Haziran '08 Arşivi |
29 Haziran - 5 Temmuz 2008 |
|
KAÇAK KAZIYA SUÇÜSTÜ
Kayseri'de, kaçak kazı yapan 3 kişi jandarma ekipleri tarafından suçüstü yakalandı. Kocasinan İlçesine bağlı Oymaağaç Mahallesi'nde ''Bağlar'' bölgesindeki bir tepede define bulmak umuduyla gece kazma küreklerle kaçak kazı yapan Etem G, Ahmet B. ve Recep Ö. jandarma ekipleri tarafından suçüstü yakalandı. Kazıda kullanılan 4 adet kazma ve küreğe el konulduğu ve soruşturmanın sürdüğü bildirildi. Bursa Hakimiyet, 05.07.2008 |
|
KALE, TARİHİ GÖRKEMİNE
KAVUŞTURULUYOR Erzurum Gazetesi,
05.07.2008
Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Kale'nin tarihi geçmişiyle ilgili olarak
elde edilmesi planlanan bilgiler için beklenen izni
çıkarttı. Kazı çalışmalarının Ağustos ve Eylül
ayları boyunca devam edileceği öğrenilirken, Erzurum
Müze Müdürlüğü, gözünü şimdi de Ankara'dan gelecek
olan ödeneğe çevirdi.
Erzurum Gazetesi, 05.07.2008 |
|
KALEHÖYÜK'TE KAZI ÇALIŞMALARI BAŞLIYOR
Kırşehir’in Kaman İlçesi'ndeki Kalehöyük kazı alanında 22 yıldır Japonlar tarafından sürdürülen kazı çalışmaları, bu ay yeniden başlayacak.
Kırşehir Müze Müdürü Adnan Güçlü, Kaman İlçesine bağlı Cağırkan beldesi yakınlarındaki Kalehöyük’te çıkarılan tarihi eserlerin MÖ 2000-1800 dönemi ve Asur ticaret dönemiyle ilgili önemli bilgiler verdiğini belirtti. Kalehöyük’teki kazıların merhum Prof.Dr. Tahsin Özgüç’ün tavsiyesiyle 1986 yılında başlatıldığını, Dr. Sachihiro Omura başkanlığında Orta Doğu Kültür Merkezince yürütüldüğünü ifade eden Güçlü, kazı alanındaki bulguların Eski Tunç Çağı’na kadar uzandığını bildirdi.
Güçlü, Kırşehir Müze Müdürlüğüne bağlı olarak yürütülen kazı çalışmalarında bugüne dek 2 bin 200 tarihi eserin gün yüzüne çıkarıldığını kaydetti. Yaklaşık 22 yıldır sürdürülen kazı çalışmalarının bu yılki bölümünün 15-20 gün içinde yeniden başlayacağını ifade eden Güçlü, şöyle konuştu:
"Bunun için hazırlıklar sürüyor. Burada bulunan toprak kaplar o dönemin kültürü hakkında bilgi veriyor. Dönemin tüccarlarına ait çok sayıda silindir mühür bulundu. Asur ticaret dönemine ait çok önemli eserler var. Kazıların sürdürüldüğü höyükte yer altı yerleşim birimleri de var. Buralarda kazılar halen sürüyor. Türkiye ile Japon hükümeti arasında imzalanan Nota Teatisi kapsamında Japon Hükümeti’nin sağladığı kültür hibesiyle bu bölgeye müze yapılacak. Höyük şeklinde ve üzeri çimle kaplı olarak inşa edilecek müzenin temeli 25 Nisanda Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın katılımıyla atılmıştı. Müze yapımı tamamlanana kadar, buradan çıkarılan tarihi eserler, Kırşehir Müzesi’nde koruma altına alındı." Radikal, 04.07.2008 |
|
TEKİRDAĞ'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Tekirdağ'ın Hayrabolu İlçesi'nde jandarmanın yaptığı
operasyonda izinsiz tarihi eser kazısı ve tarihi
eser kaçakçılığı yapan 13 kişi gözaltına alındı. Çok
sayıda tarihi eserle yakalanan şahıslar
çıkarıldıkları mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere
serbest bırakıldı.
Şahıslarla birlikte
70 adet eski madeni para, 49 sikke, 9 tarihi değeri
olan yuvarlak taş, 1 adet müdür, 2 detektör bakır ve
alüminyum çubuklar, 117 adet kurşun döküm, 19 eski Kur'an-ı Kerim, çok sayıda metal para, 2 harita,
tarihi yerleri gösteren resimli harita, 1 bilgisayar
kasası, tarihi eserleri gösteren çok sayıda CD, 1
kamera, 2 av tüfeği, 2 kurusıkı tabanca, çok sayıda
kurusıkı tabanca mermisi, 2 adet sahte 20 YTL ve 250
gram kubar esrar tohumu ele geçirildi. Trakya Net Haber, 04.07.2008 |
|
AYNALI ÇARŞI'YA 4 YENİ DÜKKAN
Çanakkale’de
restorasyon çalışmaları tamamlanan tarihi aynalı
çarşının arka girişine 4 yeni dükkan yapılıyor. Çanakkale Kent Haber, 04.07.2008 |
|
AMERİKAN KOLEJİ DÖKÜLÜYOR
Kayseri Gündem, 04.07.2008 |
|
TARİHİMİZ ORTAYA ÇIKIYOR Yapılan çalışmalar neticesinde buradaki kalıntıların tiyatro olmadığı anlaşıldı. Yapının şimdiye kadar çıkan kalıntıları doğrultusunda meclis binası ya da bir stadyum olduğu ihtimalinin ağırlık kazandığı belirtiliyor.
Müze Müdürü Mustafa Güneş yapılan kurtarma kazılarının iki haftadır devam ettiğini ve şu ana kadar gün ışığına çıkan buluntuların dizilişinden söz konusu yapının kesinlikle tiyatro olmadığına karar verdiklerini belirterek, “Bilindiği gibi geçtiğimiz mart ayında Müze Müdürlüğü tarafından 15, 16, 17 ve 18 no.lu parsellerde toplam 113 adet sondaj kazısı yapılmıştı.113 adet sondaj açılmıştı. Sondaj sonuçlarının bakanlığa gönderilmesi sonunda alınan karar ve ruhsat doğrultusunda kurtarma kazısı çalışmalarını başlatmıştık” dedi.
Kurtarma kazısının
ikinci haftasında basamakların ortaya çıkmaya devam
ettiğini belirten Güneş, “Kazı çalışmalarında bir
takım basamaklar ortaya çıkıyor. Çalışmalarımız
hızla devam ediyor. İlerideki günlerde ne çıkacağını
tam olarak göreceğiz. Ama bugüne kadar yaptığımız
kazıda ortaya çıkan basamaklar sayesinde burasının
kesinlikle bir tiyatro olmadığını belirledik. Devam
eden kazı çalışmalarında parsellerin güney bölümünde
6 adet oturma sırasına sahip olan Roma dönemine ait
bir yapı belirlenmiştir. Kazıda açığa çıkarılmakta
olan yapı, vatandaşlar tarafından antik tiyatro
olarak değerlendiriliyor. Bilindiği üzere
tiyatrolardaki oturma sıraları yarım daire şeklinde
içbükey bir form taşımaktadır. Ancak burada kazıda
açığa çıkarılmakta olan yapıda oturma sıraları
doğu-batı doğrultusunda düz bir form göstermektedir.
Bu nedenle yapı kesinlikle tiyatro değildir. Antik
dönemde düz oturma sıraları, meclis binası ve
stadyumlarda bulunmaktadır. Kazı çalışmaları
ilerleyip, yapının tümü açığa çıkarıldığında,
yapının dönemi ve niteliği konusunda kesin sonuçlara
ulaşılacaktır” dedi. Yazılı belgeler ile o dönemlerden kalan arkeolojik eserler ve tarih kaynaklarına göre, Bolu ilinin tarihi Bithynialılar ile başlamaktadır. Tarih süreci içerisinde Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar Bolu ve çevresine hakim olmuşlardır. Bolu’nun Türk tarihine geçişi 13. yüzyıl boyunca ve geniş bir zaman dilimine yayılarak olmuştur.
Bolu, tarihi hayatına Bithynia Bölgesinde başlamıştır. Trak göçleri sonunda Sakarya ve Filyos Nehrinin yayı içine yerleşen halk “Bithyn” ismi ile anılıyordu. Bu yüzden Bolu’nun da içinde bulunduğu Kuzeybatı Anadolu’ya “Bithynia” denilmiştir. Bithynler tarafından Salonia Campus denilen Bolu Ovası ve çevresinin adı Romalılar tarafından Claudiopolis olarak değiştirilmiştir. Üç tepe üzerinde kurulmuş olan Claudiopolis içte ve dışta surlara sahipti. Bu devre ait kalıntılar ise bugünkü Hisar Tepesi’nde yoğunlaşmaktadır. Bolunun Sesi, 04.07.2008 |
|
![]() |
NYSA ANTİK KENTİ SAHİPSİZ KALDI
Aydın'ın Sultanhisar İlçesi'nde 18 yıldır yapılan Nysa Antik Kenti kazı çalışmalarının, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ayırdığı ödeneğin henüz gelmemesi ve sponsorların desteğini çekmesi nedeniyle bu yıl başlayamadığı bildirildi. Cnn Türk, 04.07.2008 |
GÜMÜŞHANE'NİN TARİH VE
ARKEOLOJİK ARAŞTIRMALARI KİTAP HALİNDE YAYINLANDI
Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat tarihi öğretim görevlileri Yrd.Doç.Dr Süleyman Çiğdem ve Doç.Dr. Hüseyin Yurttaş, Doç.Dr. Haldun Özkan'dan oluşan ekip tarafından 2002 yılında başlatılan çalışmaların birinci bölümü Gümüşhane'nin Tarih ve Arkeolojik araştırmaları olarak yayımlandı.
Çalışmalarını kitap haline getiren Erzurum Atatürk üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi öğretim görevlisi Yrd. Doç. Süleyman Çiğdem yaptığı açıklamada;"Yapılan çalışmalarda Gümüşhane ve çevresinde yer alan arkeolojik eserler ve kültür varlıkları önceden tespit edilenlerde dahil yeniden tanımlanıp ve değerlendirilerek bilim dünyasına kazandırılması amaçlanmıştır. Eserin ana çatısını, yapılan arkeolojik yüzey araştırması oluşturmaktadır. Bölgenin arazi yapısından dolayı oldukça güç şartlarda gerçekleştirilen bu çalışmalarda, Gümüşhane'nin her karışında alın teri olan bilgi ve görüşleri ile bu eserin ortaya çıkmasında emeği olan saygıdeğer meslektaşlarıma minnetlerimi sunmak benim için önemli bir borçtur. Ayrıca bu eserin basımına verdikleri katkılardan dolayı Gümüşhane Valisi Enver Salihoğlu'na şükranlarımı sunuyorum." dedi.
Gümüşhane ve çevresinde yer alan arkeolojik eserlerin tespit edilerek kitap haline getirilmesinin bilim dünyasına yararlı olacağını söyleyen Gümüşhane Valisi Enver Salihoğlu: " Günümüzde insanların çok önem verip görmek istedikleri tarihi değerleri onlara sunmak turizm açısından bölgelere zenginlik katmaktadır.İlimizde planlanan kültür turları da bu tanıtımlarla anlam kazanacaktır.Doğal zenginliklerimizle birlikte tarihi dokunun korunup gelecek kuşaklara aktarılması kamu kuruluşları olarak hepimizin başta gelen görevidir. Bu yapılırken özel sektör ve bilim adamlarının desteğine ihtiyaç vardır.Bu çalışma Gümüşhane'deki tarihi ve arkeolojik mirasın tespit,tescil ve tanıtımına önemli katkı sağlayacaktır.Titiz çalışmayı gerçekleştiren Yrd.Doç.Dr. Süleyman Çiğdem'e teşekkür ediyorum" diye konuştu. haberler.com, 03.07.2008 |
|
JANDARMADAN TARİHİ ESER OPERASYONU
Karaman'ın Ermenek İlçesi'ne bağlı Kazancı beldesinde jandarmanın yaptığı operasyonda Roma dönemine ait olduğu tahmin edilen 2 adet heykel ile 39 adet gümüş sikke ele geçirildi.
Edinilen bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren jandarma timleri elinde tarihi eser bulunduğu ileri sürülen M.P. isimli şahsı gözaltına aldı.
Savcılık kararıyla şahsın evinde, iş yerinde ve arabasında arama yapan timler Roma dönemine ait 1 adet Artemis heykeli ile 1 adet pirinç heykel ve 39 adet değişik büyüklüklerde gümüş sikke ele geçirdi.
Jandarma yakaladığı tarihi eserlere el koyarken, şahsın savcılık tarafından alınan ifadesinin ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı bildirildi. Karaman Kent Haber, 03.07.2008 |
|
KATEDRALE ADINI YAZAN JAPON TURİSTE CEZA Floransa'da katedralin duvarına isimlerini yazan Japon turistlerin resimlerini çeken bir Japon "vandalları" internette ifşa etti. Japon medyası haberi büyüttü. Okullarından uzaklaştırılan genç turistler, ceza olarak İtalya'ya dönüp yazıları temizleyecek. ![]() Her şey beş Japon turistin, "Rönesansın babası" Filippo Brunelleschi'nin başyapıtı sayılan tarihi Floransa katedralini ziyaretiyle başladı. Turistler isimlerini şehre nazır teras duvarlarına yazarken bunun bir başka Japon turist tarafından görüntülendiğinden habersizdi. Görüntüler internete sızınca, Japonya'nın iki büyük gazetesi ile ulusal televizyonu da olaya müdahil oldu. Yabancı bir ülkenin tarihi eserine yapılan saygısızlık nedeniyle başlayan "sürek avı" sonucu, "yaramaz" turistlerin kimliği tespit edildi. Duvara, isminin baş harflerinin yanı sıra üniversitesinin adını da yazan genç kız yüzünden diğer arkadaşları da yakayı ele verdi. İki turistin kayıtlı olduğu Gifu Üniversitesi, öğrencilerine, iki ay okuldan uzaklaştırma ve İtalya'ya dönüp yazıları silme cezası verdi. Diğer üç turistin devam ettiği Kyoto Sangyo Üniversitesi ise suçlarını kabul eden öğrencilerin okuldan atılabileceğini açıkladı. İtalya'da görev yapan Japonya uzmanı Gian Carlo Calza, "Japonlar ulusal imajlarına zarar veren bu tür hareketleri hoş görmez. Ev sahibine hakaret etmek onlar için kabul edilmezdir" dedi. Üniversitelerin tazminat ödeme taleplerini kibarca geri çeviren katedral yetkilisi Paola Bianchi ise olayı çok büyütmeye gerek olmadığını belirterek, "Her gün duvarlara kalpler çiziliyor, ilan-ı aşklar yazılıyor. Bunları silmekle görevli elemanlarımız var" ifadesini kullandı. Turizmdebusabah.com, 03.07.2008 |
|
|
1300 YILLIK ANIT AĞAÇ
Denizli’nin Acıpayam
İlçesi’ne bağlı 800 nüfuslu Ören Köyü’nün
meydanındaki "piynar çalısı" olarak bilinen
"akçakesme" ağacının 1300 yıllık olduğu belirlendi. Hürriyet, Haber: İbrahim Çoban, 03.07.2008 |
TARİHİ ESER VE SİLAH OPERASYONU
Bilecik'in
Osmaneli İlçesi'nde tarihi eser ve silah ele
geçirildi. Bilecik Kent Haber, 03.07.2008 |
|
![]() |
RÜŞVETİN İLK BELGELERİ
Kayseri’de Asur ticaret kolonisi Kültepe höyüğünden çıkarılan yazılı tabletlerden Asurlu tüccarların, mallarını rahatça satabilmek için Kral Warşama’ya rüşvet olarak çeşitli hediyeler verdiği anlaşıldı.
Warşama da aldığı hediyeler karşılığında, tüccarlara yazılı izin belgesi niteliğinde tabletler vermiş. MÖ 3700 yılına ait bu tabletlerin, Anadolu’da rüşvetin ilk belgeleri olduğu belirtildi.
Milliyet, 03.07.2008 |
STRADIVARIUS'IN SIRRI
Hollandalı bir doktor ve ABD’nin Arkansas eyaletinden bir keman yapımcısı, 300 yıl hüküm süren, Antonio Stradivari ve Giuseppe Guarneri del Gesu’nun yaptığı Stradivarius kemanının sırrını çözdü.
Bu tür kemanların muhteşem ses vermesindeki sırrın, kemanın yapıldığı ağacın yoğunluğunun her yerinde eşit bulunmasında olduğu belirtildi. Hürriyet, 03.07.2008 |
|
BACON TABLOSU'NA 27 MİLYON $
Ressam Francis Bacon'ın yaptığı sevgilisinin portresi 27 milyon dolara satıldı.
Sotheby's Müzayede Salonu'ndaki açık artırmada satılan 'Study for Head of George Dyer' adlı tabloyu, Bacon'ın 1967'de yaptığı belirtildi. Aynı müzayedede Jean-Michel Basquiat'nun 'Untitled' adlı tablo 10,1 milyon dolara, Antony Gormley'in yaptığı demir heykel ise 4,55 milyon dolara alıcı buldu. Sotheby's ve rakibi Christie's müzayede salonundan yapılan açıklamalarda, küresel ekonomik sorunlara rağmen çağdaş sanat piyasasının canlı olduğu belirtildi. Zaman, 03.07.2008 |
|
KAÇAK KAZI VE 1 MİLYON DOLAR RÜŞVET İDDİASI
Çavdarhisar İlçesindeki Aizanoi Antik Kenti'nde, TIR'la getirdikleri kepçeyle kaçak kazı yaparken tutuklanan kişilerin, ilçe Jandarma Komutanı İsmail Özdemir'e kaçak kazıya göz yumması için 1 milyon dolar rüşvet teklif ettikleri ortaya çıktı.
Alınan bilgilere göre kaçak kazı işine karışan ve Konya'da görev yapan B.G. İsimli Astsubay'ın meslektaşı Çavdarhisar İlçe Jandarma Komutanı Astsubay Başçavuş İsmail Özdemir'e 1 milyon dolar rüşvet teklif ettiği öğrenildi. Özdemir'in rüşveti kabul etmiş gibi davranarak zanlıların yakalanmasını sağladığı ifade edildi.
Edinilen bilgiye göre, kaçak kazı operasyonundan iki gün önce Astsubay B. G., Çavdarhisar'a gelerek Komutan Astsubay Başçavuş İsmail Özdemir ile görüştü. Astsubay B.G., görüşme esnasında jandarmanın sorumluluğu altında olan Aizanoi Antik Kenti bölgesinde, toprak altından lahit mezar çıkaracaklarını ve bu nedenle de kaçak kazı yapacaklarını söyledi. B.G., geceden sabaha kadar sürecek kaçak kazı çalışmalarına göz yumması için Komutan Özdemir'e 1 milyon dolar rüşvet teklif etti. Görüşme sonunda Özdemir, rüşveti kabul etmiş gibi davranarak kaçak kazıya göz yumacağını söyledi. Rüşvet olarak meslektaşına bir miktar para da bırakan astsubay B. G., görüşmelerin olumlu geçtiğini düşünerek gönül rahatlığıyla ilçeden ayrıldı.
Yaşananların ardından Astsubay Başçavuş İsmail Özdemir, durumu hemen İl Jandarma Komutanlığındaki üstlerine bildirdi. Daha sonra olayın Cumhuriyet Savcılığına bildirilmesiyle İstihbarat şubesi tarafından astsubay B.G. ve beraberindekiler izlemeye alındı. Rüşvet teklifinden iki gün sonra şahıslar TIR'la getirdikleri kepçe ile Bedir Deresi mevkisinde, yakalanmayacakları düşüncesiyle gece yarısı kazıya başladılar. Kazının başlamasından bir süre sonra jandarma ekipleri operasyon için düğmeye bastı.
Söz konusu yere baskın yapan jandarma ekipleri, kepçeyle kaçak kazı yapan 7 kişiyi suçüstü yakalayarak gözaltına aldılar. Kütahya İl Jandarma Komutanlığına götürülen zanlılardan Mehmet Manisalı, Nedim Özcan, Nuri Karataş, Ali Çinkılıç ile Astsubay B.G. ''kaçak kazı yapmak ve rüşvet vermek suçlarından'' nöbetçi mahkemece tutuklandılar.
Zanlıların, 1990 yılında bulunarak Kütahya Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen Amazon lahdinin diğer eşini aradıkları ve bunu yurt dışına satmak için 30 milyon dolara anlaştıkları iddia edilmişti. Tellal Gazetesi, 02.07.2008 |
|
|
TARİHİ TÜRBEDE RESTORASYON ÇALIŞMALARI
Çanakkale'de 3 yıldan bu yana bakımsızlıktan
harabeye dönen Tatarlar Camii olarak bilinen
Kayserili Ahmet Paşa Camii'nin avlusundaki Nedime
Hanım Türbesi’nin restorasyon çalışmaları bütün
hızıyla sürüyor. Çanakkale Kent Haber, 02.07.2008 |
İMARETHANEDEN ÇÖPLÜK ÇIKTI
Anıtlar Kurulu’nun isteği üzerine Silivri Belediyesi tarafından tarihi imarethanede 10 gündür devam eden temizlik kazısı çalışmalarında 100 kamyon çöp taşındı. Piri Mehmet Paşa, Fatih ve Mimarsinan mahallelerinde toplam 17 adet tarihi ahşap ev, Piri Mehmet Paşa Camii, Mimarsinan Köprüsü ve Uğur Mumcu Meydanı’ndaki tarihi imarethanenin restitüsyon ve restorasyon projelerinin ihalesi Nisan ayında gerçekleşmişti. Anıtlar Kurulu’nun isteği üzerine, yine kurul görevlilerinin gözetimi ve kontrolünde, Haziran ayında Silivri Belediyesi tarafından temizlik kazısı çalışmalarına başlandı. Yaklaşık 100 kamyon çöpün çıktığı temizlik kazısının ardından elde edilen bulgular, mevcut projelere adapte edilerek tekrar Anıtlar Kurulu’nun onayına sunulacak. Silivri Belediye Başkanı Hüseyin Turan ve Belediye Başkan Yardımcısı Metin Karakaş, imarethanedeki çalışmaları yerinde inceleyerek yetkililerden bilgi aldı. Türkiye Gazetesi, 02.07.2008 |
|
MÜZE KART TUTTU, ON GÜNDE 150 BİN KİŞİ KART SAHİBİ OLDU
Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı 185 müze ve 130 ören yerini bir yıl boyunca 20 YTL karşılığında sınırsız ziyaret imkanı veren 'müzekart' uygulaması başlayalı henüz 10 gün oldu. Müzelere ilgiyi artırmayı amaçlayan müze kartı almak için 10 gün içinde 150 bin kişi müracaat etti.
Halkın müzelere ilgisi, beklenenin üzerinde oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) işbirliğiyle müzelere ilgiyi artırmak için başlatılan 'müzekart' uygulaması büyük ilgi görüyor. Uygulamanın başlatıldığı 18 Haziran'dan bugüne kadar yaklaşık 150 bin kişi müzekart sahibi oldu. 'Müze müze gezdiren kart' sloganıyla bakanlığa bağlı 185 müze ve 130 ören yerini bir yıl boyunca 20 YTL karşılığında sınırsız ziyaret imkanı veren karta sahip olmak isteyenler, özellikle 'www.muzekart.com' internet sitesiyle müze gişelerine yoğun ilgi gösterdi. Aynı zamanda TÜRSAB ve birliğe bağlı acenteler de önemli oranda satışlar gerçekleştiriyor. Projeyi yürüten Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkezi (DÖSİM) Müdürü Tolga Yusuf Tuyluoğlu, uygulama başlayalı 10 gün olmasına rağmen beklediklerinin üzerinde rakamlara ulaştıklarını söyledi.
Bakanlık, önümüzdeki haftadan itibaren müzekartla ilgili yeni bir uygulamayı daha hayata geçirmeye hazırlanıyor. Satışları müze gişeleri, TÜRSAB merkezi, seyahat acenteleri ve internetle sınırlı tutmak istemeyen bakanlık, halkın ayağına giderek tanıtım etkinlikleri düzenleyecek. Önümüzdeki haftadan itibaren büyük alışveriş merkezlerinde müzekart standı açılacak ve dans gösterileri gibi etkinlikler düzenlenerek halkın ilgisi çekilecek. Tolga Yusuf Tuyluoğlu, bu çalışmanın iki amacı olduğunu söylüyor: "Birincisi, müze kartı tanıtmak ve bir imaj oluşturmak, ikincisi de satış gerçekleştirmek. Müzeye gelmiyorsanız biz sizin ayağınıza geldik demek."
Bakanlığa bağlı 185 müze ve 130 ören yerinin gezilebileceği müzekart yalnızca üç yerde geçerli değil. Topkapı Sarayı Harem Dairesi, Göreme Açıkhava Müzesi'ndeki Karanlık Kilise ve Bodrum Kalesi'ndeki Karyalı Prenses Salonu, taşıma kapasiteleri sınırlı ve hassas yerler oldukları için müzekart uygulamasından muaf tutuluyor. Önceki dönemlerde de buralarda ayrı bilet uygulaması geçerliydi.
Bakanlık, müzekart projesinin bir ayağını da okullarda yürütmek için çalışmalar yapıyor. Özellikle ilköğretim çağındaki öğrencileri kapsayacak uygulama kapsamında, ilk etapta bir milyon öğrenciye müzekart verilecek. Türkiye'de öğrenciler zaten ücretsiz olarak müzeleri gezebiliyor ve bu uygulama önümüzdeki yıllarda da devam edecek; ancak müzekart uygulamasının amacı öğrencilerin ilgisini müze ve ören yerlerine çekmek. Önümüzdeki eylül ayından itibaren sponsor desteğiyle 1 milyon öğrenciye müzekart vermeyi düşündüklerini söyleyen DÖSİM Müdürü Tuyluoğlu, "Müzeler öğrencilere zaten ücretsiz ve ücretsiz olmaya devam edecek. Öğrencilerin ilgisini müze ve ören yerlerine çekmek için, hayatlarında aldıkları ilk kart kredi kartı olmasın, müze kartı olsun diye böyle bir çalışma yapacağız." diyor.
Müzekart projesinden nihai beklentilerinin insanların müzelere ve kültürlerine ilgilerinin artması olduğunu belirten Tuyluoğlu, "Bu, tek başına bir müzekart projesi değil. İnsanımızı kültürümüzle tarihimizle ve bize miras bırakılan değerlerle buluşturma projesidir." diyor. Projenin devamının da olduğunu ifade eden Tuyluoğlu, müzelerin daha iyi tanıtılması, daha iyi hizmetler sağlaması gibi çalışmaların sürdüğünü belirtiyor. Müzeler ve ören yerlerinin önümüzdeki dönemde daha kolay erişilebilir yerler olacağını söyleyen Tuyluoğlu, bu mekanların kültürel ve sosyal etkinliklerin alternatifi olacağını sözlerine ekliyor.
Müzekart'a nasıl sahip olunur? Müzekart sahibi olmak isteyenler, tüm müze ve ören yerlerindeki gişelerden, Ankara Müzekart Merkez Ofisi'nden, DÖSİM İstanbul İşletme Müdürlüğü, TÜRSAB merkezi ve belirlenmiş seyahat acentelerine müracaat ederek kimliklerini göstermek suretiyle 40 saniye içinde müzekartlarını alabiliyor. Ayrıca "www. muzekart.com'' adresine istenen bilgileri girerek kredi kartıyla müzekart başvurusu yapılabiliyor. Sistem onay aldıktan sonra internet başvuruları üç gün içinde kurye ile belirtilen adrese gönderiliyor. Zaman, Haber: Ali Pektaş, 02.07.2008 |
|
TARİHİ ESER KOLEKSİYONCULARI KANUNLA KURTULDU
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2005 yılında
çıkardığı ve Danıştay'ın da uygun bulduğu 'genelge'
sonrasında 'tarihi eser kaçakçısı' durumuna düşen
koleksiyoncular kanunla kurtuldu.
Meclis Milli Eğitim Komisyonu, 'Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nda değişiklik yapılmasını öngören yasa tasarısını görüşerek kabul etti. Tasarıyla, 11 Mart 2005'ten önce koleksiyonunda 'taşınmaz kültür varlığı' niteliğinde eser bulunduranlar, bunları müzelere iade etme zorunluluğundan kurtuldu. Ancak usulüne uygun olarak koleksiyonerler tarafından bağlı bulundukları müzedeki envanter defterine kaydı yaptırılmış taşınmaz kültür varlıkları, değiştirilemeyecek ve satılamayacak. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, koleksiyonerlerden geri istenen taşınmaz kültür varlıklarının envanter çalışmasının sürdüğünü; sayının 10 bini bulacağını tahmin etmediğini söyledi. Türkiye'de binin üzerinde koleksiyoncu bulunduğunu, bunların çok önemli bir kısmının saygıdeğer olarak bilindiğini belirten Günay, koleksiyonerlere 'tarihi eser kaçakçısı' imasında bulunulmasını doğru bulmadığını kaydetti. CHP'li üyeler ise kabul edilen kanunun 'tarihi eser kaçakçılığına sebep olacağını ve bir af niteliği taşıdığını' savundu.
Koleksiyonerler, 15 Mart 1984'ten itibaren taşınmaz kültür varlıkları ve bunlardan koparılan tarihi eserleri, yasadışı olarak envanterlerine kaydetti. Bakanlık, 11 Mart 2005 tarihli bir genelgeyle, valiliklerden koleksiyoncuların yasadışı işlemlerine izin vermemesini istedi. Koleksiyoncular, genelgenin iptali için Danıştay'a dava açtı. Danıştay 13 Kasım 2006 tarihli kararıyla bakanlığı haklı buldu. Eski Kültür Bakanı Atilla Koç, Danıştay'ın kararı üzerine 30 Ocak 2007'de acil bir genelge yayımlayarak koleksiyonculardan, eserleri müze müdürlüklerine teslim etmelerini istedi. Ancak aksaklıklar yaşandı. Koç'un 26 Nisan 2007'de yayımladığı genelge de sonuçsuz kaldı. Yeni bakan Ertuğrul Günay 6 Aralık 2007'de bir genelge daha yayımladı. Ancak bakanlık, sonradan tutum değiştirerek eserleri toplamaktan vazgeçti. Zaman, Haber: İbrahim Asalıoğlu, 03.06.2008
Milliyet, Haber: Önder Yılmaz, 02.07.2008 |
|
HASANKEYF'TE YENİ TARİHİ ESERLER ORTAYA ÇIKTI
Batman'ın tarihi Hasankeyf İlçesi'nde yapılan kazı çalışmalarında Roma döneminde kullanılan sahil sarayı, Artuklular döneminde cami olarak kullanılan tarihi saray ve 1350 yılından kalma Karakoyunlular dönemine ait mezarlar ortaya çıktığı bildirildi.
Baraj yapımı nedeniyle sular altında kalması gündemde olan Batman’ın Hasankeyf İlçesi'nde zengin tarih mirasının yeni örneklerine yapılan kazılarla bir yenisi ekleniyor. İlçede yapılan kazı çalışmalarında Roma döneminde kullanılan sahil sarayı, Artuklular döneminde cami olarak kullanılan tarihi saray ve 1350 yılından kalma Karakoyunlular dönemine ait mezarlar ortaya çıktı.
Kazı sorumlusu Prof.Dr. Abdusselam Uluçam, tarihi alanlarda tapu yüzünden yeterli düzeyde kazı yapamadıklarını söyledi. 11 kazı alanının tapulu olmasından kaynaklanan sorunlar yüzünden sadece belirli bir alanda çalışabildiklerini dile getiren 'Hasankeyf'i kurtarma kazıları' sorumlu Prof.Dr. Abddusselam Uluçam, "Selahiye bahçelerinde sürdürdüğümüz kazı çalışmalarında Romalılar döneminde 'Sahil sarayı' diye kullanılan dinlenme yeri, sonradan Artukluların camiye çevirdiği Mardinike ibadet yerini gün ışığına çıkardık. Bu yapının altı Romalılara, üst bölümü ise Artuklulara ait. Ayrıca kazı alanına yakın bölgede 1350 yılında Karakoyunlulara ait bir de mezarlık tespit edildi. 11 ayrı alanda sürdürmek istediğimiz tarihi yerlerin çoğu tapulu olduğu için kazı çalışmalarına yönelemedik" dedi.
Öte yandan yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kalan Yamaç Külliyesi Camii, El-Rızk Camii, Küçük Saray, Artukoğlu Hamamı, Süleyman Han Camii, Kızlar Camii, Zeynel Bey Türbesi, Yukarı Kapı, Orta Kapı ve Ulu Cami restorasyon çalışmalarına 1 milyon YTL'lik ödeneğin Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan ayrıldığını hatırlatan Uluçam, "70 işçi, 4 öğretim görevlisi ve 4 öğrenci ile sürdürdüğümüz kazılarda ödenek sıkıntısı söz konusu değil. Bu yıl kazılarda restorasyon çalışmalarına da ağırlık vereceğiz. Kaledeki girişi merdivendeki taşların kayganlaşması üzerine eski yöntemi kullanıp ters çevireceğiz" şeklinde konuştu. Turizm Gazetesi, 02.07.2008 |
|
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARINA BÜYÜK DARBE
Aydın İl Jandarma Komutanlığı tarafından ve 5 farklı ilde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen operasyonlarda tarihi eser kaçakçılığı yapmak için kurulmuş bir suç örgütü çökertildi. Operasyonlar kapsamında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet ettikleri gerekçesiyle 16 şüpheli gözaltına alındı. Cumhuriyet Savcılığı tarafından el konulan olayla ilgili olarak başlatılan soruşturmanın devam ettiği bildirildi.
Edinilen bilgiye göre; uzun süredir devam eden istihbarat çalışmalarını sonuçlandıran Aydın İl Jandarma Komutanlığı'na bağlı ekipler Aydın'ın Kuşadası ve Karacasu ilçeleriyle Uşak, Manisa, İzmir ve Kütahya illerinde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet suçunu işledikleri tespit edilen suç örgütüne yönelik olarak ortaklaşa ve eş zamanlı operasyonlar düzenledi. Yapılan operasyonlarda suç örgütüne üye oldukları tespit edilen B.Y. (33), R.C. (40), M.Ö. (49), Y.A. (44), G.Ö. (52), M.Ç. (52), İ.E. (39), S.A. (24), V.G. (48), A.A. (33), M.E. (54), E.P. (17), Ş.K. (47), M.A. (35), İ.T. (43) ve S.A. (36) isimli şüpheliler gözaltına alındı. Şüphelilerin ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda 75 adet sikke, 31 adet obje, 2 adet 3 bin yıllık fosil parçası, 1 adet tarihi bakır bilezik, 1 adet define alfabesi kitapçığı, 11 adet harita, 15 adet kroki, 10 adet fotoğraf, 3 adet bilgisayar kasası, 2 adet fotoğraf makinesi, 12 adet CD, 1 adet video kaseti, 4 adet 7,65 çapında tabanca fişeği, 17 adet cep telefonu, 22 adet sim kart, 1 adet aydınlatma kaksı, 1 adet murç, 1 adet sırt çantası, 4 adet hesap cüzdanı ve 11 sayfalık çek koçanı ele geçirildi.
Operasyonlarda ele geçirilen suç aletlerine el konulurken, ifadeleri alınan zanlılar adli makamlara sevk edildi. Cumhuriyet Savcılığı tarafından el konulan olayla ilgili olarak başlatılan soruşturmanın devam ettiği bildirildi. haberler.com, 02.07.2008 |
![]() |
![]() |
AYASOFYA MÜZE KALMALI
Danıştay 10. Daire, Ayasofya Camii’nin müzeye dönüştürülmesine ilişkin 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemini reddetti.
Milliyet, 02.07.2008 |
OLBA ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMA ÇALIŞMALARI BAŞLIYOR
Mersin'in Silifke İlçesindeki Olba (Uğuralanı) ören yerindeki yüzey araştırma çalışmaları bugün başlıyor. Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Emel Erten başkanlığındaki bir ekip tarafından yürütülecek olan bu yılki çalışmalar, 20 Temmuz'da sona erecek.
Kültür Bakanlığı izniyle yapılacak Olba Arkeolojik Yüzey Araştırması'na Kazı Başkanı Doç.Dr. Emel Erten ile birlikte Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Latince Okutmanı Murat Özyıldırım, Arkeologlar Derneği Mersin Şubesi Başkanı Tuna Akçay, Sanat Tarihçi Yrd.Doç.Dr. Sibel Ünalan, Hacettepe Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Candan Gökçeoğlu, Mersin Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Dr. Kıvanç Zorlu ile Kültür ve Turizm Bakanlığı temsilcisi olarak Cenap Işık katılacak.
Çalışma ekibi, 2008 dönemi çalışmalarını özellikle manastırın yeniden plan çizimi üzerine yoğunlaştıracak. Manastıra ait yeni bölümlerin bulunmasıyla mevcut planın yenilenmesi zorunluluğu ortaya çıktı. Yine çiftlik evleri üzerine daha ayrıntılı çalışmalar ve yeni bulunacak yerlerin fotoğraf ve çizimle belgeleme çalışmaları da sürdürülecek. Ekip, daha çok bilimsel yayın çalışmalarına yönelik araştırmalarını artırarak kentin geçmişine ilişkin yeni bilgileri ortaya koyacak bir program üzerinde yoğunlaşıyor.
Arkeologların çalışmalarının yanı sıra Olba ve çevresinde jeolog bilim adamları da ekip üyeleri olarak kendi alanlarında yayın için araştırmalarını sürdürüyor. Olba 2008 yılında Ankara'da yapılan Kültür ve Turizm Bakanlığı 26. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu'nda bir arkeoloji 2 de jeoloji alanındaki bilimsel sunumla temsil edildi.
Olba kenti, eskiçağda Dağlık Kilikia olarak bilinen Mersin'in doğusunda yer alıyor ve denizden yaklaşık bin metre yükseklikte bulunuyor. Kentin akropolisi (yaşam alanı), egemen olduğu vadiden yaklaşık 50 metre yükseklikte. Olba'da, özellikle Roma İmparatorluk dönemine ait görkemli mimari kalıntılar bulunuyor. Bunlar arasında anıtsal çeşme binası, su kemeri, tiyatro, tapınak planlı anıt mezar, kuleler, çiftlik evleri, sur duvarları yer alıyor. Olba, Hıristiyanlık döneminde de önemini koruyan bir kent. Bir dağ yerleşimi olarak akropolis ve yakın çevresine çok sayıda kilisenin yapıldığı bir yer. Vadide yer alan manastır kalıntıları da bir piskoposluk merkezi olarak Olba kentinin Hıristiyanlık dönemindeki bölgesel etkinliğinin önemli bir kanıtı. Geçtiğimiz yıllarda özellikle kaçak kazıların arkeolojik eserlere verdiği zarara karşı yapılan mücadelelerle gündeme gelen Olba'nın 4 kilometre batısındaki Uzuncaburç Jandarma Karakolu'nun geçtiğimiz yıllarda kapatılması arkeolojik korumacılık açısından bir olumsuzluk olarak değerlendiriliyor. Bu yıl Uzuncaburç Belediyesi'nin nüfusu nedeniyle köy kapsamına alınması, hem Uzuncaburç yerleşimi içinde bulunan Diocaesarea mimari kalıntıları için hem de Olba için korumacılıkta ayrı bir sorun olarak görülüyor.
Kapatılan jandarma karakolu ve belediye, Olba'da definecilikle mücadelede ciddi sorunların ortaya çıkacağı yönünde değerlendirmelere neden oluyor. haberler.com, 01.07.2008 |
|
KARABEHLÜL BEY CAMİİ ONARILIYOR
Silvan İlçesi'ne bağlı tarihi Karabehlül Bey Camii Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından bakım ve onarıma alındı.
Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından bakım ve onarıma alınan tarihi Karabehlül Bey Camii'nin kısa zamanda bakım ve onarımının bitirileceği öğrenildi. Tarihi caminin iç ve dış cephelerde bulunan betonlar kırılıp yerine bazlat taşları döşenmekte olup caminin şerefesi de bakım alınarak, lekelenen taşlar beyazlaştırıldı. Caminin iç ve dış cephesinin bakım ve onarımıyla birlikte caminin elektrik ve su şebekeleri de yenileniyor. Caminin kapısında bulunan mezarlığın beton duvarı da kırılarak yerine bazla taşları döşendi. Beton duvarı yıkan işçiler mezarlara zarar verilmemesi için çok hassas davrandıkları söylendi. Haber Diyarbakır, Haber: Ferhat Parlak, 01.07.2008 |
![]() |
HADRIANOUPOLIS KAZILARI GELECEK AY BAŞLIYOR
Dokuz
Eylül Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji
Bölümü Öğretim Üyesi ve Hadrianoupolis Arkeolojik
Kazısı Başkanı Yrd.Doç.Dr. Ergün Laflı, Karabük'ün
Eskipazar İlçesindeki Hadrianoupolis Antik Kenti'nde
kazılara gelecek ay başlanmasının planlandığını
bildirdi. Cnn Türk, 01.07.2008 |
|
![]() ![]() |
TARİHİ YAPILARA MERCEK
Bursa Araştırma Vakfı üyeleri, İznik'te tarihi yerleri gezip, restorasyon çalışmaları hakkında bilgi aldı. Vakıf üyeleri, Lefke Kapı'daki çalışmaları görebilmek için itfaiyenin aracıyla surların üzerine çıktılar.
Bursa Hakimiyet, 01.07.2008 |
PERGE'YE RESTORASYON İLGİSİ BÜYÜK
Anadolu Ateşi Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan, Antalya’nın Aksu Beldesinde bulunan Perge antik kentinin restorasyonuna kullanma karşılığı talip olduklarını ve girişimlerde bulunduklarını söyledi. Mustafa Erdoğan, “Gözümüzü Perge’ye diktik. Orayı restore edecek formülü bulduk. Güçlü sponsorlarla orayı restore etmek, turizme kazandırmak, stadyumda gösteriler yapmak istiyoruz” dedi.
Türkiye Gazetesi, 01.07.2008 |
|
TARİHİ SÜRYANİ KİLİSESİ İBADETE AÇILDI
Mardin’de 1914 yılında Mar Petrus ile Mar Pevlus
tarafından inşa edilen ve bir dönem cezaevi olarak
kullanıldıktan sonra terk edilen Süryani Kadim
Kilisesi bakımsızlıktan yıkılmaya başlayınca Süryani
işadamları ile eski gazetecilerden Münir Kilimci’nin
girişimleriyle tekrar ele alındı. Hürriyet, Haber: Adnan Avuka, 01.07.2008 |
|
İSTANBUL TEPEDEN TIRNAĞA RESTORASYON
NURUOSMANİYE CAMİSİ: Nuruosmaniye Camisi'nin 174
penceresi var. Işıklar pencerelerden giriyor. Fatiha
Suresi caminin bir ucundan diğerine kadar işlenmiş.
Onarım devam ediyor. Sabah, Haber: Hülya Karabağlı, 01.07.2008 |
|
|
TÜRK RESSAM ORHON'UN TABLOSUNA 374 BİN DOLAR
Ünlü müzayede evi Christie’s’in dün New York Rockefeller Plaza’da yapılan “Savaş Sonrası ve Çağdaş Sanat” müzayedesinde Türk ressam Mübin Orhon’un iki tablosu satışa çıktı.
İsimsiz tablolardan biri 374 bin 500 dolara alıcı
bulurken, diğer tablo 200 bin 500 dolara satıldı.
1924-1981 yılları arasında yaşayan Mübin Orhon’un
her iki yağlıboya tablosu da 1960 tarihli. Milliyet, 01.07.2008 |
AĞA'NIN TORUNLARI BOĞAZ'IN PEŞİNDE
Kırım Savaşı sonrası Türkiye’ye göç ederek Osmanlı Sarayı’nda kayıkçıbaşı olarak çalışmaya başlayan Recep Ağa’nın 6’ncı kuşak torunları, büyük dedelerinin Kanlıca-Çubuklu arasında, İstanbul Boğazı’na bakan 160 dönüm arsasını geri alabilmek için 25 yıldır mahkemelerde uğraşıyor. Hürriyet, Haber: Asım Güneş, 01.07.2008 |
![]() |
ARKEOLOJİ DÜNYASINDA TARTIŞMA
Türkiye’de yeni mevsim arkeolojik kazı ve yüzey araştırmaları tartışmalı başladı. Türk ve yabancı bilim heyetlerinin 2008 yılı için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yaptıkları başvurulardan bazıları, bu yıl ilk kez ‘gayri resmi’ olarak kurulan “Değerlendirme Komisyonu’nca (Bilim Kurulu)” irdelendikten ve bilimsel nedenleri açıklanmadan reddedildi.
Dünyada en çok arkeolojik kazı ve araştırmaların yapıldığı Türkiye’de, arkeoloji heyetleri, her yılın aralık ayı sonuna kadar yeni yılın kazı, araştırma, onarım programları ile heyet üyelerinin listesini Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bildiriyorlar. Genel müdürlük, yasaların öngördüğü incelemeleri yaptıktan sonra arkeolojik kazı heyetlerinin “yıllık izinlerini” Bakanlar Kurulu’nun kararına sunuyor.
Geçmiş yıllardan farklı olarak bu yıl ilk kez 2008 başvurularını, bakanlığa bağlı kurulan “Değerlendirme Komisyonu’nun” incelediği açıklandı. Başvuru yapan heyetlerin bilimsel yeterliliğinin değerlendirilmesi açısından önemli bir gelişme olduğu kabul edilmekle birlikte, söz konusu Değerlendirme Komisyonu’nun kuruluş aşamasında üniversitelerin arkeoloji bölümlerine danışılmadığı ve öneri alınmadığı, ayrıca bu kurulun varlığının “herhangi bir yasal dayanağının bulunmadığı” vurgulanıyor. Başvuruları, alışılmış uygulamanın dışında böyle bir komisyonca reddedilenlerin tepkisi kadar, bu komisyonun hangi yetkinlik ölçütlerine göre belirlendiğinin bilinmezliği kazı iznini alan arkeoloji heyetlerini de rahatsız ediyor.
Arkeoloji çevrelerince komisyonun kuruluşundan, kararlarına uzanan sürecin yeterince saydam olmadığı vurgulanıyor. Komisyonun “kabul” ya da “ret” kararı almasındaki ölçütlerin bilinmezliği de “keyfilik” olgusunu gündeme getiriyor. Bazı saygın bilim kurumlarının temsilcileri de rahatsızlıklarını iletmek istedikleri Kültür ve Turizm Bakanı’yla görüşme olanağını bulamadıklarını belirtiyorlar. Mayıs ayı sonunda Ankara’da DTCF’de gerçekleştirilen “30. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu”nda böyle bir komisyonun açıklanması tatsız bir sürpriz olarak yorumlanıyor.
Sempozyumun kapanışında Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Abdullah Kocapınar komisyonun kuruluşunu özetle şöyle açıklamıştı: “Başvuruların yürürlükteki mevzuata olduğu kadar, bilimsel ölçütlere de uygunluğunun değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle, yeni bir değerlendirme komisyonu oluşturulmasının, söz konusu komisyonda ilgili bilim dallarından uzman akademisyenlerin de yer almasının faydalı olacağı mütalaa edilmiştir. 2008 izinlerinde bu komisyonun değerlendirmeleri dikkate alındı.”
Türk arkeoloji dünyasının saygın temsilcileri ‘yasal dayanağı olmayan böyle bir değerlendirme komisyonunun’ yerine, Türkiye’de de temsilcilikleri ve araştırma merkezleri bulunan Alman, İngiliz, Amerikan, Fransız, Avusturya, Hollanda’da olduğu gibi Türkiye’de de ‘özerk bir Türk arkeoloji enstitüsünün’ kurulmasını öneriyorlar. Cumhuriyet Gazetesi, 30.06.2008 |
|
|
KARAMAN'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Karaman'da jandarmanın düzenlediği iki ayrı operasyonda, 400 yıllık olduğu tahmin edilen 2 adet Kur'an-ı Kerim ile 44 parça tarihi eser ele geçirildi.
Edinilen bilgiye göre, Ermenek İlçesi'nde M.S.'nin elinde bulunan tarihi eserleri satmak için müşteri aradığı yönünde duyum alan jandarma timleri, şahsı Ağaççatı köy yolu ayrımında otomobiliyle yakaladı. Savcılığın izniyle araç içerisinde arama yapan ekipler, 31 adet gümüş sikke, 9 adet altın sikke, 1 adet kolye, 1 adet bronz heykel ile 2 adet yüzük ele geçirdi. Olayla ilgili M.S. ile araçta bulunan Ö.Ö, A.Ç. ve M.K. gözaltına alındı.
Diğer olayda ise, Karaman Mersin Karayolu'nun Seyithan köyü yol ayrımında yol kontrolü yapan jandarma ekipleri, Ş.K. idaresindeki 70 AP 001 plakalı otomobili durdurarak arama yaptı. Yapılan aramada otomobilin torpido gözünde 400 yıllık olduğu tahmin edilen ve ceylan derisiyle kaplı 2 adet Kur'an-ı Kerim ele geçirildi. Olayla ilgili gözaltına alınan şahıslar Cumhuriyet Savcılığı'nca serbest bırakıldı. Karaman Kent Haber, 30.06.2008 |
NEMRUT'UN ÇEHRESİ DEĞİŞECEK
Önceliklerinin Nemrut ören yerinin çevresini yeniden düzenlemek, dev tanrı heykelleri ve diğer kalıntıların üzerindeki çatlakları kapatmak olduğunu kaydeden Güçhan, "Gerçekleştireceğimiz çevre düzenleme çalışmaları için ön proje hazırladık ve projemiz onaylandı. Uygulama projelerinin temini için bakanlıkça ihaleler açılacak. Çevre düzenleme çalışmalarımızda bu aşamadayız" dedi.
"Biz Nemrut ören yerini öncelikle eserlere bir zarar verilmeden ve rahatlıkla gezilebilen bir yer yapmayı amaçlıyoruz. Bunun için de uluslararası kural ve ilkelerle örtüşen çalışmaların gerçekleştirilmesi gereklidir" diyen Güçhan, hata yapmamak için aceleci olmadıklarını vurguladı.
Adıyaman’ın Kahta İlçesi'nde bulunan Nemrut ören yerinin turizmde marka yapılması amacıyla Kommagene-Nemrut Koruma ve Geliştirme Programı kapsamında başlatılan çalışmalar sürdürülüyor. Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Neriman Şahin Güçhan, UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde bulunan Nemrut ören yeri için ODTÜ ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında önceki yıl imzalanan Kommagene-Nemrut Koruma ve Geliştirme Programı kapsamında 2010 yılına kadar önemli çalışmalar yapılacağını söyledi.
Önceliklerinin Nemrut ören yerinin çevresini yeniden düzenlemek, dev tanrı heykelleri ve diğer kalıntıların üzerindeki çatlakları kapatmak olduğunu kaydeden Güçhan, "Gerçekleştireceğimiz çevre düzenleme çalışmaları için ön proje hazırladık ve projemiz onaylandı. Uygulama projelerinin temini için bakanlıkça ihaleler açılacak. Çevre düzenleme çalışmalarımızda bu aşamadayız" dedi. "Biz Nemrut ören yerini öncelikle eserlere bir zarar verilmeden ve rahatlıkla gezilebilen bir yer yapmayı amaçlıyoruz. Bunun için de uluslararası kural ve ilkelerle örtüşen çalışmaların gerçekleştirilmesi gereklidir" diyen Güçhan, hata yapmamak için aceleci olmadıklarını vurguladı.
Güçhan, Nemrut ören yerindeki çevre düzenleme çalışmaları kapsamında modern bir hizmet evi yapılacağını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Nemrut ören yerinde ziyaretçilere hizmet veren bir sosyal tesis var. Eserlerin bulunduğu tepenin eteğinde yer alan bu tesis yıkılacak. Bu tesisin yeri festival alanı olarak düzenlenecek. Yıkılan sosyal tesisin yerine ören yerinin Adıyaman tarafından ve 3 kilometre geride modern bir hizmet evi yapılacak.
Akıllı bina olacak olan hizmet evinde ziyaretçilerin dinlenebileceği büyük bir salonun yanı sıra bir multivizyon salonu, 3 ayrı kalıcı serginin bulunacağı salonlar olacak. Hediyelik eşya satışı da yapılacak olan hizmet evindeki multivizyon salonunda Nemrut ören yerine ilişkin hazırlanmış belgesel filmler gösterilecek. Ziyaretçiler öncelikle hizmet evine ulaşacak. Hizmet evinin yanındaki otoparka araçlarını bırakacak olan ziyaretçiler, ören yerine kendi özel araçlarıyla değil Milli Park’a ait minibüslerle taşınacak."
Güçhan, Nemrut ören yerinde akıllı kombine bilet uygulaması yapılacağını, bu sayede ören yerini ziyaret edenlerin sayısının düzenli ve ağlıklı olarak izlenebileceğini kaydetti.
Ören yerinin güvenliğinin sağlanması, heykel ve
diğer kalıntılara zarar verilmesinin önüne geçilmesi
için resmi koruma görevlilerinin yanı sıra alan
kılavuzlarının görev yapacağını ifade eden Güçhan,
"Yöre halkından seçilecek alan kılavuzları
ziyaretçilere ören yerini gezdirecek. Hiç kimse alan
kılavuzu olmadan heykel ve diğer kalıntıların
bulunduğu alana giremeyecek. Zaten Uzun Devreli
Gelişme Planı da bunu öngörmektedir. Uygulama
sayesinde ziyaretçilerin eserlere zarar vermesinin
önüne geçilebilecek" diye konuştu.
Program kapsamında eserleri restore edeceklerine dikkati çeken Güçhan, şunları anlattı: "23 Temmuzda Adıyaman’da olacağız ve 10 Ağustosa kadar çalışacağız. Ören yerindeki heykel ve diğer kalıntıları koruma uygulamalarına ilişkin tespitlerde bulunacak, heykel ve diğer kalıntılardaki çatlakların doldurulması için en ideal karışımı belirlemek için denemeler yapacağız. Gelecek yılki çalışmalarımızda bu karışımı kullanacağız.
Nemrut Dağı Bilimsel Danışma Kurulunun bir sonraki toplantısı da 29 ve 30 temmuzda Nemrut ören yerinde yapılacak. Eserlerin korunması için gerçekleştirilecek müdahale yöntemlerine karar vermek üzere yapılacak deneysel uygulamalar için bu kurul üyeleriyle birlikte kararlar geliştirilecek."
UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde bulunan, "dünyanın 8. harikası", "tanrıların tahtı", "güneşin doğuşunun ve batışının en güzel izlenebildiği yer" gibi değişik tanımlarla da anılan Nemrut ören yeri, Adıyaman’a 66 kilometre uzaklıkta, Kahta İlçesine bağlı Karadut köyü sınırları içerisinde ve deniz seviyesinden 2206 metre yükseklikte bulunuyor. Radikal, Fotoğraf: Ferit Binzet/AA, 30.06.2008 |
|
İZNİK TAŞINACAK
İlçe merkezinin kamulaştırılmasıyla başlayacak kazı çalışmalarının dört ayrı medeniyete başkentlik yapmış kentler ortaya çıkaracağını belirten Eryılmaz, "Senato Sarayı, Selçuklu Sarayı, pek çok kilise ve hamamların tümü, ilçe merkezinin altında. Sorun da bu zaten. Bunların gün yüzüne çıkarılması İznik'in kaderini değiştirecek. Çok meşakkatli görünse de sabır ve cesaret gerektirecek proje hayata geçerse, İznik dünyada bir benzeri olmayan açık hava müzesine dönüşecek. Bu durumda Hıristiyan ve Müslümanların ilçeye akın etmesiyle Türkiye kazanacak. Hayal gibi görünse de, birtakım insanlar projeyi engellemek, proje üzerinden siyaset yapmak için çabalayacaktır. Ancak projenin gerçekleşmesi halinde, İznik Türkiye'nin açık hava müzesi olacak. İşte bunun bir örneği Efes'tir" dedi.
Bursa Hakimiyet, 30.06.2008 |
|
MÖ 13. YÜZYILA AİT HİYEROGLİF BULUNDU
Suriye'nin başkenti Şam yakınlarında MÖ 13'üncü yüzyıla ait bir gravürle bir hiyeroglif bulundu. Cnn Türk, 30.06.2008 |
|
800 YILLIK ŞİFAHANE BAKIMA ALINDI
Kayseri’deki 800 yıllık Şifahiye ve Gıyasiye Medresesi, Vakıflar Bölge Müdürlüğünce restore ediliyor. Mülkiyeti Kayseri Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne ait tarihi medrese, 1982 yılında Erciyes Üniversitesine (EÜ) tahsis edildi. Üniversite, tarihi medreseyi Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi’ne dönüştürdü. Restorasyonda, daha önceki onarımlarda iç mekan duvarlarına yapılan sıvalar kazınarak taşların derzleri kuvvetlendirilecek.
Gaziantep 27 Gazetesi, 30.06.2008 |
|
![]() |
KALENİN MEVCUT YAPISI ORTAYA ÇIKACAK
Gaziantep Kalesi'nin restorasyon çalışmaları sürüyor. Kale'de yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Restoratör Mimar Gonca Gül, "Biz Gaziantep Kalesi'ndeki mevcut yapıyı gün yüzüne çıkaracağız. Ciddi önlemler alarak işe başladık. Şu an hafriyat çalışması yapıyoruz. Nebati toprak atılıyor ve bitki temizliği yapılıyor. Bu çalışmalar bittikten sonra Müze Müdürlüğü'nün takibinde, arkeolog arkadaşların yardımı ile projeye uygun şekilde kazı çalışmalarına başlayacağız" dedi.
Şantiye Şefi Yardımcısı Nilgün Kesikçimert ise, ''Kalenin restorasyon projesini İl Özel İdaresi ile İl Kültür Müdürlüğü ortak hazırladı. Çalışmalarımız, Anıtlar Müdürlüğü'nün kontrolünde devam ediyor. Kale'nin restorasyonunda 59'u işçi ve 4'ü teknik personel olmak üzere toplam 63 kişi çalışıyor. Kalenin dik olması ve hava sıcaklığının da yüksek olması çalışmalarımızı olumsuz etkiliyor. Restorasyon çalışmaları 1 yıl sonra bitecek'' diye konuştu. Kalede sürdürülen peyzaj çalışmaları hakkında bilgi veren Sorumlu Sait Özkaya, ''Kalenin etrafına şu an sarmaşık fidanları dikiyoruz. Çalışmalarımız 1 hafta sonra bitecek" şeklinde konuştu Gaziantep 27 Gazetesi, 30.06.2008 |
TARİHİ YARIMADADA GÖÇME TEHLİKESİ
Kuyumcukent İşletme A.Ş (KİAŞ) Genel Müdürü M. Kemal
Karaaslan, Eminönü’nde faaliyet gösteren mücevher ve
diğer üretim atölyelerinin, çok kuvvetli asidik ve
bazik kimyasallar içeren yüzlerce ton kimyasal sıvı
atığı kanalizasyonlara akıttığını belirterek,
“Eminönü öyle bir durumda ki toprak altında gözle
görülür aşınmalar başladı. Bunun önü alınmazsa,
bölgedeki tarihi ve kültürel varlıkların, UNESCO
Dünya Mirası Listesinden çıkarılması bir tarafa, bu
bölgede ileride, belki 5-6 yıl sonra büyük göçükler
dahi meydana gelebilir. Böyle vahim bir durum var”
dedi. Türkiye Gazetesi, 30.06.2008 |
|
SEDİR ADASI KORUMA ALTINDA
Muğla'nın Gökova Körfezi'ndeki Sedir Adası, dünyaca ünlü Kleopatra kumsalıyla her yıl binlerce turisti ağırlıyor. Yalnızca Kızıldeniz ve Sedir adasında bulunan kumun her bir tanesinin büyüklüğü aynı ve çapı 1 milimetreden küçük. Bu özel kum ayrıca ateşte yanıyor ve sodalı suda kendiliğinden çoğalıyor. Trt/haber, 29.06.2008 |
![]() |
BOĞAZ'DA CAMİLİ KÖPRÜ OLABİLİRDİ
“1900 yılında Osmanlılar, Bostancı’dan Kandilli’ye demiryolu hattı kurdu. Kandilli Rumeli Hisarı arasındaki ‘Hamidiye’ adlı Boğaz Köprüsü sayesinde de Avrupa yakasına geçiliyordu. Tren yolu bir çevreyolu oluşturacak şekilde Bakırköy’e uzandı. Bostancı’dan trene binip Bakırköy’deki mevcut demiryolu hattına ulaşan yolcular, Sirkeci’ye kadar ulaştı, oradan aktarma köprü vasıtasıyla Boğaz’ı bir kez daha geçip Üsküdar’a vardı. Üsküdar’dan da Haydarpaşa Garı’na kısa bir hat döşenince Haydarpaşa’daki mevcut demiryolu hattına bağlanan tren, iki kıta arasında yeniden mekik dokuyanlar için yine Bostancı’ya yollandı.”
Tabii bunların hiçbiri olmadı. Fransız mühendis Ferdinand Arnodin, 1900 yılında 2. Abdülhamid döneminde böyle bir plan hazırlayıp sundu. Ama İstanbul’un trafik sorununu belki de yüzyıl öncesinden çözecek, kentin planlı gelişimini sağlayacak proje maliyeti çok ağır olduğu için hiç uygulanamadı.
Arnodin’in projesi, tarihin tozlu raflarında unutulan projelerden sadece biri. Leonardo da Vinci, Michelangelo, Alman Helmuth Von Moltke, Fransız mimar Joseph Antoine Bouvard da İstanbul için hiçbir zaman gerçekleşmeyen köprü, demiryolu, nazım planları yaptı.
Da Vinci suyu çekmek için pompa ve rüzgarla çalışan yeni bir değirmen önerdi. Asıl ilgi çeken önerisiyle Haliç’ten Galata’ya uzanan köprü oldu. Köprü, tek gözlü ve çok yüksek olacaktı, yelkenliler altından rahatça geçip Haliç’e girebilecekti. Beyazid’in yanıtının ne olduğu bilinmiyor. Ancak Haliç’e girecek gemiler sorunu yıllar sonra açılır kapanır köprüyle çözüldü.
Yıl 1505: Rönenans döneminin diğer ünlü ressamı Michelangelo, Papa ile arası açılınca Roma’dan kaçıp Kuzey İtalya’ya gitti. Papa’nın ulaşamayacağı tek yer olan Osmanlı Devleti’ne sığınmayı düşündü. O da 2 Beyazid’e bir mektup yazıp Haliç’e köprü planlarından söz etti. Dostları Papa ile arasını bulunca, plan da seyahat da unutuldu.
Radikal, 29.06.2008 |
|
TARİHİ MİRASA MEDRESE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR
Kütahya'da yaklaşık 700 yıl önce inşa edilen Vacidiye Medresesi, 1965 yılından bu yana Frig, Roma, Bizans gibi köklü medeniyetlerin bıraktığı tarihi mirasa ev sahipliği yapıyor.
Kütahya Müze Müdürü Metin Türktüzün, tarih öncesi ve eski çağlardan kalma maddi kültür ürünlerinin sergilendiği Arkeoloji Müzelerinin, medeniyetlerin geçmişine ışık tuttuğunu söyledi. Germiyanoğlu beylerinden Umur Bin Savcı'nın, Alaşehir'deki gayrimüslim erkeklerden topladığı cizye ile 1314 yılında yaptırdığı Vacidiye Medresesi'nin 1965'te Kütahya Arkeoloji Müzesi'ne dönüştürüldüğünü belirten Türktüzün, bu yapının 1999'da restore edildiğini bildirdi. Medrese binasının ilginç özellikler taşıdığına işaret eden Türktüzün, "Bu yapı, kesme taştan inşa edilmiş ve portali, Beylikler dönemi sanatının özelliklerini gösteriyor. Cam kubbeli aydınlık orta mekana kapıları açılan 9 küçük odası var. Medresede gök bilimleri ile ilgilenen Molla Abdülvacid'in uzun süre ders verdiği ve buraya defnedildiği biliniyor. Bu nedenle Vacidiye Medresesi olarak isimlendirilmiş. Müzede korunan bir usturlap da bu bilgiyi destekliyor.'' ifadelerini kullandı.
Türktüzün, müzede Geç Miyosen dönemden başlayarak Paleolitik, İlk Tunç, Hitit, Frig, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine kadar olan kültür ve tabiat varlıklarının müzede sergilendiğini anlattı. Çeşitli fosillerle başlayan zaman yolculuğunun Paleolitik taş baltalarla devam ettiğini belirten Türktüzün, müzede tunçtan çanak ve çömlekler, mızrak uçları, Friglerden kalma oyuncaklarla antik çağın çengelli iğneleri olan fibulaların yer aldığını kaydetti. Zaman, 29.06.2008 |
|
KORUMA KURULLARI DEVRE DIŞI KALIYOR
AKP milletvekilleri, özelleştirme programındaki kuruluşların arsa ve arazileriyle ilgili olarak tüm imar yetkisinin, koruma kurullarını devre dışı bırakıp Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na (ÖİB) devredilmesini sağlayan bir değişiklik önergesini Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşülen tasarıya ekledi.
Komisyon 2 Temmuz’da değişikliği kabul eder ve İmar Yasası’nın Ek 3. maddesinin değiştirilmesini öngören değişiklik bu haliyle yasalaşırsa, ÖİB’nin yapacağı plan ve imar planları, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Yasası (KTVKY) hükümlerinden muaf olacak.
Milliyet, 29.06.2008 |
|
ESKİ RUM EVLERİ KÜTÜPHANE OLUYOR
Çanakkale merkeze bağlı İntepe beldesinde bulunan ve
yıllar önce karakol binası olarak kullanılan 2 eski
Rum evi restore edilerek müze ve kütüphane haline
getirilecek. |
|
MECLİS EFES'E TAKTI: SELÇUK DEYİN
Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan TBMM Araştırma Komisyonu, raporunu TBMM Başkanlığı’na sundu. Geçen yıl aynı konuda çalışan araştırma komisyonunun raporunda yer alan önerileri büyük oranda yineleyen komisyon, Kapadokya, Efes gibi turizm bölgeleri için Türkçe olan isimlerin tercih edilmesini istedi.
Milliyet, Haber: Saliha Çolak, 29.06.2008 |
|
"ASPENDOS'LA REKABET ETMESİN" DENDİ AMA...
UZMANLAR NE DİYOR? Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 29.06.2008 |
|
![]() ![]() |
TERSANELER SİT ALANINA KAÇAK SOSYAL TESİS YAPTI
İş kazalarına bağlı olarak meydana gelen işçi ölümleriyle kamuoyunun tepkisini çeken Tuzla’daki tersane sahiplerinin, 1993’te sit alanı ilan edilen Tuzla Kamil Abdüş Gölü alanına kaçak yapı yaptığı tespit edildi.
Milliyet, Haber: Mehmet Demirkaya, 29.06.2008 |
TARİHİ KÖPRÜYE YAPILAN EK YIKILACAK
Adana'da, vatandaşların şikayeti üzerine, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu uzmanlarının incelemesinde, ''kültür varlığı'' olarak tescil edilen köprüye yol genişletme çalışması kapsamında belediye tarafından yapılan ek köprünün yıkımına karar verildi.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü İsmail Salman, merkez Yüreğir İlçesine bağlı Kürkçüler beldesindeki tarihi özelliğe sahip ''Kürkçüler Köprüsü''ne, Adana Büyükşehir Belediyesince betonarme ek köprü yapıldığı yönündeki vatandaşların başvurusu üzerine araştırma başlattıklarını söyledi.
Oluşturulan komisyonun araştırmasında uzmanların ''köprünün tarihi değer taşıdığı''nı belirlediklerini ifade eden Salman, ''Söğütlüdere üzerinde bulunan köprü, 2 gözden oluşuyor. 6.35 metreye 17.5 metre boyutlarında ve 3.4 metre yüksekliğindeki köprünün kemer açıklıkları 3.75 metre, orta ayağı da 1.30 metre uzunlukta. Son Osmanlı dönemi yapısı özelliklerine sahip köprünün 100 yıldan fazla bir geçmişi olduğu ortaya çıkıyor'' dedi.
Bu tespitin ardından, köprünün 29 Nisan tarihli ve 3757 sayılı kararla ''kültür varlığı'' olarak tescil edildiğini ve koruma altına alındığını belirten Salman, ''Köprünün etrafında belli bir koruma alanı belirlendi ve yanına sonradan yapılmış, betonarme köprünün Karayolları Bölge Müdürlüğü denetiminde Adana Büyükşehir Belediyesince yıkılması kararlaştırıldı'' diye konuştu. Kararın, konuyla ilgili yazılı başvuru yapan şikayetçilere ve Karayolları Bölge Müdürlüğü ile Belediye yetkililerine tebliğ edildiği kaydedildi. Zaman, 28.06.2008 |
|
RHADIOPOLIS ANTİK KENTİ'NDE İNCELEMELER YAPAN GÜNAY: ARKEOLOG OLMAK İSTERDİM
Antalya'nın Kumluca İlçesi'nde bulunan Rhadiopolis antik kentinde incelemelerde bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, hep arkeolog olmayı istediğini söyledi. Akdeniz Üniversitesi ve Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen kazı çalışmaları hakkında Rhadiopolis Kazı Başkanı Prof.Dr. Nevzat Çevik tarafından Bakan'a yapılan çalışmalar hakkında bilgi verildi.
Kazı alanında üç yıldan beri çalışma yapıldığını ve kısa zamanda çok önemli sonuçlar elde edildiğini söyleyen Çevik, en önemli bulgunun Kumlucalı hayırsever Opramoas mezarını bularak elde ettiklerini ve bulunan küçücük bir eserin bile kentin tarihini çok eskilere götürdüğünü söyledi. Günay, kazı alanında arkeologların çalışmalarını izleyip kendisinin de hep arkeolog olmak istediğini söyledi. Daha sonra mozaik yapının gün yüzüne çıkarılmaya çalışıldığı alanda çalışmalara katılan Bakan Günay, gezi sonrasında kazı alanın tarihi açıdan önemli bir döneme sahip olduğunu söyleyerek bu kazı alanındaki tiyatronun ve hayırsever Opramoas mezarının düzenlenip buranın turizme açılması için yardımda bulunacağını söyledi. Günay'a Antalya'nın Demre İlçesinde fahri hemşerilik belgesi verildi. Yaklaşık 10 yıldan beri yaz aylarında Demre'deki villasında tatil yapan Bakan'a fahri hemşerilik belgesini Demre Belediye Başkanı Süleyman Topçu tarafından verildi. Zaman, Haber: Ekrem Karaman, 28.06.2008 |
|
KARADENİZ'İN EFES'İNE YUNAN İLGİSİ
Zonguldak’ın Çaycuma İlçesi'ne bağlı Filyos beldesinde, kazı çalışmaları 2 yıldır yaz mevsiminde süren ve MÖ 7. yüzyılda kurulan Karadeniz’in "Efes"i Antik Teion Kenti’nde, 15 Temmuzda başlaması planlanan kazılarda 8 Yunan öğrenci de görev alacak.
Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Kazı Ekibi Başkanı Prof.Dr. Sümer Atasoy, içinde harita mühendisi, arkeolog ve sanat tarihçisi gibi uzmanların yanı sıra Yunanistan’daki Yanya Üniversitesi’nde öğrenim gören 8 Yunan öğrencinin yer alacağı 35 kişilik ekiple antik kentte kazı çalışmalarını yürüteceklerini söyledi.
Ödeneğin kendilerine aktarılması durumunda 15 Temmuzda kazıya başlamayı hedeflediklerini, ek kaynak temin ederlerse de 3 ay çalışmalarını sürdüreceklerini anlatan Atasoy, şunları kaydetti: "Antik tiyatroda, hamamda ve kalede kazılarımız devam edecek. Eğer izin alabilirsek su altında iki mendirek var, iki arkeolog dalgıçla burada inceleme yapacağız. Mendireklerin ölçüleri alınarak fotoğrafları çekilecek. Türkiye’de Karadeniz sahillerinde ilk kez yapılan kazılar, bölgenin önemli ticaret kenti olduğunu gösteriyor. Orman ürünlerinin yanı sıra avlanan palamutlar satılarak ticaret gerçekleştirilmiş. Ayrıca, benzerine az rastlanan hamamın da bir bölümünü ortaya çıkardık. Antik kentin büyük hamam ve mezarlar dolayısıyla tedavi merkezi olduğunu da tahmin ediyoruz."
Geçen yılki kazılarda hamam duvarında ve bir
binanın eşik taşında Roma döneminde üremeyi, bolluk
ve bereketi simgeleyen 2 kabartma fallus (erkek
cinsel organı) bulduklarını belirten Atasoy,
"Kabartmaların Roma dönemine ait olduğunu tahmin
ediyoruz. Bereket Tanrısı’na kısır bir adam
çocuğunun olması için ya da çiftçi ürününün artması
için kabartmaları adak olarak kullanabiliyor.
Kazılarla bunlar ortaya çıkacaktır" dedi.
"Karadeniz’de Kastamonu, Sinop, Samsun, Ordu ve
Trabzon’da eski yerleşim alanlarının izleri
kayboldu. Filyos bu açından bozulmamış ve el
değmemiş tek yer konumunda. Çok heyecanlı bir durum.
Yunanistan’da 4-5 yerde konuyla ilgili verdiğim
konferanslar ilgi gördü. Bu yıl Yunanistan’dan bir
otobüs turist kazı alanını gezerek, turizm köprüsü
kuracak. Bölgede 2 gün süreyle yerel yönetimin
katkısıyla turistleri ağırlayacağız. Antik kent
ortaya daha fazla çıktığında Filyos turizmine önemli
hizmet edecektir."
Filyos’ta bu kazı sezonunda üniversite öğrencilerine yönelik yaz okulları da açmayı planladıklarını belirten Atasoy, "Kazı saatlerinden sonra öğrencilere İngilizce, fotoğrafçılık, çizim ve mozaik dersi vereceğiz. Bu da bölgede turizm hareketliliğine katkı sağlayacaktır" dedi. Radikal, 28.06.2008 |
|
943 YILLIK KÖPRÜDE YIKILMA TEHLİKESİ
Büyükşehir Belediyesi Ulaştırma Daire Başkanı Muharrem Cebe konuyla ilgili, On Gözlü Köprü'nün trafiğe kapatılması kararının kendilerine iletildiğini söyledi. Köprünün Bağıvar beldesi ile bağlı köy ve mezraların ulaşımını sağladığını, bu köprüden yaklaşık 20 bin kişinin faydalandığını bildiren Cebe, şöyle konuştu:"Bağıvar beldesi Diyarbakır kent merkezine yaklaşık 4 kilometre uzaklıktadır. Tarihi köprüyü kapatırsak 20 bin kişinin il merkezine gidişindeki uzaklık 25 kilometreye yükselecek. Bu şekilde köprüyü araç trafiğine kapatamayız. Kapatırsak insanları mağdur etmiş oluruz.Alternatif köprü yapılana kadar açık olacak. Kanun uyarınca alternatif köprüyü Karayolları Bölge Müdürlüğünün yapması gerekiyor. Çünkü, köprü Karayolları Bölge Müdürlüğüne aittir. Biz de bu köprümüzü çok önemsiyoruz, ancak elimiz kolumuz bağlı. Tarihi varlığın trafiğe kapatılmasını biz de istiyoruz."
Karayolları 9. Bölge Müdürlüğü yetkilileri ise tarihi köprünün kendilerine ait olduğunu ve bu nedenle restorasyonunu yaptırdıklarını söyledi. Köprünün eski Mardin kara yoluyla bağlantılı olduğunu, bu yolun yaklaşık 20 yıl önce yeni Mardin yolunun yapılmasının ardından kendi sorumluluklarından çıktığını bildiren yetkililer, "bu nedenle alternatif köprü yapma görevi belediyenindir" dediler.-
On Gözlü Köprü'nün restorasyonunu gerçekleştiren Mimar Zülfikar Halefoğlu ise köprünün Diyarbakır'ın en önemli 3 tarihi varlığından birisi olduğunu belirterek, "yaklaşık bin yıl önce yaya ve atlı arabalar için yapılan tarihi köprü 50 yıldır motorlu araçlar tarafından kullanılıyor. 40 ton yüklü kamyonlar bile geçiyor. Bu nedenle köprüde çökme tehlikesi mevcut. İki ve beş no.lu kemerlerde çatlak var. Bu nedenle acilen alternatif köprü yapılıp köprünün araç trafiğine kapatılması gerekiyor" diye konuştu.Karayolları Genel Müdürlüğü'nce restorasyon çalışmaları başlatılan On Gözlü Köprü'nün, UNESCO'nun "Dünya Kültür Mirası Listesi"nde yer alması için de hazırlıklara başlandığı bildirildi. Yeni Şafak, 28.06.2008 |
|
BEYDAĞ KALESİ RESTORASYONA GİRDİ
Beydağ Belediye Başkanı Muhsin Pulcu ve Kaymakam Serdar Kartal tarafından yıkık ve kullanılmaz halde duran tarihi Beydağ Kalesi'ni Beydağ’a yeniden kazandırmak, tarihi geçmişine yakışır hale getirmek için, Ödemiş Müze Müdürlüğü ile ortak çalışma başlatıldı.
Ödemiş Müzesi Müdürü Sevda Çetin Beydağ Belediyesi'nin isteği üzerine, kurulun kendilerinden müze denetiminde kalenin içinin yüzey ot temizliğini yapmalarını istediğini belirtti.
Çetin “Kalenin içindeki gazinonun yıkılması ile İzmir 2 numaralı tarihi eserlere bakan Kültür ve Tabiat Eserlerini Koruma Kurulu'na sunulan istekten sonra, kale içinin temizlenmesine bizim müzemizin denetimi ile başladık. Yüzey ot temizliği yapıyoruz. Kalenin surlarının kalıntılarından kalan yapı malzemesinden Osmanlı zamanından kaldığını tahmin ediyoruz. Kaynak olarak başkaca kalenin yapımı ile ilgili bir bilgiye rastlamıyoruz.
Kalenin içinde olan betonarme eski bina 1978-79 yıllarında yıkılmış. Yerine havuz yapılmış. Eski Bina İstanbul’daki Feshane binasına benzeyen bir bina. Böyle bir bina yapılarak halkın hizmetine açılmak isteniyor. Temizlemede askeri binanın molozları, eski tuğla kırıkları rastlandı. Henüz yüzey araştırılmadı. Temizlikle uğraşıyoruz.” şeklinde konuştu. Selçuk Bölge Haberleri, 28.07.2008 |
![]() |
|
Xanthos Harpi Anıtı'nın sökülmüş durumu |
...1843
|
![]() |
22 - 28 Haziran 2008 |
|||
PARION ANTİK KENTİ VE İÇDAŞ OLAYI
Uzmanlar Türkiye'nin
giderek büyüyen bir enerji açığından söz ediyorlar.
Bunun için bölgenin tarihsel, arkeolojik, endemik,
ekolojik vs değerlerinin önemine bakmadan baraj
projeleri üretiliyor, temeller atılıyor,
hidroelektrik santralı ihaleleri yapılıyor, nükleer
enerji araştırmalarına bütçeler ayrılıyor ve daha
aklımın ermediği bir çok iş yapılıyor. Akademik
dünyanın itirazları da fayda etmiyor. Ben gerçekten
anlamam, ama gelişmiş ülkelerde bu işler bu kadar
kıyamet kopmadan çözülüyorsa benim "yalnız ve güzel
ülkemde" neden olmadığına kafa yorarım doğrusu.
Bütün bu izinler
tamamlanmadan neden İçdaş termik santralının
hafriyat çalışmasına başlandığını ve hafriyat
alanında ortaya çıkan tahribatı da anlamıyorum. TAY Haber, Yazı: Ayşe Didem Bayvas,
28.06.2008 Kaynak: Çanakkale Çevre Platformu - ÖDP Kadıköy İlçe Örgütü |
|||
BİZANSLILARIN ATLARA KÖTÜ DAVRANDIĞINI, KİŞNİŞE BAYILDIĞINI BİLİYOR MUSUNUZ?
Türkiye’nin ilk popüler
arkeoloji programı CNN Türk’te önümüzdeki hafta
yayına başlıyor. Perşembe akşamları yayınlanacak
olan "Taştaki Sır" adlı programı Emine Çaykara
hazırlayıp sunuyor. Taştaki Sır, arkeolojik kazı
alanlarını gezecek, eski insanların yaşamını bugünkü
dille anlatacak. Programın bir bölümünde Ayşegül
Tecimer’in Afrodit’i canlandırdığı belgeselden de
var. Hürriyet Cumartesi, Haber: Ayten Serin, 28.06.2008 |
|||
VAKIFLAR 12 YILDIR ÇALINAN HALISINI ALAMIYOR
Vakıflar Genel Müdürlüğü, 14 yıl önce İstanbul'daki depodan çalınan ve daha sonra dünyanın en önemli koleksiyonlarından 'Orient Stars'ta ortaya çıkan tarihi halıyı geri alamıyor.
Koleksiyonu yöneten BMW'nin eski CEO'su Heinrich Kirchheim öldüğü için mirasçıları 'hatırası var' bahanesiyle eseri iade etmek istemiyor. Halının depoda kalan küçük bir parçasını delil olarak kullanan Türkiye ise koalisyon yöneticilerini ikna etmeye çalışıyor. Dava açmak yerine diyalog kurmayı tercih ettiklerini belirten Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, bundan sonuç alınamaması halinde yasal yollara başvuracaklarını söyledi. 1996 yılında İstanbul'da sergi açan Heinrich Kirchheim, söz konusu halıyı Avusturya'dan satın aldığını söylemişti. Eski Ceo, tarihi eseri kısa sürede teslim edeceği sözünü vermişti. Sergiden sonra Türkiye'den ayrılan Kirchheim sözünü tutmadı. Vakıflar Genel Müdürlüğü de sonuca ulaşamadı. Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt eserlerin geri getirilmesinde öncelikle diyalog kurmayı tercih ettiklerini fayda vermemesi halinde yasal yolları kullanacaklarını söyledi. Zaman Haber: Aslıhan Aydın, 28.06.2008 |
![]() |
||
TARİHİ KALE CAMİİ GEÇİCİ SÜRE İLE İBADETE KAPATILDI
Sivas'ta tarihi Kale Camisi, Selçuklu Parkı ve Kent Meydanı Düzenleme Projesi kapsamında park ve çevresinde yürütülen kazı çalışmaları nedeniyle geçici olarak ibadete kapatıldı. 1580 yılında Osmanlı döneminde 3. Murat Hanın vezirlerinden Mahmud Paşa tarafından yaptırılan Kale Camisi, Sivas Belediyesince çalışmalarına başlanan Sivas Selçuklu Parkı ve Kent Meydanı Projesi kapsamında bir süre ibadete kapalı tutulacak. Sivas Müftülüğü, caminin geçici olarak ibatede kapatıldığını, çalışmaların yapıldığı alan ve camiye astığı Park alanı çalışmalarından dolayı camimiz geçici olarak ibadete kapatılmıştır duyurularıyla kamuoyuna bildirdi. Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk yıllarına ait birçok eseri bünyesinde bulunduran ve adeta bir açık hava müzesi konumunda olan Sivas Kent Meydanı, Sivas Selçuklu Parkı ve Kent Meydanı Projesi ile yeni bir çehreye kavuşturulacak. Meydan çevresindeki Şifahiye Medresesi, Çifte Minareli Medrese, Buruciye Medresesi, Kale Camisi, Kale Hamamı, Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi, Hükümet Konağı, Jandarma binası gibi tarihi yapılar, çevre düzenlemesi çalışmalarıyla ortaya çıkarılacak. Memleket Sivas, 28.06.2008 |
|||
|
|||
|
BULGARİSTAN'DA MÖ 360'DAN KALMA TRAK MEZARI
Arkeologlar tarafından yapılan bir kazı sonucunda Bulgaristan’ın Tserovo bölgesinde yarım silindir kubbeli bir Trak mezarı bulundu. Kazı başkanı Daniela Agre, bu tür bir mezara bu bölgede ilk defa rastlandığını açıkladı. Mezar, çok büyük bir olasılıkla bugünkü güneydoğu Trakya’yı yöneten yerel bir yöneticiye ait.
Beyaz kireçtaşından işlenmiş, inanılmaz güzellikteki mezarın ne yazık ki bir kısmı defineciler tarafından tahrip edilmiş durumda. Kazı sırasında gri Trak seramikleri, amforlar ve beyaz kireçtaşı lahdi buldular. Mimari üsluba ve buluntulara bakarak mezar MÖ 370 – 360 arasına tarihlenmekte.
Kazı başkanının açıklamasına göre bulunan mezar, UNESCO korumasında olan Sborianovo bölgesinde bulunan Trak mezarları ile büyük benzerlikler göstermekte. Yeni bulunan bu mezarın kubbesinin en kısa zamanda restore edilmesi planlanıyor. news.bg, 19.06.2008 |
||
ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMALARI TÜM HIZIYLA DEVAM EDİYOR
Buruciye Medresesi yanında başlatılan arkeolojik kazı çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Sivas Belediyesi’nin hayata geçirdiği Selçuk Parkı ve Kent Meydanı Düzenleme Projesi kapsamında Selçuklulardan kalma Buruciye Medresesi, Şifahiye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese ile Osmanlı dönemi eserlerinden tarihi Kale Camisi ile hamam kalıntılarının olduğu bölgede bir hafta önce başlatılan kazı çalışmaları devam ediyor. Sivas Müze Müdürlüğü başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında, Cumhuriyet Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi adına Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyeleri ve sanat tarihi bölümü öğrencileri ile belediye işçileri görev alıyor. Tarihi Buruciye Medresesi'nin güney bölümünden başlatılan kazı çalışmalarında, 13. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen süsleme taşı ile bazı yapılar ve çanak-çömlek parçaları bulundu. Sivas Müze Müdürü Arkeolog Mehmet Alkan başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarına ekibiyle destek veren CÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi ve CÜ Arkeoloji ve Sanat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd.Doç.Dr. Erdal Eser, kazı çalışmaları ile ilgili basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Buruciye Medresesi'nin güneyinde 21 Haziranda başlatılan çalışmaların tüm hızıyla devam ettiğini belirtti. Şu anda kazı çalışmalarının tarihi Kale Camii ile Buruciye Medresesi'nin arasındaki bölgede sürdürüldüğünü ifade eden Yrd.Doç.Dr. Eser, Bu bölümde biraz daha hassas çalışıyoruz. Çünkü yüzeye oldukça yakın bir bölümden hemen mimari bazı kalıntılar çıkmaya başladı. Henüz bunların içeriklerini ve işlevlerini bilmiyoruz. Bir şey söyleyebilmek için erken dedi. Kazı çalışmaları devam ettikçe ortaya çıkan yapıtlar ve yapıt kalıntılarının takip edileceğini belirten Yrd.Doç.Dr. Eser, Buruciye Medresesi'nin hemen önündeki bölümde çıkan yapının ne olduğunu, ilerleyen günlerde ortaya çıkacak yeni bulgularla anlamaya çalışacaklarını kaydetti. Memleket Sivas, 28.06.2008 |
|||
REZERVASYONUN İKİ BİN YILLIK GEÇMİŞİ VAR
Denizli'de merkeze 5 km. mesafedeki antik kent Laodikya'da yapılan kazılar, rezervasyon sisteminin 2 bin yıl öncesine kadar uzandığını ortaya çıkardı. Kazı Heyeti Başkanı Prof.Dr. Celal Şimşek, "Mermerden yapılan localara kentin önde gelenlerinin isimleri yazılı. Kişi buradaki etkinliği izlemeye geldiğinde adının yazdığı yere oturuyor. Çünkü orası ona rezerve edilmiş" diye anlatıyor. Kuzey Tiyatrosu'nun bu yönüyle Anadolu'da tek olduğunu belirten Prof.Dr. Şimşek, "Çeşitli tiyatroları gezdiğinizde, bazı basamaklarda isimlere rastlanabilir. Ama burası farklı, çünkü loca bölümünde her basamakta isimler yazılı. İtalya'dan epigraf Francesco Duzzi'yi davet ettik. Bunları okuduğunda o döneme ait çok daha geniş bilgiye sahip olacağız" diyor. Haber Ekspres, 28.06.2008 |
|||
TARİHİ PALU KÖPRÜSÜ RESTORE EDİLİYOR
Elazığ'ın Palu İlçesi'nde Murat Nehri üzerinde bulunan 12. yüzyıl Artuklu dönemine ait eski Palu Köprüsü'nün restorasyon çalışmalarına başlandı. Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü'nce onarım işi ihale edilen köprüde öncelikle 8 kemerden 4'ü, köprüden yaklaşık 200 metre ileride oluşturulan bent aracılığıyla su akımından arındırıldı. Suyun, Murat Nehri köprüsünün diğer 4 ayağının altından geçmesi sağlandı. İhaleyi alan Özbay Şirketi yetkilisi Şahin Boran, yaptığı açıklamada, köprünün restorasyon çalışmalarına başladıklarını söyledi. İlçede çok sayıda bulunan tarihi ve kültürel varlıklardan biri olan eski Palu Köprüsü de Murat Nehri üzerinde bulunuyor. İpek Yolu güzergahındaki tarihi köprü, döneminde kuzeydoğu-güney bağlantısını sağlıyordu. Zaman, 27.06.2008 |
TARİHE YOLCULUK PROJESİ TANITILDI
Batman Valiliği tarafından organize edilen ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından desteklenen Tarihe Yolculuk, Kardeş-iz Projesi'nin tanıtımı öğretmenevinde yapıldı.
Geçen yıl yapılan tarihe yolculuk gezisinden hazırlanan slayt gösterisinin izlenmesinden sonra Vali Recep Kızılcık bir konuşma yaptı. Kızılcık konuşmasında "Bizim geleceğimiz olan siz çocuklarımızı ülkemizin derin tarihini, güzelliklerini, kültürel zenginliğini görebilmeniz, yaşabilmeniz onlarla emsal olabilmeniz için 2 yıldır bu tür organizasyonları hep beraber gerçekleştiriyoruz." dedi. Daha sonra izci grupları konfetiler eşliğinde izci marşlarını okudu. Zaman, 27.06.2008 |
||
5366 SAYILI YASANIN
TARLABAŞI'NA GETİRDİĞİ KENTSEL ÇÖZÜM İTÜ
Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç. Yıldız Salman
ise Beyoğlu’nun geçmişi ve bugünkü tarihi dokunun
oluşum süreçleri hakkında sunum eşliğinde bilgi
verdi. İstanbul’un fethinden hemen sonrasına ait,
Galata ve Pera olarak adlandırılan bölgelerin oluşum
sınırlarını gösteren gravürler sunan Salman tarih
boyunca kentsel yeniliklerin ilk olarak bu bölgede
uygulandığına dikkat çekti. Yıldız Salman, bu
bölgenin zaman içerisinde İstanbul’un kültürel ve
eğlence hayatının merkezi haline geldiğini anlattı:
“Beyoğlu ve Tarlabaşı’nı içine alan bölge 19.
yüzyılın ikinci yarısından sonra finans merkezi
haline geldi ve turistik bir değer kazandı. İlk
yerleşim dönemlerinden itibaren hep yoğun bir dokuya
sahip olan bölgede 1870 yangını bir dönüm noktası
teşkil ediyor. Bu yangından sonra Beyoğlu çok daha
görkemli bir mimari sürece giriyor. Tarlabaşı ise bu
dönemde konut bölgesi olarak gelişmeye ve
sınırlarını genişletmeye devam ediyor. Alan, bugün
bildiğimiz yoğun dokuya 20. yüzyılın başında
ulaşılmış oldu. Tarlabaşı Bulvarı ve Dalan
Dönemi’ndeki programsız yıkımlar ise kaçınılmaz
çöküşü getirdi.”
Bilgi Üniversitesi
Öğretim Üyesi, Tarih Vakfı Başkanı Prof.Dr. Murat
Güvenç: Burada yaşanan bir soylulaştırma
problemidir. Avrupa kentleri örneğine bakacak
olursak, iş merkezlerinin varlıklı, soylu sınıfla,
fakir işçi sınıfı arasında paylaşıldığını görürüz.
Bu kentlerde, kentin gelişme yönüne göre şehir
merkezinin yoğunluğu zamanla azalabilir. Fakat
İstanbul’un, Mercedes Arması gibi yaklaşık 120
derecelik üç kol üzerinde geliştiğini düşünecek
olursak, merkezin değerinin hiç azalmadığını aksine
baskının hep arttığını görürüz. Tarlabaşı tam da bu
açıdan büyük önem taşıyor ve sosyal sınıf olarak
farklılık gösteriyor. Problemin nereden geldiğinde
bu geniş çerçeveden bakılabilir. Arkitera, Yazı: Zeynep Güney, 27.06.2008 |
|||
RENOIR'IN TABLOSU
Başkent Paris’te ülkenin en eski tefeci dükkanı Paris Emniyet Sandığı’nda düzenlenen müzayedede Fransız ressam Pierre-Auguste Renoir’ın 1881 yılında yaptığı sanılan pastel tablosu ismi açıklanmayan bir alıcıya 19.000 avroya (300.000 dolar) satıldı. Radikal, 27.06.2008 |
|
||
![]() |
VAN MÜZESİ'NDE BÜYÜK TEHLİKE
Van Müzesi'nde 2 yıl süren onarım çalışmalarının ardında camları kapatılan depolarda bekletilen yaklaşık 44 bin eserin oksitlenmeye başladığı belirtildi.
Yaklaşık 2 yıl süren onarım çalışmaları nedeniyle ziyaretçilere kapalı tutulan Van Müzesi'nde şimdi de sergilenemeyen eserler için önemli bir tehlike yaşanmaya başlandı. 1932 yılından beri bölgede yapılan araştırma ve kazı çalışmaları sonucu toplanan eserler, müzenin yetersizliği yüzünde tehlike altında olduğu kaydedildi. Müzenin sergi salonlarının küçük oluşundan dolayı başta Urartu, Akkoyunlu ve Karakoyunlular dönemine ait yaklaşık 47 bin eserden sadece 3 bini sergileniyor. Geriye kalan 44 bin eser ise binanın alt katında bulunan depolardan bekletiliyor. Onarım ile birlikte prehistorik dönemden başlayarak Urartu dönemi sonuna kadar büyük taş eserlerin bulunduğu dış bahçede yeni düzenleme yapıldı. Bu çalışmalar ile birlikte toprak seviyesinin yükselmesi ve dolayısı ile pencerelerinin kapanması sonucu havasız kalan depolarda bulunan metal eserlerin oksitlenmeye başladığını iddia ettiler. Acil önlem alınması gerektiği, aksi halde bir kaç yıl sonra eserlerden büyük bir tahribat meydana gelebileceğini ifade ettiler.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Mehmet Top ise 800 bin YTL harcanarak yapılan onarımın sağlıklı bir şekilde yapılmadığını kaydetti. Eserleri görmediğini ancak, eserlerin havasız kalması halinde böyle bir durumun söz konusu olabileceğini belirten Top, "Eserler raflarda tek tek dizilmesi gerekirken, depolardaki yer sıkıntısı yüzünden bir kaç tane içiçe konularak saklanıyor. Durum böyle olunca da oksitlenme gibi hastalıklar çok rahat bir şekilden birinden diğerine geçiyor. Bir an önce bunun önleminin alınması gerekir" dedi. Van Kent Haber, 27.06.2008 |
||
GÜNAY: PERGE VE ASPENDOS İÇİN ÇALIŞMALAR YAPILIYOR
Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay, ''Perge'de tiyatronun restore
edilmesi ve sonra sanat etkinliklerinde kullanılması
konusunda bir kaç öneri var'' dedi.
Aspendos Antik Tiyatrosu bakıma alınacağını belirten Günay, Aspendos çok özel mekanlardan birisi. Yılda ancak birkaç kez sembolik açılışlarda kullanarak onun dışındaki dönemlerde bir anıt müze gibi gezilebilsin istedik. Ama sanat etkinlikleri için de bir mekana ihtiyaç var. Şimdi Aspendos'u korumak açısından burada yeni bir Aspendos inşa ediyoruz. Böylece Aspendos önümüzdeki süreç içinde rahatlıkla bakıma alınacak. Bu işler için bir miktar kaynak ürettik. proje tamamlandıktan sonra fazla uzatmadan kolları sıvayacağız''dedi
Mustafa Erdoğan'ın Perge antik kentinin restorasyonunun hızlandırılması için katkı sağlamak istedikleri yönündeki açıklamaların sorulması üzerine Günay, tiyatrosuyla, stadyumuyla, nekropolüyle Perge'nin fevkalade önemli bir ören yeni olduğunu vurguladı. Perge'yi önümüzdeki süreçte biraz daha hızlı ele alma niyetinde olduklarını ifade eden Günay, ''Helenistik kuleler için gereken kaynağı gösterdik. Perge'de kamulaştırma işlerimiz var. Onları yapmaya çalışacağız. Perge'yi ayağa kaldırmak önümüzdeki bir kaç yıl içinde önemli hayallerimden birisi'' diye konuştu.
''Perge'de tiyatronun restore edilmesi ve sonra sanat etkinliklerinde kullanılması konusunda bir kaç öneri var'' diyen Günay, şunları söyledi: "Bunları değerlendirdiklerini ve bu konuyla da Mustafa Erdoğan'ın ilgili olduğunu belirtti. Günay, ''Perge bu bölgede çok bilinir, bazı yapıları ayağa kaldırılmış, restore edilmiş bir ören yeri olarak ortaya çıkarsa sanıyorum bölgenin son derece yüksek olan turizm çekim potansiyelini kültür açısından daha da etkili ve değerli hale getirecek.''
Perge'yi dünya miras alanları listesine dahil etmeye çalışacağını ifade eden Günay, ''Türkiye'de 9 dünya miras alanı ve 18 aday alanımız var. Perge bunların arasında yok. Perge'yi önce aday listesine, sonra da kalıcı listeye almak konusunda bir gayrete ihtiyacımız var'' diye konuştu. Turizm Gazetesi, 27.06.2008 |
|||
TARİHİ ESERLER
YAĞMALANDI
Gazi Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Mühendislik Bölümü Öğretim Üyesi olan Eski Ahlat Şehir Kazısı Başkanı Doç.Dr. Nakış Karamağaralı başkanlığında geçen yıl Selçuklu Mezarlığı'nda sürdürülen çalışmalar sırasında ilk kez bir kümbet ortaya çıkartıldı. İçerisinde 4 lahit ve sonradan eklendiği düşünülen tuğla mezar bulunan kümbet, kazı dönemi sonunda tamamen saclarla çevrilerek defineciler ve dış etkenlere karşı koruma altına alındı. Ancak sacları kesen kimliği belirsiz define avcıları, kümbet içine girerek tarihi eserleri adeta talan ettiler. Kazıların bu yılki bölümü için Ahlat'a gelen uzmanlar, gördükleri manzara karşısında şaşkınlık ve üzüntü duydular.
Kazı Başkanı Doç.Dr. Nakış Karamağaralı, buluntuların tahrip edildiğini gördüklerini üzülerek anlatan şaşkınlığını dile getirdi. Buldukları kümbetin etrafını sacla çevirerek korumayı kararlaştırdıklarını, kapıya kilit vurduklarını anlatan Doç.Dr. Karamağaralı "Bu eserleri dış etkenlerden koruduk, ama definecilerden koruyamadık. Defineciler sacı keserek içeri girip bu sanat eserlerini tahrip etmiş. Lahitlerin altı oyulmuş. Selçuklu Mezarlığı içerisinde bulunan mezar taşları kırılarak altında define aranmış, bir mezarın şahidesi ve üst taşı çalınarak hepsi götürülmüş. Dünyada eşi ve benzeri çok az olan ve sanat tarihi açısından büyük önem arz eden bu tarihi yapılar yok ediliyor. Birçok yapının elimizde sadece resmi kaldı. Bu çok büyük bir cehalettir. Kazı alanını korumakta güçlük çekiyoruz. Alandaki tarihi eserlerin çoğu 13 ve 14. yüzyıllara ait. Bu yapıların büyük bölümü Moğol dönemine ait. Mutlak suretle kazı yaptığımız yerlerin ciddi anlamda korunması gerekiyor" dedi.
Mimar Sinan Üniversitesi'nden emekli Prof.Dr. Gönül Cantay ise, böyle bir tahribi hayatında ilk kez gördüğünü belirterek, "Ben 1967 yılında bu mezarlığı gören, tanıyan, bilen, hatta piknik yapan bir insanım. Çünkü o vakit öğleydi. Üzerine bütün dünyanın eğildiği, bütün dünyanın ilgisini çeken Ahlat, sanat tarihi açısından Anadolu'nun doğusundaki ilk anıtsal şehirlerinden biridir. Ve burada yüksek bir sanat ve bir yaşamın yanı sıra zevkin ifadesi olan eserlerde var. Taş işçiliği ile lahit mezar hiç çıkmamıştı. Dolayısı ile bunlar o kadar önemli ve ünik olan tek örnekler. Çok yazık olmuş, üzülmemek elde değil" dedi. Bitlis Kent Haber, 27.06.2008 |
|||
GİRESUN'DA TARİHİ MEKANLARA İLİŞKİN ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR
Giresun'un tarihi yerleri ve tarihi Kaya Kilise'deki son çalışmalar hakkında bilgi veren Giresun İl Kültür Turizm Müdürü Emin Yılmaz, "Giresun merkezinde ve ilçelerinde bulunan tarihi mekanların tamamının tespiti yapılmış ancak turizmde sorunların çözümü için hep tekrar ettiğimiz altyapı sorunlarının çözülmesi gerekiyor" dedi.
Giresun'un tarihi yerleri ve tarihi Kaya Kilise'deki son çalışmalar hakkında bilgi veren Giresun İl Kültür Turizm Müdürü Emin Yılmaz "Giresun merkezinde ve ilçelerinde bulunan tarihi mekanların tamamının tespiti yapılmış ancak ulaşılma ve istenilen duruma getirmede sıkıntılar yaşandığını malumunuzdur. Turizmde sorunların çözümü için hep tekrar ettiğimiz altyapı sorunlarının çözülmesi, konaklama sorununun halledilmesi ve gelen turizme cevap verecek istihdam alanının oluşturulması şart gibi durumları sadece bürokrasi ile gerçekleştirmek yetmiyor. Bununla beraber tüm özel kuruluşlar olsun, sivil toplum kuruluşları olsun, medya kuruluşları olsun hepsinin bir araya gelip Giresun'un turizm geleceğini belirlemesi gereklidir. Bildiğiniz gibi turizm uzun soluklu bir iş o nedenle yapılanların uzun sürmesinde bir art niyet yok, zamana ihtiyaç vardır." dedi.
Giresun merkezde askerlik şubesi yanında bulunan Kaya Kilise hakkında da bilgi veren Yılmaz, 400 yıllık bir tarihi olan kilisenin Rumlar tarafından yapıldığını ve 1925 yılına kadar kullanıldığını tahmin ettiklerini belirtti. Turizm müdürlüğü olarak 1986 yılında şu anki haliyle kiliseyi ortaya çıkardıklarını kaydeden Yılmaz, "Şehirde turizm akımı başladığı zaman bu gibi yerler ufakta olsa, görüntü kirli de olsa en iyi şekilde yapılması için çalışmalar başlatılacaktır. Şimdilik dış cephesini ve içini temizlettik. Kilisemiz turizme açık ancak sergileyecek şekilde açık değil. Kilise'nin dış duvarından aşağı gelen atık su borusunun kaldırılması için Belediye ile çalışmamız sürüyor" diye konuştu.
Kilise'nin restorasyonu içinde 2006 yılında Kültür Turizm Bakanlığı'na bir yazı yazarak ödenek taleplerinin olduğuna da değinen Yılmaz, "Ancak hala bir cevap gelmedi. Bu tür tarihi mekanlar hemen onarılacak yerlerden değildir. Öncelikle Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü veya Koruma Kurulunca rölöveden tespit yapılıp ona göre hareket ediliyor. Hareketimizi başkaları ile yaptığımız için geldiğimiz yer burası. Her şeye rağmen Kilisenin turizme tam olarak açılması için Kiliseye önce çevre temizliği yaptık. Ardından kum getirerek kilisenin altından çıkan suyun kurutulmasına çalışacağız." dedi Turizm Gazetesi, 27.06.2008 |
|||
TARİHİ ESER OPERASYONU
Balıkesir polisinin 9
ilde eş zamanlı düzenlediği "Tapınak (K)"
operasyonunda 886 parça tarihi eser ile 50 adet
mavzer fişeği ve 15 gram esrar maddesi ele
geçirildi. Operasyonda, örgüt
lideri olduğu belirtilen Hakan Ş. ile birlikte
aralarında bir partinin ilçe başkanı olan Yıldırım
A. ve Balıkesir Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim
Üyesi K.B. isimli kamu görevlisinin de bulunduğu
toplam 30 şüpheli yakalandı. Emniyet Müdürlüğü'nde
gözaltına alınan 30 kişiden 12'si ifadelerinin
ardından serbest bırakıldı. Balıkesir Kent Haber, 27.06.2008 |
|||
3000 YILLIK ZENGİNLİĞİN UCU GÖRÜNDÜ
Sondaj
kazılarının ardından yaptığımız bu haberde yer alan
temennilerimiz gerçeğe dönüşmeye başladı. Hisar
Tepesi’nin güney yamacında başlatılan kurtarma
kazısında, antik döneme ait olduğu tahmin edilen
meclis binasının kalıntıları ortaya
çıkıyor. Müze Müdürü Mustafa Güneş kurtarma
kazısının devam edeceğini belirtti.
Hisar Tepesi’nin güney yamacında başlatılan kurtarma kazısının ilk 5 gününde antik döneme ait olduğu tahmin edilen meclis binasının kalıntıları ortaya çıkmaya başladı. Müze Müdürü Mustafa Güneş kurtarma kazısının devam edeceğini belirtti.
Bilindiği gibi geçtiğimiz mart ayında Müze Müdürlüğü tarafından 15, 16, 17 ve 18 no.lu parsellerde toplam 113 adet sondaj kazısı yapılmıştı. Sondaj kazılarında ortaya çıkan Osmanlı Dönemi’ne ait olduğu tahmin edilen bir yapıya ait duvar kalıntıları ile Roma Dönemi’ne ait bir yapının mimari kalıntı izleri tespit edilmişti. Bu tespitlerden sonra sondaj çalışmalarına son vererek Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ndan kurtarma kazısı yapılması için izin aldıklarını belirten Müze Müdür Mustafa Güneş, “Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden alınan ruhsat ile kurtarma kazısını başlattık. Arkeologlardan oluşan ekibimiz ilk planda 5 gündür devam eden kazı çalışmalarımızın sonunda 6 adet oturma sırasına sahip olan Roma dönemine ait bir yapı belirlediler. Söz konusu yapının niteliği henüz tam olarak tespit edilememiştir. Kazı çalışmaları tamamlandığında yapının tümü açığa çıkarılacak ve yapının niteliği belirlenecektir. Ancak mevcut arkeolojik verilere göre bu yapının tiyatro olmadığı, antik dönemde meclis binası olarak inşa edilmiş olabileceğini düşünmekteyiz” şeklinde açıklamada bulundu.
Geçmişte yapılan bazı kazılarda Hisar Tepesi üstünde ve çevresinde eski dönemlere ait birçok kalıntılar çıkmıştı. Geçmişte Bolu’ya gelen seyyahlardan Mortdmann’ın, bugün kurtarma kazısına başlanan alanda Roma Dönemi’ne ait amfitiyatro olabileceğini söylediğini, Bolu tarihi ile ilgilenen uzmanlar ifade ediyor.
Hisar Tepesi’nin, tarihi içinde saklayan bir höyük olduğunu vurgulayan uzmanlar, “Buranın üzerine ve çevresine hiçbir zaman bina yapılmaması gerekiyordu. Maalesef geçmişteki idarecilerimizde bu tarih bilinci olmadığından, her gelen başkan burayı adeta katletmek için birbiriyle yarışmıştır” diyorlar. Bolunun Sesi, 27.06.2008 |
|||
HARPUT'TA KAZILAR TEMMUZ'DA BAŞLIYOR
Elazığ'ın tarihi Harput Mahallesi'nde bulunan kalede son iki yıldır yapılan kazılara bu yıl da devam edileceği bildirildi.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk, Temmuz ayı içinde bu yılki kazı çalışmalarına başlanacağını söyledi. İl Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk, Harput Kalesi'nde yapılan kazılar için Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan izin alınması gerektiğini belirterek, "Biz bu kazıları yapabilmek için her yıl Bakanlığımızdan izin alıyoruz. Bu yıl yapılması planlanan kazılara başlanması için Bakanlığa yaptığımız başvuru kabul edildi. Kazıların süresinin uzatılması talebimiz de olumlu görüş aldı. Temmuz ayı içinde bu yılki kazı çalışmalarına başlanacak. Kazıları yapacak olan ekip ve teknik elemanlar da belirlenecek" dedi.
Tarihin izlerinin günümüze ulaştırılması, o dönemlerde yaşanan uygarlık ve kullanılan eşyaların belirlenmesi adına yapılan kazılarda bugüne kadar önemli bilgi ve bulgulara ulaşıldığını belirten Öztürk, şöyle devam etti: "Bu tür kazılar geçmişin aydınlatılmasına ve o dönemlerle ilgili olarak çok detaylı bilgilere ulaşılmasına imkan veriyor. Harput Kalesi'nde yaptığımız çalışmalarda ortaya çıkardığımız eserlerin bir bölümünü ilimizdeki müzede sergileyecek, taşınacak olanları da kale içinde muhafazaya alarak ziyarete açacağız." Elazığ Kent Haber, 27.06.2008 |
|||
![]() |
ATATÜRK HEYKELİ RESTORE EDİLECEK
Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli’nin tarihi mirasını koruyup sahip çıkmaya devam ediyor. Büyükşehir şimdi de Cumhuriyetin 10. yıldönümünü kutlamaları çerçevesinde inşa edilen ve 75 yıldır bakımı yapılmayan Atatürk Heykeli’ne el attı. Oldukça yıpranan anlamlı heykel yapılacak olan restorasyon çalışmasıyla kimliğine yakışır bir hal alacak.
Özgür Kocaeli, 27.06.2008 |
||
TARİHİ İSTANBUL KAPI BAKIMA MUHTAÇ
Erzurum Gazetesi, 27.06.2008 |
|||
HARABELERDE HAYVAN OTLATILIYOR
En eski tarihi MÖ 5 bin yıllarına kadar uzanan ve 4 yıl önce turizme açılan Ani Harabeleri'nde köylüler hayvan otlatıyor.
Kars'ın en önemli turizm
merkezlerinden olan, her yıl yerli ve yabancı
binlerce turistin ziyaret ettiği Türkiye-Ermenistan
sınırındaki Ani Harabeleri'nde hayvan otlatılması
ilginç görüntüler oluşturdu.
Arazinin eğimine göre
yer yer beş metre yüksekliğe kadar oluşan surların
dış cephelerinde haç motifleri, aslan ve yılan
kabartmalı rölyefler, çini süslemeler mevcuttur.
Ören yerinin ana giriş kapısı olan aslanlı kapı iki
büyük giriş kapısından oluşmaktadır. Aslanlı kapının
bulunduğu surların Doğu yanındaki burç üzerinde
Selçuklu Sultanı Alparslan'ın şehri 1064 yılında
fethetmesini belgeleyen dört satırlık Kufi İslami
Kitabe mevcuttur. MS 1339-1344 yılları
arasında İlhanlılar egemenliğine geçmiştir, Kars Kent Haber, 27.06.2008 |
|||
DANIŞTAY'DAN FOUR SEASONS İTİRAZINA RET
İstanbul Sultanahmet’te, Bizans-Osmanlı kalıntıları üzerine yapılan Four Seasons Otel ek inşaatının yürütmesini durduran Danıştay, karara yapılan itirazı da reddetti.
Yürütmeyi durdurma kararına Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin itiraz ettiği öğrenildi.
Milliyet, 26.06.2008 |
![]() |
||
|
TARİHİ ESERLER
Mersin'in Mut İlçesi'ne bağlı Yalnızcabağ Köyü'ndeki tarihi eserlerin kimse ilgilenmediği için kaderlerine terk edildiği bildirildi.
Köy muhtarı Mahmut Şevket Yılmaz, Değirmenlik mevkiindeki lahit ve tarihi kalıntıların yok olmakla karşı karşıya kaldığını belirterek, "8 yıldır müracaat etmediğim yer kalmadı ama bir çözüm bulan yok" dedi.
Son olarak Mersin Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne başvurduğunu anlatan Yılmaz, "Gelen heyet tarihi eserleri inceledikten sonra 'biz bir şey yapamayız vakıflara müracaat et' dediler. Ben de çaresiz kaldım. Harabeye dönen tarihi eserler zamanla define avcıların yağmasına uğramış ve yok olma derecesine geldi" diye konuştu. Mersin Kent Haber, 27.06.2008 |
||
EN İLKEL DÖRT AYAKLININ FOSİLİ BULUNDU
Letonya’da, dünya tarihindeki en ilkel dört ayaklının fosili bulundu. Nature dergisinde yayımlanan araştırma raporunda, ‘Ventastega curonica’ adıyla bilinen, bundan 365 milyon yıl önce suda yaşayan dört ayaklının kafatası, omuzları ve leğen kemiğinin bir bölümünün bulunduğu belirtildi. Raporda, 1 ya da 1.2 metre uzunluğunda olduğu sanılan, vahşi görünümlü dört ayaklının, bu dönemde sığ ve hafif tuzlu sularda yaşadığı ve balıklarla beslendiğinin sanıldığı bildirildi. Bilim insanları, hayvanın kısa bacaklara ve parmaklara sahip olduğu tahmininde bulunurken, İsveç’teki Uppsala Üniversitesi evrim biyolojisi bölümünde görevli profesör ve raporun yazarı Per Ahlberg, uzaktan bakıldığında küçük bir timsaha benzeyen hayvanın sırtında yüzgeç bulunduğunu söyledi. Hayvanın, ilk dinozorlardan 100 milyon önce yaşadığı da hatırlatıldı.
Evrensel, 26.06.2008 |
|||
MISIR'DA 'KUTSAL ŞARAP' FABRİKASI BULUNDU
Sina Yarımadası’nda, MS 6. yüzyılda inşa edilmiş olan St. Catherine Manastırı yakınlarında bulunan iki üzüm presinin yanlarına büyük haçlar işlenmiş. İlk presin bulunmasında haftalar sonra 100 m uzaklıkta, kireçtaşı duvarlara sahip, ilkinin tıpatıp aynısı bir başka pres daha bulunması üzerine araştırma başkanı Tarek El-Naggar, 1400 yıl önce bir şarap üretim merkezi olduğu düşünülen bu bölgede başka presler de bulunabileceğini açıkladı.
Şu ana dek buluntular presler, bazı amfor parçaları ve üzüm çekirdekleri ile sınırlı. Her ne kadar bu denli az buluntu ile kesin bir tarihleme yapmak zor ise de, arkeologlar buluntuların MS 4 ila 6. yüzyıl arasına tarihlenebileceğini bildirmekteler. Öte yandan, presler civarında yapılan sondaj kazılarında bulunan, Roma imparatoru Valens’in (MS 364 – 378) Antakya baskısı altın sikkelerinin preslerle aynı döneme ait olup olmadığı bilinmiyor. National Geographic News, Haber: Andrew Bossone, 18.06.2008 |
![]() |
||
YENİKAPI ARKEOLOJİK KAZI ALANI'NDAYDIK |
|||
DEFİNE MERAKI ÖLDÜRÜYORDU
Antalya'nın İbradı İlçesi'nde define bulmak için Oruç Düdeni'ne inen bir işçi düşerek ağır yaralandı.
Edinilen bilgiye göre Ormana beldesine bağlı Oruç Düdeni'nde arkadaşları ile birlikte define aramaya giden İ.D. (28), 60 metre yükseklikten ip ile uçuruma inmeye çalışırken aşağıya düşerek uçurumda mahsur kaldı.
Yaralanan genç adam, İl Sivil Savunma, itfaiye ve jandarma ekiplerinin yaklaşık 4 saatlik bir çalışmasının ardından aşağıya sarkıtılan çelik halata bağlanarak kurtarıldı.
Olay yerine gelen 112 ambulansının müdahale ettiği İ.D.'nin hayati tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi. Antalya Kent Haber, 26.06.2008 |
|
||
TELL TAYİNAT HÖYÜĞÜ KAZILARI YENİDEN BAŞLADI
Hatay'ın Reyhanlı İlçesi'ndeki İlk Tunç Çağı'na ait
izler bulunan Tell Tayinat Höyüğü'ndeki kazı
çalışmaları yeniden başladı. Cnn Türk, 26.06.2008 |
|||
KNIDOS'DA 'ARKEOLOJİK SKANDAL'LAR
Anadolu’nun en “Ege”li kenti Cumhuriyet, Yazı: Oktay Ekinci, 26.06.2008 |
|||
![]() |
GÜZELYURT, PERİ BACALARI'NIN YILDIZI OLACAK
Güzelyurt Belediye Başkanı Kudret Özeş, ilçenin turizmde parlayan yıldız olacağını söyledi. Özeş yaptığı açıklamada, Peri Bacaları bölgesi içerisinde tarihi, turistik ve doğa turizminin bütün özelliklerini bünyesinde toplamış bir yerleşim yeri olan Güzelyurt'un, tüm bu özelliklerine rağmen kendini yeteri kadar gösteremediğini söyledi.
Merhaba Gazetesi, 26.06.2008 |
||
MECİDİYE TABYASI, TARİH MÜZESİ OLUYOR
Osmanlı-Rus Harbi'nde adeta bir destanın yazıldığı Mecidiye Tabyası'nın, Erzurum Tarih Müzesi haline getirilmesi yönündeki hazırlık çalışmalarının devam ettiği öğrenildi.
Tahir Müzesi'nin oluşturulması için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bir komisyon oluşturulduğu bildirilirken, komisyonda Ankara Üniversitesi Prof.Dr. Nusret Can, Atatürk Üniversitesi'nden Prof.Dr. Hamza Gündoğdu, Selçuk Üniversitesi'nden Haşim Karpuz, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nden Hasan Mutlu ve Türk Tarih Kurumu'ndan bir üyenin görev aldığı kaydedildi.
Erzurum Gazetesi, 26.06.2008 |
![]() |
||
|
NEDİME HANIM TÜRBESİ RESTORE EDİLİYOR
Çanakkale'de 3
yıldan bu yana bakımsızlıktan harabeye dönen
Tatarlar Camii olarak bilinen Kayserili Ahmet Paşa
Camii'nin avlusunda bulunan Nedime Hanım Türbesi'ne
Vakıflar Genel Müdürlüğü sahip çıktı. Çanakkale Kent Haber, 25.06.2008 |
||
CİHANOĞLU CAMİİ RESTORE EDİLİYOR
Denizli
Koçarlı'daki tarihi Cihanoğlu Camii, Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından restore ediliyor. Haber Ekspres, 25.06.2008 |
|||
ZİL KALE'DE RESTORASYON BAŞLADI
Rize'nin Çamlıhemşin İlçesi'nde bulunan yaklaşık 600 yıllık tarihi Zil Kale'de restorasyon çalışması başlatıldı. Zil Kale aslına uygun olarak restore edilerek en kısa sürede hizmete açılacak.
Rize Kültür ve Turizm Müdürü İsmail Hocaoğlu, ''Bazı noktalar tehlike arz etmekteydi. Turistlerin kalede gezinti ve inceleme yapması zorlaşmıştı. 2008 yılında ihale ettik. Katılan sekiz firma arasında en düşük teklif veren firmaya ihaleyi verdik. 240 iş günü içinde tamamlanacak. Bu da 2009 yılı ocak ayında restorasyon çalışmasının tamamlanacağı anlamına geliyor'' dedi. Turizm Gazetesi, 25.06.2008 |
|
||
ONARIM SÜRERKEN EFES'TE KONSER TEHLİKELİ OLABİLİR
Kazı Heyeti Başkan Vekili arkeolog
Doç.Dr. Sabine Ladstaetter, antik tiyatroda bu yıl konserlere izin
verilmemesinin isabetli bir karar olduğunu
belirterek, "Bir kişinin yaralanması bile bizi üzer"
dedi. Yeni Asır, Haber: Ali Kayadibi, 25.06.2008 |
|||
|
ÖDENEK SORUNU KAZIYI DURDURDU
Zonguldak'ta Çaycuma’ya bağlı Kadıoğlu Köyü’nde sürdürülen kazı çalışması ödeneğin bitmesi nedeniyle sona erdirildi.
Kadıoğlu Köyü’nde bulunan tarihi mozaiğin ortaya çıkarılması için sürdürülen kazı çalışmaları ödeneğin bitmesi nedeniyle durduruldu. İki uzmanla birlikte yedi kişilik kazı ekibi bir aylık ödeneğin bitmesi nedeniyle çalışmalara son verdi. Çalışma sonucunda insan figürlerinin yer aldığı mozaik taban döşemesi ile birlikte Roma dönemine ait olduğu tespit edilen sikke, tarihi bina kalıntıları ve işlemeli çömlek parçaları bulundu. Tahrip olmuş tarihi bina kalıntılarında sıva boyları da tespit edildi.
Kazı ekibinde yer alan Ereğli Müzesi arkeologlarından Ünver Göçen, kazıların devam etmesi halinde tarihi bina kalıntılarının da ortaya çıkacağını belirtti.
Köylüler ise bir aylık çalışmanın az olduğunu söyleyerek bu tarihi eser için yetkililerin daha fazla ödenek çıkartarak çalışmaların aralıksız devam etmesini istediler. Değişim Gazetesi, 25.06.2008 |
||
KÜTAHYA KALESİ'NDE BURÇ ONARIMINA BAŞLANDI
Kültür ve Turizm Bakanlığınca, tarihi Kütahya Kalesi'nin burçlarının onarımına başlandı.
Kütahya Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkilileri, burçların onarımı amacıyla geçen yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından ihale yapıldığını bildirdi.
Bakanlıkça sağlanan ödenekle İzmir Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğünün restorasyona 13. burçtan başlanmasına karar verdiğini ifade eden yetkililer, kalenin kente karşı konumu dolayısıyla söz konusu burcun ilk etapta onarılacağını kaydettiler.
Yetkililer, bu yıl onarımının tamamlanmasının planlandığını ve ödenek aktarımına göre diğer burçların da restore edileceğini belirttiler. Tellal Gazetesi, 25.06.2008 |
|
||
![]() |
ŞİRKETLERE 'KÜLTÜR' AVANTAJI GELDİ İstanbul Kültür Başkenti projesi için yapılan harcamalar vergiden düşürülebilecek. Maliye Bakanlığı’nın Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğiyle ‘Kültür Başkenti’ projesinin finansmanı için önemli bir adım atıldı. Milliyet, 25.06.2008 |
||
RHODIAPOLIS ANTİK KENTİ'NDE KAZI ÇALIŞMALARI BAŞLADI
Kumluca İlçesi'ndeki
Rhodiapolis Antik Kenti'nde bu yılki kazı
çalışmaları başladı.
Kemer Gözcü, 25.06.2008 |
|
||
ERZURUM'UN ARKEOLOJİK POTANSİYELİ
DEĞERLENDİRİLEMİYOR
Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Prohistorya ve
Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı Uzmanı Yrd.Doç.Dr. Mehmet Işıklı, Pasinler ve Erzurum Ovası'nın
höyükler açısından hayli zengin olduğunu belirterek,
"Ne çare ki, bu höyüklerde gerekli kazı ve
arkeolojik incelemeyi yapamıyoruz. Bu höyükler her
geçen gün tahrip oluyor, tahrip oldukça da,
kentimize ait şifreler yok oluyor" dedi.
Erzurum Gazetesi, 25.06.2008 |
|||
|
MONET'NİN TABLOSU SATILDI
Fransız ressam Claude Monet'nin nilüfer serisinden bir tablosu, yeni rekor kırarak 41 milyon sterline yani yaklaşık 80 milyon dolara satıldı.
Tabloyu Londra'daki bir müzayedede adı açıklanmayan bir kişiye satın aldı. Müzayede öncesinde, tablonun 18 ile 24 milyon sterlin arasında bir fiyata satılması bekleniyordu. Monet'nin daha önce rekor kıran bir başka tablosu, Mayıs ayında 41 milyon 500 bin dolara satılmıştı.
1926 yılında hayatını kaybeden ünlü ressam, empresyonizmin önde gelen isimleri arasında yer almıştı. Trt/Haber, 25.06.2008 |
||
TROIA ANTİK KENTİNDE KAZILAR BAŞLIYOR
Çanakkale merkeze bağlı Tevfikiye Köyü sınırları içerisinde bulunan Troia
Antik Kenti'nde 2008 yılı arkeolojik kazılarının
Temmuz ayı sonunda başlayacağı açıklandı. Çanakkale Kent Haber, 25.06.2008 |
|||
TRUVA'NIN DÜŞTÜĞÜ TARİHİ BULDULAR: MÖ 1188 Hürriyet, 25.06.2008 |
|||
|
MÜZE ZİYARET SAATLERİNDE DÜZENLEME
Sivas'ın tek müzesi olan Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi’nin ziyaret saatlerinde yeni düzenleme yapıldığı bildirildi.
Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi'nde ziyaret saatleri 16 Haziran - 30 Ağustos 2008 tarihleri arasında yeniden düzenlendiği bildirildi. Açıklamada, belirtilen tarihler arasında uygulanacak ziyaret saatler için pazartesi günleri hariç, haftanın altı günü için sabah saat 09.00 ile 12.00, öğleden sonra da saat 13.00 ile 19.30 olarak düzenlendiği kaydedildi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca vatandaşların müze ve ören yerlerine ilgisini artırmak ve buraları ekonomik koşullarda ziyaret etmek amacıyla uygulanan ‘müzekart’ uygulamasının da Sivas'ta başlatıldığı belirtildi. Açıklamada, "20 YTL karşılığında ‘müzekart’ sahibi olan vatandaşlarımız, ülkemiz genelindeki 300'e aşkın müze ve ören yerini bir yıl boyunca ücretsiz olarak ziyaret edebilecek. Müzekart, Sivas Müze Müdürlüğü bilet gişesinde satılmaya başlandı" denildi. Sivas Kent Haber, 25.06.2008 |
||
KAYIP LAHDİ BULMAK İÇİN ROBERT BALLARD DAVET EDİLDİ
Mısır’ın en önemli firavunlarından Menkaure’nin lahdine ne olduğu çok uzun bir zamandır tüm arkeolog ve Mısırbilimcilerin kafasını kurcalayan bir soru idi. Şimdi, kaybolmasının ardından 170 yıl geçtikten sonra, bu soru artık cevaplanabilecek.
1837'de İngiliz Albay Richard William Howard Vyse taş blokları patlayıcılarla kırıp mezar odasına ulaşana dek, mavi bazalttan yapılmış bu olağanüstü lahit Gize’deki 3. büyük piramidin içinde 4000 yıl boyunca gizli kalmıştı. Aslında mezar odası daha o zaman soyulmuştu. O da elde kalan son buluntuyu, lahdi çıkarıp British Museum’a göndermek üzere bir gemiye yükledi. Lahdi ve diğer eski eserleri taşıyan yük gemisi Beatrice İngiltere yolunda, İspanya açıklarına battı.
Şimdi, Mısır Hükümeti, National Geographic’in de desteği ile batan bu gemiyi ve içindeki eski eserlerle Menkaure’nin lahdini bulmak istiyor. Bu araştırmanın da, yüksek teknoloji ile dip taramaları konusunda bir uzman olan, Titanik kaşifi Robert Ballard tarafından yapılması planlanıyor. Öte yandan, bu çalışma için İskenderiye açıklarında birçok eski eserin bulunmasına yardımcı olan Fransız sualtı arkeoloğu Franck Goddio ile özel olarak görüşüldüğü bildirildi. The Times, 14.06.2008 |
![]() |
||
|
TARİHİ KORULUĞA ÇEKİ DÜZEN
Döneminde yaptığı çalışmalarla uluslararası üne kavuşan Türk ressamı, müzecisi ve arkeoloğu Osman Hamdi Bey'in babasının da Eskihisar Köyü'nde bir konağı vardı. Bu nedenle Osman Hamdi Bey, 1884 yılından itibaren ömrünün neredeyse tüm yazını Eskihisar Köyü'nde geçirdi. Tarihe tanıklık eden Osman Hamdi Bey'in yazlığı, şimdilerde "müze ev" olarak değerlendiriliyor ve Gebze için büyük önem taşıyor. Büyükşehir Belediyesi, 2006 yılında Kültür Bakanlığı'ndan devraldığı bu tarihi mekanda bir dizi iyileştirmeler yapmış, Osman Hamdi Bey'in kişisel eşyaları, aile resimleri ve yaptığı resim çalışmalarının birebir ölçekli geniş bir koleksiyonunu müzede sergilemeye başlamıştı. Büyükşehir Belediyesi şimdi de müze evin tarihi öneme sahip koruluğunu elden geçirmeye hazırlanıyor. Korulukla ilgili çalışma "tarihi mekanın değerlendirilmesi, korunması" anlamına geldiği için Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı Tarihi Mekanlar ve Kent Estetiği Şube Müdürlüğü tarafından ihale edilecek. İhale kapsamında yaklaşık 15 bin metrekare koruluk alan ve 320 metrekare kapalı alan tarihi özellikleri dikkate alınarak elden geçirilecek. Çalışmalar ise müteahhit firmaya yer tesliminden sonraki 3 ay içinde tamamlanacak. Yeni Şafak, 24.06.2008 |
||
24 AYAR CAMİ
Edirne’de 433 yıldır ibadete açık olan Mimar Sinan'ın şaheserlerinden Selimiye Camii bakım ve onarıma alındı. Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün denetimindeki çalışmalarda caminin 12 kubbesine 20 ton kurşun dökülecek, 4 minare ile kubbelerdeki 12 alemden 5’ine 24 ayar altın varak kaplama yapılacak. Altın varakla kaplı diğer 7 aleme ise bakıma gerek görülmedi. Toplam 250 bin YTL’ye harcanacağı belirtilen çalışmalar 4 ay sürecek.
Radikal, Haber: Ali Can Zeray, 24.06.2008 |
![]() |
||
|
AMASYA'NIN 7 HARİKASI
Amasya'da 944 kişi arasında yapılan ankette kentin 7 harikasının ilk sırasını 601 oy ile Kral Kaya Mezarları aldı.
12-22 Haziran Uluslararası Atatürk Kültür ve Sanat Haftası etkinlikleri süresinde Ziyapaşa Bulvarı'nda açılan standlarda Cumhuriyet İlköğretim Okulu öğrencileri tarafından 944 kişi üzerinde yapılan ankette Amasya'nın 7 harikasını seçmek için 26 adet tarihi ve kültürel zenginlik içerisinden katılımcılardan 7 tane seçmeleri istendi. Yapılan oylamanın sonunda Kral Kaya Mezarları 601 oy ile birinci, 574 oy ile Amasya Kalesi ikinci, Bayezid Külliyesi 542 oy ile üçüncü, 538 oy ile Ferhat Su kanalı dördüncü, Boraboy Gölü 513 oy ile beşinci, Bimarhane 399 oy ile altıncı olurken, Hazeranlar Konağı 338 oy ile kentin 7. harikası oldu. haberler.com, 24.06.2008 |
||
"TARİHİ YAPI KORUNMALI"
Konya'nın Tarihi ve
Kültürel Varlığının Korunması, Kullanılması ve
Planlanması Toplantısı, Konya Valisi Osman Aydın
başkanlığında gerçekleştirildi. Vali Aydın, Konya
Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonu'nda yapılan
toplantının açılışında, şehirlerin kuru binalardan
ibaret olmadığını, şehirlere şahsiyet, değer
kazandıranın içindeki tarihi eser ve yapıtlar
olduğunu belirtti. Konya'nın binlerce yıllık tarihi
içinde çok farklı medeniyetlere ev sahipliği
yaptığını, her dönemde insanların yaşamını
sürdürdüğünü ifade eden Aydın, "Konya, Hititler,
Bizans, Romalılar ve Türk-İslam medeniyetine ev
sahipliği yapmıştır. Mevlana'nın da burada yaşaması
şehre ayrı bir şahsiyet kazandırmıştır. Bu
nedenlerle önemli bir kültür mirasına sahip
Konya'daki tarihi ve kültürel varlıkların korunması,
kullanılması için gerekenlerin yapılması noktasında
görüş alış verişinde bulunacağız" dedi. Daha sonra
söz alan Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu
Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Ali Baş, Konya'daki
tarihi yapılarla ilgili bilgi verdi. Merhaba Gazetesi, 24.06.2008 |
|||
TARİH ILISU BARAJI'NDA BOĞULMASIN DİYE
Diyarbakır’ın Bismil İlçesi’nde 8 yıldır sürdürülen, Ilısu Barajı altında kalacak höyüklerdeki kurtarma kazıları bu yıl da sürecek. Diyarbakır Müze Müdürü Mehmet Bilici, Bismil İlçesi'nde Ilısu Baraj gölü altında kalacak 9 höyükte geçen sene çalışma yürüten 5 Türk ve 4 yabancı ekibin bu yıl da çalışmalarını sürdüreceğini bildirdi.
Hırbimerdan’da İtalyan arkeolog Nicola Laineri ve Körtiktepe’de Dicle Üniversitesinden Prof.Dr. Vecihi Özkaya başkanlığındaki kazıların 1 Temmuz 2008 tarihinde başlayacağını belirten Bilici, Kenantepe’de ABD’li arkeolog Bradley Parker, Ziyarettepe’de ABD’li arkeolog Timothy Mathney, Aşağı Salat’ta Japon arkeolog Yutaka Miyake, Hakemi Use’de Doç.Dr. Halil Tekin, Yukarı Salat’ta Doç.Dr. Tuba Ökse, Kavuşantepe’de Doç.Dr. Gülriz Kozbe ve Müslümantepe’de Yrd.Doç.Dr. Eyüp Ay başkanlığındaki kazı çalışmalarının temmuz ayı ortasında başlayacağını bildirdi. Bilici, İtalyan arkeolog Nicola Laineri ve ekibinin Hırbimerdan çevresinde yüzey araştırması yapacağını sözlerine ekledi.
Ilısu Barajı inşaatının başlaması durumunda Hasankeyf’in yanı sıra su altında kalacak Diyarbakır’ın Bismil İlçesindeki bazı höyüklerde, tarihi kültür varlıklarının kurtarılması amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve DSİ arasında protokol imzalanarak, 2000 yılında kazılara başlanmıştı. Radikal, 24.06.2008 |
|||
İVRİZ'DEKİ TARİHİ KALINTILAR ARASINA PATİKA YOL TALEBİ
Halkapınar Kaymakamı Hilmi Yamlı ve beraberindeki heyet, Aydınkent Köyü sınırları içindeki İvriz Kalesi'nde incelemelerde bulundu.
Kaymakam Yamlı, beraberinde Belediye Başkanı Hüseyin Mülazimoğlu, Mal Müdürü Abdulvahap Büyükyıldız, Müftü Hüseyin Gün, Tapu Müdürü Musa Şamlı ile birlikte İvriz ve çevresindeki 1. ve 2. derece doğal sit alanı içinde kalan İvriz Kalesi ve çevresindeki tarihi manastırların bulunduğu alanı gezdi.
Merhaba Gazetesi, 24.06.2008 |
![]() |
||
TARİH KAÇAKÇISI TURİST SUÇÜSTÜ YAKALANDI
İzmir Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nden çıkış yapmak isteyen İrlanda vatandaşı Thomas Anthony MC Cabe’in (64) üzerinden 18 sikke çıktı.
Önceki gün 16.00 sıralarında, ülkesine dönmek için Dış Hatlar Giden Yolcu Terminal Giriş Kapısı’na gelen MC Cabe, x-ray cihazından geçti. Cihaz sinyal verince, Cabe’in üzeri arandı ve antik çağlara ait 18 sikke bulundu. Milliyet Ege, 24.06.2008 |
|||
TURİSTLER TARİHİ YAŞAYARAK ÖĞRENİYOR
Turizm firmaları turiste tarihi yaşatıyor. Kuşadası Limanı'nı ziyaret eden dünyaca ünlü kruvaziyer gemileriyle gelen turistlerin Efes Antik Kenti ziyaretlerinde antik dönem insanları gibi giyinen görevliler hizmet veriyor. Gemiden kırmızı halılara basarak inen turistler, çeşitli görsel ve işitsel animasyonlarla gün boyu bilgilendiriliyor.
Royal Karabian Cruise firmanının gemilerine tur acenteliği yapan Tura Turizm, turistlerin tarihi mekanlarda, tarihi yaşayarak gezmeleri fikrinden yola çıkarak bir dizi hazırlık yaptı. Tura Turizm Acentesi yetkilisi Leyla Öner, “Turizmde çok farklı segmentler oluşuyor. Bunların en önemlisi kruvaziyer turizmi. Kuşadası'na gelen kurvaziyer gemilerinin gelme sebebi Efes ve Meryemana olmakla birlikte artık bu iki ören yerine tur yapmak yeterli olmuyor. Turistlerin değişik beklentileri var. Bunların hepsine cevap vermek gerekiyor. Kruvaziyer turizminde hizmet veren tüm acenteler bunun farkında ve hizmet kalitelerini yükseltmek için çalışıyor. Elimizden geldiğince yenilik ve ihtiyaçlara yönelik tedbirlerimizi almaya çalışıyoruz” dedi, bu çerçevede antik dönemi yaşatmayı hedeflediklerini söyledi.
Kuşadası'na gemiyle gelen turiste Efes, Meryem Ana ve St. Jean Kilisesi'ni rehber eşliğinde gezdirdiklerini, Roma dönemini tarihsel bilgiler doğrultusunda canlandırarak ve yaşattırarak anlattıklarını belirten Öner, “Amacımız Roma döneminde Efes ve çevresinde insanların yaşam tarzlarını anlatarak yaşatmak, daha iyi zaman geçirmelerini sağlamak” dedi.
Turistlere tarihi yaşatmanın yanında, günümüz teknolojisiyle güncel sorunlarını çözmeye çalıştıklarını söyleyen Leyla Öner Efes antik kenti ile amfitiyatronun orijinal halini gösteren üç boyutlu fotoğrafları izleyebilmeleri için turistlere özel gözlükler dağıttıklarını, sıcak havadan ve güneşten korumak için buzlu şapka ve havlu servisi de yaptıklarını kaydetti. Öner, “Sağlık açısından Efes alt kapı ve üst kapıda tüm olumsuzluklara karşı tam donanımlı ambulans ve sağlık ekibinin yanı sıra her turun başına güvenlik ve ihtiyaçları anında karşılayacak personel atıyoruz. Efes antik kenti içinde tuvaletler yetersiz olduğu için mobil tuvalet hizmeti veriyoruz” diye konuştu. Radikal, Haber: Latif Sansür, 24.06.2008 |
|||
"BURSA MÜZE KENT OLACAK"
Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin, Hanlar Bölgesi'nin gün ışığına çıkartacak çalışmanın Bursa`nın tarih kenti kimliğini ön plana taşıyacağını belirterek, “Hanlar Bölgesi ortaya çıktığında Bursa, dünyanın müze kentlerinden biri olacak” dedi.
Başkan Şahin, AK Parti tarafından düzenlenen Siyaset Akademisi'nde Bursa, Ankara, Diyarbakır, İzmir, Afyon ve Mardin`den sonra 14 yıllık belediye başkanlığı tecrübelerini Muğla'daki kursiyerlerle paylaştı. Siyasette kararlı olmanın önemine dikkat çeken Şahin, Türkiye`de başarılı olan belediyelerdeki en önemli faktörün altında ‘insan merkezli yönetim` anlayışının yattığını belirtti. Demokrasinin ve kalkınmanın yerelden başladığını vurgulayan Başkan Şahin, “Türkiye`nin son yıllardaki kalkınma hamlesinin itici gücü yerel yönetimler olmuştur. Dünyadaki trend de böyle. Bugün ülkeler değil, kentler yarışıyor. Bu kapsamda biz de Osmanlı`ya payitahtlık yapan, tarih şehri Bursa'nın bir yandan bu özelliğini ortaya çıkartıyoruz, diğer yandan çağdaş dünyanın konseptine uygun gelişimlere imza atıyoruz. Örnek verecek olursak, Türkiye'nin Avrupa Birliği standartlarında halini inşa ediyoruz, diğer taraftan da Hanlar Bölgesi Projesi ile 700 yıllık tarihini gün ışığına çıkartıyoruz. Hal Bursa'nın tarım kenti kimliğini güçlendirecek, Hanlar Bölgesi de ortaya çıktığında Bursa, dünyanın müze kentlerinden biri olacak” dedi. Bursa Olay, 24.06.2008 |
|||
|
KAYA MEZARLARI ERİYOR
Kaunos Kazı Heyeti Başkanı Prof.Dr. Cengiz Işık, kaya mezarların yüzeylerinde inanılmaz bir korozyon (aşınma) yaşandığını belirterek, “Bölgede etkili olan asit yağmurları ve hava kirliliği, mezarları olumsuz etkiliyor. Mezarlarda yaşanan aşınma tehlikeli bir boyutta” dedi. Milliyet, 24.06.2008 |
||
DOLMABAHÇE SAAT KULESİNİ İTALYANLAR ONARACAK
Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesindeki saat kulesinin
restorasyonunu İtalyanlar yapacak. Hürriyet, 24.06.2008 |
|||
TARİHİN İLK OLİMPİYAT ALANINDAN GERİYE SEYİR LOCALARININ KALINTILARI KALDI
Antakya'daki tarihi olimpiyat merkezinden geriye yalnızca olimpiyatları yağmur ve sıcaklarda seyretmek için yapılmış olan seyir localarının kalıntıları kaldı.
Bunlardan biri de Antakya'daki köy garajlarının ortasından geçen yolun orta refüjündeki mezarlığın içinde yer alıyor. Bir bölümü de Antakya Mezbahana Müdürlüğü bahçesinde bulunan tarihi kalıntıların MÖ 526 yılında meydana gelen deprem sonucu tüm tesisleri yerle bir edince, olimpiyatların da sona erdiği biliniyor. Belediye Mezbahası'nın bulunduğu alanda halen olimpiyatları yağmur ve sıcaklarda seyretmek için yapılmış olan seyir localarının kalıntıları bulunmaktadır. Olimpiyat alanın MÖ 11. yüzyıla dayandığını hatırlatan Antakyalı Araştırmacı Yazar Zafer Sarı, sportif etkinlerin o dönemlerde 4 yılda bir yalnızca atletizm alanında yapıldığını, MÖ 776 yılında olimpiyat takviminin belirlenmesi ile esas olimpiyatların başladığını söyledi. Yaptığı araştırmalarda, zaman içerisinde çok önemsenilen olimpiyatlar nedeniyle savaşlar ve çatışmaların bile çıktığını dile getiren Sarı, bu savaşların zaman zaman olimpiyat etkinliklerin durmasına neden olduğunu hatırlattı. MÖ 350 yılında olimpiyat oyunlarının kesin şeklini aldığını anlatan Sarı, bu dönemlerde yarışmalarda branşların artırıldığına işaret etti. Sarı, tarihi olimpiyat şehrinden geriye kalan seyir localarının restore edilip bir şekilde kurtarılması ile turizme kazandırılabileceğini ifade etti. Zaman, Haber: Mehmet Dener, 24.06.2008 |
|||
TARİHİ ESER OPERASYONU
Bursa'da Karacabey'e bağlı Boğazköy'de ikamet eden M.D isimli kişinin elinde tarihi eser olduğu ihbarını alan jandarma ekipleri, Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan arama izni alarak operasyon gerçekleştirdi. Söz konusu evde yapılan aramada, tarihi eser niteliği taşıyan 20 adet parça ele geçirildi.
Tarihi eserler üzerinde Müze Müdürlüğü yetkililerince yapılan incelemede, parçaların tamamının Roma dönemine ait olduğu ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu kapsamında tarihi eser niteliği taşıdığı tespit edildi. Olayın şüphelisi olan M.D. isimli kişi, ifadesi alındıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bursa Hakimiyet, 24.06.2008 |
|
||
"ARKEOLOJİK KAZILAR TARİHİ AYDINLATIYOR"
Müze Müdürlüğü bünyesinde 8 kentte 1993 yılından beri 33 ayrı alanda kazı çalışması gerçekleştirdiklerini belirten Erkmen, "1942 yılında kurulan Müze Müdürlüğü, 1993 yılından 2008 yılına kadar 'tarihi kazı' anlamında altın çağını yaşadı. Kentte bulunan müze müdürlüğü ülkede kurulan en eski müze olmasına rağmen, göreve başladığım 1993 yılına kadar; 1942, 1960, 1961 ve 1962 yıllarında sadece 4 aylık kazı çalışması gerçekleştirdi.
Göreve başladığım 1993 yılından 2008 yılına kadar ise 33 ayrı alanda alt yapı çalışmalarının süresi ile birlikte toplam 280 aylık kazı çalışması yapıldı" dedi.
Erzurum Gazetesi, 24.06.2008 |
|||
|
UNUTULMAZ İSTASYON HATIRLANDI
Genelkurmay
Başkanlığı ve Devlet Demiryolları (TCDD)
işbirliğiyle, Sakarya Meydan Muharebesi ve ardından
gelen Büyük Taarruz’da büyük katkısı olan ama
zamanla unutulan kişi, mekan ve araçlar genç
nesiller için gün ışığına çıkarılıyor. |
||
"BURASI CAMİ OLDU, BURADA AYİN OLMAZ"
Milliyet, Haber: Mukadder Yardımcıel, 24.06.2008 |
|||
KAMULAŞTIRMA ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR
Cizre İlçesi'nde 'İnanç Parkı' projesi kapsamında restorasyon çalışmaları sona eren Kırmızı Medrese etrafında bulunan niteliksiz yapıların kamulaştırma çalışmaları devam ediyor.
Kırmızı Medrese etrafında bulunan iki ev daha kamulaştırıldı. Cizre İnanç Parkı projesi kapsamında restorasyon çalışmaları devam eden Kırmızı Medrese etrafındaki kamulaştırma çalışmaları hakkında bilgi veren Proje Koordinatörü Faruk Özervarlı, 460 metrekare alan üzerindeki her biri ikişer katlı iki yapının kamulaştırma çalışmasının Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce tamamlandığını belirterek 376 milyar bedelle kamulaştırılan iki yapının yıkılmasıyla batı cephesindeki sağlık ocağının önünün açılmış olacağını söyledi.
Özervarlı, bugüne kadar 4 bin metrekare alanın kamulaştırma işlemlerinin tamamlandığını ve Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce 2.2 milyon YTL kamulaştırma bedeli ödendiğini ifade ederek, "Dava konusu olan taşınmazların işlemleri de tamamlandığı takdirde kamulaştırılan alan 5 bin 500 metrekareye ulaşmış olacak ve bunun için yaklaşık 3 milyon YTL harcanmış olacaktır" dedi. Şırnak Kent Haber, 24.06.2008 |
|
||
DARA'NIN TARİHİ MEZARLARI GÜN IŞIĞINA ÇIKARILIYOR
Mardin'in Nusaybin yolu üzerinde bulunan 5. yüzyıla ait tarihi Dara Harabeleri'nde bulunan Babil ve Pers krallığına ait tarihi mezarlar gün yüzüne çıkartılıyor.
MÖ 491-518 yıllarında İran Hükümdarı Yuvanişin tarafından askeri karargah olarak kurulan Dara'da bulunan Babil ve Pers krallığına ait yeraltında bulunan tarihi mezarlar gün ışığına çıkartılması için çalışmalara başlandı. Çalışmanın Mardin için çok önemli olduğunu belirten Vali Mehmet Kılıçlar, Babil ve Pers imparatorluğuna karargah olan Dara harabelerinde bulunan tarihi mezarların ortaya çıkartılması için 100 bin YTL tutarında bir ödenek ayrıldığını söyledi.
Dara'nın İran Hükümdarı Dara Yuvanişin tarafından inşaa ettirildiğini vurgulayan Kılıçlar, "Şehir miladın ilk asırlarına kadar İranlılar ile Romalılar arasında el değiştirmiştir. 7. yüzyılda Arapların eline geçen şehir, 15. yüzyıla kadar yerel beylik ve devletler tarafından yönetilmiş, 15. yüzyıldan sonra da Osmanlıların himayesine girmiştir." diye konuştu. Vali Kılıçlar, harabelere ve kalıntılar arasında ara sıra bulunan paralara bakıldığında Dara'nın tarihte büyük ve muhteşem saraylara, köprülere, su kemerlerine ve daha birçok yapılara sahip zengin bir şehir olduğunun anlaşıldığını kaydetti. Zaman, Haber: Şeyhmus Edis, 24.06.2008 |
|||
ST. PAUL YILI BAŞLADI
Etkinlikte konuşan Tarsus Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, dinlerin ve medeniyetlerin kesiştiği Tarsus'ta farklı dinlerden insanlarla bir arada olmaktan dolayı büyük mutluluk duyduğunu söyledi.
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Mehmet Emin Özavşar ise Saint Paul'un Hıristiyanlığın dünyaya yayılmasında büyük rolü olduğunu söyledi. Özavşar, "Saint Paul Hıristiyanlık dini için önemli bir şahsiyettir. Hıristiyanlığın ilk metinlerini yazmıştır. Putperestliğe karşı savaş açmış Hıristiyan bir din adamıdır. Tarsus bugün onun hatıralarını taşımaktadır" diye konuştu.
Vatikan Kardinali Walter Kasper'de Saint Paul'un doğumunun 2000. yılını kutlamanın heyecanını yaşadıkları vurgulayarak şunları kaydetti: "Aziz Saint Paul yazdığı mektuplarla Hıristiyanlık dinini bütün dünyaya yaymıştır. Gittiği her yerde Tarsuslu olduğunu gururla söylemiştir. Bunun için Tarsus dinlerin ve medeniyetlerin kesiştiği bir inanç kentidir. Tarsus değişik kültürlere sahip bir kent olmakla birlikte bütün dinlerden insanların kardeşçe yaşayabildiği bir kutsal mekandır."
Mersin Valisi Hüseyin Aksoy’da, konuşmasında Mersin ve Tarsus'un inanç turizmi açısından önemini anlattı. Aksoy, "Mersin ve Tarsus uygarlıkların ortak noktasıdır. Tarsus'ta inanç turizmi açısından çok değerli eserler bulunmaktadır. Bu eserlerin dünya barışına büyük katkıları olmuştur. Diyalog ve hoşgörü çağında yaşıyoruz. Bu bilinçle değerlerimize sahip çıkmalıyız” dedi.
Konuşmaların ardından Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü bir konser verdi.Daha sonra Anadolu Bölgesi Episkoposu Mons Luigu Padovese katılımcılara güzel temenniler iletti. İstanbul Ermeni Kilisesi Temsilcisi Dart Uzunyan, Türkiye Süryani Katolik Kilisesi Temsilcisi Sait Şiraziyi, Rum Ortodoks Kilisesi Temsilcisi Lambrini Adis ve Mersin Müftüsü Niyazi Ersoy'da birer konuşma yaptıktan sonra Gökkuşağı Korusu da konser verdikten sonra program sona erdi.
Etkinliğe, CHP Mersin Milletvekilleri Vahap Seçer, Ali Oksal, MHP Mersin Milletvekili Akif Akkuş, Mersin Vali Yardımcısı Ardahan Totuk, Tarsus Kaymakamı Abdulhamit Erguvan, belde belediye başkanları, oda, dernek başkanları, Hıristiyan din adamları ile kalabalık bir topluluk katıldı. Tarsus Haber, 23.06.2008 |
|||
EVDE KAÇAK KAZI YAPAN ÜÇ KİŞİ TUTUKLANDI
Kütahya'da bir evin bodrum katında kaçak kazı yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınan 3 kişi çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.
Bir ihbarı değerlendiren polis ekipleri Osmanlı Caddesi'ndeki bir eve baskın düzenledi. Ekipler, define aramak amacıyla kazı yaptıkları öne sürülen evin sahibi A.R.T, iş ortağı B.D. ile kiracı M.K'yi suçüstü yakaladı. Emniyette işlemlerinin ardından adliyeye çıkarılan zanlılar, nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Zaman, 23.06.2008 |
|||
MNG MOLOZU BİR İDEALİSTİ EZDİ
O bir sosyal demokrattı; sosyal demokrattan da bir
iki adım önde Prof. İdris Küçükömer'in; "Türkiye'de
solcular gerici, dinciler ilericidir" diye özetlenen
bilimsel temelden yoksun görüşlerinden etkilenmişti. ***
***
Vatan, Yazı: Necati Doğru, 23.06.2008 |
|||
KAUNOS TUZUNUN SIRRI
Kaunos Antik Kenti'nde
üretilen tuz, zamanında göz merhemi yapımında aranan
bir katkı maddesiydi. Sağlık amacıyla kullanıldığı
antik dönem yazarları tarafından da dile getirilen
tuzun üretildiği alan, İztuzu sahilinde ortaya
çıkarıldı. Bu dönem yapılacak kazılarla tuzun
sırrının ortaya çıkarılması hedefleniyor
Haber Ekspres, 23.06.2008 |
|||
TARİHİ ELMALI MAĞARASI İLGİ BEKLİYOR
Elmalı Köyü sınırları içerisinde yer alan ve
şimdiye kadar büyüklüğü tespit edilemeyen tarihi
mağarada, define avcılarının yaptığı kazılar
yüzünden tahribat meydana geldiği bildirildi. Erzurum Gazetesi, 23.06.2008 |
|||
LİKYA YOLU YILDA ÜÇ BİN TURİST ÇEKİYOR
Fethiye’den Antalya’ya uzanan üç bin yıllık Likya
Yolu, turizm otoritelerine göre, dünyanın en iyi 10
uzun yürüyüş rotasından biri. 509 kilometrelik
patika, yardımsever yörükler, antik kentler, yeşilin
her tonu, su toplamış ayaklar, kazınan mide, köpüklü
ayranlarla unutulmaz bir macera fırsatı. Üç etaptan
oluşuyor: Fethiye-Kalkan, Kalkan-Finike,
Finike-Antalya. Tümünü yürümek bir ay sürüyor. Hürriyet Seyahat, Yazı ve Fotoğraflar: Mustafa Özdabak, 23.06.2008 |
|||
KÖSEDAĞ SAVAŞI AYDINLATILIYOR
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 1243 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılma sürecine girmesine sebep olan Kösedağ Savaşı’nın yapıldığı alanda başlattığı çalışmalara hız verdi. Savaştan kalan izleri ortaya çıkarmaya çalışan Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Erdal Eser ve ekibi, savaşın yapıldığı Suşehri sınırları içinde yüzey araştırması yapıyor. İlk olarak savaşta şehit düştüğüne inanılan Selçuklu komutanlarından biri olan Köse Süleyman’ın Kösedağ’ın zirvesindeki mezarının bulunduğu alanı incelediklerini anlatan Eser, araştırmalarını mezarın çevresindeki askerlere ait olduğu sanılan mezarlar üzerinde yoğunlaştırdıklarını belirtti. Böyle bir çalışmanın ender olduğunu, daha önceki dönemlerde Malazgirt Savaş alanı ile ilgili bir araştırma yapıldığını ifade eden Eser, bu alandaki ikinci çalışmanın Kösedağ Savaş alanı araştırması olduğunu kaydetti. Türkiye Gazetesi, 23.06.2008 |
|||
CHP, KONAK'A KIZIL MEYDAN YAPACAK
Yerel seçimin
genel seçimle birleştirilip erken yapılma olasılığı
partilerin proje çalışmalarını hızlandırdı. CHP İl
Başkanı Kemal Karataş, genel merkeze sunmak üzere
belediye başkanlarından projeler istedi. Karataş,
kendisi de Konak’a yeni meydan kazandırmak için
kolları sıvadı. CHP İl Başkanı, Konak Meydanı’nın
yıkılıp, Rusya’daki Kızıl Meydan gibi büyütülmesi
için mimarlara çalışma başlattı. Kemal Karataş,
şöyle dedi: Milliyet Ege, Haber: Elif Demirci, 23.06.2008 |
|||
ZEUGMA'DA DALGA TEHLİKESİ
Zeugma Kazı Başkanı ve Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Kutalmış Görkay, Zeugma'nın bir tarih olduğunu, buranın asla popülerliğini yitirmeyeceğini belirterek, ''Yapılan çalışmalarla burası daha muhteşem bir hale gelecek'' dedi. Görkay, Zeugma antik kent alanının 2.3 kilometrelik bir alana yayıldığını, bu alanda çalışmalar yaptıklarını söyledi. Zeugma bir tarih'' ifadesini kullanan Görkay, ''buranın asla popülerliğini yitirmeyeceğini'' belirterek, ''Belli çevreler öyle düşünebilir ama yapılan çalışmalarla burası daha muhteşem bir hale gelecek'' şeklinde konuştu.
Yeni mozaik alanlarının açılmasıyla Zeugma'ya olan ilginin daha da artacağını, popülerlik konusunun suni bir terim olduğunu ifade eden Görkay, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ben aslında bu popüler deyimine katılmıyorum. Kurtarma kazıları başlamadan önce burası su altında kalıyordu. Bence buranın popülerliğini yitirip yitirmeyeceğini düşüneceklerine Zeugma'nın geleceği için nasıl girişimlerde bulunulması gerekiyor, neler yapılabilir onu düşünseler daha iyi olur. Bazıları dışarıdan film izler gibi izliyor, bu işin ucundan tutabilirler. Burası Zeugma'dır ve değerini asla kaybetmez. Biz bu çalışmalar konusunda çok seçiciyiz ve ciddi destek bekliyoruz. Şimdi bu çalışmalara katılmak isteyenler, yaklaşmak isteyenler var, ancak seçici davranmak zorundayız. Her başvuranı buraya almak diye bir şey söz konusu olamaz. Kriterlerimiz ve öncelikle niyet çok önemli.'' Gaziantep 27 Gazetesi, 23.06.2008
Görkay, yaptığı açıklamada, Zeugma antik kent alanının 2.3 kilometrelik bir alana yayıldığını, bu alanda çalışmalar yaptıklarını söyledi. ''Zeugma bir tarih'' ifadesini kullanan Görkay, ''buranın asla popülerliğini yitirmeyeceğini'' belirterek, ''Belli çevreler öyle düşünebilir ama yapılan çalışmalarla burası daha muhteşem bir hale gelecek'' şeklinde konuştu.
Yeni mozaik alanlarının açılmasıyla Zeugma'ya olan ilginin daha da artacağını, popülerlik konusunun suni bir terim olduğunu ifade eden Görkay, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ben aslında bu popüler deyimine katılmıyorum. Kurtarma kazıları başlamadan önce burası su altında kalıyordu. Bence buranın popülerliğini yitirip yitirmeyeceğini düşüneceklerine Zeugma'nın geleceği için nasıl girişimlerde bulunulması gerekiyor, neler yapılabilir onu düşünseler daha iyi olur.
Bazıları dışarıdan film izler gibi izliyor, bu işin ucundan tutabilirler. Burası Zeugma'dır ve değerini asla kaybetmez. Biz bu çalışmalar konusunda çok seçiciyiz ve ciddi destek bekliyoruz. Şimdi bu çalışmalara katılmak isteyenler, yaklaşmak isteyenler var, ancak seçici davranmak zorundayız. Her başvuranı buraya almak diye bir şey söz konusu olamaz. Kriterlerimiz ve öncelikle niyet çok önemli.''
Yapılan kurtarma kazılarında mozaiklerin, fresklerin, mühürlerin çıkarıldığını, ancak mimari dokuyu bıraktıklarını vurgulayan Doç.Dr. Görkay, şunları kaydetti: ''2000 yılında yapılan kurtarma kazılarında tarihi eserleri gün ışığına çıkartırken, mimari dokuyu bıraktık. Sonuçta çok vahim bir tablo karşımıza çıktı. Açılan yerler sulara, dalgalara bırakıldı. Daha sonra biz duvar yaptık. Dalgaların verdiği tahribatı önleyebilmek için. Suyun altında bir tahribat olmuyor ancak dalgaların vurduğu yerlerde tahribat büyük oluyor.''
Görkay, 2000 yılında yapılan kurtarma kazılarında ortaya çıkan kanıtları barajın örttüğünü, barajda su tutulmaması halinde büyük sıkıntı yaşanabileceğini bildirdi. İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği tarafından Zeugma kazı alanında koruyucu çalışmalar yapıldığını belirten Görkay, her yıl bakım ve onarım çalışmalarının yapıldığını sözlerine ekledi. Gaziantep Hakimiyet, 23.06.2008 |
|||
BİR GECEDE 300 BİN KİŞİ MÜZE GEZDİ
Macaristan’da 7’ncisi düzenlenen “Müzeler Gecesi”nde sabaha kadar açık olan müzeleri 300 binden fazla kişi ziyaret etti.
Macaristan Kültür Bakanı İstvan Hiller, 2002 yılında başlayan Müzeler Gecesi'ne ilginin artmasından memnun olduğunu belirtti. Hiller, Budapeşte’de 70, diğer şehirlerde toplam 160 müzenin saat 05.00’da kadar açık kaldığı Müzeler Gecesinde geçen yıl 235 bin olan ziyaretçi sayısının bu yıl 300 bini aştığını kaydetti.
Macaristan Müzeler Müdürlüğü yetkilileri de gece nedeniyle başkentte yoğun trafik olduğunu, etkinliğin bir festivale dönüştüğünü, yoğun ilgiden çok memnun olduklarını dile getirdi. Müzeler Gecesinde sabaha kadar açık kalan müzelerde ziyaretçiler için konser, tiyatro gösterisi gibi sürprizler de düzenleniyor. Türkiye Gazetesi, 23.06.2008 |
|||
HATAY'A MOZAİK VE HEYKEL EĞİTİM PARKI AÇILIYOR
Heykeltıraş Ahmet Bostancı, Antakya’nın tanıtımına
ve turizmine katkı sağlamak amacıyla heykel ve
mozaik çalışmalarının yer aldığı bir park
oluşturacak. Hürriyet Seyahat, 23.06.2008 |
|||
BU MÜZEYE MUTLAKA GİTMELİ
Gaziantep'de tarih yazılmaya devam ediliyor. Seferpaşa Mahallesinde bir örneği İstanbul'da olan Rahmi Koç müzesinden sonra, ikinci büyük müze olarak açıklanan MEDUSA Arkeolojik cam eserler müzesi kültür ve sanat merkezi açıldı. Cam eserler müzesinin Türkiye'de Koç Vakfı koleksiyonundan sonra en büyüğü olduğunu kaydeden Füsun İşsever, ''1500 civarında tarihi esere sahibiz. Bu Türkiye'deki ikinci büyük koleksiyondur. Cam eserlerimiz tamamen gömütlerden elde edilmiştir ve 3 bin yıl ile 2 bin yıl arasında değişmektedir. Roma, İslam, dönemine ait eserlerdir'' dedi. ARK Antik Müzecilik Turizm Şirketi tarafından hayata geçirilen Arkeolojik Cam Eserler Müzesi (Roma ve İslam Camları) Kültür ve Sanat Merkezi'nin açılışına GAGİAD Başkanı Yaşar Erturhan, Ticaret Borsası Başkanı Ömer Çelik,Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkanı Erhan Özmen ve seçkin davetli topluluğu katıldı.
Füsun İşsever, açılışta gazetecilere yaptığı açıklamada, uzun yıllardan bu yana eşiyle birlikte cam, porselen, el işi örtüler üzerine koleksiyon oluşturduğunu, 1500'e yakın esere sahip olduğunu söyledi. Bir müze kurmayı eskiden beri hayal ettiğini, evinde biriktirdiği eserlerin eve sığmaması üzerine daha geniş ve tarihi bir mekanda insanlarla koleksiyonunu paylaşma isteği duyduğunu belirten İşsever, şunları söyledi: ''Müzemizde cam eserler, porselenler, el işi örtüleri yer alıyor. Müzenin bir bölümünde ise kuyumcu dükkanı, kapalı çarşıdan gelen bir kuyumcu ustamız, Mardin Midyat'tan gelen bir telkari ustası var. Ustamızın kiremit işleme, masaüstünde alevle cam boncuk çalışması, mücevher tasarımları, müzeyi ziyaret edenlerin ilgi gösterdiği bölümlerden biri. Müze de kafeterya ve tarihi eserlerini sergilendiği 5 ayrı bölümde bulunuyor.''
Arkeolojik Cam Eserleri Müzesi, Üfleme Cam Ocağı, Cam Boncuk Masaüstü Alevle Çalışma, Midyat Telkari, Antik Mücevher Tasarımı, Kutnu Dokuma, Kiremit İşleme, Antika Satış, Cam hediyelik eşya, Tahta Damıtma Zeytinyağı, Kafeterya ve gibi gece gündüz etkinliklerin yapılabileceği mekan, ziyaretçilerin beğenisini kazandı.
Kuruluşu hayata geçiren Füsun ve Tamer İşsever, buranın Türkiye'nin ilk özel müzesi olduğunu söylediler. Seferpaşa Mahallesi Şakir Sokakta bulunan eski bir Antep evini restore eden Fisun ve Tamer İşsever, Medusa'yı görmeye gelen ziyaretçileri kat kat gezdirdi ve burada bulunan eserlerle ilgili bilgi verdi. Medusa'nın bir avlusu, 5 salon ve 4 kattan oluşan sergi reyonlarında konusu ile ilgili tasarımların ayrı ayrı sergilendiğini ifa eden İşsever ailesi, burayı satın alarak diğer ortakları ile Gaziantep'te çok önemli bir eksikliği giderdiklerine inandıklarını söylediler.
Müzede 2000'in üzerinde tarihi eser bulunduğunu ve bunların çok kıymetli değerler olduğunu belirten Füsun İşsever, Türkiye'de Rahmi Koç'un Müzesi'nden sonra en büyük müze olduğunu ifade etti. Ellerinde çok miktarda tarihi değere sahip eser bulunduğunu belirten Fisun İşsever, "Türkiye'nin ilk arkeolojik cam eserler müzesini hemşehrilerimizin hizmetine sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Roma ve İslam Camları) Kültür ve Sanat Merkezi'nin kısa zamanda kendisini aşacağını inandıklarını ve Gaziantep için önemli bir Kültür Sanat Merkezi haline gelmesi için çaba sarfedeceğiz." diye konuştu. Gaziantep 27 Gazetesi, 23.06.2008 |
|||
TÜRKİYE'NİN İLK ÇİNİ MÜZESİ 9 YAŞINDA
Kütahya’da, son Germiyan Beyi 2. Yakup tarafından
külliyede kurulan Türkiye’nin ilk çini müzesi dokuz
yılı geride bıraktı. Hürriyet Seyahat, Haber: Sedat Gök, 23.06.2008 |
|||
İMÇ'DEKİ ESERLER GÜN IŞIĞINA ÇIKTI
Milliyet, Haber: Yasemin Bay, 23.06.2008 |
|||
KULLANILMAYAN KAYNAK TARİHE
Hükümet, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda değişiklik öngören kanun tasarısını TBMM Başkanlığı’na sundu. Hazırlanan tasarıyla, kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla emlak vergisinin yüzde 10’u oranında alınan katkı paylarının atıl bir şekilde kalmasını önlemek için il özel idareleri tarafından kullanılmasının önü açılıyor. Böylece toplanan kaynak, kamulaştırma, sokak düzenlemesi, eski eserlerin restorasyonu ve benzeri faaliyetlerde hazırlanacak projelerde kullanılabilecek.
Türkiye Gazetesi, Haber:Şükran Kaban, 23.06.2008 |
|||
RESTORASYONA HIZ VEREN GAZİANTEP TURİZMDE ÖNE ÇIKMAYI HEDEFLİYOR
Turizmden aldığı payı
artırmayı hedefleyen Gaziantep, restorasyon
projelerini hızlandırdı. Restore edilen tarihi
yapılar yardımıyla kentte konaklamanın teşvik
edilmesi planlanıyor. Hürriyet Seyahat, Haber. Mehmet Öztaş, 23.06.2008 |
|||
AÇIK HAVA MÜZESİ GİBİ
Bitlis’in Ahlat İlçesi Selçuklular ve Osmanlılar’a ait birçok eseriyle adeta açık hava müzesini andırıyor. Türkiye Gazetesi, 23.06.2008 |
![]() |
||
|
500 KİLOLUK HEYKELİ ÇALDILAR
1976’da hayatını kaybeden heykeltraş Atilla Onaran’ın yaptığı paslanmaz çelik 2 büyük heykel, eşi Dilek Onaran’ın İstanbul Levent’teki evinin bahçesinden çalındı. Vatan, Haber: Dündar Kale, 23.06.2008 |
||
3800 YILLIK ASUR SARAYI ÖRTÜYLE KORUNACAK
Aksaray’daki yaklaşık 3 bin 800 yıllık Sarıkaya
Sarayı’nın çevre ve doğal etkilerden korunmasını
sağlamak amacıyla üzerine örtü sistemi yapılması
planlanıyor. Hürriyet Seyahat, 23.06.2008 |
|||
ARTVİN TARİHİNİN PEŞİNDE BİR MÜZE DOLUSU EŞYA
TOPLADI
Milliyet, Haber: Şükran Özçakmak, 23.06.2008 |
|||
TAHRİBATA UĞRAYAN KÖPRÜ 24 SAAT KORUNACAK
Restore edildikten sonra Büyükçekmece'nin simgesi haline gelen ve Kültürpark'taki üç tarihi eserin en önemlisi olan Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü'nde şehir eşkıyaları tarafından tahribat yapılması, Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün tarafından büyük tepki ile karşılandı. Köprü üzerinde bulunan kitabelerin kendini bilmez magandalar tarafından yerlerinden sökülüp çalınması ile birlikte ortaya çıkan görüntü, görenlerin tepkisine yol açtı.
Özellikle köprünün son bölümüne yazılar yazarak, buradaki pirinç kitabeleri çalan ve 550 yıllık tarihe saygısızlık edenlere karşı kayıtsız kalınamayacağını dile getiren Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün, Büyükçekmece'nin simgesi olan bu eserlere hiç kimsenin zarar vermeye hakkının olmadığını söyledi. Akgün, "Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali'mizden dolayı ilçemize gelenlerin hayran kaldığı 550 yıllık tarihi köprümüze yapılanları büyük bir saygısızlık olarak nitelendiriyorum. Tarihi köprümüzü restore ettirip dünya kültürüne sunduğumuzdan beri bu tip olaylarla her yıl karşı karşıyayız. Köprünün son bölümüne bir gün yazılar yazılıyor, öteki gün kitabeler kırılıyor. Geçmişte bunları yapanları tespit ettirip emniyet birimlerine isimlerini vererek bu olayların önüne geçmiştik. Ancak son zamanlarda maalesef bu tür olaylar yeniden başladı." diye yakındı.
Tarihi eserlere yapılanlara karşı belediye olarak tahammüllerinin kalmadığını vurgulayan Başkan Akgün, köprü için özel güvenlik ekibi oluşturduğunu, bu güvenlik ekibinin köprü üzerinde vardiyalı olarak 24 saat boyunca güvenliği sağlayacağını, tarihi köprüye bu tür zarar veren kişileri anında yakalayarak güvenlik birimlerine teslim edeceklerini söyledi. Zaman, Haber: Abdullah Balcı, 23.06.2008 |
|||
|
|||
TARİHİ CAMİDE TUVALET KRİZİ
Milliyet, Haber: Ümran Avcı, 23.06.2008 |
|||
LAODİKYA'DA YANGIN 6 SAATTE SÖNDÜRÜLDÜ
Denizli’de Eskihisar Köyü yakınlarında bulunan ve 6
yıldır kazı çalışmaları devam eden Laodikya antik
kentinde dün çıkan ot yangını, öğle saatlerinde
geniş bir alana yayıldı. Hürriyet, Haber: Ramazan Çetin, 23.06.2008 |
|
||
TOPBAŞ: HALİÇ'TE TESCİLLİ OLMAYAN YAPIYI YIKTIK
Haliç Tersanesi’nde izinsiz yapılan yıkımlar üzerine İstanbul 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Milliyet, 24.06.2008
Milliyet, Haber: Mansur Çelik - Gürkan Akgüneş - Murat Öztürk, 23.06.2008 |
|||
|
VAN GÖLÜ SEMPOZYUMU SONA ERDİ
Bitlis'in Ahlat İlçesi'nde düzenlenen '4'üncü Uluslararası Van Gölü Havzası Sempozyumu' sona erdi.
Bitlis Kent Haber, 22.06.2008 |
||
DİYARBAKIR'IN TARİHİ SURLARI GECEKONDU İSTİLASINDAN
KURTULUYOR
Büyükşehir Belediyesi ve TOKİ arasında imzalanan protokol ile "Kentsel Dönüşüm Projesi" hayata geçirildi. Proje sayesinde gecekondularda yaşayan vatandaşlar modern bir hayata, tarihi surlar da gün ışığına kavuşacak. Tarihi Sur diplerinde en fazla 2 odalı gecekonduda 5-6 hatta 8-9çocuğuyla yaşayan aileler, sağlık ocağı, okul, park gibi sosyal donatıların yer aldığı Diyarbakır Şanlıurfa kara yolunun 12.kilometresinde yapılacak modern mekanlarda yaşama fırsatı bulacak. Proje ile 352 gecekonduda yaşayan yaklaşık 2 bin kişiye, 20-30 metrekarelik gecekondular yerine 80-120 metrekarelik evlerde sağlıklı bir ortamda yaşama imkanı sağlanacak. Büyükşehir Belediyesince 15 milyon YTL karşılığında kamulaştırılacak gecekonduların bulunduğu 100 bin metrekarelik alan yeşil alana dönüştürülerek, tarihi surların görünürlüğü sağlanacak.
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Fahrettin Çağdaş, geçen yıl TOKİ ile yaptıkları ön protokol ile"Tarihi Sur Koruma Bandı ve Kentsel Yenileme Projesi" adı altında bir çalışmaya başladıklarını söyledi. Projenin, tarihi Sur bölgesinin hem inanç hem de kültür turizmine açılmasını sağlayacağını anlatan Çağdaş, TOKİ ile yaptıkları ortak çalışmayla İçkale ve Hazreti Süleyman Camisi'nin civarındaki gecekonduların temizleneceğine dikkat çekti.
Hazırladıkları tespit raporunu TOKİ ile paylaştıklarını ifade eden Çağdaş, şöyle dedi: "TOKİ de Çölgüzeli mevkisindeki alanla ilgili ihale ve projelendirme çalışmasını yaptı. 31 Temmuz'da konutların yapımı için ihale yapılacak.Daha sonra konutların yapımına başlanacak. 1 Temmuzdan itibaren vatandaşlarla görüşeceğiz. Görüşmede uzlaşma için tespit edilen rakamları vatandaşlara sunacağız. 2 öneri ile vatandaşlara gidiyoruz. Birincisi tespit edilen arazi ve konut bedellerini kendilerine verebileceğimizi, ikincisi de arazi ve konutların bedellerinin TOKİ'nin yapacağı konutların peşinatı olarak kabul edileceğini, geri kalanının da borçlandırma yapılacağını söyleyeceğiz. Bir taraftan konutlar inşa edilirken, diğer taraftan da vatandaşlarla görüşme yapacağız.Çölgüzeli mevkisinde 850'inin üstünde konut yapılacak. Bunların 352'sigecekonduda yaşayan vatandaşlar için, geri kalan konutlar da Diyarbakırlı vatandaşlarımızın için yapılacak."
Çağdaş, kamulaştırma bedeli olan 15 milyon YTL için TOKİ ile görüşmelerinin sürdüğünü, vatandaşlara sağlanan geri ödemeli borç yönteminin kendilerine de sağlanmasını istediklerini vurgulayarak, bu konuda TOKİ ile süren görüşmelerin olumlu yönde ilerlediğini dile getirdi. TOKİ'nin Diyarbakır gibi tarihi bir kentin böylesine geri dönüşümünün sağlanmasına yönelik projeye çok duyarlı olduğunu, bu duyarlılık sonucu projenin inşa aşamasına geldiğini belirten Çağdaş, gerek TOKİ Başkanı gerekse de diğer çalışanların iş birliği çalışmasına olumlu yaklaştığını bildirdi.
Boşaltılacak alanın 100 bin metrekarelik alan olduğunu, yıkım ve temizleme çalışmasından sonra hiçbir yapının yapılmasına izin verilmeyeceğini ve alanın tamamen yeşil alana dönüştürüleceğini anlatan Çağdaş, daha sonra diğer bölgelerin de boşaltılacağını söyledi. Çağdaş,"Temizlenecek alanda Roma dönemine ait amfi tiyatro ve hamamın olduğu ifade ediliyor. Hazreti Süleyman Camisi civarındaki gecekonduların olduğu alanda olduğu tahmin edilen amfi tiyatro ve hamam için kazı çalışması da yapılacak" dedi. Yeni Şafak, 22.06.2008 |
|||
İZNİK'TEKİ ÇÖPLÜK ŞİMDİ SAHİPSİZ BİR HAZİNE
Bir
süredir İznik’te kilise, hamam ve camilerin
restorasyonu var. İyi bir iş. Ama, restorasyonun
nasıl yapıldığı da önemli. Hürriyet Pazar, Yazı: Yalçın Doğan, 22.06.2008 |
|||
TARİHİ HAN MÜZE OLACAK
İzmir’in Ödemiş İlçesi’nde, geçmişte ekonominin ve
siyasetin nabzının tutulduğu, sanat ve siyaset
dünyasının ünlülerinin ağırlandığı 81 yıllık otel ve
yanındaki 200 yıllık han, restore edilerek kent
müzesine dönüştürülecek. Akşam Akdeniz, 22.06.2008 |
|||
ÜRDÜN'DEN TARİHİ ESERLERE SAYGI
Ürdün, Irak'ın 2003'te ABD tarafından işgali sırasında tarihi alanların ve Bağdat ulusal müzesinin yağmalanmasının ardından Ürdün sınır görevlilerinin ele geçirdiği 2 bini aşkın eski eseri iade etti.
Ürdün Turizm Bakanı Maha el Hatib, Amman'da düzenlenen törenle tarihi eserleri Irak eski eserler Bakanı Muhammed el Urabi'ye teslim etti.
Urabi, 2003'te ulusal müzenin yağmalanması sırasında 15 bin eserin yağmalandığını, bunlardan 5-6 bininin geri alındığını söyledi.
Iraklı yetkili Amira Lidan, geri alınan, MÖ 7000 ile MÖ 200 yılı arasındaki dönemlere ait eserlerin, insani ve kültürel değerler açışından önemli olduğunu belirtti.
Irak'ta ulusal müzeden 15 bin, ülke genelinde 10 bin civarındaki tarihi alandan da binlerce eser çalınmıştı. Trt/Haber, 22.06.2008 |
|
||
TÜRBE ÇİNİLERİNİ ÇALANLAR YAKALANDI
500 bin YTL değerinde olduğu belirtilen çini panonun 20 adedinin sökülürken kırıldığı belirlendi. Eski türbe bekçisinin de aralarında bulunduğu 4 kişi yakalandı.
İstanbul polisi bir yıl süren çalışma sonucunda, çini karoların Fatih'te bir depoda tutulduğu bilgisine ulaştı. Belirlenen adrese yapılan baskında 20'si kırılmış toplam 27 parça çini karo bulundu. Servi ağacı motifli çinilerin sökülürken kırıldığı kaydedildi. Depoyla bağlantılı Eyüp D. ve Özhan E. gözaltına alındı. Eyüp D. ve Özhan E., çininin depoya Cumali D. tarafından konulduğunu söyledi. Cumali D. yapılan aramalara rağmen bulunamadı. Cumali D. ile ilgili çalışmalarını yoğunlaştıran ekipler, kardeşi Bekir D.'nin çinilerin çalındığı dönemde türbede bekçilik yaptığını belirledi. Gözaltına alınan Bekir D., emniyetteki ifadesinde, çinilerle ilgisinin bulunmadığını, çinilerin kardeşi Cumali D.'ye ait olduğunu söyledi. Çini hırsızlığı ile ilgili bağlantısı tespit edilen Sezgin G. de Batman'da yakalanarak İstanbul'a getirildi. Polis, çinilerin yurtdışına satılmak üzere depoda tutulduğunu belirtti. 4 kişi emniyetteki sorgularının ardından adliyeye sevk edildi. Zaman, 24.06.2008
İstanbul'un en önemli tarihi zenginliklerinden biri olan Yenicami yanındaki türbeden çalınan çiniler, mali polisin operasyonuyla bir depoda ele geçirildi.
Hatice Turhan Sultan Türbesi'nden çalınan 33 parça çininin ele geçirildiği depoda bir kişi gözaltına alındı. Türbeler ve Müzeler Müdürü Erman Güven'in fark etmesiyle ortaya çıkan hırsızlık olayının yaşandığı türbenin 24 saat koruma altında tutulduğu ortaya çıktı. Akıl almaz hırsızlık olayı müdürün yaptığı denetimler sırasında ortaya çıktı. Türbeler ve Müzeler Müdürü Erman Güven, envanter listesi ile tarihi eserleri gezerken Eminönü'ndeki tarihi Yenicami arkasında yer alan Hatice Turhan Sultan Türbesi'ni de ziyaret etti. Pencere içindeki boşluktan şüphelenen Güven, çinilerin eksik olduğunu fark etti. Envanterde bu eksikliğin bulunmadığın gören Güven, hemen Kültür ve Turizm Bakanlığı'na, Emniyet'e ve savcılığa haber verdi. 2007 yılında meydana gelen bu olayın ardından polis araştırma başlatmış ve çinileri her yerde aramaya başlamıştı. Zaman, 22.06.2008 |
![]() |
|
Pergamon Kazı Ekibi (Sağdan C. Schuchardt, C. Humann, A. Conze, E. Fabricus (?), R. Bohn. Kaynak: Anılar, Alman Arkeoloji Şubesi’nin 75. Yılı, Istanbul 2004) |
...19. yy sonu
|
![]() |
15 - 21 Haziran 2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
YENİ CAMİ ÇİNİLERİ BULUNDU
Eminönü Yeni Cami'nin arkasında yer alan, 4 Osmanlı padişahının mezarlarının da bulunduğu Hatice Turhan Sultan Türbesi'ne ait servi motifli 33 tarihi İznik çinisi çalındıktan iki yıl sonra ele geçirildi. 2007 yılında çalınan ve İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şubesi'nin iki yıldır peşinde olduğu çiniler, gelen bir ihbar ile Fatih'te bir depoda ele geçirdi. İhbar üzerine belirlenen adrese düzenlenen baskında çalınan çinilerin yanı sıra çok sayıda tarihi esere de el konuldu. Depoda bulunan 1 kişi ise gözaltına alındı. Polis, çinilerin çalındıklarından beri burada saklandıklarını ve hasar gördüklerini belirledi. Konu ile ilgili olarak çinileri camiden çalan hırsızların da arandığı öğrenildi. Yeni Şafak, 21.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
"ERZURUM EVLERİNİ KAYBEDİYORUZ"
Atatürk Üniversitesi Genel Sekreteri ve Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyelerinden Doç.Dr. Hüseyin Yurttaş, eski Erzurum evlerini konu alan bir broşür hazırladı. Erzurum Gazetesi, 21.06.2008 |
![]() |
|||||||||||||||||||||||||||||
|
EĞİK MİNARE RESTORE EDİLİYOR
Önemli tarihi eserler arasında yer alan ve eğimi nedeniyle ''Pizza Minare'' olarak bilinen Ali Nacar Camisi'nin eğik minaresinin rekonstrüstiyonu ve çevre düzenleme çalışmaları başladı. Vakıflar Bölge Müdürü İsa Güven, yaptığı açıklamada, ihaleye çıkartılan Gaziantep Ali Nacar Camisi 2008 Yılı Minare Rekonstrüksiyonu ve çevre düzenlemesi işi, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu Kapsamındaki Kültür Varlıklarının Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon Projeleri, Sokak Sağlıklaştırma, Çevre Düzenleme Projelerinin ihaleyi kazanan firmaya yer teslimi yapıldığını söyledi.
Güven, çalışmanın 300 günde teslim edileceğini ve 400 bin YTL ihale bedelli belirlendiğini kaydetti. Ali Nacar Camisi'nin Gaziantep için önemli olduğunu, zamanında yapılan yanlış müdahaleler nedeniyle minaresinde doğuya doğru eğim bulunduğunu ifade eden Güven, ''Minaresi yapılan yanlış müdahaleler nedeniyle yere doğru çökmüş ve 30 santimlik bir eğim var. Minare yana doğru eğiliyor. Hem can hem de mal güvenliği için büyük tehlike arz ediyor'' diye konuştu. Güven, Ali Nacar Camisi'nde kültür varlıkları koruma kurulu kararı doğrultusunda projeye sadık kalarak çalışma gerçekleştireceklerini bildirdi.
Minarenin en üstünden sökülen taşların numaralandırılacağını, bu taşların sonra üstten alta doğru tekrar değişik noktalarında silindir şeklinde dizileceklerini anlatan Güven, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Cami'nin temel yapısını sağlamlaştırdıktan sonra minareyi eski haline getireceğiz. Bu şekilde minarenin orijinal yapısına zarar vermeden, mümkün olduğu kadar çıkan taşları yeniden kullanmak suretiyle minareyi yeniden inşa edilecek. Cami'nin son cemaat kısmı ile etrafındaki iş yerlerinde de restorasyon çalışmaları yapacağız.'' Güven, Vakıflar Bölge Müdürlüğü olarak geçen yıl 17 caminin restorasyonunu tamamladıklarını, 7 caminin restorasyonun sürdüğünü, bu yıl içinde bir kilise, bir havra ve bazı tarihi camilerin restorasyonuna başlayacaklarını sözlerine ekledi. Gaziantep 27 Gazetesi, 21.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
BİR TARİH CANLANIYOR
Tarihi eserleri koruma altına alan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Şaraphane’deki eski DGM binasında başlattığı restorasyon çalışması devam ediyor.
Un fabrikası olarak kurulan 100 yıllık tarihi yapıdaki restorasyon çalışmaları tamamlandığında, İZSU Genel Müdürlüğü’nün yeni hizmet binası olarak kullanılması planlanıyor. Bir ara ekmek fabrikası olarak işletilen, daha sonra DGM ve TEK’e ev sahipliği yapan binanın restorasyonu yaz sonu tamamlanacak. Milliyet, 21.06.2008 |
|
|||||||||||||||||||||||||||||
BABIALİ ŞENLİĞİ ÜZERİNE
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin, "Babıali Gezileri" ile başlattığı ve "Küresel Isınma Kurultayı" ile devam ettirdiği etkinlikler, "Babıali Şenliği" ile devam ediyor. Bir zamanlar medyanın ve yayıncılığın başkenti gözüyle bakılan Babıali'ye dikkatleri yeniden çekmek amacıyla düzenlenen "Babıali Şenliği" kapsamında belgesel gösterileri, imza günü, konserler, şiir dinletileri, dans gösterileri ve sergiler var. Buraya kadar her şey güzel, sorun yok.... Sorun, şenliğin düzenlendiği yerde, yani Sultanahmet Meydanı'nda olmasında...
Yıllardır bu sayfada yazıyoruz, "Kontrolsüz kalabalıklar, tarihin ömründen çalar" diye. Bu şenliklerin, festivallerin, gösterilerin vb etkinliklerin düzenlendiği tarihi alanlarda, platform kurulması, kablolar çekilmesi, çiviler çakılması, afişler asılması filan zaten tahribat kapsamına girer, bunlar bu işin uzmanları tarafından zaten sayısız kez yazıldı, söylendi, ekleyecek bir şeyimiz yok. Ancak bir de bu etkinliklere katılıma göz atmak gerektiğini yeniden vurgulamak istiyoruz. Tarihi alanlarda aşırı yığılmalar, bu kalabalıkların getirdiği mutlak sorunların telafini imkansız kılabilir. Bunun yetkili makamlarca gözardı edilmemesini yeniden talep ediyoruz.
"Babıali Şenliği" için tarihi mekanın seçim yanlışlığı ise bu konuya gönül vermiş bir çok akademisyenin tepkisini çekiyor. Bunlardan biri de yıllarını koruma ve restorasyon konusuna adamış, bu konuda birçok çalışmaya imzasını atmış olan Prof.Dr. Ayda Arel. Sanat Tarihi Derneği Başkan Yardımcısı olan Arel, "Babıali Şenliği" konusundaki izlenimlerini yazdığı ve İstanbul 4.no.lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na gönderdiği yazıyı aşağıda yorumsuz olarak sunuyoruz:
TAYHaber, Ayşe Didem Bayvas, 21.06.2008
İstanbul 4.no.lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na
Eminönü Belediyesi marifeti ve Valilik onayıyla Babıâli Festivali başlığı altında gerçekleştirilen bir dizi etkinlik, 16 Haziran günü, Sultanahmet Meydanında, Hipodrom bölgesiyle Firuzağa camii arasında kalan ve arkeolojik park olarak düzenlenmiş bulunan Lausos ve Antiochos saray kalıntılarının üzerinde başlatılmıştır. Turistlerin yoğun ilgi odağı olan bu tarihi ortamda, tarihi kalıntıların üzerinde gerçekleşen ve tanık olduğum etkinliklerden görebildiklerim şunlardı: (a) arkeolojik park değişik kitapçı ve radyolara tahsis edilen çadırlarla doldurulmuştu. (b) Biraz daha alt seviyede ve İbrahim Paşa Sarayı’nın kuzeyinde kalan Antiochos Sarayı’nın kalıntıları üzerinde ise, kravatlı vilayet ve belediye mensuplarının yer aldığı bir estrad kurulmuş, önü iskemlelerle doldurulmuş, çevresi ise hoparlör ve televizyon kameralarının çemberine alınmıştı. Bu kesimden, biraz sonra pop müzik bangırtıları yükselecekti.
En sıradan turistin bile, bizlere, hazırdan bir görgüsüzlük ve rüküşlük yaftasını yapıştırmasına yol açabilecek bu görüntünün irkilticiliği bir yana, bu mevsimde, bu ortamda, beceriksizce girişilmiş bu yersiz etkinliğin bu belirli tarihsel alanda yapılmasına neden gerek görüldüğünü anlamaktan acizim. Ama en önemlisi, bu etkinliğin önem ve değeri tescil edilmiş kültürel ve turistik varlıkların içinde yapılmasına nasıl ve kimin izin verdiğini, ülkesinin gülünç bir görüntü vermesinden huzursuzluk duyan ve asgari bir kültürel bilinç ve duyarlığı olan herkes gibi merak etmekteyim. Ve bunun soruşturulmasını ve buna son verilmesini talep etmenin de aynı nedenlerden kaynaklanan doğal bir hakkım olduğunu düşünüyorum.
Gereği için, saygılarımla,
Prof.Dr. Ayda Arel Sanat Tarihi Derneği Başkan Yardımcısı |
||||||||||||||||||||||||||||||
YANGIN TARİHİ MİLLİ PARKA SIÇRAMADI
Çanakkale'nin Eceabat İlçesi'ne bağlı Yalova Köyü'nde çıkan ve bu sabah kontrol altına alınan orman yangınının Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'na sıçramadığı bildirildi.
Çanakkale Orman Bölge Müdürü Mustafa Demirel, yangının dün etkisini artırmasının ardından çevre il ve ilçelerden takviye olarak arazöz istediklerini söyledi.
Bölgede 80 arazözün söndürme çalışmalarına katıldığını belirten Demirel, ''Ayrıca 500 işçi, 15 iş makinesi de yangına müdahalede bulundu. Havadan ise 6 uçak ve 3 helikopter yangına müdahale etti'' dedi.
Demirel, dün tedbir amaçlı olarak boşaltılan ve Eceabat-Gelibolu arasında bulunan Boğazkent Tatil Sitesinin yangından etkilenmediğine değinerek, ''Yangın Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'na sıçramadı. İlk belirlemelerimize göre yangında 80 hektar ormanlık alan ile 40 hektarlık tarım arazisi tahrip oldu'' diye konuştu.
Mustafa Demirel, bölgede havadan ve karadan soğutma çalışmalarının sürdürüldüğünü bildirdi. haberler.com, 20.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
DOĞA VE TARİH YOK OLACAK
Osmaniye’ye yapılması planlanan çimento fabrikası çevredeki dört köyün tarım arazileri ile tarihi mirasını yok edecek. Geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan dört köyün etkileneceği fabrika ayrıca, Hitit döneminden kalan Kastabala antik kenti ile 152 çeşit kuş türünü barındıran Kırmıtlı Kuş Cenneti’ni de tehdit ediyor.
Çimento fabrikasının hem tarihi hem de doğal
güzelliği yok edeceğini söyleyen Yeniköy sakini
Ersan Karaca, çimento fabrikasının kurulmasını
istemediklerini ifade etti. Halkın çimento fabrikası
hakkında çok fazla bilgiye sahip olmadığına dikkat
çeken Karaca, “Halk arasında tarihi açıdan zengin
olan mevkide hazine aramak için çimento fabrikasının
bahane olarak kullanıldığı hakkında bir düşünce var.
Daha önce de çevrede lahitler ve buna benzer eserler
bulundu” diye konuştu. Karaca, çimento fabrikası
yerine bölgenin turizm açısından
değerlendirilebileceğini aktararak, Kuş Cenneti ve
Kasatabala antik kentine gelenlerin bölge halkına
katkı sağladığını ve hükümetin bu güzellikleri yok
etmek yerine turizm anlamında destek olması
gerektiğini dile getirdi. Kesmeburun Köyü'nden 80 yaşındaki Yusuf Kılıç ise
köylerinin ikiye bölündüğünü, muhtarın ve
yandaşlarının çimento fabrikasını istediğini, fakir
fukaranın ise karşı çıktığını belirtti. “Fabrika
kurulursa toz toprak olur, bağ üzüm olmaz” diyen
Karaca, doktorların da kanser ve hastalık riski
olduğu için fabrikaya karşı çıktığını aktardı.
Köylerinin tarım ve hayvancılıkla geçindiğine dikkat
çeken Karaca, fabrikanın kurulması halinde ne ekip
dikecek bir tarlaları ne de hayvanları için bir mera
kalacağını dile getirdi. Tarım ve hayvancılık
olmazsa hayatlarını sürdüremeyeceklerini vurgulayan
Karaca, “Fabrikayı yaparak bize yaşamayın diyorlar”
dedi. Tarlasını sularken görüştüğümüz Şükrane Poyraz ise fabrikayı istemediğini, ancak kardeşinin istediğini söyledi. Kardeşinin işsiz olduğu için iş umudu ile fabrikanın kurulmasını istediğini aktaran Poyraz, sadece iş için binlerce insanın hayatının tehlikeye atılamayacağını söyleyerek, fabrikaya karşı çıkma nedenini açıkladı. Fabrika ile geçim kaynakları olan topraklarını kaybedeceklerini söyleyen Poyraz, “İnsanlar hayatlarını tarımla sağlıyorlar. Toprakların kaybolması insanların hayatlarını sürdürememelerine neden olacak. Ayrıca insanlar emekli olup buraya şehrin gürültülü ve kirli havasından uzaklaşmak için geliyorlar. Fabrika kurulursa hava kirlenecek, kim kirli hava solumak ister?” dedi. Evrensel, Haber: Ökkeş Nergis, 20.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
PROF.DR. ENGİN BEKSAÇ:
TRAKYA ÖNEMLİ BİR ARKEOLOJİK MİRASA SAHİP
Beksaç, Edirne'nin Keşan İlçesi'nde Edirne Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği tarafından Keşan Şoförler ve Otomobilciler Odası Derviş Günday Eğitim Salonu'nda düzenlenen "Turizm ve Keşan" konulu konferansa katıldı. Beksaç, Atatürk'ün 1930'lu yıllarda başlattığı arkeolojik çalışmalarda Trakya'nın özelliğini kaybetmeyecek bir bölge olduğunun görüldüğünü belirtti.
Beksaç, şunları söyledi: "Ama Trakya önemli bir şansızlık yaşadı. Demirperde ve Yunanistan'la ülkemiz arasındaki çekişmeler sürecinde sınır sorunları nedeni ile arkeolojik ve tarihsel araştırmalar çok uzun müddet kapalı kaldı. 1980'li yıllarda bazı kişiler de Trakya ile ilgili çalışmalar yaptılar, ancak ellerindeki bilgileri paylaşmadılar. Son dönemde yapılan çalışmalar bize Trakya'da güçlü bir tarih ve arkeoloji mirası olduğunu gösteriyor. İstanbul sınırlarında Yarımburgaz Mağarası'nda yapılan çalışmalarda elde edilen buluntular günümüzden 750 bin yıl öncesine dayanıyor. Burada aletler ve insan dişleri bulundu. Bulgular Trakya'da insanların ne kadar eskiden beri yaşadığını gösteriyor."
Trakya'da dikili taş olarak adlandırılan menhirlerin klasik anlamda, Roma ve Hırıstiyan anlayışıyla dikilmiş anıt mezarlarla karıştırıldığını da anlatan Beksaç, bunların İslami mezarlar olduğunu kaydederek şöyle devam etti: "Trakya'da çok önemli bir yanılgı var. Bazı kişilerin menhir diye uydurdukları bir terim var. Şunu özellikle belirtmek istiyorum. Trakya'da menhir yok. Bu menhir denen taşlar, Ortaçağ sürecinde buraya ilk kez gelen Türkmen gruplarının mezarlıklarından arta kalan taşlardır. Oysa menhir çok farklı bir şeydir. Menhir Avrupa'da özellikle tören alanlarında veya ayinlerin yapıldığı bölümlerde kullanılan taş dizileri veya tek olarak dikilen taşlardır. Trakya'da menhir terimini kullanan kişiler Çek asıllı Şkorpil kardeşlerdir. Bunlar gerçekleri çarpıtmışlardır."
Beksaç, Müslümanlık'ta taş dikme geleneği konusunda ise şunları söyledi: "Eskiden hacca giden sayısı çok azdı. Zengin ve hali vakti yerinde olanlar giderlerdi. Hacca gidip dönenler, kurban kesip yemek verdikten sonra, kendi adlarına köylerde taş dikerlerdi. Bu sadece Trakya'da Edirne'ye has bir gelenek. Trakya'nın kuzey doğu kesimlerinde böyle bir gelenek yok."
Prof.Dr. Beksaç, tarihte Edirne'de para basan üç merkezin de Enez, İpsala ve Edirne olduğunu sözlerine ekledi. haberler.com, 20.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
![]() |
ERZEN ŞEHRİ DEVLETTEN ÖDENEK BEKLİYOR
Batman Kozluk İlçesi Oyuktaş Köyü'nde bulunan ve kayıp Ortaçağ başkenti olan Erzen şehrinin 2008 yılı birinci dönem yüzey araştırma toplantısı Prof.Dr. Salim Cöhçe başkanlığında yapıldı.
Kozluk İlçesi Oyuktaş Köyü, Yeşilyurt mezrasında kayıp ortaçağ başkenti olan Erzen şehrinin yüzey araştırması çalışmalarının toplantısı Kozluk Merkez 75. Yıl İlköğretim Okulu konferans salonunda Prof.Dr. Salim Cöhçe ve Yard. Doç.Dr. Adnan Çevik başkanlığında yapıldı. Sempozyuma Kozluk Kaymakamı İskender Yönden ilçe kurum amirleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Sempozyumda Erzen şehri ve Şeyh Bace (Anu Şirvan) Kalesi hakkında elde edilen bulgular davetlilerle paylaşılırken çalışmaların ilerleyişi hakkında bilgiler verildi. II. Dönem Yüzey Araştırmasının Ağustos ayında yapılacağını belirten yetkililer, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türk Tarih Kurumu'nun ödenek vermesi halinde 2009 yılında bilimsel kazılara başlanacağını ifade ettiler.
Yapılan yüzey araştırmaları sonucunda Şeyh Bace Kalesi çevresinde MÖ 2000 yıllarına dayanan buluntulara rastlandığı ve Erzen şehrinin de Dilmaçoğlu Beyliği'ne 250 - 300 yıl başkentlik yaptığı savunulurken, yüzey araştırmaları süresince gerek bölgede yaşayan köylülerden elde edilen buluntular, gerekse de yüzey araştırmaları neticesinde bulunan para, tabak, çini ve mezar taşları davetlilere tanıtıldı. Batman Kent Haber, 20.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
ULU CAMİ ASLINDA DAHA
ESKİYMİŞ!
Tarihçi Cezmi Yurtsever, Ulu Cami önünde yaptığı basın açıklamasında, caminin tarihi hakkındaki araştırmaları esnasında, giriş kapısı yanında bulunan tanıtım levhasının dikkatini çektiğini, levhada cami inşaatının Ramazanoğlu Halil Paşa tarafından 1513 yılında yaptırılıp, 1531 yılında bitirildiğinin yazdığını belirterek, "Cami içindeki mezarlar bölümünde Ulu Cami'yi yaptıran Ramazanoğlu ve Türkmen beyi Halil'in mezarının üzerindeki yazıyı çözümledim. Halil Bey, 1510 yılında ölmüş. Halil Bey'in ölüm tarihinden sonra 1513 yılında caminin yapımını başlatması mümkün değil" dedi.
Ulu Cami'nin yapım tarihinin, caminin doğusunda bulunan taç kapının girişindeki kitabede de yer aldığını ifade eden Yurtsever, "Kitabe çerçevesindeki Arapça yazıları da dikkatle okuyunca 'Tarih hayrihi sahha' şifreli yazısını buldum. O dönem tarihleme koduna esas olan 'ebced hesabı' ile caminin yapım tarihinin de 1507 yılında sonuçlandığını öğrendim. Bu gerçeklerin ışığında Ulu Cami'nin yapım tarihi 1507 yılıdır. Camiye sonradan ek binalar olarak imarethane/hastane eklenmişti ve bahsi geçen ek yapıların bitiş tarihi 1541'e kadar uzanmıştır" diye konuştu.
Cami girişindeki tanıtım levhasıyla insanların yanıltıldığını savunan Yurtsever, sözlerini şöyle sürdürdü: İşin ilginç yanı, 1998 Adana depremi öncesinde Ulu Cami'nin girişindeki tanıtım levhasında yapılış tarihi 1507 yazıyordu. Depremi bahane eden 'tarih uydurucular' levhayı yerinden söktüler ve toplumu yanıltan, caminin 1513 yılında yapıldığı görüşlerine yer veren levhayı koydular. Adana Valiliği Kültür Müdürlüğü ve devletin, Adana'nın kültürel tanıtımını esas alan bütün yayınlarında da aynı yanıltıcı bilgiler yer almıştır. Adana Valiliği, 'tarih uydurması'na acil müdahale etmelidir."
Yurtsever, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun da, Adana tarihi ve Ulu Cami'nin tarihine kaynak gösterilen yazılarında, caminin yapılış tarihini 1513 olarak gösterdiğini, tarihi hatanın Halaçoğlu tarafından da yapıldığını savundu. Adana Kent Haber, 20.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
TARİHİ ESER OPERASYONU
Bursa'nın Karacabey
İlçesi'nde bir ihbarı değerlendiren jandarma
ekipleri, Roma dönemine ait 20 adet tarihi eser ele
geçirdi. Bursa Kent Haber, 20.06.2008 |
|
|||||||||||||||||||||||||||||
SEMPOZYUM: THE OTTOMAN BALKANS. A SYMPOSIUM IN HONOUR OF MACHIEL KIEL
Hollanda Araştırma
Enstitüsü'nün eski müdürü, bilim adamı ve akıl
hocası,
İstanbul'un uzun süreli ziyaretçisi, sakini ve
uzmanı Machiel Kiel, yakın
bir tarihte İstanbul'dan ayrılma planları
yaptığından bahsetmişti. Hollanda Araştırma
Enstitüsü, Kiel'in gidişinin kendisini ve çalışmalarını
onurlandırmak için uygun bir
fırsat olduğunu düşünerek Kiel'in beraber
çalıştığı ve kendilerine Hollanda Arkeoloji
Enstitüsü'nden yapılan açıklamada, sempozyumun
ilgilenen herkese açık olduğu bildirildi. |
||||||||||||||||||||||||||||||
|
OSMANCIK KALESİ'NDE YANGIN
Çorum'un Osmancık İlçesi'nde bulunan tarihi kalede çıkan yangın korkuya neden oldu.
Alınan bilgiye göre, dün kale içerisindeki otların tutuşmasıyla başlayan yangının, kale içerisinde bulanan evlere sıçrama ihtimali herkese korkulu dakikalar yaşattı.
Osmancık Belediyesi itfaiye ekiplerinin zamanında yaptığı müdahale ile otluk alanda çıkan yangın kısa sürede söndürüldü. Yangında yaklaşık olarak bin metrekare yeşil alan kül oldu. Çorum Kent Haber, 20.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
SEMPOZYUM: ORIENT & OCCIDENT. WEST MEETS IN EAST ISTANBUL
Hollanda Araştırma Enstitüsü'nde 25-26 Haziran 2008 tarihlerinde Orient & Occident. West meets East in Istanbul adlı bir sempozyumda gerçekleştirilecek. |
![]() |
|||||||||||||||||||||||||||||
KALE VE KİLİSEDE KAZI
YAPILACAK
Yrd.Doç.Dr. Eser, kale ve çevresindeki tarihi
yapıların korunması için Kültür ve Turizm
Bakanlığından bölgede bekçi görevlendirilmesi
talebinde bulunduğunu, tarihi yapının daha fazla
zarar görmemesi için bekçinin bir an önce
görevlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Divriği Ulu Cami ve
Darüşşifası ile ilçedeki birkaç mezarın Mengücekoğulları Beyliği ile ilgili bilgiler
verdiğini belirten Eser, Divriği Kalesi'ndeki kazı
çalışmalarının tamamlanması ile birlikte
Mengücekoğulları ve Ortaçağ dönemiyle ilgili yeni
bilgilerin ortaya çıkacağını tahmin ettiğini
söyledi. Yeşil Divriği, 20.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
![]() ![]() |
DENİZLİ'DE YİNE FOSİLLER BULUNDU
Denizli’nin Honaz İlçesi'ne bağlı Kocabaş beldesindeki mermer traverten işletmelerden birindeki kazı çalışmaları sırasında insan kolu kemiği, deniz atı, timsah ve yengeç fosilleri bulundu.
Radikal, 20.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
TÜRK VE YABANCI UZMANLAR MUĞLA'DA 8 ARKEOLOJİK KAZI YAPIYOR
Muğla Valiliği'nden yayınlanan açıklamada, bu yıl ikisi yabancı, altısı Türk sekiz arkeologun başkanlığında, yörede arkeolojik kazı çalışmaları yürütüldüğü bildirildi.
Muğla Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkililerinin verdiği bilgiye göre Karia ve Likya gibi uygarlıklara başkentlik etmiş bir yörede kurulan Muğla ve çevresinde, bu yıl sekiz yerde arkeolojik kazı yürütülüyor. Muğla ve yöresindeki arkeolojik kazılar Haziran ayının sonlarında başlayıp Ekim ayının sonuna kadar devam ediyor.
Yatağan-Lagina Hekate kutsal alanı ile Bölükçü Nekropolü'ndeki arkeolojik kazılara ise yıl boyu kesintisiz devam ediliyor. TürkiyeTurizm.com, 20.06.2008 |
|
|||||||||||||||||||||||||||||
|
DANTE 706 YIL SONRA SÜRGÜNDEN DÖNÜYOR
Floransa kenti belediye meclisi, siyasi görüşleri nedeniyle 1302’de sürgüne gönderilen Dante’ye haklarını geri verme kararı aldı.
İtalya’nın en önemli edebi eseri olarak görülen “İlahi Komedya”nın yazarı olan Dante, Floransa tarafından sürgüne gönderilmesinin ardından 1321’de Ravenna’da ölmüştü. Milliyet, 20.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
ESKİ MÜDÜRE KALE YASAĞI
Türkiye’nin ilk sualtı
arkeoloğu Oğuz Alpözen, 36 yıl görev yaptığı Bodrum
Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde ABD’li meslektaşlarını
gezdirdiği sırada kendisine rehberlik kokartı soran
güvenlik görevlisi tarafından kaleye alınmadı.
Hürriyet Ege, Haber: Yaşar Anter, 20.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
ARABAN'DA 'TARİHİ'
VURDUMDUYMAZLIK
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Araban İlçesi Elif Beldesi Belediye Başkanı Cuma Altınbaş, ''Elif Beldesi ve Araban İlçesinin bazı bölgelerinde bulunan çok önemli tarihi eserlerimiz yüz yıllardır tüm dış tahriplere dayanarak günümüze kadar dimdik ayakta kalmayı başarmış. Ancak Roma dönemine ait anıt mezarlar, köprüler ve kiliseler yetkililerin ilgisizliği nedeniyle yok olmak üzere. Bir an önce bu tarihi varlıklarımızın koruma ve güvenlik altına alınması gerekiyor. Çünkü bölgede kaçak kazı çalışmaları yapan tarihi eser kaçakçıları tarihi eserlerin daha da çok tahrip olmasına neden oluyor" dedi.
Altınbaş, Araban'da çok
sayıda tarihi eser bulunduğunu belirterek şunları
söyledi:
En kısa zamanda yetkililerin sahip çıkarak gerekli koruma güvenlik ve restorasyon çalışmaları başlatmalarını isteyen Altınbaş, eğer önlem alınmazsa yakın bir gelecekte bu çok önemli tarihi eserlerden hiçbir iz kalmayacağını söyledi. Gaziantep Kent Haber, 19.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
ACEMHÖYÜK'TEKİ SARIKAYA SARAYI'NA ÖRTÜ SİSTEMİ
Aksaray merkeze bağlı Yeşilova beldesi içinde yer alan Acemhöyük ören yerinde bulunan yaklaşık 3 bin 800 yıllık Sarıkaya Sarayı'nın çevre ve doğal etkilerden korunmasını sağlamak için üzerine örtü sistemi yapılması planlanıyor. Aksaray Valisi Sebati Buyuran, Yeşilova Belediye Başkanı Teyfik Bayraktar ile birlikte Acemhöyük Sarıkaya saray kalıntılarında incelemelerde bulundu. Buyuran, Kültür ve Turizm Müdürlüğü görevlilerinden saray kalıntıları ve yapılması düşünülen örtü sistemi projesi hakkında bilgi aldı.
Merhaba Gazetesi, 19.06.2008 |
![]() |
|||||||||||||||||||||||||||||
|
ERDEMLİ'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
Mersin'de jandarmanın düzenlediği operasyonda, Bizans ve Roma dönemlerine ait 155 tarihi eser ele geçirildi.
Mersin Jandarma Komutanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, bir istihbaratı değerlendiren jandarma ekipleri, Erdemli İlçesi Üçtepe yolu üzerinde elinde tarihi eser bulunduğunu söyleyen H.K. ile müşteri kılığında irtibata geçti.
Alıcı kılığındaki jandarmaya tarihi eserleri satmaya çalışan H.K., suçüstü yakalanarak gözaltına alındı. Operasyonda, Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli ebatlarda 139 adet sikke ve 16 adet tarihi obje olmak üzere toplam 155 adet tarihi eser ele geçirildi.
Olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi. Mersin Kent Haber, 19.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
TÜRBELERDE RESTORASYON
İznik'te bulunan türbeler tek tek restore ediliyor. Geçtiğimiz aylarda restore edilen Davudi Kayseri Türbesi, Alaattin Mısri Türbesi, Eşrefzade Hazretleri Türbesi'nin ardından Candarlı Halil Hayrettin Paşa Türbesi'nde başlatılan restorasyon çalışmaları devam ediyor. Bursa Hakimiyet, Fotoğraf: haberler.com, 19.06.2008 |
![]() Musa Dede Türbesi |
|||||||||||||||||||||||||||||
ZEUGMA YERİNDE SERGİLENECEK
Zeugma Kazı Başkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan projenin AB’ye sunulduğu bildirildi. Projenin kabul edilmesi durumunda AB’den 1 milyon euroluk hibe fon sağlanacak. Projeye Türkiye dışında İtalya, Tunus ve Suriye de destek veriyor. Zeugma Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı ve Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Kutalmış Görkay, projeyle yerinde sergileme yapacaklarını ifade ederek, “Projede yer alan dört ülkenin seçtiği en önemli uygulama alanı Zeugma olacak. Sanıyorum 2008 veya 2009 yılında proje uygulamaya girecek. Yerinde sergileme konusunda insanların yetişmesini hedefliyoruz. İtalya’dan uzman restoratörler, Tunus’tan müze konusunda uzmanlar, Suriye’den arkeologlar gelecek” dedi. Türkiye Gazetesi, 19.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
TÜRBE BAHÇESİNDE AFYON YETİŞTİRDİLER
İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü ekipleri, Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulan “Karyağdı Baba” türbesinin bahçesinde uyuşturucu yapımında kullanılan bitki yetiştirildiği ihbarı üzerine harekete geçti. Türbenin bahçesinde yetişen bitkiler, uzman ekiplerce toplandı. Polis, örnek olarak alınan numuneleri “uyuşturucu madde içerip içermediklerini” belirlemek amacıyla Eyüp Tarım Müdürlüğü’ne gönderdi. Laboratuarlardaki uzman ekipler, normal haşhaştan daha küçük olan bitkilerin içindeki tohumları inceledi. Tahlil sonucu bitkilerin içinde uyuşturucu yapımında kullanılan haşhaş olduğu anlaşıldı. Polis, olayla ilgili olarak geniş çaplı araştırma başlattı. Milliyet, 19.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
KOPERNİK'İN KİTABI 2.2 MİLYON DOLAR
Dünyanın ve diğer gezegenlerin güneş etrafında döndüğünü açıklayarak güneş sisteminin gerçek yapısını yaklaşık olarak açıklayan Rönesans bilim adamı Kopernik'in kitabının ilk baskısı, 2.2 milyon dolara alıcı buldu. New York'taki Christie's müzayede salonunda yapılan açık artırmada satışa sunulan 1543 tarihli kitabı alan kişinin adı açıklanmadı. Sabah, 19.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
DÜNYANIN EN ESKİ BUĞDAYI ÇATALHÖYÜK'TEN
ODTÜ Kimya Bölümü, Biyokimya ve Biyoteknoloji Enstitüsü Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mahinur Akkaya, Çatalhöyük’te 8 bin 500 yaşındaki dünyanın en eski buğdayı üzerinde gerçekleştirdikleri moleküler analiz yöntemlerinin sonuçları hakkında bilgi verdi.
Akkaya, antik buğday örneklerine olan ilgisinin ODTÜ Arkeometri Programı üyesi olan Prof.Dr. Şahinde Demirci sayesinde oluştuğunu belirterek, ilk antik buğday örneklerini bu öğretim üyesinden elde ettiklerini ve ilk DNA izolasyonu çalışmalarını başlattıklarını anlattı.
"Daha sonra Çatalhöyük’te Mellard’ın 1960 yıllarında yaptığı ilk kazılardan elde edilmiş çok miktarda buğday örneklerinin İngitere’de emekli bir Profesör olan Dr. Gordon Hillman’da bulunduğunu öğrendik" diyen Akkaya, doktora öğrencisinin İngiliz profesörü evinde ziyaret ettiğini ve evinin bodrumundan ve hala pek çoğu orada bulunan örneklerden, en iyi korunmuş olanları seçip ODTÜ’ye getirdiğini bildirdi.
Yaptıkları incelemeler sonunda dünyanın en eski
buğday örneklerinin DNA’sını izole ettiklerini ve
moleküler genetik yöntemlerle karakterizasyonu
yaptıklarını belirten Akkaya, örneklerle ilgili şu
bilgileri verdi: "Bunlar kömürleşmiş örneklerdi. Buna rağmen
kömürleşme belki de tamamlanmadığı için ya da
tohumun dış katmanları kömürleşmiş olduğu için,
kömürleşme tohumun iç kısımlarında
mikroorganizmalara karşı korunma sağlamış bile
olabilir. İşte bu nedenle ve olağanüstü titiz çalışmalar sonucunda DNA elde edebildik. Elde edilen DNA çok az ve son derece değerli olduğu için parçalanma düzeyini saptamak üzere analiz yapmadık. Ancak biliyorduk ki test tüpümüzün içinde elimizde tutuğumuz DNA’nın parçalanmamış olması mümkün değildi. Gerçekte bu parçalanma elde edilen DNA’nın otantik olduğunun da dolaylı göstergesi kabul ediliyor."
Antik DNA izolasyonu sırasında dikkatli çalışmanın önemini vurgulayan Akkaya, "Titiz çalışmamız sonunda elde ettiğimiz verilere güvendik. Çoğaltılan parçalar klonlandı ve sekanslandı. Antik buğdaydan DNA izolasyonunu yapabilmiş dünyadaki bir kaç laboratuvardan biriyiz" diye konuştu.
Bugüne kadar dünyada DNA’sı izole edilen en eski örneğin 6 bin yıllık olduğunu aktaran Akkaya, yapılan diğer çalışmalarla ilgili şunları söyledi: "Buğday ıslahının ilk kez nerede yapıldığına dair bilgilerimiz günümüzde var olan örnekler üzerinde yapılan çalışmalara dayanıyor, en yeni bulgu 90’ların sonunda Almanya’da Max Planck Enstitüsünde yapılan bir çalışmada elde edildi. Bu araştırma, Diyarbakır’ın Karacadağ eteklerinde buğdayın ilk ıslahının yapıldığını ortaya koydu. Bu çalışma, makarnalık buğday için geçerliydi. Aynı araştırmacılar daha sonraki yıllarda ekmeklik buğdayın da yine Anadolu toprakları üzerinde ıslah edildiğini gösterdiler.
Bizim çalışmamızın önemi ekmeklik buğday tarımının Çatalhöyük’te yapıldığını doğrudan 8 bin 500 yıl önceki, yani tam da tarımın başladığı zamana ait örneklerin üzerinde yapmış olmamızdan kaynaklanıyor."
Çatalhöyük’ün dünyanın en eski ve en yoğun
yerleşim yeri olarak bilindiğini anlatan Akkaya,
buğday örnekleri analizlerinde ekmeklik buğdayı
gösteren bir DNA sekansı elde ettiklerini belirtti. Prof.Dr. Mahinur Akkaya, şunları kaydetti: "Çalışmamızla dünyanın bu en eski yerleşim yerinde ekmeklik buğday tarımının yapılmış olduğuna dair bulgu elde ettik. Diğer yandan kömürleşmiş tohumlarımızdan DNA’yı elde edebildiğimiz için çok az bile olsa tohumlarda yarı sağlam bir dokunun kalabilmiş olduğu sonucuna vardık. Bu nedenle aradan geçen 8 bin 500 yıl içinde bu örneklerin bir şekilde iyi korunmuş olduklarını anlıyoruz."
Çalışmaları sonunda DNA’yı elde ettiklerini, örnekleri radyoaktif olarak da işaretlediklerini anlatan Akkaya, "DNA parçalarını klonladık ve D genomuna ait bir DNA dizini yakaladık. D genomu sadece insan eliyle ıslah edilmiş ekmeklik buğdayda, A ve B genomları ile birlikte bulunur. Islahı yapılmış makarnalık buğdayda yoktur" dedi.
Yaptıkları çalışmalarda ilk defa bu kadar eski
bir buğday tohumundan DNA karakterizasyonunun
yapıldığını belirten Akkaya, "Karbon-14 izotopu
tarihlendirmesinin güvenilirliğinden dolayı kesin
olarak örneklerin, kazının hangi aşamasından, ve
hangi odacıktan, hangi tarihe ait olduğunu çok iyi
biliyoruz. Bu bizim elde ettiğimiz sonucu daha da
değerli kılıyor" diye konuştu. Akkaya, elde ettikleri analiz sonuçlarıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu çalışma, insanlık tarihi ile ilgili ipuçları da veriyor. İnsanlar 8 bin 500 yıl önce ekmeklik buğdayı Çatalhöyük’te üretiyorlardı. Bu sonuç, kendi başına büyük bir bilimsel önem taşımaktadır. Ancak buna ek olarak, ilk defa bu kadar önemli bir örnek üzerindeki araştırmayı Türk bilim insanlarının yapmış olması da ayrıca değerlidir. Genellikle bizim örneklerimiz yurt dışına götürülür, bu durumda da aynı şey söz konusu olmuş.
Bu çalışmada, Türkiye ile ilgili önemli bir bulguyu, ülkenin kendi bilim insanları elde etti. Bizler, ilk kez Türkiye’de bir antik DNA izolasyonu gerçekleştirebildik ve dünyanın en eski buğday örneğinden, moleküler düzeyde, yani DNA’nın kısa bir parçasının dizilimini ilk kez okumuş olduk. Bir başka değişle bu toprakların ilk konuklarına ulaştık, geçmişe dokunduk."
Prof.Dr. Mahinur Akkaya, çalışma sonuçlarının uluslararası bir dergiye sunmak üzere yayın hazırlığı içinde olduklarını da söyledi. Radikal, 19.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
BATIK KENT KEKOVA'NIN GÖZYAŞLARI
Antalya’nın Demre İlçesi yakınlarındaki Kekova, tarihi dokusu ve Akdeniz’in en temiz denizine sahip olması dolayısıyla turistlerin uğrak yeri olurken, sualtı ve su üstü olağanüstü güzellikleri de bünyesinde barındırıyor. Mavi yolculuk yapanların kolayca ulaşıp gezebildiği Kekova’yı Anadolu Ajansı foto muhabiri Cem Özdel, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan özel izinle Müze Görevlisi İlknur Erdoğan, dalgıçlar Erkan Çağlar ve Cem Gazivekili eşliğinde fotoğrafladı.
Yüzölçümü 5.7 kilometrekare olan Kekova Adası’nın çevresinin uzunluğu 19 kilometre, yüksekliği ise 188 metre. Kekova Adası’nın kuzey kıyısında büyük bölümü deniz altında kalmış batık bir kentin kalıntıları görülüyor. Ada bu nedenle sualtı arkeolojisi yönünden büyük önem taşıyor. Kekova Adası, tekne gezintilerinin başlıca duraklarından. Adanın karşı kıyısında Üçağız ve Kaleköy yerleşim alanları bulunuyor. Kekova Adası’nın batısında ise Tersane Koyu denilen yerde eski bir kilise kalıntısı var. Ayrıca ada boyunca tekne ile ilerlerken, batık kentin kalıntıları görülüyor. Burası 2. yüzyılda Likya’nın geçirdiği kuvvetli depremler sonunda sular altında kalmış. Bölgede denizin içinde Likya tipi lahitler bulunmakta. Radikal, 19.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
![]() |
PICASSO'YA REKOR FİYAT
Avustralya’nın Sydney kentinde düzenlenen müzayedede Pablo Picasso’nun soyut bir tablosu 6,5 milyon dolara satıldı. Bu, ülkede bir sanat eserine verilen rekor fiyat oldu.
Deutscher-Menzies Galerisi, genç bir manken ve daha sonra başarılı bir ressam olan Sylvette David’in yüzü ve at kuyruğu saçlarının resmedildiği, 1954 tarihli "Sylvette" adlı tablonun, müzayedeye telefonla katılan, adı açıklanmayan bir kişi tarafından satın alındığını bildirdi.
Galerinin sözcüsü Marie Geissle, Reuters’a yaptığı açıklamada, Sydney’in "Güney yarımkürede sanat piyasasının New York’u olduğunu" belirterek, satışın, Avustralya’daki galerilerin uluslararası çalışmalar satabileceğini kanıtladığını söyledi.
Hürriyet, 19.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
1574 YILINDA YAPILAN HAN RESTORE EDİLİP TURİZME KAZANDIRILACAK
Konya'nın Ilgın İlçesi'nde, 1574 yılında Lala Mustafa Paşa'nın inşa ettirdiği ve yörenin en büyük hanlarından biri olan tarihi yapı restore edilip turizme kazandırılacak.
Konya'nın kaplıcalarıyla ünlü Ilgın İlçesi'nde çarşı merkezinde yer alan Lala Mustafa Paşa Hanı yine Osmanlı dönemi eseri Kurşunlu Cami ile aynı avlu içinde yer alıyor. Hanın ana duvarları ve kubbesi bütün gösterişiyle ziyaretçileri karşılarken iç bölümü adeta harabeyi andırıyor.
1574 yılında Lala Mustafa Paşa'nın Mimar Sinan'a inşa ettirdiği yörenin en büyük hanları arasında yer alan yapının iç bölümdeki tarihi ahşap kapılarından birisi sökülüp atılmış şekilde yerde duruyor.
Binanın iç bölümündeki bazı duvar ve bölümlerin rutubetten yıkılmış olduğu gözlenirken zaman zaman hayvan sahiplerince barınak olarak kullanıldığı için de yerlerde kurumuş hayvan dışkıları, kırılmış ahşap kirişler göze çarpıyor.
Ilgın Belediye Başkanı Hasan Hüseyin Akıncı, ilçedeki en önemli tarihi yapı olan hanın bakımsız ve kötü durumdaki haline üzüldüklerini, Vakıflar'a ait olan binanın bir an önce restore edilmesi için gerekli başvuruları gerçekleştirdiklerini söyledi.
Başkan Akıncı, Lala Mustafa Paşa Hanı'nın restore edilmesinin bir kaplıca turizmi merkezi olan Ilgın için büyük önem taşıdığını, ilçeye gelen turistlerin tariki yapıyı mutlaka görmeleri gerektiğini ifade etti. TürkiyeTurizm.com, 18.06.2008 |
![]() |
|||||||||||||||||||||||||||||
BAKAN GÜNAY DİVRİĞİ ULU CAMİİ'Nİ İNCELEYECEK
Divriği’de bulunan ve
1228 tarihinden günümüze kadar ulaşmayı başaran
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’nda Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay incelemelerde
bulunacak. Memleket Sivas,
20.06.2008
UNESCO tarafından “Dünya
Kültür Mirası” listesine dahil edilen Divriği Ulu
Camii ve Darüşşifası’nda 2007 yılında yapılan
onarımın yapının genel sorununu çözmek yerine,
eserin daha fazla tahrip olmasını önlemeye yönelik
olduğu, köklü çözümün ise eserin doğu cephesindeki
toprağın alınarak, istinat duvarı ve çevre
düzenlemesinin yapılmasından geçtiği bildirildi. Sivas Hürdoğan,
20.06.2008
Ulu Cami, 1228’de Mengücekoğulları hükümdarı Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah tarafından Ahlatlı Hürremşah’a yaptırıldı. Bitişiğindeki darüşşifa (hastane) ise Ahmet Şah’ın eşi ve Behram Şah’ın kızı Melike Turan Melek tarafından inşa ettirildi. Hastane, ruh hastalıklarını müzik ve su sesiyle tedavi etmesiyse ünlenmişti.
16 sütunlu cami, 23 tonoz ve iki kubbe ile örtülü ve mihrabın bezemelerinin Anadolu’da başka örneği yok. Divriği Ulu Cami ve Şifahanesi UNESCO tarafından 1985 yılında, 358 sıra numarası ile Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edildi. Restorasyon çalışmalarına 2005 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Sivas Valiliği arasında yapılan protokol uyarınca başlandı. Ancak restorasyon beraberinde tartışmaları da getirdi.
Mimarlık dünyasının duayenlerinden Prof.Dr. Doğan Kuban, Divriği Ulucami ve Şifahanesi’nin adeta ölüme terk edildiğine dikkat çekerek “O bir heykel. Ve dokunulmaması gereken kutsal bir emanet. 50 yıldır çalışma yapıyoruz diye canına okudular. Bu işleri bilen yok. İşin içine ihale de girince kim ucuza yapıyorsa ona veriyorlar. Oysa bu eserler, kim daha iyi yapacaksa ona verilmeli” demişti.
Son olarak 27 Mayıs 2008 tarihinde konu TBMM gündemine kadar geldi. Sivas milletvekilleri, Ulu Cami ve Şifahanesi’nin özel bir yasa ile korunması, restore edilmesi için yasa teklifi sundu. Hükümet adına konuşan Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin restorasyonun yakında başlayacağını, bunun için yasaya gerek olmadığını belirtti ve önerge iktidar partisinin çoğunluğu tarafından reddedildi.
Bu karara tepki gösteren restoratör Cevat Yaltıraklı, ortaçağ Türk sanat mimarisinin eşi ve benzeri bulunmayan eserlerinden Ulu Cami ve Şifahanesi’nin bakımsızlıktan ve sorumsuzluktan döküldüğünü, acınacak bir durumda bulunduğunu vurguladı. Cumhuriyet, 18.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
![]() |
SAHİPATA ÇEVRESİNDE ÇİRKİN GÖRÜNTÜLER
Sahipata Camii ve Külliyesi'nin gerek iç kısmı gerek dış kısımları bir süre önce Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore edilerek güzel bir görüntüye kavuşturuldu.
Ancak tarihi külliyenin etrafı gelişigüzel park edilen araçlar ile bahçe içerisinde biriken ot yığınlarının oluşturduğu çirkin görüntü nedeniyle bir türlü gün ışığına çıkamadı. Larende Caddesi esnafı Konya'nın önemli tarihi eserlerinden birisi olan Sahipata Camii ve Külliyesi'nin restore edilerek yeniden ibadete açılmasından büyük mutluluk duyduklarını ifade ederken, restore çalışmalarından sonra külliyenin bahçe içerisinin düzenlemesinin yapılmamasından ve ot yığını içerisinde kalmasından üzüntü duyduklarını söyledi.
Merhaba Gazetesi, 18.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
BÜYÜK İSKENDER'İN İSLİ MAĞARASI
Fethiye'ye 40 kilometre mesafede bulunan Büyük İskender'in İsli Mağarası ve Girmeler Kaplıcaları'nın turizme kazandırılması için çalışmalara başlandı. Tarihi özelliği bulunan ve Büyük İskender Mağarası olarak anılan kaplıca mağaranın diğer adı Girmeler Kaplıcası olarak biliniyor.
Geçen yıllarda tanınmaya başlayan ve küçük girişimlerle işletilmeye çalışılan Girmeler Kaplıcası ve Büyük İskender'in İsli Mağarası, şimdi Milyon Liralık yatırımla turizme kazandırılıyor. Kaplıca ve Mağara alanını Girmeler Köy Muhtarlığı'ndan 15 yıllığına kiralayan özel bir işletme, buraya beş yıldızlı otel ve villa yapmak için çalışmalara başladı. Tarihi özelliği bulunan 7 kilometrelik mağaranın sonu Tlos Antik Kenti'ne çıkıyor. Mağaranın ön duvarlarında bulunan aslan başları tahrip olmuş olsa da, tavanda bulunan çeşitli figürler ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Mağara duvarlarında bulunan çeşitli figürlerde burayı ziyaret eden turistler tarafından fotoğraflanıyor. Şimdilik tam bir aydınlatma ve işaretleme olmasa da, kısa süre içerisinde burayı profesyonel turizme kazandıracaklarını belirten İşletme Müdürü Hüseyin Tok, "Girmeler Kaplıcaları Büyük İskender'in mağaraları olarak geçiyor. Burada Likyalılar da halk olarak yaşamışlar. Bu kaplıca mağaralarda o dönemlerden kalma şifalı su bulunuyor. Burada Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından yapılan tahlilde 128 çeşit rahatsızlığa iyi geldiği tespit edildi" dedi.
Mağaranın yıllarca bekçiliğini yapan Ahmet Gökçe ise burasının İskender'in Mağarası denilen mağara olduğunu belirterek "Burası 7 kilometre ileride Tlos Antik Kentine çıkıyor. Diğer küçük mağara da 230 metre uzunluğunda ve giriş çıkışı olan bir yer. Büyük mağarada sarkıt ve dikit gibi manzaralı yerler var. Buraya gelen turistler bu mağara duvarlarındaki resimleri çekiyor" diye konuştu.
Mağaranın ön kısmında toprak altında bulunan Büyük İskender Hamamı kazılarının ise bu yıl devlet ödenek ayırmadığı için yapılamadığı ancak önümüzdeki yıl bu kazılara başlanacağı öğrenildi. Haber Ekspres, 18.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
ESKİ KİLİSE RESTORE EDİLİYOR
Gaziantep’te tarihi özelliğe sahip olup daha önce Kilise, sonra cezaevi daha sonra ise cami olarak kullanılan Kurtuluş Cami’nin duvarları ile alttaki dükkanlar restore ediliyor.
Tepebaşı Mahallesi’nde bulunan Kurtuluş Camii'nin yıkık dökük olana çevre duvarları ile alttaki dükkanlar restore edilerek kullanıma açılacak. Restorasyon çalışması devam eden caminin yıkık dökük olan çevre duvarları aslına uygun olarak yeniden yapılırken dükkanlarda aynı şekilde restore edilerek, yeniden daha güzel yapısı ile hizmete sunulacağı ifade edildi. Gaziantep 27 Gazetesi, 18.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
KAP CAMİİ'NDE RESTORASYON SÜRÜYOR
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ihale edilen ve yaklaşık 6 aydan beri devam eden Kap Camii'ndeki restorasyon çalışmalarının bu yıl sonunda bitirilmesi hedefleniyor.
Vakıflar Şanlıurfa Bölge Müdürlüğü kontrolörlüğünde gerçekleştirilen restorasyon ve güçlendirme çalışmalarında devam ediyor. 2007 yılının son ayında müteahhit firma tarafından başlanılan restorasyon çalışmaları hızla devam ediyor. 505 bin 904 YTL'ye ihale edilen ve 2008'in yıl sonuna doğru tamamen bitirilmesi düşünülen restorasyon ve güçlendirme çalışmalarıyla Kap Cami aslına uygun modern görünüme kavuşacak.
Tarihi yapısı ve kent merkezinde olması nedeniyle büyük önem arz eden Kap Cami'nin restorasyon ve güçlendirme çalışmalarının biran önce bitirilerek ibadete açılmasını isteyen vatandaşlar, caminin uzun yıllar harabe şekilde kullanıldığını dile getirdiler.
Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait olan ve 1768 yılında yapılan Kap Cami'nin 1923 yılında Hacı Mehmet Ali tarafından yeniden bakım ve onarımı yapılarak güçlendirildiği belirtildi. O günden bu zamana kadar istenilen bakım ve onarımın yapılmadığı camide duvarların çatlaması, taşların düşmesi tehlike arz ediyordu.
Vakıflar Şanlıurfa Bölge Müdürlüğü, Kap Camii ile birlikte Adıyaman merkezde bulunan Abuzer Gaffari Türbesi, Ebubekir Hamamı ile Besni İlçesinde bulunan Ulu Camii ve Kızılcaoba Mescitleri'nin de onarımını yaptıracak. Bunun dışında yine bu yıl merkezde bulunan Ulu, Eskisaray, Yenipınar Camileri, Kahta Kemaliye Ulu Camii ve Mahmut Ensari Türbesi'nin proje ihalesinin yapıldığı bildirildi. Adıyaman Kent Haber, 18.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
ÜÇ KONAĞIN PROJESİ İÇİN ÖDENEK AYRILDI
Kahramanmaraş'ta 3 konak için 2007 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na yapılan başvuru kabul edildi.
Bakanlık tarafından 3 konağın projelerinin hazırlanması için 21 bin 915 YTL ödenek ayrıldı. Hazırlanan projeler bakanlığa sunulduktan sonra restorasyon çalışmaları için başvuru yapılacak ve çalışmalar hızlandırılacak. Kahramanmaraş'ta 2007 yılında "Taşınmaz Kültür Varlıklarının Onarımına Yardım Sağlanmasına Dair Yönetmelik" kapsamında Gözlüklü Ali, Müftü Rafet Efendi ve Süleyman Zülkadiroğlu konakları için varisler tarafından proje hazırlanması konusunda dilekçe verilmişti. Bakanlığın 2008 yılı 1'nci dönem komisyon çalışmaları soncu 3 konağın projelerinin hazırlanması için 21 bin 935 YTL ödenek ayrılmasına karar verildi. Zaman, 17.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Afyonkarahisar'da bir eve düzenlenen baskında tarihi eser özelliği taşıdığı belirlenen mezar taşları ele geçirildi. Olayla ilgili bir kişi gözaltına alındı.
Edinilen bilgiye göre, bir istihbaratı değerlendiren İl Jandarma Komutanlığı'na bağlı ekipler, Evciler İlçesinde ikamet eden T.A.'nın evine baskın düzenlendi. Baskında 2 adet üzerinde eski yazı bulunan mezar taşı ile 2 adet yine üzerinde eski yazı bulunan ve tarihi eser özelliği taşıdığı belirlenen taş ele geçirildi.
Afyon Kent Haber, 17.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
RHADIOPOLIS ANTİK KENTİ BU YIL TURİZME AÇILACAK
Antalya'nın Kumluca İlçesi'ne bağlı Sarıcasu Köyü sınırları içinde bulunan Rhadiopolis Antik Kenti'nde 3. etap kazı çalışmaları başladı.
Açılış töreninde konuşan Kumluca Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya antik kenti yapılacak olan bu yılki çalışmaların sonunda turizme açmayı hedeflediklerini belirtti. Yaklaşık 3 yıldan beri devam eden kazı çalışmaları bu yıl 2 ay sürecek. Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Nevzat Çevik başkanlığındaki çalışmalara Akdeniz, Süleyman Demirel ve Almanya Mahay üniversitelerinden 60 bilim ekibi katılıyor. Çalışmalarla ilgili bilgi veren Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Nevzat Çevik, "Miladi 3. yüzyıla dayanan Rhadiopolis Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarının üçüncü yılında önceki yıllardan kalan eksiklikleri tamamlayacağız. Çalışmalar en erken ağustosta bitecek. Amacımız bu yıl antik kentin ana arterlerini ortaya çıkarıp, yapılacak restorasyon çalışmalarına öncülük etmektir." dedi. Zaman, Haber: Ekrem Karaman, 17.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
'EDESSA'DAN URFA'YA' KİTABININ TANITIMI YAPILDI
Şanlıurfa'nın milattan 13 bin yıl öncesinden günümüze kadar geçen süreyi en geniş biçimde anlatan ve 8 akademisyenin bir araya gelerek hazırladığı kitabın tanıtımı yapıldı.
5 cilt olarak tasarlanan kitap 30 bin sayfadan oluşuyor. 7 yıllık bir çalışma sonucunda tamamlanan 2 cildin tanıtımı için basın toplantısı düzenlendi. Dedeman Otel'de düzenlenen basın toplantısında kitabın yazarı ve koordinatörlüğünü yapan Celal Bayar Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof.Dr. Mehmet Çelik, dünya tarihinin ilk yerleşim birimi olan Şanlıurfa'yla ilgili en geniş kapsamlı kitap olduğunu söyledi. Dünyanın kutsal şehirlerarasında Kudüs'ten sonra Musevilerin ve Hıristiyanların kabul ettiği şehrin Şanlıurfa olduğuna dikkat çeken Çelik, şehrin geçmişine yönelik tanıtımı konusunda eksik kalındığını söyledi. Prof.Dr. Çelik, Türkiye'de ilk defa bir şehrin tanıtımında ilkçağ ve ortaçağda ele alınan çalışmaların anlatıldığı 'Edessa'dan Urfa'ya' adlı kitapta dünyada şehircilik anlamında tek kitap olduğunu söyledi. Zaman, Haber: Murat Gezer, 17.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
DENİZLİ'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
Denizli'de
düzenlenen operasyonda, Roma Dönemi'ne ait 622 gümüş
sikke ele geçirildi, 3 kişi gözaltına alındı. Haber Ekspres, 17.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
EN BÜYÜK PİRAMİT BULUNDU
Arkeologlar Keops, Kefren ve Mikerinos’un kuzey batısında yeni bir piramit buldu. Uzmanlar “Tarih kitaplarının değişmesine yol açacak bir keşif olabilir” görüşünde. Vatan, 17.06.2008 |
![]() |
|||||||||||||||||||||||||||||
|
SÜMERBANK'IN KARAKÖY BANKALAR CADDESİ'NDEKİ TARİHİ BİNASI YENİLENİYOR
1933 yılında Atatürk tarafından kurulan ve adını Anadolu uygarlığının temel taşlarından Sümerler’den alan, Türkiye’nin "sanayi mektebi" Sümerbank’ın tarihi binası yenileniyor.
Simurg Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Timur Özdemir, binanın köklü geçmişini su yüzüne çıkarmak amacıyla başlattıkları projeyle ilgi olarak binanın geçmişteki çalışanlarını bir araya toplayacaklarını ve ellerinde Sümerbank tarihine ait arşivler bulunan ve bu arşivleri paylaşmak isteyen kişilerle de görüşülerek binada Sümerbank'ın geçmişini konu alan bir sergi açmayı hedeflediklerini belirtti. Sergide aynı zamanda arşivin oluşmasını sağlayan eski personelden koleksiyonerlere kadar herkesin isimlerinin yazılı olacağı teşekkür tabelası da yer alacak. Arkitera, 17.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
KÜLTÜR KATLİAMINI DURDURUN
2002’de kasıt unsurunun öne çıktığı yangınla kullanılamaz hale gelen Ortaköy’deki Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu’nun tarihi binasını (Fehime Sultan Yalısı-Naime Sultan Yalısı olarak da biliniyor) otel yapma girişimini yargıya taşıyan CHP, mahkemeye “545 sayfadan oluşan, halkın okul talebini gösteren imza dosyası” sundu. CHP’li İl Genel Meclisi üyesi Aydın Gürhan, yaşananları “kültür katliamı” olarak nitelendirdi.
İstanbul’da, Boğaz’ın kıyısında yaşanan olayı İstanbul İdare Mahkemesi’ne başvurarak yargıya taşıyan Gürhan, İstanbul Valiliği’ni dava etti. Mahkemeden, “İstanbul İl Özel İdaresi İl Genel Meclisi’nin 9 Nisan 2008 tarih ve 2008-190 sayılı kararının ‘İl Özel İdaresi adına kayıtlı taşınmazın 25 yıllık kiralanmasına dair’ kısmının iptali ile yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini” talep eden Gürhan, dava gerekçesini gazetemize şöyle değerlendirdi:
“Yüz yıla yakın bir eğitim tarihi olan ve her yıl 1200 çocuğumuza eğitim veren bir kurumun ödeneğinin olmaması gibi gerekçelerle farklı amaçlara yönelinmesi kültür katliamından başka bir şey olmayacak. Şu aşamada kullanılamaz hale gelen ve kökleşmiş bir eğitimin yapıtaşlarını temsil eden yapının, kamunun talepleri doğrultusunda bir eğitim kurumu olarak devam etmesi İl Özel İdaresi’nin asli görevidir. Bu kurumun farklı bir mekanda eğitim vermesinin düşünülmesi dahi bir kültür katliamı olacaktır. Bu tür diğer okullar ve tarihi yapılar, konumları itibarıyla yatırımcıları bireysel çıkarları yönünden iştahlandırmakta, devamlı surette bu tür yapıları ya satın alma yönünde teşebbüslere sokmakta ya da kiralamak sureti ile amaçlarına ulaşmaktadırlar. Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu, hukuka aykırı surette, yüz yıllık köklü eğitim geçmişine karşın, okulu yakanları cezalandırmak yerine bu şahısları amaçlarına yaklaştırır yönde kararlar alınması kabul edilemez bir gerçeklik. Okul binası, yapısı itibarıyla bir otel olarak kullanılamayacak nitelikte. Bu sebeple eğitim ve kültürün temel taşlarından biri olan taşınmazın bir okul veya eğitim kurumu dışında başka bir amaca özgülenemeyeceği, taşınmazın bu amaç dışında 25 yıl gibi bir süre kiralanmasının ileride telafisi imkansız bir zarara neden olacağı ve kamu zararı doğacağından kararın iptali gerekiyor.” Cumhuriyet, Haber: Aykut Küçükkaya, 17.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
BAKANLIK MÜZELER İÇİN ATAĞA GEÇİYOR
Yurttaşların müzelere gelip girmeleri, gezerek
sevmelerini kolaylaştırmak amacıyla Kültür ve Turizm
Bakanlığı, hazırladığı “Müze Kart”ları tanıtmak
amacıyla yarın bir basın toplantısı düzenliyor.
Turizm Gazetesi,
16.06.2008
|
||||||||||||||||||||||||||||||
TAŞLIÇAY'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Ağrı'nın Taşlıçay İlçesi'nde jandarma ekipleri tarafından yapılan çalışmalar neticesinde Hellenistik döneme ait anıtsal yapı parçası olan bir adet sütun başlığı ele geçirildi.
Edinilen bilgiye göre, aldıkları bir ihbarı değerlendiren İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, sürücüsünün ismi açıklanmayan 04 AF 212 plakalı bir otomobili durdurarak arama yaptı.
Araçta, poşet içerisinde gizlenmiş üzerinde motifler olan bir adet tarihi eser görünümlü taş parçası bulundu. Bulunan parçanın tarihi eser olup olmadığının belirlenmesi için Ağrı Dağı Üniversitesi'ne gönderildi. Yapılan ilk incelemeler sonucunda, ele geçirilen taş parçasının Hellenistik döneme ait sütun başlığı olduğu belirlendi. Verilen raporda, Batı tarzı bir anıtsal yapı parçası olduğu belirtilen eserin, 2683 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile koruma altına alındığının belirtilmesi üzerine kıymet belirlenmesi için Erzurum Müzeler Müdürlüğü'ne gönderildi.
Olayla ilgili olarak Ü.B. ve A.Ç. adlı şahıslar sorguları yapılmak üzere gözaltına alındılar. Taşlıçay Jandarma Komutanlığı'nda yapılan sorgulamanın ardından otomobile el konulurken, zanlılar 'Tarihi eser kaçakçılığı' suçundan adliyeye sevk edildi. Ağrı Kent Haber, 16.06.2008 |
|
|||||||||||||||||||||||||||||
|
BİR TARİHİ ESER DAHA KURTARILDI
Gaziantep'te çökmek üzereyken, restore edilen 300 yıllık Zincirli Bedesten, turistik çarşı olarak hizmet verecek.
Eski Saray Caddesi üzerinde yer alan Zincirli Bedesten, 18'inci yüzyılda yaptırıldı. Cumhuriyet döneminde adliye binası olarak da kullanılan Bedesten, 50 yıl önce çıkan yangında büyük zarar gördü. Yıllar içinde sebze ve et hali olarak da kullanılan Osmanlı eseri, bir süredir kaderine terk edilmişti.
Gaziantep Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce 2 milyon 700 bin YTL harcamayla restore edilen 5 kapılı bedestende 80 dükkan bulunuyor.
Gaziantep Vakıflar Bölge Müdürü İsa Güven konuyla ilgili şunları söyledi: "Buranın ana amacı Gaziantep'in turizm hareketine bir canlılık getirmek. Bu çevre tamamen tarihi yapılarla dolu. Bizim buraya getireceğimiz esnaf, çevredeki esnafın ticaretini canlandıracak."
Bedesten, gelecek günlerde turistik çarşı olarak hizmete açılacak Trt/Haber, 16.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
KARACA MAĞARASI'NA ZİYARETÇİ AKINI
Gümüşhane'nin gözde turizm merkezlerinden olan Karaca Mağarası'nı 2 ayda 8 bin 114 kişinin ziyaret ettiği bildirildi. Gümüşhane Özel İdare Genel Sekreter Yardımcısı Bayram Akçay, kentin 17 kilometre kuzey batısında Torul İlçesine bağlı Cebeli Köyünde bulunan Karaca Mağarası'nın ilin en önemli turizm mekanı olduğunu belirtti. Karaca Mağarası'nın 1996 yılında turizme açıldığını ifade eden Akçay,"Toplam alanı 1500 metrekare, uzunluğu ise 105 metre olan mağarada sarkıtlar, dikitler, sütunlar, bayrak şekilleri, org desenli duvarlar,mağara çiçekleri, mağara incileri, traverten havuzları ve traverten basamakları bulunuyor. Mağara bu özellikleriyle turistlerden büyük ilgi görüyor" dedi.
Karaca Mağarası'nın bakım yapılmak üzere geçen yıl 15 Kasımda ziyarete kapatıldığını, çalışmaların ardından 15 Nisanda açıldığını kaydeden Akçay, "Bu tarihten itibaren 15 Hazirana kadar mağarayı 8 bin 114 kişinin ziyaret etti. Bu ziyaretlerden 26 bin YTL gelir elde edildi. Geçen yılın aynı döneminde mağarayı 6 bin 150 kişi gezmiş, 20 bin YTL gelir sağlanmıştı" diye konuştu. Karaca Mağarası'nın 15 Kasım 2008 tarihine kadar ziyarete açık kalacağını belirten Akçay, temmuz ve ağustos aylarında mağarayı daha çok kişinin ziyaret etmesini beklediklerini söyledi. Yeni Şafak, 16.06.2008 |
![]() |
|||||||||||||||||||||||||||||
4 BİN KÜLTÜR ELÇİSİ YETİŞECEK
Eti-Çekül
işbirliğiyle başlatılan ve geçen günlerde
Beypazarı’nda ilki gerçekleşen Kültür Elçileri
Projesi kapsamında, 2012 yılının sonuna kadar 4 bine
yakın kültür elçisi yetişecek.
Milliyet, 16.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
ÇORUM'DA ÜÇ BOYUTLU KENT BİLGİ SİSTEMİ HİZMETE GİRDİ
Çorum Belediyesi, Kent Bilgi Sistemi'yle 'facebook'
sitesi benzeri bir paylaşım ortamı oluşturdu. Daha
önceki sistemde pasif olan katılımcılar, yeni
sistemle sorgulama yaparak Çorum üzerinde üç boyutlu
gezinti yapabiliyor. Zaman, 16.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
FATİH'E FLORANSA MODELİ
Fatih’te son dört yılda 1500 yeni apartman inşa edildi. Ama bu yapılara dışarıdan baktığınızda eski bir eserin restore edilerek yenilendiğini sanıyorsunuz. Biraz daha dikkat ederseniz içinde klasik unsurlar barındırmasına rağmen modern çizgilerin hakim olduğunu görüyorsunuz. Apartmanların tamamı cephelerinde geleneksel cumbayı barındırıyor. Cumbalar cephenin genişliğine göre küçülüp büyüyor, azalıp çoğalıyor. Kapı ve pencere detaylarının da çok iyi işlendiğini fark ediyorsunuz.
Son zamanlarda yapılan apartmanlarda geçmişin mimarisi yeniden referans olmaya başlamış. Geniş camların yerini eskisi gibi dar pencereler almış, her apartmanın kendine has bir yüzü olmuş. Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’e bu değişimi sordum:
"Floransa’da kente girişte muazzam
bir güzellikle karşılaşıyorsunuz. Biraz dikkatli
baktığımda bu güzelliği oluşturan esas unsurun ortak
ve uyumlu bir kimlik olduğunu anladım. Farklı
dönemlerde inşa edilmiş olsa da yapıların aralarında
mükemmel bir armoni bulunduğunu gördüm. Yüzyıllar
içinde oluşan bu birikimin ortak bir renk skalasına
ve kentin topografyasına göre şekillenen mimari
detaylara sahip olduğuna şahit oldum. Sonra, farklı
ülkelerde çok şehir gezdim. Ve yapıların
suretlerinde şehirlerin kimliklerinin kolayca
okunduğunu anladım. Bundan dört yıl önce Fatih’e
belediye başkanı olduğumda, buradan başlamalıyım
diye düşündüm; yani bu kadim ilçenin kaybolup giden
kimliğinden..."
Mustafa Demir, makamına oturur oturmaz bir estetik kurul oluşturmuş. Başında Fatih Belediye Başkan Yardımcısı Talip Temizer’in bulunduğu bu ekipte mimar, mühendis, şehir plancısı, ressam ve sanat tarihçisi var. Ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi’nden de uzmanlar bulunuyor. Kurul yoğun bir çalışmayla Fatih’in farklı yapı tiplerinin karakterini belirlemiş. Çünkü, Yedikule ve Samatya’daki yapı tipleriyle, Fener ve Balat’takiler, Zeyrek’teki örneklerle Mevlanakapı’dakiler birbirinden oldukça farklı. "Bu çeşitlilik bizim en büyük zenginliğimizdir aslında" diyen Talip Temizer, her semt için farklı yapı tipi planları üzerine çalışmış. İşte bu çalışmanın sonucu olarak Fatih’te son zamanlarda inşa edilen 1500 konutun tamamı kurulun semtlere göre belirlediği 12 yapı tipine sadık kalınarak yapıldı.
AB ile birlikte Fener ve Balat Semtleri Kentsel Rehabilitasyon Projesini yapan Fatih Belediyesi Zeyrek, Ayvansaray, Samatya, Yedikule, Silivrikapı ve Mevlanakapı semtleri için de projeler hazırladı. 2010’da bu çalışmanın bir kısmı bitecek. Yeni yapılan binaların semtlerin karakterine uygun inşa edilmesi için belediyenin estetik kurulu hep devrede olacak.
Fatih’in yüz yılı aşkın apartmanlarında camlar dar ve çoktu. Kapılar ise geniş ve yüksek. 1950’lerden sonra bu klasik tarz terk edildi. Pencereler genişledi, kapılar küçüldü, süslemeler kalktı. Şimdi eski dönemin karakteristik özellikleri tespit edildi, 12 farklı yapı alternatifi ortaya çıkarıldı. Son dönem yapılan 1500 bina ve mevcut 35 bin civarındaki bina içinde yenilenenler, kriterlere uygun.
BTB denilen cam mozaik 50 yıl önce bina cephelerinde uygulanmaya başlandı. Fatih tam anlamıyla çirkin bir felaketle karşı karşıya kaldı. BTB bir de eski yapılarda kullanılınca felaketin boyutları büyüdü. Yeni apartmanlarda BTB’yi yasakladık. Eski cephelerin de BTB kirliliğinden temizlenmesi için mal sahiplerine tebligatlar göndermeye başlıyoruz. Zeyrek, Haydar, Cibali’de bazı cephelerin bölgenin karakterine uygun bir şekilde ahşapla giydirilmesi şartı getirdik. Diğer semtlerde de pencere ve kapı karakterine uyulması için şekli oluşturduk. Yeni dönem binalar için Fatih’in klasik tarzına uygun bir renk skalası belirledik. Bu skala dışına çıkmak yasak. Cephelere cam giydirmesi uygulamasına son verdik, cam cepheyi tamamen yasakladık. Vatan Caddesi pilot bölge. Burada Fatih Belediyesi Hizmet Binası bir ay içinde hizmete girecek, belediyemize ait alışveriş merkezi de bu güzel örneklerden biri. Bu caddemiz için çok güzel bir siluet çalışması yaptık, önümüzdeki yıl çok farklı bir Vatan Caddesi’yle karşılaşacaksınız. Bunları Fatih’e has kent yasaları çıkararak sağladık. Belediye meclisimizde tartışılarak oluşturulan bu kent yasalarıyla erozyona uğrayan kimliğimizi koruma fırsatı yakaladık. Hürriyet, Haber: Ersin Kalkan, 16.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
DÜNYANIN İKİNCİ BÜYÜK MOZAİK MÜZESİNDE 1500 ESER SERGİDE, 40 BİNİ DEPOLARDA
Dünyanın ikinci
büyük mozaik müzesi olan ve yaklaşık 40 bin eser
varlığına sahip Hatay’daki Antakya Arkeoloji
Müzesi’nde yer kalmadığı için arkeolojik kazılarda
tespit edilen birçok mozaik gün yüzüne
çıkarılamıyor. Hürriyet Seyahat, 16.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
DÖRT BİN YILLIK YÜN TÜCCARI EVLERİ YENİDEN HAYATA KAVUŞACAK
Kayseri Büyükşehir Belediye Meclisi,
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ekonomik katkıda
bulunmak amacıyla dört bin yıllık Asur ticaret
kolonisi Kaniş - Karum’daki beş tüccar evini restore
kararı aldı. Hürriyet Seyahat, 16.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
![]() |
FLORYA KÖŞKÜ YENİDEN DOĞDU
Erken Cumhuriyet dönemi mimarlığının simge yapılarından, 73 yıllık Florya Atatürk Deniz Köşkü’nün, ’Köşke yakışmıyor’ diye eleştirilen 30 yıllık kirlenmiş ve eskimiş halı tabanı kaldırıldı. Hürriyet, Haber: Mustafa Kınalı, 16.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
ASKERİ MÜZE TOPKAPI'YA TAŞINACAK
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Harbiye'deki Askeri Müze'yi Topkapı Sarayı'nın içine taşımak istediklerini söyledi. Eminönü Belediyesi'nin düzenlediği 3. Tarihi Yarımada Sempozyumu, İTO Meclis Salonu'nda başladı. Açılış konuşması yapan Günay, İstanbul'un bütün dünya için önemli bir kent olduğunu ancak kentin uzun yıllar ihmal edildiğini söyledi. Topkapı Sarayı, İslam Eserleri Müzesi, İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi, Has Ahırlar'da yeni yapılacak Genç Mucitler Müzesi ve Ayasofya'nın yer aldığı bölgeyi müzeler yarım adası haline getirmeye çalıştıklarını belirten Günay, Harbiye Askeri Müzesi ile Mehter Takımı'nı da buraya getirmeyi istediklerini açıkladı. Günay, bu fikrini gerçekleştirmek için Cumhurbaşkanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt ile görüşeceğini de dile getirerek, "Çünkü onlardan da beklediğimiz işler var. Topkapı Sarayı'nın içine artık mümkünse Harbiye'deki müzeyi taşıyalım. Mehter de buraya gelsin istiyoruz" dedi. Topkapı Sarayı avlusundaki gecekonduların kaldırıldığını ifade eden Günay, sarayın içinde Zührevi Hastalıklar Hastanesi bulunmasının da kendini utandırdığını sözlerine ekledi. Yeni Şafak, Haber: Şamil Kucur, 15.06.2008 |
![]() |
|||||||||||||||||||||||||||||
"BİZE YAPIM DEĞİL YIKIM LAZIM"
Bursa şehrinin tarihi merkezi Osmangazi Belediyesi adını taşıyor. Emir Sultan’dan Muradiye’ye kadar bütün tarihi doku bu belediyenin hizmet sınırları içinde. İlk defa 1963’te gördüğüm tarihi Bursa, insanı gerçekten geçmişin içine çekecek kadar dokunulmamış, temiz, yemyeşil bir kentti. Bir rüya gibiydi, ne İstanbul’un gürültüsü ve zorluğu ne Ankara’nın soğukluğu, Bursa kadar özgün görünümlü bir şehir bulmak zordu.
Milliyet Pazar, Yazı: İlber Ortaylı, 15.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
![]() |
TARİHİ ULUCANLAR CEZAEVİ KÜLTÜR MERKEZİ YAPILACAK
Altındağ Belediyesi ve Mimarlar Odası arasında anlaşmazlık yaratan Ulucanlar Cezaevi’nin tamamının kültür merkezine dönüştürülmesi projesinde fikir birliği sağlandı. Hürriyet Ankara, 15.06.2008 |
|||||||||||||||||||||||||||||
KOMŞUYA MİTOLOJİYİ DEĞİŞTİRTTİK
Yunanistan, Türkiye yüzünden mitolojiyi değiştirdi. Mitolojideki "Argonaut" efsanesine harfi harfine sadık kalınarak inşa edilen "Argo" gemisinin boğazlardan ve Karadeniz’den geçişine, Türkiye "güvenli geçiş garantisi bulunmadığından" izin vermeyince, projenin suya düşmemesi uğruna güzergah değiştirildi. Hürriyet, Haber: Yorgo Kirbaki, 15.06.2008 |
![]() |
|||||||||||||||||||||||||||||
KALEYİ TURİSTLER BİLE KURTARAMADI
Fotoğraf Altı: Ortalıkta tavuk ve koyun sürüleri dolaşıyor, çevreye sürekli çöp atılıyor. Surlara eklenen barakalar düşündürüyor! Bu çirkinliğe yabancı konuklar da tanıklık ediyor.
İzmir'de doyumsuz Körfez manzarasının kuşbakışı izlenebildiği bu özel mekan kentin göbeğinde olmasına rağmen kentliye çok uzak. Çünkü gecekondularla kuşatılmış durumda, çevresi çöp yığınlarıyla dolu. İzmirliler de zaten uzun süredir pek adım atmıyor. Surlara eklenen barakalar, tarihe nasıl sahip çıktığımızı da gözler önüne seriyor.
Milliyet, Haber: Mustafa Oğuz, 15.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
İSRAİL'DE 2000 YILLIK HURMA ÇEKİRDEĞİNİ YEŞERTTİLER
İsrailli bilim adamları, Kral Herod’un yazlık
ikametgah olarak yaptırdığı Masada Kalesi
kalıntılarında, 1963-65 yılları arasında yaptıkları
arkeolojik kazılar sırasında buldukları hurma
çekirdeklerinden birinden fidan almayı başardılar.
Masada Kalesi, İsrailliler için bir kahramanlık sembolü. Çünkü kaleyi savunan Yahudi askerler, 2000 yıl önce ülkeyi işgal eden Roma ordusunun eline düşmemek için kendilerini uçuruma atarak intihar etmişler. Hurma çekirdeklerinin Romalılara teslim olmaktansa ölmeyi tercih eden askerleri beslediği tahmin ediliyor. Hürriyet, 15.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
SÖZER, ZİNDAN
MAĞARASI'NA YAPILAN TAHTA MERDİVENLERE HARCANAN 80
BİN YTL'Yİ SORDU
Zindan Mağarası'nın girişinin düzenlenmesi için yapılan ahşap merdivenler için 80 bin YTL ödeme yapıldığının doğru olup olmadığını soran Sözer, "Bu paranın mağaranın hemen yanında bulunan tarihi Roma Köprüsü'nü koruma ve kurtarmak için bir köprü inşasında kullanılması daha doğru bir davranış olmaz mıydı? Girişte bulunan ve çok kıymetli bir eser olan mozaikleri korumak ve ziyarete açabilmek için yaptırılan araba garajı şeklindeki esere kim onay vermiştir? Estetikten ve koruma mantığından tümüyle uzak bu nadide eserin projesini kim çizmiştir. İl Genel Meclisi'ne gelen yıllık programda 'cam fanus'tan bahsedilmekteydi. Bahse konu cam fanus bu mudur?" dedi.
İl Genel
Meclisi Üyesi Sözer, bu yeni düzenlemenin kaldırılıp
kaldırılmayacağını ayrıca mozaiklerin korunması ve
ziyarete açılmasının başka türlü sağlanamayacağını
da sordu. Sözer, mağaranın içerisine dökülen beton
yol, demir merdiven ve köprülerin koruma mantığına
ne kadar uygun olup olmadığını da merak ettiğini
belirterek, "Sorularımı İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü, İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği ve
Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu'nun cevap vermesi istemiyle sunuyorum" dedi.
Roma ve Bizans döneminde mağara, ağzı kapatılarak bir çeşit sığınak veya gizli ibadet yeri olarak kullanılmış. Bizans kaynaklarında buradan Eurymedon açık hava mabedi olarak söz ediliyor. Yarasaların toplu halde bulunduğu mağara, turizm yönünden ziyarete açılınca yarasaların kaybolması gibi bir tehlike ile karşılaşılmış. Günümüzde Zindan Mağarası, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından koruma altına alınmış. Mağaranın ilk 300 metresi turizm amaçlı olarak aydınlatılıyor. haberler.com, 14.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
TARİHİ ESER KAÇIRIRKEN YAKALANDI
Adnan Menderes Havalimanı'ndan yurt dışına tarihi eser değeri taşıyan 74 parça sikke ve tas götürmek istediği ileri sürülen kişi yakalandı.
Haber Ekspres, 14.06.2008 |
||||||||||||||||||||||||||||||
EVRENOS BEY'İN HANI YIKILMAK ÜZERE
Sultan Murad Hüdavendigar döneminin en önemli devlet adamlarından Evrenos Bey'in doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 1417 yılında vefat ettiği kesindir. Kavala, Drama, Serez ve Rumeli'nin birçok bölgesi onun gösterdiği kahramanlıklar sonucunda fethedilmiştir. Evrenos Bey Rumeli'de bir çok bölgeye imaretler, camiler ve hanlar yaptırmıştır. Gümülcine'de bulunan Evrenos Bey imareti ile Fere yakınlarındaki Ilıca Köyü'ndeki Evrenos Bey Hanı bunlara örnek gösterilebilir. Ancak Gümülcine'deki Evrenos Bey imareti günümüzde kilise müzesine dönüştürülmüştür. İmaretin yanında bulunan cami ise yok olmuştur.
Millet Gazetesi, 12.06.2008 |
![]() |
![]() |
|
Hierapolis, Martyrion ve Nekropol |
...1957
|
![]() |
8 - 14 Haziran 2008 |
||||
TEKEL DEPOSU TİYATRO
SAHNESİ OLUYOR
Atatürk Kültür Merkezi (AKM), tadilat nedeniyle 2009'un Ekim ayına kadar kapalı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, AKM'de bulunan sanat kurumlarının, önümüzdeki sezon faaliyetlerini Üsküdar'da bulunan eski Tekel deposunda sürdürmesine karar verdi. Daha önce müzik müzesi olacağı açıklanan mekân, tadilat bitene kadar sanat kurumlarını ağırlayacak. AKM'de üç sahnesi bulunan ve mekânın tadilata girmesinden en çok etkilenen Devlet Tiyatroları (DT), yeni sezonda tarihî Tekel deposunda açacağı iki sahne ile tiyatroseverlerle buluşacak. Diğer sanat kurumları, tadilat bitince bu mekandan taşınacak, fakat DT'nin sahneleri kalıcı olacak. Kısacası DT, Üsküdar'da yeni bir mekana kavuşacak.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, AKM'deki sanat birimlerinin bir yılı aşkın süreyle prova ve sahne çalışmalarını Üsküdar'daki eski Tekel binasında yapacaklarını söyledi. Devlet Tiyatroları sahnelerinin tadilat bitince de orada kalacağını ifade eden Günay, "Böylece Üsküdar bu ev sahipliğinden yararlı çıkmış olacak." dedi. Anadolu yakasındaki tiyatro sahnelerinin bununla sınırlı kalmayacağını ifade eden Günay, "Göreve başladığımdan bu yana 10. ayın içerisindeyiz. Bu süre içerisinde Anadolu yakasında Devlet Tiyatroları'nın bulunmamasını önemli bir eksiklik olarak tespit ettik. Önce aralık ayında Beykoz Feridun Karakaya Sahnesi'yle başladık, sonra Kartal'da Bülent Ecevit Sahnesi'yle DT'nin Anadolu yakasındaki ikinci sahnesini açtık. Pendik'te ve başka ilçelerde de buna benzer çalışmalarımız olacak. Avrupa yakasında da alışılmış tiyatroların dışında çevreye taşan tiyatrolar kurma niyetimiz var." şeklinde konuştu.
DT Genel Müdürü Lemi Bilgin, eski Tekel deposunda açılacak sahnenin DT'nin Aziz Nesin Sahnesi'ne benzeyen hatta bundan daha güzel bir sahne olacağını söylüyor. Bilgin, Tekel deposunda bir oda tiyatrosu bir de prova salonu hazırladıklarını, önümüzdeki ekim ayına kadar bu çalışmaların tamamlanmış olacağını da ifade ediyor. AKM açıldığı zaman İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun taşınacağını, ama buradaki sahnenin kalacağını belirten Bilgin, "Merkezimiz kapandı, ama İstanbul'un değişik yerlerine, özellikle merkeze uzak yerlere tiyatro yapıyoruz. Küçükçekmece'de de bir tiyatro sahnesi açmak için çalışmalarımız devam ediyor." dedi. İstanbul merkezde de arayışlarını sürdüren DT, yeni sezonda Kenter Tiyatrosu ve Fransız Kültür Merkezi'nin sahnelerini kullanacak. DT, ayın 15 günü Kenter Tiyatrosu sahnesini kullanırken Fransız Kültür Merkezi'nde çocuk ve gençlik oyunları oynayacak. DT'nin Taksim Beyoğlu civarında sahne arayışlarının devam ettiğini söyleyen Lemi Bilgin, "Üç sahnemiz kapandı ama İstanbul'da 5-6 yeni sahne ile yeni tiyatro sezonunu karşılayacağız." dedi. Zaman, Haber: Ali Pektaş, 14.06.2008 |
||||
BAKAN GÜNAY: UTANIYORUM
Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay, tarihi yarımadada insanın içindeki
isyanı yükselten birçok ihmalkarlığın bulunduğunu
belirterek, terk edilmiş ve pejmürde vaziyette
yapılmış binalara dikkat çekti. Günay, “Topkapı Sarayı içinde bir zührevi hastalıkları hastanesi beni utandırıyor” dedi.
Eminönü’ndeki tüm imalathanelerin mümkün olduğu kadar dışarı çıkarılması gerektiğini kaydeden Günay, “Suru Sultani” denilen, üç imparatorluğa merkez olmuş has bahçenin içerisindeki Deri ve Tenasül Hastalıkları Hastanesi’ne dikkat çekti. Günay, “Yani Topkapı Sarayı içinde bir Zührevi Hastalıkları Hastanesi beni utandırıyor. Daha da ileriye giderek söylüyorum, askeriyenin depoları var. Hatta utanarak söylüyorum, başka yerlerdeki yıkıntılar getirilip Topkapı Sarayı’nın avlusuna dökülmüş” diye konuştu. Milliyet, Haber: Şakir Aydın, 14.06.2008 |
||||
TARİHİ KÖPRÜ HER GEÇEN GÜN ERİYEREK YOK OLUYOR
Erzurum'da tarihi İpekyolu üzerinde bulunan ve kimler tarafından hangi tarihte yapıldığı bilinmeyen tarihi köprü adeta kaderine terk edildi. Sahip çıkılmayan ve definecilerin tahribatına uğrayan köprü yıkılmaya yüz tuttu.
Tarihte birçok medeniyete beşiklik eden Erzurum'da nerede, hangi tarihi yapının bulunduğuna dair detaylı bir envanter bulunmazken, il merkezinde ve ilçelerde birçok tarihi yapı ilgisizlik sonucu yıkılma tehlikesi yaşıyor. Eski Erzurum-Hasankale yolu güzergahında, Nebi Hanı'nın hemen yanı başında bulunan tarihi köprü de bunlardan biri. Tarihi İpekyolu üzerinde bulunan ve kimler tarafından hangi tarihte yapıldığına dair ne kitabe ne bir kaynak bulunan tarihi köprü, sahip çıkılmayınca definecilerin uğrak yeri haline geldi. Definecilerin tüm taşlarını oyduğu ve tarihi dokusuna büyük zarar verdiği köprü, hiçbir korunmaya alınmamış. Bölgedeki köylülerin araçları ve otobüslerinin geçtiği tarihi köprü yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya.
Köprünün 50 metre boyunda, 5.70 metre genişliğinde siyah kesme taşlardan 9 gözlü olarak inşa edildiğini belirten Eğitimci Araştırmacı Yazar Muzaffer Taşyürek, Padişah Sultan Murat yolu olarak bilinen ve Dördüncü Murad'ın İran seferinde kullandığı yol üzerinde bulunan köprünün altından geçen Yıkılgan Çayı'nın, Aras Nehri'nin kaynaklarından birisi olduğunu ifade etti. Tarihi yapıların korunma ve restorasyonu konusunda ilgili kurumları göreve çağıran Muzaffer Taşyürek, "Köprünün önemi, Birinci Dünya Savaşı'nın önemli cephelerinden Kafkas Cephesi'ne ulaşan yollardan en önemlisinin bu köprü üzerinden geçiyor olması. Erzurum'da Deveboynu olarak anılan ve Erzurum'u Pasinler üzerinden Sarıkamış-Kars bölgesine bağlayan bu yol üzerinde önemli tarihi hadiseler yaşandı. Kazım Karabekir Belediyesi sınırları içerisine giren köylerin alanında bulunan bu tarihi yapı, şimdi kurtarılmayı bekliyor. Hem belediyelerimiz hem eski anıtlar müze ve kültür müdürlüklerini göreve davet ediyorum. Bu ecdat yadigarına göz göre göre yok olmasının önüne geçilmesini bekliyoruz." dedi.
Kazım Karabekir Belediye Başkanı Dursun Şahin de, köprünün atıl durumda olduğunu ve onarımı ile ilgili bir girişimde bulunmadıklarını söyledi. Şahin, bir süre önce İl Özel İdaresi ile irtibata geçerek yol yapılması talebinde bulunduklarını ancak bunun gerçekleşmediğini belirtti. Öte yandan Sarıkamış Harekatı sırasında 150 ton erzağı askerlere taşıyan Erzurumlu çocuklar da bu tarihi köprüyü kullanmışlardı. Zaman, Haber: Selim Karahan, 13.06.2008 |
||||
ELAZIĞ'DA İZİNSİZ KAZI YAPTIKLARI İLERİ SÜRÜLEN İKİ KİŞİ YAKALANDI
Elazığ'ın Sivrice İlçesi'nde kaçak kazı yaptıkları ileri sürülen iki kişi yakalandı.
Elazığ'ın Sivrice İlçesi'ne bağlı Soğukpınar Köyü mevkiinde kepçe ile kazı yapan E.T. ve M.Ç. isimli şahıslar yakalandı. Yakalanan kişilerin define aramak maksadıyla kazı yaptıkları öğrenildi. Olayla ilgili iki kişi gözaltına alınırken iş makinesine ise el konuldu. haberler.com, 13.06.2008 |
||||
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI'NDAN TARİHİ EVLERE RESTORASYON ONAYI
Kültür ve Turizm Bakanlığı Düzce'nin Akçakoca İlçesi'nde bulunan tarihi konakların restorasyonu için hazırlanan 19 projeden 6'sına onay verdi.
Düzce İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünde tarihi bir konağın onarımı için sözleşme imzalandı. İmza törenine İl Kültür ve Turizm Müdürü Özcan Budak, Mimar Yalçın Kocaçalıkoğlu, Restoratör Yetkin Karakaşoğlu ve evi restore edilecek olan Fikriye Çavuş katıldı.
Kültür ve Turizm Müdürü Budak, 2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın kültür varlıklarının korunması, desteklenmesi ve turizme kazandırılması ile ilgili bir yasa çıkardığını belirterek, "Bu yasanın çıkması ile birlikte biz de ilimizde gerekli çalışmalara başladık. Bakanlık proje karşılığı 50 bin YTL'ye kadar hibe yardımı, yine restorasyonu yapılacak olan binalar için de 200 bin YTL'ye kadar ödenek veriyordu. Mimar ve Restoratör arkadaşlarla birlikte Akçakoca ve Düzce'de bir çalışma yaptık. Akçakoca'da bulunan kültür evlerinin restore edilmesi, bu fırsatların değerlendirilmesi için kaymakamlığımız, belediye başkanlığı ve mimarlarla öğretmen evinde toplantı yaptık. Yapılan toplantılar sonucunda 30 Ocak 2008 itibari ile Bakanlığımıza Düzce'den toplam 19 proje sunduk. Yine yaptığımız bu projeleri takip ederek 6'sı için hibe yardımı onaylanarak geldi. Bu projelerden bir tanesinin sahibi olan Fikriye Çavuş ile sözleşme yapacağız" dedi.
Budak ayrıca, restorasyonu yapılacak olan konakların turizme kazandırılması için çalışma yapacaklarını söyledi.
Restoratör Yetkin Karakaşoğlu ise, Türkiye'deki tarihi binaların restorasyonları için çalışma yaptıklarını ifade ederek, "Tarihi binaların restorasyonu için Akçakoca'da da bu çalışmayı başlattık ve yaklaşık 19 tane tescilli binanın projesini hazırlayıp bakanlığa sunduk. 6 tanesi onaylandı. Sözleşmeler yapıldıktan sonra bu projelerin çizimlerine başlayacağız. Öncelikle birinci aşama projelendirme aşaması, bu çalışmaları yaparken 3 takım proje hazırlayıp koruma kuruluna sunacağız. Onaylandığı takdirde seneye uygulanması için tekrar bir müracaatta bulunacağız. Daha sonra bunlar da kabul edilirse inşaatlara başlayacağız ve 1,5 yıl gibi bir sürede tamamlanacak" şeklinde konuştu.
Konuşmanın ardından İl Kültür ve Turizm Müdürü Özcan Budak ile evi restore edilecek olan Fikriye Çavuş restorasyon sözleşmesini imzaladı. haberler.com, 13.06.2008 |
||||
İZNİK'TE İKİNCİ ÇİNİ
FIRINI BULUNDU
Tarihi fırınları bulmak için büyük bir ciddiyetle çalıştıklarını belirten Demirci, şöyle konuştu: "4.Murat Hamamı'ndan sonra ikinci olarak bu çini fırını da bulunmuştur. Bu çini fırınını 11,15 ve 16.yüzyıllara ait olduğu kanaatindeyiz. İznik üçüncü derece sit alanı olduğu için burada yapılacak inşaatlar öncesi Müze Müdürlüğü sondaj çalışmaları yapıp binanın yapılıp yapılmayacağına karar veriyor."
Demirci, kazı sırasında çok sayıda tarihi eser bulgusuna da rastladıklarını ifade etti. haberler.com, 13.06.2008 |
||||
![]() |
RESTORASYON ADI ALTINDA TAMAMEN YIKTILAR
Malatya'nın Darende İlçesi'nde bulunan tarihi köprülerin restorasyonu beklenirken, köprüler tümden yıktırıldı.
Nadir Köprüsü, restorasyon ihalesini alan ÖZ-BA inşaat ve Sanayi TİC. LTD. ŞTİ. tarafından yıktırıldı. Bu şirketin çalışmalara başlaması ilçede sevinçle karşılanmıştı. Ancak yapım çalışmalarını izleyen Darendeliler köprünün yok olduğunu gördüler. Malatya Güncel, 13.06.2008 |
|||
ÇOCUK VE MÜZE DEVAM
Kasım Zoto projeye, Armada Otel'in bulunduğu Cankurtaran semtindeki Cevri Kalfa İlköğretim Okulu öğrencilerinin Tarihi Yarımada turuna sponsor olarak destek veriyor."Bugüne kadar okulun 5. sınıf öğrencilerinden oluşan yaklaşık 100 öğrenci Sultanahmet, Ayasofya ve Topkapı Müzelerini profesyonel turist rehberleri eşliğinde gezdi. Bu gezilerden sonuncusu 10-11 Haziran tarihlerinde gerçekleştirildi. Cevri Kalfa İlköğretim Okulu'nun 5. sınıfı öğrencileri, İstanbul Rehberler Odası üyelerinden Gülin Pazaroğlu, Lale Koşağan ve Orhan Akyar rehberliğinde Tarihi Yarımada turu yaptı.
Çalışmaları sırasında müzelerde sık sık öğrenci toplulukları ile karşılaşan turist rehberleri, genellikle sıkılmış ve ilgisiz görünen çocuklar ve onları belli bir disiplin çerçevesinde gezdirme uğraşında öğretmenler için nasıl bir alternatif yaratılabilir konusu üzerinde düşündüler. Müze gezilerinin amacına ulaşabilmesi, öğrencilerin mutlu bir biçimde bilgiye erişmelerinin sağlanması için bir program hazırlamak isteyen rehberler, konu ile ilgili yurtdışı uygulamaları araştırdılar, pedagog ve dramaturglarla görüştüler. Bu çalışmalar sonunda ortaya “Çocuk ve Müze Projesi” çıktı ve İstanbul Turist Rehberleri Vakfı'nın (TUREV) çatısı altında hayata geçti.
Projenin temel amacı, ilköğretim öğrencilerinin Anadolu’nun tarihi zenginliğini tanımalarına yardımcı olmak, tarih, kültür ve çevre kavramları konusunda bilinçlenmelerine katkıda bulunmak; genel amacı ise, öğrencilerin dünya tarih ve kültür mirasının ve doğal çevrenin dünya uygarlığının çok önemli bir öğesi olduğunun ayrımına varmaları ve dolayısıyla korunması gerektiği bilincine ulaşmalarının sağlanmasıdır.
Pedagogların önerisi doğrultusunda Çocuk ve Müze Projesi kapsamına öncelikle ilköğretim 5. sınıf öğrencileri alınıyor. Turist rehberlerinin Anadolu uygarlıkları ile ilgili bilgi birikiminin bu öğrencilere en uygun biçimde aktarılması amacıyla projede görev alacak rehberler için pedagoji, drama ve ilkyardım seminerleri ve uygulamalı geziler düzenleniyor.
2003 Yılından bu yana süren gezilerde yaklaşık 4 bin öğrenci profesyonel turist rehberleri eşliğinde İstanbul'daki müze ve ören yerlerini gezdiler. Rehberler, bu gezilerin amacına ulaşıp ulaşmadığını öğrencilerin, öğretmenlerin, okul ve müze yetkililerinin tepkileri ile gözleme olanağı bulmaktalar.
Geziler öncesinde okulda öğrencilere dialar eşliğinde kültür varlıkları ve gezilecek müzeler ile ilgili bilgi aktarılarak, gezi kuralları interaktif bir biçimde saptanıyor. 12-15 öğrenciden oluşan gruplar birer rehber eşliğinde, öğretmenler ayrı bir rehber eşliğinde gezdiriliyor. Gezi sırasında öğrencilerle çeşitli öğretici oyunlar oynanıyor. Turizm Habercisi, 13.06.2008 |
||||
BODRUM KALESİ'NDEN ÇIĞLIKLAR
Serap Yakar’ın kulakları çınlasın.
Adıyamanlı Abdül Kadir,“Kaleden kaleye şahin uçurdum, ah ile vah ile ömrüm geçirdim” türküsüyle bizlere seslenir.
Ben de Bodrum Kalesi’nde güvercin uçurdum.
Her yıl açtığım sergi salonları ile halkıma seslendim.
Güvercinlerin, bir süre sonra ziyaretçilerin elinden yem yemesini öğrenmeleriyle mutlu oldum.
İnsanlar ve kuşlar dost olmuştu.. Sevgi, Bodrum Kalesi’ne egemendi.
Kalenin kargaları, kumruları güzelliklere güzellik katardı.
Tavus kuşları kale bahçelerinde salınarak yürürdü.
Erkeğin, dişisine kur yapmasını, kuyruğunu açıp fır-fır dönmesini pek çok ziyaretçi büyük bir dikkatle izler, onlarca fotoğrafını çekerdi.
Yirmi yedi yılda bir, “Tavus kuşu beni gagaladı” diye biri şikayet etse de, onları sürgüne yollayarak Bodrum halkını bu güzellikten mahrum etmek istemedim.
Tavşanların koşuşmalarını izleyen çocukların sevinç çığlıklarını duymak ise beni mutluluktan uçururdu.
Kale bahçelerindeki havuzların canlılığı, insanları kendine çekerdi.
Havuzlardaki süs balıkları, Osmanlı Bahçesi düzenlemesinin günümüze yansımasıydı.
Fethiyeli bir dostun çiftliğinden getirmiştim.
Japon süs balıklarına benzemeyen, farklı bir türdü.
Alman Kule’si avlusunda, ortasında ada bulunan bir havuz, Bodrum Lions Kulübü’nün kaleye armağanıydı.
Adaya bir köprü ile ulaşılırdı.
Ada üzerinde bulunan Pamuk Prenses evi örneği bir kulübe, tavus kuşlarının barınağı olarak kullanılırdı.
Kümesin kırmızı camlı pencereleri, geceleri kulübe içinde ışık yanması nedeniyle çok güzel görünürdü, masalımsı bir dünyanın ışıltılarını bize yansıtırdı.
Havuzun devir-daim pompası sürekli çalışır, sular çağıl çağıl akardı.
Bu havuzda sazan balıkları vardı.
Bazen ördeklerin balıkları kapmasını, yaşam mücadelesinin küçük bir örneği olarak algılardım.
Havuzun kaçan suları, ağaçların gürleşmesini sağlardı.
Dut ağaçlarının meyveleri, pek çok kuşun besin kaynağı olurdu.
Tunç Çağ Batıkları Salonu ile Fransız Kulesi arasındaki yer, antik bir bahçe gibi düzenlenmişti.
Buraya, Bodrum Belediyesi’nce, “En güzel yeşil alan” ödülü verilmişti.
Fransız Kulesi’nin yakınlarındaki eski bir kanaldan sürekli su akımı sağlanıyor, kayalar üzerinde küçük çavlanlar oluşuyordu.
Pek çok ziyaretçi burada, süngerci Kemal Aras’ın heykeli yanında, süs havuzunun içinde fotoğraf çektiriyordu.
İngiliz Kulesi’nin içinde, beş yüz yıllık bir geçmiş yansıtılıyordu ve özgün bir müzik eşliğinde tarih canlandırılıyordu.
Yeniçerilerin gözetiminde şövalye ve leydi, ziyaretçilere üzüm suyu ve ya şarap ikram ediyordu.
1962 yılında Bodrum Kalesi’ne geldiğimde, bu kulenin denize bakan beden duvarlarının büyük bir bölümü yoktu.
Ara katlar yanmıştı, tavanı çökmüştü.
Kale, 26 Mayıs 1915 Fransız Dubleix Zırhlısı’nın bombardımanı sonucu böyle olmuştu.
Bakanlık kaleyi onardı, ben de bu kuleye ve kaleye hayat verdim.
Bütün bunlar bir sihirbazlık örneği değildi.
Kule içinde yakılan iki
mum, birkaç tutam tütsü, özel giysili bekçiler ve
müzik burayı canlandırıyordu.
Kale bahçelerinde dolaşan firavun tavuklarının yiyeceği birkaç avuç yemi sağlamak, onların bakımını üstlenen görevlileri denetlemek, her üç günde bir havuzları temizletmek, ağaç ve çiçekleri gübresiz bırakmamak, memur ve bekçilere örnek olmak için sabah tam sekizde görev başında bulunmak, kale-müzenin canlı müze, yaşayan müze olarak tüm Türkiye’ye örnek olmasına yetiyordu.
Böylece Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, Konya Mevlana Müzesi’nden sonra Türkiye’de, Türklerin en çok gezdiği müze oldu.
Bunu da istatistikler söylüyordu.
Müze, on beş milyonluk
Metropolün müzesi olan İstanbul Arkeoloji
Müzeleri’nden bile daha fazla ziyaretçiye hizmet
veriyordu.
Her yıl yaşayan müzecik anlayışıyla açılan yeni sergi salonlarıyla zenginleşen bir müzeydi.
Şanslıydım.
Hayatımın ilk baharında Bodrum’a ve Bodrumlu bir kıza aşık olmuştum.
Yedi yıl süren Antalya Müzesi görevim dışında, kırk yılım Bodrum’da geçti.
1978 Haziranından, 2005 Mayısına kadar müzenin müdürlüğünü yaptım.
Zamanım, “Ah ile vah ile” geçmedi.
Dünün yıkık Bodrum Kalesi, bugün dünyanın en büyük sualtı arkeoloji müzesi oldu.
Bodrumlular ise yıl yıl kalenin müzeye dönüştürülme serüvenini izlediler.
Bodrum’da bir Küfür olarak kullanılan, “Kale ardına” deyişi bile unutuldu.
Kale ve amphora Bodrum’un simgesi oldu.
Yaşamım boyunca iyi ve kötü eleştiriler aldım, pek çok müfettiş tahkikatı geçirdim.
Hiç ceza almadım.
Tarihçi yazar İzzettin Çalışlar, adımı “Bodrum’da Tarih Yazanlar” arasına koydu.
Şövalye unvanıyla onurlandırıldım.
Ödüllerin en büyüğü, Muğla Üniversitesi’nin verdiği fahri doktorluk oldu.
2005 yılının nisan ayında bana ”Yaş 65. Emeklisin” dediler.
Her canlının ölümü tadacağı gibi belirli yaşa ulaşan devlet memurları da emekli olacaklardı.
Emeklilikten bir yıl sonra isimsiz, imzasız, tarihsiz şikayet mektuplarının salvo atışları başladı.
Bodrum Kalesi’nde bir ömür boyu süren çalışmalar sonunda oluşturulan değerler, bir bir yıkılıyordu.
Makam odamda gülen bir Atatürk fotoğrafı vardı. Altında da o yüce insanın sözleri.. “Mutluyum. Çünkü Başardım” yazıyordu.
Kaldırıldı.
Ressam Ali Osman’ın günlerce uğraşarak duvara yaptığı dev kale resmi kazındı.
Birlikte çalışmanın simgesi olan açılış posterleri depoya götürüldü.
En acısı da altın yaldızlı, “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi” panosunun aynı akıbete uğramasıydı.
Bunlar, Müdürlük Makam Odası’nın değerleriydi.
Ve bu yok edilişe
nedense kimse karşı koymadı.
Bunlardan bir tanesi de “Doğu Roma Batığı” Sergi Salonu’dur.
Eğer Bodrum halkı denizden ve karadan, kaleyi bir sevgi çemberi içine almasaydı, Doğu Roma Gemisi yok edilecekti.
MS VII. yüzyılda, daha kesin bir tarihle 626'da, Turgutreis açıklarında batan bu geminin bire bir modelini kurtaran Bodrumlunun bilinçli direnişidir.
Şapel içinde bulunan bu gemi modeli, dünya çapında bir sergilemedir.
Hemen her kitapta, fotoğrafları yer almaktadır. Doğu Roma Batığı Sergi Salonu, 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel tarafından açılmıştır.
Gazete arşivleri tarandığında, “Bu geminin Oğuz Alpözen’in uydurması olduğu, caminin içinde ne arıyor dendiği, kaldırılmasının istendiği” görülecektir.
İşte o gün uydurma dedikleri gemi modeli, bugün Dünya Sualtı Arkeolojisi’nin temel taşlarından biri olmuştur.
Emekli olduktan sonra, “Oğuz Alpözen halkı kandırdı” diye gündeme getirilen,Tanrının bulunmadığı yer yazan Bodrum Kalesi Zindanı, insanlığa ibret dersi vermeyi sürdürmektedir.
Bir başka suçlama da Kraliçe Ada üzerinedir.
“Bir kraliçe böyle çirkin olamaz. Zaten o yirmi bir yaşında ölen genç bir kızın iskeleti” denmektedir.
Ben onlara Faruk Nafis Çamlıbel’in mısralarıyla yanıt vermek istiyorum.
”Sana çirkin dediler düşmanı oldum güzelin”.
Ada, sen benim Kraliçemsin.
Yüce bir değersin. Bodrum Kalesi’nin en vazgeçilmez hanımefendisisin.
Dünya müzeciliğinin doruk noktalarından birisin, değerini asla kaybetmeyeceksin.
Büyük emeklerle açtığım, yirmi beş yıl Anadolu Medeniyetleri Müzesi dahil pek çok müzeye hizmet veren müze laboratuarı kapatılmıştır.
Hastalanan kültür varlıklarının ah-vah sesleri birçok yerde duyulmaktadır.
Amphoralar, “İşportacıları aramızdan alın” diye çığlıklar atmaktadır.
Geçit Kule’de, kitapların sergilendiği dükkanlarda ise şimdi ithal takılar satılmaktadır.
Bodrumlu, levhası kaldırılan “Saklı Müze”ye sahip çıkacaktır.
Havuzlar niye boş diye sesini yükseltecek, firavun tavukları ne oldu diyecektir.
“En güzel yeşil alan” ödülü verilen bahçenin hesabını soracaktır.
Bodrum Kalesi’ni sanatçıların değil, işportacıların sergi alanına dönüştürenlere haddini bildirecektir.
Bir zamanlar yabancı yazarların, “Bodrum Kalesi’nde, kuleler arasında gezinirken gökyüzü gül gibi kokuyor” diye anlattıkları efsane müzenin güllerinden de eser kalmamıştır.
Kale, her geçen gün karanlığa gömülmektedir..
Hoşçakalın.
Dr.hc. T. Oğuz Alpözen Bodrumdahayat.com, 13.06.2008 |
||||
TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKARILACAK
Kahramanmaraş'ın Göksun İlçesi'nde binlerce yıllık tarihi eserlerin gün yüzüne çıkarılması amacıyla Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) ile Göksun Belediyesi çalışma başlattı.
KSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof.Dr. Ahmet Eyicil ve bir grup bilim adamı Göksun'da incelemelerde bulundu. Belediye Başkanı Ramazan Hurç'un da katıldığı çalışmada Hitit, Roma ve Bizans dönemine ait kilise, köprü, kale, kaya mezar, tapınak ve amfitiyatro gibi eserler kayıt altına alınmaya başladı.
Prof.Dr. Ahmet Eyicil, Göksun'un tarihi şehirlerden biri olduğunu belirterek, kazı çalışmalarının önümüzdeki günlerde başlayacağını kaydetti. Belediye Başkanı Ramazan Hurç ise, çalışmalara belediye olarak her türlü desteği vermeye hazır olduklarını söyledi. Kahramanmaraş Kent Haber, 13.06.2008 |
|
|||
MAĞARA ÜZERİ APARTMAN
Zonguldak'ta yanındaki deponun tabanının yaklaşık 5 metre çökmesi üzerine bir apartmanın mağaranın üzerine inşa edildiği ortaya çıktı. İnağzı Mahallesi'nde bakkal işleten Ogün Güven, yeni gelen mallarını yerleştirdiği iş yerindeki deposundan bir süre sonra büyük gürültü duydu. Kepenklerini kaldırdığı deponun tabanının yaklaşık 5 metre çöktüğünü gören Güven, yapının bitişik inşa edildiği 3 katlı apartmandaki ailesini ve vatandaşları uyararak dışarı çıkmalarını sağladı. Deponun altında mağara bulunduğunu ve meşrubat türündeki ürünlerinin buraya düştüğünü fark eden Güven, Zonguldak Belediyesi ekiplerine haber verdi. Mahalleye giden Belediye Başkan Yardımcısı Ender Gürcan ve Fen İşleri Müdürlüğü ekipleri, çöken yerde mağara olduğunu, üzerinde de apartman bulunduğunu belirledi. Apartmanın tehlike arz eden ek binası ile deponun diğer yanındaki kuaförün yer aldığı yapının boşaltılmasına karar veren belediye ekipleri, mağaranın temellerde oluşturduğu boşluğun ne kadar olduğunun belirlenmesine yönelik çalışma başlattı. Anayurt Gazetesi, 13.06.2008 |
||||
|
TARİHİ ESERLERE KÖYLÜ BEKÇİLİK EDİYOR
Gaziantep'in Araban İlçesi Gökçepayam Köyü meydanında bulunan tarihi eserler, ilgi bekliyor.
"Tarihlerini bilmediğimiz ancak köyümüzün meydanında yüz yıllardır sahipsiz olarak neye yaradığını bile bilmediğimiz içi oyuk etrafında kabartma resimler olan beyaz kayadan oluşan taşın sadece bir tarihi eser olduğunu biliyoruz" diyen Karçak, "Köyümüz meydanında atıl durumda hiçbir yetkilinin gelip koruma altına almadıkları taşın Roma döneminde kalma Lahit Mezar adını koyup kendimiz tarihlendirdik. Üzerinde okuyamadığımız, anlamadığımız dilde yazılmış bir de tarihi çeşmemiz var. 5-6 yıl öncesine kadar su akan tarihi çeşmede köyün tüm su ihtiyacı karşılanırdı, şimdi suyu da kuruyan köyümüz meydanındaki atıl durumda kendi kaderlerine terk edilerek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Yetkilileri, tarihi eserlere sahip çıkmaya çağırıyoruz" dedi. Gaziantep Kent Haber, 13.06.2008 |
|||
İSTİKLAL'DEKİ TARİHİ SOKAKLAR DA 'YENİLENİYOR'
Tarlabaşı’nda gelecek
yıl hayata geçirilecek “yenileme” projesi İstiklal
Caddesi’ne doğru kayıyor. İlk etapta Sakızağacı ve
Yeşilçam sokaklarının yenileneceği belirtilerek,
binaların boşaltılması istendi. Ntvmsnbc, 13.06.2008 |
||||
131 YIL ÇALDI, ŞİMDİ "ÇAN SESİ GİBİ" DİYORLAR
Tarihi Erzurum
Kalesi'nin içinde bulunan ve 6 aydır bozuk olan
saatin, vatandaşlardan gelen "saat başı çalan sesi
kilise çanını" andırıyor şikayeti yüzünden tamir
ettirilmediği ortaya çıktı. Müze Müdürlüğü
yetkilileri, daha önce kaleye ziyarete gelen
kişilerin saatin aksamıyla oynayıp, bozduklarını ve
saatin iki kez tamir edildiğini, ancak son olarak
tamir ettirmek istediklerinde mahalleli ve esnafın
ilginç şikayeti ile karşılaştıklarını söyledi.
Yetkililer, kale civarında yaşayan çok sayıda
kişinin saat başı çalan sesin kilise çanını
andırdığını ileri sürerek şikayette bulunduğunu,
bunun üzerine tarihi saatin tamirinden
vazgeçtiklerini belirtti. Erzurum Müze Müdürü
Mustafa Erkmen, tarihi Erzurum Kalesi içinde bulunan
saat kulesindeki saatin 6 aydır bozuk olduğunu
belirtti. Prof.Dr. Süleyman Ateş
(Eski Diyanet İşleri Başkanı): 1951 -52 yılları
arasında Erzurum'da bulundum. Orayı gayet iyi
hatırlıyorum. Çan sesi gelmesi onun tamir
ettirilmemesini gerektirmez. Burada niyet önemlidir.
Kişi o sesi çan olarak değil normal bir melodi
olarak da algılayabilir. Dinen bir sakıncası yok.
Kaldı ki çan da ibadete davet etmek için
kullanılıyor. Sabah, Haber: İbrahim Karslıoğlu, 13.06.2008 |
||||
OSMANGAZİ TKB'YE ÜYE OLDU
Tarihi mirası koruma çalışmalarıyla yurt içinde ve
yurt dışında haklı bir ün kazanan Osmangazi
Belediyesi; Viyana, Paris, Prag, Lizbon, Budapeşte,
Barcelona, Madrid, İsfahan, Sarayova ve Amsterdam
gibi kentlerinin üyesi olduğu Dünya Tarihi Kentler
Birliği`ne üye oldu.
Bursa Olay, 13.06.2008 |
||||
MÜZEDE SİLAHLI SOYGUN
Brezilya'nın Sao Paulo kentindeki Pinacoteca do Estado Müzesi’nden dün Pablo Picasso’nun iki eseri silahlı soyguncular tarafından çalındı.
Regina, Brezilyalı sanatçılar Emiliano di Cavalcanti ve Lasar Segall’ın iki yağlı boya tablosunun da çalındığını belirtti. Milliyet, 13.06.2008 |
|
|||
![]() |
TAHMİS KAHVESİ RESTORE EDİLİYOR
1640 yılından bu yana kahvehane olarak hizmet veren Tahmis Kahvesi nihayet restore edilecek. Yaklaşık 80 yıldan bu yana babadan oğla kahvehanenin işletmeciliğini yapan Vahittin Dedekurt, tarihi değeri olan kahvehanede 1903 yılından çıkan yangın sonucu küçük bir restorasyon yapıldığını ve o tarihten itibaren bir daha el sürülmediğini söyledi. Kahvehaneyi 30 yıl babası Ahmet Dedekurt'un işlettiğini belirten Vahittin Dedekurt, ?Burayı daha sonra 30 yıl ağabeyim Mehmet, yaklaşık 20 yıldan beri de ben işletiyorum. Tahmis Kahvesi 1638 yılında yaptırılan ve hemen bitişikte bulunan Tekke Camii'ne maddi gelir sağlaması amacıyla 1640 yılında yaptırılmış? dedi. Tahmis Kahvesi'nin, Gaziantep'te çok önemli olaylara tanıklık eden bir mekan olduğunu ve tarihi özelliğini halen koruduğunu ifade eden Vahittin Dedekurt, ?Kahvehanemizde tarihi özellikleri ilk günkü gibi korumaya büyük özen gösteriyoruz. Kullandığımız semaverin birisi 1956 yılında yapılmış. Diğeri Rus yapımı ve hangi tarihte yapıldığı kesin olarak belli değil. Kahvehane Gaziantep Savunması'nda da çok önemli bir rol oynamış. Büyüklerimiz işgal yıllarında Gaziantepli'lerin burada toplandıklarını ve önemli kararlar alındığını anlatılar? dedi.
Tahmis Kahvesi'nin bulunduğu alanda bir çok tarihi eserin restore edilerek turizme kazandırıldığını belirten Dedekurt, bir aksilik çıkmadığı takdirde Ağustos ayında burada da restorasyon çalışmalarının başlayacağını ifade etti. Dedekurt, "Kahvehanemize özel insanların gelip oturdukları gibi, yerli ve yabancı turistler de gelmektedir. Buraya geldiklerinde bizden hem tarihi özellikleri hakkında bilgi alıyorlar ve de közde pişirdiğimiz çayımızdan içiyorlar. Burası restore edildikten sonra turistler tarafından daha çok ilgi göreceğini umuyoruz" şeklinde konuştu. Gaziantep 27 Gazetesi, 13.06.2008 |
|||
İSTANBUL'UN 2 BİN YILLIK TARİHİ ZEYTİNBURNU'NDA CANLANIYOR
İstanbul'un 2 bin yıllık tarihini gün yüzüne çıkaracak Zeytinburnu Kültür Vadisi Projesi, adım adım hayata geçiriliyor. Yenileme projesi, Topkapı'dan başlayıp sur boyu devam ederek Zeytinburnu sahiline kadar uzanan 2 milyon 400 bin metrekarelik alanı kapsıyor.
Şu ana kadar Yenikapı Mevlevihanesi'nden Bizans surlarına kadar yok olmaya yüz tutmuş 37 eser restore edilmiş durumda. 1999 yılında çalışmalara başlandığını söyleyen Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, "Bu proje, tamamlandığında ziyaretçilerine mevlevihanesiyle, manastırıyla, camisiyle, surlarıyla, mezarlıklarıyla, köşkleriyle İstanbul'un 2 bin yıllık tarihi sürecini yaşatacak." dedi.
Zeytinburnu Belediyesi, Topkapı'dan başlayarak sur boyu sahile kadar olan bölgeyi Kültür Vadisi ilan etti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte başlatılan çalışmalar sonucu Topkapı ile Yenikapı Mevlevihanesi'nin civarı gecekondu ve tamirhanelerden arındırıldı. 2 bin araç kapasiteli dört katlı iki adet yeraltı kat otoparkı, çocuk oyun alanları, gezi ve yürüyüş yolları, kafeteryalar, helikopter pisti, gösteri havuzları ve Osmanlı Sokağı'nı barındıran Topkapı Fetih Parkı'nın önemli bir kısmı tamamlandı. Projenin önemli diğer bir ayağını ise Yenikapı Mevlevihanesi oluşturuyor. Mevlevihanenin aşevi, çilehaneleri, misafirhanesi, mezarlıkları ve semahanesiyle tam teşekküllü bir külliye olduğunu belirten Başkan Yıldırım, "900 metrekarelik kapalı alana sahip olan semahane binasının tamamı ahşap olarak inşa edildi. Bu merkez tam bir kültür kompleksi olacak, ayrıca İstanbul Mevlevi Kültürü Müzesi olarak da kullanılacak." dedi. Mevlevihanenin 50 metre ilerisinde Merkezefendi Camii yer alıyor. 9 senedir düzenlenen Tıp Festivali burada gerçekleştiriliyor. Merkezefendi Mahallesi'nde ayrıca 14 dönümlük bir alanda 300'ü aşkın ekili ve etiketli tıbbi bitkiye sahip olan Tıbbi Bitkiler Bahçesi, ziyaretçileri ile buluşuyor. Amaçlarının vadiye gelenlere 2 bin yıllık tarihi yaşatmak olduğunu kaydeden Başkan Aydın, bölgenin turizme sağlayacağı katkıya dikkat çekiyor. Zaman, Haber: Muhammet Çimen, 13.06.2008 |
![]() |
|||
NEMRUT'A ÖZEL PROJE
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Nemrut Dağı'nda restorasyon ve koruma çalışmaları 2007 yılı içerisinde Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülmeye başlandı.
2001 yılından beri Prof.Dr. Herman Brijder başkanlığındaki Hollanda'nın Amsterdam Üniversitesi kazı ve koruma çalışmalarını yürüten ekibin, Nemrut Dağı'ndaki çalışmaları durdurulmuştu. Turizm Bakanlığı ve ODTÜ yetkililerinin müşterek çalışması ile 2007 yılında Nemrut dağındaki koruma ve restorasyon çalışmaları, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nden mimarlık restorasyon bölümü, endüstri ürünleri tasarımı, arkeometri, jeoloji, inşaat mühendisliği, şehir ve bölge planlama bölümlerinden 28 kişilik bir ekip ile yapıldı.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Bölümü Restorasyon Programında Öğretim Üyesi Doç.Dr. Neriman Şahin Güçal, 2006 yılından bugüne Nemrut Dağındaki koruma programını ODTÜ tarafından yürütüldüğü söyleyerek,”Yaklaşık 40 kişilik bir ekip ile çalışıyoruz. Bu yılda temmuz ayının 23’ünden sonra Nemrut’a geleceğiz. Dağda 10–12 gün kalmayı planlıyoruz. O süre içerisinde kullanıma yönelik malzemeleri kıymetli olmayan taşlar üzerinde denemeler yapacağız. Kış koşullarında bütün yıl boyunca performansını gözleyeceğiz.12 Ağustos’a kadar da Adıyaman’da yapacağımız diğer yerleri incelemeye devam edeceğiz.” dedi.
"Bu sene 25 kişi kadar bir ekip ile olacağız. 12 kişi Nemrut'ta diğerleri Adıyaman Kahta Besni’de görev alacaklar. Nemrut için hazırlanmış özel bir proje. Dolayısıyla adı “Kommagene Nemrut Geliştirme Programı”. Koruma amaçlı bu tür programlar başka yerlerde var. Bu kapsamda bir proje Türkiye’nin ilk projesi. Kültür Bakanlığı'nın sahiplendiği ve onun sayesinde başlatılmış bir proje. Bu büyüklükte Türkiye’de bir proje yok. “şeklinde konuştu.
Projenin 2 ölçekten oluştuğunu söyleyen Güçal, "İlk ölçek Nemrut Dağı tümülüsünde ve yakın çevresinde yapılacak olan çalışmaları içeriyor. Bunların özellikle malzeme bozulmaları ve deprem analizleri jeolojik etütler ve korumaya yönelik müdahaleleri tarif edecek bir araştırma projesi bu ve bilimsel odaklı olacak. Buna paralel olarak da Nemrut Dağı'nın belgelenmesi ve çevre düzenlenmesi projesi hazırlanacak. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde Adıyamanlılar ve gelecek turistler için çevre düzenlemesi bakımında daha sağlıklı olmasını sağlamayı umuyoruz " dedi. Adıyaman Haber, Haber: Yılmaz Çoban, 12.06.2008 |
||||
11. DÜNYA TARİHİ KENTLER KONFERANSI SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI
Konya'da yapılan 11. Dünya Tarihi Kentler Konferansı sonuç bildirgesinde, birliğe üye kentlerin, tarihi şehirlerdeki kültürel sürekliliği sağlamak için, farklı kültürler ile somut ve soyut kültürel miras arasındaki dengeleri korumak adına daha çok çalışmayı vaat ettikleri vurgulandı.
Konferansın öğleden sonra başlayan ''Politikalar ve Değerlendirmeler'' başlığı altındaki toplantısında katılımcılar söz alarak, 3 gün boyunca ele alınan konulara ilişkin kısa değerlendirmelerde bulundu.
Ardından Dünya Tarihi Kentler Birliği Başkanı Daisaku Kadokawa, birliğe üye ülkelerin kararıyla, 2010 yılında gerçekleştirilecek 12. Dünya Tarihi Kentler Konferansı'nın Japonya'nın Nara kentinde yapılmasının kararlaştırıldığını açıkladı.
Söz alan, Nara Belediye Başkanı Akira Fujiwara, ''Birliğe üye tüm belediyelerimizi tarihi Nara kentimizde ağırlamaktan büyük memnuniyet duyacağız. Konya Büyükşehir Belediyesi'ne kusursuz organizasyonu için teşekkür ederiz'' dedi.
Daha sonra kürsüye gelen Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Mevlana'nın ''Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır'' sözünün ardından konferansın sonuç bildirgesini okudu.
Bildirgede, günümüz dünyasında doğal afetler, çevresel tehlikeler, küreselleşme süreci, politik ve ekonomik çatışmalar sebebiyle, tarihi kentlerin şartlarının iyileştirilmesi, canlandırılması ve kültürel sürekliliğin sağlanması için kültürel mirasın daha dikkatli şekilde düşünülmesi gerektiği belirtildi.
''Doğal kültürel mirasımız, daha kaliteli kent yaşamı için vazgeçilmez bir varlık, ilham kaynağı ve kentsel değişimlerin ana unsurudur'' denilen bildirgede, şunlar kaydedildi:
''Tarihi Kentler Birliğine üye şehirler, yaşayan miras ve kültürel çeşitlilik bakımından eşsiz bir konuma sahiptir. Kültürel iletişimin ve çeşitliğinin, ortak dünya mirasını oluşturmadaki öncelikli yerini ve önemini destekliyoruz. Küresel ile yerel arasındaki çelişkinin, ortadan kaldırılmasının ancak tarihi şehirlere ait hususların anlaşılması, politik, ekonomik, doğal ve fiziki süreçlerin yorumlanmasıyla mümkün olduğunun farkındayız. Kentlerin kimliklerini koruyarak, mevcut durumlara, yeni şartlara adapte ederek, çağdaş kullanımlara uygun hale getirerek, uyumsuz özellikleri eleyerek tarihi kentlerimizi geleceğe nasıl taşıyacağımızı sormaya, kısa ve uzun vadede sorunlara çözüm aramaya devam edeceğiz.''
Bildirgede, ''Birliğe üye kentler olarak, tarihi şehirlerdeki kültürel sürekliliği sağlamak için, farklı kültürler ile somut ve soyut kültürel miras arasındaki dengeleri korumak adına daha çok çalışmayı vaat ediyoruz. Şehir yöneticileri olarak karşılıklı işbirliği yapmak, kültürel mirası korumak adına üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğimizi, imkan dahilindeki en uygun araçları kullanacağımızı bildiriyoruz'' denildi. Konya Hakimiyet, 12.06.2008 |
||||
TARİHİ KAZAN, HAMAM RESTORASYONUNDA ORTAYA ÇIKTI
Kastamonu'da Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından geçen yıl restorasyon çalışmalarına başlanan Vakıf Hamamı'nda ortaya çıkan hamam kazanı, kısa bir süre sonra hizmete açılacak olan Kurşunlu Han'da sergilenecek.
Yapılış tarihi bilinmeyen ancak Çobanoğulları Beyliği dönemine ait olduğu tahmin edilen Vakıf Hamamı'nın restorasyonu sırasında Osmanlı Devleti'nin son dönemine ait bir kültür eseri olduğu belirtilen hamam kazanı ortaya çıktı. Kastamonu'nun en eski Türk-İslam Medeniyeti eserleri arasında yer aldığı kaydedilen Vakıf Hamamı'nda çıkan kazan, tam ortasından geçen şeridin yerleştirilmesindeki ince işçilik ile dikkat çekti. Münire Medresesi El Sanatları Çarşısı'nda sergilenen hamam kazanından farklı bir teknik ile yapılan ve Kastamonu hamamlarındaki zenginliği ve çeşitliliği ortaya koyan kazan, Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün turizm sektörüne kazandırdığı eserler arasında yerini aldı. Bakırdan yapılan ve 200 santimetre çapında olan hamam kazanının 5 yıldızlı bir turistik otel olarak hizmet vermeye hazırlanan Kurşunlu Han'da sergilenerek turizme kazandırılacağı açıklandı. haberler.com, 12.06.2008 |
||||
![]() |
TARİHİ MEKANLARI TEMİZLEDİLER
Gaziantep Zihni Kepkep İlköğretim Okulu öğrencileri, tarihi Gaziantep Kalesi ve çevresinde temizlik çalışması yaptı
Okul Müdürü Memduh Cihan, okul öğretmenleri ve öğrenciler, okul yakınlarında bulunan ve halen çevre düzenleme çalışmalarının devam ettiği Gaziantep Kalesi'nin bulunduğu alana geldi. Öğrenciler, yanlarında getirdiği poşetler ile kale çevresinde temizlik çalışması yaptı. Öğrenciler, kale çevresinde bulunan tüm çöpleri toplayarak poşetlere koydu. Daha sonra da poşetler, düzenli bir şekilde çöp bidonlarını konuldu. Öğrenciler, saatler süren çalışma sonucunda, tarihi Gaziantep Kalesi, Kırk Kahvesi ve Naip Hamamı çevresinin temiz bir görünüm kazanmasını sağladı. Okul Müdürü Memduh Cihan, yapılan temizlik çalışmasına ilişkin olarak yaptığı açıklamada, öğrencilerin çevreye duyarlı birer insan olarak yetişmeleri için uygulamalı eğitim çalışmalarını büyük önem verdiklerini ifade etti. Temizlik çalışmasını tarihi mekanların olduğu bölgede yaparak, öğrencilerin tarih bilincine sahip olmaları konusunda da yardımcı olduklarını belirten Cihan, şöyle konuştu: ''Eğitim ve öğretimde, temizlik alışkanlığının kazınılması, tarihi ve kültürel bilinçlenmesin sağlanması çok önemli. Bu konuda, okul olarak öğrencilerimize uygulamalı eğitimler yaptırıyoruz. Bu anlamda, tarihi mekanların bulunduğu alanlarda yapılan temizlik çalışmasını çok önemsiyorum. Öğrencilerimiz, yaptıkları bu çalışma ile hem temizlik konusunda üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirdi, hem de tarihi mekanların korunmasını önemini kavramış oldu. Hedefimiz, eğitimli, çevreye duyarlı, temizlik bilincine sahip, tarihi ve kültürel mekanların önemini bilen öğrenciler yetiştirmek.'' Gaziantep 27 Gazetesi, 12.06.2008 |
|||
FIRAT'IN DEFİNELERİ GÜN YÜZÜNDE
Roma İmparatorluğu döneminin en önemli kentlerinden biri olan ve ortaya çıkarılan eserleriyle tüm dünyanın ilgi odağı olan Zeugma Antik Kenti'nden, bugüne kadar yüzlerce eser çıkarıldı. Ünlü mozaiklerinin yanı sıra eski Yunan döneminde 'Savaş Tanrısı' olarak adlandırılan ve yaklaşık 1800 yıl toprak altında kalan 'Mars Heykeli' de 2000 yılında yapılan kurtarma kazılarında çıkartılarak Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmeye başlandı. 2006 yılında yine AB fonlarından yararlanılarak kurtarma kazıları sırasında çıkartılan ve dünyanın en büyük koleksiyonu olan 100 bin adet bullanın, temizlenerek sergilenmesi dünyanın gözünü bir kez daha Zeugma'ya çevirmişti.
''Zeugma Gümüş Sikkelerinin Envanteri ve Tanıtımı Projesi'' Koordinatörü Arkeolog Dr. Mehmet Önal, yaptığı açıklamada, Devlet Planlama Teşkilatınca finanse edilen Türkiye-Suriye Bölgelerarası İşbirliği Programı çerçevesinde, 'Zeugma Gümüş Sikkelerinin Envanteri ve Tanıtımı Projesi'nin Gaziantep Müze Müdürü Ahmet Denizhanogulları başkanlığında sürdürüldüğünü ve 97 bin YTL'lik bütçesinin bulunduğunu söyledi. Proje kapsamında müzeciliği geliştirmek, desteklemek, Türkiye ve Suriye arasındaki tarihi ve kültürel ortaklığı 'müze teşhiri' yoluyla gerçekleştirmeyi amaçladıklarını ifade eden Önal, ''Ayrıca, Gaziantep Arkeoloji Müzesi ve Halep Müzesi arasında kültürel bağın oluşturulmasını hedefliyoruz. Halep ve çevresinde bulunan Roma dönemi sikkeleriyle Zeugma'da bulunan Roma dönemi sikkelerini karşılaştırıp, nasıl bir etkileşim yaşandığını araştırarak, Gaziantep-Halep arasındaki sosyal, ticari ve kültürel ilişkileri saptamak istiyoruz'' dedi.
Mehmet Önal, Zeugma Poseidon Villası'nda Mars heykelinin bulunduğunu mekanın bitişiğindeki odada bulunan gümüş sikke definesindeki 3 bin 750 adet sikkenin tamamının tasnif edilerek, envanterinin yapılması, arşivinin oluşturulması, müze teşhirinde sergilenmesi ve kopyalarının yapılarak ziyaretçilere satılmasının da hedeflendiğini dile getirdi.
Önal, bu yılın Ocak ayında başladıkları proje kapsamında şu ana kadar 2 bin 500 sikkenin temizleme işleminin tamamlandığını, 2 bin 150 sikkenin de envanterinin yapıldığına dikkat çekerek, şöyle konuştu: ''Şu ana kadar yapılan temizleme işlemlerinde anılan sikkelerde 12 farklı imparator ve bir adet imparatoriçenin portreleri bulundu. Bu imparatorlar arasında Suriyeli bir imparator olan I. Philippus Arabs, eşi Otocilia Severa ve oğlu II. Philip'in portreleri de bulunmaktadır. Envanteri yapılan sikkelerin fotoğrafı çekilecek ve hem envanter defterine hem de bilgisayara kaydedilen sikkeler müze arşivinde ulaşılır hale gelecektir. Projenin tamamlanmasıyla Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde 'Zeugma Gümüş Sikke Definesi' teşhiri hazırlanarak, ziyaretçilerin görmesi sağlanacaktır.''
Gümüş sikke definesi, Zeugma'da, Hakkı Alhan başkanlığında Arkeolog Dr.Mehmet Önal'ın sorumluluğunda yapılan 2000 yılı kurtarma kazılarında Poseidon Villası'nın Alea (değerli eşyaların korunduğu) odasında duvar nişinde (duvar içindeki oyuk) bulunmuştur. Yangın katında küllerin içinde bulunduğunda, birbirine yapışık olan sikkeler iki torbanın biçimini almıştı. Sikke gümüşünün ayarının düşük olması nedeniyle oksitlenmiş olan sikkelerin görünümü bronz sikkelere benziyordu. Ancak, temizlemenin ardından metallerinin gümüş olduğu anlaşılan sikke definesi, 3 bin 750 adet gümüş sikkeden oluşuyor. Müze deposunda temizlenmeyi bekleyen sikke definesi, projeyle birlikte ziyaretçilerine ve bilim camiasına tanıtılacak. Gaziantep 27 Gazetesi, 12.06.2008 |
||||
TARİHİ KURŞUNLU CAMİİ'NDE RESTORASYON
Kütahya'nın Tavşanlı
İlçesi'nin eski camilerinden olan Kurşunlu Camii'nde
restorasyon çalışmalarının başlatıldığı bildirildi.
1871 yılında hizmete açılan Kurşunlu Camii'nin
bugüne kadar birçok restore çalışmasından geçtiği
kaydedildi. |
|
|||
"TARİHİ ESERLERİMİZİ CANLANDIRIYORUZ"
Kentin tarihi dokusunun korunması için tarihi binaların yok olmaktan kurtarılması gerektiğine inandıklarını ve bu yönde büyük bir çalışma başlattıklarını belirten Büdeyri, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Yapımı 1800'lü yıllara dayanan Şirehanı, Gaziantep tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Burası Gaziantep'in ticaret merkeziydi, ticaretin kalbi burada atıyordu. Gaziantep'in en önemli kültür varlığı olan bir mekandı. Gaziantep'te tüm kültür varlıklarını yeniden canlandırmak için ciddi bir çalışma başlattık. Şirehanı, Göğüşhan, Bakırcılar Çarşısı, hanlar, hamamlar ve Antep evlerinin restorasyonlarını yaptık. Tarihi kültür varlıklarından tüm halkımızın faydalanmasını istiyoruz. Kente gelen turistler esnafın yaptığı eserleri görecek ve alacak, ticaret canlanacak. Gaziantep'i kültür varlığı açısından ulaşması gereken yere getirmeye çalışıyoruz. Bu tip şenliklerle bu amaca ulaşmayı hedefliyoruz.''
Belediye Başkan Vekili Büdeyri, Atatürk Bulvarı'nda yer alan Bayazhan'ı satın alarak, restorasyon ihalesini gerçekleştirdiklerini ifade etti. Osmanlı döneminin mimari çizgilerini taşıyan Bayazhan'ın restorasyonunun tamamlanmak üzere olduğunu belirten Büdeyri, ''Burada, restorasyon çalışmaları sonrasında Gaziantep'in sosyal ve kültürel değerlerinin tanıtılıp sergileneceği bir merkez haline getirip, handa restoran, kafeterya ve alışveriş merkezlerinin yanı sıra kutnuculuk, bakırcılık, yemenicilik ve sedef kakmacılık gibi mesleklerin icra edildiği bölümler de yer alacak'' şeklinde konuştu. Şirehanı Alışveriş Merkezi Müdürü Ali Gesoğlu da tarihi Şirehanı'nın açılışını yaparken bir misyon edindiklerini, amaçlarının Gaziantep'in tarihini ve kültürünü yeni nesile tanıtmak, eskilere ise hatırlatmak olduğunu söyledi. Konuşmaların ardından etkinliğe katılan protokol mensupları ile vatandaşlar, otomobil fuarı ile birlikte Gaziantep'e özgü türküler, halk oyunları, Gaziantep'i tanıtan filmler, eski Gaziantep fotoğraflarından oluşan sergi, yöreye özgü el işi sergisini ve yöresel yemek yarışmasını izlediler. Gaziantep 27 Gazetesi, 12.06.2008 |
||||
|
||||
![]() |
ŞARAP TANRISI'NA
Denizli'nin merkeze bağlı Korucuk beldesinde yıllardır turistik bir şarap tesisi işleten işadamı Şeref Er, şarap evinin duvarlarını rölyeflerle süslerken; yaptırdığı, orijinali çıplak olan Şarap Tanrısı Dionysos rölyefinin cinsel organını mavi bezle kapattı.
Er, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu uygulama tamamen kendi düşüncemizle ilgili. Biz heykele 'muzır eser' diye bakmıyoruz. Ancak ne yapalım, Türkiye gerçeklerine de uymak zorundayız." Sabah, Haber: Mustafa Kaya, 12.06.2008 |
|||
|
||||
EFES'TE KAZI SEZONU BAŞLADI
Efes’te kazı sezonu başladı. İzmir Selçuk’taki Efes Antik Kenti’nde yeni dönem kazı çalışmalarına başlandı. Kazı başkanı Prof.Dr. Johannes Koder, bu dönem bazı nedenlerden dolayı kazılarda gecikme olduğunu söyledi.
Bu hafta başlayan kazıların, ekim ayı sonuna kadar devam edeceğini ve önümüzdeki aylarda çalışmaların yoğunlaştırılarak zaman kaybının giderileceğini dile getiren Prof.Dr. Koder, yardımcılığına ise Doç.Dr. Sabine Ladstatter’in atandığını bildirdi. Prof.Dr. Koder, çalışmalar kapsamında; antik tiyatroda ince mühendislik işleri, Artemis Tapınağı çevresinde yüzey araştırması, Çukuriçi Höyüğü’ndeki Tunç Çağı’na ait eserlerin gün yüzüne çıkarılması ve limandaki kazılara yoğunlaşılacağını belirtti. Panayır Dağı’ndaki, eski dönemlere ait duvar ve etrafında da kazı çalışmalarının devam edeceğini aktaran Koder, Poulos Mağarası ile Yamaç Saray Evleri restorasyonunun da süreceğini kaydetti. Hürriyet Ege, Haber: Veysel Erol, 12.06.2008 |
||||
HASANKEYF'TE KAZILAR BAŞLADI
Batman'ın Hasankeyf İlçesi'ndeki tarihi yapılarda kazı çalışmaları başladı. Bu yılki kazılar, onarım çalışmalarıyla birlikte yürütülecek. GAP İdaresi Başkanlığı tarafından sağlanan mali destekle yürütülen çalışmalara 72 kişilik bir ekip katılıyor.
Dünya mirası Hasankeyf'teki kazı ve onarım çalışmaları Mardinike Camii'nin temizlenmesiyle başladı. Altı noktadan yürütülecek çalışmalarda bu yıl Sahil Sarayı olarak bilinen kompleksin ortaya çıkarılması hedefleniyor.
Hasankeyf Kazı Ekibi Başkanı Prof Dr Abdulselam Uluçam, "Zeynel Bey Türbesi başta olmak üzere Koç Camisi'nin mihrabı ve kapıları, Sultan Süleyman Camisi ile Rısk Camisi'nin kapısı, Büyük Saray ile Küçük Saray'ın sağlamlaştırma çalışmaları yapılacak." diye konuştu.
Batman'ın Hasankeyf İlçesi'nde, 2008'de yürütülecek çalışmalar, kültür varlıklarının onarımına ve ayakta kalmasına da destek olacak. Trt/Haber, 12.06.2008 |
||||
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARINA SUÇÜSTÜ
Kilis'te, bir otomobilde arama yapan jandarma ekipleri 70 adet tarihi eser ele geçirdi.
Edinilen bilgiye göre Kilis İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Kilis'ten Gaziantep'e tarihi eser kaçırılacağı yönünde istihbarat aldı. Ekipler, A.Y. yönetimindeki 27 AE 256 plakalı otomobili kent merkezindeki trafik ışıklarında durdurdu. İl Jandarma Komutanlığı'na getirilen otomobilde yapılan aramada; 1 adet 18x27 santimetre ebatlarında sarı renkli, üzerinde Erivan yazısı bulunan kadın figürlü işlemeli mermer heykel, 58 adet çeşitli muhtelif cins ve ebatta sikke, 1 adet 15 santimetre uzunluğunda beyaz kadın figürü işlemeli mermer sütun, 1 adet 14x8.5 santimetre uzunluğunda metal kadın işlemesi bulunan levha, 1 adet 7x4 santimetre uzunluğunda kahverengi bir tarafı kırık mermer pipo, 1 adet 13 santim çapında metal banyo tası, 1 adet 6x4 uzunluğunda doğal şekilli krem renkli taş, 1 adet 2x1,2 uzunluğunda sarı renkli plastik üzerinde taç şeklinde kabartma olan kol düğmesi, 1 adet metal bilezik, 1 adet metal yüzük, 1 adet 10 santim uzunluğunda kırık metal şiş, 1 adet koyu kahverengi yuvarlak şekilli 2x2 santim çapında taş olmak üzere toplam 70 adet tarihi eser ele geçirildi. Olayla ilgili olarak A.Y. isimli şahıs gözaltına alındı.
Olayla ilgili soruşturma sürdürülürken, ele geçirilen tarihi eserlerin Gaziantep Müze Müdürlüğü'ne teslim edileceği bildirildi. Kilis Kent Haber, 11.06.2008 |
![]() |
|||
|
DENİZLİ'DEN DÜNYA MİRAS LİSTESİ'NE İKİNCİ ADAY: KAKLIK MAĞARASI
Sahip oldukları muhteşem manzarayla görenleri hayran bırakan saklı travertenleriyle ünlü Denizli'deki Kaklık Mağarası tıpkı Pamukkale gibi UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'ne aday olarak kabul ediliyor. Yerin 150 metre altında, bir mağarada yer alan travertenler, muhteşem manzarasıyla görenleri hayran bırakıyor.
Pamukkale'yi bimeyen yok ancak usta bir sanatkarın elinden çıkmışa benzeyen bu sanat şaheseri henüz tam olarak keşfedilmiş değil. Bilenlerse burayı "Yeraltı Pamukkalesi" olarak nitelendiriyor.
"Yeraltı Pamukkalesi" Denizli - Ankara Karayolu'nun üzerinde, Denizli kent merkezine 30 km. mesafede, Honaz İlçesi Kaklık beldesinde.
Kaklık Mağarası olarak adlandırılan mağarayı yedi yıl önce köylüler keşfetmiş. 2002'de turizme açılan eşsiz doğa harikası, yer yüzeyinden 150 metre derinlikte yer alıyor.
Mağaranın yakınında, ziyaretçilerin istifadesine sunulmak üzere inşa edilen yüzme havuzu, küçük amfitiyatro, seyir alanları, kafeterya ve kameriyeler Mayıs 2002 tarihinden itibaren turistlerin hizmetine sunulmuş. Sarkıt ve dikitlerin süslediği Kaklık Mağarası'nın yakınlarından çıkan şifalı su daha sonra mağaranın içine dökülüyor. Pamukkale'deki suyla aynı içeriğe sahip olan bu su mağaranın içinde, görülmeye değer güzelliğin oluşmasına sebep oluyor. "Kaklık Mağarası'nın doğrudan gün ışığı alan ve sürekli damlayan veya akan duvarlarında sık yosun ve küçük yapraklı sarmaşık türü bitkiler gelişmiştir. Aydınlanmaya bağlı olarak gün içinde yeşilin değişik tonlarına bürünen bu bitkiler de mağaraya ayrı bir güzellik katıyor. Yeraltı Pamukkalesi berrak renksiz ve kükürtlü suyuyla bir çok hastalığın da şifa sebebi. Bu eşsiz güzelliklerin yer aldığı Kaklık Mağarası ve muhteşem travertenleri tıpkı Pamukkale gibi UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası Listesi adayları arasında şimdiden yerini aldı bile. TürkiyeTurizm.com, 11.06.2008 |
|||
MAĞARA ADAMLARI DA KADINLAR UĞRUNA CİNAYET İŞLİYORMUŞ
Arkeologlar, Neolitik dönemde yaşayan erkek atalarımızın da, kadınlar uğruna cinayet işlediğini ortaya çıkardı. Araştırmada, 7 bin yıl öncesinde de erkeklerin, kadınlarını korumak için rakip kabilelerin erkeklerini toplu olarak katlettiği belirlendi.
1980"lerde Almanya"nın güneybatısındaki Talheim Kasabası"nda ortaya çıkarılan toplu mezardaki insan kemiklerini inceleyen arkeologlar, MÖ 2000"lerde bölgedeki kabilelerin, kadınlarının güvenliğini sağlamak için rakip erkekleri öldürdüğünü belirledi. 3 metre derinliğindeki toplu mezardan çıkarılan ve 34 kişiye ait olduğu belirlenen kemiklerin çoğunun aynı kabileye mensup erkeklerden oluştuğunu tespit eden uzmanlar, bahsi geçen kişilerin büyük bölümünün başlarını sol tarafına aldıkları darbenin etkisiyle yaşamını yitirdiklerini söylüyor. Erkeklerin, taş baltalarla başlarına vurularak öldürüldüğünü belirten arkeologlar, aynı bölgede yaşayan kabilelerin genellikle toprak ve yaşam kaynakları için çatıştığının bilindiğini, ancak ilk kez kadınlar için de çatışma yaşandığına ilişkin elle tutulur bir delile rastlandığını vurguluyor. Araştırmayı yürüten uzman Doktor Alex Bentley, mezardan çıkan az sayıda kadının ise farklı kabileden olduğunun anlaşıldığını söylerken, bu kadınların neden öldüğünün ise tam olarak anlaşılamadığını aktardı. Bentey"ye göre kadınlar, kendilerini korumak için savaşan erkeklerinin yanında çarpışırken yaşamını yitiren eşleri olabilir. Birgün, 11.06.2008 |
||||
İNGİLTERE'NİN ATLANTİS'İ
İngiliz bilim insanları, Ortaçağ"da zenginliği ve gelişmişliğiyle Londra"yı geride bırakan Dunwich kentinin, bugün sualtında olan kalıntılarını ortaya çıkarmaya başladı. 14. yüzyılda İngiltere"nin doğusunda kurulu olan kent, o dönem bir dizi fırtına sonucu denizin karanlık sularına sürüklenmişti.
Orta Çağ"a ait haritalardan yola çıkan uzmanlar, denizaltında bulunan kalıntılarının yerlerini tespit ediyor. Şu ana kadar kentin 8 kilisesinden 2"si ile bir manastır ve malikanenin yerini belirleyen uzmanlar, haritalandırma çalışmaları süren bölgede yaklaşık 16 büyük yapının bulunduğunu tahmin ediyor. I. Edward döneminde 5 ayrı Hıristiyan tarikatın hakim olduğu kent, dönemin en önemli siyasi ve askeri güçlerinden biriydi. Birgün, 11.06.2008 |
||||
TALAN EDİLEN TARİHİNİN BİR KISMI IRAK'A İADE EDİLDİ
Bağdat’taki Irak Ulusal Arkeoloji Müzesi 2003’teki
Amerikan işgali sırasında yağmalanmış, 15 bin eser
yurtdışına kaçırılmıştı. Radikal, 11.06.2008 |
||||
SARAY BAHÇESİNDE SEVİYE TESPİT SINAVI Medya Kronik, Haber: Gökhan Tan,
Fotoğraflar: Görkem Kızılkayak, Gökhan Tan, 11.06.2008 Medyakronik, Haber ve Fotoğraflar: Görkem Kızılkayak, 11.06.2008 |
||||
|
TÜM MİMARİ DOKU VİDEOYA ALINDI
Hasankeyf arkeolojik kazılarının bir bölümünü de video çekimi çalışmaları oluşturuyor.
2006 yılında başlanan videoya çekimi belgeleme çalışmalarının bu yıl son aşamasına gelindiğini belirten Uluçam, "Oyma mağaralardan tutun Hasankeyf’teki tüm mimari doku, Hasankeyf’in panoramik görünüşü, kültür ve ekolojik dokusu tamamen tespit edilmiş durumda. Tüm kültür varlıklarının detayları çekiliyor. İlerde herhangi bir yapının ne olduğunu görmek açısından elimizde bir arşiv oluşacak." diye konuştu.
Kamuya ait alanların bitmesi nedeniyle kazılarda sıkıntı yaşandığını belirten Uluçam, "Tarihi mekanların çoğu özel mülkiyete ait olduğu için istimlak meselesi söz konusu, çünkü kamuya ait alan azaldı. Çoğu şahıs malı, kamulaşma çalışmaları için iki yıldır çalışma yapılıyor. Kamulaştırma sorunu çözülürse özellikle Selahiye Bahçeleri içinde nitelikli ve nispeten sağlam olan tarihi eserlerin kazılarına devam edilecek." diye konuştu. Batman Gazetesi, 11.06.2008 |
|||
SERADAKİ KAZI ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR Zonguldak'ta Çaycuma’ya bağlı Kadıoğlu Köyü’nde bulunan ve koruma altına alınan kazı çalışmaları devam ediyor. Kadıoğlu Köyü’nde Nizamettin Oral isimli vatandaşın tarlasında sera açarken ortaya çıkan, Roma dönemine ait olabileceği tahmin edilen tarihi eserler, mozaik figürün devamı da gün yüzüne çıktı. İnsan figürlerinin bulunduğu işlemeli, taban döşemesinin devamında yine mozaik geometrik işlemelerle süslü balta figürleri bulundu. Ayrıca kazı esnasında bir adet gümüş sikke de bulunduğu ve incelemeye gönderildiği bildirildi. İlk olarak insan figürlerinin bulunduğu işlemeli taban döşemesi zarar görmemesi için üzeri tekrar toprakla örtüldü. Toplam 8 kişiden oluşan kazı ekibi ile birlikte tarla sahibi Nizamettin Oral’da konuklara yardım ediyor. Ereğli müzesinden gelen kazı ekibi, kazılar için bir aylık kazı ödeneğin çıktığı ve bu bir aylık sürede figürün devamını da ortaya çıkartmayı hedeflediklerini kaydettiler. Köylüler ise bir aylık çalışmanın az olduğunu, bu tarihi eser için yetkililerin daha fazla ödenek çıkartarak çalışmaların aralıksız devam etmesini gerektiğini söylediler. Değişim Gazetesi, 11.06.2008 |
|
|||
![]() ![]() Ekrem Möröy - Prof. Alessandra Ricci |
TARİHİ BİZANS MANASTIRI İÇİN TARTIŞMA ALEVLENDİ
Şehirden uzak bir hayat isteyen Bizans İmparatoru Mihail I Rangabes'in oğlu Ignatios'un 9. yüzyılın sonunda İstanbul Küçükyalı'da yaptırdığı Satyros Manastırı kazısı daha başlamadan tartışma yarattı. İşadamı Menderes Mollaibrahimoğlu, 7 ay önce manastırı çevreleyen iki araziyi satın aldı. Arazilerden birindeki asfaltı önceki gün dozerle söktüren Mollaibrahimoğlu, tarihi manastırı 7 yıl önce ortaya çıkartan Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi öğretim görevlisi Prof. Alessandra Ricci'yi kızdırdı. Asfalt kaldırma çalışmalarını yerinde izleyen Ricci, arazide 2002'de "jeoradar"la araştırma yaptığını belirterek, "Burası bir dünya mirası. Burada kalıntı var. Arkeoloji herkese aittir, buraya bina yapılamaz" dedi.
Manastır için "Türkiye'nin ilk arkeoloji müzesi olacak" diyen Prof. Alessandra Ricci, "Aralık'ta kazı izni için bakanlığa başvurduk. Onay çıktığında Türk ve yabancılardan bir ekip kuracağız. Bu yaz mutlaka çalışmaya başlayıp burayı İstanbul 2010 Kültür Başkenti'ne yetiştirmek istiyoruz" dedi. Tarihi manastırın bulunduğu Çınar mahallesinde 32 yıl muhtarlık yapan Ekrem Möröy ise "Manastırın içinde Karadut Deresi'ne bağlanan uzun bir tünel var. Araziden ya da yoldan bu tünel çıkabilir" diye konuştu. Sabah, Haber: Çağdaş Çetindemir, 11.06.2008 |
|||
BÜYÜKELÇİDEN KİLİSE TALEBİ
Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz, Mersin’in Tarsus İlçesinde adı Saint Paul Anıt Müzesi olan Eski Ortodoks Rum Kilisesi’nin yeniden kilise olarak kullanılması için ilgili yerlere başvuru yaptıklarını belirterek, “Eğer burası uygun görülmezse yeni bir kilisenin kurulmasını istedik ve başvurumuzun yanıtını bekliyoruz” dedi.
Milliyet, 11.06.2008 |
![]() Almanya Büyükelçisi Cuntz, Vatikan Büyükelçisi Monsenyör Antonio Luobello, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan ve diğer ilgililer, Saint Paul Anıt Müzesi’nde inceleme yaptılar. |
|||
|
KİLİSENİN ALTINDA MAĞARA
Ürdünlü arkeologlar tarafından açıklandığına göre bu ülkede bulunan ve MS 230 tarihi ile, dünyanın en eski kiliselerinden birisinin altında mağara bulundu. Mağaranın, kilisenin inşasından önce Hıristiyanlar tarafından tapınma amaçlı kullanıldığı anlaşıldı.
Arkeolog Abdulkadir Hüseyin, kuzey Ürdün’de, Rihab yakınlarında bulunan mağaranın üç aylık bir kazı sonunda temizlendiğini, kazı sırasında erken Hristiyanlık ritüellerine ait buluntulara rastlandığını açıkladı.
Mağara, MS 230 yılında inşa edilmiş olan St. Georgeous Kilisesi’nin altında yer alıyor. Bu kilise, yine Ürdün’de, Akabe şehrinde ve İsrail’de yeni keşfedilen diğer bulunan diğer iki kilise ile birlikte dünyanın en eski üç kilisesinden birisi kabul edilmekte. Associated Press, Haber: Dale Gavlak, 09.06.2008 |
|||
URFA KALESİ'NDEKİ MAĞARADA MAHSUR KALDI
Şanlıurfa'da tarihi kalenin eteğinde yer alan mağarada mahsur kalan 14 yaşındaki Mustafa Çiftçi, 1 saatlik çaba sonucu kurtarıldı.
Dr. Cavit Özyeğin İlköğretim Okulu 6. sınıf öğrencisi Mustafa Çiftçi, sabah evden çıktıktan sonra Balıklıgöl yerleşkesindeki Urfa Kalesi'ne gitti. Kaleden mevcut yolu kullanmadan aşağı inmeye çalışan Çiftçi, birkaç metre sonra kale eteğinde yer alan 4-5 metre genişliğindeki bir mağaraya girdi. Burada mahsur kalan ve çevredekilerden yardım isteyen Çiftçi, ihbar üzerine olay yerine gelen Sivil Savunma görevlisi tarafından kurtarıldı. "Merak ettiğim için kaleye çıktım." diyen Mustafa Çiftçi, daha sonra ailesine teslim edilmek üzere Sarayönü Polis Merkezi'ne götürüldü. Zaman, 11.06.2008 |
|
|||
![]() |
700 YILLIK TAŞ ÇALINDI
Denizli’de 20 yıldır defin yapılmayan, geçmişi Selçuklu Dönemi’ne kadar uzanan, Osmanlı, Germiyanoğulları, İnançoğulları ve cumhuriyet döneminden kabirlerin bulunduğu İlbadı Mezarlığı’nda bilimsel araştırma yapan Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof.Dr. Kadir Pektaş, envanter ve restorasyon çalışmaları sırasında 700 yıllık mezar taşının çalındığını fark etti. Hürriyet Ege, Haber: Ramazan Çetin, 11.06.2008 |
|||
İMÇ'DEKİ SANAT ESERLERİ 40 YIL SONRA TEMİZLENDİ
40 yıldır İstanbul Manifaturacılar ve Kumaşçılar Çarşısı'nda (İMÇ) açık havada sergilenen dokuz eser, gönüllü kuruluşlar tarafından temizlendi.
Aralarında Kuzgun Acar, Füreya Koral, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Yavuz Görey, Sadi Diren ve Nedim Günsur gibi sanatçıların yer aldığı eserler, yeni yüzleriyle dün sanatseverlere sunuldu. Proje, Temizlik ve Koruma Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı, İMÇ yönetimi ve Tangram ekibiyle birlikte gerçekleştirildi. Zaman, 11.06.2008 |
||||
KAÇAK KAZI YAPAN 5 KİŞİ YAKALANDI
Aydın'ın Karacasu İlçesi'nde kaçak kazı yapan 5 kişi yakalandı. Edinilen bilgiye göre, Işıklar Köyü Kayaaltı mevkiinde kaçak kazı ihbarını alan Jandarma ekipleri, yaptıkları operasyonla S.A, S.B, Ş.A.G, Ö.G ve A.A'yı kaçak kazı yaparken yakaladı. Zanlılarla birlikte, kazı yapmakta kullanılan kürek, kazma, balyoz, murç ve manivela ele geçirildi. Zanlılar, ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Haber Ekspres, 11.06.2008 |
||||
MÜZELİK ESER ŞAMPİYONU 'LAGİNA
KUTSAL ALANI' ANKA'nın Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nden derlediği bilgilere göre, Anadolu'da uzun süre devam eden kazı çalışmalarının en eskisini, ilk çalışmanın 1842 yılında başlatıldığı Magnesia kazısı oluşturuyor. Aydın Merkez'de bulunan, çevresi surlarla çevrili, yaklaşık bin 300'e bin 100 metrekarelik bir alanı kapsayan, hippodamik planlı cadde ve sokak sistemine sahip Magnesia'daki ilk kazılar bundan 166 yıl önce, C.Texier tarafından yapıldı. Antik kentte, 1891-93 yıllarında yapılan kazıları ise C. Human yönetti. Bu kazılar sonunda ortaya çıkan buluntular Paris; Louvre Müzesi'ne, Berlin; Pergamonmuseum'a, İzmir ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne götürüldü. Ankara Üniversitesi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Orhan Bingöl başkanlığında halen yürütülen kazı çalışmalarında, son olarak, Theatron, Çarşı Bazilikası, Artemis Kutsal Alanı stoaları, latrina, kütüphane, tören alanı, kurban alanı, kutsal kaynak, kriptoportikus, stadion giriş kapısı ve mezar anıtları bulundu. Anadolu'da hala devam eden en yaşlı kazı unvanına sahip olmasına rağmen Magnesia, envanterlik eser kayıtlarını boş bıraktı. Magnesia'da, müzelik değeri olan ve mutlaka kayda geçen eser anlamına gelen "Envanterlik eser" bulunmazken, Magnesia, envanter kaydına geçmeden, üzerinde bilimsel çalışmalar yapılan eser anlamındaki "Etüdlük eser"ler listesine ise 60 eser kazandırabildi.
Anadolu'da yürütülen
uzun süreli kazı çalışmalarında ikinci sıraya ise
Muğla, Yatağan'da yer alan Lagina Hekate Kutsal
Alanı yerleşti. 1856 yılında, N.C Newton'un sondaj
çalışmalarına başladığı alan, bugüne kadar müzelere
kazandırdığı bin 111 eserle ise, en eski kazılar
arasında, envanterlik eser şampiyonu unvanına sahip. N.C Newton, 152 yıl önce
başlattığı sondaj çalışmaları sonucu bulduğu
tapınağa ait 7 kabartmalı friz bloğunu, G.
Hirschfeld ise 1879 yılında kutsal alandaki
yazıtları gün ışına çıkardı. 1891 yılında ise Batı
Anadolu'nun ilk Türk kazısını Lagina'da
gerçekleştiren Osman Hamdi Bey, kutsal alandaki
çalışmalarda 17 kabartmalı friz daha ortaya çıkardı.
Elde edilen bu frizler, İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne
taşındı. 1993 yılından itibaren ise Lagina'da kutsal
alan ile çevresinde düzenli kazı ve restorasyon
çalışmaları, Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr.
Ahmet Adil Tırpan başkanlığında devam ediyor. Geç
Geometrik Dönem yerleşiminden, (MÖ 8. YY) Doğu Roma
Hıristiyanlık Dönemine kadar kesintisiz uzanan bir
yerleşim stratigrafisinin keşfedildiğini alan, bin
111 envanterlik, 948 etütlük eserle, en eski kazılar
arasında birinci sırada yer alıyor. İLK 10'A GİREN EN ESKİ
KAZILAR VE ÇIKAN ESER SAYISI Kültür Varlıkları ve
Müzeler Genel Müdürlüğü'nden derlenen bilgilere
göre, Anadolu'daki uzun süre devam eden kazı
çalışmaları arasında, 166 yıllık Magnesia kazısı en
yaşlı kazı çalışması unvanına sahip. Öte yandan,
Magnezia kazısından, hiç envanterlik eser elde
edilemezken, alandan elde edilen etütlük eser sayısı
ise 66. En eski kazı çalışmaları
sıralamasında ikinciliğe ise Muğla, Yatağan'da yer
alan Lagina Hekate Kutsal Alanı yerleşti. İkinci en
eski kazı çalışması Lagina Kutsal Alanı, 1856
yılından bu yana müzelere kazandırdığı bin 111
envanterlik eser ve 948 etütlük eserle en eski
kazılar arasında 2. olmasına rağmen, eser şampiyonu
oldu. Çanakkale Merkez'de 1863
yılından bu yana sürdürülen Troia kazısı, uzun süre
devam eden en eski kazı çalışmaları arasında
üçüncülüğe oturdu. Alandan çıkarılan envanterlik
eser sayısı 8, etütlük eser sayısı ise 178. İzmir Selçuk'ta
yürütülen Ephesos Arkeolojik kazısı, 1863 yılından
bu yana devam ediyor. En eski 4. kazı çalışması olan
Ephesos'dan, envanterlik 33, etütlük 229 eser
çıkarıldı. 1878 yılında başlanan ve
İzmir, Bergama bölgesinde yürütülen Pergamon kazısı
ise 5. sırada. Pergamon'dan, bu güne kadar 14
envanterlik eser, 162 etütlük eser çıkarıldı. Denizli, Merkez'de
bulunan Hierapolis kazısı 1898 yılından bu yana
devam ediyor. En eski kazılar arasında 6. olan kazı
alanı, envanterlik 6, etütlük ise 199 eseri
kayıtlara geçirdi. Başlangıç tarihi 1906
olan ve Çorum, Boğazkale'de yürütülen Boğazköy
kazısı, 7. sırada yer alıyor. Alandan, 39
envanterlik, 308 etütlük eser kayıtlara geçirildi. Çorum, Alaca'da
yürütülen Alacahöyük kazısına 1907 yılında başlandı.
En eski kazı çalışmaları arasında 8. sırada yer alan
Alacahöyük kazısında, envanterlik eser olarak 77,
etütlük eser olarak da 82 eser çıkarıldı. 1911 yılında başlanılan
Priene kazısı, 9. en eski kazı çalışması. Aydın,
Söke'de bulunan arkeolojik alandan, 41 envanterlik eser, 40
da etüdlük eser çıktı. En eski kazı çalışmaları arasında Kayseri, Kocasinan'da yürütülen Kültepe kazısı ise 10. sırada yer alıyor. 1925 yılında başlanan kazı çalışmaları sonucunda, 213 envanterlik eser çıkarılırken, etütlük eser bulunmadı. haberler.com, 10.06.2008 |
||||
KYBELE'NİN KAYA OYMASI
RÖLYEFİNE ULAŞIM ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR
Manisa Akpınar'da, Spil Dağı'nın kuzeydoğu eteklerine kayaya kazılarak yapılan 8-10 metre yüksekliğindeki Kybele rölyefinin olduğu yere ulaşımın olmaması nedeniyle ziyaret edilemediği, hemen aşağısında mesire yeri ve piknik alanı olmasına rağmen çoğu kişinin bilmediği kaydedildi. Gediz Ovası'na oturur şekilde bakan, iki yanında birer aslan figürü bulunan ve Hitit hiyeroglif yazıtlarının izleri görülen Kybele'nin Akpınar mesire alanına 100 metre mesafedeki ormanlık alanda olmasına rağmen ulaşımın çok güç gerçekleşebildiği belirtildi. Dik patika nedeniyle kat edilecek mesafenin 450 metreyi bulduğu rölyefin, doğa koşullarının tahribatı nedeniyle büyük ölçüde yıprandığı, aslan figürlerinin seçilemez hale geldiği belirtildi. Halk arasında ''Papaz Kayası'' adıyla anılan, üst tarafında Kybele rahiplerine ait kaya odalarının da bulunduğu sanılan rölyefin turizme kazandırılması, bu kapsamda daha rahat ziyaret edilebilmesi için çalışma planlandığı açıklandı.
Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse, rölyefin kentin tanıtımında büyük yer tutacak önemli antik değerlerden birisi olduğunu kaydetti. Kaya yontusunun Ana Tanrıça'yı temsil ettiğini belirten Karaköse, eserin kentin marka değerlerinden birisi olarak ele alındığını, yörede iki yıl önce bir çalışma gerçekleştirildiğini ancak çeşitli sebepler yüzünden konunun askıya alındığını kaydetti.
Erdinç Karaköse, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Kybele'nin bulunduğu alanın ziyaretçiler tarafından daha yakından görülebilmesi için nasıl bir projelendirme yapılabileceği ve ulaşımın nasıl sağlanabileceği yönünde araştırmalarımız olmuştu. Manisa'daki bazı odalarımızdan bu araştırmalarda destek almıştık. Yapılan araştırmalar sonrası iki alternatif çözüm üzerinde durulmuştu. Bunlardan bir tanesi kaldırım taşı döşeme yol düzenlemesi, ikincisi ise bir telesiyej tarzında ulaşım sağlanabilirliği yönündeydi.''
Çalışmaların gerçekleştirildiği dönemde Kybele'nin hemen alt kısmındaki Akpınar Piknik ve Mesire Alanı'nda Manisa Belediyesi'nce düzenleme çalışmalarına başlandığını ifade eden Karaköse, çalışmaların tamamlanmasından sonra düzenlemeye paralel olarak Kybele'ye ulaşım imkanı sağlanmasının daha uygun olabileceği düşüncesiyle hareket ettiklerini söyledi.
Karaköse ''Bu nedenle o günlerde bu çalışmayı ertelemiştik. Şimdi eserin daha yakından görülebilmesi amacıyla bir proje çalışması ele alınacak. Gelecek dönemde Manisa'nın marka kent alt yapısının geliştirilmesi faaliyetleri içinde proje yürütülecek,'' dedi.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Karaköse, yapılacak çalışmalardan sonra herkese Kybele'yi yakından görme imkanının sağlanacağını, Hititler döneminden kalan bu kaya yontusunun Manisa'ya gelenlerin ilgisini çekeceğine inandıklarını bildirdi. TürkiyeTurizm.com, 10.06.2008 |
||||
ERZEN'DE YÜZEY ARAŞTIRMA ÇALIŞMALARI BAŞLADI
Türk Tarih Kurumu’nun maddi desteği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle Batman'ın Kozluk İlçesi Oyuktaş Köyü Yeşilyurt mezrası sınırları içinde kalan İslami Erzen kentindeki 2008 yılı çalışmaları 1. dönem yüzey araştırmaları başladı. Söz konusu araştırma İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof.Dr. Salim Cöhce başkanlığında Muğla Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nden 9 kişilik bir ekip tarafından yürütülecek. Bölgedeki yüzey araştırmaları İslami Erzen kentinin kalıntılarının bulunduğu Yeşilyurt Mezrası ile Oyuktaş Köyü arasında kalan alanda ve buna bağlı Garzan Çayı’nın batısında bulunan Şeyh Bace Kalesi çevresinde yoğunlaşacak. İl Kültür ve Turizm Müdürü Selahattin Ortaboy, bu yılki çalışmaların önümüzdeki yıl başlaması düşünülen Arkeolojik kazılara bir hazırlık oluşturacağını ifade etti. Batman Gazetesi, 10.06.2008 |
||||
KAPADOKYA'YI MAYIS AYINDA 291 BİN 290 KİŞİ ZİYARET ETTİ
Nevşehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre, peri bacaları ile ünlü, önemli turizm merkezlerinden Kapadokya'nın tarihi ve turistik merkezlerini 139 bin 355'i yabancı 152 bin 35'i yerli olmak üzere toplam 291 bin 390 kişi ziyaret etti.
Kapadokya'da ziyaretçilerin en çok Göreme Milli Parkı ve Göreme Açık Hava Müzesini ziyaret ettikleri bildirildi. Mayıs ayında sadece Göreme Milli Parkı ve Göreme Açık Hava Müzesi, 88 bin 103 yerli ve yabancı ziyaretçisiyle en çok ziyaret edilen tarihi ve turistik mekan olurken, onu 71 bin 20 ziyaretçi sayısı ile Hacıbektaş Veli Müzesi, 53 bin 300 ziyaretçisi ile de Kaymaklı Yeraltı Şehri izledi.
Derinkuyu Yeraltı Şehri ve Müzesi, Çavuşin Kilisesi, Zelve ve Paşabağları ören yerleri, Açık Saray ören yerleri ve El Nazan Kilisesi de yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği mekanlar arasında yer aldı. Mayıs ayında Kapadokya'yı ziyaret eden yerli turist sayısında artış gözlendiği bildirildi. Turizm Gazetesi, 10.06.2008 |
||||
BERGAMA'DA ÖREN YERLERİ 19:00'A KADAR AÇIK KALACAK
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın talimatıyla, İzmir'in tarihi yapıtlarıyla ünlü Bergama'da daha önce 17.00'ye kadar açık olan ören yerleri, 19.00'a kadar ziyaret edilebilecek.
Bergama Belediye Başkanı Raşit Ürper, gazetecilere yaptığı açıklamada, Bergama Turizm Derneği Başkanı Macit Gönlügür ile 22. Uluslararası İzmir Festivali'nin açılış konseri için Bergama'ya gelen Bakan Günay'a, tarihi ören yerlerinin saat 17.00'de kapatılmasının turizmi olumsuz yönde etkilediğini bildirdiklerini ifade etti. Bakan Günay'ın da bunun üzerine Bergama Müze Müdürü Adnan Sarıoğlu'na tarihi ören yerlerinin saat 19.00'a kadar açık kalması talimatını verdiğini bildirdi.
Yaz aylarında günlerin uzun olduğuna dikkati çeken Ürper, ''Saat 17.00'de tarihi ören yerleri personel yokluğu gerekçe gösterilerek kapatılıyor. Birçok turist ya aşırı sıcakta tarihi ören yerlerini gezmek zorunda kalıyor ya da bu güzellikleri göremeden gidiyordu. Bakan Günay'a bu sorunu ilettik, çözüm bulundu'' dedi.
Ürper, Bergama Kozak köy muhtarlarının Kozak Yaylası'nda işletilmek istenen altın madeninin yöreye zarar vereceğini iddia ederek, Bakan Günay'a şikayette bulunduklarını kaydetti. Bakan Günay'ın, ''Ben doğayı bozan değil, doğayı bozmayan turizmden yanayım. Kim olursa olsun yapılan iş doğayı bozacaksa, ben onun karşısındayım'' dediğini anımsatan Ürper, şöyle konuştu: ''Bakan Günay, Bergama'da iki gün önce temeli atılan teleferik için de 'görüntü kirliliğine yol açmayın, doğaya zarar vermeyin' dedi. Bakan Günay'ın Bergama'ya gelişi iyi oldu. Turizmle ilgili sorunları aktarma fırsatımız oldu, çözümler bulundu.'' Turizm Gazetesi, 10.06.2008 |
||||
PAMUKKALE'YE DİKİLEN AĞAÇLAR SÖKÜLECEK
Pamukkale’de yapılan ağaçlandırma çalışmaları koruma kurulunun engelline takıldı. Dikilen 1000 zakkum ve zeytin fidanı, SİT bölgesinde bulunduğu gerekçesiyle sökülecek. Koruma kurulu, ağaçları diken vakıf hakkında da yasal işlem yapılmasını istedi.
Denizli Valiliği’nin 5 ay önce aldığı karar doğrultusunda Orman ve Çevre Vakfı Pamukkale’yi ağaçlandırdı. 3 kilometrelik yol boyunca bin adet zakkum ve zeytin fidanı dikildi. Ancak Aydın Kültür ve Tabii Varlıklarını Koruma Kurulu, ağaçlandırma yapılan bölgenin SİT alanı olduğu gerekçesiyle zakkum ile zeytin fidanının sökülmesine karar verdi. Valiliğin desteğiyle ağaçlandırma yapan vakıf yöneticileri kurul kararını şaşkınlıkla karşıladı. Ntvmsnbc, 10.06.2008 |
||||
MÜZEDE YER KALMAYINCA MOZAİKLER TOPRAK ALTINDA BEKLETİLİYOR
Antakya Arkeoloji Müzesi'nde yer darlığından dolayı arkeolojik kazılarda tespit edilen birçok mozaiğin gün yüzüne çıkartılamadığı bildirildi. Antakya'da, Harbiye beldesinde, Kırıkhan, Hassa ve Erzin ilçeleri ile Arsuz beldesinde arkeologların büyük emeklerle buldukları mozaik eserler, müzede yer olmadığı için toprağın altında bekletiliyor.
Hatay İl Özel İdaresi toplantı salonunda Hatay'ın "Marka Kent" olma yolunda izleyeceği stratejileri belirleyecek üst ve alt komitelerin belirlenmesi için sinerji grupları bir araya geldi. Hatay Valisi Nusret Miroğlu başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda, öncelikle Kentsel Ölçekte Markalaşma stratejisi kapsamında bu güne kadar gerçekleştirilen çalışmalar hakkında katılımcılara genel bir bilgi verildi.
Antakya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hikmet Çinçin, Hatay'ın marka kent olması yolunda Arkeoloji Müzesi'nin mevcut durumunun iyileştirilmesi gerektiğinin önemine değindi. Mevcut müzenin yeterli olmadığını dile getiren Çinçin, Antakya Arkeoloji Müzesi'nin genişletilmesinin yanı sıra ikinci bir müzenin daha hayata geçirilmesini önerdi. Çinçin, dünyada Tunus'taki müzeden sonra mozaik açısından ikinci müze olan Antakya Arkeoloji Müzesi'nde 40 bin civarında eserin bulunduğunu ancak eserlerin yer darlığı dolayısıyla bin 500'ünün sergilendiğini hatırlattı. Çinçin, mevcut müzeye çevresindeki yerleri de katarak alanın genişletilmesini istedi. İkinci müze içinde Sn. Pierre Kilisesi'nin civarında yapılmasını aktaran Çinçin, "Bir şehir için iki müze çok görülmemeli. Mevcut müzedeki 40 bin eseri sergileyemiyoruz. Çevre ilçelerimizde birçok kazıda tespit edilen mozaikler mevcut müzemizdeki yer darlığından dolayı gün yüzüne çıkartılmıyor. Mozaik müzesi bakımından Gaziantep çok iyi yatırımlar yapıyor. Bizim müzemizin dünyada mozaik müzeleri açısından Gaziantep'in gerisinde kalmasını istemiyoruz" dedi. TürkiyeTurizm.com, 10.06.2008 |
![]() |
|||
İSTANBUL'DA NURUOSMANİYE VE YAVUZ SULTAN SELİM CAMİLERİ İHALE İLE RESTORE EDİLECEK
İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü, tarihi Yavuz Sultan Selim ve Nuruosmaniye camilerinin tamamlama ve çevre düzenlemesi (restorasyon) işlerini ''pazarlık usulü'' ile yaptırmak üzere ihaleye çıkarıyor.
Fatih İlçesi'nde bulunan Yavuz Sultan Selim Camii ile Eminönü İlçesi'ndeki Nuruosmaniye Camii'nin tamamlama ve çevre düzenlemesi, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki kültür varlıklarının rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri, sokak sağlıklaştırma, çevre düzenleme projeleri ve bunların uygulamaları ile değerlendirme, muhafaza, nakil işleri ve kazı çalışmalarını kapsayacak.
Yavuz
Sultan Selim Camiinin restorasyonunda işin bitiş
tarihi 20 Aralık 2008 olarak belirlendi.İhale,
İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğünde 3 Temmuz 2008
tarihinde saat 14.30'da yapılacak. İhaleye sadece
yerli istekliler katılabilecek. Turizm Gazetesi, 10.06.2008 |
||||
2.5 TONLUK TARİHİ DEĞERİ BULUNAN KAYAYI EVİNE GÖTÜRÜRKEN YAKALANDI
Malatya'da bir şahıs tarihi değeri bulunan 2.5 tonluk kayayı evine götürürken yakalandı. Jandarmadan edinilen bilgiye göre Malatya'nın Akçadağ İlçesi Yaylımlı Köyü'nde ikamet eden K.K. isimli şahıs köy merasında bulunan ve tarihi eser niteliği taşıyan 200 cm x 40 cm ebatında yaklaşık 2,5 ton ağırlığında içi oyulmuş kaya parçasını evine götürmeye çalışırken yakalandı.
K.K. Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatı ile ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılırken kaya parçası, Müze Müdürlüğü'nce yedi emin olarak köy muhtarlığına teslim edildi. Olayla ilgili tahkikata devam edildiği bildirildi. haberler.com, 10.06.2008 |
||||
ALLIANOI BOĞULUYOR
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 10.06.2008 |
||||
KABE'Yİ GENİŞLETME ÇALIŞMALARI SIRASINDA 273 TARİHİ ESER BULUNDU
Mekke'de Kabe çevresini (Harem) genişletme projesi çerçevesinde yapılan kazı çalışmaları sırasında 273 tarihi eserin bulunduğu belirtildi. Harem'in kuzeyinde Şamiye bölgesinde yapılan kazılarda tarihi mimari eserlerin yanı sıra Kuran-ı Kerim nüshaları, kitaplar ve haritaların bulunduğu açıklandı.
Turizm ve Tarihi Eserler Genel Heyeti, Tarihi Eserler ve Müzeler Genel Sekreter Vekili Dr. Ali Al-Gabaan, kazılar sırasında rastlanan tarihi eserlerin büyük bir titizlikle çıkarıldığını belirterek bu konunun incelenmesi için Mekke Eserler Bürosu'nun bir heyet oluşturacağını söyledi. Dr. Al-Gabaan kazı sırasında çıkan eserlerin heyet tarafından Mekke Müzesine taşındığını ifade ederek, şu ana kadar bulunan eserlerin sayısı 273'e ulaştığını ve çalışmaların devam ettiğini sözlerine ekledi. Al-Gabaan; çıkarılan eserlerin Mekke Müzesi'nde korumaya alınacağını ve yapılan incelemeler sonucunda dünyanın dört bir yanından gelen misafirlerin ziyaretine açılacağını belirtti. TürkiyeTurizm.com, 10.06.2008 |
||||
KİLİS'TE MÜZE KURULMASI İÇİN ÇALIŞMA BAŞLATILDI
İl Genel Meclisi aldığı bir karar ile Kilis'te, müze kurulması için çalışma başlatma kararı aldı.
İl Genel Meclisi Başkanı Mehmet Tanrıaşkı başkanlığında yapılan Haziran ayı toplantısında Kilis müzesinin kurulması için karar verildi. İl Genel Meclisi Başkanı Mehmet Tanrıaşkı, yaptığı açıklamada, "İl Genel Meclisi Türkiye Suriye Bölgelerarası İş Birliği kapsamında hazırlamış olduğumuz proje ile, Neşet Efendi Konağının müze olarak düzenlenmesi için 137 bin 441 YTL tutan proje bedelinin yüzde 10.50'lik kısmı olan 14 bin 442 YTL'si, İl Özel İdare bütçesinden karşılanmasına oy birliği ile karar verildi. Yıllardır özlemini çektiğimiz Kilis müzesi için ilk adım atılmış olup, Kilis müzesinin kurulması için her türlü girişimlerimiz devam etmektedir" dedi. haberler.com, 10.06.2008 |
||||
'DELİKLİTAŞ' YENİDEN YAPILACAK
Bitlis Kültür ve Turizm Müdürü Hüsnü Işıkgör, ilin sembolü olan 'Deliklitaş'ın yeniden yapılıcağını belirtti.
Işıkgör, yaptığı açıklamada, Bitlis-Diyarbakır karayolu üzerinde bulunan Deliklitaş'ın eski haline getirmek için çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Işıkgör, projenin tamamlanmak üzere olduğunu belirterek, "Bitlis-Diyarbakır karayolunda bulunan Deliklitaş, orijinal hali çok güzeldi. Delikli olan büyük bir kayanın arasından araçlar gidip geliyordu. Ancak Tatvan Feribot İşletmesi'ne getirilen feribotlar parçaları kayanın arasında geçmeyince kayanın üst kısmı parçalanmış. Biz de eski orijinal haline getirmek için çalışmalar yapıyoruz" dedi. Bitlisli işadamı Kenan Haspolat, Deliklitaş'ın eski haline gelmesi için tüm masrafları üstlendiğini belirterek, "Burayla ilgili çalışmalar devam ediyor. Proje tamamlanmak üzere. Proje bittikten sonra söz konusu yerin ve ilin sembolü olan Deliklitaş eski haline geri getirilecek" şeklinde konuştu. Bitlis Kent Haber, 09.06.2008 |
|
|||
![]() ![]() |
TÜRKİYE'NİN TURİZME AÇILAN İLK MAĞARASI İNSUYU TAHRİP EDİLİYOR
Türkiye'nin turizme açılan ilk mağarası olan İnsuyu, sorumsuz kişiler tarafından tahrip ediliyor. Aşıkların ve fanatik taraftarların duvarlara yazdıkları yazılar mağaranın doğal güzelliği bozarken, kaçak sondajlar sebebiyle içerideki göller tek tek kuruyor.
Burdur merkeze 13 kilometre uzaklıkta bulunan İnsuyu Mağarası, doğal güzelliğini yitiriyor. 5 yıl önce içinde irili ufaklı 9 göl bulanan mağarada neredeyse hiç su kalmadı. Mağaranın çevresine vurulan kaçak sondajlar yüzünden çekilen sular, göllerin tek tek kaybolmasına neden oluyor. Geçen yıla kadar 6 metre derinliğe sahip olan Dilek Gölü'nde hiç su kalmadı. Büyük gölün suyu da tamamen bitmek üzere.
Mağaranın ikinci sorunu ise duvarlarına yazılan yazılar. Sorumsuz kişilerin yazdığı yazılar, mağaranın doğal yapısını bozuyor. Mağarayı gezenler onlarca kişi tarafından yazılan yazıları okuyor. Duvarları çeşitli isimlerin yanı sıra şehir isimleri de kazınıyor. Mağarayı gezen Burdur Valisi İbrahim Özçimen, "İnsan sevgisini kalbine yazmalı. Böylesine önemli bir doğa harikasına ve turizm yapısına değil. Bu konuda ziyaretçilerimizden duyarlılık bekliyoruz" diye konuştu. Mağara çevresinde kaçak sondajların kapatılması için çalışmaların sürdüğünü belirten Özçimen, ayrıca, mağaranın ışık ve ses sisteminin modernize edilmesi için talimat verdi. Özçimen 2007'de mağarayı 54 binden fazla kişinin ziyaret ettiğini 2008'de rakamın daha da yüksek olmasını beklediklerini sözlerine ekledi. TürkiyeTurizm.com, 09.06.2008 |
|||
METRO ÇALIŞMASINDA ANTİK MEZAR
Yunan yetkililer tarafından, Selanik’de devam etmekte olan metro inşaat çalışmaları sırasında, ölü hediyesi olarak altın mücevherlerle birlikte antik bir mezar bulunduğu bildirildi.
Mezarda bulunan kadının tahta bir tabutla gömüldüğü anlaşıldı ise de, tabutun ahşaplarının çok ufak bir kısmı sağlam kalabilmiş durumda. AP, 08.06.2008 |
![]() |
|||
"100'Ü AŞKIN HÖYÜK BULUNMAKTA"
Siirt Türbehöyük'te 6 yıl çalışan, geçen yıl da Başur Höyüğü'nde kazı çalışmasına başlayan Ege Üniversitesi (EÜ) Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Haluk Sağlamtemur, Siirt genelinde 100'ü aşkın höyük bulunduğunu belirtti.
Siirt Valisi Necati Şentürk, Yrd.Doç.Dr. Haluk Sağlamtemur'u makamında kabul etti. Vali Şentürk, Siirt'teki tarihi yerleşim kalıntılarının ortaya çıkarılmasından mutlu olduklarını söyledi. Yrd. Doç.Dr. Sağlamtemur ise ekibiyle Siirt Türbehöyük'te 6 yıl çalıştıktan sonra geçen yıl Başur höyüğündeki kazı çalışmasına başladıklarını belirterek, Vali Şentürk'e buradaki çalışmaları hakkında bilgi verdi. Yrd. Doç.Dr. Sağlamtemur, Siirt'in dünyanın en eski yerleşim birimlerinden birisi olduğunu, tarih boyunca yukarı Mezopotamya ile Doğu Anadolu arasında sınır ticaretinin ve mal değişiminin yapıldığını bildirdi. Zaman, 09.06.2008 |
||||
|
DEĞİRMEN TURİZME AÇILIYOR Muğla'nın Datça İlçesi'ndeki 2 asırlık yel değirmeni, turizmin hizmetine giriyor. Muğla İl Özel İdaresi tarafından Zeynep Kurtulmaz adlı işletmeciye kiralanan tesis, ay sonunda açılacak. Çok amaçlı olarak hizmet verecek değirmenin, kafeterya hizmetinin yanı sıra kültür ve tarih merkezi olarak da kullanılacağı bildirildi. Datça'nın Kızılkanat yöresinde 1800'lü yılların başında yapılan, 1970'li yıllara kadar tahıl öğüten değirmen, artık yerli ve yabancı turistlere hizmet verecek.
Değirmeni de yeniden faaliyete geçireceklerini belirten Kurtulmaz, öğüttükleri buğdaydan elde edecekleri unla, konuklarına yiyecek hazırlayacaklarını söyledi. Kurtulmaz, şöyle konuştu: “Değirmenin doğal yapısını kesinlikle bozmayacağız. Gerek değirmenin içinde gerekse bahçedeki düzenlemelerimizde Türk kültürünü ve tarihini yansıtacak materyaller kullanacağız. Bu konuda kaymakamlık ve belediye ile işbirliği yapacağız. Zaman zaman burada sergiler düzenleyeceğiz. Ayrıca değirmeni de faaliyete geçireceğiz, buğday öğütüp un üreteceğiz. Ürettiğimiz unla hazırlayacağımız yiyecekleri konuklarımıza sunacağız.” Cumhuriyet, 09.06.2008 |
|||
GAZİANTEP KALESİ'NİN RESTORASYONU BİTME AŞAMASINA GELDİ
Türkiye'de ayakta kalabilen kalelerin en güzel örneklerinden biri olarak nitelendirilen, Gaziantep Kalesi'ndeki restorasyon çalışmalarında sona gelindi.
Gaziantep İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Abdülkadir Demir, geçtiğimiz yıl Eylül ayında hazırlanan, master projesinin Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından onaylandığını belirterek, ''Gaziantep'i 30-40 yıldır süren bir ayıptan kurtarmaya kararlıyız'' dedi. Demir, yaptığı açıklamada, Gaziantep İl Özel İdaresince hazırlanan master projesi kapsamında ihaleye çıkıldığını ve yer tesliminin yapıldığını ifade ederek, ''Antep kalesinde ne yazık ki 30-40 yıldır süren bir çalışma var. Ama nedense bir türlü bitirilememiş. Hemen yanı başımızda Suriye'nin Halep kentinde olan ve bizdeki kalenin benzerinin bile restorasyonu tamamlandı. Burası turizme açıldı. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bir yıl içinde tüm çalışmaları tamamlamak istiyoruz'' şeklinde konuştu. Restorasyonun 1 yıl içinde tamamlanacağını ve kalenin tam anlamıyla açık hava müzesine dönüştürüleceğini anlatan Demir, ''Bir yerde 40 sene restorasyon sürmez, bu şehrin bir ayıbı. Gaziantep'i bu ayıptan kurtarmak, tarihi kaleyle kent halkını bütünleştirmek istiyoruz'' dedi. Demir, şu anda 1 milyon 600 bin YTL ödeneğin hazır olduğunu ve bunun da sadece kalenin restorasyonu için kullanılacağını söyledi. Zaman, 09.06.2008 |
||||
GÖBEKLİTEPE TARİHİ DEĞİŞTİRDİ Sabah, Haber: Yaşar Özay, 09.06.2008 |
||||
PERRE ANTİK KENTİ'NE KORUMA PROJESİ
Kommagene Uygarlığı'nın beş büyük kentinden birisi Perre Antik Kent'in nekropol ve mozaikli villa bölümlerinin korunması için proje keşfi yapıldı.
Adıyaman Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne bağlı Müze Müdürlüğü tarafından yerel imkanlarla kazı yapılan Perre Antik Kent nekropol alanının korunması çizilecek projelerin keşfi yapıldı. Adana Rölöve Anıtlar Müdürlüğü'nden uzmanların yaptığı keşif ve yerinde inceleme sonrasında rapor hazırlandı. Müze Müdürlüğü tarafından nekropol alanına tel örgü, hizmet ünitesi ve aydınlatma, mozaikli villa için koruma evi yapılması projeleri hazırlanacak. Adıyaman Müze Müdürü Arkeolog Fehmi Eraslan, keşifleri yapılan projelerin müze müdürlük tarafından hazırlanacağını, projelerin Kültür ve Turizm Bakanlığı veya Valilik tarafından ihaleye çıkartılarak uygulamaya geçireceğini belirtti.
Eraslan, "Perre Antik kentte yaptığımız kazı kadar bu kazılarda ortaya çıkan yapıları da korumak çok önemlidir. Diğer taraftan koruma altına alınan yerlerin turistlere sunmakta önemlidir. 2008 yılı içerisinde belirtilen işlerin projelerini hazırlayarak kaynak sorunu olmazsa ihale etmeyi düşünüyoruz" dedi. Adıyaman Kent Haber, 09.06.2008 |
||||
ZİGETVAR KALESİ KURTARILIYOR
Muhteşem Süleyman'ın son kuşatmasını yaptığı Macaristan'daki Zigetvar Kalesi'nin işletmesini Türk Macar İslam Kültür Derneği üstlenecek.
Dernek ve Zigetvar Belediyesi'nin ortak projesiyle kalenin içindeki Sultan Süleyman Camii restore edilecek, kervansarayın inşaatı tamamlanarak, Türk kültür merkezi olarak hizmete açılacak. Türk tarihinin bu önemli varlığına sahip çıkmak amacıyla yaptıkları başvuruya hem belediyenin hem de hazinenin çok sıcak baktığını anlatan dernek Başkanı Fadıl Başar, kısa zamanda anlaşmaların imzalanacağını söyledi. Zigetvar Belediye Başkanı Jozsef Paizs de Macaristan'da faaliyet gösteren derneğin çok güzel bir projeyle kendilerine gelmesinden büyük mutluluk duyduklarını ifade etti. Zaman, 09.06.2008 |
||||
![]() |
ESRARENGİZ MAĞARA TEMİZLENİYOR
Amasya Kalesi'nde bulunan ve derinliği bilinemeyen esrarengiz mağara Cilanbolu'da yapılan temizlik çalışmalarında merdivenler ortaya çıkarıldı.
Amasya Kalesi'nde bulunan ve Hellenistik döneme ait olduğu bilinen, Amasya'da yaşamış medeniyetler tarafından gezli geçit, su kuyusu ve zindan olarak kullanıldığı bilinen gizemli mağara Cilanbolu'da yapılan temizlik çalışmalarında, mağaranın gidilebilen 150 metrelik kısmının 25 metresinin merdivenleri ortaya çıkartıldı.
Amasya Müzesi arkeologları rehberliğinde yapılan temizlik çalışmalarının 92 bin YTL harcanarak tamamlanması beklenirken, efsanelere konu olan mağaranın ucunun nereye çıkacağı ise merak konusu oldu. Temizlik çalışmalarının ardından ışıklandırılarak turizme açılacak olan mağara şimdine ilgi odağı olmaya başladı. haberler.com, 09.06.2008 |
|||
SUALTINDAKİ ŞEHİRDE KİLİSE BULUNDU
Erozyonla yerinden koparak denize yuvarlanan bir Ortaçağ kilisesi sualtı arkeologları tarafından bulundu. Bulunan kalıntıların, Dunwich şehrindeki en büyük kilise olan ve Suffolk sahillerinde kaybolan St. John Kilisesi’ne ait olduğu tahmin ediliyor. Dunwich, 1400’lü yıllarda, yani Kuzey Denizi tarafından yutulmadan önce oldukça büyük bir yerleşimdi.
Suffolk Sualtı Araştırmaları yöneticisi Stuart Bacon bu kalıntıları 35 yıldır aradığını belirtti. Kazıları Bacon ile birlikte sürdüren, Southampton Üniversitesi arkeoloji profesörü David Sear 13. yüzyılda yapılan St. John Kilisesi’nin 1540 yılında, kopan yamaç parçası ile birlikte denize yuvarlandığını söyledi. “Yerini kabaca tahmin ediyorduk. Şimdiye dek yüzlerce defa dalış yapıldı, bugüne kadar bulamamıştık” dedi. Kilise kalıntılarının bugüne dek bulunamamasının sebebi ise geçen 500 yıl boyunca üstünü tamamen örten tortu. BBC News, 07.06.2008 |
![]() |
|||
|
DEMİR PULLARI BOYAYIP OSMANLI ALTINI DİYE SATTILAR
Ankara Emniyeti’nin şikayet üzerine başlattığı operasyonda bin 300 demir pulu boyayıp Osmanlı altını diye 197 bin YTL’ye satan 4 kişi suç üstü yakalandı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi’ne gelerek şikayette bulunan Ekrem T., Süleyman C. isimli bir şahsın Nurettin T. isimli bir arkadaşında bulunan Osmanlı altınları karşılığında kendisinden 197 bin YTL aldığını fakat ne altın ne de parayı vermediğini ifade ederek şikayetçi oldu. Bunun üzerine başlatılan planlı operasyonda şikayetçinin bir başka arkadaşı olan Tufan Y. üzerinden aynı dolandırıcılarla temasa geçildi. İsmail Hakkı Y. adlı şahıs altınların bulunduğu arkadaşlarını 9 bin YTL alarak, numune altınlarla buluşma ayarladı. Kendini et toptancısı olarak tanıtan polisler ile buluşan Şahin K. ve İsmail E. Ankara’nın Kayaş semtinde 40 Reşat altını ile geldi. Buluşmada bunların Osmanlı altını olduğunu iddia ederek diğer bin 300 altına rakam biçen dolandırıcılar, suç üstü olarak yakalandı. Nitelikli Dolandırıcılık suçu işleyen şahıslar Nurettin K., Şahin K., İsmail E. ve İsmail Hakkı Y. Ankara Adliyesi’ne sevk edilirken, zanlıların arabasında bulunan çuval içindeki altınların, boyanmış demir pul olduğu anlaşıldı. Radikal, 09.06.2008 |
|||
OSMANLI MİRASI YABANCIYA GİDİYOR
Tarihi Sultanahmet Köftecisi'nin 3. kuşak temsilcisi Mehmet Tezçakın, elinde bulunan dünyadaki en kapsamlı Osmanlı Kağıt Paraları Koleksiyonu'nu, “parçalanmadan Türkiye'de tutma girişimlerinden” sonuç alamayınca, uluslararası müzayedede satma kararı aldı. İsrailli ve Arap nümismatların büyük ilgi duyduğu koleksiyon, merkezi Londra'da bulunan uluslararası müzayede şirketi Spink aracılığıyla satılacak.
Tezçakın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 20 yıllık emek sonucu bir araya getirdiği koleksiyonu, çocuklarının 4. nesil olarak sürdürdükleri Tarihi Sultanahmet Köftecisi'ni maddi zorluklar nedeniyle 5. nesile aktaramama tehlikesi ortaya çıkınca, 6 ay önce satmaya karar verdiğini belirtti.
Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk el yazması kaimesinin de aralarında bulunduğu bazı parçaların dünyada başka eşi bulunmadığını, bu yüzden ünlü nümismatlardan bu parçalar için milyon dolarlık teklifler aldığını anlatan Tezçakın, şunları söyledi:
“Suudi Arabistanlı emlak kralı, nümismat Ahmad el Jafari, koleksiyonun sadece 25 parçası için 1 milyon dolarlık teklifte bulundu. Bu ve benzeri teklifleri hem koleksiyonun parçalanmaması hem de yurt dışına çıkmaması amacıyla bugüne kadar kabul etmedim. 20 yıllık emek sonucu bir araya getirdiğim bu koleksiyon, bir kere parçalanıp yurt dışına çıkarsa, şu anki değerinin 10 katına bile yeniden toplanamaz. Bu yüzden 6 aydır Başbakanlık, Kültür ve Turizm Bakanlığı, kamu ve özel bankalarla görüşerek, bu kültür hazinesinin Türkiye'de kalması için uğraş verdim. Ancak, başarılı olamadım. Benim için zor da olsa bu kararı vermek zorunda kaldım. Ünlü müzayede şirketi Spink'in temsilcilerini İstanbul'a davet ettim. Müzayedenin İstanbul'da yapılmasını talep ettim. Onlar da bu koleksiyona özellikle İsrail ve Arap dünyasından yoğun talep geleceğini bildikleri için önerime olumlu yaklaşıyorlar.”
Spink'in temsilcileri ile bir iki hafta içinde müzayede için anlaşma yapacağını kaydeden Tezçakın, bu aşamadan sonra geri dönüşün olamayacağını, kendisi için “kutsal emanetler” olan Osmanlı kağıt paralarının en yüksek teklifi veren kişilere satılacağını söyledi.
Osmanlı kağıt paralarını “saygın bir koleksiyon malzemesi” haline getirmek için titiz bir çalışma yaptığını belirten Tezçakın, Türkiye ve dünyadaki tüm müzayede ile fuarları taradığını, 46 özel koleksiyonu satın aldığını anlattı.
Değişik ülkelerde ortaya çıkan, çoğunluğu ünik Osmanlı kağıt paralarını, uluslararası müzayedelerde satın alarak Türkiye'ye getirdiğini ifade eden Tezçakın, örneğine henüz rastlanmayan birkaç parçanın dışında tedavüle çıkmış tüm Osmanlı kağıt paralarının koleksiyonunda yer aldığını bildirdi.
Tezçakın'ın verdiği bilgiye göre, koleksiyonun en değerli parçalarını 1840 yılında tedavüle sunulan Osmanlı'nın ilk kağıt parası olan el yazması kaimeler oluşturuyor. Padişah Abdülmecid'in boynundaki mühür kullanılarak hazırlanan ve çok kısa süre tedavülde kalan kaimelerin ilk örneğini 30 yıl önce ABD'li araştırmacı nümismat Kenneth McKenzie ortaya çıkardı.
Tezçakın'ın koleksiyonunda, McKenzei'nin yaşamı boyunca elinden çıkarmadığı, ancak ölümünden sonra İngiltere'deki müzayede şirketi Spink'te satışa sunulanla birlikte 4 kaime bulunuyor. Kitap haline de getirilen koleksiyonda ayrıca 1870 yılına ait Osmanlı'nın ilk sahte kağıt parası, 4 ayrı dilin (Osmanlıca, Fransızca, Rumca, Ermenice) birlikte kullanıldığı dünya tarihindeki tek para, “Çanakkale'yi aşacaklarından emin” olan İngiliz askerlerin İstanbul'da kullanmak üzere yanlarında getirdikleri, ancak Çanakkale Boğazı'nın serin sularına gömülen hatıra paralar, merkezi yönetimden para temin edemeyen Kafkasya bölgesindeki yerel yönetimlerin üzerine mühür basıp, imza atarak Osmanlı parasına dönüştürdükleri yabancı paralar da yer alıyor. Yeni Şafak, 08.06.2008 |
||||
TESADÜFEN FIŞKIRAN TARİH
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin doğu garajındaki
temel kazıları sırasında çıkan nekropol, Kentsel
Dönüşüm Projesi’nin seyrini değiştirdi. Alışveriş
merkezi yapılması öngörülen sahanın altında,
MÖ 3. yüzyıldan, MS 3.
yüzyıla kadar olan döneme ait mezarların bulunması
üzerine Kentsel dönüşüm projesindeki alışveriş
merkezinin yeri değiştirilerek kuzeye kaydırıldı. Bu
alanın ise 10 bin metrekarelik arkeolojik park
yapılmasına karar verildi. Akşam Akdeniz, Haber: Mustafa Kozak, 08.06.2008 |
||||
BERGAMA'DA AKROPOL'E TELEFERİKLE ULAŞIM
Bergama’da tarihi Akropol ile bulunduğu dağın eteği arasına 4 milyon euroya yapılacak teleferiğin temeli Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün de katıldığı törenle atıldı. Hürriyet Ege, Haber: Turan Gültekin, 08.06.2008 |
![]() |
|||
![]() ![]() |
"MUMYA İÇİN
Aksaray Müzesi Müdürü Yücel Kiper, Ihlara Vadisi'ni her yıl yüzbinlerce turist ziyaret ederken, Ihlara Vadisi ve çevresinden çıkan mumyaların sergilendiği Aksaray Müzesi’ne ise yeterli ziyaretçinin gelmediğini söyledi.
Radikal, Haber: Hasan Bölükbaş, 08.06.2008 |
|||
AFRODİSİAS YENİ BİR RUH Hürriyet Pazar, Yazı: Ayten Serin, 08.06.2008 |
||||
SUR-U HÜMAYUN ÜZERİNE NOTLAR
Sözünü ettiğimiz yer İstanbul’un müze yarımadasıdır. MÖ 7’nci yüzyılda Yunanistan’dan gelen ve yeni hayat alanı arayan Megaralılar tarafından kurulan Byzantion bugünkü Sarayburnu ve Ayasofya arasındaki alanı kapsardı.
Milliyet Pazar, Yazı: İlber Ortaylı, 08.06.2008 |
||||
OSMANLI DÖNEMİ İHTİŞAMINA DÖNDÜ
ABD'nin en çok satan gazetesi USA Today, İstanbul'a övgüler yağdırdı. Sabah, 08.06.2008 |
|
|||
![]() |
EFES'TE REHBERE ELEKTRONİK RAKİP
Efes Antik Kenti’nde 2002 yılında uygulanmaya başlanan ve dokuz dilde hazırlanan bilgileri elektronik cihazlardan dinleyebilme olanağı veren, "sesli rehber sistemi" rehberleri işsizlikle karşı karşıya getirdi. Hürriyet, 08.06.2008 |
|||
ARKEOLOGLAR, YUNANİSTAN MAĞARALARINDA GEÇMİŞİN SIRLARINI ARIYORLAR
MS 575 ile 600 yılları arasında 33 kadın, erkek ve çocuk bugünkü Andritsa yakınlarında bir mağaraya saklandılar. Yanlarında biraz yiyecek, su ve bir haç vardı. Büyük olasılıkla geçici bir tehditten saklanıyorlardı ama bir daha güneşi göremediler. Mağaradan çıkamadıkları, belki de çıkmak istemedikleri için açlıktan öldüler. 1400 yıl sonra Yunanlı arkeologlar kalıntılarını buldu ve trajik sonlarını öğrendi.
2004-5 yılları arasında kazılan Andritsa Mağarası, Yunanistan’da geçtiğimiz yıllarda yeni keşfedilen düzinelerce arkeolojik mağaradan sadece birisi. Geleneksel olarak halk, mağaralara ıslak, karanlık yerler olarak görür ve ancak taş devri insanları ile özdeşleştirir. Gerçekte ise mağaralar, insanlar tarafından birçok farklı sebepten kullanıldıkları için uygarlığın gelişiminde özel bir yere ve arkeolojik açıdan da özel bir öneme sahiptirler. Dünyanın her köşesinde mağaralar insanlık tarihi için önemlidirler, fakat özellikle Yunanistan’da hem bu konuda seçkin örnekler bulunmakta, hem de yakın zamanlarda mağara arkeolojisi açısından ülke birçok ciddi araştırmaya sahne olmaktadır.
Argolid’de bulunan bir diğer mağara, Franchthi Mağarası ise MÖ 20.000’lerden MÖ 3500’lere kadar neredeyse kesintisiz iskan edilmiş. Isılarının sabit olması ve korunaklı yapıları, mağaraları çağlar boyu insanlar için mesken haline getirmiştir.
Öte yandan mağaraların kutsal ve spiritüel yanlarını da gözardı etmemek gerek. Yunanistan’da birçok mağara yüzyıllar boyu tapınma amaçlı veya ölüler için mezar yeri olarak kullanıldı. Bunlara güzel bir örnek Diros Mağarası’dır. Burası Erken Bronz Çağı’na tarihlenen bir mezarlıktır. Aynı şekilde Miken Dönemi’nde Girit Adası’nda Skoteino Mağarası da mezar yeri olarak kullanılmıştı. Öte yandan, mitolojik olaylarla bağlantılı olan mağaralar da kutsal kabul edilirdi. Girit’de bulunan ve içinde Zeus’un doğduğuna inanılan Dyktaian ve Idaean mağaraları veya Delphi’de bulunan Corycian Mağarası bu tür yerlerdir.
Günümüzde
Yunanistan’da bulunan mağaraların korunması Yunan
Kültür Bakanlığı’na bağlı bir müdürlük (Ephoreia)
tarafından yürütülmektedir. Yunan akademik
kuruluşları ve yabancı arkeoloji enstitüleri ile
birlikte bu kuruluş Yunanistan’da bulunan birçok
mağarada farklı çalışmalar sürdürmektedir.
Şu anda Yunanistan’da sürdürülen mağara arkeoloji projeleri şunlardır:
athensnews, Haber: Heinrich Hall, 04.06.2008 |
||||
BAKANLIK, 'MÜZE KART' UYGULAMASINI 18 HAZİRAN'DA BAŞLATIYOR
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Türk vatandaşlarının müze ve ören yerlerine ilgisini artırmak amacıyla 'Müze Kart' uygulamasını 18 Haziran 2008 tarihinden itibaren başlatılacağı bildirildi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü bir yıl süre ile geçerli olacak 'Müze Kartı'n ücret karşılığında, müze giriş ve gişelerinde, hava alanlarında ve web sitesi aracılığıyla İl Kültür ve Turizm Müdürlükler'nde satışa sunulacağı belirtildi.
Açıklamada, böylece Müze Kart edinen vatandaşların, Bakanlığa bağlı müze ve ören yerlerini istedikleri zaman, istedikleri sıklıkta ziyaret etme olanağı bulacakları bildirildi.
Bu uygulama ile müze ve ören yerlerinin gezilmesinin asıl hedefini, yapılan açıklamalarda şunlara yer verildi; "Türk vatandaşlarının müze ve ören yerlerini ziyaretini artırmak, müzeleri sosyal ve kültürel etkinlik alternatiflerinden biri olarak konumlandırmak, tarih ve arkeoloji bilincini yükseltmek, müzeleri ulaşabilir kılmak, müze ve ören yeri ziyaretleri verilerini sağlıklı olarak alabilmek açısından da değerlendirilmektedir. TürkiyeTurizm.com, 07.06.2008 |
||||
GÖLGE OPERASYONU'NDAN TARİHİ ESER ÇIKTI
Bilecik Emniyet Müdürlüğü KOM ekiplerinin Bozüyük'te yaptığı operasyonda, eski dönemlere ait sikke, 3 yüzük, 1 madeni ok ucu, 1 eski dönemlere ait mühür, 1 bronz haç ve 1 testi ele geçirildi. Operasyonda bir evin çatı katında ise dedektör, kurusıkı tabanca ve 3 ruhsatsız av tüfeği ile 81 adet çeşitli çaplarda mermi ele geçirildi. Olayla ilgili M.T. (45), A.B. (52), O.K. (35), B.Y. (48) ve E.D. (28) gözaltına alındı. Zaman, 07.06.2008 |
||||
VİKİNG KENTİ BİRKA YENİDEN KURULUYOR
İsveçliler, UNESCO tarafından 1993 yılında ''Dünya Kültür Mirası'' ilan edilen Viking kenti Birka'yı yeniden kuruyor. Başkent Stockholm'un güneyinde bulunan ve Vikingler döneminde en önemli ticaret merkezi, liman kenti ve bölgedeki ilk kentlerden biri olan Birka'yı görmek için 80 bin turistin geldiği ifade edildi. Turistlerin hayallerinde canlandırdıkları Viking kentini bulamamaları ve hayal kırıklığıyla İsveç'ten ayrıldıklarını belirtmeleri üzerine kolları sıvayan İsveçliler, kenti aslına uygun olarak yeniden kurarak turizme kazandırmaya karar verdi.
Vikingler dönemi konusunda uzman tarihçiler ve üniversite öğrencileri, her şeyin Vikinglerin dönemine uygun olması için çalışmalarını büyük titizlikle yürütüyor. Öğrenciler çalışmalarında bazen Vikingler'in kullandığı alet ve yöntemleri de kullanıyor. Böylece Viking eşyaları, evleri ve liman, Viking krallarının kullandıkları binalar yeniden kuruluyor. Restorasyon çalışmaları 2012 yılında bittiğinde kenti gezenlerin kendilerini Viking döneminde hissedeceği belirtiliyor. Cnn Türk, 07.06.2008 |
![]() |
|||
|
İTALYAN ARKEOLOGLAR LİKYA'YI İNCELEYECEK
İtalya Di Pisa Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nden altı öğretim üyesi ve iki öğrenci, Likya ve Roma uygarlıklarını incelemek amacıyla Demre'ye geldi. Prof.Dr. Biagio Virgilio başkanlığındaki ekipte, Dr. Andrea Raggi, Dr. Carlo Slavich, Dr. Omar Coloru, Dr. Margeierata Facello, Dr. Andrea Primo ile doktora öğrencileri Giulia Faro ve Roberto Mazzucci yer alıyor. Prof.Dr. Biagio Virgilio, yaptığı açıklamada, üçüncü defa Türkiye'ye geldiklerini belirtti. Virgilio, çalışmalarının, yörenin İtalya'da tanıtılmasına katkı sağlayacağına inandıklarını kaydetti. Cnn Türk, 07.06.2008 |
|||
SELİMİYE İÇİN PROFESYONEL DESTEK
Edirne
Belediyesi, UNESCO tarafından Kültür Mirasları
Listesi'ne alınmaya aday olan Selimiye Camii için
profesyonel destek alacak. Selimiye Camii'ni listeye
aldırmak için Alan Yönetimi kuran Edirne Belediyesi,
cami için oluşturulacak dosyayı Şubat 2009'e kadar
UNESCO'ya iletmeyi hedefliyor. Tarihi Kentler
Birliği de alan yönetim planı çerçevesinde Edirne
Belediyesi'ne 20 bin YTL'lik bağışta bulundu. Edirne Kent Haber, 07.06.2008 |
||||
ARKEOLOJİ NE İŞE YARAR? Arkeologların en çok muhatap olduğu soruların başında “Bizim köyde de define var, onu nasıl çıkarırız?” geliyorsa, hiç kuşkusuz ikinci sırayı “Arkeoloji ne işe yarar?” mealindeki sorular alır. Gerçekten, bütün gün tozun toprağın içinde, güneşin alnında Eyüp sabrıyla çalıştıktan sonra ortaya çıkarılan o hiçbir şeye benzemez taş sıraları, ancak biraz hayal gücü yardımıyla duvara benzetilebilen toprak yığınları, sütunlar, kırık-dökük seramikler, kolsuz-başsız heykeller, kemikler ne işe yarar? Trakya Üniversitesi öğretim üyelerinden Burçin Erdoğu, Arkeoloji/ Teori/ Politika başlıklı kitabında bu soruya cevaplar/ karşı-sorular üretiyor. Bunu yaparken de kaçınılmaz olarak, Türkiye arkeolojisinde pek tartışılmayan, belki tartışılmasına gerek bile duyulmayan, bu anlamda ‘terra incognita’ olan bir alana, kuramsal arkeoloji(nin) alanına giriyor. |
![]() |
|
Alişar Höyük |
...1928
|
![]() |
1 - 7 Haziran 2008 |
||
ATATÜRK EVİ, MÜZE OLACAK
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sivas Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun Malatya'da düzenlediği 3 günlük toplantı sona erdi. Toplantıda, Atatürk Evi'nin, Atatürk Müzesi olmasına karar verildi.
Battalgazi İlçesi'nde Sivas Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun düzenlediği 3 günlük toplantının tamamlandığını belirten Kültür ve Turizm Müdürü Derviş Özbay, "Toplantıya, Sivas Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Başkanı Prof.Dr. Suphi Saatçı ve Kurul Müdürü Musa Törnük başkanlık etti. Toplantıda, sadece Malatya'daki projeler değil, Sivas bölgeye bağlı illerin tarihi eser ve kültür varlıkları projeleri de ele alındı. Bu konuda Mimarlar Odası'nın yaptığı proje incelendi ve eksikler olması nedeniyle Atatürk Müzesi Projesi'nin bir ay sonraki toplantıda ele alınması kararlaştırıldı" şeklinde konuştu.
Malatya Güncel, 07.06.2008 |
||
ARKEOLOJİ MÜZESİ'NİN ÇATISI YENİDEN YAPILDI
Orta Anadolu’nun en
büyük Arkeoloji Müzesi olma özelliğini taşıyan Sivas
Arkeoloji Müzesi’nin iç peyzaj ve düzenleme
çalışmaları tamamlanırken, çatısında akıntıdan
meydana gelen sorunda giderildi. Memleket Sivas, 07.06.2008 |
||
ROMALI AKLI
ABD'nin uzaya gönderdiği uzay mekiğinin yakıt tanklarının genişliği 4 feet, 8.5 inçtir. (yaklaşık 1,5 m.) Uzay mühendisleri bu tankları genişletmek istemişler, ancak başaramamışlardır.
Çünkü bu tanklar fırlatma rampasına trenle gönderilmek zorundadır. Ve söz konusu tren yolu tünellerden geçmektedir. Tünellerin genişliği ise tren raylarının arasındaki genişlik olan 4 feet 8.5 inçten biraz fazladır.
Neden 4 feet, 8.5 inç? Çünkü vaktiyle tren rayları İngiltere'de böyle yapılmıştır ve ABD demiryolları İngiliz göçmenler tarafından inşa edilmiştir.
Peki neden İngilizler bu genişliği kullanmışlar? Çünkü ilk tren raylarını yapanlar eski tramvay yolu yapımcılarıdır ve tramvay yolunun genişliği tam olarak budur.
Tramvay rayları neden daha geniş değildir? Çünkü bu ölçü vaktiyle at arabalarını yaparken kullanılan genişliktir.
Soru: At arabalarındaki tekerlekler arasında neden bu ölçü dikkate alınmış? Çünkü çok eskiden beri İngiliz topraklarından gelip geçen araçlar bu ölçüyü ortaya çıkarmıştır. Arabalar için başka bir ölçü kullanıldığında tekerlekler engebeli arazi üzerinde kalmakta ve kısa sürede bozulmaktadır.
Bu eski yol izleri nasıl ortaya çıkmış? derseniz... İngiltere'deki ilk uzun mesafeli yollar Roma İmparatorluğu tarafından kendi savaşçıları için açılmıştır.
Peki Romalılar'ın yol izleri neden bu ölçüdeymiş?
Çünkü Roma İmparatorluğu'nun ilk savaşçılarının arabaları yan yana getirilmiş iki atın çektiği araçlardır.
Ve iki atın poposunun genişliği 4 feet, 8.5 inçtir.
Sonuç olarak dünyadaki en gelişmiş ulaşım sisteminin füzelerinin dizaynı ikibin yıl önce yan yana getirilen iki atın popo genişliği ile belirlenmiştir.
Bu kuralı değiştirmeye ise Ay'a giden, Mars'a gitme ve uzaya açılma planları yapan Amerikalı uzay aracı mühendislerinin bile harcı değildir. TAYHaber, 07.06.2008 |
![]() ![]() ![]() |
|
|
SİKKELERLE YAKALANDI
Emniyet Müdürlüğü Basın Sözcüsü Fahri Kaplan, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar neticesinde Y.T. İsimli şahsın elinde bulundurduğu eski dönemlere ait sikkeleri satmak için müşteri aradığının öğrenilmesi üzerine Sungurlu'da yapılan operasyonda Y.T.'nin Roma, Bizans ve Hellenistik dönemlerine ait olmak üzere 134 adet bronz ve bakır sikkelerle birlikte yakalandığını ifade etti. Çorum Haber, 07.06.2008 |
|
ASLI İLE ALAKASI YOK
Bolu Atatürk Lisesi’ne çıkarken, yokuşun başında solda duran 4 katlı tuğla bina bilindiği gibi Anıtlar Yüksek Kurulu’nca eski eser olarak tescil edilmiş bir yapı idi.
Bu bina bir süre önce yıkılmıştı. Yerine ‘dış cephesi eskisinin aynısı’ olmak kaydıyla yeni bina inşa edilmeye başlandı. Betonarme ve çelik yapı olarak inşa edilen binanın şu an için kaba inşaatı bitmiş durumda.
Ancak yeni yapılan inşaatın, eski eser olan bina ile uzaktan yakından görüntüsünün uyuşmadığının ortaya çıktığını belirten, isminin açıklanmasını istemeyen Bolulu bazı mimarlar, “Bu binanın hiçbir tarafı aslına benzemiyor. Binanın ön yüzü diyebileceğimiz batı cephesine standart dışı, binaya hiç de yakışmayan devasa bir beton merdiven uydurulmuş. Böyle bir merdiven binanın aslında da yoktur. Orijinalinde binanın üst katlarına içerden çıkılmaktadır. Binanın bodrum katının eski bina ile hiçbir benzerliği yoktur. Eskisinde bodrum katı taş duvar ile kapalı bir kat iken, şimdi bodrum kat tamamen ticari işyeri olarak yapılmış, binanın mimari özelliği burada da bozulmuştur. Pencerelerinin de eski fotoğraflardaki asıl haliyle alakası yoktur. Güney cephesinde Şehit İhsan Bey Sokak’a 2 m. tecavüz edilmiş ve sokaktaki kaldırım, binanın bünyesine dahil edilerek yok edilmiştir. Bolu Atatürk Lisesi’ne çıkan bu yol eskisine göre 2 metre daraltılmıştır.
Doğu cephesinde bulunan Uğur Sokak da binanın içine dahil edilerek tamamen yok edilmiştir. Kuzey cephesinde eski binanın tescil edilmiş halindeki pencereler ve balkon, yeni binada yok edilmiştir” diyerek, yapılan bu binanın eskisi ile uzaktan yakından alakası olmasının mümkün olmadığını iddia ettiler. Bolunun Sesi, 07.06.2008 |
![]() |
|
|
||
![]() |
AYASOFYA HAYAT BULUYOR
MS 325 yılında ilk konsüle ev sahipliği yapan ve 3 tanrı (teslis) akidesinin kabul edildiği Ayasofya, restore edilerek yeniden gün ışığına çıkartılıyor.
Bursa Hakimiyet, 07.06.2008 |
|
'VAN GOGH'UN PEŞİNDE,
MODERNİZMİN İZİNDE'
Benşah Tekstil (İbrahim Benli) sponsorluğu ve organizasyonuyla, Fransa’dan Onay Akbaş ve Türkiye’den Ekrem Kahraman’ın danışmanlığında gerçekleştirilecek etkinlikte yer alan 25 kişilik grup, Van Gogh’un Fransa’da Paris, Barbizon, Arles, Saint Remy ve Auvers Sur Oise kentlerindeki yaşam ve çalışma izlerini takip ederek, çalışmalar yapacak.
Ümit Gezgin, Prof.Dr. Kıymet Giray, Abdulkadir Günyaz, Çetin Güzelhan, İbrahim Karaoğlu ve Prof.Dr. Kaya Özsezgin’den oluşan bir grup öğretim üyesi, sanat tarihçisi, sanat yazarı, eleştirmen ve gazetecinin de katılacağı programda ayrıca, şair-yazar Sunay Akın ile Nasuh Mahruki, Coşkun Aral, yönetmen Serkan Koç ve Fransız fotoğraf sanatçısı Sophie Bassouls da yer alacak.
Türkiye’ye dönüşlerinde grubun çalışmalarının sonuçları kataloglanarak, Türkiye, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinde sergilenecek.
Tartışma metinleri, söyleşiler, konuşmalar ve konuyla ilgili gezi yazıları Türkçe, Fransızca ve İngilizce olmak üzere bir kitapta toplanarak yayımlanacak.
Çalışma süreçleri fotoğraf ve filmle belgelenerek, hazırlanacak belgesel film tüm ilgili kurumlara, sanat eğitimi veren üniversitelere, sanatçılara, sanat öğrencilerine ulaştırılacak, entelektüel bir tartışma platformu oluşturulacak. Radikal, 07.06.2008 |
||
TÜTÜN HANI TURİZMİN
HİZMETİNDE
Karagöz Caddesi’nin sonunda Kürkçü Hanı ve Külekçi Hanı’nın hemen ortasında yer alan 250 yıllık Tütün Hanı, Gaziantep’in kültür ve ekonomisine katkı sağlaması için restoran ve hediyelik eşyaların satıldığı bir mekan haline getirildi.
Osmanlı mimarisinin en güzel örnekleri arasında yer alan tarihi mekan, geniş bir avlu ve bu avlunun etrafından bulunan 15 satış merkezi ile yerli ve yabancı turistlere hem alışveriş imkanı sağlıyor, hem de bölge kültürü konusunda önemli bilgiler veriyor.
Yerli ve yabancı turistlerin kısa zamanda ilgisini çeken Tütün Hanı’nı, içindeki Mağara Restoran farklı kılıyor. Mağara Restoran kışın ılık, yazın serin havası ile farklı bir ortamda müşterilerini ağırlıyor. Geçmişte Osmanlı kervanlarını ağırlayan Mağara Restoran’ın bulunduğu mekanda, şimdi turistler ağırlanıyor. Yıllarca bakımsız kalan mekan, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün gayreti ile eski günlerine döndü. Yöresel Gaziantep yemeklerinin yanı sıra, kebap ve gözleme ikram edilen Mağara Restoran’da, kuyudaki su sesleri ile enstrümanların birlikte çıkardığı ses, ortama ayrı bir
Gaziantep Vakıflar Bölge Müdürü İsa Güven, Tütün Hanı’nın restorasyonu için 1 milyon YTL’ye yakın para harcandığını, hanın onarımı sırasında taşların yerlerine monte edildiğini, orijinaline dokunmadıklarını anlattı.
Güven, "Yapının 12 dükkan odasını oluşturan briket duvar ve bu duvarlardaki ahşap doğramalar söküldükten sonra özgün formuna uygun kesme taş ile yeniden yeniden tonozlu dükkan haline çevrildi. Sökülen yapı elemanlarından orijinal parçalar, bakımları yapılarak yerlerine montaj edildi. Han, restorasyon sonucu özüne döndü. Şimdi özel şahsa kiraya verdik, restoran ve hediyelik eşyalar satılıyor. Gaziantep kültürüne ve ekonomisine katkı sağlayacak" diye konuştu.
Tütün Hanı’nı işleten Erdal Yağlı ise hanın orijinal yapısına dokunmadan mağara ile dükkanları alışveriş merkezi ve restoran olarak hizmete açtıklarını söyledi. Yağlı, ilk günlerde hanın bu özelliğinin bilinmediğini, ilerleyen zamanlarda herkesin uğrak yeri olduğunu dile getirdi.
Tarihi handa otantik eşyaların, el dokuma halı, kilimler ve bakır işlemelerin yanında özellikle genç kızların çeyizleri için yaptıkları nazarlıkların dikkat çektiğini anlatan Yağlı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yıllar önce, özellikle Gaziantep’e bağlı köylerde yaşayan genç kızlarımız, çeyiz hazırlarken, nazarlık yapımına da büyük önem verirlerdi. Genç kızların en önemli çeyizlik malzemesi olan nazarlık, genç kızın becerisini olduğu kadar, ailenin sosyal ve ekonomik durumunu da göstermesi bakımından ayrı bir öneme sahipti. Şimdilerde ise genç kızlarımız tarafından yapılan bu nazarlıklar, evlerimizi, iş yerlerimizi ve şark köşelerini süslemektedir. " Radikal, 07.06.2008 |
||
165 YILLIK PUL SERİSİNE 2 MİLYON DOLAR
Brezilya'da 1843’te basılmış pul serisi, ABD’nin Manhattan kentinde düzenlenen bir açık artırmada 2 milyon 185 bin dolara (yaklaşık 2 milyon 665 bin YTL) alıcı buldu.
The Siegel Müzayede Evi yetkilileri, Brezilya’nın nadir pul serilerinden olan ve “Pack Strip” olarak bilinen 1843 yılına ait pulların, açık artırmaya telefonla katılan bir koleksiyoncu tarafından alındığını açıkladı. Milliyet, 07.06.2008 |
|
|
İSTANBUL
HANIMEFENDİSİ'Nİ ALAN TÜRK KİM?
Osman Hamdi Bey'in ünlü tablosu İstanbul Hanımefendisi, geçtiğimiz hafta Londra'nın ünlü müzayede evi Sotheby's'de 7 milyon 230 bin YTL'ye satıldı. 1881 tarihli 185x109 boyutlarındaki eser, Türk resim piyasasında yeni bir rekorun da sahibi oldu. Sanat dünyasında hatırı sayılır bir dalgalanma oluşturan bu müzayedede, tabloyu satın alan kişinin kimliği meçhul kaldı. Sır gibi saklanan alıcının ne uyruğu, ne de adı sanı belli. Buna karşılık sanat dünyasında bir söylenti almış başını gidiyor. Kulaktan kulağa dolaşan fısıltıya inanacak olursak, İstanbul Hanımefendisi'ni alan kişi bir Türk koleksiyoner ve yeni açacağı müzede Türkiye'nin bu en pahalı tablosunu sergilemeye hazırlanıyor. Önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak olan koleksiyonerin kim olduğunu bilen yok değil; fakat hepsi ağız birliği etmişçesine susuyor ve vaktin gelmesini bekliyor. Galerici Yahşi Baraz, kimliği sır gibi saklanan bu ismi bildiğini, ancak etik olmadığı için şimdilik sustuğunu söylüyor. Israrlarımıza rağmen alıcının adını söylemekten kaçınan Baraz, İstanbul Hanımefendisi'nin 'yabancıya' gitmediğinden memnun. Ünlü müzayedeci Rafi Portakal da oryantalist eserlere Batılıların pek ilgi göstermediğini söylüyor. Bu durumda eseri bir Türk'ün almış olma ihtimali de artırıyor.
Osman Hamdi Bey'in Kaplumbağa Terbiyecisi, 2005'te iki kurum (Suna- İnan Kıraç Vakfı ve İstanbul Modern Müzesi) arasında geçen çekişmeli müzayede sonunda 5 milyon YTL'ye satılmıştı. Pera Müzesi Müdürü Özalp Birol, İstanbul Hanımefendisi'nin 7 milyon 230 bin YTL'ye alıcı bulmasında bu fiyatın çok büyük bir etkisi olduğu belirtiyor. Böylelikle Türk resminin üç tane milyon dolarlık tablosu oldu; Osman Hamdi Bey'in İstanbul Hanımefendisi' (7 milyon 230 bin YTL), 'Kaplumbağa Terbiyecisi' ( 5 milyon YTL), Şeker Ahmet Paşa'nın 'Ayvalar ve Narlar' (1,3 milyon YTL). Bütün bu gelişmelerin sonunda en 'karlı' çıkan, hiç şüphesiz sanatseverler, zira Osman Hamdi'nin eserlerini dünya gözüyle memleketinde görme imkanına kavuşacaklar.
Yahşi Baraz (Galerici): "Osman Hamdi'nin, Türk sanatının en pahalı ressamı olduğu ortaya çıktı. Osman Hamdi Bey'i yurtdışından bir yabancı almış olsa bu kadar yüksek fiyata çıkar mıydı düşünmek lazım. Osman Hamdi bizim için mühim bir sanatçı, ama dünyadaki önemli müzelerde eseri yoktur. Eseri olmayınca böyle milyonlarca dolara hiçbir yabancı satın almaz. Bu fiyata alıcı bulması Türkiye açısından sevindirici. Türkiye'ye kazandırılmış olması da bir avantaj. Belki kurulacak müzede o resmi seyretmeye başlayacağız. Tabloyu kimin aldığını biliyorum; ama söylemem etik olmaz. Muhtemelen önümüzdeki günlerde kimliğini açıklayacak."
Rafi Portakal (Galerici): "Oryantalist eserlere ilginin en büyük sebebi kolay okunabilir nostaljik eserler olmaları. Ama Batılı koleksiyoncuları bu tür eserlerin çok fazla ilgilendirdiğini düşünmüyorum. İstanbul Hanımefendisi'ni eğer bir Türk aldıysa ve tablo sergilenecekse mutluluk duyarım. İsviçreli bir aileye ait olan tablo 15 yıl önce Sotheby's'de yaklaşık 350 bin pounda satıldı. Rulo halinde muhafaza edildiğinden çok onarım var. Bu fiyata alıcı bulmasında Kaplumbağa Terbiyecisi'nin 5 milyon YTL'ye satılmasının da etkisi büyük. Keşke Nazmi Ziya, Şeker Ahmet Paşa, Hüseyin Avni Lifij gibi ressamlarımız da uluslararası sanat dünyasında tanınsa."
Özalp Birol (Pera Müzesi): "Şu ana kadar çok da ön planda olmayan ancak söz konusu müzayedede gördüğü yüksek fiyat dolayısıyla bir anda gündeme gelen bu eserin, -eğer öyleyse- bir Türk sanatsever tarafından alınmış olması sevindirici bir durumdur. Eğer bu eser, kurulacak bir müzede kamuyla paylaşılacaksa bu daha da sevindiricidir. Kaplumbağa Terbiyecisi'nin fiyatı, bu kulvardaki eserlerin fiyatlarının yükselmesine neden olmuştur. Batı'nın yeniden canlanan ilgisinin yanında bu eserlere Türkiye'den ve Arap ülkelerinden de talep gelmesi, eser fiyatlarının yükselmesini beraberinde getirmiştir, bu yükseliş devam edecektir." Zaman, Haber: Musa İğrek, 07.06.2008 |
||
|
DİLEK GÖLÜ KURAKLIĞA YENİLDİ
Kaybolan keçisini arayan bir çobanın 1960’larda bulduğu ve Türkiye’nin turizme açılan ilk yeraltı mağarası olan Burdur’un İnsuyu Mağarası’ndaki Dilek Gölü kurudu.
Gölün, tarlaların sulanabilmesi amacıyla fazla miktarda su çekilmesi ve kuraklığın etkisiyle kuruduğu belirtildi. Burdur Kent Haber, 06.06.2008 |
|
URARTU ÇİVİ YAZISINI OKUYUP YAZAN BEKÇİ DÜNYAYA AÇILMA YOLUNDA
Van'da uzun yıllar bekçiliğini yaptığı Çavuştepe Kalesi'nde Urartu çivi yazısını okuyup yazmayı öğrenen Mehmet Kuşman, şimdilerde ise bir internet sitesi kurmaya çalışıyor.
Emekli olduktan sonra gönüllü olarak bekçilik görevine devam eden ve bilim dünyasında Urartu çivi yazısını bilen birkaç kişi arasında yer alan Mehmet Kuşman dünyaya açılma yolunda. İlkokul mezunu 66 yaşındaki Mehmet Kuşman, öğrendiği dil sayesinde yaptığı levhaları satarak geçimini sağlarken, evini taşıdığı Van merkezden her sabah kaleye geliyor. Yanına verilen yardımcıyla birlikte yaptığı kulübede kalan Kuşman, turistlere de gönüllü rehberlik ediyor. Çavuştepe Kalesi'nin kendisi açısından çok önemli bir yer olduğunu ifade eden Kuşman, bekçiliği sayesinde Urartu dilini öğrendiğini belirtti. Bu sayede de levhalara çivi yazısıyla turistlerin isimlerini yazarak, satışından elde ettiği parayla geçimini sağladığını vurgulayan Kuşman, önümüzdeki günlerde kendi adına internet sitesi açacağını belirtti. Amacının tarihi ve kültürel değerleri tanıtmak olduğunu anlatan Kuşman, bununla birlikte turistleri buraya çekmeyi hedeflediğini dile getirdi. Bayram tatil demeden her sabah kaleye geldiğini, yerli yabancı turistlerden büyük ilgi gördüğünü de sözlerine ekleyen Kuşman, ömrünün sonuna kadar kaleden ayrılmayacağını kaydetti.
Çavuştepe Kalesi, Van'ın Gürpınar İlçesi'ne bağlı Çavuştepe köyünde yer alıyor. Van'a 25 kilometre mesafe uzaklığında Van-Hakkari karayolunun güney tarafında bulunan kale, Urartu kralı II. Sarduri tarafından MÖ 764-734 tarihleri arasında yaptırılmış. haberler.com, 06.06.2008 |
![]() |
|
NİĞDE'DE YENİ YERALTI ŞEHİRLERİ BULUNDU
Niğde'nin Çiftlik İlçesinde iki adet yeni yeraltı şehri tespit edildi. Temizlik çalışmalarının ardından yeraltı şehirlerinde incelemeler başlatılacak.
Çiftlik İlçesi'ne bağlı Bozköy beldesi ile Kula köyü sınırları içerisinde tespit yeraltı şehirleri, bölge insanını şimdiden sevindirdi. Bir ekiple birlikte mağaraların bulunduğu yerlerde incelemelerde bulunan Çiftlik Kaymakamı Ömer Faruk İlhan, Niğde'nin de Kapadokya bölgesinde yer aldığını, Nevşehir ve Aksaray illerinde bölgenin özelliklerini taşıyan eserlerin olması, Niğde'de bulunmamasını pek makul bulmadığını belirterek, "Bu anlamda geniş bir keşif çalışması başlattık ve sezgilerimiz bizi yanıltmadı.
İlk olarak Bozköy beldesi sınırlarındaki yeraltı şehrini bulduk. Bulduğumuz şehir girişlerinde kapıyı örtmek için kullanılan kapaklar yapılmış. Şehrin girebildiğimiz bölümlerinde 2 adet 160 metrekare ölçülerinde salonlar bulunmakta. Bu sıradan bir mağara değil. Zaten işçiliği gördüğünüz zaman sıradan olmadığını hemen fark ediyorsunuz" dedi.
Keşfedilen yeraltı şehirleri hakkında Niğde Valiliği'ne bilgi verdiğine değinen Kaymakam İlhan, Kültür ve Turizm Müdürlüğü bünyesinde kurulacak ekiple en kısa sürede temizleme çalışmalarının başlatılacağını, ardından arkeolojik çalışmalar için bölgeye uzman personellerin çağrılacağını ifade ederek, "Çiftlik İlçesi, ekonomik olarak oldukça zayıf bir ilçemiz. Şehirlerin faal hale getirilmesi ile hem ülkemize yeni bir turizm alanının kazandırılacağı, hem de bölge insanına yeni bir gelir kaynağı oluşturacağı inancındayım. Kapadokya bölgesine ise yeni bir ilçenin katıldığını söyleyebiliriz. Burada bulunan 100'ün üzerindeki mağaraların birbirleri ile bağlantılarının olduğu tahmin ediliyor. Mahalli ölçekli yapılan çalışmalarda çok miktarda mezar kalıntılarına rastlanıldı. Mağaranın derinlerine inildikçe oksijen azaldığı için uygun teçhizat olmadan yapılacak keşifler risk oluşturabilir. Bu sebeple uzman personelleri buraya davet edeceğiz. Ayrıca konuya meraklı arkeologlar da bölgede inceleme yapabilirler" şeklinde konuştu.
Kaymakam İlhan, Nevşehir'de bulunan peribacalarına benzer yapıların ve mağara içerisinde oluşturulan mutfak, su sarnıçları ve oda gibi bölümleri ile dikkat çeken yeraltı şehirlerinin incelenmesi sonucu bir gizemin çözüleceğine inandığını sözlerine ekledi. haberler.com, 06.06.2008 |
||
SÜLEYMANİYE'DE DÖNÜŞÜM 200 RESTORASYONLA BAŞLIYOR
İstanbul'un Dünya Kültür Mirası Listesi'nden çıkma
tehlikesi ile gündeme gelen restorasyon çalışmaları
Süleymaniye'de başlıyor. Zaman, 06.06.2008 |
||
AMASYA KALESİ CAZİBE MERKEZİ OLACAK
Amasya Kalesi surlarında yapılan onarım çalışmalarının ardından valilik tarafından ayrılan ödenekle daha önceden yapılan kazı çalışmaları devam edecek.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 1 milyon 690 bin YTL'ye ihalesini yaptığı Amasya Kalesi onarımı ve çevre düzenlemesi çalışmaları çerçevesinde kalenin surlarının onarımı yapılırken, onarım çalışmalarının tamamlanmasından sonra Amasya Valiliği tarafından ayrılan ödenekle daha önceki senelerde yapılan kazı çalışmaları devam ettirilecek. Amasya Kalesi restorasyonu işine ana giriş kapısı derzlerden başlandığını söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Kaya, "Restorasyonun ilk aşaması top kalesine doğru devam edecek. Kale duvarlarının alt kısmında araştırma hafriyatı yapılacak,. Burçlar içindeki topraklar temizlenecek, kale duvarlarındaki otlar temizlenecek, hazırlanan restorasyon uygulama projesi kapsamında yüzey kaybına uğramış taşlar, yanlış uygulamalar restorasyon ilke kuralları çerçevesinde dikkatlice yapılacak" dedi.
Amasya Kalesi'nde yapılan restorasyon çalışmalarını takiben valilik tarafından tahsis edilen ödenekle geçen sene yapılan kazı çalışmalarına kaldığı yerden devam edilecek, kalenin bulunduğu Harşena Dağı'nın da ışıklandırılmasıyla birlikte Amasya Kelesi cazibe merkezi haline gelecek. haberler.com, 06.06.2008 |
||
BELEDİYELER RESTORASYON PARALARININ ÜZERİNE YATIYOR
2010 Kültür Başkenti İstanbul'da ilçe belediyeleri,
kültür varlıklarının korunması için vatandaştan
topladığı paraları İl Özel İdaresi'ne ödemiyor. Zaman, Haber: Yasin Kılıç, 06.06.2008 |
||
TARİHİ KİLİSE MÜZE OLMAYI BEKLİYOR
Eskişehir'in Sivrihisar İlçesi'nde 1881 yılında yapılan Ermeni Kilisesi, müze olacağı günü bekliyor. Taş malzeme konularak yapılan kilesinin, dünyada benzeri yok.
Tarihi süreç içinde, çeşitli amaçlarla kullanılan kilise, bugün adeta güvercin barınağı halinde. Kilisenin çatısında ise otlar bitmiş.Üç yıl önce Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından müze yapılması amacıyla çalışmalara başlanılacağı duyuruldu. Ancak, şu ana kadar kilise binasının müze yapılması konusunda hiçbir girişim yapılmadı. İlçe ve yetkilileri, kilisenin müze yapılarak, bir an önce turizme açılmasını istiyor.
Sivrihisar Belediye Başkanı Yaşar Yurtdaş, konuyla ilgili açıklamasında, kilise binasının önemli bir tarihi yapı olduğunu söyledi. Sivrihisar'ın insanlığın en eski yerleşim merkezlerinden olduğunu belirten Yurtdaş, "Kilesinin müze olması halinde, Sivrihisar'a önemli ölçüde turiste çekecek. Müze kongre merkezi de olabilir" dedi. haberler.com, 06.06.2008 |
|
|
![]() |
ALLIANOI'NİN KURTULMASI İÇİN SON KEŞİF
İzmir’de Yortanlı Barajı’nın suları altında kalması planlanan Bergama yakınlarındaki 1800 yıllık Allianoi Antik Kenti için hukuk mücadelesi sürüyor. Bölgede İzmir 4. İdare Mahkemesi heyeti ve üç bilirkişi ile keşif yapıldı. Ntvmsnbc, 06.06.2008 |
|
ONARIM BEKLİYOR
Malatya'nın Darende İlçesi'nde bulunan Ozan Mescidi ve Zengibar Kale Kapısı restore edilmeyi bekliyor. Malatya Haber, 06.06.2008 |
![]() |
|
|
TARİHİ YARIMADADA 'İDDİALI' PROJELERİN TÜMÜNE DUR EMRİ
Danıştay’ın kararından, aralarında Four Seasons Oteli’nin ek bina inşaatı, Haliç köprülü geçişi ve İMÇ’ye yapılacak lüks konut projelerinin de olduğu birçok proje etkilenecek. Radikal, Haber: Serkan Ocak, 06.06.2008 |
|
İKİ CAMİ DAHA RESTORE EDİLDİ
Yunanistan sınırına en
yakın Osmanlı eseri olan Demirtaş Cami ve
İpsala’daki tek Osmanlı mirası olan Alaca Mustafa
Paşa Cami, Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün
yürüttüğü restorasyon çalışmalarının ardından
ibadete açıldı. Edirnenin Sesi, 06.06.2008 |
||
ÇİFTE MİNARELER KURTARILMAYI BEKLİYOR
13. yüzyılın sonlarında yapılan ve dört eyvanlı,
açık avlulu medreselerin Anadolu'daki en büyük
örneğini teşkil eden Çifte Minareli Medrese'deki
deformasyon her yıl giderek artıyor.
Medresenin restorasyonunun, ilk olarak 1998 yılında
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce yapılması planlandı.
Bunun için Vakıf İnşaat tarafından hazırlanan proje,
aynı yıl Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulunca onaylandı, ancak gerekli kaynak
bulunamayınca medrese restore edilemedi. Dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay, 2002'de
Erzurum gezisinde, Çifte Minareli Medrese'nin
giderek artan tahribatını görmesi üzerine, eserin
restore edilmesi için Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden
devralınması için girişimlerde bulundu.
Ulvi Özel, medresenin restorasyonu için
hazırlanan yeni proje sahiplerinden bir önceki
projenin neden uygulanmadığı konusunda rapor
istediklerini ve verilen raporlarda eski projelerde
teknik hataların tespit edildiğinin bildirildiğini
kaydetti. Bu arada, Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkilileri
de ülke genelinde tarihi eserlerin restore edilmesi
için seferberlik başlatıldığını ifade ederek,
Erzurum Çifte Minareli Medrese'nin de bir an önce
restore edileceğini belirtti. 1999 ve 2003 yılları arasında yurt genelinde yalnızca 46 eserin restore edildiğine işaret eden yetkililer, son 5 yıl içerisinde ise 2 bin 656 eserin restore edildiğinin altını çizdi. Erzurum Gazetesi, 06.06.2008 |
||
ÇORUM'DA MÜZE VE ÖREN YERLERİNİN ZİYARET SAATLERİ DEĞİŞTİ
Çorum Kültür ve Turizm İl Müdürü Ali Özüdoğru, kentteki müze ve ören yerlerinin ziyaret saatinin değiştiğini bildirdi.
Özüdoğru, konuya ilişkin yazılı açıklamasında, köklü tarihi ve zengin kültürüyle uygarlık tarihinde önemli yeri olan Çorum'un kültür turizmi açısından önemli merkezlerden olduğunu belirtti.
Turizm sezonunun başlaması nedeniyle müzelerde ziyaretçi yoğunluğunun farklılık gösterdiğini ifade eden Özüdoğru, ziyaretçilerin mağdur olmaması, yönetim ve müzecilik işlemlerinin daha sağlıklı yürütülmesi amacıyla mesai saatlerinde değişikliğe gidildiğini bildirdi.
Mesai saatleri Alacahöyük ve Boğazköy Müzesi'nde 09.00-12.00/13.00-18.00, Alacahöyük ve Hattuşa'da da 08.00-19.00 olarak düzenlendi. haberler.com, 06.06.2008 |
|
|
9 BİN YILLIK TARİHE AHŞAP ÖRTÜ
İngiliz arkeolog Profesör Ian Hodder başkanlığında 1993 yılından bu yana süren ve 9 bin yıl öncesine ait duvar resimleri ve çeşitli figürlerle süslü kap kacak ve mühürlerin bulunduğu Neolitik dönem yerleşimi Çatalhöyük'te kazılar önümüzdeki haftalarda yeniden başlayacak.
İngiliz Arkeolog James Mellaart'ın ekibi tarafından 1960'lı yıllarda kazılan höyüğün güney bölümü dışındaki kazı alanlarını doğal olumsuz etkilerden koruyacak bir örtü bulunmuyordu. Boeing ve Yapı Kredi Bankası ana sponsorluğunda devam eden kazı çalışmaları kapsamında, höyüğün "40'a 40 açması" olarak tabir edilen alan ve çevresine, Kazı Başkanı Profesör Hodder'ın önerisi doğrultusunda, dev bir çatı yapılıyor.
Söz konusu çatı örtüsünün yapımını üstelenen, merkezi İstanbul'da bulunan Atölye Mimarlık firması sorumlusu Sinan Omacan, sadece kazı alanı değil, turistler için de bir gezinti mekanı özelliği taşıyan Çatalhöyük'ün üzerine ahşaptan dev bir örtü inşa etmeye başladıklarını söyledi.
Geçen yıl yaz aylarında, bu ahşap çatının üzerine oturacağı betonarme temeller, ayakların dikileceği noktalara lokal kazılar yapılmış, şimdi de ayaklar üzerine temmuz ayında bitecek 9 metre yüksekliğindeki çatının inşa edilmesine başlandı.
Trt/Haber, 06.06.2008 |
||
![]() ![]() |
TARİHİ KÖPRÜYE ESTETİK GÖRÜNÜM
Samsun'un Çarşamba İlçesi'nin sembolü olan Tarihi Şehiriçi Köprüsü, belediye tarafından yapılan restorasyon çalışmasının sonunda hem estetik bir görünüme kavuşacak hem de araç trafiğine kapatılacak.
Cumhuriyetin ilk köprülerinden biri olan Çarşamba İlçesinin sembolü Tarihi Şehiriçi Köprüsü'ne Çarşamba Belediyesi tarafından tadilat ve restorasyon çalışması başlatıldı.
Tarihi Şehiriçi Köprüsü'nün restorasyon ve tadilat çalışmalarına başlanıldığını belirten Belediye Başkanı Hüseyin Dündar, köprünün Doğuyaka tarafında yapılan kulenin tamamlanmak üzere olduğunu söyledi. haberler.com, 05.06.2008 |
|
ÇANAKKALE ZİYARETLERİ 10 YILDA 30 KAT ARTTI
Çanakkale'de destan yazan şehitler, ziyaretçi sayısıyla rekora hazırlanıyor. Çanakkale Savaşı'nı anlatan yazılı ve görsel eserlerin artması, gerçek şehitliklerin ziyarete açılması, halkın Çanakkale şehitlerine olan ilgisini 10 yılda 30'a katladı.
Şehitleri 2007 yılında 1 milyon 200 bin kişi ziyaret etti. Tarihi ve turistik değerleri ile önemli bir potansiyele sahip Truva Milli Parkı, yakın tarihin sıcak izlerini taşıyan Gelibolu Tarihi Milli Parkı gibi ziyaretçi akınına uğradı. 1. Dünya Savaşı sırasında açılan Çanakkale cephesi bugün, Türk Milli Mücadelesi'nin şekillendiği yer olarak değerini günbegün artırıyor. Çok sayıda turiste ev sahipliği yapan Milli Park, anma törenlerinin başladığı nisan ayından temmuza kadar ziyaretçilerle doyulup taşıyor. Özellikle 18 Mart Deniz Zaferi, 24-25 Nisan Çanakkale Savaşları törenleri, 10 Ağustos Anafartalar Zaferi'nin yıldönümü törenlerinin medyada geniş yer tutması, bölgeye olan ilginin artmasını sağlıyor. Bunu sayısal olarak destekleyen Çanakkale Valiliği'nin verilerine göre Milli Park'a gelen ziyaretçi sayısı 1997 yılında 37 bin 622 iken 2007 yılında bu rakam 1 milyon 200 bine ulaştı. Zaman, Haber: Aslıhan Aydın, 05.06.2008 |
![]() |
|
|
BİR İNCİ DAHA PARLIYOR
Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Kandemir Hanı, 2 milyon YTL harcanarak yeniden hayat buluyor. Vakıflar Konya Bölge Müdürü İbrahim Genç yaptığı açıklamada, Selçukluya başkentlik yapmış olan Konya'nın İpek Yolu başta olmak üzere tarihi pek çok ticaret yolunun kesiştiği bir yer olduğunu, bu nedenle bölgede çok sayıda tarihi han bulunduğu vurguladı.
Bu tarihi hanların çoğunun kısa süre öncesine kadar harabe halinde bulunduğunu ifade eden Genç, Bölge Müdürlüğü olarak bu tarihi yapıların yeniden ayağa kaldırılmaları için çalışmalar yürüttüklerini söyledi.
Bazı hanlara, kişilerin arazileri üzerinde yer alması ve mülkiyetlerinin kişilere ait olması nedeniyle dokunamadıklarını, ancak kendilerinin sorumluluğundaki hanlarla yakından ilgilendiklerini vurgulayan Genç, şunları kaydetti:
"Tömek Köyü yakınındaki 'Saadeddin Köpek Hanı' diye de anılan, 1235-1236 yıllarında yapılmış olan Zazadin Han, kısa süre önce Selçuklu Belediyesi tarafından başarıyla restore edilerek törenle hizmete açıldı. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan, yine Selçuklu döneminin önemli bir eseri olan Kandemir Hanı'nın restorasyonu ise bahar aylarıyla birlikte başladı. Restorasyonu 2 milyon YTL'yi bulacak olan Beyşehir Yolu üzerindeki bu han ile birlikte, hemen yanında yer alan tarihi mescit de elden geçecek. En geç yıl sonuna kadar tamamlanacak olan restorasyonun ardından hanı turistik kullanım için kiraya vereceğiz."
Genç, yine aynı bölgede yer alan, oldukça yıpranmış durumda olan tarihi Kızılören Hanı'nın protokolle devredileceği Kızılören Belediyesi, Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi yakınındaki tarihi Hocacihan Hanı'nın ise Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edileceğini sözlerine ekledi. Merhaba Gazetesi, 05.06.2008 |
|
HAMAM ÖNÜNDEKİ BAKKAL DÜKKANI BOŞALTILACAK
İzmir'in Ödemiş İlçesi'ne bağlı Birgi beldesinde, 500 yıllık olduğu tahmin edilen tarihi hamamın giriş kısmına yapılan ve hamamı ziyarete gelenlerin içeri girmek için izin almak zorunda olduğu bakkal dükkanının, restorasyon çalışmaları nedeniyle tahliye edileceği belirtildi. İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün, hamam ile ilgili restorasyon projesi hazırladığını, projenin tamamlanmasının ardından dükkanın tahliyesinin isteneceği bildirildi. Öte yandan CHP'li Belediye Başkanı Cumhur Şener ise, tarihi hamamın harabe gibi durmasının kendisini çok üzdüğünü, ziyaretçilerin hamama girerken bakkaldan izin alıyor olmasının bir turizm ayıbı olduğunu belirterek, bu durumun beldenin tarihi dokusuna hiç yakışmadığını kaydetti.
İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkilileri, Birgi'deki hamam ile ilgili restorasyon projesi hazırladıklarını, dükkan işletmecisi Tahir Sezgin'e tahliye kararını bildirdiklerini ifade etti. Yetkililer, "Ancak Tahir Sezgin dava açtı ve tahliye kararını durdurdu. Burası ile ilgili proje oluşturuyoruz. Tekrar tahliye işlemleri için dava açacağız. Dava sonucu süreç uzayacağı için gecikmeli de olsa, dükkanı tahliye edeceğiz" dedi.
Birgi Belediye Başkanı Cumhur Şener ise, 500 yıllık olduğu belirtilen tarihi hamamın girişindeki bakkal dükkanı ile ilgili tahliye yetkilerinin olmadığını söyledi. Tarihi hamamın Birgi'deki tarihi dokunun korunması açısından çok önemli olduğunu ifade eden CHP'li Başkan, "Hamamın çevresindeki evlerin restorasyonlarının tamamlanmasına rağmen, tarihi hamamın restore edilmemesi, tamamen Vakıflar Bölge Müdürlüğü sorumluluğunda. Ancak hamamın harabe gibi durması beni çok üzüyor. Ziyaretçiler hamama girerken, bakkaldan izin alıyor. Bu turizm ayıbı, beldenin tarihi dokusuna hiç yakışmıyor" diye konuştu.
Başkan Şener, amaçlarının işletmeci ile uğraşmak olmadığını söyledi. Başkan şöyle devam etti: "Tahir Sezgin ile herhangi bir sorunumuz yok. Aslında, Tahir Sezgin'in buraya ihtiyacı yok. Kendisinin Birgi merkezde iki-üç tane dükkanı var. Ama nedense burayı boşaltmak istemiyor."
Ödemiş'in Birgi beldesinde, 500 yıllık Birgi Hamamı'nın ılıklık denen girişinin bulunduğu yer, 1970'li yıllarda imara açıldı. O tarihlerde dönemin Belediye Başkanı Celal Uysal tarafından hamamın giriş bölümüne bakkal dükkanı yapıldı ve kiraya verildi. Buradaki bakkal işleten 80 yaşındaki Tahir Sezgin (80), önce belediyenin, daha sonra yapılan kamulaştırmanın ardından vakıfların kiracısı oldu. Hamamı gezmek isteyen ziyaretçiler, yaklaşık 30 yıldan bu yana bakkaldan izin alıyor, bakkal kapalı ise hamama giremiyor. Yeni Asır, Haber: Nazif Harupçu, 05.06.2008 |
![]() |
|
|
MOTİF ZENGİNİ TARİHİ CAMİ İLGİ BEKLİYOR
Erzurum’un İspir İlçesi'ne bağlı Çamlıkaya beldesinde ahşap süslemeleriyle dikkati çeken tarihi Başyurt Camii restore edilmeyi bekliyor. Üzerinde kitabesi bulunmayan ve 1800’lü yıllarda yapıldığı rivayet edilen ahşap süslemeli Başyurt Camii, günümüze kadar ulaşan tarihi eserler arasında yer alıyor.
Önceki yıl Çamlıkaya Belde Belediye Başkanı Nihat Türker’in girişimleri sonucu Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca tarihi eser olarak tescillenen Başyurt Camii’nin mihrap, minber, mahfil parmaklıkları ve sütunlarına işlenmiş birbirinden farklı yüzlerce motif bulunuyor.
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Temel Sanat Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Ali Murat Temur; caminin bölgede nadir görülen ahşap süslemeli tarihi camilerden biri olduğunu söyledi. Temur, “En önemli özelliği ahşap sütunlar, mihrabı, mahfil ve parmaklıkları bir halı gibi farklı motiflerle işlenmiş olması. En az 200 yılık bir tarihine rağmen ahşap süslemeler canlılığını koruyor” dedi.
Belde Belediye Başkanı Nihat Türker ise caminin özellikle ahşap minaresinin nem sebebiyle her yıl daha fazla fazla yıprandığını söyledi. Türker, “Restore edilmesi için girişimlerde bulunduk, ancak henüz bir sonuç alamadık. Geçen yıl caminin tadilatını yaptırmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan ödenek talep ettik. Fakat net bir cevap alamadık” diye konuştu.
Doğu Anadolu bölgesindeki nadir görülen ahşap süslemeli eserler arasında bulunan tarihi Başyurt Camii’nin mihrap, minber ve mahfili halı gibi işlenmiş. Türkiye Gazetesi, 05.06.2008 |
|
600 YILLIK TARİHİ GELİN HAMAMI AÇILDI
Devrekani İlçesi Çayırcık Mahallesi'nde Fatih Sultan Mehmet Han’ın annesi Hatice Alime Huma Hatun’un gelin olurken kullandığı hamam restore ettirilerek hizmete açıldı.
Gelin Hamamının açılışını Kastamonu Vali Yardımcısı Ömer Faruk Ateş, Devrekani Kaymakamı Turan Erdoğan, Belediye Başkanı Mümtaz Aliustaoğlu, Vakıflar Bölge Müdürü Yavuz Yücebıyık birlikte yaptılar.
Yeni restore ettirilen Gelin Hamamı açılışa katılanlarca gezildi ve çok beğenildi. Katılımcılar restorasyonunu gerçekleştiren Vakıflar Bölge müdürlüğüne ve diğer emeği geçenlere de teşekkür ettiler.
Candaoğlu dönemi eserleri arasındaki yerini alan, yapılış tarihi tam olarak bilinmeyen yaklaşık 600 yıl olduğu belirtilen, 9X8 metre ölçülerinde, moloz taştan inşa edilmiş olan hamam harap vaziyetteyken, Kastamonu Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından 165.000 YTL bedelle ihale edilerek, 17 Ağustos 2007 tarihinde restorasyonuna başlanmış ve 2008 Ocak ayında da restorasyon çalışması tamamlanmıştır.
Çağ açıp, çağ kapatan İstanbul Fatihi Sultan Mehmet Han’ın annesi Hatice Alime Humma Hatun , 1424 yılında yapılan Sultan 2. Murat ile düğününde Gelin Hamamında yıkanmış ve Çayırcık’tan saraya gelin olarak gitmişti. Kastamonu Postası, 04.06.2008 |
![]() |
|
TARİH TALANCILARI SUÇÜSTÜ YAKALANDI
Aydın’ın Germencik İlçesi’ne bağlı Tekin Köyü’nde yer alan Magnesia Antik Kenti’nde kaçak kazı yapan 7 kişi gözaltına alındı.
Önceki sabah 06.00 sıralarında gelen ihbarı değerlendiren jandarma ekipleri, Fatih S. (27), İbrahim T. (39), İbrahil L. (40), İlker P. (26), Ömer A. (27), Murat E. (36) ve Hüseyin O.’yu (25) suçüstü yakaladı. Sorgulanan sanlılar, savcılık tarafından serbest bırakıldı. Milliyet Ege, 05.06.2008 |
||
TARİHİ MEYDANCIK KALESİ İLGİ BEKLİYOR
Mersin'in Gülnar İlçesi'nde tarihi ve turistlik açıdan önemli bir yere sahip olan tarihi Meydancık Kalesi ilgi bekliyor.
Yaklaşık 15 yıl önce ışıklandırılması için direkleri çekilen kalenin hala ışıklandırılması yapılamadı. Gülnar'a 9 kilometre uzaklıktaki bakımsızlıktan kaderine terk edilmiş durumda. Meydancık Kalesi'nin tabelası bile hurda halinde. Emirhacı köylüleri köy sınırları içinde bulunan Meydancık Kalesi'nin ışıklandırma ve çevre düzenlemesinin yıllardır yapılamadığından dert yanıyor. Tarihi esere yeteri kadar ilginin gösterilmediğinden dert yanan köylüler, bu eserlerin her geçen gün yıkıldığını kaydettiler. Zaman, 04.06.2008 |
||
![]() |
CİLANBOLU TÜNELİ RESTORE EDİLİYOR
Amasya'nın Harşena Kalesi içinde yer alan tarihi Cilanbolu Tüneli, kültür turizmine kazandırılıyor.
Amasya Valisi Celalettin Lekesiz: "Ağustos ayının en geç sonu itibariyle tünelin temizlik ve kazı çalışması tamamlanarak işlevinin kesin olarak ortaya çıkmasıyla beraber ilimizi ziyaret eden insanların gezip görebileceği farklı mekan ve ortamların oluşturulması sağlanacaktır." dedi. Hellenistik dönemde inşa edilen ve Roma dönemi dahil 14 medeniyet gören tünel, restorasyon çalışmalarının ardından yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açılacak.
Jeolojik yapısı, sur duvarları, kaya mezarları ve diğer kalıntılarıyla tarihi öneme sahip Harşena Kalesi'nde bulunan Cilanbolu Tüneli'nin restorasyonu için 92 bin YTL harcanacak. Trt/Haber, 04.06.2008 |
|
KİLİSENİN SÜTUNU ÇALINDI
Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki en önemli tarihi yapıtlar arasında gösterilen, 963-973 yılları arasında Gürcü Kralı Kuropalat Adarnese’nin oğulları David ve Prens Bagrat tarafından haç planına göre yaptırılan Öşvank Kilisesi, 1985’te koruma altına alınmıştı.
Köylüler, kiliseyi ziyaret eden turistlerin, giderken bazı kabartma taş ve sütunları da yanlarında götürdüğünü iddia etti. Önce küçük parçalar alan yağmacılar, daha sonra kabartma heykel ve resimleri taş sütunuyla birlikte söküp aldı.
Yağmacılar, son olarak da 1.5 metre yüksekliğinde ve tonlarca ağırlıktaki tek parça sütunu çıkardı ve yerine tarihi eserin çökmemesi için bir ağacı koydu.
Uzundere Kaymakamı Bedrettin Özmen, “Kaçak kazılar nedeniyle kiliseye zarar verilmiş. Vatandaş, bilmeden taşlarını sökerek evinin inşaatında kullanmış. Zaman zaman kaçak kazılar oluyor. Kilise tescil edildikten sonra daha iyi koruma altına alınmış” dedi. İki ülke kültür bakanlıkları arasında yapılan protokol gereği Gürcistan’dan gelen bir heyetin tarihi kilisede ön çalışma yaptığını belirten Özmen, kilisenin onarımına karşılık Türkiye’nin de Gürcistan’da bulunan bir Osmanlı camisinin restorasyonunu yapacağını belirtti.
Uzundere Belediye Başkanı Halis Özsoy, kiliseyi her yıl 2 bini aşkın Gürcü turistin ziyaret ettiğini belirtti. Özsoy, “Kilisenin onarılması, yöre turizmine çok büyük canlılık getirecek” dedi.
Milliyet, Haber: Kadir Sabuncuoğlu, 05.06.2008>
Türkiye'nin de Öşvank Kilisesi'nin onarımına karşılık Gürcistan'da bulanan Türklere ait tarihi bir binanın restorasyonunu yapacağını anlatan Özmen, onarımı yapılacak kilisenin çevresindeki binaların temizlendiğini belirterek, "Kilisenin çevresinde sadece 2 ev kaldı. Onlar da kamulaştırılarak yıkılacak" diye konuştu.
Tarihi kilisenin 1985 yılında koruma altına alındığını sözlerine ekleyen Özmen, kaçak kazılar nedeniyle kilisenin zarar gördüğünü, ayrıca geçmişte kiliseye ait kesme taşların bazılarının vatandaşlar tarafından bilinçsizce yerlerinden sökülerek kullanıldığını söyledi.
Uzundere Belediye Başkanı Halis Özsoy, Öşvank Kilisesi'ni her yıl 2 bini aşkın Gürcü turistin ziyaret ettiğini belirterek, "Bu kilise Gürcüler için çok önemli" dedi.
Yörenin sahip olduğu turizm potansiyeli içinde en önemli tarihi eserlerin başında Öşvank Kilisesi'nin geldiğini kaydeden Özsoy, kilisenin onarımı sonrası burayı ziyarete gelecek Gürcü turist sayısında artış beklediklerini ifade etti.
Öşvank Manastırı'ndan günümüze ulaşan kilise, üç şapel, yemekhane ve el yazmalarının kopya edildiği ve korunduğu kütüphane binası bulunuyor.
Bölgedeki piskoposluk merkezlerinden biri olan kilisesinin 11. yüzyılda el yazmalarıyla ünlü önemli bir kültür merkezi konumunda olduğu ve bu önemini 15. yüzyıla kadar koruduğu da tarihi kaynaklarda yer alıyor.
1985 yılında Kültür Bakanlığı tarafından tescil edilerek korunması gereken taşınmaz kültür varlıkları arasına alınan kilise, sonradan eklenen batı bölüm hariç sahip olduğu 43.80x29.70 m. boyutları ile bölgedeki en büyük haç planlı Gürcü kilisesi olma özelliğini taşıyor.
Manastırın üç şapelinden sadece biri günümüze ulaşırken, kaçak kazılar ve bilinçsizlik yüzünden kilisenin sütun, taşları ile kabartma ve duvardaki işlemeleri zarar görmüş. Trt/Haber, 04.06.2008 |
||
![]() |
HABEŞİSTAN İADE EDİLEN DİKİLİTAŞI YERİNE YERLEŞTİRİYOR Habeşistan’ın Axum şehrinde İtalya’dan iade edilen dikilitaşın yerine yerleştirilmesi için restorasyon çalışmaları başladı.
Restorasyondan sorumlu Nada al-Hassan, BBC’ye yaptığı açıklamada “Bu granit taş yaşamı boyunca birçok travma geçirdi, dolayısıyla pek iyi durumda değil. Birleştirilmesi ve yerine dikilmesi oldukça nazik ve karmaşık bir işlem olacak” dedi.
Yılların getirdiği kirlenme ve aşınma dışında, 2002 yılında üzerine yıldırım düşen dikilitaşın restorasyon ve montajı UNESCO nezaretinde sürdürülmekte. BBC News, 04.06.2008 |
|
DÜLÜK'TEKİ ÇALIŞMALAR HIZLANDI
Şehitkamil Belediyesi, Dülük Antik Kenti'ndeki çalışmaları sürdürüyor. Geçtiğimiz yıl bölgenin çevre temizliğini yapan belediye ekipleri, bu yıl ışıklandırma ve çevre düzenlemesi çalışmalarına başladılar. Mitras tapınağı civarında başlatılan çalışmaların yaklaşık 2-3 ay süreceği ifade edildi. Şehitkamil Belediyesi'nin kültürel alandaki en önemli projesi olan Dülük Antik Kenti, yerli ve yabancı turistler için yeni bir çehreye kavuşturuluyor. 'Dülük Antik Köyü Mitras Tapınağı' projesi kapsamında Şehitkamil Belediyesi tarafından başlatılan çalışmalarla, bölge gece ve gündüz ziyaret edilebilir bir hale getirilecek.
Şehitkamil Belediyesi Başkan Yardımcısı Sedat Yıldız, söz konusu bölgenin projesinin hazırlandığını ve geçtiğimiz günlerde de ihalesinin yapıldığını hatırlattı. Dülük Antik Kenti Mitras tapınağı çevresini son derece modern bir görünüme kavuşturacaklarını belirten Yıldız, “En eski yerleşim bölgelerinden birisi olan Dülük Antik Kenti yapılan çalışmalarla, gece gündüz gezilebilecek bir mekan haline gelecektir. Belediye Başkanımızın talimatıyla, bölgede geniş bir inceleme yaptık. Tüm detaylar hesaplanarak çalışmaları başlattık. Çalışmaların bitmesi halinde bu bölgeye yoğun bir ziyaretçi akını olacağını tahmin ediyoruz” diye konuştu. Gaziantep 27 Gazetesi, 04.06.2008 |
![]() |
|
|
PAPAZIN SAKLADIĞI 1 TON ALTINI ARIYORLAR
Define meraklısı 10 arkadaş, bir papazın sakladığı öne sürülen 1 ton altını bulmak için kent merkezinde eski bir evi yıkarak kazı yapmaya başladı. Çeşitli meslek grubundan 10 kişi, Rabia Hatun Mahallesi’nde dozerle kazı çalışması başlattı. Müze Müdürlüğü'nden uzmanlar ile polis gözetiminde harabe haldeki müstakil bir evi yıktıran defineciler, kazının ilk gününde birkaç eski vazo buldu.
Ellerine geçen bir haritadan yola çıkarak Erzurum’un eski yerleşim alanlarından biri olan tarihi Çifte Minareli Medrese’ye yaklaşık bir kilometre uzaklıktaki Rabia Hatun Mahallesi’nde kazı başlatan defineciler, toprağın yaklaşık 12 metre kadar derinliğine indi.
Eski bir haritadaki bilgiler ışığı altında, o dönem Erzurum’da yaşayan bir papazın sakladığı rivayet edilen yaklaşık 1 ton altını aradıklarını söyleyen Selami Kılıç, “Rabia Hatun Mahallesi'ndeki altıncı kazıya başladık. Burada altın olduğuna adımız gibi inanıyoruz. Bizden önce birilerinin burada kazı yaptığına dair bulgular da var. Yaptığımız kazıdan bir sonuç alamazsak, demek ki bizden önce kazanlar altını bulmuş. Yaklaşık bir ton altını çıkarabilirsek hayırlı işler yapmayı düşünüyoruz” dedi.
Öte yandan meraklı kişilerin kazıyı izlemek için toplanmasının çalışmaları olumsuz yönde etkilediği belirtildi. Kazı yaptıranlardan Selami Kılıç, “Şehirde gezerken kazıda tonlarca altın bulunduğu, bulanların kaçtığı söyleniyor. Bu duruma bizler de gülüyoruz” diye konuştu. Radikal, Haber: Turgay İpek, 04.06.2008 |
|
YERİNDE YELLER ESEN İSTANBUL
İstanbul'un 18. ve 19
yüzyıla ait iki panoraması, İstanbul Araştırmaları
Enstitüsü'nde 'Uzun Öyküler: Melling ve Dunn
Panoramalarında İstanbul' adıyla sergileniyor.
Fotoğraf makinesinin henüz İstanbul'a gelmediği
döneme ait bu çizimler, bir yandan modernleşme
tarihimize ışık tutarken bir yandan da İstanbul'un
yerinde yeller esen yapılarını gösteriyor.
Mimarlık ve mühendislik eğitimi alan sanatçı Antoine-Ignace Melling (1763-1831) 1782'de Doğu yolculuğuna çıkar ve İstanbul'a gelir. Sultan III. Selim'in (1789-1807) kız kardeşi Hatice Sultan'la tanışır ve onun Defterdarburnu Sahilsarayı'nın dekorasyonuyla bahçe düzenlemesini gerçekleştirir. Bu çalışmalarıyla III. Selim'in dikkatini çeker ve saray mimarı olarak görevlendirilir. Beşiktaş Sarayı, Top Kapısı Sahilsarayı projesi, Çırağan Sarayı ve Şerifler Yalısı onun imzasını taşımaktadır. Melling'in panoramasının, fotoğraf öncesi dönemin son İstanbul tanıkları arasında önemli bir yeri var. Sergideki 23,5 x 180 cm panoraması bir fotoğraf gerçekliğiyle şehrin detaylarını yansıtıyor. Bir ucu Sarayburnu'ndan başlayan panoramada, kıyı boyunca devam ederek Topkapı Sarayı'nın sahil kesimindeki yeni yapılaşmayı ve Şevkiye Köşkü, Yeni Bahçe ve Top Kapısı Sahilsarayı gibi şimdilerde yok olan binaları görmek mümkün.
Montagu B.Dunn hakkında ise yeterli bilgi bulunmuyor maalesef. 1855'te İstanbul'a genç bir deniz teğmeni olarak geldiği rivayet ediliyor. Burada Kırım Savaşı nedeniyle askeri üsse dönüşmüş bir kentle karşılaşır. 12,3 x 417,5 cm boyutundaki panoramasını bu dönemde çizer. Panoramada Topkapı Sarayı'ndan itibaren, Galata ve Boğaziçi sahilini izleyerek tam bir daire çizer. Eserde, Bab-ı Seraskeri Yangın Kulesi, Rus Sefarethanesi, Nusretiye Camii, Mecidiye Kışlası ve Dolmabahçe Sarayı gibi kentin siluetinde yer alan mimari yapılar ve modernleşmenin etkisi görülüyor. Her iki panoramanın asıllarının yanı sıra büyük boyutlarda fotoğrafları da sergi salonunun duvarlarına yerleştirilmiş. Panoramalarda tarihi mekanların adları, şu an ayakta kalan ve yıkılan binaların isimleri tek tek belirtilmiş. Şehrin nasıl bir değişim ve dönüşüm geçirdiğini iki panoramadan da okumak mümkün. Modernleşmenin eşiğindeki değişikliği fark eden İstanbul hayranı Pierre Loti, bir notunda bakın neler demiş: "Minareler ve kubbeler kentinin silueti, ağustos ayının saat ikideki yoğun güneşi altında büyüdükçe büyüyor, bu eşsiz siluet bir çeşit güneşten sisin altında silikleşiyor bu kez, ama geçmişin görkemli günlerinden beri hep aynı, yine karşıda taht kurmuş, küçümseyici, dingin; üst üste yığılmış gemi direklerine, bacalara, büyük demir teknelere, kara dumanlar salan iğrenç yeni gemilere tepeden bakıyor." İstanbul'un değişen yüzünü panoramalardan okumak istiyorsanız, yazlık sergiler listenize 'Uzun Öyküler: Melling ve Dunn Panoramalarında İstanbul'u da ekleyin. Sergi, 3 Ağustos'a kadar gezilebilir. Zaman, Haber: Musa İğrek, 04.06.2008 |
||
TÜRK SANATININ "MÜZAYEDE" TEHLİKESİ
Türk Çağdaş Sanatı her türlü ilgisizliğe rağmen kendi yağıyla kavrulup, büyük bir atılımı yaşama geçiriyor. Batıdaki meslektaşlarıyla kıyaslanamayacak kadar zor şartlar altında bu mesleği seçen Türk sanatçıları, Atatürk dönemindeki onca maddi manevi destekten sonra öksüz kaldılar. Bu üzücü ortama rağmen özellikle son 30 yılda, çağdaş sanatımız çok yol aldı, Batı’yla eş zamanlı işler üretmeye başladı. Sanatçılar ve galericiler kendi özverili çabalarıyla koleksiyonerler ürettiler… Bugün ise, kendisini tüm bu sistemin tepeden inme kanun koyucusu ilan eden, kimseyle hiçbir yapıcı diyaloga girmeyen bazı müzayedeciler, bu ortam için artık büyük bir tehlike oluşturuyorlar.
Birkaç hafta önce başkanı olduğum UPSD ve Doğan Paksoy’un başkanı olduğu Sanat Galericileri Derneği, İstanbul’da bir otelde yapılan müzayedenin önünde müşterek eylem yaparak, müzayedecilere kamuoyu önünde açık bir “sarı kart” çıkardılar. Bu çok önemli bir adımdı. Konu özetle şu: Müzayedeciler, ikinci el piyasasından ellerine geçirdikleri resimleri, çoğuna çok düşük bir çıkış bedeli koyarak piyasaya veriyorlar. Resimler bu fiyatlarla kataloglara giriyor. Müzayedeciler normal satış fiyatlarının dörtte biri gibi fiyatlandırdıkları resimlerin yanı sıra, kendi spekülatif yatırım yaptıkları bazı sanatçıları da reel fiyatlarına, ya da birkaç misline satışa koyuyorlar! Çünkü ancak bu şekilde ciddi bir rant elde edebilecekler. Diğer sanatçılara da , “sürümden kazanç” sağlanacak bir koyun sürüsü muamelesi yapıyorlar.
Yıllardır sanatın bu tüccarlarından hep tek bir önemli dileğimiz oldu ve bu bildiride bunu tekrarladık: Lütfen sürümden kazanmak için, kendi geleceğinizi karartmayın. Elinize bir eser geçtikten sonra, o eser sahibinin galericisine ve kendisine ne fiyat koymanız gerektiğini sorun. O anda vefat etmiş ve galericisi olmayan bir sanatçıysa gerçekçi araştırmanızı yapın. O sanatçının, fiyatı 10’sa 7’den satışa koyulması müzayedeyi çekici kılmak için normal bir “ortayol” yöntem olabilir. Ama bunun yerine, gerçek değerin %20’si ile satış başlatıldığı zaman, bu gaf, hem sanatçıları hem galericileri onursuz ve neredeyse dolandırıcı (!) bir konuma taşımış oluyor, değerlerini yeni oturtmaya çalışan bir piyasaya da sorumsuzca çok büyük zararlar veriyor, dinamitleyerek güvensizliğe itiyor...
O anda yıllardır piyasada var olan bir imzanın beşte birine satıldığını gören bazı koleksiyonerler, kendi geleceklerinin bile yok edildiğini göremeden, “iyi iş” yaptıklarına inanarak işleri alıyorlar ve hemen o güne kadar bu yapıtları gerçek fiyatından satanları suçlamaya başlıyorlar. Vefat veya iflas eden bir iş adamından gelen işleri “kaç para verirseniz verin” diye müzayedeciye veren bilinçsizlerde, bu “sürümden kazanılan” akbaba ortamının mağduru oluyorlar. Genç bir sanatçı çıkışını ancak önemli galerilerde yapabilecekken, yaratılan güvensizlik piyasasında galeriler çalışamaz hale geliyorlar.
Müzayedecilerin, bunlara verdikleri ilk yanıt, bu yapıtların bir kısmının zaten galericiler ve sanatçıların tarafından kendilerine teslim edildiği savı. Aslında bu bir yanıt değil çünkü konumuz dışı. Biz burada kendi arasında “alan-satan memnun” şeklinde yapılanlardan söz etmiyoruz ki! Verilen ikinci yanıt, “Efendim, bir yapıt alıcısı varsa zaten gerçek değerine çıkar, ayrıca serbest piyasa kanunları böyle işler, bu Batı’da da böyledir.” Birincisi, o yapıt hangi fiyata satılırsa satılsın, kataloglarda o düşük satış fiyatı kalıyor ve ortalarda, her yerde bunlar geziniyor. Dolayısıyla müzayede dışında, etrafta binlerce kişi o yapıtları, tamamen “uydurulmuş” fiyatlarıyla görmüş oluyorlar. İkincisi, bu, Türkiye’nin yarattığı ve vahşi kapitalizmin sanata el atması olan sözde “serbest piyasa” ortamının, Batı’yla kıyaslanabilir tek bir noktası yoktur! Hiçbir modern ve çağdaş Devlet Müzesi olmayan ve en “yaşlı” müzenin 4 yaşında olduğu bir Türkiye’yi, neredeyse asırlardır birbiriyle ilişkide binlerce müze, yüz binlerce koleksiyoneri olan, gazeteleri her gün sanata iki tam sayfa ayıran ve her yenilikçiliğin anında değer karşılığının verilmesi için sürekli bir çaba harcanan, milyarlarca dolarlık Kültür Bakanlığı bütçeleri kullanılan Batılı sistemlerle kıyaslanmaya kalkışılması gülünçtür. Olsa olsa 1899’da Moda da “Black Stockings” Futbol Kulübü’nün şartlarıyla, UEFA-FIFA kurallarıyla dev stadlarda işleyen günümüzün endüstriyel futbol mekanizmasını kıyaslamaya benzer!
Ayrıca, Batıda “Commissaires Priseurs” ler ve “Auction House”lar, her biri hukuk diploması sahibi devlet denetiminde bu işi yapan, her sanat yapıtı için en önemli tarihçi-eksperlerin gözetimi altında çalışan, son derece profesyonel kuruluşlardır. Bırakın müzayedeci olmayı, her tabela asan galerici de olamaz. Hisse senedi piyasasından bıkıp “biraz da resim satalım” diye her kafasına esen bu işe balıklama atlayıp onca insan ve kuruma çamur sıçratamaz .
Denkleri olan önemli Batılı yaşayan meslektaşlarının %1 fiyatında olan Türk sanatçılarını bu affedilmez spekülatif oyunlarla binde 1’e çekmeye çalışanlar, tavırları sürerse, bu ülkenin tüm sanatsal geleceğine ve prestijine ihanet etmiş olacaklar. Onlara önerilen formül, tek yapıcı uzlaşma yoludur... Cumhuriyet, Yazı: Bedri Baykam, 03.06.2008 |
||
7. VEHBİ KOÇ ÖDÜLÜ PROF. ÖZDOĞAN'A Bu yıl 7. defa verilen Vehbi Koç Ödülü, Rahmi Koç Müzesi'nde düzenlenen ödül töreniyle sahibini buldu. Türkiye'nin ilk özel vakfı olan Vehbi Koç Vakfı tarafından tesis edilen ödül bu yıl, çalışmalarıyla kültür alanında büyük katkıyı sağlayan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Mehmet Özdoğan'a verildi. Geceye, Kültür Ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Vali Muammer Güler, Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç, Vehbi Koç Vakfı Başkanı Semahat Arsel, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç ve çok sayıda bilim, kültür, sanat ve iş dünyasından ünlü isimler katıldı. Güncel Haber, 03.06.2008 |
||
TARİHİ VEZİR HAN YENİLENMEYİ BEKLİYOR
Kayseri'de 1723 yılında Nevşehirli Sadrazam Damat İbrahim Paşa tarafından kurulan ve Kayseri'nin önemli tarihi yapılarından biri olma özelliği taşıyan Vezir Han yenilenmeyi bekliyor.
Cami- i Kebir yanında bulunan yaklaşık 300 yıldır ayakta duran yapının içerisindeki bakımsızlık, tarihi eserin ömrünü azaltmasına sebep oluyor. Halı, kilim ve yün satan işyerlerinin yer aldığı hanın duvarlarının rutubetten ve bakımsızlıktan tahrip görmesi tarihi yapıya adeta zarar veriyor. 1980 yılından bu yana kadar hiçbir restore çalışmasının olmadığını belirten han esnafı, "Hanın duvarları çeşitli sebeplerden dolayı hasar görmektedir. Yaklaşık 30 yıldır han içerisinde tam anlamıyla restore çalışması yapılmadı" dedi.
Han esnafı, tarihi yapının istenmeyen görüntüsünün önlenmesi için yetkililerden restore çalışmalarının yapılmasını istedi. haberler.com, 03.06.2008 |
|
|
![]() |
YEŞİL TÜRBE'DE EKSİK ÇİNİLER TAMAMLANIYOR
İznik Çini Vakfı tarafından yapılan orijinaline en yakın parçalar titiz bir çalışmayla Yeşil Türbe'deki eksik yerlere yerleştirilmeye başlandı.
Bursa'nın tarihi sembollerinden Yeşil Türbe'de restorasyon çalışmaları titizlikle yürütülüyor.
Bursa Hakimiyet, 03.06.2008 |
|
BAŞKAN, MÜZE İÇİN HALKTAN ANTİKA EŞYA İSTEDİ
Denizli'nin Tavas İlçesi'ne Bağlı Kızılcabölük beldesinde Etnografya Müzesi açıldı. Açılışa Denizli İl Emniyet Müdürü Muzaffer Erkan, Tavas Kaymakamı Yusuf Güler ve siyasiler katıldı.
Haber Ekspres, 02.06.2008 |
||
TARİH YENİDEN DOĞACAK
Yeni Asır, 02.06.2008 |
||
KADİRLİ'DEKİ TARİHİ ALACAMİ'NİN BAHÇESİNDE YANGIN ÇIKTI
Osmaniye'nin Kadirli İlçesi'ndeki tarihi Alacami'nin bahçesinde yangın çıktı.
Çevredeki vatandaşların itfaiyeye haber vermesi üzerine yangın yerine gelen ekipler kapının anahtarı olmadığından dolayı içeri giremedi.
Bir süre sonra duvardan atlayarak içeri giren itfaiyeciler bahçede tutuşan otları camiye zarar vermeden söndürdü.
Yangının neden çıktığı belirlenemezken, yangını çocukların çıkarmış olabileceğini iddia edildi. haberler.com, 02.06.2008 |
|
|
![]() |
MARDİN TURİZM CENNETİ OLACAK
Taşın ve inancın şehri Mardin’in, kültür ve inanç turizminde Güneydoğu Anadolu’nun cazibe merkezi olması için kollar sıvandı. Eski Mardin’deki kesme taştan yapılmış, işlemeli 800-1000 bin yıllık tarihi yapılarla uyuşmayan, kaçak ve silueti bozan binalar, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan üç, belediye ve tapu kadastrodan birer kişi olmak üzere beş kişilik heyet tarafından tespit ediliyor. İlk üç aylık çalışma sonunda belirlenen 191 beton binadan 40’ının, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefetten yıkılması için mahkeme süreci başladı.
Radikal, 02.06.2008 |
|
ONARIM BAŞLAYACAK
İhalesi ve yer teslimi yapılmasının üzerinden 20 aydan fazla zaman geçtiği halde restorasyonuna başlanmayan Darende’deki tarihi Nadir ve Uzunok köprüleri ile ilgili olarak 12 Mayıs’ta Malatyahaber.com’da yayınlanan “Tarihi Köprü Yıkıldı, Yıkılacak” başlıklı haber üzerine Darende Kaymakamı Vural Karagül bir açıklama yaptı. Malatya Haber, 01.06.2008 |
![]() ![]() |
|
TANRIÇALARI VE İNSANLARI RAHAT BIRAKIN
Sözünü ettiğimiz yer Osmaniye’de “kutsal şehir” olarak da anılan 2500 yıllık “Hierapolis Kastabala”. Sadece o değil, “Kırmıtlı Kuş Cenneti” de tehdit altında. Çünkü üzerlerine bir çimento fabrikası kurulması planlanıyor. Universal Çimento Sanayi AŞ’nin Entegre Çimento Fabrikası için ÇED yönetmeliğine uygun hazırlattığı “Proje Tanıtım Dosyası”nda proje alanında ve yakın çevresinde arkeolojik miras bulunmadığı yazıyor. 600 küsur sayfalık ÇED raporunda herkesin bildiği Kastabala’dan tek bir satır yok. Dahası bir çimento fabrikası için öncelikle “görüş”ünün alınması gereken Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu da bu projeden habersiz. Kendilerine görüş sorulmadı çünkü. Projeye “olumlu” onayı veren makam ise Çevre ve Orman Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) ve Planlama Genel Müdürlüğü. 19 Kasım 2007 tarihli kararda, bugün de aynı görevi sürdüren Genel Müdür Vekili Ömer Soylu’nun da payı var. Fabrikaya ÇED olumlu belgesi verilirken “Sağlık
Etki Değerlendirmesi” yapması gereken sağlıkçılar da
atlandı. Halbuki çimento fabrikaları
“Gayrı
Sıhhi Müesseseler (GSM) Yönetmeliği”nin
zarar boyutu en yüksek olabilecekler sıralamasında
ilk sıralarda yer alıyor. Özellikle hava, su, toprak
ve gürültü kirliliğine neden olacakları için, insan
yerleşim yerlerinden mutlaka uzak olmaları
gerekiyor.
“Hammadde ihtiyacı ocaklardan patlatma yöntemi ile elde edileceğinden bitki örtüsü yok olacak, fabrikadan dış ortama atılan hava kirleticileri ve hammadde olarak tüketeceği kayaların parçalanması, yakıt yakılması sırasında ve kül deposu kaynaklı uçucu tozlarla akciğerlere giren metal kökenli kanserojenler başta solunum yolları hastalıkları ve kanserler olmak üzere toplum sağlığına zarar verecek, deniz ve demiryolundan uzak olan fabrikadan İskenderun limanına, hammadde için de ocaklara yoğun kamyon trafiği olacak, kamyonlar titreşim, toz ve petrol emisyonları ile trafik kazalarını arttıracak. Geçim kaynağı hayvancılık, bağcılık ve zeytin tarımı hava kirliliği, yaprakları kaplayıcı toz nedeniyle fotosentez azalması ve çiçeklenme döneminde meyve tutmasının azalmasıyla zarar görecektir.”
Bu rapor yöre halkını harekete geçirdi. Osmaniye Barosu, Mimarlar Odası Adana Şubesi, Kazmaca ve Yeniköy Muhtarlığı ÇED raporunun iptali ve yürütmeyi durdurmak için Adana İl İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Karatepe- Aslantaş Koruma Derneği, Osmaniye’deki Çukurova Doğa Derneği, Adana Biologlar Derneği, Mimarlar ve Peyzaj Mimarları Odaları, ÇEKÜL, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı ve Arkeoloji Ana Bilim Dalı Başkanlığı da Adana Koruma Kurulu’na ilettiler raporu. CHP milletvekilleri Berhan Şimşek, Faruk Demir ve Gökhan Durgun da bölgeyi inceledi ve soru önergesi için kolları sıvadı.
Tarih mirasına, doğaya karşı bir çimento fabrikası… Yüz yıllık kara karşılık, binlerce yıllık bir geçmiş… Hangisinden vazgeçmek daha ahlaki dersiniz? Cumhuriyet Dergi, Yazı. Zeynep Altay, 01.06.2008 |
||
![]() |
GÖZLÜKULE'DE KAZI ÇALIŞMASI
Uzun bir tarihi geçmişe sahip olan Gözlükule höyüğünde kazı çalışmaları yeniden başlıyor.
Geçtiğimiz yıl kısa süreli olarak yapılan kazı çalışmalarının ardından, yeni dönem kazı çalışmaları içinde bulunduğumuz hafta içerisinde başlayacak. İlk iki gün temizlik yapılacak olan alanda daha sonra kazı yapılacak.
Binlerce yıllık tarihi geçmişi olan Gözlükule’de farklı zamanlara ait kalıntılar bulunuyor.
Tarsus’un binlerce yıllık tarihi olduğunu ve birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı Gözlükule’de geçmiş dönemlerde yapılan kazılarda ortaya çıkmıştı.
İki ayrı tepeden oluşan Gözlükule Höyüğü
Gölükule höyüğünde başlayacak olan kazı çalışmalarının yaklaşık 2 ay sürmesi bekleniyor. Tarsus Haber, 01.06.2008 |
|
TARİHİ YERKAPI YENİDEN YÜKSELİYOR
Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Bayram Vardar, birisi Kavaklı Caddesi'nde, diğeri Yokuş Caddesi Üftade Camii altında olmak üzere, iki yeni kapının inşasının başladığını söyledi. Yeni Şafak, 01.06.2008 |
![]() |
|
|
170 YILLIK VAKIF KAYIT DEFTERİ ÇÖPTEN ÇIKTI
Konya'da çöpler arasında bulunan 1840'lı yıllara ait vakıf kayıt defteri ve bazı belgeler, önce bir sahafın eline geçti, oradan da yazma eserler kütüphanesine kazandırıldı.
Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Bekir Şahin, çok değerli tarihi belgelerin ve yazma eserlerin, kurum ya da kişilerin depolarında değersiz kağıt sanılarak bekletilebildiğini veya bir şekilde çöpe atılabildiğini söyledi. Böyle bir durumla Konya'da karşılaştıklarını ifade eden Şahin, çöpte bulunan tarihi vakıflar kayıt defterinin de aralarında olduğu belgeleri kütüphane arşivine kazandırdıklarını anlattı. Bu belgelerin, kağıt toplayıcılar tarafından çöpten alındığını anlatan Şahin şunları kaydetti: "1841-1843 yıllarına ait bu vakıf kayıt defterini, Konya'da bir sahafın rafında gördüm ve bunu nereden bulduklarını sordum. Sahaf, bana, 'Bir hurda kağıt toplayıcısı, Konya'da bir çöpten bulmuş bize getirdi, biz de meraklıları için satışa çıkardık.' dedi. Sahaftan satın alarak arşive kazandırdığımız bu belgeler arasında, İstanbul'dan Konya'daki Mevlevi Dergahı'na gönderilen türbedarlık beratı, yine Osmanlı Sarayı'ndan gönderilen Konya'nın Kadınhanı ilçesine müderris ve vaiz atamasına ilişkin berat ile 1931-1951 yıllarına ait Konya'daki resmi makamların muhasebe defterleri yer alıyor." Söz konusu belgeleri inceleyen Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof.Dr. Yusuf Küçükdağ ise defterde, 19. yüzyılın ortalarında Konya'daki 111 vakfın isim ve gelir-gider hesaplarının ayrıntılı gösterildiğini kaydetti. Küçükdağ, belgeler arasında 1931-51 yıllarına ait bilgilerin yer aldığı muhasebe defterlerinin de Atatürk dönemi araştırmacıları için önemli bir kaynak olduğunu söyledi. Zaman, 01.06.2008 |
|
OSMAN HAMDİ BEYİN EVİ ZİYARETE AÇILMAYI BEKLİYOR
İngiltere'de bir eseri 3 milyon 380 bin 500 sterline satılan Osman Hamdi Bey'in Gebze'nin Eskihisar Köyü'ndeki Müzeevi ziyaretçilere kapalı.
Osmanlı'nın son dönem ünlü ressamının müze evi Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi tarafından teslim alınmasına rağmen senelerdir açılmayı bekliyor. Sadece özel konuklara açık olan müzeyi ziyaret edemediklerinden ve bölgeye maddi anlamda da bir getirisi bulunmadığından yakınan Eskihisar köy muhtarı Turgut Abdullah Uçar, "Müzenin tadilatı 2 sene önce Kültür Bakanlığı tarafından bitirilerek Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'ne devredildi. Biz de bölgeye bir maddi hareketlilik getirir düşüncesiyle 100 metrekare arsayı da kendilerine karşılıksız tahsis ettik. Ancak 2 yılda sadece müzenin önüne bir çay bahçesi yaptılar. Osman Hamdi Bey gibi Türkiye'nin dünyaca ünlü sanatkarının bahçesinde çay bahçesi kurup işletiyorlar. Vatandaşımız bundan rahatsız." diye konuştu.
Öte yandan ünlü ressamın 3 milyon 380 bin 500 sterlin gibi rekor bir fiyatla satılan "İstanbul Hanımefendisi" eseri, bugüne kadar Sotheby's müzayede evinde tablolar içinde en yüksek fiyata satılan Türk eseri olarak kayda geçti. Eser, geçtiğimiz günlerde yoğun talep üzerine, aynı müzayede evinde basına tanıtılmıştı. Tablonun sol üst köşesinde kendi imzası ve '1881' tarihi yazılı eser, 2 milyon 200 bin sterlin fiyatıyla satışa sunulmuş, alıcının açıklanmadığı artırmada, 3 milyon 380 bin 500 sterline satılan eser, tarihi özelliğiyle dikkat çekmişti. Zaman, Haber: İltifat Necefli, 01.06.2008 |
![]() |
|
|
LALA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ KADERİNE TERK EDİLDİ
Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa tarafından 1576 yılında, Mimar Sinan'a yaptırılan Konya'nın Ilgın İlçesi'ndeki Lala Mustafa Paşa Camii ve Külliyesi perişan haliyle kaderine terk edilmiş durumda. Başıboş köpekler külliyeyi mesken tutarken, ilçe halkı ecdat yadigarı yapının bir an önce restore edilmesini istiyor.
Osmanlı zamanında İstanbul-Mekke hattında, Eskişehir-Konya arasında en önemli menzil konumundaki külliye, tüccarların uğrak yeri olmuş. Şu an yapının en harabe kısmını oluşturan han, içeriye girildiğinde ağır bir koku ile karşılıyor sizi. Yıkılmış pencerelerden sızan güneş ışıkları, çürümüş bir halde yerde yatan iç mekan kapılarını aydınlatıyor. Kurşunlu Camii İmam Hatibi A. Hamdi Gül, birçok siyasetçinin ziyaret ettiği külliyenin içler acısı halinin görüldüğünü belirterek, herhangi bir restorasyonun yapılmadığını söyledi. Konya Vakıflar Bölge Müdürü İbrahim Genç de külliyenin durumunu bildiklerini ve 2008 yılı içerisinde restorasyon çalışmalarına başlanacağını bildirdi. Zaman, Haber: Mehmet Akbaş, 01.06.2008 |
|
AFRODİSYAS ANTİK KENTİ'NE SERGİ SALONU
Aydın’ın Geyre beldesindeki Afrodisyas Antik Kenti’nde 5 milyon dolara inşa edilen Sebasteion-Sevgi Gönül Sergi Salonu törenle açıldı.
Sevgi ve Erdoğan Gönül ile Afrodisias dostlarının desteği, Geyre Vakfı’nın çabalarıyla antik kentin dokusuna zarar verilmeden yapılan salonun açılışına, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç, Geyre Vakfı Afrodisias Kazıları Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç, Semahat Arsel ve İlber Ortaylı da katıldı. İfade eden Ömer Koç, “Sergi salonu, halam Sevgi Gönül’ün adını taşıyor. Bu salonun yapımını ona borçluyuz. Burada olmayışının burukluğunu yaşıyorum” dedi. Milliyet- 01.06.2008 |
|
|
![]() |
MISIR'DA DEV BİR KALE KALINTISI BULUNDU
Rafah şehri yakınlarında bulunan Tharu’nun, antik Mısır’ın şu ana dek bilinen surlarla çevrili en büyük şehri olduğu bildirildi. Kazı sırasında açığa çıkan kalıntılardan anlaşıldığı kadarı ile surun çevrelediği yerleşim 130 dönüm büyüklüğünde bir alanı kaplıyor. Süveyş Kanalı yakınlarında bulunan bu yerleşim arkeologlar tarafından Temmuz 2007'de keşfedilmişti, kazılar ise o tarihten bu yana devam etmekte.
Tharu, imparatorluğun Sina yarımadası’na doğru konumlanmış bir karakolu gibi idi ve anlaşıldığı kadarı ile ülkenin doğu sınırını koruyordu. 3000 yıl kadar önce inşa edildiği tahmin edilen şehir stratejik bir öneme sahipti. Kalenin kalıntıları ilk defa 1986 yılında “Horus Yolu” olarak adlandırılan ve Mısır ile Filistin’i arasında bulunan 11 kaleyi bağlayan askeri yolun araştırılması sırasında bulunmuştu.
Tharu’da yapılan kazılarda şehri ziyaret etmiş birçok firavunun ismini taşıyan rölyefler bulundu. Bu da şehrin stratejik öneminin diğer bir ispatı. National Geographic News, Haber: Andrew Bossone, 02.06.2008 |
|
SOYUT RESİM USTASI ÖZTOPRAK VENEDİK'TE
Sergilenen eserler arasında, Öztoprak’ın şaheserlerinden biri olarak değerlendirilen ve Bethoven’e saygı olarak resmedip Nüvit Özdoğru’ya ithaf ettiği "Missa Solemnis" kompozisyonu da yer alıyor.
Modern sanatta dünyada uluslararası kimliği benimsemiş ilk mekan olan bu müzede düzenlenen serginin küratörlerinin Necmi Sönmez, Michela Rizzo ve Vittorio Urbani olmak üzere üç isimden oluşması dikkati çekiyor. Proje yöneticiliği Işın Önol tarafından üstlenilen sergi, açılış törenine katılan yaklaşık 300 kişinin büyük beğenisini topladı.
Sanatçı Öztoprak’ın da bulunduğu açılış törenine, Venedik Belediye Başkanı Massimo Cacciari de katıldı. Ca’ Pesaro Uluslararası Modern Sanatlar Müzesi Müdürü Silvio Fuso, açılış töreninde yaptığı sunuş konuşmasında, modern Türk sanatının önde gelen isimlerinden biri olan Öztoprak’ın yapıtlarının teşhir edildiği bir sergiye ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk duyduklarını söyledi. Öztoprak’ın sanat anlayışından da övgüyle söz eden Fuso, bu önemli serginin Venedik’te açılmasını sağlayan "Proje4L; Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi" yetkililerine de teşekkür ederek, "Sanat alanındaki bu işbirliğinin daha da güçlenmesini diliyorum" diye konuştu.
Açılışa katılan Venedik Belediye Başkanı Cacciari, "Öztoprak’ın yapıtları, Türkiye’nin Batılı yüzünün göstergesidir" dedi. Cacciari, "bu serginin, Türkiye’nin kendi geleneklerinin ve geleneksel boyutlarının yanı sıra Batılı özelliklere sahip bir ülke olduğunu göstermek açısından da çok önemli olduğunu düşündüğünü" söyledi.
Batı kamuoyunda Türkiye konusundaki bilgi eksikliğine de dikkati çeken Cacciari, "Bu türden kültürel etkinliklerin, Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecine de ciddi katkı saygı sağlayacağı inancındayım. Ben bu üyeliğin bir an önce gerçekleşmesini arzuluyorum" diye konuştu.
Öztoprak’ın eserleri, Ca’ Pesaro Uluslararası Modern Sanatlar Müzesinin giriş katındaki salonun ortasında oluşturulan diyagonal bir duvar üzerinde sergileniyor. Beş parçadan oluşan "Missa Solemnis" adlı kompozisyon ise ziyaretçileri, üst kattaki 10. Salonda, Beethoven’ın ezgileri eşliğinde karşılıyor.
Serginin Türk küratörlerinden Sönmez ise Venedik’teki sergide Öztoprak’ın daha ziyade 2000’li yıllarda yaptığı çalışmalara ağırlık verdiklerini söyledi. Serginin isminde, Raner Maria Rilke’nin "Duino Ağıtları" isimli kitabında yer alan "5. Ağıt"a ait bir mısradan esinlenildiğini belirten Sönmez, "Öztoprak’ın Almanya’nın Frankfurt kentinde yaşadığı 1960-1975 dönemi, sanatsal yaşamında önemli bir rol oynamıştı. Rilke’nin de Venedik yakınlarındaki Duino’da yaşadığı süre, sanat yaşamının en verimli dönemine tekabül eder. Tüm bu ilişkilerden hareketle, bu sergi projesini, Almanya-İtalya-Türkiye sanatları arasında organik bir bağ kurma biçiminde de yorumlayabiliriz" ifadesini kullandı.
Sergi, 27 Temmuza kadar ziyarete açık tutulacak. Radikal, 31.05.2008 |
||
![]() ![]() |
KAZI BAŞKANLARININ ÇORUM ÇIKARMASI
Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Türkiye'nin çeşitli illerinde kazı çalışması yapan kazı başkanları ve kazıda çalışan arkeologlar ile arkeoloji bölümü öğrencileri Çorum'a geldi. Ankara'da yapılan ve 2007 yılının kazı çalışmalarının değerlendirildiği toplantının ardından iki otobüs ile Çorum'a gelen kazı başkanları, Çorum Müzesi'ni gezdiler.
Çorum Müzesi önünde hatıra fotoğrafı çektiren heyet, toplantının ardından 3 bin 500 yıllık geçmişi bulunan ve arkeologların hayallerini süsleyen Hitit Uygarlığı'nın kurulduğu coğrafyayı incelemek ve eserleri ziyaret etmek amacıyla Çorum'a geldiklerini belirterek, Çorum Müzesi, Boğazkale Hattuşa ve Alacahöyük ören yerlerini de gezeceklerini söyledi.
Grup başkanı olan Arkeolog Erhan Özteke, Çorum'un tarihi eserlerle dolu bir il olduğunu söyledi. Özteke, "Çorum kazı yapan başkanların görmek istediği iller arasında. Çorum tarihi dokusu ve geçmişi ile ilim dünyasına ışık tutan bir il" şeklinde konuştu. Çorum Kent Haber, 31.05.2008 |
|
MERYEMANA HEYKELİ YENİLENİYOR
Selçuk Meryemana Evi girişinde bulunan İsa peygamberin annesi Meryem Ana'yı temsil eden heykel, yenilenmek üzere kaidesinden söküldü. Efes Antik Kenti ile Meryemana Evi arasında bulunan heykel, Amerikan Efes Derneği ve Selçuk Belediyesi iş birliğiyle yapılan restorasyon çalışması kapsamında ABD'den gelen heykeltıraş David Lepo ve ekibi tarafından söküldü.
Haber Ekspres, 31.05.2008 |
||
FETHİYE'DE ÇİRKİN TABELALAR SÖKÜLEREK GÖRSEL TEMİZLİK BAŞLATILDI
Muğla'nın Fethiye İlçesi'nde sit alanı ve turizm yolu güzergahındaki tabelalar sökülüyor. Ölüdeniz, Göcek ve körfezi ile turizmin yükselen yıldızı olan Fethiye, turizme tarihi değerlerini ön plana çıkararak katkı koymaya hazırlanıyor. 2007 yılında Fethiye'deki müze ve ziyarete açık olan 8 ören yerini toplam 126 bin 437 kişinin ziyaret ettiği ilçede bu yılın ilk 5 ayında bu rakam 10 bin kişiye ulaştı.
Bu sayının 2008 yılı sonuna kadar 150 binin üzerine çıkması beklenirken, Fethiye Kaymakamlığı bu yerlerde görsel temizlik çalışması başlatıyor. İlgili kurumlara talimat veren Kaymakam Mehmet Ali Karatekeli, sit alanları ve turizm yollarında görüntü kirliliği yapan levhaların kaldırılmasını istedi. Bu bağlamda Müze, Özel İdare ve Karayollarının ortak yapacağı çalışma ile görsel temizlik yapılması amaçlanıyor. Bu şekilde yol kenarlarında bulunan ve estetiği bozan tabelalar ile ören yerlerinde tarihi eserlerin yanına veya üzerine asılan tabelalar sökülecek. Özellikle Kaya Köyü'nde tarihi mekanların üzerine çivilenmiş çok sayıda tabela bulunuyor.
Öte yandan sahip olduğu kültür ve tabiat varlıklarını turizmde kullanarak turist sayısını artırmayı hedefleyen Fethiye'de tek temizlik tabelalarda yapılmıyor. İlçe merkezinde bulunan tarihi mekanlara da çeki düzen veriliyor. Amintas Kaya Mezarları'nın etrafı otlardan temizlenirken, 15 günde bir mezarların içi belediye tarafından yıkanacak. Müze Müdürlüğü'nün isteği doğrultusunda itfaiye ekiplerince mezarlıkların içine tazyikli su tutulacak. Böylelikle mezarların yapısı gereği ve insan faktörü ile oluşan kötü kokuların giderilmesi sağlanacak. TürkiyeTurizm.com, 31.05.2008 |
![]() |
|
|
KLEOPATRA'NIN MEZARI BULUNDU HABERLERİ YANLIŞ
Irak Kültür Bakanı Farouk Hosni’nin yaptığı açıklamaya göre, İskenderiye’nin 45 kilometre kuzeyindeki Abusir’de Taposiris Magna ören yerinde Dr. Zahi Hawass liderliğindeki araştırma grubunca tanrıça Afrodit’in bronz bir heykeli, Ptolemaic kraliyetine ait başsız bir heykel, Kraliçe Kleopatra’ya ait kaymaktaşından yapılma baş ve sevgilisi Marc Anthony’nin olduğu düşünülen bir mask bulundu.
Dr. Hawass, Taposiris Magna tapınağının içinde
2003 Yılında İskenderiye kentinde
Eski İskenderiye Kütüphanesi’ndeki kitaplardan 200.000’i Anthony tarafından Kleopatra’ya ithaf edilmişti. Ancak Kleopatra’nın veya mezarının İskenderiye’de bulunduğuna dair bugüne dek herhangi bir ipucuna rastlanamamıştır. Roma İmparatorluğu'nca Hristiyanlığın kabulünden sonra gerçekleştirilen savaşlarda bu kütüphane ve kitaplar tahrip edilmiştir. Turizm Habercisi, 30.05.2008 |
|
TAKSİCİLERE KÜLTÜR GEZİSİ
Marka kent çalışmalarının sürdüğü Edirne'de tarihi mekanları daha iyi tanımak için tarih ve arkeoloji eğitimi alan taksiciler, derste anlatılan mekanları da gezerek eğitimi tamamladı. Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof.Dr. Engin Beksaç tarafından cuma ve cumartesi günleri verilen teorik eğitim ardından pazar günü de pratik eğitim verildi. Edirne Kent Haber, 30.05.2008 |
![]() |
|
KAÇAK KAZI YAPANLARA SUÇÜSTÜ
Bartın'da, kaçak kazı yaptıkları iddiasıyla 8 kişi yakalandı.
Bartın Jandarma Alay Komutanlığı ekipleri, Bartın merkeze bağlı Arıt beldesi Türbe mevkiinde kaçak kazı yaptıkları tespit edilen H.P., H.K., M.Ö., İ.Ö., S.Ç., N.K., M.E. ve R.A.'yı suçüstü yakaladı.
Şahısların üzerinden Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu kapsamına giren 1 adet pişmiş topraktan yapılma kabartma levha ile 1 adet metal arama dedektörü ele geçirildi. Jandarma ayrıca şahıslara ait 2 otomobil ve 1 minibüse de el koydu. Olayla ilgili adli mercilere çıkarılan 8 kişi ilk sorgularının ardından serbest bırakıldı. Bartın Kent Haber, 30.05.2008 |
||
|
SİDE MÜZESİ, 15 YILDA ROMA'YA AİT 9 LAHİT MEZARI RESTORE ETTİ
Side Müze Müdürlüğü, Roma dönemine ait 9 lahit mezarı 15 yıl içinde restore etti. Restore edilen lahit mezarların büyük çoğunluğunu MS 2. ve 3'ncü yüzyıllara ait Roma dönemi eserleri oluşturuyor. Müze Müdürlüğü, bu yıl içinde Roma dönemine ait 10'ncu zengin ve asil bir lahit mezarı onararak sergileyecek. Sergilenen 9 lahit mezarın onarılması ve gün yüzüne çıkarılmasını Prof.Dr. Arif Müfid Mansel, Prof.Dr. Jale İnan, Dr. Ülke İzmirliğil (Side Antik Kenti'nin kazı başkanı), Alman heykeltıraş Dietmar Frieze ve restoratör M. Beyzade Yaycıoğlu sağlamış. Lahit mezar onarımında uzun vadeli ve sabır gerektirdiğini ifade eden restoratör Beyzade Yaycıoğlu, kırılan lahit mezar parçalarını krom nikel telle dikiş atarak bağladıklarını belirtti.
Yaycıoğlu, "Üzerinde çalıştığım Roma dönemine ait 10'ncu lahit mezarı 3 ay içinde tamamlayarak müzede sergileyeceğiz. 3 ay önce Side Müzesi arkeologlarının Manavgat içinde bulunduğu Anadolu Beylikleri dönemine ait 5 sandukayı restore ettim. En büyük mutluluğum tarihi eserlerin onarılarak 2 bin öncesi orijinal haline getirilmesidir. Bazen restorasyon çalışmasını yaparken Side Müzesi'ni gezen turistlere üzerinde çalışma yaptığım tarihi eser üzerinde bilgi veriyorum." diye konuştu. TürkiyeTurizm.com, Haber: Abdurrahman Büyükkeskin /Cihan, 29.05.2008 |
|
KÜLDE AYAK İZLERİ
Bugün Meksika olan topraklarda insanların 40.000 yıl önce yürüdükleri, volkanik küllerde bıraktıkları ayak izlerinden anlaşıldı. Valsequillo’da bulunan bu ayak izleri ise Amerika’daki ilk insanlarını şu ana dek bilinen en eski tarihlerden çok daha geriye götürmekte. İzlerin 3 boyutlu laser taramalarını inceleyen Liverpool John Moores Üniversitesi’nden jeoarkeolog Silvia Gonzalez, bunların insan ayak izi olduklarının kesin olduğunu belirtti.
Amerika’da daha önceki erken insan buluntuların büyük bir kısmında bulundukları yüzey veya malzeme cinsi dolayısıyla ciddi tarihleme sorunları vardı. Fakat bu defa, çok çabuk sertleşen, kalın taneli bu volkanik külün toprağa 40.000 yıl kadar önce düştüğü kesinlikle belirlendi. Batı Yarıküre’de yapılan birçok kazı sonucunda, insanların bu topraklara 20.000 yıl kadar önce göç ettikleri anlaşılmıştı. Fakat 14.000 yıldan daha eski yerleşim tarihlemeleri teyid edilmemiş ve hala tartışılan bir konu olmaya devam ediyor.
Öte yandan, Gonzales tarafından bildirildiğine göre, Kaliforniya / Baja’da bulunan bir kaya sığınağında yapılan yeni kazılarda bulunan yenmiş deniz kabuklularında yapılan C14 testleri ise 44.000 yıl öncesine tarihlendi. Bu iki buluş ise Amerika’daki ilk insan yerleşimi teorilerini ciddi biçimde sarsmakta. sciencenews.org, Haber: Sid Perkins, 29.05.2008 |
![]() |
![]() |
|
Alacahöyük (Hamilton) |
...1842
|
![]() |
![]() |
TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |