Şubat '09 Arşivi |
22 - 28 Şubat 2009 |
|||||
MÜZE ARKASINDAKİ İznik Belediyesi`nin Yeşil Park adını verdiği proje dahilinde Müze, Yeşil Cami ve Şeyh Kudbeddin Camii`ni kapsayan Müze sokağın trafiğe kapatılarak yeşil alana çevrilmesi işlemi devam ederken, tehlike arz ettiği gerekçesiyle Anıtlar Kurulu`nca yıkımına karar verilen Şeyh Kutbeddin Sokak`taki tarihi cumbalı ahşap bina geçtiğimiz hafta belediye ekipleri tarafından yıkıldı. Belediyeye ait iş makineleri ile yapılan yıkım işlemini vatandaşlar da ilgi ile izledi. Bursa Olay, Haber: Mehmet Buldu, 28.02.2009 |
|
||||
PROF. AÇIKGÖZ: ÜÇ ERENLER TÜRBESİ KISA BİR ZAMANDA RESTORE EDİLMELİ Muğla Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Namık Açıkgöz, Üç Erenler Türbesi'nin kısa zamanda restore edilmesi gerektiğini söyledi. Bu mimarinin, beylikler ve Selçuklu dönemi eseri olduğunu ifade eden Açıkgöz, "Bir benzeri, Ula ilçesindeki Şahidi Efendi'nin oğlu Hüsamettin Efendi Türbesi'dir. Üç Erenler türbe ve mescidinin tamamlanmasıyla Muğla, 15. yüzyıldan kalma kültür kimliğine ve mekânına tekrar kavuşacaktır. Bu konuda vilayet, belediye sivil toplum kuruluşlarının desteği gerekiyor." dedi. Muğla Belediyesi Fen İşleri ekipleri tarafından 2004 yılında yeşil alan çalışması sırasında 800 yıllık türbe kalıntısının bulunmasından sonra başlatılan kazıda burasının, 1175 yılında kurulan Bayramiye tarikatından 'Üç Erenler' diye bilinen Salih, Ömer ve Mehmet isimli evliyaların mescidi olduğu ortaya çıktı. Kazı alanında mescit, türbe, abdesthane ve oturma odaları bulunuyor. Şehirdeki mescit ve türbe kitabeleriyle yakından ilgilenen Prof. Dr. Namık Açıkgöz, 'Üç Erenler' olarak adlandırılan evliyaların, Mustafa Çelebi tarafından Buhara'dan gönderilerek, burada Bayramiye tarikatını kurup İslam dinini anlattığını açıkladı. Üç Erenler Türbesi'nin, 2004 yılında bulunmasının ardından korumaya alındığın belirten Prof. Dr. Açıkgöz, "Mescit ve külliye daha önce kötü durumdaydı. Temel yapı ve mimarinin ana dokusu, yer üstünde 1 metre kadar ortaya çıkarıldı. Mahalle sakinlerinden Ömer amca, üniversitemizden Prof. Dr. Adnan Diler ve Muğla Belediyesi'nin gayretleriyle bu hale getirildi." diye konuştu. Bayrami Sufi geleneğinin önemli kişileri arasında bulunan Üç Erenler'in Muğla için önemli bir yere sahip olduğunun altını çizen Açıkgöz, Muğla 13. yüzyılın sonlarına doğru Menteşe Beyliği'nin önemli bir şehri olunca, Anadolu'nun çeşitli yerlerinden ve Orta Asya'dan göçler olduğunu, Üç Erenleri'nde 15. yüzyılda geldiğini kaydetti. Zaman, Haber: Kayber Avcı, 27.02.2009 |
|||||
![]() |
KALAHARİ ÇÖLÜ'NDE GÖMÜLÜ MAĞARALAR Kalahari Çölü’nde, binlerce yıl önce kumlar tarafından örtülmüş mağaralar bulundu. Gcwhihaba Mağaraları’nın bulunduğu bölgede yapılan jeofizik çalışmalar, bu bölgede kumlar altında kalmış birçok mağara olduğunu gösterdi. 2005 yılında Milli Müze’nin isteği doğrultusunda başlayan çalışmalara Botswana Ordusu da destek veriyor. Yeri kesin olarak tesbit edilen bazı mağaraların kazılmasına başlandı. Bir kısım mağara kumların 40 m altında iken, bazıları çok daha derine gömülmüş durumdalar. Kalabalık bir jeolog ekibi ile sürdürülen araştırmanın başkanı Babosi Mosarwa “bölgedevkumlara gömülü birçok mağara olduğunu” söylemekte. 2007 de tesbit edilen 9 olası bölgede kazı çalışmalarına başlandı. İlk açılan tünelden içeri gönderilen kameralar aşağıdaki mağaranın varlığını belgeledi. Delikten gelen havada bulunan karbondioksit de mağaranın varlığını ispatlayan diğer bir kanıttı. Kazılar oldukça zahmetli ve yavaş olabilir ama, müze müdürü Phorano bu şekilde birçok yeni mağara keşfedilebileceğini düşünüyor. mmegi online, Monkagedi Gaotlhobogwe, 30.01.2009 |
||||
BİN YILLIK BUKALEON SARAYI KALINTILARI YAĞMALANIYOR
Sarayın bir bölümü 20’inci yüzyılın başında buradan geçirilen Sirkeci demiryolunun yapımı sırasında yıkılmış ve büyük bir kısmı da çevrede yapılan apatmanların altında kalmıştı. İstanbul Üniversitesi Haber Ajansı, Haber: Yusuf Ziya Ay - İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi, 27.02.2009 |
|||||
TARİHİ TAHIL AMBARLARI PANSİYON YAPILSIN ÖNERİSİ Manşet Gazeteşi, 27.02.2009 |
|||||
İSTANBUL 2010 BAŞKANI İSTİFANIN EŞİĞİNE GELDİ Bir sivil toplum projesi olarak yola çıkan, sonra devletin de desteğini arkasına alarak elde edilen İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi, 2010’a aylar kala kimi çekişmeler ve istifa söylentileriyle gündemde. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, dün istifa söylentileriyle çalkalandı. Aslında söylentiler önceki gece başlamıştı. İlk gelen duyumlar, başından beri İstanbul 2010’un içinde olan İstanbul 2010 Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu’nun ekibiyle birlikte istifa ettiği yönündeydi, kurulda İstanbul Valiliği’nin atadığı isim dışında kimse kalmamıştı. Dün sabah ise Zaman Gazetesi’nin internet sitesine dokuz kişilik kuruldan dört üyenin, Çolakoğlu’yla birlikte Metin Sözen, İskender Pala ve Gürhan Ertür’ün istifa ettiği haberi yansıdı. Haber daha sonra birçok internet sitesinde yer aldı. Telefonla ulaştığımız İstanbul 2010 Ajansı başkanı Nuri Çolakoğlu, istifa söylentilerini yalanladı ancak bazı huzursuzlukların olduğunu da saklamadı. Nuri Çolakoğlu, “İnternet sitelerine yansıdı ama henüz istifa yok. Ama bir sıkıntı olduğu doğru, aşmaya çalışıyoruz. Çözülemeyecek bir mesele değil. Çözülecek gibi gözüküyor” diye konuştu. Çolakoğlu’na meselenin ne olduğunu da sorduk. Şu aşamada söyleyeceği her şeyin olayı çözümsüzlüğe iteceğini belirten Çolakoğlu, “Şunun şurasında 10 ay kaldı 2010’a. Derdimiz kavga çıkarmak değil gerçekten meseleyi çözmek. İstanbul’a karşı verdiğimiz bir söz, üstlendiğimiz bir görev var. Biz bunun derdindeyiz” dedi. 2010 Ajansı’nda devlet görevlileriyle sivil kanat arasında bir çekişmenin olduğu uzun süredir kulislerde konuşuluyordu. Ajansın yönetim şemasında yürütme kurulunun altında yer almasına karşın genel sekreterlikin yürütmenin işlerini zorlaştırdığı söylentileri havalarda uçuşuyordu. Yürütmeyi istifanın eşiğine getiren gelişmelerinse, yüksek maliyetli büyük restorasyon projelerinin, kurullara danışılmadan, görüşülmeden belli isimlere ihale edilmek istenmesi olduğu söyleniyor. Zira Çolakoğlu, İstanbul 2010’u, sivil toplumla devletin el ele verip uyum içinde çalıştığı bir yönetişim modeli olarak da önemsediğini daha önce defalarca dile getirmişti. İstanbul 2010 Ajansı’nın Genel Sekreteri Eyüp Özgüç, Başbakanlık Denetleme Kurulu’ndan bu göreve atanmıştı. Yürütme Kurulu’yla Özgüç arasında uzun süredir yaşandığı bilinen gerilimi besleyen sebepler arasında, öncelikli projeler konusunda anlaşmazlıklar yaşanmasının ve Özgüç’ün usulen uygun bulmadığı konulara getirdiği itirazların yer aldığı da söylentiler arasında. Koordinasyon kurulu başkanlığını Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın üstlendiği İstanbul 2010’un danışma kurulunda devlet kademelerinden ve çeşitli STK’lardan 50’ye yakın isim var. Yürütme kurulu ise Nuri Çolakoğlu (başkan), Sabri Kaya, Prof. İskender Pala, Gürhan Ertür, Ahmet Emre Bilgili, Alpaslan Baki Ertekin, Şekib Avdagiç, Nuri Tuna ve Prof.Dr. Metin Sözen’den oluşuyor. İstanbul 2010 bütçesinin 700-800 milyon lira civarında olduğu da düşünülürse bu proje daha çok çekişme kaldırır. Radikal, 27.02.2009 |
|||||
KARADENİZ Yeni bir araştırmanın ışığında, Karadeniz’de gerçekleştiği düşünülen tufan hikayesinin pek de olası olmadığı düşünülüyor. ABD, Massachusetts’de bulunan Woods Hole Okyanusbilimi Enstitüsü’nden deniz jeologu Liviu Giosan ve meslektaşları nehirlerin ağızlarında ve Karadeniz’in dibinde bulunan birçok kabuklu fosilini incelediler. National Geographic News, Haber: Bruce Dorminey, 06.02.2009 |
|
||||
![]() |
TARİHE ŞÜPHELİ KORUMA Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nin adı bir soyguna karışan güvenlikçisinin, başka bir soygunla ilgili mahkemelik olduğu belirlendi. Veli T, 13 Ocak'ta depodan İbrahim Çallı'nın "Ressam Osman Hamdi Bey Portresi", Fehmi Korutürk'ün eşi Emel Korutürk'ün ailesini resmettiği "Cimcoz Ailesi" ile Şevket Dağ'ın "Türbe Kapısı" isimli tablolarını çaldığı iddiasıyla gözaltına alınmıştı. Olay ise, şüphelinin eserlerin değerini belirlemek için götürdüğü TMSF'nin bilirkişisi Prof.Dr. Dinçer Erimez tarafından ihbar edilince ortaya çıkmış, şüpheli, tabloları bahçeye bırakırken otopark görevlileri tarafından görülünce yakalanmıştı. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Veli T'nin, 2003 yılında Topkapı Sarayı'nda nöbeti sırasında milyon dolarlık tarihi eserlerin çalınmasına adı karışan kişilerle bağlantısı olduğu iddiasıyla Ankara'ya gönderildiği ortaya çıktı. Mahkemesi hala süren Veli T'nin, son olaydan sonra da görevine devam ettiği öğrenildi. Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nden 13 Ocak'ta milyon dolar değerindeki 3 tablonun çalınmasına adı karışan kadrolu güvenlik görevlisinin, 6 yıl önce de Topkapı Sarayı'nda yaşanan bir soyguna adının karıştığı ortaya çıktı. Yeni Şafak, Haber: Fath İnci, 27.02.2009 |
||||
HER TARAFTAN TARİH FIŞKIRIYOR Şehitkamil İlçesi'ne bağlı Sam mezrasında, yaklaşık 2 bin yıllık olduğu tahmin edilen bir kaya mezar bulundu. Aynı bölgede geçtiğimiz yaz aylarında da bir kaya mezar bulunmuştu. Şehitkamil İlçesi'ne bağlı Sam mezrasında Terlemez Ailesi'ne ait arsada temel çalışması yapan aile fertleri kazma vurdukları yerde bir çukur olduğunu fark etti. Durumun Jandarma ekiplerine ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü yetkililerine bildirilmesi üzerine, olay yerine gelen jandarma güvenlik önlemi aldı. Arkeoloji Müzesi'nden arkeologlar, yaptıkları ilk incelemenin ardından çukurun bir kaya mezar olduğunu ve içinin su dolu olduğunu tespit ederek, kapatılmasına karar verdiler. Kaya mezarın, geçtiğimiz yaz döneminde bulunan kaya mezarla aynı döneme ait olduğunu tahmin eden yetkililer, kapatılan kaya mezarın yaz aylarında açılarak çalışma yapabileceklerini ifade ettiler. Gaziantep 27 Gazetesi, 27.02.2009 |
![]() |
||||
AYAK ANATOMİMİZ 1.5 MİLYON YIL ÖNCE DE AYNIYMIŞ Kenya'da bulunan 1,5 milyon yıllık ayak izleri, insanların çok uzun yıllar önce de anatomik olarak bugünkü ile aynı ayaklar üzerinde yürüdüğünü gösterdi. İngiltere'deki Bournemouth Üniversitesinden Matthew Bennett, Kenya'nın kuzeyindeki Ileret bölgesi yakınında 2 tortul tabakasında bulunan 1,5 milyon yıllık ayak izlerinin, modern insanınkiyle temel olarak aynı anatomiye sahip olduğunun en eski göstergesi olduğunu belirtti. Bennett, ayak izlerinin, normalde fosilleşmiş kemiklerde bulunmayan yumuşak dokuların biçim ve yapılarına dair bilgiler de içerdiğini vurguladı. Profesör Bennett, modern insanların ve fosilleşmiş eski insanların ayak izleri arasında yapılan karşılaştırmanın tarafsız olması için Kenya'da bulunan ayak izlerini numaralandırdı, bilgisayarda taradı ve bu şekilde değerlendirdi. 1,5 milyon yıllık ayak izlerinden birinin fotoğrafı Science dergisinin son sayısının kapağını süslüyor. Yeni Asır, 27.02.2009 |
|||||
![]() ![]() |
SİDE ANTİK KENT'TE PORTİKLİ YOL RESTORASYON ÇALIŞMALARI TAMAMLANDI Antalya'nın Manavgat İlçesi Side Antik Kent'te Roma dönemi portikli yol çalışması sona erdi. Side Belediye Başkanı Osman Delikkulak, Side Sütunlu Cadde doğu portikli yolda 4,5 ay önce başlanan kazı ve restorasyon çalışmalarının tamamlandığını söyledi. Portikli yolda 135 gün önce başlanan kazı, restorasyon ve konservasyon (muhafaza) çalışmalarının Side Müze Müdürü Güner Kozdere ve arkeolog Yiğit Ozar gözetiminde yapıldığını belirten Delikkulak, doğu yolunun yapılamasıyla birlikte turistlerin Side Antik Kent'e daha rahat girip çıkabileceğini ifade etti. Yol onarım çalışmalarının 420 bin TL'ye mal olduğunu ve bunun yüzde 40'nın belediye bütçesinden karşılandığını kaydeden Delikkulak, 250 bin TL'sinin de Antalya İl Özel İdare bütçesinde karşılandığını açıkladı. Delikkulak, "Sekiz yıl aradan sonra portikli yolu onarmanın mutluluğunu yaşadık. Yola kum dökümünü Avrupa Birliği (AB) standartlarında yaptık. Kazı çalışmasında Roma dönemine ait 18 dükkan restore edilerek gün yüzüne çıkarıldı. Onarım çalışmaları aslına uygun bir şekilde restore edildi." diye konuştu. Yolda ilk kazı ve restorasyon çalışmasına 2000 yılında başlandığını anlatan Side Müze Müdürü Güner Kozdere ise, çalışmalara Antalya İl Özel İdare bütçesinin çıkardığı 250 bin TL ödenekle başladıklarını dile getirdi. Kozdere, "Side Antik Kent'te Kültür Varlıkları Koruma Kurulu ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nden 10 Ekim 2008 tarih ve 184199 sayılı kazı ruhsatıyla çalışmalarımıza başladık. Side Belediyesi'nin katkılarıyla kazı ve restorasyon çalışmamız 4,5 sürdü. Portikli yolda çalışmalarımız sona erdi." şeklinde konuştu. haberler.com, 26.02.2009 |
||||
HASANKEYF İÇİN TARİHİ KARAR Danıştay 6. Dairesi, Devlet Su İşleri’nin (DSİ) tarihi ve kültürel alanlarda baraj yapımına tarihi bir kararla “Dur” dedi . Arkeologlar Derneği, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, TMMOB Mimarlar Odası, İzmir Turist Rehberleri Odası ve Çağdaş Hukukçular Derneği’nin, ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 27 ekim 2006 tarihli ve 717 sayılı kararının kısmen iptali istemiyle açtığı dava karara bağlandı. Danıştay 6. Dairesi, kurulun, Baraj Alanlarından Etkilenen Taşınmaz Kültür Varlıkları’nın korunmasında DSİ’ye karar yetkisi veren ilke kararının ilgili maddelerini iptal etti. Taraf, 26.02.2009 |
![]() |
||||
|
DİKKAT! UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan tarihi mekanlar için Kültür ve Turizm Bakanlığı tabela standardı getirdi. Vatan, 26.02.2009 |
||||
TUNA NEHRİNDE OSMANLI BATIĞI Macaristan’ın Solt kasabasından geçen Tuna nehrinin kıyısında Osmanlı dönemine ait 1615 yılında yapıldığı tahmin edilen bir yük gemisinin kalıntıları bulundu. Osmanlı İmparatorluğu’nun Macaristan’a 1541-1686 yılları arasında egemen olduğunu belirten Macar arkeolog Attila Janos Toth, Osmanlı dönemine ait 400 yıllık batığın 20 metre uzunluğunda ve meşe ağacından yapılmış bir gemiye ait olduğunu kaydetti. Taraf, 26.02.2009 |
![]() |
||||
JANDARMADAN TARİHİ ESER BASKINI Bursa'nın İnegöl İlçesi'nde jandarma tarafından gerçekleştirilen tarihi eser operasyonunda 4 adet ibrik ve 4 adet güğüm ele geçirildi. Alınan bilgiye göre, Çitli Köyü’ nde ikamet eden A.Y’ nın evinde tarihi eser bulunduğu ihbarı üzerine soruşturma başlatıldı. Jandarma tarafından şahsın evinde yapılan aramada 4 adet ibrik, 4 adet güğüm bulundu. Malzemelere el konulurken, ifadesi alınan A.Y. savcılığın talimatıyla serbest bırakıldı. Bursa Kent Haber, 26.02.2009 |
|||||
BİR HEYKEL SALDIRISI DAHA 15 Şubat’ta yat limanında bulunan Amerikalı astronot heykeli de kaybolmuş, bir gün sonra dikildiği yerden yaklaşık üç kilometre uzakta denizde bulunmuştu. Milliyet, 26.02.2009
MARMARİS'TE HEYKELLER DENİZDEN ÇIKIYOR Marmaris'te kaybolan yaklaşık 1,5 metre uzunluğundaki kız çocuk heykeli denizde bulundu. Trafik kazasında hayatını kaybeden devlet sanatçısı, ünlü heykeltıraş Prof.Dr. Tankut Öktem tarafından 13 yıl önce yapıldığı belirtilen Saman İskelesi'ndeki balıkçı dede ve torununu tasvir eden heykellerden kaybolan kız çocuğu heykeli deniz polisinin yapmış olduğu araştırma sonunda deniz dibinde tespit edildi. Dalgıç tarafından dikili bulunduğu yerden yaklaşık 50 metre ileride deniz içinde bulunan heykel, zabıta ekiplerinin yardımıyla karaya çıkarıldı. Heykelin sağ kolunun kopuk ve bazı kısımlarının parçalanmış olduğu görüldü. Deniz polisi ekibi, heykelin kolunu bir süre aradı, ancak bulamadı. Haber Ekspres, 27.02.2009 |
|||||
GOOGLE MAPS'DE GÖRÜLEN İZLER ATLANTİS DEĞİLMİŞ Google Maps'in verilerini inceleyen Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi'ne (National Oceanic and Atmospheric Administration) bağlı bilimadamları, görülen çizgilerin okyanus tabanının haritasını çıkaran gemilerin sonar izleri olduğunu belirtti. Radikal, 26.02.2009 |
|||||
TARİH, İŞ MAKİNESİNİN AĞIRLIĞINI KALDIRAMADI Agora kazıları için kamulaştırılan alandaki binaların yıkımı sırasında yaşanan kaza korkuttu. Eski Saray Sineması’nın bulunduğu alanda çalışan iş makinesi, zemin, tonlarca ağırlığı kaldıramayıp çökünce bodruma düştü. Kepçe, vinç yardımıyla çıkarıldı. Kazı Başkanı Akın Ersoy, tarihi kalıntılarla dolu bölgede yıkım ve temizlik çalışmalarını el emeğiyle yapmalarının mümkün olmadığını söyledi. Ersoy, “Bu hem ekonomik olmaz hem de zaman açısından büyük kayba yol açar. Kepçe ve vinçler alandan çıktıktan sonra tarihi kalıntılara herhangi bir zarar gelip gelmediğini kontrol edeceğiz” diye konuştu. Milliyet, Haber: Mustafa Oğuz, 26.02.2009 |
|
||||
SELÇUK'TA TARİHİ ESER OPERASYONU İzmir'in Selçuk İlçesi'nde ellerindeki tarihi eser niteliğindeki parçaları satmak isteyen 2 kişi tutuklandı. Selçuk'ta tarihi eser satmak isteyen kişilerin bulunduğu ihbarını alan Jandarma ekiplerinin operasyonunda, E.G. (39) ile M.A. (38) gözaltına alınıdı. Operasyonda tarihi eser niteliğindeki 1 adet broş ile 2 adet küpe de ele geçirildi. Tarihi eserler, Efes Müzesi Müdürlüğüne teslim edilirken, E.G. ve M.A. çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Yeni Asır, 25.02.2009 |
|||||
EGE'NİN İKİ YAKASINDA HAZİNE ARAMA 'CİNLİĞİ' Büyük heyecanla üç gün önce başlanılan kazılardan sonuç alınamaması üzerine, hazineyi gömerken korunması için papazın ’Papaz büyüsü’ yapmış olabileceği fikri üzerine son çare olarak, bu kez gerçek ismi bilinmeyen ancak ’Eyyüp Hoca’ olarak tanınan bir hocadan yardım istendi. Kazı alanına gelerek dua eden Eyyüp Hoca’nın yönlendirdiği iş makinalarıyla kazı yapıldı. Ancak, bu kazılardan da sonuç alınamadı. Cinlerin 41 yılda bir altınların yerini değiştirdiğini söyleyen Eyyüp Hoca’nın sözleri üzerine hazinenin yarısı evin içinde, diğer yarısı ise bahçedeki ağacının altında arandı. Dedektörlerin de kullanıldığı arama çalışmalarını arsanın yaklaşık 20 hissedarıyla, köylüler heyecan içerisinde izledi. İlk üç gündeki arama çalışmalarına bizzat katılan ve kendisini ’Kosla Elefteriye’ olarak tanıtan Yunanlı temsilci, gazeteciler tarafından görüntülenmemek için çabaladı. Hissidarlardan Kemal Sabancı, "Bizlere çok para olduğu söylendi. Bu nedenle de böyle bir olaya kalkıştık. Gelişmeleri bekliyoruz" dedi. Türk ve Yunan vatandaşları hazine ararken hocalardan ve cinlerden medet ummaktan geri kalmadılar. Hürriyet, Haber: Ertan Yıldırım, 25.02.2009 |
|||||
|
LOS ANGELES'TA BİR DÜKKANIN ALTINDA BUZUL ÇAĞI FOSİLLERİ Los Angeles’in merkezinde, bir alışveriş merkezinin yıkılmasından sonra yapılan inşaat çalışmaları sırasında bilinen en büyük Son Buzul Çağı fosil grubu ortaya çıkarıldı. Fosiller arasında Kolombiya mamutu, kılıç dişli kaplan, dev tembel hayvan ve Kuzey Amerika aslanı var. Yaklaşık yüzyıl kadar önce bu bölgenin çok yakınında 34 mamut iskeleti bulunmuştu ve paleontologlar tarafından 10.000 yıl öncesine açılan bir pencere olarak kabul edilmişti. Bu defaki kazıda, daha önce gözardı edilen kaplumbağa, yılan, balık ve ağaç fosilleri de tek tek kazılmakta. Page Müzesi yetkilisi John Harris “Bu buluntular 10.000 ile 40.000 yıl önce burada varolan yaşamın detaylı bir resmini görmemizi sağlıyor” demekte. Küçük buluntular dahil tüm fosiilerin bulunabilmesi uygulanan farklı kazı yönteminden kaynaklanmakta. Yan tarafta bulunan Sanat Müzesi için bu alanda bir yer altı otoparkı inşaatı planlanmakta idi. Dolayısıyla, tüm hafriyat konteynerlerle Page Müzesi’ne taşındı ve son derece hassas bir şekilde elenerek inceleniyor. guardian.co.uk, 18.02.2009 |
||||
TARİHİ BEDESTEN'DE RESTORASYON BAŞLIYOR Manisa’da Fatih Sultan Mehmet’in komutanlarından Rum Mehmet Paşa tarafından İstanbul Üsküdar’daki cami ve medreseye gelir getirmek amacıyla 1400’lü yıllarda yaptırılan, günümüzde ise esnafın depo olarak kullandığı Rum Mehmet Paşa Bedesteni restorasyonunda sona gelindi. Hürriyet Ege, Haber: Ertan Korkmaz, 25.02.2009 |
|||||
AFŞİN'DE TARİHİ ESER OPERASYONU Kahramanmaraş'ın Afşin İlçesi'ne bağlı Alimpınar Köyü'nde tarihi eser kaçakçılarına yönelik düzenlenen operasyonda 3 kişi gözaltına alınırken, çok sayıda tarihi eser ele geçirildi. Edinilen bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren Afşin Jandarma Komutanlığı ekipleri, Afşin'e bağlı Alimpınar Köyünde bir evde arama yaptı. Aramalar sonucu evin çeşitli yerlerinde Bizans dönemine ait olduğu tahmin edilen 1 adet mezar taşı, 5 adet değişik ölçülerde küp, 2 adet testi, 1 adet heykel, 8 adet metal parça, 5 adet işlenmiş mermer ve 1 adet altın aramada kullanılan detektör ele geçirildi. Tarihi eserleri çiftçilik yaparken bulduklarını iddia eden H.B., S.B. ve B.B. isimli şahıslar gözaltına alındı. Kahramanmaraş Kent Haber, 25.02.2009 |
|||||
MÜZEDE BİR GARİP SOYGUN Çaldığı eserleri dört arkadaşıyla birlikte İstanbul'da satmaya çalışan güvenlikçi, fikir danıştığı profesörün durumu yetkililere bildirmesi üzerine tabloları müzenin bahçesine bıraktı. Gözaltına alınan Veli T. serbest bırakılınca görevine geri döndü. Ankara'daki sanat eseri soygunu hırsızların 'acemiliği' sonucu ortaya çıkarıldı. Savcılık soruşturmasındaki iddialara göre, 2004 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca hakkında görevi suistimalden suç duyurusunda bulunulan Veli T., Ankara'ya sürüldü. Yaklaşık dört yıldır burada çalışan güvenlik görevlisi, müze müdürünün odasına girerek deponun anahtarına ulaştı. Ardından depodan Şevket Dağ'ın 'Türbe Kapı' ile İbrahim Çallı'nın 'Osman Hamdi' ve bir eserini daha aldı. Eserleri pazarlamak amacıyla arkadaşı M.Y. ve S.K. ile irtibat kurdu. Sonra da emekli bordo bereli binbaşı olarak tanıdıkları A.Z.A.'yı aradılar. Eserlerin pazarlanmasında kendini emniyet müdürü olarak tanıtan işadamı E.S. de devreye girdi. Zanlılar emekli havacı Binbaşı F.S.'nin bürosunda bir araya gelerek plan yaptı. Binbaşı F.S.'nin dışındaki zanlılar iki araç ile İstanbul'a giderek tabloları pazarlamak istedi. Değerini öğrenmek amacıyla İstanbul'da TMSF'de bilirkişi olan Prof.Dr. Dinçer Erimez'e tabloları gösterdiler. Eserlerin arkasındaki mühürden çalıntı olduğunu anlayan Erimez zanlılara, "Bu eserleri satmaya kalkarsanız başınız derde girer." dedi. Tabloları koleksiyonculara satmak isteyen zanlılar kimlik fotokopisi istenince sıkıntıya girdi. Zanlıların sahte kimlik çıkarma çabaları da sonuçsuz kaldı. Zanlıların kapısını çaldığı Prof.Dr. Dinçer Erimez, Ankara'ya gelerek Resim ve Heykel Müzesi Müdürü Ömer Gündoğdu'ya bazı kişilerin müzeye ait eserler hakkında kendisinden bilgi almaya çalıştığını söyledi. Veli T.'den şüphelenen Gündoğdu, Erimez'den sicil dosyasındaki resimlerden teşhis yapmasını istedi. Dinçer Erimez, Veli T.'yi teşhis etti. Bu arada Gündoğdu'ya ilginç iki telefon geldi. İlk telefonda, 'Merak etmeyin, emanetleriniz bizde' mesajı verildi. İkinci telefon görüşmesinde ise, 'Emanetlerinizi bahçeye bıraktık' denildi. İncelemede zanlıların tarihi eserleri bahçeye attıkları anlaşıldı. Müze Müdürü Gündoğdu, Veli T.'yi yanına çağırırken emniyete de haber verdi. Asayiş Şubesi ekiplerince gözaltına alınan Veli T., olayı inkar etti. Polis, bağlantılarını ortaya çıkarınca da suçunu itiraf etti. Güvenlikçi ile birlikte hareket eden diğer şahıslar da gözaltına alındı. Emekli Binbaşı F.S. zanlıların arkadaşı olduğunu, sadece bürosunu kullandıklarını söyledi. Polis zanlıların telefon takibinden Prof. Erimez'in sözünü ettiği tarihlerde İstanbul'da olduklarını tespit etti. Veli T. ise İstanbul'a avukatı ile görüşmeye gittiğini öne sürdü. Ancak zanlının avukatı ile telefon görüşmesi dahi gerçekleştirmediği saptandı. Tarihi eserlerde yapılan incelemede de zanlıların parmak izine ulaşıldı. Güvenlik görevlisi Veli T., çıkarıldığı mahkemede işkence altında ifade verdiğini savundu. Zanlılar, tarihi eserlerin teslim edilmesi ve suçlamaları kabul etmemeleri üzerine tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ayasofya Müzesi'ndeki görevi suistimal davası devam eden, sürgüne gönderildiği müzede de suçlanan Veli T. tekrar Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'ndeki görevine döndü. Hırsızlık olayı ile ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı da soruşturma başlattı. Zaman, 25.02.2009 |
|||||
|
TARİHİ ESER OPERASYONUNDA 2 TUTUKLAMA Denizli'de düzenlenen operasyonda tarihi eserler ele geçirilirken, olayla ilgili olarak gözaltına alınan 2 kişi tutuklandı. Edinilen bilgiye göre, Denizli İl Jandarma Alay Komutanlığı'nca kültür ve tabiat varlıkları kaçıakçılığına yönelik yapılan istihbari çalışmalar sonucunda, Kale İlçesi bölgesinde faaliyet gösteren MÖ isimli şahsın elinde tarihi eser bulunduğu ve satmak için müşteri haberi alındı. Şahsın faaliyetinin delillendirilmesinin ardından düzenlenen operasyonda, M.Ö. ve R.D. isimli şahıslar suçüstü yakalandı. Yakalanan şahısların üst ve kullandıkları araç üzerinde yapılan aramada, 3 adet hekel, 10 adet sikke, 2 adet ikon, bir adet kandil, 2 adet haç, 5 adet mühür ve bir yüzük ele geçirildi. Olayda ele geçirilen malzemeler Müze Müdürlüğü'ne teslim edilirken, gözaltına alınan 2 şahıs çıkarıldıkları adli makamlarca tutuklanarak cezaevine konuldu. |
||||
ADİLE SULTAN SARAYI'NDA MÜZE Boğaziçi’nde, Kandilli sırtlarındaki Adile Sultan Sarayı’nın yaklaşık 150 yıllık geçmişini yansıtacak, başlangıcından günümüze kadar geçirdiği evrelerinin fotoğraf, belge ve eşyalarla tanıtıldığı, çekirdek müze niteliğindeki “Anı Odası” 26 Şubat Perşembe 11.00’de açılıyor. Kandilli Kız Lisesi, Türkiye’nin ilk yatılı kız lisesi olarak 1916’da Adile Sultan Sarayı’nda öğretime başlamış ve bu yapıyı 1986’daki yangına kadar 70 yıl okul ve pansiyonu olarak kullanmıştı. Türkan Saylan başkanlığında eski mezunların kurduğu KANKEV (Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı), yapının restorasyonunu üstlenmiş; Sakıp Sabancı’nın maddi manevi büyük yardımları ve İstanbul Valiliği’nin desteğiyle, 2005’te Sakıp Sabancı Kandilli Eğitim ve Kültür Merkezi’ne dönüştürülmesini sağlamıştı. Adile Sultan (1826 - 1899) II. Mahmud, Abdülmecid, Abdülaziz, V. Murad, II. Abdülhamid dönemlerinde yaşamış, saraylarını ve köşklerini halkın her kesimine, özellikle kadınlara açarak onların görgü ve bilgilerini arttırmalarına yardımcı olmuş, sorunlarını dinleyip çözümler üretmiştir. Sarayı, Adile Sultan’a (1826-1899) kardeşi Sultan Abdülaziz 1861’de Balyan Ailesi’nden mimarlara onarttırıp yazlık saray olarak vermiş, 1899’da Sultan’ın ölümü üzerine Hazine’ye geçmiştir. Vakfettiği mal ve mülk arasında bulunan Kandilli’deki yazlık sarayı ve korusu Kandilli Kız Lisesi’ne; Koşuyolu’ndaki köşkü ve korusu sağlık kurumu olmak üzere öğretmenlere; Fındıklı’daki sarayıysa sırasıyla Meclis-i Mebusan (Millet Meclisi), Güzel Sanatlar Akademisi ve Mimar Sinan Üniversitesi’ne verilmiştir. Cumhuriyet, 24.02.2009 |
![]() |
||||
|
DA VINCI'NİN YENİ PORTRESİ BULUNDU İtalyan tarihçi Nicola Barbatelli, İtalya'nın güneyindeki Basilicata bölgesinde aristokrat bir ailenin evinde Rönesans döneminin dahi ressam ve mimarı Leonardo da Vinci'nin yağlıboya yeni bir portresini buldu. 60x44 cm boyutundaki portre, dahi sanatçıyı mavi gözlü, uzun burunlu ve aşağı sarkık bıyıkları olan uzun kır saçlı bir kişi olarak tasvir ediyor. İlk incelemeler resmin orijinal olduğunu gösterdi. Portrenin Da Vinci’nin başka bir portresini de yapan ressam Cristofano dell’Altissimo tarafından ya da bizzat da Vinci’nin kendisi tarafından yapılmış olabileceği belirtildi. |
||||
2010 KÜLTÜR KENTİ İSTANBUL Dört yıl önce Kadıköy Belediyesi’nin liderliğinde insan haklarıyla ilgili, Avrupa Birliği destekli “İnsanca Yaşam” adını verdiğimiz projede tam zamanlı olarak çalışırken çok şey öğrendim. Bunlardan en önemlisi, yirmi, yirmi beş yıl İstanbul’da yaşadıkları halde denizi görmemiş kadınlar ve çocukların varlığıydı. Sayıları hiç de az değildi. Sadece denizi değil, sinemayı da bilmiyorlardı.. Tiyatronun ne olduğunu da... Kimseler onlara müze denilen bir yerlerden söz etmemişti. 42 uygarlığın gelip geçtiği bir ülkenin en muhteşem kentinde, bu kentin ne olduğunu, neleri barındırdığını bilmeden öylece yaşıyorlardı. Onların denizi gördüklerindeki şaşkınlıklarını hiç unutamam. Çocukların tiyatronun o sihirli havasında nasıl kendilerinden geçtiklerini de.. Oysa bu kent; zenginler, her şeye ulaşabilenler kadar onların da kentiydi. Bütün bu deneyimler bana, kentlerin, en çok içinde yaşayanlar için anlatılması gerektiğini öğretti. Bunun için bir sivil girişimin, 2010 Kültür Kenti olarak İstanbul’un seçilmesinde gösterdiği başarıyı kutluyorum. İstanbul zaten bir kültür kenti. Tıpkı St. Petersburg, Venedik, Roma, Paris, Sevilla gibi.. ama bunun en çok bize hatırlatılması gerek. İşte 2010 bunun için önemli. Bu kentin muhteşem tarihini kaç kişi biliyor? Kaç kişi Yerebatan Sarayı’nın gizemli sularında yatan Medusa ve onun dillere destan hikayesini biliyor? Kaç çocuk, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin sahip olduğu tarihi biliyor? Kaç öğretmen, kaç rehber çocukların o muhteşem ahit hikayelerini öğrenmeleri için emek harcıyor? Yurtdışında müze gezmelerimde imrendiğim tek bir şey vardır, o müzelerin zenginlikleri beni hiç ilgilendirmez, ülkemde daha fazlası var.. ama ülkemde olmayan, okul çocuklarının ellerinde resim defterleri, renkli boyama kalemleriyle saatlerce herhangi bir heykelin ya da bir resmin önünde kendilerinden geçmiş, çalışma halleri. Çocuklardan vazgeçtim, İstanbul’un en güzel çinilerine sahip Mimar Sinan’ın en güzel eserlerinden Rüstem Paşa Camii’ni kaç yetişkin biliyor? Çevremde küçük bir anket yaptım, yirmi kişi içinden bir kişi. Bu meraksızlık, bu boşvermişlik neden? Bu kent binlerce hikayeyle dolu, 2010 bu hikayelerin anlatıldığı, kültüre en uzak kesimlerin kent kültürüne katıldığı bir yıl olmalı. Örneğin yıllar önce, İstanbul-Hakkari Kültür Köprüsü projesiyle Hakkari’ye gitmiştik. Resim, şiir, sinema atölyeleriyle, fotoğraf kamyonuyla ben o günleri hiç unutmam.. yüzlerce çocuk fotoğraf kamyonunun önünde sıraya girmişti kendi fotoğrafını çekmek için.. resim atölyesinde muhteşem resimler ortaya çıkmıştı ve ben en güzel kısa film senaryolarını orada topladım. Şimdi bu örnekleri 2010’da bulacağımı umuyorum. İstanbul’un yurtdışında tanıtılması elbette önemli. ama yazımın başında da dedim, İstanbul kendiliğinden bir kültür başkenti. Bunu bize, Türkiye’ye anlatmak önemli. 2010’a yüzlerce projenin başvurduğunu biliyoruz ama.. ne, nasıl yapılıyor, nerede neler oluyor bundan pek bir bilgimiz yok. Daha çok bilgilendirilmek istiyoruz; ayrıca çok açık söylemeliyim, atölye olarak bir projeyle biz de başvurduk. On yıl içinde uluslararası dört proje yönetmiş biri olarak söylemeliyim ki, çok güzel bir proje. 2010 kabul etmese bile ben bunu gerçekleştirmek konusunda son derece kararlıyım.. ama umarım birlikte yaparız. Herkese kolay gelsin. Cumhuriyet, Yazı. Işıl Özgentürk, 24.02.2009 |
|||||
MISIR'DA GİZA PİRAMİTLERİNİN YAKININDA ANTİK HEYKEL BULUNDU Kültür Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre, piramitlerin yakınında çalışan işçiler yüzeye çok yakın bir durumda oturan bir adam heykeli buldular. 149 cm yüksekliğinde ve kuvartzitten yapılmış heykel üç piramitin en ufağı olan, Firavun Mikerinos’un piramitinin kuzeyinde bulundu. Heykelde tasvir edilen adamın dizine dayalı olan sağ eli anlaşılamayan bir obje tutuyor ve oldukça sade bir elbise giymiş. Detayları oldukça tahrip olmuş, omuz ve gövdede çatlak ve kırıkları olan heykel kumun sadece 40 cm altında bulundu. Heykelin üzerinde herhangi bir yazıt olmadığı için döneminin tahmin edilmesinin oldukça zor olduğu bakanlık tarafından açıklandı. Yine de, Firavun Mikerinos’a yakın bir tarihe, Eski Krallık Dönemi’ne ait olabileceği düşünülmekte. Reuters, 24.02.2009 |
![]() |
||||
KORUMA ALANINDA ASKERİ MANEVRA Ege Bölgesi’nin bakir kalabilmiş en korunaklı kumulları tehlike altında. İçerisinde 24 çeşit endemik bitkinin yetiştiği bilinen Pananos kumulları sitT alanı olmasına rağmen askeri araçların deneme alanına çevrildi. Geçtiğimiz hafta içerisinde üç dört askeri aracın performans ölçmek için deneme tahtasına çevirdiği koruma altındaki kumulların çok büyük tahribata uğradığı belirtiliyor. Efes Çevre ve Kültür Derneği olayla ilgili Selçuk Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Selçuk Pamucak’ta bulunan ve barındırdığı sulak alanlar ve kumullar nedeniyle doğal sit alanı içerisinde olan kıyılar Pananos, Turizm Tahsis Yasası’nın ardından golf alanı ve 5 yıldızlı turistik tesislere tahsis edilmişti. Bölgenin sahip olduğu doğal zenginliklerin korunmasına dönük hukuksal mücadele yürüten EFESÇED’in çabaları sonrası Danıştay 6. Dairesi bölgeyle ilgili Pamucak Koruma Amaçlı Revizyon İmar Planlarının yürütmesini geçtiğimiz günlerde durdurmuştu. Dünyanın birçok bölgesinde çok daha küçük ölçekteki kumulların korunması için kumsallara terlikle dahi girilmesinin yasak olduğu bilinirken, sit alanı içerisindeki bölgenin askeri araçların deneme sahası olarak kullanılması yoğun tepkilere neden oldu. Konuyla ilgili açıklama yapan Ozan Toprak Dede olarak tanınan EFESÇED Başkanı Tekin Karadağ, askeri araçların kumullarda büyük bir tahribat yarattığına dikkat çekerek, “İlginçtir ki Danıştay 6. Dairesi’nin, Pamucak Koruma Amaçlı Revizyon İmar Planlarını yürütmeyi durdurma kararı vermesinden sonra böyle bir kumul katliamı olmuştur. Bu katliamın rant çevreleri tarafından yapılmış olabileceği şüphesi akla geliyor” dedi. Golf şirketlerinin bu alanları imara açmak için her türlü yolu denediklerini belirten Karadağ, yerel yönetimin de bu turizm şirketlerinin istekleriyle ortak hareket ettiğini söyledi. Karadağ, “Davanın seyrinde önemli bir faktör olduğu için kumulları ortadan kaldırmak istiyorlar” dedi. Selçuk Cumhuriyet Savcılığı’na konuyla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını kaydeden Karadağ, suçluların ortaya çıkması için çalışacaklarını söyledi. İzmir Birlikte Başaracağız Platformu Büyükşehir Belediye Başkan adayı ve davanın hukukçusu Av. Arif Ali Cangı, Danıştay 6. Dairesi’nin bölge ile ilgili imar planlarının yürütmesini durdurma gerekçelerinden birinin “imar ,planlarının Pamucak’ın doğal yapısının korunmayacağı” olduğunu dile getirdi. Cangı, Danıştay kararından sonra Pamucak’ın doğal yapısının bozulmasına kesinlikle izin verilemeyeceğini söyledi. Evrensel, Haber: Özer Akdemir, 24.02.2009 |
|||||
YAĞMALANAN IRAK MÜZESİ AÇILDI Irak’ta 6 yıl önce yağmalanan Ulusal Müze, restorasyonu tamamlanarak dün nihayet törenle resmi olarak açıldı ancak halen müzedeki 7 bin parça eserin kayıp olduğu bildiriliyor. |
|
||||
![]() |
BERGE'NİN MÜZAYEDESİ REKOR KIRDI Ünlü modacı Yves Saint-Laurent ve sevgilisi, iş adamı Pierre Berge’nin elli yıl boyunca biriktirdikleri zengin sanat koleksiyonunun Christie’s Müzayede Evi tarafından düzenlenen satışta beklendiği gibi rekor kırıldı. Yarın da sürecek olan müzayedenin ilk akşamında toplam 206 milyon avroluk satış gerçekleştirildi. Bu şimdiye kadar yapılmış en yüksek meblağlı özel müzayede. Elde edilecek gelirle AIDS araştırmaları yapacak yeni bir vakıf kurmayı planlayan Berger, "Yves çok mutlu olmuştur diye düşünüyorum" şeklinde konuştu. Radikal, 24.02.2009 |
||||
ÇORUM MÜZESİ ZİYARETÇİ SAYISINI ARTIRDI Hitit medeniyetine, başkent Hattuşa, Alacahöyük Ören Yeri ve Şapinuva kazı alanlarını bünyesinde bulunduran Çorum, 2003’te açtığı Çorum Müzesi’yle Çorum’a gelen ziyaretçi sayısını artırdı. Çorum Müzesi Müdürü Önder İpek, müze ilk açıldığı yıl 11 ziyaretçi geldiğini, 2008’de ise ziyaretçi sayısının 26 bine çıktığını söyledi. Hitit Medeniyetine ait kazı alanlarını il sınırlarında bulunduran Çorum, arkeoloji ve tarih tutkunlarını kente çekiyor. Hattuşa, Alacahöyük, Şapinuva kazı alanlarının ve ören yerlerinin kentte olması meraklılarını Çorum’a çekiyor. 2003 yılında ziyarete açılan Çorum Müzesi’ni ziyaret edenlerin sayısının her geçen gün arttığını belirten Çorum Müze Müdürü Önder İpek, müzenin arkeolojik bölümünün kalkolitik dönemden başlayıp Hitit ve Finike dönemine kadar eserlerin sergilendiğini söyledi. Ziyaretçilerin en çok Hitit dönemini gezdiğine dikkat çeken İpek, “Müze ilk açıldığında 11 bin ziyaretçi ağırladı. 2008 rakamlarına göre de 26 bin ziyaretçi gelmiş. Bu da bizi sevindiriyor. Bu sayıyı yukarı çekme çabası içindeyiz” dedi. Çorum’da 5 tane arkeolojik kazının devam ettiğini vurgulayan İpek, “Biz 2010 yılında Avrupa’da yılın müzesine aday olacağız. Bu yarışma İngiltere’de her yıl Avrupa Müze Formu tarafından düzenliyor. Burada birincilik alırsak bu hem ilimizin hem de Türkiye’nin tanıtımına katkı sağlayacak. Ankara ve İstanbul müzelerimiz daha önce bu ödülü almıştı” diye konuştu. Turizm Gazetesi, 24.02.2009 |
|||||
BELEDİYE KEPÇESİYLE DEFİNE ARAMA Sakarya Karasu Yassıgeçit Köyü'nde, Limandere Belediyesi’nden ‘kanal kazacağız’ diyerek aldıkları iş makinesi ile define aradıkları öne sürülen 6 kişi jandarma tarafından suçüstü yakalandı. Jandarma ekipleri, daha önce de sık sık define aranan Yassıgeçit Köyü Ayı Deresi mevkiinde hafta sonu iş makinesi ile kazı yapıldığı ihbarı üzerine bölgeye gitti. Evrensel, 24.02.2009 |
|||||
GÜNAY'IN KAÇAK ÇATI İNADINDA MUTLU SON |
|||||
İNŞAAT TEMELİNDE MEZAR BULUNDU Gaziantep'te yıkılan eski bir binanın yeniden inşası için yapılan temel kazılarında 5 eski mezar bulundu. |
|||||
ŞAHİN: HANLAR BÖLGESİ YAŞAYAN MÜZE OLACAK Şahin, Bursa Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi Platformu`nun tarihin öne çıkarılması konusuna hassasiyetle yaklaştığını söyleyerek platform üyelerini tebrik etti. Proje için 3 ayrı ekibin platform üyeleriyle görüştüğünü hatırlatan Başkan Şahin, başında olduğu gibi projenin her aşamasında da esnafla görüş alışverişinde bulunarak çalışmaların yürütüleceğini ifade etti. Başkan Şahin, "Bursa, tarih şehridir. 5 yıldır bu kent için çok güzel işler yapıldı. Merinos`tan Kent Meydanı`na, Kent Hali`nden Nilüfer Vadisi`ne kadar pek çok hizmeti Bursa`ya kazandırdık. Belediye başkanı olarak ardımda hoş bir seda bırakmak beni huzurlu ve mutlu ediyor" dedi. |
|||||
![]() |
BATIĞIN KARGOSU APOLLO TAPINAĞI'NA GİDİYORMUŞ 2007 Temmuz ayında Kızılburun’da sürdürülen 2000 yıllık bir batık kazısı sırasında ekibin Türk üyeleri seçimler için oy kullanmaya gitmişlerdi. Dolayısıyla yapacak bir işi olmayan arkeolog Deborah Carlson geminin 50 tonluk mermer yükünü nereye taşıdığını araştırmaya karar verdi. Gemide bulunan dev bir sütun, yükün bir tapınağa gittiğinin ispatıydı. Ama, hangi tapınağa? Türkiye’nin batısı kelimenin tam anlamı ile tapınak doluydu. Carlson geminin battığı dönem olan MÖ 1. yüzyıla ait bir tapınak arayarak olasılıkları bir ölçüde daralttı. Listesinin başındaki tapınak Kızılburun’dan 64 km uzakta, Claros’taki Apollo Tapınağı idi. Carlson buraya ulaştıp devrilmiş Dorik sütunları gördüğü anda aradığı tapınağın burası olabileceğini düşünür. Sualtındaki sütunlar da Doriktir. Tapınaktaki sütun tamburlarının tek tek ölçüsünü alır ve sualtındakilerle karşılaştırır. 1,5 yıl sonra Carlson’un ilk intibaının doğruluğu hemen hemen kanıtlanmış durumda. Birçok farklı teknikle yapılan incelemeler hem yükün Apollo Tapınağı’na gittiğini, hem de kaynağın Marmara Adası’ndaki ocaklar olduğunu gösterdi. Kargosu mermer olan çok fazla batık var ama, arkeologlar ilk defa bir geminin yükünün nereden çıktığını ve nereye gittiğini kesin olarak biliyorlar. National Geographic, Haber: Helen Fields, 23.02.2009 |
||||
MİMAR KEMALETTİN HEYKELİNE ELEŞTİRİ İzmirliler Derneği Başkanı Turgay Yokuş, dünyaca ünlü Türk mimarı Kemalettin’in adını taşıyan Mimar Kemalettin Moda Merkezi girişindeki heykelinin; orantısız, kötü ve adeta karikatürize olduğunu ileri sürdü. |
|
||||
SULUKULE'Yİ KORUYAMAZSAK, 2010'DA NEYİ KUTLAYACAĞIZ? |
|||||
AĞLASUN'DA TARİHİ ESER OPERASYONU Gölhisar İlçesi'nde, tarihi eser kaçakçılarını, geçen cuma günü de Söğüt beldesinde sahte içki satıcılarını yakalayan timler, şimdi de Ağlasun İlçesi Yeşilbaşköy beldesinde, Sagalassos Antik kentinden çıkarıldığı sanılan tarihi eserler ele geçirdi. Burdur İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ve Ağlasun İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri Ağlasun İlçesi Yeşilbaşköy beldesinde düzenledikleri iki ayrı operasyonda R.K.'yı elinde bulunan bir adet kadın ve erkek figürlü heykeli satmak için müşteri beklediği esnada yakaladı. H.F. isimli şahsın evinde ve hayvan ahırında tarihi eser sakladığı bilgilerinin alınması üzerine yapılan aramada 2 adet taş sütun ve dört adet üzerinde yazı, hayvan ve çiçek figürü bulunan çeşitli ebatlarda tarihi eser ele geçirdi. Yakalanan şüpheliler R.K. ve H.F. tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Burdur Kent Haber, 23.02.2009 |
|
||||
|
BEŞ CAMİ DAHA RESTORE EDİLECEK İl Müftüsü Osman Akdemir, il genelinde 29 adet tarihi camii bulunduğunu tarihi camilerin bazılarının restore edileceğini söyledi. Mülkiyeti Vakıflar genel Müdürlüğü’ne ait 29 tarihi camii olduğunu ve bu camilerin bakıma ihtiyaç duyduğunu belirten Osman Akdemir, tarihi camilerin bakım onarım ve her türlü restorasyon işlemlerini Vakıflar genel Müdürlüğü’nün yaptığını söyledi. 2008 yılı içerisinde Burmalı Camii’nin Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yeniden restore edilerek ibadete açıldığını söyleyen Akdemir, 2009 yılında Hacı Zeybek, Kurşunlu, Çakaloz, Ulu ve Yılancı camilerin restore edileceğini bildirdi. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bu camilerdeki restorasyon ve bakım işlerini 2009 yatırım programına aldığını da ifade eden İl Müftüsü Osman Akdemir, tarihi camilerin ayakta kalması ve gelecek nesillere aslına uygun olarak ulaştırılabilmesi için bu tür çalışmaların büyük önem arz ettiğini dile getirdi. Uşak Kent Haber, 23.02.2009 |
||||
TAKSİM CUMHURİYET ANITI RESTORE EDİLİYOR Atatürk ve Cumhuriyet'i figüratif bir şekilde anlatan, resmi ve özel günlerde İstanbulluları buluşturan Taksim Cumhuriyet Anıtı, İstanbul'un, Avrupa Kültür Başkenti olacağı 2010 yılı hazırlıkları kapsamında restore edilecek. Anıtın restorasyonu için 150 bin TL kaynak ayıran İstanbul Özel İdaresi, anıtın restorasyonu için ihale sürecini başlattı. |
|||||
OBRUK'TAN ÇIKAN Miami Üniversitesi profesörü John Gifford başkanlığında bir sualtı arkeologlar ekibi Florida’da bir obrukta kazı sürdürmekteler. National Geographic News, Haber, Willie Drye, 18.02.2009 |
|
||||
ARKEOLOJİK CAM ESERLER MÜZESİ'NE BÜYÜK İLGİ |
|||||
TARİHİ SAAT KULESİ'NE GAZİNO AYDINLATMASI YAKIŞMIYOR TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Gülşen, İzmir'in tarihi Saat Kulesi gibi yapılarına ''gazino kültürünü yansıtan rengarenk aydınlatılmanın yakışmadığını'' savundu. Gülşen, yaptığı açıklamada, İzmir'in simgesi tarihi Saat Kulesi ile Konak, Mithatpaşa, Alsancak, Kordonboyu ve Karşıyaka'da aydınlatmaya yönelik önemli hatalı uygulamalar tespit ettiklerini, bunu İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkililerine resmi yazıyla ilettiklerini kaydetti. |
|||||
MEZARLIKTAKİ SIR |
|||||
BİLGE MİMARA VEDA
|
|||||
PERU'DA 2500 YILLIK MEZAR Arkeolog Ignacio Alva Meneses eğer burada önemli bir keşif yaparsa Peru’nun kuzeyinde yer alan Lambayeque’ye yerleşmeyi ve burada yaşamayı düşünüyordu. 2500 yıl önce gömülen 3 yaşındaki çocuğun mezarı Venado Cautivo (Avlanmış Geyik) Tapınağı’ndan sadece 500 m uzaklıkta. Living in Peru, Haber: Israel Ruiz, 19.02. 2009 |
|
||||
DENİZLİ'DE TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI OPERASYONU Denizli'de tarihi eser kaçakçılığı ve altın dolandırıcılığı yaptıkları iddia edilen 7 zanlı tutulandı. Bir istihbaratı değerlendiren jandarma ekipleri Çivril İlçesi ve köylerinde faaliyet gösterdikleri öğrenilen suç örgütünün elemanları Y.Y, A.Ç. ve G.M'yi yakaladı. Zanlıların gösterdikleri yerlerde yapılan aramalarda 1 kilo 100 gram esrar, Roma ve Bizans dönemine ait 9 sikke ve 1 kabartma motifli haç işaretli mermer ele geçirildi. Jandarma ekipleri, Acıpayam, Tavas ve Serinhisar ilçelerinde de dolandırıcılık yaptıkları öğrenilen M.G, A.C, E.Ö. ve H.G'yi yakaladı. Zanlıların ev ve iş yerlerinde yapılan aramada 34 bin 500 TL, 3 bin 205 avro, 1.451 dolar, 5 cep telefonu ve 6 fişek bulundu. Zanlıların Afyonkarahisar, Diyarbakır, Eskişehir, İzmir, Manisa, Muğla ve Siirt'te kandırmak suretiyle sahte altın verdikleri vatandaşları dolandırdıklarının belirlendiği bildirildi. Jandarmadaki işlemleri tamamlandıktan sonra adliyeye sevk edilen 7 kişi, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Zaman, 22.02.2009 |
|||||
TÜRK ÇAĞDAŞ SANATI KONDRA PİYASASINI HEYECANLANDIRDI Londra’da 4 Mart’ta ünlü müzayede şirketi Sotheby’s tarafından 73 Türk çağdaş sanat eserinin satışa sunulacak olması ilgi uyandırdı. İngiliz gazeteleri, ardı ardına müzayede ilişkin haberler yayınlıyor. Son olarak Financial Times, “Birdenbire, bazı uzmanlarınca en yeni yükselen piyasa olarak niteledikleri, Türk çağdaş sanatı etrafında bir heyecan yaşanıyor’ diye yazdı. Financial Times, “Genç Türkler ve Eski Rekabetlerö başlıklı haberinde 4 Mart’ta Londra’da Sotheby’s tarafından düzenlenecek müzayedede 73 Türk çağdaş sanat eserinin satışa sunulacağına dikkat çekerken ‘Bindenbire, bazı uzmanlarınca en yeni yükselen piyasa olarak niteledikleri, Türk çağdaş sanatı etrafında bir heyecan yaşanıyor’ diye yazdı. Haberde şöyle devam edildi: Bu arada, haberde Türk sanatındaki “trendler, riskler ve fırsatları’na ilişkin bilgilendirmek amacıyla piyasa araştırma şirketi ArtTactic tarafından, Çarşamba günü Londra’da bir seminer düzenleneceği, seminere konuşmacı olarak Sotheby’s yetkilisi Dalya İslam’ın yanısıra koleksiyoncu Saruhan Doğan ile tüccar Kerimcan Güleryüz’ün katılacağı da duyuruldu. |
|||||
DİKKAT, KÖRLER ÜLKESİ ÇIKABİLİR Uzay çadırını andıran projenin yapılacağı Kuşdili Çayırı, tarih açısından önemli. Çünkü burası MÖ 4’üncü yüzyıla kadar nekropol olarak kullanıldı. Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Gülbahar Baran Çelik ‘İstanbul’un başka hiçbir yerinde bu kadar erken döneme ait bir nekropol alanı bulunmadığını’ vurguladı: ‘Sabit Pazar, Kültür ve Rekreasyon Merkezi Kentsel Tasarım Projesi’nin mimarı Hakan Kıran ise bölgede araştırma yaptıklarını böyle bir veriye rastlamadıklarını ancak orada antik bir liman olduğu bilgisi varsa memununiyetle katkıda bulunacağını söyledi. 50 milyon dolara mal olması planlanan projeye göre, pazar 45 bin metrekarelik alanda 22 bin metre kareye kurulacak. Alışveriş ve yemek alanlarının üzeri kubbeyi andıran dev çadırla kapatılacak. İçeride pazar tahtası konseptine uygun dükkanlar bulunacak. Kubbenin ortasından yükselen kulede 700 metrekarelik bir restoran yer alacak. Ayrıca otopark, sinema, tiyatro, çocuk eğlence merkezi ve spor alanları da bulunacak. Üç katlı yapının zemin katında geleneksel sokak dokusu ve meydanlar oluşturulacak. Bir üst katta kafe, okuma alanları, sosyal alanlar ve sahaflar çarşısı yer alacak. Projenin bahar aylarında başlaması planlanıyor. Antik kaynaklara göre Megaralılar Kalkhedon’u MÖ 7. yüzyılda, ‘iki limanı olan bir tepeye’ kurdular. Bu limanlardan birinin eski Salı Pazarı’na doğru uzanan Kurbağlıdere’nin üzerinde, diğerinin Haydarpaşa tarafında olduğu tahmin ediliyor. Bir de Kalkhedon’dan öncesi var. Çünkü Kadıköy’deki buluntuların tarihi neolitik döneme kadar uzanıyor. |
|||||
GÜNAY: HASANKEYF'İ KORUMAK GÖREVİMİZ Ilısu Baraj gölü için öngörülen kredinin Avusturalya, Almanya ve İsviçre tarafından askıya alınması kararı ardından Mardin'in Dargeçit İlçesi yakınındaki baraj alanında çalışmalar geçici olarak dururken, Bakan Ertuğrul Günay, “Herkes Ilısu barajına tepki gösteriyor. Fakat 10 bin yıllık Hasankeyf'i dünyanın dört bir yanına tanıtan da bu baraj projesi oldu. Son yıllarda binlerce turisti buraya çeken önemli etkenin Ilısu Barajı olduğunu biliyoruz. Artık dünyanın tanıdığı Hasankeyf’i korumak bizim görevimizdir” dedi. Hasankeyf’in son durumu hakkında Turizm İl Müdürlüğü ve kentteki ilgili yöneticilerden bilgi alan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, şöyle konuştu: Antik ilçe Hasankeyf ile ilgili bakana bilgi veren Kültür ve Turizm İl Müdürü Selahattin Ortaboy, “Nisan ayının ilk haftasında kutlayacağımız turizm etkinlikleri haftasında sizi Hasankeyf'e davet ediyoruz” sözü üzerine Bakan Günay, “Ben de Hasankeyf'i çok merak ediyorum. Bir aksilik olmazsa geleceğim” dedi. Radikal, 22.02.2009 |
|||||
BATMAN MÜZESİ MÜDÜRLÜĞÜ KURULUYOR Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın taşra teşkilatına bağlı olarak Batman İli’nde Batman Müzesi Müdürlüğü’nün kurulması kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. Turizm Gazetesi, 21.02.2009 |
|||||
SOTHEBY'S'İN 'KABE ANAHTARI' SAHTE İMİŞ Geçen yıl nisan ayın da Londra'da Sotheby's'in İslam Dünyası Sanatları biriminde 9 milyon 200 bin pound fiyata alıcı bularak bugüne kadar en pahalıya satılan İslam eseri özelliğine sahip olan, Mekke'deki kut sal Kabe'ye ait olan 12'nci yüzyıldan kalma demir anahtarın satışı, bir grup müze uzmanının eserin yaşı ve otantikliğiyle ilgili kuşkuları nedeniyle sahibine geri verildi. Anahtarı, uzmanlar iki hafta boyunca ince- ledi. Eserle ilgili şüpheler, aslında satış gününden itibaren oluşmaya başlamış, bazı sanat yazarları anahta- rın sahte olduğu üzerine yazılar kaleme almıştı. |
|||||
SATILIK ÖZEL MÜZE El emeği, göz nuru eserler, tarihi eserler, çeşitli ilginç eşyalar, eski paralar, muhtelif silahlar, fosiller ve daha yüzlerce ilginç nesne sahibi Erdoğan Topuz tarafından satılığa çıkarıldı. Kastamonu Postası, 21.02.2009 |
|
![]() |
|
Sardis |
...1910
|
![]() |
15 - 21 Şubat 2009 |
|
TEMEL KAZARKEN HAZİNE BULUNDU Samsun’da bir inşaat temelinin kazısı sırasında paha biçilemeyen Amisos hazinelerine eşdeğer çok sayıda altın tarihi eser bulundu. Türkiye Gazetesi, Haber: Mustafa Döver, 21.02.2009 |
![]() |
|
GOOGLE Efsanevi kayıp kent Atlantis'in yerinin bir Google Ocean kullanıcısı tarafından keşfedildiği öne sürüldü. Milliyet, 21.02.2009 |
MARDİN'DE 1430 EV YIKILACAK Mardin Valiliği, Belediye Başkanlığı ve TOKİ tarafından yürütülen ’Eski Mardin Kentsel Yenileme ve Restorasyon Projesi’ hızlandırılıyor. Hürriyet, Haber: Adnan Avuka, 21.02.2009 |
|
![]() |
SUALTI TURİZMİNE 'BATIK' DOPİNGİ Dünyanın ikinci ‘sualtı arkeoparkı’, İzmir’in Karaburun İlçesi’ne bağlı Mordoğan Beldesi’nde olacak. 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği, Ankara Üniversitesi ve İzmir Sualtı Derneği’nin işbirliği, Urla ve Mordoğan belediyelerinin desteğiyle Urla İskele’de yapımı süren arkeolojik tekne de ay sonunda Mordoğan’da batırılacak. Böylece hem sualtı arkeolog adayları için çalışma alanı oluşturulmuş hem de dalış turizminin gelişmesine katkı sağlanmış olacak. Milliyet Ege, Haber: Mehmet Emeç, 21.02.2009 |
YERLİLER MÜZEYİ UNUTTU Tarih ve Sanat Müzesi'nin “engelsiz müze” olduğunu belirten Kanca, şunları söyledi: “Engelli yurttaşların müzeyi yardım almaksızın rahatça gezebilmeleri için özel rampalar yaptırdık. Ayrıca ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin ziyaretleri ücretsiz. Amacımız müze kültürünün toplum kültürünün bir parçası olmasını sağlamak. Fakat halkın genlerinde tarihine ve geçmişine karşı merak duygusu yoksa, biz ne yaparsak yapalım insanların ilgisini müzelere çekemeyiz. Şehrin merkezinde bulunmasına karşın ziyaretçi sayısının İzmir'in nüfusuna göre düşük olduğunu düşünüyorum. Batı ülkelerindeki okullarda 'müzepedagojisi' diye bir ders okutuluyor. Çocuklar küçük yaşlardan itibaren tarih ve ulusal bilinci taşıyarak müzeleri daha farklı anlamlandırıyor. Müzelere hak ettiği değeri vermek açısından çok önemli bir uygulama.” Müzedeki eserlerin tamamı Batı Anadolu medeniyetlerine ait olmakla birlikte yoğunlukla İzmir'deki geçmiş uygarlıkları kapsıyor. Müzede sergilenen objelerin çok tanrılı din inancını taşıyan paganist kültüre ait olduğunu belirten Kanca, “Eserler Karya, İyonya ve Aeolia bölgesinin eserleridir. Metal, cam, seramik, pişmiş topraktan yapılan eserler, heykeller, 'Ege Teknesi' adını taşıyan gemi maketi, gladyatör ve olimpiyat odaları, Ege açıklarından çıkarılan anforalar sergilenen eserler arasında. Arkaik dönemden Hellenistik döneme dek birçok bir çok obje sergileniyor” diye konuştu. Cumhuriyet Ege, Haber: Duygu Albayrak, 20.02.2009 |
|
VALİLİĞİN TAŞINA BAK Ankara Valiliği Ulus binasında 2006 yılından bu yana yürütülen restorasyon çalışmalarında son aşamaya gelinirken, iç mekanda duvarların alçı panellerle kaplandığı ortaya çıktı. Mimarlar Odası Başkanı Nimet Özgönül, restorasyon işinin TOKİ’ye verilmesini eleştirirken, şu iddialarda bulundu: "Önce Avrupa’da daha sonra UNESCO kanalıyla tüm dünyada uygulanan Venedik Tüzüğü’nün önerdiği yöntemler, Türkiye’de başkentin Valilik Binasında göz ardı edilmektedir. İç mekanlarda, taş ve tuğla duvarların her iki tarafı tesisat kanalları gerekçe gösterilerek, geleneksel mimarimizde yer almayan bir malzeme olan alçı panellerle kaplanmıştır. Valilik Binasının onarımı sırasında gerçekleşmesi planlanan uygulamaların sürecinin doğru bir biçimde planlanmamış olduğu da açıktır. Cephede, yağmur suyu oluk sistemi gerektiğinden sonra yapıldığı için, horasan harcıyla yapılan kaba sıvanın pek çok yerde kabardığı ve iklimsel olarak zamanlamanın doğru olmamasından kaynaklanan çatlamaların gerçekleştiği gözlemlenmiştir." Valilik yetkilileri ise, restorasyon çalışmaları sırasında tarihi dokunun gözardı edildiği iddialarının doğru olmadığını belirttiler. İç mekanların mecburen alçı panelle kaplandığını anlatan yetkililer, elektrik, telefon, internet ve ısıtma sistemleri için gerekli olan kabloların çokluğuna dikkat çektiler. Binanın orjinal haline zarar verilmediğini anlatan yetkililer, yaz aylarında tarihi binanın yeniden kullanıma sunulacağını söylediler. TOKİ’nin koruma anlayışının kendisini tarihi binada gösterdiğini söyleyen Mimarlar Odası Başkanı Nimet Özgönül, valilik makamını genişletmek adına da tarihi dokuya zarar verildiğini iddia etti. Özgönül, "Üst katta bulunan iki oda arasındaki duvar vali makam odasını genişletmek amacıyla yıkılarak, çelik putrellerle desteklenmiş, bu da aynı mekanın tavanında da asma tavan yapılmasına sebep olmuştur. Makam odasında gerçekleşen mekan genişletme çalışmasında özgünü gösteren bir iz bırakılmamıştır" dedi. Makam odasıyla ilgili iddialara ise yetkililer, şu yanıtı verdi: "Vali Bey’in eski makam odası Atatürk Şeref Odası oluyor. O yüzden valilik için yeni bir oda gerekti. Diğer odalar da küçük olduğundan bir duvarı yıkmak zorundaydık. Ancak, bu yapılırken tarihi dokuya zarar verilmedi." Hürriyet, 20.02.2009 |
|
İZİNSİZ KAZIYA JANDARMADAN SUÇÜSTÜ Bursa'nın Karacabey İlçesi'nde izinsiz kazı yapan 4 kişi kullandıkları malzemeler ile suçüstü yakalandı. Edinilen bilgiye göre olay, Karacabey'in Doğla Köyü'nde meydana geldi. H.İ.E isimli şahsın Pilavyediği mevkiinde izinsiz kazı yapacağı ihbarını alan jandarma ekipleri harekete geçti. Şahısları takip eden jandarma, H.İ.E, B.A, B.Y ve M.K isimli 4 zanlıyı izinsiz kazı yaparken suçüstü yakaladı. Yakalanan şahıslar ile birlikte kazıda kullandıkları 1 jeneratör, adet hilti, 2 seyyar kablo, 2 balyoz, 1 kürek, 1 kazma, 3 murç, 2 çekiç, 1 zincir calaska, 3 manivela, 1 halat ve 1 el projektörü ele geçirdi. Gözaltına alınan 4 zanlı ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Bursa Kent Haber, 19.02.2009 |
|
KAZI YAPAN 5 KİŞİ SUÇÜSTÜ YAKALANDI Malatya'da kaçak kazı yaptığı belirlenen 5 kişi, suçüstü yakalandı. Hekimhan İlçesi Yağca Köyü Çayan mevkiinde 5 kişinin kaçak kazı yaptığı ihbarı üzerine çalışma başlatan jandarma ekipleri, olay yerine operasyon düzenledi. Ekipler, zanlılar E.Y, O.Y, H.B.Y, B.Ö. ve H.Y'yi suçüstü yakaladı. Zanlıların, sorgularının ardından adliyeye sevk edileceği kaydedildi. Zaman, 19.02.2009 |
|
GEVAŞ'TA KAYA MEZAR BULUNDU Van'ın Gevaş İlçesi'nde öğrenciler, Urartular'a ait 2 katlı 8 odalı kaya mezarı buldu. İzzeddin Şir Anadolu Lisesi öğrencileri "Tuşba'nın Gök Mezarı" adını verdikleri bir proje hazırladı. Proje kapsamında yapılan çalışmalarda Van'ın Gevaş İlçesi Bağlama Köyü'nde çalışmalar başladı. Ermeni mezarlığı sanılan bölgede yapılan kazılarda 2 katlı 8 odalı kaya mezarı bulundu. Urartulara ait olduğu anlaşılan mezarın krala ya da kral soyundan gelen birine ait olduğu belirtiliyor. Trt/Haber, 19.02.2009 |
|
![]() ![]() |
MİLLET HAN'A RESTORASYON Malatya'nın Arapgir İlçesi'ndeki tarihi Millet Han'ın restoresine bu yıl başlanacağı bildirildi. Malatya Haber, 19.02.2009 |
KÖPRÜ ONARILACAK Malatya'nın Arapgir İlçesi'ndeki Meydan Köprüsü'nün restorasyon projesinin onaylandığı ve bu yıl restorasyon çalışmalarına başlanılacağı bildirildi. Malatya Haber, 19.02.2009 |
|
![]() |
ÜÇ BOYUT SIRRI ÇÖZÜLDÜ Philips tarafından geliştirilen ileri teknoloji ürünü Brilliance iCT sayesinde, çarpıcı 3 boyutlu görüntüler ile 3 bin yılı aşkın süredir tabutta kapalı kalan bir mumyanın sırları ortaya çıktı. Uzmanların verdiği bilgiye göre 1989’da x ışınları ile tabutun içindeki mumyaya yönelik bir ön çalışma yapıldı. Mısırlı Meresamun adı verilen Mumya, 1991’de beş saat süren ve bulanık görüntülerin elde edildiği tek kesitli bir tomografi sisteminde tarandı. Ancak bu görüntüler, Meresamun’un çenesinin ve bir parmağının kırık ve boğazında bir kitle olduğunu -muhtemelen guatr- ve gözlerinin üzerinde iki ufak oval taş bulunduğunu ortaya koydu. Ölüm nedeni kesin olarak bilinmemesine rağmen, uzmanların isteği üzerine 256 kesitli Philips Brilliance iCT tarayıcı ile yeniden yapılan tarama, mumyanın daha önceki taramaların gösterdiği gibi guatr olmadığını, boğazındakilerin dolgu malzemesi olduğunu ortaya koydu. Şikago Üniversitesi, Radyoloji Profesörü Dr. Michael W. Vannier, “iCT tarayıcı çok karmaşık bir anatomiyi saniyeler içinde ayrıntılı bir şekilde analiz etme olanağı tanıyor. Mumyanın resimleri olağanüstü; dişlerdeki aşınma izleri, mumyalama kesitinin bariz görünümü, yaşına ilişkin kesin bulgular gibi daha önce belirsiz olan ince ayrıntıları görebildik. Bu sayede 1991’deki ilk bilgisayarlı tomografi taramasıyla ortaya çıkan birçok soru yanıt buldu.” dedi. Hürriyet, 19.02.2009 |
AKM, ARALIK'TA TAMAM Türkiye'de sanatın en tartışmalı mekanı olan Atatürk Kültür Merkezi'nin (AKM) yenilenmesi konusunda nihayet mutlu sona yaklaşıldı. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamında yenilenmesine karar verilerek geçtiğimiz yıl boşaltılan AKM'de ihale sürecine gelindi. Bu iş içinde ihalesi gerçekleştirilecek mekana ilk kazma mart ayında vurulacak. 2009'un Ekim ayında bazı bölümleri açılacak olan AKM, 31 Aralık'ta kullanıma hazır hale getirilecek ve 2010 Avrupa Kültür Başkenti açılışı bu mekanda gerçekleştirilecek. AKM, 2010'un Mayıs'ından itibarense bütün birimleriyle hizmet verecek. Binaya Boğaz manzaralı bir kafe-restorant ile sanat üretimlerinin satışının gerçekleştirileceği bir mekan da eklenecek. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, ihaleyle ilgili dün müteahhitlik firmalarına yönelik bir bilgilendirme toplantısı yaptı. Toplantıya ajansın yürütme kurulu başkanı Nuri M. Çolakoğlu ile projeyi hazırlayan mimar Murat Tabanlıoğlu konuşmacı olarak katıldı. Cumhuriyet sonrası inşa edilen bir yapı için ilk kez bu çapta bir yenileme çalışması yapıldığına dikkat çeken Çolakoğlu, İstanbulluların hayatının bir parçası olacak bir mekan oluşturacaklarını söyledi. Mekana mevcut işlevleri koruyarak yeni işlevler ekleneceğini belirten Tabanlıoğlu ise, "Fuaye çok maksatlı olarak kullanılabilecek. Çalışma mekanları günümüzün iftiyaçlarına uygun hale getirilecek. Dış cephesi led teknolojisiyle yeniden düzenlenecek. Bina deprem şartlarına uygun hale getirilecek." dedi. Toplantıda Devlet Tiyatrosu sanatçısı ve Tiyatro Oyuncuları Derneği üyesi Orhan Kurtuldu'nun iddiaları sonrası gergin anlar yaşandı. Yapılacak değişikliklerin AKM'yi ticarileştireceğini savunan Kurtuldu, AKM'de görev yapan sanat kurumlarının yöneticileri ile sanatçıların bir rapor hazırlayarak ajansa sunduğunu fakat proje aşamasında kendi görüşlerine yer verilmediğini iddia etti. Kurtuldu'ya cevap veren Nuri Çolakoğlu ise proje hazırlanırken AKM müdürü ve Suat Arıkan gibi sanat kurumu yöneticilerinin kendileriyle birlikte çalıştığını söyleyerek, amaçlarının ticari değil İstanbulluları kucaklayan bir mekan oluşturmak olduğunu ifade etti. Zaman, Haber: Ali Pektaş, 19.02.2009 |
|
400 YILLIK TÜRBE ONARIM BEKLİYOR Oğuzeli İlçesi'nde bulunan 400 yıllık Hacı Hamza Türbesi onarım için ilgi bekliyor. Yıllardır bakımsızlık nedeniyle, dış cephe sıvaları dökülen, derin çatlaklar ve rutubetin duvarlarda oluşturduğu tahribat nedeniyle kötü bir görünüm sergileyen Hacı Hamza türbesi, onarım için ilgi bekliyor. Oğuzeli sakinlerinden Mustafa Yapıcı, türbenin bu durumu karşısında üzüldüklerini belirterek, "Tarihimize sahip çıkmamız gerekli. Yetkililer daha ne bekliyor. Türbenin her yanı dökülüyor. Türbenin bu halini görünce bizim içimiz yanıyor. Bizler Oğuzeli sakinleri olarak biran önce yetkililerin onarımı yapmalarını bekliyoruz. Hacı Hamza Türbesi yaklaşık 400 yıldır var. Bir çok Hastalığa da şifalar verdiği sanılıyor. Bu türbeden evine bir avuç toprak götüren kişilerin evine akrep gelmediği de yöre halkı tarafından biliniyor" dedi. Vatandaşlar bir dönem kendilerinin onarıma yapmak istediğini ancak tarihi yapıya zarar vermemek için yetkililerin duruma müdahale etmesini beklediklerini söyledi. Gaziantep 27 Gazetesi, 19.02.2009 |
|
769 YIL ÖNCE KAYBOLAN MEZARI ARIYOR Türkiye, Selçuklu Sultanı Alparslan ve babası Çağrı Bey’in 769 yıl önce Türkmenistan’da kaybolan mezarlarını bulmak için harekete geçti. Hürriyet, Haber: Meltem Özgenç, 19.02.2009 |
|
PICASSO'NUN KADINLARI İLK DEFA YAN YANA Taraf, 18.02.2009 |
|
KÜLTÜR YATIRIMI YAPANA, STOPAJ İNDİRİMİ Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu'nda yer alan gelir vergisi stopajı indiriminin uygulanmasına yönelik tebliğ Resmi Gazete’de yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildi. Radikal, 181.02.2009 |
|
TARİHİ PAPAZ EVİ, KARS MÜFTÜLÜĞÜ'NE DEVREDİLDİ Kümbet Cami'nin (Oniki Havariler Kilisesi) yanında bulunan ve mülkiyeti Kars Belediyesi'ne ait olan tarihi eser niteliğindeki Papaz Evi, 25 yıllığına İl Müftülüğü'ne devredildi. Kars Kaleiçi Mahallesi'nde etrafı avlu duvarı ile çevrelenmiş geniş ve düz bir alanda inşa edilen Kümbet Camii'nin doğusunda yer alan tarihi Papaz Evi, müftülüğe 25 yıllığına tahsis edildi. Ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmeyen Papaz Evi, geçtiğimiz yıl belediye tarafından restore edilerek Kültür Evi olarak hizmete açılmıştı. Evin, Belediye Meclis üyelerinin tamamının oybirliğiyle 25 yıllığına İl Müftülüğü'ne devredildiğini belirten Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu; evin, inanç turizminin önemli bir parçası olacağına inandığını söyledi. Devranılan evi, Kars'ın tanıtımı için kullanacaklarını ifade eden İl Müftüsü Hasan Başiş ise, "Buranın müftülüğe devredilmesinden çok memnun oldum. Burası bir kültür evi, bir kütüphane olacak. Kars'ın tanıtımı ve inanç turizminin önemli bir merkezi olacak." dedi. Yapılan konuşmaların ardından Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu ve İl Müftüsü Hasan Başiş tarafından devir protokolü imzalandı. Zaman, Haber: Burhan Yıkıcı, 18.02.2009 |
|
BAYRAMİÇ'TE TARİHİ ESER OPERASYONU Çanakkale’nin Bayramiç İlçesi'ne bağlı Pınarbaşı Köyü'nde bir şahsın aracı ile üzerinde yapılan aramada tarihi özelliği olan 7 adet sikke ele geçirildi. Edinilen bilgiye göre bir ihbarı değerlendiren Jandarma ekipleri Pınarbaşı Köyü'nde F.Y isimli şahsın kullandığı araç ile üzerinde arama yaptı. Yapılan aramada tarihi özelliğe bulunan 7 adet sikke ele geçirildi. Şüpheli F.Y. Cumhuriyet Savcısının talimatı ile ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakılırken, el konulan sikkeler ise değer tespiti için Çanakkale Müze Müdürlüğüne teslim edildi. Çanakkale Kent Haber, 18.02.2009 |
|
YILDIZ SARAY HAREM DAİRELERİ RESTORE EDİLİP TURİZME KAZANDIRILACAK Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerine tanıklık eden Yıldız Sarayı'nın bugüne kadar ziyarete açılamayan harem daireleri, restore edilerek eski ihtişamlı günlerine döndürülecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Yıldız Sarayı Kontrol Amiri restoratör Ahmet Selbesoğlu, Yıldız Sarayı'nın 5 binadan oluşan harem dairelerinin, uzun yıllar Harp Akademileri Komutanlığı'na hizmet verdikten sonra 1978 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredildiğini söyledi. Selbesoğlu'nun verdiği bilgilere göre, son 20 yılda ödenek yetersizliği nedeniyle sadece dış etkilerden koruma amaçlı restorasyonlar geçiren ve bugüne kadar sadece çatısı, pencereleri ve kapıları onarılan harem daireleri, tarihe kazandırılmayı bekliyor. Topkapı ve Dolmabahçe saraylarının harem dairelerinin aksine bugüne kadar turizme açılamayan Yıldız Sarayı'nın harem dairelerinin restorasyonu için İstanbul İl Özel İdaresi kolları sıvadı. Harem dairelerinin eski ihtişamına kavuşması için İl Özel İdaresi 3 Mart'ta ihaleye çıkacak. Harem dairelerinin eşyalarının da günümüze kadar ulaşamadığını dile getiren Ahmet Selbesoğlu, eşyaların bir kısmının zaman içinde çeşitli kurumlara verildiğini, bir kısmının Harp Akademileri Komutanlığı'nca götürüldüğünü, bir kısmının da bir dönem saray önüne kurulan bitpazarında satıldığını kaydetti. Harem dairelerinin orijinal haline getirilip bir müze olarak hizmet vermesini istediklerini kaydeden Selbesoğlu, şöyle devam etti: "Restorasyon sonunda harem dairelerini eski günlerindeki gibi döşeyip cansız mankenlerle cariyeleri canlandıracağız. Müzeyi ziyaret edenlerin dinlenebilecekleri sedirler yapacağız. Ziyaretçilere cariye kıyafetli garsonlar ile çay, kahve, su veya Osmanlı mutfağından spesiyaller ikram edilecek. Duvarlara yerleştirilen ekranlardan harem hakkında bilgi verilecek. Ziyaretçiler hiç dışarı çıkmadan bütün odaları dolaşabilecek." Selbesoğlu, harem dairelerinin restorasyonunu 2 yıl içinde tamamlamayı düşündüklerini belirterek, 2010 yılının sonuna doğru en az iki binayı hizmete açmayı planladıklarını da sözlerine ekledi. Kanuni Sultan Süleyman döneminden itibaren av sahası olarak kullanılan ve Yavuz Sultan Selim ile yapılaşmanın başladığı koruluk ve bahçeler içindeki köşk, saray ve çeşitli yapılardan oluşan Yıldız Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerine tanıklık etti. Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesinden sonra göreve gelen Sultan 5. Murad (1876), 92 gün süren saltanat günlerinde Yıldız Sarayı'nda oturdu. Sultan 2. Abdülhamid, padişah olduktan bir sene sonra 1877'de Dolmabahçe Sarayı'nın deniz kıyısında bulunması ve bu sarayın denizden kuşatılması ihtimalini göz önünde bulundurarak bir gece ansızın Yıldız Sarayı'na taşındı. Sarayın yapılaşmasına da bu dönemde başlandı. 2. Abdülhamid, 33 yıllık saltanatında şehir içinde şehir gibi olan bu korunaklı sarayı resmi dairesi ve haremi olarak kullandı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla Harp Akademileri Komutanlığı'na tahsis edilen Yıldız Sarayı, 1978 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredildi. Zaman, 18.02.2009 |
|
SURİÇİ BELEDİYESİ Efendim bildiğiniz gibi asıl İstanbul (nefsi İstanbul) sur içinde kalan bölgedir. Burada pek çok semt ve mahalle vardır (Mahallenin kendi gitti adı kaldı. Havanda su dövmek üzere "mahalle baskısı" konuşulup durdu). Fatih, Aksaray, Vefa, Fındıkzade, Gedikpaşa, Cankurtaran vesaire. İstanbul halkı asırlardan beri bilir bu semtleri, özelliklerini tanır. Suriçi'ndeki iki belediye (Fatih ve Eminönü) birleşti, "Fatih Belediyesi" ismini aldı. Bu yanlış bir seçimdir. Fatih adı Fatih semtini temsil ve sembolize eder. Suriçi'nde bulunan bütün semt ve mahalleleri kapsamaz. Şu anda ve daha sonra Fatih Belediyesi dediğiniz zaman Fatih semti akla gelir, bu alışkanlık kolay değişmez. Eğer yeni belediyenin adını "Suriçi" koymuş olsaydık; bu isim bütün semtleri kucaklayabilecekti. Yanlış yapılmıştır, ve yanlıştan dönmek de bir erdemdir. Çok şükür Türkiye ağır da olsa tarihi ile barışıyor. Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiyesi tek bir devlettir, batı Türklüğünü ifade eder. Bu tarihi miras ile iftihar edebiliriz. Ne yazık ki yakın geçmişte redd-i miras ettiğimiz için maziden bize kalan ne varsa onların kıymetini bilemedik. Bu durum çok tartışılmış uzun bir meseledir, burada kalsın. Başta hükumet olmak üzere, belediyeler ve vakıflar son yılların en büyük imar ve restorasyon faaliyetini başlatmış, sürdürmektedirler. Bu alkışlanacak bir hamledir. Elden geçmesi gereken o kadar çok eser var ki, bu çalışma daha yıllar alır. Alsın, İstanbul'un bütün haşmeti ve zarafeti ile yeniden ayağa kalkması için bu şarttır. Restorasyon ve imar işleri sırasında yanlışlıklar olabilir, çünkü ince iştir. Bu kounda ilgili merciler birbirleriyle atışacak, tartışacak yerde elbirliği etmeli, doğruyu bulmalıdır. Köstek yerine destek olmanın zamanıdır. Suriçi İstanbul'u eskimiş, yıpranmış, bakımsız kalmıştır. Yapılacak çok iş vardır. Bunlar önem sırasına göre ele alınmalı, fikr-i takip ile bitirilmelidir. Bundan önceki yazılarımdan birinde raylı sistemden bahsederken Eminönü-Fatih ve Eminönü-Yedikule tramvaylarının eski güzergah üzerinden yenilenmesinin çok iyi olacağını dile getirmiştim. Bu münasebetle en az Sultanahmet Meydanı kadar önemli olan Beyazıt Meydanı'nın da ele alınmasını, oranın park yeri olmaktan kurtarılmasını teklif etmiştim. Bu projeler elbette ki belediyenin elinde vardır. Bizimkisi malumu ilam ile vatandaşın arzusudur. Suriçi Belediyesi uzun vadede hizmet ve turizm ağırlıklı bir hedefe yürüyecek. Bu yürüyüşte araç ve insan sayısını en aza indirmek amaç olmalıdır. Suriçi sonunda yeşillikler ve tarihi eserler arasında asude bir mekan olarak temayüz etmeli; aynı zamanda bir alış-veriş ve finans merkezi olmalıdır. Vatandaşın sezgisi de bu yöndedir. Bakınız Eresin Oteli tarihi bir bina intibaı veren dış cephesi ile ortaya çıkınca, karşısındaki Hollday-İnn de ön cephesini aynı şekilde yeniledi. Bakıyorum bazı mağazalar, oteller, dış cephe kaplama ve boyalarını yenileyerek kendilerine eski, tarihi bir hüviyet vermeye çalışıyor. Bu tür uygulamalar her iş yerinin kendi keyfine bırakılmamalı. Suriçi İstanbul'un her semti, her caddesi; binaları-ağaçları-kaldırımları ile tek tek ele alınmalı; sokak veya caddede bir estetik bütünlük sağlanmalıdır. İsterseniz bu konuda bir misal vereyim. Bakınız bir yanda Beyazıt Camii, bir yanda Üniversite'nin ana giriş kapısı, beri yanda Beyazıt Medresesi (Hat Sanatları Müzesi) onun altında restore edilen Beyazıt Hamamı, karşısında Simkeşhane binası (Halk Kütüphanesi), arkada Hasan Paşa Medresesi ve yanında Sedat Hakkı'nın eli değmiş olan Edebiyat Fakültesi. Bütün bunlar birbiri ile uyumludur. Uyumsuz olan, tam ortada yer alan İstanbul Üniversite Kütüphanesi'nin modern binasıdır. Karşıdaki eski Süpürgeciler Çarşısı'nın yer aldığı medrese acilen ele alınmalıdır. Ragıp Paşa Kütüphanesi elden geçmelidir. Laleli bu bağlam içinde önemli mücevherat, halı, kumaş, konfeksiyon mağazalarının merkezi olmalı, Doğu blokuna iç çamaşırı satan sakil bir semt olmaktan çıkmalı, Aksaray karanlık ve izbe gece kulüplerinden, otellerden temizlenmelidir. Her semti parlatacak, nezih hale getirecek uygulama neyse ona gidilmelidir. Bu hamle seneler alabilir. Çünkü arzu edilen bir "Müze Şehir" değil, bir "Yaşayan Şehir"dir. Burada nüfus kalitesi, kültür, İstanbullu olma işe karışıyor. İşin en zor tarafı da budur. Çünkü bir mekana sahip olan en başta orada yaşayanlardır. Bütün bunlar gerçekleşirse sanıyorum Eminönü artık geceleri ıssız bir yer olmaktan çıkar. İstanbullular yeniden yuvalarına döner. Aksini düşünmek istemiyorum. Çünkü aksi şudur: Hizmet ve turizm adı altında Suriçi İstanbulunu üçüncü sınıf bir pavyona çevirmek. Ne korkunç. Yeni Şafak, Yazı: Mustafa Kutlu, 18.02.2009 |
|
130 YILLIK TARİHİ EV MEDENİ YASAYA TAKILDI Muğla Valiliği’nce 2004’te restore edilerek etnografya müzesine dönüştürülen 130 yıllık Hacıkadızade Evi’nin, içinin boşaltılarak kafe-restoran yapılmasına Kültür ve Turizm Bakanlığı el koydu. Bakanlık, Saatli Kule Caddesi’ndeki tarihi ev için Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü aracılığıyla ivedi damgalı yazı göndererek inceleme başlattı. Uzmanlar, evin içinde birçok değişiklik yapıldığını fotoğraflarla belgeledi. Ancak, bağış anında tapuya şerh (müze olma şartı) konulmadığından medeni kanuna göre yapılacak herhangi bir işlemin olmadığını bildirildi. Milliyet, Haber: Ahmet Bayrak, 18.02.2009 |
|
KADINLARIN 3 BİN YILLIK DAYAK ÇİLESİ Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Zehra Arıkan, mumyalar üzerinde yapılan arkeolojik araştırmaların, kadınların 3 bin yıldır şiddet gördüğünü ortaya koyduğunu belirtti. Kadına yönelik şiddetin geçmişinin çok eskiye dayandığına dikkati çeken Arıkan, “Mumyaların kemik kırıklarını inceleyen arkeologlar, erkeklerdeki kırık oranının yüzde 9-10, kadınlardaki kırık oranının ise yüzde 30-50 olduğunu belirlemiştir” diye konuştu. Arıkan, 2007 verilerine göre dünyada her 3 kadından birinin şiddet mağduru olduğunu, 2 milyon kız çocuğunun fuhşa zorlandığını söyledi. ABD’de 4 milyon kadının fiziksel şiddet gördüğünü kaydeden Arıkan, Irak’ta savaşın ilk yıllarında 20 bin kadına tecavüz edildiğini, Çin’de bir milyon kız çocuğunun, sırf kız oldukları için annelerinin karnındayken öldürüldüğünü anlattı. Eski Roma’da erkeklerin “içki içen, sokakta gezen” eşlerini öldürme hakkı olduğunu söyleyen Arıkan, 1960’lı yıllara kadar kadına yönelik şiddetin görmezden gelindiğini kaydetti. Türkiye Gazetesi, 18.02.2009 |
|
![]() |
VAKIFLARIN DEPOSU 'DEFİNE' GİBİ Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi deposuna el atınca, tarihin sayfalarından bakmaya doyamayacağımız en seçkin örnekler gün yüzüne çıktı. Çürümeye terk edilen eserler arasında, Hicri 1297 tarihli, altın ve gümüş ipliklerle dival tekniğinde işlenmiş 'Kabe Kapısı Örtüsü" bulunuyor. Genel Müdürlük, Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi'nin yüzyıllık yorgunluğuna ışık tutmak için kolları sıvadı. Depolardaki iki binin üzerindeki eser tek tek ayıklandı. Amerikalı Poll Hepworth ve Nil Baydar, ilgili envanter ve koruma çalışmalarını sürdürüyor. Müzede, halen 300 eser teşhir edilebiliyor. Depo çalışmalarının tamamlanmasının ardından, Türkiye, görsel bir şölene hazırlanacak. Beyazıt, tüm vakıf müzeleri için özel ve özenli çalışmalar yapıldığına dikkat çekti ve kendisinden önce bu işler için bir ödenek ayrılmadığını söyledi. Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi'nde bulunup yeniden yapılanma aşamasında sergilenecek eserlerden bazıları ise belirlendi. Genel müdürlük onarılan eserleri fotoğrafladı ve envantere kaydetti. Bu eserler arasında, Sultan Abdülaziz adına Mısır Hidivi İsmail Paşa tarafından yaptırılan, Hicri 1297 tarihli, altın ve gümüş ipliklerle dival tekniğinde işlenmiş Kabe Kapısı Örtüsü, ayrıca Sultan Murat tarafından yazılmış ve Hicri 1002/ Miladi 1593 tarihli hat levhası ile, Sultan 2. Abdülhamid tarafından ceviz ve gül ağacından yapılmış rahle dikkat çekiyor. Listede Sultan III. Ahmet'e ait özgün bir hat levhası, Mehmet bin İdris'e ait 9-10'uncu yüzyıldan kalma Kur'an-ı Kerim ve tarihi bir Kabe örtüsü daha var. Sabah, Haber: Hülya Karabağlı, 17.02.2009 |
IRAK ULUSAL MÜZESİ AÇILIYOR MU? Sol Haber Portalı, 17.02.2009 |
|
BATMAN'DA TARİHİ MAĞARA BULUNDU Derin bir tarihi geçmişe ve birçok tarihi esere ev sahipliği yapan Batman'ın Kozluk İlçesi'nde tarihi mekanlara bir yenisi daha eklendi. Kozluk İlçesi'nin sembolü haline gelen tarihi Hazzo (Kozluk) Kalesi'nin hemen altında ortaya çıkan yeraltı mağarası görenleri şaşırtırken, Erzen şehrinden sonra bu mağaranın da ortaya çıkması ilçe halkını heyecanlandırdı. Haber Diyarbakır, 17.02.2009 |
![]() |
![]() |
ÇİVİSİ ÇIKAN HEYKEL KALDIRILIYOR İngiltere’de kamu sanatının en büyük eserlerinden biri olan B of the Bang adlı heykelin, insan güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle yerinden kaldırılmasına karar verildi. Manchester Stadyumu’nun dışında bulunan 4 milyon sterlin değerindeki heykel ile ilgili sorunlar, yapımının tamamlandığı 2005 yılından beri devam ediyor. 6 Ocak 2005 tarihinde, heykelin üzerindeki 180 tane çividen 2 metreyi aşkın uzunluktaki bir tanesi düşmüştü. 2006 yılında da bu tip olaylar meydana geldi. Şimdiyse çivilerden 22 tanesi heykelden çıkarıldı. Manchester City Konseyi, heykelin bir depoda muhafaza edilmesine karar verdi. Konsey yaptığı açıklamada, teknik problemler çözüldüğü ve 2 ya da 3 milyon sterline kadar çıkması beklenen fon bulunduğunda projenin yeniden hayata geçirilebileceğini açıkladı. 56 metrelik heykel için bulunabilecek çözümlerden biri ise çelikten yapılmış çivilerin çıkarılarak, çivilerin daha hafif bir materyalle yeniden yapılması... Ancak konsey proje için daha fazla kamu parası harcanmayacağının altını çiziyor. Yapılan açıklamada, eserin yeniden yapıldığı takdirde şu anki yerinde ya da gelişmekte olan başka bir alanda durabileceği belirtildi. Taraf, 17.02.2009 |
FETHİYE MÜZESİ'NDEKİ ESERLERİN TAMAMINA YAKINI DEPODA BEKLİYOR Muğla'nın Fethiye İlçesi'ndeki şehir müzesinde bulunan 20 bin eserin 19 bini yeterli teşhir salonu bulunmadığı için depolardan çıkarılamıyor. Önümüzdeki günlerde gelecek yeni eserlerle uluslararası müze olmaya hazırlanan Fethiye Müzesi, yaşanan yer sıkıntısına rağmen kazı çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Fethiye Müzesi'ne bağlı olarak sürdürülen kazı çalışmaları 2 ayrı yerde devam ediyor. Çalışmalar hakkında bilgi veren Fethiye Müze Müdürü İbrahim Malkoç, yapılan kazı çalışmalarında bir müze dolduracak kadar tarihi buluntuya rastlandığını açıkladı. Elindeki eserleri yeterli teşhir alanı bulunmadığı için depolarda saklayan Fethiye Müzesi'nin bünyesine önümüzdeki günlerde yeni eserlerin katılacağı öğrenildi. Alman bir vatandaşından satın alınacak ve dünyanın farklı kültürlerini yansıtan eserlerle birlikte Fethiye Müzesi'nin uluslararası müzeler kategorisinde olacağı belirtildi. Böylelikle müze bünyesinde artık sadece Anadolu toprakları üzerinde değil farklı ülkelerin topraklarından çıkarılan eserler de yer alacak. Fakat elinde bulundurduğu 20 bin 250 tarihi eserin büyük bölümünün depolarda bekliyor olması Fethiye Müzesi'ne yeni bir yer gereksinimini gündeme getirdi. Zaman, Haber: Fatih Yılmaz, 17.02.2009 |
|
AZİZ PAUL MEKANLARINDA ZİYARETÇİ REKORU İnanç turizmi kapsamında Hristiyanlarca kutsal sayılan Aziz Paul'un doğduğu ve yaşadığı yer olarak bilinen Aziz Paul Kuyusu ve Aziz Paul Anıt Müzesi'nin bulunduğu Tarsus'un, 28 Haziran 2008-29 Haziran 2009 tarihleri arasında Vatikan tarafından hac yeri ilan edildiğini hatırlatan Mersin İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Çalışkan, geçen yıldan bu yana bu mekanlara gelen ziyaretçi sayısında rekor artış olduğunu açıkladı. 2007 yılında Aziz Paul Anıt Müzesi'ni 5 bin 738 kişinin ziyaret ettiğini bildiren Çalışkan, 2008'de bu sayının Aziz Paul Yılı ilan edildikten sonra 24 bin 968 kişiye çıktığını söyledi. Aynı artışın Aziz Paul Kuyusu'nda da gerçekleştiğini ifade eden Çalışkan, 2007 yılında 21 bin 11 olan ziyaretçi sayısının 2008'de 40 bin 367'ye ulaştığını ifade etti. Vatikan'ın 2008 yılını Aziz Paul yılı ilan etmesiyle birlikte hazırlıklara başladıklarını kaydeden Kültür ve Turizm Müdürü Çalışkan, RIS Platformu tarafından gerçekleştirilen 37 maddelik eylem planının Valilikçe uygulanmaya devam ettiğini belirtti. Çalışkan, "Aziz Paul Yılı 21 Haziran'da Aziz Paul Kuyusu'nda Vatikan'dan gelen kardinallerin katılımıyla yapılan bir törenle başlamış ve yıl boyunca değişik etkinliklerle sürmüştür. Bakanlığımızın desteğiyle 6 dilde Aziz Paul kitapçıkları bastık ve dağıtımına devam ediyoruz. Yanı sıra fotoğraf sergileri, paneller ve daha birçok etkinlik geçen yıl boyunca sürdü, bu yıl da sürecek. En son olarak da 19 Ocak 2009 tarihinde Tarsus'un Sucular Köyü'nde 'Hoşgörü Ormanı' dikimini gerçekleştirdik. Yurtdışında fuarlara katılıyoruz, şu ana kadar 8 tane fuara gittik" dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yabancı medya mensuplarına yönelik ülkemizi tanıtım amacıyla düzenlediği gezilerde Tarsus'a da yer verdiğini açıklayan Çalışkan, 16-24 Şubat tarihleri arasında ülkemize gelecek Napoli Kardinali ve aralarında turizmcilerin de bulunduğu 47 kişilik grubun gezisinde Tarsus'a da uğrayarak Aziz Paul Anıt Müzesi'ni ve Aziz Paul Kuyusu'nu ziyaret edeceklerini kaydetti. Çalışkan, "Dünyanın en çok okunan gezi dergilerinden GEO editorü ve ekibi de Bakanlığımızın davetiyle 7 Mart'ta Mersin'e geliyor." diye konuştu. Turizm Habercisi, Haber: Özlem Kapar, 17.02.2009 |
|
EĞİL KALESİ TURİZME AÇILIYOR Diyarbakır'ın Eğil İlçesi'nde bulunan Eğil Kalesi'nin restorasyon çalışmalarına başlandı. Eğil Kaymakamı Memduh Tura'nın girişimleriyle 28 Mayıs 2008 tarihinde Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu, birçok ilgili il ve bölge müdürlüklerinin ve Dicle Üniversitesi öğretim üyelerinin katılımıyla ilçede düzenlenen 'Turizm Eylem Planı' toplantısı sonucunda başlayan Eğil (Asur) Kalesi restorasyon çalışması Valiliğin katkıları ve Kaymakamlığın çabalarıyla ilk meyvesini verdi. Haber Diyarbakır, 17.02.2009 |
|
DİNOZORLARIN KAYIP HALKASI ARJANTİN'DE BULUNDU San Juan Doğal Bilimler Müzesi Müdürü Oscar Alcober, dinozorların 228 milyon yıl önce yaşamış olduğu bölgedeki keşifle ilgili açıklamasında, ''bu hem ot hem de et yiyen bir dinozor, yani etobur dinozorlarla otobur dinozorlar arasındaki kayıp halka, dinozorlar tarihi için çok önemli bir parça'' dedi. Sabah, 17.02.2009 |
|
FOSEPTİKTEN TARİH ÇIKTI MÖ 740 yıllarına tarihlenen 2 oda mezar ortaya çıkarılırken, 52 envanterlik eser de Milas Müzesi’ne götürüldü. 32 pişmiş toprak kapla birlikte kraterler, kandiller, fincanlar, bardaklar, amfora, bronz takılar ve iki adet aryballos da bulunan eserler arasında yer aldı. Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 17.02.2009 |
|
KAYIP TABLO BULUNDU Papua Yeni Gine’nin en önemli sanatçılarından biri kabul edilen Mathias Kauage’a ait bir tablo Londralı sanat tüccarı Rebecca Hossack’e gönderildi. Tablo, daha önce yapılan bir müzayedenin ardından kaybolmuştu. Rebecca Hossack, tabloyu 20 sterline satın alan bir adam tarafından telefonla arandı. Kendisine gönderilen tablonun binlerce sterlin değerinde olduğunu düşünen adam, paket üzerindeki etikette adı olan Hossack ile irtibata geçti. Hossack, “Ne kadar sinirlendiğimi anlatamam, bu inanılmaz bir şey. Paketin üzerinde ismim yazıyor, öyleyse tablo nasıl müzayedeye gidiyor? Dört ay boyunca tabloyu aradım. Hayatımda bu kadar beceriksizlik görmedim” diye konuştu. Taraf, 17.02.2009 |
|
![]() |
MARDİN'DE RESTORASYON ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR Mardin'in sorunları Kent Konseyi tarafından masaya yatırıldı. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistlerin gezdiği Mardin'in çözüm bekleyen sorunlarının ele alındığı kent konseyi toplantısı belediyede yapıldı. Belediye Başkanı Metin Pamukçu'nun başkanlığında toplanan Kent Konseyi üyeleri, çözüm bekleyen sorunları ana başlıkları ile tek tek ele aldı. Yaklaşan turizm sezonu öncesinde ortaya konulan sorunların irdelendiği toplantıda, UNESCO ile ilgili yapılan çalışmalar, Mardin Artuklu Üniversitesi ile ilgili yapılan çalışmalar ve Artuklu Üniversitesi Vakfı'nın kuruluş çalışmaları dile getirildi. Metin Pamukçu, turizm potansiyelinin arttırılmasına yönelik, Mardin kelesinin onarımı ile ilgili yapılan son çalışmaları gözden geçirdiklerini belirterek, 2009 yılı tarihi kentin aslına dönüştürmek için restorasyonları hızlandırdıklarını söyledi. Pamukçu, "Mardin'deki tarihi çeşmelerin envanterinin çıkarılıp onarılması, Mardin'deki Abbaralar (yaya metroların) envanterlerinin çıkarılıp onarılması, küresel ısınmaya karşı alınacak önlemleri toplantıda dile getirdik." dedi. Turizm Gazetesi, 16.02.2009 |
ROMA İMPARATORLARI DEPO NÖBETİNDE Sagalassos’ta yaklaşık 17 yıldır devam eden kazı çalışmalarında önceki yıl bulunan Hadrian’ın dev boyutlardaki heykeli, Türkiye’den önce 24 Temmuz - 26 Ekim 2008 arasında Londra British Museum’da sergilendi. Serginin ardından 7 Kasım 2008’de tekrar Burdur Arkeoloji Müzesi’ne teslim edilen heykel, müzedeki yer sıkıntısı nedeniyle depoya kaldırıldı. Milliyet, Haber: Onur Özkan, 16.02.2009 |
|
GÖLHİSAR'DA TARİHİ ESER OPERASYONU Burdur'un Gölhisar İlçesi'nde tarihi eser kaçakçılarına yönelik düzenlenen operasyonda 2 kişi gözaltına alınırken, çok sayıda tarihi eser ele geçirildi. Edinilen bilgiye göre, bir ihbari değerlendiren İl Jandarma Komutanlığı ekiplerinin İbecik beldesinde yaptığı operasyonda, 1 taş insan başı heykeli, 1 mermer insan başı heykeli, 1 üzerinde insan figürü olan çanak heykel, 1 çanak insan başı heykeli, 4 yüzük, 6 metal takı, 5 süs eşyası, 2 bakır levha, 4 altın sikke, 59 metal sikke ve 2 gümüş sikke ele geçirilirken, Rasim T. (37) ve Bayram P. (36) gözaltına alındı. Tarihi eser kaçakçılığı yaptıkları belirtilen Rasim T. çıkarıldığı mahkemece tutuklanırken, Bayram P. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. Burdur Kent Haber, 16.02.2009 |
![]() |
PADİŞAH VE ŞEHZADE TÜRBELERİ ORTADA KALDI İstanbul'daki Osmanlı padişahları, şehzade ve valide sultanlarına ait 118 türbenin 99'u ziyarete kapalı. Türbeler Müze Müdürlüğü'ne tahsis edilen 29 güvenlik görevlisinin ödenek yetersizliği yüzünden geri çekilmesi ile açık türbe sayısı 19'a düştü. Hatice Turhan Sultan, Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan ve Sultan II. Mahmut'a ait Türkiye'nin en büyük türbeleri de güvenlik kaygısı ile kapatılanlar arasında. Söz konusu tarihi mekanlara restorasyona alınan Yavuz Sultan Selim ve I. Abdülhamid türbeleri de eklendi. 118 türbe için müdürlüğe sadece 10 güvenlik görevlisi tahsis edildiğini belirten Türbeler Müze Müdürü Hayrullah Cengiz, türbelerde hırsızlık yapılmasın diye çareyi kapıları kilitlemekte bulduğunu söyledi. Cengiz'e göre şu an 31 güvenlik görevlisi gerekiyor. Bu kişilerin aylık masrafı ise 25 bin lira. Cengiz bu ödeneğin, 2010 Kültür Ajansı'ndan sağlanabileceğini kaydediyor. Türbelerin büyük kısmının vakfa sahip olduğunu hatırlatan Cengiz, "Bu vakıflar gelirlerinin bir kısmını türbe için ayırıp Kültür Bakanlığı ile yapacağı protokol ile bize aktarabilir. Güvenlik görevlilerin maaşlarını ödeyebiliriz." önerisinde bulunuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürü Adem Avcı ise 30 Aralık'ta güvenlik firması ile yaptıkları anlaşmanın bittiğini, yeni yapılan anlaşmada da Türbeler Müze Müdürlüğü için bir plan hazırlamadıklarını bildiriyor. Güvenliği Türbeler Müze Müdürlüğü'nün sağlaması gerektiğini ifade eden Avcı, kendilerinin 540 güvenlik görevlisi çalıştırdıklarını söylüyor. Tüm Özel Güvenlikçiler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serkan Kaya da Osmanlı'nın yaşayan manevi değerlerine yardımcı olmak için her türlü inisiyatife hazır olduklarını ifade ediyor. Ancak Kaya, sadece Mezarlıklar Müdürlüğü'nde yüzlerce güvenlik görevlisinin çalıştığını hatırlatarak, burada devletin türbeler için daha hassas olması gerektiğini belirtti. Zaman, Haber: Arif Bayraktar, 16.02.2009 |
|
"DEDEMİN RESMİNDEN TREN YOLU GEÇİRTMEM" Philippe Cézanne yaptığı açıklamada, “Saldırıya uğramış gibi hissediyorum. Modernitenin belli dayatmaları olduğunu biliyorum ancak bazı şeylerin de muhafaza edilmesi lazım. Cézanne’ın ruhu bu dağlarda. Yapılacak hızlı tren, bu pitoresk alana kanlı bir kılıç darbesi gibi inecek” dedi. Başkent Paris ile Nice arasındaki beş buçuk saaatlik yolculuk süresini dört saate indirmek amacıyla yapılacak olan tren yolunun 2020 yılında tamamlanması bekleniyor. Daha uzun süreceği ve daha pahalı olacağı gerekçesiyle yolun, dağın güney bölgesinde bulunan Marsilya ve Tulon’dan geçirilmesinden vazgeçildi. Hükümetin son açıklamasına göre, ray sisteminin dağın kuzeyinden geçerek Nice’e ulaştırılmasına karar verildi. Bunun üzerine Aix-en Provence tren istasyonunda biraraya gelen yaklaşık beş bin kişi, “Cézanne yardım et, bunlar çıldırdı” yazan pankartlarıyla kararı protesto etti. Protestocular arasında trenin yapılacağı sahada üzüm bağları olan bağcılar da vardı. Yaşadığı dönemde doğum yeri olan Jas de Bouffan’da küçük bir tren istasyonu kurulması üzerine tüm öfkesini tuvaline yansıtan Cézanne, 1873 tarihli çalışmasında Sainte-Victoire Dağı’nın uzaktan görünüşünü resmederken, yakın plana da dağdan geçen tren yolunu çizmişti. Takıntılı bir biçimde Sainte-Victoire Dağı’nı çizen Cézanne’ın 44 yağlı boya, 43 sulu boya olmak üzere 87 tane Sainte-Victoire Dağı Yolu tablosu bulunuyor. Aynı dağın hiç resmini yapmayan ancak kuzey eteklerinde kendine bir şato alan modern sanatın bir başka önemli ismi Pablo Picasso, “Cézanne’ın Sainte Victoire’ını aldım” demiş, galericisinin “Hangisi?” şeklindeki sorusuna ise “Orijinali” cevabını vermişti. Taraf, 16.02.2009 |
|
![]() |
DAMIEN HIRST'E MEYDAN OKUYORLAR Çağdaş sanatın büyük isimlerinden İngiliz sanatçı Damien Hirst, telif hakları konusundaki katı tutumuyla meslektaşlarını kızdırdı. Cartrain takma adlı bir sanatçının, For the Love of God adlı eserinin fotoğrafını kolajlarında kullanarak internette satışa çıkarmasına sinirlenip telif haklarını koruyan Design and Artists Copyright Society’ye başvuran Hirst’ün bu tavrı sanat dünyasında şok etkisi yaptı. Taraf, 15.02.2009 |
İŞADAMLARI TARİHİ ESERLERE SAHİP ÇIKTI Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, yurt dışına kaçırılan üç çini pano, şamdan, kabe örtüsü, tarihi levha ve çok parçalı çiniden oluşan yedi tarihi eserin, bazı işadamlarınca yurt dışındaki müzayedelerde takip edilerek satın alındığını ve kendilerine iade edildiğini açıkladı. Hürriyet, Haber: Meltem Özgenç, 15.02.2009 |
|
BACON'IN TABLOSU ELDE KALDI Francis Bacon’ın müzayedede 6 milyon sterline satılması beklenen Man in Blue VI adlı tablosu alıcı bulamadı. Francis Bacon’ın Man in Blue VI adlı tablosu 1954 tarihinde yapılmış, yedi resimlik bir serinin parçasıydı. Londra’da bulunan Christie’s müzayede evinde yapılan açık arttırmada teklifçiler istenen ücrete çıkamadıkları için tablo satılamadı. Christie’s’in sözcüsü tablonun sonradan özel bir açık artırma ile satılabileceğini söyledi. Basın sözcüsü, “Eserin satılmaması için kredi sıkışmalarını suçlayabileceğimizi sanmıyorum. Bu, oldukça akademik bir parça. Koleksiyoncular tabloya satıştan önce de sonra da büyük ilgi gösteriyordu, eninde sonunda alıcı bulacaktır” açıklamasında bulundu. Taraf, 14.02.2009 |
|
SOTHEBY'S'E GÖRE 'MAL' AMA BİZE GÖRE 'SANAT' Sevgili okurlarım, gündem yoğun, kulaklarımız açık, eh, ben de hemen sanat camiasının dedikodu ajandasına geçeyim. Bir kere geçen haftanın sürpriz daveti, Urban Cafe'de yazar Mahir Öztaş'ın yeni romanı adına düzenlendi. Bildiğimiz gibi Öztaş'ın yeni kitabı, Koparılmış Topraklar başlığını taşıyordu. .Efendim, gelelim sanat aleminin halet-i ruhiyesine: Bizim WHW, yani İstanbul bienalinin dört hanım küratörü, İstanbul'dan sonra Ankara'ya sanatçı keşfine gitti. Bienal tarihi bu kadar çalışkan ve hareketli bir küratör ekibi bugüne kadar görmedi. İstanbul'daki atölyeleri ziyaret ettikleri gibi şimdi de Ankara ve İzmir'e gidiyorlarmış. Bravo doğrusu... Bunun yanı sıra, Sothebys'in Londra'da 4 Mart'ta gerçekleştireceği Türk Çağdaş Sanatı Müzayedesi'nin katalogunun ve basın toplantısının yarattığı yankılar tüm şiddetiyle sürüyor. Ateşli geçtiğini duyduğum ve sanat yazarlarının sert sorularına maruz kalan Sotheby's Ortadoğu Stratejik İş Geliştirme As Başkanı Ali Can Ertuğ'un, gündelik gazetelerde çıkan açıklamaları karşısında ben de tıpkı basın toplantısına katılan sanat gazetecileri gibi şaşırıp kaldım. En çok da, Sotheby's yetkililerinin, müzayedede satılacak eserlere, 'mal' ya da 'parça' demesine... Öte yandan Ali Can Ertuğ'un ifadesiyle, "malın yabancı kolektörün ayağına gitmesi kolaylığı", Sotheby's müzayedesinden yerli pazarın çıkarması gereken en büyük ders... Eğer yerli galericiler ve yerli piyasanın diğer aktörleri uluslararası satış yapmak istiyorlarsa, Sotheby's'in Türkiye'de ofis kurarak çözdüğü yurtdışına eser çıkarma ve satış sırasında yaşanan sorunları bir an önce çözmeli... Bu da hem Kültür Bakanlığı'ndan, hem de Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'ndan, sanat eserleri için de geçerli olan, daha önce de yazdığım yüzde 18'lik verginin düşürülmesini talep etmek demek... Sabah, Yazı: Adalet Cingöz, 14.02.2009 |
|
GAZİMİHAL KÖPRÜSÜ YENİLENEREK AÇILDI Edirne-Kapıkule yolu üzerinde bulunan Gazimihal Köprüsü, restore edilerek hizmete açıldı. 31 Ekim 2008 günü trafiğe kapatılarak onarıma alınan tarihi köprü, çalışmaların tamamlanmasının ardından faaliyete geçti. Restorasyon çalışmalarında 700 metreküp beton, asfalt ve toprağın temizlendiği belirtildi. 16 kemerden oluşan ve 181 metre uzunluğundaki tarihi köprünün zemini yenilendi. Edirne Valisi Mustafa Büyük, "Gazimihal Köprüsü, ismiyle ve kendisiyle meşhur bir köprümüz. Camiyle, hamamıyla ve çevresiyle tarihte de önemli bir köprü olarak görev yapmıştır. Biz de şimdi retorasyonunu tamamlayarak kamu hizmetine açıyoruz." dedi. Şu anda köprüyü araç trafiğine açtıklarını kaydeden Büyük, üzerinden alınan malzemeler sonrası yükü azalan köprünün yenilendiğini, güçlendiğini ve ömrünün uzadığını vurguladı. Zaman, Haber: Kadri Kılıç, 13.02.2009 |
|
VALİLİK AİZANOİ ANTİK KENTİNDEKİ KAZILAR İÇİN "DPÜ OLSUN" DEDİ Kütahya Valiliği, Çavdarhisar İlçesi'ndeki Aizanoi Antik Kenti'nde Alman Arkeoloji Enstitüsü'nce yürütülen kazı çalışmalarını, Dumlupınar Üniversitesi'nin (DPÜ) üstlenmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na talepte bulundu. Valilikten yapılan yazılı açıklamaya göre, Vali Şükrü Kocatepe'nin Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz'a gönderdiği yazıda, Aizanoi Antik Kenti'nin 5 bin yıllık tarihi ile Anadolu'nun önemli tarihi merkezlerinden biri olduğu belirtildi. İl merkezine 57 kilometre uzaklıktaki Aizanoi'nin ''İkinci Efes'' olarak nitelendirildiği ve burada dünyada ayakta kalabilen en sağlam Zeus Tapınağı, dünyanın bilinen ilk ticaret borsası binası, amfi tiyatro, stadyum, sütunlu cadde, antik köprüler ve mozaikli hamamın bulunduğuna işaret edilen yazıda, şunlar kaydedildi: ''Değerli bir kültür mirasımız olan Aizanoi Antik Kenti, 1824 yılında Avrupalı gezginlerce yeniden keşfedilmiş, ilk kez 1926'da Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından kazı çalışmaları başlatılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Alman Arkeoloji Enstitüsü ile yaptığı protokol gereğince, 1970'ten bu yana Enstitü'den gelen heyet, her yıl Ağustos ve Eylül aylarında 5-6 hafta süreyle kazı çalışmalarını sistematik olarak devam ettirmektedir. İlimizde DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi bünyesinde arkeoloji dalında lisans eğitimi veren bir bölüm bulunmaktadır. Halen il merkezindeki Seyitömer Kömür İşletmeleri sahasında bulunan Seyitömer Höyüğü'nde Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Nejat Bilgen başkanlığında yılın 6 ayı başarılı bir şekilde kazı çalışması yapılmakta, tarihe ışık tutacak birçok bulguya rastlanmaktadır. Aizanoi'deki kazı çalışmalarının DPÜ Arkeoloji Bölümü'ne verilmesi durumunda burasının kısa sürede ortaya çıkarılarak turizme kazandırılması, milli ekonomimizin gelişmesine katkı sağlayacak ve DPÜ'nün bilimsel çalışmalarına ışık tutacaktır.'' Tellal Gazetesi, 11.02.2009 |
![]() |
|
Knidos (C. Newton) |
...1858
|
![]() |
|
|
YAĞMUR TARİHİ BİNAYA ZARAR VERDİ İstanbul'da gece boyunca devam eden sağanak yağmur, hayatı olumsuz etkiledi. Üsküdar'da sağanak yağış nedeniyle tarihi bir binada kısmi çökme meydana geldi. Binadan düşen ağaç parçaları, park halindeki bir otomobilde maddi hasara neden oldu. Polis, olayla ilgili tutanak tuttu. Araç sahibi Kasım Ekşioğlu, belediyeye müracaat etmelerine rağmen tarihi bina ile ilgili herhangi bir önlem alınmadığını ileri sürdü. Yeni Şafak, 14.02.2009 |
|
DEVLET MÜZESİNİ GÜVENLİKÇİ SOYDU Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde görevli güvenlikçi depoda bulunan 3 tabloyu çaldı. Değerlerini öğrenmek istedi. Prof.Dr. Erimez, durumu müze yetkililerine bildirdi. Prof. Dinçer Erimez’in uyarısından tedirgin olan V.T., Ankara'ya dönerek 14 Ocak’ta tabloları müze bahçesine bıraktı. Ancak otopark görevlileri V.T.’yi eserleri koyarken gördü. Tablo bahçeye bırakıldıktan sonra müze görevlilerini telefonla arayan kişi, “Emaneti bahçeye attık” dedi. Müze yetkilileri durumu polise bildirdi. Yakalanan V.T., tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bakanlık müfettişleri de soruşturma açtı. Hürriyet Ankara, 14.02.2009 |
|
KARUN HAZİNESİ'NDE MÜZE MÜDÜRÜ'NE 12 YIL HAPİS Eski Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu, 'nitelikli zimmet ve görevi ihmal' suçundan 12 yıl 11 ay hapis cezasına çarptırıldı. Müzede sergilenen Karun Hazineleri'nin en değerli parçalarından Kanatlı Denizatı Broşu'nun sahtesiyle değiştirilmesiyle ilgili davanın karar duruşması dün yapıldı. Uşak Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya 25'er yıl hapis cezası istemiyle yargılanan tutuklu sanık Akbıyıkoğlu ile tutuksuz 9 sanıktan 3'ü katıldı. Akbıyıkoğlu 33 aydır tutuklu bulunduğunu ve suçsuz olduğunu söyledi. Mahkeme heyeti, eski müze müdürüne 12 yıl 11 ay, diğer sanıklara ise 12 yıl 6 ay ile 10 ay arasında değişen hapis cezaları verdi. Zaman, 14.02.2009 |
|
TARİHE SAYGISIZLIK Çanakkale’nin İntepe beldesinde, 1. Dünya Savaşı’nda düşmanı bozguna uğratan tarihi toplar çürümeye başladı. |
![]() |
![]() |
AŞKIN SİMGESİ 'TAC MAHAL' ÇATLIYOR Dünyada aşk için dikilmiş en büyük ve en güzel anıt olarak kabu edilen Tac Mahal'in mermerleri sararıyor ve çatlıyor. Hava kirliliği, parıltısı ile ünlü beyaz mermerleri sarartırken, kuraklık da Taç Mahal'in altındaki yerin çökmesine ve çatlamasına yol açıyor. Güzelliği dillere destan, 75 metre yüksekliğinde, saf mermerden yapılmış bir anıt mezar olan Tac Mahal modern dünyanın yaşam koşullarına ayak uyduramıyor. Hindistan hükümetinin kontrol altına alma çabalarına rağmen, bölgedeki hava kirliliği beyaz mermerlerinin parıltısı ile ünlü Tac Mahal'i sarartıyor. Tac Mahal'in bulunduğu bölgenin hava kirliliğinden etkilenmemesi için etrafında 500 metre çapındaki bir alan içinde motorlu taşıt trafiğine izin verilmiyor. Bölgeyi vuran kuraklık yüzünden kıyısında bulunduğu Yamuna Irmağı'nın suyunun azalması da yapının duvarlarında çatlamalara yol açıyor. Romantik görünüşü ile herkesi büyüleyen, değerli taşları ve süslemeleriyle dikkat çeken 360 yıllık binanın temellerinin kuraklık yüzünden toprağın çökmesi dolayısıyla sarsıldığı belirtiliyor. Minareleri depremde binanın üzerine yıkılmaması için dışarı doğru üç derecelik eğimle yapılan aşka adanan en büyük yapıt Tac Mahal'i her gün 20 bin turist ziyaret ediyor. Trt/Haber, 13.02.2009 |
KUVAYI MİLLİYE MÜZESİ Balıkesir Kuvayı Milliye Müzesi’nde yaklaşık üç yıl süren restorasyon çalışmaları tamamlandı. |
![]() |
ÜNLÜ MÜZAYEDE EVİ SOTHEBY'S TÜRKİYE'DE |
|
TARLABAŞI'NDA ÇALIK İSYANI Beyoğlu Belediyesi önünde toplanan bir grup, “Tarlabaşı Yenileme Projesi”nin yüklenici firması olan GAP İnşaat şirketini protesto etti. Tarlabaşı’ndaki evlerde oturan bir grup, üzerinde “Belediye-holding ortaklığına son”, “Dönüşüm değil bölüşüm projesi” yazılı pankartlarla Beyoğlu Belediyesi önünde toplandı. |
|
GOOGLE EARTH'DEN BATIK BULDU ABD'de amatör define avcılığı yapan bir müzisyen, arama motoru Google'ın uydu görüntüleme sistemi 'Google Earth' yardımıyla 19. yüzyılda taşıdığı hazineyle birlikte batan bir İspanyol gemisinin yerini belirlediğini öne sürüyor. |
|
İSTANBUL 2010 KÜÇÜKYALI ARKEOLOJİK ALANI PROJESİ MASAYA YATIRILIYOR Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi işbirliğiyle gerçekleştirilen ve Mimarlar Odası Türkiye Mimarlık Ödülüne layık görülen "Küçükyalı Arkeolojik Alanı Projesi", Sepetçiler Kasrı'ndaki toplantıyla tanıtıldı. Cnn Türk, 14.02.2009 |
|
![]() |
OPERADA TADİLAT VAR Ankara Devlet Opera ve Balesi binası yenilenecek. Tarihi opera binasının 61 yılda yıpranan çehresinin tadilatla yenileneceği açıklandı. Koltuklardan orkestra çukuruna, koro ve orkestra prova salonlarından sahneye kadar geniş çaplı bakım ve onarım gerçekleştirilecek. |
KOCAOĞLU: AGORA YENİ CAZİBE MERKEZİ OLACAK İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Agora’da kamulaştırılan yerlerdeki yıkım çalışmalarını ve ortaya çıkan yeni kazı alanlarını inceledi. Kocaoğlu, hedeflerinin Agora’yla İkiçeşmelik Caddesi’ni birleştirmek, antik bölgeyi ortaya çıkarmak ve kente yeni cazibe merkezi kazandırmak olduğunu söyledi. Kamulaştırmaların sonuna gelindiğini kaydeden Kocaoğlu, “Geriye birkaç bina kaldı. Önümüzdeki günlerde bunları da yıkacağız. Tescilli binalar da var. Yakında onların restorasyon süreci başlayacak” dedi. Milliyet Ege, 12.02.2009 |
![]() |
TARİHİ ESER SATMAK İSTERKEN YAKALANDILAR Muğla'nın Milas İlçesi'nde tarihi satmak istedikleri iddia edilen 5 kişi gözaltına alındı. |
|
ERZURUM KALESİ, TARİH HAZİNESİ |
|
ARKEOLOJİ MÜZESİ'Nİ TÜRSAB İŞLETECEK Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yapılan protokol çerçevesinde İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin 10 yıllık işletme, bakım ve onarım hakkını aldı. Osman Hamdi Bey tarafından kurulan Arkeoloji Müzesi'nin TÜRSAB'ın işletmesine geçmesiyle Türkiye'de müzecilikte ilk özerk işletmeye de geçilmiş olacak. TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, arkeolojide dünyanın üçüncü büyük müzesi olan İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni 2010 Kültür Başkenti'ne yakışır şekilde işleteceklerini kaydetti. |
|
![]() |
SANAL ANITKABİR Büyük Önder Atatürk'ün ebedi istirahatgahı Anıtkabir, artık internet ortamında da gezilebilecek. |
SUR-İ SULTANİ YENİLENİYOR İstanbul İl Özel İdaresi, Topkapı Sarayı'nı çevreleyen, "Suri Sultani"yi restore ediyor. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi kapsamında yapılan çalışmaların ilerliyen aşamalarında Topkapı Saray'ı restorasyonunun devamı var. Topkapı Sarayı içerisinde ilk olarak Matbaa-ı Amire binaları, Topkapı Sarayı Müzesi geçici depoları olarak düzenlendi ve onarıldı. Bu çalışma, saray içerisinde gerçekleştirilen önemli bir çalışma olarak değerlendirildi. İl Özel İdaresi'nin 2 milyon TL harcayarak gerçekleştirdiği restorasyon ve onarım sayesinde, Osmanlı'nın ilk matbaası olan bu alan, sarayın depolarında duran tarihi eserlerin burada sergilenmesi için özel olarak dizayn edildi. |
|
DEFİNE AVCILARINA SUÇÜSTÜ Kütahya'nın Aslanapa İlçesi'nde, kaçak kazı yapmak isteyen 4 şahıs, jandarma tarafından suçüstü yakalandı. |
|
ARKEOLOG KIRDEMİR'E ÇİFTE SORUŞTURMA Muğla Marmaris Müzesi Müdürü arkeolog Doç.Dr. Neşe Kırdemir hakkında, emekli olmasına üç gün kala, 20 günlük izne çıkarken İl Kültür ve Turizm Müdürü Murat Süslü’ye bilgi vermediği ve atamalarının iptaliyle ilgili basına açıklama yaptığı gerekçesiyle çifte soruşturma açıldı. |
|
BEÇİN'DE TARİHİ ESER OPERASYONU Muğla’nın Milas İlçesi'ne bağlı Beçin beldesinde jandarma tarafından yapılan operasyonda tarihi eser kaçakçılığı yaptığı ileri sürülen 5 kişi, beraberlerinde tarihi eserlerle birlikte yakalandı. |
|
![]() |
TARİHİ TABYADA RESTORASYON Çanakkale'nin Eceabat İlçesi Kilitbahir Köyü'nde bulunan Çanakkale Savaşları'nda önemli yeri bulunan Rumeli Mecidiye Tabyası restore edilecek. |
2 BİN 600 YILLIK MUMYA Mısır’ın baş arkeoloğu, 2600 yıl önce Firavun döneminden kalma, kireç taşı bir lahit içinde bulunan hiç bozulmamış bir mumyayı tanıttı. |
![]() |
KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YÜRÜRLÜKTE Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre, daha önce Bakan'ın lüzum görmesi halinde değiştirilen Koruma bölge kurullarının Bakanlıkça ve Yükseköğretim Kurulunca seçilen üyelerinin görev süresi üç yıl olacak. Koruma Yüksek Kurulu üyeleri ile koruma bölge kurullarının Bakanlıkça ve Yükseköğretim Kurulunca seçilen üyelerine, ayda altı toplantıyı geçmemek üzere her toplantı için Devlet memur aylık katsayısının (5000) gösterge rakamı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda, koruma bölge kurullarının kurum temsilcisi üyelerine ise ayda altı toplantıyı geçmemek üzere her toplantı için Devlet memur aylık katsayısının (2000) gösterge rakamı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda huzur hakkı ödenecek. 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun uyarınca ilan edilen yenileme bölgelerinde yenileme projelerini onaylamak üzere oluşturulan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları da bu maddede belirtilen işleri yapmakla görevli ve yetkili olacak. Koruma bölge kurullarının teknik ve idari hizmetleri, koruma bölge kurulu müdürlükleri tarafından yürütülecek. Üçten fazla koruma bölge kurulu bulunan illerde, kurullar arasında teknik ve idari işlerde koordinasyonu sağlamak üzere koruma bölge kurulları koordinasyon müdürlüğü kurulacak. Koruma bölge kurulu müdürlükleri, koruma bölge kurulları koordinasyon müdürlüğüne bağlı olarak çalışacak. 11 Mart 2005'ten önce bir şekilde koleksiyoncular tarafından edinilmiş ve bağlı bulunduğu müzedeki envanter defterine kaydı yaptırılmış taşınmaz kültür varlıkları, koleksiyoncular arasında hiçbir surette değiştirilemeyecek ve satılamayacak. Ancak bu taşınmaz kültür varlıklarından; müze ve ören yerlerindeki eserlerin bütünleyicisi olduğu tespit edilen parçalar ile müze koleksiyonlarını tamamlar nitelikte olanları Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bedelsiz olarak alma hakkı saklı tutulacak. |
|
![]() |
MEKSİKA'DA
Meksika'nın başkenti Meksiko'da arkeologlar, 16'ncı yüzyıla ait olduğu sanılan bir toplu mezar buldu. |
KARŞIYAKA'YA ANTİK LİMAN Karşıyaka Belediyesi, 6. yüzyılda Bayraklı'da bulunduğu varsayılan antik limanın benzerini Bostanlı sahiline inşa etme kararı aldı. Aynı zamanda açık hava müzesi olarak düzenlenecek limanda tarihi gemiler ve o döneme ait deniz taşıtları ve malzemeleri sergilenecek. |
|
ANZAK YOLU'NA ŞİMDİ DE CEPHANELİK ENGELİ ÇIKTI Fotoğraf Altı: Buraya planlanan istinat duvarına izin verilmedi. Çanakkale Gelibolu Yarımadası’nda Kabatepe Tanıtım Merkezi’nden Anafartalar Köyü’ne kadar 6.5 kilometrelik sahil yolunun yapımına 2004’te başlandı. |
![]() |
DÖRDÜNCÜ TABLO BULUNDU, YAP-BOZ TAMAMLANDI Sanat dünyasının 200 yıl önce paramparça ettiği bir Rönesans tablosunun parçaları, yapıldığı günden bu yana ilk defa yeniden biraraya geldi. |
|
![]() |
'TARİHİ ÇEŞME' SAHİBİNİ ARIYOR Eski Bodrum Sualtı Müzesi Müdürü Alpözen’in, 15 yıl önce villasının bahçesine yerleştirdiği ‘Osmanlı çeşmesi’ tarihi eser olduğu gerekçesiyle geri isteniyor. Alpözen ise çeşmeyi geri vermiyor. |
DEVREK'TE TARİHİ ESERLERİ SATMAK İÇİN MÜŞTERİ ARAYAN 5 KİŞİ YAKALANDI Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube (KOM) Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan çalışmalar sonucunda, Devrek’te oturan M.K. da tarihi eser bulunduğu ve eserleri satmak için müşteri aradığı tespit edildi. |
![]() |
|
LALE CAMİİ'NİN ONARILMAMASI TEPKİ ÇEKİYOR Kırşehir'de, Ramazan Bayramı'nın birinci günü yıkılan tarihi Lale Camii'nin yeniden onarılması bekleniyor. Caminin en kısa sürede yapılmasını isteyen vatandaşlar, "Ramazan Bayramı'ndan önce onarımına başlanan Lale Camii yıkıldı. Onarımı yapan firma ise olaydan sonra kayıplara karıştı. Biz camimizin yeniden onarılmasını bekliyoruz. Tabi aslına uygun olmasını yetkililerden istiyoruz." diye konuştu. |
HACI HÜSEYİNLER EVİ, KARABÜK KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ'NE DEVREDİLDİ Karabük'ün Safranbolu İlçesi'nde bulunan 140 yıllık Hacı Hüseyinler Evi, Karabük Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne devredildi. |
![]() |
![]() |
MEVLANA MÜZESİ'NDE Mevlana Müzesi yetkililerinden aldığı bilgiye göre, 1954 yılından bu yana yerli ve yabancı turistler tarafından ziyaret edilen Mevlana Müzesi, geçen yıl kendi ziyaretçi rekorunu kırdı. |
MİLAS'TA ŞİDDETLİ YAĞIŞ: TAPINAK DUVARI ÇÖKTÜ Muğla'nın Milas İlçesinde etkili olan şiddetli yağış nedeniyle, Karya dönemine ait Zeus Karios Tapınağı'nın istinat duvarı çöktü. |
|
YAPILAMAYANI YAPTI TARİHE SAHİP ÇIKTI Turizmci Mustafa Sümer, 300 yıllık binayı yıkılmaktan kurtardı, butik otel yapmak için restorasyon başlattı. Bu çabası, sadece kağıt üzerinde koruma altında olan diğer tarihi yapılar için de umut ışığı yaktı. |
|
HARRAN HIZLA YAĞMALANIYOR |
|
![]() |
BURDUR MÜZESİ'NDEKİ ESER SAYISI 59 BİN 686'YA ULAŞTI Burdur Arkeoloji Müzesi, 2008 yılı içerisinde bünyesine 905 yeni tarihi eser kattı. Böylece müzedeki toplam eser sayısı 59 bin 686'ya ulaştı. Eserlerden sadece 3 bin 500'ü sergilenebiliyor. |
BİNLERCE YILLIK TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIĞI İLK KEZ KAYIT ALTINDA 2005 yılında çıkartılan 'taşınmaz kültür varlıklarının onarımına yardım sağlanmasına dair yönetmelik' kapsamında binlerce vatandaş özel mülkiyetinde bulunan taşınmaz tarihi değerin korunması için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na başvurdu. Bakanlık, bu sayede tarihi değerlere hem destek verdi, hem de kayıt altına aldı. |
|
13 YÜZYILLIK HAMAMLAR Mısır’da, Luxor şehrinde 250 metre uzunluğunda bir rıhtım, taş ocakları ve Ptolemy Dönemi’ne ait hamamlar keşfedildi. |
![]() |
|
TARİHİ KONAK RESTORE EDİLECEK Kayseri'nin Melikgazi İlçesi'ne bağlı Ağırnas beldesinde bulunan tarihi Çerkezoğlu Mustafa Bey Konağı'nın restore edileceği bildirildi. |
TARİHİ ESER OPERASYONU Denizli'de, yedi adet toprak eser, 14 adet süs eşyası, 107 adet bronz sikke, 60 adet metal obje ve iki adet tepsi ele geçirildi. |
![]() |
DEFİNE ARARKEN DEREDE BOĞULDU Bursa’dan Balıkesir’e geldikleri belirtilen Mehmet Tuncel (55), İsmail C. ve Yonus Y.’nin, Dursunbey’e bağlı Osmaniye Köyü yakınlarındaki Alaçam Dağları’nın eteğinde define aramaya başladıkları iddia edildi. Önceki gün saat 16.30 sıralarında aniden bastıran yağmurda mahsur kalan 3 kişiden Mehmet Tuncel, Aliova Deresi’ne düşerek boğuldu. 2 defineci gözaltına alınırken, Mehmet Tuncel’in cesedini arama çalışmaları sürüyor. |
|
![]() |
MISIR'DA TARİHİ MEZARDA 30 MUMYA Mısır'da yeni keşfedilen 4 bin 300 yıllık tarihi bir mezarda 30 mumya bulundu. |
AYASOFYA'NIN İSKELESİ SÖKÜLDÜ İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olması vesilesiyle başlatılan çalışmalar kapsamında, 1992-1993 yılları arasında UNESCO'nun teknik desteği ile Ayasofya'da başlatılan onarım çalışmaları çerçevesinde kurulan iskele söküldü. 12 günde sökülen iskele, onarım görmemiş son çeyreğe taşınacak. Buradaki çalışma Haziran ayı sonunda tamamlanacak. Haziran ayı sonunda içeride hiç iskele kalmayacak, sadece yarım kubbeleri onarma çalışması yapılacak ve Kasım ayı sonunda Ayasofya'da bütün işler bitmiş olacak. |
![]() |
HÜNKAR KASRI ZİYARETE AÇILDI Hatice Turhan Valide Sultan tarafından 1663 yılında yaptırılan Hünkar Kasrı, 5 yıllık bir restorasyon sonucunda vatandaşların ziyaretine açıldı.
|
|
ESKİ BİR DÜŞ: HİCAZ DEMİRYOLU Tarihi Hicaz demiryolu nihayet faaliyete başlayacak. Arab News’in haberine göre Hicaz demiryolu için Türkiye ve Suudi Arabistan anlaştı. Böylece “kutsal topraklar” ile Türkiye arasında kesintisiz ulaşım sağlanmış olacak. |
|
AYAVUKLA 'KÜLTÜR TESİSİ' OLACAK |
|
LATİFE HANIM KÖŞKÜ ZİYARETÇİLERİNİ AĞIRLIYOR |
|
![]() |
PUEBLO KÜPLERİNİN New Mexico eyaletinin Chaco Kanyonu’ndaki kalıntılarda bulunan küpler yıllardır Patricia Crown’un kafasını kurcalıyordu. Peki, en yakın kakao ağacından 2000 km uzaklıktaki bu bölgeye, çikolata nasıl gelmiş olabilirdi? |
BOĞAZ KIYISINA
Çengelköy Bostancıbaşı Abdullah Ağa Yalısı restorasyonu tamamlanmak üzere. Çengelköy'de yetişen meyve sebzeler kayıklarla buradan İstanbul'a dağıtılırdı. |
![]() ![]() |
YENİKAPI'DAKİ KAZILAR BU AY SONUNDA BİTİYOR Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Marmaray Projesi Kadıköy-Üsküdar delme tünellerinde TBM (köstebek) cihazıyla Üsküdar Makas tüneline ulaşılması nedeniyle düzenlenen törene katıldı. Kadıköy-Ayrılıkçeşme'deki tünel girişinde basın mensupları ile birlikte personel taşıma aracına binen Bakan Yıldırım, kazısı tamamlanan Yavuz Tüneli'nin 3 bin 75 metrelik bölümü gezdi. Yerin 35 metre altındaki makas tünelinde Türk ve Japon çalışanları kutlayan Bakan Yıldırım daha sonra burada bir konuşma yaptı. Biz sadece Marmaray yapmıyoruz, aynı zamanda Boğaz'ın 60 metre altında Asya ile Avrupa'yı birleştiriyoruz" diyen Yıldırım, Yavuz Tüneli'ne paralel olarak ilerleyen Atatürk Tüneli'nin ise 385 metre geride olduğunu ve yaklaşık 1.5 ay sonra makas tüneline ulacağını ifade ederek çalışmaların dikkatli olarak sürdüğünü söyledi. Sabah, 09.02.2009 |
|
BAĞDAT KÖŞKÜ'NÜN 370. YILINDA MUHTEŞEM DÖNÜŞÜ Topkapı Sarayı’nı İstanbul 2010 Kültür Başkentliğine hazırlayan İl Özel İdaresi, daha önce aralarında Bab-ı Hümayün, Arkeoloji Binası Klasik Bina, Revan Köşkü, Adalet Kulesi ve Divit Odası, Adalet Kulesi ve Kubbealtı, Sünnet Odası, Hekim Odası, Ağalar Cami, Alay Köşkü, Jandarma Kara Mustafa Paşa Köşkü, Harem Yapıları (1. Ahmet Okuma Salonu), Has Odalar Kutsal Emanetler Dairesi ve Matba-ı Amire gibi birçok bölümün restorasyon ve onarımını bitirdi. |
|
BAKAN ÖZAK'TAN AYASOFYA KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ MÜJDESİ Özak, Trabzon'un en önemli tarihi eserlerinden biri olan Ayasofya Müzesi'nin çevresinde ikamet eden ve bölgenin sit alanı olarak belirlenmesi sebebiyle sıkıntılar yaşayan vatandaşların sorunlarını dinledi. Bölgenin 2. derece SİT alanı olmasından dolayı Ayasofya Müzesi etrafındaki taşınmazlarına 1990 yılından beri bir çivi dahi çakamadıklarını belirten vatandaşlar, mağduriyetlerinin biran önce giderilmesini istedi. |
|
EN ESKİ İNSAN İSKELETİ EVRİME IŞIK TUTACAK MI? ABD'nin Houston kentinde dünyanın en eski insanına ait olduğu belirtilen iskeletin tomografisi çekildi. Teksas Üniversitesi'nin yürüttüğü projede, 3 milyon 200 yıl öncesine ait olan ve Lucy denilen insanın iskeletinin incelenmesiyle evrim tartışmalarına yeni bir açılım getirilmesi amaçlanıyor. Lucy'nin kemik yapısının özelilkleri ve nasıl oluştuğu ile ilgili yeni bulgulara ulaşmayı amaçlayan bilimadamları, insanların 'evrim teorisinde iddia edildiği gibi 'nasıl ağaçlardan inerek yürümeye başladıklarını' aydınlatmaya çalıştıklarını belirtti. Sabah, 08.02.2009 |
|
635 MİLYON YILLIK FOSİL BULUNDU |
|
![]() |
40 YILDIR SERGİLENMESE DE SERVET DEĞERİNDE Modern sanatın önemli isimlerinden Lucio Fontana’ya ait olan ve 40 yıldır hiçbir şekilde sergilenmeyen Concetto Spaziale adlı tablo 4,4 milyon sterline alıcı buldu. Londra’daki Sotheby’s Müzayede Evi’nde gerçekleşen açık arttırmada satışa sunulan 1961 tarihli soyut resim Avrupa’dan telefonla katılan bir alıcı tarafından satın alındı. ABD’li sanatçı Jeff Koons’a ait Stacked adındaki heykel de 2,8 milyon sterline alıcı buldu. Gerhard Richter imzasını taşıyan Troisdorf adlı yağlıboya tablo ise 2,1 milyon sterlinlik değeriyle müzayedede en yüksek üçüncü fiyata satılan eserdi. Müzayedede satışı gerçekleşen 27 eserden yalnızca ikisi alıcı bulamazken toplamda 17,9 milyon sterlin gelir elde edildi. Sotheby’s’in çağdaş Avrupa sanatından sorumlu yöneticilerinden Cheyenne Westphal, “Bu akşamki satışlardan son derece memnunuz, olumlu sonuçlar aldık. Piyasanın 2009’daki durumuyla ilgili ilk sınavdı ve güven oluşturdu. Fontana, Richter ve Koons’un eserlerinin satış fiyatı kanıtlıyor ki piyasa halen ender görülen kaliteli eserlere büyük ilgi gösteriyor” diye konuştu. |
TARİHİ ESERLER VE MÜLTECİLER AYNI DORSEDE Kapıkule sınır kapısından yurt dışına çıkış yapmak isteyen bir TIR'ın dorsesinde, yasa dışı yollardan sınırı geçmek isteyen yabancı uyruklu yedi kaçak yakalanırken, ele geçirilen Geç Hellenistik-Erken Roma dönemine ait bir adet bronz kaıdn heykeli herkesi şaşırttı. Geçen salı günü saat 03.00 sıralarında yurt dışına çıkış yapmak üzere Kapıkule TIR Gümrük Alanı'na gelen H.G. yönetimindeki TIR'ın dorsesinde, ekiplerce yapılan aramada, beşi Irak, ikisi Filistin uyruklu yedi mülteci yakalandı. Aramalarda ayrıca iki sandık içinde saklı 14 parçaya ayrılmış bir adet bronzdan yapılma Geç Hellenistik-Erken Roma dönemine ait bir adet bronz kadın heykeli ele geçirildi. Gözaltına alınan sürücü H.G.'nin ifadesinden yola çıkan polis, olayla ilgili oldukları iddia edilen ve İstanbul'da bir firmada çalışan beş kişiyi daha yakalayarak Edirne'ye getirdi. Şüpheliler adliyeye sevk edilirken, kaçaklar ise sınır dışı edilmek üzere Edirne Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesi Müdürlüğü'ne teslim edildi. Öte yandan olayla ilgili bir kişinin daha arandığı öğrenildi. Taraf, 07.02.2009 |
![]() |
![]() |
YANIK HAN RESTORE EDİLECEK Kastamonu Valisi Mustafa Kara, Belediye Caddesi`ndeki tarihi Yanık Han`ı restore ederek turizme kazandıracaklarını bildirdi. Kara, şöyle dedi:``İl Özel İdaresi olarak Yanık Han`ı Avrupa Birliği projelerinden faydalanarak yapmayı istiyorduk. Ancak bu isteğimizi gerçekleştiremedik. Yanık Han için hazırladığımız Tabiat Varlıklarını Koruma Kurumundan onaylı proje hazır. Burayı İl Özel İdaresinin kaynaklarıyla restore edeceğiz. Yanık Han`ı 2010 yılına yetiştirmeyi düşünüyoruz.`` |
'FARELİ KÖYÜN KAVALCISI' ÇANAKKALELİYMİŞ Arkeolojik alanda elde edilen bu yeni bulgular, ilkler kenti olarak bilinen Çanakkale’de heyecan yarattı. Ayvacık İlçesi'ne bağlı Gülpınar beldesinde yer alan Smintheion Antik Kenti’nde Prof.Dr. Coşkun Özgünel başkanlığında yürütülen Apollon Smintheus kutsal alanı kazıları sırasında, antik çağ kalıntıları altında, antik Troas bölgesinin ilk yerleşim köylerinden biri ortaya çıkarıldı. Prof.Dr. Özgünel konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “30 yılı aşkın süredir devam eden kazılarda elde edilen buluntular sayesinde Troya’dan daha eski bir köy yerleşim merkezinin bölgede yer aldığını tespit ettik. Yaklaşık 7 bin yıl önce kurulduğu yönünde bulgular elde edilen köyün en önemli özelliği ise, bölgede daha önce bilinmeyen yeni bir seramik geleneğinin varlığına ilişkin kalıntılar olarak ortaya çıktı. Dinsel amaçlı kullanıldığı düşünülen, tutamağı gözü yaşlı ağlayan bir insanı sembolize eden kalıntı, buluntular arasında en ilgi çekeni oldu. Gözü yaşlı insan betimli seramiğin, bugüne değin gerçekleşen kazılarda benzeri bulunmadı. Bu seramik o tarihte büyük olasılıkla cenaze töreni sırasında kullanılmış. Gün yüzüne çıkan bu değerler, Troya öncesi kültür tarihi konusunda önemli bilgiler sunmaya devam edecek.” Apollon Smintheus’un Troya savaşını anlatan heykeller ve kabartmalarla dolu olduğunu anlatan Prof.Dr. Özgünel, “Savaş Troya’da oldu ancak, savaşı anlatan her şey Apollon Smintheus'dadır. Heykel ve kabartmalar Apollon Smintheus müzesinde yer alıyor. Bu unutulmuşluğu biz halen yenemedik” dedi. |
|
AYAZİNİ TARİH KOKUYOR Afyonkarahisar'ın İhsaniye İlçesi'ne bağlı Ayazini beldesi, tarihi güzellikleriyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Frig Vadisi Projesi içerisinde yer alan ve tüf kayalıklardan oluşmuş yüzey aşamasıyla bir dere yatağının iki tarafında konuşlanan Ayazini beldesi, Hititler'den günümüze kadar birçok uygarlığın izlerini taşıyor. Seydiler beldesinden Döğer beldesine kadar uzanan peribacaları, turistlerin büyük beğenisini kazanıyor. Roma döneminde büyükşehir adını alan dini merkezde kaya içinde oyularak yapılmış büyük kilise, mezar odaları ve kaleler yer alıyor. Yine aynı yerde oyma kilise ise turistlerin ilgisini çekiyor. Hamam tipinde yapılan ve altı direği bulunan kilise, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Aydınlatmak amacıyla kullanılan meşalelerin isiyle simsiyah bir görünüme bürünen kilisenin tavan kubbeleri ile kemerlerindeki haç kabartmaları ve çeşitli yazılar dikkat çekiyor. |
![]() |
![]() |
|
Priene (G. Bell - Nisan) |
...1907
|
![]() |
1 - 7 Şubat 2009 |
|
KKTC'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
KKTC polisi, Gazimağusa ve Sazlıköy-Mehmetçik arasında gerçekleştirdiği operasyonlarda “Arami” dilinde (Süryanice) 100 sayfadan oluşan altın yazmalı 1500-2000 yıllık İncil ile bir adak heykeli ve bir adet İsa kabartmalı taş ele geçirdi.
Eserlerin, Türkiye’den kaçırılarak KKTC’de pazarlanmaya çalışıldığı belirtildi. KKTC’ye tarihi eser sokulduğunu haber alan ve şüphelileri 1 ay boyunca takibe alan KKTC polisi, tarihi İncil’in Gazimağusa’da otobüs terminalinde pazarlanacağı bilgisine ulaşması üzerine geçen hafta operasyon düzenledi.
Milliyet, Haber: Sefa Karahasan, 07.02.2009 |
![]() |
|
KRİZ, MONET'YE DE DOKUNDU
Varolan kriz koşullarında, önceki yıllarda olduğu kadar yoğun bir ilgi göremeyen Christie’s Londra’daki müzayedede, net 15 milyon sterlin gelir elde edilmesi beklenen Claude Monet’nin 1876 tarihli Dans la Prairie adlı tablosu 11.2 milyon sterline alıcı buldu. Öte yandan yetkililer, 63 milyon sterlinin üzerine çıkan toplam cironun beklenen aralıkta olduğunu bildirdi.
Taraf, 06.02.2009 |
TROYA'DAN DAHA ESKİ YERLEŞİM MERKEZİ BULUNDU
Çanakkale'de 5 bin yıl önce kurulduğu düşünülen ve Türkiye'deki en eski yerleşim merkezlerinden kabul edilen Troya Antik Kenti'nden daha eski bir yerleşim yeri bulunduğuna dair kanıtlar elde edildiği bildirildi.
Ayvacık İlçesi'ne bağlı Gülpınar beldesinde yer alan Smintheion Antik Kenti'nde Prof.Dr. Coşkun Özgünel başkanlığında yürütülen ''Apollon Smintheus'' kutsal alanı kazıları sırasında, antik çağ kalıntıları altında, antik Troas bölgesinin ilk yerleşim köylerinden biri ortaya çıkarıldı.
Kazı heyetinde görevli Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Turan Takaoğlu, buluntular sayesinde Troya'dan daha eski bir köy yerleşim merkezinin bölgede yer aldığını tespit ettiklerini söyledi.
Doç.Dr. Takaoğlu, yaklaşık 7 bin yıl önce iskan edildiği anlaşılan köyün en önemli özelliğinin bölgede daha önce bilinmeyen yeni bir seramik geleneğinin varlığını göstermesi olduğunu bildirdi. Seramikler arasında en ilgincinin dinsel amaçlı kullanıldığı düşünülen, tutamağı gözü yaşlı ağlayan bir insanı sembolize eden parça olduğunu ifade eden Takaoğlu, ''Gözü yaşlı insan betimli seramiğin bugüne kadar benzeri bulunmadı. Bu seramik o tarihte büyük bir olasılıkla cenaze töreni sırasında kullanılmış. Gün yüzüne çıkan bu değerler, Troya öncesi kültür tarihi konusunda önemli bilgiler sunmaya devam edecek gibi görünüyor'' dedi.
Doç.Dr. Takaoğlu, kazıda çıkarılan eserlerin sergilenmek üzere Çanakkale Arkeoloji Müzesi'ne teslim edildiğini sözlerine ekledi.
Kazı alanındaki köy yerleşim alanında 7 bin yıl önce iskan edildiği anlaşılan Apollon Smintheus Tapınağı, eski adıyla Külahlı olarak bilinen Ayvacık İlçesine bağlı Gülpınar beldesinin kuzeybatısı ile kuzeydoğusu arasında kalan vadinin başlangıç eteklerinde, Bahçeleriçi mevkisinde yer alıyor. Troas bölgesinde bugün için tek örnek olduğu belirtilen tapınakta Hellenistik Çağ Anadolu mimarlığına imzasını atan Mimar Hermogenes'in uyguladığı pseudodipteros (yalancı iki sıralı sütun) plan tasarımı kullanılmış, ön ve arka cephelerinde 8, uzun kenarlarında ise 14'er sütun dizisi bulunuyor.
Smintheion Antik Kenti'nde bulunan tapınakta mermer bloklarla döşenen kutsal alanda pronaos (kutsal ön oda), naos (kutsal oda) ve opisthodomos (arka oda) olmak üzere 3 oda, naosta Paroslu heykeltıraş Skopas'ın yaptığı ve 110 santimetrelik bacak parçası bulunan, tanrı Apollon'un heykeli yer alıyor.
Kaynaklarda, ünlü coğrafyacı ve seyyah Strabon'un 2 bin yıl önce yazdığı ''Geographica'' adlı kitapta, kenti Yunanistan'dan gelen İonlar kuşattığı zaman, gece topraktan çok miktarda tarla faresinin çıkarak askerlerin silah ve teçhizatlarının deri kısımlarını kemirip kopardıkları ve bu yüzden kenti kuşatan İonların savaşı kaybettiğini yazdığı ve Lekton halkının minnet göstergesi olarak bu tapınağı inşa etmiş olabileceği belirtiliyor.
Bölgede ilk kazıların 1866 yılında başlatıldığı, ara verildikten sonra 1984 yılında yeniden başlatılan kazı ve restorasyon çalışmalarının sürdürüldüğü kaydediliyor. haberler.com, 06.02.2009 |
|
KÜLTÜR VARLIKLARI KORUNACAK
TBMM Genel Kurulu,
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nı kabul
etti. Kanuna göre belediye ve il özel idarelerine,
kültür varlıklarının korunması amacıyla
gerçekleştirilen projelerde kullanılmak üzere emlak
vergisinin yüzde 10'u oranında katkı payı ödenecek.
Düzce Damla, 06.02.2009 |
|
20 LİRA'DA 20 YANLIŞ
Türk Lirası'nın yeni banknotları piyasaya sürüleli bir aydan fazla bir zaman geçti. Yavaş yavaş küçük ve yeni kağıt paralara alıştığımız bugünlerde, özellikle mimarlar ve mimarlıkla ilgili kişilerin dikkatini çeken 20 TL'lik banknotta önemli çizim hataları yapıldığı öne sürülüyor. Bu konuda Arkitera Eğitim Merkezi yöneticisi mimar Dr. Ahmet Turan Köksal, yeni 20 TL'lik banknotun üzerinde Mimar Kemaleddin'e ait yapının çizimlerindeki hataları sıraladı.
TC Merkez Bankası tarafından tedavüldeki 20 Lira'lık banknotun tasarım kararları şu şekilde açıklanmıştı: "20 Türk Lirası'nın ön yüzünde Atatürk'ün, 1931 yılında Gazi Çiftliği'nde Cemal Işıksel tarafından çekilmiş fotoğrafından yararlanılarak oluşturulmuş bir portresi bulunmaktadır. Arka yüzünde ise Mimar Kemaleddin'in portresi yer almaktadır. 1870 - 1927 yılları arasında yaşamış olan Mimar Kemaleddin, imza attığı mimari eserler ve eserlerindeki tarz ile ulusal mimarlık akımının öncülerinden biri olarak kabul edilir. Yine arka yüzde, Mimar Kemaleddin'in eserlerinden biri olan ‘Gazi Üniversitesi Rektörlük Binası'nın çizgisel bir çalışması ile ‘kemer, dairesel motif ve mimarinin üç boyutlu yapısını simgelemek üzere küp, küre, silindir' gibi formlar tasarım bütünlüğü içinde kullanılmıştır."
Ahmet Turan Köksal'a göre yıllarca tedavülde kalacak banknotlarda çok önemli bir mimarımızın portresi ve bir yapısına ait çizimin yer alması, mimarlık kültürümüze verilen değer açısından oldukça sevindirici bir gelişme. Ancak bu banknotta yer alan yapıya ait çizimdeki perspektif hataları, bu sevince gölge düşürüyor. Bir önceki sürümde kullanılan 20 Yeni Türk Lirası'nda yer alan Efes Harabeleri çizimi, yeni para ile kıyaslanamayacak kadar ince detaylara sahipti ve bu da kopyalanmasını zorlaştıran etkenlerden biri idi. Köksal'a göre, yapının detaylardan arındırılıp belirli bir soyutlama kaygısı ile tasarıma eklenmesi kabul edilebilir bir tercih olabilir ancak çizimdeki perspektif hataları ve sadeleştirmenin bazı yerlerde yapılıp bazı detaylarda yapılmaması kabul edilemez nitelikte. Yeni Türk Lirası'nın kimin tarafindan tasarlandığının TCMB tarafından bugüne dek açıklanmaması da, özellikle tasarım ile ilgili kişilerce, tasarıma ve tasarımcıya verilen önemin Türkiye'de hala istenen seviyeye gelmediğinin bir göstergesi olarak görülüyor.
Ahmet Turan Köksal'ın 20
liralık banknotta bulduğu hatalar ise şunlar:
2. Yakındaki kulenin yan tarafında önemli perspektif hataları var. Basit kaçış noktası kurallarına göre olması gereken hali aşağıda görülebilir.
3. Yakındaki
kulenin yan taraflarında tek çizgi ile gösterilen
bölümler, taş silmelerle oluşturulmuşken paradaki
grafikte, kemer ve düz söve aynı kalınlıkta
çizilmiş. Bu nedenle, silmeler duvar boşluğu olarak
algılanıyor.
5. Yakındaki
kulenin doğramaları ve detayları gösterilmemiş ki,
bu detaylar binanın önemli bir karakteristiğidir.
Bilerek sadeleştirilmiş denilebilir, ancak o zaman
neden yukarıdaki kolon başları süsleri gösterilmiş?
İstense daha birçok
özensizlik bulunabileceğine değinen Ahmet Turan
Köksal, bu hatalara dikkat çektikten sonra aşağıdaki
sonuçları da paylaştı:
- Parada istenen bazı ögeler sadeleştirilebilir. Bir binanın sadeleştirilmesi istendiyse, bu ülkede onlarca mimarlık fakültesi ve bu fakültelerde mimarlık tarihi ve koruma-restorasyon kürsüleri vardır, bu kürsülerde ise yüzlerce profesör, doçent, doktor öğretim görevlisi vardır. Onlardan birine danışmak bu kadar mı zordur? Danışmayı bırakınız, teknik liseden mezun bir öğrenciye dahi sorulsa daha iyi bir model ortaya konabilirdi.
- Burada istenen, milli mimarlık akımlarından birinin örnek binası ve mimarını anmak ise, objenin kendisine özen göstermek gerekmez mi? Arkitera, 06.02.2009 |
|
KATEDRALİN ALTINDA PAGAN MOZAİK
Arkeologların bildirdiğine göre İtalya’da bir Katolik kilisesinin taban döşemesinin altında pagan bir mozaik bulundu. Reggio Emilia katedralinde, tabanın 4 metre altında bulunan 13 metre karelik mozaik MS 4. yüzyıla ait. Discovery News konuşan, kazı sorumlusu Renata Curina “Mozaiğin desenleri ve ölçüleri, bunun çok büyük bir odanın taban döşemesi olduğunu gösteriyor. Burası büyük olasılıkla zengin bir Romalının evi idi.” dedi.
“Tesserae” denilen, küçük ve farklı renklerde, değişik malzemeden yapılan mozaikte renkli taşların yanısıra cam parçalar da kullanılmış. Geometrik desenlerle süslenmiş, dansözleri ve değişik cins kuşları gösteren mozaiğin en önemli özelliği betimlediği mitolojik sahneler. Tüm insanların çıplak olduğu bu sahnelerin ne anlattığı henüz kesin değil. Curina kazı devam ettikçe bir anlam verebileceklerini düşünüyor. Bir sahne, başka birisinin kollarına düşen çıplak bir erkeği gösterirken, diğer bir sahnede fildişi taç takmış ve elinde lotus çiçeği taşıyan başka bir çıplak erkek var. Discovery News, Haber: Rossella Lorenzi, 03.02.2009 |
|
MÜZE BEKÇİSİ MÜZEYİ SOYDU
Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde güvenlik görevlisi olarak çalışan V.T., dört yıldır koruduğu müzeyi soydu. Müzenin deposuna giren V.T., İbrahim Çallı’nın, "Ressam Osman Hamdi Bey portresi", Fehmi Korutürk’ün eşi Emel Korutürk’ün ailesini resmettiği "Cimcoz Ailesi" ile Şevket Dağ’ın "Türbe Kapısı" isimli tablosunu çaldı. Tabloların değerini ölçtürmek için İstanbul’a giden şüpheli, 13 Ocak’ta ressam Prof.Dr. Dinçer Erimez’in kapısını çaldı. Erimez, güvenlik görevlisine, "Bunlar müzeye ait, başınız belaya girer" dedi. Erimez, daha sonra durumu müze yetkililerine bildirdi, V.T.’yi de tarif etti. Ankara’ya dönen V.T. tabloları müze bahçesine bıraktı, ancak otopark görevlileri şüpheliyi eserleri koyarken gördü. Yakalanan V.T., tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Hürriyet Ankara, Haber: Umut Erdem, 06.02.2009 |
|
SALTANAT ARABALARI GÜN
YÜZÜNE ÇIKIYOR
Aralarında ahşap kabartmalı 4 tahtırevan ile Avrupa'dan getirilen veya bizatihi Yıldız Sarayı'nda üretilen 50 arabanın da bulunduğu koleksiyonun yıl sonuna kadar sarayda sergilenmesi bekleniyor.
Görücüye çıkacak arabalar için geniş bir alana ihtiyaç duyulduğunu belirten yetkililere en büyük desteği İstanbul Ticaret Odası (İTO) sağlıyor. İTO, sarayda yer alan ve 1864'te 'devlet basım evi' olarak kurulan Matbaa-i Amire'nin Zeytinburnu'na taşınması için ödenek yardımında bulunuyor. Böylece boşalacak olan binanın giriş katında söz konusu arabalar sergilenmeye başlanacak. Şu an arabaların korunduğu yer de boşalacak ve teşhir alanı olarak kullanılacak. İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili, arabaların sergilenecek olmasını sarayın kapalı alanlarının açılması için önemli görüyor. Benzer bir serginin Portekiz'de bulunduğunu söyleyen İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü Hüseyin Kaya da padişah arabalarının emsallerinden çok daha güzel olduğunu kaydediyor.
Restore edilecek arabaların, tarihi mirasa olan merakı artıracağını ifade eden Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü İlber Ortaylı ise araçların hepsinin Topkapı Sarayı'na ait olmadığını dile getiriyor. "1853'te terk edilen Topkapı Sarayı'na çoğu araba Dolmabahçe ve Yıldız Sarayı'ndan getirilmiş." diyen Ortaylı, yüzlerce aracın Dolmabahçe'nin has ahırlarında çıkan büyük yangında yok olduğunu ifade ediyor. Bakım ve onarıma alınacak araçların da yangından kurtarılmış ama tarihi dokusunu yitirmemiş antikalardan oluştuğunu belirten Ortaylı, bunlardan bazılarını şöyle sıralıyor: Sultan II. Mahmut'un Paris'ten getirttiği Aynalı Saltanat arabası, Sultan Abdülaziz'in annesi Pertevniyal Valide Sultan'ın zırhlı saltanat landonu, Sultan II. Abdülhamit'e ait kupa tipi ve Viyana yapımı fayton. Zaman, Haber: Arif Bayraktar, 06.02.2009 |
|
FRİGYA KÜLTÜR YOLU GELİŞTİRME PROJESİ TOPLANTISI
Kütahya’da ’Frigya Kültür Yolu Geliştirme’ projesi
kapsamında değerlendirme toplantısı yapıldı. Afyon Haber, 05.02.2009 |
|
![]() |
HEYKELİN İPİNİ KESTİLER
Kurtuluş Savaşımızın dönüm noktalarından birisi olan İstiklal Yolu'nun simge isimlerinden “Yanığın Emine” heykelini arkasındaki kağnıya bağlayan ve bir süre önce kimliği belirsiz kişilerce kesilen urgan yetkililerce yerine tekrar takıldı.
Deniz yoluyla İnebolu Limanına getirilen oradan da Ankara Polatlı önlerinde cephedeki askerlerimize o günün şartlarında mermilerin kağnılarla ulaştırılması sırasında öne çıkmış sembol olmuş kadınlardan “Yanığın Emine” adına İstasyon Kavşağında geçtiğimiz yıl sırtında bebeği, kağnı ile mermi taşıyan kadın heykeli yapılmıştı. Yanığın Emine heykelini öküzlerin taşıdığı kağnıya bağlayan ip geçtiğimiz günlerde kimliği belirsiz kişilerce kesilmişti. Duyarlı vatandaşların konuyu yetkililere haber vermesi üzerine Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkilileri konuya derhal müdahale ederek kesilen ipin yerine yeni bir ip taktılar.
Yanığın Emine Kurtuluş Savaşı sırasında Ilgaz Dağlarının karlı ve soğuk günlerinde öküze koşulmuş kağnı ile mermi taşırken, sırtındaki çocuğun üzerindeki örtüyü kağnıdaki cephanelerin üzerine örtünce yanındakiler “çocuk ölür” uyarısında bulununca “Millet malıdır, nem kapmasın. Çocuk tekrar olur, ancak vatan tekrar kazanılamaz” diyerek tarihe geçmişti. Çankırı'nın Sesi, 05.02.2009 |
SİMAV ULU CAMİİ
EKSİKLERİ İLE AÇILDI
Kütahya Kent Haber, 05.02.2009 |
|
GEDİK'TEN YEŞİL TÜRBE MÜJDESİ
Gedik, Bursa'nın antik çağdan Türkiye Cumhuriyeti`ne kadar 8 bin yıllık bir tarihe sahip olduğunu dile getirdi. Tabii ve tarihi güzellikleri ile bir turizm mekanı olan Bursa'nın, Osmanlı Devleti'nin ilk başkenti olduğunu hatırlatan Gedik, valilik, özel idare, belediyeler ve Anıtlar Yüksek Kurulu ile yapılan ortak çalışmalar sonucunda tarihi mekanları ayağa kaldırdıklarını kaydetti.
Bursa Olay, 05.02.2009 |
|
İHALESİ YAPILACAK
Kastamonu’nun önemli tarihi yapıları arasında yer alan Yanık Han 2010 yılında hizmete açılacak.
Ali Mustafa Kara
belediye eski binası yanındaki bu tarihi yapının 1
ay içinde ihale edileceğini ve 2010 yılında ikinci
Münire Medresesi Çarşı gibi hizmet vermeye
başlayacağını açıkladı. Kastamonu Postası, 05.02.2009 |
|
TİRE'DE TARİHİ KONAKLARIN RESTORASYONU SÜRÜYOR
İçelli, 2 No.lu Sit Kurulu tarafından da onaylanan proje sonrasında başlayan çalışmalarda önemli mesafe alındığını, çalışmaların mart ayı sonuna kadar bitirilmesinin planlandığını belirtti. Konağın 5 odalı alt katının ''Kadın Sığınma Evi'' olarak projelendirildiğini ifade eden Belediye Başkanı İçelli, bununla eşinden veya ailesinden şiddet görmüş kadınların toplumdan izole olmamalarını, tam aksine toplumla ve sosyal yaşamla iç içe olmalarını sağlamayı hedeflediklerini kaydetti. Tarihi konağı Tire'ye kazandırdıkları için mutlu olduklarını vurgulayan İçelli, ''Konağın belli bir kısmını da butik otelin dışında misafirhane olarak kullanmayı planlıyoruz. Kirazoğlu ailesine bu projede bize gösterdikleri anlayıştan dolayı teşekkür ediyorum'' dedi.
Miralay Ali Cevat Lekesiz tarafından 1930 yılında yaptırılan konak, ilçede eşsiz mimari özellikleriyle dikkati çeken yapılar arasında yer alıyor. Konağın restorasyonunu, daha önce Gülcüoğlu Konakları'nın restorasyonunu gerçekleştiren Yıldız Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Harun Baturbaygil önderliğinde uzman bir ekip yürütüyor. Yeni Asır, Fotoğraf: tiremportal.com, 05.02.2009 |
|
|
TARİH AYIBI PANOLARLA ÖRTÜLÜYOR
İzmir’de kağıt üzerinde koruma altındaki tarihi binalar bir bir yıkılıyor. Zamana direnemeyen yapıların yarattığı tehlike ve kötü görüntü, Konak Belediyesi tarafından perdeleniyor...
Bu binaların önlerine, orijinal hallerinin çizildiği dev panolar yerleştiriliyor. Tarih ayıbının üzeri böyle örtülüyor! Geçmişten gelen kent mirasına nasıl sahip çıkıldığını gözler önüne seren yürek burkan görüntüler böyle gizleniyor! Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, önlem almaya çalıştıklarını söylüyor. Tunçağ, şöyle diyor: “Terk edilmiş binaları serseri yatağı olmaktan kurtarıp, görsel anlamda düzenliyoruz. Bu panolar, restorasyon projelerine de ışık tutacak. Tarihi Asansör yakınındaki beş binada başlattığımız çalışmalar sürecek.” Milliyet Ege, 05.02.2009 |
VAKIF MÜZESİ İÇİN ONAY Malatya Haber, 05.02.2009 |
|
"MÜZEMİZİ TANITACAĞIZ"
Malatya Müzesi'ni 2008
yılında toplam 7 bin 567 kişinin ziyaret ettiği,
bunlardan ancak 83'ünün yabancı olduğu bildirildi. Malatya Haber, 05.02.2009 |
|
SIRLARLA DOLU BİR MEKAN:
HAREM DAİRESİ
Cimilli'nin verdiği bilgilere göre, "dokunulmaz", "gizlilik" ve "mahremiyet" anlamına gelen Arapça bir kelime ile adlandırılan Harem, sadece İslam devletlerinde ve Osmanlı'da değil, Asur ve Bizans saraylarında da bulunurdu. Padişahın, devlet yönetimiyle ilgili mekanlardan ayrı olarak özenle korunan aile yaşantısının gereği olarak oluşturulan haremde, sultanın annesi, kız kardeşleri ve eşlerinden oluşan ailesi yaşamaktaydı.
Fatih Sultan Mehmet döneminde, 1478 yılında Topkapı Sarayı tamamlandığında, burada "Harem-i Duhteran" denilen küçük bir harem oluşturuldu. Belli bir süre padişahlar aileleriyle Beyazıt'taki eski sarayda kalıyor, ancak yönetimle ilgili konuları görüşmek üzere Topkapı Sarayı'na geliyorlardı.Bazı kaynaklarda Kanuni Sultan Süleyman'ın eşleri Gülfem Hatun ve Hürrem Sultan ile birlikte zaman zaman bu sarayı kullandıkları yer alsa da asıl harem yerleşimi 3. Murad'ın annesi Nurbanu Hatun döneminde oldu. Bundan sonra 234 yıl boyunca 14 valide sultan Topkapı Sarayı Haremi'nde yaşadı.
Valide Sultanın her biri
farklı görevlerde bulunan yüzlerce hizmetçisi de
haremde yaşardı. Haremde yaşayan kadınların sayısı
dönem dönem değişirdi. 2. Selim döneminde eski
saraydaki harem sakinleriyle haremde yaşayanların
sayısının 1200'e kadar ulaştığı olurdu.Büyüklü
küçüklü yaklaşık 400 odanın yer aldığı harem, burada
yaşayanların sayısı padişah ve validelerinin
isteğine göre, 16. yüzyıldan 19. yüzyılın sonuna
kadar sarayın bulunduğu tepeden Sarayburnu sahiline
doğru yeni bölümler eklenmesiyle genişledi. "Çok
gizli bir yer" olan harem için tarihçi Tursun bey,
"Eğer güneş, Farsçada aldığı sıfatıyla erkek
olsaydı, onun bile kesinlikle içeri girmesine izin
verilmezdi" demişti Osmanlı'da sarayda iç örgütlenme ve burada bulunan üniversite seviyesindeki yüksek okul olan Enderun'un karşılığı olan haremde, kadınlar nasıl davranmaları gerektiğini öğrenir, özellikle müzik konusunda eğitim alırlardı. Baş kahyanın denetimindeki kadınlar, dikiş dikmesini, Türk müziği aletlerini çalmayı öğrenirlerdi. Hatta Türk müziğinin önemli bestekarlarından Leyla Saz ve Dilhayat Kalfa haremden çıkmıştı.
Cimilli'nin verdiği bilgilere göre, harem sanılanın aksine bir eğitim kurumuydu. Haremde yaşayan kadınlar çok küçük yaşlarda buraya gelirdi. Kırım, Rusya ve Çerkezistan başta olmak üzere buraya gelen kızlar, sarayda eğitim alır, 9 yıl hizmetten sonra "Itıkname" denilen özgürlük belgeleri ile güzel bir çeyiz alarak saraydan ayrılabilirlerdi.Bunların içerisinde çok az kişi "padişahın eşi" olma sıfatını kazanabiliyordu. Zaten aile yaşantısı gereği bunların büyük bir kısmı padişahı göremiyor, bir kısmı hizmetli olarak çeşitli hizmetlerde çalışıyorlardı. Bunlar saraya ilk geldiklerinde kendilerine farklı isimler veriliyordu. Kendilerine İslam geleneğinde yaşamanın kuralları öğretiliyor, buna göre kişilikleri ve zarafetlerine göre Şehnaz, Gülnaz, Nazgül ve Şeminur gibi güzel isimler verilirdi. Bunlar arasında dikkat çeken Nakşidil Sultan'ın ismi de "gönüller süsü" anlamına geliyor.Padişahın gözdesi olmayanlar ise evlenmek isterlerse saraydaki uygun kişilerle evlendirilirlerdi. Ellerine her ay 9-30 akçe gibi bir maaş verilirdi.
Farklı işleve sahip mekanlardan oluşan haremde camiler de bulunuyor. Harem sakinleri, namazlarını burada kılıyorlardı. Harem içerisinde geniş bahçeler dikkati çekiyor. Buralarda kimi kadınlar nakışla uğraşırlardı. Bunların arasında nargilelerin içildiği kahve geleneği de bulunuyordu. 3. Selim döneminde kadınlar, biraz daha rahat bir yaşantıya kavuştu ve alışveriş yapabiliyorlardı.Örneğin, beyaz giysiler giyilen Hıdrellez günü için saray dışından elbiseler getirebildikleri biliniyor.
Duvarlardaki cariye fısıltıları Haremdeki kızlar, "ağızlarının sıkı olması, haremdeki hayat ile ilgili hiçbir bilgiyi dışarıya anlatmamalarıyla" ün kazanmışlardı. Ancak harem duvarlarındaki bazı yazılar, haremdeki çekişmeler ve bazen haksızlığa uğramanın verdiği çaresizliğin yazıya dönüşmüş hali olarak dikkat çekiyor.Haremde valide dairelerinin altında bodrum kısmında bir odanın duvarında yer alan iki yazıda şu ifadeler göze çarpıyor: "(İki yek kuruşluk ayna kayboldu/Bunda oturanı hırsız tuttu, bu asrın ademleri) ve (Bağrı yanık Dilferib, Allah Garip, Allah Garip Aman Aman)" Yazıdan cariyelerden birinin diğer harem sakinleri tarafından bir şey çalmakla suçlandığı, diğerinin haksız yere iftiraya uğradığı anlaşılıyor. Bu yazılardan cariyelerin okuma ve yazma bildikleri de anlaşılıyor.
Haremin gizli kapıları Haremin en büyük salonu
Hünkar Sofası, bayramlaşma gibi bütün törenlerin
yapıldığı yerdi. Bu törenlerde Harem sakinleri bir
araya gelirdi. Salonda bir tarafta padişah, diğer
tarafta valide sultan oturur, bayram tebriklerini
kabul ederdi. Salonun 5 kapısı farklı kişilerin
girmesi içindi. Biri hünkara, biri valide sultana,
biri gözdeye ve biri padişaha ilk erkek çocuğu veren
hasekiye ayrılan kapılardan diğeri saray sakinlerine
aitti.
Ayrıca, haremin hamamları da 16. yüzyılda Osmanlı'nın su ve kanalizasyon tahliye sistemi hakkında bilgi veriyor. Daha sonraki yüzyıllarda batılı medeniyetlerin inşa ettiği saraylarda kanalizasyon sistemine dahi rastlanmazken bu hamamlarda duvar diplerinden geçen sıcak su hem ısınmayı hem de suyun tahliye edilmesini sağlamak üzere inşa edildi.
Islahatları ile bilinen, müzisyen ve şair Sultan 3. Selim, haremde annesi Mihrişah Sultan'a bir has oda inşa ettirdi. Türk rokokosu tarzında yabancı sanatçılar tarafından bezenen bu oda ve bestekar Sultan 3. Selim'in "meşk odası", ilk kez görüntülendi.Mihrişah Sultan'ın oldukça ince ve kıvrımlı süslemeleri olan duvarlar ve ahşap doğramalara sahip odasında, batılı ressamların yaptığı duvar resimleri de dönemin İstanbul Boğazı'ndan görünümleri yansıtıyor.Hemen bu odanın birkaç basamak yukarısında ud ve ney ustası bestekar Sultan 3. Selim'in müzik çalışmalarını yaptığı "meşk odası" bulunuyor. Bu salonda da yine görkemli Türk rokoko tarzında mimari işlemeler göze çarpıyor. Hürriyet, 05.02.2009 |
|
![]() |
TARİH SATILIĞA ÇIKTI
Hatay'daki tarihi, turistik ve ören yerlerinin yanı sıra müzenin de hak ettiği geliri elde edememesi valiliği harekete geçirdi. Valilik, müze ve ören yerlerinin gelir getirici faaliyetlerine yeni bir açılım getirilmesine ihtiyaç duyulduğunu bildirdi.
Hatay Valisi Nusret Miroğlu, hak ettiği geliri elde edemeyen Hatay'daki müzenin ve St. Pierre Anıt Müzesi'nin satış ihalesinin yapılacağını duyurdu. Açıklamada, "Bakanlığımızca satış alanı düşünülen yerler olarak Hatay Müzesi ve St. Pierre Anıt Müzesi de yer almaktadır." ifadelerine yer verildi.
Vali Nusret Miroğlu, kentteki müze ve ören yerlerinin; piyasa koşullarının gerektirdiği dinamizme kamu işletmeciliği ile yeterince ayak uydurulamamasından yakındı. Müze ve ören yerlerinden önemli bir gelirden mahrum kalındığı siteminde bulunan Vali Miroğlu, bu durumun genel olarak müze ve ören yerleri algısını da olumsuz etkilemesinden dert yandı.
Vali Miroğlu açıklamasında "Ziyaretçi sayıları ve ev sahipliği yaptıkları tarihi ve kültürel zenginliklerle rekabet üstü niteliklere sahip müze ve ören yerlerinin olumsuzluğunu gidermek ve sahip olduğu eşsiz tarihi mirasın ülke ekonomisine katkılarını güçlendirmek üzere, kamu tarafından işletilmekte olan müzelerimizdeki gelir getirici faaliyetlere yeni bir açılım getirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Müze ve ören yerlerimizdeki satış alanlarından elde edilen gelirlerin arttırılması ile birlikte, temsil kabiliyetleri yükseltilecek bu mekanlardan kültürel iletişim aracı olarak yararlanılmasının sağlanması da önceliklerimiz arasında yer almaktadır. Bakanlığımızca satış alanı düşünülen yerler olarak Müdürlüğümüze bağlı Hatay Müzesi ve St. Pierre Anıt Müzesi de yer almaktadır." ifadelerine yer verdi. Sabah, 05.02.2009 |
TARİHİ ESER KAÇAKÇISINA SUÇÜSTÜ
Bilecik'te tarihi eser kaçakçısı bir kişi göz altına alındı.
Edinilen bilgiye göre, Bilecik'e bağlı Pelitözü Köyü yakınlarında faaliyet gösteren bir akaryakıt istasyonuna gelen G.S, buluştuğu sivil ekiplere elindeki tarihi eserleri pazarlamak istedi.
Alıcı kılığına giren jandarma timleri, G.S. (43) isimli şahsı 43 adet tarihi sikkeyle gözaltına aldı. Olayla ilgili tahkikat devam ediyor. Bilecik Kent Haber, 05.02.2009 |
|
|
KÜÇÜK DANSÇI KRİZİ YENDİ
Fransız heykeltıraş Edgar
Degas’ın "Petite Danseuse de Quatorze Ans" (Küçük
Dansçı) adlı heykeli, Londra’daki Sotheby’s müzayede
evi tarafından açık artırmayla satışa çıkartıldı ve
13,3 milyon sterline alıcı buldu.
Radikal, 04.02.2009 |
NEMRUT DAĞI'NA HİZMET EVİ
Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Mustafa Kemal Yalınkılıç, Nemrut Dağı Milli Park Alanı’nda çevre düzenleme çalışmaları kapsamında modern hizmetevi yapacaklarını bildirdi. Genel Müdür Yalınkılıç, yaptığı açıklamada, Nemrut Dağı’nın sadece Adıyaman’ın değil tüm Türkiye’nin gururu bir milli park içinde yer aldığını söyledi. Genel Müdürlük olarak Nemrut Dağı Milli Park Alanı’nda ziyaretçi merkezi, yol ve benzeri hizmetler sunduklarını, Kültür ve Turizm Bakanlığının da kurumlar vasıtasıyla iç restorasyonla ilgili çalışmalar yaptığını ifade eden Yalınkılıç, şöyle konuştu:
"Nemrut Dağı Milli Park Alanı’nda çevre düzenleme çalışmaları kapsamında modern bir hizmetevi yapacağız. Nemrut ören yerinde ziyaretçilere hizmet veren bir sosyal tesis var. Eserlerin bulunduğu tepenin eteğindeki bu tesis yıkılacak. Tesisin yeri festival alanı olarak düzenlenecek. Yıkılan sosyal tesisin yerine ören yerinin Adıyaman tarafında ve 3 kilometre geride modern bir hizmetevi yapılacak." Hizmetevinde ziyaretçilerin dinlenebileceği büyük bir salon, multivizyon salonu, 3 ayrı kalıcı sergi alanı yer alacağını bildiren Yalınkılıç, Nemrut ören yeriyle ilgili belgesel filmler gösterileceğini ifade etti. Ziyaretçilerin Nemrut Dağı’na çıkarken öncelikle hizmetevine gideceğini belirten Yalınkılıç, şunları kaydetti: "Hizmetevinin yanındaki otoparkta araçlarını bırakacak ziyaretçiler ören yerine Milli Park’a ait minibüslerle taşınacak. Hizmetevinin ihalesini bu yıl yapmayı umut ediyoruz. Bu aslında geçen yıllarda yapılması gereken bir projeydi ama kurul onayından ancak çıkabildi. Ziyaretçi merkezinin yapımı tamamlandıktan sonra yöredeki lise mezunu ve üzeri eğitim almış çocukları eğiterek rehber ve kılavuz olarak çalışmalarına imkan tanıyacağız. Bu aynı zamanda gençlere iş imkanı sağlayacak. Nemrut Dağı ören yerini gezmeye gelen turistlere hizmet verecek şekilde saha düzenlemelerimiz devam ediyor." Radikal, 04.02.2009 |
![]() |
OSMANLI BELGELERİ DİJİTAL ORTAMDA
Bulgaristan'da, çok sayıda Osmanlı belgesinin korunduğu Sofya Halk Kütüphanesinde, arşivler dijital ortama aktarılıyor. Artık, isteyen herkes internet üzerinden Osmanlı belgelerine ulaşabilecek.
Sofya Halk kütüphanesi tarafından başlatılan "Belgelerin restorasyonu ve dijital ortama aktarılması projesi" kapsamında 12 bin Osmanlı belgesi de restore edildi. Projenin amacı daha fazla kişinin belgelerin asıllarına zarar vermeden internet üzerinden ulaşabilmesi.
Müzede sergilenen ve restorasyonu tamamlanan eserler arasında 15'inci yüzyıldan kalma Kur'an-ı Kerim de bulunuyor.
Sofya Halk Kütüphanesi Oryantalizm Dairesinde görevli Stoyan Şivarov, 2006 yılında başlatılan bu proje ile tarihi belgelerin gelecek nesillere daha güvenli aktarılabileceğini söyledi. Restorasyonu tamamlanan Osmanlıca belgelerle ilgili çalışmalar hakkında bilgi veren Şivarov, ilk etapta 20 Osmanlı belgesi ile iki kitabın dijital ortama aktarıldığını ifade etti. Trt/haber, 04.02.2009 |
|
CUMHURİYET BİNALARI KORUNMALI
Ankara 5. İdare Mahkemesi, Ulus'taki tarihi kent merkezinin yenilenmesi planını iptal etti. Ulus'ta taşınmazları bulunan 4 kişi "ne yapılacağı belli olmayan bir imar planının yapılamayacağı ve rant sağlama amaçlı hukuksuzluğun giderilmesi" gerektiği iddiasıyla nazım ve uygulama imar planlarının iptali istemiyle büyükşehir belediyesi aleyhine dava açtı.
Ankara 5. İdare Mahkemesi, davacıların talebini kabul ederek, Büyükşehir'in nazım ve uygulama planlarını iptal etti. 30 Aralık 2008 tarihli kararda şöyle denildi: "Dava konusu plan koruma amaçlı imar planı olmaktan ziyade yenileme amaçlı bir yaklaşımdır ve bu planlama yaklaşımında yapılacak müdahalenin türü belli değildir. Cumhuriyet'in 1940-1950 dönemine ait ve çoğunlukla mimari proje yarışmaları ile elde edilmiş binaların oluşturduğu kentsel dokunun bütünlüğünün korunması çok önemlidir. Dava konusu planda kentsel sit alanı içindeki binaların temizlenmesi, mevcut dokunun karakterini ve bütünlüğünü bozacaktır." Hürriyet, Haber: Nurettin Kurt, 04.02.2009 |
|
İSTANBUL'DAN BİR DALİ GEÇTİ
Radikal, 04.02.2009 |
|
![]() |
KAÇAK KAZI OPERASYONU
İzmir'in Selçuk İlçesi'nde, "maden arama alanı" gibi gösterdikleri ören yeri yakınlarında tarihi eser bulmak amacıyla kaçak kazı yaptıkları ileri sürülen, aralarında bir maden şirketinin ortağı, emekli albay, İstanbul Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü ile İzmir Orman Bölge Müdürlüğü görevlisinin de bulunduğu 24 kişi gözaltına alındı. Polis, İstanbul'dan İzmir'e gelen A.B.U'nun E.D. ve daha önce Balıkesir'de "tarihi eser bulmak amacıyla kaçak kazı yaptığı" gerekçesiyle tutuklanan ve yaklaşık 1 ay önce cezaevinden tahliye olan N.Ö. ile birlikte hareket ederek, maden aramak için resmi kurumlara başvuran zanlıların, cevabı beklemeden bölgeyi çevirerek "maden arama sahası-girmek yasaktır" levhaları astıklarını ve kaçak kazı çalışmalarını başlattıklarını belirleyen polis, operasyon başlattı. Operasyonda emekli albay R.P'nin de bulunduğu 17 kişi gözaltına alındı.
Operasyonda, 8 metre derinlik ve 8 metre genişliğinde açılmış çukur tespit edildi. Kazıda kullanılan kompresör, hilti, kürek, kazma gibi bir çok malzeme ele geçirildi. Bu kişilerin ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda tarihi değeri olduğu tahmin edilen objeler ve ruhsatsız 2 tabanca ele geçirildi. Yeni Şafak, 04.02.2009 |
KUTSAL YOL'A AB'DEN 2.5 MİLYON EURO DESTEK
Didim'den Milet'e kadar uzanan 22 kilometrelik "Kutsal Yol"da kazı çalışmaları için Almanya Nordrhein Westfalische Akademisi Arkeoloji Bölümü tarafından hazırlanarak AB fonuna sunulan proje kabul edildi. Aydın'ın Didim İlçesi İlçe Kültür Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı Mustafa Şentürk, kazı çalışmalarının bu yılın ağustos ayında başlayacağını, yaklaşık 10 yıl süreceğini söyledi. MÖ 7 ve 6. yüzyılda antik dünyanın en önemli kehanet merkezlerinden kabul edilen Apollon Tapınağı ile Milet arasındaki Kutsal Yol'un, MÖ 6. yüzyılda yapıldığı sanılıyor. Yeni Şafak, 04.02.2009 |
|
İ.Ü. TURİZME AÇILIYOR
İstanbul Üniversitesi’nin
(İ.Ü.) yeni Rektörü Prof.Dr. Yunus Söylet,
üniversiteyi turizme açmak için girişimlerde
bulunduklarını söyledi. “Geçmişten geleceğe” ismi
verilen projeyi açıklayan Söylet, üniversitenin
turizme açılmasıyla tanınırlık, sürekli gelir ve
prestij kazanacaklarını söyledi. Milliyet, Haber: Sibel Kahraman, 04.02.2009 |
|
ELHAMRA, TOPKAPI'YA TAŞINIYOR
Çünkü İstanbul Cervantes Enstitüsü önümüzdeki günlerde sergilerden konserlere, edebiyat söyleşilerinden film gösterimlerine pek çok etkinlik düzenleyecek. İstanbul ve İspanya'yı birbirine daha da yakınlaştıracak bu kültür programı sanatseverlerin takvimlerini dolduracak anlaşılan. Enstitünün göz kırpan en önemli etkinliği ise Aynı Denizin Kıyılarında adıyla dünyanın görkemli saraylarından Topkapı ve Elhamra'yı buluşturacak. Topkapı Sarayı'nda 6 Nisan-20 Haziran arasında düzenlenecek sergide Elhamra Sarayı'nın 19. yüzyılda çekilen fotoğrafları sunulacak. Fransız sanatçı Jean Laurent'ın çektiği fotoğraflar Elhamra'nın güzelliğini İstanbul'a taşıyacak. İstanbul Cervantes Enstitüsü Direktörü Sr. Antonio Gil de Carrasco, dün düzenlediği basın toplantısıyla bu yıl düzenleyecekleri etkinlikleri anlattı. Carrasco, "2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul'a girmeden önce yıl içinde hem İspanyol kültürünü hem de İstanbul'u tanıtacak faaliyetler hazırladık. Sanatseverlerin bu etkinlikleri beğeneceğini umuyoruz." dedi. Cervantes Enstitüsü, Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde yarın açılacak on çağdaş İspanyol fotoğrafçısının 'Kuşaklararası Geçişler' adlı fotoğraf sergisiyle yola koyuluyor. Su ve Sinema, İspanya'da Bilgi Okur-Yazarlığı Deneyimleri, Küba Kültür Haftası gibi buluşmalara ve konferanslara ev sahipliği yapacak enstitü, nisan ayında da Nobel ödüllü Orhan Pamuk ile İspanyol romancı Juan Goytisolo'yu buluşturacak. İki yazar, kendi İstanbul tecrübelerini anlatacak.
7-12 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek II. Uluslararası İstanbul Şiir Festivali kapsamında iki usta şair Luis Garcia Montero ve Olvido Carcia Valdes, İstanbul'a konuk olacak. Edebiyat söyleşilerinde ise Almudena Grandes, Luis Landero, Jorge Urritia, Antonio Gil de Carrasco gibi pek çok İspanyol yazar kendi edebiyatlarını Türk okurlara anlatacak. İspanyol yönetmenlerin de çeşitli filmlerinin gösterileceği enstitüde etkinliklerin çoğu ücretsiz. Zaman, Haber: Musa İğrek, 04.02.2009 |
|
KARŞIYAKA'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
İzmir Karşıyaka'da, 93 parça tarihi eser ele geçirildi.
Bir ihbarı değerlendiren Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü Mali Büro Amirliği ekipleri, Konya ve Afyon'dan İzmir'e tarihi eser getirip piyasaya sürecek kişileri takibe aldı. Karşıyaka'da bir nikah salonu otoparkında içinde üç kişi bulunan otomobilde yapılan aramalarda 93 parça farklı boyutlarda tarihi eser niteliğinde sikke, yüzük, gözyaşı şişesi ve obje ele geçirildi.
Ele geçirilen malzemelerle birlikte yakalanan ve çiftçilik yaptıkları öğrenilen C.T. (46), İ.Ç. (31) ve A.Ö. (46) gözaltına alındı. Yapılan sorgulamalarda zanlı C.T.'nin Afyon'dan, İ.Ç. ve A.Ö.'nün ise Konya'dan getirdiği tarihi eserleri İzmir'de piyasaya sürmeye çalıştığı ileri sürüldü. Adliyeye sevk edilen üç zanlı tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Ele geçirilen tarihi eserler ise İzmir Müze Müdürlüğü'ne teslim edildi. İzmir Kent Haber, 04.02.2009 |
|
TARİHİ CAMİ YENİDEN
İBADETE AÇILDI
Osmanlı Padişahı İkinci Selim döneminde 1570 yılında inşa edilen ve bugüne kadar değişik dönemlerde üç kez restore edilen Burmalı Camii'ndeki restorasyon çalışmaları yaklaşık 200 bin TL'ye mal oldu. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan ve Kütahya Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün kontrolünde yapılan çalışmalar bugün itibariyle sona erdi.
İhale bedeli 178 bin 338 TL olan restorasyon çalışmaları 15 Eylül 2008 tarihinde başladı. Çalışmalar kapsamında ilk olarak caminin kubbelerindeki kaplamalar yenilendi. Camideki tarihi dokuya zarar vermeden iç ve dış bölümlerinde yapı güçlendirme faaliyetleri, dış cephe ve minare bakım çalışmaları yapıldı. Restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından tarihi cami yeniden ibadete açıldı.
Uşak İl Müftüsü Osman Akdemir, restorasyon çalışmaları ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait caminin baştan aşağı elden geçirildiğini belirterek " Çalışmaları Vakıflar Genel Müdürlüğü yapıyor. Minare, caminin iç ve dış kısmı, kubbelerdeki kurşunlar yenilendi. Zamanla caminin iç kısmında izinsiz çiniler yapılmış ve duvarlarda uygunsuz sıvalar yapılmış. Kayseri'den gelen hattat ustası, çinileri ve motifleri kök boyasıyla aslına uygun hale getirildi" dedi. Uşak Kent Haber, 04.02.2009 |
|
JAPON SANATININ HÜKÜMDARLIĞI
Uzun bir zamandır yükselişteki Doğu sanatı en çok sanat ressamlar ve en çok kazanan sanatçılar arasında ilk sıralarda yer almaya başlamışlardı. Amerikalı küratör Alexandra Munrœ, beş yıldır üzerinde çalıştığı The Third Mind: American Artists Contemplate Asia: 1860-1989 adlı sergisiyle Amerikalı sanatçılar üzerindeki Japon etkisini yansıtıyor. New York’taki Solomon R. Guggenheim Müzesi’nde açılan seri 110 sanatçı ve yazarın Asya sanatına yakınlık gösterdiği bilinen 250 eserine ev sahipliği yapıyor.
Taraf, 03.02.2009 |
|
ALTIN YÜKLÜ EFSANE GEMİ MANŞ'TA BULUNDU
Radikal, Haber: Alpaslan Düven, 04.02.2009 |
|
KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KURULU, MEZAR VE HAZİRELERİN BAKIMI İÇİN HAREKETE GEÇTİ
Tarihi mezarların ve cami bahçesindeki hazirelerin sahipsizliğe terk edildiği yönünde basında yer alan haberler üzerine Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Bölge Müdürlüğü harekete geçti. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Bölge Müdürlüğü'ne resmi yazı yazarak haberin içeriği hakkında ayrıntılı bilgi talep etti. Bakanlık, varsa ihmal ve eksiklikler bunların da raporla bildirilmesini istedi.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Bölge Müdürü Ulvi Özel, söz konusu haberde isimleri geçen Narmanlı Camii Haziresi, Ahi Tuman Baba Türbesi ile Veyisefendi Mahallesi'ndeki mezar ve hazirelerin iki sanat tarihçisi tarafından incelendiğini söyledi. Özer, incelenen bu yerler hakkında düzenlenecek raporun Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ilgili resmi kurumlara iletileceğini söyledi. Kurum olarak, tescil edilmeyen mezarlık varsa bunları kayıt altına alacaklarını dile getiren Özer, "Haberde ismi geçen yerlerde araştırma yaptık. Bu mezarlık ve hazirelerin sorumlu olduğu resmi kurumlar kimlerdir, ilgili eserler tescilli midir diye araştırma yaptık. Uzman sanat tarihçilerinin hazırlayacağı rapor doğrultusunda bir çalışma yapacağız. Kurum olarak görevimiz, varsa tarihi eserleri tescil etmek." diye konuştu.
Tarihçi-Yazar Muzaffer Taşyürek ise tarihi eserlere, mezarlıklara ve mezar taşlarına sahip çıkılmasının kendisini mutlu ettiğini belirterek, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun basında yer alan haberde ismi geçen yerlerde inceleme yapmasının, kurumun ve bakanlığın bu eserlere ne kadar yakın ilgi duyduğunun göstergesi olduğunu kaydetti. Zaman, Haber: Orhan Yıldırım, 03.02.2009 |
|
![]() |
MEDENİYETLER 'SANAT SOKAĞI'NDA YAŞATILACAK
Tarihte Van ve çevresinde hüküm süren Urartular, Selçuklular ve Osmanlılara ait figürler, Van Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğünce taş üzerine işlenerek Sanat Sokağı’nda sergilenecek. Cumhuriyet Caddesi’nde bulunan, kentin en işlek yerlerinden Sanat Sokağı, Van Belediyesinin hazırladığı projeyle tarihe ışık tutacak. Van Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü Ayşe Şeyran, yaptığı açıklamada, Sanat Sokağı’nın kent mimarisine uygun olarak restore edileceğini, sokağın giriş ve çıkışının taş kemerlerle süsleneceğini söyledi. Kemerlere Urartular başta olmak üzere Selçuklu ve Osmanlı devletlerine ait figürlerin işleneceğini ifade eden Ayşe Şeyran, figürlerin ayrıca taş kalıplara işlenerek sokağın çeşitli bölümlerinde sergileneceğini kaydetti. Şeyran, Van’ın taş rezervi açısından önemli bir yere sahip olduğunu bildirerek, şöyle konuştu: "Van’ın hem taş rezervi hem de tarihi zenginliğini göz önünde bulundurarak Sanat Sokağı için restorasyon projesi hazırladık. Sokakta tamamen doğal taş kullanılacak. Bazalt, Ahlat taşı, traverten, andezit gibi taş çeşitlerini gerek yer döşemesinde gerekse duvar işlemelerinde kullanacağız." Duvar kaplamalarında vitray kullanılacağını ifade eden Şeyran, sokağa konulacak aslan, kuş gibi hayvan maketlerinin ağzından su akacağını, suyun 60 santimetre genişliğinde ve 2,5 metre uzunluğundaki havuza döküleceğini söyledi. Şeyran, havuz başında da çeşitli hayvan maketlerinin yer alacağını belirterek, "Sokakta ayrıca birçok sanatsal figür bulunacak. Bunların yanı sıra su oyunları, ışıklandırma, çöp kutuları, ağaçtan banklar ve birçok detaya yer verilecek" dedi. Sokağın mayıs ayına kadar tamamlanmasının planlandığını kaydeden Ayşe Şeyran, sokaktaki yapıların kötü bir görüntü oluşturmaması için esnafla görüşülerek sokağa yakışır şekilde yeniden düzenleneceğini sözlerine ekledi. Radikal, Haber: Ahmet İzgi, 03.02.2009 |
PKK KAMPINDA NUH'UN GEMİSİ
Nerede olduğuna dair yüzlerce efsane bulunan “Nuh’un Gemisi”nin Ağrı’da PKK kamplarına düzenlenen bombardımanda toprağın altında kaldığı öne sürüldü.
Geminin kalıntılarını bulmak için 25 yıldır araştırmalar yapan ve 30 kez Türkiye’ye gidip gelen grup bilim adamı, bir çobanın, “Ben gençken gemiyi gördüm. Hatta tepesine çıkıp oynardık” demesi üzerine eylülde yeniden Türkiye’ye geldi. Çobanla birlikte dağa tırmanan ekip, 4 bin 500 metrede, çobanın bahsettiği bölgeye ulaştığında buranın PKK tarafından üs olarak kullanılan bir bölge olduğunu ve hava operasyonları nedeniyle toprak ve kaya parçaları altında kaldığını gördü. Hemen hükümet ve Türk ordusuna burada kazı çalışmaları yapmak için gerekli başvurular yapıldı ve sonunda beklenen izin çıktı.
Amerikan Liberty Üniversitesi İncil çalışmaları ve arkeoloji uzmanı Randall Price ile eski pilot Richard Bright’ın öncülüğünde gerçekleştirilecek olan kazı çalışmaları nisan ya da mayıs ayında başlayacak. Çalışmalar için gerekli 60 bin dolarlık finansman da bağışçılar tarafından sağlanacak. Vatan, 03.02.2009 |
|
İSTANBUL, 2010'A KÜLTÜREL MİRASI VE TASARIM POTANSİYELİ İLE HAZIRLANIYOR
İstanbul'u bir kültür
başkenti yapma çalışmalarına devam eden İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı (AKB), Türkiye'de
ilk kez, kent ölçeğindeki programları yürüten çok
ortaklı bir kamu kurumu olma özelliğini taşıyor.
İstanbul'un kültürel mirasını koruma ve
değerlendirme, yeni kültür altyapılarının
oluşturulması, kentsel projelerin ve mahalle
iyileştirme çalışmalarının gerçekleştirilmesi
ajansın gündeminde yer alıyor. Bu alanlarda, yerel,
ulusal ve uluslararası deneyimleri göz önünde
bulunduran, projelerin yaratıcı süreçlerle hayata
geçirilmesini hedefleyen ve farklı disiplinleri bir
araya getirerek bütüncül bir yaklaşımla bir çalışma
modeli oluşturan İstanbul 2010 AKB, şehrin kültürel
mirasını ve kentsel dönüşümü gündeminin merkezinde
tutuyor. Arkitera, Yazı: Burcu Karabaş, 03.02.2009 |
|
KAPALIÇARŞI GELECEK YÜZYILA KALMAYABİLİR
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul'un en önemli tarihi ve turistik merkezlerinden biri olan Kapalıçarşı'nın istikbaline ilişkin kaygılarını dile getirdi. Topbaş, Kuyumcukent'te pak sahiplerine tapu dağıtma töreninde konuşan Kadir Topbaş, Kapalıçarşı'da muhtelif zamanlarda yapı statiğine zarar verecek müdahaleler yapıldığını söyledi. Kapalıçarşı'nın karmaşık mülkiyet problemi nedeniyle bir şey yapamadıklarını belirterek Topbaş, dünyaca ünlü olan ve "Grand Bazaar" olarak bilinen yapının gelecek yüzyıllara taşınamayabileceğini söyledi.
Topbaş, kuyumcuların Eminönü'nde boşalttıkları yerleri değerlendirmek için çalışmaların sürdüğünü de söyledi. Kuyumcukent Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ercan Özgür de, Eminönü'nde boşaltılan tarihi hanlardaki imalathanelerin orijinal haliyle restore edileceğini söyledi. Törende konuşan Topbaş, şu anda yılda 250 ton altın işleme kapasitesi olan Kuyumcukent'in kapasitesinin yıllık 750 tona çıkacağını söyledi. Topbaş, belediye ve meslek kuruluşlarının desteğiyle Kuyumcukent'in dünyanın önde gelen merkezleri arasına gireceğini söyledi.
Kuyumcukent'e giriş için yapılan köprülü kavşağı birlikte inşa ettiklerini belirten Topbaş, Havalimanı-Kültür Üniversitesi-TİM-Kuyumcukent ve Çobançeşme arasında ring yapacak monoray projesi hazırladıklarını da sözlerine ekledi. Hürriyet, Haber: Şenol Coşkuner, 03.02.3009 |
|
![]() |
SİLVAN KALESİ İLGİ BEKLİYOR
Diyarbakır'ın Silvan İlçesi Belediye Başkanı Fikret Kaya, ilçedeki tarihi surları koruma amaçlı imar planı olmadığını söyledi. Haber Diyarbakır, 03.02.2009 |
AMFORA YAĞMASI İSYANI
Ege ve Akdeniz kıyılarındaki 3-5 bin yıllık amforaların yüzde 99’unun gün ışığına çıkarılamadığını ve yağma edilme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirten Oğuz Alpözen, tarihin göz göre göre yok edilmesinin önlenmesi gerektiğini söyledi.
Bodrum’un Turgutreis Beldesi açıkları, Yassıada ve Yalıkavak koylarında amfora tarlaları bulunduğunu belirten Oğuz Alpözen, şunları söyledi: "İlgili bakanlık yeterince korumadığı, önlem almadığı, sualtı kazı çalışmalarına gereken önem verilmediği için amforalar yoğun bir şekilde yağmalanmaktadır. Oysa balıkçıların ve eski sünger avcılarının bulduğu amfora örnekleri sayesinde dünyanın en eski batıkları olan Uluburun ve Doğu Roma batıklarını bulduk ve gün ışığına çıkardık. Amforaların yoğun olduğu Yassıada ve Yalıkavak koyları denetim altına alınmalı. Bu gibi koylarda amfora parkları oluşturulmalı ve kültür turizminin hizmetine açılmalı" dedi.
Ortakent-Yahşi Beldesi’ndeki atölyesinde 35 yıldır amfora yapan Bora Sencer de tarihte en iyi soğutma ve yiyecekleri koruma kabı olarak kullanılan örneklerin tarihi kimliğini asla kaybetmediğini belirtti. Sencer, amforaların yağmalanarak yasak olduğu halde satıldığını hatırlatarak, "Amforaların yani günümüzün çağdaş testisinin tanıtımı, yapımının öğretilmesi için ilköğretim okullarında gönüllü ders vermek istiyorum. 5 bin yıl önce olduğu gibi aynı metotla, ayak çarkı ve el gücüyle amfora yapmayı sürdürüyorum. Amforaların korunması gerekir" diye konuştu. Hürriyet, 03.02.2009 |
|
KAÇAK KAZI YAPANLARA SUÇÜSTÜ
Karabük'ün Safranbolu İlçesi'nde kaçak kazı yaptıkları tespit edilen 4 kişi, suç aletleriyle birlikte suçüstü yakalandı.
Karabük Kent Haber, 03.02.2009 |
|
İZMİR'DEKİ MÜZELER PARA BASTI
İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün verilerinden derlenen bilgiye göre, 5 bin yıla uzanan tarihi geçmişe sahip İzmir'deki ören yerleri ve müzeler, yerli ve yabancı turistlerden yoğun ilgi gördü. Kentteki 9'u müze, 9'u ise ören yeri olan 18 merkez, 2008 yılında ziyaretçi akınına uğradı.
İzmir'in Selçuk İlçesi'ndeki Efes Antik Kenti, Efes Müzesi, St. Jean Kilisesi ve Yamaç evleri, ziyaretçilerin en çok tercihte bulunduğu bölge oldu. Efes Antik Kenti'ni 1 milyon 567 bin kişi, Efes Müzesi'ni 177 bin 156 kişi, St. Jean Kilisesi'ni 229 bin 415 kişi, Yamaç Evleri'ni ise 75 bin 76 kişi gezdi. Selçuk İlçesi'ndeki bu 4 yer, 2 milyon 57 bin 647 kişiyi ağırlayarak, 5 milyon 892 bin TL'lik gelir elde edilmesini sağladı. Yalnızca Efes Antik Kenti tek başına 4 milyon 929 bin TL'lik kazanca neden oldu.
Kentte ikinci ilgi gören yer ise Bergama sınırları içerisindeki Akropol, Asklepion, Bazilika ve Bergama Müzesi oldu. Buraları 367 bin 230 kişi ziyaret ederken, gişelere 1 milyon 5 bin TL gelir kaydedildi.
İzmir Arkeoloji Müzesi'ni 22 bin 922 kişi, Etnografya Müzesi'ni 5 bin 818 kişi, Tarih ve Sanat Müzesi'ni 33 bin 978 kişi, Atatürk Müzesi'ni 28 bin 35 kişi, Bergama Müzesi'ni 17 bin 753 kişi, Çeşme Müzesi'ni 32 bin 434 kişi, Ödemiş Müzesi'ni 3 bin 304 kişi, Çakırağa Konağı'nı 27 bin 358 kişi, Tire Müzesi'ni 2 bin 490, Agora'yı 45 bin 197 kişi ziyaret etti.
Turistlerin en az ilgi gösterdiği yer ise Teos ören yeri oldu. Burayı 816 kişi gezdi.
Ziyaretlerde, İzmir Arkeoloji Müzesi 36 bin 732, Etnografya Müzesi 1870, Tarih ve Sanat Müzesi 54 bin 33, Teos Ören Yeri 1026, Efes Müzesi 205 bin 354, Bergama Müzesi 22 bin 243 TL gelir sağladı. Çeşme Müzesi 43 bin 970, Ödemiş Müzesi 1171, Çakırağa Konağı 27 bin 440, Tire Müzesi 2 bin 880, Agora 85 bin 40, Efes Ören Yeri 4 milyon 929 bin 584, St. Jean Kilisesi 185 bin 890, Yamaç Evleri 571 bin 500, Akropol-Asklepion-Bazilika 982 bin 715 TL ziyaretçi geliri elde etti. Habertürk, 03.02.2009 |
|
ASIRLIK ANIT AĞAÇLARA KORUMA
Yüzyılları deviren 8 ağaç Koca Katran: Elmalı İlçesi’nde 1995 yılında anıt ağaç ilan edilen 2000 yıllık Koca Katran, Çığlıkara Tabiatı Koruma alanında yaşıyor. Aslan Ardıç: Elmalı İlçesi’nde Tekke deresinde yaşayan ve 1995 yılında anıt ağaç ilan edilen Aslan Ardıç, 1700 yaşında. Dibek Sedir: Finike İlçesi’nde 2002 yılında anıt ağaç ilan edilen 1700 yıllık Dibek Sedir, Debike Tabiatı Koruma alanında yaşıyor. Lübnan Sediri (Cedrus Libani): Elmalı İlçesi’nde 1995 yılında anıt ağaç ilan edilen ve Toros Sediri olarak da bilinen 1500 yıllık ağaç Çığlıkara Tabiatı Koruma alanında yaşıyor. Koca Sedir: Elmalı İlçesi’nde 2002 yılında anıt ağaç ilan edilen 1070 yıllık Koca Sedir, Sedir Araştırma Ormanı'nda yaşıyor. Şah Ardıç: Elmalı İlçesi’nde 1995 yılında anıt ağaç ilan edilen 800 yıllık Şah Ardıç, Sedir Araştırma Ormanı'nda yaşıyor. Koç Sedir: Elmalı İlçesi’nde 1995 yılında anıt ağaç ilan edilen 650 yıllık Koç Sedir, Çığlıkara Tabiatı Koruma alanında yaşıyor. Katil Sedir: Elmalı İlçesi’nde 1995 yılında anıt ağaç ilan edilen 500 yıllık ağaç Çığlıkara Tabiatı Koruma alanında yaşıyor. Radikal, 03.02.2009 |
|
İSTANBUL'UN TARİHİ YERALTINDA GİZLİ
Temel atma çalışmalarında bile milattan öncesine dayanan yüzlerce esere rastlandığını belirten arkeologlar, İstanbul'un aslında yeraltında olduğunu savunuyor. İstanbul'da süren yüzey araştırmaları sırasında yüzlerce eserin izine rastladıklarını ifade eden Bizans sanatı tarihçisi Dr. Feridun Özgümüş, 2008 yılı boyunca yapılan çalışmalarda 365 kalıntının ortaya çıkarıldığını söylüyor.
İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izniyle 11 yıldır İstanbul sur içinde arkeolojik yüzey araştırmaları yapıyor. Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı ve İstanbul Rehberler Odası'nın da destek verdiği projede Yunan-Bizans ve Osmanlı dönemine ait yapıların izleri aranıyor. Eski dönemlere ait kitapları inceleyen arkeologlar, ayrıca 1900'lü yıllarda Pervitct adındaki sigortacının haritalarından ve benzer kaynaklardan yararlanıyor. Son 60 yılda birçok cami, medrese ve kilisenin yıktırıldığını anlatan araştırmacılar, bugün bu yapılardan geriye hiçbir iz kalmadığına dikkat çekiyor. Bulunan kalıntıların büyük bölümüne apartmanların bodrum katında rastlandığını ifade eden Feridun Özgümüş, araştırmalar sırasında apartman veya arsa sahiplerinin bazılarının kendilerine çok sıkıntı yaşattığını anlatıyor. Başından geçen bir olayı nakleden Özgümüş, şunları söylüyor: "Yapılmakta olan bir otelin zemin katını gezmek ve araştırmak istedim. Otel sahibi beni demir makasıyla kovaladı, canımı zor kurtardım. Sonradan araştırınca otelin tarihI bir yapının üzerine inşa edildiğini tespit ettik."
1998 yılında başlayan çalışmalar boyunca çok ilginç yerler tespit ettiklerini dile getiren Özgümüş, ortaya çıkarılan yapılardan bazılarını şöyle sıraladı:
Gedik Paşa Kafar Han altındaki kalıntı Eminönü Soğanağa'daki Star İşhanı altındaki Roma yapıları Beyazıd Yüceller İşmerkezi altındaki kilise kalıntısı Fatih-Yavuz Selim'deki Bonos Sarayı izleri Sultanahmet'teki Başdoğan Halıcılık altında büyük saray kalıntıları Zaman, Haber: İlyas Dal, 03.02.2009 |
|
BEDESTEN RESTORE EDİLDİ
Türkiye'de 3 tane bulunan ve en büyüğü Tokat'ta olan tarihi arastalı bedestende restorasyon çalışmaları tamamlandı.
Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde "Sultan çarşısı kadar güzel bir çarşıdır. Halep ve Bursa çarşıları gibi gayet tertipli kurulmuştur" dediği bedestenin eski canlılığına kavuşarak turizme katkıda bulunması bekleniyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu tamamlanan Yağbasan Medresesi ile Arastalı Bedesten'in ihaleye çıkarılmak suretiyle çeşitli işyerlerine kiraya verilmesi bekleniyor. Ayrıca 2010 yılına kadar Tokat'ta tüm vakıf eserlerinin onarılarak hizmete açılması planlanıyor. Tokat Kent Haber, 03.02.2009 |
|
![]() |
ALMAN-İRAN EKİBİNİN GOHAR TEPE KAZISI
İran’ın kuzeyinde bulunan Mazandaran Bölgesi’ndeki Gohar Tepe’de İran-Alman ortak kazısı yakın bir tarihte başlayacak. Ekip başkanı Ali Mahforuzi “Öncelikle şehrin bölümlerini araştırmak ve yönetim merkezinin neresi olduğunu tespit etmek istiyoruz” dedi. Yine Mahforuzi tarafından yönetilen bir başka ekip 3 yıl önce şehirde geniş bir tarama yapmıştı. Mahforuzi’nin açıklamasına göre, her ne kadar yüzeyde bulunan çanak-çömlek parçaları bu araştırmaya yardımcı olsa da, alt tabakaları gösteren sondaj çukurları önem taşıyor.
İran Arkeolojik Araştırmalar Merkezi (ARCI) ile Münih Üniversitesi arasında imzalanan anlaşmaya göre üniversite bu araştırmaların bir kısmını finanse etmekte. Kaynak yetersizliğinden dolayı aksi durumda gerçekleşemeyecek olan Gohar Tepe kazıları, ancak Münih Üniversitesi’nin bu desteği ile sürdürülmekte.
2001 yılında kısmi olarak başlayan kazılarda geçen yıllarda MÖ 1000 yıllarına tarihlenen birçok mezar açığa çıkarılmıştı. Öte yandan, alt tabakalarda 5000 yıllık bir şehir olduğu da biliniyor. Tehran Times, 31.01.2009 |
TARİHE SAYGI MI, SAYGISIZLIK MI?
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Nuri Efendi’nin, hudut meselesi ile ilgili olarak gerçekleştirilen bir toplantıya katılmak için geldiği Erzurum’da, ani bir rahatsızlık sonucu hayatını kaybettiği bildirilirken, dönemin Erzurum Valisi’nin yardımı ile cenazesinin de, Ebu İshak Kazeruni Hazretleri’nin medfun olduğu türbenin yanına defnedildiği belirtildi.
Erzurum Kalesi’nde geçtiğimiz yıl sonu itibariyle tamamlanan restorasyon çalışmaları kapsamında, Ebu İshak Kazeruni’ye ait türbe de elden geçirilirken, türbe dışında kalan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Nuri Efendi’ye ait olan mezarın ise, başka bir yere taşınmasının planlandığı dile getirildi.
Erzurum Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü görevini vekaleten yürüten Suat Bakır, Kale’de yapılan restorasyon çalışmalarının, 2008 yılı sonu itibariyle tamamlandığını bildirdi. Kale’nin Çifte Minareli Medrese’ye bakan tarafındaki Ebu İshak Türbesi’nin de, restorasyon çalışmaları kapsamında onarıldığına anlatan Bakır, “Türbe içerisi tamamen yenilendi. Döşemesinden, kapı ve pencere doğramalarına varıncaya kadar yenileme işlemi yapıldı. Türbede yapılmayan tek işlem, elektrik aksamı oldu. Onu da en kısa zamanda tamamlamış olacağız” diye konuştu.
Bu arada Erzurum Müze Müdürü Mustafa Erkmen ise, Ebu İshak Kazeruni’ye ait olan türbenin dışında bulunan mezarın, başka bir mekana taşınmasının planlandığını söyledi. Yer itibariyle henüz net bir karar verilmediğini bildiren Mustafa Erkmen, “Türbe dışarısındaki mezarın akıbetiyle ilgili olarak henüz varılmış bir net karar yok. Ancak, kabrin farklı bir mekana taşınması söz konusu” şeklinde konuştu.
Erzurum’da vefat eden ve Tebrizkapı’daki Ebu İshak Türbesi’nin hemen yanına defnedilen Nuri Efendi’nin mezarındaki kitabenin, dönemin hayır sahiplerinden Ziver Efendi tarafından yaptırıldığı dile getirilirken, kitabede şu ifadeler yer alıyor: “Osmanlı Devleti’nin 1. Abdulmecid devrinin önemli kişilerinden olan Nuri Efendi, Bab-ı Ali’de 30-40 yıl hizmette bulunmuştur. Hariciye Nazırlığı’nda Müsteşar iken Erzurum’a gelmiş ve hudut meselesini görüşmek için diğer heyet üyelerinin de katılması ile çalışmalarda yer almıştır. Bu arada geçirdiği rahatsızlık sonucu hayatını kaybetmiş ve Erzurum Valisi’nin de yardımıyla cenazesi büyük bir törenle kaldırılarak buraya defnedilmiştir” Erzurum Gazetesi, 02.02.2009 |
|
|
OSMANLI SİKKELERİNİ
Gaziantep'te İl Jandarma Komutanlığı ekiplerince yapılan çalışmada, 436 adet Osmanlı sikkesi ele geçirildi. Gaziantep 27 Gazetesi, 02.02.2009 |
KAÇAK KAZI YAPAN 4 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI
Adıyaman'ın Gölbaşı İlçesi'nde 4 kişi kaçak kazı yaptıkları iddiasıyla gözaltına alındı.
Jandarma, ihbar üzerine, Belören beldesi Aşağı Karakuyu Köyü Kocadağ mevkisinde M.K, S.K, H.K. ve L.Ö'yü kaçak kazı yaptıkları iddiasıyla yakaladı. Bir dedektör ve kaçak kazı yapmakta kullandıkları belirtilen aletlerle yakalanan zanlılar, ifadeleri alınmak üzere Gölbaşı İlçe Jandarma Komutanlığı'na götürüldü. Soruşturma sürdürülüyor. Zaman, 02.02.2009 |
|
MÜZEDEN DİNOZOR DIŞKISI ÇALINMIŞ
İngiltere’nin başkenti Londra’daki Ulusal Tarih Müzesi’nden 65 milyon yıllık fosilleşmiş dinozor dışkısı çalındı.
“Büyük soygun”, müzeden son 5 yıldır çalınan parçaların açıklanmasıyla ortaya çıktı. 2006’da çalınan sekiz santimlik dışkı fosilinin bitki yiyen titanosaurus türüne ait olduğu sanılıyor. Müze yetkililerinin “paha biçilmez” diye tanımladığı dışkı fosilinin iyi bir paraya alıcı bulabileceği belirtiliyor.
Müzeden 167 bokböceği de çalınmış. Milliyet, 02.02.2009 |
|
HANLAR BÖLGESİ PROJESİ'NE YÜRÜTMEYİ DURDURMA Mahkeme kararıyla, Büyükşehir`in bölge için
hazırlattığı 3 ayrı proje de uygulanamayacak. 18
Aralık 2008`de oybirliği ile alınan karar Büyükşehir
Belediyesi`ne geçtiğimiz günlerde tebliğ edildi. Söz konusu proje; kent merkezinde, Ulucami ile Cumhuriyet Caddesi arasındaki tarihi hanların çevresi açılmasını ve Pirinç Han`ı kapatan Zafer Plaza'nın Yeni Karamürsel Mağazası, Merkez Bankası, Kızılay Tıp Merkezi ile Çakırhamam yokuşunda eski Sümerbank Mağazası'na ait bina karşısındaki tarihi hana kadar olan imar adasındaki tüm binaların kalkmasını öngörüyordu. Proje bittiğinde; Pirinç Han, İpek Han, Tarihi Bakırcılar Çarşısı ve Kapan Han'ın etrafındaki yapılardan kurtarılması ve YKM`den Ulucami`ye kadar olan toplam 12 bin 560 metrekarelik alanın meydan olarak düzenlenmesi planlanıyordu. Bursa Olay, Haber: Seyit Gündoğan, 02.02.2009 |
|
TEKEL MÜZESİ İÇİN YENİ PROJE
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul Üsküdar’daki Tekel Müzesi’nde bulunan eserlerin, onarıma alınan Atatürk Kültür Merkezi’nin geçici olarak buraya taşınması sırasında zarar görmediğini söyledi.
MHP’nin soru önergesini yanıtlayan Günay, Atatürk Kültür Merkezi’ndeki birimlerin taşınması nedeniyle binanın ana yapısına zarar vermeyen hafif bölmeler yapıldığını kaydetti.
Milliyet, 02.02.2009 |
|
ŞEYH GALİB'İN SÜTLÜCE'DEKİ KAYIP EVİ
"Gele bir devr ki bu Galib'i yad eyleyeler/ Fırsat-ı sohbeti ahbab ganimet bilsin". Galata Mevlevihanesi postnişini Galib Dede, iki asrı aşkın bir zaman önce böyle demiş. Divan Edebiyatı'nın son büyük temsilcisi, ölümünün 210. yılı münasebetiyle bu yıl muhtemeldir ki panellerle, sempozyumlarla anılacak.
Belki Galata'daki türbesi yanında akademisyenler, edebiyatçılar tarafından yad edilecek. Fakat Dede'ye karşı çok da kadirşinas olduğumuz söylenemez. Zira, yakın zamana kadar ayakta kalmayı başaran evinin yerinde, artık bir apartman yükseliyor. Hissedarların bölüşmesinden sonra ikiye ayrılan parselin yarısında ise evin yıkıntısı bekliyor.
Türk Edebiyatı dergisinin şubat sayısında Beşir Ayvazoğlu, Şeyh Galib'in Sütlüce'deki evinin elimizden kayıp gidişinin izini sürmüş. Ahşap evin yakın tarihte çekilmiş fotoğrafları Süleyman Faruk Göncüoğlu'nun arşivinde mevcut. İstanbul Şehri Kültür Tarihi Araştırma Merkezi'nin kurucusu olan Göncüoğlu bu fotoğrafları 2005'te yayınlanan 'Tarihte Hasköy' adlı kitabında da kullanmış. Fotoğrafın çekildiği 1980 yılında evde Galib Dede'nin soyundan gelen kişiler oturmaktaymış.
Beşir Ayvazoğlu'nun yazısının izini sürmeye devam ettiğimizde şairin eviyle ilgili ilginç ayrıntılar çıkıyor ortaya. 25 yaşındayken 'Hüsn ü Aşk'ı yazan Şeyh Galib, Sütlüce'deki eve 21 Mart 1790'da, yani 33 yaşında taşınır. Bir nevi inzivaya çekilmiştir. Ayvazoğlu'nun belirttiğine göre, bu semti tercih sebebi, "Südlüce'de bir mah ile şir ü şekkeriz biz" beytinde işaret ettiği Mevlevi şairi Yusuf Sineçak'tir. 1546'da vefat eden Sineçak'in kabri evin penceresinden görünmektedir. Galib Dede, yeni evine yerleştikten yaklaşık bir yıl sonra Galata Mevlevihanesi postnişini Numan Dede azledilir, yerine tayin edilen Abdullah Dede de vefat edince Mevlevihane şeyhsiz kalır. Konya Asitanesi Şeyhi Mehmed Efendi de Galib Dede'yi 34 yaşındayken 11 Haziran 1791'de posta oturtur. Bir süre sonra ailesini de dergahın harem dairesine taşıyan Galib Dede'nin Sütlüce'deki evinde babası ve kardeşleri ikamet etmeye devam eder. Şairin 3 Ocak 1799'daki vefatından sonra büyük bir ihtimalle ailesi de Sütlüce'deki eve taşınmıştır.
Galib Dede'nin Sütlüce'deki evinin hazin hikayesi böyle. Her şeye rağmen geç kalınmış bir kadirbilirlik de yok değil. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Tarihi Çevre Koruma Müdürü Cem Eriş, şairin evinin de bulunduğu parselin kültür varlığı olarak tescillendiğini belirtiyor. Eriş, Şeyh Galib'in evinin karşısında bulunan Hasırizade Tekkesi'nin ihya projesinin kabul edildiğini ve bu yıl içinde çalışmalara başlanacağını söylüyor. Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün Yenikapı Mevlevihanesi'ndeki şeyh evini 'ayaklandırma'sını da örnek gösteren Eriş, benzer bir çalışmanın Şeyh Galib'in evi için de yapılabileceğini belirtiyor. Kimbilir belki bir gün Galib Dede'nin en azından temelinin yarısı ortada olan evi de aslına uygun olarak ayağa kaldırılır ve edebiyatımızın bu büyük ustası şiirleri kadar hatıralarıyla da yaşamaya devam eder. Zaman, Haber: Ali Koca, 02.02.2009 |
|
TARİHİ AHŞAP EVLERİ KORURKEN YOK ETMEYELİM Bir gün sonra da, “Mevcut binaların bakım ve onarımının kaçak yapılaşmaya imkan vermek anlamına gelmediğini, tapusu olan her vatandaşın buna hakkı olduğunu” açıkladı. (Milliyet,31 Ocak 2009. Sayfa 5)
Başkanın gündeme getirdiği konu, İstanbul’un tarihi dokusunu yaşatmak açısından çok, hem de çok önemlidir.
Ahşap evlerin ömrü kısadır. Hele hele düzenli bakılmaz ise yok olur. Eskisine benzer biçimde, içi beton dışı tiyatro dekoru binalar dikmek komikliktir. İstanbul’da Boğaziçi’nde çok az sayıda ahşap bina kaldı. Fakat Koruma Kurulu ile Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nün hatalı yaklaşımı nedeniyle, bu binalara gerekli onarım yapılamıyor. Binaları boyamak imkansızdır.
Eski ahşap yapıların sahipleri, bakım ve tamirat için para bulabilseler bile, mevcut uygulamada Koruma Kurulu ile Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nden izin alamıyorlar. Mutlaka kurulun ve müdürlüğün de belli gerekçeleri vardır. Kaçak yapılaşma, kaçak tadilat, kaçak eklemeler endişesi vardır. Ama sonuç önemli. Tarihi ahşap binalar korunacak derken yok oluyor. Başkanın da ifade ettiği gibi belediyelerin görevi binaların bakımlı olmasını, boyalı olmasını sağlamak. Bana anlatıldığına göre Berlin’de binaların 5 yılda bir cephelerinin bakımının yapılması, boyasının yenilenmesi zorunlu imiş. Bina sahibi bunu yapmaz ise belediye yapar, parasını bina sahibinin imkanı var ise tahsil edermiş.
Dünyanın başka ülkelerindeki büyük şehirlerde altıyüz yıllık, beşyüz yıllık taş ve beton binalar varken, şehirlerdeki konutların çoğu taş ve beton iken acaba İstanbul’da Osmanlı döneminde yaşam neden ahşap evlerde, ahşap yapılarda sürdü ? Bu yazıyı yazarken ünlü mimarımız Doğan Tekeli’yi aradım. Nedenini öğrendim. Osmanlı döneminde İstanbul’un 7 tepesinde de yol yokmuş. Yollar at arabasının geçemeyeceği kadar dar imiş. Taş bina yapımı için yola ve at arabasına ihtiyaç varmış. Dar yollarda at sırtında taşınabilen ahşap malzeme ile sadece ahşap evler yapılabilmiş. Sadece Bizans ile yarışabilmek için, camiler ve saraylarda farklı yapı teknikleri kullanılmış.
Kaçak yapılaşma ile getirilen sınırlamaların dışına çıkmamak şartı ile eski yapıların bakımına ve boyanmasına izin verilmeye başlanmaz ise, Boğaziçi’nde korunacak tarihi ahşap yapı kalmayacak. Onların yerine, onlara benzer “onlar gibi” tiyatro dekoru binalar dikilecek. Milliyet, Yazı: Güngör Uras, 01.02.2009 |
|
İSTANBUL'DA NE OLDUĞUNUN FARKINDA MISINIZ?
İstanbul 2010 kapsamında sürdürülen projeler yalnızca sanatla sınırlı değil tabii ki. Pek çok tarihi ve kültürel yapı elden geçiriliyor. Yurtiçi ve yurtdışından katılımlarla sempozyumlar düzenleniyor. Akla gelen soru şu; on bir ay sonra İstanbul’u ne bekliyor? Bu sorunun cevabını en iyi verebilecek kişi İstanbul 2010 Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu. Onun mesaisi sabaha karşı başlıyor, gecenin geç saatlerine kadar sürüyor. Çünkü sorumlu olduğu alanlar Avrupa Kültür Başkenti’yle sınırlı değil. Çolakoğlu konuşmaya planlama aşamasının zorluğundan bahsederek başlıyor. O kadar kapsamlı bir çalışma içerisindeler ki, projenin iskeletini daha devlete yaptıkları başvuru tarihinden önce, 2005’te çıkarmaya başlamışlar. Hareket planları ise üç önemli ayak üzerine oturmuş.
Bunların ilki kültür sanat yapılarının düzenlenmesi, yenileme ve restorasyon gibi işin altyapı kısmı. Bu işleri “ilk başta hemen gözükmeyecek fakat 2010’a yetişmezse büyük sorun yaratacak” sözleriyle özetliyor. Ne durumda oldukları konusuna gelince; büyük bir kısmının hazır olacağını söylüyor. Kültür sanat yapıları içinde üzerinde en çok tartışılanı Atatürk Kültür Merkezi’ydi. Her ne kadar gecikmeler olsa da Çolakoğlu, Atatürk Kültür Merkezi’nin yenileme çalışmalarının 2010’a yetişeceğinden emin. Topkapı Sarayı’nda ise iş çevre düzenlemesine kalmış. 2009’la birlikte başlayan reklam çalışmaları çok önemli bir mesaj vaat ediyor; “Sahne senin İstanbul”. Bu da işin vitrin kısmı. Seneye kimlerin İstanbul sahnesinde yer alacağına dair görüşmeler ise devam ediyor. Çolakoğlu hedefi “yirmi yıldır kültür sanat alanında çok ses çıkaran İstanbul’u merkez haline getirecek işler yapılacak” sözleriyle özetliyor.
Tüm bu görünür projelerin yanında bir de faydası çok sonra anlaşılacak uzun vadeli çalışmalar var. Tarihi Yarımada, Kadıköy ve Beyoğlu çevresinde toplanan kültür sanat çevresini İstanbul’un geneline yaymak adına Yenikapı’daki gibi sanat merkezlerinin faaliyete geçmesi belki de 2010’dan geleceğe kalacak en önemli yatırım olacak. Çolakoğlu’na göre bu projelerin sırf kültürel anlamda değil, ekonomik anlamda da İstanbul’a büyük getirisi olacak. Ancak bu kadar büyük yatırımlar yapılan bir projede her şeyin toz pembe olması beklenemez, zaten olmuyor da. İstanbul 2010 projesi birçok yerden büyük tepkiler alıyor. Üstelik bu tepkilerin önemli bir bölümü bizzat ajans içinde danışma kurullarında yer alan insanlardan geliyor. Çolakoğlu için bu hiç sorun değil. Bir işte çalışan herkesin aynı fikirde olmasının bir anlamı olmayacağını söylüyor.
Bir
karışıklıktır gidiyor; Avrupa Kültür Başkenti
Projesi’yle eşzamanlı olarak yürütülen
kentsel dönüşüm projelerinde sorumluluğun
ne kadarı kime ait? Eleştirilerin yoğunlaştığı iki
proje Sulukule ve
Tarihi
Yarımada. Çolakoğlu,
UNESCO’yla
Tarihi Yarımada konusunda yaşanan pürüzlerin büyük
ölçüde giderildiği müjdesini veriyor. O da
UNESCO’nun eleştirilerini haklı buluyor. Yenileme
çalışmalarının Hollywood dekoru
gibi yalapşap surların yeniden inşası şeklinde
olmaması gerektiğini söylüyor. Şimdi UNESCO’nun
istediği çalışmalara ciddi katkıda bulunuyorlarmış.
Tarihi yarımada İstanbul’daki kültür zenginliğinin
simgesi ve oradaki eserler gerçekten önemli. Ancak
asıl kıyameti koparan Sulukule projesi, çünkü orada
yaşayan bir kültür ve o kültürü yaşatan insanlar
var. Nuri Çolakoğlu Sulukule’yle ilgili konuşmaya
Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın
başından beri projenin içinde olmadığını söyleyerek
başlıyor ve ekliyor “İnsan olarak ilgileniyoruz
tabii ki.” Ancak bugünkü haliyle mahallenin
yaşanabilir bir yer olmadığı yönünde projeyi
üstlenenlerle hemfikir. “Sulukule’ye itiraz edenleri
iki hafta orada yaşatmanız lazım. İnsanların
penceresi, camı olmayan evlerde yaşamasını istemek
haksızlık” diyor. Ancak kendisi de asıl önemli
olanın çalışmaların tamamlanmasından sonra
Sulukulelilerin orada yaşamaya devam etmelerini
sağlamak olduğunu kabul ediyor. “Burada bir sıkıntı
var, bu insanlar kent hayatının içinde ama o evler
döküntü halde olduğu için orada oturmayı
yüklenebiliyorlar. Proje insanların kayıplarını
telafi edebilecek hale getirilmeli” diyor.
Mimarlar Odası’ndan Mücella Yapıcı da bunlardan biri. Ajansın Sulukule gibi projelerdeki rolünün kentsel dönüşüm projelerini desteklemek olduğunu ama desteklemenin Sulukule’de üç bin yıllık bir kültürün yok edilmesine seyirci kalmak olmadığını söylüyor. Sulukule’de yapılanı da “hiçbir özelliği olmayan, sırf ranta yönelik ve binlerce yıllık tarihi mirasın üzerine otoparklar dikilmesini öngören bir soylulaştırma projesi” olarak görüyor. Dediği gibi, bu, sosyal ve kültürel açıdan bir ayıp. Yapıcı’ya göre TOKİ Başkanı’nın Süleymaniye için yaptığı “Çok büyük bir yerleşim alanı yapıp orada Osmanlı ve Selçuklu mimarisi egemen kılacağız” açıklaması İstanbul için karar verenlerin kültürle ne kadar ilgisiz olduğunun en iyi kanıtı. Haliç’te yapılanlar tarihi doku ve mirasın reddedilmesi, yüzde doksanı tarihi eser olan Tarlabaşı’nın çöküntü alanı ilan edilip tarihi eserlerin de yıkılmasını öngörmek de. Soruyor; “Kültür bunun neresinde?” Cevabı yine kendi veriyor: “Eski tarihi mekanlar ve var olan kültür satış kabiliyetini arttırmak için kullanılıyor.”
Mücella Yapıcı’nın itirazı sırf yapılan uygulamalar değil, aynı zamanda ajans içindeki işleyişe de. “Ortada çok büyük bir fon ve saçma sapan bir projecilik mantığı var. Asıl dert ise projeler önerip fondan yararlanmak” diyor. Yapıcı’ya göre bütçesi devletin çıkardığı yasayla belirlenen projeyi sivil bir olaymış gibi göstermek için STK’ler kullanılıyor. Bu tip projeler için var olan genel bir dert var: Kentlerin post-fordizmle birlikte içerik değiştirmesi. Yapıcı da bu probleme dikkat çekiyor. “Sanayi devriminin ürünü olan kentler artık üretimin değil, tüketimin örgütlendiği yerler haline geldi” diyor. Sonuç; kültürün alınıp satılabilir bir meta haline gelmesi. Bu da kültür endüstrisini ortaya çıkarıyor. İşte Yapıcı’nın bahsettiği küresel kentlerin kültürel imajlarının düzeltilip yarıştırılması da bu yüzden. Ancak bu yarışma içinde bile İstanbul geri kalmış durumda. Yapıcı da “İstanbul Miniatürk gibi, hiçbir kültür içermeyen kafa yapısıyla kullanıcısından kopuk işlerle nasıl kültür başkenti olacak merak ediyorum” diye soruyor.
Şu ana kadar 400’e yakın proje ajansın önüne gelmiş. Yapıcı’nın dediğine göre daha ortalıkta bir sürü proje var. Umudu da onlarda. “Umarım bundan sonra gelecek projeler İstanbul’un gerçekten bir kent olmasına vesile olur. Düşünsenize meydanı olmayan kent olur mu? Meydanları otobüs deposu haline getirmişler. Ortada bir kent bilinci yok ki. İnsanlar kapalı gettolarda birbirlerinden korkarak yaşıyorlar” diyor. Yine de Türkiye’nin bütçesi için önemli olan bu fonun pek de iyi kullanılamayacağı konusunda bir önyargısı var. Israrlı tepkilere karşın ne Tarlabaşı, ne Sulukule ne de Haliç’teki projelerden vazgeçilmesini örnek gösteriyor. Ancak yetkileri görüş boyutunda olsa da bundan sonra da danışma kurulunda yer alacağını söylüyor.
Sahne kimin? Mimari ve sanat birbirinden farklı alanlar. Ancak iş İstanbul 2010’a gelince sıkıntılar neredeyse birbiriyle aynı. Karşı Sanat da önümüzdeki yıl Avrupa Kültür Başkenti kapsamında gerçekleştirilecek sanatsal etkinliklere alternatif olacak işler üretmek için çalışmalara başladı. Ancak alternatif üretmeyi eleştiri olarak algılamamak gerek. Asıl dertleri İstanbul 2010 yapılanması dışında kalan inisiyatifleri biraraya getirmek.
Bu inisiyatifleri İstanbul’un gerçek sesi olarak görüyorlar. Karşı Sanat da değerlendirme komisyonunda yer almak için bir davet almış. Karşı Sanat çalışmaları Sahibi Feyyaz Yaman’ın en büyük itirazı yukarıdan aşağıya doğru bir yapılanmayla işlerin yürümesine. Böyle bir çalışma yapılacaksa ilgili kişilerin çağrılıp bir taban oluşturulması gerektiğini düşünüyor. Bu tip bir sivil oluşum hiç gerçekleşmemiş. Bunun üzerine kendi inisiyatiflerini oluşturmuşlar. Yaman’a göre yapılmak istenen kamuoyu adına aktörler yaratmak ve bu insanlar üzerinden etkinlikler gerçekleştirmek. Bu aktörlerin içinde İKSV gibi ticari kurumların olmasını ise çok yanlış buluyor. “Katılım modeli hep ekonomik boyutlar üzerinden konuşulduğu için sonuçta devre dışı kalıyorsunuz” diyor.
Gazeteci Zeki Coşkun’a göre ise proje kavramını sanattan uzaklaştırmak gerekli. “Projen varsa gel diye bir durum ortaya çıktı. Ancak proje dediğiniz sırf tasarım değil. Mecburen prodüksiyonu da dahil ediyorsunuz. O zaman sanat diye bir şeyden söz edemezsiniz. İstanbul 2010’a ne gider diye düşünüyoruz? 21. yüzyılda metropol denen şey bize nasıl bir kent tasarlıyor? Dolayısıyla kentli ve sanatçı arasındaki ilişki nasıl olacak? Bunları konuşmak için yan yana gelmeliyiz, proje üreteceksek de birlikte üretmeliyiz. Buna yönetişim deniliyor. 2010’u da bu şekilde ele almalıyız” diyor. Feyyaz Yaman da bundan önce bienal gibi kültür organizasyonlarında yaşanan durumun 2010’a yansıyacağını öngörüyor. Nedir bu durum? Sanatın ve kültürün bize dışarıdan gelmesi. Çolakoğlu’nun dediği, işin vitrin kısmı Avrupa’dan gelecek büyük gösterilerle kotarılacak. Ali Şimşek de soruyor: “Buraya bir sahne gelecek ve biz onları izleyeceğiz. Gösteri bitince sahne kalkıp gidecek. Peki ardında bize bilinç anlamında ne kalacak?” Ancak bu sırf İstanbul’la ilgili bir konu değil. Bu tip projelerde kentlinin gerçekten seyirci olmaktan çıkıp katılımcı haline dönüşmesi pek görülmüyor. Böyle olunca da iş dışardan ithal kültürle, soylulaştırma projesine dönüşüyor. Zaten Yaman’ın dediği gibi 2010 da İstanbul’un kültürel olarak büyük bir değişim yaşadığı döneme denk geliyor. Yaman “Bu süreçte İstanbul’un kendini konuşacağı bir platform ortaya çıksaydı, bu bile yeterli olurdu” diyor.
Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Emre Zeytinoğlu da alternatifleri bulmanın o kadar zor olmadığını düşünüyor. “2010 sahnesinin içine hangi İstanbul girecekse onun dışında kalanlar alternatiftir. Elbette İstanbul sırf kültürle alakalı değil içinde sınıf da var siyaset de. Boğaz silueti de var, Tuzla tersaneleri de” diyor. Yaman’a göre yapılmak istenen oryantalizmin farklı bir çeşidi. “Alternatif bir inisiyatif yaratmasaydık bunun vebali altında kalırdık. Dar alan, Hafriyat gibi başlangıçtan beri kentin ortaya çıkardığı çeşitliliklerle ilgilenen oluşumlar var. Bunların önü açılsa gerçekten sokağın sesini duyar hale gelirdik” diyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Yalçın Karayağız da taşınabilir sanat projesinin hiçbir yeniliği olmadığını, SSCB döneminden beri birçok defa denendiğini söylüyor.
İşlevsel bir konum “Hiçbir enteresanlığı olmayan bir proje”. Başladığım yere döndüm, Yine Yenikapı’dayım. Son olarak Beral Madra ile görüşüyorum. Kendisi Yalçın Karayağız’ın taşınabilir sanat hakkındaki eleştirilerini kabul ediyor, diğer birçok eleştiriyi de. Ancak onun da söyleyecekleri var; “Sanat camiasının kendisine ayrılan bu fonu daha çok sahiplenmesini beklerdim” diyor. Hiyerarşik yapılanmanın insanların projeleri sahiplenmesinin önünde bir engel oluşturduğunu söylüyorum. Bunun devlet yasasıyla kurulan bir organizasyon olduğunu o da tekrarlıyor. “Bu noktada söyleyecek fazla sözüm yok” diyor sadece. Peki bu yapılanma içinde Beral Madra’nın rolü ne? Kendisinden dinleyelim; “Sanat manat, estetik hepsini bir kenara bırakın, benim yaptığım görsel sanatlar alanına ayrılan paranın adaletli dağıtılmasını sağlamak. Eğer sanat camiası bana çekilmem yönünde işaret verirse, Avrupa Kültür Başkenti Projesi’nde Görsel Sanatlar Yönetmenliği’nden çekilirim.” Zaten bu yüzden mimari alanda yapılan oryantalist projelere nasıl bakıyorsunuz sorusuna yanıt vermek istemiyor. “O işlere ayrılan fonla ne yapıldığının hesabını da sorumluları versin” diyor. Kendisi ise İstanbul’u allayıp pullamanın en kolay yolu olan oryantalist temalı sanat projelerine sonuna kadar karşı çıkmış. “Bu akım artık dekoratif hale geldi ve tüketim endüstrisinin malzemelerinden biri. Kolay ve ucuz. Her alanda karşımıza çıkabilir. Ben bunun çok dışındayım ama Türkiye’de ağır vaka olarak devam ediyor. Tabii turistik tüketimle de çok alakalı” diyor.
Ancak İstanbul 2010’un etrafını afişlere yansıyacak kadar oryantalist bir hava sarmış durumda. Beral Madra’nın sorumlu olduğu alanda benzer şeyler olmazsa birçok yerden tepki gelebilir. Kendisi de böyle bir tehlikenin farkında. Ancak bu tip eleştiriler alırsa üzülmeyeceğini söylüyor. Zaten şu ana kadar karşısına gelen projeler de gösteriden daha çok altyapıya yönelik. Henüz İstanbul’daki tüm sanat inisiyatiflerine ulaşamamışlar ama çalışmaları sürüyor. Hedefi Yenikapı’daki gibi moel olabilecek merkezler yaratmak, yerleşik bir sanat ve kültür yapılanması için talep oluşmasını sağlamak.
Önüm arkam sağım solum proje Beğenelim ya da beğenmeyelim Avrupa Kültür Başkenti Projesi’nin İstanbul’da elini altına koymadığı taş kalmayacak. Sağımız solumuz proje, 2010 yaklaştıkça önümüz arkamız da proje olacak. AKM gibi gündemi işgal edenlerin yanında çok ilginç ve göz önünde olmayan projeler de var. Mesela kadı günlüklerinin tercüme edilmesi. Bu, İstanbul’un Osmanlı döneminden beri yaşayan tarihinin açığa çıkmasını sağlayacak bir girişim. Doğalgaz kullanımının artmasıyla ıskartaya çıkan Hasanpaşa Gazhanesi’nin kültür merkezine dönüştürülmesi de Kadıköy dışında bu tip yapıların sıkıntısını çeken Anadolu Yakası için gerekli bir proje. Bu tip kültür merkezleri birçok ilçede faaliyete geçti ve geçirilecek. Ancak Beral Madra’nın değindiği gibi işlevsel hale gelmeleri için asıl önemli olan nasıl bir uygulama içerisinde olacakları. Halk evleri gibi tepeden inmeci modernist bir yaklaşımla mı hizmet verecekler, yoksa gerçekten sanat alanında var olmak isteyen gençlere istihdam ve platform mu yaratacaklar?
Yaşanacak zenginliklerden bir kısmı da festivaller alanında. Engelsiz Festival, Şiir Festivali, Gepgenç Festival, Sokak Festivali ve daha bir sürü şenlik. Peki İstanbullular, bu festivallerde ne kadar katılımcı olabilecek, dahası yıllardır polisin engellemesine karşın İstiklal Caddesi’ne renk katan sokak sanatçılarının düzenlediği sokak festivali gibi etkinliklerin önü açılacak mı? Yoksa organizasyon içinde yer alan kurumlar, kendi inisiyatiflerine mi öncelik verecek? Projeyle birlikte 80’li ve 90’lı yıllarda İstanbul’da yaşayan gençlerin uğrak yeri olan Köprüaltı da geri dönüyor. Eskiden şimdiki Galata Köprüsü’nün olduğu yerde hizmet veren tarihi yapının yeni rolü kültür merkezi işlevi görmek olacak. Bu saydıklarımız sadece küçük bir bölüm… 2010’un sonuna kadar İstanbul 2010 kapsamında 700’den fazla projenin hayata geçirilmesi bekleniyor. Cumhuriyet Dergi, Yazı: Deniz Ülkütekin, 01.02.2009 |
|
SOTHEBY'S'DEN TÜRKİYE SÜRPRİZİ
Sotheby's müzayedesinde, 73 parçadan oluşan ve modern Türkiye'nin çoğu yaşayan 53 sanatçısı tarafından yapılmış eserler yer alacak. Müzayede yönetimi, yaşanan küresel mali krize rağmen, bu satıştan yaklaşık 1 milyon 200 bin sterlin gelir beklediklerine işaret ediyor. Müzayedenin Türkiye kataloğunda öne çıkarılan Erol Akyavaş imzalı, 1980 tarihli Öpücük adlı eserin yaklaşık 35 bin sterlinden satışa sunulması beklenirken, Mübin Orhon imzalı soyut çalışma için ise 80 bin sterlin yaklaşık fiyat biçiliyor. Katalogda yer alan ve Avrupa baskısında kapağa taşınan Taner Ceylan'ın Ruhani isimli hiper gerçekçi tuvali 40 bin sterlin, heykeltıraş Seyhun Topuz'un Kırmızı VI adlı heykelinin ise 30 bin sterlinden satışa sunulacağının altı çiziliyor. Katalogda Hale Tenger'in İnvainers of The Lost Ark adlı heykeli ve Balloon Loan isimli, 2005 tarihli bir fotoğraf çalışmasının yanı sıra, Nazif Topçuoğlu Ağıt ve Kurban isimli iki ayrı fotoğraf ile yer alırken, Semiha Berksoy, Haluk Akakçe, Elif Uras, Leyla Gediz, Mustafa Hulusi ve Erinç Seymen'in de Sotheby's etiketli katalogda kimi yapıtları bulunuyor olacak.
Ressam Taner Ceylan, SABAH'a yaptığı açıklamada etkinliği şu sözlerle yorumluyor: "İlk kez bir açık artırmada yer almaktayım. Bu yüzden başta oldukça tereddüt ettim ama, Sotheby's yetkilileri beni ikna ettiler. Türk çağdaş sanatının ilk kez bu mecrada, dünyaya tanıtılırken içinde yer almak, üstelik müzayedenin yurt dışı kataloğuna kapak olmak. Çok heyecan verici. Üstelik resmim şu anda Sotheby's in girişinde "Çağdaş Türk Sanatı" başlığı altında sergilenmekte. Benim için gerçekten heyecan verici. Bir şeyler tekrar tanımlanıyor, yüzüne bakılmayan ressamlar yurt içinde aranır oldu, küratörler tarafindan dışlanan yerli sanatçılar, yine onlar tarafindan savunulur oldu. Demek ki birilerinin dışarıdan gelip her seferinde değer biçmesi gerek!" Sabah, Haber: Evrim Altuğ, 01.02.2009 |
|
KÖŞK'E 'YORGUN' RAPORU |
|
|
DALGIÇLAR, YUNANİSTAN'IN SUALTI HAZİNELERİNİ ÇALIYORLAR
Yüzyıllar boyu ellenmeden Akdeniz’in derinliklerinde yatan eserler, Yunanistan’in scuba dalış yasağını kaldırması ile yeniden tehdit altında. Arkeologlar, binlerce batıkta bulunan paha biçilmez eski eserlerin ciddi bir riskte olduğunu düşünüyorlar. Sualtı arkeologu Katerina Dellaporta “Yunan suları dünyanın en zengin kalıntıları ile dolu. Sıkı yasalara şükürler olsun ki bu batıkların çoğu iyi durumda kalabildi” diyor ama, bu yasalar değişti. Eskiden ülkenin 12.000 milden daha fazla olan kıyı şeridinin sadece 620 mili scuba dalışa açıktı. 2003’de yasa değiştirildi ve artık Yunanistan’ın tüm sahillerinde dalış yapılabiliyor. Arkeologların söylediğine göre bu tarihten sonra sualtı yağmasında bir patlama yaşandı. Amerikadan Avustralya’ya kadar birçok ülkeden dalgıçlar bu “sualtı arkeolojik parkları”na en yeni teknoloji detektörler ve tarayıcılarla dalıyorlar. Hatta bir Amerikan dalış seyahatleri acentesi web sayfasında Yunanistan’daki sualtı hazinelerinin reklamını bile yapmakta. Geçtiğimiz yaz Yunan polisinin durdurup aradığı iki kamyon Kalymnos Adası açıklarındaki bir batıktan çıkan eski eserlerle dolu idi. Dalgıçları helikopterlerle takip eden ve sualtı arkeolojisi ile ilgili özel timleri olan İtalyan polisinin aksine, Yunanistan’da bu işle görevli sadece 20 memur var. Dolayısıyla, yeni çıkan bu kanunun iptal edilmesi için sualtı arkeologları Yunan hükümetine baskı yapıyorlar. The Guardian, 30.01.2009 |
FİN ARAŞTIRMACILAR KRALLAR VADİSİ'Nİ KAZIYOR
Finlandiyalılar tarafından Mısır’da sürdürülen bu ilk araştırmanın sorumlusu Jaana Toivari-Viitala. Kazının ilk sezonunda Krallar Vadisi’nde çalışan işçilerin köyü kazılmaya başlandı. Ekip, 1935 yılında Bernard Bruyère tarafından keşfedilen bu köyde daha çok iş olduğunu söylüyor. Helsinki Üniversitesi’nden Mısırbilimci Jaana Toivari-Viitala “Köyün, kısa bir kazının ardından tahrip olmaya terk edildiğini görmek çok üzücü. Bugün bu eski kazı alanı çöplük olarak kullanılıyor. Yirminci yüzyılın başlarında arkeologlar sadece firavun mezarları ile ilgileniyorlardı. Bu işçi köyü bulunduktan sonra “gerçek hazineleri” keşfetmek için terk edildi. Bugün artık arkeolojide günlük yaşamı araştırıyoruz. Bu açıdan, bu köyün kazısı bizim için çok önemli” demekte. University of Helsinki, 28.01.2009 |
|
100 ESER DAHA KAYIP
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, “Tüm müzelerde sayım işlemi, 3 müze dışında tamamlandı. Müzelerdeki eserlerin bire bir envarterleri yapılarak ciddi bir sayım işlemi yaptık. Bunca yıl gözardı edilen müzelerde, birkaçı dışında, bu imkanlara rağmen çok kötü sonuçlar yaşamadık.
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 01.02.2009 |
|
FİLİSTİN'İN KÜLTÜR MİRASI DA TEHLİKEDE
İsrail'in 22 gün süren kara ve hava
saldırıları sonrası Gazzeli koleksiyoner Cevdet
Kudari tarafından finanse edilen Gazze Antikçağ
Müzesi ağır hasar gördü. Müzenin cam kapı ve
pencerelerinin parçalandığını, binanın çatı ve
duvarlarının da zarar gördüğünü belirten Kudari,
müzede Roma, Bizans dönemine ait çömleklerin, İslami
motifler taşıyan bronz objelerin, birçok amforanın,
Gazze ve çevresinde de dört ve yedinci yüzyıllar
arasında zeytinyağı ve yiyecek saklamaya yarayan
antik kapların zarar gördüğünü açıkladı. Gazze'deki
müzenin Filistin Antikçağ Bölümü kurucusu Filistinli
arkeolog Profesör Muayin Sadık da, bölgenin kültürel
mirası için kaygılandığını ifade ederek, "Gazze
şeridindeki tarihi yerleşim yerleri ve binalar kentle
iç içe. Bu yüzden kentte neresi hedef alınırsa
alınsın tarihi eserler de bundan nasibini alıyor,"
dedi. Bölgeye ait tarihi eserler, Khoudary geçen
ağustosta müzeyi açmadan önce İstanbul, Londra ve
Kudüs'teki yabancı müzelerde sergileniyordu.
Gazze'de arkeolojik kazılar 1994'te başlamış,
2000'lerin sonunda intifadanın başlaması ve
çatışmaların artmasıyla da sekteye uğramış. Güney
Kaliforniya Üniversitesi'nden Amerikalı arkeolog
Profesör Lynn Swartz Dodd'a göre ise, Gazze'de son
yaşananlar İsrailli ve Filistinlilerin Batı
Şeria'da ortaklaşa yapacağı kazı çalışmalarını da
engelliyor. Sabah, 31.01.2009 |
|
ARKEOLOGLAR BULDUKLARI FOSİLLERİ ÜLKESİNE GÖTÜRMÜŞ
Çankırı Çorakyerler kazılarının başkanı Prof.Dr. Ayla Sevim Erol, bölgede daha önce kazı yapan Alman meslektaşlarının çıkan fosilleri Almanya'ya götürdüklerini söyledi.
Prof.Dr. Erol, Çankırı Karatekin Üniversitesi (ÇKÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi'nin Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi'nde düzenlediği 'Doğa Tarihi Açısından Çankırı' Konferansı'na konuşmacı olarak katıldı. Çankırı Müzesi ile 1997 yılında ortak kazı çalışmalarını yürüttüklerini belirten Erol, kazıyla yok olmak üzere olan omurgalı fosil yatağının kurtarılmasının ve geç miyosen dönemde yaşamış hayvanların çeşitliliğinin araştırmasının hedeflendiğini aktardı. Kazılarda ele geçen hayvan fosilleriyle hayvanların dünya ve ülkemizdeki dağılımı araştırılarak hayvanların göç olayları hakkında bilgi edindiklerini kaydeden Erol, "Çankırı-Yapraklı yolunda Çorakyerler adıyla bilinen mevkide 11 yıldır çalışmalarımıza devam ediyoruz. Alman meslektaşlarımız uzun yıllar burada kazı yapmışlar ama kazılardan çıkan fosilleri Almanya'ya götürmüşler. Buna rağmen biz 2 bin 63 adet fosil bulduk. Bu nedenle burası hayvan fosilleri bakımından oldukça zengin." dedi. Prof.Dr. Ayla Sevim Erol, arkeologların Çankırı'da çalışmak için can atığını sözlerine ekledi. Konferansa, ÇKÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Suna Çevik Gürtuna, İl Kültür Müdürü Mustafa Kemal Karatatar, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. Zaman, 31.01.2009 |
|
|
YALIDAN ÇALINAN 10 TABLO MİNİBÜSTE BULUNDU
Beykoz'da bir yalıdan antik değeri yüksek tablolar çaldıkları iddia edilen 2 kişi yakalandı. Geçtiğimiz günlerde bir yalıya giren kimliği belirsiz kişiler, 10 adet tabloyu çalarak kaçmıştı. Olayı soruşturan polis, Fatih'te takibe aldıkları bir minibüsü durdurarak Ercan Y. ve M.V.'yi (18) gözaltına aldı. Minibüsteki aramada ise yalıdan çalındığı belirlenen 10 tablo ele geçirildi. Zanlıların 500 bin TL değerinde olduğu ifade edilen tabloları gerçek değerlerinin altında satmaya çalıştıklarını söylediği öğrenildi. Sabah, Haber: Rıdvan Tezel, 31.01.2009 |
5 BİN YILLIK TARİHİ KÖYDE 220 EV YIKILACAK
Muğla'nın Fethiye İlçesi'nde bulunan 5 bin yıllık tarihi Kayaköy'de sonradan yapılan 220 ev için ruhsatsız olduğu gerekçesi ile yıkım kararı verildi.
Kayaköy halkı evleri için verilen yıkım kararının şokunu yaşıyor. 1922 yılında yapılan mübadele ile Kayaköy'de yaşayan Rumlar Yunanistan'a, Yunanistan'daki Türkler de buraya yerleşmişti. Fakat Kaya Köyüne getirilenler tarım yapabilmek için tarihi evlere yerleşmek yerine boş arazilere ev yaparak buralara yerleşmiş, 5 bin yıllık evler de boş kalmıştı. Boş kalan evlerin müze yapılarak turizme kazandırılması beklenirken, ovaya yerleşen bölge halkına ait evler için yıkım kararı verildi. Muğla Valiliği'nin jandarma aracılığı ile tebliğ ettiği karar gereği, 25 yıldır yapılamayan imar planı nedeniyle köyde bulunan 250 evden 220 tanesine kaçak yapı konumunda olduğu için yıkım kararı çıktı. Yıkım kararının durdurulması için Kayaköy Muhtarı Erdoğan Kaya ve Keçiler Köyü Muhtarı Ercan Gökçe ile köylüler, Fethiye Kaymakamı Mehmet Ali Karatekeli ve AKP İlçe Teşkilatı'ndan yardım istedi. Konu hakkında Kaymakam Karatekeli'ye bilgi veren heyet, uzun yıllar imar planı yapılacak diye oyalandıklarını, bu yüzden de ruhsatlarını alamadıklarını söyledi.
Fethiye Kaymakamı Mehmet Ali Karatekeli yıkım kararı ile ilgili yeterli bilgisinin olmadığını söyledi. Kayaköy Muhtarı Erdoğan Kaya ise basına kapalı yapılan görüşmede Kaymakam Karatekeli'nin kendilerine önceden yapılmış ve içerisinde ikamet edilen binaların yıkılmayacağı yönünde söz verdiğini ileri sürdü. Köyde yaşanan gelişmeleri de anlatan Kayaköy Muhtarı Erdoğan Kaya, 12 yıldır Kayaköy'de inşaat yasağı olduğunu söylerken, buna rağmen hala imar planının hazırlanmamış olmasını eleştirdi. Köyün 25 yıl önce biri Kültür Bakanlığı diğeri de Çevre Bakanlığı tarafından yapılmış iki ayrı imar planı olduğunu, fakat güncel imar planının bir türlü yapılamadığı için köylünün mağdur olduğunu anlatan Kaya şöyle devam etti: "Köylü başını sokacak bir ev yapmış. Bu kışta kıyamette geliyorsun ve evleri yıkacağım diyorsun. Bizden tebligat alıyorsun. 220 vatandaş hepsi cezalı duruma düştüler. Şimdi tüm köylü kara kara ne yapacağını düşünüyor. Bu evler yıkılırsa vatandaş çoluk çocuğu ile dağ başında kalacak. Sen 12 yıllık evi şimdi yıkacağım diyorsun. Çadır isteyelim diyoruz. Ancak bu kışta kıyamette çadırda oturulmaz. Bu imar planı neden geç kaldı. Bunun altında neler var? Aklımız ermedi." Zaman, Haber: Fatih Yılmaz, 31.01.2009 |
|
HARABE OLMAKTAN KURTARILAN MEDRESE, TURİZMİ CANLANDIRDI
Edirne'deki Selimiye Camii'nin bahçesinde bulunan Vakıflar Müzesi'ni, geçen yıl 106 binden fazla kişi ziyaret etti. Önceki yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü tarihi mirasın korunması için müze açma projesi başlatmıştı. Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü de, Selimiye Camii ile birlikte yapılan, ancak bakımsızlıktan yıkılma tehlikesi geçiren Dar'ül-Kurra Medresesi'ni onararak müzeye dönüştürmüştü.
Aslına uygun şekilde restorasyonu tamamlanan müzeye, Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün sorumluluk sahasında bulunan camilerden alınan eserlerin sergilenmesine karar verildi. Önemli tarihi değeri bulunan bu eserler, alanında uzman kişiler tarafından elden geçirildikten sonra müzeye yerleştirildi. Çini, şamdan, alem, sancak, saat, tarihi rahleler, ahşap kapı ve pencereler, Kur'an-ı Kerim mahfazası, mermer kitabe, hilye, berat, hat levhaları gibi değerli eşyaların sergilendiği müzeye ilgi her geçen gün artarak devam ediyor. Yurtiçi ve yurtdışından gelen ziyaretçiler Selimiye Camii'ni ziyaret ettikten sonra müzeyi gezerek bölgeden ayrılıyor. Gösterilen ilgiden memnun olduğunu belirten Vakıflar Bölge Müdürü Hüseyin Özer, müzenin Edirne turizmine büyük katkı sağladığını söyledi. Zaman, 31.01.2009 |
![]() |
OSMANLI TEKSTİLİ GÜN IŞIĞINA ÇIKIYOR
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası'ndan yapılan açıklamaya göre, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü İlber Ortaylı ve sendika temsilcileri arasında yapılan görüşmeler sonucunda, Elbise-i Hümayun'da yer alan sultanlara ait giysilerin etkin koşullarda sergilenmesi için çalışmalara başlanmasına karar verildi.
Mekanın, dünyadaki benzerlerine uygun olarak mimari restorasyonu yapılarak ürünlerin teşhir ve tanzim edilmesi için çalışmalar yapacak olan sendikadan bir heyet, bu amaçla bugün Fransa Louvre Sarayı'ndaki uygulamaları yerinde etüt edecek. Heyet ayrıca, dünyaca ünlü küratör Pamela Golbin ile de bir araya gelecek.
Osmanlı İmparatorluğu'nun 624 yıllık tarihine tanıklık eden 30 bin tekstil ürününün sergilendiği Elbise-i Hümayun'da, Sultanlara ait kaftan, şalvar, tılsımlı gömlek, kavuk, iç çamaşırı, pabuç, çizme, çorap, setre, pantolon gibi giysiler sergileniyor.
Elbise-i Hümayun'un bulunduğu Seferli Koğuşu, padişahların çamaşırlarını, özellikle sarığını törenle yıkayan ve padişahla birlikte sefere katılan iç oğlanların koğuşuydu. Bu mekan 1964 yılında padişah elbiseleri ve tekstil ürünlerinin sergilendiği sergi salonu olarak işlev kazandı. Saray kumaşları koleksiyonu ise sultanların kaftan ve diğer giysilerinin ölümünden sonra bohçalanıp, etiketlenmesi ve saray hazinesinde saklanması geleneği ile oluştu.
Osmanlı kumaş sanatının en erken örneklerinin bulunduğu bu zengin koleksiyonda, 15. Yüzyıl'dan 20. Yüzyıl'ın başlarına kadar geçen sürece ait kaftan ve diğer kumaşlar bulunuyor. Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki işleme koleksiyonunda kaftanlar, çatma yastıklar, ipek ve klaptanla dokunmuş yer nihaleleri, ipek dokuma yer yaygıları, yorganlar, işlemeli çarşaf ve seccadeler, battaniye ve benzeri çeşitli tekstil ürünleri de bulunuyor.
Türk mensucat tarihi açısından son derece önemli olan koleksiyon, dünyanın en seçkin koleksiyonlarından biri olma özelliği taşıyor. Trt/Haber, 30.01.2009 |
![]() |
|
Karatepe (Bossert ve Kurt Marek (W. Ceram)) |
...1947
|
![]() |
![]() |
TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |