Ocak '09 Arşivi |
25 - 31 Ocak 2009 |
|
VEFAT
Gazi Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü eski Bölüm Başkanlarından Prof.Dr. Haluk Karamağralı vefat etmiştir. Sanat tarihi camiasına başsağlığı dileriz. TAYHaber, 30.01.2009 |
|
PEMBE KÖŞK'ÜN İÇİNDE
KARA TABLO
Yapılan tadilatlar *
1.20 m derinliğindeki havuz 1.60 m oldu. Sabah 31.01.2009 |
|
|
DEFİNE ARARKEN CANINDAN OLDU
Araban İlçesi'nde define ararken göçük altında kalan kişi hayatını kaybetti. Hüseyin Özkul ve arkadaşı Hüseyin Küsmüş, gece geç saatlerde define aramak için ilçeye bağlı Çiftekoz Köyü Çalıdere mevkisindeki köprünün altına gitti. İki arkadaş, köprünün altında 5 metre uzunluğunda tünel kazdığı sırada göçük meydana geldi. Hüseyin Küsmüş tünelden çıkmayı başardı. Hüseyin Özkul ise göçük altında kaldı. Küsmüş'ün jandarmaya haber vermesinin ardından jandarma, itfaiye ve sivil savunma ekipleri, tünelin temizlenmesi için iş makinesiyle çalışma başlattı.
Çalışma sonucu, Hüseyin Özkul'un (44) cesedine ve metal arama dedektörüne ulaşıldı. Özkul'un cesedi, otopsi için Araban Devlet Hastanesine kaldırıldı. Köprünün 25 yıl önce yapımı sırasında ayaklarının altına gömüldüğü rivayet edilen altını bulmak için kazı yaptıklarını söylediği öğrenilen Hüseyin Küsmüş gözaltına alındı. Gaziantep 27 Gazetesi, 30.01.2009 |
SİVAS'IN KÜLTÜR
ENVANTERİ ARAŞTIRILIYOR
Sivas Hürdoğan, 30.01.2009 |
|
ERTUĞRUL FIRKATEYNİ'NİN
CEPHANELİĞİNE ULAŞILDI
Radikal, Haber: Yaşar Anter, 29.01.2009 |
|
İKİ MİLYON BEKLİYOR 2005-2006-2007-2008 yılları arasında İl Özel İdaresi Taşınmaz Kültür Varlıkları Katkı Payı Hesabına belediyelerin topladığı emlak vergisinin yüzde 10’unun aktarılması sonucunda toplam 7 milyon 265 bin 282 TL toplandı. Bu yıllar arasında tarihi eserlerin bakım ve onarımı için belediyelerin hazırladığı 18 projeye toplam 5 milyon 266 bin 117 TL kaynak aktarıldı. 2 milyon TL ise yeni hazırlanacak projelerde kullanılmak için hesapta bekliyor.
Merhaba Gazetesi, 30.01.2009 |
|
FATİH'TE KORSAN
ARKEOLOJİK KAZI
İstanbul’un yer üstünde bulunan tek sarnıcı olan Zeyrek Sarnıcı’nda geçen perşembe gecesi saat 23:00 sıralarında yapılan çalışmalar görenleri hayrete düşürdü. Sarnıcın üzerine çıkarılan iş makineleri bölgede biriken molozların yüklendiği kamyonlar kısa bir süre sonra hiçbir şey yokmuşçasına gözden kayboldu.
Konuyla ilgili görüştüğümüz Fatih Belediyesi yetkilileri, önce yazılı bir açıklama yaparak sarnıçta gece çalışması yapmadıklarını belirtti. Ancak yapılan “arkeolojik çalışmalar” sonucunda biriken molozları tarihi yarımadaya gündüz kamyon girişi yasak olduğu için gece taşıdıklarını söyledi. Yetkililer ayrıca, bölgede herhangi bir arkeolojik buluntuya rastlamadıklarını belirtti.
İstanbul Arkeoloji Müzesi yetkilileri ise gece çalışmalarının istisnai durumlarda yapıldığını belirterek, “Bizden bu molozların taşınabilmesi için görev talep edilir. Biz de bir arkeologu bu işte görevlendiririz, onun gözetiminde bu işlem yapılır. Fakat Fatih Zeyrek’de böyle bir olay söz konusu değil. Çünkü Zeyrek Sarnıcı’nın restorasyonuyla ilgili yapılacak kazıların ruhsatı henüz çıkmadı. Belediye ruhsat çıkarmak için bize başvurdu. Dosyayı Ankara’da ki Genel Müdürlüğümüze gönderdik. Belediye bizim bilgimiz olmadan orada çalışmalar yapmış” dedi. Sarnıcın restorasyonundan sorumlu olan Fatih Belediyesi Belediye Başkan Yardımcısı Talip Temizer, İstanbul Arkeoloji Müzesi yetkililerinden aldığımız bilgi dahilinde ruhsatlarının olmadığını söylediğimizde ilk yaptıkları yazılı açıklamayı yalanladı. Sarnıçta arkeolojik kazı yapmadıklarını iddia etti. Bürokratik işlemler nedeniyle sarnıcın restorasyonunun geciktiğini söyleyen Temizer, yaptıkları işi şöyle savundu: “Sarnıçta biz arkeolojik kazı çalışması yapmadık. Bunun için Ankara’dan onay bekliyoruz. Onay çıktıktan sonra Arkeoloji Müzesi’ne bağlı arkeologlarca kazı çalışmaları yapılacak. Geçen gece orda yaptığımız çalışma sarnıcın yanında bulunan müştemilatta yaptığımız çalışmaların molozuydu. Gündüz tarihi yarımadaya kamyon girişi yasak olduğu için bu taşıma işlemlerini mecburen gece yapıyoruz. Bu çalışmalar sırasında sarnıca zarar vermemiz söz konusu olamaz. Biz İstanbul’un tek yerüstü sarnıcını restore ederek kültür varlıkları arasına katmak istiyoruz.”
Böylece Başkan Yardımcısı Temizer, Arkeoloji Müzesi yetkililerinin “Belediye bizim bilgimiz olmadan orada çalışmalar yapmış” şeklindeki açıklamasından bihaber, kendi belediyesi bünyesindeki yetkililerin bölgede arkeolojik çalışma gerçekleştirildiğine dair yaptığı yazılı açıklamayı yalanlamış oldu. Taraf, 29.01.2009 |
|
EFES'TE GERİLİMLİ ARKEOLOJİK KAZI
Yaklaşık 110 yıldır Efes’i kazan Avusturyalıların yeni kazı başkanının tercihleri “gerilim” yarattı.
“Yamaçevler”in örtü inşaatındaki “yolsuzluk” soruşturmasında Avusturya Sayıştayı’nca görevden alınan eski kazı başkanı Prof. Fritz Krinzinger’in aynı göreve “arkadaşı” ve seramik uzmanı Doç. Sabine Ladstatter’i ataması tartışma yaratmıştı. Türkiye’nin bu ismi “akademik yetersizliği” nedeniyle “çekince”yle karşılamasına rağmen, Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün de (ÖAI) aynı isimde ısrar etmesine Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay kaygılarını bildirince, kazı başkanlığı enstitü başkanı Prof. Johannes Koder’e verildi. Ne var ki Koder de Mısır’daki çalışmalarına giderek, Efes’i “yardımcım” dediği Ladstatter’e teslim etti. Ladstatter’in Türkiye karşıtı aşırı sağcı bir aileden gelmesi ve Efes’te özellikle “Hıristiyanlık tarihi”ni önemsemesi de ÖAI’nın “siyasi” davrandığı kanısını güçlendirdi.
Aynı süreçte, Türkiye’nin AB üyeliğine şiddetle karşı çıkan eski Avusturya Başbakanı W. Schüssel’in Efes’i ziyareti; sağcı Bilim Bakanı Hahn’ın da Ankara’da Bakan Günay’la görüşmesi, Avusturya’daki Efes’le ilgili “dinci beklentiler”in ürünü olarak yorumlanıyor. Nitekim, saygın akademisyenlerden Prof. Schmidt, Bilim Bakanı Hahn ile ÖAI Müdürü Koder’e mektup göndererek, yıllarını Efes’e veren kimi uzmanların engellendiğini ve Türkiye’yi seven “emektar arkeologlara saygısızlık yapıldığı”nı vurguladı. Cumhuriyet, Yazı: Oktay Ekinci, 29.01.2009 |
|
CAMBRIDGE'DE SÜRPRİZ BİR KEŞİF
Tarihöncesi Cambridge şimdiye dek tahmin edilenden daha büyük olabilir. Bu şehirde bulunan Addenbrooke's hastanesi’nin arazisinde altı aydır sürdürülen kazılarda antik bir mezarlık, çömlek fırınları ve Geç Bronz Çağ’dan Sakson Dönemi’nde kadar uzanan yeni bir yerleşim bulundu.
Kazılarla ilgili yeni yayınlanan bir eserde, bu küçük yerleşimlerin birbirlerine çok yakın mesafelerde oluştukları belirtilmekte. Kitabın editörü Christopher Evans “Çok büyük açmalar sonucunda elde ettiğimiz genel bilgi, tarihöncesi dönemlerden Roma Çağı’na kadar Cambridge kırsalının daha önce düşünüldüğünden çok daha yoğun bir şekilde iskan edildiğidir.” demekte. Yeni başlayacak olan bir inşaat projesi öncesi sürdürülen kazılarda, bu arazinin kesintisiz olarak kullanıldığı anlaşıldı.
|
![]() |
|
GOYA'NIN ÜNLÜ TABLOSU ÇIRAĞININ MI?
Modern resmin öncüsü kabul edilen İspanyol ressam Francisco de Goya'nın 'The Colossus' (El Coloso) adlı tablosunu yanında çalışan bir çırağının yapmış olabileceği iddia ediliyor. Madrid'deki Prado Ulusal Müzesi'nde bulunan resim, Goya'nın yardımcılarından Asensio Juli'ye ait olabilir.
19. yy. resmi alanındaki uzmanlardan ve Goya resimlerinin restorasyon görevini de yürüten Manuela Mena, "tablo dikkatle incelendiğinde, Goya'nın diğer şaheserlerindekiyle The Colossus'taki zayıf ışık ve renk kullanımı arasında belirgin bir fark olduğu"nu iddia etti. Prado Müzesi temsilcisi Jose Luis Diez de, The Colossus'un sol arka köşesinde 'AJ' harflerinin yazılı olduğunu söyleyerek ünlü tablonun Asensio Juli'ye ait olabileceğine dikkat çekti. 1808-1812 yılları arasında yapılan tabloda Napolyon'un İspanya'ya saldırısı sırasında bir köyün direnişi ve dağların üzerinde bir dev resmediliyor Zaman, Fotoğraf: Sabah, 29.01.2009 |
ALİ NACAR CAMİİ'NİN MİNARESİ ARTIK DÜZ
Ali Nacar Camii'nin 35 santimetre eğri olan minaresi düzeltildi. Yaklaşık 6 yıl önce çevresindeki yerleşim birimlerindeki inşaat çalışmaları nedeniyle eğilmeye başladığı tespit edilen minareyi inceleyen uzmanlar, yaklaşık 5 metre kadar yükseklikten itibaren üst kısımlarının 35 santimetre kadar doğuya doğru eğildiğini belirledi. Restorasyon çalışmalarına geçen yıl başlanan, 400 bin TL bedelle ihale edilen Ali Nacar Camii'ndeki çalışmaların son aşamaya geldiği bildirildi. Vakıflar Bölge Müdürü İsa Güven, geçen yıl restorasyonuna başlanan tarihi Ali Nacar Camii'nde ilk iş olarak minarenin düzeltilmesi işlemlerine başlandığını, temeli çok sağlam olan minarenin maharetli ustalar tarafından hem restore edildiğini hem de 35 santimetrelik eğimin düzeltilerek yıkılma tehlikesinin ortadan kaldırıldığını söyledi. Güven, 25 metre yüksekliğindeki minarenin taşlarının yukarıdan başlanarak teker teker sökülerek numaralandırıldığını, daha sonra tarihi dokusuna zarar verilmeden yerleştirilerek düzeltme işleminin tamamlandığını ifade etti. Gaziantep 27 Gazetesi, 29.01.2009 |
![]() |
MÜZELERDE 1185 ESER KAYIP, 1192 ESER SAHTE ÇIKTI
Uşak Müzesi’nden Karun Hazinesi Kanatlı Denizatı Broşu’nun çalınmasının ardından Kültür ve Turizm eski Bakanı Atilla Koç’un 98 müzede başlattığı ve yaklaşık 2.5 yıl süren denetimlerden hazin bir tablo ortaya çıktı. Yaklaşık 2.5 yıl süren envanter denetimleri beş-altı müze hariç tamamlandı ve düzenlenen teftiş raporlarında, 371’i arkeolojik, 714’ü sikke, 100 kadar etnografik eserin bulunamadığı kaydedildi. 242 arkeolojik ve 950 sikkenin de sahte veya taklit olduğu belirlendi. Bu eserlerin yanı sıra müzelik özelliği olmayan toplam 22 bin kadar eser ise müze envanterinden düşüldü. Hürriyet, Haber: Umut Erdem, 29.01.2009 |
|
TÜRK SANAT ESERLERİ SOTHEBY'S'DE
İngiltere'nin başkenti Londra'da bulunan Sotheby's müzayede evi, Osmanlı sanat eserlerine yönelik olarak düzenlediği müzayedelerden sonra bu kez 4 Mart tarihinde bir Çağdaş Türk Sanat eserleri müzayedesi gerçekleştirecek.
53 değişik sanatçının
resim, fotoğraf, heykel ve enstelasyon alanındaki 73
eserinin satılacağı müzayedenin satış öncesi
sergilenmesi de İstanbul ve Londra'da iki ayrı günde
yapılacak. Cnn Türk, 29.01.2009 |
|
![]() |
DEFİNE AVCILARINA KÖTÜ HABER
Kültür ve Turizm Bakanlığı, define avcılarının en büyük yardımcısı dedektörlerin satışına sınırlama getiriyor. Yeni düzenleme ile dedektörler her yerde satılamayacak, cezalar artırılacak. Böylece kaçak kazılar kontrol altına alınarak, antik kent, sit alanları, ören yerlerinin tahribatı önlenecek. Tarihi eserlerin yasa dışı yollarla satışı ve yurtdışına kaçırılması engellenecek. Konuyla ilgili kanunun yıl sonuna kadar Parlamento'dan geçmesi planlanıyor.
İzinsiz kazılar en çok tarihi eser kaçakçıları tarafından yapılıyor. Bakanlık, illegal yollardan yurtdışına götürülen bu varlıkları Türkiye'ye kazandırmak için her yıl binlerce lira ödüyor. Son 10 yılda vatandaşa bin 370 define kazısı izni verdiklerini açıklayan Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün, çözümün kazıların vazgeçilmezi olan dedektörleri kontrol altına almaktan geçtiğini söylüyor. Daha önce ören yeri ve sit alanlarının bulunduğu Muğla'da, yerel yönetim, dedektör satışına sınırlama getirmişti. Anadolu'da bir milyonun üzerinde dedektör bulunuyor. Satış firmalarının yaptığı araştırmalara göre Anadolu ve Trakya'daki en az iki köyden birisinde 3 ya da 4 dedektör var. Şu an satışı serbest olan dedektörlerin televizyon kanallarında bile reklamı yapılıyor ve siparişle satın alınabiliyor. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası'na göre ise izinsiz define aramak yasak. Zaman, Haber: Aslıhan Aydın, 29.01.2009 |
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARI YAKALANDI
Kütahya'nın Simav İlçesi'nde, ellerindeki tarihi eserleri satmaya çalışan 3 kişi yakalandı.
Çavdır Mahallesi ile Beyce beldesinde meydana gelen olayda, güvenlik güçleri bazı şahısların ellerindeki tarihi eserleri başka şahıslara satmaya çalıştığı yönünde bilgilere ulaştı. Konuyla ilgili istihbarata ağırlık veren güvenlik güçleri, şüphelendikleri 3 kişiyi takibe aldı.
Şüpheli şahıslardan M.K. ile R.K.'ının kullandıkları 43 KN 668 plakalı otomobil ilçe girişinde durduruldu. Arama esnasında araçta ele geçirilen iki adet tarihi esere el konulurken şüpheliler göz altına alındı.
Ardından F.Y. isimli şahsın elindeki çocuk başlı mermer heykeli başkalarına satmaya çalıştığını öğrenen güvenlik güçleri Cumhuriyet Savcılığı'ndan aldığı izinle F.Y.'nin Çavdır Mahallesi'ndeki evine baskın düzenledi. Baskında evinde tarihi eser ele geçirilen F.Y. gözaltına alındı Kütahya Kent Haber, 29.01.2009 |
|
HÖYÜKTE KAZI ÇALIŞMASI YAPILACAK
Nevşehir'in Avanos İlçesi'ne bağlı Bozca Köyü yakınlarında bulunan ve Bayramhacılı Barajı'nın faaliyete geçmesiyle sular altında kalacak olan Camili Höyüğü'nde kazı çalışması yapılacağı bildirildi.
Nevşehir Müze Müdürü Halis Yenipınar, yaptığı açıklamada, Avanos İlçesine bağlı Bozca Köyü yakınlarında bulunan Camili Höyüğü'nün, köy sınırları içerisinde yapımına başlanılan Bayramhacılı Barajı ve hidroelektrik santralinin faaliyete geçmesi ile birlikte sular altında kalacağını söyledi.
2011 yılında yapımı tamamlanacak olan baraj ile birlikte sular altında kalacak olan Camili Höyüğü ile ilgili olarak geçtiğimiz haftalarda Ankara Gazi Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Yücel Şenyurt tarafından bilimsel bir çalışma başlatıldığını ve höyüğün bulunduğu alanda, Tunç Çağı'ndan Roma Dönemi'ne kadar bir yerleşim tespit edildiğini ifade eden Yenipınar, söz konusu höyüğün bulunduğu alanda ilkbahar aylarından itibaren bir kazı çalışması başlatılacağını açıkladı.
Doç.Dr. Yücel Şenyurt'un başkanlığında gerçekleştirilecek olan kazı çalışmalarının ardından höyüğün üzerinin kil ile kaplanacağını ifade eden Müze Müdürü Yenipınar, bu sayede barajın faaliyete geçmesiyle birlikte höyüğün sudan zarar görmeyeceğini ve gelecek nesillere aktarılabileceğini vurguladı. Nevşehir Kent Haber, 29.01.2009 |
![]() |
BÜTÜN TARİHİ ESERLER '2010 KÜLTÜR BAŞKENTİ' UĞRUNA GÖZDEN GEÇİRİLECEK
Yüzlerce tarihi yapının bulunduğu kültür şehri İstanbul, Avrupa kültür başkentliğine son sürat hazırlanıyor. Her gün onlarca toplantıya katılıp proje değerlendirmelerinde bulunan ve eskiye nazaran daha az uyuyan kültür işçilerinden İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili, "2010 Kültür Başkentliği"ni hayatının projesi olarak niteliyor.
2010 fırsatını bulmuşken tüm tarihi eserleri seneye bitmese bile başlatmak için çalıştıklarını ifade ediyor. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay da bazı haftalar birkaç kez İstanbul'a gelerek yapılan toplantılara katılmış. Bilgili, 2010 toplantılarında alınan kararlar doğrultusunda Ayasofya, Sultanahmet ve Topkapı Sarayı'nın farklı ve unutulmaz biçimde aydınlatılacağını, bu çalışmaları İstanbul Büyükşehir Belediyesi Enerji AŞ ile birlikte yapacaklarını ifade ediyor.
Bunun dışında "Sur-i Sultani" projesini hayata geçirerek arkeoloji müzeleri, Topkapı Sarayı ve Gülhane Parkı'nda kalıcı değişikliklere gideceklerini anlatan Bilgili, arkeoloji müzelerine giden yolun uzatılması, Topkapı Sarayı'nın girişinde değişiklikler yapılmasının gündemde olduğunu kaydediyor. Sur-i Sultani projesi çerçevesinde Topkapı Sarayı'ndaki birçok binanın boşaltılacağını ve depolarda saklı kalmış eserlerin sergileneceğini belirtiyor. Bu çerçevede Tarih Vakfı'na verilmiş olan Darphane'nin boşaltılarak bir kısmının arkeoloji müzelerine, bir kısmının da Topkapı Sarayı'na ekleneceğini ifade eden Bilgili, Aya İrini'nin yanındaki eski karakol binasının da kafe olarak kullanılacağını söylüyor. Topkapı Sarayı'ndaki Matbaa Lisesi'nin de İstanbul Ticaret Odası'nın desteği ile Zeytinburnu'na taşınacağını ve boşaltılacak lisenin kültürel anlamda değerlendirileceğini anlatan İl Kültür ve Turizm Müdürü, Marmaray'a yapılacak yeni müzeye de her ne kadar 2010'a yetişemeyecek olsa da başlayacaklarını aktarıyor. Bilgili, Yıldız Kompleksi'nin yenileneceğini, Haliç, kara ve Marmara'ya sınır olan onlarca kilometrelik surların temizlenerek bir turizm güzergahı haline getirileceğini de sözlerine ekliyor.
"Tüm müzelerin depolarının dolu olması yüzünden birçok eser hem sergilenemiyor hem de zarar görüyor." diyen Bilgili, bu olumsuzluğun önüne geçmek için Beylikdüzü'nde bir arazi satın alındığını ve 2010 Kültür Ajansı'nın talimatları doğrultusunda oraya tüm müzeler için ortak bir depo kurulacağını belirtiyor. Sergilenemeyen eserlerin Beylikdüzü'ne taşınması sayesinde müzelerin ziyarete açık olan bölümlerinde de büyük bir genişleme fark edileceğini aktaran Bilgili, depoların dolu olma sebebini de tarihi yapıların müze düşüncesiyle inşa edilmemesine bağlıyor. Zaman, Haber: Arif Bayraktar, 28.01.2009 |
|
|
MOSKOVA'DA DEFİNE
Arkeologlar, Moskova şehrinde 12. yüzyıla tarihlenen ve antik sikkeler ile mücevherlerin yanı sıra bir de ikona içeren bir define buldular. Bu tarih, Moskova’nın kroniklerde “küçük bir yerleşim” olarak geçtiği bir dönem. Kazılar şehrin "Tyoplye torgovie ryady" olarak isimlendirilen bölgesinde sürdürülmekte. 6 m derinliğindeki bir açma şehrin o zamanki yaşamına ışık tutuyor: Bir kuyu, çit parçaları, dağılmış kütükler ve büyük bir ateşin kalıntıları.
Baş arkeolog Alexander Veksler “Bunlar olağanüstü değerli sikkeler, daha doğrusu Moskova’nın ilk paraları. Prens Vasili Dmitrievich zamanında basılmışlar. Sadece 11 sikke olmasına rağmen her biri tek tek son derece değerli” demekte. russia-ic.com, 27.01.2009 |
TARİHİ KÖŞK ÇOCUK NEŞESİNE KARIŞIYOR
1900’lü yılların başında yapıldığı tahmin edilen ve 2005 yılında iki büyük yangın geçiren Tarihi Enver Paşa Köşkü, İl Özel İdaresi’nin yaptırdığı restorasyonla yeniden doğdu. Restorasyonun ardından Büyükçekmece Çocuk Kültür Evi olarak yeniden düzenlenen tarihi köşk, artık küçük misafirlerini ağırlayacak.
İstanbul İl Özel İdaresi tarafından 2007 yılında başlatılan restorasyon, tarihi köşkün 108 yıl aradan sonra tekrar İstanbul’un kültür hayatında ki yerini almasını sağladı.
Proje bedeli dahil 430 bin TL’ye mal olan Enver Paşa Köşkü restorasyonunda, yapının öncelikle hasar gören taşıyıcı sistemi güçlendirildi. Eksik döşemeler ve merdiven, Koruma Kurulunun onaylı restorasyon projesine uygun olarak yeniden yapıldı. Yapının zarar gören çatısı, tavanları ve dış cephe kaplama ve profilleri özgün detaylarına uygun restore edildi. Yapı, 28.01.2009 |
![]() ![]() |
|
DEVECİLER HANI'NDA RESTORASYON
Tokat'ın Sulusokak Çarşısı'nda bulunan tarihi Deveciler Hanı'nda restorasyon çalışmaları başladı.
Bedesten, Arasta ve Çukur Medrese'de yapılan restorasyon çalışmaların ardından Deveciler Hanı'nda da restorasyon çalışmaları başlatıldı. Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından 2 milyon 793 bin TL'ye ihale edilen Deveciler Hanı'nda restorasyon çalışmalarının 2010 yılında tamamlanması bekleniyor. Tokat Kent Haber, 28.01.2009 |
RESTORASYONA 350 BİN YTL HARCANDI
Akçakoca Çayağzı Köyü'nde bulunan tarihi Osmanlı mescidinin restorasyonu için 350 bin TL harcandı. Çayağzı Köyü Muhtarı Rıdvan Acat tarihi mescidin İlkbaharda resmi olarak turizme açılacağını söyledi.
Düzce Damla, Fotoğraf: akcakoca.gov.tr, 28.01.2009 |
![]() |
SİVAS'TA SELÇUKLU YILDIZI TARTIŞMA YARATTI
Yerel olarak yayın yapan Sivas'ın Sesi Gazetesi'nde ‘Şok Şok Şok’ başlığı altında verilen manşet haberde, içerisinde Selçuklu eserleri Çifte Minareli Medrese, Buruciye Medresesi, Şifaiye Medresesi ve Osmanlı dönemine ait Kale Camisi'nin bulunan ve kısa süre önce belediyenin yeniden düzenleme yaptığı parkın demir parmaklıklarının İsrail bayrağındaki Davut'un yıldızına benzediğini iddia ederek konuyu gündeme taşıdı.
Gazetenin haberi ve konuyla ilgili köşe yazısında Müslümanlara kan kusturan ve Filistin'de katliam gerçekleştiren İsrail'in bayrağındaki yıldızın Sivas'taki kent meydanı projesi kapsamında Selçuk Parkı'na yapılan demir korkulukların üzerinde yer aldığı iddia edildi. Ayrıca İsrail'in bayrağındaki logoya yüzde 90'ın üzerinde benzerlik gösterdiği ve yetkililerin bu hatayı fark etmediği iddia edilerek bir an önce kaldırılması istendi.
Haber üzerine park düzenlemesini
yapan Sivas Belediyesi açıklama yaptı. Açıklamada,
gazetenin haberinin gerçeği yansıtmadığı
belirtilerek, şöyle denildi: "Söz konusu demirler
üzerine yerleştirilen 8 köşeli Selçuklu (Mukarnas)
yıldızları İsrail bayrağında bulunan altı köşeli
yıldızlar olarak yansıtılmıştır. Söz konusu alan bir
sit alanıdır ve Selçuklu eserlerinin bulunduğu bir
alan olduğu için tarihi kent meydanı projesi
titizlilikle işin uzmanları tarafından hazırlanmış
ve Anıtlar Kurulu'nun onayı ile uygulamaya
konulmuştur. Söz konusu 8 köşeli Mukarnas yıldızlar,
başta Çifte Minare, Gökmedrese ve Divriği Ulu Camii
gibi tüm Selçuklu eserlerinde bulunan bir Selçuklu
sembolüdür.
Haberle ilgili olarak "Siyonizm nasıl nakış nakış işlendi" adlı yazıyı da kaleme alan gazetenin Yayın Yönetmeni Ersan Arslan ise "Biz konuyu bir kuruma ya da kişiye zarar vermek amacıyla gündeme taşımadık. Haberde konu ettiğimiz figür, İsrail bayrağının üzerindeki ambleme büyük benzerlik gösteriyor. Bunun için burada bir yanlış var ise düzeltilmesi için gündeme getirdik. Belediye yetkilileri ise figürün Selçuklu yıldızı olduğunu açıkladı. Selçuklu eserlerinin üzerindeki figürlerle karşılaştırdığımızda da demirliklerin üzerindeki figürle bire bir aynı olmadığını görüyoruz. Bu konuda bir yanlışlık varsa gereğini yapmaya da hazırız. Ayrıca biz bahse konu figürün siyonizim sembolü olduğunu da iddia etmiyoruz. Sadece mevcut benzerliğe ve ortada bir yanlış var ise düzeltilmesi konusuna dikkat çekmek istedik" dedi.
AKP'nin Ankara'daki yeni yapılan Genel Merkez binasının duvarında da bu yıldızlar yer almış ve yine aynı şekilde eleştiri konusu olmuştu. Hürriyet, 28.01.2009 |
|
![]() |
BEY MAHALLESİ GÜN YÜZÜNE ÇIKTI
Gaziantep'te tarihi Bey Mahallesi'nde Büyükşehir Belediyesi'nin yürütmekte olduğu Sokak Sağlıklaştırma Projesi'nde sona gelindi. Gaziantep Kent Haber, 28.01.2009 |
KAÇAK KAZI YAPAN 2 KİŞİ TUTUKLANDI
Afyonkarahisar'ın Bayat İlçesi'nde, izinsiz kazı yapan iki kişi yakalandı.
Afyonkarahisar İl Jandarma Komutanlığı ekiplerince yapılan operasyonda, Bayat İlçesi Muratkoru Köyü Holoztaşı mevkiinde İ.K. ve S.K. isimli şahıslar izinsiz kazı yaparken suçüstü yakalandı. Kazı esnasında kullanılan iki adet kazma ve bir adet kürek ile kazı alanından çıkarılan bir adet lahde el konuldu.
İ.K. ve S.K. hakkında yasal işlem başlatıldı. Afyon Kent Haber, 28.01.2009 |
|
İZMİR'DE TARİHİ ESERLER MÜZE ARIYOR
Antik Çağ'da Bergama ve Efes kadar önemli bir merkez olan İzmir Agorası'ndaki kazılar 1936 yılında başlarken, bu çalışma Cumhuriyetin ilk kazılarından olma özelliğini taşıyor.
İzmir'in ilk kurulduğu alan olan Bayraklı'daki kazılar ise 1948 yılında başladı. Urla İlçesinde bulunan ve tarihteki ilk zeytinyağı işliğinin de yer aldığı Klozomenai kazılarına ilk kazma 1979 yılında vuruldu.
Bergama Ayasuluk St. Jean kazıları 1960, Urla Limantepe kazıları 1992, Torbalı Metropolis kazıları 1992, antik çağda dünyanın en önemli kehanet merkezi olan Menderes İlçesindeki Klaros kazı alanlarındaki kazı çalışmaları da 2000 yılında başladı. Bölgedeki en yeni kazı alanı ise kazıların geçen yıl başlatıldığı Yeşilova höyüğü kazıları oldu.
Bu kazı alanlarından çıkarılan eserlerden bin 775'i Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor, bu müzenin deposunda bulunan eser sayısı 23 bin 847.
Sergi alanları yetersiz olduğu için yeni müze çalışmaları devam eden Efes Müzesi'nde 804 eser sergilenirken, depolarında 58 bin 907 eser bekliyor. Bergama Müzesi'nin sergi salonundaki eser sayısı bin 283, Ödemiş Müzesi'ndeki eser sayısı 866 olarak bildirilirken, sergilenen eserlerin onlarca kat fazlası depolarda gün ışığına çıkmayı bekliyor.
Tire, Etnografya, Atatürk, Tarih ve Sanat, batıklardan çıkarılan eserlerin sergilendiği Çeşme Müzelerinde de durum değişmezken, deposunda eser bulunmayan tek müze olan Çakırağa Konağı'nda da 126 eser sergileniyor.
Yetkililer, depolardaki eserlerle en az 10 müzenin daha kurulabileceğini, özellikle Efes ve Bergama'da müzelere ihtiyaç olduğunu bildirdiler.
İzmir ören yerleri açısından da zenginlikleri bağrında barındırıyor. Bölgedeki 22 ören yeri arasında yerli ve yabancı turistlerin en çok tercih ettiği ören yeri Efes Antik Kenti. Özellikle kruvaziyer turizmiyle gelen turistler, kent merkezindeki İzmir Agorası'nı gezerken, Bergama ve Urla'daki ören yerleri de yerli ve yabancı turistlerin tercih ettiği alanlar arasında bulunuyor.
İzmir ve çevresindeki diğer ören yerleri ise
şunlar: Trt/Haber, 28.01.2009 |
|
EYFEL KULESİ'NE 6 MİLYON 930 BİN ZİYARETÇİ
Fransa’nın başkenti Paris’in
simgesi Eyfel Kulesi’ni geçen yıl 6 milyon 930 bin
kişi ziyaret etti. Kuleyi geçen yıl ziyaret
edenlerin sayısında bir önceki yıla oranla yüzde 0,5
oranında artış gözlendi.
Turistlerin uğrak yeri ünlü kule, 330 projektör, 20 bin spotla ışıklandırılıyor. Eyfel Kulesi, yılda ağırladığı yaklaşık 6 milyonun üzerinde ziyaretçiyle dünyanın en çok ziyaret edilen turistik bölgeleri arasında ilk sırayı alıyor. Kuleyi günde 15 ile 20 bin arasında kişi geziyor. Gustave Eiffel tarafından 1889 yılında inşa edilen kuleyi, ziyarete açıldığından bu yana gezenlerin sayısının 240 milyonu aştığı tahmin ediliyor.
Turizm Habercisi, 28.01.2009 |
|
|
URFA KALESİ DÜZENLENİYOR
Kültür ve Turizm
Bakanlığı ile Şanlıurfa Valiliği İl Özel İdaresi
Genel Sekreterliği'nin Urfa Kalesi ile ilgili
yaptığı ortak çalışmalarla, tamamlayıcı ve
destekleyici projeler uygulamaya konuluyor. Şanlıurfa Kent Haber, 27.01.2009 |
TARİHİ KARALAMA TAHTASI YAPTILAR
Çanakkale Savaşları’nda düşmana büyük kayıplar verdiren, 2’nci Dünya Savaşı yıllarında boğazı korumak için Güzelyalı sırtlarına konulan tarihi bataryalara kimi adını, kimi aşkını kazıdı, kimi de şiirler yazdı.
Çanakkale'de tarihe büyük saygısızlık... Çanakkale Savaşları’nda müttefik güçlere karşı uzun atışlarda kullanılan Turgut Reis Zırhlısı’ndan sökülerek, 2’nci Dünya Savaşı öncesi boğaz savunmasını güçlendirmek amacıyla Güzelyalı sırtlarına konulan iki batarya, ziyaretçilerin yazı tahtası haline geldi. Bataryaların iç kısmına kimileri adını, memleketini, okulunu yazdı. Kimileri kalpli şekiller çizerek aşkını ilan etti. Şiir ve şarkı sözleri kazıyanlar da oldu. Milliyet Ege, Haber: Ersan Küçükkuru, 28.01.2009 |
![]() |
![]() |
"KENT MÜZESİ OLMALI"
Malatya Belediyesi'ne bağlı birimlerin büyük çoğunluğu, yeni yaptırılan Belediye Sarayı'na taşındılar. Şehrin merkezindeki mevcut belediye binası boşaltılırken, buranın "Malatya Kent Müzesi" olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtiliyor. Malatya Haber, 27.01.2009 |
BAŞBAKAN YALANLIYOR AMA KÜLTÜR VE TURİZM'İN AYRILMASI YENİDEN GÜNDEMDE
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ikiye ayrılması yeniden gündemde. Konunun AKP MYK toplantısında ele alındığı, uygulamaya ise 29 Mart seçimlerinden sonra geçileceğine ilişkin haberlerin turizmgazetesi.com’da yayınlanması üzerine Başbakan Erdoğan ''Türkiye'yi siteler yönetmiyor herhalde. Ama diyorsanız siteler yönetsin, o zaman oturalım, düşünelim'' dedi. Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın başkanlığında toplanan AKP Merkez Yürütme Kurulu (MYK)’de son gelişmelerin yanı sıra Hükümet işlerinin de konuşulduğu bildirildi.
Dünden bugüne birleştirilip ayrılan Turizm Bakanlığı Genel
Müdürlükten Bakanlığa Turizm Gazetesi, 27.01.2009 |
|
ŞUHUT'TA TARİHİ ESER OPERASYONU
Afyonkarahisar'ın Şuhut İlçesi'nde, evinde tarihi eser bulundurduğu tespit edilen N.Ç. ile üzerinde 50 TL sahte para çıkan B.A. yakalandı.
Afyonkarahisar İl Jandarma Komutanlığı ekiplerince Şuhut İlçesi Hallaç Köyü'nde ikamet eden N.Ç. isimli şahsın ev ve iş yerinde yapılan aramalarda bir adet mermer sütun başı, 3 adet taş oyma blok ele geçirildi. Afyon Kent Haber, 27.01.2009 |
|
![]() |
TARİHİ BİNA KÜL OLDU
Fatih'te 4 katlı tarihi ahşap bir bina, çıkan yangın sonucu kullanılamaz hale geldi. Yangında ölen ya da yaralanan olmazken, bitişikteki bir bina da kısmen yandı.
Çakırağa Mahallesi Katip Muslahaddin Sokak üzerinde bulunan 4 katlı tarihi binada, öğle saatlerinde yangın çıktı. Boş olduğu öğrenilen ahşap binadaki yangın kısa sürede büyüdü. Tüm katları saran yangını gören çevre sakinleri itfaiye ve polise bilgi verdi. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri, yangının binanın bitişiğindeki diğer ahşap binaya sıçramaması için büyük uğraş verdi. Bitişikteki binanın çatısı kısmen yanarken, 4 katlı bina tamamen kullanılamaz hale geldi. Yangına Fatih, Balat ve Eminönü itfaiye grupları ön ve arka cepheden müdahale etti. |
ÇANAKKALE TABYA ZENGİNİ
Tarihi ve turistik açıdan önemli bir yere sahip olan Çanakkale'de il genelinde 19 tabyanın bulunduğu bildirildi.
Çanakkale'de 3 yıl önce vefat eden araştırmacı-yazar Ramazan Eren tarafından derlenen Çanakkale ve yöresindeki Türk devri eserlerinin anlatıldığı kitapta, il genelinde 19 tabyanın bulunduğu ifade ediliyor. Tabyaların büyük kısmı çetin muharebelere sahne olan Çanakkale il merkeziyle Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'nda bulunuyor.
Kitapta Anadolu Mecidiye, Çimenlik, Hamidiye, Dardanos, Mesudiye, Turgut Reis, Çataltepe, İntepe, Topçular, Karanlık Liman, Orhaniye, Kayalıtepe, Domuzdere, Değirmenburnu, 14. Ertuğrul, 15. Yıldız, Rumeli Mecidiye, Rumeli Hamidiye, Namazgah ve Bolayır tabyalarının büyük kısmının halen ayakta olduğu belirtiliyor.
Bu tabyalardan en eskilerinden birinin de 1839 ile 1861 yılları arasında Abdülmecid Han tarafından yaptırılan Anadolu Mecidiye tabyası olduğunun belirtildiği kitapta, tabyanın 1882 yılında Abdülhamid Han tarafından onarılarak yeni surlar ilave edildiği anlatılıyor. Bunun dışında en eski tabyalardan birisinin de 1853-1856 yılları arasında Osmanlı ile Rusya arasındaki Kırım Savaşı sırasında boğaz trafiğinin güvenliğini sağlamak için yaptırılan Bolayır tabyalarının olduğunun ifade edildiği kitapta, Çanakkale'nin adeta bir tabya zengini il olduğu dile getiriliyor.
Bu arada, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'nda uzun devreli gelişim planı çerçevesinde yeniden restore edilen tabyaların pırıl pırıl hali takdir topluyor. Çanakkale Kent Haber, 27.01.2009 |
![]() |
2010 MÜZELER İÇİN KOLLARI SIVADI
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, Sur - i Sultani bölgesini bütünsel bir müzecilik anlayışıyla yapılandırıyor. Ajans, ‘Sur - i Sultani Stratejik Vizyonu’ projesi kapsamında, Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Aya İrini Müzesi, Darphane- i Amire gibi kurumların ve işleyişlerinin dünya standartlarına kavuşturulması için çalışmalara başladı. Bu çalışmayla Türkiye’de bir ilke imza atmış olacak olan ajans dünyaca ünlü müzecilik danışmanı İngiliz Metaphor firmasıyla 23 Ocak’ta sözleşme imzaladı. Projeyi yürütecek İngiliz danışmanlık şirketi Metaphor’un Direktörü Stephen Greenberg, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ile çalışmanın büyük bir onur olduğunu belirtti. Şirketin Londra’daki Victoria and Albert Müzesi, Bilbao’daki Guggenheim Müzesi, Oxford’daki Ashmolean Müzesi ve Mısır’daki Kahire Müzesi’nin de aralarında bulunduğu dünyaca ünlü müzelerde imzası bulunuyor. Radikal, 27.01.2009 |
|
![]() |
TAPINAĞIN BULUNDUĞU KÖY DEFİNECİLERİN TALAN YERİ
Aydın Didim’deki antik Apollon Tapınağı’nı çevreleyen Yoran Köyü’nün turizme açılması projesi kapsamında kamulaştırılan tarihi şapel (küçük kilise), define avcılarının hedefi oldu. Şapelin arka bölümünde, define aramak için kazıldığı sanılan üç metrelik çukur bulundu. Durum, emniyet güçlerine bildirildi. Çukurdan, iki kova ve kalaslar çıktı. Bazı köylülerin ifadeleri alındı, ancak çukuru kimin kazdığı konusunda bir bilgiye ulaşılamadı. Milliyet Ege, 27.01.2009 |
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARINA DARBE
Amasya'nın Merzifon İlçesi'nde tarihi eser kaçakçılığı yapan 3 kişi ve eserleri satın alan 1 kişi, jandarmanın düzenlediği operasyonla yakalandı.
Amasya Kent Haber, 27.01.2009 |
|
|
BU KONAK DA KURTULDU
Malatya'da Büyük Hüseyin Bey Mahallesi'nde bulunan tarihi İstanbulluoğlu Konağı’nın restorasyon çalışmaları tamamlandı. Malatya Haber, 26.01.2009 |
SİMAV'DA RESTORASYON TEPKİSİ
Kütahya'nın Simav İlçesi'de, tarihi Ulu Camii'ndeki restorasyon çalışmalarının gecikmesi tepkilere sebep oldu.
Mahalle Muhtarı İlhan Bozatlı, ihaleyi alan yüklenici firma ile Vakıflar Genel Müdürlüğü arasında yapılan sözleşme gereği geçtiğimiz Kurban Bayramı'nda ibadete açılması gereken camideki çalışmalara ara verilmesinin mahalle sakinlerini huzursuz ettiğini dile getirdi. Ezan sesine hasret kaldıklarını dile getiren muhtar Bozatlı, bir yıl süreceği belirtilen onarım çalışmalarını üstlenen firmanın işi tamamlamadan ortadan kaybolduğunu ve caminin ibadete açılamadığını anlattı. Bozatlı, çalışmaların ne zaman tamamlanacağı konusunda kimsenin bir şey bilmemesinin de kendilerini huzursuz ettiğini kaydetti.
İnşa edildiği 1768 tarihinden bu yana istenilen bakım ve onarım çalışması yapılmadığı için duvarları çatlayan, temel taşları düşmeye başladığı için vatandaşlar açısından tehlike arz eden Ulu Camii ile birlikte aynı anda onarıma alınan Üzüm Pazarı ve Şeyh Bedrettin Camilerinde süren çalışmaların gününde tamamlanmasına karşın kendi camilerindeki onarım çalışmalarının bir türlü bitirilememesine bir anlam veremediklerine dikkat çeken muhtar Bozatlı, vatandaşların camilerinde ibadet edebilmeleri için sabırsızlandıklarını kaydetti. Kütahya Kent Haber, 27.01.2009 |
|
118 YILLIK YEMEK KAZANI GÜN IŞIĞINA ÇIKARILDI
Japonya'nın Oshima adası açıklarında 118 yıl önce 550 denizcisi ile kayalıklara çarparak batan Ertuğrul fırkateyninin yemek kazanı çıkarıldı.
Dört gün önce yemek kazanının çıkarılma çalışmaları sırasında, vinç zinciri ve halatlarının kopması yeni bir faciaya neden oluyordu. İki Japon arkeolog dalgıcın ölümden döndüğü kazaya, şiddetli fırtına ve teknenin zayıf olan vincinin neden olduğu belirtilmişti.
Yapı Kredi Emeklilik ve Sualtı Arkeoloji Enstitüsü tarafından, Deniz Araştırma Vakfı, Sualtı Arkeoloji Vakfı ve Türk Hava Yolları desteğiyle proje başkanı kaptan Tufan Turanlı başkanlığında gerçekleştirilen Ertuğrul Projesi çalışmaları, bölgedeki kötü hava şartlarının düzelmesinin ardından devam etti.
Kushimoto yerleşim birimi açıklarındaki dalışlar sırasında Ertuğrul Firkateyni'nin bakır kazanı Japon basını ve halkın yoğun ilgisi altında bugün sualtından çıkarıldı. Kazanın kapağının battığı günden beri kalıntının içinde olduğu tespit edildi. Kapak, Japon basını ve halkın huzurunda Çarşamba günü Ertuğrul Müzesi'nde açılacak. Kalıntı, açılış gününe kadar Kushimoto Belediyesi'de korumaya alındı.
Yemek kazanının boyutlarının 71 santimetre çapında ve 45 santimetre yüksekliğinde olduğu belirtildi. Proje Başkanı Tufan Turanlı "Dört gün önce atlattığımız tehlikeden sonra bugün tüm emniyet yöntemlerini defalarca kontrol ederek kazanı başarıyla, daha da önemlisi emniyetli bir şekilde su üstüne çıkarabildiğimiz için çok mutluyum" dedi.
Proje ortağı Yapı Kredi Emeklilik Genel Müdürü Giray Velioğlu da ekibi arayarak dört gün önceki olaylardan dolayı geçmiş olsun dileklerini iletti. Fizibilite çalışmaları 2007'de başlanan Ertuğrul Fırkateyni'nin çıkarılması projesinin, 2010'daki 120. yıl anma törenlerine yetiştirilmesi amaçlanıyor. 76 metre uzunluğundaki gemide bu yılın çalışmaları Şubat ayının ortalarına kadar sürecek. Yeni Şafak, 26.01.2009 |
|
GAZİANTEP, KİLİS VE HALEP'TEKİ VAKIF ESERLERİ TURİZME KAZANDIRILIYOR
Türkiye-Suriye Bölgelerarası İşbirliği Programı çerçevesinde Gaziantep, Kilis ve Halep illerinde tespit edilen tarihi ve kültürel değeri bulunan vakıf eserlerinin kapsamlı şekilde tanıtılmasına ilişkin bir çalışma yürütülüyor. Proje çerçevesinde Gaziantep ve Kilis’te tarihi ve kültürel değeri olan 82 eser tespit edildi. Eserlerin önüne yerleştirilen ve Türkçe, Arapça, İngilizce olarak hazırlanan, tanıtım levhaları eserlere yönelik tarihi ve mimari detaylı bilgileri içeriyor. Projenin hedef kitlesini yöre halkı, yerli ve yabancı turistler, bölgeyle ilgili araştırma yapan akademisyenler, turizm sektörü oluşturuyor. 213 bin TL bütçeli proje çerçevesinde ayrıca www.gaziantepkilishalep.com isimli bir de internet sitesi kuruldu. Türkiye Gazetesi, 26.01.2009 |
|
![]() |
BATIK GEMİDEKİ HAZİNE KRİZDEN ÇIKARIR
Gemi enkazları üzerine uzmanlaşmış bir şirket, içinde dünyanın en büyük hazinesinin olduğunu öne sürdüğü bir batığı bulduğunu iddia etti. Bir Nazi denizaltısı tarafından batırılan gemide 2.6 milyar sterlinlik altın, platin ve elmas olduğu tahmin ediliyor. Atlantik Okyanusu’ndaki kurtarma çalışmasına yakında başlanması bekleniyor. İkinci Dünya Savaşı’nda İngiltere’den ABD’ye maddi yardım taşıyan gemiyi bulan “Sub Sea Research” isimli şirket, başka enkaz kurtarma şirketlerini batığa ortak etmemek için geminin yerini açıklamıyor. Milliyet, 26.01.2009 |
PAKİSTAN'DA MOHENJODARO'DAN DAHA ESKİ ŞEHİR
Pakistan’ın güneyinde, Sindh Bölgesi’nde, Mohenjodaro’dan daha eski olduğu tahmin edilen, yaklaşık 9000 yıllık bir şehir kalıntısı bulundu. 22 arkeologdan oluşan bir ekip Lakhian Jo Daro ismindeki bu yerleşimde değerli taşlardan yapılmış mücevherler ve pişmiş toprak kap kaçağın yanı sıra, bakır ve diğer metallerden mamül aletler bulunduğu açıklandı.
Lakhian Jo Daro Projesi’nin başkanı Ghulam Mustafa Shar “Şu anda yerleşimin Mohenjodaro’dan daha eski olduğunu söyleyebiliriz” dedi. Kot Diji Dönemine tarihlenen şehirde fayans parçaları bulunması da yerleşimin önemini arttıran diğer bir faktör.
Shar’ın
açıkladığına göre, bulunan duvar resimleri ile bu
yerleşim, Belucistan’da bulunan Mehargarh ve
Filistin’deki Jericho ile aynı döneme tarihlenmekte. |
|
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARINA SUÇÜSTÜ
Urfa'dan getirdikleri tarihi eserleri alıcı gibi davranan jandarma ekiplerine satmak isteyen 4 kişi gözaltına alındı.
Alınan bilgiye göre, bazı kişilerin Urfa'da toprak altından çıkarttıkları tarihi eserleri satmak istediği bilgisine ulaşan jandarma ekipleri, alıcı gibi davranarak, söz konusu kişilerle irtibata geçti. Önceden belirlenen yerde tarihi eser kaçakçıları ile alışverişi tamamlayan ekipler, köy muhtarı İsa D,(46) Fevzi A.(61), İsmail Hakkı Ş.(50) ve Mahmut Ş.'yi (44) gözaltına aldı.
Zanlılarla birlikte 37 adet Roma dönemine ait gümüş sikke, 94 adet Bizans dönemine ait gümüş sikke, 1 adet 50 cm boyunda kama, 1 adet kapaklı yağdanlık, 2 adet bayan ve erkek figürlü kapı tokmağı, 2 adet insan figürlü 4.5 cm boyunda heykel, 2 adet hayvan figürlü 4.5 cm boyunda heykel ele geçirildi.
İfadeleri alınan zanlılar sevk edildikleri adli makamlarca tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Zaman, 26.01.2009 |
|
PİRİ REİS, KRİSTOF KOLOMB'LA BİLGİ ALIŞVERİŞİ YAPMIŞ
Türk havacılığının ilk kadın savaş pilotu, Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen belgeseliyle tanınan yapımcı-yönetmen Gülşah Çeliker, yıllardır üzerinde çalıştığı Piri Reis belgeselini tamamladı.
İspanyolların Piri Reis projesini sahiplenmek için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na dosya gönderdiklerini öğrendikten sonra çalışmalarına hız verdiğini anlatan Gülşah Çeliker, şöyle devam etti: “Sonunda Kültür Bakanlığı’na resmen başvurdum ve destek aldım. Kurduğum ulusal ve uluslararası kontakları, tüm araştırmalarımı derleyerek aralık sonuna kadar filmin ilk kopyalarını Türkçe ve İngilizce olarak bitirdik. Gelibolu’da Piri Reis Müzesi, Vatikan ve Cenova’da çekimler yaptık. Cenova’da Kolomb’un evini, Captan De Albertis’in kale müzesini gezdik. Vatikan arşivlerinde aldığım izinle Andrea Doria’nın Barbaros hakkındaki Papalık’a yazdığı raporu buldum. Orada yazanlar o zamanki Osmanlı ve Kanuni dönemi için ve belgeselin bu tarihi dönemi için gerçekten önemliydiler.” Milliyet, Haber: Önay Yılmaz, 26.01.2009 |
|
'HABABAM'IN EFSANE OKULU RESTORE EDİLİYOR
Türk sinemasının unutulmaz klasiklerinden ‘Hababam Sınıfı’nın bazı bölümlerinin çekildiği Üsküdar’daki Adile Sultan Kasrı ile yıllardır Türk Edebiyatı Vakfı olarak kullanılan tarihi ‘Sübyan Mektebi’ restore ediliyor. Sultan Abdülaziz Han’ın kardeşi Adile Sultan için 1853’te yaptırdığı Adile Sultan Kasrı’nda Ağustos 2007’de başlatılan restorasyon çalışması tamamlanma safhasına geldi. İl Özel İdaresi’nin 7 milyon TL harcadığı tarihi binanın Mart ayı başında hazır olması planlanıyor. Bu arada 1824 yılında Sultan II. Mahmud Han’ın kendisini isyancılardan kurtaran Cevri Kalfa adına Sul-tanahmet’te yaptırdığı ‘Sübyan Mektebi’ de elden geçiriliyor. 1984 yılında merhum yazarımız Ahmet Kabaklı’nın belediyeden aldığı bina, Türk Edebiyatı Vakfı olarak kullanılıyor. Türkiye Gazetesi, 25.01.2009 |
SUR-İ SULTANİ'Yİ İNGİLİZLER YENİLEYECEK
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı; bünyesinde Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Aya İrini Müzesi, Darphane-i Amire gibi kurumların bulunduğu Sur-i Sultani bölgesinde dünya standartlarında müzecilik yapılması için İngiliz Metaphor firmasıyla anlaşma imzaladı. Türkiye Gazetesi, 25.01.2009 |
TALİMHANE BİLDİĞİNİZ GİBİ
Turizm alanı ilan edilen Talimhane’deki Lamartin Caddesi’nde inşa edilen 2 oteldeki kaçak yapılaşma, 2008 yılının Şubat ayında Milliyet’in sayfalarına yansımıştı.
Parsellerde izin verilenin üzerinde inşaat yapıldığını belirten Beyoğlu Belediyesi, inşaatlarla ilgili ihtar, durdurma, ve yıkım kararlarının alındığını ancak bina sahiplerinin de yıkım sürecinde mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı aldıklarını bildirdi.
Milliyet, Haber: Gökhan Akgüneş, Fotoğraf: Murat Öztürk, 25.01.2009 |
|
ERGENEKON DEFİNECİLERİ Hürriyet, Haber: Arda Akın, 25.01.2009 |
|
TARİHİ GARDA KÜLTÜR SİTESİ Hürriyet Ege, Haber: Yavuz Kuşdemir, 25.01.2009 |
|
![]() |
GLADYATÖRE YOĞUN İLGİ
Muğla ve ilçelerindeki müzeler geçen yıl 322 bin 429 kişi tarafından ziyaret edildi. Muğla Kültür ve Turizm Müdürü Murat Süslü, yaptığı açıklamada, kent genelinde 6 müze bulunduğunu, bu müzeleri geçen yıl 322 bin 429 kişinin gezdiğini söyledi. Geçen yıl en çok ziyaretçiyi Bodrum Müzesi'nin ağırladığını belirten Süslü, şöyle konuştu:"222 bin 580 kişiyle Bodrum Müzesi birinci, 52 bin 522 kişiyle Marmaris Müzesi ikinci, 38 bin 338 kişiyle Zeki Müren Müzesi üçüncü sırada yer aldı. Aynı dönemde Muğla Müzesi'ni 5 bin 123, Milas Müzesi'ni 3 bin 341, Fethiye Müzesi'ni ise 525 kişi gezdi."Süslü, müzelerden ziyaret nedeniyle elde edilen gelirin de 1 milyon 670 bin 675 TL olduğunu söyledi.
Muğla Müzesi'nde 3 yıl önce açılan Gladyatör Salonu'na da ziyaretçilerin yoğun ilgi gösterdiğini ifade eden Süslü, şöyle konuştu:"Muğla'nın Yatağan İlçesinde 8 yıl önce tesadüfen bulunan ve aralarında 'Truva' filmine konu olan Akhilleus'un da olduğu 7 gladyatörün mezar steli, müzede özel bir salonda sergileniyor. Türkiye'nin ilk gladyatör salonu, açıldığı günden bu yana ziyaretçilerden yoğun ilgi gördü. Burada antik döneme ait savaşçı iskeleti de sergileniyor. Salon açıldıktan sonra Muğla Müzesi'ne gelen ziyaretçi sayısında artış yaşandı." Süslü, farklı dönemlere ait 8 bin eserin sergilendiği müzede, 5 milyon yıl öncesine ait gergedan, zürafa ve fil gibi hayvanların fosillerinin de bulunduğunu sözlerine ekledi. Yeni Şafak, 24.01.2009 |
TARİHİ BİNA ALEVLERE TESLİM OLDU
Şişli'de, Milli Emlak Müdürlüğü'ne kayıtlı tarihi bir bina henüz belirlenemeyen bir nedenle çıkan yangın sonucu kullanılamaz hale geldi. Sabah, 24.01.2009 |
|
KAYSERİ'NİN TARİHİ ESER ENVANTERİ KİTAPTA TOPLANDI
Kayseri Büyükşehir Belediyesi, şehrin taşınmaz kültür envanterlerini üç ciltlik bir kitapta topladı. Hazırlanan kitaplar Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki tarafından tanıtıldı.
Kadir Has Kongre Merkezi'ndeki tanıtım toplantısında konuşan Başkan Özhaseki, uzun emekler sonucu böyle bir eserin ortaya çıktığını belirterek, "Tarihiyle övünen bir millet olmamıza rağmen, tarihi eserlere sahip çıkma, koruma ve kollama hususunda ihmalkarlık içerisindeyiz. Tek tek orada burada ayakta kalmış tarihi eserler var. Oysa batıda bir dönemi anlatan ve yansıtan tarihi bölgeler, korunmuş alanlar bulunuyor. Tarihe sahip çıkmak bizim görevimiz. Binlerce yıllık eserleri, bundan sonraki yıllara taşıyacak bu üç ciltlik esere ilave olarak Kayseri Ansiklopedisi, Tahir Defterleri gibi değişik çalışmalar da yayın hayatımıza kazandırılacak." açıklamasında bulundu.
Eserin yazarlarından Erciyes Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Yıldıray Özbek de ortaya çıkan çalışmanın önemli bir kaynak eser hükmünde olduğuna dikkat çekti. Büyükşehir Belediyesi Tarih Danışmanı Mehmet Çayırdağ'ın öncülüğünde Doç.Dr. Yıldıray Özbek ve Yrd.Doç.Dr. Celil Arslan tarafından hazırlanan 3 ciltlik eserde, 130 cami ve mescid, 111 çeşme, 45 türbe, 36 kilise, 27 okul, 21 hamam, 13 arkeolojik sit alanı ve kaya anıtı, 10 hastane, kütüphane, hükümet konağı, jandarma binası, saat kulesi gibi sivil yapı, 8 han ve kervansaray, 9 köprü, 6 seten ve bezirhane, 6 tekke ve zaviye, 4 köşk ve saray, 4 sarnıç, 2 su kemeri ve 1 su kuyusu olmak üzere toplam 440 tarihi eser, fotoğrafları, mimari yapısı ve kısa tarihçesi ile yerini alıyor. Zaman, Haber: Musa Özyürek, 24.01.2009 |
|
![]() ![]() |
BİR GECEDE YOK OLAN MÜTHİŞ MEDENİYET
3 bin 800 yıl önce kurulmuştu. Mayalar'dan önce oluşan medeniyetin müthiş kenti bir gecede yok oldu. Ve tarih yeni bir yön aldı. Hürriyet, 24.01.2009 |
PAMUKKALE ANTİK HAVUZ PROJESİ TAMAMLANDI
Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL) öncülüğünde Denizli Mimarlar Odası (DMO) tarafından hazırlanan Pamukkale Antik Havuz Projesi tamamlandı.
Çevresindeki binaların yıkılmasının ardından havuzun düzenlenmesine yönelik proje, onay için Aydın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'na gönderilecek. Denizli Polisevi'nde düzenlenen proje değerlendirme toplantısına Vali Yavuz Erkmen, Vali Yardımcısı Halil İbrahim Ertekin, İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Korkmaz, İl Genel Meclis Başkanı Osman Yüceliş, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Adem Oklu, ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof.Dr. Metin Sözen, Genel Sekreter Ece Müftüoğlu Nurcy, Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Laodikya Kazı Heyeti Başkanı Prof.Dr. Celal Şimşek, PAÜ Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof.Dr. Kadir Pektaş, Denizli Mimarlar Odası Başkanı İbrahim Şenel, mimarlar Metin Keskin, Kayhan Çakanel ve Osman Yücel Aysun ve Denizli ÖÇK Müdürü Ali Rıza Sığırtmaç katıldı.
Proje, yüksek mimar Aysun tarafından anlatıldı. Kültür değerlerine zarar vermeden, geçici, kaldırılabilir ve ahşap yönüyle dikkat çeken proje kapsamında tuvalet, duş kabini, soyunma odaları, kafeterya, sağlık kabini gibi acil ihtiyaçların giderileceği kapalı ve açık alanlar planlandı. Görüntü kirliliği de ortadan kaldırılarak, hiçbir tarihi değere zarar vermeden insanların rahat bir ortamda vakit geçirmesi için sosyal alanlara da yer verildi. Bu arada, projeyi yerinde görerek teknik ayrıntılar hakkında görüş alışverişinde bulunmak üzere Pamukkale'ye inceleme gezisi düzenlendi. Zaman, Haber: Resul Cengiz, 23.01.2009 |
|
TARİHİ ESER KAÇAKÇISI YAKALANDI
Bilecik’in Bozüyük İlçesi'nde tarihi eserle yakalanan bir kişi gözaltına alındı.
Bozüyük-Bursa karayolu üzerinde bir yolcu otobüsünde seyahat eden İ.H.Y isimli şahsın çantasında jandarma tarafından çeşitli dönemlere ait 120 adet sikke ile 1 adet toka iğnesi ele geçirildi.
Olayla ilgili gözaltına alınan İ.H.Y. adli makamlara sevk edildi. İ.H.Y, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bilecik Kent Haber, 23.01.2009 |
|
TRUVA'YI GEÇEN YIL 392 BİN KİŞİ ZİYARET ETTİ
Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre en önemli gezi alanlarından birisi olan Truva antik kentini, geçen yıl 392 bin 511 kişi gezdi.
Dünya genelinde tanınan ve her kazı sezonunda yeni eserlerin gün yüzüne çıktığı Truva'ya en çok Alman ve Japon turistler ilgi gösteriyor. Şehir merkezine 35 kilometre mesafedeki Truva'yı 189 bin 494 yerli ve 189 bin 246 yabancı turist biletli olarak gezdi. Ücretsiz gezen yerli turist sayısı 11 bin 518, yabancı ise 2 bin 253 kişi. Yerli turistlerin yüzde 90'ının yaz ayarında geldiğini belirten yetkililer, yabancılardan ise özellikle Japonların yarısının kışın gezdiğini vurguladı. Yetkililer, 2007 yılındaki turist sayısının 297 bin olduğunu aktararak, yaklaşık 100 bin kişilik artış olmasının Çanakkale turizmi için sevindirici olduğunu ifade etti. Zaman, 23.01.2009 |
|
SON OSMANLI SARAYI 20 YILDA HAYAT DÖNDÜ
Köşkün çürüyen tahtaları,
kurtlanan malzemeleri ve dökülen sıvalarının
onarımı, işinin ehli ustalar tarafından 20 yılda
bitirildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür
Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Yıldız Sarayı
Kontrol Amiri restoratör Ahmet Selbesoğlu, koruluk
ve bahçeler içindeki köşk, saray ve çeşitli
yapılardan oluşan 2 milyon metrekare alan üzerine
kurulu Yıldız Sarayı'nın en büyük binası olan Büyük
Mabeyn Köşkü'nün tarihi ve restorasyon uygulamaları
hakkında AA muhabirine bilgi verdi.
Sabah, 23.01.2009 |
|
ALTYAPI KAZISI TARİHİ ORTAYA ÇIKARDI
Muğla'nın
Milas İlçesi'nde, belediye tarafından yürütülen
altyapı çalışmaları sırasında, 1800 yıllık olduğu
tahmin edilen tarihi duvar ve mezar bulundu. Milas Müze Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, Ahmet Çavuş Mahallesi'ndeki müzenin yakınlarında yürütülen kanalizasyon çalışmaları sırasında, Roma Dönemi'ne ait olduğu belirlenen bir kamu binasının dış duvarları ve mezar ortaya çıktı.
Duvar ve mezarın 1800 yıllık olduğunun tahmin edildiğini bildiren yetkililer, alanda altyapı çalışmalarının durdurulduğunu, kurtarma kazılarının başlatıldığını belirtti. Yetkililer, kazı yapılan bölgede başka tarihi eserlerin bulunabileceğini kaydetti. Cnn Türk, 22.01.2009 |
|
SULTAN ALPARSLAN'IN MEZARI ARANIYOR
Sultan Alparslan'ın mezarının bulunması çalışmaları kapsamında Türkiye'den bir heyet Aşkabat'da temaslarda bulundu. Heyette, Kültür ve Turizm Bakanlğı Müsteşarı İsmet Yılmaz, Türk Tarih Kurum Başkanı Ali Birinci ve Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Yusuf Halaçoğlu da yer aldı.
Türkmen yetkililerle bir araya gelen heyet adına konuşan Kültür ve Turizm Bakanlığı müsteşarı İsmet Yılmaz, Sultan Alparslan'ın Türkmenistan halkının olduğu kadar Türk halkının da ortak atası olduğunu belirtti. Yılmaz, Alparslan'ın mezarının bulunması ve bulunduğu yere bir türbe inşa edilmesini hedeflediklerini söyledi.
Türkmenistan Kültür ve Teleradyo yayımları bakanı Gulmurat Muradov da, Sultan Alparslan'ın mezarının bulunması ve bir türbenin oluşturulmasından büyük memnuniyet duyacaklarını belirtti. Türklere Anadolu topraklarının kapısını Doğu Roma imparatoru Romen Diyojeni yenerek açan Büyük Selçuklu hükümdarı Alparslan'ın mezarının Türkmenistan'ın tarihi Merv bölgesinde bulunduğu tahmin ediliyor.
Görüşmelerin ardından Türkiye'den gelecek bir teknik heyetin Merv bölgesinde çalışmaları başlatması bekleniyor. Trt/Haber, 22.01.2009 |
|
![]() |
500 YILLIK PAHA BİÇİLMEZ ÇİNİLERİ SÖKÜP GÖTÜRDÜLER
Bursa’da tarih talanı! Hırsızlar, Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’ya ait türbedeki tarihi İznik çinilerini bloklar halinde çaldı Türkiye Gazetesi, 22.01.2009 |
SEYYİD BATTAL GAZİ KÜLLİYESİ RESTORE EDİLİYOR
Kayma ve çatlaklar oluşan bazı duvarlarda onarım yapıldı. Bugüne kadar yaklaşık 2 milyon TL harcanan çalışmalar mayıs ayında tamamlanacak.
Seyyid Battal Gazi Külliyesi'ne fonksiyon kazandırmak isteyen Kütahya Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkilileri, çalışmalar kapsamında dini ve soysal mekanları ayıracak. Yemek yapma ve kurban kesim yerlerini dini mekanlardan ayıran yetkililer, külliyede ziyaretçileri rahatsız eden görüntüler yaşanmayacağını kaydetti. Onarım çalışmalarının ardından mutfak, aşevi, fırın, buzhane ve toplantı salonu gibi külliyenin sosyal tesislerini işletecek kar amacı gütmeyen bir kurum aranıyor. Bu kapsamda külliyede araştırma merkezi kurmak isteyen Eskişehir Osmangazi Üniversitesi yetkilileriyle görüşmeler devam ediyor. Kısıtlı imkanlarına rağmen bugüne kadar külliyeyle ilgilenen Seyyid Battal Gazi Vakfı'nın yetersiz kaldığını ifade eden yetkililer, kültür ve inanç turizme açısından büyük potansiyele sahip külliyeye sahip çıkılması gerektiğini bildirdi. Yetkililer, külliyede doğru ve detaylı bilgi verecek rehberlerin görev yapması gerektiğini de kaydetti.
Yapımı 13. yüzyılda tamamlanan Seyyid Battal Gazi Külliyesi, daha sonra yapılan ek yapılarla Roma, Selçuklu ve Osmanlının izlerini taşıyor. Kültür ve inanç turizmi kapsamında yıllık ortalama 50 bin kişinin ziyaret ettiği külliyede1954 ve 1957 yıllarında iki kez restorasyon yapıldı. İkinci Dünya Savaşı'nın devam ettiği yıllarda ambar olarak kullanılan külliyede sürdürülen restorasyon dolayısıyla ziyaretçiler belirli gün ve saatlerde kabul ediliyor. Yeni Şafak, 21.01.2009 |
|
ÇANKIRI'DA TARİHE IŞIK TUTACAK BELGELERE ULAŞILDI
Çankırı Belediyesi tarafından yayınlanan ve kent tarihine ışık tutacak 3 kitap daha düzenlenen basın toplantısı ile kamuoyuna tanıtıldı. Belediye Başkanı İrfan Dinç makamında düzenlediği basın toplantısında belediye olarak kent tarihinin ve kültürel birikiminin araştırılarak bunları yayın hale getirme noktasında Türkiye'ye örnek olduklarını söyledi.
Dr. Rıfkı Kamil Urga Çankırı Araştırmaları Merkezi'nin kurulduğu 2005 yılının Çankırı tarihinin aydınlanması açısından önemli bir milat olduğunu belirten Belediye Başkanı İrfan Dinç "Merkezimiz 3,5 yıl gibi kısa bir sürede çok önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Bugün sadece Çankırı değil Türkiye hatta dünya tarihine ışık tutacak bilgi ve belgelere ulaştık. Bu çalışmaları Araştırma Merkezimizin gönüllülük esasına dayalı şekilde çalışan yönetim kurulu üyeleri ile çalışmalarımıza birikimleri ile destek veren çoğunluğu profesör 70 bilim adamı da önemli katkı sağlamaktadır. Yaptığımız çalışmalar, araştırmacılara verdiğimiz destek sonucu kısa bir sürede tarih ve kültür içerikli 21 kitap yayınladık. Bu çalışmalar sonucu bugün bilim dünyası Çankırı'yı konuşmaktadır. Büyük şehirler de dahil yerel yönetimlerde tarihi ve kültürel araştırmalara bu kadar önem veren başka belediye yoktur" diye konuştu.
Başkan Dinç geçtiğimiz günlerde yayınlanan 3 yeni kitabı da basın mensuplarına tanıttı. Dinç, ilk olarak Çankırı Belediyesi Gençlik Meclisi tarafından hazırlanan proje kapsamında Avrupa Birliği desteği ile gerçekleşen ve 8 ay süren "Gençler Tarihine Sahip Çıkıyor" projesi kapsamında hazırlanan ve aynı adı taşıyan kitabın tanıtımını yaptı.
Çankırı tarihi için önemli olan kitaplardan bir tanesi yerli ve yabancı 22 seyyahın Çankırı ve çevresindeki gezilerindeki notlarına ilişkin bilgilerin yer aldığı "Çankırı İzleri" isimli kitap oldu. Belediye Başkanı İrfan Dinç, Ferruh Toruk'un çok özel çalışması olan kitabın Çankırı üzerine araştırma yapacaklar için vazgeçilmez bir kaynak oluşturduğunu belirterek bu kitabı Çankırı'ya kazandırmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını söyledi.
Belediye Başkanı İrfan Dinç tarafından basına tanıtılan üçüncü kitap Dr. Rıfkı Kamil Urga Çankırı Araştırmaları Merkezi'nin son yayını olan Prof.Dr. Ahmet Kankal'ın "16. Yüzyılda Çankırı" isimli kitap oldu. Belediye Başkanı İrfan Dinç basın toplantısında Çankırı Belediyesi'nin kültürel alanda yaptığı çalışmaların somut sonuçlarının ortaya çıkmasından duyduğu memnuniyeti dile getirirken "Belediye olarak Milli Eğitim Bakanlığı'na müracaat ederek İnebolu-Kastamonu-Ilgaz-Çankırı-Kalecik ve Ankara hattının İstiklal Yolu olduğunu şanlı tarihimizde çok önemli olan bu sürecin Milli Eğitim ders kitaplarına da alınmasını talep etmiştik Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı'ndan konuyla ilgili cevap geldi ve başvurumuz üzerine İstiklal Yolu ile ilgili bilgilerin 8. sınıf kitaplarına konulacağı açıkça ifade edildi." dedi. Yeni Şafak, 21.01.2009 |
|
BİN FİDANI SİT ALANINDA DİYE KESTİLER
Denizli Valiliği'nin bir yıl önce aldığı karar doğrultusunda Doğa ve Çevre Vakfı, Pamukkale'yi ağaçlandırdı. 3 kilometrelik yol boyunca bin adet zakkum ve zeytin fidanı dikildi. Ancak Aydın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, 28 Şubat 2008'de aldığı karar üzerine ağaçlandırma yapılan bölgenin sit alanı olduğu gerekçesiyle zakkum ile zeytin fidanlarının sökülmesine karar verdi. Pamukkale Belediyesi ekipleri de önceki gün valilikten gelen yazılı talimat üzerine fidanları tek tek kesti. Pamukkale-Karahayıt yoluna gelen orman muhafaza memurları, kesilen fidanları görünce şoke oldu. Orman Bölge Müdürü Adem Oklu "Kamuya ait bir araziden fidan kesilmesi bizi ilgilendirir. Gerekirse fidanı kesenler hakkında suç duyurusunda bulunacağız" dedi. Hürriyet, Haber: Ferah Işık - Ramazan Çetin, 21.01.2009 |
|
KARKAMIŞ TEMİZLENİP KAZI YAPILACAK
AKP Gaziantep milletvekili Mehmet Sarı, Karkamış'ın en kıza zamanda mayınlardan temizlenerek kazılara başlanılacağını belirtti. Sarı, yaptığı açıklamada, Gaziantep'in Karkamış İlçesi sınırlarındaki sahada bulunan tarihi antik kentin mayınlardan temizlenmesi için daha önceden Genelkurmay Başkanlığı'nın onay verdiğini ifade etti.
Askeri bölge durumundaki sahada çalışma yapılabilmesi için 600 dekarlık bir alanda mayın temizleme çalışması yapılacağına işaret eden Sarı, “5 Ocak 2009'da, Genelkurmay Başkanlığı tarafından mayınların temizlenmesine ilişkin protokol imzalanarak Gaziantep'e gönderildi. Temizleme işi Gaziantep İl Özel İdaresi'ne tahsis edildi. Bölgenin, 1,5 yıllık bir çalışmayla mayınlardan temizlenmesi planlanıyor. Daha sonra da bölgedeki tarihi varlıkların ortaya çıkartılması için kazılar başlayacak. Hedefimiz, bölgeyi turizme kazandırarak Karkamış'ın ekonomik ve kültürel açıdan daha da gelişmesine katkı sağlamak. Gaziantep'in İslahiye İlçesi'ndeki Tilmen Höyük'te uzun yıllar kazı başkanlığı yapan İtalya Bologna Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof Dr. Nikola Marcetti, Karkamış'taki kazılarda da görev almak için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na başvurdu. Marchetti kazı işlerini ülke olarak üstlenmeye talip olduklarını belirtti" dedi. Gaziantep 27 Gazetesi, 21.01.2009 |
|
ÇALINAN HEYKEL İADE EDİLDİ
2003’deki işgal sırasında Irak Milli Müzesi’nden çalınan 10 cm yüksekliğindeki bir heykel Mısırlı yetkililer tarafından Irak’a iade edildi. Geçtiğimiz Pazar günü Kahire Müzesi’nin bir odasında yapılan törenle Irak Büyükelçisi Abdel-Hadi Fadel’e teslim edilen bronz heykelcik dua eder durumda bir kadını betimliyor. Mısır Eski Eserler Yüksek Konseyi’nin (SCA) eser iadesinden sorumlu başkanı Ahmed Mustafa, eserin 2005 yılında Nuweiba limanından Mısır’a giriş yapan bir vatandaşlarının üzerinde ele geçirildiğini açıkladı. Genel Sekreter Zahi Hawass ise bir konuşma yaparak, Irak kültürel mirasının korunması ve geri kazandırılması konusunda tüm ülkeleri daha duyarlı olmaya davet etti. Mısır’ın, daha işgalin ilk günlerinde tüm yetkililere mektuplar göndererek Irak’ın eski eserlerinin korunması konusunda hassas olmaya davet ettiklerini, ama ne yazık ki birçok arkeolojik yerleşimin tahrip olmasının yanı sıra Irak Milli Müzesi’nin telafisi imkansız bir soygun yaşadığını belirtti. Öte yandan, Mısır’ın bundan altı yıl önce hiçbir gümrüğünde eski eser sorumlusu olmadığı, bugün ise 19 gümrükte SCA’nın görevlilerinin çalıştığını açıklayarak önümüzdeki ay Mısır Meclisi’nde yeni eski eserler kanunun tartışılacağını, bu yeni kanunun kaçakçılığa eskisinden daha ağır cezalar getireceğini söyledi.
Irak Büyükelçisi Fadel ise, müzeden çalınan 15.000 eserin yaklaşık 14.000’inin geri geldiğini, bunların arasında en önemli partinin Suriye’den iade edilen 700 eser olduğunu vurguladı. Al Ahram, 19.01.2009 |
![]() |
|
AB'DEN 'TUVALET'E ÖRTÜ
AB binasındaki “Entropa” adlı sanat eserinin Bulgaristan’ı sembolize eden alaturka tuvalet kısmı siyah bir örtüyle kapatıldı.
Bu ay başında Çek Cumhuriyeti’nin AB Dönem Başkanlığı’nı Fransa’dan devralmasının ardından AB Konseyi binası önüne yerleştirilen “Entropa” adlı sanat eserinin Bulgaristan’ı sembolize eden alaturka tuvalet kısmı, Bulgar hükümetinin talebinin ardından örtüldü.
Milliyet, 21.01.2009 |
TÜRKİYE'DEN KAÇIRILAN TARİHİ ESERLER 4 YIL SONRA GERİYE GETİRİLDİ
Kültür ve Turizm
Bakanlığı, yurt dışına kaçırılan 1182 parça tarihi
eseri Türkiye'ye getirdi. Eserlerin tamamı,
Almanya'da Bremen'de bit pazarında bulundu. Hürriyet, 21.01.2009 |
|
TARİHİ ÇEŞMENİN TUĞRASI 81 YIL SONRA YERİNDE
Büyükşehir Belediyesi, kent kültürünün tanıtımını ve devamını sağlamak amacıyla Kocaeli genelindeki tarihi yapılara sahip çıkan çalışmalarına devam ediyor. Kentin doğal güzelliklerini koruyucu hizmetleri ile takdir toplayan Büyükşehir, şimdi de Osmanlı Mimarisi’nde çok önemli bir yere sahip olan Canfeda Kethüda Hatun Çeşmesi’ndeki çalışmalarını tamamladı. Bu kapsamda Büyükşehir Belediyesi Tarihi Mekanlar ve Kent Estetiği Şube Müdürlüğü tarafından, çeşmenin üst kısmındaki alınlığında bulunan ve 1928 yılında kazıtılmış olan tuğrası aslına uygun olarak işlenerek yerine yerleştirildi.
Daha önce Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğü tarafından restoresi yapılan çeşmenin tuğrasının yeniden yerine konulması için ilk olarak Kültür ve Tabiat Varlıları Kocaeli Koruma Kurulu’ndan izin alındı. 81 yıldır yerinde olmayan tuğra için pleksiglas malzeme kullanıldı. Böylece güneş ve sudan korunması ve uzun yıllar tahribata uğramadan kullanılması sağlandı. Ayrıca malzemenin şeffaf olma özelliği sayesinde tuğranın işlendiği mermerin izlenebilirliği sağlandı. Canfeda Kethüda Hatun Çeşmesi’ndeki 2. Mahmut’a ait tuğradaki çalışmalarda yazılar lazerle işlenerek tarihi yapıya tek bir çivi, vida, tornavida değmedi. Böylece Orhan Camii’nin yanında bulunan çeşmenin tarihi dokusuna zarar verilmeden gelecek nesillere aktarılması sağlanmış oldu.
Canfeda Kethüda Hatun, Orhan Mahallesinde Orhan Camii karşısında yer alan ve kendi ismi ile anılan bir çeşme yaptırmış. Bu hayrının devamı için gerekli akarlar bırakmış. Çeşme zamanla harap olmaya yüz tutunca Sultan 2. Mahmut tarafından suyun kaynağından itibaren tamir edilmiş. Dikine dikdörtgen formlu olan çeşmenin yapımında kesme taş ve mermer malzeme kullanılmış. Çeşmenin mermerden yapılmış aynalığı var. Aynalık üzerinde oyma tekniğinden yapılmış süslemeye yer verilmiş. Çeşmenin üst kısmında 2. Mahmut döneminde yapılan onarımı gösteren bir kitabe bulunuyor. Altı satırdan oluşan kitabe oldukça büyük. Özgür Kocaeli, 20.01.2009 |
|
KAÇAK KAZI YAPAN 6 KİŞİ TUTUKLANDI
Afyonkarahisar İl Jandarma Komutanlığınca yapılan istihbari çalışmalar sonucunda, Sinanpaşa İlçesi Tınaztepe Kasabası Çayşak Deresi bölgesinde, izinsiz kazı yaptıkları tespit edilen 6 kişi yakalandı.
Afyonkarahisar İl Jandarma Komutanlığı ekiplerince yapılan çalışmalar sonucunda Sinanpaşa İlçesi Tınaztepe Kasabası Çayşak Deresi bölgesinde Y.Y., A.K., C.K., Z.İ., M.D. ve Z.K. isimli şahıslar (25) metre derinliğinde (6) metre genişliğinde çukur oluşturarak izinsiz kazı yaparken suçüstü yakalandılar.
Şahısların olayda kullanılan (1) adet jeneratör, (1) adet büyük hilti, (20) kg kaya delici karot, (30) metrelik ip ve kancası, (1) adet kazma, (1) adet manivela demir, (1) adet kürek, (1) adet balyoz, (1) adet piknik tüp, (10) adet kalas, (2) adet kova ve muhtelif gıda malzemelerine ele geçirildi. Olayla ilgili olarak tahkikat devam ettiği bildirildi. Afyon Kent Haber, 20.01.2009 |
|
TOPKAPI BİRİNCİLİĞİ AYASOFYA'DAN ALDI
Yerli ve yabancı turistler, geçen yıl en fazla Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Mevlana müzeleri ile Efes, Hierapolis ve Myra ören yerlerine ilgi gösterdi.Müze ve ören yeri ziyaretçi sayısı geçen yıl 22 milyona, elde edilen gelir 116 mil-yon TL'ye çıktı. Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğünden aldığı bilgiye göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı müze ve ören yerlerini geçen yıl toplam 22 milyon 662 bin 590 kişi ziyaret etti. Ziyaretçi sayısı 2007 yılında 19 mil-yon 87 bin 633 kişiydi. Türkiye'nin en fazla gezilen ilk üç müzesi yine değişmedi. Ancak, en çok gezilen müzeler sıralamasında önceki yıl birinciliği alan Ayasofya, bu yıl yerini Topkapı Sarayı'na bıraktı. Buna göre, geçen yıl, Osmanlı'nın görkemiyle sadeliği birleştiren, içinde birçok nadide eseri barındıran Topkapı Sarayı'nı 2 mil-yon 526 bin 251; sanat tarihi ve mimarlıkta baş yapıtlar arasında yer alan Ayasofya Müzesi'ni 2 milyon 206 bin 968 kişi gezdi. En çok gezilen müzeler sıralamasında, 'Ne olursan ol, gel' sözleriyle tüm insanları kucaklayan Mevlana'yı anlatan Mevlana Müzesi, üçüncülüğü aldı. Müzeyi, toplam 1 milyon 584 bin 170 kişi ziyaret etti. Yeni Şafak, 20.01.2009 |
|
![]() |
KAVAFLAR ÇARŞISI YENİLENİYOR
Konak Belediyesi, Çankaya'daki Kavaflar Çarşısı'nın restorasyonunu kısa sürede tamamlamak amacıyla iki ayrı ekip oluşturdu. Esnafın çalışmalardan olumsuz etkilenmemesi amacıyla akşam başlatılan çalışmalar gün ağarıncaya kadar sürüyor.
|
DÜŞMANLARINA KARŞI İLK KİMYASAL SİLAHI PERSLER KULLANMIŞ
Tarihte düşmana karşı kimyasal silah kullanan ilk ülkenin Sasani İmparatorluğu olduğu ortaya çıktı.
Bir İngiliz araştırmacı, Sasani İmparatorluğu'nun 3. yüzyılda Suriye'nin doğusundaki Roma kenti Dura'da, zehirli gaz kullandığına dair delil buldu.
Şehir duvarlarının dibinde gömülü 20 Roma askerinin kalıntılarının incelenmesi sonucunda bu sonuca varıldığı bildirildi.
Leicester Üniversitesi arkeoloji bölümünden Simon James'in araştırmasına göre, Persler şehre girmek için sur dibinden tünel kazdılar.
Katran ve sülfür kristallerini yakarak yoğun zehirli gaz üreten Persler, bunu açtıkları tünelden düşmanlarına karşı kullandılar. Böylece Roma askerleri saniyeler içinde bilinçlerini kaybettiler ve dakikalar içinde de öldüler.
James, yeraltı kanalları veya bacalarının da öldürücü zehrin yayılmasını sağlamış olabileceğini söyledi. Dr. James, Perslerin en fazla iki metre yüksek ve genişliğindeki, 11 metre uzunluğundaki bir alanda 20 kişiyi öldürmelerinin insanüstü muharebe gücü gerektirdiğinin altını çizdi.
Perslerin tüneli muhtemelen şehir suruyla yakınındaki kuleyi çökertmek için kazdıkları, bunda başarısız olsalar da eninde sonunda kenti fethettikleri bildiriliyor. Ancak Perslerin şehre nasıl girdikleri hala gizemini koruyor.
Surlarda 1920'ler ve 1930'larda Fransızlar ve Amerikalılar tarafından bir dizi kazı yapıldı. Son yıllarda modern teknoloji kullanılarak daha ayrıntılı inceleme yürütüldü.
Dr. James ve arkadaşları 80 yıl önce toplanan objeleri incelemeye devam ediyor. Zaman, 20.01.2009 |
|
BİNDEN FAZLA ARKEOLOJİK YERLEŞİM
İngiliz Mirası Vakfı tarafından yürütülen hava araştırmaları sayesinde sadece Kuzeydoğu İngiltere sahillerinde binden fazla yeni arkeolojik yerleşim bulundu. Bunlar arasında St. Cuthbert civarındaki arazilerde yeni keşfedilen ve ne oldukları anlaşılmayan dikdörtgen işaretler mevcut. Mart 2007’den bu yana sürmekte olan projede bugüne dek, aralarında gemi batıkları, 2. Dünya Savaşı koruganları ve ortaçağ tuz fabrikaları da bulunan ve şimdiye dek bilinmeyen binden fazla arkeolojik yer tespit edildi.
İngiliz Mirası tarafından desteklenen bir arkeologlar ekibi İskoçya sınırından Kuzey Yorkshire’a kadar uzanan bu sahil şeridinin binlerce fotoğrafını tek tek inceleyerek en güncel arkeolojik veritabanını hazırlamaya çalışıyorlar. Bulunan kalıntıların büyük kısmı 1. ve 2. dünya savaşlarına ait ama, arada çok ilginç ortaçağ keşifleri de yapılmakta.
Araştırma, aynı zamanda Northumberland’de, Amble çamur düzlüklerinde yatan dört batığın da keşfedilmesini sağladı. Bu batıkların isimleri biliniyordu fakat kesin yerleri hakkında bugüne kadar herhangi bir bilgiye ulaşılmamıştı. Sunday Sun, Haber: Coreena Ford, 18.01.2009 |
![]() |
|
MÜZEDEKİ KAYIP RESİMLER 3 GÜN SONRA ORTAYA ÇIKTI
Türkiye’nin önemli müzelerinden Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde film senaryolarını aratmayacak bir “kayıp” hikayesi yaşandı.
Başkentteki kültür sanat çevreleri, müzenin deposunda korunan İbrahim Çallı’nın 1935 yapımı yağlı boya kadın portresi ve Şevket Dağ’ın iki tablosunun üç gün boyunca bulunamamasını tartışıyor. Çallı ve Dağ’ın tablolarının üç gün boyunca bulunamaması müzede krize neden oldu. Bir iddiaya göre, paha biçilemez eserleri müzenin güvenlik görevlisi çaldı ve İstanbul’da satamayınca geçtiğimiz perşembe günü müze bahçesine bıraktı. Müze Müdürü Ömer Gündoğdu, tabloların onarımdan geçirilmek için saklandıkları depodan restorasyon atölyesine çıkarıldığını belirterek, şunları söyledi:
Milliyet, Haber: Evin Demirtaş, 19.01.2009 |
'GÖKSU DERESİNE BAKIŞ'A 1 MİLYON TL
Artı Mezat-Tantekin
Antika’nın düzenlediği "Eylemde Son Yoktur"
müzayedesinde, Halil Paşa’nın en önemli eserlerinden
"Göksu Deresi’ne Bakış" adlı tablo bir milyon TL’ye
satıldı. Hürriyet, 19.01.2009 |
|
MÜZAYEDEDE KRİZ İNDİRİMİ
Uğur Antik’in ekonomik
kriz nedeniyle tasfiye edilen 4 antika mağazasındaki
parçalardan oluşan "fırsat müzayedesi"nde alıcı
bulamayan bazı eserler başlangıç bedelleri
düşürülerek satışa sunuldu. Hürriyet, 19.01.2009 |
|
|
SUFFOLK DEFİNESİ
Suffolk’ta, şimdiye dek İngiltere’de rastlanan en büyük definelerden birisi bulundu. Wickham’da, bir metal detektör sayesinde, kırık bir küpün içinden 824 altın stater çıktı. Şehrin arkeoloji yetkilisi Jude Plouviez sikkelerin tümünün MÖ 40 ile MS 15 arasına tarihlendiğini açıkladı.
Plouviez’in açıklamasına göre bu sikkeler kullanımda oldukları dönemde 500.000 ile 1 milyon pound değerinde idiler ve işin ilginci; bugünkü değerleri bu miktarın altında. Plouviez “Bu önemli ve heyecan verici bir keşif. İngiltere’nin Geç Demir Çağı hakkında önemli bilgi veriyor ve bu bölgedeki önemli bir yerleşime işaret ediyor” dedi.
Bulunan define, 1849’dan bu yana İngiltere’de, Demir Çağı’na ait bulunan en büyük miktar. BBC News, 17.01.2009 |
ÜZERİNDEN 2 BİN 500 YILLIK HEYKELCİK ÇIKTI
Muğla Marmaris'te jandarma ekiplerince düzenlenen operasyonda, 2 bin 500 yıllık olduğu bildirilen heykelcik ele geçirildi.
Haber Ekspres, 18.01.2009 |
|
SÜMBÜLLÜBAHÇE KONAĞI YENİDEN HAYAT BULUYOR
Osmangazi Belediyesi, sahiplerinin birleşip restore ettirememesi nedeniyle yıllardır harabe bir durumda bekleyen tarihi Sümbüllü Bahçe Konağı'nı yeniden kentin ziynetleri arasına katıyor. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'nın (BTSO) katkılarıyla hayat bulacak tarihi yapı, Bursa'nın en önemli Sivil Mimarlık Örneği yapıları arasında yer alıyor.
Bursa Olay, 18.01.2009 |
|
ŞEHİTLİĞE 'İKİNCİ KEPÇE' ÇIKARTMASI
Çanakkale Savaşları’nın yaşandığı Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nda, 2.5 ay önce şehit kemiklerinin ortaya çıkmasına neden olan izinsiz yol çalışmasından sonra ikinci skandala imza atıldı.
Milliyet, Haber: Burak Gezen - Ersan Küçükkuru, 18.01.2009 |
|
JAPONYA, NARA'DA, HEIJO SARAYI'NDA BİNLERCE TAHTA TABLET
Nara’da bulunan Heijo Sarayı’nın kazısı sırasında Nara Dönemi’ne (MS 710-794) ait binlerce tahta tablet bulunduğu bildirildi. Burası, “Mokkan” denilen bu tahta yazı tabletlerin, şimdiye dek bir arada en fazla sayıda bulunduğu yer. Yetkililer, sarayın bu kısmının devlet görevlilerinin yerleştiği yer olduğunu ve bu buluşun önemli bir tarihsel keşif olabileceğini söylediler. Aynı sarayda, 1966 yılındaki kazılarda da tek bir noktada 13.000 tahta tablet bulunmuştu. Yeni keşfin bu sayıyı birkaç misli ile aşacağına kesin gözü ile bakılıyor. Bunların temizlenip okunması ise büyük olasılıkla uzun yıllar sürecek.
Keşif, sarayın en büyük çöp çukurunun bulunması ile başladı. Geçtiğimiz baharda, 10x7 m genişliğinde ve 1 metre derinliğinde bir çukur keşfedildi. Tabletler bu çukurda not şeklinde ve parçalanmış durumda bulundular. Birçoğunun saray muhafızları ile ilgili olduğu tahmin ediliyor. Bir tablette bulunan “Hoki Dönemi 2. Yıl” ibaresi MS 771 yılına denk gelmekte. Bugüne dek bu sarayın kazısında ele geçen toplam tahta tablet sayısı ise 50.000 civarında. http://mdn.mainichi.jp, 16.01.009 |
![]() |
YERALTI MAĞARALARINDA DOĞALGAZ DEPOLANACAK
Gaz sızdırmayan uygun mağaralar
arayan kuruluş, bulduklarını için Enerji
Bakanlığı'na rapor verecek. Alınan raporlar
doğrultusunda
Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki mağaralara gaz
depolanacak. Yurtdışından gelen doğalgazda kesinti
olması halinde bu depolar devreye girecek. Sabah, 17.01.2009 |
![]() |
|
Didyma (11 Mayıs) |
...1905
|
![]() |
11 - 17 Ocak 2009 |
|
EVİNDE 43 PARÇA TARİHİ ESER BULUNDU
Muğla'nın Milas İlçesi'nde tarihi eser kaçakçılığı yaptığı iddia edilen kişi gözaltına alındı.
Haber Ekspres, 17.01.2009 |
|
KARUN HAZİNESİ'NDE MÜDÜRE 8 YIL HAPİS
Uşak Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen Karun Hazineleri'nin en değerli parçalarından kabul edilen Kanatlı Denizatı Broşu'nun sahtesiyle değiştirilmesiyle ilgili davada, 1'i tutuklu 10 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren 37. duruşmada, 25'er yıl hapis cezası istemiyle yargılanan tutuklu sanık eski Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu ile tutuksuz sanıklardan Fuat Ergün ve Uğuz Sağlan katıldı. Cumhuriyet Savcısı Ender Karasuil, esas hakkındaki mütalaasında, müzede sergilenen Kanatlı Denizatı Broşu'nun sahtesiyle değiştirildiğinin bilirkişi raporlarıyla kesinleştiğini belirterek, eski Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu ve diğer sanık Uğuz Sağlan'ın 'nitelikli zimmet' suçundan 8 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasını istedi.
Sanık eski müze müdürünün 122 parça tarihi eserin kaybolmasıyla ilgili olarak ise yeterli delil olmadığı gerekçesiyle beraatını isteyen Savcı, müzede kaybolduğu iddia edilen 118 parça halı ve kilimle ilgili olarak 'görevi ihmal'den cezalandırılmasını istedi. Eski Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu'nun tutuklunun halinin devamına karar veren mahkeme duruşmayı 13 Şubat 2009 tarihine erteledi.
|
|
DA VINCI'NİN 500 YILLIK
HAYALİ
Peki Da Vinci neden İstanbul'a böyle bir köprü yapmak istemişti? Leonardo da Vinci Müzesi Küratörü Claudio Giorgione bu soruyu şöyle cevaplandırıyor: "Venedik, Türklerin ticaret merkezlerinden biriydi. Bana göre, 1500'de Venedik'teyken Sultan'ın delegasyonu ile görüştü. Bu görüşmede Sultan için bir çalışma yapma fikri gelişti. Venedik'te Türk heyetiyse buluşmanın bir şans olduğunun farkındaydı. Böylece İstanbul'a gelip çalışmalar yapabilecekti." Ama Leonardo İstanbul'a hiç gelememiş.
Sabah, Haber: Ece Koçal, 17.01.2009 |
|
PENDİK HÖYÜĞÜ GÜN YÜZÜNE
ÇIKARILACAK
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, İstanbul 5. Numaralı KTVK Bölge Kurulu'nun 2 Ocak 2008 tarihli kararı doğrultusunda Pendik Höyüğü'nün gerçek boyutlarıyla ortaya çıkması için bölgedeki SSK arazisinin sit alanına alınmasını karara bağladı. Onaylanan raporda; "İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 6.4.1993 gün 3054 sayılı kararı ile 2. Derece arkeolojik sit olarak belirlenen 2607 ada eski 90 yeni 103-104 parsellerin yer aldığı SSK alanının höyük olması nedeniyle bu alanın da I. derece arkeolojik sit alanı olarak değiştirilmesi" talebinde bulunduğu vurgulandı. Kararın komisyon görüşü kısmında ise, "Pendik, 1/5000 ölçekli Pendik Arkeolojik Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar planı değişikliği teklifi incelenmiş olup, İstanbul 5. Numaralı KTVK Bölge Kurulu'nun 02/01/2008 gün ve 982 sayılı kurul kararı doğrultusunda komisyonumuzca uyun görülmüştür" denildi.
Pendik Höyüğü Fikirtepe, Erenköy, Tuzla, İznik Ovası hatta Göztepe yerleşme yerleriyle birlikte Kuzey Batı Anadolu'nun en eski (çanak-çömlekli) Neolitik Çağ yerleşim yeriydi. Pendik'in 1 kilometre doğusunda yer alan höyükten çeşitli zamanlarda yapılan kazılarda geometrik desenli kadeh, küp, testi, iğne, olta, kemikten yapılmış eşyalar, kaşık, ıspatula ve cilalı balta gibi pek çok eser çıkarıldı. Çeşitli arkeolojik kazı ve araştırmalara sahne olan höyükte; Anadolu ve Balkan özelliklerini taşıyan bir kadın heykelciği, az sayıda hayvan heykelciği parçaları, saplı damgalı mühür atma taşları ve balıkçılıkta kullanıldığı anlaşılan taş ağırlıklar da bulundu.
Pendik'in bir kilometre doğusundaki yer tarih öncesi bir yerleşim yeri olan Temenye Burnu ve Temenye Koyu'nda yapılan kazılarda ise, 1 ile 5 metre çapında taban düzlemleri olan, oval veya yuvarlak biçimli kulübeler olduğu ortaya çıktı. Bulgular, Temenye'nin Pendik'ten daha eski bir tarihi olduğunu işaret ediyor. Bizans döneminde "Kasilaos" diye adlandırılan Temenye'de; Hz. Yahya Kilisesi olarak da bilinen Saint Jean Babtist Kilisesi, Ayios İoanis Prodromos Ayazması ve kilisenin arkasında Yunan ve Rum dönemlerine ait mezarlıklar bulunuyor.
"Arkeolojik Sit Alanları", insanlığın varoluşundan günümüze kadar ulaşan eski uygarlıkların yeraltında, yer üstünde ve su altındaki ürünlerini, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan her türlü kültür varlığının yer aldığı yerleşmeler ve alanları olarak tanımlanıyor. Bilimsel derecelendirmeyle belirlenen "Arkeolojik Sitlerde Koruma ve Kullanma Koşulları", arkeolojik sitlerin taşıdıkları önem ve özelliklerin yanı sıra, alanda uygulanacak koruma ve kullanma koşullarını kapsıyor. haberler.com, 16.01.2009 |
|
BAKKALDAN TARİHİ ESER ÇIKTI
Bursa'nın Karacabey İlçesi'nde jandarma ekipleri tarafından yapılan operasyonda bir bakkal dükkanında çok sayıda tarihi eser ve tarihi eser aramada kullanılan metal dedektörü ele geçirildi. Olayla ilgili gözaltına alınan 1 kişinin sorgulanmasına devam ediliyor.
Edinilen bilgiye göre, Karacabey İlçesi'ne bağlı Doğla Köyü'nde bakkal dükkanı çalıştıran A.T.'nin elinde eski eser olduğu ve satmak için müşteri aradığı ihbarı üzerine jandarma harekete geçti. Jandarma ekipleri alınan arama kararıyla birlikte A.T.'nin bakkal dükkanına baskın yaptı. Aramada toz şeker, pirinç çuvalları ile peynir ve yağ tenekelerinin arasına gizlenmiş 129 adet sikke, 8 adet kolye ucu, 2 adet topraktan yapılma testi parçası, 3 adet yüzük, 1 adet minyatür çan, 1 adet mühür, 2 adet kırık yüzük parçası, 42 adet eski tarihi esere el konuldu. Bakkal sahibi A.T., gözaltına alındı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. haberler.com, 16.01.2009 |
|
ÖZALP'TE TARİHİ ESER OPERASYONU
Van'ın Özalp
İlçesi'nde güvenlik güçleri tarafından yapılan
çalışmalar neticesinde, bir çok tarihi eser ele
geçirildi. Van Kent Haber, 16.01.2009 |
|
![]() |
OKULLARIN ARDINDAN TARİHİ ESERLERİN DUVARLARINA DA YAZI YAZILMAYA BAŞLANDI
Okul duvarlarına yazı yazan bazı kendini bilmezler, şimdi de tarihi Güdük Minare’nin duvarlarına yazı yazmaya başladılar. Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından geçtiğimiz yıllarda yapılan onarım çalışmalarının ardından güzel bir görünüm kazanan tarihi Güdük Minare’nin duvarlarına kendini bilmez kişi ya da kişiler tarafından yazılar yazılıyor.
Sivas Hürdoğan, 16.01.2009 |
KASIMİYE MEDRESESİ'NDE ÇEVRE DÜZENLEMESİ BAŞLADI
Vali Hasan Duruer, Mardin'in tarihi ve turistik alanlarını yeniden gözden geçireceklerini belirterek, 700 yıllık tarihi Kasımiye Medresesi'nin çevre düzenlemesini yapmak üzere çalışmalar başlattıklarını söyledi.
Mardin Valisi Hasan Duruer, Mardin'in tarihi ve turistik alanlarını yeniden gözden geçireceklerini belirterek, 700 yıllık tarihi Kasımiye Medresesi'nin çevre düzenlemesini yapmak üzere çalışmalar başlattıklarını söyledi.
Yeni turizm sezonu öncesi tarihi kentte bir çok restorasyon çalışmasının devam ettiğini hatırlatan Duruer, "2009 yılı Mardin turizmi için önemli bir atılım yılı olacaktır. Bu yıl beklenenin üzerinde yerli yabancı turist gelmesini bekliyoruz. Mardin'e en iyi bir şekilde tanıtmak ve gelen turistlere hazırlamak için restorasyon ve çevre düzenlemesine büyük önem veriyoruz. Bu kapsamda Kasımiye Medresesi'nin çevre düzenlemesini yapıyoruz." dedi.
Mardin Kültür ve Turizm Müdürü Davut Beliktay da Kasımiye Medresesi'nde çalışmalara en kısa zamanda başlanacağını ve yılsonuna doğru çevre düzenlemesinin tamamlanacağını söyledi. Turizm Gazetesi, 16.01.2009 |
|
SOĞUTMA KULESİ 'GÖNÜL KAHVESİ' OLDU
Türkiye'nin ilk dokuma fabrikaları arasında yer alan Merinos Fabrikası geçirdiği restorasyon çalışmasının ardından Merinos Kongre ve Kültür Merkezi olurken, tarihî soğutma kulesi de "Gönül Kahvesi"ne dönüştü.
Merinos Kule Gönül Kahvesi İşletme Müdürü Nihal Mirzalı, 2 Aralık'ta hizmete giren Gönül Kahvesi'nin kısa süre içerisinde Bursalıların en çok rağbet ettiği mekanlar arasına girmesinden mutluluk duyduğunu ifade etti. Mirzalı, "Cumhuriyetimizin ilk dokuma fabrikaları arasında olan ve açılışı Mustafa Kemal Atatürk'e hastalığının teşhisinin konulmasından kısa bir süre sonra 1938 yılında yapılan Merinos Fabrikası'nda çeşitli bölümler yer alıyordu. Buradaki tesislerinden birisi olan kule, fabrikanın ısınan sularını soğutmak amacıyla kurulmuş. Fabrikanın Büyükşehir Belediyesi'ne devredilmesinden sonra, kule geçirdiği restorasyon çalışmaları sonucu Bursalıların yeni kahve keyfini yaşayabileceği bir mekana dönüştü." dedi.
Merinos Kule Gönül Kahvesi'nin yaklaşık olarak 200 kişiye aynı anda hizmet verebildiğine değinen Mirzali, kulenin zemin hariç 2 kat ve teras katından oluştuğunu, 2'nci katta ve teras katında 360 derecelik bir Bursa manzarasıyla konuklarını beklediklerini anlattı. Zaman, Haber: Adem Elitok, 16.01.2009 |
|
İZNİK'İN TARİHİ DEĞERLERİ TURİZME KAZANDIRILIYOR
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen 1. Murat Hamamı ve yanındaki Çiniciler Çarşısı'nın turizm potansiyelini artacağını belirten yetkililer, esnafın sorunlarının giderilmesi için de çalışacaklarını ifade etti.
Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Güney Marmara Bölgesel Yürütme Kurulu (BYK) Başkanı Mehmet Akkuş ve Yönetim Kurulu Üyeleri, İznik'in turizmle ilgili sorunlarının çözümü için çalışmalarını sürdürüyor.
TÜRSAB BYK Başkanı Mehmet Akkuş ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Bursa Kültür ve Turizm İl Müdürü Ahmet Gedik ile birlikte İznik'e geldi
Akkuş ve beraberindeki heyet, İznik'te Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen tarihi 1. Murat Hamamı ve Çiniciler Çarşısında temaslarda bulundu. TÜRSAB Güney Marmara BYK Başkanı Mehmet Akkuş, İznik'in turizm ile ilgili sorunlarının çözümü noktasında çalışmaya devam edeceklerinin altını çizdi.
Tarihi 1. Murat Hamamı'nda bir açıklama yapan Akkuş, İznik'in turizm açısından büyük bir potansiyelinin bulunduğunu dile getirerek, "İznik tarihi ve turistik özellikleriyle Türkiye'nin en önemli merkezlerinden birisidir. Bu güzellikleri gün yüzüne çıkarmak ve ekonomik değer yaratmak adına çalışmalarımızı sürdürüyoruz. TÜRSAB Güney Marmara BYK olarak İznik'in turizmi adına yapılacak tüm faydalı çalışmalara destek olacağız" dedi.
Tarihi 1. Murat Hamamı'nın Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilip, etrafına Çiniciler Çarşısı'nın kurulduğunu hatırlatan Akkuş, Çinici esnafın en önemli geçim kaynağı olan turizm potansiyelinin arttırılması ve esnafın sorunlarının giderilmesi için çalışacaklarını ifade etti. Bursa İl Özel İdaresi ile TÜRSAB'ın ortaklaşa yürüttüğü 'Kuruluştan Kurtuluşa Tarih ve Kültür Yolu' projesi sayesinde İznik'in turizm potansiyelinin artacağına inandıklarının altını çizen Akkuş, İznik'i sadece Türkiye'ye değil tüm dünyaya tanıtmayı amaçladıklarını sözlerine ekledi. Turizm Gazetesi, 16.01.2009 |
|
BU GÖZ BU TABLONUN NERESİNDE?
Hiçbir şey orijinalinin yerini tutamaz elbette. Ama Madrid'deki Prado Müzesi, bir girişime öncülük etti ve Google Earth ile ortak bir projeye imza atarak sanatseverlere bazı galerilerdeki en dikkat çeken ve beğenilen başyapıtları detaylarıyla görme imkanı sundu. Velazquez'in Las Meninas, Goya'nın The 3rd of May1808 in Madrid, Rubens'in The Three Graces, Rembrandt'ın Artemis, Dürer'in Self-Portrait, Bosch'un Garden of Earthly Delights, El Greco'nun The Nobleman with hand on His Chest, Raphael'in The Cardinal, Roger Van Der Weyden'in Descent From the Cross, Titian'ın Emperor Carlos V on Horseback, Jose de Ribera'nın Jacob's Dream, Tiepolo'nun Inmaculada Concepsion, Fra Angelico'nun The Anunciation, Juan de Flances'in Crucifixio adındaki toplam 14 tablosu, yüksek çözünürlükte fotoğraflandı ve böylece çıplak gözle görülemeyecek ayrıntılarının internet üzerinden incelenmesi için imkan yaratıldı.
Taraf, 15.01.2009 |
|
KİMLİK BUNALIMINDA TÜRK ŞEHİRLERİ
Mardin'deyim. Mezopotamya Ovası'na bakan eski kente, yaslandığı dağın kuzey yamacından tırmanıyoruz. Asfaltın kıvrıldığı yerde tuhaf bir oluşum var. Şelale yapıyorlarmış. Bizi gezdiren ahbabımız gururla işçilerin Ankara Keçiören Şelalesi'ni yapan ekipten olduklarını anlatıyor. Mardin'in güney yüzündeki tarihi doku eklentilerden temizlenirken, kuzey yüzü hızla tipik bir apartman kente dönüşüyor. Mardin Dağı, iki yüzünde iki başka kent, iki ayrı kültür barındırıyor. Diyebilirim ki Mardin'de sınır dağın bitip ovanın başladığı yerde değil, iki yamacı ayıran zirvede beliriyor.
Gariptir ki, ertesi gün aynı şelalenin bitmiş ama akmayanını Diyarbakır'da gördüm. Keçiören ekibinin işi gibi duruyordu. Daha önce de Konya'da gördüğüm altgeçitlere Antalya'da; İzmir'deki plastik çocuk parkına Trabzon'da; Adana'daki alışveriş merkezine Samsun'da, Ankara'daki üstgeçite Bursa'da rastlamıştım. TOKİ'nin bir örnek konutlarını Batman'da, Bolu'da, Isparta'da görmüştüm. 19 boylam uzunluğundaki ülkede dağ yamacında, nehir kenarında, ovada, kıyıdaki şehirler nüfus ve tarih, flora ve fauna, etnisite ve iklim gözetmeden hızla birbirine ve en çok da İstanbul'a benzemeye başlıyor.
Sık sık bir belediye başkanından o şehri Las Vegas, Dubai, Nice, Paris, Viyana'ya; ya da şehrin bir bölgesini Manhattan, Soho, Şanzelize'ye benzeteceğini duyardık (bu, başkanın en son nereye gezi yaptığına göre değişirdi). Şimdi de Türkiye'de kasabalar şehirleri, şehirler büyükşehirleri, büyükşehirler de İstanbul'u model alıyorlar. Tüm belediye başkanları refüjlerdeki panolarda İstanbul'daki başkan gibi gülümsüyor artık. Ve açıklıyor gururla: "300 ton asfalt döktük." Nereye, kaçıncı kez, ne kalitede: Bilmiyoruz.
Bugün Türkiye'de şehirlerin birbirinden ayrılabilir özellikleri giderek azalıyor. Kente hücum sonunda şehirler şiştiler, şişmeye devam ediyorlar. Şehirlerin karakterini oluşturan sokak dokusu, yapı tarzları, malzemeler, tarihi eserler, geçmiş dönemlere ait kentsel izler tarihi merkeze -şanslıysa bozulmadan- kısılıp kaldı. Kentsel boşluklar yok oldu. Siluetler, nizamlar bozuldu. Yeni siluetler, nizamlar belirmedi. Şehirlerin kendi iklim, topografya, tarih ve kültüründen doğan özgün karakterleri oluşamadı. Türk şehirleri birbirinden ancak sur içindeki doku, belki birkaç önemli anıt eser ve en önemlisi de altlarındaki topografya sayesinde ayrılabilir. Altlarından coğrafyayı çekiversek geriye ne yazık ki tarihi çekirdeği çevreleyen çirkin bir mamut derisinden başka bir şey kalmayacak.
Nüfus yoğunluğuna yüksek emsalli, "yaklaşık nizam" apartman cevabı veren bu şehirler bir süre sonra ister istemez birbirine benzeyecekti. Çıkmalar ve çatılarla işaretlenen, pencerelerle delinmiş kutular. Biteviye bir ritimle sonsuza uzanan sektörler (bu bilimkurgu terimi manzaraya "mahalle" lafından daha çok yakışıyor). Antalya'da Akdeniz, Bey Dağları manzarası ve şehrin sıkıştırıp durduğu tarihi çekirdek dışında bir güzellik kalmamış gibidir. Merkezde trafik kötü kararlarla arapsaçına döndürülürken şehri yaran hızlı trafik hattının dış yüzünde apartman gettoları tarım alanlarını yutarak ovaya yayılır. Durum, Kayseri'de ve Diyarbakır'da, Bursa'da ve İzmit'te, hatta Nusaybin veya Alanya'da farklı değildir. Sorun betonlaşma değil, içinde yaşanabilecek bir kent mekanı oluşturamamaktır. Henüz kaldırımları ve asfaltı oluşmamış mahalleler birden onbinleri barındırır hale gelirler. Sonra başkan refüjde övünür: "Çalışınca oluyor. 14.700 konut yaptık." Neden, nasıl, neyin yerine: Bilmiyoruz. Geçenlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bültenini okurken uyandım, -yanılmıyorsam Kenya'ya- trafik sinyalizasyon sistemi ihraç edildiği yazılıyordu. Belediyeler öyle iri ticari teşebbüsler haline geldiler ki, kârlılık hizmet vermenin şartı oldu. Paket hizmetler, ucuz standartlar, benzer zevkler merkezi bir sistemle ülke sathında paylaşılır hale geldi. Keçiören ekibi tüm Türkiye'ye şelale yapadursun, başka ekipler aynı aydınlatma direklerini, üzeri logolu istinat duvarlarını, aynı kent mobilyalarını, parkları, camileri şehirlere diziyorlar. Aynı parke taşları sokaklara çabuk çabuk döşeniyor. Bir grup hızlı mühendis, öte yandan tuhaf kavşaklar çiziyor bu merkezi sisteme. Aynı refüjlerde başkanlar aynı gururla açıklıyor: "Konuşmadık, yaptık. Her güne bir açılış." Ne açıldı, kim için? Bu şehir nerede bitiyor? Bilmiyoruz. Reklam gelirlerinden olmamak için şehirdeki tabela pisliklerine göz yumarak; şehrin doğrudan para getirmeyen yeşil alanlarını, tarım arazilerini, kamu arazilerini pazarlayarak; her işi hızlı ve ucuz yapmak için doğru yapmaktan taviz vererek; proje, ihale, Ar-Ge süreçlerini kısaltarak belediyeler gıda, ulaşım, ithalat, ihracat, inşaat, turizm, pazarlama, gemicilik, taahhüt, ticaret ve vesaire şirketi oldular. Planlama büroları küçülüp küçülüp bir odaya tıkılırken, aynı belediyelerin türlü türlü ticari birimleri kendilerine büyük aynalı camlı binalar yaptırdılar. Düşünmeyen yapan, yaratmayan kopyalayan sistemler. Belediyeler her işin yarım yamalak uzmanı olan şirket azmanı holdinglere dönüştüler.
Türk şehirleri kimlik bunalımında. Hepsi marka olmaya uğraşıyor. Belediye başkanları bu kez gazetede aynı gülümsemeyle bildiriyor: "Bursa'yı marka şehir yapacağım." "Adana markası büyüyecek." "Kayseri marka olacak." Yayaların yok sayıldığı, sokakta yaşam yerine "AVM'de yaşam" sloganıyla büyüyen, hızlı araç trafiğinden arınmamış, engelliler için sadece pilot uygulamaların hayata geçirilebildiği, sağlıklı yaşamanın zorlaştığı, nüfusun kontrol edilemediği, denetimin aksaması nedeniyle gerçekleşen ölümlerin giderek arttığı, temiz suyun ilaç sayıldığı Türk şehirleri tıpkı ün peşinde koşan insanlar gibi. Güzelliğinden habersiz, sağlığının değerini bilmemiş; zaten artık ikisini de kaybetmiş prensesler. Hepsi ülkenin kötü kalpli kraliçesi İstanbul'a öykünüyor. Arktera, Yazı: Ertuğ Uçar, 15.01.2009 |
|
BİZANS KALINTISINA SANTRAL
Anadolu Termik Santrallar A.Ş. tarafından, Sinop’un Gerze İlçesine bağlı Yaykıl Köyü Çakıroğlu mevkisinde kurulmak istenen termik santrala bölgenin SİT alanı olmasına karşın Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından lisans verildi.
Sinoplu bir yurttaş santral kurulması planlanan bölgenin eski bir yerleşim yeri olduğu gerekçesiyle Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne başvurdu. Müdürlük, 2 Ağustos 2008’de Samsun Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na bir yazı göndererek bölgede inceleme istedi. Bölgede Bizans dönemine ait kalıntılara rastlandı. Kurul, 31 Ekim’deki toplantıyla Çakıroğlu mevkisinin deniz kenarından başlayarak önemli bir bölümünün SİT alanı ilan edilmesine, bilimsel kazıların acilen başlatılmasına karar verdi.
Buna karşın EPDK, 20 Kasım 2008’de 49 yıllığına üretim lisansı verdi. Termik santrala karşı Yaykıl köylüleri ile birlikte mücadele veren Sinop Nükleer Karşıtları Platformu Sözcüsü Metin Gürbüz, lisansın iptali için yargı yoluna başvuracaklarını belirterek, “Şirket?yangından mal kaçırır gibi davranıyor ve maalesef bazı resmi kurumlar da onların bu acelelerine destek veriyor” diye konuştu. Cumhuriyet, Haber: Cengiz Demirel, 15.01.2009 |
![]() |
KENTSEL DÖNÜŞÜM DEĞİL, İYİLEŞTİRME |
|
|
TARİHİ ESERLERİ SATAMADAN YAKALANDI
Eskişehir'in Sivrihisar İlçesi'nde bir kişi, jandarmanın yaptığı operasyon neticesinde satmak istediği iddia edilen tarihi eserlerle yakalandı.
Edinilen bilgiye göre, bir istihbaratı değerlendiren jandarma timi, elinde bulunan tarihi eserleri satmak için müşteri aradığı öne sürülen S.T.'yi takibe aldı.
Sivrihisar-Çeltik karayolunun 5. kilometresinde gözaltına alınan S.T.'nin üzerinde ve aracında yapılan aramalarda, 18 santim uzunluğunda bir heykel ile 46 santim boyunda tarihi kama ele geçirildi.
Olayla alakalı soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi. Eskişehir Kent Haber, 15.01.2009 |
SİT ALANINDAKİ RESTORASYONA YIKIM
Fethiye'de
birinci derece doğal sit alanı olduğu açıklanan
Saklıkent Kanyonu'ndaki restoran, İzmir 2 No.lu sit
Kurulunun verdiği karar doğrultusunda yıktırıldı.
Açıklamada, Muğla'da, gerek belediyelerin mücavir alanları içinde ve gerekse belediye mücavir alanları dışında kaçak yapılaşmanın olmaması için yoğun mücadele verildiği de belirtildi. Haber Ekspres, 15.01.2009 |
|
EMİR SULTAN PROJESİ'NE YÜRÜTMEYİ DURDURMA
Saadet Partisi`nin Yıldırım Belediye Başkanı
Ayhan Özbek`in girişimiyle bir vatandaşın açtığı
davayı değerlendiren Bursa 2. İdare Mahkemesi,
yürütmeyi durdurma kararı verdi. SP Yıldırım
Belediye Başkan Adayı Ayhan Özbek, bu davanın
takipçisi olacaklarını belirterek, “Bursa ve
Yıldırım sahipsiz değil. Haksız, yanlış, hatalı
uygulamalara müsaade etmeyeceğiz” dedi.
Bursa Olay, Haber: Seyit Gündoğan, 15.01.2009 |
|
ENDÜSTRİ YAPILARININ DÖNÜŞÜMÜ, ULUSLARARASI PLATFORMDA ELE ALINDI
İstanbul Bilgi ve Bahçeşehir Üniversiteleri iş birliğiyle gerçekleştirilen "İş Yerleri: Üretim Mekanlarının Dönüşümü" konulu Ağa Han Mimarlık Ödülü Semineri, 12 - 13 Ocak tarihlerinde gerçekleştirildi. İlk gününde endüstriyel yapıların tarih boyunca Türkiye ve çeşitli ülkelerdeki gelişiminin ele alındığı etkinliğin ikinci gününde endüstriyel mimarlığın teknik, sosyo-ekonomik ve kentsel bağlantıları üzerinde duruldu.
Santralistanbul'da gerçekleştirilen ve başkanlığını Foreign Office Architects (FOA) kurucu ortaklarından Farshid Moussavi'nin yaptığı ilk oturum, Hanif Kara'nın "Mühendislik Süreci" başlıklı sunumuyla başladı. Londra'da faaliyet gösteren inşaat mühendisi ve mimarlık teknolojisi profesörü Kara, sunumunda bilim ve insan ihtiyaçları arasındaki iletişimi sağlayan mühendislik dalını, üretim mekanlarının tarih boyunca geçirdiği değişimleri ve teknolojik gelişmeleri dinleyiciyle paylaşarak inceledi. İnşaat mühendisliğinin disiplin olarak mimarlıktan farklı ihtiyaçlara cevap verdiğine ve bir anlamda mimarlığın potansiyellerini ve sınırlarını belirlediğine değinen Kara, günümüzde inşaat mühendisliğinin strüktürel ve estetik mükemmelliğin peşinde koşmak ve var olan teknolojileri de bu amaç için seferber etmesi gerektiğini vurguladı.
Kara, yeni yüzyılın, inşaat mühendisleri için yeni becerilere sahip olmayı zorunlu kıldığını söyledi ve bunun sebebini, 19. yy'da ve 20. yy başında söz konusu olan kısıtlamaların Endüstri Devrimi sayesinde ortadan kalkması olarak gösterdi. Süreci anlatırken, çeliğin konstrüksiyonda bir dönem oldukça ön plana çıktığına değinen Kara, izleyicilerle Albert Felix ve Moritz Kahn'ın 1900'lü yılların başında yaptığı çalışmaları paylaştı. Eldeki verileri kullanarak, konuşmasını mühendisliğin "bugünün üretim yapıları"na ne şekilde katkıda bulunması gerektiği sorusu etrafında şekillendiren Kara, toplumun bu mekanlara bakışının şekillenmesinde inşaat mühendisliğinin önemli rol oynadığının altını çizdi.
Tasarım ve konstrüksiyon süreçlerinde teknolojinin belirleyici olduğunu söyleyen Kara, gelişen teknolojinin, gerçek / sanal dünya, hibrit program ve formlar, insan ihtiyaçlarının teknolojiyle dengelenmesi gibi yeni araştırma alanları yarattığını belirtti ve ekledi: "Giderek artan imkanların sonucu olarak ortaya çıkan ‘eskimişlik', doğal afetler ve artık her gün duymaya alıştığımız sürdürülebilirlik, günümüzün inşaat mühendisleri için ele alınması gereken yeni gerçekler olarak karşımıza çıkıyor." Binaların, strüktürel ve teknolojik verimliliğine değinerek konuşmasını sonlandıran Kara, karmaşıklık arttıkça verimliliğin de artacağını, ancak bunlara "değer" faktörü eklenmediği sürece ortaya çıkan tasarımın sınırlı kalacağını vurguladı.
İstanbul ve Endüstrileşme Süreci
Seminerin ikinci bölümünün ilk konuşmacısı olan Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Ahmet Eyüce, yapılan değişikliklerle Bahçeşehir Üniversitesi'nin kampüsü haline getirilen endüstriyel yapılar çerçevesinde dönüşümü ele aldı. Depo olarak kullanılan binanın yine Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyelerinden Ali Çiçek tarafından hazırlanan projeyle tekrar kullanıma açılma sürecini aktaran Eyüce, Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nin imajlarıyla desteklediği sunumunda, dönüşüm projelerinin tümünün kendine has olduğunu, farklı bir fonksiyona sahip bir yapının dönüştürülmesi için belirlenmiş kurallar bulunmadığını vurguladı. Şehir plancı ve öğretim görevlisi Murat Güvenç ise, sunumunda İstanbul ve çevresindeki endüstriyel üretim mekanlarının ortaya çıkma, yer edinme ve yok olma sürecini ele aldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ve Ankara'nın başkent olarak belirlenmesinin bir dönüm noktası anlamına geldiği İstanbul'da, "üretim tesisi"nin çok katmanlı, çok boyutlu ve duruma göre farklı yorumlanabilecek zor bir kavram olduğunu söyleyen Güvenç, bu düşüncesini International Encyclopedia of Social and Behavioral Sciences'te "iş alanı" kavramı hakkında, farklı alanlardan 300 civarında madde bulunduğunu söyleyerek destekledi. Endüstrileşme öncesinde, sırasında ve sonrasında farklı özellikler gösteren üretim mekanlarının kentsel mekanlarla ve üretim süreciyle de ilişkilendirilerek araştırılması gerektiğini belirten Güvenç, 1910 - 1950 yılları arasında kozmopolit bir liman kenti olan İstanbul'da, bina kullanımının konut ağırlıklı, iş yeri ağırlıklı ve karma olarak kategorize edilebileceğini söyledi. İş yeri ve konut ilişkileri hakkında döneme ilişkin yaptığı çözümlemeleri dinleyicilerle paylaşan Güvenç, kentin kuzey ve güneyinin merkezle değil de doğrudan birbiri ile ilişki içinde bulunmasını da aynı etnik köken profiline sahip bölgelerin iletişim içinde olduğuyla açıkladı.
Güvenç'in sunumunun devamında aktardığına göre, 20.yy'da göç kaynaklı olarak nüfusu tam 12 katına çıkan İstanbul, büyük çapta bir endüstrileşme sürecine girdi. Dönemin İstanbul'unu "gecekondular, dolmuşlar ve sokak satıcıları kenti" olarak tanımlayan Güvenç, şehrin Anadolu yakası ve kendi içinde "İstanbul" ve Haliç'in kuzey kıyısı olan Beyoğlu olarak ikiye ayrılan Avrupa yakasından oluştuğunu söyledi.
1960 - 90 yılları arasında endüstriyel faaliyetin yoğunlaştığı alanlara göre kentin santraller, endüstriyel sermaye ve iş gücü olarak tanımlanabilecek ağırlık merkezlerinin yerel çerçeve içinde hareket ettiğini söyleyen Güvenç, Anadolu yakasında büyük, Avrupa yakasında ise orta ve küçük ölçekli tesislerin yoğunlaştığını ekledi. "Bir metropolisten çok, aşırı genişlemiş bir endüstri kenti" ve "Boğaz'ın iki tarafında konumlanan farklı endüstriyel bölgeler" olarak tanımladığı İstanbul'da, üretim tesislerinin ekonomik süreçleri açıklayan, yerel etkileşimi sağlayan birer arayüz ve güç alanları yaratan bir üreteç olarak ortaya çıktığını vurguladı.
Moussavi: Mimarlar, İnsanları Bir Araya
Getirmek için Çok Çalışmalı Mimari tasarımda objenin ve temanın ağır basmasını savunan iki farklı görüş olduğunu anlatan Moussavi, bu form ve fonksiyon ayrımının kaynağını, birçok yapı tarafından işgal edilen dünyada, bu yapılar ile işlevleri arasındaki bağlantı eksikliği olarak tanımladı. "Oysa ki, kentlerimiz ve gerçekliklerimiz iç içe bulunan bu toplumsal zıtlıklarla dolu," diyen Moussavi, piyasanın bu zıtlıkları bir araya getirdiğini ekledi.
Mimarlık disiplininin de farklılıkları buluşturmak için bir araç olarak kullanılabileceğini söyleyen Moussavi, fonksiyonun göreceli bir kavram olduğunu, her disiplinin insanlar arasında bağ kurmak için farklı yollara başvurduğunu belirtti. Moussavi, mimarlıkta ise formun fiziksel veya soyut olarak kullanıcının karşısına çıkabileceğini vurgulayarak, ekledi: "Mimarlığın görevi, temel olarak insanları çevreleriyle ilişkilendirmektir."
Fonksiyonun çoğu zaman "sebep" ile
karıştırıldığının altını çizen mimar, binaların
görünümünün fonksiyonunu yansıtması gerekmediğini,
önemli olanın kullanıcıyı gerekli kavramlarla
ilişkilendirmek olduğunu vurguladı. Arkitera, Yazı: Burcu Karabaş, 14.01.2009 |
|
TARİHİ BEDESTEN TİCARETE AÇILDI
Gaziantep'te, 1781 yılında Darendeli Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan,uzun yıllardan beri kasaplara ev sahipliği yaptığı için Et Hali olarak da adlandırılan tarihi Zincirli Bedesten, Vakıflar Bölge Müdürlüğünün yaptırdığı restitüsyon ve restorasyon çalışmaları sonrasında, genişlikleri 10-25 metre kare arasında değişen 73 dükkan ile ticari faaliyette bulunmak isteyenler için otantik bir ortam sunuyor. Tarih bedesten, 2,1 milyon TL harcanarak, açık artırma usulü ile kiralandı. İhaleye büyük ilgi gösteren esnaf, tüm dükkanları kiraladı ve 1 Ocak 2009 tarihinden beri de taşınmalar başladı.
Halen, özellikle baharat satışı yapan 8esnafın taşındığı tarihi mekana, ilk taşınan kişi baharat satışı yapan Emin Adanacıoğlu oldu. Daha önce de aynı mekanda yine baharat ticareti yapan Adanacıoğlu, 400 gün süren bir çalışma sonrasında, yeni bir görünüm kazanan aynı mekanda, daha rahat ve güzel bir ortamda çalışmaya başladığı için mutlu.
Gaziantep Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (GESOB) Başkanı Ömer Küsbeoğlu, tarihi Zincirli Bedesteni'nin restorasyon çalışmaları tamamlanarak yeniden esnafın hizmetine sunulmasının çok olumlu bir gelişme olduğunu söyledi. Küsbeoğlu, yüzyıllar boyunca Gaziantep'te küçük esnaf ve sanatkara hizmet veren Zincirli Bedesteni'nin, yeniden küçük esnafa ev sahipliği yapmaya başlamasının önemli olduğunu belirtti.
Küsbeoğlu, halen taşınmaların devam ettiği Zincirli Bedesten'in en kısa zamanda eski canlılığına kavuşacağına işaret ederek, şu bilgileri verdi: "Gaziantep, daha önce olduğu gibi, günümüzde de önemli bir ticaret merkezi. Bu özelliği dolayısıyla, il genelinde değişik bölgelerde, bir zamanlar esnafımızın faaliyette bulunduğu bedestenler, hanlar, iş merkezleri var. Son yıllarda, bu tarihi mekanların, aslına uygun olarak restore edilerek, esnafımızın hizmetine sunulmuş olması, bizim açımızdan son derece önemli. Son olarak, Zincirli Bedesteni'nin de esnafımızın hizmetine sunulması, esnafımıza rahat bir ortam sağlamış oldu. Bu çok önemli bir gelişme ve devam etmesini istiyoruz."
Tarihi mekana ilk taşınan baharat satışı yapan Emin Adanacıoğlu, Gaziantepli esnaf için tarihi Zincirli Bedesten'in çok önemli bir mekan olduğunu belirterek, şunları anlattı: "Zincirli Bedesten, kent merkezinde bulunduğu için ticaretin çok yoğun olduğu önemli mekanlar arasında yer alıyor. Bu tarihi mekan çok uzun yıllar, kasaplık yapan esnafa ev sahipliği yaptı. Restorasyon öncesinde, büyük çoğunluğu kasap olmasına karşın, benim gibi baharat satışı yapan dükkanlar da vardı. Ben de daha önce bu tarihi mekanda, kiracı olarak bulunuyor ve baharat satışı yapıyordum. Restorasyon çalışmaları başlayınca, başka bir yerim olmadığı için bir süre ticari faaliyetlerime ara verdim.Ama şimdi restorasyon çalışmaları tamamlandı ve yeniden eski mekanıma kavuşmuş oldum. Mülkiyeti Vakıflar'a ait olan bu mekanda daha önce olduğu gibi yine kiracı olarak çalışmalarımı sürdürüyorum. Yapılan çalışma bizim açımızdan çok olumlu. Şu anda, daha güzel bir ortama kavuştuk. Bizim için tek olumsuz durum, daha fazla kira veriyor olmamız. Daha önce 150-200 TL olan dükkan kiraları, şu anda bin TL ile bin 200 TL arasında değişiyor." Yeni Şafak, 14.01.2009 |
|
ÇORUM'DA MÜZE ZİYARETLERİ ARTTI
Hattuşa, Yazılıkaya, Şapinuva ve Alacahöyük gibi tarihi zenginlikleri ile öne çıkan kent, 2007'de 64 bin civarında olan turist sayısını geçtiğimiz yıl yüzde 35 oranında artırarak 85 bine çıktı. Müze ve ören yerlerinde 30 bine yaklaşan tarihi eseri ziyaretçilere açan Çorum, 2015 yılında 250 bin turisti ağırlamayı hedefliyor.
Çorum Valisi Mustafa Toprak,Toprak, Hitit uygarlığına başkentlik yapan Çorum'un özellikle turizm alanında iyi bir yıl geçirildiğini belirterek, "Bölge insanında turizm bilinci gelişti. Gerek turizm yatırımları gerekse kente gelen turist sayısında gözle görülür bir artış yaşandı. Kısacası Çorum'da turizm artık yayıldı. 2007 yılında kentteki Boğazköy, Alacahöyük müzeleri ile Yazılıkaya-Hattuşa ve Alacahöyük ören yerlerini gezen, ziyaret eden turist sayısı 64 bin civarındaydı. Ancak bu sayı 2008'te yaklaşık 85 bin oldu. Bu sevindirici bir gelişme. Çalışmalarımızın meyvesini toplamaya başlıyoruz. Hedefimiz 2015 yılında 250 bin turisti ağırlamak'' dedi. Turizm Gazetesi, 14.01.2009 |
|
"SELÇUKLU TARİHİ YENİDEN YAZILMALI"
Konya Aydınlar Ocağı tarafından Sille Kültür Evi’nde gerçekleştirilen Salı Sohbeti’nde, “Anadolu’da Selçuklu İzleri” anlatıldı.
Merhaba Gazetesi, 14.01.2009 |
|
![]() |
EMPRESYONİZMİ YARATAN TABLO SERGİDE
Empresyonizm kavramını yaratan Claud Monet'nin Dans La Prairie adlı eseri önümüzdeki ay düzenlecek olan müzayedede satılmadan önce sergilenmeye başlandı.
Dans La Prairie adlı tabloyu 1876’da yapan Monet, karısı Camille'i çiçeklerin arasında yatarken resmetmiştir. İlk kez 1877'de sergilenen tablo, günümüzde empresyonizmin simgesi olarak görülüyor. En son 1957 yılında Londra'da bulunan Tate Gallery'de sergilenen tablo o zamandır sanatseverlerin karşısına çıkmamıştı. 12 ocakta başlayan sergi, 4 şubatta tablo açık artırmaya çıkana kadar devam edecek. Londra'daki Christie's'de modern ve empresyonist eserlerle birlikte sergilenen tablonun, serginin bittiği gece yapılacak olan müzayedede 15 milyon sterlinden alıcı bulması bekleniyor. Müzayedede alıcılarına kavuşmayı bekleyen eserler arasında Toulouse-Lautrec, Modigliani, Sisley, Renoir, heykeltıraş Henry Moore, Matisse ve Van Dongen'ın başyapıtları da bulunuyor.
Taraf, 14.01.2009 |
VALİDEBAĞ'DA DOZER SESLERİ Korunun temizlik ve bakım işlerini de durduran yerel yönetimler, koru içindeki Validebağ Anadolu Sağlık Meslek Lisesi dışındaki tescilli eser binaları da kaderine terk etti.
1927’de Atatürk’ün emriyle öğretmenlere tahsis edilen korudaki 400 yıllık anıt ağaçlar ve 26 farklı kuş türü de yok olma tehdidiyle karşı karşıya. Adile Sultan Kasrı, Sultan Abdülaziz Av Köşkü’nün yanı sıra Hababam Sınıfı’nın çekildiği koru olarak da bilinen Validebağ Korusu’nu gezenlerse çöp yığınlarıyla karşılaşıyor. Üsküdar Belediyesi’nin koruyu yağmalamak için aldığı kararlar adım adım şöyle:
* Koruda yapılaşmanın önünü açan ilk plan tadilatı Kasım 2005’te İBB Meclisi’nce onaylandı. * Plan tadilatıyla korunun bitişiğindeki 28 bin 859 metrekarelik arazi yönetici merkez fonksiyonundan çıkarılarak “konut” alanına alındı. * Maksimum 15 metre yüksekliğe kadar izin verilen imar hakkı 24.50 metreye yükseltildi. * İstanbul 3 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu ise plan değişikliğini onaylamadı. * 2006’da “Bakım ve onarıma ihtiyaç duyulduğu” gerekçesiyle Validebağ Korusu ve Adile Sultan Kasrı’nın bahçesi 10 yıllığına Üsküdar Belediyesi’ne devredildi. * Üsküdar Belediyesi, Nisan 2007’de “su drenajı” çalışmaları gerekçesiyle koruda kazı başlattı. Tepkiler sonucu çalışmalar durduruldu. * İBB, Üsküdar Belediyesi’ne devredilen araziyi Kasım 2008’de “sit alanı”ndan çıkardı. Böylece belediyenin arazide istediği projeyi yapmasının da önü açıldı. * İBB Planlama Müdürlüğü’nün değişikliğe onay vermemesine karşın plan tadilatı raporu İBB Meclisi’nde AKP’lilerin oyuyla kabul edildi. * Validebağ Gönüllüleri Derneği ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin tüm itirazı İBB Meclisi’nce reddedildi. Cumhuriyet, Haber: Deniz Tatarer, 14.01.2009
Üsküdar Validebağ Gönüllüleri Derneği
ve bazı çevre örgütü üyeleri,
Üsküdar Belediyesi'nin
Validebağ Korusu'nda
yürüttüğü faaliyetlerin, yapılaşma endişesini
beraberinde getirdiğini belirterek, korunun tabii
halinin korunmasını istedi. Gruptakiler adına basın
açıklaması yapan dernek yöneticisi
Arif Birgen,
Üsküdar Belediyesi'nin 'temizlik' adı altında zaman
zaman korudaki ağaçları kestiğini ileri sürdü.
Korudaki 'sit kararı' ihlallerinin son örneğinin
Atletizm Federasyonu'nca düzenlenen kros
yarışmasının burada yapılmak istenmesi olduğunu
belirten Birgen, belediyenin bu yarış için koru
içinde 5 metre genişliğinde yollar açtığını ileri
sürdü. Birgen, "Yetkilileri 1. derece sit alanı olan
koruda kros yarışması ve bu amaçla parkur yapmaktan
vazgeçmeye çağırıyoruz.'' dedi. Zaman, 16.01.2009
|
|
AHMET AFİF PAŞA YALISI SATIŞA ÇIKARILDI
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Sarıyer`deki Ahmet Afif Paşa Yalısı`nı satışa çıkardı.
Alınan bilgiye göre, TMSF`nin mülkiyetinde bulunan 40 milyon 100 bin TL muhammen bedelli yalının ihalesi 28 Ocak 2009`da yapılacak. İstinye Mahallesi Köybaşı Caddesi`ndeki gayrimenkul, iki parselden oluşuyor. 21 parselde yer alan 2 bin 242 metrekare yüz ölçümüne sahip tarihi yalıda, zemin kat, 2 normal kat, çatı katı ve çatı arası bulunuyor. 22 oda ve sofası olan gayrimenkul, bin 250 metrekare kapalı alana sahip. Yalı ile bitişik konumda yer alan 22 numaralı parselde, içinde garajı ve kayıkhanesi olan bahçeli kagir ev bulunuyor. 22 numaralı parseldeki taşınmazın ise 129/706 hissesi satışa sunulacak. Olay, 14.01.2009
TAY Bilgi: Yeniköy'ün dikkat çekici yalıları arasında yer alan Ahmet Afif Paşa Yalısı'nın ilk sahibi Koca Reşit Paşa'nın kızı Ferendiz Hanım olarak bilinir. Bu yalı, o zamanlar şimdiki haline göre daha sade bir görünümdeymiş. Şimdiki haline ikinci sahibi Ahmet Afif Paşa zamanında kavuşmuştur. Mimarı ise Osmanlı'nın son dönemlerinde İstanbul'a gelen ünlü bir isim; Alexandre Vallaury. Geleneksel Boğaz yalıları tipinden farklı olan yalının Harem ve Selâmlığı aynı çatı altındadır. |
|
OSMANLI TESTİSİ AZ DAHA ERGENEKON YOLUNDA KIRILIYORDU
Ergenekon soruşturması kapsamında aranırken askeri savcılığa teslim olan Yarbay Mustafa Dönmez’in Ankara Sincan’daki evinde ele geçirilen kroki üzerine, Yenikent Zir Vadisi’nde arama ve kazı çalışması başlatılmıştı.
Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü’nden konuya ilişkin yapılan açıklamada, Ergenekon Terör Örgütüne yönelik olarak sürdürülen soruşturma kapsamında yapılacak kazı çalışmaları için Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün müracaatı üzerine, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nca 9 Ocak 2009 tarih ve 3825 sayılı karar alındığı kaydedildi. Söz konusu karar gereğince, Ankara il sınırları içinde, belirlenen alanlarda kazı çalışmalarından önce haber verilmesi ve çalışmaların Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğü'nün uzmanları gözetimde yapılması kaydıyla, kazı çalışmaları yapılması uygun görüldüğü belirtildi.
Bölgenin SİT alanı olması sebebiyle, vadideki çalışmalara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde görevli bir arkeolog da katıldı. Bir süre kazma-kürek, dedektör köpekler ve metal dedektörler eşliğinde devam eden çalışmalarda, çok sayıda mühimmatın yanı sıra 19. yüzyıl Osmanlı dönemine ait olduğu tespit edilen bir testi ortaya çıkarıldı.
Zir Vadisi’nde yapılan
kazı sırasında, polisin tahrip olan tarihi eserleri
iki “delil zarfı”na koyarak götürdüğü
görüldü. Kazı sırasında tarihi
eserlerin tahrip olması da tartışma yarattı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Ankara Yenikent Zir Vadisi'nde mühimmat aranırken
çıkan tarihi testiyi Anadolu Medeniyetleri
Müzesi'nde koruma altına aldı. Jet inceleme geçiren
testinin 19. yüzyılda Osmanlı döneminde kullanılan
"sofra testisi" olduğu belirtildi. Zir Vadisi
kazısı, arkeolog eşliğinde yapılmıştı. Çıkan testi
de bakanlık uzmanlarınca incelendi.
TAY Haber (Der. Vatan, 13.01.2009 - Milliyet, Haber: Meriç Tafolar, 14.01.2009 - Sabah, Haber: Hülya
Karabağlı, 14.01.2009)
Her yeri kazıyorlar. Hürriyet, Yazı: Bekir Coşkun, 14.01.2009 |
|
TARİH ÖNCESİ DÖNEME AİT MAMUT DİŞİ ABD’nin California eyaleti açıklarındaki Santa Cruz adasında tarih öncesi dönemde yaşayan mamutlara ait olduğu sanılan bütün bir diş bulundu.
Yetkililer, California Üniversitesi’nde doktora yapan bir öğrenci tarafından bulunan dişin yakınlarında kaburga ve uyluk kemikleri de bulunduğunu açıkladı.
Doğayı Koruma Derneği (The Nature Conservancy) ve bir mamut uzmanının kemikleri inceleyeceği ve hangi döneme ait olduğunu tespit edeceği bildirildi. Turizm Habercisi, 14.01.2009 |
|
![]() |
MISIR - AIN SOKHNA'DA ANTİK ŞEHİR KALINTILARI
Mısır Kültür Bakanı Farouk Hosni’nin açıklamasına göre, Fransız arkeolog George Castel başkanlığında bir Mısır-Fransız ortak ekibinin çalışmaları sırasında Kahire’nin 120 km kuzeyinde Ain Sokhna’da Orta Krallık Dönemi’ne (MÖ 1665-2061) ait bir şehrin kalıntıları bulundu.
Keşif sırasında dokuz depo ve bu depolar arasında uzanan üç farklı caddenin yanı sıra 600 metre kare büyüklüğünde, tek bir salondan ibaret bir bina tespit edildi. Yerleşimde kazılar 1999 yılında başlamıştı. Kazılar sonucunda bulunan bu yapıların yanı sıra, üzerlerinde dördüncü ve beşinci hanedanlığın firavunlarının ismini taşıyan çok sayıda çanak çömlek ile gemi yapımında kullanılan sedir ağacı kalaslarına rastlandı. Daily New Egypt, 13 Ocak 2009 |
SANAL TURLARA AÇILAN İLK İL OLAN MARDİN'DE, MAĞARA
TURİZMİ DE GELİŞECEK
“Taşın ve inancın şehri” olarak bilinen Mardin, Türkiye’de sanal ortama taşınan ilk olurken, turizmde önemli adımlar atan kentte bulunun antik mağaraların turizme kazandırılması için de çalışmalar başlatıldı.
www.mardin.gov.tr sitesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Mardin Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü web sitelerinde yer alan sanal gezide Mardin'in önemli tarihi ve turistik yerlerini gösteren video ve fotoğraf görüntüsü yer alıyor.
Mardin
Kültür ve Turizm Müdürü Davut Beliktay, Mardin
hakkında bilgi edinmek isteyenler için 7 bin yıllık
tarihi kenti internet üzerinden sanal ortama
taşıdıklarını söyledi.
Yılda Mardin'i ortalama 800 bin yerli ve yabancı turist ziyaret ettiğini ifade eden Beliktay, "Mağara turizmi başlaması ile bu sayı 1 ile 2 milyon turist arasında değişecektir. Türkiye'de 40 adet mağara bulunmaktadır. Mardin'de bulunan mağaralar şehrin altından geçip kaleye kadar çıkmaktadır. Yaklaşık 3-4 km uzunluğunda bulunan tarihi mağaralar bulunmaktadır. Binlerce yıl önce bu mağaralar insanlar tarafından kullanıldı. Biz bu mağaraları turizme kazandırmak istiyoruz. Bunun için çalışmalarımız başladı. Bu yıl içinde mağaraları turizme açmayı hedefliyoruz" dedi. Turizm Gazetesi, 13.01.2009 |
|
ANTİK KENTTE MED-CEZİR SÜRPRİZİ
Balıkesir'in Burhaniye İlçesi'nde denizin çekilmesi ile antik kentin ortaya çıkması görenleri şaşırttı.
Ören mahallesi Fiord Otel önünde bulunan antik Adremytteion kentinin limanı son günlerde med cezir sebebiyle gün ışına çıktı.
Bazı vatandaşların Burhaniye Belediyesi'ni telefonla aramaları sonucu Belediye Halkla İlişkiler ve Basın Bürosu görevlileri, bu sıra dışı anı görüntüledi.
Daha önceleri su arkeologlarının çalışma yaptığı bu alan derinlerde bulunduğu için hiç bu kadar net şekilde görülememişti. Balıkesir Kent Haber, 13.01.2009 |
|
![]() ![]() ![]() |
FBI
FBI, Portland Bölümü’nün yaptığı incelemenin ardından Panama hükümetine 100’den fazla tarihi eseri iade etti.
FBI incelemesinin sonucunda, amatör bir arkeoloğun dul eşinin Oregon’daki Klamath şelaleleri ve civarında bu parçaları depoladığı ortaya çıktı. FBI Basın Ofisi, 13.01.2009 |
ERTUĞRUL FIRKATEYNİ PROJESİ TAM GAZ
Radikal, Haber: Yaşar Anter, 13.01.2009 |
|
200 YILLIK TARİHİ PİYANO İLGİ BEKLİYOR
Çanakkale'de Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nda bulunan 200 yıllık tarihi geçmişe sahip piyano ilgi bekliyor.
Okul yetkilileri bodrum katında yaptıkları temizlik çalışmaları sırasında buldukları tarihi piyanonun yeniden kullanılır hale getirilmesi için birçok yere başvurduklarını belirterek, "1800'lü yıllardan kalma "Dietrich" marka piyano yıllar önce burada kullanılmış. Ancak daha sonra kullanılmadığı için okulun bodrumuna kaldırılmış. Bu bölgede yapılan çalışmalar sırasında bulduğumuz bu tarihi piyanoyu yeniden kullanılır hala getirmek için büyük çaba harcadık. İlk etapta Endüstri Meslek Lisesi'nin yardımı ile piyanonun dış görünümünü hoş bir hale getirdik. Ancak piyanoyu yeniden çalar hale getirmek şuan maalesef mümkün görünmüyor. Tuşları orijinal halde durmasına rağmen içindeki aksamın hasar görmesi çalışmamızı engelliyor. Bu konuda bir sponsor bulmamız halinde 200 yıllık tarihi piyanomuzu yeniden çalar hale getirebiliriz" dedi. Haber Ekspres, 13.01.2009 |
|
İRAN-PARSA'DA
Bir arkeolog ekibi tarafından Persepolis yakınlarındaki antik Parsa şehrinde bulunan su kuyularının kazısı devam ediyor. Antik tabaka ve civar yerleşimlerin tespiti için yapılan sondajlarda civarda birçok kuyu daha bulundu. Tehran Times, 13.01.2009 |
![]() |
|
KIRŞEHİR TARİHİ ESERLERİNE SAHİP ÇIKTI
AKP Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan, kentte bulunan tarihi eserlerin tamamının restore edildiğini söyledi.
Açıklamalarda bulunan Milletvekili Arslan, Kırşehir'de bulunan Selçuklu eseri tarihi mekanların tamamının restore edilerek, bakım altına alındığını kaydetti.
Ahi Evran Cami, Cacabey Cami, Alaaddin Cami, Aşıkpaşa Türbesi, Lala Cami, Kapucu Cami, Sanayi Cami, kümbetler, Hacıbey Konağı, Taş Konak, Kesikköprü ve Kervansarayı gibi tarihi eserlerin restorasyonunun tamamlandığını ifade eden Arslan, "Kırşehir, Anadolu'nun kültür başkenti olma özelliğini her zaman koruyor. Tarihi ve medeniyet kenti Kırşehir'de, özellikle Selçuklu dönemine ait eserler ön plana çıkmış durumda. Yılların ve doğa olaylarının verdiği zarar nedeniyle Cacabey, Ahi Evran, Aşıkpaşa, Alaaddin Cami gibi tarihi mekanların yapı taşlarında yıpranmalar meydana gelmişti. Bu eserlerin tamamı hakkında raporlar ve projeler hazırlanarak gerekli restorasyon çalışmaları yapıldı. Bazı eserlerin restorasyonu tamamlanırken, bazılarının bakım ve onarım işlemleri de kış şartları nedeniyle bahara kaldı. Yarım kalan restorasyon çalışmaları 2009'da tamamlanacak ve tarihi eserlere sahip çıkılacak" dedi. Kırşehir Kent Haber, 13.01.2009 |
500 YILLIK HAMAM KÜLTÜR MERKEZİ OLACAK
Muğla'da 500 yıllık tarihi geçmişi olan hamamın Muğla Belediyesi tarafından restore edilerek turizme kazandırılacağı bildirildi.
Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün, Hamamönü mevkiine adı verilen tarihi hamamın kentin geçmişi ile ilgili değerlerin muhafaza edildiği, araştırıldığı bir merkez haline getirileceğini belirtti. Osman Gürün, "Muğla belediyesi olarak daha önce kültür evlerimizi restore ettirip turizmin hizmetine açtık. Şimdi 500 yıllık tarihi hamamı restore ettirerek kültür merkezi haline getireceğiz" dedi.
Gürün, tarihi hamamı Muğla dışından gelen bilim ve sanat adamlarının çalışmalarını yapabileceği bir mekan haline getireceklerini söyledi. Trt/Haber, 12.01.2009 |
|
TARİHİ YARIMADA'NIN ZIRHI, İSTANBUL KARA SURLARI
GÜÇLENDİRİLİYOR
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı doktora öğrencisi Ahmet Serhan Kırlangıç ve yüksek lisans öğrencisi Mustafa Gökhan Kesti, İstanbul kara surlarında sürdürülen çalışmalar hakkındaki sorularımızı yanıtladılar.
Güçlendirme çalışmalarının kapsamından ve hedeflerinizden bahseder misiniz? Projenin genel amacı, kara surları ile ilgilenen, sorumluluk taşıyan ve karar verici pozisyonda olan kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve genelde kamuoyunun ilgisini İstanbul surlarının depreme karşı oldukça hassas bir durumda olduğu gerçeğine çekmek. Daha dar anlamda ise, İstanbul kara surları burçlarının depreme karşı acil güvenliğini sağlamak üzere kullanılabilecek teknik ve yöntemleri gündeme getirmek. Bu anlamda uygulamaya geçmiş bir güçlendirme projesi yürütüyoruz.
Kaç kişi çalışıyor? Hangi meslek gruplarından insanlar görev yapıyor? Ekibimiz, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı öğrencilerinden Ahmet Serhan Kırlangıç ve Mustafa Gökhan Kesti'den oluşuyor. Proje danışmanlığını anabilim dalımızdaki ilgili öğretim üyeleri sağladı. Ekip üyeleri olarak inşaat mühendisliği kökenliyiz ve deprem mühendisliği alanında doktora ve yüksek lisans çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Çalışmalarınızda size destek veren kurumlar var mı? Projemiz, uluslararası bir organizasyon olan ve
gelişmekte olan ülkelerde afet etkilerini azaltmaya
yönelik çalışmalara burs sağlayan, Dünya Bankası'nın
ProVention Konsorsiyumu tarafından destekleniyor. Projede burçların geçici güçlendirmesini sağlayacak teknik ve yöntemler üzerinde durduk. İstanbul surlarının genelini ele aldığınızda, özellikle kara surlarında, yapısal stabilite açısından, çok farklı durumda olan burçlar görürsünüz. Gündeme getirdiğimiz öneriler, uyarlamalarla farklı gereksinimler içinde olan burçlara adapte edilerek uygulanabilir.
Ne zaman tamamlanması öngörülüyor? Projemiz 2008 sonunda tamamlandı. Acil deprem güçlendirmesinin sağlanmasına yönelik geçici çözümleri gündeme getiren projemizin hayata geçirilmesi yerel ve merkezi yöneticilerin ilgisine bağlı.
İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesinin çalışmalara bir etkisi oldu mu? Evet. İstanbul surları, defalarca deprem geçirdi,
yıkıldı ve onarıldı ya da yeniden yapıldı.
Bildiğimiz kadarıyla bugüne kadar yapılan onarımlar
surları eski haline getirmekle sınırlı kaldı. Duvar
ve burçların deprem güvenilirliğini arttırmaya
yönelik bir önlem paketi bugüne kadar gündeme
gelmedi. Halihazırda özellikle kara surları kısmen
yıkık durumda. Depremde halen hasarlı durumdaki
bölümlerin göçmesi, sağlam kısımların ise kısmen
tahrip olması bekleniyor. Diğer taraftan surlar
İstanbul'un en görünür ve önemli anıtlarından.
Konuyu İstanbul 2010 Kültür Başkenti projesi
kapsamında değerlendirdiğimizde, kara ve deniz
surlarının deprem güvenilirliğinin sağlanması
ve/veya bu konunun surlar hakkında geliştirilecek
kapsamlı kentsel dönüşüm projelerinin içinde yer
alması bize çok önemli ve acil görünüyor. Birçok burcun yan cepheleri yıkılmış durumda. En iyi durumda olanlarda bile derin çatlaklar mevcut. Önerdiğimiz yöntemin hala ayakta duran, ama geniş çatlaklara sahip burçlar için iyi çalışacağını düşünüyoruz. Yan cephelerinden bazıları yıkılmış olan burçlar için, alternatif yöntemlerin geliştirilmesi mümkün.
Kara surlarının güçlendirilmesi için önerdiğiniz tekniği, malzemeleri ve yöntemlerinizi anlatır mısınız? Önerdiğimiz yöntem sur burçlarının, yapısal bütünlüğünü korumaya yönelik bir teknik. Burç köşelerine belli aralıklarla monte edilmiş çelik halatlar kullanılarak, herhangi bir yer hareketi altında, derin çatlaklarla birbirlerinden ayrılmış burç cephelerinin birlikte hareket etmeleri sağlanıyor. Çelik halatlar yerine fiber takyiveli halatların da kullanımının uygun olacağını düşünüyoruz. Etkili bir güçlendirme için ardgerme tekniğinin kullanılması kaçınılmaz, böylece yapıya gerekli takviyeyi verecektir. Bu yöntem, hem zaman hem de maliyet açısından en ekonomik yöntem. Kalıcı güçlendirme ve restorasyon çalışmaları gerçekleştirilene kadar bu teknik geçici olarak en güvenli güçlendirme yöntemi. Bu sayede, kalıcı çözümler üretilene kadar surlar için zaman kazanılmış olacak. Benzer yöntemler İtalya, Venedik'teki Stefano Saat Kulesi'nde de kullanıldı.
Bizim burada önerdiğimiz yöntem, kalıcı ve kapsamlı restorasyon ile ilgili proje, yöntem, tasarım ve uygulamaya ilişkin uzun süreç tamamlanıncaya kadar, burçların acil yapısal güvenliğini sağlamaya yönelik. Yapının mevcut yapısal stabilitesinin olumsuz anlamda etkilenmemesi için, ki bu tarihi yapılara yapılan her türlü müdahalenin en zayıf noktasıdır, seçilen yöntem ne olursa olsun, uygulama düzeyi mümkün olan en az seviyede tutulmalıdır. Çelik halatlar, ilk anda dokuya uygun ve uyumlu bir etki yaratmasa da, yöntemin kolay uygulanabilir ve kolay sökülebilir (diğer bir deyimle geri dönüşü mümkün) olduğu, kalıcı restorasyon projesi geliştirilene ve uygulanana kadar geçici bir çözüm sunduğu unutulmamalı.
Geçici güçlendirme teknikleri halen gündemde olan bir konu değil. Ama kalıcı çözümlerin hayata geçirilmesinin ne kadar uzun zaman sürdüğü ve masraflı olduğu düşünüldüğünde, İstanbul gibi sayısız anıtsal değeri barındıran, yüksek deprem riskine sahip bir şehirde, geçici güçlendirme çözümlerinin hayati önemi ortaya çıkıyor. Zamanın ve paranın kısıtlı olduğu durumlarda, geçici güçlendirme yöntemleri hem hasar riskini azaltacak, hem de geri dönüşümlü olmaları nedeniyle tarihi yapılara olumsuz etkisi en az seviyede olacaktır. Arkitera, Haber: Zeynep Güney, 12.01.2009 |
|
MEVLANA MÜZESİ'NE KAPSAMLI RESTORASYON
Yaklaşık 70 yıldır üzerinde ciddi bir çalışma yapılmayan Konya'daki Mevlana Müzesi'ne nasıl bir restorasyon yapılacağının belirlenmesi için Bilimsel Danışma Kurulu toplanacak.
Müze Müdürü Yusuf Benli yaptığı açıklamada, Türkiye'de en fazla ziyaret edilen müzeler arasında bulunan Mevlana Müzesi'nin depreme karşı dayanıklılığıyla ilgili zemin etüdü çalışmalarının tamamlandığını belirtti. Yapılan ön çalışma sonunda Mevlana Müzesi'nin kapsamlı bir restorasyona ihtiyaç duyduğunun ortaya çıktığını dile getiren Benli, ''Çeşitli üniversitelerden bilim adamlarının bulunduğu Bilimsel Danışma Kurulu, önümüzdeki günlerde toplanacak ve Mevlana Müzesi'nde yapılacak restorasyonun nasıl olacağını belirleyecek'' dedi. Ancak bunun köklü bir restorasyon olacağının kesinleştiğini dile getiren Benli, yaklaşık 70 yıldır fiziki olarak elden geçmeyen yapının kapsamlı bir şekilde restorasyona tabi tutulacağını ifade etti.
Restorasyon sonunda müze içinde sergilenen eşyaların yeni bir düzene göre tekrar yerleştirileceğini anlatan Benli, restorasyon çalışmasına en kısa sürede başlamayı planladıklarını sözlerine ekledi. Merhaba Gazetesi, 12.01.2009 |
|
![]() |
ORTAÇAĞ YAZMALARININ SIRRINI DNA ANALİZİ ÇÖZECEK
Ortaçağ Avrupa’sında üretilen binlerce elyazması kitaptan bir kısmı hala mevcut fakat, bilimadamları hala bu kitapların çoğunluğunun ne zaman ve nerede hazırlandığı sorusunu cevaplamaya çalışıyorlar. Şimdi Kuzey Carolina Üniversitesi’nden bir araştırmacı bu soruların cevabını bulmak için genetik çalışmaların çağdaş sonuçlarını kullanıyor.
Ortaçağ el yazmalarının birçoğu hayvan derisinden yapılmış parşömenlere yazılmış ve Prof. Timothy Stinson bu derilerden DNA analizi yaparak bu eserlerin nerede ve ne zaman yapıldığının tespit edilebileceğini düşünüyor. Şimdiye dek tarihsiz yazmaların yaş ve yer tespitleri elyazısı tarzı ve lehçe farklarını araştırarak yapılmaya çalışılıyordu, bu ise oldukça yanıltıcı sonuçlara yol açabilen bir yöntem.
Stinson, tüm bu sorunların parşömenlerin ancak kısıtlı bir kısmında güvenilir bir şekilde lokasyonu ve tarihi tespit edilebilen DNA’ların bir envanterinin oluşturulması ile çözülebileceğine inanıyor. Özellikle de herhangi bir elyazmasının 100 civarında hayvanın derisinden yapıldığı düşünülürse. ScienceDaily, 12.01.2009 |
AKDAMAR'DA KIŞ BİR BAŞKA GÜZEL
Van Gölü’nde bulunan ve kentin en önemli turizm değerleri arasında gösterilen Akdamar Adası, kış mevsimiyle birlikte farklı bir güzelliğe büründü.
Kar yağışının ardından beyaz örtüye bezenen ada, yaz aylarında olduğu gibi kış mevsiminde de ziyaretçilerini büyülüyor. Bu arada, soğuk hava ve kar yağışının etkili olduğu Doğu Anadolu Bölgesi’nde önceki gece en düşük hava sıcaklığı, eksi 32 derece ile Erzurum’da yaşandı. En düşük hava sıcaklıkları sıfırın altında olmak üzere Ağrı’da 26, Kars’ta 21, Ardahan’da 19, Iğdır’da 16 ve Erzincan’da 15 derece olarak ölçüldü. Milliyet, 12.01.2009 |
|
|
RUM KİLİSESİ MÜZE OLACAK
Muğla'nın Datça Belediye Meclisi, ilçeye iki kilometre mesafedeki Hızırşah Köyü'nde bulunan tarihi Rum kilisesinin restore edilip, müze olarak kullanılmasını kararlaştırdı.
Restorasyon için Muğla Valiliği Eski Eserleri Koruma Fonu'ndan ödenek istenmesi de oybirliğiyle kabul edildi. Başkan Erol Karakullukçu, şu bilgiyi verdi: "Kilise, 1924-1932 yılları arasında yaşanan mübadele sonrasında kaderine terk edilmiş. 1970'te belediyenin mülkiyetine geçmiş. Uzun seneler, çeşitli kazılarda bulunan tarihi eserlerin konulduğu depo olarak kullanılmış. Biz, bakımsızlık nedeniyle harabeye dönen bu yapıyı restore ederek müzeye dönüştürmek istiyoruz." Milliyet, Haber: Mehmet Çil, 12.01.2009 |
VALİDE SULTAN KÜLLİYESİ, SANAT EĞİTİMİ İÇİN KAPILARINI AÇIYOR
Mimar Sinan’ın önemli eserlerinden Üsküdar’daki Atik Valide Külliyesi’nin Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi (MÜGSF) bünyesinde, uluslararası alanda sanat eğitimi merkezi olması yolunda önemli adımlar atıldı. 2003 yılında Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’ne tahsis edilen bu yapının rölöve, restitüsyon, restorasyon ve yeniden işlevlendirme projesi çalışmaları sona erdi ve 2008 Aralık ayında Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne teslim edildi.
9 Ocak 2009 günü Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde düzenlenen basın toplantısında Külliye’nin beklenen kesin tahsis kararının Ocak ayının ikinci haftası içinde açıklanacağı belirtildi. Toplantıda konuşan Atik Valide Külliyesi Bilim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Afife Batur, ‘’Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun onaylamasının ardından, gereken herşey yapıldığı için, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kesin tahsisinin gerçekleşeceğine inanıyorum’’ dedi. Batur, bu çalışmalarda birçok kişinin emeğinin geçtiğini ve projenin MÜGSF’ye verilmesi gerektiğini söyledi. Külliyeyi sanat eğitim merkezine dönüştüreceklerini belirten Batur, sözlerini ‘’dün de bizim olsun yarın da’’ ifadesiyle tamamladı. Yapı, Haber: Meltem Ulusoy, 12.01.2009 |
![]() |
![]() |
HASANKEYF KAZILARINDA 12.5 MİLYON LİRA HARCANDI
Ilısu Baraj göleti altında kalacak olan Batman’ın tarihi ilçesi Hasankeyf’teki kurtarma kazıları ve yüzey araştırmaları için 10 yılda 12.5 milyon TL harcandı.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Ilısu Baraj Göleti altında kalacak olan tarihi Hasankeyf İlçesi’nde yapılan kurtarma kazıları ve yüzey araştırmaların büyük kısmının 2008 yılında tamamlandığını açıkladı.
Bakan Günay’ın verdiği bilgiye göre, Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın 1998 yılından beri Hasankeyf’te yapılan kazılar, yüzey araştırmaları ve belgelenme çalışmaları için yaklaşık 12.5 milyon TL ödenek ayırdı.
Bakan Günay, "Baraj alanlarında etkilenen taşınmaz kültür varlıklarının korunması’ amacıyla Hasankeyf için iki arkeolog, bir inşaat mühendisi, bir hidrolog, bir mimar- restoratör, bir jeolog ve bir sanat tarihçisinden oluşan yedi kişilik bilim heyeti kurulduğunu belirtti. Günay, “Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santralı projesi etkileşim alanında kalan kültür varlıklarına ve Hasankeyf’e ilişkin olarak bilim heyeti raporu ve ilgili Kültür ve Tabiat Varlıklarını Korumu Bölge Kurulu kararları doğrultusunda gerekli çalışmalar sürdürülmekte" dedi. Turizm Gazetesi, 12.01.2009 |
BÜYÜK SÖZLEŞME MAĞARADAYMIŞ
İkinci Dünya Savaşı sırasında Britanya tarihinin en önemli belgelerinden biri olan Magna Carta’nın bir kopyasının Galler’de bir yeraltı sığınağında saklandığı ortaya çıktı. Aberystwyth kentindeki Galler Ulusal Kütüphanesi yakınında oluşturulan sığınakta, Michalengelo, Raphael ve Leonardo da Vinci’ye ait tabloların, Britanya Kraliçesi ve Kralı’nın o yıllarda yazdığı bir kaç mektup ve Chaucher’e ait şiirlerin bulunduğu belirtildi. Söz konusu sığınakta bir defterin ve İncil’in bir kopyasının da geçici bir süre saklandığı ifade edildi. Bu gerçek, araştırmacıların kütüphane arşivinde yaptıkları incelemeler sonucunda ortaya çıktı. Britanya’nın dört bir yanında toplanan sanat eseri ve belgelerin çoğunlukla 1933 yılı ve onu takip eden yıllarda toplandığı, savaşın deklare edildiği 1939 yılında ise demir yoluyla Aberystwyth’e ulaştırıldığı tahmin ediliyor. Tamamı ancak 25 konteynıra sığan ve ağırlığı 90 tonu bulan eserler daha sonra Londra’daki British Museum’a gönderilmiş.
Galler Ulusal Kütüphanesi iletişim sorumlusu Medi Jones-Jackson, konuyla ilgili açıklamasında “Tarihsel önemi bulunan bunca sanat eseri ve belgenin, İkinci Dünya Savaşı devam ederken kentimiz Aberystwyth’te güvenli bir şekilde saklandığını bilmek çok şaşırtıcı. Düşünün o yıllarda inşa edilen mağara şeklindeki sığınakta eserler zarar görmesin diye özel bir vantilatör ve ısıtma sistemi bile mevcutmuş.”
Mağaranın özellikle bir tepenin arkasına yapıldığını anlatan yetkililer bunu nedenini de olası bombardımanlardan korumak için olabileceği konusunda birleşiyor.
Kültür Tarihçisi Profesör Peter Stead ise konuyla ilgili olarak “Londra o yıllarda 96 gün boyunca Nazi Almanyasının bombardımanlarına maruz kaldı. Bu nedenle şehirdeki müzelerde bulunan bir çok sanat eseri Londra’dan uzaklaştırıldı. Bunun için de o yıllarda en uygun yerin Galler olacağı düşünülmüş. Tabloların güneş ışığını pek sevmediğini de göz önünde bulundurursak yer altında oluşturulan bir mağara bu amaç için en uygunuydu diyebiliriz” yorumunu yaptı. Taraf, 11.01.2009 |
|
KAÇAK KAZI YAPAN 6 KİŞİ YAKALANDI
Konya'da dedektörle kaçak kazı yaptıkları tespit edilen 6 kişi suçüstü yakalanarak adliyeye sevk edildi.
Meram’a bağlı Erenkaya Köyü yakınlarında dedektörle kaçak kazı yapıldığı ihbarını alan Meram Jandarma Komutanlığı ekipleri, Hüseyin E. (32), Mustafa Ö. (37), Alaaddin Y. (42), Aytekin U. (35) ve Hüseyin S.'yi (38) suçüstü yakaladı. Jandarmadan kaçmayı başaran Ali E. (34) ise ekiplerin sıkı takibi sonucu Meram İlçesi Dere Mahallesi'ndeki evinde yakalandı.
Jandarma ekiplerinin olay yerinde dedektör, kazma, kürek, metal arama çubukları ile küp kırıkları ele geçirirken zanlıların evinde yapılan aramada ise, Roma döneminde kalma 2 adet sikke, dedektör ve metal arama çubuklarına rastlandı. Gözaltına alınan şüphelilerden Mustafa Ö.'nün memur olduğu, diğer şüphelilerin ise inşaat işçisi olarak çalıştığı belirlendi. Su aramak için dedektör kullandıklarını iddia edilen zanlılar Konya Numune Hastanesi'ndeki sağlık kontrolünün ardından adliyeye sevk edildi. Merhaba Gazetesi, 11.01.2009 |
![]() |
CUMALIKIZIK PROJESİ'NE BAKANLIKTAN DESTEK
Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Mahmut Evkuran önderliğinde Yıldırım Belediyesi'ne gelen ekip, proje ortaklarıyla bir araya gelerek değerlendirmelerde bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Mahmut Evkuran'ın, Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin'i makamında ziyareti sonrasında gerçekleştirilen toplantıda, Cumalıkızık için ortak bir çalışma yapılmasına karar verilirken, bölgedeki eksiklikler ve uygulanması gereken projeler belirlendi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından tam destek sağlanan "3. Bin Yılda Yaşayan Osmanlı Köyü Cumalıkızık Projesi" daha da geliştirilerek, bölgenin eğitimine ve tanıtımına yönelik çeşitli projeler uygulanacak. Bu projelerin başında, Cumalıkızık halkına "ev pansiyonculuğu"na yönelik eğitimler, bölgenin tanıtılmasına yönelik çeşitli faaliyetler ve Yıldırım Belediyesi tarafından geleneksel olarak düzenlenen Ahududu Festivali'nin, uluslararası hale getirilerek "Cumalıkızık Festivali" olarak adının değiştirilmesi geliyor.
Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin, "Cumalıkızık'ı önemli bir yere taşıdık. Cumalıkızık halkı ile bir araya gelerek ortak noktada buluştuk. Amacımız, Cumalıkızık'ı dünyanın izleyeceği ve takip edeceği bir noktaya getirmek. 7 yüzyıl önceki Osmanlı'yı, o günkü giysileri, pazarları ve kültürü ile yerli yabancı turizme açmak istiyoruz. Bu konuda en büyük desteği de Kültür ve Turizm Bakanlığımızdan alacığımıza inanıyoruz" dedi. Turizm Gazetesi, 10.01.2009 |
![]() |
|
Pergamon (Dörpfeld) |
...19 yy sonu
|
![]() |
4 - 10 Ocak 2009 |
|
PENNSYLVANIA MÜZESİ'NDE İŞTEN
ÇIKARMALAR TAY Haber, Ali Yamaç,10.01.2009 |
|
![]() |
GLADYATÖRLER ROMA COLOSSEUM'DA DÖVÜŞECEKLER
Yerel yetkililerin bildirdiğine göre galyatörler 2000 yıl sonra yeniden Roma’nın meşhur arenası Colosseum’a dönüyorlar. Roma şehir meclisinin arkeoloji bölümü şefi olan Umberto Broccoli, La Repubblica gazetesine verdiği demeçte 2009 yılında tahminen beş milyon kişinin eski Roma’nın görüntü, ses ve kokusunu yaşamak için Colosseum’a geleceğini söyledi ve “Tarihi yerleri ve anıtları mabetleştirmek zorunda değiliz. Onları yaşanan yerler yapacağız. Müzeler ve anıtlar yepyeni şekilde ziyaretçilerle konuşacak” dedi.
Broccoli’nin planına göre çağdaş gladyatörler antik çağların kıyafetlerini giyecek ve aynı silahlarla dövüşecekler. Bu gösterilerin dışında, Colosseum’da akşamüstleri ise Seneca gibi antik yazarların eserleri canlı olarak seslendirilecek.
Broccoli’nin bu önerisi pek de sıcak karşılanmadı. Lazio Bölgesi kültür danışmanı Giulia Rodano “Gladyatörlerin çağını anımsatmanın daha uygun şekilleri bulunabilir. Ne de olsa burada bir Hollywood mitinden değil, Romalıları eğlendirmek için ölüme gönderilen kölelerden bahsediyoruz” dedi. Discovery News, Haber: Rossella Lorenzi, 06.01.2009 |
MÜZELERE LOKUM VE KAHVELİ TANITIM
Kültür ve Turizm Bakanlığı, müzelerden elde edilen geliri on katına çıkarmak için yeni bir çalışma başlattı. Bakanlık, bu çerçevede İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Trabzon, Gaziantep gibi Türkiye'nin en çok ziyaretçi çeken 56 müzesine satış noktası ekleyecek.
Buralarda, müzelerde sergilenen tarihî eserlerin imitasyonları, eserlerin tişört ve kupa gibi ürünlerin üstüne yapılmış baskıları satışa sunulacak. Türk kahvesi, Türk lokumu ve geleneksel el sanatlarından örnekler satış noktalarında yeni şekillerde sunularak, müzelerin tanıtımına katkı sağlayacak. Türkiye'de mevcut durumda 9 müzede satış noktası bulunuyor. Bu rakamın, "Müze ve Ören Yerleri Satış Alanları ve Ticari Faaliyetlerin Yönetimi, Yürütülmesi, Geliştirilmesi, Ürün ve Hizmet Tedariki Projesi" ile 56'ya çıkarılması planlanıyor. 56 müzenin ve ören yerinin işletmesini alacak firma için ihale açıldı. İhale şartlarına göre, 56 müzenin işletmesini alacak firma, 8 yıl süre ile müzelere yatırım yapacak, tanıtımlarını üstlenecek. Türkiye'deki zenginlikleri, vatandaşlara ve yabancı turistlere daha fazla tanıtmayı amaçlayan proje ile müze ve ören yerleri dünyaya tanıtılmış olacak.
Döner Sermaye İşletmesi Merkez (DÖSİM) Müdürü Tolga Yusuf Tuyluoğlu geçen yıl müze ve ören yerleri ziyaretçi sayısının yüzde 26 artarak, 22,6 milyona ulaştığını söyledi. Tuyluoğlu, müzelerin aslında önemli bir ticari kapasiteye de sahip olduğunu kaydetti. Satış alanlarının, müze giderlerinin büyük bir bölümünü karşıladığını ve tanıtıma büyük katkı sağladığını belirten Tuyluoğlu, "Bu sebeple dünyada çok fazla örneği görülen böyle bir projeyi başlattık. İhale sonucunda 56 müze ve ören yerine yapılacak satış alanları blok halinde tek firmaya verilecek. Sözleşme süresi 8 yıl olacak." diye konuştu. Zaman, Haber: Aslıhan Aydın, 10.01.2009 |
![]() |
RESTORANA
Denizli Merkez’e bağlı Kayhan Beldesi’nde bir balık restoranın bahçesine süs eşyası olarak konulmuş 30 parça tarihi eser ele geçirildi. Hürriyet Ege, Haber: Ramazan Çetin, 08.01.2009 |
NAZİLLİ'DE 18. YÜZYILA AİT KUR'AN BULUNDU
Aysın'ın Nazilli İlçesi'nde düzenlenen tarihi eser operasyonunda, 18. yüzyıla ait olduğu sanılan el yazması Kur'an-ı Kerim ile bir kitap ele geçirildi. Bir ihbarı değerlendiren Nazilli Jandarma Komutanlığı ekipleri, Bozyurt Köyünde H.A'nın evinde arama yaptı. Evde el yazması Kur'an-ı Kerim ile bir kitap ele geçirildi. Yetkililer, eserlerin tarihi değerinin bulunduğunu ve 18. yüzyıla ait olduğunun tahmin edildiğini bildirdi. Eserler incelenmek üzere Müze Müdürlüğü'ne gönderildi. Gözaltına alınan H.A'nın sorgusunun sürdüğü kaydedildi. Haber Ekspres, 09.01.2009 |
YAZMA ESERLER HAZİNE
Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Bekir Şahin yaptığı açıklamada, Burdur İl Halk Kütüphanesi Müdürlüğünü sel basması sonucu çok değerli yazma eserlerin zarar görmesi üzerine, ülkenin çeşitli kütüphanelerinde bulunan değerli yazma koleksiyonlarını bir araya toplamak, bakım ve onarımlarını yapmak, eserleri uygun ortamlarda muhafaza ederek araştırmacıların hizmetine sunmak amacıyla 1984 yılında kütüphanelerinin hizmete açıldığını söyledi.
Merhaba Gazetesi, 09.01.2009 |
|
İNEGÖL KENT MÜZESİ, ZENGİN KÜLTÜR MİRASINI ORTAYA ÇIKARDI
Bursa'nın İnegöl İlçesinde yapımına 4 Haziran 2005 tarihinde başlanan Kent Müzesi, yarın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın da katılacağı bir törenle açılacak. Müze, halktan toplanan tarihi değere sahip eşyalar ile kültürel mirasın önemli bir bölümünü gün ışığına çıkaracak. İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş, son hazırlıkları yapılan müzeyi gezdi. Yeni İnegöl'ün kurulması, altyapısı ve donanımı ile modern bir kent oluşturulmasının en büyük hedefleri olduğunu belirten Başkan Aktaş, bu hedef doğrultusunda ilçeler arasında bir ilk olan "Kent Müzesi" projesini hayata geçirdiklerini kaydetti.
4 Haziran 2005 tarihinde büyük bir heyecan ile başlattıkları müze çalışmalarını tamamlamış olmanın gururunu yaşadıklarını söyleyen Başkan Aktaş, "Her gittiğimiz yerde Kent Müzesi projesini anlattık, kamuoyu oluşturduk. Araştırma yaptık. Konunun uzmanlarına danıştık. Bu titiz çalışmalar sonucunda mahzenlerin, sandıkların, evdeki dolapların kapısı Kent Müzesi için ardına kadar aralandı. Ve yüzlerce materyal, onlarca eşya bağışı yapıldı." dedi. Geldikleri noktada halkın gönül rızası ile bağışladığı eserlerin, Kent Müzesi'nin oluşmasında çok büyük yer tuttuğunu ifade eden Aktaş, son durumu şöyle anlattı:
"İnegöl Kent Müzesi, tüm yapılanmasını tamamlamıştır. Müzemiz artık halkımız ile buluşacağı günü bekliyor. İnegöl insanının, Bursa'nın, birçok üniversitenin akademik kadrosunun ve Türkiye'nin merakla beklediği İnegöl Kent Müzesi'nin açılışı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın ve çok sayıda davetlinin iştirakiyle 10 Ocak Cumartesi günü saat 14.30'da İshakpaşa Külliyesi önündeki alanda gerçekleştirilecektir."
Kent müzesini, sadece belediye imkanları veya sponsorlar marifetiyle gerekli araç ve gereçleri temin ederek kurmak yerine, halkı da bu işe ortak ettiklerini kaydeden Aktaş, böylece müzenin İnegöl halkına mal olduğunu vurguladı. Aktaş, şunları söyledi: "İstedik ki kent müzemiz, İnegöl'den ve İnegöl insanından izler taşısın. Vatandaşımızın evinde muhafaza edilen tarihi ve kültürel değerler, halkımızın katılım ve paylaşımı ile müzemizde sergilensin. Bu tarihi hizmeti halkımız sahiplensin. Kısacası Kent Müzesi, bir şahsın veya kurumun değil, halkın malı olsun. Nitekim de öyle oluyor. Geldiğimiz noktada halkımızın gönül rızası ile müzemize bağışladığı eserler ve yine halkımızın gönüllü katkıları, müzemizin oluşmasında çok büyük yer tutuyor." Kent Müzesi'nin hazırlanmasında Koordinatör Kurulu Başkanı Nedim Bayram, Koordinatör Kurulu üyeleri Serdar Rubacı, Bayram İnaltekin, İsmail Hakkı Özak, Ali Osman Ongun ve seramik sanatçısı Adilcan Güven de görev aldı. Zaman, 09.01.2009 |
|
ÜÇ ASIRLIK TABLONUN BENZERİ ANTİK KENT GİRİŞİNE ASILDI
Muğla'nın Yatağan İlçesi'ne bağlı Eskihisar Köyü'nde bulunan Stratonikeia Antik Kenti'nin turizme kazandırılması için yapılan çalışmalar sürüyor. Çalışmalar kapsamında, Yatağan kaymakamı Şehmus Günaydın tarafından antik kentin girişine, kentin doğuşunu simgeleyen 3 asırlık tablo yaptırılarak ışıklı levhayla asıldı.
Haber Ekspres, 09.01.2009 |
|
BATIK FRANSIZ GEMİSİ ARANIYOR
Birinci Dünya
Savaşı’nda Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul Aker ve
bataryasınca Antalya’nın Kemer İlçesi açıklarında
batırılan Fransız savaş gemilerinden Paris-2 için
dünya üniversitelerinin de katılımıyla uluslararası
dalış yapılacak.
Gökoğlu, Mustafa Ertuğrul’un dinamit sandıkları üzerine portakal dolu sandıklar yükledikleri küçük bir yelkenli ile tuzağa düşürüp batırdıkları Alexandrea karakol gemisinin, Kemer’de Ağva açıklarında bulunduğunu, ancak yerinin net olarak bulunamadığını söyledi. Hürriyet, Haber: Mehmet Çınar, 08.01.2009 |
|
![]() |
KOCAELİ'NDE TARİHİ EVLER TURİZME KAZANDIRILACAK
Mimari açıdan Cumhuriyet dönemini yansıtan tarihi evleri tespit eden Kocaeli İl Turizm Müdürlüğü, Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Bakım ve Onarımı Projesi ile ev pansiyonculuğu turizmini geliştirmek istiyor.
Kocaeli büyükşehir Belediyesi ise eskiden sadece bir balıkçı kasabası olan Ereğli'nin Türk geleneksel mimari yapısında önemli bir yere sahip olan tarihi evlerini restore edecek. Şimdiye kadar bölgede 7 adet Cumhuriyet dönemini yansıtan ev tespit ettiklerini ifade eden Kocaeli İl Turizm Müdürü Adnan Zamburkan, tarihi ve kültürel miras açısından en şanslı bölgenin Saraylı ve Hereke olduğunu söyledi. Evlerin bezeme ve süsleriyle Türk mimarisini en güzel şekilde yansıttığını söyleyen Zamburkan, "Kocaeli, tarihi ev sayısı az olduğu için biliyoruz ki hiçbir zaman Safranbolu olamaz. Ancak, tarihi ve mimarisi de yadsınamayacak kadar çok. Her alanda kendini ispatlayan ilimizin bu alandaki başarısını göstermek, bizim görevimiz" dedi. Bu değerlere sahip mülkü olan tüm hak sahiplerinin kendilerine müracaat etmeleri durumunda yardımcı olacaklarını ifade eden Zamburkan, "Hissedar olsa bile Turizm Bakanlığı bu çalışmaya, proje ve uygulama yardımı yapıyor. Ay sonuna kadar müracaatları bekliyoruz" diye konuştu.
Öte yandan Ereğli Evleri'nin restorasyonu için bir çalışma başlatan belediye, ilk olarak Ulusal Ahşap Birliği görevlilerine bölgeyi gezdirdi. Eski bir balıkçı kasabası olan Ereğli Evleri'nin üzerinde denizle ilgili birçok figürün yer aldığını dile getiren Tarihi Mekanlar ve Kent Estetiği Şube Müdürü Volkan Şenel, "Uygulayacağımız çalışmalar ile tarihi evlerin restorasyonu ve sokak sağlıklaştırılmasını sağlayacağız. Böylece Ereğli Evleri'nin yeniden kullanılması da söz konusu olacak. Şu anda altyapı çalışmaları devam ediyor. Ereğli Evleri'nin restorasyonu için imar durumları, sorunlu yapıların çeşitliliği inceleniyor. Yapı sahiplerinin ve çevrede yaşayan halk konuya olumlu yaklaşıyor. Burası tamamlandığında gerçekten görülmeye değer olacak" dedi. Turizm Gazetesi, 08.01.2009 |
MÜZE VE ÖRENYERLERİNDEKİ MAĞAZALAR ÖZELLEŞİYOR
Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay, şu anda 9 müze ve örenyerinde
bulunan satış noktasını 56'ya çıkarmayı
hedeflediklerini açıkladı. Müze ve Örenyerleri Satış
Alanları ve Ticari Faaliyetlerin Yönetimi,
Yürütülmesi, Geliştirilmesi, Ürün ve Hizmet Tedariki
Projesi ile ilgili basın toplantısı Bakanlık
binasında gerçekleştirildi. Turizmdebusabah, 08.01.2009 |
|
TARİHİ ÇELİK PALAS OTELİ, YENİLENEREK FAALİYETE BAŞLAYACAK
Uzun süredir yenileme çalışmaları içinde bulunan Çelik Palas Oteli Genel Müdürü İsmail Kuru, "Şu anda da yenilenme çalışmalarına yönelik operasyonumuz sürüyor, büyük yatırımlar planladık. Bu tarihi oteli günümüz şartlarına uygun ve rekabet edebilir bir düzeye getireceğiz" dedi.
Bursa Çelik Palas Oteli Genel Müdürü İsmail Kuru, otelin uzun süre özelleştirme çalışmaları kapsamında kaldığını hatırlatarak, "Bu da Çelik Palas'a verilmesi gereken değeri geri itti. O dönemlerde, yeniden yapılanma için gerekli bütçeler zamanında alınamadı. Dolayısıyla da yenilenme açısından rakiplerimizden geri kaldık. Her ne kadar Çelik Palas dostları olsa da zaman içerisinde kendimizi yenileyememenin acısını yaşamak zorunda kaldık. Şu anda da yenilenme çalışmalarına yönelik operasyonumuz sürüyor. Çelik Palas Oteli'nin yeni sahibi Mustafa Kırcal da böylesine tarihi bir otele sahip olmanın heyecanını yaşıyor" dedi.
Planlanan yatırımlardan ödün vermediklerini kaydeden Kuru, "Çelik Palas'ı hak ettiği yere getirmeyi hedefliyoruz. Otelimizin fiziki yapısına yönelik büyük yatırımlar planladık. Bursa kamuoyunun bizden beklentisinin farkındayız. Bu tarihi oteli günümüz şartlarına uygun ve rekabet edebilir bir düzeye getireceğiz. Çelik Palas'ı hak ettiği yere getirmek, bizim boynumuzun borcudur" dedi. Turizm Gazetesi, 08.01.2009 |
![]() |
![]() |
"NANO" ELMASLAR!
Dünya tarihinde en az bir defa global ısınma hızla sona ermişti ve bilimadamları uzun yıllardır bunun sebebini merak ediyorlardı. Artık 12.900 yıl önce gerçekleşen bu hızlı soğumanın sebebinin Kuzey Amerika’ya düşen bir meteor olduğu düşünülüyor. Bu, mamutların, kazma dişli kaplanların, belki de Amerika’ya göç eden ilk insanların yok olmasını açıklayabilecek bir teori. Şüphe ile karşılanan bu teorinin ilk delilleri yeni bulundu: Bu delil Avrupa’da ve Amerika’da bazı kayaların içinde rastlanan mikroskobik elmaslar! Şu ana dek Los Angeles’den Almanya’ya kadar 30 farklı yer incelenmiş. Yeryüzüne düşen bu meteorların 65 milyon yıl önce Yucatan Yarımadası’na düşen ve dinazorların sonunu getiren meteordan çok daha ufak oldukları tahmin ediliyor. İncelenen her noktada bu tarihe denk gelen kayaçlarda mikroskobik elmaslar mevcut. Önceki veya sonraki tabakalarda ise tek bir elmas tanesine bile rastlanmamakta. Heksagonal kristal yapısına sahip bu nano elmasların ancak büyük ısı ve basınçla oluştuğu biliniyor. Bu da bulundukları yerin ancak çarpma kraterleri olabileceğini gösteriyor. Öte yandan, aynı tabakalarda yüksek oranda iridyum bulunması da bu teoriyi destekleyen bir başka delil olarak kabul ediliyor. New York Times, Haber: Kenneth Chang, 01.01.2009 |
"MUMYA KRALİÇE SESHESTET'E AİT" İDDİASI
Mısır'da Kraliçe Seshestet'e ait olduğu sanılan mumya bulundu.
Hükümet yetkilileri, Mısırlı arkeologlar tarafından bulunan mumya kalıntılarının, milattan önce 24'üncü yüzyılda Mısır'a hükmeden firavun Teti'nin annesi Kraliçe Seshestet'e ait olduğunun sanıldığını açıkladı. Cnn Türk, 08.01.2009 |
![]() |
![]() |
DEGAS İMZALI HEYKEL, SAHİBİNİ ARIYOR
Usta Fransız sanatçı Degas'a ait genç bir baleti tasvir eden bronz heykelin, önümüzdeki ay yapılacak olan açık artırmada 12 milyon sterlinden alıcı bulması bekleniyor.
14 Yaşındaki Küçük Dansçı / Petite Danseuse de Quatorze Ans adlı heykelin satışa sunulmasını, Reading Futbol Kulübü'nün milyoner başkanı Sir John Madejski önerdi. Taraf, 08.01.2009 |
YURT DÜZEYİNDE 'SAVUNMA YILI'
O kadar ki sonunda Başbakan dayanamadı ve meslek odalarının talan projelerine açtıkları davalarla “iş yapmalarının engellendiği”ni söyledi. Oysa yargının doğaya ve kültüre zararlı bulduğu uygulamalar, aynı zamanda ulusal ve toplumsal yararlara da aykırı oldukları için durduruldu. Sosyal bir hukuk devletinde, yaşam kaynaklarını korumak için “yargı denetimi”nin sağlanmasından şikayetçi olunması, ülkenin ne denli “demokrasi kültüründen yoksun” yönetildiğini de kanıtlamış oldu.
‘Sathı Müdafaa’ gibi... Toplumun duyarlı kesimlerinin ülke değerlerini savunmak üzere yurt düzeyinde hukuksal mücadeleye girişmeleri, Kurtuluş Savaşımızın örgütlenmesindeki “Müdafaa-i Hukuk” kavramını anımsatıyor. “Hukukun savunulması”yla zafere ulaşan bağımsızlık mücadelesi için Atatürk’ün ünlü, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh tüm vatandır” sözü de yine tüm yurdu sarmalayan duyarlılıkla örtüşüyor. İşte, 2008’de doğanın ve tarihsel mirasın sömürgeci niyetlere ve uygulamalara karşı yurt düzeyinde savunulmasına kimi örnekler:
SİNOP: Karadeniz’de doğal kıyı kuşağı bırakmayan ve kentlerin denizle ilişkisini yok eden “dolgu yol” inşaatının Sinop ilindeki Güzelçay bölgesi projesi, sivil kurumların açtıkları dava sonucunda Danıştay tarafından kasım ayında durduruldu. Bu karar, aynı kuşakta bundan sonraki yol tahribatlarını da önleme bakımından önemli bir kazanım.
ARTVİN: Doğal ve kültürel dokusuyla ünlü Kafkasör Dağı’nda Kanadalı bir firmaya verilen bakır madeni iznine karşı Artvin Barosu ve Yeşil Artvin Derneği tarafından açılan davada Rize İdare Mahkemesi ekim ayında “maden ruhsatlarının iptali” kararını aldı; böylece yeşil yaylaları bile gözden çıkaran dışa bağımlı madencilik politikasına etkili bir hukuk dersi de verilmiş oldu.
OSMANİYE: Anadolu’nun en eski uygarlık merkezlerinden antik Kastabala kentinde yapılması için hemen tüm kamu kurumlarından onay alan çimento fabrikasına karşı, arkeoloji bilgemiz Prof. Halet Çambel’in başlattığı “sivil direniş” büyük bir tarih katliamını önledi. Aynı bölgedeki Karatepe’de bulunan Hitit yerleşimini, 50 yılı aşkındır kazarak gün ışığına çıkaran Çambel’in çağrısıyla harekete geçen Osmaniye ve Adana’daki demokratik kuruluşlar, aydın ve sanatçıların da katılımıyla, “Kastabala’yı kurtarma platformu”nu kurdular. Etkinliklerin ve kamuoyunun baskısıyla fabrikaya, antik kentten uzak yeni bir yer belirlendi.
BODRUM YARIMADASI: Doğayla uyumlu geleneksel dokusunu dağlara tırmanan tatil siteleri ve kıyıları kuşatan azman turistik tesislerle yitiren Bodrum Yarımadası’na bu kez de “Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Planlaması” adıyla yeni yoğunluklar öngörülmüştü. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca devreye sokulan 1/25 bin ölçekli planın turizm tesislerine 5 kat veren ve sit alanlarında golf turizmi yapılaşmasına olanak sağlayan hükümlerine Mimarlar Odası’nın açtığı dava sonucunda, Danıştay 6. Dairesi ağustos ayında yürütmeyi durdurma kararı aldı.
İZMİR–ÇEŞME YARIMADASI: Yeni ve yaygın yapılaşmayla Çeşme Yarımadası’nda da çevre tahribatına yol açacağı belirlenen “Alaçatı-Paşalimanı Kültür Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı” da yine Mimarlar Odası’nın başvurusu üzerine Danıştay 6. Dairesi’nce durduruldu. Bakanlık planında, özellikle ayrıcalıklı “Port Alaçatı” girişimiyle birlikte 1. ve 2. derece doğal sit alanları, ormanlar, kıyılar, tarımsal niteliği olan alanlar yapılaşmaya açılırken bölgedeki su potansiyelinin yetersizliği de gözetilmiyordu.
ANKARA: Kentlerin sadece “otomobile göre kurgulanma”sına son verilmesini öngören uluslararası sözleşmelerin rekor uygulamalarla çiğnendiği Ankara’da, şehircilik ve ulaşım ilkelerine aykırı altgeçitlere açılan davalar kazanılsa da belediye umursamıyor. Bu nedenle başkentimiz 2008’i de “uyulmayan” yargı kararlarıyla geçirirken bu kez de “hızlı tren garı” projesi “hukuka aykırı” bulundu. 16. İdare Mahkemesi, Çankaya Belediyesi’nce dava edilen proje için Büyükşehir’in imar planı değişikliklerini, yoğun yapılaşma önerileri ve kentsel ulaşım sistemini zedelediği için durdurdu.
ALİAĞA: Çevreye duyarsız sanayileşmenin mağdurlarından Aliağa’da bu kez de “termik santral” yapılması çok sayıda kamu kurumundan onay aldığı halde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin olumsuz görüşüne takıldı. Metropoliten alana ait genel planlama hedeflerine aykırı bulunan santral için ÇED raporuna olumsuz görüş veren belediye, yer seçiminin tarım ve yerleşim alanlarına çok yakın olduğunu belirtti.
HASANKEYF: İnsanlığın gündeminde henüz “kültürel mirasa saygılı kalkınma” sözleşmelerinin bile bulunmadığı 50’lerde tasarlanmış projeyle Ilısu Barajı’na kurban edilmek istenen uygarlık merkezi Hasankeyf, bu kez de yabancı finans kurumlarının desteklerini çekmesiyle yeniden “kurtulma umudu”na kavuştu. Tarihsel hazinemizin ilkel ve eskimiş bir projeyle yok edilmemesi için yıllardır direnen uzmanlarımıza “PKK de barajı istemiyor” diyen Başbakan’ın bu yakıştırması ise 2008’in en talihsiz beyanları arasına girdi.
...VE İSTANBUL: Haydarpaşa, Galataport gibi kentin kamusal kıyı alanlarına özel rant yapılaşması öngören “özelleştirme planları” meslek odalarının yargıya başvurularıyla durdurulmuş oldu.
Sonuçlanmaları 2009’a kalanlar arasında Mimarlar Odası’nca yargıya götürülen konulardan “Seyrantepe Stadı” imar planı, kentin gelişimini ormanların bulunduğu kuzeye çekmesi; ekolojik ve topografik açıdan hassas bölgede yoğun yapılaşma getirmesi nedeniyle dava sürecinde. Sulukule’deki yıkımları ve Roman sakinlerin zorunlu göçünü öngören “Tarihi Yarımada, Fatih İlçesi, Neslişah Sultan Mahalleri (Sulukule) Yenileme Avan Projesi” de mahkemelik... Ayrıca yine İstanbul’un Ömerli su havzasını yapılaşmaya ve sanayileşmeye açan imar planları ile aynı bölgelere yeni imar olanakları sağlayan İSKİ’nin yönetmeliklerinin iptali için açılmış davalar sürüyor.
Anayasa sınavı Ülke düzeyindeki çok sayıda hukuk mücadelesinden özet bir derlemeyle sunduğumuz tüm bu örnekler, anayasadaki çevrenin ve toplum çıkarlarının “herkes tarafından savunulması hakkı”nın kazanımları. Duyarlı kişi ve kurumların, kente, çevreye ve kültüre zarar veren yağma projelerine karşı yargı denetimini harekete geçirmelerinden şikayetçi olan siyasi egemenlerin sözde “sivil” anayasa değişikliği hedefleri de bu gibi “sivil müdahalelerin önlenmesi”ne yönelik. Bu nedenle Cumhurbaşkanı’nın 2009 için öngördüğü “yeni anayasa” gündemi, ülkemiz için “yaşamsal” önem taşıyan çevre ve kültür savaşımında en ciddi sınavlardan biri olacak. Cumhuriyet, Yazı: Oktay Ekinci, 08.01.2009 |
|
ARKEOLOJİK KEŞİFLE
İLİRYALILARA YENİ BİR PENCERE AÇILDI
Hırvatistan ile Bosna-Hersek (BH) arasındaki sınır bölgesinde bulunan bir Ilirya ticaret sömürgesi, Balkan Yarımadası'nın bu antik halkının yaşamının bilinmeyen yönüne ışık tuttu. Ticaret sömürgesinin izlerini bulan arkeoloji ekibinin başı Yardımcı Profesör Marina Prusac idi. Prusac, "Keşfimiz, antik çağlarda Balkanlar'daki kültürel kimliklerin anlaşmasında önemlidir." dedi.
Türünün ilk örneği olan keşif, muhtemelen bir ticaret sömürgesi görevi gören bir yerleşim yeriyle bir limanın kalıntılarından oluşuyor. Arkeologlar, içleri tamamen MÖ 1. yüzyıldan kalma ve şarap testileri, veya amforalarla dolu, tamamıyla batık durumda tekneler buldular. Bulunan çok sayıdaki çanak ve çömlekler, bunun büyük bir ticaret sömürgesi olduğunu gösteriyor.
Ekibin kazılarını yaptığı Desilo, kıyıdan 20km uzaklıkta, Neretva Nehri'nin oluşturduğu bir alüvyon ovasında yer alıyor. ScienceDaily dergisine verdiği demeçte Prusac, "Desilo, küçük teknelerle mal taşımanın doğal olduğu sessiz bir koyun en iç noktasında yer alıyordu, bu yüzden de burası bir iç ticaret limanı olarak mükemmel bir yerdi. Bir liman bulursak, bunun bu erişilmez arazide ender bulunur bir buluşma noktası olacağını biliyorduk." dedi.
İliryalılar, yaklaşık MÖ 1.000 yıllarında -Bronz Çağı'nın sonuyla Demir Çağı'nın başlangıcına denk gelen bir dönem- Balkan Yarımadası'nın batı kesiminde ortaya çıkmış Hint-Avrupalı kabile insanlarıydı. Bunu izleyen bin yıl boyunca bölgenin büyük kısmında yaşadılar.
Antik İlirya, Adriyatik kıyı şeridi ve batı Balkanlar'ın dağlık iç kesimleriyle -bugünkü Arnavutluk, Slovenya, Dalmaçya, Hırvatistan, BH, Kosova, Karadağ ve Sırbistan -birlikte, bir noktada kuzeybatı Yunanistan'ın Molossa (Epirus) bölgesini kaplıyordu.
İliryalılar MÖ 1. yüzyılda Roma işgaline yenik düştüler. İlirya toprakları daha sonra Roma İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu'nun illeri haline geldiler.
Norveçli ekibin keşfi ve yorumları Romalılarla İliryalılar arasındaki antik ticari bağlantıları vurguluyor ve İliryalılar'ın sadece bazı tarihçiler tarafından tanımlandıkları gibi savaşçı ve korsanlar olmayıp, aynı zamanda ekonomi ve ticaretlerini geliştiren bir halk olduğunu gösterdi.
Bilimadamları amforaların yaşından, teknelerin yaklaşık yüz yıllık bir süre boyunca battıklarına dair belirtiler bularak, bunların Romalılar tarafından saldırıya uğramış korsan gemileri olmadığına kanaat getirdiler.
Roma amforaları konusunda uzman olan ve keşifte yer alan arkeolog Adam Lindhagen, bunun İlirya dönemine ait en önemli bulgu olduğunu söyledi. Southeast European Times, Fotoğraf: Mostar Üniversitesi, 08.01.2009 |
|
TARİHİ TAŞLARI YOL YAPIMINDA KULLANIYORLAR
Diyarbakır’ın Lice İlçesinde Urartu Medeniyeti’nden kalma tarihi bir mezra Karayolları tarafından yok ediliyor. İş makineleriyle yağmalanan tarihi mekanların taşları yol genişletme çalışmalarında kullanılıyor. Karahasan Mahallesi Muhtarı Hanifi Gülen, Penav mezrasının sit alanına çevrilmesi için yetkilileri göreve çağırdı.
Karahasan Mahallesi’ne bağlı ve mahalleye 3 kilometre uzaklıktaki Penav mezrasında MÖ 825-775 yılları arasında burada yaşayan Urartulardan kalma yüzlerce anıt mezar, hala ayakta. Ancak ilgisizlik ve bakımsızlıktan kaynaklı, oda ve su deposu olarak kullanılan onlarca anıt, define avcılarının talanına uğradı. Son olarak da Karayolları’nın müteahhitliğini yapan bir firma, iş makineleri ile tarihi kalıntıları yağmalanıp, taşları yol genişletme çalışması ve köprü yapımında kullandı. Aynı firma, oda ve su deposu olarak kullanılan onlarca yerleşim noktalarını da yerle bir etti. Yaz ayları boyunca Lice Kulp karayolunu genişletme çalışması sürerken, yetkililer, yıkılan bu eserlerden arta kalan taşların kullanılmasına seyirci kaldı.
Duyarsızlıktan yakınan Karahasan Mahallesi Muhtarı Hanifi Gülen, “Penaz mezramız Hasankeyf gibi açık müze niteliğindedir. Urartulardan kalma binlerce oda şeklindeki mağara evler, tandır şeklinde oyulmuş su depoları mevcuttur. Ancak bu güne kadar ne Kültür Bakanlığı ve ne de her hangi bir yetkilinin burayla ilgili bir çalışma yürüttüğüne ne tanık oldum ne de duydum” dedi. Penav Mezrası’nın sit alanına çevrilmesini istediklerini vurgulayan Gülen, bunun için elinden geleni yapacağını söyledi. Evrensel, Haber: Kerem Türk, 08.01.2009 |
|
|
SAÇLARI 400 YILDIR BOZULMAMIŞ
Çin'in Sincan Uygur özerk bölgesinde yapılan kazı çalışmalarında, 400 yıl öncesine ait olduğu sanılan altı mumyayla karşılaşıldı. Sabah, 08.01.2009 |
İZMİR'İN RANTI KÜLTÜR
İstanbul’dakinin imarı, eşsiz manzarasının olabildiğince çok para kazandırabilmesi için “gökdelende konut”(!) ve ofis dairelerine dönüştürülerek Dubaililere ihale edildi. Bu imar oyununa Mimarlar Odası’nın dava açması üzerine parayı ödemeyen Araplar, “Mahkemeyi bekliyoruz…” diyorlar. İzmir’deki ise Ahmet Piriştina döneminde kentin çağdaş gereksinimi olan “konser salonu ve sanat merkezi”ne ayrıldı; projesi, Mimarlar Odası’nın danışmanlığında “yarışma”yla elde edildi; mimar Tevfik Tozkoporan’ın Macit Ölçer, Emre Ulaş ve Cavit Arıkan’la tasarladığı proje birinci seçilerek uygulandı. 27 Aralık 2008 akşamı da Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun şu sözleriyle kente kazandırıldı: “Rahmetli Piriştina’nın hayalini gerçekleştirmek bize ayrıca onur verdi..”
Açılışa katılan Deniz Baykal’ın “Bazı belediyeler bu gibi arsalarını ranta ayırıyorlar, sosyal demokrat anlayış ise kültür ve sanata..” derken kıyasladığı işte buydu.
İstanbul’daki, artık halkın değil Arapların.. Üstelik kentin altyapısını tıkayıp siluetini parçalayacak bir “yağma kulesi” için... İzmir’deki ise yine halkın malı olarak kalacak ve kente saygılı bir mimaride “toplumsal aydınlanma”ya hizmet edecek...
Peki, İstanbul “halk”ı, belediye arsalarında toplumsal projeler üretmek yerine “emlak komisyonculuğu” yapılmasını yine onaylayacak mı? Topbaş ve partisinin 29 Mart’ta alacakları oylar, İstanbul’da yaşayıp “kenti ve kültürü umursamayanlar”ın da oranını gösterecek...
İzmir Milli Kütüphanesi’nin kurucularından M. Velaleddin Bey’in oğlu Ahmed Adnan Saygun, küçüklükten gelişen yeteneğiyle genç yaşta müzik öğretmeni olunca, 1928’de devlet tarafından Paris’e gönderilir. Besteleriyle ödüller kazanır ve ‘31’de dönünce Atatürk’ün kurduğu Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestramızı yönetir.
Aynı yıllarda, ülkemizi ziyaret eden İran Şahı onuruna ilk Türk operası “Öz Soy”u da besteleyen Saygun, 1942’de tamamladığı “Yunus Emre Oratoryosu”yla sanatının doruğuna ulaşır. Çocukluğunda, tarihi Kemeraltı Çarşısı’nın Dervişler Caddesi’nde (bugünkü Anafartalar Caddesi) gezinirken Mevlevi dervişlerden duyduğu ezgileri yorumladığı eser, 1958’de Birleşmiş Milletler’in New York’taki kuruluş dönümü konserinde de seslendirilir...
1991’de yitirdiğimiz Saygun’un adını taşıyan sanat merkezi de aynı eseriyle açıldı; önüne de Eklin Erman’ın yaptığı heykeli dikildi. 1150 kişilik konser salonu, 250 kişilik küçük salon, 50 ve 100’er kişilik 4 toplantı salonu ile 1000 m2’lik sergi alanı bulunan tesis sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin yüz akı bir kültür yuvası... Fazıl Say’ın deyişiyle “dünya çapında” bir “belediye projesi”...
Muhteşem sahnedeki 14 adet 1. keman, 13 adet 2. keman, 12 viyola, 12 viyolonsel, 8 kontrbas, 2 flüt, 2 obua, 3 klarnet, 2 fagot, 4 korno, 3 trompet, 3 trombon, 3 vurmalı çalgı, tuba, korangle, arp ve çelesta sanatçısı ile 29 soprano, 20 tenor, 22 alto, 20 bas-bariton’dan oluşan 176 kişilik dev Ahmed Adnan Saygun Onursal Senfoni Orkestra ve Korosu’nu yöneten devlet sanatçısı Rengim Gökmen, durmak bilmeyen alkışlar arasında dedi ki, “Öğrencisi olmaktan gurur duyduğum hocam, köklerini Anadolu topraklarından besleyen, ama meyvelerini evrenselliğe uzatan onur kaynağımızdı...”
Gökmen’in bu duygularını paylaşanlara en anlamlı armağanı da Muammer Sun’un düzenlemesiyle “İzmir Marşı” oldu. Sahnedeki yüzü aşkın sanatçı “varlık” güvenceleri olan Atatürk için söylediler: “İzmir’in dağlarında çiçekler açar / Altın güneş orda sırmalar saçar / Bozulmuş düşman yel gibi kaçar /Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa / Adın yazılacak mücevher taşa...”
Evet... İzmir’in eski troleybüs garajında artık bunlar yaşanıyor... Ne diyelim? Darısı İstanbul’un otobüs garajının başına... Cumhuriyet, Yazı: Oktay Ekinci, 07.01.2009 |
|
ŞIRNAK'TA KÖPRÜ
RESTORASYONU
Daha sonra tekrar Karayolları Genel Müdürlüğü'ne köprünün mülkiyetinin Bakanlığımıza devri ile ilgili yazı yazıldığı ancak bunun mümkün olmadığı bildirilmiştir. Bunun üzerine Kasrik Belediye Başkanlığı ile temasa geçilmiş Belediye Başkanlığı'nın 28 Şubat 2008 tarih ve 18 sayılı yazılarında köprünün AB sel ve selle ilgili risklerin azaltılmasına esas olmak üzere fiziksel planlama programı kapsamında verilecek hibe yardımı ile köprünün rölöve restitüsyon ve restorasyonun yapılması için çalışmalarımız devam etmektedir." Haber Diyarbakır, 07.01.2009 |
|
AGORA KAZILARINDA MOZAİK DÖŞEME BULUNDU
İzmir'deki Agora kazılarında, sıva üzerine işlenmiş çizimler ve geometrik desenlerden oluşan büyük mozaik bulunduğu bildirildi. İzmir Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, Agora kazıları Büyükşehir Belediyesinin kamulaştırmalarıyla hız kazandı.
Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nce kamulaştırması tamamlanan alanda yapılan çalışmalarda, son olarak sıva üzerine işlenmiş çizimler bulundu. Eserlerde, Roma dönemine ait gemi çizimleri ve insan yüzleri tespit edildi.
Kamulaştırılan alanda bulunan mozaik döşemenin de büyüklüğü ve yerinde korunmuş olmasıyla İzmir için ilk olma özelliği taşıdığı bildirildi. Geometrik desenlerden oluşan mozaiğin, düzenleme yapılarak özel korumaya alınacağı belirtildi.
Son dönemdeki çalışmalarda bulunan Osmanlı dönemine ait testi, tabak, kase ve benzeri günlük kullanım kapları, Agora'nın bu dönemde küçük işletmelerin yoğun olarak bulunduğu bir bölge olduğunu ortaya koyuyor.
Bölgedeki çalışmalarda tespit edilen antik kanalizasyon izleri, Agora'nın ve çevresindeki yerleşim alanının atık su sorununu çözdüğünü gösteriyor.
Agora ve çevresini "Arkeoloji ve Tarih Parkı" olarak düzenlemeyi planlayan Büyükşehir Belediyesi, bölgedeki kamulaştırmalar için bugüne kadar toplam 20 milyon 307 bin 359 TL ödedi. Cnn Türk, 07.01.2009 |
|
ALANYA TARİHİ AYAĞA KALKIYOR
Antalya'nın Alanya İlçesi'nin tarihi mekanlarını gün ışığına çıkaracak restorasyon projesi başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın da desteklediği proje ile Kızıl Kule ile Tophane arasındaki tarihi mekanlar restore edilecek.
Kızıl Kule-Tophane eksen projesi ile Alanya kalesi yamaçlarındaki tarihi eserler restore edilerek turizme açılacak.
Alanya Belediyesi'nce yapılan çalışmalarla Kızılkule,Tersane,Tophane ve Hisariçi mahallelerinde tarihi eserler bir bir tespit edildi.
Alanya Belediye bşk Hasan Sipahioğlu "Bütün kültür varlıklarını,bu özel mülkiyete ait olabilir,Kamuya ait olabilir bütün varlıkların tamamını ayağı kaldırmayı hedefliyoruz." dedi.
Eserlerle ilgili yaklaşık 10 yıl süren hukuki ve teknik altyapı çalışmaları tamamlandı. Bu projenin önemli bir özelliği de restorasyon yapacak vatandaşlara da kaynak ve destek sağlaması. Proje kapsamında ilk olarak 13'ncü yüzyıldan kalma İlçenin en eski ibadethanelerinden olan Selçuklu Mescidi restore edildi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı destekli projenin turizme ivme kazandırması bekleniyor.
Alanya Belediyesi kültür varlıklarının UNESCO Listesi'nde yer alması için de girişimler yapıyor. Hedef 2010 listesinde yer almak. Trt/Haber, 07.01.2009 |
![]() |
|
GETTY VE METROPOLITAN MÜZELERİNİN ESKİ ESER POLİTİKALARI
İngiliz arkeolog Colin Renfrew yaptığı konuşmada, geçtiğimiz yıllarda yaşanan ve karşılıklı davalarla süren olayların sonunda Getty Müzesi’nin eski eser satın alma politikasını sıkılaştırmasını takdirle karşıladığını bildirdi ve aynı kriterlerden hareketle Metropolitan Müzesi’nin de daha ciddi ve kontrollü bir satın alma politikasına geçmediği için çok ağır bir dille eleştirdi. Kaldı ki Renfrew’in konuşmasının başlığı bile çarpıcı idi: “Eski Eser Kaçakçılığı İle Mücadele Etmek: Bir Dönüm Noktası Olarak 1970 Kanunu ya da Metropolitan Nasıl Getty’nin Gerisinde Kaldı”
İki yıl kadar önce patlak veren ve her iki müzenin de çalıntı birçok eseri İtalya ile Yunanistan’a iade etmeleri ile sonuçlanan skandal sonrası Getty Müzesi satın alma politikalarını değiştirdiğini, 1970 yılında çıkarılan uluslar arası yasayı ödünsüz uygulayacağını, menşei açık ve legal olmayan hiçbir eseri satın almayacağını duyurmuştu. Buna karşılık Metropolitan Müzesi böylesi bir uygulamanın anlamsızlığından dem vurarak bunca yıllık geçmişi olan kurumun satın alma politikalarını değiştirme niyetinde olmadığını açıkça bildirmişti.
Colin Renfrew bu, çok ses getiren konuşmasını geçen hafta New York’da kendisine verilen Beacon Ödülü’nü kabulü sırasında yaptı. Ödülü veren SAFE (Saving Antiquities for Everyone / Eski Eserleri Herkes İçin Kurtarmak) örgütünün başkanı Cindy Ho, Renfrew’in konuşmasının hem isminin uzunluğu, hem de açık açık Metropolitan’ın ismini zikretmesi açısından çok ilgi çekici olduğunu, birçok insanı da fazlası ile rahatsız ettiğini belirtti.
Renfrew’in bu konuşması sırasında New York Philly Oteli’nde hem AIA (Archaeological Institute of America), hem de APA’nın (American Philological Association) yıllık genel kurullarının yapılıyor olması, konuşmaya dinleyici olarak çok sayıda uzmanın katılmasını sağladı. Dünyaca ünlü arkeolog 15 Ocak günü New York Üniversitesi’nde ““Eski Eser Kaçakçılığı İle Mücadele: Şeffaflık ve Açıklık Zamanı” isimli başka bir konferans verecek. Los Angeles Times, 01.01.2009 |
GÖKDELENE KİLİSE ENGELİ
Koruma Kurulu, Özgörkey Ailesi’nin Çankaya’da yapmayı planladığı 26 katlı gökdelene ilişkin imar planı değişikliği talebine, yanındaki Saint Policarp Kilisesi nedeniyle yerinde inceleme yapıp karar verecek.
İzmir’de yıllardır tartışılan, Özgörkey Ailesi’ne ait, Hilton Oteli’nin karşısındaki 4 katlı metruk bina, geçen eylülde çatısının yoğun yağış sonrası kısmen çökmesinin ardından tehlike arz etmeye başladı. Gaziosmanpaşa ve Necati Bey bulvarları üzerindeki yapı, Konak Belediyesi’nin kararı doğrultusunda, sahipleri tarafından geçen ay yıkıldı. Aynı süreçte Konak Belediye Meclisi, araziye 26 katlı gökdelen yapımı için de onay verdi.
Milliyet Ege, Haber: Utku Bolulu, 07.01.2009 |
![]() |
KIRIKKALE'DE BİN 700 YILLIK KAYA MEZARI BULUNDU
Kırıkkale'nin Aşağı Mahmutlar beldesindeki arkeolojik kazılarda yaklaşık bin 700 yıllık kaya mezarı bulundu.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi
arkeoloğu ve kazı sorumlusu Mustafa Metin, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, bölgenin 2007 yılında
sit alanı ilan edildiğini belirterek, belde halkının
Kültür ve Turizm Bakanlığına dilekçe vermesi üzerine
kazı çalışmalarına başladıklarını söyledi. Cnn Türk, 06.01.2009 |
|
![]() |
ILISU BARAJI'NDA ÇALIŞAN 564 İŞÇİYE ÜCRETSİZ İZİN
Ilusu Barajı Projesi'ne kredi veren Alman, Avusturya ve İsviçreli üç kuruluşun, "Türkiye'nin anlaşmanın 150 şartını yerine getirmediği" iddiasıyla kredi anlaşmasını 180 günlüğüne askıya almasının ardından, baraj inşaatında çalışmalar durma noktasına geldi.
Temeli Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından atılan, tarihi Hasankeyf İlçesini yaklaşık 6 yıl içinde sular altında bırakacak Ilısu Barajı inşaatında çalışan ve çoğunluğu bölgede yaşayan vatandaşlardan oluşan 684 işçiden 564'üne, 2 ay süresince ücretsiz izin verilmeye başlandı. Dış desteğin 180 gün süresince askıya alınmasından sonra, zorunlu olarak alınan bu karar doğrultusunda işçilere, ücretsiz izne ayırma kararı bu sabahtan itibaren bildirilmeye başlandı. Ücretsiz izne ayrılma bildirimi inşaat, güvenlik ve genel hizmet alanlarında çalışanlara yapılacak ve 7 Ocak Çarşamba gününe kadar baraj inşaatında çalışan işçi sayısı 120'ye düşürülecek.
Yüklenici firmalar olan Nurol ve Cengiz ile yabancı ortak şirketler tarafından yapılan inşaat çalışmaları büyük oranda durdu.
DSİ Genel Müdürlüğü'nden bir süre önce yapılan yazılı açıklamada da, işin askıya alınması neticesinde, başta Ilısu Konsorsiyumu olmak üzere bu projede çalışan ve yüzde 75'ini bölgedeki vatandaşların oluşturduğu yaklaşık 700 kişi ve ailelerinin mağduriyetine sebep olacağı endişesine yer verilmişti. Cnn Türk, 06.01.2009 |
TARİHİ ESER KAÇAKÇISI 10 KİŞİYE GÖZALTI
Kahramanmaraş'ta farklı dönemlere ait 95 parça tarihi eser ele geçirildi.
Olayla ilgili 10 kişi gözaltına alındı. Merkez ve Göksun İlçesinde bazı kişilerin, kazılar sonucu elde ettikleri eserleri satacakları ihbarını aldıklarını belirten Emniyet Müdürü Necdet Çelikbilek, düzenlenen operasyonda, 10 kişinin 95 parça tarihi eseri satmak isterken yakalandığını ifade etti. Eserlerin hangi dönemlere ait olduğu ve maddi değerinin tespiti için inceleme başlattıklarını kaydeden Çelikbilek, "Bu konuda Kahramanmaraş Müzesi'nden bir uzman talep ettik." dedi. Çelikbilek, operasyonda 1 boğa heykeli, insan figürlü 1 sürahi, 1 tıraş kabı, insan figürlü 1 bakır para, 1 haç işaretli para, 1 bakır hayvan figürü, 7 bakır para, tuğra işlemeli 4 para, 1 şamdan, 1 kolye, 1 testi, 1 gümüş kemer, 1 bronz kase, 1 mermer heykel, 52 gümüş ve bakır sikke, 17 mühür ve 1 yuvarlak cam ele geçirildiğini kaydetti. Gözaltına alınan zanlıların, sevk edildikleri adliyede tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı bildirildi. Zaman, 06.01.2009 |
|
APOLLON BAŞI VE 111 SİKKE ELE GEÇİRİLDİ
Merkeze bağlı Servergazi beldesiyle Honaz İlçesi'nde düzenlenen operasyonlarda, tarihi mermer insan başıyla 111 adet Osmanlı dönemine ait sikke ele geçirildi.
Denizli Valiliği'nden yapılan yazılı açıklamaya göre bir ihbarı değerlendiren jandarma ekipleri, S.K. isimli şahsın evinde arama yaptı. Aramada bir adet 19-20 santimetre boyunda mermer insan başı bulundu. Denizli Müze Müdürlüğü ekiplerince yapılan incelemede, eserlerin Roma ve Bizans dönemlerine ait olduğu tespit edildi. Öte yandan Honaz İlçesinde B.R. isimli şahsın, elinde bulundurduğu tarihi eserleri satmak için müşteri aradığı haberinin alınması üzerine operasyon düzenlendi. Yapılan baskında bir adet 25 santimetre boyunda mermer Apollon başı heykeli ve 111 adet Osmanlı dönemine ait (1223 tarihli) gümüş sikke ele geçirildi. Olaylarla ilgili olarak zanlılar S.K. ve B.R. gözaltına alındı. Zaman, 06.01.2009 |
|
KOZAN'DA TARİHİ MİRASI KORUMA ÇALIŞMALAR DEVAM
EDİYOR
Ahşap ve bağdadi sıvalı tarihi evlerden Hoşkadem Camii yanında bulunan ve Salim Malkoç’a ait Arıoğulları’nın Konağı’nın rölöve restorasyon projeleri Mimar Vedat Ağca tarafından hazırlanıp Kültür ve Tabiat Varlıkları Adana Bölge Kurulu’na sunuldu.
Adil Yapıcı’ya ait Yiğenoğlu Konağı, Yasemin Yavuz’a ait Aslanpaşa Mahallesi Mustafa Kemal Sokağı’nda bulanan tarihi konak, Mahmutlu Mahallesinde Tufan Çamurdan’a ait Çamurdanlar’ın Konağı ile ilgili proje çalışmaları devam ediyor.
Kozan Belediye Başkanı Kazım Özgan, “İlçemizde başlatılan tarihi kentsel dönüşüm projesi kapsamında belediyemiz Aşağı-Yukarı Çarşı sokaklarının sağlıklaştırılması, Yaverin Konağı ile Camii Kebir Caddelerinde belediye dükkanlarının restorasyonu ile Adana Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Hoşkadem Camii ve Küçük Camii’nin restorasyonuna paralel olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı ile müştereken yürütülen özelliği olan tescilli tarihi yapıların projelendirilmesi ve restorasyonla ilgili Kültür Bakanlığı ile müşterek çalışmada Hacıuşağı Mahallesi 180 ada 5 No.lu parsel üzerinde Hoşkadem Camii ile Sağlık ocağı arasında bulunan Salim Malkoç’a ait Arıoğulları’nın Konağı Mimar Vedat Ağca tarafından hazırlanıp rölöve restorasyon projeleri Belediyemizce kontrol edilerek uygun görülmüş olup Adana Kültür Varlıklarını Koruma Kuruluna görüş alınmak üzere işlemleri hızlandırılarak gerekli adımlar atılmıştı. Kurul kararına müteakip konağın restorasyon çalışmaları yapılacaktır” dedi.
Arıoğulları’nın Konağı: Konak, yapı yol cephesinde 4
katlı, 3 katı moloz yığma duvarlı ve avlulu, son
katı ahşap çatılı bağdadi sıvalı, yola bakan
cephesinde ahşap payandalı çıkma bulunmaktadır.
Görünen pencereleri özgündür, alt kısımları moloz
taş üst bölümleri ise ahşap karkas üzeri bağdadi
sıvalı, yapının avludan ve yoldan iki girişi
bulunmakta. Cepheyi kaplayan sıvalar dış etkenlerden
oldukça yıpranmıştır. Çatı ahşap saçaklı kırma çatı
olup tümü kiremitle örtülüdür. Yapı toplamı
Turizm Gazetesi, 06.01.2009 |
|
NOEL BABA MÜZESİ'NE BÜYÜK İLGİ
Antalya'nın Demre İlçesi'nde bulunan Noel Baba Müzesi yeni bir rekora imza attı.
Noel Baba Müzesi'ni geçen yıl 490 bin 458 turist ziyaret etti, 1 milyon 871 bin 895 TL de gelir elde edildi. Müzeyi ziyaret edenlerin sayısı bir önceki yıla oranla yüzde 8 artarak 490 bin 458 kişiye ulaştı. Noel Baba Müzesini 2007 yılında 453 bin kişi ziyaret etmişti.
Müzeden elde edilen gelirde ise yüzde 46'lık bir artış kaydedildi. Elde edilen gelir 1 milyon 277 bin 862 TL'den 1 milyon 871 bin 895 TL'ye yükseldi.
Noel Baba Müzesi'ni ziyaret eden yabancılar arasında ilk iki sırayı Rus ve Almanlar alıyor. Yetkililer, bu yıl müzeyi ziyaret eden turist sayısının 500 bine ulaşmasının hedeflendiğini kaydettiler. Trt/Haber, 06.01.2009 |
|
GAZZE'NİN TAPUSU KİMDE?
Gazze dedemizin mülküdür diye. İşin ilginci kazandılar ve mahkeme Gazze'nin Sultan Abdülhamit'in torunlarına iadesine karar verdi. Fakat o dönem İngiliz mandası olduğu için dava Londra'ya temyize gönderildi ve bozuldu.
GAZZE'NİN YAKIN TARİHİ Akdeniz'in güneydoğu kıyısındaki Gazze, 45 kilometre uzunluğunda, 10 kilometre genişliğinde, kuzey ve doğusunda İsrail, güneyindeyse Mısır'ın Sina yarımadasına komşu bir toprak parçası. Gazze'de 1.4 milyon Filistinli yaşıyor ve bunların yarısından çoğu İsrail'le geçmişte yapılan savaşlarda mülteci durumuna düşmüş aileler. Gazze, dünyanın en yüksek nüfus yoğunluğuna sahip yerlerinden biri.
Yoksulluk yüzünden eşeklerin çektiği arabaların giderek daha da yaygınlaştığı Gazze'de, yoksul görünümlü evlerin dış duvarları İsrail tarafından öldürülmüş militanların resimleriyle kaplı. 3000 yıldan fazla süredir yerleşimin olduğu Gazze, antik uygarlıkların kavşak noktasında bulunuyor.
Hazreti Muhammed'in dedesinin mezarının bulunduğuna inanılan Gazze aynı zamanda İmam Şafi'nin doğum yeri.
Gazze, İsrail'in kurulmasıyla sonuçlanan Arap-İsrail savaşında Mısır'ın kontrolüne geçti. Şu anda İsrail'in işgalinde bulunan topraklardan ayrılan yüz binlerce Filistinli mültecinin gelmesiyle Gazze'nin nüfusu 1948-49'da üç katına çıktı.
Mısır yönetimi altındaki Gazze, İsrail'e karşı militan Filistin muhalefetinin yerleştiği bir yer haline geldi. İsrail, 1967 savaşında Batı Şeria, Golan Tepeleri ve Sina yarımadasıyla birlikte Gazze'yi de ele geçirdi. Yahudi mültecilerse Gazze'ye yerleşmeye 1970'lerde başladı.
İkinci intifadanın başladığı 2000'den beri, Filistinli militanlar Gazze'deki Yahudi mültecilere ve askerlere binlerce kez saldırdılar. İsrail, militanlara karşı birçok hava saldırısı ve operasyon düzenledi. Bu saldırılarda çok sayıda sivil de canından oldu. İsrail'in evlerini yıkması ve tarlalarını tahrip etmesi yüzünden binlerce Gazzeli evsiz ve geçimlerini sağlayacak kaynaktan yoksun kaldı.
2005 şubat ayında varılan ateşkes anlaşması bu saldırıları önemli ölçüde azaltsa da Gazze'deki şiddet sona ermedi. Vatan, 06.01.2009 |
|
İŞ BANKASI: KÜLTÜRDE BÜTÇE KISITLAMASI YOK
Başlarken: Sabah, Haber: Olkan Özyurt -
Evrim Altuğ, 03.01.2009
Yapı Kredi Bankası, özellikle
Yapı Kredi Yayınları'nın
Türkiye'nin çok önemli bir yayınevi haline
gelmesine olanak sağlamış, Yapı Kredi Kültür
Merkezi'nde açılan sergilerle de kültür sanat
hayatının vazgeçilmezlerinden biri olmuş görünüyor.
Bankanın Murahhas Aza ve Genel Müdürü Tayfun Bayazıt,
kurumun kültür ve sanat vizyonunu SABAH'a anlattı.
Yapı Kredi
Yayınları, Doğan Kardeş Yayınları'yla dolu ve mutlu
yetişen bir neslin çocuklarını ve büyüklerini Yapı
Kredi Yayınları'yla destekliyoruz. Yapı Kredi Kültür
Merkezi'nin Vedat Nedim Tör Müzesi'nde açtığı
sergilerle medeniyetleri halkımızla buluşturmaya
devam ediyoruz. Çatalhöyük Sergisi, Urartu Sergisi, Selçuklu Sergisi, Frigya
Sergisi, Aphrodisias'ı buna örnek olarak
gösterebiliriz.
Türkiye'nin kültür-sanat alanındaki ilk ve en
büyük yatırımı yapan bankası olarak iştiraklerimiz
Yapı Kredi Kültür Merkezi ve Yapı Kredi Yayıncılık
aracılığıyla sağlam ve kalıcı bir rol üstlenmiş
durumdayız.
Türkiye'de sanatın ve sanatçının ticari
kaygılardan bağımsız, yalnızca yaptıkları işe
kendilerini adayarak sanatlarını icra etme fırsatını
sunması bakımından bu iki kurumumuzun çok değerli ve
benzersiz bir görevi yerine getirdiklerini
düşünüyorum. 2008 Yapı Kredi Yayınları ve Yapı Kredi Kültür
Merkezi açısından oldukça hareketli ve yoğun bir yıl
oldu. Yapı Kredi Yayınları olarak 207 başlıkta ilk,
422 başlıkta tekrar baskı yaparak toplamda 1
milyondan fazla kitabı okurla buluşturduk.
Yayınevimiz, kuruluşundan beri 2 bin 820 başlıkta 10
milyonu aşkın kitap yayımlayıp ulaşılması zor bir
rekora imza attı. Yapı Kredi Kültür Merkezi'nin
geleneksel hale gelen sergileri de tüm hızıyla devam
etti. Fausto Zonaro, Yahya Kemal ve Nazım Hikmet
sergileri gibi, sanatseverlerden yoğun ilgi gören 17
kapsamlı etkinliği yaklaşık 200 bin sanatsever ile
buluşturduk. 2004 yılından bu yana Geyre Vakfı'nın etkinliklerine
destek veren Yapı Kredi Private Banking'in
desteğiyle Anadolu'nun en görkemli kentlerinden
Aphrodisias'ta bulunan arkeolojik kalıntıları en iyi
şekilde koruma ve sergileme olanağı sunan Sebasteion
- Sevgi Gönül Salonu açılışını gerçekleştirdik.
Vedat Nedim Tör Müzesi'nde Aphrodisias'tan Roma
Portreleri adlı bir sergi açtık. Sergide, 51
tanesi Aphrodisias Müzesi'nden, bir tanesi de
İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nden alınan toplam 52
muhteşem heykel, tarih ve sanat severlerle buluştu.
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık A.Ş. ile T.C.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve
Müzeler Genel Müdürlüğü işbirliğiyle açılan bu
sergiyle, taşıması çok kolay olmayan Aphrodisias'ın
zarif heykellerini İstanbullu sanatseverlerle
buluşturduk. Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde
İstiklal Serüveni sergi dizisi kapsamında
uluslararası platformda adını duyuran yerli ve
yabancı sanatçıları ağırlıyoruz. Kapsamlı sanatçı
monografileriyle desteklenen bu diziyle yeni ve
enerjik bir sanatsever kitlesine ulaşıyoruz.
Geçtiğimiz yıl, dünya sanat arenasında tanınan Ayşe
Erkmen, Halil Altındere, Elina Brotherus ve Cengiz
Çekil'in sergilerini açtık ve
Türkiye'de Güncel Sanat dizisi kapsamında
sanatçı monografileri yayımladık. Altındere'nin
İstiklal Caddesi'nin göbeğine kondurduğu Pala
Şair heykeli caddenin yaya trafiğinin neredeyse
tıkanmasına sebep oldu. Caddeden geçen yüz binler,
bu ilginç sergiyi gördü. Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde; Ferhat Özgür, Şükran Moral, Nasan Tur, İnci Eviner ve Ali Kazma'nın sergileri yer alacak. Sermet Çifter Salonu'nda, ünlü Magnum fotoğrafçısı Bruno Barbey, Türk fotoğrafının önde gelen isimlerinden Sabit Kalfagil, geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz yazarımız Metin And, ilk kadın opera sanatçılarımızdan Semiha Berksoy, ünlü Fransız çizer Enki Bilal ve 19. yüzyılda Japonya'da batan Ertuğrul Firkateyni üzerine kapsamlı sergiler açılacak. Vedat Nedim Tör Müzesi'nde ise Anadolu medeniyetleri üzerine açtığımız geleneksel arkeoloji sergilerimize Lidyalılar ile devam ediyoruz. Müzedeki diğer sergi ise, saat ve zaman üzerine.. William Faulkner'in Yaban Palmiyeleri, Aharon Appelfeld'in Bir Hayatın Öyküsü, Oktay Rifat'ın Şiir Konuşmaları, Jean-Pierre Deleage'ın Yaşar Kemal, Roland Barthes'ın Yazının Sıfır Derecesi, Çağdaş Söylenler, Yas Günlüğü, Oliver Sacks'ın Müzikofili, Kazuo Ishiguro'nun Avunamayanlar, Magda Szabo'nun Katalin Sokağı, Şavkar Altınel'in Tepedeki Yabancı adlı kitapları ve ayrıca Italo Calvino'un çocuk kitapları da yolda.
Kriz şartlarında ilk gözden çıkarılan yatırımlar, her nedense kültür sanat projeleri oluyor. Bunu 2001'de krizde de yaşadık. Şimdi 2009'da dünya krizinin her alanı etkileyeceği konuşuluyor. Bu doğrultuda 2009 yılında kültür sanat yatırımlarınızda bir kısıntıya gidilecek mi? Eğer gidilecekse 2009 bütçeniz ne kadar? Bugün yaşanan ekonomik çalkantının benzerlerini geçtiğimiz 65 yıllık tarihimizde pek çok kereler gördük. Ancak hiçbir dönemde 'Kültür-Sanat Bankası' olmaktan vazgeçmedik. Yatırımlarımızı aynı şekilde sürdürdük. Bundan sonra da sürdüreceğiz. Bu çerçevede 2009 yılı için herhangi bir bütçe kesintisi yapmayı düşünmüyoruz. Sabah, Haber: Olkan Özyurt -
Evrim Altuğ, 04.01.2009
Türkiye'nin önemli bankalarından Garanti
Bankası, bir yandan kendi bünyesinde kurduğu
Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi, Garanti
Galeri ve Osmanlı Bankası Müzesi'nde yer alan
etkinliklerle kültür sanat alanında kurumsal olarak
faaliyet gösterirken diğer yandan birçok önemli
etkinliğine (festival, sergi, konser, arkeolojik
kazı...) sponsor olarak da destek vererek geniş bir
yelpazede kültür sanat dünyasını destekliyor.
Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz
Karadere, kurumun kültür sanat politikasını ve
2009'daki yol haritasını anlatıyor.
Kültür
sanat faaliyetlerimizi iki başlık altında
topluyoruz: Kendi kültür kurumlarımızın çalışmaları,
ve sponsorluklarımız. Garanti bünyesinde Platform
Garanti Güncel Sanat Merkezi, Garanti Galeri (GG) ve
Osmanlı Bankası Müzesi, faaliyet gösteren
kültür-sanat kurumlarımız. 2001'de açtığımız
Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi, sanatçı
dosyaları, uluslararası güncel sanat dergileri ve
DVD'lerden oluşan bir arşive sahip. 6 bin 500 yayını
içeren kütüphanesiyle aynı zamanda güncel sanat
alanında bir araştırma merkezi olan kurum. P l a t f
o r m ' u n 2003'ten bu yana yürüttüğü İstanbul
Misafirleri Programı, güncel sanatla ilgilenen
uluslararası sanatçı, sanat eleştirmeni ve
küratörlere, İstanbul'da kalarak, işlerini üretme ve
araştırma yapma olanağı tanıyor. Garanti Galeri, beş
yıldır sergiler ve yan etkinlikler aracılığıyla,
mimarlık ve tasarım alanlarındaki kavramları
tartışma misyonunu üstleniyor. Osmanlı Bankası
Müzesi ise, Osmanlı Bankası'nın zengin arşivine
sahip çıkmak ve faaliyette olduğu dönemin tarihine
ışık tutmak amacıyla 2002'de kuruldu, Karaköy'deki
bina; müze, kütüphane, sinema, sergi salonu ve
arşivin yer aldığı bir kültür merkezi olarak Garanti
Bankası bünyesinde hizmet veriyor. 2008 yılında Frankfurt Kitap Fuarı'na paralel olarak Garanti Galeri ve Alman Mimarlık Müzesi (DAM) işbirliğiyle Frankfurt'ta Becoming İstanbul adlı sergi açıldı. Bunlara ek olarak Garanti Galeri'de Türbülanslı Topolojiler, Sürdürülebilirlik için Moda ve Strüktürel Mantığı Araştırmak: Lifli Oda sergileri izleyicilerle buluştu. Osmanlı Bankası Müzesi'nde ise Doğuyu Tüketmek , Sedad Hakkı Eldem I: Gençlik Yılları ve Osmanlıların Paris'i adlı sergiler gerçekleştirildi. Sponsor olarak ise, Berlin İslam Eserleri Müzesi'nde 16 Mayıs- 29 Haziran 2008 tarihleri arasında Turkish Delight başlıklı sergiye destek verdik. 1998'den bu yana destek verdiğimiz, Babylon ve İstanbul Jazz Center'daki Garanti Caz Yeşili konserlerine 2008'de de devam ettik. Bonus Card Uluslarası Komedi Film Festivali ve MiniBank Uluslarası Çocuk Filmleri Festivali ile, İstanbul Modern'in eğitim programları, 2008 yılında destek verdiğimiz diğer etkinlikler arasında yer aldı. 2008'de ayrıca, Mamma Mia! Müzikali'nin ana sponsoru olduk.
Kriz şartlarında ilk gözden çıkarılan yatırımlar kültür sanat yatırımları oluyor. Bunu 2001'deki krizde de yaşadık. Şimdi 2009'da dünya krizinin her alanı etkileyeceği konuşuluyor. Bu doğrultuda 2009 yılında kültür sanat yatırımlarınızda bir kısıntıya gidilecek mi? Eğer gidilecekse 2009 bütçeniz ne kadar? Daha önce de belirttiğimiz gibi Garanti Bankası olarak misyonumuzu bankacılıkla sınırlı tutmuyor, topluma kattığımız değeri sürekli ve belirgin bir biçimde artırma ilkesiyle hareket ediyoruz. Bu doğrultuda kurum değerlerimiz arasında yer alan ve toplumun gelişimini destekleme ilkesiyle gerçekleştirilen sosyal sorumluluk projelerimiz, Garanti'nin önemli önceliklerini oluşturuyor. Bu bağlamda kültür, sanat, eğitim, spor ve çevre alanlarında uzun yıllardır destek verdiğimiz projelere, 2009'da da devam edeceğiz. Yani kültür kurumlarımızdaki projelerimize ve yıllardır desteklediğimiz etkinliklere bu yıl da devam edeceğiz. Sabah, 05.01.2009
Üç gündür, bu sayfalarda
'Kültür Destekçilerinden Yeni Yıla Bakış' başlığı
altında sunduğumuz dosyada İş Bankası, Garanti ve
Yapı Kredi'nin kültür - sanat dünyasına nasıl
baktıklarını ve 2009'daki yol haritalarını
yayımladık. Bu bankaların yetkilileri, krize
rağmen 2009'da kültür sanata yönelik desteklerinin
azalmadan devam edeceğini özellikle belirtiler.
Dosyamıza bugün de, Akbank'la devam ediyoruz.
Akbank adına konuşan Akbank Sanat Genel Müdürü
Derya Bigalı, kültür ve sanat politikalarını
toplumun her katmanını kucaklayan, farklı
disiplinlerin en doğru örneklerinin yer aldığı
kültür sanat etkinliklerine yer vermek ve
dünyadaki sanat hareketlerinin örneklerini topluma
sunmak, bu konuda öncü olmak' şeklinde özetlerken,
2009'da da kültür sanat için desteklerini hız
kesmeden sürdüreceklerini söylüyor. Sabah, 06.01.2009
Genç
ve dinamik bir banka DenizBank. Henüz 11 yaşında
olmasına karşın, 2004'te kurulan DenizKültür
sayesinde kültür alanında kurumsallaşma yoluna
gitmiş. DenizBank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı
Hakan Ateş, kurumun kültür politikalarını ve 2009'da
bu alana yapacakları desteğin nasıl olacağını
anlattı. Sabah, 07.01.2009 |
|
TURİST SAYISINDA BÜYÜK ARTIŞ
Kars'ta Ani Ören Yeri'ni ve Kars Müzesi'ni ziyaret eden turist sayısı, önceki yıla oranla yüzde 30.7 arttı. 2007 yılında 17 bin 345 olan turist sayısı 2008 yılında 22 bin 667'ye ulaştı.
Kars Valiliği'nden yapılan açıklamada, "Söz konusu artış; Türkiye turizm ortalamasının üzerinde olup, Kars Valiliğimizin koordinesinde son birkaç yıldır yapılan çalışmalar ile ilimizin EMITT Fuarı ve benzeri ulusal ve uluslararası fuarlara katılımı ve yazılı-görsel medyada yer almasının rolü kaçınılmazdır" denildi. Açıklamada ayrıca, Sarıkamış Şehitliği, Sarıkamış turizm merkezi altyapı projeleri, Karanlıkdere telesiyej sistemi, Çıldır ve Kuyucuk Gölleri, Kars il merkezi turizm projeleri de hayata geçirildiğinde; Kars'ı uzun olmayan bir süreçte ziyaret edecek turist sayısının yüz binlerle ifade edileceğinin, abartılı bir tahmin olmadığının da altı çizildi.
Açıklamada yine, turizm için yapılan çalışmaların artarak devam edeceği, turizmin Kars'ın kalkınması için en önemli iki sektörden birisi olduğu vurgulandı. Kars Kent Haber, 06.01.2009 |
|
NUH'UN GEMİSİ CUDİ'DE
Meclis’te kurulan Zeytin ve
Zeytinyağı Sorunlarını Araştırma Komisyonu raporunda
Nuh’un gemisinin Cudi’de olabileceği belirtildi. |
|
NEW YORK TSUNAMİSİNİ BİR METEOR MU TETİKLEDİ?
Aralık 2008’de bir araştırma sırasında Hudson Nehri tortullarında bulunan mikroskobik karbon zerrecikleri, bölgeye yaklaşık 2300 yıl önce bir meteor çarpmış olabileceğini ve bu çarpmanın bugünkü Manhattan’ı tamamen sular altında bırakan bir tsunami yarattığını düşündürüyor. Harvard Üniversitesi’nden Katherine Cagen, Hudson Nehri’nin yatağı boyunca topladığı birçok çökelti örneğinde, taşlar yüksek ısıda eriyip buharlaştıktan sonra yeniden katılaşırken oluşan mikroskobik kürecikler buldu. Bölgede herhangi bir krater bulunmuyor. Columbia Üniversitesi’nden meteor uzmanı Dallas Abbott, meteorun 50 ile 150 metre çapında olabileceğini, daha küçük ölçüdeki meteorların atmosfere girerken iyice parçalandıklarını, daha büyüklerinin ise şu ana dek rastlanmayan, toprakta “camlaşma” yol açacağını söylemekte. Nehirden alınan örnekler MÖ 300 yılına tarihlenmekte. Bu, 2003 yılında bir başka ekibin Long Island kıyılarında buldukları, o bölgeye ait olmayan büyük taş ve toprak tortulları ile aynı dönem. O dönemde, başka bir yerden taşındıkları kesin olan bu tortullar için ya çok büyük bir fırtına veya tsunami sebep olarak gösterilmişti. National Geographic News, Haber: Ker Than, 31.12.2008 |
|
İZMİR'DE MÜZELER GEZİLMİYOR
İçerisindeki antik eserleriyle dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Kültürpark'taki İzmir Tarih ve Sanat Müzesi geçen yıl da beklenen ilgiyi görmedi. Müzeye gelen ziyaretçi sayısı bir önceki yıla göre farklık göstermedi. İzmir Tarih ve Sanat Müzesi Müdürü Cemil Kanca 4 milyona yakın nüfusu olan bir kentte müzeye sadece 12 bin civarında yerli ziyaretçi gelmesinin düşündürücü olduğunu belirterek şunları söyledi: "Müzelerin, kentte yaşayan insanlardan yeterli ilgi görmemesini, eğitim kurumlarında müze kavramının yeterince yerleştirilmemesine bağlıyorum. 2008 yılında en yoğun geçen aylar öğrenciler için uygulanan parasız girişlerle mayıs ve haziran oldu. Müzeyi 2008 Ocak ayında 763'ü turist olmak üzere 847 kişi ziyaret ederken, mayıs ayında bu rakam 5 bin 330'a ulaştı. Ücretli giren yerli ziyaretçiler ise, genelde 40 yaşın üzerindeki tarihe ilgi duyan kişilerden oluştu."
Kanca, dünyadaki 100 müze içinde en önemli bin eser arasında sayılan Nehir Tanrısı Kaistros ve Poseidon yüksek kabartması gibi iki büyük eserin şu anda İzmir Tarih ve Sanat Müzesinde sergilendiğini de kaydederek "İzmirlileri topraklarını, dolayısıyla kültürlerini tanımaya davet ediyoruz. İzmir kentinin 8 bin yıllık bir geçmişi var.
Tarih ve Sanat Müzesi'nde Leonardo Da Vinci'nin ünlü Mona Lisa tablosundan yaklaşık bin 400 yıl önce yapılmış bir kadın başı, klasik dönem eserlerinden Homeros heykeli bulunuyor. Dünyanın birçok ülkesinden her yıl binlerce turist müzemizdeki bu değerli eserleri görmek için geliyor, hayran kalıyor. Biz turistlerin gösterdiği ilgiyi bu kente yaşayan yediden yetmişe herkesin göstermesini istiyoruz. Hala müzenin çevresinde yaşayıp da müzeyi görmeyen çok insan var" diye konuştu. Taraf, 05.01.2009 |
|
![]() |
GAUDI'NİN ESERLERİ İSPANYA'YI KARIŞTIRDI
İspanya’da sanatın tüm kollarının teşvik edildiği "FAD" adlı derneğe bağlı 400 kadar mimar ve sanatçı, ünlü Katalan mimar Antonio Gaudi’nin yarım kalmış Sagrada Familia (Kutsal Aile) ve Colonia Güell (Güell Parkı) gibi eserlerinde devam eden yapım çalışmalarının durdurulmasını istedi.
Radikal, 05.01.2009 |
BURSA SOKAKLARI TARİHİ ÇEŞMELERLE SÜSLENİYOR
Bursa'nın 'sudan ibaret' kimliği, kentin muhtelif noktalarına tarihi dokuya uygun yapılan çeşmelerle yaşatılıyor. Şimdiye kadar kadar 60'a yakın çeşme yaptıran Osmangazi Belediyesi, ilçenin sokaklarında toplam 100 çeşme yapmayı hedefliyor.
Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe, Bursa'nın tarihi kaynaklarda su şehri olarak anıldığını hatırlatarak, "Ünlü Seyyah Evliya Çelebi, Bursa'nın çeşme ve sebillerini anlata anlata bitiremez; 'Velhasıl Bursa sudan ibarettir' diyerek kesip atar. Evliya Çelebi gibi, kentin geçmişinde önemli izleri bulunan Karaçelebizade Aziz Efendi de Bursa'nın suyla olan yakınlığını görür ve kentin muhtelif noktalarına 40 çeşme yaptırır. Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerini taşıyan çeşmelerin kullanımı için bir de vakıf kurar. Daha sonraları, 'Bursa'nın boynuna dizilen inci taneleri' olarak da anılan çeşmeler, kentteki su kültürünün temel taşlarını oluşturur. Günümüze gelindiğinde şehirde ne Evliya Çelebi'nin ne de Karaçelebizade Aziz Efendi'nin anlata anlata bitiremediği çeşmelerden eser kalmıştır. Çeşmelerin bir kısmının yıkılmasının yanı sıra, ayakta kalanlarının sularının kesilmesi de, çeşme kültürüne vurulan en büyük darbelerden biri olarak tarihe geçti." dedi.
Başkan Recep Altepe, 5 yıl önce Bursa'nın tarihine yakışır bir şehir olması için tüm tarihi çeşmelerin restore edilmesini, yıkılanların yerine yenilerinin yapılmasını ve oluşan yeni mahallelere de, geleneksel mimariye uygun yeni çeşmelerin yapılması talimatını verdi. 5 yıl içinde sayıları 100'ü aşkın tarihi dokuya uygun çeşme projesi üretildi. 60'a yakını uygulanan veya uygulanma aşamasında olan bu çeşmeler, geleneksel çeşme mimarimizin yaşamasına da katkıda bulunacaklar. Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe'nin hedefi, Bursa'ya en az 100 adet tarihi çeşme kazandırmak. Zaman, Haber: Adem Elitok, 05.01.2009 |
|
TARİHİ HANLARI TURİSTLER BİZDEN ÖNCE KEŞFETTİ
Aralarında Büyük Yeni Han, Valide Han, Çuhacıhan, Abud Efendi Han ve Mısır Çarşısı Hanları'nın bulunduğu 30 hanı içinde barındıran bu tarihi bölge, AB'nin başlattığı "Arşimet Projesi" kapsamında turistlerin yeni gezi güzergahı olarak düzenleniyor. Şimdilerde yolları araç trafiğine kapatılan, yapılan konserlerle eğlence sektörüne de hizmet etmeye başlayan hanlarda, günden güne yaşanan hızlı değişime siz de tanık olun.
Büyük Yeni Han
Abud Efendi Han
Vatan, Haber: Tuğrul Tunalıgil, 05.01.2009 |
|
KOZA HAN'DA TAHLİYE BAŞLADI
Bursa Olay, Haber: Seyit Gündoğan, 05.01.2009 |
|
TAVŞAN ADASI'NDA TAPINAK BULUNDU
Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Mustafa Şahin, Bodrum'un Gümüşlük beldesinde bulunan Tavşan Adası'nda yaptıkları zemin etüdünde, MÖ 250 yıllarına ait bir yapı bulduklarını belirterek, "Bu yapının tarihi Mindos Kenti'ne ait bir tapınak olduğunu tahmin ediyoruz'' dedi.
Araştırmaları Uludağ ve 9 Eylül üniversitelerinin ortaklaşa gerçekleştirdiğini anlatan Şahin, "Tapınakta 2 teras ve 3 mimari yapı bulunuyor. Buradaki eserlerin büyük bölümü mermerden yapılmış. 20 metre genişliğinde ve 30 metre uzunluğundaki bu tapınak bize ne kadar görkemli bir yapıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor'' diye konuştu.
Gümüşlük Belediye Başkanı Mehmet Ülküm ise Tavşan Adası'nı yaz aylarını günde yaklaşık bin kişinin ziyaret ettiğine işaret ederek, "Dünyada yürüyerek ulaşılabilen tek adaya olan ilgi daha da artacak'' dedi. Hürriyet, 05.01.2009 |
|
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Denizli'de, Roma ve Bizans dönemine ait 18 tarihi eser ele geçirildi.
Denizli İl Jandarma Alay Komutanlığı tarafından eski eser kaçakçılığına yönelik yürütülen operasyon çerçevesinde, Denizli merkeze bağlı Gümüşler beldesi sınırları içerisinde faaliyet gösteren M.K.Y. isimli şahsın elinde tarihi eser bulunduğu ve satmak için müşteri aradığı haberi alınması üzerine operasyon düzenlendi.
Operasyonda Roma ve Bizans dönemlerine ait 14 sikke ve 4 kandil ele geçirildi. Tarihi eserlerin Müze Müdürlüğü ekiplerince yapılan incelemesinde, Roma ve Bizans dönemlerine ait 2863 Sayılı Kanun kapsamında müzelik değere sahip oldukları belirlendi. Gözaltına alınan M.K.Y. isimli şahıs ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Denizli Kent Haber, 05.01.2009 |
TARİHİ ESERLERE TEKNOLOJİK TEHDİT
Bursa'daki tarihi camiler başta olmak üzere, ilçelerdeki her biri en az 5 asırlık tarihi eserlerde, günümüz şartlarında kullanılan hoparlör sistemleri, aydınlatma, güvenlik kamerası ve son olarak merkezi ezan ve vaaz sistemlerine yönelik cihazlar yerleştirilmesi, tarihi yapılara büyük zararlar veriyor.
Bursa Hakimiyet, 04.01.2009 |
![]() |
HAMAM ALTINDA TERMAL MAĞARA
Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de Osmanlı döneminden kalma tarihi bir hamamın altında, 86 metre uzunluğunda bir yeraltı mağarası çıktı. Macar hükümeti termal sıcak su ile dolu mağarayı dünya tarih mirası listesine eklemek için harekete geçti. Yetkililer ayrıca termal su ile dolu mağarayı yerli ve yabancıların yararlanması için düzenleyeceklerini de söyledi. Macaristan'da Türk hamamının oldukça popüler olduğunu belirten Budapeşte Belediye Başkanı Zsolt Lang, "Hükümet ve bakanlar düzeyinde lobi yapacağım. Burayı yerli ve yabancı turizme açmak için elimden gelen her şeyi yapacağım" dedi. Mağara uzmanlarından Szabolcs Leel-Oessy ise, "Mağaranın içindeki termal suda aynı anda 10 kişi rahatlıkla yüzebilir" diye konuştu. Sabah, 04.01.2009 |
|
TARİHİN YARISI BURADA, YARISI ORADA
Osmanlı döneminde yurt dışına çıkarılan veya yasa dışı yollardan kaçırılan Anadolu kökenli çok sayıda eser, hala yurt dışındaki müzelerde sergileniyor ya da önemli müzayedelerde satışa çıkıyor.
Evrensel, 04.01.2009 |
|
![]() |
EMİR SULTAN TÜRBESİ RESTORE EDİLİYOR
İzmir Büyükşehir Belediyesinin, 14. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Emir Sultan Türbesi'nin restorasyonu için ihaleye çıkacağı bildirildi.
Haber Ekspres, Fotoğraf: Milliyet, 04.01.2009 |
SERHAT ŞEHRİ EDİRNE, MÜZE-ŞEHİR OLUYOR
Edirne’deki askeri birlikler tarafından Buçuktepe Tabyası'na inşa edilen Şükrü Paşa ve Balkan Şehitleri Müzesi, ziyaretçileri, Balkan Savaşlarının acı günlerine götürüyor. Türkiye Gazetesi, Haber: Halil Derice, 04.01.2009 |
![]() |
|
ETNOGRAFYA MÜZESİ KAFE RESTORAN OLDU
Muğla Valiliği tarafından 2004’te Etnografya Müzesi’ne dönüştürülen, 130 yıllık Hacıkadı Evi, kiraya verilmesinin ardından kafe-restoran olurken, binadaki tarihi eserler depoya kaldırıldı.
Milliyet, Haber: Ahmet Bayrak, 04.01.2009 |
AGORA KENTLE BULUŞTU
Dünyanın en büyük antik
agorası kabul edilen tarihi
İzmir Agorası, kamulaştırmalar sonrası
gerçekleşen yıkımların ardından İkiçeşmelik
Caddesi'yle buluştu. Hürriyet Ege, 04.01.2009 |
|
YENİ CAMİ'Yİ GECELERİ SANSARLAR BASIYOR
Hünkar Kasrı’nda alarmı çalıştıran sansarlar meğer Eminönü’nde her köşeye yayılmışlar. Çiçek Pazarı’ndaki kümes hayvanlarına rahat vermeyen sansarlar, caminin çevresindeki güvercin ve martıların da baş düşmanı olmuşlar. Bir rivayete göre sansarlar, zamanında yiyecek depolarının çok olduğu bölgeye, fareleri avlamaları için getirilmiş. Mimar Öner’e göre ise 200 metre uzaktaki Sirkeci’deki bir zamanlar Emniyet Müdürlüğü olarak da kullanılan Sansaryan Han’a adını veren de yıllardır burada yaşayan sansarlar.
Mısır Çarşısı, bitişiğindeki Çiçek Pazarı’nın gece bekçiliğini yapan Ali Sait Akbulak, "Ben 25 senedir buradayım, onlar da buradalar" diyor. Akbulak, "Türbenin bahçesinden caminin bahçesine geçerler; çatılara, ağaçlara tırmanırlar. Güneş doğmaya ve insanlar yavaş yavaş gelip geçmeye başladığında gözden kaybolurlar. Soğuk havalarda daha az görülüyorlar. Ama yazın sabaha kadar caddede koşturuyorlar. Zaman zaman yavruları da yanlarında oluyor" diye anlatıyor sansarları. Mısır Çarşısı yanındaki çay bahçelerinde 20 yıldır garsonluk yapan Yavuz Özarslan da, "Çoğu zaman türbenin çatısında dolaşırlarken görüyoruz. Hemen hemen her sabah türbenin bahçesinde veya çevresinde mutlaka güvercin veya martı cesedi buluruz. Gece avlanıp gündüz uyuyorlar" diyor.
Bizans ve Osmanlı döneminde liman bölgesi olarak bilinen Eminönü’ne yanaşan yiyecek içecek yüklü gemilerin ve bu malların ticaretinin yapıldığı hallerin bölgede bir gıda zinciri oluşturduğunu söyleyen Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Nilüfer Aytuğ da şunları anlatıyor:
"Bir yerde gıda varsa, gıda artıkları vardır. Gıda artıklarının olduğu yerde fareler, farelerin olduğu yerlerde de gelincik ve sansarlar bulunur. Sansarların fareleri temizlemeleri için buraya insanlar tarafından getirildiklerini düşünüyorum. Gündüz kaybolup gece ortaya çıktıkları, kuşlarla beslenebildikleri, barınmalarının kolay olması ve bir batında iki - dört arasında yavrulayabildikleri için yıllar boyunca bir yerdeki varlıklarını sürdürebilirler."
Kediyi andıran uzun ve ince bir vücudu, uzun ve bol tüylü kuyruğu vardır. Boyları 40-50 santimetre, ağırlıkları iki kilogram civarındadır. Boyunlarında beyaz renkte çatal şeklini andıran tüyler olan sansarlar, parlak koyu kahve rengindedir. Gündüzleri uyuyup geceleri avlanırlar. Av sırasında çift olarak hareket ederler. Kemirgenler, sürüngenler, yumurta ve meyve temel besinleridir. Hürriyet, 03.01.2009 |
|
HİBE TARİHİ ESER İÇİN DAVA
Tekirdağ’da gazeteci Fahir Taner (86), 1989’da müzeye hibe ettiği 2 bin 500 yıllık krater vazonun bedelini almak için Ankara 16. İdare Mahkemesi'nde dava açtı.
Fahir Taner, 1960’da Değirmenaltı Mahallesi’ndeki evinin bahçesinde kuyu kazarken bulanan vazoyu Tekirdağ Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’ne hibe etti. 2006 yılının nisan ayında müze müdürlüğüne dilekçe veren Taner, hibe ettiği eserin parasının kendisine ödenmesini istedi. Talebi değerlendiren Kültür ve Turizm Bakanlığı, tarihi esere para ödenmeyeceğini belirtti. Bunun üzerine Taner, bağışladığı eserin parasını alabilmek için geçen yıl dava açtı.
Taraf, 03.01.2009 |
|
DİNAMİTLE YIKILAN TÜRBE YENİDEN İNŞA EDİLİYOR
Konya'da, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen çalışmayla, Şerafettin Cami’nin yanındaki türbe, aslına uygun olarak turizme kazandırılacak.
Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında belediye tarafından yıktırıldığı hatta yıkımında dinamit kullanıldığı, İsmail Hakkı Konyalı’nın ‘Konya Tarihi’ kitabında da yer alan türbenin kazı çalışmalarına geçen yıl başlanmıştı. Türbenin ortaya çıkarılmasından sonra belli bir süre bekletilen çalışmanın projesinin hazırlanmasından sonra, türbe orijinaline uygun şekilde yeniden inşa edilmeye başlandı. Merhaba Gazetesi, 29.12.2008 |
|
![]() |
|
İvriz (G. Bell, Mayıs) |
...1905
|
![]() |
![]() |
TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |