut durumunu iyileştirmek. İstanbul'un eşsiz değerlerini gün ışığına çıkararak, mevcut tarihî rotayı geliştirmek ve çeşitlendirmek. Ayrıca ilgili kurumlar arasında koordinasyona katkı sağlayarak, İstanbullunun karar alma sürecine katılımını artırmak.' Kültür Sanat konusunda en önemli hedef ise 'Türkiye'nin kültürel değerlerini Avrupalıya tanıtmak.' Turizm ve tanıtım konularında ise ana hedefler İstanbul'un marka değerini yükseltmek ve tarihî kültürel mirasını tanıtmak, turistik değerleri ortaya koymak olarak kayıtlara geçiyor. Zaman, 22.05.2008 |
||
MÜZELER HAFTASI KUTLAMALARI
Afyonkarahisar İl
Kültür ve Turizm Müdürü Ali İhsan Narlı,
Afyonkarahisar'ın açık hava müzesi niteliği
taşıdığını belirterek, “Afyonkarahisar'ın her
yerinden adeta tarih fışkırmakta ve her gün yeni
eserler ortaya çıkmaktadır” dedi. Afyon Kent Haber, 21.05.2008 |
||
![]() |
SURLARA DRENAJ DESTEĞİ
>İznik'te, tarihi Senato Sarayı bölgesindeki surların kenarlarına drenaj yapılıyor Bursa Kent Haber, 21.05.2008 |
|
AŞİL'İN HEYKELİ BULUNDU
Truva Savaşları'nın baş komutanı Aşil'in heykeli, Şanlıurfa merkezde yapılan ve daha önce Amazon Kraliçesi'nin de mozaiklerinin bulunduğu Haleplibahçe'deki kazı alanında bulundu. Bu yılın çalışmalarına önceki hafta başlayan arkeologlar tarafından yapılan çalışmalarla bugüne kadar 11 mozaik gün yüzüne çıkarıldı.
Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm Müdürü Selami Yıldız, yaptığı açıklamada, Yunan mitolojisinin önemli kahramanlarından biri olan Aşil'in heykelinin bulunduğunu kaydederek, "Urfa'yı tarihte değil de tarihi Urfa'da aramakta fayda var. Mozaiklerin Amazon kraliçelerinin Grekçe isimleri ile yer aldığı ilk örneği Haleplibahçe'de çıktı. Şu anda 11 tane mozaik var. Geçen hafta itibarıyla kazılar tekrar başladı. Truva Savaşları'nın baş komutanı Aşil'i de bulduk. Şu anda Urfa kamuoyuna bunu çok yansıtmadık. Çok değişik buluntular var" dedi.
Şanlıurfa'nın dünyadaki dördüncü büyük inanç merkezi olduğuna dikkat çeken Yıldız, "Doğu'da Mekke, Medine ve Kudüs'ü sayarsak Şanlıurfa'yı da dördüncü inanç merkezi olarak görebiliriz. Bugün insanoğlunun ilk tapınağı Malta Adası'nda bulunuyor. Mısır'da 4-5 bin yıl öncesine at tapınaklar var. Göbeklitepe tapınakları çıktığı zaman 10 bin 500 yıllık olduğu anlaşıldı. Arkeoloji tarihi yeniden yazılmaya başlandı" diye konuştu.
Truva'ya karşı girilecek savaşın zafer ya da yenilgiyle sonuçlanmasını belirleyecek anahtar kişi olan ve yaşayan en büyük savaşçı olduğuna inanılan Aşil'in annesi Thetis, bir tanrıçadır ve Aşil onun ölümsüzlük gücüne sahiptir. Ama aslında o da bir insandır ve tüm ölümlüler gibi ölümsüzlüğü elde etmesinin tek yolu adını tarihe yazdırmaktır. Şanlıurfa Kent Haber, 21.05.2008 |
||
200 YILLIK ÇEŞME TARİHE DİRENİYOR
Ordu'nun Ünye İlçesi'nde bulunan Güzelkale Çeşmesi, geçen iki asra rağmen yıllara meydan okumaya devam ediyor.
İki bin yıllık geçmişi olan Ünye Kalesi'nin eteklerinde, ismini bulunduğu köyden alan Güzelkale Çeşmesi, geçen uzun yıllara rağmen eski ihtişamını koruyor. Ünye'de günümüz evlerinde de kullanılan, kesme sarı taştan yapılan çeşmenin üzerinde Osmanlıca kitabe de bulunuyor. En son onarımı 1821 yılında yapılan tarihi çeşmenin en önemli özelliği suyunun yazın soğuk, kış aylarında ise ılık olması oluyor.
Tarihi çeşmenin geçmişini araştırdıklarını belirten Kültür ve Turizm Müdürü Muzaffer Günay, geçen 200 yıla rağmen çeşmenin varlığını sürdürmesinin kendileri için sevindirici olduğunu söyledi. Ünye'de yine bu çeşme gibi Osmanlı döneminden kalma çok sayıda tarihi değerin bulunduğunu belirten Günay, "Ünye ve çevresinde çok sayıda eski kale, çeşme, han, hamam, konak, su değirmeni, köprü, cami, şadırvan, mezarlık, kilise ve yola rastlamak mümkündür. Ünye Kalesi'nin restorasyonundan sonra bu değerler çok daha belirgin ortaya çıkacaktır" diye konuştu. haberler.com, 21.05.2008 |
![]() |
|
"NAİME SULTAN YALISI TEKRAR OKUL OLSUN"
Platform Ortaköy Gazi Osman Paşa (GOP), Ortaköy’de Gazi Osman Paşa İlköğretim Okulu olarak kullanılırken 2002’de çıkan yangın sonucu kullanılamaz hale gelen Naime Sultan Yalısı’nın tekrar okul olarak tahsis edilmesi için İstanbul İl Genel Meclisi üyelerine dilekçe gönderdi. Yalının bulunduğu bölgenin otopark yapılmak istendiğini belirten platform üyeleri, İstanbul 3 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun yalıyı birinci derece sit alanı ilan ettiğini anımsatarak otopark girişiminin anayasaya aykırı olduğunu belirttiler.
Platform Ortaköy GOP, son 3 haftada Mimarlar Odası, Sultanahmet İnsiyatifi, Kabataşlılar Derneği’nin de desteğiyle 8 bini aşkın imza topladı. Yalıda çıkan yangınla ilgili raporda “kasıt unsuru” öne çıkmıştı. Uzman polis tarafından alınan yanmış tahta parçaları üzerinde uygulanan kimyasal testlerde binanın benzinle yakıldığı ifade edilmişti. Cumhuriyet, 21.05.2008 |
||
NİĞDE MÜZE MÜDÜRLÜĞÜ'NE PLAKET VERİLDİ
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından müzecilik uygulamaları kapsamında yapılan çalışmalardan dolayı Niğde Müze Müdürlüğü'ne plaket verdi.
Edinilen bilgiye göre; müzecilik uygulamaları kapsamında yapılan çalışmalardan dolayı Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bu sene ilk defa uygulamaya konulan plaketi Niğde Müze Müdürlüğü, İstanbul Arkeoloji Müze Müdürlüğü, İstanbul Topkapı Müze Müdürlüğü, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müze Müdürlüğü ile Kütahya Müze Müdürlüğü'nün aldığı açıklandı. haberler.com, 21.05.2008 |
||
MÜZELER HAFTASINA SÖNÜK KUTLAMA
4 medeniyete başkentlik yapmış, tarihi ve kültürel değerleriyle açık hava müzesini andıran İznik`te Müzeler Haftası kutlaması, 10 dakika süren programıyla sona erdi.
İznik`de her sene yoğun bir ilgi ile gerçekleştiren Müzeler Haftası bu sene oldukça sönük geçti. 27.si düzenlenen Müzeler Haftası programına sadece Belediye Başkan Yardımcısı Zekeriya Sargın, Halk Eğitim Merkezi Müdürü İsmail Aktaş, Belediye Meclis Üyesi Mahmut Usta, CHP ilçe yöneticileri ile az sayıda vatandaş katılırken, İznik Kaymakamı Hüseyin Avcı Valilik`teki toplantıya katılmak üzere Bursa`ya geldiği için, Belediye Başkanı Kadri Eryılmaz da, Orhangazi`deki bir açılışa gittiği için programa katılamadı. Diğer siyasi parti temsilcileri, sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar da kutlamaya ilgi göstermedi. Sadece 10 dakika süren programda İstiklal Marşı`nın okunmasının ardından Müze Müdürü Yusuf Demirci, yaptığı konuşmada, Kaymakam Hüseyin Avcı`ya tarihi eserlerin korunması ve restorasyonu için yaptığı çalışmalardan ötürü teşekkür ederken, turizmin canlandırılması için biran önce turizm konseyinin oluşturulması gerektiğini vurguladı. Program kapsamında bazı çiniciler müze bahçesine stant açarak ürünlerini sergilediler.Programa ilginin az olmasının kendisini oldukça üzdüğünü belirten Müze Müdürü Yusuf Demirci, ilk kez böyle bir görüntüyle karşılaştığını ifade etti.
İznik`de geçen yıl Müzeler Haftası, ilköğretim ve lise öğrencilerinin şiir okuması, kaymakam, belediye başkanı ve il kültür müdürünün haftaya ilişkin konuşmaları, halkoyunları gösterileri ve Türk sanat müziği konseri gibi zengin bir program ve yoğun katılımla kutlanmıştı. Bursa Olay, Haber: Mehmet Buldu, 21.05.2008 |
||
TARİHİ USTALAR KURTARIYOR
Restorasyon kapsamında, Çalık Cami, Tabakhane Cami, Muallak Cami, Kadı Cami, Cüneyne Camisi'nin restorasyon çalışmaları tamamlanarak, hizmete açıldı. Şörhabil Cami ve Türbesi, Şeyh Mehmet Bedevi hazretlerinin türbesinin restorasyon çalışmalarına başlandı.
Geçmişi yüz yıllar öncesine dayanan taş yapıların restorasyonu sırasında en büyük görev kaybolan meslekler arasında bulunan taş ustalarının marifetli ellerinden hayat buluyor. Taş ustaları, beyaz taşları yontarak, tarihi camilerin restorasyonunda kullanıyor. Taş işlemeciliği ustalarının titizlikle yonttukları taşların yerlerine konulmasından sonra yapılan çalışmalarının bitirilmesi ile tarihi camiler aslına uygun şekilde restorasyonu yapılıyor.
Taş ustalarından Mehmet Demir, taş yapıya her geçen gün artan bir talep olduğunu belirterek, "Geçmişte bütün evler taş ile yapılırdı. Daha sonra briket ve tuğla ile yapılan evlerin sağlıksız olduğunun anlaşılması üzerine geri eskiye bir dönüş var. Taş ustası yok denecek kadar az, restorasyon çalışmalarına son yıllarda büyük önem veriliyor. Taş yapılan sağlık açısından çok iyi, taş binalar yaz aylarında sıcağı, kış aylarında ise soğuğu geçirmez. Tarihi camileri restorasyon yapmak sanıldığı kadar kolay değil, çünkü aslına göre restorasyon yapılıyor. Bu nedenle çok dikkatli davranmak ve orijinaline uygun yapmamız gerekiyor" dedi.
Vakıflar Bölge Müdürlüğü, bakım çalışmalarının Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki kültür varlıklarının rölöve, restorasyon, restitüsyon projeleri, sokak sağlıklaştırma, çevre düzenlemeleri projeleri ve bunların uygulamalarıyla değerlendirme, muhafaza, nakil işleri ve kazı çalışmalarına ilişkin yönetmelik çerçevesinde yürütüldüğünü belirttiler. Gaziantep 27 Gazetesi, 21.05.2008 |
||
![]() ![]() |
SEMBOLİK HÖYÜKTE SEMBOLİK KAZI
Geçtiğimiz yıllarda müze gezisi ve plaket törenleri ile kutlanılan Müzeler Haftası bu yıl değişik kültürel ve sanatsal etkinliklere sürüyor.
Malatya Haber, Yazı ve Fotoğraflar: Yaşar Karaaslan, 21.05.2008 |
|
MÜDÜRSÜZ MÜZE
Düzce Konuralp Müzesi yıllardır Müdür atamasını bekliyor. Düzce'nin il olmasının ardından 8 yıl geçmesine rağmen bir türlü müdür atamasının yapılmadığı Konuralp Müzesi'nin bu sorunu 60. Hükümet döneminde de devam ediyor.
Yıllardır Maliye Bakanlığı tarafından müdür atamasının gerçekleşmemesi nedeniyle personel görevlendirilmesinin de yapılamadığı Konuralp Müzesi için siyasiler yıllardır söz verdiler. AKP iktidarında gerek milletvekilleri, gerek il ve ilçe başkanları müze müdürlüğü için "Görüşmelerimiz olumlu geçti. Maliye Bakanımız Müdürlük kadrosu için söz verdi. Müdür ataması kısa sürede yapılacak ve müze artık Bolu'ya bağımlı olmaktan kurtulacak" dediler.
Müstakil Müdür kadrosu bulunmadığı için bu güne kadar görevlendirmelerle ve kısıtlı imkanlarıyla bölgeye hizmet vermeye çalışan Konuralp Müzesi'nde çeşitli dönemlere ait yüzlerce eser bulunuyor. Müze Müdürlüğü kadrosu bulunmadığı için il genelinde bulunan tarihi eserler ya Bolu'ya yada çevre müzelere gönderiliyor.
Konuralp Müzesi, Müdürlük kadrosu için sadece milletvekilleri değil Kültür Bakanları da söz verenler arasında. Geçtiğimiz yıl Düzce'yi ziyaret eden eski Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç kendisine bu konuda yöneltilen soru üzerine "Müdürlük kadrosu kolay. Hemen Maliye Bakanımla görüşüp konuyu çözeceğim. Düzcelilere bu konuda müjde verebilirim" demişti.
Konuralp Müzesi'nin müdür sorunuyla kaç mevsim geçti, kaç siyasi söz verdi sayısını hatırlayamıyoruz ama tarihe sahip çıkacak bir elin bu kadar uzaklarda olmaması gerektiğini biliyoruz. Düzce Damla, 21.05.2008 |
||
YERALTINDA BİR ŞEHİR
Bayburt'un Aydıntepe İlçesi'ndeki yeraltı şehri turistleri karşılamaya hazırlanıyor.
'Aydıntepe Yeraltı Şehri.' Romalıların zulmünden kurulmak isteyen ilk Hıristiyanların inşa ettiği bir kent. İnançları yüzünden zulüm gören yerli halk, tehlike belirdiğinde gizlenmek için inşa etmiş.
1989 yılındaki bir mezar kazısı sırasında bulunmuş ve Aydıntepe Belediyesi'nin öncülüğünde yapılan çalışmalarla gün yüzüne çıkarılmış.
Şimdiye kadar yaklaşık yedi de biri temizlenmiş. 1000 metre boyunca açılmış olan şehrin henüz bir mahallesi meydana çıkarıldı. Yeraltı şehrinin Aydıntepe'nin altında şehir merkezinin muhtelif yerlerinde 6-7 kilometre boyunca ilerlediği biliniyor. Farklı özelliklere sahip tarihi mekan, insanların uzun süre barınabilmesi için, su kaynağından havalandırma bacalarına kadar birçok alt yapıyı bünyesinde bulunuyor.
Geçen yıl 12.000 kişinin ziyaret ettiği Aydıntepe Yeraltı Şehri'nin tamamen ortaya çıkarılması için kazı çalışmalarının hızlandırılması planlanıyor. Trt/Haber, 21.05.2008 |
|
|
TARİHE ÇAKILAN ÇİVİLER SÖKÜLDÜ
Vakıflar Haftası dolayısıyla tarihi eserlerin üzerine çivi çakılmak suretiyle tutturulan bez afişler, Vakıflar Bölge Müdürlüğü elemanlarınca kaldırıldı. Hafta dolayısıyla astırılan afişler, tarihi eserlerden tek toplatılırken, aynı durumun bir kez daha yaşanmaması istendi.
Vatandaşlar, Vakıflar Haftası gibi önemli bir haftada, tarihi eserlerin üzerine çivi çakılmak suretiyle bez afiş astırılmasının doğru bir davranış olmadığını yineleyerek, "Aynı durumun bir kez daha yaşanmamasını umuyoruz. Eğer kamu kurum ve kuruluşları bu tür eserlerin üzerine pankart ya da afiş asmak istiyorlarsa, farklı bir yöntem bulsunlar" diye konuştular.
Gösterilen tepkiler ve konunun medyaya yansımasının ardından afişlerin toplatılması ve çivilerin sökülmesinin beklenen bir davranış olduğunu ifade eden Erzurumlu vatandaşlar, Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkililerine teşekkür ettiler.
Vatandaşlar, çivi çakma yönteminin farklı kamu kurum ve kuruluşlarınca da denenmemesi hususunda Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün gereken önlemi alacağına inandıklarını kaydederek, "Onlar bizim gözbebeğimiz olan tarihi eserlerimiz. Nasıl ki bugün onlara bakarak geçmişimi görüyorsak, gelecek nesillerin de buna hakkının olduğunu düşünüyoruz" dediler. Erzurum Gazetesi, 23.05.2008
T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan pankart için Bölge Müdürlüğü yetkilileri, “o çiviler orada zaten vardı, yıllar önce çakılmışlardı, yeni bir işlem yapmadık” açıklamasını getirdiler. Yetkililer böylelikle tarihi yapının dokusuyla oynanmadığına işaret ettiler. Ancak bu kez “vakıf eserlerinin korunması için vatandaşta bilinç uyandırmayı” amaçlayan pankartın dokuyu bozan o çivilere asılmış olması eleştirileri daha yoğunlaştırdı. 13. yüzyıl sonlarında yapılan ve Erzurum’un simgesi haline gelen Çifte Minareli Medrese’nin kapısı üzerinde çakılı çivilere tutturulan naylon ipli pankartın kaldırılmasını isteyenler, “Vakıflar Haftası’nın 5-11 Mayıs tarihleri arasında kutlandığını ama pankartın hâlâ durduğuna dikkat çektiler. Milliyet, Haber: Cem Bakırcı, 21.05.2008 |
||
HAYDARPAŞA DAYANIŞMASI: "OLDUBİTTİLERE GEÇİT YOK"
Toplum Kent ve Çevre İçin Haydarpaşa Dayanışması
adına konuşan TMMOB Mimarlar Odası İstanbul
Büyükkent Şubesi Başkanı Eyüp Muhçu, Çalık Grubu
tarafından hazırlatılan Haydarpaşa’yı önce Manhattan
sonra Venedik’e çeviren yağma projeleri demetine
şimdi de Osmanlı versiyonu olduğu söylenen bir
üçüncüsünün eklendiğini bildirdi. Birgün, Haber: Sevgim Denizaltı, 20.05.2008 |
||
![]() |
MÜZEDE UYGULAMA DERSİNİN İLK YURTDIŞI ÖRNEĞİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ
İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi bölümü öğrencileri ilk kez yurtdışında müzelerde uygulama dersi gerçekleştirdiler. Prof.Dr. Uşun Tükel'in başkanlığındaki grup üyesi öğrencilerin, kentteki kimi noktalarda ya da müzelerde yapıtların karşısında sunum yapmaları gerekiyordu. Sunumu sanat tarihi öğrencilerinin sorulu-cevaplı tartışmaları izliyordu.
Gezinin ilk durağı Viyana'ydı. Viyana'da ilk gün eski kent, Kunstforum'daki "Monet'den Rothko'ya Soyutlama Sergisi", Karlspaltz yapıları, Albertina ve "Kokoschka Sergisi" ziyaret edildi. Grup Viyana'daki ikinci günlerini Sanat Tarihi Müzesi, MuseumsQuartier ve Yukarı Belvedere'yi ziyaret ederek değerlendirdi. Turizmdebusabah.com, 20.05.2008 |
|
BİTMEK BİLMEYEN RESTORASYON ÇALIŞMALARI MÜZEYİ OLUMSUZ ETKİLEDİ
Gaziantep'te uzun zamandır Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyon çalışmalarının yapıldığı Hanifi Sokak'ta yer alan Etnografya Müzesi, restorasyon çalışmaları nedeniyle olumsuz yönden etkilenirken, yetkililerin bu duruma sessiz kalması dikkat çekti.
1985 yılında Hasan Süzer tarafından restore ettirilerek Etnografya, müzesi bir zamanlar ziyaretçi akımına uğrarken, şimdilerde Hanifi Sokak'ta bitmek bilmeyen restorasyon çalışması ile kendi kaderine terk vaziyettedir.
Etrafının kapalı olması ve sokak çalışmaları nedeni ile vatandaşlar tarafından unutulan Etnografya Müzesi'ne şimdilerde sadece şehir dışından gelen turistler tarafından ilgi görüldüğü öğrenildi. Öte yandan 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle Etnografya Müzesi'ni tüm öğrenciler ücretsiz gezme fırsatı buldu. Bayram nedeniyle Etnografya Müzesi'ne uğrayan öğrencilerin ilgisini çeken Antep Savunması’nda kullanılan silahlar ve savaş araçları oldu.Gün boyunca öğrencilere ücretsiz açık olan müzeyi sadece öğrenciler değil, ücret vermekten kaçınan vatandaşlarda ücretsiz gezebilme fırsatını da buldular.
Hasan Süzer tarafından restore ettirilen ve içerisinde Antep savunmasında kullanılan silahlar, savaş araçları, belgeler, kahraman, gazi ve şehitlerin fotoğraflarının sergilendiği Etnografya Müzesi'ni günde 200 kişinin ziyaret ettiği öğrenildi. Özellikle turizm aylarında ziyaret edenlerin sayısının arttığını belirten yetkililer, müze etrafında yapılan çalışmalar nedeniyle ziyaretçi sayısının düştüğünü de dile getirdiler. Gaziantep Hakimiyet, 20.05.2008 |
![]() |
|
ABRAMOVİÇ NEYİ ALACAĞINI ŞAŞIRDI
Psikanalist Sigmund Freud'un torunu Lucian Freud'un, doğal boyutlardaki uyuyan çıplak kadın tablosu ile İngiliz ressam Francis Bacon'un Triptych, 1976' adlı üçleme eserini 86,2 milyon dolara satın alan kişinin, Chelsea futbol takımının sahibi Rus işadamı Roman Abramoviç olduğu ortaya çıktı. Yeni Şafak, 20.05.2008 |
||
KONYA'NIN 25.000 METREKARELİK MÜZE ALANINA İHTİYACI VAR
Konya Müze Müdürü Yusuf Benli, yaklaşık 10 bin yıllık tarihe sahip Konya'da, içinde Çatalhöyük'ten çıkan eserlerin de bulanacağı en az 25 bin metrekare büyüklüğünde bir müzenin kurulması gerektiğini bildirdi.
Benli yaptığı açıklamada, Konya'nın sahip olduğu tarihi zenginlikle Türkiye'nin gözde şehirleri arasında yer aldığını, bunun önemli bir ayrıcalık olduğunu belirtti.
Merhaba Gazetesi, 20.05.2008 |
||
![]() |
OKYANUSTAN GELEN SERVET
Hazine avcısı bir dalgıç bundan 385 yıl önce fırtınaya yakalandıktan sonra batan geminin batığı için okyanusa daldı. Dalgıç sadece bir kürdanla döndü ama değerini öğrendiğinde havalara uçtu. |
|
GÜNEY ŞİLİ'DE BATIK İSPANYOL KANYONU
Şili’nin güneyinde, Curepto şehri açıklarında San Leopoldo isimli, 238 yıllık bir İspanyol kalyonunun batığı bulundu. Batığı bulan Oriflama S.A. isimli özel arkeoloji şirketi şimdi batığın kazısına devam edebilmek ve gemide bulunduğu bilinen yaklaşık 30 milyon USD değerindeki hazineye ulaşabilmek için Şili makamlarından izin alabilmeye çalışıyor.
Şili Milli Anıtlar Konseyi ise N. 17.2888 sayılı kanuna göre geminin ve hazinenin devlet malı olduğunu söylemekte. Buna rağmen konsey çıkarılacak buluntuların %25'ini şirkete vermeyi kabul etti.
Şimdiye dek birçok arkeolog San Leopoldo’nun açık denizde bulunacağını düşünüyordu. Ama 41 m uzunluğundaki kalyon, Huenchullami Nehri’nin denize döküldüğü sığ sularda, kumlara gömülmüş olarak bulundu. Fransızlar tarafından 1700lerde inşa edilen kalyon 56 topa sahipti. Daha sonra İspanyollar tarafından esir alıp ticari bir gemiye dönüştürüldü ve Yeni Dünya’ya gönderildi.
İlk birkaç yolculuğunun ardından İspanya’nın Puerto de Cadiz limanından yola çıkan gemi, hedefi olan Peru’nun El Callao limanına varmak üzere iken battı. Yük olarak Peru’da yaşayan İspanyol asillere satılmak üzere altınla işlenmiş cam eşyalar, aksesuarlar ve mobilyalar taşıyordu. The Patagonia Times, Haber: Julia Thompson, 19.05.2008 |
![]() |
|
ARKEOLOG VE MİMARLIK FOTOĞRAFÇISI ERKİN EMİROĞLU'NU KAYBETTİK
Mimari yapıların fotografik belgelenmesinde sürdürdüğü çalışmalarla mimarlık tarihine pek çok açıdan katkı koyan ve uzun yıllar İTÜ Mimarlık Fakültesi'nde görev almış olan değerli Arkeolog Erkin Emiroğlu vefat etti. 20 Mayıs Salı günü İTÜ Taşkışla'da düzenlenen anma töreninde Prof.Dr. Afife Batur, erkek kardeşi olan Emiroğlu’na ilişkin şunları ifade etti:
ERKİN İÇİN…
Ölümleri, ben, hep bu iki uca savrularak yaşadım. Hem zihinsel hem de fizik bir gerilimle. Hele görece erken bir ölümde acının katlanmasını yüklenerek. Erkin'i, tek başına kardeşim olarak düşünmedim hiç. Kardeşimden öte, iş arkadaşımdı, yardımcımdı. Türkiye'nin mimari mirasını belgelemeye gönül vermiş bir aydındı. Kardeşimdi elbet, çocukken haylaz, öğrenciyken savruk, kırık notları galiba çok da umursamayan ama öğretmen annesini ve babasını mahcup etmemesi gerektiği için çalışan biri.
Müziğe sevdalandı sonra. Benim piyanoma el koymaması için bayağı kavgalar ettik. Sonra saatleri programladık, ben klasikte kalırken o caza takıldı. Arkeolojiyi neden seçti bilmiyorum. Değişti orada, işini çok ciddiye aldı. Halet Hanım'ın ekibine girmişti. Fotoğraf çekmeye orada başladı ve bu tutkusunu bir ömür boyu sürdürdü. Ama asıl Kalenderhane Projesi onun yolunu çizdi. Uluslararası büyük bir projede seçkin akademisyenlerin, Prof. Kuban ve Prof. L.Striker'ın okulunda çıraklıkla başlayan fotografik belgeleme deneyimi, sonradan hep coşkuyla ve minnetle andığı bir eğitim süreciydi aslında. İngilizcesini geliştirdi hızla ve Sacit abisinden 'karanlık oda'yı öğrendi. Mimarlardan bakmayı, ayrıntıları seçmeyi, ışığı, gölgeyi ve mekânı öğrendi.
Benzer projeler birbirini izledi:
Tüm bu projelerin yanı sıra benim ve Selçuk'un
araştırma ve projelerimizin fotografik
belgelemelerini yaptı. Sonra da kaçınılmaz olarak
Ayşe'nin çalışmalarına katıldı. Ayşe için ise:
Ve yine bir son olarak, bu hafta İzmir'e, dönüşüm projesini yapmayı üstlendiğimiz Tekel Tütün Fabrikası'nm, eski Reji Fabrikasının belgeleme çekimlerine gitmeye hazırlanmıştı. Mimarlar Odası, 20.05.2008 |
||
|
CACABEY MEDRESESİ'NE TURİST İLGİSİ
Dünya'nın ilk Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi olan Cacabey Medresesi, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oldu.
Tarihi mirasların bolca bulunduğu Kırşehir'de, özellikle Selçuklu Döneminden kalma Cacabey Gök Bilimleri Araştırma Merkezi ve Medresesi, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oldu.
Dünyanın ilk Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi ve Üniversitesi olması özelliğiyle turistlerin ilgisini toplayan Cacabey Medresesi'ni son 4 ay içerisinde yaklaşık 4 bin kişinin ziyaret ettiği bildirildi. Caminin dış köşelerinde bulunan füze motifleri dikkat çekerken, yine medresenin namaz kılınan kısmında bulunan güneş, ay ve dünya'yı temsil eden sütunlar, görenleri hayrete düşürüyor.
1272 yılında dönemin Valisi Nurettin Cibril Bin Caca tarafından inşa ettirilen medrese, beyaz çinilerle bezeli olup, ilk defa Ak Parti Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan tarafından 2007 yılı içerisinde bakımı ve onarımı yaptırılarak restorasyonu yaptırıldı. Kırşehir Kent Haber, 20.05.2008 |
|
YAZILIKAYA YOLUNA
KAVUŞTU
Çorum Kent Haber, 19.05.2008 |
||
TURİZME VE ANTİK DEĞERLERE BAKIŞ AÇIMIZ
Biz Türkler, antik değerlere kırık taş gözü ile baktığımız için, kimini çaldırıyor, kimini satıyor, kimine de devlet izni ile yurt dışına çıkarılmalarına izin veriyoruz. Hayatta kalmayı başarabilen bazı antika kentler ve eserler de ticari amaçlar uğruna işgal altındalar. Yetkili makamlar ise "Su akar, Türk bakar" örneği tahribatı seyrediyorlar.
Almanlara Bergama "ZEUS" sunağı hediyesi
Turizmdebusabah.com, Yazı: K. Ünsal Barış, 19.05.2008 |
||
TARİHİ ESERE 'ÇAKIYLA İLAN-I AŞK' NOSTALJİSİNE SON
27. Müzeler Haftası açılışını gerçekleştirmek üzere Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Hattuşa ve çevresini gezen Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, tarihî eserlerin yazılarla kirletilmesinin kendisini çok üzdüğünü belirterek, "Artık kimse cebinden çakısını çıkararak eserlerin üzerini kazıyamayacak." dedi.
Türkiye'de dünya mirası listesinde yer alan 9 eser için özel bir proje hazırladıklarını söyleyen Ertuğrul Günay, ören yerlerinin de bundan sonra kartlı sistemle gezileceğini açıkladı. En büyük rüyasının tarihî eserleri koruma sistemini kurmak olduğunu söyleyen Günay, bunun için eserlerin çevresini çelik bariyerlerle kaplamak gerektiğine işaret etti. Bu uygulamayı ilk olarak Boğazköy'deki 3 bin 500 yıllık duvar resimleri için yaptıklarını aktardı. Aralarında Hattuşa, Pamukkale, Tarihî Yarımada gibi yerlerin de çevre düzenlemesinin yapılacağı projeye göre bu bölgelere izinsiz hiç kimse giremeyecek. Bakan Günay, korunması gereken alanlara hayvanların bile rahatlıkla girdiğini; ancak bu görüntülerin Türkiye'ye yakışmadığını bildirdi. Dünya mirası listesindeki eserlerin korunması projesi için kaynak arayışında olduğunu dile getiren Günay, Maliye Bakanlığı ile görüşmelerin sürdüğünü açıkladı.
Müzeler Haftası çerçevesinde Alacahöyük'ü de gezen Günay, burada inşa edilen 13 kral mezarının temel atma törenine katıldı. Türkiye'de çeşitli müzelere dağıtılan mezardaki iskelet ve eşyaların bire bir kopyasının yapıldığını aktaran bakan, mezar kalıntılarının inşa edilen mezarlara yerleştirileceğini duyurdu. Gezisi sırasında turistlerle karşılaşan Günay, giriş ücretlerinin pahalı olduğuna yönelik şikâyetleri dinledi. Hazirandan itibaren yerli ve yabancı turist için bilet yerine kart uygulamasına geçeceklerini anlatan Günay, bu kartlara tek ücret ödenerek Türkiye'nin her yerinin serbestçe gezileceğini açıkladı. Zaman, Haber: Aslıhan Aydın, 19.05.2008 |
![]() |
|
![]() |
GÖBEKLİTEPE'DE 12 BİN YIL ÖNCESİNE AİT İNSAN HEYKELİ
DünyanIn en eski tapınma amaçlı kalıntılarının bulunduğu Göbeklitepe, arkeoloji ve bilim dünyasını şaşırtmaya devam ediyor. Hürriyet, 19.05.2008 |
|
'GÖÇ VE ÖLÜM'E KARŞI MÜCADELE
HASANKEYF BOĞULMAK
İSTEMİYOR
Gelinen son noktada Türkiye, proje için Almanya, İsviçre ve Avusturyalı bankalardan bulduğu krediyle 2008 yılı içinde barajın temelini atmayı planladı. Üstelik Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, temeli bizzat kendisinin atacağını söyledi. Başbakanın sözleriyle kırılan ümitler bugünlerde yeniden alevlendi. Doğa Derneği’nin başlattığı ‘Hasankeyf Yok Olmasın’ kampanyasının ilk ayağı olan kalıcı ofisin açılışını geçen hafta şarkıcı Tarkan gerçekleştirdi. Baraja kredi sağlayan üç Avrupa ülkesinde mücadele veren sivil toplum örgütleri de Hasankeyf’e gelerek çalışmalara destek vermeye başladı.
Doğa ve canlılar yok olacak
Barajın doğadaki tüm döngüyü bozduğunu anlatan Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken, insan için atardamar ne anlama geliyorsa, doğa için de akarsuyun o olduğunu anlatıyor: “Akarsunun önü kesildiğinde su döngüsünde önemli bir halka kırılmış olur. Ilısu, 175 kilometrekare ana gövdesi olan ve 400 kilometrekare alanı etkileyecek bir baraj. Akarsulara bağlı canlı türlerinin yuvalama ve beslenme alanları kaybolacak. Tarihi Hasankeyf kenti, kaybolacak değerlerden sadece biri. Fırat Nehri, zaten barajlar nedeniyle bitti, iki kuş türü yok oldu. Ilısu’yla ‘Büyükkız’ kuşu ve Dicle ve Fırat nehirlerine özgü ‘Fırat kaplumbağası’ yok olacak. Her beş ‘Alacayalıçapkını’ kuşundan biri kaybedilecek. Bölgedeki yaşam açısından önemli kanyonlar, vadiler, çorak bölgedeki en yeşil alanlar, binlerce ağaç sular altında kalacak. Pek çok alternatif kaynakla yerine konulabilecek bir şey uğruna asla yerine konulamayacak Hasankeyf gibi önemli bir mirası yok etmenin hiçbir anlamı yok.
Adını Batman Hasankeyf’teki Ilısu Köyü’nden alan Ilısu Barajı, Güneydoğu Anadolu, Suriye ve Irak sınırına 65 km. uzaklıkta yapılacak. 135 m. yüksekliği ve 1820 m. uzunluğu olan baraj, 1200 mega watt enerji üretecek. Yani yıllık Türkiye elektrik ihtiyacının yüzde 1’ini karşılayacak. Baraj, ilkbaharda oluşan sel sularını toplayarak su seviyesinin en yüksek olduğu dönemlerde ve elektriğin en çok talep edildiği (pahalı olduğu) saatlerde üretime geçecek şekilde planlanmış.
Dünya mirası kabul edilsin
’Doğa Derneği Kampanya Koordinatörü Erkut Ertürk, yaklaşık 1.2 milyar avroya mal olacak barajın yapılmaması için gerekenleri sıralıyor: “İlk olarak kredi sağlayan kuruluşların vazgeçmesi gerekir. Avrupa’da kredi kuruluşları üzerinde çok büyük baskılar var. Projenin Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu yok. 1993’te çıkan bir yasaya göre, bu tarihten önceki baraj projeleri ÇED’den muaf. Bu madde kaldırılmalı. Bugün baraj projelerinin neredeyse tamamı 1993’ten önce planlanmış durumda. UNESCO’nun Hasankeyf’i dünya kültür mirası ilan etmesi de baraja engel olabilir. Başka bir kurtuluş şekli de, Hasankeyf’in ‘Milli park’ ilan edilmesi.”
Avusturya, Almanya ve İsviçre bankalarından oluşan konsorsiyum, proje için gerekli olan yaklaşık 1.2 milyar avroluk krediyi vermeyi kabul etti. Bu kuruluşların çalışmalarını takip etmek üzere Avusturya’da ECA Watch (Ewport Credit Agencies Watch-Kredi İhracat Kuruluşları İzleme) adında bir sivil toplum örgütü kuruldu. Bu kuruluştan inşaat mühendisi Ulrich Eichelmann, Avrupa ülkelerinin bu krediyi sağlarken çifte standart uyguladığını belirtiyor. Eichelmann, kredi sağlayan kuruluşların Türkiye’den istediği 153 kriterin henüz yerine getirilmediğini belirterek şunları söylüyor: “Türkiye bu kriterleri yerine getirmezse krediden vazgeçilebilir. Ancak konsorsiyum, ihalesiz yapılan Ilısu Barajı’nın kârlı bir yatırım olduğunu düşündüğü için kredi verecektir. Ayrıca bankalar Türkiye’de baraj yapımı için ‘Birkaç Kürt dışında barajı istemeyen yok’ görüşünde. Bu düşüncenin silinmesi ve kredilerin iptali için daha fazla mücadele verilmesi gerekiyor. Kendi ülkemizde sürekli bu kurumların önlerine gidip çeşitli eylemlerde bulunuyoruz."
ILISU BARAJI'NIN KRONOLOJİSİ
1950’ler: Proje için tartışmalar başladı. 1971: Projenin yapılıp yapılamayacağına yönelik ilk araştırmalar başladı. 1982: Proje planı kabul edildi. 1997-2000: İsviçreli Sulzer Hydro öncülüğünde İsviçre, Avusturya, İngiltere, İtalya ve İsveç firmalarından oluşan konsorsiyum çalışmaya başladı. 1999’da Sulzer’i Avusturyalı VA Tech/A satın aldı. 2000: İsveçli Skanska projeden çekildi. 2001: İngiliz Balfour Beatty ile İtalyan Impregilo, kredi sağlayan kuruluşlarının (ECA) teminatı üstlenmeyeceğine yönelik açıklamasından sonra çekildi. 2002: Projeye kredi veren İsviçre bankası UBS çekildi. Gerekçe olarak projenin doğuracağı sosyal ve ekolojik sonuçlara ilişkin süregelen belirsizlikleri gösterdi. 2004: Türkiye yeni bir ortaklık oluşturmak üzere girişimlerde bulundu. 2005: VA Tech Hydro ve Almanya’dan Züblin, İsviçre’den Alstom, Stucky, Maggia, Colenco ile Türkiye’den Nurol, Cengiz, Çelikler, Temelsu firmalarından oluşan yeni bir ortaklık kuruldu. Almanya, Avusturya ve İsviçre projenin yapım garantisi için kredi kuruluşlarına başvurdu. 2006: VA Tech Hydro, Andritz AG/A tarafından satın alındı. Mart 2007: Almanya, Avusturya ve İsviçre projeye hazine garantisiyle kredi sağlayacaklarını belirtti. Bu kredi garantisi, yerine getirilmesi gereken 153 şarta bağlanarak, yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini izlemek üzere uluslararası bir bilirkişi ekibi görevlendirildi. Karara karşı dünya çapında protestolar başladı. Temmuz 2007: Zürih Kantonal Bankası (İsviçre) bankanın sürdürebilir kalkınma prensibine uyuşmadığını belirterek projeden çekildi. Ağustos 2007: Türkiye, Konsorsiyum, Bank Austria Creditanstalt (Avusturya), Societe General (Fransa), DekaBank (Almanya) yapım anlaşması imzaladı. Mart 2008: Proje ortakları tarafından kurulan bilirkişi heyeti 153 şartı denetlemek için Türkiye’ye geldi. Uzmanlar komitesi araştırma sonucunu şöyle açıkladı: “Öngörülen yükümlülüklerden hemen hemen hiçbiri yerine getirilmediği gibi, uluslararası standartlar da uygulanmış/yakalanmış değil.” Uzmanlar, baraj inşaatına başlamanın en az iki sene daha ertelenmesi gerektiğini belirtti.
Radikal, Haber: Serkan Ocak, 21.05.2008
Hasankeyf'in
kaderi 20 Haziran'da belli olacak. Tarihi kenti
sular altında bırakacak Ilısu barajına maddi kaynak
sağlayan İsviçre-Almanya-Avusturya
Konsorsiyumu Türkiye'den proje hakkında
daha fazla bilgi istedi. Konsorsiyum, 20 Haziran'da
Türkiye'de yapacağı toplantıda baraja karşı çıkan
çevre örgütlerini de dinleyecek. Cnn Türk, 19.05.2008
2013 yılında tamamlandığında Türkiye’nin ikinci
büyük barajı olması beklenen Ilısu barajı konusunda
yeni kriz kapıda... 10 bin yıllık antik kent
Hasankeyf’in bir bölümünün sular altında kalmasına
ve 50 bin kişinin bölgeden tahliyesine yol açacak
baraj projesinin finansmanı için 1.2 milyar euroluk
kredi garantisi veren İsviçre, Almanya ve
Avusturya’dan dün Türkiye’ye sert uyarı geldi. Üç
ülkenin bakanları Avusturya’nın Duerstein kentinde
düzenledikleri basın toplantısında Türkiye’nin
sosyal, ekonomik ve çevresel koşulları gözardı
etmesi durumunda krediden desteklerini çekeceklerini
açıkladı.
14 Ağustos 2007 tarihinde Avusturya Vatech-Finance
GmbH önderliğindeki bankalar konsorsiyumu ile kredi
anlaşması yapıldığında Türkiye’ye kredi koşulu
olarak 153 maddelik bir şartname verildi. Bu
şartname kredinin çevresel, sosyal, ekonomik ve
sosyal koşullarını içeriyor ve Türkiye’nin bunları
yerine getirmemesi durumunda kredinin
onaylanmayacağı belirtiliyordu. Türk hükümetinin
koşulları yerine getirmesinin denetlenmesi için
Dünya Bankası çalışanları, akademisyenler ve
danışmanlardan oluşan uzmanlarca komisyon
oluşturuldu. İşte bu komisyon, anlaşmanın
imzalanmasının ardından ilk raporlarını yayınladı ve
kredi anlaşmasının imzalanmasının ardından geçen
sürede Türkiye’nin üzerine düşenleri yapmadığına
dikkat çekti. Müfettişlere göre, Vatan, 19.05.2008 |
||
![]() |
SOYGUNCULAR SUSSEX'DE BULUNAN MEZARI SOYDULAR
Sussex’de arkeologlar tarafından kazılmakta olan Bronz Çağ kabile reisine ait olduğu tahmin edilen mezarın daha önce soyguncular tarafından talan edildiği anlaşıldı. Doğu Sussex’de denize bakan yamaçlarda yer alan bu bölgede, kazı alanının koparak denize yuvarlanma tehlikesi mevcut. Burada zamanla yarışan arkeologlar bölgede MÖ 8000'lere tarihlenen izler buldular.
Fakat asıl büyük keşif 2000-3000 yıllık, hemen hemen Stonehenge’le çağdaş bir savaşçı mezarıydı. İngiltere’de, yerel kabile liderlerine ait bu tarz birçok tümülüs mevcut. Birçok mezar odasının ise çeşitli ölü hediyeleri barındırdığı biliniyor. Öte yandan, bu kazıyı yöneten Susan Birks tarafından açıklandığına göre, bahsi geçen mezarda sadece 1700-1800'lü yıllara ait birkaç kırık çanak çömlek ile bir pipo bulundu. Bunlar da mezarın yüzyıllar önce soyulduğunun delilleri. Her ne kadar mezarın ve insan kalıntılarının yağmalandığı artık kesin ise de Susan Birks kazının devamında başka buluntulara rastlanabileceği ümidini taşıdıklarını belirtti. Telegraph.co.uk, Haber: Roger Highfield, 13.05.2008 |
|
TORBALI'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Torbalı'da, Lidya dönemine ait olduğu belirlenen çok sayıda tarihi eseri satmak isteyen dört kişi gözaltına alındı.
Torbalı İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerinin bir ihbarı değerlendirerek yaptığı ''Kraliçe Operasyonu''nda, tarihi eserlerler ile birlikte H.S. (29), H.Z. (46) ve onlara aracılık yaptıkları iddia edilen R.E. (35) ve N.A. (37) yakalandı.
Alınan bilgiye göre, Konya'da yaşayan H.S, Lidya dönemine ait olduğu belirlenen 2 adet altın bilezik, 10 adet küpe, 4 adet altın saç tokası ve 10 adet sikkeyi, İzmir'in Torbalı İlçesinde yaşayan H.Z'nin yardımıyla satmak istedi.
Yapılan telefon
görüşmelerinden sonra H.Z'nin H.S'yi Torbalı'ya
çağırdığı ve aracılar ile buluşturduğu ihbarını alan
İzmir İl Jandarma Komutanlığına bağlı ekipler, müze
görevlisi kimliğiyle görüştüğü H.Z'nin evine
giderek, çok sayıda tarihi eseri ele geçirdi.
Ekipler, aracılık yaptıkları iddia edilen R.E ve N.A'yı
da H.Z ve H.S. ile birlikte göz altına aldı. Selçuk Bölge Haberleri, Haber: Serkan Tekin, 18.05.2008 |
||
"İSTANBUL'DA BİRKAÇ MÜZEYE DAHA İHTİYAÇ VAR"
İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı, ''2010 Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul'da yeni birkaç müzeye daha ihtiyacımız var'' dedi.
Taşbaşı, 26. Müzeler Haftası dolayısıyla Ayasofya Müzesi'nde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, İstanbul'da 30'a yakın kamu müzesi ile yeni yeni kurulan özel müzeler bulunduğunu belirterek, belli başlı büyük müzeler dışındaki müzelerde ziyaretçi sayısının çok düşük olduğunun ve yerli ziyaretçilerin bu müzelere itibar etmediğinin gözlemlendiğini söyledi.
Özel müzelerin yerli ziyaretçiler tarafından daha çok ziyaret edildiğine işaret eden Taşbaşı, ''Müzecilik bir değişim, yenilik ve gelişme işidir. Bunu ne kadar çok iyi başarırsanız, ne kadar çok yenileştirir, değiştirir ve geliştirirseniz ziyaretçi sayınız o kadar artar'' diye konuştu.
Taşbaşı, özellikle Arkeoloji Müzesi, Topkapı ve Yıldız Sarayı müzelerinde binlerce eserin depolarda bulunduğunu, bunları sergilemek için yeterli sayıda salon bulunmadığını bildirdi. İstanbul Valiliği İl Özel İdaresi bütçesinden geçen yıllarda yaklaşık 300 milyon YTL harcayarak Topkapı ve Yıldız Sarayı müzeleri ile Ayasofya Müzesi'nde birçok restorasyon çalışmasını üstlendiklerini dile getiren Taşbaşı, şunları kaydetti: ''Ayasofya Müzesi'nin tüm çatı örtüleri değiştirildi ve dış cephe kaplaması da yeniden elden geçirilmekte. İçindeki gerekli düzenleme de önümüzdeki yıl yapılacak. Topkapı Sarayı Müzesi'nde yeni seksiyonlar ortaya çıkarıldı. Restorasyon çalışmalarımız önümüzdeki yıllarda süratle devam edecek. 2010 Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul'da yeni birkaç müzeye daha ihtiyacımız var. Özellikle modern sanatlarda 'kent müzesi' dediğimiz bir müzenin ihtiyacını hissetmekteyiz. Bunu Büyükşehir Belediyesi ile yapacağımız işbirliği ile ortaya koyacağız.''
Müze çalışanlarının ekonomik ve sosyal durumlarına da değinen Taşbaşı, kamu müzelerinde çalışan personelin diğer müzelerde çalışanlara göre çok düşük ücretler aldığını söyledi.
Taşbaşı, geçen yıl Ayasofya Müzesi'ni Nisan ayında 12 bin kişinin ziyaret ettiğini, buradan elde edilen gelirin Türkiye'deki tüm müzelere dağıtıldığını dile getirerek, şöyle devam etti: ''Biz istiyoruz ki her müze elde ettiği gelirin belli bir kısmını orada harcayabilsin, ihtiyaçlarını kendi giderebilsin. Buna yol açan yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç var. Yerel yönetimlerin müzeler üzerinde daha çok para harcamalarına ve emek vermelerine yönelik düzenlemelere ihtiyaç var. Bunlar sağlanırsa Türk müzeciliğinin önünün açılacağına ve hak ettiği yere geleceğine inanıyorum.''
Ayasofya Müzesi Müdürü Mustafa Akkaya da bugün Ayasofya Müzesi'ni saat 14.00 itibariyle 15 bin kişinin ziyaret ettiğini bildirdi. Akkaya, Müzecilik Haftası kutlamalarını iki yıldır klasik kutlamanın dışında müzenin bahçesinde yerli ve yabancı ziyaretçilerle birlikte yaptıklarını söyledi. Geçen yıl en çok ziyaret edilen müze olan Ayasofya Müzesi'nin 17 milyon YTL gelir sağladığını ifade eden Akkaya, bu gelirin 20'de birinin müzeye kalması durumunda Vali Yardımcısı Taşbaşı'nın değindiği sorunların üstesinden gelineceğini kaydetti. Zaman, 18.05.2008 |
||
MÜZELER HAFTASINA ÇORUM'DA AÇILIŞ
Hitit Uygarlığının beşiği başkent Hattuşaş ve yöresi dünya kültür mirasları arasında yer alıyor. |
||
MÜZELERE KARTLA GİRİLECEK
Aydın İl Kültür ve
Turizm Müdürü Nuri Aktakka, Kültür ve Turizm
Bakanlığı'nın vatandaşların müze ve ören yerlerine
olan ilgisini artırmak için çalışmalar yaptığını
duyurdu. Bu amaçla "Müze Kart" uygulamasının
başlatıldığını açıklayan Aktakka, "Bir yıl geçerli
olacak kart uygulamasıyla ziyaretçi sayısının
artırılması hedefleniyor" dedi. Haber Ekspres, 18.05.2008 |
||
TUNCA VE MERİÇ'E DAVULLU ZURNALI AÇILIŞ
Tunca ve Meriç köprüleri dün akşam davul zurna eşliğinde araç ve yaya trafiğine açıldı. Karaağaç halkı ve esnaf tarafından tutulan davul zurna ekibi birbirinden güzel ezgilerle açılışa ayrı bir renk kattı. Tunca Köprüsü üzerinde basın mensuplarına açıklama yapan Vali Mustafa Büyük, "Kimsenin mağdur olmasını istemiyoruz. Gönlümüz buna razı olmuyor. Ben kültür varlıkları konusu olunca heyecanlanıyorum gerçekten bu köprülerin üzerinden yürüyerek geçmekse ayrı bir zevk, köprülerin her biri bir sanat eseri, oturup saatlerce burada huzurlu gezmek, seyretmek ecdadımızın bize bıraktığı bu eserlerle övünmek ayrı bir mutluluk kaynağı bizler için. Üzerimize düşeni yapmak bizi ayrıca mutlu ediyor" diye konuştu.
Vali Büyük, 'Köprülerden üreticinin traktörleri ile borsaya veya pazara mal götürebilecek mi?' yönündeki bir soruya,"Arkadaşlar, kurul buna müsaade etmiyor. Trafik kuralları neyi gerektiriyorsa onlar yapılır. O zaman olsun çaresine bakarız" dedi. Turist otobüslerine izin verilmesi yönündeki bir soruya da, 'Edirne turizm açısından önemli bir kent. Bunlar mutlaka düşünülecek konular. Kimse mağdur olmayacak" diye cevap verdi. Yeni Şafak, 17.05.2008
|
||
TARİHİ MUĞLA EVLERİ TURİZMİN HİZMETİNDE
Üniversite
ve kültür kenti Muğla’da kültür turizmi çalışmaları
hız kesmeden sürüyor. Muğla merkezinde kültür
turizmine açılabilecek 400 tescilli bina bulunuyor.
Eski Muğla evleri belediye tarafından restorasyonu
yapılarak turizmin hizmetine sunuluyor. Muğla
Belediyesi 5 eski Muğla evini kültür turizminin
hizmetine sunarken, Valilik başta olmak üzere diğer
kurumlar da 22 evi restore ederek kullanmaya
başladı. Eski Muğla evlerinden restorasyonu yapılan
iki butik otel de hizmet veriyor. Akşam, 17.05.2008
|
||
DANYAL PEYGAMBER'İN TÜRBESİNİN RESTORASYON PROJESİ ONAYLANDI
Mersin'in Tarsus İlçesi'nde Makam Camisi'nin abdest alma bölümünün inşaatı sırasında ortaya çıkan Danyal Peygambere ait türbenin restorasyon projesinin onaylandığı bildirildi.
Tarsus Müze Müdürü Abdulbari Yıldız, türbedeki kazı çalışmalarından sonra Tarsus Belediyesinin katkılarıyla Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından hazırlanan restorasyon projesinin Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurulunca onaylandığını belirtti. Alanın restorasyon ihalesine çıkılması için Adana Rölöve Müdürlüğü yetkililerince keşif bedeli çıkartılacağını ifade eden Yıldız, projeyle türbenin bulunduğu kısmın ışıklandırılacağını, alt köprüden yapılacak merdiven sayesinde ise türbenin iç kısmının ziyaret edilebileceğini söyledi. Yıldız, ayrıca isteyenlerin namaz kılabilmeleri için 40 kişilik bir alan oluşturulacağını, türbenin arka kısmında bulunan arkeolojik kalıntıların ise yürüme parkurları ile ziyaret edilebileceğini vurguladı. Arka cemaat bölümünün üst örtüsünün de yıkılacağını dile getiren Yıldız, türbe girişinin caminin batı cephesine kaydırılacağını sözlerine ekledi. Zaman, 16.05.2008 |
||
ASSOS HAVADAN TESPİT EDİLECEK
Çanakkale'nin Ayvacık İlçesi sınırları içinde yer alan Assos Antik Kenti'nin havadan fotoğrafları çekilecek.
Assos Antik Kent Kazı Başkanı Doç.Dr. Nurettin Aslan, yaptığı açıklamada, kazı sezonu öncesi hayata geçirmeyi planladıkları proje kapsamında, kendi imkanlarıyla bir sistem oluşturduklarını söyledi. Helyum gazıyla doldurulacak bir balona bağlanacak dijital fotoğraf makinesiyle, yaklaşık 30-35 metre yükseklikten antik kentin fotoğraflarının çekileceğini belirten Aslan, böylelikle kalıntıların daha iyi görülebileceğini, kazı çalışmalarına yön verilebileceğini bildirdi. Aslan, havadan çekilecek fotoğraflar sayesinde Assos Antik Kenti'ndeki kentleşmenin, cadde ve sokaklar ile resmi ve dini yapıların konumlarının daha iyi tespit edileceğini vurguladı. Açığa çıkarılan kalıntıların, hava fotoğrafları sayesinde sonraki çizimlerinin daha kolay kontrol edilebileceğini anlatan Aslan, "Uçak ya da helikopterle havadan çekilecek fotoğraflar açı olarak tam yansıtıcı olmuyor. Bu sistem sayesinde antik kentin 90 derece fotoğraflarını çekmiş olacağız." dedi. Aslan, sonuçların tatmin edici olması halinde uygulamayı ilerleyen kazı dönemlerinde de kullanmayı planladıklarını kaydetti. Zaman, 16.05.2008 |
||
TARİHİ SURLAR ONARILIYOR
Diyarbakır'ın tarihi surlarının tehlike yaratan kısımları onarılıyor.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Tevfik Arıtürk, yaptığı açıklamada, tarihi Diyarbakır surlarının tehlike arz eden bölümlerinin restore edilmeye başlandığını ifade ederek, surların gelecek kuşaklara aktarılması için çaba sarf ettiklerini söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Valiliğin desteğiyle sürdürdükleri onarım çalışmaları kapsamında son 5 yılda toplam 3 milyon 121 bin YTL ödenek ayrıldığını ifade eden Arıtürk, "Bu yıl yapılacak onarımlar için 1 milyon YTL ödenek ayrıldı. Surlarda tehlike arz eden kısımların belirlenmesi için teknik bir heyet tespit çalışması yaptı. Ardından aslına uygun restorasyon çalışmasına başlandı" dedi. Zaman, 16.05.2008 |
||
İZMİR'İN YAŞI 10 BİNE DAYANDI
İzmir’in 8 bin 500 olarak belirlenen yaşı, Kemalpaşa’nın Ulucak Höyüğü’ndeki son kazılarla 10 bine dayandı. Bilimsel Heyet Başkanı Ege Üniversitesi’nden Prof.Dr. Altan Çilingiroğlu, çıkarılan kalıntıların ABD’ye gönderilip nesnelerin yaşını belirleyen radyo-karbon testinden geçirildiğini söyledi.
Milliyet, Haber: Turan Gültekin, 16.05.2008 |
![]() |
|
![]() |
RUSTICUS YAZITI 74 YIL SONRA YALVAÇ'A GELDİ
Isparta'nın Yalvaç İlçesi'ndeki ''Pisidia Antiokheia'' antik kentinde 1924 yılında yapılan kazı çalışmalarında çıkarılan ve o dönemde ilçede müze bulunmaması nedeniyle 1934 yılında Afyon Müzesi'ne gönderilen ''Ructicus Yazıtı'', 74 yıl aradan sonra Yalvaç'a getirildi.
Pisidia Antiokheia antik kentinde ABD'lilerin yaptığı Tiberius Meydanı kazısında çıkarılan Ructicus Yazıtı, sergilendiği Afyonkarahisar Müzesi'nden alınarak, Yalvaç Müzesi'ne getirildi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yapılan yazışmalar sonucu yazıtın asıl yerine taşınması iznini alan Müze Müdürü Ali Harmankaya, geçen günlerde yazıtı Afyonkarahisar Müzesi'nden alarak Yalvaç'a getirdi.
Müze Müdürü Harmankaya, yazıtın, yaklaşık 5 yıl süren resmi yazışmaların ardından Yalvaç'a getirilebildiğini bildirdi. Harmankaya, ''Rusticus Yazıtı, Kültür ve Turizm Bakanlığından gelecek uzman bir restorasyon ekibinin onarımının ardından sergi mekanına yerleştirilecek'' dedi.
MS 93 yılında Galatia-Kappadokia (Ankara ve Nevşehir civarı) Valisi L.Antistius Rusticus'un, karaborsacılığı engellemek amacıyla tahıl depolamayı yasakladığı ilanın yazılı olduğu Rusticus Yazıtı, Tiberius Meydanı esnafı tarafından dikilir. 90x126x47 santimetre ölçülerinde ve yaklaşık 1400 kilogram ağırlığındaki kireç taşı yazıt, Latince olarak Kapadokya Valisi Rusticus'un bu kararını halka duyurur.
Antik dönemde bu tür ilanlar, halkın en kalabalık şekilde bulunduğu meydanlara dikilerek duyurulurdu. Söz konusu yazıtın altında da meydanın adının yer aldığı Tiberius Platea ibaresi bulunuyor. Zaman, Fotoğraf: Isparta Kent Haber, 16.05.2008 |
|
AAAH! YETMİYOR YETMİYOR... ŞU KADİR ABİNİN İNCİLİZCESİ YETMİYOR... |
||
KADİR TOPBAŞ UNESCO'YU YANLIŞ ANLAMIŞ NTVMSNBC, 16.05.2008
UNESCO Dünya Kültür Mirası
Başkanı Francesco Bandarin, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İstanbul Valisi
Muammer Güler’e açıklama göndererek Sulukule ve Four
Seasons Oteli ek inşaatının devam ettiği arkeolojik
sit alanındaki projeleri, kamuoyuna yansıtıldığı
gibi onaylamadıklarını, konunun yanlış anlaşıldığını
belirtti. Bandarin açıklamasında, Sulukule
Projesi’ni bugünkü haliyle onaylandığını söyleminin
uygunsuz kaçacağını ifade ederek, “Koruma
ihtiyaçları ile sosyal ihtiyaçlar arasında bir
dengenin bulunması gerektiğini net bir şekilde
söyledim. UNESCO, bir kentin yalnızca anıtlar ve
yapılardan oluşmadığını, ama kent içindeki
toplulukların, koruma süreci içerisinde esas rolü
oynadıklarını ve onların yaşamlarının
iyileştirilmesinin kentsel korumanın esas hedefi
olduğunu savunmaktadır. Bu nedenle, projenin fiilen
dengeli hale getirilmesi için üzerinde daha fazla
çalışılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Bandarin,
bu bölgede alınacak kararlara, gerçekten demokratik
ve katılımcı bir sürecin eşlik etmesi gerektiği
konusunda ısrarlı olduklarını kaydetti. Cumhuriyet, 20.05.2008 Sabah, 19.05.2008
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da incelemelerde bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Mirasını Koruma Merkezi heyetinin Sultanahmet’teki Four Seasons Oteli’nin Bizans kalıntıları üzerine yaptırdığı ek bina inşaatını “onayladığı”na ilişkin yapılan yorumların gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı.
Milliyet, 16.05.2008
UNESCO Dünya Kültür Mirası Koruma Merkezi Başkanı Francesco Bandarin, American Museum of Natural History Müzesi üst düzey yöneticilerinden oluşan heyetle, Kapadokya bölgesinde UNESCO'nun destek sağladığı mekanları gezdi.
New Faces Travel Turizm Acentesi'nin organizasyonu ile Türkiye'ye gelen UNESCO ve American Museum of Natural History Müzesi heyeti için Akhal Teke At ve Binicilik Tesisleri'nde yemek verildi. Yemekte Dervish House Sema ekibi heyete Mevlevi gösterisi sundu. UNESCO heyeti, Mevlevi gösterisini büyük bir ilgiyle izledi.
Bandarin ve beraberindeki heyet, daha sonra 1985 yılından beri UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Göreme Açık Hava Müzesi ve Göreme Milli Parkı'nı ziyaret etti. Burada kiliseleri ve tarihi yapıları inceleyen heyet, daha sonra da Nevşehir'in merkeze bağlı Kaymaklı beldesi sınırlarındaki Kaymaklı Yeraltı Şehri'ni gezdi.
Ürgüp İlçesi'ndeki UNESCO'nun destek verdiği Kayakapı Mahallesi'ndeki restorasyon çalışmalarını da yerinde gören heyet üyeleri, Kayakapı Projesi kapsamında restorasyonları süren kiliseleri, hamamları ve evleri bir bir inceleyerek notlar alıp, fotoğraflar çekerek yetkililerden brifing aldı.
Bandarin ve beraberindeki heyet, daha sonra kendileri için hazırlanan folklor ve dans gösterilerini izledi. Zaman, 16.05.2008 |
||
BAKANLIK KAYA MEZARINA VİLLA İÇİN DEVREDE
Açıklamaya göre, kaya mezarı Muğla Koruma Bölge
Kurulu'nun geçen yıl aldığı kararla korunması
gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil
edilmiş ve etrafına 25 metre koruma alanı
belirlenmişti. Cnn Türk, 16.05.2008 |
||
DÜNYA MİRAS LİSTESİ VE İSTANBUL'UN KORUNMASI
Türkiye’nin, UNESCO’nun kurucu ilk 10 üyesinden biri olduğunu, tek yapı ve tarihi çevre koruma konusunda UNESCO, ICOMOS gibi uluslararası kurumların içinde yer aldığını ve imzaladığı sözleşmelerle bu konuda alınan tüm evrensel kararlara taraf olduğuna değinen Nur Akın, “Türkiye, UNESCO’nun ve ICOMOS’un anıt ve sit korumayla ilgili tüm karar, uyarı ve yaptırım isteklerini yakından izlemek ve uygulamakla yükümlüdür” dedi.
İstanbul’un 1985 yılından bu yana tarihi yarımadadaki Sultanahmet Arkeolojik Parkı, Süleymaniye, Zeyrek Kentsel Alanları ve İstanbul Surları Koruma Alanı olarak belirlenen 4 bölgeyle Dünya Miras Listesi’nde olduğunu hatırlatan Nur Akın, 1993 yılından itibaren de söz konusu alanların korunması yönündeki endişelerin dillendirilmeye başlandığını söyledi. İstanbul’un Dünya Miras Listesi’nde yer alan bölgeleriyle ilgili son büyük değerlendirmenin 2006 yılı Temmuz ayında Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta gerçekleştirilen 30. Dönem Dünya Miras Komitesi Toplantısı ’nda yapıldığını anımsatan Akın, şöyle konuştu:
“Bu değerlendirme öncesi, Nisan 2006’da İstanbul’a gelen UNESCO-ICOMOS uzmanlarından oluşan heyet tarafından kapsamlı bir rapor hazırlanmıştır. Raporda, tarihi yarımadanın dünya mirası alanlarında ne yazık ki, bu özel statüyü zedeleyen bir tablo sergilendiği ifade edilmektedir. Vilnius toplantısının hemen ardından, uluslararası beklentilere uygun olarak İstanbul Valiliği’nce başlatılan en etkin girişim, konuyla ilgili Dışişleri, Kültür ve Turizm Bakanlıkları, İstanbul Belediyesi, üniversiteler ve sivil toplum örgütlerinden temsilcilerin katıldığı ‘UNESCO Dünya Kültür Mirası Yürütme Komitesi’nin kurulması, ve aylık toplantılarla İstanbul Dünya Mirası alanlarında yapılanlar ve yapılması gerekenlerin hep birlikte tartışılmasıdır. Raporda beklenen ikinci önemli girişim ise, restorasyon uygulamalarından kaygıyla söz edilen ve yapılan çalışmaların durdurulması istenen İstanbul kara surlarının korunması için uygun yaklaşım ve yöntemlerin tartışıldığı bir uluslararası sempozyumun (Ocak 2007) ve onunla bütünleşen workshopların gerçekleştirilmiş olmasıdır”.
2 Temmuz-10 Temmuz 2008 tarihleri arasında Québec ’te yapılacak olan Dünya Miras Komitesi’nin 32. toplantısında İstanbul’un Dünya Miras Listesi’ndeki durumunun yeniden gözden geçirileceğini vurgulayan Akın, İstanbul’un ya yeniden beklentileri karşılaması için verilecek 1 ya da 2 yıllık ek süre ile listedeki yerini koruyacağını ya da beklentiler sağlanıncaya kadar ‘Tehlike Altındaki Miras’ listesine alınacağını kaydetti. Prof.Dr. Nur Akın, bütün bu olasılıklara karşın asıl önemli olanın, evrensel değerleri tartışılmaz İstanbul’un, bu niteliklerini bizlerin herkesten çok bilip değerlendirmesi olduğunun altını çizdi.
Prof.Dr. Nur Akın’a göre 2006 raporunda eksikliği önemle vurgulanan 5 temel konu ve onların Temmuz 2008’de Québec’de yapılacak Dünya Miras Komitesi toplantısı arifesindeki durumları l. Yönetim planı eksikliği ve etkileme alanı (tampon bölge): 2006 raporunun temel önerilerinin başında, Dünya Miras Listesi’nde yer alan her alanda yapılması gerekli bütünleşik ve kapsamlı bir yönetim planının, tarihi yarımada için de gerçekleştirilmesi beklentisi vardır. Hazırlanması zorunlu bu yönetim planı çerçevesinde, iyi koordine edilmiş ve açık tanımlanmış yönetim rolleri ile, izleme sorumluluklarına ihtiyaç olduğu vurgulanmaktadır. Rapora göre söz konusu planın, 1 Şubat 2008’e kadar tamamlanmış olması beklenmektedir.
Bu bağlamda, İstanbul Dünya Miras Alanı Yönetim Planı’nın hazırlanması amacıyla 2007’nin 10. ayında İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nce “Tarihi Alan Yönetim Başkanlığı” oluşturulmuştur. Başkan, Danışma Kurulu ve Eşgüdüm ve Denetleme Kurulu’ndan oluşan bu grup söz konusu planı yapmak; onaylatmak ve denetlemekle yükümlüdür. Yeni başlanan çalışmalar sürdürülmekte ve başkanın ifadesine göre, planın 1 yıl içinde tamamlanması hedeflenmektedir. Konuya açıklık kazandırmak amacıyla, Ocak 2008’de YTÜ’de “Alan Yönetimi ve Planlaması” konulu uluslararası bir toplantı düzenlenmiştir.
2006 raporuna göre bu miras yönetim planı, “dünya mirası alanının görsel bütünlüğünü korumalı ve yüksek yapılaşma da dahil olmak üzere, yeni imar girişimlerinin denetlenmesine yönelik araç olarak bir etkileme bölgesi tanımını getirmelidir” denilmektedir.
2006 raporuna göre, tarihi yarımadanın her iki yakasında sahil şeridiyle tanımlanan mevcut sınırlar tarihi yarımadayı korumak için yeterli değildir. Raporda “Haliç’in kuzey ucuyla Boğaziçi’nin Asya kıyılarındaki alanlarını da içine alacak yeni bir tampon bölge oluşturulması gereklidir” denilmektedir. Hatta bu bağlamda öneri daha da geniş tutulmakta ve kuruluşu Antik döneme dek uzanan İstanbul’un önemli tarihi semtlerinden Galata-Beyoğlu’nun da mevcut Dünya Miras Alanı etkileme bölgesi içine alınmasının doğru olacağı belirtilmektedir.
Yönetim Planı’nı hazırlamakla görevli “Tarihi Alan Yönetim Başkanlığı”, söz konusu sınırlarla ilgili çalışmalarını sürdürmektedir. 2006 raporunda da vurgulandığı gibi, bu konuda dikkat edilmesi gereken, Eyüp, Haliç’in kuzeyi (Galata-Beyoğlu), Boğaz’ın Avrupa ve Asya yakasında 1.Boğaz Köprüsü’ne kadar uzanan kesim, Üsküdar, Haydarpaşa, Kadıköy ve hatta Prens Adaları tarihi yarımadanın siluetiyle karşılıklı etkileşim içinde olduğudur. Alan yönetimi açısından bu kadar geniş bir tampon bölge, çok büyük bir alandır. Ve çok sayıda farklı kurul ve kararın bir araya getirilmesi gibi zor ve karmaşık bir durum yaratmaktadır. Ama İstanbul tarihinin esasını oluşturan tarihi yarımada da, başka bir miras alanına benzemeyen özel bir durum sergilemektedir. Bu nedenle de, önce düşünüldüğü gibi, Haliç’in ve Marmara’nın ortasından geçen bir tampon bölge sınırı önermek de, bu özel değer için çok yetersiz kalmaktadır.
2. Yüksek yapılar ve tarihi yarımada: UNESCO tarafından Mayıs 2005’de Viyana’da düzenlenen “Dünya Mirası ve Günümüz Mimarisi-Tarihi Çevre Yönetimi” başlıklı konferansın ardından oluşturulan Viyana Memorandumu, tarihi çevrelerdeki yüksek yapılaşma üzerinde duran son uluslararası çalışmalardan biridir.
Tarihi kent peyzajını oluşturan tüm verilere karşı duyarlı olunması gerekliliğini önemseyen Viyana Memorandumu, tarihi kent peyzajının korunması ile çağdaş mimarinin gelişiminin birlikte nasıl yürütüleceğini inceleyen detaylı çalışmalar yapılmasını ve özellikle tarihi miras alanları bağlamında, konunun daha da ağırlık taşıdığını vurgulamaktadır. Bu konuda, 1996’da Dünya Miras Listesi’ne alınan Köln Katedrali önemli bir örnek oluşturmaktadır. 2002 yılında Köln için hazırlanan master planında, katedralden yaklaşık 800m. uzaklıkta yapılması istenen, katedralin görünümünü etkileyecek gökdelenler grubu nedeniyle bu tarihi yapı, 2004’deki toplantıda ana listeden tehlike listesine alınmış, son olarak 2006’da da –uzun tartışmalar sonucu- yetkililerin konuyla ilgili olumlu yaklaşımlarına bağlı olarak, yeniden ana listeye çıkarılmıştır.
Benzer bir siluet analizi konusu da, listeye bu yıl alınan Sydney Opera Binası’yla ilgili olarak verilebilir. Sydney Opera Binası’nın listeye alınabilmesi için hazırlanan dosyada, binanın tampon bölgesinin oluşturulması amacıyla yapılan siluet analizleri, Opera Binası’nın çevreden bütünüyle kesintisiz bir biçimde nasıl algılanması gerektiğinin önemini ortaya koymuş ve yapının listede tampon bölgesiyle bütünleşik bir biçimde önerilmesi, listeye alınmasında etkin rol oynamıştır. Bu çerçeve içinde, İstanbul’un Dünya Miras Listesi alanlarında, yukarıda üzerinde durulan yönetim planı ve alanın tampon bölge gerekliliklerinin yanı sıra, tarihi yarımadanın evrensel niteliğini zedeleyeceği düşünülen Haliç Köprüsü, Haydarpaşa Gelişim Projesi, Galataport gibi dünya miras alanı ve etkileme/tampon bölgesinin siluetini etkileyebilecek büyük ölçekli projeler hakkında (Sydney örneğinde olduğu gibi) siluet-etki analizlerini de içeren etüdlerin yapılması zorunludur.
3. Sultanahmet Arkeolojik Parkı ve Four Seasons Oteli: 2006 raporunda Sultanahmet’teki, İstanbul tarihinin en özel noktalarından biri olan arkeolojik parkın önemine değinilmekte ve yapılmakta olan otel ekine dikkat çekilmektedir. Bilindiği gibi, bu özel alanın önemi 1938 yılında ünlü Fransız plancı Henri Prost’un İstanbul için yaptığı kentin ilk imar planına kadar gitmektedir. Bugün kazı yapılan yerden Sultanahmet Cami ve oradan Marmara Denizi’ne kadar olan bütün alanda kazı yapılması ve hiçbir şekilde yapılaşmaya açılmaması gerekliliği üzerinde durularak, burası “arkeolojik park” olarak ilan edilmiştir. Burada 1000 yılı aşkın Bizans döneminin en önemli imparatorluk yapıları, kademe kademe denize kadar uzanan saraylar vardır ve kuşkusuz bunlar, dünya mirası İstanbul için çok değerlidir. (1912’de bu alanın yanarak boşalmış olması nedeniyle, 1938’de H.Prost plan önerilerini geliştirirken buraları boştu.) Bu büyük alandan bugüne, tümünün %1’ini bile oluşturmayan ve 1990’dan bu yana kazılan kısım kalmıştır. Şimdi yapılmak istenen otel de, bu özel alanda yer almaktadır. Halen 2 bloğu bitmiştir, üçüncüsüne de yakında başlanacaktır. Tarihi birikim açısından İstanbul’la karşılaştırılabilecek tek kent Roma olabilir. “Acaba tarihi Roma’nın merkezindeki Forum Romanum’da böyle bir uygulamanın 1/3’ine izin verilebilir miydi?” diye sorulması gerekir.
4. Zeyrek ve Süleymaniye: Türkiye’nin de kabul ettiği tarihi alanların korunmasıyla ilgili uluslararası mevzuatlar 1964 tarihli Venedik Tüzüğü’nden başlayarak 1996’da İstanbul’da gerçekleştirilen HABİTAT II Konferansı’na kadar tüm uluslararası ilkeler, “tarihi yapıların özgün değerlerini yitirmeden” korunmaları gerekliliği üzerinde durmaktadır. Söz konusu çerçeveye uygun bir biçimde Zeyrek ve Süleymaniye’deki yaklaşımın da hedefi, her iki bölgeyi oluşturan tarihi yapıların yeniden yapımından ve yeni inşaattan çok, mevcut tarihi binaların restore edilerek korunmalarının sağlanması olmak zorundadır. Buradaki uygulamaların odak noktası, tüm uluslararası tarihi çevre ve onu oluşturan tarihi yapılar kapsamında, yıkım ve yeniden yapmaya başvurmadan, mevcut dokunun yerinde onarımına özen gösterilmesidir.
Zeyrek’te, 2006 raporunda önemle belirtildiği gibi, sadece Aralık 2003’de Türkiye Ulusal Ahşap Birliği’nin girişimiyle, uygulamaları 2005’te biten 2 ev restore edilmiştir. Ancak bölgenin korunması için şimdiye kadar yapılanlar yetersizdir.1 yıl önce (2005 tarihli 5226 sayılı yasa uyarınca) Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olarak kurulan KUDEB (Koruma-Uygulama-Denetim Müdürlüğü) aracılığıyla basit onarım çerçevesinde, Süleymaniye ve Zeyrek’teki ahşap yapıların özgün detaylarının korunması konusunda çabalar başlamıştır.
2006 raporunda, Süleymaniye bölgesinde “mevcut dokunun rehabilitasyonunun koruma yoluyla olması, boş parsellere yapılacak yeni yapılarda, tarihi yapıların kopyasını yapmak yerine, kentsel ve dokusal bağlama uyum aranması gerekliliği” üzerinde durulmaktadır. Bu da, tüm koruma alanında çalışanların çok iyi bildiği gibi, evrensel düzeyde 40 yıldır kabul görmüş, artık tartışılması söz konusu olmayan bir yaklaşımdır.
5. “Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıklarının Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun”: Son olarak değinilmesi gereken konu, 2005 yılında çıkartılan 5366 sayılı kanundur. 2006 raporunu kaleme alan UNESCO/ICOMOS uzmanları, korumadan çok yapılaşmayı teşvik eder gibi görünen bir mevzuat örneği olarak bu kanunun uygulanmasından kaygı duymaktadırlar. Kanun hükümleri çerçevesinde belirlenen yenileme alanlarından bazılarında çalışmalar başlamış ve avan projelerin Yenileme Kurulu’na sunulma sürecine girilmiştir. Üzerinde çalışılan yenileme alanlarında kültürel mirasın korunmasında ve bölge için geliştirilen yeni proje önerilerinde, bölgeyi oluşturan karakterin göz ardı edilmemesi ana hedef olmalıdır. Esas amacın “yenileme” olduğu durumda, “tarihi ve kültürel varlıkların korunarak yenilenmesi”nden çok, yasanın başlığındaki gibi “yenilenerek korunması”, özgünün yıkımını, niteliklerinin göz ardı edilmesini ve yeniden yapımını ön plana çıkartacaktır. Oysa bilindiği gibi bu yenileme alanlarının her birinin (Süleymaniye; Sulukule; Tarlabaşı gibi), İstanbul’un çok çeşitlilik sergileyen tarihi içinde, özel bir karakteri vardır.
Ayrıca, bu alanların sorunlarına çözüm getirebilmek için uzmanların görüşü kadar, bölge sakinlerinin görüşüne ve katılımına da önem verilmelidir. Bu konunun uluslararası “kentsel sıhhileştirme” çalışmalarında sürekli olarak üzerinde durulmaktadır. 2006 raporunda da bu konuda, “sit alanı yöneticileri, imar ve yeni yapılaşmadan ziyade korumayı esas alan yönetim çerçevesinde, halkın katılımıyla ve diğer paydaşlarla bir işbirliği kültürü geliştirmelidirler” denilmektedir. Sulukule Yenileme Alanı bu konuda önemli bir örnek oluşturmaktadır. Yapı, 16.05.2008 |
||
BAKANLIK BİNASINA İLK BALYOZU KENDİ VURDU
Cumhuriyet'in kuruluşu sırasında Ulus'ta ilk Meclis binası ile birlikte inşa edilen tarihî Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yanına 1990'lı yıllarda yapılan binadan şikâyetçi olan Bakan Günay, ilk balyozu da bu binaya vurdu.
Kendi personelinin kullandığı bina bile olsa, tarihî dokuyu bozduğu için müsamaha gösteremeyeceğini belirten Günay, binanın yıkım işini üstlenen Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki ile birlikte basın toplantısı düzenledi. Ulus'taki çarpık görüntüye son vermek istediğini belirten Günay, ilk iş olarak da Kültür Bakanlığı'nın bitişiğinde bulunan yapıyı yıkmakla başladıklarını, sonraki aşamalarda da Ulus'taki diğer çirkin binaları yıkacaklarını kaydetti. Günay, yıkılan binanın Kültür ve Turizm Bakanlığı için kullanılmasının vahim ve elim olduğunu da söyledi. Projeye göre, binanın üstteki 4 katı yıkılarak, tarihî bina ile aynı boyuta indirilecek. Kalan katların dış cephesi de bakanlık binası ile uyumlu hale getirilecek. Binanın yıkım işini üstlenen Başkan Veysel Tiryaki de Ankara'nın tarihî çehresini korumak ve güzelleştirmek için yaklaşık 9 bin bina yıktıklarını aktardı. Bakan Günay ve Başkan Tiryaki, Ankara'nın ünlü cezaevi Ulucanlar'ı da kültür merkezi olarak kullanacaklarını açıkladı. Zaman, 21.05.2008
Geçen günlerde Hacıbayram Camisi'nin bulunduğu alanda yıkım çalışmalarına başlandığını anımsatan Kurttaş, "yıkım işinin asla acil olarak yapılmaması gerektiğini ve buradaki yapıların teker teker envanterinin çıkarılarak özelliklerinin belirlenmesi anlamında bir ön çalışma yapılması gerektiğini" dile getirdi. Kurttaş, 2005 yılında Anakent Belediyesi'nce uygulanmasına karar verilen projenin yürütmesinin durdurulmasına yönelik geçen yıl ağustos ayında ŞPO tarafından dava açıldığına dikkat çekerek, "yıkım işinin bu denli basite indirgenemeyeceğini" belirtti.
Kurttaş, Anakent Belediyesi tarafından yürütülen çalışmalarda, Ulus bölgesinde iki dev alışveriş merkezi kurulmasının da amaçlandığını söyledi. Şu an, Ulus'ta yurttaşların ihtiyaçlarını karşılayabilecek miktarda alışveriş merkezinin bulunduğunu dile getiren Kurttaş, sözlerine şöyle devam etti:
"Gökçek'in asla uzman görüşlerini almak ve meslek odalarıyla uzlaşmak gibi bir düşüncesi yok. Projeye ilişkin ciddi analiz ve etütler de yapılmış değil. Kısacası uygulama oldukça keyfi. Halbuki nerede neyin yapılabileceğinin çok iyi analiz edilmesi gerekir. Bölge hafızasını yok sayıp, bölgedeki yapıları bir bütün olarak ele almadan her şeyi yıkıp yerine kültür ve ticaret merkezleri açmak bir çözüm değildir. Bölgedeki yapıları salaş ve tekil diye nitelendirip yıkmak yanlıştır. Bu, harc-ı alem yıkma mantığından başka bir şey değildir"
Proje kapsamında, tarihi Ankara Hali'nin de Gökçek yıkımından nasibini alacağını dile getiren Kurttaş, bölgeye inşa edilecek olan üç katlı bir yapıda otopark, sebze-meyve hali ve dolmuş duraklarının bir arada yer alacağını söyledi. Söz konusu uygulamanın yurttaşların sağlığını tehdit etmekten öteye gidemeyeceğinin altını çizen Kurttaş çözümün yıkım değil, Ankara Hali'nin bakım ve temizliğinin yapılarak geçmişteki konumuna kavuşturulması olacağını vurguladı. Birçok Avrupa ülkesinde bu tip uygulamaların tepkiyle karşılandığını belirten Kurttaş, "Avrupa'da bir kentin özgün mimarisini yok etmek gibi bir eğilim yok. Kötü yapıları yıkmakta bile tereddüt ediliyor. Bu yıkma mantığı, cinayetten başka bir şey değil" diye konuştu.
Raporlar ne diyor?
ŞPO tarafından 2007 yılının ocak ayında hazırlanan raporda da, projenin sakıncaları açıkça ortaya konuluyor. Raporda şu görüşlere yer veriliyor:
- Anakent Belediyesi'nin 5366 sayılı "Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Yasa" uyarınca hiçbir ölçekte imar planı ihale etme yetkisi yoktur.
- Bir arada bulunmaları sebebiyle teker teker taşıdıkları değerden daha fazla değeri olan yerleşim dokularının ortadan kaldırılması, projeye yasal bir zemin oluşturmamaktadır.
Rant amaçlı dönüşüm
Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü tarafından 2006 yılı kasım ayında hazırlanan ve TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi'ne sunulan raporda projeye ilişkin şu değerlendirmelere yer veriliyor:
"Ankara Tarihi Kent Merkezi Kentsel Yenileme Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı, kent merkezinde kapsamlı bir kentsel dönüşümü öngörmektedir. Ancak kentsel dönüşüm, sadece yasadışı ya da yıpranmış yapıların ortadan kaldırılması ve fiziksel olarak yenilenmesi olarak algılanmıştır. Sağlıklı bir kentsel dönüşümün, kent bütünü içerisindeki gereklilikleri plan kararları üzerinden sosyal, ekonomik ve toplumsal boyutları göz önüne alan, bir yerel kalkınma projesi olarak ve rant odaklı değil kent ve kamu yararı odaklı bir çıkış noktası ile hayata geçirilmesi gerekmektedir."
'Tarihi dokuya zarar verilecek'
ODTÜ Mimarlık Fakültesi tarafından hazırlanan rapor da, projenin arkasında "kentsel rant elde etme" amacının bulunduğuna işaret ederek tarihi değerlere zarar vereceğini ortaya koyuyor.
Raporda şunlar kaydediliyor: "Söz konusu düzenlemelerle alanın arkeolojik, tarihi ve mimari değerlerine büyük ölçüde zarar verilecektir. Planın korumadan çok yenileme öncelikli olduğu, bu yenileme etkinliğini rant üretici olarak gören vizyonu sınırlı ve sığ bir görüşe sahip olduğu, ve tarihi bölgedeki yenilemeyi de büyük rant getireceği umulan yeni ticaret alanları ile yaratmayı amaçladığı açıkça görülmektedir. Planın bu sınırlı vizyonla, Ulus'un tarihsel kimliğinin en önemli niteliğini oluşturan erken Cumhuriyet dönemi mirasını oluşturan mimari yapı, kentsel mekan, çevre ve yer özelliklerini de tehdit eden bir belge olduğu söylenmelidir." Cumhuriyet Ankara, Haber: Efe Can Belge, 16.05.2008 |
||
GİZEMLİ DEHLİZDE ÇALIŞMALAR BAŞLIYOR
Sinop'un Boyabat İlçesi'ndeki 4 bin yıllık tarihi kalenin altında 2 yıl önce keşfedilen gizemli dehlizde bu yıl çalışmaların yeniden başlayacağı belirtildi.
Çalışmaların kolaylaştırılması ve kazılarda çıkan toprağın dışarıya rahatlıkla atılmasını sağlamak amacıyla dehliz içerisine ray sistemi döşendi. Sinop İl Kültür ve Turizm Müdürü Hikmet Tosun, Çırabozan Dehlizi'nde geçen yıl su seviyesine kadar inildiğini belirterek, zeminden çıkan suyun bütün çabalara rağmen boşaltılamadığı için çalışmaların durdurulduğunu hatırlattı.
Tosun, yer altındaki su seviyesinin düşmesini fırsat bilerek çalışmaların 26 Mayıs tarihi itibariyle başlatılacağını söyledi. Su seviyesinin yeniden yükselmeden çalışmaları bitirmek için yeni yöntemler kullanılacağını kaydeden Hikmet Tosun, "Çırabozan'ın alt kısımlarındaki çalışmalarda çıkan toprağın dışarıya taşınmasında zorluk yaşanıyor. Yeraltına doğru inen iki tünel birbiri etrafında dönerek 50 metre kadar indi. Çıkan toprağın yukarı insan gücüyle taşınması merdivenlere zarar vereceği düşünülerek ray döşendi. Tünelin birinin tavanına tek ray monte edildi. Bu ray tünel kıvrımlarına uygun bir şekilde tünelin dibine kadar iniyor. Bu sayede kazı çalışmalarında çıkan toprak bu ray üzerinde kaydırılarak yukarı çekilecek. Bu şekilde çalışmalar hızlanacak. İnsan gücünden tasarruf edilecek. Ayrıca antik tünel çalışmalardan zarar görmeyecek. Kazı çalışmaları hazırlık çalışmalarının bitiminde hemen başlayacak" dedi. Sinop Kent Haber, 16.05.2008 |
![]() |
![]() |
|
Boğazköy |
...1907
|
![]() |
11 - 17 Mayıs 2008 |
||
HADRIANAPOLIS ANTİK KENT KAZI ÇALIŞMALARI HAZİRAN'DA BAŞLAYACAK
Karabük İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Şahin, Eskipazar Hadrianapolis Antik Kentinde ki kazı çalışmalarının bu yaz da devam edeceğini söyledi.
Konu ile ilgili olarak bilgiler veren Şahin, "Kazı çalışmaları bu sene de devam edecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü bir çalışma yaptı. Yine bu sene 9 Eylül Üniversitesinden Doçent Ergün Laflı Başkanlığında bu kazılarımız devam edecek. Bakanlığımızın bu sene özellikle üzerinde durduğu ve takip edeceği konular var. Bu da özellikle sadece orada yeni kazılar yapılacak ama yeni kazılar kadar ondan daha önemli ortaya çıkan yapıların Turizme kazandırılması ile ilgili çalışmalar gerçekleştireceğiz. Hocamız geldikten sonra bir program dahilinde bir planlama yapacağız. Bu çalışmalara bu sene başlayacağız. Haziran ayının ilk yarısından sonra bu çalışmalar başlayacak" dedi. haberler.com, 15.05.2008 |
||
"MEVLEVİHANELERİN MİMARİSİ, II"
Sanat Tarihi Derneği tarafından her ay düzenlenen konferans programı devam ediyor.
Prof.Dr. Mim. M. Baha Tanman'ın konuşmacı olarak katılacağı ve ilki İstanbul Mevlevihanelerini kapsayan konferans içeriği bu kez, Osmanlı coğrafyasının çeşitli bölgelerine dağılmış olan mevlevihanelerde gözlenen mimari özelliklerin ve süslemelerin, bu özellikleri doğuran etkenlerle birlikte incelenmesi şeklinde özetlenebilir. Konferansta, Anadolu’da, Balkanlar’da ve Yakın Doğu’da bulunan mevlevihanelerden bazı örnekler üzerinde, yapılar arasındaki yerel üslup farklılıklarına ve bunların kaynaklarına değinilecek.
Konferans, 22 Mayıs 2008 Perşembe günü saat 18:30'da Pera Müzesi Oditoryumu'nda gerçekleşecek. TAYHaber, 15.05.2008 |
||
TARİHİ CAMİ BAĞIŞ PARALARIYLA ONARILACAK
Ardahan'ın Posof İlçesin'de onarımı devam eden tarihi cami için daha fazla para toplamak amacıyla büyük bir kumbara yapılarak caminin önüne yerleştirildi. Posof'ta bulunan tarihi Merkez Camii için büyük bir kumbara yapılarak caminin önüne yerleştirildi.
Tarihi camiyi dokusuna uygun olarak onarıma aldıklarını ifade eden Posof Merkez Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Cahit Ulgar, "Camimizi onarıma aldık. Çalışmalar devam ediyor. Tarihi caminin dokusuna uygun olarak onarımının da bir bedeli var. Camimiz için büyük miktarlarda paraya ihtiyaç duyuyoruz. Caminin önünden geçen vatandaşların da katkısına yardımcı olmak için bu kumbarayı buraya koyduk.
Küçük paraların da birikince büyük bir meblağa ulaşacağı bilinciyle böyle bir uygulama yaptık. İlk günün sonunda 70 YTL kumbaramızdan para çıktı. İlk gün olmasına rağmen iyi bir rakama ulaştık. Hayırsever vatandaşlarımızdan caminin onarımı için para desteği bekliyoruz. İl dışından destek verecek vatandaşlarımıza sesleniyoruz; Posof Merkez Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği'nin, Posof Ziraat Bankası'ndaki 348 974 9091-5001 numaralı hesabına yardım yapmalarını istiyoruz" diye konuştu. Ardahan Kent Haber, 15.05.2008 |
|
|
ARKEOLOJİK KAZI VE ARAŞTIRMALAR TOPLANTISI
İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi tarafından her yıl düzenlenen Arkeolojik Kazı ve Araştırmalar Toplantısı'nın sekizincisi bu yıl Ocak ayında kaybettiğimiz Prof.Dr. Ufuk Esin'in anısına düzenleniyor.
20-22 Mayıs 2008 tarihlerinde Vezneciler, Kuyucu Murat Paşa Medresesi'nde yapılacak olan toplantılarda 38 bildiri sunulacak. TAYHaber, 15.05.2008 |
||
![]() |
GÖBEKLİTEPE'YE İLGİ DEVAM EDİYOR
UrfaHA-İngiliz BBC televizyonu belgesel çekimleri için Göbekli Tepe’ye geldi. Göbekli Tepe’de 2008 yılı kazı kampanyasının ilk etabı için bulunan kazı başkanı Prof.Dr. Klaus Schmidt ve 15 kişilik ekibinin çalışmaları iki gün boyunca BBC televizyonundan altı kişilk bir ekip tarafından görüntülendi.
Urfa Times, 15.05.2008 |
|
ESKİ ESERLER VE MÜZELER İLE İLGİLİ MEVZUAT KONFERANSI
Akhisar Kaymakamlığı, Zeynelzade Halk Kütüphanesi Müdürlüğü tarafından, Müzeler Haftası nedeniyle 21 Mayıs 2008 Çarşamba günü saat 14.00'de bir konferans düzenleniyor.
Manisa Müze Müdürlüğü'nden arkeolog Sadrettin Atukeren'in konuşmacı olarak katılacağı konferansta eski eserler ve müzeler ile ilgili merak edilen bütün konulara aydınlık getirilmeye çalışılacak. TAYHaber, 15.05.2008 |
||
BUZLUK MAĞARASI TURİZMİ
ATEŞLEDİ Zaman, 15.05.2008 |
||
|
||
DOĞU PARK'TA AÇIK HAVA MÜZESİ
Samsun Büyükşehir Belediyesi'nce Doğu Park'ta bulunan müze gemi Bandırma Vapuru'nun yer aldığı alanda kurulan açık hava müzesinde tarihi top ve mayınlar sergilenmeye başlandı.
Samsun Haber, 15.05.2008 |
![]() |
|
ZEUGMA'DAKİ KAZI VE
BİLİMSEL ÇALIŞMALAR
Olay Medya, 15.05.2008 |
||
ASSOS ANTİK KENTİNDE KAZI ÇALIŞMALARI
Ayvacık İlçesi'nde bulunan ve her yıl yüzbinlerce turistin ziyaret ettiği Assos antik şehrinde haziranda başlanacak kazı çalışmaları, havadan çekilecek fotoğraflar yardımıyla yapılacak. Proje hakkında basına bilgi veren kazı başkanı Doç.Dr. Nurettin Aslan, kendi geliştirdikleri bir sistemle antik şehrin kuşbakışı fotoğraflarını çekeceklerini söyledi. Helyum gazıyla doldurulacak bir balonun kullanılacağını kaydeden Doç.Dr. Aslan, "Balona bağlanacak dijital fotoğraf makinesiyle yaklaşık 35 metre yükseklikten fotoğraf çekerek kalıntıların uzantılarını, cadde ve sokaklarla resmi ve dini yapıların konumlarını daha iyi tespit edeceğiz. Ortaya çıkarılan kalıntıların da sonraki çizimlerini daha kolay kontrol edebileceğiz. Uçak ya da helikopterle çekilecek fotoğraflar, açı olarak tam yansıtıcı olmuyor. Bu sistem sayesinde 90 dereceden fotoğraf çekebileceğiz.'' dedi. Burası Çanakkale, 15.05.2008 |
||
GÖKMEDRESE VAKIF ESERLERİNİN SERGİLENECEĞİ MÜZE OLACAK
Adını gök mavisi
çinilerinden alan tarihi Gökmedrese'nin, onarım
çalışmalarının ardından vakıf eserlerinin
sergileneceği müzeye dönüştürüleceği bildirildi. Sivas Hürdoğan, 15.05.2008 |
||
![]() |
TARİHİ KONAKLAR RESTORE EDİLİYOR
Yozgat'ta yıkılmaya yüz tutan tarihi konakların aslına uygun olarak restore edilip, turizme kazandırılması amacıyla başlatılan çalışmalar kapsamında, tarihi binaların mirasçılarına "takas" önerisi götürüldü. Yozgat Belediye Başkanı Yusuf Başer, Aşağı Nohutlu Mahallesi'nde bulunan tarihi konakları ziyaret edip incelemelerde bulundu, bina sahiplerinin mirasçılarıyla görüşmeler yaparak 'takas" önerisinde bulundu. Başar, incelemelerinin ardından yaptığı açıklamada, Yozgat'ta 101 tescilli binanın bulunduğunu, bu binalardan çoğunluğunun bakımsızlıktan yıkılmaya yüz tuttuğunu söyledi. Aynı durumda olan Hayri İnal Konağı'nı belediye olarak restore ettirip, hizmete açtıklarını belirten Başar, diğer binaların da mutlaka restore edilip, kültüre kazandırılması gerektiğini ifade etti. Başer, binaların sahiplerinin mirasçılarına, binanın devrini yapmaları halinde uygun görülecek belediye arsalarından verebileceklerini bildirdi. Başer,"Yıkılmaya yüz tutan tarihi binaların mirasçılarına takas önerisinde bulunduk. Belediyemize devrini gerçekleştirebilirsek restore ettirip,gelecek nesillere miras bırakacağız" dedi.
Yozgat Belediye Başkanı Yusuf Başer, il merkezinde bulunan bazı tarihi binaların geçmiş yıllarda yıkılıp, yerine beton binaların yapılması sonucunda, birçok tarihi binanın yok olduğunu söyledi. Aşağı Nohutlu Mahallesi Müze ve Hamam caddelerindeki tarihi binaların bugüne kadar ayakta kalabildiğini ifade eden Başer, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Aşağı Nohutlu Mahallesi'nde kalan tarihi binaların kurtarılması için valiliğimizle ortak bir çalışma başlattık. Önceliğimiz, bu binaların mirasçıları tarafından aslına uygun restore ettirilip, kazanılmasından yanadır. Eğer tarihi binaların mirasçıları binaları restore ettirmek isterlerse hem belediye olarak, hem de valiliğimiz gerekli yardım ve desteği verecektir. Binaları restore ettirme imkanı bulunmayanlara ise takas önerisi götürüyoruz. Müze ve Hamam caddelerinde bulunan 5-6 tarihi konak ve hamam var. Bunların belediyemize devredilmesi teklifimiz kabul edilir veya kendilerince restore edilmesine karar verilirse tamamını restore ettireceğiz. Birbirine bağlantılı iki caddede yan yana bulunan bu tarihi yapıların restoresini yaptırdığımız zaman, bölge farklı bir tarihi görüntüye kavuşacaktır. Teklifimizi tarihi konakların mirasçılarına iletiyoruz." Yeni Şafak, 15.05.2008 |
|
HEYET GİTTİ, RANTA DEVAM... |
||
SULUKULE'YE UNESCO VİZESİ KADİR TOPBAŞ'I RAHATLATTI
Sulukule'de gerçekleşen
yıkımlar dolayısıyla eleştirilerin hedefi olan Kadir
Topbaş, UNESCO'nun 'Kentsel Dönüşüm ve Yenileme'
çalışmalarını 'demokratik' olarak nitelemesi üzerine
rahat bir nefes aldı. Referans, Haber: Aram
Ekin Duran, 15.05.2008
TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Nimet Özgönül, “İstanbul’da olumlu gelişmeler yaşanmış düşüncesinde olan UNESCO Dünya Mirasını Koruma Merkezi heyetinin, Başkent için aynı şeyi söylemesinin mümkün olmayacağını ifade etti. Özgönül, “UNESCO Ankara’yı görse ‘Eyvah’ der. Ankara her şeyiyle sınıfta kalır" dedi.
Özgönül, Dünya kültür mirası listesinde olması nedeniyle İstanbul’da incelemelerde bulunan Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Mirasını Koruma Merkezi heyetinin ya da ilgili başka bir kuruluşun Ankara’da incelemelerde bulunduğunda iyi şeyler söylemeyeceğini öne sürdü. Özellikle Ulus bölgesindeki kültürel varlıkların tahribatına değinen Özgönül, antik dönemden itibaren Ankara’nın kültürel ve tarihsel katmanlılığına bakıldığı zaman en eski dönemin Roma dönemi olduğunu, ancak Roma Tiyatrosu’nun pislik ve çöplükten çok kötü bir hale geldiğini kaydetti.
Ankara Valiliği’nin bahçesinde bulunan tarihi Roma Yolu’nun fiziksel duruma bakıldığında da kentle bütünleşmeyen çalışmaların yapıldığını, tarihi yolun terk edilmiş gelip gidenin farkına varmadığı çukurlar halinde durduğunu söyleyen Özgönül, Hacı Bayram Camii ile aynı duvara yaslanan August Mabedi’nde ise gerekli mekanizmalar kurulamadığı ve yeterince ödenek ayrılmadığı için yıllardır hiçbir sonuca gidilemediğini kaydetti.
Ankara Kalesi’nde işlemeyen bir koruma-imar planı olması nedeniyle, tarihi yapıların değişik amaçlarla kullanıldığına dikkat çeken Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Özgönül, şöyle konuştu: “Konut olarak yapılmış bir dokunun, siz, birden bire kendi işlevinin dışında bir şeye dönüştürüyorsunuz. O zaman o işlevin getirdiği ekler yapılıyor, yapı tahrip edilerek dönüştürülüyor. Tarihi yapılara herkes istediği gibi, izin almaksızın ek yapabiliyor. Tekel Binası’nda ise doğru dürüst bir restorasyon projesi yapılmadı, doğru süreçler izlemiyor ve konunun ehli insanlarıyla çalışılmıyor. Doğrudan uygulama projesiyle işe başlandı. Evrakları da göremiyoruz, bize bilgiler verilmiyor. Tekel binası bir yıldır bütün fiziksel tahribata açık. Kar yiyor, yağmur yiyor, ısınınca genleşiyor, yani her türlü doğa koşullarına açık. Koruma adına tarihi binayı tahribata açtılar. Binayı adeta soydular, bir tek dört duvarını bıraktılar, bütün her şeyi ile tahrip ettiler. UNESCO Ankara’yı bu haliyle görse ‘Eyvah’ der. Ankara’daki kültür varlıkları tek tek gezildiğinde, onarım adına yapılan müdahalelerle, yapılmayanlarla, kullanım biçimiyle, Ankara her şeyiyle sınıfta kalır. Dünyanın hiçbir yerinde kültür varlıklarını bu kadar değersiz gören bir kenti göremezsiniz." ' Türkiye’nin kültür varlıklarını, kültürel mirasını ister UNESCO olsun, ister başka bir kurum olsun ona bakmaksızın, kendisinin koruyor olması gerektiğinin altını çizen Özgönül, “Dışardan dayatma olmamalı, bu sorumluluğu kendiliğinden Bakanlık ve yerel yönetimler duymalı. UNESCO İstanbul’u dünya miras listesinde olduğu için inceledi, ama bu fark etmiyor. Dünya miras listesinde alınanınca bir yer böyle davranılır, değilse şöyle davranılır diye bir şey olamaz. Antik dönemden, modern döneme kadar bir kültür varlığı, korunması ve yaşatılması gereken bir şeydir ve koruma sorumluluğu da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na aittir. Kültür varlıkları tescil etmek, gerekli mekanizmaları oluşturmak bakanlığın sorumluluğundadır. Burada yaklaşım ve anlayış önemli" diye konuştu.
Özgönül, özellikle Ankara’da koruma adına yapılan çalışmaların bütüncül bir şekilde ele alınmayan, bölük pörçük yapılan işler olduğunu belirterek, göçebe bir proje anlayışının hakim olduğunu ifade etti. Radikal, 14.05.2008
CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’in yaptığı başvuru üzerine, bitişiğindeki Bizans kalıntıları üzerine inşaat yapan Four Seasons Oteli’ne ikinci yürütmeyi durdurma kararı geldi. Danıştay’ın yaptığı yürütmeyi durdurma kararının ardından İstanbul 1. No’lu İdare Mahkemesi de yürütmeyi durdurma kararını çıkardı.
Gürsel Tekin’in yürütmeyi durdurma talebinin gerekçeleri şöyle sıralandı:
Milliyet, 15.05.2008
Four Seasons Otel’in tarihi kalıntılar üzerinde sürdürdüğü ek otel inşaatıyla ilgili Danıştay’ın yaklaşık iki ay önce verdiği “yürütmeyi durdurma” kararı, UNESCO heyetinin inceleme yapacağı günün sabahında apar topar uygulandı.
Milliyet, 11.05.2008
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, UNESCO Dünya Kültür Mirası heyetinin İstanbul'daki incelemelerine ilişkin, "Bu bir süreç, devam ediyor. Bir rapor hazırlayacaklar. Rapor sonra karara dönüşecek. Buradan olumsuz bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum. Şu anda benim gördüğüm rapor olumlu çıkacak. Kendilerinin de ifadesi o" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, UNESCO incelemeleri konusunda umutlu. Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan habere göre; Topbaş; dünyada İstanbul gibi kültür miras listesinde bulunan tüm alanların, bilimsel bir kurum olan UNESCO tarafından takip edildiğini ve kültürel mirasın geleceğe taşınması adına yönetimlere destek verildiğini, yönlendirmeler yapıldığını, bilgi eksikliği varsa bilgi desteği sağlandığını söyledi. Bunun sadece bir denetim olarak düşünülmesi gerektiğini ifade eden Topbaş, "Yardımcı olmak adına adımlar atılıyor" diye konuştu.
Turizmdebusabah.com, 14.05.2008
İstanbul’da 4 gündür incelemelerde bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Mirasını Koruma Merkezi heyeti, 2 yıl önceki inceleme gezisine göre kentte olumlu gelişmeler yaşandığını kaydetti.
Milliyet, 13.05.2008
UNESCO Dünya Kültür Mirası Başkanı Francesco Bandarin, İstanbul'daki tarihi eserlerin korunması konusunda iki yıl öncesine göre önemli aşamalar kaydedildiğini söyledi. Bandarin, İstanbul'un Dünya Kültür Mirası'ndan çıkarılıp çıkarılmayacağına karar verilecek raporu hazırlayacak heyetin çalışmaları ile ilgili basın toplantısı düzenledi.
Bandarin, Süleymaniye'deki Koruma Uygulama ve Denetleme Müdürlüğü binasında yapılan toplantıda UNESCO heyetinin incelemeleri hakkındaki son durumu değerlendirdi. Bandarin, "Hazırlanan rapor 2-10 Temmuz tarihlerinde Kanada'da yapılacak UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi toplantısında masaya yatırılacak. 22 kişilik hükümetler arası komite asıl kararı verecek." dedi. Heyetin İstanbul'daki gezisinde, Galataport, Haydarpaşa Port, Sulukule, Fener-Balat Zeyrek ahşap evleri, Süleymaniye'deki ahşap yapılar, Yenikapı kazı çalışmaları, Haliç'te metro geçişi için yapılacak köprü gibi birçok proje ve çalışma yerinde incelendi. Bandarin, "İstanbul'daki bütün işler henüz tamamlanmadı. Ama 2 yıl önceki durumla karşılaştırdığımızda olumlu gelişmeler olduğunu söyleyebilirim." dedi. UNESCO heyetinin 2006 yılındaki ziyaretinde İstanbul'daki restorasyon çalışmalarını incelerken kaygılı olduğunu kaydeden Bandarin, "Yapılan çalışmalar birbiri ile tutarsızdı, yani dağınık bir şekilde idi. Bu sebeple restorasyon böyle yapılmayacağı için durdurulmasını önermiştik." şeklinde konuştu. Zaman, Haber: Yasin Kılıç, 13.05.2008
İstanbul’un Dünya Kültür Mirası Listesi’nden çıkarılıp çıkarılmayacağıyla ilgili rapor hazırlayacak heyetin başkanı Francesco Bandarin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın kendi çizdiği Haliç Metro Geçiş Projesi için yeni tasarımlar yapacağını söyledi. Hürriyet, Haber: Ardıç Aytalar, 13.05.2008
Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Ahşap Bilimsel Komitesi Onursal Başkanı David Michelmore ile Program Asistanı Junaid Sorosh-Wali’den oluşan heyet, İstanbul Kentsel Yenileme Alanları Kurul Müdürü Zerrin Türkeli, Kültür ve Turizm Bakanlığı UNESCO Dünya Kültür Mirası Koordinatörü Mehmet Gürkan, Kültür ve Galataport projesinin yer aldığı Karaköy bölgesinden sorumlu Tabiat Varlıkları 2 No’lu Koruma Kurulu Müdürü Vildan Sarıoğlu ile görüştü.
Milliyet, 12.05.2008 Hürriyet, Haber: Yeliz Öz, 12.05.2008
İstanbul'un Dünya Kültür Mirası Listesi'nden çıkarılıp çıkarılmayacağına karar verecek UNESCO heyetinin çalışmaları sürüyor.
İstanbul'un Dünya Kültür Mirası Listesi'ndeki durumu ile ilgili rapor hazırlamak için 5 günlük inceleme gezisine çıkan UNESCO heyeti, gezilerinin üçüncü gününde Sulukule'deydi. Semtte yürütülen kentsel dönüşüm çalışmaları hakkında bilgi alan heyet, yetkililer ve vatandaşlarla konuştu. Ekip, Sulukule bölgesinde yapılacak otelin konumunu öğrenince şaşırdı. Gezi sırasında Sulukuleliler ile Fatih Belediyesi yetkilileri arasında kira yardımı konusunda kısa süreli bir tartışma yaşandı. Ardından Tekfur Sarayı'na geçen heyet, restorasyon çalışmalarıyla ilgili bilgi aldı. Tekfur Sarayı'nda 2 yıl önce durdurulması gereken restorasyon çalışmalarının 2 ay gecikmeyle durdurulduğunu öğrenen heyet, "Hemen durdurulsaydı doğal hatlar korunabilirdi. Onarım yapılırken o kadar kötü bir malzeme kullanılmış ki tarihi dokuyu zedelemiş." değerlendirmesini yaptı. Anemas Zindanları'ndaki çalışmaları da inceleyen ekip, daha sonra Ayvansaray Mahallesi'ni gezdi. Zaman, 11.05.2008 |
||
TARİHİ TAŞKÖPRÜ YILLARA MEYDAN OKUYOR
Dünyaca ünlü sarımsağı ve kuyu kebabıyla tanınan, Taşköprü’yü Taşköprü yapan ve adını veren 7 asırlık tarihi Taşköprü, asırlara tanıklık etmeye devam edecek gibi gözüküyor.
İlçenin girişinde bulunan tarihi Taşköprü, Kızılırmak’ın en büyük kolu olan Gökırmak’ın üzerine Yağmur Bey’in oğlu Ali Bey tarafından 1366 yılında Celalettin Beyazıt adına yaptırıldığı biliniyor. 68.58 mt. uzunluğundaki 7 gözlü şaheser, “Estetik dalgakıranlarıyla hoyratça yağmalanan, Türk kültürünün haşmet ve tevazuunu inatla günümüze taşıyor. Kastamonu Postası, 15.05.2008 |
|
|
![]() |
TARİHİ KÖPRÜLERE KORKULUK YAPILIYOR
Belediye tarafından hazırlanan ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylanan proje kapsamında korkulukları monte etme çalışmaları başladı. Trabzon Belediye Başkanı M. Volkan Canalioğlu Trabzon'un her geçen gün yenilenip geliştiğini ifade ederek, "Belediye olarak geçmişle gelecek arasında köprü görevi gören tarihi eserlerin onarılmasına hız verdik. Kentimizde pek çok tarihi eser bulunuyor. Bunlardan iki önemli eser olan Zağnos ve Tabakhane köprülerinin korkuluklarını hazırladığımız proje çerçevesinde aslına uygun olarak yeniden yapıyoruz. Zağnos köprüsündeki çalışmaları tamamladıktan sonra Tabakhane köprüsünün korkuluklarını da değiştireceğiz. Amacımız Trabzon'un tarihi eserlerine sahip çıkarak gelecek kuşaklara en güzel şekilde aktarmaktır" dedi.
Canalioğlu, TOKİ ile birlikte yaptıkları "Zağnos Dönüşüm Projesinin" güney kısmındaki çalışmaların bitmek üzere olduğunu ifade ederek, " Vadinin kuzey kısmındaki mülk sahipleriyle büyük oranda anlaşarak tapularını aldık. Okulların kapanmasıyla birlikte yıkım çalışmalarına başlayacağız" dedi. Yeni Şafak, Haber: Kamil Anahtar, 15.05.2008 |
|
KAYA MEZARLI SÜPERMARKET
Kıbrıs Şehitleri Caddesi'ndeki bir süpermarketin içerisinde bulunan ve sergilenen kaya mezarın yaklaşık 10 yıl önce alışveriş merkezi inşaatı çalışmaları sırasında gün yüzüne çıkarıldığı belirtildi. Bugün süpermarket içerisinde koruma altında bulunan kaya mezarın yan tarafında bulunan tabelada, kazının Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün özel izniyle bir inşaat şirketi ve alışveriş merkezinin katkılarıyla Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü tarafından yapıldığı bilgisi bulunuyor.
Mezarın MÖ 3. yüzyıldan MS 2. yüzyıla kadar kullanılmış bir aile mezarı olduğu belirtilen tabelada, "Antik çağa ait bir yapı ile günümüz modern yapısının buluştuğu bir noktadır. Ülkemizde bu tür koruma ve sergilemenin nadir örneklerinden biridir" ifadeleri yer alıyor. Yaklaşık 2 yıl önce işletmenin adının değiştiği öğrenilirken, süpermarkete alışverişe gelenler, 2 metre boyunda ve 4 metre uzunluğundaki kaya mezarı ilgiyle inceliyor.
Süpermarketin müdürü Ali Eskiköy, antik mezarın müşterilerin ilgisini çektiğini belirterek, "Gelen müşterilerimiz mezarı inceliyor. Mezarın yanında duvarda da açıklayıcı bilgilerin olduğu bir tabela bulunuyor. Mezarın korunmasıyla ilgili yazılar bulunuyor. Mezarı inceleyen müşterilerimiz, daha sonra alışverişlerine devam ediyor. Bizler de korumaya çalışıyoruz" dedi.
Bodrum Yurttaş İnisiyatif Grubu sözcüsü Ayhan Karahan ise, süpermarketin yanındaki alanda da kaya mezarları olduğunu ifade ederek, "Neden onlar korunmuyor. Başka bir yerde işyeri içerisinde böyle izinli bir yapı yok. İnşaat çalışmasıyla ilgili kazı sırasında da biz tepki göstermiştik" diye konuştu.
Emekli pilot Gani Bilgiç, kaya mezarın inşaat sırasında tespit edildiğini söyleyerek, "Bir aile mezarı. Mezar daha önceden soyulmuş. Restore edilerek koruma altına alınmış. Hem alışveriş yapıyorsunuz hem de tarihi bir parçayı ziyaret etmiş oluyorsunuz" dedi.
Süpermarketin olduğu bölgede taksicilik yapan Mustafa Dülek ise, ilçede çoğu tarihi eserin kendiliğinden yok olduğunu söyleyerek, "Yapılan şey çok güzel. Korunmaya alınmış" diye konuştu.
Yayıncı Özay Kartal da, korunmaya alınmış olan kaya mezarın devamında başka mezarların da olabileceğini ifade ederek, tepkisini dile getirdi. Yeni Şafak, 15.05.2008 |
||
MEDRESE BİTİŞİĞİ İŞYERLERİNDE HUKUKİ SÜREÇ İZLENECEK
“Çifte Minareli Medrese bitişiğindeki dükkanlarla” ilgili olarak basında yer alan haberler üzerine Yakutiye Belediyesi'nden bir açıklama yapıldı.Yazılı açıklama da,haberlerde yasal sürenin dolduğu ve buna karşın hiçbir işlem yapılmadığının öne sürüldüğünün altı çizilerek, ilgili yazının 5 Mayıs 2008 günü ve Belediyeye ulaştığı, dolayısıyla yasal sürecin takip edileceği kaydedildi.
Açıklamada şu bilgiler verildi: "“Erzurum ili, merkez ilçede Çifte Minareli Medresenin bitişiğindeki 42 pafta, 568 ada, 4’ten 52’ye kadar olan parsellerin üzerinde yapılmış bulunan tek kat dükkanların bulunduğu alana 13.4.2005 tarih ve 67 sayılı Büyükşehir Belediyesi onaylı Meclis kararı ve onaylı imar planına dayanılarak Belediyemizce 17.5.2006 tarih ve 148 sayılı imar durumu verilmiştir. Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan ve Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından kurul kararı alınarak onaylanan projeler belediyemizce kontrol edilmiş ve 23.5.2006 tarih ve 2006/18 numaralı ruhsat tanzim edilerek ilgili belediyeye verilmiştir.”
Açıklamada; yasal sürecin izleneceği ve yasal çerçevede gerekenin yapılacağına vurgu yapılarak şöyle denildi; “Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından “Koruma Amaçlı İmar Planı içinde yeşil alan vasfının korunması, bunun doğal sonucu olarak söz konusu 2.12.2004 gün ve 28 sayılı kurul kararına dayanılarak yapılmış bulunun dükkanların yıkılmasına” ibareli 12.3.2008 tarih ve 892 no’lu Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararı 5.5.2008 tarih ve 1012 kayıt numarası ile Belediyemize teslim edilmiştir. Bahse konu dükkanların yıkım işlemleriyle ilgili hukuki durum ve süreç izlenecektir.” Erzurum Gazetesi, 15.05.2008 |
||
REKORTMEN TABLO
Çağdaş ressam Lucian Freud’un,
gerçek boyutlardaki uyuyan çıplak kadın tablosu 33.6
milyon dolar rekor fiyata satıldı. Hürriyet, 15.05.2008 |
|
|
İNGİLİZ RESSAM BACON'IN ÜÇLEMESİ 86 MİLYON DOLARA SATILDI
İngiliz ressam Francis Bacon'un "Triptych,1976" adlı üçleme eseri yeni bir rekor kırarak 86 milyon dolara satıldı.
Bundan önceki savaş sonrası sanat eseri satış rekoru
geçen yıl kırılmış,
Mark Rothko'nun "Beyaz Merkez" adlı tablosu 72,84
milyon dolara
satılmıştı. |
||
|
İSHAKPAŞA SARAYI'NIN RESTORASYONU DEVAM EDİYOR
Ağrı Kültür ve Turizm Müdürü Muhsin Bulut, İshakpaşa Sarayı'nda başlatılan restorasyon çalışmalarının bu yıl yüzde 65'lik bölümünün tamamlanacağını belirtti. Restorasyon devam ederken sarayın bazı bölümlerinin ziyaretçilere kapatılacağını anlatan Bulut, ziyaretçilerin can güvenliği için çalışma yapılan bölümlere girmemesi gerektiğini ifade etti. Turizm Gazetesi, 15.05.2008 |
|
TARİHİ BİNAYA MESCİT GÖREVDEN ALDIRDI
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda, tarihi Sayıştay Binası'nda tadilat yapılırken "mescit" yaptırıldığı iddiası ortalığı karıştırdı. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Yapı İşleri Daire Bakanı Mustafa Bozdemir'i görevden aldı. CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin bir önergeyle meclis gündemine getirdiği olay şöyle gelişti: Cumhuriyet'in kuruluş döneminde başkentin merkezi olan, eski meclisin yanındaki Sayıştay binası, Kültür Bakanlığı'na devredildi. İddiaya göre binada restorasyon çalışmaları sırasında, Mustafa Bozdemir, zemin kata mescit yapılması talimatı verdi. Bakanı Günay da soruşturma başlattığı Bozdemir'i görevden aldı. SABAH'ın sorularını yanıtlayan Bozdemir, "Bakanı yanılttılar. Durumdan vazife çıkartanların düzenlediği komplo" dedi. Sabah, Haber: Ceyda Dinçbakır, 15.05.2008 |
||
AKBANK 7 MİLYON YTL'Yİ BASTIRDI, DALİ SERGİSİ
PAHALILIK REKORU KIRACAK Hürriyet, Haber: Hayri Çetinkaya, 15.05.2008 |
||
"MİMAR SİNAN'A KARŞI SAYGISIZLIK YAPAMAYIZ"
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş,
UNESCO Dünya Kültür Mirası heyetinin İstanbul'daki
incelemelerine ilişkin, "Bu bir süreç, devam ediyor.
Olumsuz bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum. Şu anda
benim gördüğüm rapor olumlu çıkacak. Kendilerinin de
ifadesi o" dedi. Topbaş, metro için Haliç üzerinde
yapılacak köprü projesinde de bir değişiklik
olmadığını, sadece tasarıma ilişkin tatbikat
projeleri yapılırken, taşıyıcı ayakların kalın
kaçarak hantallaşmaması için bu kesitlere dikkat
edildiğini söyledi. UNESCO heyeti ile de bu konuyu
konuştuklarını ve hassasiyetlerini söylediklerini,
onların da "güvenlerini" ifade ettiklerini belirten
Topbaş, "Ortaya bu şehirde yüzyıllarca yaşayacak
güzel bir eser çıksın. Yanlış bir şey çıksın
istemiyoruz. Alternatif proje yok. Orada binaları,
gövdeyi, Süleymaniye Camisi'ni basacak, etkileyecek
bir köprü olmasın istiyoruz. Sinan'a karşı
saygısızlık yapamayız" diye konuştu. Sabah, 15.05.2008 |
||
ŞANLIURFA'DA 12 BİN YILLIK DOMUZ HEYKELİ
Tarihi MÖ 9 bin yıllarına uzanan Neolitik Çağ'dan kalma, tapınma amaçlı törensel alanlara ait mimari kalıntılar, dikili taşlar ve üzerinde kabartmalı yabani hayvan ve bitki figürlerinin bulunduğu Şanlıurfa'daki Göbeklitepe'de yeni bulgulara ulaşıldı.
Günyüzüne çıkarılan en büyük tapınma alanını barındıran ve Prof.Dr. Klaus Schmidt ile eşi Çiğdem Köksal Schmidt ve 60 kişilik ekip tarafından yapılan kazılarda ilk defa tapınak tabanına inildi. Sabah, Haber: Yaşar Özay, 15.05.2008 |
|
|
HEYKEL, ÇALINAN BAŞINA KAVUŞTU
Kocaeli Müzesi’nden 2001 yılında çalınan heykel başı ülkesine geri döndü. Kocaeli Müzesi Müdürlüğü fuar alanında sergilenen 2. yüzyıl Roma dönemine ait 1,82 boyundaki heykelin başı, 2001 yılında gövdeden koparılarak çalınmıştı. Baş, 2004 yılında Almanya’nın Münih Kenti’nde bulundu. Eserin Kocaeli Müzesi Müdürlüğü envanterine kayıtlı olması, mülkiyetinin Türkiye’ye ait olduğunun kanıtlanması nedeniyle Alman makamları, dava yoluna gidilmeksizin iadeye karar verdi. Türkiye’nin Münih Başkonsolosluğu’nca Nisan ayında teslim alınan eser, diplomatik kargoyla Türkiye’ye gönderildi. Hürriyet, 15.05.2008 |
||
UŞAK MÜZE MÜDÜRÜNE MEMURİYETTEN MEN
Uşak Arkeoloji Müzesi'nde Karun Hazinesi'nin en değerli parçası ‘kanatlı denizatı broşu’nun sahtesiyle değiştirilmesi davasına Uşak Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Tahliye istemi bir kez daha reddedilen tutuklu sanık Uşak Müzesi eski Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu'nun devlet memurluğundan da çıkarıldığı bildirildi.
2006 yılının Mayıs ayında, Uşak Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Karun Hazinesi'nin en değerli parçası olan kanatlı denizatı broşunun sahtesiyle değiştirildiği yönünde ihbar mektubu üzerine başlatılan operasyonda dönemin müze müdürü Kazım Akbıyıkoğlu’nun da aralarında bulunduğu 10 kişi gözaltına alınmış, 8’i tutuklanmıştı. 8 tutukludan 7’si daha sonra tahliye edilmişti. Samsun Haber, 14.05.2008 |
||
MAMA HATUN KERVANSARAYI
KİRALANDI
Tercan Kaymakamı Tuncay Akkoyun, Vakıflar bölge Müdürlüğü’nün sorumluluğunda olan tarihi kervansarayın bir işadamına kiraya verildiğini içerisinde lokanta, düğün salonu, bakır eşya reyonu, çay bahçesi, ayakkabıcı, su tahsilat bürosu, kaymakamlık irtibat bürosu ve değişik iş kollarının yapılacağı mekanların bulunacağını ifade etti.
Kervansarayın kullanılmasının beraberinde korunmasını da getireceğini kaydeden Akkoyun, kiralayan iş adamının da tarihi mekanın korunmasına azami itina göstereceğini, bu konuda Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile sözleşme imzalandığını belirtti.
Kaymakam Akkoyun, kervansarayın kiralanmasının ardından , yapılan onarım ve benzeri işlemlerin Vakıflar Bölge Müdürlüğü uzmanlarından izni alınarak yapıldığını , herhangi bir tahribat yapılmasına izin verilmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Kervansarayın bir duvarında yapılan işlemi incelediklerini bildiren Kaymakam Akkoyun, yapılan işlem için izin alındığını, iç mekanların pis su birikintilerinin bu kanalla dışarı atılmasının sağlanacağını söyledi.
Mama Hatun Kervansarayı
Erzincan’ın Tercan İlçesi'nde Mama Hatun Kümbeti’nden 30 metre uzağında aynı adla kervansaray bulunuyor. Kervansaray’ın 12.yüzyılın sonları veya 13.yüzyılın başlarında yapıldığı belirtiliyor.
Osmanlı döneminde yapılmış han plan tipinde. Kervansarayın mimarı bilinmemekle beraber kümbeti yapan Ahlatlı Ebu’n-Nema bin Mufaddalı’ın eseri olması kuvvetle muhtemel. Kare planlı kervansaray 51.x51.metre ölçüsünde. Sarı renkte kesme taştan yapılmış olan kervansarayın dört köşesine silindirik kuleler, cephelere de yarım silindirik kuleler ve payandalar yerleştirilmiş. Buradaki kule ve payandalar 16 adet. Doğu cephesinin ortasına dışarıya taşkın bir giriş portali yerleştirilmiş durumda . Bu portalin iki yanına birer sütunçe ve birer niş konulmuş. Portalin basık kemerli kapısından kısa bir koridora oradan da geniş ve yamuk biçimli bir avluya geçiliyor. Koridorun iki yanında tonoz örtülü dikdörtgen odalar bulunmaktadır.
Avlunun kuzey ve güney kenarlarında beşer oda ve bir eyvan bulunmaktadır. Batı yönünde ise ortadaki daha büyük olmak üzere sivri kemerli tonoz örtülü üç eyvan ve bunların etrafında dikdörtgen birer mekan daha vardır. Avlunun kuzey ve güney kısımlarına duvar uzunluğunda ahır bölümleri yerleştirilmiştir. Bunlar sivri kemerlidir ve üzerleri tonozla örtülü. Erzincan Kent Haber, 14.05.2008 |
||
TARİHİ SEYDİBEYOĞLU KONAĞI BELEDİYEYE DEVREDİLDİ
Daday İlçesinde 13 yıl
süren tadilat çalışmaları geçen yıl tamamlanan
tarihi Seydibeyoğlu (Köpekçioğlu) Konağı, Daday
Belediyesi'ne devredildi.
Kastamonu Postası, 14.05.2008 |
||
![]() |
KOLOMBİYA'DA 100 ANTİK MEZAR BULUNDU
Kolombiya’da, Bogota’nın dışında bir ev inşaatı için temel kazan işçiler yaklaşık 50 dönümlük bir alanda iki az bilinen antik uygarlığa ait binden fazla mezar içeren bir gömü alanının bulunmasını sağladılar.
Buluntuların bazılarının kurban edildiği düşünülüyor. Kazı alanında çalışan Kolombiya Üniversitesi’nden antropolog Ana Maria Groot mezarlardan birisinde bulunan bir kadın iskeletinin duruşundan ve ağzının açık olmasından canlı olarak gömülmüş olabileceğini düşünüyor. Diğer bir mezarda bulunan bir erkek iskeletinin kemiklerinin eğriliğinden dolayı bir şamana ait olabileceği düşünülmekte. Kolomb öncesi dönemlerde mağaralarda yaşayan şamanların, güneş ışığı eksikliği dolayısıyla yeteri kadar D vitamini alamadıkları ve bunun sonucu olarak kemiklerinin eğrildiği biliniyor.
Bu ilginç buluntular dışında, mezarlık alanı süresi ve yaşı ile de olağanüstü. Bulunan mezar hediyelerinden anlaşıldığı kadarı ile, mezarlık MS 1. yüzyıldan 16. yüzyıla dek kullanılmış. İlk 500 yıllık dönem And dağları’nın bu kesiminde Herrera Dönemi olarak biliniyor. Bölgede toplu tarımın başladığı dönem olarak bilinen bu devre ait daha önceden fazla bir buluntu olmaması, bu mezarı çok önemli hale getiren bir başka unsur. National Geographic News, Haber: José Orozco, 09.05.2008 |
|
İSTANBUL MODERN, 18 MAYIS'TA GECE YARISINA DEK ÜCRETSİZ
İstanbul Modern Sanat Müzesi, Müzeler
Haftası kapsamında, 18 Mayıs 2008 Pazar günü
ziyaretçilerine kapılarını ücretsiz olarak açıyor.
Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) tarafından
“Uluslararası Müzeler Günü” olarak kabul edilen 18
Mayıs, UNESCO tarafından tüm dünyada “Müzeler Günü”
olarak ilan edildi. Ülkemizde ise 1982 yılından bu
yana 18 - 24 Mayıs tarihleri arasında “Müzeler
Haftası” kutlanıyor. İstanbul Modern, Uluslararası
Müzeler Haftası çerçevesinde geçtiğimiz yıllarda
olduğu gibi bu yıl da sanatseverlere 18
Mayıs tarihinde gece saat 23.00’e dek ücretsiz
olarak müzeyi ziyaret etme olanağı sunuyor. Arkitera, 14.05.2008 |
||
ARKEOLOJİ VE BARIŞ
Herkes kendi ülkesini öyle mi görür bilemem ama bizde tezatların daha yoğun olduğu bir gerçek. Sık sık ‘medeniyetler ittifakı’ için dış seyahatlere çıkan başbakanımızın ülkesinde medeniyetlerin tehdit altında olduğunu görmezden gelmenin adeta belli kuralları oluşmuş.
Evrensel, Yazı: Dr. Zeki Gül, 14.05.2008 |
||
ARABA PAZARI HAMAMI
Kastamonu'da Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından geçtiğimiz yılın sonunda restorasyon ihalesi yapılan, Araba Pazarı Hamamı, Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre bu yıl içinde tamamlanarak hizmete açılacak. Kastamonu Postası, 14.05.2008 |
|
|
SUR KAPILARI YENİLENİYOR
Osmangazi Belediyesi'nin Kültür Bakanlığı desteğiyle yürüttüğü Bursa surlarını düzenleme ve restore etme çalışmaları kapsamında, Yerkapı'daki iç ve dış surlardaki iki cümle kapısı yeniden inşa ediliyor. Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Bayram Vardar, birisi Kavaklı Caddesi'nde, diğeri Yokuş Caddesi Üftade Camii altında olmak üzere, iki yeni kapının inşasının başladığını söyledi. Vardar, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nda onaylanan kapı projelerinin, Kavaklı Caddesi'nden çöp kamyonlarının geçmesinin mümkün olabileceği şekilde 4.5 metre yükseklikte ve 6 metre genişlikte inşa edileceğini bildirdi.
Bursa Hakimiyet, 14.05.2008 |
||
|
TARİHİ YAPILAR BAKIMSIZLIK VE İLGİSİZLİKTEN DOLAYI ÇÖPLÜĞÜ ANDIRIYOR
Muş'ta bulunan bir çok tarihi yapılar bakımsızlık ve ilgisizlikten dolayı çöplüğü andırıyor.
Tarihi eserlerin böylesine bakımsız kalması ve kendi kaderine terk edilmesi üzüntüyle karşılanırken, vatandaşlar, büyük öneme sahip eserler için yetkililerin harekete geçmesini istiyor.
Abdulvahap Gazi Türbe'sinin duvarlarında oluşan çatlaklar her geçen yıl büyürken, türbe yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. Halk, türbenin gelecek nesillere aktarılabilmesi için yetkilileri göreve çağırıyor. haberler.com, 14.05.2008 |
|
DEFİNE HAYALLERİ SUYA DÜŞTÜ
Gülekli bir vatandaşın Tarsus Müze Müdürlüğü'ne "Bahçemde define var" diyerek müracaat etmesinin ardından kazı çalışması başlatan Müze Müdürlüğü ekipleri 2 gün süren kazı çalışması sonunda 9 metre derinliğe ulaşmalarına rağmen arkeolojik bir değer bulamadı.
Müze Müdürü Abdulbari Yıldız, bir vatandaşın başvurması sonucu kazının Tarsus Müze Müdürlüğü başkanlığında, Mal Müdürlüğü, İlçe Özel İdare ve Çamalan Jandarma Komutanlığı nezaretinde Gülek beldesi girişinde SİT alanı olmayan bir bahçe içerisinde yapıldığını söyledi. İki gün süren kazıda 2 kepçenin 100 metrekarelik alan üzerinde çalışma yaptığı ve 9 metre derinliğe kadar inildiğini belirten Yıldız, "Ancak hiçbir arkeolojik bulgu ile karşılaşılmadı. Açılan kazı çukurları tekrar doldurularak eski haline getirildi. Çalışmalar sonunda ruhsat sahibinin yapmış olduğu masraf ile emek boşa gidilmiş oldu. Ancak burada define bulunmuş olsaydı ruhsat sahibi çıkan definenin yüzde 50'sini alacaktı" dedi. Mersin Kent Haber, 14.05.2008 |
![]() |
|
KLAROS'TA TALAN BAŞLIYOR
Antik dünyanın en büyük üç kehanet merkezinden biri olan, İzmir’in Menderes İlçesi Özdere beldesine bağlı Ahmetbeyli Köyü sınırları içindeki üç bin yıllık Klaros Apollon Tapınağı’nın yanıbaşında taşocağı açılması girişimine tepki yağıyor. Kuşadası Turist Rehberleri Derneği (KURED) yöneticileri, TÜRSAB üyesi seyahat acenteleri temsilcileri, çevre gönüllüleri ve yerel tarih araştırmacılarından oluşan heyet, yerinde incelemelerde bulunup yöre halkı, Özdere Belediyesi Avukatı ve Kazı Başkanı Prof.Dr. Nuran Şahin’le görüştükten sonra, taşocağı işletme izninin iptali için açılacak davalara müdahil olmaya karar verdi. KURED Başkanı Ali Karapınar, “Aslında bölge için en doğru olan, tüm havzanın birinci derece arkeolojik ve doğal sit alanı ilan edilmesidir” dedi.
Tapınağın yakınında bulunan Ahmetbeyli ve Çile Köyü sakinlerinin başlıca geçim kaynağının organik tarım ve yeni yeni gelişmekte olan turizm olduğunu kaydeden KURED Başkanı Karapınar, taşocağının bu iki kaynağı da kökünden kurutacağını savundu. Havzada 130 bin mandalina ve 6 bin zeytin ağacı olduğuna dikkati çeken Karapınar, turizmcilerin ‘Ahmetbeyli Yolu’ olarak bildikleri yolun, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’na gelen turistlerin Özdere ve Kuşadası’na geliş-gidiş transferlerinde kullanılan çok önemli bir turistik güzergah olduğuna dikkati çekerek şöyle dedi: “Bu güzergahın insan ruhunu dinlendiren doğal güzelliği Adnan Menderes Havalimanı’nda karşıladığımız ve yine oradan ülkelerine uğurladığımız misafirlerimize verdiğimiz en anlamlı ‘Hoş geldiniz’ ve ‘Güle güle’ mesajlarıdır. Bu yol, her gün yüzlerce kamyonun kullanımına açılınca, turistik amaçlı kullanımı sona erecek, grup ziyaretleri ile yeni yeni tanışan Klaros Kehanet Merkezi de daha doğmadan katledilen bir kültür mirası olarak tarihe geçecek. İki günde bir 100 kilo dinamit kullanılarak gerçekleştirilecek patlamalar 3.6 büyüklüğünde depreme eşdeğerde sarsıntı yaratacak, Klaros’ta taş taş üzerinde kalmayacak, yöre halkının psikolojisi bozulacak, bölgede yazlığı olanlar mülklerini satıp kurtulmak isteseler bile alıcı bulamayacaklar.”
Taşocağının, Klaros Tapınağı’nın inşasında ve paha biçilmez değerdeki heykellerinin yapımında kullanılan mermerin çıkarıldığı antik ocakları da kapsayan alana kurulacağına dikkati çeken Karapınar, “Bunun için binlerce ağaç kesileceği, taşocağı eteklerinde, yolun kenarına beton santralı inşa edileceği ve günde 2 bin 835 ton malzemenin 160 iş makinası ve kamyonla taşınacağı bilgisini aldık. Bölgenin kültür mirasına, doğasına, insan kaynaklarına ve ekonomisine yönelik bu büyük katliamı önlemek için, başta TÜRSAB olmak üzere, konuya duyarlı tüm sivil toplum örgütleri el ele vererek firmanın maden arama ve işletme ruhsatının iptali için hukuk mücadelesinde yer almalıdırlar” dedi. Karapınar “Torbalı’da Metropolis antik kenti eteklerinde organize sanayi bölgesi kurulmak istenmesi, Yatağan’da Lagina Hekate Kutsal Alanı yakınında, ikinci bir termik santral inşa edilmek istenmesi, Kaz Dağları’nda yürütülen altın arama sondajları, Pamukkale Hierapolis antik kentinde Turizm Danışma Bürosunun boşaltılarak yerine ‘yiyecek içecek tesisi’ yapılmak istenmesi, milli parklarda ‘Alan Kılavuzluğu’ adı altında, turist rehberliği mesleği ile bağdaşmayan bir uygulamanın hayata geçirilmesi gibi, ülkemizi ve hayatımızı cehenneme çevirmeye yönelik girişimlerin karşısında olmak dün ve bugün olduğu gibi yarın da birinci görevimiz olacak” dedi. Birgün İzmir, 14.05.2008 |
||
![]() |
SEZAR'IN BİLİNEN EN ESKİ BÜSTÜ BULUNDU
Fransız Kültür Bakanlığı, güneyindeki Rhone en Arles'da Jül Sezar'ın bilinen en eski, aynı zamanda imparatorun saçsız ve yüzünde kırışıklıklarla tasvir edilmiş mermer büstünün bulunduğunu açıkladı.
Kültür Bakanlığından yapılan açıklamada, İmparator Sezar tarafından MÖ 46'da kurulan Roma kenti Rhone en Arles'daki kazılarda gün ışığına çıkarılan üç heykelden birinin MS 3. yüzyıla ait olduğu ve tanrı Neptün'ü tasvir ettiği belirtildi. Sabah, 14.05.2008 |
|
ANTİK ALTYAPI
Denizli'de yapılan bir operasyonda, Roma ve Bizans dönemlerine ait mermer lahit kapağı, sunak ve altyapı taşı ele geçirildi.
Acıpayam İlçesi'nde ikamet eden Y.H. ve H.T. isimli şahısların elinde tarihi eser bulunduğu ve satmak için müşteri aradıkları ihbarı üzerine jandarma ekipleri operasyon başlattı. Zanlıların evlerinde yapılan aramalarda mermer lahit kapağı, sunak ve altı yapı taşı ele geçirildi. Eserlerin Denizli Müze Müdürlüğü tarafından yapılan incelemesinde mermer lahit kapağı ve sunağın Roma, yapı taşının ise Bizans dönemine ait olduğu belirlendi. Gözaltına alınan iki zanlı, çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. denizlili.net, 14.05.2008 |
![]() |
|
![]() |
TARİHİ PARK SUALTI ZENGİNİ
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nın deniz alanlarında üç yıl sürdürdüğü araştırmalarda 975 canlı türü belirledi. Hürriyet, Haber: Burak Gezen, 14.05.2008 |
|
AKÇAKALE ADASI'NDA KAZI ÇALIŞMALARINA İZİN VERİLMEDİ
Ardahan Kültür ve Turizm Müdürü Oğuz Akbabaöz, Çıldır Gölü içerisinde yer alan tarihi Akçakale Adası'nın önemli bir yerleşim merkezi olabilmesi için arkeolojik kazıların yapılması gerektiğini söyledi. Kazı çalışmaları için başvuruda bulunulduğunu belirten Akbabaöz, Bakanlık tarafından bu yıl kazı çalışmalarına izin verilmediğini kaydetti.
Doğal güzelliklerin yanı sıra birinci derecede arkeolojik sit alanı olan Akçakale Adası'nda gerçekleştirilecek kazı çalışmalarıyla bu bölgede önemli bir turizm potansiyelinin oluşacağını anlatan Akbabaöz, Akçakale Adası'nın tarihi geçmişinin MÖ 8 bin yıllara dayandığının tahmin edildiğini, bunun da Kars'ın Antik Kenti olan Ani Harabeleri'nin tarihi geçmişine yakın bulunduğunu ifade etti. Ada'da Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Doç.Dr. Alpaslan Ceylan tarafından bir kazı çalışması yapıldığını hatırlatan Akbaböz, turizm faaliyetleri açısından Akçakale Adası'nın önemli bir yerleşim haline gelmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Arkeolojik kazı ve doğal koruma alanı olan Akçakale Adası'nda her yıl Ulusal Çıldır Göl Festivali adı altında bir etkinlik düzenleniyor. haberler.com, 14.05.2008 |
![]() |
|
|
YAZDEGERD KALESİ'NDE ALTI KONUT BULUNDU
Yazgered Kalesi’ndeki kazıların ilk sezonunda Geç Part Dönemi’ne tarihlenen altı konut açığa çıkarıldı.
Ricap’tan 18 km uzaklıkta, Kermanşah ile Sar Pol Zohāb yol kavşağında bulunan Yazgered Kalesi, İran’daki en büyük antik savunma yapısı olarak kabul edilmekte. Yaklaşık 400 dönümlük bir büyüklüğe sahip olan Yazdegerd Arkeolojik Alanı, kalenin dışında bir sarayı, ateş tapınağını, dua ve adak yapısını, garnizonları içermekte. CAIS, 08.05.2008 |
|
MİMARDAN SÜLEYMANİYE
CAMİİ YANITI Süleymaniye Camii'nin restorasyonu sırasında kurşun kaplı konik külahın asimetrik kaldığı iddiasına restorasyon Şantiye Şefi Rest. Uzm. Yüksek Mimar Nilgün Olgun'dan yanıt geldi. Bu minarede henüz hiçbir uygulamanın yapılmadığını savunan Olgun, "Bu sebeple geçmişte yapılmış olan hatalı uygulamanın devam ettirilmesi söz konusu olamaz" dedi.
Mimar Nilgün Olgun'un açıklaması şöyle: "Süleymaniye Camii 2007–2008 yılı Uygulaması (Restorasyonu) kapsamında Cami genelinde kurulan iskeleler, yapının konumu ve uğrak bir yer oluşu sebebiyle konu ile ilgili ya da ilgisiz pek çok kişinin ilgisini çekmektedir. Kasım ayından bu yana süren iskele çalışmalarımız kapsamında, söz konusu olan “üç şerefeli olanlar arasında ana giriş kapısına bakan” minarenin iskele kurulumu henüz tamamlanmamıştır. Bu minarede henüz hiçbir uygulama yapılmamıştır. Bu sebeple geçmişte yapılmış olan hatalı uygulamanın devam ettirilmesi söz konusu olamaz.
Nitekim kubbe, alem vs. alanlarda kurşunların yenilenmiş olup olmadığını anlamak için Y.Mimar, mimar, restoratör, usta olmak gerekmediği kanaatindeyiz. Bu ayrım yeni kaplanmış kurşunun rengine bakarak da anlaşılabilir. Bununla birlikte, hayal kırıklığınızı ve düşüncelerinizi şantiye Şefi ya da yetkililere ifade etme olgunluğunu gösterdiğiniz takdirde, gerekli cevapları vermekten mutluluk duyarız. Restorasyon ekibi olarak, Süleymaniye Camii gibi önemli bir yapının restorasyonu sürerken, Cami’ye gelen yerli ve yabancı turistlerin Cami’nin ibadete kapalı kısmına dair birkaç kare görebilmeleri için fotoğraflar ve bilgilendirme panoları hazırlamayı kendimize görev bildiğimizi belirtmek isteriz. Restorasyon çalışmaları, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Bilim Kurulu kontrolünde, bir Sinan yapısını restore etmenin sorumluluğunun bilincinde olan eğitimli bir teknik kadro ile itinalı bir şekilde devam etmektedir. “Restorasyona Tepkili Profesyonel Turist Rehberleri”nin sebebini anlayamadığımız bu asılsız ithamları için özür dileyecekleri günü beklemekteyiz.
Süleymaniye Camii 2007–2008 Uygulama Restorasyonu Şantiye Şefi Rest. Uzm. Y. Mimar Nilgün OLGUN ve Teknik Ofis Çalışanları" Turizm Habercisi, 14.05.2008 |
||
TAŞINAN TARİHİ KÜTÜPHANE MECLİS GÜNDEMİNDE
CHP Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a tarihi Halil Hamit Paşa Kütüphanesi'nin deprem güçlendirmesi nedeniyle kapatılarak şehir dışında kimsenin bilmediği bir yere neden taşındığını sordu.
Coşkuner, Meclis'te yaptığı konuşmada; tarihi kütüphanenin kenar bir mahalleye taşınmakla kalmayıp kitaplarının da hala kolilerin içinde bekletildiğini, bu yüzden vatandaşların ve öğrencilerin mağdur edildiğini söyledi. Coşkuner, mağduriyetin giderilmesi için bakandan çalışma yapılıp yapılmayacağını da sordu. Öte yandan Isparta Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne, Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdürü Ahmet Arı imzası ile kütüphanenin taşınmasına izin verilmeyen bir yazı gönderildiği ortaya çıktı. Bakanlığın yazısına rağmen kütüphanenin niçin taşındığı konusunda kütüphane müdürü ve görevlilerden savunma istendi. Zaman, Haber: Mesut Mercan, 13.05.2008 |
||
DENİZLİ'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
Denizli'de düzenlenen iki ayrı operasyonda Roma dönemine ait tarihi eser parçaları ile 188 sikke ele geçirildi.
Haber Ekspres, 13.05.2008 |
||
SAFRANBOLU TARİHİ SOKAKLARDA ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR
Karabük'ün Safranbolu İlçesi ara sokaklarında yer altı çalışmaları tüm hızıyla sürerken, Belediye Başkanı Nihat Cebeci, çalışmaları yerinde inceledi.
Safranbolu'nun tarihi şehir merkezinde yer altı çalışmaları kapsamında devam eden kanalizasyon ve elektrik şebekesi çalışmaları bir taraftan devam ederken diğer taraftan özellik taşıyan sokaklarda yer altı çalışmalarının tamamlanmasının ardından beton parkeler sökülerek yerine tarihi dokunun orijınalindeki taş kaplaması yapılmakta.
Belediye Başkanı Nihat Cebeci ve beraberindeki heyet Safranbolu'nun tarihi sokaklarını yürüyerek gezdi ve çalışmalarını yerinde inceledi. Tarihi koruma bilinci içersinde olduklarını belirten Belediye Başkanı Nihat Cebeci, "Akçasu deresi üzerinde evlerin mimarisi ile bütünleşen çift kemerli tarihi köprünün altından geçen dere yatağının temizlenmesi ile çok güzel olduğunu ve yatak çevresinde taş duvarlarla örüleceğini" kaydetti. haberler.com, 13.05.2008 |
![]() |
|
YAYLALARDAN SONRA TARİHİ MEKANLAR DA YASAK Evrensel, Haber: Elif Görgü, 13.05.2008 |
||
HATTUŞA'DAN KADEŞ'E BARIŞ KÖPRÜSÜ
Ünlü haberci Coşkun Aral, dünyada ilk yazılı barış anlaşmasının yapıldığı Hitit topraklarında ‘Hattuşa’dan Kadeş’e barış köprüsü’ oluşturmak için kolları sıvadı.
Evrensel, 13.05.208 |
||
ULU CAMİ RESTORASYONA ALINDI
Saltuklu Emiri Nasuriddin Muhammet tarafından 1179 yılında yaptırılan ve Erzurum’un en büyük camisi olan Ulu Camii, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restorasyona alındı. 6 ay sürecek olan restorasyon çalışmaları kapsamında cami duvarlarının iç ve dış temizlikleriyle, ahşap döşemeleri yenilenecek.
Erzurum Vakıflar Bölge Müdürü Tahsin Türker, Vakıflar Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, Ulu Camii’nde gerçekleştirilecek olan bakım ve onarım çalışmalarıyla ilgili olarak bilgiler verdi. Bölge Müdürü Türker, restorasyon ihalesinin geçtiğimiz Mart ayında yapıldığını belirterek, “Çalışmalara başlanması noktasında yer teslimini 7 Mayıs tarihi itibariyle yaptık. Restorasyon çalışmaları 6 ay boyunca devam edecek” dedi.
Ulu Camii’nde başlayan bakım ve onarım çalışmaları kapsamında, caminin iç ve dış duvarlarının elden geçirileceğini, ahşap döşemelerin yenileneceğini ve caminin arka kısmında tamirat işlemlerinin yürütüleceğini dile getiren Vakıflar Bölge Müdürü Türker, “Camimizin pencereleri baştan aşağı yenilenecek ve çatıda ısı izolasyonu yapılacak. Camide bulunan metal kapılar, ahşap haline getirilecek. Ayrıca caminin dört bir yanında çevre düzenlemesi yapılacak” diye konuştu.
Vakıflar Bölge Müdürü Tahsin Türker, bu yaz sezonu içerisinde tarihi başka camilerin de restore edileceğini anlatarak, “Tarihi nitelikleri bulunan ve kurumumuz bünyesinde yer alan eserlerimizin bakım ve onarımı için elimizden geleni yapıyoruz” dedi. Erzurum Gazetesi, 13.05.2008 |
||
|
İZNİK'TE RESTORASYON REZALETİ
Bursa İznik’te MS 325 yılında ilk konsüle ev sahipliği yapan ve teslis akidesinin kabul edildiği Ayasofya’nın minaresi çimentoyla kaplandı.
Çatısı kapanan, bazı kapalı pencereleri açılan Ayasofya Camii’nin son olarak da Mimar Sinan’ın yaptığı ve harap haldeki minaresi Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 375 bin YTL’ye 15 Kasım 2007’den itibaren restore ediliyordu.
Milliyet, 13.05.2008 |
|
KAYA MEZARI İNŞAATLARI
RUHSATLIYMIŞ Çarpık yapılaşma ve doğa tahribatıyla gündeme gelen Bodrum'da Karya Uygarlığı'na ait 3500 yıllık kaya mezarları ve odalarının üzerine yapılan 6 villadan sadece birinin havuzu, 'kaçak' olduğu gerekçesiyle yıkılacak. Yeni Asır Gazetesi'nin haberine göre; inşaat ruhsatı 2002 yılında verilen alandaki yapılaşma tamamlandıktan sonra geçen yıl koruma kararı alınmasına tepkiler artıyor. Bodrum'da "tarih talanı" olarak nitelendirilen kaya mezarlarının üzerindeki yapılaşmayla ilgili Muğla Valiliği de konunun, 'en yüksek duyarlılıkla' ele alındığını açıkladı.
Tarih üzerindeki lüks yapılaşma, Akdeniz Üniversitesi Tarih ve Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi arkeolog Prof.Dr. Fahri Işık'ın, tarih araştırmacısı Özay Kartal ile birlikte Bodrum ve yarımadasındaki Karya Uygarlığı'na ait eserleri incelemesiyle ortaya çıktı. Turgutreis'te 2 yıl önce Bodrum Müzesi arkeologlarının tespitinden sonra, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından tescili yapılan mezar ve mezar odalarının üzerine ve bitişiğine yüzme havuzlu villa yapılarak satıldığını öğrenen Prof.Dr. Işık, olayı şaşkınlıkla karşıladıklarını açıkladı.
Muğla Vali Yardımcısı Recep Yüksel, villaların yıkılıp yıkılmayacağına Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun karar vereceğini söyledi. Üç ay öncesine kadar bu alanın kültür envanterinde görünmediğini belirlediklerini de kaydeden Yüksel şöyle konuştu: "Söz konusu alan yerel yönetimlerin bilgisinde olsa bile, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 'taşınmaz kültür varlığı' olarak 3 ay önce tescillendi. 2 aydır bu alanı takip ediyorduk. Kamu görevlileri hakkında da kurul tarafından suç duyurusunda bulunuldu. Kurulumuzun incelemesi devam ediyor. Bu tür durumlarda yapılan yapıların yıkılması, bazen kültür varlığına zarar verebiliyor. Bu nedenle konuyu titizlikle inceliyoruz. Yapılan villaların yıkılıp, yıkılmayacağı kurul kararının ardından belli olacak."
Turgutreis Belediyesi'nin Anavatan Partili Başkanı Ali Server Yazgan, ekiplerin kaya mezarları üzerine yapılan villalarda yaptıkları incelemede sadece bir havuzun plana aykırı olduğu için "kaçak" olduğunun belirlendiğini söyledi. Turgutreis Belediye encümenin kaçak havuzun yıkım kararını almak üzere toplanacağını belirten Yazgan, "Ayrıca para cezası kesilecek. Villa sahibine yıkım için bir ay süre verilecek. Eğer verilen sürede kaya mezarı üzerine yapılan havuzun yıkılmaması halinde yıkımı biz yaparız" dedi.
Bodrum Arkeoloji ve Sualtı Müzesi eski Müdürü Oğuz Alpözen şöyle konuştu: "Bu topraklarda olan bütün uygarlıklar benimdir' diye haykıracak bir kültür birliğine, bir seferberliğe ihtiyacımız var. Gazi Mustafa Kemal'den sonra hiçbir devlet adamı, lider olaylara bu şekilde yaklaşmadı. 'Anadolu topraklarında gelmiş geçmiş bütün uygarlıkların sahibi benim' dendiği an bu türlü talan son bulacaktır. Ama bunu ilkokuldan başlatıp insanlara öğretmemiz lazım. Yoksa önümüzdeki 30-40 yıl içinde bu uygarlıkların çoğu yok olup gidecek."
Yüzlerce yıl insanların buradaki mezarlara gömüldüklerini hatırlatan Alpözen, onların geleceğini kaya mezarlarında, kendini koruyarak sağlamaya çalıştıklarını kaydetti. Alpözen, "Çok tanrılı dinler böyle bakmış. Ama günümüz insanı onları anlayamamış 'in' diye adlandırmış, o taraflı olmamış. Onların kutsal yerler olduğunun farkında olmamış, onlara bir başka ilahi güç olarak baktıklarının farkında olamamışlar. O güzelim kaya mezarları bir şekilde görmezlikten gelmişler ve son süratle de gidiyor. Bunların tek tek korunması bilinmesi, temizlenmesi, aydınlatılması, gelecek kuşaklara aktarılması gerek" diye konuştu.
Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan, Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürü Yaşar Yıldız'ı arayıp bölgede arkeologların ve uzmanların araştırma yapması için önceki gün talimat verdiğini hatırlatarak, gerekenin yapılacağından kimsenin kuşkusu olmaması gerektiğini söyledi. Kalkan, tarihi mekanların ve ören yerlerinin korunmasında toplumsal duyarlılığın önemli olduğuna dikkat çekerek, "Uzmanların hazırlayacağı raporun sonucunda suçlular hakkında hem idari hem adli soruşturma başlatıp savcılığa suç duyurusunda bulunacağız" dedi. Yeni Asır, 14.05.2008 Hürriyet, Haber: Yaşar Anter, 13.05.2008 |
||
NOEL BABA MÜZESİ'NİN KORUMA İNŞAATI BAŞLATILAMIYOR
Antalya'nın Demre İlçesi'ndeki Noel Baba Müzesi'nin toprak kaymasından korunması için istinat duvarı yapılmasına müzenin bitişiğindeki arazinin sahiplerince izin verilmedi. Demre Kaymakamı Demiryürek, bakanlığa durumu bir raporla bildireceklerini ve gerekirse kamulaştırma yapılacağını söyledi.
Demre
Kaymakamı Demiryürek, gazetecilere yaptığı
açıklamada, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın duvarın
yapılması için kararlı olduğunu belirterek, ''Arazi
sahipleri haklı olarak duvar yapımına rıza
göstermediler. Duvar için ne kadar yer gerektiğini
belirliyoruz. Duvarın mutlaka yapılması gerekiyor.
Bu çalışmanın sonunda Kültür ve Turizm Bakanlığına
rapor sunacağız. Zannederim kamulaştırma yapılacak''
diye konuştu. Turizm Gazetesi, 12.05.2008 |
||
TEKEL'İN KÜLTÜR MÜZESİ'Nİ DE SOYDURACAKLAR
Tekel’in Şişli’deki “24 dönümlük son cennet bahçesi”
içinde yer alan Likör Fabrikası özel sektöre
satıldı. Satış yani özelleştirme; yasaya, kitaba,
şekle-şarta uyduruldu. Cinayetti bu! Şehre karşı
katliam! İnsana saygısızlık. Vatan, Yazı: Necati Doğru, 12.05.2008 |
||
RUMELİ HİSARI İHALEYE ÇIKTI
Restorasyon için
kapatılan Rumeli Hisarı, çalışmalar Anıtlar
Kurumu’na takılınca yeniden ihaleye çıkıyor. Hürriyet, Haber: Muharrem Aydın, 12.05.2008 |
||
TARİHİ CAMİ YANDI
En eski camilerinden biri olan ve restorasyon çalışmalarına geçtiğimiz günlerde başlanan Hacı Veli Camii'nde henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. Gaziantep 27 Gazetesi, 12.05.2008 |
![]() |
|
|
KORUNACAK DUVARI BİR GECEDE YIKTILAR
İstanbul Beşiktaş'ta Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun izni doğrultusunda restore edilerek yerine deniz altını gören 7 yıldızlı bir otel yapılması planlanan tarihi "Astro Türk Tütün Deposu" Kültür Bakanlığı İstanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nda alınan kararla tarihe karıştı. Projeyi yürüten firma, binanın korunması gereken dış duvarlarını bir gecede yerle bir etti. Yaklaşık bir buçuk ay önce sessiz sedasız gerçekleştirilen yıkımı öğrenen İstanbul Mimarlar Odası, suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. Sabah, Haber: Deniz Derin, 12.05.2008 |
|
ALPASLAN'IN KILICI YİNE ÇALINDI
Malazgirt’te 1071’de
Bizans İmparatoru Romen Diyojen’i savaşta yenerek,
Türklerin Anadolu'ya girmesini sağlayan Büyük
Selçuklu hükümdarı Alpaslan’ın Kayseri’deki
heykelinin sağ elindeki metal kılıç, ikinci kez
çalındı.
Geçen yıl da kimliği
belirsiz kişiler tarafından çalındıktan sonra bir
ağacın altına atılan kılıç, Melikgazi Park ve
Bahçeler Müdürlüğü görevlileri tarafından kaynak
yapılarak yerine takılmıştı. Kayseri Kent Haber, 12.05.2008 |
|
|
![]() |
TOSYA VE TAŞKÖPRÜ'NÜN EVLERİ KURTARILIYOR
Kastamonu’nun Taşköprü ve Tosya ilçelerindeki tarihi evler birer birer restore ediliyor.
Taşköprü’deki Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait evlerden 132’si tescil edildi bile. Tosya’da yıkılma tehlikesi altındaki 26 ev ise acil restorasyon programına alındı. Bu evlerden en ilginci Cem Boyner’in ailesine ait 256 yıllık Sakaoğlu Konağı. Hürriyet Seyahat, 12.05.2008 |
|
JİROFT, MARHASHİ KRALLIĞI'NIN BAŞKENTİ OLABİLİR
Harvard Üniversitesi’nden Assuroloji profesörü Piotr Steinkeller, Jiroft antik şehrinin Marhashilerin başşehri olabileceğini düşünüyor. Tahran’da, 5-6 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen Jiroft Uygarlığı Sempozyumu’nda sunduğu bildirisinde Steinkeller bu konudaki teorisini destekleyen kanıtları açıkladı.
Eski kaynaklarda Warahshe olarak geçen Marhashi, 3. bin yılda Elam'ın doğusunda, İran platosunda kurulu olduğuna inanılan bir devlet ya da kabile. Kesin yeri bilinmeyen bu topluluğa ait en önemli kanıtlardan birisi Warahshe Kralı Migir-Enlil’den bahseden bir Elam yazıtı.
Doğu İran’da önemli bir ekonomik ve siyasi güç olan Marhashiler, Babil ile temas halinde idiler. Bölgenin politik tarihini de etkileyen bu işbirliği uzun bir süre devam etmişti.
Steinkeller 3. bine tarihlenen ve Marhashi ile ilişkili olabilecek bir yerleşim bulmak için daha önce uzun bir zaman Kerman Bölgesi’nin araştırmış. Bulduğu iki yerleşimden Tepe Yahya’nın çok küçük olması, Tall-e Eblis’in ise aynı dönemlerde tamamen tahrip olmuş olması bu bilim adamını Jiroft üzerinde çalışmaya sevk etmiş. Gelecekte bu bölgede yapılacak kazıların çok önemli bilgiler vereceğini düşünüyor.
Konferansın bilimsel sekreteri Prof. Yusef Majidzadeh, bölgede geçen altı kazı sezonu sonunda 700 antik yerleşim, tepe ve mezarın keşfedildiğini belirtti. 2002 yılında bölgedeki yoğun kaçak kazılar ve ele geçen çok değerli 3. bin yılına ait eserler ile gündeme gelen Jiroft’ta yazılı tabletler de bulunmuştu. Bulunan bu yazılar, Mezopotamya dışında dünyada bilinen en eski yazı olma özelliğine sahip. Tehran Times, 07.05.2008 |
![]() |
|
|
TARİHİ KÖPRÜ YIKILDI YIKILACAK
İhalesi ve yer teslimi yapılmasının üzerinden 20 aydan fazla zaman geçtiği halde restorasyonuna başlanmayan Darende’deki tarihi Nadir ve Uzunok köprüleri tehlike saçmaya devam ediyor. Malatya Haber, Haber: Yaşar Karaaslan, Fotoğraf: Ahmet Çakır, 12.05.2008 |
|
TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKTI
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Anadolu'da üzeri toprakla örtülü nice mücevherler bulunduğunu belirterek, "Anadolu'nun dört bir tarafını gezerken bir yandan sevinç, bir yandan bu konularla ilgili sorumlu hükümet üyesi olarak derin bir hüzün duyuyorum" dedi.
Vali Şahabettin Harput ise asırlardır mirasçısı olmaktan övünülen, ama zaman içinde çeşitli nedenlerle yeterince ilgilenilemeyen zengin tarihi yapının, 2002'den itibaren başlatılan çalışmalarla yeniden ayağa kaldırıldığını vurguladı.
Haşim İşcan Caddesi'nde bulunan ve 3.5 milyon YTL'lik bir harcamayla restore edilen tarihi 'Ördekli Hamamı', kültür merkezi olarak hizmet verecek. Törenin ardından ressam Muzaffer Akyol tarafından hamamda açılan resim sergisini gezen Bakan Günay, daha sonra Tuzhan'a geçerek incelemelerde bulundu. Günay'a, burada bir hat sanatçısı tarafından adının yazılı olduğu tablo hediye edildi. Bursa Hakimiyet, 11.05.2008 |
||
TARİHİ ULUS PROJESİ'NE SHP SERT TEPKİ VERDİ
SHP
Genel Sekreteri Dr. Uğur Cilasun, Ankara Tarihi Ulus
Kent Merkezi projesini sert bir dille eleştirdi,
çalışmanın ranta yönelik olduğunu öne sürdü. Hürriyet Ankara, 11.05.2008 |
||
ESKİ YUNAN KONAĞI KÜLTÜR EVİ OLACAK
Uşak’ta,
Yunanlıların işgal yıllarında ikinci katını hastane
olarak kullandığı Tekeşoğlu Hacı Abdulkadir
Konağı’nı İl Özel İdare Müdürlüğü restore ederek
kültür evine dönüştürecek. Hürriyet Ege, Haber: Yavuz Kuşdemir, 11.05.2008 |
||
PADİŞAHLAR GENÇLEŞSİN TALİMATI
Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay, Bursa Osmangazi Belediyesi
tarafından 3.5 milyon YTL harcanarak restore edilen,
kültür merkezine dönüştürülen Ördekli Hamam’ın
açılışını yaptı. Hürriyet, 11.05.2008 |
"BEN PADİŞAH DEĞİLİM"
Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay, Nevşehir Göreme’de 1984- 1992
yılları arasında restorasyonu gerçekleştirilen
Karanlık Kilise’yi ziyaret etti. Hürriyet, Haber: Ahmet Korkmaz, 12.05.2008 |
|
'HANIMEFENDİ'YE 4 MİLYON STERLİN
Sotheby's Müzayedeevi'nin 30 Mayıs'ta Londra'da yapılacak "Alman, Avusturyalı ve Orta Avrupalı ressamlardan 19. Yüzyıl Avrupa Resmi ve Oryantalist Resimler Satışı" başlıklı müzayedesinde Osman Hamdi Bey'in 'İstanbul Hanımefendisi' adlı tablosu 3-4 milyon sterlin (7.2-9.6 milyon YTL) rezerve fiyatıyla satışa sunulacak.
Sotheby's'in Türkiye ve Gelişmekte olan Pazarlar Sorumlusu Ali Can Ertuğ, tablo hakkında şu bilgileri veriyor: "Osman Hamdi Bey, Avrupa'nın akademik tarzını benimseyen ilk Türk sanatçısı oldu. İki farklı dünyanın konularını ve tekniklerini başarılı şekilde bir araya getiren resimler yaptı. Bu, hem Türk değerleri hem de son Paris modasını yansıtan giysileriyle alımlı kumral genç bir kadının resmedildiği önemli başyapıtı 'İstanbul Hanımefendisi' çalışmasında en iyi şekilde görülmektedir." Sabah, Haber: Perihan Korkmaz, 11.05.2008 |
![]() |
|
"BARİYERLERİNİZİ YIKIN, KENDİ 'DALİ'NİZİ BULUN"
Sabancı Müzesi’nde açılacak
Salvador Dali sergisine hazırlanan Gala-Salvador
Dali Vakfı’nın Genel Koordinatörü Joan Manuel
Sevillano Campalans, kökleri sanatın yasak olduğu
Osmanlı’ya dayanan Türkiye’nin de Picasso, Dali gibi
sanatçılara ev sahipliği yaptığına dikkat çekerek,
"Bariyerler yıkılınca orada kendi Picasso ve
Dali’nizi buluyorsunuz" dedi. 11 Mayıs 1904’de Figueras’ın bir köyünde
doğan Dali 6 yaşındayken menenjitten ölen erkek
kardeşinden 3 yıl sonra dünyaya geldi. Ona
koydukları isim kardeşinin ismiyle aynıydı. Zaman
geçtikçe farklılığını ifade etmek için resim yapmaya
başladı. Hasta çocuk 10 yaşında yaptığı ilk
resmiydi. 1920’li yıllarda Madrid San Fernando
Akademisine başladı. Ancak okuldan atıldı. Paris’te
Picasso’yla tanıştı. 10 yıl sonra da Sigmund Freud
ile. Rus bir avukatın kızı ve sürrealist şair Paul
Eduard’ın eşi Gala ile tanıştı. Evlendi. Yaşamına
25’e yakın kitap ve sayısız sanat eseri sığdır.
Öldüğünde 84 yaşındaydı. Şimdi Figueras’daki
müzesine hakim olan dev kubbenin altına gömülü. Hürriyet, Haber: Ayşegül Akyarlı Güven, 11.05.2008 |
||
ANKARA OTELİ'NDE TESCİL KARARI UYGULANSIN İKAZI
TMOBB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Büyük Ankara
Oteli’nde tadilat adı altında, yasal olmayan
uygulamalar yapıldığı ve otelin tanınmaz hale
geldiği gerekçesi ile açtığı davanın kazanıldığını
hatırlattı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yargı
kararlarını uygulamasını istedi. Hürriyet Ankara, 11.05.2008 |
||
![]() |
TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI: 7 TUTUKLAMA
Kütahya ve Manisa'da tarihi eser kaçakçılığı yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınan aralarında bir belediye başkanının da bulunduğu 9 kişiden 7'si, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Kütahya Kent Haber, 11.05.2008 |
|
MİKEN UYGARLIĞI SERGİLENMEYİ BEKLİYOR
Akdeniz Üniversitesi Tarih ve Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Fahri Işık, 1960 yılında Bodrum'un eski yerleşim yerlerinden biri olan Müskebi'de yapılan kazı çalışmalarında Miken Uygarlığı'na ait 48 mezarın ve 300'e yakın tarihi eserin gün yüzüne çıkartıldığını halen Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nin deposundaki bu eserlerin sergilenmemesinin üzüntü verici olduğunu söyledi.
Bodrum Yarımadası Sanayici İşadamları Derneği tarafından, Nurol Kültür Merkezi'nde ‘Miken Mezarlığı ve Halikarnas Yarımadası'nda Helen Kolonizasyonu’ konulu konferans düzenlendi. Konferansa, 1960 yılında Bodrum'un Ortakent-Yahşi Beldesi'ndeki en eski yerleşim yerlerinden biri olan Müskebi'deki kazı çalışmalarına katılan Akdeniz Üniversitesi Tarih ve Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Arkeolog Prof.Dr. Fahri Işık konuşmacı olarak katıldı.
Prof.Dr. Fahri Işık, Müskebi'deki Miken Uygarlığı izlerinin MÖ 1450 -1200 yılları arasında döneme yayıldığını kaydetti. Prof.Dr. Işık, 1960 yılında Müskebi'de 3 ayrı yerde yapılan kazı çalışmalarında 48 Miken mezar ve mezar odalarına rastlandığını, ayrıca o zamanlarda eşi benzeri görülmemiş 300'e yakın eser gün ışığına çıkarıldığını anlattı. Çoğu çömlekten ve tunç silahlarından oluşan bu eserlerin bugün Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmek yerine müzenin depolarında saklandığını ileri süren Prof.Dr. Işık, “Bu oldukça üzüntü verici bir olay. Çünkü Miken Uygarlığı Anadolu'nun odak noktası olup en önemli uygarlıklarından birisidir. Miken Mezarlığı'ndan çıkan eserlerin sergileneceği ayrı bir müze oluşturulması veya Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmesi için çalışmalara başlanılması kentin kültürel geçmişi açısından önem taşımakta. Bu nedenle Bodrum ve yarımadasında 3 bin 500 yıl önceki yaşama ışık tutacak Miken mezarlarının bulunduğu bölge mutlaka koruma altına alınmalı” dedi.
Işık, Bodrum ve yarımadasının Miken ile birlikte Karya ve Leleg uygarlıklarına yıllarca ev sahipliği yaptığına dikkati çekerek, “3 bin 500 yıllık tarihin izlerini yarımadanın her tarafından görmek mümkün. Son 10 yılda hızla artan yapılaşma ve SİT alanlarında korumanın tam olarak yapılamamış olması nedeniyle tarihi ve kültürel tahribat gittikçe artıyor. Bu nedenle kurtarma kazıları ve uygarlıkların izlerinin bulunduğu bölgeler mutlaka koruma altına alınmalı. O bölgelerde yapılaşmaya izin verilmemeli veya mutlaka sınırlandırma getirilmeli” diye konuştu Radikal, Haber: Sezer Şahindaş, 10.05.2008 |
||
DOĞA HARİKASI MAĞARA BULUNDU
Sinop'un Durağan İlçesi'ne bağlı Cevizlibağ Köyü'nde, araştırmacı üç arkadaş tarafından milyonlarca yıllık sarkıt ve dikitlere sahip doğa harikası bir mağara keşfedildi.
Mağaranın, yapılacak düzenlemelerle birlikte, oksijen yoğunluğu ile özellikle astım hastaları için doğal bir şifa kaynağı olabileceğini kaydeden İbrahim Irmak, "İlçemizin doğal ve tarihi zenginliklerini bulup ortaya çıkarmak amacıyla arkadaşlarımız Emin Adıgüzel ve Ali Göçmen ile birlikte çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Kireç kayalarının yoğun olduğu bir bölgede mağara oluşumlarının olma ihtimaliyle aldığımız bir duyumu değerlendirme sonucu bu mağarayı bulduk. Ağcaçal Mağarası canlı bir mağara. Oluşum devam ediyor. Bu nedenle muhakkak koruma altına alınarak ve araştırmalar yapılarak turizme kazandırılmalıdır. Bölgesi itibariyle ülke çapında çok merak edilen ve beğenilen bir mağara olma şansı çok yüksek. Ancak mağaranın özellikle giriş kısmının kesinlikle açılmaması gerekiyor. Böyle bir yanlışın yapılması durumunda mağaramız kuruyup özelliğini kaybeder. Buraya gerekli yol ve diğer alt yapı yapılarak turizm için çok güzel bir alana dönüştürülebilir. Mağara gelişen Sinop turizmi için önemli bir kazanım olmuş olacak" diye konuştu. Sinop Kent Haber, 10.05.2008 |
![]() |
|
ZEUGMA MOZAİK MÜZESİ'NİN TEMELİ ATILDI
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yaptırılacak olan Zeugma Müzesi'nin temel atma törenine Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Gaziantep Valisi Süleyman Kamçı, Gaziantep Milletvekilleri ve geniş bir davetli katıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Asım Güzelbey 'Son derece önemli bir projenin temeli ilimizde atılmaktadır. Bu Cumhuriyet tarihinde yapılmış en büyük müze projesidir. 2008 yılı için bir hedef koyduk, dedik ki, Gaziantep 2008 yılında müzeler şehri olacak.Bu müzenin tamamlanması ile sadece Gaziantep'e değil üm Türkiye'ye de önemli katkıları olacağına inanıyoruz' diye konuştu.
Müze hakkında çeşitli bilgiler veren Başkan Güzelbey, Zeugma Kongre Kültür ve Müze Merkezinin Gaziantep ve bölgede turizmin gelişmesine yeni bir ivme kazandıracağını, turizmle Gaziantep, bölge ve Türkiye ekonomisine yapılan katkının artmasını sağlayacağını vurguladı. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek 'Gaziantep, ciddi sermaye birikimi ile önemli bir sanayi kentimiz. Onun ötesine geçerek sağlık ve turizmde cazibe merkezi haline getirmeliyiz. Bunun başında tabii ki kültür ve tarihi zenginliklerimizi sergilememiz lazım. Bugün temeli atılacak müze kompleksi Gaziantep turizmi için önemli bir etken olacak. Gaziantep'te, çağdaş, modern, Roma'da, Paris'te, gelişmiş tüm ülkelerde belediye başkanlığı yapabilecek bir Büyükşehir Belediye Başkanına sahibiz. Sunumlardan çok etkileniyoruz. Ve bu projeler bu yıl tamamlanacak' diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay 'Türkiye toprakları üzerinde dünya tarihinden ne varsa, öyle ki bütün uygarlıkların ayak izleri var, biz bütün bu ayak izlerini kendi insanımızla ve dünya insanıyla paylaşmak istiyoruz. Türkiye'yi sıradan bir deniz kıyısı turizmi yapılan ülke olmaktan çıkarıp marka turizm ülkesi haline getirmeye çalışıyoruz. Türkiye'yi ziyaret edilmesi bir itibar sorunu olan, ziyaret edilmesi bir saygınlık ifadesi olan marka turizm ülkesi haline getirmeye çalışıyoruz. Bunun için kültür turizmi alanındaki yatırımları önemsiyoruz, bu alandaki yatırımları sonsuz destekliyoruz' dedi. Yeni Şafak, Haber: Yaşar Yavuz, 10.05.2008 |
||
![]() |
TARİHİ MEZAR BULUNDU
Tarsus'ta, MÖ 2. yüzyıla ait olduğu sanılan 2 oda mezar bulundu. Mezarların içerisinde bulunan küplerin içerisinde ise insan iskeleti çıktı.
Tarsus'un Akşemsettin Mahallesi 161 Sokak üzerinde Türk Telekom'un alt yapı çalışmaları sırasında tarihi mezar kalıntıları bulundu. Oda mezar bulunduğu ihbarını alan Tarsus Müze Müdürü Abdulbari Yıldız, kazı çalışmasının yapıldığı yerde inceleme başlattı.
İlk belirlemelere göre mezarların MÖ 2. yüzyıla ait olduğunu belirten Yıldız, "Zeminden
Mahallelerinde oda mezarcık çıktığını duyan vatandaşlar ise kazı alanına akın etti. Tarsus Haber, 09.05.2008 |
![]() |
|
Kerkenes (von der Osten) |
...1927
|
![]() |
4 - 10 Mayıs 2008 |
||
İSPANYA'DA PAHA BİÇİLEMEYEN ESKİ ESERLER
İspanya polisi, Latin Amerika’dan Avrupa’ya satmak üzere eski eser getiren bir çifti tutukladı, “paha biçilemez” olarak nitelenen eski eserlere de el konuldu. Güney Amerika’nın Kolomb öncesi dönemine ait oldukları belirtilen eserlerin Fransa’da satılmasının planlandığı da açıklandı.
Interpol tarafından Kolombiya, Peru ve Ekvator’da yürütülen çalışmalar sonunda bir İspanyol koca ile Kolombiyalı eşi İspanya’da tutuklandılar. Çiftin evinde yapılan aramada çeşitli arkeolojik kazı alanlarından çalınmış, paketli durumda 700 parça eski eser ele geçirildi. Çoğunluğu maskeler, kolyeler, resimler ve seramiklerden oluşan eserlerin arasında, tümü 500 yıldan eski, birkaç düzine altın takı bulunduğu da açıklandı.
Eserlerin büyük bir kısmının Peru ve Ekvator menşeli olduğu ve bu çifte Kolombiyalı bir aracı vasıtası ile satıldığı tahmin ediliyor. Çift, Kolombiya’nın başkenti Bogota’ya yaptıkları bir yolculuktan yeni dönmüşlerdi. Bu operasyonda Interpol, ilgili tüm ülkelerin polisleri arasında koordinasyon ve tavsiye işlevi sürdürdü. İspanyol polisi, çiftin evinde ele geçen bilgisayar kayıtlarından Fransa ve Kolombiya’daki aracıları ve daha önceki faaliyetleri tespit etmeye çalışıyor. Erişilen ilk bilgilerde, çiftin önümüzdeki ay Fransa’da bir müzayede düzenleyecekleri anlaşıldı.
Madrid Müzesi’ne teslim edilen eski eserler, incelendikten sonra ilgili ülkelere iade edilecekler. BBC News, Haber: Steve Kingstone, 06.05.2008 |
![]() |
|
BEHRAMPAŞA HANI TURİZME KAZANDIRILACAK
1573 yılında Sağır Behrampaşa tarafından yaptırılan
Behrampaşa Hanı, butik otele dönüştürülecek.
Yıllardır bir mermer firması tarafından atölye
olarak kullanılan tarihi hanın boşaltılması için
mahkeme süreci başlatan Vakıflar Bölge Müdürlüğü,
birkaç yıldır sürdürdüğü hukuki mücadeleyi kazandı.
Mahkeme kararıyla hanın tahliye edilmesinin ardından
tarihi yapının restore edilmesi için çalışma
başlatılacak. Sivas Vakıflar Bölge Müdürü Adnan Er,
tarihi han için İstanbul Teknik Üniversitesince
proje hazırlığına başlandığını söyledi. Hazırlanan
projenin daha sonra Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kuruluna sunulacağını belirten Er, burayı
butik otel olarak kullanmayı planladıklarını
söyledi. Ayrıca tarihi yapının alt kısmı halka
açılacak. Türkiye Gazetesi, 10.05.2008 |
||
TARİHİ ESER ARAYAN 3 KİŞİ GÖZALTINDA
Zonguldak'ta, sit alanında tarihi eser arayan 3 kişi gözaltına alındı.
Zonguldak Kent Haber, 10.05.2008 |
||
İSTANBUL'DA KÜLTÜR BAHANE, VERGİ ŞAHANE
İstanbul 2010'da Avrupa'nın Kültür Başkenti olacak. Açıklandığından beri pek çokları bunun ne kadar büyük bir nimet olduğunu bize anlatıp durdular. Başımıza talih kuşu konmuş da haberimiz yokmuş. Sanki Olimpiyatları almışız. Sanki böylelikle AB kapısının eşiğinden içeriye ayağımızı atmışız. Abarta abarta bugünlere geldik.
Oysa 1985'ten beri Avrupa Parlamentosu, başvuruları değerlendirip, sırası geleni "Kültür Başkenti" ilan ediyor. Peki bu o kadar mühim bir hadise idiyse, neden şimdiye kadar hiç haberimiz olmadı? Neden "Bu yıl X kenti Avrupa'nın kültür başkenti" diye gazetelerimizde başlıklar atılmadı?. Mesela geçen yıl... Hangi Avrupa kenti "Kültür Başkenti" idi?
Sadece Türk vatandaşları
değil, kaç Avrupa vatandaşı bu soruya cevap
verebilir?
Kaç tane Avrupa gazetesi Sibiu'yu anlattı? Peki ya bu yıl Avrupa'nın Kültür Başkenti unvanını hangi kent taşıyor? Norveç'in iki kenti.
İstanbul ise
2010'da bu unvanı, Macaristan'ın
Ama asıl mesele bu
değil. Bu kadar abartılarak Türk kamuoyuna sunulan bu olayı biz nasıl yaşayacağız, neler hissedeceğiz, kültürümüz ne kadar artacak diye merak içindeyken, merakımız giderildi.
İstanbul 2010'da Kültür Başkenti oluyor, "kültür vergisi" geliyor. Kültür bahane vergisi şahane! Tasarı hazır. Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi halinde iptal edilebilir. Edilmezse, deprem vergisi gibi kalıcı olacak. Biz bu filmi daha önce görmüştük…
İstanbul- 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamında yapılacak harcamalara kaynak sağlamak amacıyla Fon oluşturuluyormuş. Tasarıya göre benzene, litre başına 1.5 Ykr, motorin türlerine de litre başına 1 Ykr zam uygulanacak. 3 yıl boyunca sürecek uygulamadan, Fona 750 milyon YTL kaynak sağlanması planlanıyor.
Al
Bu tasarıyı duyan eski
Avrupa kültür başkentlerinden bugün donk donk diye
sesler geliyor. Hürriyet, Haber: Kamer Özbucak, 10.05.2008 |
||
2500 YILLIK ANTİK KENTE TAŞ OCAĞI İZNİ bin 610 nüfusa sahip Ahmetbeyli Mahallesi’nin muhtarı Mustafa Gürmen, “Sezonda turistlerin gelmesiyle nüfusumuz 10 bin kişiye ulaşıyor. Bölgemizde 130 bin mandalina, 6 bin zeytin ağacı var. Bunların telef olacağını bildiğimiz ve doğayı yok edeceği için taş ocağını istemiyoruz. Köylülerimiz de eyleme katılacak” dedi. Vatan, 05.05.2008 |
||
|
||
|
İSPANYA GEMİNİN GANİMETİNİ İSTİYOR
Geçen yıl mayıs ayında keşif çalışmaları yapan Odyssey Marine Exploration isimli Amerikan firmasına ait gemi, tarihin en büyük ganimetlerinden birini denizin altından çıkardı. Sabah, 10.05.2008 |
|
ANTİK MAYA MEZARINDA OLAĞANÜSTÜ KUMAŞLAR
Bilimadamlarının açıkladığına göre, bir antik Maya kraliçesinin mezarında ele geçen tekstiller, kalite ve imalatlarındaki karmaşıklık açısından çağdaş örneklerden kat be kat üstün.
Pennsylvania Üniversitesi’nden Robert Sharer başkanlığında bir ekip tarafından kazısı yapılan mezar Honduras’da, Maya şehri Copan’da bulundu.
Araştırmacılar ismi bilinmeyen kraliçenin MS 5. yüzyılda yaşadığını tahmin ediyorlar. Mezarda bulunan kumaşları inceleyen, Rhode Island Üniversitesi’nden Margaret Ordonez bazı kumaşlarda santimetrekarede 12 atkı ve 12 çözgü ipliği kullanıldığını, bunun şu anda kullandığımız kaliteli kumaşlarda bulunan miktar olduğunu ve örneğin kot kumaşlarındaki sayının daha düşük olduğunu belirtti.
Mezarda birbirini üstüne yığılmış, bazı durumlarda 25 kata varan kumaş parçaları bulundu. National Geographic News, Haber: Ker Than, 25.04.2008 |
![]() |
|
TANITIM MERKEZİNE BAK, NOTUNU VER
Açılışında bizzat Özal ile birlikte bir sabah kahvaltısı yaptığım bu binanın 2003 yılında önünden geçerken bir harabe haline gelmiş olduğunu yine kendi gözlerimle görmüş ve bu kanaatimi de içeride bir odada oturmakta olan, kimliğini bilmediğim bir zata yüksek sesle açıklamaktan çekinmemiştim.
Aynı yıl
olmalı; Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Kilya
Koyu'nda ilkinden daha mükemmel bir bina yaptırdı ve
bunun Ana Tanıtım Merkezi olarak kullanılacağını
ilan etti. Eskisi ise, sadece Milli Parklar
Müdürlüğü olarak hizmet verecekti...
Bu arada, eski Tanıtım Merkezi, yani Milli Parklar Müdürlüğü binası da tadilata sokuldu. Ama ne olduysa oldu; tadilat sırasında eşyaların kaldırıldığı depoda yangın çıktı ve birçok şey yandı. Yanan eşya ve malzemenin değerli olup olmadığı, yangının kasıtlı olup olmadığı, neyin yanıp neyin kurtarıldığını bilen de yok... Milli Parklar müdürü de birkaç hafta önce başka bir yere tayin edildi. Yani, "Huu komşu, oğlun geldi mi?", "Geldi..."
- "Ne getirdi?", "İnci, boncuk..." - "Kime, kime?", "Sana, bana..." - "Daha kime?", "Karakediye..." - "Karakedi nerede?", "Ağaca çıktı..." - "Ağaç nerede?", "Balta kesti..." - "Balta nerede?", "Suya düştü..." - "Su nerede?", "İnek içti..." - "İnek nerede?", "Dağa kaçtı..." - "Dağ
nerede?", "Yandı bitti, kül olduuuuuu..."
Benim tahminim, bu furyanın 2015'e varmadan sona ereceği yolunda... Otobüslerle tabur tabur bölgeye taşınan kuru kalabalıkların da bir sonu var elbette... Bu kuru kalabalıkları bölgeye taşıma dümen-dubarasıyla bu işten kaldırılan milyarların da bir haddi hududu olmalı... O zaman ne olacak hep birlikte göreceğiz?
O gün geldiğinde "Dedeciğim ben geldim" diyenleri, "vatan, namus, devlet için şehit olmaya hazır" olanları arayacağım... Burası Çanakkale, Yazı: Yetkin İşcen, 09.05.2008 |
||
1071 EFSANESİNİ ÇÖKERTEN İKİNCİ BELGE
Van Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Veli
Sevin de Anadolu kapılarının Malazgirt’le
açılmadığını Türklerin binlerce yıl önce Anadolu’da
var olduklarını iddia etti.Türklerin Anadolu’ya 1071
Malazgirt Zaferi’yle girmediği tezini öne süren
Afyon Kocatepe Üniversitesi’nden Prof.Dr. Ekrem
Memiş’ten sonra, Türk Tarih Kurumu adına Anadolu’da
kazı çalışmaları yürüten Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Veli Sevin’den de
önemli açıklamalar geldi. Sevin, Hakkari Bölgesi’nde
milattan önce 2 binli yıllara uzanan Türk mezar
taşları bulduklarını belirtti. Bugün, Haber: İmge
Yücetürk, 10.05.2008
Prof.Dr. Ekrem Memiş,
Türkler'in Anadolu'ya Malazgirt Zaferi'yle girdiği
ve bu zaferle Anadolu'nun 1071'de el değiştirdiği
iddiasını çürüttüğünü öne sürdü. Ankara Haber, 09.05.2008 |
||
BABA-OĞULA TARİHİ ESER GÖZALTISI
Muğla'nın Milas
İlçesi'nde, tarihi eser kaçakçılığı yaptıkları ve
izinsiz haşhaş yetiştirdikleri belirlenen baba ile
oğlu, jandarma tarafından gözaltına alındı. Muğla Kent Haber, 09.05.2008 |
||
YOK OLAN MEGA ŞEHRİN ESRARI
Hürriyet, 09.05.2008 |
||
![]() |
ESKİ EVLER YOK OLUYOR
Ordu'nun Taşbaşı Mahallesi'nde yüzyıl başından kalma Ermeni, Rum ve Türk mimari stilini yansıtan evler, her geçen gün yok oluyor.
Bazı evler kullanılmadıkları için sokakta yaşayanların barınağı olurken, bazı evler ise kimliği meçhul kişi veya kişilerce yakılıyor. Ordu şehir merkezinde özellikle çoğu Taşbaşı Mahallesi'nde bulunan 116 tarihi ev kurtarılacağı veya yıkılacağı günü bekliyor.
Tarihi evlerin bulunduğu Menekşe Sokağı aslına uygun restore etmek isteyen Belediye, bir yılı aşkın sürdürdüğü çalışmalar sonunda sadece bir evin yapımına izin alabildi.
Rölöve projelerini hazırladıkları bir evin aslına uygun inşa edileceğini belirten Ordu Belediye Başkanı Seyit Torun, "Onayını aldığımız bir evin restorasyonunu yakında ihaleye çıkaracağız. Ayrıca 2-3 evin daha projesini Anıtlar Yüksek Kurulu'na onaylatmayı amaçlıyoruz. Bütün çabamız bu evleri kurtarmak için" dedi. Ordu Kent Haber, 09.05.2008 |
|
SABA MELİKESİNİN SARAYI BULUNDU
Alman arkeologlar, Etiyopya’nın (Eski Habeşistan) Aksum kentinde efsanevi Saba Melikesi Belkıs’ın sarayının kalıntılarını ortaya çıkarmayı başardı. Hürriyet, 09.05.2008 |
![]() |
|
TARİHİ KİLİM İÇİN GÜVENLİK KAMERASI
Polatlı Yağcıoğlu Köyü camisindeki tarihi kilimlere
hırsızların dadanması üzerine köye güvenlik kamerası
sistemi kurulmasına karar verildi. Hürriyet Ankara, 09.05.2008 |
||
|
TÜRK ŞEHİTLİĞİ SULAR ALTINDA
Myanmar'da geçtiğimiz hafta sonu yaşanan kasırga felaketinin ardından binlerce kişi öldü, yaralandı ve evsiz kaldı. Bütün dünyanın gündemine oturan bu Güneydoğu Asya ülkesinin, Türkiye için ise özel bir yeri var. Çünkü, Myanmar'da tam bin 500 Türk askerinin yattığı 2 şehitlik bulunuyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Irak, Filistin ve Arabistan cephelerinde, İngilizlere karşı savaşırken esir düşen Türk askerleri, o zamanlar Britanya İmparatorluğu'nun sömürgesi olan Burma'ya yani bugünkü adıyla Myanmar'a getirildi. 12 bin Türk askeri Burma'da demiryolu, köprü ve suni göl yapımında çalıştırıldı. Ağır çalışma şartları ile hastalıklar yüzünden bir çoğu şehit düştü.
Thatmyo veya Thaet Myo esir kamplarındaki iki Türk şehitliğinin kasırga sonrası ne olduğu ise bilinmiyor.
Araştırmacı Cemalettin Taşkıran'ın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanan 'Ana Ben Ölmedim' adlı Birinci Dünya Savaşı'nda Türk esirleri kitabında da Burma'daki (Myanmar) bu iki kampa geniş yer veriliyor. Buradaki bilgilere göre; İngilizler, Irak Cephesi'nde esir aldıkları Osmanlıları Basra'da bir süre tuttuktan sonra gemilere bindirerek Irrawady ırmağı üzerinden Thatmyo kasabasına getirilerek kasabadan 1,5 mil uzaktaki esir kampına götürülüyorlardı. Thatmyo esir kampı hastanesinde bulunan Tabip Yarbay Behiç Bey, Türk askerlerinin esareti hazmedemeyişini hatıralarında şöyle anlatır: “... İntihara tasaddi ile [girişimde bulunarak] muvaffak olmayanlara sorulsa 'Ne yapayım? Bu hayattan bıktım. Sabah akşam şu tel örgüyü seyredemeyeceğim için intihara karar verdim.' cevabını verir...” Yeni Şafak, 08.05.2008 |
|
TÜRKİYE ANIT AĞAÇ MÜZESİ GİBİ
Türkiye’de mistik, folklorik ve tarihsel nedenlerle varlığını yüzyıllardır sürdüren pek çok anıt ağaç bulunuyor. Savaşlara, fırtınalara, soğuğa, sıcağa aldırmadan yüzyıllardır ayakta olan anıt ağaçların, hikayeleri de nesilden nesile aktarılıyor.
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Amenajmanı Anabilim Dalı Prof.Dr. Ünal Asan, yaş, çap ve boy itibariyle kendi türünün alışılmış ölçüleri üzerinde boyutlara sahip olan, yöre folklorunda, kültür ve tarihinde özel yeri bulunan, geçmişle günümüz, günümüzle gelecek arasında iletişim sağlayabilecek uzunlukta doğal ömre sahip olan ağaçların "anıt ağaç" olarak adlandırıldığını anımsattı.
"Türkiye’nin adeta bir anıt ağaç müzesi" olduğunu ifade eden Asan, Anadolu’da mistik, folklorik, tarihsel nedenlerle zarar görmeden varlığını sürdüren pek çok anıt ağaç bulunduğunu, bu ağaçların büyük bölümünün hala bilimsel ölçütlerle tespit edilip, koruma altına alınmadığını kaydetti. Asan, anıt ağaçların en çok rastlanan türlerinin çam, çınar, sedir, ladin, ardıç ve kestane olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
"Çok zengin tarih, iklim ve bitki örtüsüne sahip olan Türkiye’de birçok anıt ağaca rastlanıyor. Araştırmalara göre Türkiye’deki anıt ağaçların en yaşlısı Antalya Güzelsu beldesindeki sedir ağacı... Benim saptamam bu ağacın bin 300 yıllık olduğu. Çapı en büyük ağaç İznik Çınarı, en uzun anıt ağaç ise 69 metre boyu ile Gümüşhane’nin Torul İlçesi ’Örümcek Ormanı’ndaki bir ladin ağacıydı. Ancak şu anda yaşamıyor. Halen yaşayan en uzun ağacımız yine aynı yerde 64 metre boyunda bir başka ladin. İnsan ve doğanın tarihine tanıklık eden bu ’yeşil devler’in yok olmaması için hızlı ve geniş çaplı çalışmalara acil olarak başlanması gerekiyor."
Ağaçların hikayeleri
Yüzyıllar boyunca pek çok savaşın yaşandığı Anadolu’daki, anıt ağaçların önemli bir bölümünün, günümüze kadar yaşayabilme şansını, kutsal-mistik mekanlarda yer almalarına ve nesilden nesile aktarılan öykülerine borçlu olduklarını anlatan Asan, destanlarda, mitolojide uzun ömürleri ve görkemleriyle boy gösteren, bulundukları yöre insanının inançlarıyla var olan anıt ağaçların, ölümsüzlük, güç ve huzurun simgeleri olduğunu vurguladı.
Asan, Türk destanı Oğuzname’de bir çift anıt ağacın, Oğuz neslinin kökeni olduğunun anlatıldığını anımsatarak, şunları söyledi: "Efsaneye göre, bir gece iki ağaç üzerine gökten kutsal bir ışık sütunu iner. Bir süre sonra ağaçlardan birinin gövdesi şişer ve sayılı günlerin geçmesinden sonra bu ağacın gövdesinden, ağızlarında gümüş emzikler bulunan 5 erkek çocuk görünür. Zaman içinde büyüyen çocuklar her iki ağacı kendi nesillerinin atası sayarlar. Aynı destanın bir başka bölümünde Oğuz Kağan’ın güzel eşini, göl ortasındaki bir anıt ağacın kovuğunda bulduğu belirtilmektedir. Yunan mitolojisinde de, Apollon’u kendisine aşık eden Cupaerrios’un tanrı Zeus tarafından ağaç haline getirilmesinin öyküsü anlatılır.
Anıt ağaçların din, dil, ırk gözetmeksizin birçok toplumda benzer çağrışımlar yapıp, aynı şeyleri simgelemesi, onların evrenselleşmelerine sebep olmuştur."
'Uşaklı Çam' Prof.Dr. Asan’ın verdiği bilgiye göre, yöresel tarih ve folklor açısından önem taşıyan anıt ağaçların en çarpıcı örneklerinden biri olan Bolu’nun Abant İlçesi'ne bağlı Güvem Köyü’ndeki "Uşaklı Çam"ın iki öyküsü bulunuyor.
Ağaç, ilginç dal oluşumu ve tepe yapısından kaynaklanan çok çatallı gövde formuyla yöre halkı tarafından doğurganlığın simgesi olarak algılanıyor. Bu nedenle çocuksuz kadınların bu ağaca yapacağı ziyaretin mutlaka ödüllendirileceğine inanılıyor. Ödülün değerinden ötürü de bu anıt çam, çevre halkı arasında "Uşaklı Çam" adıyla anılıyor.
Söz konusu anıt ağaçla ilgili bir diğer öyküye göre de, kışın odunu kalmayan bir köylü, "Uşaklı Çam"ın birkaç kuru dalını kesmek istemiş. Ancak, dala değen balta vuranın elinden fırlarken, ağacın kesilen yerinden kan akmaya başlamış. Olaya neden olan kişi de 7 gün sonra yaşamını yitirmiş.
Bugün, ağacın yere düşen dallarının toplanması halk arasında hala uğursuzluk sayılıyor ve kuruyup düşen dallar doğaya terk ediliyor.
'Arap Asılan Ağaç' Folklorik açıdan önem taşıyan bir başka anıt ağaç, Antalya’nın Akseki İlçesi'ne bağlı İbradı beldesinde bulunan kestane ağacı. Buradaki çok sayıda anıt ağaç içinde "Arap Asılan Ağaç" olarak ün yapan bu ağacın yöresel folklora konu olan öyküsü oldukça hüzünlü.
Öyküye göre, İbradı’da bir genç kız öldürülür. Arap bir jandarma eri cinayetten sorumlu tutularak tutuklanır ve yargılanmaksızın asılır. Olay aydınlanıp gerçek katilin bulunması üzerine Arap erin ölümüne üzülen yöre halkı, bu hüzünlü olayı toplumun belleğinde canlı tutmak amacıyla jandarma erinin asıldığı 265 santimetre çaplı bu ağaca, "Arap Asılan" adını verir.
Koğuk Çınar Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezıd, bir seferden Bursa’ya dönüşünde o yıl çocuk doğuran bütün kadınlara maaş bağlanmasını emreder. 70 yaşında bir kadın da o yıl çocuk doğurduğunu iddia ederek kendisine maaş bağlanmasını talep eder. Beyazid, "senin yaşında bir kadın nasıl olur da çocuk doğurur" deyince, kadın "çocuk doğurmadım ama onun kadar kıymetli bir çınar diktim" diye cevap verir.
Bunun üzerine kendisine maaş (ulufe) bağlanır. Anlatılanlara göre, bu olaydan sonra yeniçerilere maaşlarının bu ağacın altında dağıtılması gelenekselleşir ve bu nedenle ağaca "Ulufeli Çınar" adı verilir.
Eskici Baba Çınarı Bursa’daki "Orhan Camisi Çınarı" adıyla da bilinen bu çınarın hikayesi de şöyle: Mustafa adındaki ihtiyar müezzin, caminin bahçesindeki çınarın kovuğunda ayakkabı tamirciliği yaparmış. İhtiyar, bir gün kovuğa girmiş ve bir daha çıkmamış, onu ne göre ne duyan olmuş. İhtiyar adamın baca gibi açık olan çınardan göğe yükseldiği söylenir.
Kavaklı Camisi Çınarı Tophane semtinde, Kavaklı Mahallesi’ndeki caminin önünde bulunan yaşlı çınarı Orhan Gazi devri erenlerinden "Geyikli Sultan" diye de anılan "Baba Sultan"ın diktiği söylenir. Babasultan köyündeki ulu çınarın da aynı gün dikildiği, iki ağacın yaşıt olduğu kabul edilir.
Hikayeye göre, padişah dikilen ağacı görünce çok memnun olmuş ve Kavaklı Camii’nin önünde çınarı diken yaşlı dedeyi çağırtmış. Değneğine dayanarak gelen ihtiyara "simdi değneğini havaya at, yere düşene kadar dile benden ne dilersen" demiş. İhtiyar, değneğini havaya atmış, "Bursa kestaneleri vakıf olsun" diye bağırmış. O gün bugündür, Bursa kestaneler vakfıdır. İstediğin ağaçtan kestane toplamak serbesttir, kimse karışamaz. Radikal, 08.05.2008 |
||
UNESCO GELDİ HAANIIM!... |
||
UNESCO HEYETİ PROGRAMA SULUKULE'Yİ DE KATTI
2010 Avrupa Kültür
Başkenti İstanbul'un "Dünya Mirası" listesinde kalıp
kalmayacağının belirleneceği kritik sınav dün
Süleymaniye'den başladı. UNESCO Dünya Mirası Koruma
Merkezi'nden Avrupa ve Kuzey Amerika Bölümü Başkanı
Mechtıld Rossler'in başkanlık ettiği 3 kişilik
heyet, Kültür Bakanlığı, Büyükşehir Belediyesi
yetkilileri, akademisyenler ve sivil toplum örgütü
temsilcileriyle görüştü. Belediyeye bağlı Koruma
Uygulama ve Denetim Müdürlüğü'nde (KUDEB) iki saat
süren brifingde Süleymaniye ve Zeyrek'te yürütülen
çalışmalarla ilgili bilgi alan heyet, daha sonra
Süleymaniye Ayrancı sokakta yapılan restorasyon
uygulamaları hakkında yerinde incelemelerde bulundu.
Cankurtaran-Ayvansaray- Fener ve Balat'ta
gerçekleştirilen proje ve uygulama örneklerini gezen
heyet, Ayvansaray Türk Mahallesi Kentsel Dönüşüm
Çalışmaları ve Cankurtaran ve Sultanahmet Koruma
planlarını inceledi. Sabah, Haber: Hasan
Erşan, 10.05.2008
Milliyet, Haber: Gürkan
Akgüneş, 10.05.2008 Hürriyet, Haber: Mustafa Küçük, 09.05.2008
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınan kent, yanlış uygulamalar nedeniyle "riskli kentler" listesine girme tehlikesiyle karşı karşıya.. İki yıl önce de aynı tehlikeyi atlatan kent için, Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı, "İstanbul'un Kültür Mirası listesinden çıkarılacağına inanmıyorum, çünkü çok çalıştık" dedi.
Dünya Kültür Mirası Listesi'nde bulunan İstanbul, UNESCO'nun Dünya Mirasını Koruma Komitesi tarafından 2005 yılında tarihi mirası korumada yanlış uygulamalar nedeniyle uyarı almış; bu konuda gerekli çalışmalar yapılmadığı takdirde, kentin 'risk listesi'ne alınacağı söylenmişti. İstanbul için 2006
yılı itibariyle verilen iki yıllık süre doldu.
Kentin 'tarihi geleceği', bugün gelen dört kişilik
heyetin, beş günlük çalışması sonucunda vereceği
rapora bağlı. Turizmdebusabah.com, 08.05.2008
Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Mirasını Koruma Merkezi’nden Avrupa ve Kuzey Amerika Bölümü BAşkanı Mechtild Rossler ve üye Junaid Sorosh Wali’den oluşan heyet, İstanbul’a geldi.
UNESCO heyeti Atatürk Havaalanı’nda, İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı, Kültür ve Turizm Bakanlığı UNESCO Dünya Kültür Mirası Koordinatörü Mehmet Gürkan, Dışişleri Bakanlığı UNESCO Daire Başkanı Salih Mutlu Şen ve diğer yetkililer karşıladı.
Basın mensuplarının soruları üzerine açıklama yapan Mechtild Rossler, 2006 yılında Litvanya’nın başkenti Vilnius’da düzenlenen komite toplantısında İstanbul’un durumunu görüştüklerini, yapılması ve alınması gereken önlemler konusunda Türkiye’ye önerilerde bulunduklarını hatırlattı. Rossler, bu ziyaretlerinde İstanbul’daki kültür mirasının yönetim planı, yönetim koordinasyonu ve geniş çaplı rehabilitasyon projeleri hakkında bilgi alacaklarını ifade ederek, şehir yöneticilerinin yürüttüğü projeleri incelemek üzere görüşmelerde bulunacaklarını bildirdi.
Bir gazetecinin, "Bizans kalıntıları üzerine otel ek bina inşası" konusunda görüşlerini sorması üzerine Rossler, incelemelerin ardından heyetin görüşlerinin yer alacağı bir rapor hazırlayacaklarını ve bu raporun Temmuz ayında Kanada’nın Quebec kentinde düzenlenecek komite toplantısında sunacaklarını kaydetti.
Heyet, ziyaretlerin ilk gününde Hyatt Regency Otel’de İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ile Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Türkiye temsilcileri ile toplantılar ve başlangıç müzakerelerini gerçekleştirecek.
Dünya Mirası Koruma Merkezi Başkanı Francesco Bandarin’in 11 Mayıs pazar günü Türkiye’ye geleceği, İstanbul’a daha önce gelen ICOMOS Uluslararası Ahşap Bilimsel Komitesi Onursal Başkanı David Michelmore’un da heyete katıldığı bildirildi. Radikal, 08.05.2008
2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul, 'Dünya Mirası' listesinden 'Tehlikede Olan Dünya Mirası' listesine düşme tehlikesiyle karşı karşıya.
Bugün İstanbul'da 5 günlük inceleme gezisine başlayacak 4 kişilik UNESCO heyeti, İstanbul'da kültürel varlıkları korumada yeterli çalışma yapılıp yapılmadığını araştıracak. Heyet hazırlayacağı 'ilerleme raporu'nda olumsuz görüş belirtirse İstanbul, temmuzda Kanada'da yapılacak UNESCO toplantısında 'Dünya Mirası' listesinden çıkarılıp 'Tehlikede Olan Dünya Mirası' listesine alınacak. Turizmden sorumlu İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nden çıkarılmamak için her türlü çalışmayı yaptıklarını belirterek, "Heyetin 2005'te tespit ettiği eksiklikleri gidermeye çalışıyoruz. İstenilen her şeyi dört dörtlük yaptığımız söylenemez. Ama raporda belirtilen birçok şey konusunda ciddi yol aldık. Listeden çıkarılmama konusunda iyi niyetli olduğumuzu heyete anlatmaya çalışacağız." dedi. UNESCO'dan 2005'te aldıkları uyarı yazısı üzerine 2006 Nisan'ında heyeti İstanbul'a çağırdıklarını anlatan Taşbaşı, "Heyet, eksikliklerimiz ve neler yapmamız gerektiği ile ilgili bir ilerleme raporu hazırladı. Bu rapor 2006'da Litvanya'nın başkenti Villinius'taki toplantıda görüşüldü. İstanbul'a 2 yıllık bir süre tanındı. Bu süre doldu. Bugün yaptığımız-yapamadığımız tüm işler değerlendirilerek yeni bir rapor hazırlanacak." diye konuştu. UNESCO Dünya Kültür Mirası Başkanı Francesco Bandarin başkanlığındaki heyet, gezisine Süleymaniye Yenileme Alanı'ndan başlayacak. Zeyrek Bölgesi, Fener Balat Projesi ile Ayasofya Müzesi'ni inceleyecek olan ekibin listesindeki diğer yerler ise; Sultanahmet Camii, Tekfur Sarayı, Animas Zindanları ile Sultanahmet Arkeolojik Park Alanı olarak sıralandı. Zaman, Haber: Yasin Kılıç, 08.05.2008 |
||
İPLİKÇİ CAMİİ YAP-BOZ OLDU
Vakıflar Haftası’nın kutlandığı bu günlerde Konya’nın en önemli vakıf eserlerinden olan İplikçi Camii’nin restorasyonu bir türlü bitirilemedi. İplikçi Cami’nin restorasyonu kemerlerin aslına uygun onarılmaması nedeniyle tekrarlandı. Vakıflar Bölge Müdürü İbrahim Genç, kemerlerin aslına uygun olması için 3’üncü kez onarım istedi. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ihale ettiği restorasyon işi için 29.03.2007 tarihinde sözleşme imzalandı. Sözleşme bedeli 142 bin YTL olan İplikçi Cami ve Altunoba Medresesi’nin onarım işinin 25.12.2007 tarihinde bitirilmesi gerekiyordu.
Konya Hakimiyet, 07.05.2008 |
||
"ALLIANOI: DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINI"
Rezan Has Müzesi tarafından düzenlenen 'Allianoi: Dünü, Bugünü, Yarını' başlıklı konferans 12 Mayıs 2008 Pazartesi günü saat 15.00'de Kadir Has Üniversitesi, Haliç Salonu'nda gerçekleştirilecek.
Coşkun Aral'ın "Sessiz Çığlık" adlı belgesel çalışmasıyla başlayacak programın ilk oturumunda DSİ İzmir 2. Bölge Müdürü Ayhan Sarıyıldız, Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Prof.Dr. Yılmaz Savaşçın ve Allianoi Girişim Grubu Dönem Sözcüsü Av. Hilal Küey konuşmacı olarak yer alacaklar. İkinci oturumun konuşmacıları ise Allianoi Kazısı Bilimsel Heyet Başkanı Ahmet Yaraş, Kazılar ve Müzeler Daire Başkanı Melih Ayaz ile Bergama Müze Müdürü Adnan Sarıoğlu olacak. TAYHaber, 07.05.2008 |
||
ANADOLU UYGARLIĞI MASAYA YATIRILDI
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, insanlığın ilk ayak izini Anadolu topraklarında bulmanın mümkün olduğunu söyledi.
"Türklerin ve Anadolu'nun Dünya Uygarlık Tarihindeki Yeri" adlı sempozyum Ankara'da yapıldı. 3 gün sürecek uluslararası sempozyumda, 60 bildiri sunulacak.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, açılışta, eşsiz ve emsalsiz bir coğrafyaya sahip olan Anadolu'nun, insanın gelişmesine en uygun yerlerden birisi olduğunu belirtti.
Günay sempozyumda şunları kaydetti: "Anadolu'ya merkezi devlet geleneği, bir bütünlük anlayışı getirmeye çalışmışlar, tahrip edici olduklarını zannetmiyorum... Taklit edici olmuşlar zaman zaman. Daha iyisini yapmak konusunda gayret içinde olmuşlar özellikle kamuya ait yapılar böyle bir anlayışı gösteriyor." Trt/Haber, 07.05.2008 |
||
TARİHİ ESER OPERASYONU
Aydın'ın Nazilli
İlçesi'nde iki farklı suçtan aranan baba-oğul
jandarmanın düzenlediği operasyonla gözaltına
alındı. Cumhuriyet Savcılığı tarafından el konulan
olaylarla ilgili soruşturma başlatıldı.
Aydın Kent Haber, 07.05.2008 |
|
|
![]() |
KAZILARIN ÖNÜ AÇILDI
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kadifekale'deki gecekondular arasında sıkışıp kalan Antik Roma Tiyatrosu'nu ortaya çıkarmak için kamulaştırmalara başlayabilecek. İzmir 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 7 Şubat 2008 tarih ve 2958 sayılı kararı ile Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 15 Şubat 2008 tarih ve 01.684 sayılı kararı çerçevesinde onaylanan "Kadifekale-Antik Tiyatro ve Çevresi Koruma Amaçlı İmar Planı"nda kamulaştırmalar için gerekli olan son büyük adım da atıldı ve plan, 7.5 yıllık imar programına eklendi.
Yeni Asır, 07.05.2008 |
|
DEVLET, VAHDETTİN MÜHRÜ'NÜN PEŞİNDE
Osmanlı'nın son padişahı Vahdettin'in mührü için bakanlık ve mührün sahibi arasında hukuki bir tartışma yaşanıyor. Antikacı Selden Emre, yurtdışından aldığı Mühr-i Hümayun'u Portakal Sanat ve Kültür Evi'nin Aralık 2006'daki Yeniyıl Müzayedesi'nde satışa çıkardı.
Mührün aynısı, Vahdettin'in büyük kızı Ulviye Sultan'ın tek çocuğu Hümeyra Özbaş'ın oğlu Halim Özbaş'ta da bulunuyor. 1918'de tahta çıkan Vahdettin, biri sadrazamlarda kalması için diğeri de kendisinde bulunmak üzere aynı mühürden iki adet yaptırmış. Sabah, Haber: Hande Şarman, 07.05.2008 |
![]() ![]() 1918 tarihli Mühr-i Hümayun Mühürde Sultan 'Muhammed Vahideddin Han bin Abdülmecid el-muzaffer daima' yazıyor. |
|
|
||
DEFİNECİLER İLE ORMANCILARIN YARIŞI
Kırlarda ve tarihi kalıntılarda define arama işi, öteden beri meşhur ve yaygın. İşin içinde para veya maddi menfaat sağlayacak değerli eşya olduğu için bu uğraş, insanların hastalık derecesinde ilgisini çekiyor ve vaktini alıyor. Biz de bulursak kısa zamanda köşeyi döneriz ümidi, onları bir sevdaya tutulmuşçasına dağ taş dolaştırıyor. Bu iş için bulunduğu şehri terk edenler ve aylarca çoluk çocuğundan ayrı kalanlar bile çıkıyor.
Merhaba Gazetesi, Yazı: Halit Güler, 07.05.2008 |
||
![]() |
VAKIFLAR SU SEBİLLERİ VE ÇEŞMELERİ RESTORE EDİYOR
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Osmanlı döneminde halkın su ihtiyacını karşılamak ve hayır için halk tarafından yapılan çeşme, sebil, hamam gibi yerlerin restorasyonu için çalışma başlattı.
Koruma altına alınan çeşme ve sebiller tek tek restore edilerek, kültürel zenginlikler arasına katılacak. Vakıflar Haftası dolayısıyla, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde gerçekleştirilen Su Sempozyumu'nun açılışında konuşan Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, Osmanlı ve eski Türk devletleri döneminden kalma su kaynaklarının restore edileceğini açıkladı. Türk devletlerinde çok çeşitli vakıfların olduğunu söyleyen Beyazıt, kar vakfı, leylekler vakfı, çeyiz yardımı vakfı gibi farklı amaçlarla kurulan vakıfları örnek gösterdi. Beyazıt, su vakıflarının da halkın önemli bir ihtiyacını karşıladığını belirterek, bu amaçlarla inşa edilen çeşme, su yolu, sebillerin de günümüzde bakımsız kaldığını; ancak buna bu yıl son verileceğini kaydetti. Zaman, 07.05.2008 |
|
PAMUKKALE'DE 'HIERAPOLIS KÖFTECİSİ'NE REHBER TEPKİSİ
Pamukkale'de Hierapolis antik kenti içerisinde, müzenin karşısında hizmet veren Turizm Danışma Bürosu'nun antik kent girişlerindeki kapıların yanına taşınmasıyla boşalan binada köfteci lokantası açılacağı duyumu turist rehberlerinin tepkisine neden oldu.
Rehberlerin yıllardır Danışma Bürosu önünde müşterilerini ören yerine ilişkin bilgilendirdikten sonra gruplarına serbest vakit verdiklerini, dileyen turistlerin de bundan istifade Büro'ya giderek ücretsiz broşür ve harita aldıklarını kaydeden KURED Başkanı Karapınar, "Yeni düzenlemeye göre turistlerin Danışma Bürosu'ndan yararlanmaları olanaksız, zira bürolar antik kentin dışına, gişelerin yanına alındı. Bütün grubun girişi tek bir biletle yapıldığından, her rehber kendi grubunun arasına başkaları girmesin diye dikkat etmek zorunda, dolayısı ile ören yerine girmeden önce müşterilere Danışma Bürosu'na gitmeleri için serbest vakit vermemiz imkansız. Ören yerine girip rehberin açıklamalarını dinleyen bir turistin daha sonra antik kent dışına çıkarak Danışma'ya gitmesi de olanaksız zira içeri girmek için yeniden bilet alması lazım. Dolayısı ile, yeni düzenlemeyi, adeta, Pamukkale'deki Turizm Danışma Bürosunu işlevsiz kılmaya yönelik bir operasyon olarak algılıyoruz" dedi.
Pamukkale Turizm Danışma Bürosu'nun Türkiye'nin en iyi hizmet veren ve en çok ziyaret edilen bürolarından biri olduğuna dikkati çeken Karapınar, "Antik kentin içinde yer alan Danışma Bürosu binasının mülkiyeti Turizm Bakanlığı'na aittir. Vakıflar Bankası'nca yaptırılarak Turizm Bakanlığı'na hibe edilmiştir ve Anıtlar Kurulu kararı ile sadece danışma bürosu olarak kullanılabilir. Ancak aldığımız duyumlara göre, köfteci olarak değerlendirilmek istenmektedir. Ören yeri yakınında restoran hizmeti verecek yeterli sayıda tesis varken bunlara bir de "Hierapolis Köftecisi" eklenmek istenmesinin turizme katkısını anlamakta zorlanıyoruz" dedi.
Hierapolis'in UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak tescil edildiğini hatırlatan rehberler, dünyanın dört bir tarafından gelen turistlerin bu eşsiz kültür mirasının orta yerindeki köfteciye tepkisiz kalmayacaklarını savundular.
Yılda ortalama 120.000 turiste hizmet veren Pamukkale Turizm Danışma Bürosu'nun ikiye bölünerek antik kentin kuzey ve güney kapılarının yanına taşınması halinde yılda en fazla bin turiste hizmet vereceğini iddia eden Kuşadası Turist Rehberleri Derneği Başkanı Ali Karapınar, "Nitekim, yeni danışma bürolarına günde en fazla 5-6 turist uğruyor. Ayrıca, bu büroların fiziki durumları da içler acısı: Hiç bir tefrişatları yok, ısıtma ve soğutma klima ile sağlanıyor ama klimalar çalışmıyor, büroların tavanları akıyor. Bu kapılarda neresinin danışma bürosu olacağına ilişkin Turizm Bakanlığı ile Özel İdare arasında protokol olmadığı için çok zor ve ilkel şartlarda hizmet verilmeye çalışılıyor. Güney Kapı'daki danışma bürosunun yeri tam 4 defa değişmiş. Sonunda sadece 3 metrekarelik bir alanda hizmet veren büroya memur dahil 3 kişi ancak sığıyor. Öğrendiğimize göre şimdi oradan da çıkmaları isteniyormuş zira orası da kiraya verilecekmiş. Turizm adına utanç verici bu duruma son vermek için Bakanlığımızın gerekli girişimleri başlatmasını istiyoruz" dedi. Turizm Gazetesi, 06.05.2008 |
||
TÜRBEYE VAKIFLAR SAHİP ÇIKTI
Çanakkale'de 3 yıldan bu yana bakımsızlıktan harabeye dönen Tatarlar Camii olarak bilinen Kayserili Ahmet Paşa Camii'nin avlusunda bulunan Nedime Hanım Türbesi'ne Vakıflar Genel Müdürlüğü sahip çıktı.
Haber Ekspres, 06.05.2008 |
||
1600 YAŞINDAKİ ÇINAR ÇAY OCAĞI OLDU
Çanakkale'nin Bayramiç İlçesi'ndeki mesire yerinde bulunan 1600 yıllık çınar ağacının gövdesi çay ocağı olarak hizmet veriyor.
Ağacın gövdesinde çay ocağı oluşturan Erkan Süzen, asırlık ağacın hesaplanan tahmini yaşının 1604 olduğunu ve bunun bir tabelayla ağaca monte edildiğini bildirdi. Ağacın gövdesinde yılların etkisiyle oluşan yaklaşık 5 metrekare çapındaki oyukta çay ocağı oluşturduğunu anlatan Süzen, bölgede piknik yapanlara hizmet verdiğini anlattı. Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü yetkilileri, ağacın gövdesinde çay ocağı oluşturulması konusunda kendilerine bir başvuru olmadığını söylediler. Yetkililer, ağacın oyuğunu çay ocağı olarak kullanan kişinin bu işi sürekli ve ücretli yapmadığını, 'hayır amaçlı' günlerde çay demleyerek ücretsiz dağıttığını söylediler. Bugün, 06.05.2008 |
![]() |
|
|
YUNAN ADALARINDA OSMANLI MAYASI
Yunan adalarında araştırma yapan sanat tarihçi Neval Konuk, buralarda bilinenden çok daha fazla sayıda Osmanlı dönemi eseri olduğunu ortaya çıkardı. Yunanistan'ın Midilli, Rodos, Sakız ve İstanköy adalarında Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalan eserlerin bugünkü durumu Dışişleri Bakanlığı'nın öncülüğündeki bir çalışmayla gün ışığına çıkarıldı. Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Neval Konuk, 1,5 yıl süren envanter araştırmasının ardından bu adalara gitti, Osmanlı eserlerini yerinde görüp fotoğrafladı ve 22 gün süren çalışmalarını “Midilli, Rodos, Sakız ve İstanköy'de Osmanlı Mimarisi” adlı kitapta topladı. Neval Konuk, adalarda çoğu çok az zarar görmüş 461 Osmanlı eseri buldu. Konuk, “Çok yoğun çeşme ve hamam inşası var. Bununla birlikte cami sayısı çok fazla. 19. yüzyılda inşa edilen kamu binaları var, hükümet konakları, idadiler, eğitim yapıları var” diye konuştu. Ege adalarının sürekli sallandığını ve depremler sonucu bazı tahribatların oluştuğunu söyleyen Konuk, çok sayıda eserin Avrupa Birliği fonlarıyla restore edildiğini belirledi. Konuk, “Adalarda türbeler hariç bütün eserler oldukça bakımlı” dedi. Adalarda yaşayanların yardımıyla bilmediği pek çok eseri keşfeden Konuk, yeni projeler de tasarlıyor. Yeni Şafak, 06.05.2008 |
|
CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK MÜZESİ
Büyükşehir Belediyesi, Cumhuriyet tarihinin en büyük müzesinin temelini atıyor. Büyükşehir Belediyesi'nden yapılan yazılı açıklamada, eski Tekel binası olarak kullanılan 45 bin metrekarelik alan üzerine, 40 milyon YTL bütçe ayrılarak kurulacak olan müzenin temelinin 8 Mayıs 2008 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın katılımları ile atılacağı belirtildi. Zeugma Kültür ve Müze Merkezi adı verilecek olan müzenin, üç ana blok halinde bodrum katı dahil olmak üzere 3 katlı olarak inşa edileceği kaydedilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
Gaziantep 27 Gazetesi, 06.05.2008 |
![]() |
|
|
KAZIDA TOPLU MEZAR
Edirne'de, Ticaret Borsası'nın eski binasına ait bahçe ile buraya 500 metre uzaklıktaki eski Ayvazoğlu Sineması'nın bulunduğu alanda yapılan kazılarda tarihi kale surlarının yanı sıra, toplu mezarlar ve iskeletler ortaya çıkarıldı. Sabah, Haber: Murat Savaş, 06.05.2008 |
|
MALATYA, 5 MİLYON YIL ÖNCE DENİZMİŞ
Maden Tetkik ve Arama (MTA) Orta Anadolu 4. Bölge
Müdürlüğünün diri fay hatlarına yönelik olarak
yürüttüğü çalışmalarda, Hatay, Kahramanmaraş,
Malatya, Elazığ ve Hakkari’nin eski bir denizin
açılma ve kapanma bölgesinde yer aldığı belirlendi.
MTA Orta Anadolu 4. Bölge Müdürü Yunus Ay,
Anadolu’daki fosilleri kıyas alarak yaptıkları
çalışmada bölgenin deniz mi kara mı olduğunu
belirlediklerini söyledi. Ay, “Malatya’da ve
Anadolu’nun birçok yerinde 30 milyon yıl öncesinden
kalan ‘numulit’ adı verilen fosillerle 65 milyon yıl
öncesinden kalan ‘rudist’ adı verilen fosiller var.
‘Numulit’ler balıktan büyük canlılar. Köpek
balığının ilk örnekleri ya da ilk nesilleri” dedi. Türkiye Gazetesi, 06.05.2008 |
||
YENİKAPI BATIKLARI İÇİN METRODA MÜZE
Arkeoloji
Müzeleri’nde düzenlenen "Marmaray-Metro Kurtarma
Kazıları Sempozyumu"nun açılışında konuşan İstanbul
Üniversitesi Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma
ve Onarım Bölümü’nden Prof.Dr. Sait Başaran,
Yenikapı’da Bizans dönemine ait batık kazı
çalışmaları sırasında bugüne kadar 4 ve 11’inci
yüzyıllara ait 32 batığa ulaşıldığını söyledi. Hürriyet, Haber: Selçuk Yaşar, 06.05.2008 |
|
|
KÜLTÜREL MİRASIN KORUYUCUSU EĞİTİMDİR DİYEN KÜÇÜK
BÜYÜK GÖNÜLLÜ YÜREKLER BİR ARADA... Arkitera, Yazı: Deniz Boran, 05.05.2008 |
||
|
AFŞİN'DE TARİHİ ESER OPERASYONU Kahramanmaraş'ın Afşin İlçesi'nde, 200 bin YTL değerinde 15 parça tarihi eser ele geçirildi.
Alınan bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren ilçe jandarma trafik ekipleri, Çobanbeyli beldesi çıkışında Kadir D. (38) adlı kişinin kullandığı 34 UVY 39 plakalı otomobilde arama yaptı.
Araçta, 1 mermer kadın heykeli, 1 bronz erkek heykeli, 1 bronz keçi heykeli, 1 metal vazo, 1 bronz ibrik, 2 metal obje, 6 bronz sikke, 1 el yazması Kur'an-ı Kerim, 1 Arapça yazılı kitap ele geçirildi.
200 bin YTL değerinde olduğu tahmin edilen 15 parça tarihi esere el konulurken, şüpheli Kadir D. gözaltına alındı. Kahramanmaraş Kent Haber, 05.05.2008 |
|
TARİHİNİ YOK EDEN KENT
BBC’de haberleri izliyorum.
Birden kadın sunucu “İstanbul” ile ilgili bir haber
vereceklerini söyledi. Dikkat kesildim. Yoksa doğum
büyüdüğüm kentimde benden habersiz bir şey mi
olmuştu? Akşam, Yazı: Sedat Sertoğlu, 05.05.2008 |
||
TÜRKİYE TARİHİ ESER ŞANTİYESİ OLDU Zaman, Haber: Aslıhan Aydın - Sevinç Özarslan, 05.05.2008 |
||
SELÇUKLU BELEDİYESİ'NİN TARİHE VEFASI SÜRÜYOR
Konya elçuklu Belediyesi tarafından 2001 yılında hazırlatılan Sille Koruma Amaçlı İmar Planı 323 bin 700 metrekarelik kentsel sit alanı, 586 bin 400 metrekarelik koruma amaçlı imar planı olarak hazırlandı. Yeni Şafak, Haber: Semra Hoyraz, 05.05.2008 |
![]() |
|
EVİNİ KURTARMAK İSTİYOR AMA ONU DUYAN YOK Sabah, Haber: Müjgan Halis, 05.05.2008 |
||
GÖZÜ YAŞLI TARİH Türkiye Gazetesi, Haber: Hayrettin Turan, 05.05.2008 |
||
CUMALIKIZIK RESTORASYONA HAZIRLANIYOR
Son zamanlarda sıkça dizi filmlerine mekan olmasının ardından ziyaretçi akınına uğrayan Bursa'nın Cumalıkızık köyü, restorasyondan geçirilecek.
Hafta içi ve hafta sonları yüzlerce yerli ve yabancı ziyaretçi, Cumalıkızık'ta tarihi havayı solumanın yanı sıra, çekilen dizi filmlerin oyuncuları ile de tanışma fırsatı buluyor. Aynı zamanda şehir yaşamından bunalan vatandaşlar, Uludağ'ın eteğindeki tarihi köyde nefeslenmek için kendini Cumalıkızık'a atıyor.
Son yıllarda özellikle sinema filmi ve dizilerle şöhreti iyice artan Türkiye'nin sayılı açık hava film setlerinden olan Cumalıkızık'taki tarihi evler, bakımsızlık nedeniyle yok olmayla karşı karşıya. Bu nedenle tarihi köyde hazırlanan projelerle restorasyon yapılacak. Cumalıkızık köy muhtarı Ahmet Kuş, geçmişte 300 haneli köyün bakımsızlık ve ilgisizlik sonucu 180 haneye indiğini belirterek, "Sahip çıkılmaması durumunda Cumalıkızık'ı ancak tarih kitaplarında okuyup, resimlerde görebileceğiz." dedi.
Köydeki yapıların restorasyonunun Bursa İl Özel İdaresi, Yıldırım Belediyesi ve Mimarlar Odası tarafından ortak olarak yapılacağını anlatan Muhtar Ahmet Kuş, "Şu anda Cumalıkızık'ın restorasyon projeleri hazırlandı. İlk etapta 3-4 sokağın rölöve ihalesi verildi. Temmuz ve ağustos aylarında ise tam teşekküllü olarak köyün restorasyonuna başlanacak. Böylece köy daha fazla güzelleşecek." şeklinde konuştu. Çekilen film ve dizilerin ardından gözlerin çevrildiği bu Osmanlı köyü, yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri oldu. Bursa'ya gelen ziyaretçiler, il merkezinin 11 km. doğusundaki bu tarihi köyü gezmeden gidemiyor.
Cumalıkızık köy Muhtarı Ahmet Kuş, köyde çekimleri devam eden Samanyolu Televizyonu'nun sevilen dizisi Yeşeren Düşler'in, köye ilgiyi fazlasıyla artırdığını söyledi. Köyde dizi çekiminin devam ettiğini anlatan Muhtar Kuş, "Özellikle Yeşeren Düşler dizisi köyümüzün popülaritesini çok artırdı. Bundan dolayı köyümüz yoğun bir ziyaretçi akınına uğruyor. Yoğunluk bahar aylarında daha da artarken, özellikle hafta sonları ziyaretçi sayısında büyük artış yaşanıyor." dedi. Köyde film ve dizilerin çekimlerinin yapılmasının köylüye de büyük katkısı olduğunu anlatan Muhtar Ahmet Kuş, "Özellikle hafta sonları günde en az 2 -3 bin kişi köyümüzü ziyaret ediyor. Köye gelen ziyaretçiler aynı zamanda yöresel ürünlerimizden de satın alıyor." diye konuştu.
Cumalıkızık Köyü'nde, kerpiç ve kestane ağaçlarından yapılmış 600 yıllık evler bulunuyor. Kimi evler, iç avlulara konulan birkaç masa ve sandalye ile işletmeye çevrilmiş. Tarih kokan serin ahşap evlerde kahvaltı ve yemek imkanı bulunuyor. Gözleme yapan köylü kadınlar, gelen ziyaretçilere sıcak sıcak ikramda bulunuyor. Hanımlar, aynı zamanda paket halinde ev baklavası, erişte, tarhana, reçel, bal ve pekmez gibi enfes yiyecekleri kurdukları tezgahlarda satarak, ev bütçelerine katkı sağlıyor.
Köyde çekimleri devam eden Yeşeren Düşler'in setine akın eden ziyaretçiler, dizi filmin sevilen karakter oyuncuları ile resim çektirmeyi de ihmal etmiyor. Yeşeren Düşler'de köyden 60'ın üzerinde figüran da rol alıyor. 10'un üzerinde ev ile 2 kahvehane de filme mekanlık yapıyor. Yeşeren Düşler ekibinden memnun olduklarını anlatan Muhtar Ahmet Kuş, "Bu zamana kadar en fazla Yeşeren Düşler ekibinden memnun kaldık. Bizlere değer veriyorlar, köylülerle iletişimleri çok iyi. Diğerleri bizi küçük görüyordu." bilgisini veriyor. Zaman, Haber: Tuna Alatürk, 05.05.2008 |
||
![]() |
ŞAM'DA CAMİSİZ MİNAREDE ÇAN SESLERİ ARASINDA EZAN OKUNUYOR
Suriye'nin başkenti Şam'da camisi olmayan ve kilise ile yan yana duran tarihi minarede 13 asırdır ezan okunuyor.
İncil'de ismi geçtiği için Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen Şari El Müstakim Caddesi (Doğru Cadde) üzerindeki kilise ile minare, yüzyıllardır dinlerarası hoşgörüye tanıklık ediyor. Ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı caddeye gelen ziyaretçiler kilise ile minareyi yan yana görünce şaşkınlığını gizleyemiyor.
Birçok medeniyete beşiklik eden Şam, Hz. Ömer döneminde İslam ordusu tarafından fethedildikten kısa sonra Şari El Müstakim Caddesi'ndeki kilisenin yanına küçük bir cami inşa edildi. Cami, talebi karşılayamayınca dönemin Emevi halifesi Velid Bin Abdulmelik, kilise papazlarını çağırarak kilisenin camiye çevrilmesini istedi. Halife, bunun karşılığında papazlara istenilen yerde bir kilise yaptırılabilecekleri ya da istedikleri bedelin ödeneceği teklifinde bulundu. Papazlar, caminin yerine bir kilise yaptırılması, vaftiz kuyuları ve Hz. Yahya'nın mübarek başının bulunduğu türbenin korunması şartı ile teklifi kabul etti. Bu teklif karşısında minarenin yıkılmaması ve 5 vakit ezan okunması şartıyla papazların isteği kabul edildi. Bunun üzerine Müslümanlar kiliseyi genişletip günümüz Emeviye Camii'ni inşa ederken, Hıristiyanlar da cadde üzerindeki camiyi yıkıp minarenin bitişiğine bir kilise yaptı. Zaman, Haber: Bostan Cemiloğlu, 05.05.2008 |
|
BARA ÇEVRİLEN TÜRK CAMİLERİ İÇİN TÜRK TARİH KURUMU DEVREDE
Balkanlar'daki Osmanlı eserlerini inceleyen Türk Tarih Kurumu, yürek burkan bir manzarayla karşılaştı. Camilerin çoğu tahrip edilmiş durumda, bazıları bar olarak kullanılıyor. Başkan Halaçoğlu, bu yapıların kurtarılması için ilgili ülkelere mektup yazdı: Biz kiliseleri yıkmadık, siz de camilere saygı gösterin.
Balkanlar'daki camilerin envanterini çıkaran Türk Tarih Kurumu, içler acısı bir durumla karşılaştı. Osmanlı'dan kalma tarihi yapıların çoğu tahrip edilmiş, bazı dini mekanlar bar ve gece kulübüne dönüştürülmüş. Bulgaristan'ın Filibe şehrindeki Taşköprü Camii içkili lokanta, Romanya Köstence'deki ecdat hatırası ise gece kulübü olarak kullanılıyor. Bu duruma isyan eden TTK Başkanı Yusuf Halaçoğlu, dini mekanların kurtarılması için harekete geçti. İlgili ülkelerin yöneticilerine mektup yazan Halaçoğlu, "Biz kiliselere hiçbir zaman zarar vermedik, tahrip etmedik, müze veya cami haline dönüştürerek kullandık. Sizlerden de aynı davranışı bekleriz. İbadet mekanlarına saygısızlık yapılması kabul edilemez." dedi.
Türk Tarih Kurumu'nun hazırladığı rapor, Balkanlar'daki camilerin son durumunu ayrıntılarıyla anlatıyor. Buna göre, 16. yüzyılda inşa edilen ve 1940'lara kadar ibadete açık olan Filibe'deki Taşköprü Camii'nin minaresi yıkılmış. Lokanta haline getirilen caminin duvarlarına da cinsel içerikli dekorasyon yapılmış. Mihraba dev bir vazo konulurken, pencerelere renkli camlar takılmış. Caminin kurşun kaplı kubbesi ile taş duvarları ise ayakta durmayı sürdürüyor. Asli özelliklerini kaybeden mekanı, Yunanlı bir lokantacı işletiyor. Filibe Müftülüğü'nün hemen yanındaki Çukur Cami de lokantaya dönüştürülen Osmanlı eserlerinden biri.
Türk Tarih Kurumu'nun raporunda Bulgaristan'ın Filibe şehrindeki Çukur Cami ile halk arasında adı Perşembe Pazarı Camii olan Taşköprü Camii'nin içkili lokantaya, Romanya Köstence'deki bir caminin ise gece kulübüne dönüştürüldüğü belirtildi. Filibe Müftülüğü yakınlarındaki Çukur Cami de lokanta olarak kullanılan başka bir Osmanlı eseri. Binanın ikinci katında üstü açık hizmet verilirken, minareden kalan kaide, çiçeklendirilerek mini bahçeye dönüştürülmüş. Musevi olduğu öğrenilen bir kişinin işlettiği lokantada her türlü içki servisi yapılıyor. İbadethanelerin gece kulübü veya içkili mekanlar haline dönüştürülmesinin hiçbir din mensubuna yakışmadığını söyleyen Halaçoğlu, söz konusu camilerin bulunduğu ülke yöneticilerine seslendi: "Buraları müze ya da hiç olmazsa kilise yapın, yine saygı duyulan mekanlar olsun." Halaçoğlu, ülkelerle iletişime geçerek camilerin asli vazifelerine kavuşturulması için çalışacaklarını da aktardı. Zaman, 05.05.2008 |
||
KANUNİ'NİN HATAY'DAKİ 455 YILLIK KÜLLİYESİ RESTORE EDİLİYOR
Kanuni Sultan Süleyman’ın, 1553 Mısır seferi sırasında Hatay’ın Belen İlçesinde yaptırdığı ve kendi adını verdiği külliye aslına uygun restore ediliyor. Tarihi İpek Yolu üzerindeki külliye, yörenin yerleşime açılmasını sağlaması açısından önem taşıyor. Külliyedeki yapılardan, kervansarayın restorasyonu tamamlanırken, cami ve hamamda ise çalışmalar sürüyor. Hürriyet Seyahat, 05.05.2008 |
![]() |
|
GÖZÜ DÖNMÜŞ OTELCİ VE ŞÜREKASININ MACERALARI-2: "DANIŞTAY KARARINI DELEN MATKAP" |
||
Milliyet, Haber: Gürkan Akgüneş - Dinçer Şeref,
09.05.2008
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Four Seasons Otel’in yargı kararını dinlemeyerek Bizans Sarayı ve Osmanlı kalıntıları üzerindeki ek inşaatını sürdürmesine, “Yargı kararını savsaklama gibi bir davranışa göz yummayı kimse bizden beklemesin. Yargı kararlarının uygulanacağını firma yöneticileri ile yerel yöneticilere söyledim” dedi.
Milliyet, 08.05.2008
Four Seasons Oteli'nin (eski Sultanahmet Cezaevi) Sultanahmet'te 1997'de başladığı tartışmalı ek tesis projesinde sona yaklaşılırken Arkeoloji Müzesi'nce yürütülen kazı da İstanbul'un altında yatan gizli tarihi değerlerinden birini daha gün ışığına çıkardı. 17 bin metrekarelik alanda süren kazıda 1. Konstantinus döneminde inşa edilmeye başlanan Büyük Saray'ın (Palatium Magnum) girişi olan, üzerinde şapel bulunan Khalke Kapısı ile Bizans ve Osmanlı dönemine ait sarnıç, temel duvarları ve atık su kanalları, sonbaharda otel ek tesisleri ve Arkeolojik Park'ın açılmasıyla birlikte İstanbul'a kazandırılacak.
Kamuoyunda "Tarih katlediliyor" başlıkları ile gündeme getirilen Fours Seasons Ek İnşaatı'nın bulunduğu alanda aslında 10 yıldır devlet tarafından sistematik bir arkeolojik kazı sürdürülüyor. 1991'de 303 yataklı tesis için 5 dönümlük Sultanahmet Cezaevi'ni de kapsayan toplam 22 dönümlük arazi, 49 yıllığına Sultanahmet Turizm AŞ'ye devredildi.
Cezaevini restore ederek 130 yataklı otele dönüştüren yönetim, geri kalan hakkını kullanmak üzere 100 yataklı ek bir tesis daha yapmak amacıyla 1997'de inşaat için izin başvurusu yaptı. Parselin cezaevi dışında kalan ve Eminönü Belediyesi'nce çöplük-hurdalık ve otopark olarak kullanılan 17 dönümlük alanda önce arkeolojik kazı yapılması kararı çıktı. Bu tarihte İstanbul Arkeoloji Müzesi tarafından başlatılan arkeolojik kazıdan elde edilen veriler doğrultusunda bir avan proje hazırlandı. Bu proje Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nca revize edilebileceği koşuluyla 2000'de uygun bulundu. 2003 yılı sonunda açığa çıkarılan kalıntıların korunması ve tanıtılması için parselin Arkeolojik Park olmasına karar verildi. Bunun üzerine "Arkeolojik Park ve Otel Ek Tesisleri" ne dönüşen proje için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu 23.01.2006'da onay verdi. 2000'de izni alınan inşaat arkeolojik kazılar nedeniyle 2007'de başladı. 12 ayak üzerine oturtulan ve 17 bin metrekarelik alanda yalnızca 13.44 metrekarelik yer kaplayan ek tesislerin tarihi katlettiğinin öne sürülmesini haksız bulan Four Seasons Otel Ek İnşaatı yüklenici firması Astay AŞ CEO'su Atilla Öztürk , "Burası bize bir emanettir. Değerini biliyoruz ve gözümüz gibi bakıyoruz" dedi.
Ek tesisler için 15 milyon dolar
civarında bütçe ayırdıklarını, arkeolojik kazı ve
park alanı için ise 20 milyon dolarlık harcama
yapılacağını vurgulayan Öztürk şöyle konuştu:
"Toplam 35 milyon dolara mal olacak ek inşaat bizim
için. Herkes kazıyı biz finanse ettiğimiz için
arkeolojik parkın özel bir tesis olacağını sanıyor.
Arkeolojik park tabii ki kamuya açık olacak. Diğer
müzeler nasıl ziyaret ediliyorsa bu park alanı da
öyle ziyaret edilecek." Mimar Dr. Yalçın Özüekren: 'Kazılarda 5 bin eser çıkarıldı' Sultanahmet Cezaevi'ni restore eden mimar Dr. Yalçın Özüekren , bu ek tesislerin ve arkeolojik parkın projesini de yürütüyor. E k inşaatta çelik strüktür kullanıldığını, Alman mühendis Vierendel' in bulduğu kiriş sisteminin benimsendiğini dile getiren Özüekren şöyle devam etti: "Tarihi yarımada içinde kalıntılara ayak basan bir sürü bina var. Ama buradaki binaların hiçbiri kalıntıya basmaz. Ayakların yerlerini orijinal zemine gelince tespit ettik. 9-13 metrelik kuyu temeller açıldı. Arkeoloji Müzesi aylık olarak Anıtlar Kurulu'na rapor veriyor. Konservasyon için Bilim Kurulu oluşturuldu. 15 günde bir Bilim Kurulu toplantısı yapıyoruz. O raporlar da Arkeoloji Müzesi'ne, oradan da Anıtlar Kurulu'na gidiyor. Arkeolog Fırat Düzgüner bu kazı sonuçları ile ilgili yayınlara başladı. Bugüne dek hep yabancı arkeologlar yaptı böyle yayınları."
Arkeolojik Park'ın Ayasofya ve Topkapı Sarayı'nda daha çok ilgi çekebileceğini düşünen Özüekren, parkla ilgili de şu bilgileri verdi: "Burasının Büyük Saray, Magnaura gibi çeşitli adları var. Parkın adında bunlardan birini kullanabiliriz. Arkeolojik Park'ın girişi Ayasofya Meydanı'ndan olacak. Parkta 2 büfe, tuvaletler, 6 adet hediyelik eşya standı olacak. Kapalı bir müze alanımız olacak. Burada eğer güvenliği sağlayabilirsek kazıdan çıkan bazı eserleri sergilemeyi düşünüyoruz. Kazıdan yaklaşık 5 bin adet arkeolojik eserin envanteri çıkarıldı ve bunlarla iki sergi açıldı. Altın-bakır-gümüş sikke, buhurdanlıklar, günlük kullanım gereçleri çıktı daha çok."
Özüekren, bizim sorularımızı yanıtladıktan sonra da "Şimdi sıra bende" diyerek kendi sorularına geçti. Özüekren'in medyada çıkan yorumlarla ilgili kafasına takılan sorular ve verdiği yanıtlar şöyle: - Zeminde 60 metre derinliğe inildi, dediler. Biz ayaklar için 12-14 metre kadar kuyu temeller açtık yalnızca. - Bir oda başkanı çıkıp "Arkeolojik park böyle olmaz. Kamuya açık olmalı" diyor. Bu park kamuya kapalı değil ki? - Bir öğretim üyesi müze müdürü "Burada kazı yapılmadı ki, temellerinin altının boş olduğunu nerden biliyorlar" diyor. Sonra aynı kişi "Kazı yapıldı, ama sistematik bir kazı yapılmadı" diyor. Sonra sistematik bir kazı yapıldığını öğreniyor. Bunları söyleyen kişi çok yakındaki bir müzenin müdürü. Kafasını uzatsa buradaki çalışmayı görecek. - Arkeolojik kazı, devlet tarafından yapılmalıydı, dediler. Buradaki kazıyı, 1997'den bu yana devlet yapıyor zaten. - Her taraf tahta perde ile çevrelendi, içeri girmek mümkün değil, dediler. Doğru. Biz bile buraya izin ile giriyoruz. Çünkü burası arkeolojik saha. Her tarafı açık arkeolojik kazı mı olur? - Kazık çakılmış, kazığın altında kalıntı fark edilince çıkarılmış dediler. Yeryüzünde, çakma kazığı çıkarmak mümkün değil. Yanlış çakıldıysa kazık orada kalır, çıkarılamaz. - En iyi ihtimalle Darülfünun, en kötü ihtimalle eski jandarma binasına ait su deposunun üst kısmının kırılmasının fotoğrafını çekip "katliam" diye manşet attılar. Bunun arkasında ne yatıyor diye bu işi bilenler de, dostlarımız da düşünmedi. Kurulları yıpratmak isteyen bazı çevreler var. Herkes olayın o yanının üstüne yayın yapma peşine düştü.
Mimarlık dünyasının duayen isimlerinden Prof.Dr. Doğan Kuban' ın arkeolojik alanda yürütülen çalışma ile ilgili düşünceleri özetle şöyle: "İnşaatı kaldırıp çelik köprü üzerine oturtmuşlar. Altta 17 bin metrekarelik kazı alanı var. Bugüne kadar hiç bilinmeyen birçok şey orada açıkta duruyor. Arkeoloji Müzesi çalışma yapıyor. Hiçbir şey tahrip edilmemiş. Oradaki Bizans Sarayı'nın onda birini kimse rüyasında bile görmedi. Orada çıkan gürültü palavra. Tertemiz, araştırmaya hazır 17 bin metrekarelik bir arkeolojik alan var. Tesadüfen önümüze bir hazine çıktı, onu korumak lazım. "
1997'de başlayan arkeolojik bulgu kazısı artık büyük ölçüde tamamlandı. Şu an sahada yüzeysel dolgu, kaldırma ve konservasyon çalışmaları sürüyor. 4. yüzyılda 1. Konstantinus döneminde yapımına başlanan ve 11. yüzyıla kadar genişlemeye devam eden sarayın, 100 bin metrekarelik alana yapıldığı Hipodrom'dan sahile kadar teraslar halinde uzandığı, 404-532 yıllarında çıkan halk ayaklanmaları sırasında, yangınlar sonrasında değişikliğe uğradığı, Latin istilası (1202-1261) sırasında da yıkılıp yağmalandığı biliniyordu. Saraydan günümüze kalan kalıntılara, ek inşaat için başlayan çalışmalar sırasında ancak ulaşılabildi. Kazılarda bulunan arkeolojik kalıntılar şöyle: **Büyük Saray'ın girişi olan ve üzerinde şapel bulunan bakır Khalke Kapısı. ** Bizans dönemine ait olan 15. yüzyıl ve 16. yüzyıl Osmanlı eklerini içeren mekan dizini ile 7. yüzyıl ve 10. yüzyıl freskleri. ** Bizans dönemi sarnıcı ve hamam kalıntıları. ** 5. ve 6. yüzyıla ait mozaik döşeme kaplamaları. ** Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait atık su kanalları. ** Osmanlı dönemine ait sarnıç, çeşme, arnavutkaldırımı kaplı meydan ve yollar. **Darülfünun temel duvarları ve sarnıçlar. ** Taşınabilir kültür varlıkları olarak da MÖ 5. yüzyıldan Cumhuriyet dönemi aralığına ilişkin aydınlatma gereçleri, kutsal objeler, sikke örnekleri, mühürler, Bizans çanak-çömlekleri, Osmanlı kapları. Cumhuriyet, 06.05.2008
İstanbul'da tarihi
yarımada üzerindeki inşaat projelerinin yürütmesi
durduruldu. Yargı freninin etkilediği inşaatların
başında Four Seasons Oteli'nin Bizans Sarayı
üzerinde yükselen ek binası geliyor. İnşaat ve
arkeolojik kazı alanını ilk kez CNN TÜRK
görüntüledi. Four Seasons Oteli ek bina inşaatının temeli, Bizans dönemine ait kalıntılarla dolu. Arkeolojik bir kazı alanı. Bina inşaatı ise, çelik konstrüksiyon üzerinde devam ediyor ve yerden 4 metre yukarıda duruyor. Cnn Türk, 05.05.2008
İstanbul Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu, Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er’in, Danıştay 6. Daire tarafından Four Seasons Otel için verilen “yürütmeyi durdurma” kararını uygulamamasının suç olduğunu söyledi.
Milliyet, Haber: Şenol Demirci, 04.05.2008 |
||
"TOPRAK ALTINDAKİLER KORUNSUN AMA TOPRAK
ÜSTÜNDEKİLERİ KORUYOR MUYUZ?" Hürriyet Pazar, Haber: Ali Dağlar, 04.05.2008 |
||
HASANKEYF KAZI PROGRAMI BELİRLENDİ
Batman'ın Hasankeyf İlçesi ören yerinde bu yıl Prof.Dr. Abdusselam Uluçam başkanlığında yapılacak kazı çalışması programı belirlendi. Nisan ayında başlanması planlanan kazı çalışmaları bu yıl yine ödenek ile ilgili sorunlar nedeniyle Mayıs ayına sarktı.
Mayıs ayı ortalarında başlanması beklenen kazı, belgeleme, restorasyon ve konservasyon çalışmaları Abdüsselam Uluçam başkanlığındaki 15 kişilik uzman ekiple sürdürülecek.
Aralarında Doç.Dr. Aynur Özfirat, Doç.Dr. Haldun Özkan ile Yrd.Doç Ali Boran, Yrd.Doç Zerrin Köşklü, Yrd.Doç. Nursel Özkul Fındık, Yrd.Doç. H.Abdullah Erdoğan, Yrd.Doç. H. Abdullah Çağlar ve 5 uzmanın yer aydığı 15 kişilik kazı ekibi mayıs, haziran ve eylül aylarında çalışma yürütecek.
Mayıs ayı ortalarında başlanacak çalışmalarda, kazı evinin bakım ve temizliği, iç kaleden toprak tahliyesi, kazı için gezi programı projesinin hazırlanması çalışmaları yapılacak. Haziran ayı çalışmalarında ise, sit alanı boyunca belirlenecek alanlara sondaj çalışması, Büyük Sarayda yıkılması muhtemel mimari dokunun desteklenmesi için proje hazırlanıp, Hasankeyf ve yakın çevresinde yüzey araştırması yapılacak. Haziran ayı programında ayrıca, Zeynelbey Türbesi ve Büyük Saray'ın yıkılmak üzere olan kısımları ile su kulesinin acilen koruma altına alınması için çalışma yapılacak.
Kazı takvimi eylül ayı çalışmalarında ise, Haydar Baba Zaviyesi, Kasımiye Camii ve Artuklu Köşkü'nde kazı çalışmaları yapılıp ilgili rölöve, konservasyon ve diğer belgeleme çalışmalarının yapılması hedefleniyor TürkiyeTurizm.com, 09.05.2008 |
![]() |
|
Kültepe Kazısı (Hrozny) |
...1925
|
![]() |
![]() |
TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |