Ağustos '09 Arşivi |
23 - 29 Ağustos 2009 |
|
İMPARATORUN SİKKELERİNİ
YARIM MİLYON DOLARA SATMAYA KALKTILAR
İstanbul İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, tarihi eser kaçakçılığı konusuyla bağlantılarını tespit ettiği iki şüpheliyi yaklaşık bir yıl önce takibe aldı. Tarihi eser kaçakçılığı konusunda önceki dönemlerdeki operasyonlarda izine rastlanan iki şüphelinin Konya Çatalhöyük ve Burdur Hacılar bölgelerinden çıkarılan tarihi eserleri İstanbul'a getirdikleri ve tarihi eser uzmanı bazı koleksiyoner ve alıcılarla bağlantı kurdukları ortaya çıktı. Jandarmanın tarihi eser kaçakçılığı konusunda uzman biriminin yürüttüğü soruşturma kapsamında kaçakçıların Kumburgaz'da bulundukları ve görüşmelerini burada yaptıkları tespit edildi.
Şüphelilerin adreslerini belirleyen görevliler, kaçakçıların kendi araçlarıyla eserleri taşıyarak alıcılara gösterdiklerini belirledi. Bunun üzerine kullandıkları araç takibe alınarak kaçakçıların adres bilgilerine ulaşıldı. Kumburgaz bölgesine gelindiği sırada harekete geçen ekipler, E.A. ve M.K isimli iki kişiyi gözaltına aldı. Araçta yapılan aramada bulunan çok sayıda tarihi esere el konuldu.
Gözaltına alınan şüphelilerin ifadelerini alan jandarma ekipleri ele geçirilen eserlerin envanterini de çıkardı. Buna göre eserlerin Bizans İmparatoru 1. Justinianus ve Adrianus'a ait 139 adet madeni sikke, Roma dönemine ait bir adet mühür, bir adet turuncu renkli yüzük taşı, 3 adet madeni yüzük, bir adet kolye, 3 adet toprak pipo, 2 adet madeni bilezik, 1 adet toprak testi ile 7 adet tarihi eser niteliğinde obje olduğu tespit edildi.
Arkeoloji Müzesi'nin uzman görevlileri tarafından incelemesi yapılan eserler müze bünyesine alındı. Toplam 147 adet tarihi eser ile ilgili gözaltına alınan 2 şüpheli Büyükçekmece Adliyesi'ne sevk edildi.
Tarihi eserlerin, İstanbul'daki irtibat kaynakları aracılığıyla Avrupa'da bir ülkeye götürülmeye çalışıldığı ve operasyonun şüphelilerin İstanbul'dan ayrılırken gerçekleştirildiği belirtildi. haberler.com, 28.08.2009 |
|
YASAK ŞEHİR NETTEN GEZİLEBİLECEK
Pekin'de 600 yıllık tarihi olan Yasak Şehir, hizmete sunacağı yeni internet sitesiyle online olarak gezilebilecek. Habertürk, 28.08.2009 |
|
KAYAKÖY ÖREN YERİNDE ÇEVRE KİRLİLİĞİ
Fethiye’nin Kaya Köyü'nde bulunan tarihi Rum kenti içerisindeki kilisenin kendisi kadar sarnıcı içerisindeki çöp yığını da görenleri üzüyor.
Fethiye’nin Kaya Köyü'nde bulunan tarihi yapılar her yıl binlerce ziyaretçiyi bölgeye çekiyor. Bölge halkı ve turizm çeşitliliği için önemli bir mekan olan tarihi Kaya Köyü'ndeki mekanların durumu ise ziyaretçileri üzüyor. Kaya Köyü içerisinde bulunan alt kilisenin tavanındaki ikonların üzerine yazılan aşk mesajlarını gören ziyaretçiler gördükleri manzara karşısında büyük üzüntü yaşıyorlar. Hz. İsa ve benzer resimlerin yer aldığı ikonların üzerine yazılan yazılar, hem tarihe büyük bir saygısızlık olarak iz bırakıyor hem de ziyaretçilerin aklında farklı bir Fethiye imajı bırakıyor. Ziyaretçileri daha da şaşırtan ve üzen ikinci konu ise tarihi kilisenin hemen önünde duran sarnıcın içerisinin çöplerle dolu olması tepki çekiyor. Ziyaretçilerin ya da yöre halkının içerisine attığı pet şişe ve teneke kutularla çöplüğü andıran tarihi sarnıç, 19. yüzyıl tarihinde yapılmış. Bahçesindeki mozaik süslemeler ve duvarlarındaki ikonlarla ziyaretçilerin dikkatini çeken tarihi kilisenin hemen önünde yer alan tarihi sarnıcın bu durumunun ne zaman son bulacağı ise bilinmiyor. Kaya Köyü ziyaret etmek için 8 TL ücret ödeyen ziyaretçiler, çevre kirliliğinin önlenememesi halinde ziyaretçi sayısının azalacağını iddia ediyor. Anayurt Haber, 28.08.2009 |
|
ASIRLIK ANIT ÇINAR KURUYOR
Edremit İlçesi Kızılkeçili Köyü'nden Akçay’a denize akan Kızılkeçili Çayı'nın Çağlayan mevkiinde bulunan 850 yaşını geçen ‘Kızılkeçili Köyü Anıt Çınarı' etrafında bulunan zeytin işleme tesisler nedeni ile sıkıntılı günler yaşıyor.
Çınarın etrafında bulunan eski su değirmeninin şimdilerde zeytin işleme tesisi olarak çalışmakta olduğu, kimyasal madde içeren suların dereye ve anıt çınarın beslendiği yere açıktan atılması çınarın 9 asırlık mutlu yaşamını tehlikeye attığı belirtildi.
Kızılkeçili Köyü Muhtarı Ali Deveci, “Orijinal adı Platanus Orientalis olan boyu 30 metreden fazla, çevresi 8 metre 60 santim gelen yaklaşık 9 asırlık ‘Anıt Çınar’ Kızılkeçili Köyü'nün simgesi oldu ve 15 yıl önce Anıtlar Kurulunca ‘Anıt Çınar’ olarak tescil edilip koruma altına alındı. Asırlık Anıt Çınar’a sahip çıkmak ve korumak bizim görevimizdir. Bizans döneminden başlayıp Selçuklu ve Osmanlı döneminden sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ve yaşamasına tanıklık eden tarihi çınarımızı yaşatmak için uğraş veriyorum’ diyen Kızılkeçili Köyü Muhtarı Ali Deveci, “Anıt çınarın kurumaya başlaması dibinde bulunan zeytin işletme sahibi, Balıkesir Çevre Müdürlüğü ve Anıtlar Kurulu'nu ilgilendiriyor ama konuya ilgi gösteren yok. Bu nedenle Kızılkeçili köylülerinin yakın zamanda Anıt Çınarı kurtarmak ve ilgi çekmek için bir ‘Protesto Yürüyüşü’ yapacaklarını söylediler” dedi. Körfezde Ses, Haber: Enver Dolgun, 28.08.2009 |
|
İKİ TARİHİ BİNAYA 750 BİN TL'LİK KAYNAK
İl Özel İdaresi'nin sağladığı 750 bin TL'lik kaynak ile Bafra'da atıl durumda bulunan 2 tarihi bina, restore edilerek ilçenin kültür varlıklarına kazandırılacak. Samsun Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Bafra İlçesinde bir dizi ziyaret ve incelemelerde bulundu. İl Özel İdaresi'ne ait eski kilise ve Bafra Müzesi'nin karşısında atıl bir vaziyette bulunan 3 katlı tarihi binada incelemelerde bulunan Güzeloğlu, binalarla ilgili restorasyon müjdesi verdi. İl Özel İdaresi'nce tarihi binalara 750 bin TL'lik kaynak aktarılarak restorasyonu yapılacağını açıklayan Vali Hasan Basri Güzeloğlu, "Bafra'da kültür varlıklarının hem kazandırılması hem de kültür amaçlı kullanılması dönük Bafra Belediyesi'nin bir dizi çalışmasına biz çok açık bir şekilde destek veriyoruz" dedi. Anayurt Haber, 28.08.2009 |
JANDARMADAN KAÇAK KAZIYA SUÇÜSTÜ
Sivas'ın Hafik İlçesi'nde kaçak kazı yaptıkları sırada suçüstü yakalanan 6 kişi, savcılık talimatıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Alınan bilgiye göre, ilçeye bağlı Yarhisar Köyü dere mevkiinde dün akşam saatlerinde kaçak kazı yaptıkları belirtilen B.Ç, M.B, M.A, B.Ü, F.Y, ve F.G, jandarma ekiplerince suç üstü yakalandı. Gözaltına alınan zanlılarla birlikte el feneri, gaz lambası, gaz maskesi, ip, merdiven, makara, eldiven, sinek kovucu sprey gibi çeşitli malzemeler bulundu. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet suçundan haklarında işlem yapılan zanlılar, jandarmadaki işlemlerinin ardından savcılık talimatıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Sivas Hürdoğan, 28.08.2009 |
"TARİHİMİZE SAHİP ÇIKMIYORUZ"
Erzurum’da tarihi çeşmeler başta olmak üzere çok sayıda esere ait kitabenin çalındığı ya da tahrip edildiği kaydedildi. ERVAK Başkanı Erdal Güzel, Erzurum’un, geçmişte birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını belirterek, tarihi ve kültürel değerlerle yoğrulan şehrin, bu değerlerine sahip çıkamadığı görüşünü savundu.
Başta tarihi çeşmeler olmak üzere, bazı eserlerin üzerindeki kitabelerin ortadan kaybolduğunu vurgulayan Erdal Güzel, “Kitabeler genellikle kaybolmuşlar, kırılmışlar ya da tahrip edilmişler. Genellikle kitabelerin bulunduğu noktalarda altın aranmış, define kazıları yapılmış.” diye konuştu. Kitabesinin bulunduğu yerde altın aranan bir başka eserin de, Erzurum Kalesi olduğuna dikkati çeken Erdal Güzel, Kale’nin giriş kapısının hemen üzerindeki kitabe kaidesinin tahrip edildiğini dile getirdi. Erzurum’da, kitabesi kayıp ya da tahrip olmuş çok sayıda tarihi eserin bulunduğunu anlatan ERVAK Başkanı Güzel, “Kitabe kaidelerinde altın aramak, bir yerde bilinçsizliğin göstergesidir. Ancak burada, tarihi ve kültürel değerlerimize yeterince sahip çıkamamış oluşumuz da sorgulanmalıdır.” diye konuştu.
Tarihi eserlerin korunması, yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasının, toplumun her kesiminin başlıca görevi olduğunu vurgulayan ERVAK Başkanı Erdal Güzel, “Mezarlıklardaki mezar taşları, nasıl ki yüzyıllar öncesine ait birer şifre niteliğindeyse, kitabeler de, aynı şekilde tarihi geçmişe ait kodlamalardır. Çok sayıda tarihi eserimiz bu kitabelerden yoksun halde. Bazı yerde çeşmelerimiz, bazı yerde medreselerimiz, bazı yerde külliyelerimiz, işte bu şifrelerden mahrum bırakılmışlardır. ERVAK olarak, tarihi ve kültürel mirasın korunması amaçlayan her çalışmada seve seve görev alırız. Biz, tarihi mirasın tahrip edilmesinden dolayı bugün kendimizi de işin içerisine katarak, nasıl hayıflanıyorsak; aynı tepkiyi ve eleştiriyi gelecek nesillerden de göreceğiz. Gelecek nesillerimizin böyle bir durumla karşı karşıya kalmamaları için tarihe, bizler de bugünden sahip çıkmalıyız. ” ifadelerini kullandı. Erzurum Gazetesi, 28.08.2009 |
|
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Bartın'da, Osmanlı ve Roma dönemine ait çok sayıda tarihi eser ele geçirildi.
Bartın Kent Haber, 28.08.2009 |
MİMAR SİNAN'IN HAMAMI 3 MİLYON DOLARA SATILIK
İstanbul Balat'ta bulunan ve 1582 yılında 3. Murad'ın annesi Nurbanu Sultan tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan, daha sonra ise bölgede yaşayan yoğun gayrimüslim nüfusu nedeniyle Yahudi hamamına dönüştürülen Cibali Ayakapı Hamamı 3 milyon dolara satılığa çıkarıldı. 1969 yılından bu yana Hasan Yıldırım adlı şahsa ait olan özel mülkiyetli hamamın satış ve pazarlamasını Remax Partner ofisi yapacak. Hamamın sahibinin eseri korunmak istemesine rağmen yatırım yapamadığı bu nedenle de eseri koruyabilecek yatırımcılar aradığı öğrenildi. Remax Partner Ofisinden Okan Aksudoğan, rölöve çalışması yapılması gereken yapıyı müze ya da sanat galerisi amaçlı kullanacaklara satmak istediklerini belirtti. Aksudoğan müzecilikle ilgilenen şirketlerle de bağlantıya geçeceklerini kaydetti. Bazı kaynaklarda Havuzlu Hamam olarak da geçen Cibali Ayakapı Hamamı'nın 19. yüzyılın sonlarına kadar bu amaçla kullanıldığı daha sıonra ise bölgede sanayi ve depolama faaliyetlerini artmasıyla birlikte hamam niteliğini kaybettiği biliniyor. Yapı halen kereste deposu olarak kullanılıyor. Cibali Ayakapı Hamamı, Yahudi inancındaki durgun suda banyo yapma geleneğinden hareketle içinde "çıfıt batağı" denilen özel bir havuza da sahip. Bölgede yaşayan Musevi vatandaşların gusül abdesti alabilmeleri için bu bölümün sonradan eklendiği tahmin ediliyor. Dış duvarları kesme taş ve tuğladan yapılan hamamın soyunmalık kısmının üzeri ise kubbe ile örtülmüş. Kubbe üstünde şu anda bulunmayan bir aydınlık fenerinin de olduğu söyleniyor. Hamam şu anda harabe halinde bulunuyor. Sabah, Haber: Dilek Taş, 28.08.2009 |
|
ARTIK HEYKELLERİ KORUMALAR BEKLEYECEK
Büyükçekmece’deki
heykelleri 7 gün 24 saat korumalar bekleyecek. Bunun için
bir güvenlik ekibi kuruldu. Çünkü heykelleri
kırıyorlar.
Heykeller oraya uygar bir görünüm kazandırdı.
* * * Dr. Hasan
Akgün, tepkisinde, üzüntüsünde, önlem almada haklı.
Belli olmaz, bir gün taş bile dile gelir de çektiğini anlatabilir. Hürriyet, Yazı: Doğan Hızlan, 28.08.2009 |
|
KURİKİ HÖYÜĞÜ'NDEKİ ÇALIŞMALAR SONA ERDİ
Batman Merkez Oymataş Köyü yakınlarındaki Kuriki Höyüğü´ndeki kazılar sona erdi.
Ekibin 45 gün süren çalışmaları sonunda yedi odası ve koridoru bulunan büyük bir yapı açığa çıkarıldı. Dumlupınar Üniversitesi'nden Yardımcı Doç.Dr. Elif Genç başkanlığında yapılan kazıda laboratuar çalışmaları Eylül ayı başına kadar sürecek. Batman Çayı ile Dicle Nehri'nin birleştiği alanda yer alan Höyük'teki odaların içinde, bazıları basit topraktan, bazıları ise taş bloklardan sanduka sitemi şeklindeki çocuk mezarlarında 6-7 aylık olduğu tahmin edilen 2 tane fetüs ve erken Tunç Çağı ile ilişkili olduğu düşünülen ocaklar ortaya çıkartıldı. Ayrıca, ürünlerin depoladığı silo ile yanmış tahıl kalıntıları tespit edildi.
Elde edilen bulgulardan 3. bin yılları başlarında burada yoğun bir yerleşimin olduğunun görüldüğünü belirten Elif Genç, "İnsanlar ürününü üretip kışın depolarda silolarda muhafaza ediyor. Kazı sonucu o dönem insanların nasıl beslendiğine dair de önemli ipuçları verecek." dedi. Arazi çalışması biten Höyük'te açılan çukurlar, üzeri tahta bloklarla kapatılıp etrafına tel örgü çekilerek koruma altına alındı. 14 Temmuz'da 12 kişilik uzman ve 21 işçi ile başlayan kazılarda, İtalyan Floransa Üniversitesi'nden arkeolog, antropolog ve biyologlar da görev aldı. Batman Gazetesi, 27.08.2009 |
|
ÇARPIK YAPILAŞMA 700
YILLIK TARİHİ GERİDE BIRAKTI
Şehrin elinde kalan son tarihi eser cami miladi 1320'de Selçuklu mimarisiyle yaptırılmış. Camiinin yapımında daha çok ahşap malzeme kullanılmış. Cami akustik ortamı ve mimarisi ile yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından hayranlıkla geziliyor. Bir çok kez onarım ve tamirattan geçen cami, en son 2007'de restore edildi. Orijinal halinin bozulmaması için yoğun bir gayret gösterildiği bilinen restore çalışmalarında uzmanlar görev aldı. İkinci katında bayanlar mahfeli bulunan caminin kapısı İran'dan hediye gelmiş. Konya Vakıflar Bölge Müdürlüğü, caminin kapısını, tarihi değeri olduğu için sergilenmek üzere Konya'ya müzeye kaldırmış. Caminin hemen yanı başında bulunan Seyit Harun Veli'nin türbesi, mezarı başında bulunan çok değerli bir taştan dolayı halka kapalı tutuluyor.
Cami imamı Süleyman Koyuncu, Seydişehir'in kurucusu olarak bilinen Seyit Harun Veli hazretlerini ve camiyi çok fazla tanıtamamaktan yakınıyor. İmam Koyuncu, "Evlerin ve binaların gölgesinde kalan 700 yıllık bir tarihten bahsediyoruz. Ama kimseye sesimizi duyuramıyoruz. Gelmeden kimse burada böyle bir cami olduğunu göremiyor. Evler neredeyse gelip caminin içine girecek. İşyerleri tarihi dokuya zarar veriyor. Çevrenin temizlenmesi gerekiyor." dedi. Seydişehir Müftüsü Sıtkı Beydilli de ilçenin elinde kalan tek tarihi eser olan caminin ve hamamın durumunun içler acısı olduğunu söyledi. Beydilli, "Cami ve hamam evlerin ve dükkanların arasında birer gölge gibi kalıyor. Kimsenin ekmeği ile oynama gayretinde değiliz. Amacımız tarihi dokuya uygun bir çevre düzenlemesinin gündeme taşınması. Burayı tarihi bir cazibe merkezi yapabiliriz. Şehrin 700 yıllık geçmişi olan tarihi dokusunu ön plana çıkarabilirsek bundan herkes karlı çıkar. Caminin çevresi herkesin kullanabileceği bir meydana çevrilebilir, ışıklandırma ile farklı bir ortam oluşturulabilir. Belediyenin bu konuda bir adım atmasını bekliyoruz." şeklinde konuştu. Yeni Şafak, 27.08.2009 |
|
TARİHİ TAŞHAN TURİZME KAZANDIRILACAK
Malatya'nın Hekimhan İlçesi'nde 1200'lü yıllarda yapıldığı kitabelerde belirtilen tarihi Taşhan yeniden restore edilerek hizmete açılırken, Taşhan'ın çevresinde bulunan ve çirkin bir görüntü veren yapıların yıkılması istendi. Hekimhan Belediye Başkanı Sait Özoğlu, 800 yıllık geçmişe dayanan tarihi Taşhan'ın çevresini düzenlemek için istimlak yapacaklarını belirterek, "Taşhan, Vakıflar Bölge Müdürlüğünce yeniden restore edilerek hizmete açılmıştır. Ancak etrafı gerçekten bir kurtarılmayı bekliyor. Çevrede yer alan yıkıntı görünümü veren işyerlerini istimlak ederek Taşhan çevresini yeniden düzenleyeceğiz. Taşhanı da halkımızın hizmetine sunmak için tüm kurum ve kuruluşların desteğini bekliyoruz. Vakıflar Müdürlüğü de istimlak konusunda bizlere yardımcı olmalıdır. 800 Yıldır dimdik ayakta duran bu tarihi değerimizi gelecek kuşaklara devretmeliyiz" dedi.
Hekimhan Kaymakamı Ramazan Fani de tarihi Taşhan'ın büyük bir tarihi miras olduğunu ifade ederek, "Devletimiz büyük bir destek vererek Tarihi Taşhan'ı yeniden restore etmiştir. Çevresindeki yapıların yıkılması gerekiyor. Bunun içinde gereken çalışmaların yapılması gerekiyor. 1. Ceviz Festivali'nde düzenlediğimiz yemek yarışmasını Taşhan'da yaptık ve bu tarihi eserimizin ortaya çıkmasını sağladık. Tarihi Taşhan bundan sonra Hekimhan turizmine açılmalı ve bu yönde değerlendirilmelidir " diye konuştu. Yeni Şafak, 27.08.2009 |
|
PERGE'DE 2 BİN YILLIK LAHİT BULUNDU
Antalya'daki Perge Antik kentinde hiç açılmamış bir lahit bulundu. Arkeologlar, tahrip edilmemiş mezara çok az rastlandığına dikkat çekerek, bunun büyük bir şans olduğunu belirtiyorlar.
Perge'de bu yılki kazılar oldukça verimli geçiyor. Antalya Müzesi'ni süsleyen şaheser niteliğindeki pek çok lahit burada ortaya çıkarıldı. Son kazılarda kireçtaşından yapılmış yaklaşık 2 bin yıllık hiç açılmamış bir lahit bulundu. Trt/Haber, 27.08.2009 |
|
KARS'IN SİMGESİ KAZ
HEYKELİ KALDIRILDI Milliyet, Haber: Mukadder Yardımcıel, 27.08.2009 |
|
DEPREMLE ORTAYA ÇIKAN TARİH
10 sene önce meydana gelen 17 Ağustos depremi, İzmit'te Roma dönemine ait tarihi eserlerin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Yıkılan bir binanın enkazı kaldırılırken bulunan kalıntıları gün yüzüne çıkartma çalışmaları sürüyor.
İzmit'in Çukurbağ Mahallesi'nde yıkılan bir binanın enkazını kaldırma çalışmaları sırasında Roma dönemine ait tarihi kalıntılara rastlandı.
Arazinin istimlak işlemlerinin tamamlanmasının ardından da kazı çalışmalarına bu yaz başlanabildi.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Kocaeli Müzeler Müdürlüğ'nce ortaklaşa yürütülen çalışmalarda, şu ana kadar MS 3. yüzyıla ait olduğu tespit edilen asker panosu, kadın başı heykeli ve bina kalıntıları bulundu.
Kazı çalışmalarının sonuçlandırılması ve bulunan eserlerin sergilenmesi planlanıyor. Trt/Haber, 27.08.2008 |
|
ENDER KÜLT YAPILARDAN
Denizli’de Hierapolis antik kentinde, bir Anadolu tanrısı olan Apollon’u, tahtta otururken gösteren, başsız 4 metre yüksekliğinde, mermerden, anıtsal bir heykel iki parça halinde gün ışığına çıkarıldı. İtalyan kazı heyeti başkanı arkeolog Prof.Dr. Francesco D’Andria “Heykelin, Anadolu’da az rastlanan, büyük boyutlu ender kült yapıtlarından biri olduğunu” açıkladı.
Anadolu’da bu tipteki anıtsal heykellerin sayısının on kadar olduğunu söyleyen İtalyan kazı başkanı, İzmir Klaros kutsal alanında, 7 metre yüksekliğinde, yine tahta oturmuş Apollon’un yanında tanrıça Artemis ile kız kardeşi ve annesinin heykellerinden başka bir de Burdur Sagalassos’ta 3 metre yüksekliğinde bir başka Apollon heykel buluntuları ile paralelliğe dikkati çekti. Cumhuriyet, Haber: Özgen Acar, 27.08.2009 |
|
KARARGAH TEPESİ TURİZME
AÇILIYOR
Ağrı Kent Haber, 27.08.2009 |
|
TARİHİ ESER KAÇAKÇISI TURİST SERBEST
Antalya'da, tatil dönüşünde havalimanında tarihi eser olarak nitelendirilen bir taş ile yakalanan Fransız turist, dört ay tutuklu kaldıktan sonra mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
Tatil için eşi ve çocuklarıyla Fransa'dan Antalya'ya gelen Domanick Murugan isimli Fransız turist, kentin en eski yerleşim birimlerinden Kaleiçi'nde 20 Euro'ya bitki kabartmalı bir taş satın aldı. 2 Mayıs tarihinde tatil bitişinde Fransa'ya dönmek için Antalya Havalimanı'na giden Fransız turist tarihi eser olarak nitelendirilen taş ile yakalandı. Yurt dışına çıkarılması yasak olan tarihi taş ile yakalandıktan sonra yargılanan Murugan, çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine konulmuştu.
Tarihi eser kaçakçılığı suçlamasıyla dört aydır tutuklu bulunan ve Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına devam edilen Domanick Murugan serbest bırakıldı. Duruşmaya sanığın ablası Rubby Mercier, eniştesi Marc Mercier ve Fransa'dan gelen gazeteciler de katıldı. Duruşma sonunda Murugan, 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Murugan'ın iyi hali nedeniyle mahkeme heyeti bu cezayı önce 1 yıl 15 gün hapis ve 3 bin 327 TL para cezasına ardından beş yıl herhangi bir suç işlememesi şartıyla serbest bırakılmasına karar verdi.
Duruşmanın ardından büyük bir sevinç yaşayan abla Rubby Mercier ve enişte Marc Mercier, karardan dolayı memnun olduklarını söyledi. Fransız gazetelerinde Murugan'ın cezaevinde kötü şartlar altında kaldığı şeklinde haberlerin hatırlatılması üzerine enişte Marc Mercier, "Böyle bir durum olmadı" dedi.
Fransız Murugan'ın avukatı Bilal Kalaycı ise karardan memnun olduğunu söyleyerek adaletin yerini bulduğunu belirtti. Antalya Kent Haber, 27.08.2009 |
|
İKİ TARİHİ CAMİ ONARILACAK
İzmit Belediye Başkanı Dr. Nevzat Doğan, Tarih Koridoru projesi kapsamında yer alan iki önemli tarihi yapının onarımlarına ilişkin Ankara düzeyinde yaptığı girişimlerden olumlu sonuç aldı.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Akçakoca Mahallesi’nde 1255 yılında yapılan Dere Camii ile Veliahmet Mahallesi’ndeki Zıbıncı Camiinin onarımı için düğmeye bastı. Dere Camii için ihalenin en geç ocak ayına kadar yapılacağı açıklandı. Zıbıncı Camii için de ihale öncesinde, proje ve rölöve çiziminin bir an önce gerçekleştirilmesine ilişkin çalışmalara hız verildiği bildirildi. Tadilatları yıllardır gündemde olan ama bir türlü prosedürlerin aşılamadığı bu iki tarihi yapı ile ilgili Ankara’dan gelen yeni haber, İzmit adına sevindirici oldu.
Geçtiğimiz hafta Ankara’da Vakıflar Genel Müdür Vekili Aydın Seçkin ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Sanat Eserlerinden Sorumlu Yapı İşleri Daire Başkanı Suat Giray ile görüşen İzmit Belediye Başkanı Dr. Nevzat Doğan, aradan bir hafta geçtikten sonra Ankara’dan iki tarihi yapı için onarım kararı çıktığının kendisine bildirilmesini memnuniyetle karşıladı. Tarih Koridoru projesine ilişkin çalışmaların sürdüğünü dile getiren Başkan Doğan, “Bu koridor üzerinde yer alan ve mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan Akçakoca ve Zıbıncı Camilerinin restorasyonu için düğmeye basıldığı bize bildirildi. Bu sevindirici bir haber ve İzmit’in çehresini değiştirecek bir girişim olan Tarih Koridoru Projemize de çok önemli bir destektir.” Şeklinde konuştu. Özgür Kocaeli, 27.08.2009 |
|
SİDE'DE ARKEOLOJİK
KAZILARA DEVAM
Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Doç.Dr. Hüseyin Sabri Alanyalı’nın başkanlığında, Doç.Dr. Feriştah Alanyalı, Doç.Dr. A. Tolga Tek ve Yrd. Doç.Dr. Alptekin Oransay, Yrd. Doç.Dr. Erkan İznik ve Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğrencilerden oluşan ekibin yürüttüğü arkeolojik kazı çalışmaları, tiyatronun orkestra bölümünde, Dionysos Tapınağı ile Tak ve çevresinde yoğunlaştı.
Doç.Dr. Hüseyin Sabri
Alanyalı, Side’deki çalışmaların merkezini tiyatro
ve çevresinin oluşturduğunu belirterek, “Side
Tiyatrosu’nda çok uzun yıllardan bu yana çalışmalar
sürüyor. 2009 yılında Side Tiyatrosu çalışmaları
çerçevesinde, Anadolu Üniversitesi Uydu ve Uzay
Bilimleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü tarafından
Doç.Dr. Alper Çabuk başkanlığındaki bir ekip
tarafından harita çalışmaları yürütüldü. Bu
çalışmaların en önemli amacı mevcut kent planının
koordinatlandırılması ve balondan yararlanarak bir
nokta bulutunun üretilmesi” dedi.
Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Doç.Dr. Hüseyin Sabri Alanyalı, çalışmalar kapsamında Agora’da temizlik ve düzenleme çalışmalarının da gerçekleştirildiğini ifade etti. Doç.Dr.Alanyalı, şunları söyledi: “Öncelikle alana dökülen toprak ve kum kaldırılarak yoğun ot ve bitki temizliği yapılmış, iki Agoranın ortasına atılmış tiyatrodaki etkinliklerde kullanılan tuvalet, antik doku içinde büyük bir kirlilik oluşturduğundan buradan vinçle kaldırılarak alan boşaltılmıştır. Önümüzdeki yıllarda çalışmalar tamamlandıktan sonra ziyarete açılması planlanan Agora ve çevresi şimdi tüm unsurları ile birlikte daha iyi algılanmaktadır. “
Doç.Dr. Hüseyin Sabri Alanyalı, 2010 yılında gerçekleştirilecek kazı ve çalışmalar çerçevesinde Agora’da yer alan daire planlı Tykhe Tapınağı’nın rölöve çalışmalarına başlanacağını ifade etti. Doç.Dr.Alanyalı, “Agora kazıları 1948 yılında başlamıştır. Fakat zamanın teknik yetersizliklerinden dolayı mimari parçaları tam tasnif edilememiştir. Gelecek yıl tapınağın çevresinde temel sondajı yapılacağı gibi, mimari elemanları da incelenerek restorasyon çalışmaları için temel veriler sağlanmış olacaktır. Amacımız finansal kaynak bulunduğunda tapınağın kısmen ayağa kaldırılmasıdır" dedi.
Son yıllarda arkeolojik alanlarda yürütülen disiplinlerarası çalışmaların, bilimsel araştırmalara çok önemli yeni bilgiler sağladığını da sözlerine ekleyen Doç.Dr. Alanyalı, " Side’de bu yıl Anadolu Üniversitesi Fizik Bölümü, Malzeme Bilimi ve Mühendisliği bölümü ile Ankara Üniversitesi Fizik Bölümü’nün katkıları ile malzeme karakterizasyonu ve tarihlendirme çalışmaları başlatılmıştır.Kazı alanlarından alınan numuneler optik Limunesans yöntemleri ile tarihlendirilmektedir. Bir başka ifade ile bu numunelerin en son güneş ışığını ne zaman gördüğü tespit edilmektedir. Bu şekilde elde edilen sonuçlar arkeologlara özellikle stil yoluyla tarihleme yapamadıkları harç ve sıva gibi malzemenin tarihlenmesinde yardımcı olmaktadır" şeklinde konuştu. Antalya Kent Haber, 27.08.2009 |
|
EUROPA NOSTRA TAORMINA
KONGRESİ'NİN ARDINDAN KÜLTÜREL MİRAS KONUSUNDA AKTİF
LOBİ FAALİYETİ YÜRÜTMEYE BAŞLIYOR
Kongre kapsamındaki çalışma toplantısında kabul edilerek yayınlanan “Kültürel Mirasın Avrupa İçin Önemi” başlıklı politika belgesi, Avrupa Birliği kurumlarını, 2013 yılına kadar sürecek Kültür Programı’nın uygulanması ve gelecekte diğer programların oluşturulmasında kültürel mirası tam anlamıyla dikkate almaya çağırıyor. Avrupa Parlamentosu’nda yeni seçilen üyelerin ve Avrupa Komisyonu’nda yeni atanan yetkililerin göreve geldiği önemli bir dönemde yayınlanan politika belgesi, kültürel mirasın ilgili tüm politikalara dahil edilmesini talep ediyor. Belgede değinildiği üzere Europa Nostra, 2010 başlarında Brüksel’de düzenleyeceği 2. Avrupa Kültürel Miras Politikası Forumu aracılığıyla kültürel miras alanında rol alan paydaşları bir araya getirmeyi ve politika belgesinde ifade edilen görüşleri paylaşmayı planlıyor.
Kongre kapsamında 4 Haziran günü düzenlenen “Avrupa’nın Tarihi Kasabaları ve Köyleri ile Çevresindeki Peyzajın Korunması” konulu Europa Nostra Forumu’nda ise aşırı nüfus artışı, turizm baskısı, plansız gelişim ve ilgisizlik nedeniyle tehdit altında olan kasabalar, köyler ve kırsal peyzajların korunması konusu ele alındı. Forumun sonunda kabul edilen “Avrupa’nın Belleği ve Kimliğinin Korunması” başlıklı Taormina Bildirgesi, kültürel mirasın korunmasının yalnızca büyük ölçekli ve herkes tarafından bilinen anıtların korunmasında ibaret olmadığının altını çiziyor ve Avrupa’daki küçük kasaba ve köylerdeki değerlerin korunmasının da Avrupa’nın bellek ve kimliğinin sürdürülmesinde önemli bir yer tuttuğunu vurguluyor.
Merkezi, Hollanda-Lahey’de bulunan Europa Nostra, Avrupa’dan tarihi miras konusunda çalışan 220 sivil toplum örgütünü biraraya getiriyor. Buna ek olarak, 170 kamusal ve özel kuruluş (bölgesel ve yerel yönetimler, müzeler, üniversiteler vb) ve her geçen gün sayısı artan kişisel üyeler de Europa Nostra’yı destekliyor. Taormina Genel Kurulu’nda seçilen yeni Yönetim Kurulu Üyeleri arasında Türkiye’den Orhan Silier de bulunuyor.
Mimarlar Odası, Taormina’daki Genel Kurul toplantısında Europa Nostra üyeliğine kabul edildi. Europa Nostra’nın bir sonraki Genel Kurul toplantısı 9-12 Haziran 2010’da İstanbul’da düzenlenecek. Mimarlar Odası, 27.08.2009 |
|
YENİ İSTİKLAL MARŞI ARAYIŞI BELGELENDİ
1921 yılında kabul edilen İstiklal Marşı'nın yerine yeni bir marş için açılan yarışmaların belgeleri ilk kez gün ışığına çıktı. Yıpranmış belgeler restore ediliyor.
Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Bekir Şahin, yazma eserlere ilgisi olan öğretmenin son altı- yedi yıldır 100’ün üzerinde belgeyi kazandırdığını, son teslim edilen 57 belgede 1925 yılında düzenlenen İstiklal Marşı yarışmasıyla ilgili şartname, başvuru dilekçeleri ve çok sayıda şiir gibi önemli bilgiler yer aldığını kaydetti. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Caner Arabacı da Cumhuriyet döneminde yeniden milli marş yazılması konusunda yarışmalar yapıldığını bildiklerini ifade etti: “1924, 1925’ten itibaren İstiklal Marşı’nı değiştirmeye yönelik bu tür çabalar resmen sarf edilmiş, basında yazılar yazılmış. Fakat bu yarışmalarla ve mahiyetiyle ilgili ilk defa birinci elden belgeler böylece ortaya çıkarılmış oluyor. Yeni marş arayışını Türkiye’nin 1924’ten sonra Batı’ya yönelişiyle ilişkilendirmek gerekiyor. İstiklal Marşı ise İngiltere, Fransa, Yunanistan ve İtalya Türkiye’de işgalciyken yazıldı. Onun için İstiklal Marşı’nda Batı’yla ilgili çok net ifadeler var. Batı’yı ’tek dişi kalmış canavar’ olarak gören ifadeler var.” Belgeler arasında, Enis Behiç Koryürek’in bir şiiri ve Osman Zeki Üngör’e ait bestenin yazdığı mektup, 1925 yılında yapılan İstiklal Marşı Beste ve Güfte Yarışması’yla ilgili olarak Milliyet Gazetesi’nin 13 Kasım 1925 tarihli sayısındaki duyuru da yer alıyor. Radikal, 27.08.2009 |
|
TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI YAPAN İKİ YABANCI UYRUKLU YAKALANDI
Adana'da tarihi eser kaçakcılığı yapan yabancı uyruklu iki zanlı gözaltına alındı.
Alınan bilgiye göre, ilde çok sayıda tarihi eseri yurt dışına çıkartacağı bilgisini alan Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube ekipleri, Ziyapaşa Mahallesi'ne operasyon düzenledi. Baskında A.A.A ve A.F.İ isimli yabancı uyruklu şüpheliyi yakalandı.
Şahısların kullandığı araçta yapılan aramada direksiyon kutusu içerisine gizlenmiş halde Pers, Grek, Ortaçağ, Roma, Bizans ve Venedik dönemlerine ait çeşitli şekil ve ebatlarda toplam 507 adet sikke, 1 adet gümüş yüzük, 2 adet bronz yüzük, 1adet gümüş kolye, 1 adet gümüş madalyon olmak üzere toplam 512 adet tarihi esere el konuldu. Emniyet Müdürlüğü'nde ifadeleri alanın A.A.A ve A.F.İ. adlı kişiler Cumhuriyet Savcılığı'na sevk edildi. haberler.com, 26.08.2009 |
|
MANİSA GÖRDES'TE NEOLİTİK ÇAĞ'A AİT YERLEŞİM YERİ BULUNDU
Manisa'nın Gördes İlçesi'ne bağlı Kayacık beldesinde, Geç Neolitik Çağ'a ait yerleşim yeri bulundu.
Yerleşim yeri, Adnan Menderes Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Doç.Dr. Ergin Akdeniz başkanlığındaki bir grup arkeolog ve öğrenciden oluşan ekip tarafından, Kayacık sınırları içerisindeki Yanık Tepe mevkisinde tespit edildi.
Ekip, TÜBİTAK'ın "Prehistorik ve Protohistorik Çağlarda Manisa ve Çevresi" adlı projesi kapsamında yapılan yüzey araştırmasında çalışıyor. Projede Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı ise Denizli Müzesi arkeoloğu Kezban Yılmaz temsil ediyor. Yerleşim yerinin en önemli özelliği, Plateia Petra (Şahan Kayası) adıyla anılan antik yerleşimin, yakınında bulunması.
Kazı
başkanı Doç.Dr. Akdeniz, "Bölge, uzun süre Akhisar
ve çevresinin iç kesimlerle ulaşımında çok önemli
bir güzergah görevi üstlenmiş. Çalışmalar sonucu Geç
Neolitik, Kalkolitik ve özellikle İlk Tunç çağlarına
tarihlenen çanak, çömlek parçaları topladık. Bunlar,
çizim ve fotoğraflama işlemlerinin ardından çağdaşı
buluntularla karşılaştırılacak." dedi. Turizm Gazetesi, 26.08.2009 |
|
DÜLÜK ANTİK KENTİ'NDEKİ KAZI ÇALIŞMALARI BAŞLIYOR
Şehitkamil Belediyesi'nin koordinasyonunu yaptığı Dülük antik kentindeki kazı çalışmalar hafta sonunda başlıyor. Almanya'nın Münster Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Engelbert Winter'in başkanlığını yapacağı kazı çalışmalarına değişik ülkelerden 18 arkeoloğun katılacağı belirtildi. Proje kapsamında Gaziantep'e gelen 18 arkeoloğa, 19 işçi de destek verecek.
Kazı çalışmalarının başkanlığını yapacak Almanya'nın Münster Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Engelbert Winter, çalışmaların 3 Ekim 2009 tarihinde sona ereceğini söyledi. Kazı çalışmaları öncesi Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu'nun makamında ziyaret eden Dr. Engelbert Winter, kazı çalışmalarının hızlandırılması konusundaki fikirleri olumlu karşıladıklarını belirterek, Fadıloğlu'na turizme verdikleri önemden dolayı teşekkür etti. Winter, "Turizm konusunda bilgi sahibi ve donanımlı bir belediye başkanının koordinasyonunda bu kazı çalışmalarını gerçekleştireceğimiz için ekip olarak şanslıyız." dedi.
Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, kazı çalışmalarına hız kazandırmak için çeşitli alternatifler geliştirdiklerini söyledi. Fadıloğlu, şunları söyledi: "Kültürel mirasın korunması ve bazı buluntuların yeni nesillere aktarılması açısından kazı çalışmaları büyük önem taşıyor. Değişik ülkelerden gelen arkeologlarımızı ilimizde ağırlamaktan büyük onur duyuyoruz. Yine değerli hocamız Dr. Engelbert Winter'i de kazı çalışmaları başlamadan burada görmek bizi mutlu etti. Yerel yönetimlerin rutin hizmetler kadar kültür ve turizm alanında da aktif rol alması gerektiğine inanıyoruz. Seçim öncesi bu konuda vaatler vermiştik. Dülük'teki kazı çalışmalarının uzun süreli yapılmasını sağlayarak, çalışmaların daha verimli olması arzusu içerisindeyiz. Bu konuda son derece deneyimli bir ekip oluşturduk. Şehitkamil İlçesi sosyal donatıları, yolları, teknolojik alp yapısı ve sporu kadar kültür ve turizm alanındaki yenilikleriyle de konuşulacaktır." haberler.com, 26.08.2009 |
|
1600 YILLIK TAPINAK
BULUNDU
Dünyada mimari açıdan ikinci örnek olan tapınak, üzeri kapatılarak bir turizm merkezine dönüştürülecek ve Hıristiyanlar hac için bu mekana gelecek.
Uludağ Üniversitesi (UÜ) ve İsviçre'nin Lozan Üniversitesi ve Bursa Müze Müdürlüğü ile ortaklaşa yürütülen kazılar neticesinde, Roma dönemine ait olan ve şu ana kadar adı konulamayan tarihi yapının, Doğu Roma'da Hıristiyanlık dininin resmi din olarak kabul edilmesinin ardından yapılan ilk kilise olduğu belirlendi. Bir benzerinin Fransa'nın başkenti Paris'te olduğu söylenen bazilika, heyet tarafından koruma altına alındı.
Kilisede yer alan mozaiklerin üzerinde bulunan yazılar ise herkesi hayrete düşürdü. Tarihçiler ise yazının kiliseye yardım eden insanların unutulmaması için mozaiklerin üzerine isimlerinin yazıldığını söyledi.
Bursa Müze Müdürü Enver Sağır, "Bu tapınağın Roma döneminden erken Hıristiyanlık dönemine ait bir kültür merkezi olduğunu söyleyebiliyoruz. Bu yılki kazılarda belli bir tabakaya ulaştık. Yeterli bilgi elde ettik. Mozaiğin sağlamlaştırılması ve çevredeki alanların kamulaştırılmasıyla birlikte bu alan daha geniş bir çevreye yayılacak. Bu sene tapınak üzerinde yer alan mozaiklerin üzerinde ilginç yazılara rastladık. Burada yer alan yazıların kiliseye yardım edenlere ait olduğunu tahmin ediyoruz. 2012 yılında dünyada mimari açıdan ikinci örnek olan bu tapınağın üzeri kapatılıp ziyarete açılacak" dedi.
İsviçre Lozan Üniversitesi'nden gelen heyetin başkanı arkeolog Claude Alain Paratte, projede çalışmaktan büyük memnuniyet duyduğunu, özellikle çıkarılan mozaiklerin mükemmel bir dekorasyona sahip olduğunu belirtti. Bu yılki çalışmalarda çok iyi sonuçlar elde ettiklerini belirten Paratte, "Çalışmalar sonucu burada bir tapınak, tapınaktan sonra sütunların olmadığı küçük bir kilise, sonra sütunlu bir kilise ve daha sonra iki tane küçük bazilikanın olduğu ortaya çıktı. Bu yıl yapılan kazılarda tapınak odaları ve yeni bir tapınak ortaya çıktı. Burasının o dönemde hac olarak kullanıldığını tahmin ediyoruz. Buraya gelen misafirler ise muhtemelen tapınak odalarında misafir edildi" diye konuştu.
Kazıların ne zaman
biteceği konusunda kesin bir şey söylemenin yanlış
olduğunun altını çizen Paratte, çalışmaların 20 yıl
sürebileceğini ifade etti. Özel kaplama malzemeler
kullanılarak koruma altına alınan tarihi kilisenin
restorasyon çalışmaları önümüzdeki yıllarda da devam
edecek. |
|
TARİH ŞEHRİ KİLİS
Kilis Valiliği'ne ait www.kilis.gov.tr internet sitesinden derlenen bilgiye göre, 18 höyük içerisinde sadece Oylum Höyük'te kazı yapılıyor. 18 höyüğün 6 tanesi Elbeyli İlçesi'nde bulunuyor.
Söz konusu internet sitesinde Kilis ve ilçelerindeki höyükler şöyle sıralanıyor: "Kilis merkez Oylum Köyü'nde Oylum Höyük, Elbeyli İlçesi Güvendik Köyü'nde Çatal Höyük, Elbeyli İlçesi Geçerli Köyü'nde Kulsurun Höyük, Kilis merkez Öncüpınar karayolu üzerindeki Leylit mevkiinde Leylit Höyük, Kilis merkez Yavuzlu beldesinde Yavuzlu Höyük, Kilis merkez Acar Köyü'nde Acar Höyük, Musabeyli İlçesi Belentepe Köyü'nde Belentepe Höyük, Polateli İlçesi Polatbey Köyü'nde Polatbey Höyük, Kilis merkez Karamelik Köyü'nde Karamelik Höyük, Musabeyli İlçesi Murat Höyük Köyü'nde Murat Höyük, Elbeyli İlçesi Taşlıbakar Köyü'nde Taşlıbakar Höyük, Kilis merkez Çörten Köyü'nde Sinnap Çörten Höyük, Kilis merkez Demirciler Mahallesi İçeri Bahçe Akpınar mevkiinde Akpınar Höyük, Kilis merkez İnanlı Köyü'nde İnanlı Höyük, Elbeyli İlçesi'nde Çamurlu Höyük, Elbeyli İlçesi Taşlıbakar Köyü'nde Tileyli Höyük, Elbeyli İlçesi Yağızlı Köyü'nde Kızıl Höyük, Kilis merkezde Kumludere Höyük adı alında tescilli 18 höyük yer alıyor."
Kilis Valiliği internet sitesinde kent envanterindeki bilgilere göre Oylum Höyük, boyutları itibarıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin en büyük höyüklerinden biri olarak biliniyor. Envanterde Oylum Höyük ile ilgili şu bilgilere yer veriliyor:
"Biri 22 metre, diğeri 37 metre yüksekliğinde ve bir boyunla birbirine bağlanan iki yükseltiden oluşan höyük, 460 metre uzunluğunda ve 370 metre genişliğindedir. Ovadaki alçak bir yükselti üzerine kurulan Oylum Höyük, yüksek Anadolu platosunun bittiği ve Suriye'ye doğru uzanan düzlüklerin başladığı verimli topraklar üzerinde bulunmaktadır. Höyüğün batı etekleri boyunca akan ve Kilis Ovası'ndan doğan Akpınar Deresi, binlerce yıl boyunca buradaki yerleşmelerin yaşam kaynağı olmuştur. Höyük, Kilis Ovası'na hakim durumdadır. Kilis'in bulunduğu bölge Mezopotamya'dan Filistin'e uzanan "Bereketli Hilal'in kuzeybatı ucunda yer almaktadır. Höyüğün doğu-batı ve kuzey-güney yönlerinde uzanan eski ticaret yolları üzerindeki stratejik konumu, burayı oldukça önemli bir arkeolojik merkez kılmaktadır. Oylum Höyük, çevresindeki uydu yerleşme niteliğindeki birçok höyükle birlikte, başta Tunç Çağları MÖ 3000-1200/1000 olmak üzere çeşitli dönemler boyunca bölgesel bir merkez konumuna gelmiştir. Gerek yüzey araştırmaları gerekse gerçekleştirilen kazılar, höyüğün en azından Geç Kalkolitik Dönem'den, yani MÖ 3500-3000'den itibaren kesintisiz olarak yoğun iskan gördüğünü ortaya koymaktadır. Anadolu, Suriye, Mezopotamya arasında yer alan oldukça büyük bir höyüktür. Stratejik bir konumda bulunan höyük, hemen her dönemde iskan görmüştür. Bu nedenle arkeolojik açıdan büyük bir önem teşkil etmektedir. Söz konusu üç kültürün kesiştiği bir merkez olarak yalnız Anadolu arkeolojisi için değil aynı zamanda Ön Asya arkeolojisi için de büyük bir önem taşımaktadır. Orta Tunç Çağı'nda önemli bir siyasi güç olan Hititler'in, güney seferlerinde Oylum Höyük'ü kullanmış olduğu tahmin ediliyor. Höyük'te Hititlere ait arkeolojik bulguların ele geçmesi de bu tahmini güçlendiriyor. Bakırtaş (Kalkolitik) Çağı'ndan Hellenistik Dönem'e kadar kesim iskan gören Oylum Höyük'te yapılan kazılar sonunda bölgenin tarihinin yanı sıra Ön Asya'nın tarihi de aydınlanmaktadır. Oylum Höyük'te 1989 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Engin Özgen'in başkanlığında başlayan kazı çalışmaları, Cumhuriyet Üniversitesi'nden Yrd. Doç.Dr. Atilla Engin, Yrd. Doç.Dr. Erdal Eser, Yrd. Doç.Dr. Meryem Acara Eser'in danışmanlığında her yıl kesintisiz olarak sürmektedir. Kazı sonucu ele geçen buluntular Kilis'te müze olmadığı için Gaziantep Müzesi'nde sergilenmektedir." Gaziantep Hakimiyet, 26.08.2009 |
|
MALATYA'NIN ADI BİLE YOK
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Nemrut Dağı'nda yapılacak çalışmalarla ile ilgili bakanlıkta Adıyaman Milletvekilleri ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğretim üyeleri ile toplantı gerçekleştirdi. Malatya Haber, 26.08.2009 |
|
ÇUKURBAĞ KAZISI HEYECANLA SÜRÜYOR
Roma dönemine ait kalıntıların olduğu Çukurbağ kurtarma kazısı Büyükşehir Belediyesi ve Kocaeli Müzeler Müdürlüğü tarafından yürütülüyor. Çukurbağ kazısı, Kocaeli’nde şu ana kadar yapılan en geniş kapsamlı arkeolojik kazı olmanın yanı sıra yerel yönetimin içinde bulunduğu ilk çalışma olma özelliğini de yansıtıyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi milattan sonra 3. yüzyıl Roma dönemine ait kalıntıların bulunduğu Çukurbağ Kurtarma Kazısı’nı Kocaeli Müzeler Müdürlüğü ile beraber sürdürüyor. Kazı çalışmaları sırasında kentin tarihine ışık tutacak bulgular bulundu.
Çukurbağ kurtarma kazısında incelemede bulunan Başkan Karaosmanoğlu, Kocaeli Müze Müdürü İlksen Özbay ile yetkililerden bilgi aldı. Büyükşehir olarak, Kocaeli’nin tarihi dokusuna sahip çıktıklarını aktaran Başkan Karaosmanoğlu, “Kentimizin tarihi dokusuna büyük önem ve değer veriyoruz. Bu kentin tarihi değerleri, bizim için büyük bir miras. Bu miras geçmişte büyük ölçüde tahrip edilmiş ve burada olduğu gibi toprak altında kalmış. Büyükşehir olarak Kocaeli’nin tarihi değerlerini gün yüzüne çıkarmak için çok önemli çalışmalarımız var. Kocaeli’nin tarihi değerlerini ortaya çıkardığımız zaman, önemini daha iyi anlayacağız. Tarihi mirasımız bizim için önemli bir zenginliktir. Bu bize atalarımızdan gelen bir miras. Bu mirasa ihanet etmemeli, sahip çıkmalıyız’’ ifadesini kullandı.
Büyükşehir Belediyesi, 17 Ağustos Depremi’nde yıkılan evden yola çıkılarak tespit edilen Roma dönemine ait kalıntıları gün yüzüne çıkartmak için Kocaeli Müzeler Müdürlüğü ile Çukurbağ da ki alanda kurtarma kazısı yürütüyor.
Özgür Kocaeli, 26.08.2009 |
|
IRAK'TA ÇALINTI BİR PICASSO TABLOSU BULUNDU
Irak polisine bağlı özel kuvvetler biriminin, ülkenin güneyinde bir eve düzenlediği baskında çalıntı bir Picasso tablosunu ele geçirdiği, tabloyu satmayı planlayan kişiyi de tutukladığı bildirildi.
Cnn Türk, Fotoğraf: Akşam, 26.08.2009 |
|
KUBADABAD SARAYI TURİZME KAZANDIRILMAYI BEKLİYOR
Mustafa Çıpan, Beyşehir Gölü kıyısında bulunan ve Selçuklu Devleti'nin ayakta kalan tek sarayı olan Kubadabad Sarayı'nın hem Edirne, Bursa ve İstanbul'daki Osmanlı saraylarına kaynak teşkil eden, hem de dönemini yansıtan tek sivil saray mimari örneği olduğunu bildirdi.Sarayla ilgili olarak, 18 Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Rüçhan Arık tarafından 29 yıldır bölgede kazı çalışmaları yürütüldüğünü hatırlatan Çıpan, gelecek yıl çalışmaların 30'ncu yılı münasebetiyle hem nitelikli bir yayın yapmak, hem de saray kompleksinde farklı bir proje uygulamak istediklerini kaydetti. Çıpan, sarayın bulunduğu nokta ile ana yol arasındaki yolun parke gömme taşlarla yeniden değerlendirileceğini belirterek, “Bütün kazıları gerçekleştiren hocamızla yaptığımız istişareleri bakanlığımızla paylaşarak çalışmaları yürütmeye çalışıyoruz. Bundan bir ay önce de, hocamızın hazırlamış olduğu bir raporu TBMM Başkanımıza sunarak, Kubadabad Sarayı'nın milli saraylar kapsamına alınması talebinde bulunmuştuk. Konunun takipçisi olacağız. Meclis başkanımızın bilgilendirilmesi, bölge milletvekillerimizin ve bakanlığımızın, bürokratlarımızın bu konuda hassasiyet göstermeleri bizim için son derece anlamlı. Gerçekten Edirne'de, Bursa'da, İstanbul'daki Osmanlı saraylarına kaynak teşkil eden, hem de dönemini yansıtan tek sivil saray mimari örneği olan Kubadabad Sarayı, mutlaka kurtarılmalı ve turizme kazandırılmalıdır” diye konuştu.
Selçuklu Devleti'nin ayakta kalan tek sarayı olması nedeniyle, Kubadabad Sarayı'nı çok önemsediklerini ve bu konuda yapılan çalışmaları titizlikle yürüttüklerini de dile getiren Çıpan, yakın bir gelecekte somut gelişmeler elde ettikçe konu hakkında kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceklerini sözlerine ekledi. Yeni Şafak, 26.08.2009 |
|
ANTİK AGORA'DA KAZI ÇALIŞMASI
İzmir'de 2 bin 500 yıllık geçmişe sahip "Antik Agora" kentle bütünleşiyor.
Kamulaştırma çalışmalarıyla Agora'nın çevresi 3 bina dışında tamamen açıldı. Kazıların da sürdüğü bölge, kent içinde önemli bir cazibe merkezi olacak. Bölgede kazılar 75 yıldır sürüyor. Kamulaştırma işlemleriyle Agora'nın çevresindeki eski binalar da yıkıldı.
Bu yılki kazılar ise batı bölümünde devam ediyor.
Kazı Başkanı Yrd. Doç. Akın Ersoy, "Bu batı alan olarak tanımladığımız bu yıkımı yapılan alanda bir agora kadar Türk arkeolojisine dünya arkeolojisine hizmet edecek bir potansiyel alan ortaya çıktı." dedi.
İzmir'de bulunmuş yerinde korunmuş en büyük mozaikli tabana ulaştıklarını belirten Ersoy, sergilemeye dönük olarak çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Çalışmaların tamamlanmasıyla bölge bir "Arkeoloji ve Tarih Parkı"na dönüştürülecek. Trt/Haber, 26.08.2009 |
|
BODRUM'DA 2500 YILLIK KUTSAL ALAN BULUNDU
Myndos Antik Kenti Kazı Başkanı Prof.Dr. Mustafa Şahin, Tavşan Adası'nda yapılan kazılarda kilise kalıntıları, mezar alanı ve tapınak olduğu düşünülen bir yapı bulduklarını belirterek, ''Bu bulgular Tavşan Adası'nda 2500 yıllık bir kutsal alanın olduğunu ortaya koyuyor'' dedi. Prof.Dr. Şahin, gazetecilere yaptığı açıklamada, Gümüşlük beldesinde bulunan tarihi Myndos Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarının 2004 yılında yüzey araştırmaları ile başladığını söyledi. Kazı çalışmalarına 2007-2008 yıllarında çeşitli nedenlerden dolayı ara verildiğini hatırlatan Şahin, ''Çalışmalara 2009 yılında yeniden başlandı. Bu tarihe kadarki dönemde yapılan çalışmalarında bazilika, ayazma, Dor stoası, su sistemine ait önemli bölümler bulundu'' diye konuştu. Prof.Dr. Şahin, kazı çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri verdi: 'Burada yaptığımız kazı çalışmalarında MÖ 5. yüzyıla ait bir yapının duvarlarını ortaya çıkardık. Bu yapı tapınak ya da benzeri anıtsal bir yapı olabilir. Yapının tapınak olduğunu düşünüyoruz. Çünkü limana girişte ve hakim bir noktada. Bununla ilgili çalışmalar bu hafta başlatılacak ve en azından bir bölümü kazı sezonu boyunca gün ışığına çıkartılmaya çalışılacak. Bu bölgeye kutsal bir alan diyebiliriz. Tahmin etiğimiz gibi bir tapınak söz konusu ise MÖ 5. yüzyıldan başlayan ve MS 10. yüzyıla kadar kullanılan kutsal bir alan söz konusu.''
Tavşan Adası'nda yaptıkları kazı çalışmalarında MS 13. yüzyıla ait bir yerleşim alanı bulduklarını da anlatan Şahin, bu yerleşim alanın bir sur duvarı ile çevrili olduğunu kaydederek, şunları kaydetti:''Burada yaptığımız kazılarda da bir kilise kalıntısını ortaya çıkardık. Kilisenin zemini mozaik ile kaplı. 10 Eylülden sonra taban mozaiğini sağlamlaştırma çalışması başlayacak. Kilisenin eteğinde ise bir mezar alanı ortaya çıkardık. Her mezarda ortalama 6 iskelet bulunmakta. Mezar buluntuları, mezar alanının kilise ile bağlantılı olduğunu gösteriyor. Sonuç olarak Tavşan Adası'nda yapılan kazılarda kilise kalıntıları, mezar alanı ve tapınak olduğunu düşündüğümüz bir yapı bulduk. Bu bulgular Tavşan Adası'nda 2500 yıllık bir kutsal alanın olduğunu ortaya koyuyor.''
Tarihi Mydos Kenti'nin bulunduğu Gümüşlük beldesinde çok sayıda kilise olduğuna işaret eden Prof.Dr. Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bunun sebebi, Bizans çağında ya da erken Hıristiyanlık döneminde Myndos'un piskoposluk merkezi olarak kullanılmış olması. Bunda en önemli etkende Myndos'un Avrupa'yı Kudüs'e bağlayan kutsal hac yolu üzerinde yer alması. Deniz ulaşımında hacı adaylarının Kudüs'e giderken ya da dönerken uğradıkları kutsal noktalardan birisi. Myndos bu nedenle Hıristiyanlık dini için önemli. Tavşan Adası'nı ileride özellikle dini turizme açma açısından da önemli." Yeni Asır, 26.08.2009 |
|
|
TARİHE IŞIK TUTAN YAPILAR
Türkiye'nin en büyük entegre kalkınma projelerinden GAP'ın uygulandığı bölge, su ve enerji kaynaklarıyla olduğu kadar kültür varlıkları ve turizm potansiyeliyle de dikkati çekiyor. Bölgede tescilli birçok tarihi yapı tarihe ışık tutuyor.
Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi verilerine göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bölgede tescilli 2 bin 996 sivil ve askeri mimarlık örneği bulunuyor. Tarih öncesi çağlardan günümüze kadar ulaşmış birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Şanlıurfa, Adıyaman, Gaziantep, Şırnak ve Mardin gibi kentler kültür mozaiğinin merkezini oluşturuyor. Tarihsel süreç içinde günümüze kadar özelliğini kaybetmeden kalan mimarlık örnekleri, sit alanları, ticaret yolları ve mimari varlıklarla öne çıkan bölge, Anadolu'nun önemli tarihsel mekanları arasında yer alıyor. GAP kapsamında bulunan Şanlıurfa, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt ve Şırnak'ta toplam bin 880 tescilli konut, 11 konak, 9 kabaltı ve 5 konak kabaltı tarzı tarihi yapı yer alıyor. Gaziantep 27Gazetesi, 26.08.2009 |
TOPKAPI SARAYI'NDA MÜTHİŞ KEŞİF
Topkapı Sarayı'nın ana girişinde bulunan eski karakol binasının arkasındaki bahçede, Bizans akropolü ortaya çıkarıldı. Akropolün yanı sıra bölgede Tunç Çağı'na kadar giden arkeolojik buluntular da bulundu.
Karakol binasının arkasında Bizans sanatı ve arkeolojisi uzmanı Dr. Ferudun Özgümüş temizlik çalışmalarını yürütüyor. TÜRSAB Kültür Turizmi Komitesi'nce düzenlenen gezide konuşan Dr. Ferudun Özgümüş, karakol binasının arkasındaki gecekonduları boşaltılması ve bölgenin temizlenmesiyle, dünyanın en önemli akropolünün ortaya çıktığını söyledi. Özgümüş, ayrıca tunç çağına kadar giden arkeolojik parçaların da bulunduğunu ifade etti. Özgümüş, temizlik çalışmalarını ardından arkeolojik kazı çalışmalarına başlanacağını dile getirdi.
Burada, yani Saray'ın bahçesinde hizmetlilerin kullandığı gecekondular yer alıyordu. Kültür Bakanlığı'nın yoğun çabalarıyla hukuki olmadan lojman olarak kullanılan karakol binası ve arka bahçesindeki gecekondular boşaltılmıştı. Aynı zamanda tam da Aya İrini'nin yanında bulunan bölgede sürdürülen temizlik çalışmaları, saklı tarihi gün yüzüne çıkarıyor.
Ziyaretimiz sırasında tüm gecekonduların yıkıldığı görüyoruz ancak gecekondulardan birinin tuvaletinin çalışmaların yapıldığı bölgenin ortasında kullanılmak üzere durması karşısında şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz.
Akropol tepesi, İstanbul'un ilk kuruluş yeri olarak biliniyor. "Akro" (yüksek), "Polis" (şehir) kelimelerinden türetilmiş akropol, yüksek ve savunulması kolay tepeler üzerinde kale anlamına geliyor. Bu kale içinde yönetici krallığa ait çeşitli sosyal ve dinsel yapılar yer alıyor.
Bu arada ortaya çıkarılan Bizans akropolünün önünde yer alan eski karakol binası ise restaurant oluyor. TÜRSAB ve Kültür Bakanlığı'nın yaptığı işbirliğinin ardından TÜRSAB da Feriye Lokantası'yla anlaşma yaptı. Eski karakol binası, Osmanlı Türk ağız tadına uygun yeme içme mekanına dönüştürüyor.
Ayrıca Feriye Lokantası olacak karakol binasının arkasında çıkan buluntuların ortaya çıktığı yerin de arkeolojik park haline getirileceği ifade ediliyor. Sabah Turizm, Haber: Nilüfer Şensöz, 26.08.2009 |
|
BURSA'DA DÜNYA KALELİ KENTLER BİRLİĞİ HEYECANI
Ekim ayında Bursa'da yapılacak Dünya Kaleli Kentler Birliği toplantısı öncesi açıklama yapan Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, sempozyumun kentin tarihi açısından önemli olduğunu söyledi. Vaktiyle savaş ve savunma maksadıyla yapılan kalelerin bugün barışçı gayelerle kullanılabileceğini göstermek amacıyla Bursa'da bir araya gelecek olan Dünya Kaleli Kentler Birliği Üyeleri, kalelerin tarihi yapısını ele alacak. Kalelerin restorasyonu ve yapımları ile ilgili kararların çıkacağı sempozyum öncesi açıklama yapan Dündar, Bursa surlarının ortaya çıkarılması için önceki dönemde çok önemli çalışmalar yapıldığını ve bu çalışmaların devam edeciğini ifade etti. Osmangazi Belediyesi'nin Dünya Kaleli Kentler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi olduğunu hatırlatan Dündar, "8-9-10-11-12 Ekim'de Bursa'da yapılacak olan sempozyuma yurt dışından 150'nin üzerinde davetli katılacak. Milletler arası olarak bu sempozyuma 250 belediye katılacak. Bu toplantı çok geniş çaplı olacak. Belediye olarak böyle bir sempozyuma ev sahipliği yapmanın gururunu yaşayacağız. Bu toplantılarda bazı kararlar alınacak. Kalelerin tarihi yapıları ile ilgili çalışmalar, kalelerin yeniden restorasyonunun yapılmasının gerekliliği, tarihi yönden bu alanlara yatırım yapılmasının doğruluğu yada yanlışlığı, diğer ülkelerde tarihi alanlara yönelik yapılan çalışmaların hangi aşamada olduğu tartışılacak. Bu konuların uzmanları ve belediyeciler bir araya gelerek, burada 1 haftalık bir çalışma yapılacak" dedi. Yeni Şafak, 26.08.2009 |
|
NOEL BABA MÜZESİ'NDE KAZI
Antalya'nın Demre İlçesi'ndeki Noel Baba Müzesi'nde bu yılki kazılar başladı.
MS 4'üncü yüzyıldan kalan Noel Baba Kilisesi, bugün Noel Baba Müzesi olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.
Türkiye'de en çok ziyaret edilen ören yerlerinden biri olan müzenin bazı bölümlerinde kazı çalışması başlatıldı. 1989 yılından bu yana devam eden kazılara Hacettepe Üniversitesi'nden Yıldız Ötüken başkanlık ediyor.
Kazılarda bugüne kadar kilisenin kuzeyinde yer alan piskoposluk sarayı içindeki ek binalar ortaya çıkarıldı. Ayrıca kilise içindeki duvarlarda yer alan yüzlerce resim günışığına çıkarılarak restore edildi.
Kazılar bu yıl piskoposluk ikametgahının batısında ve podyumda devam ediyor.
Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Çiğdem Aras, "Etraftaki alüvyonlar temizlenmekte. Ve böylece yapılan açmalarda da çıkan çalışmalar envanterlenerek çalışmalar devam edilmektedir." dedi.
Çeşitli üniversitelerden 18 öğretim görevlisi ve öğrencinin katıldığı kazılar bir ay sürecek. Trt/Haber, 26.08.2009 |
|
PMO: TARİHİ BARTIN ORDUYERİ KÖPRÜSÜ AĞIR TAŞIT
TRAFİĞİNE AÇILIYOR Yapı, 26.08.2009 |
|
"YAPILMAZSA AKM'YE YAZIK OLUR"
Atatürk Kültür Merkezi’nin yenileme projesine imza atan mimar Murat Tabanlıoğlu, “Binanın yenilenmesini herkes istiyor. Para da var. Her şey hazır. Yapılmazsa, yazık olur” dedi. AKM’nin mimarı olan babası Hayati Tabanlıoğlu’na söz verdiği için projeyi gönüllü olarak bilabedel yaptığını belirten Murat Tabanlıoğlu, yenileme projesiyle ilgili şu bilgileri verdi: Radikal, Haber: Mustafa Kınalı, 26.08.2009 |
|
MAÇKA'DAKİ TARİHİ MANASTIRLAR İLGİ BEKLİYOR
Konumu
ve mimarisi nedeniyle Türkiye'nin ve Doğu Karadeniz
Bölgesi'nin en önemli tarihi yapıtlarının başında
gelen Sümela Manastırı'na olan ilgi her geçen gün
artarken, aynı vadide bulunan ve Sümela
Manastırı'nın kardeşleri konumundaki Vazelon ve
Kuştul Manastırları bir türlü vizyondaki yerini
alamıyorlar. Yeni Şafak, Haber: Kamil Anahar, 26.08.2009 |
|
PARİS'TE SULAR DURULMUYOR
Birleşmiş Milletler’in 191 üyeli Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu UNESCO’nun genel direktörlük koltuğu için çeşitli üye ülkeler 9 ismi aday gösterdi. Bu isimler arasında en şanslısı ama aynı zamanda ismi etrafında en çok polemik döneni Mısır Kültür Bakanı Faruk Hüsnü... Mısır Kültür Bakanı Hüsnü’yü Mısır’ın yanı sıra Kuveyt, Sudan ve Libya da bu koltuğa aday gösterdi. Milliyet, Haber: Sabetay Varol, 26.08.2009 |
|
BÜYÜKŞEHİR İSTANBUL'UN EN KAPSAMLI 'KÜLTÜR
HARİTASI'NI HAZIRLADI
İstanbul'u daha yakından tanımak isteyen vatandaşlar ve şehrimizi ziyaret gelen turistler, artık çok önemli bir tanıtım kılavuzuna sahip... İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Turizm Müdürlüğü, 3 aylık yoğun bir çalışmanın ardından İstanbul'un en kapsamlı ve en kullanışlı ‘Kültür Haritası'nı hazırladı. Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan harita ücretsiz olarak İstanbulluların ve şehrimizi ziyaret eden turistlerin hizmetinde...
Tarihi Yarımada, Eyüp, Üsküdar ve Beşiktaş'ın önemli tarihi ve turistik yerlerinin işlendiği haritada; tarihi camiler, türbeler, kiliseler, sinagoglar, müzeler, kültür merkezleri ve tarihi meydanların yanı sıra, resmi binalar, ünlü caddeler-sokaklar, tiyatro, kütüphane, hastane, spor salonu, koru-park gibi çok aranan mekanlar ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin işlettiği köşkler ve sosyal tesisler de bulunuyor.
Bizans, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti'ne ait eserlerin farklı tonlarda gösterildiği ‘İstanbul Kültür Haritası'nın arkasında; Tarih Öncesi Dönem, Doğu Roma ve Bizans Dönemi, Klasik Osmanlı Dönemi ile Batılılaşma ve Cumhuriyet Dönemi eserleri, fotoğrafları eşliğinde detaylı olarak anlatılıyor.
Haritanın en önemli özelliklerinden biri de şehir içi ve şehir dışı ulaşım imkanları ile tarihi mekanlara ulaşan kara, hava, deniz ve raylı sistem güzergahlarının detaylı olarak belirtilmesi. Renkli kuşe kağıda 64x90 santimetre ebatında renkli olarak basılan harita, rahat okunabilirliği, şık tasarımı ve katlanabilir olma özellikleriyle oldukça kullanışlı.
İstanbul'da düzenlenen kongre ve organizasyonlarda özellikle talep edilen ‘İstanbul Kültür Haritası'; Eminönü, Beşiktaş, Üsküdar, Kadıköy meydanları ile Cevahir Alışveriş Merkezi gibi ortak kullanım alanlarından ücretsiz temin edilebiliyor. Şimdiden İstanbullulardan ve ziyaretçilerden yoğun ilgi gören harita, kendi alanında en geniş kapsamlı ilk eser olarak eşsiz bir hizmet sunuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 26.08.2009 |
|
TARİHE FARKLI BİR BAKIŞ
Trabzon Kent Haber, 26.08.2009 |
|
PICASSO MÜZESİ TADİLATTA
Üç binden fazla Picasso eseri ile Picasso’ya ait koleksiyonların sergilendiği Picasso Müzesi yenileme çalışmaları için dün kapılarını iki seneliğine kapattı. Müze, meraklılardan iki yıl uzak kalacak eserleri geride bıraktığımız pazar günü, yani son gün ücretsiz sergiledi. Müze müdürü Anne Baldassari’nin yaptığı açıklamaya göre uzmanların hummalı altyapı çalışmalarının ardından başlayacak restorasyon süresince Picasso eserleri ödünç verilmeyecek. Radikal, 25.08.2009 |
|
AFRODİSİAS ANTİK KENTİ KAZILARI SONA ERDİ
Aydın'ın Karacasu İlçesinde bulunan Afrodisias Antik Kenti'ndeki kazılar sona ererken, bu yılki kazılarda valinin evi ve üzerinde yerli bir figür olan yazıt ortaya çıkarıldığı bildirildi. Kazı Başkanı Roland Smith, 1961 yılından beri New York Üniversitesi tarafından sürdürülen ve bu yıl Mayıs ayında başlayan Aphrodisias Antik Kenti kazılarının sona erdiğini belirterek, kazılarda 70 işçiyle Türkiye, ABD ve İngiltere'den gelen 35 öğrenci ve öğretim üyesinin yer aldığını söyledi.Yaklaşık 3,5 ay süren kazılar için 600 bin dolar harcandığını ifade eden Smith, bu yılki kazı döneminin çok geniş ve enteresan bir çalışma programıyla geçtiğini söyledi. |
|
BELEDİYE 'AÇILIM'DAN CAMİ AÇMAYI ANLADI!
Milliyet’in
önceki gün manşetten duyurduğu
Silivri
Ortaköy’deki Aziz Dimitrios
Kilisesi’nin cami olarak restore edilmesi
kararına Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul
Günay tepki gösterdi. Kararı, yeniden
incelenmesi için Koruma Kurulu’na
gönderdiğini belirten Günay, tarihi yapının orijinal
formatı korunarak müze olarak
değerlendirilebileceğini söyledi. Günay, Milliyet’e
de uyarısı için teşekkür etti. |
|
İMPARATORLUK MÜZESİ'NİN HALİ İÇLER ACISI
Osmanlı hükümdarı Sultan II. Abdülhamit döneminde Konya'da yaptırılan Müze-i Humayun (İmparatorluk Müzesi) bakımsızlık ve ilgisizlik nedeniyle yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. 20. asrın başında açılan ve 1926'ya kadar hizmet veren müze, içindeki değerli eserlerin Mevlana Müzesi'ne devrinin ardından kaderiyle baş başa kalmış. Milli Eğitim Müdürlüğü'ne devredilen binanın Eğitim Müzesi olarak restore edilmesi planlanıyor.
İstanbul'da bulunan Müze-i Hümayun'un Konya şubesi olarak, ünlü Osmanlı ressamı ve müzecisi Osman Hamdi Bey tarafından ziyarete açılan bina restore edilecek. Bakımsızlık nedeniyle yıkılmaya yüz tutan tarihi yapı, 19. yüzyıl sonunda Anadolu'da kurulan ilk müze olma özelliği taşıyor. 19. yüzyıl sonlarında İstanbul Arkeoloji Müzeleri, ünlü ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından devlet müzesi niteliğindeki 'Müze-i Hümayun' adıyla kuruldu. O dönemde, Bursa, Antalya ve İzmir gibi illerde de Müze-i Hümayun'un şubeleri oluşturulurken, bunlardan biri de Konya'da yer aldı.
1901'de ziyaretçilere açılan müzede, genellikle arkeolojik eserler ve değerli taşlar sergilendi. Kapısında müzenin Osmanlıca isminin yazılı olduğu kitabenin bulunduğu müze, 1926'da Mevlana Müzesi'nin açılmasıyla boşaltıldı. Mülkiyeti Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bırakılan müze, tarihi olması nedeniyle büyük önem taşıyor. Sıvaları dökülen, dış duvarları çatlayan, kapı ve pencereleri ise paslanan binanın içler acısı durumu tarihçilerin tepkisini çekiyor.
Emekli öğretim üyesi Araştırmacı-Yazar Yrd. Doç. Dr Hasan Özönder, tarihi müze binasının bir an önce restore edilmesi gerektiğini söyledi. Özönder, o dönemde kurulan Müze-i Hümayun'un şubelerinden birinin Konya'da yer almasının bu şehre verilen önemi gösterdiğini dile getirdi. Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri ise Müze-i Humayun binasının restore edilerek Eğitim Müzesi olarak hizmet vereceğini belirtti. İl Milli Eğitim Müdürü Halil Şahin, Karma İlköğretim Okulu'nun bahçesi sınırlarında kalan müzenin restoresi için gerekli çalışmayı başlattıklarını bildirdi. Halil Şahin, restorasyon çalışmalarının tamamlanmasından sonra müzede okullardan toplanan eğitimle ilgili tarihi dokümanların sergileneceğini ifade etti. Zaman, Haber: Aydın Hızlıca, 25.08.2009 |
|
OTLARIN ARASINDA BİR GARİP OLİMPİYAT STADI
Magnesia Antik Kenti kazılarında, maki ve otlarla kaplı alanda 30 bin kişilik stadyum bulundu. Ancak stadyumu ortaya çıkarmak için yapılan çalışmalar ödenek engeline takıldı. Radikal, 25.08.2009 |
|
REHBERLER ANTİK YOLU TEMİZLEYECEK
Kuşadası Turist Rehberleri Derneği 4 Eylül Cuma günü Ortaklar'daki Magnesia ile Efes Antik Roma yolunun çevre temizliğini yapacak.
Haber Ekspres, 24.08.2009 |
|
TARİHİ BİNA RESTORASYONU ARTTI, BANKALARIN KREDİ
YARIŞI KIZIŞTI
Referans, Haber: Sevda Yüzbaşıoğlu, 24.08.2009 |
|
HACI BAYRAM CAMİİ'NİN ÇEVRESİ HARABE GÖRÜNTÜDEN KURTULUYOR
Hacı Bayram Camii'nin çevresindeki 120
evin restorasyon çalışmalarını yürüten Ankara
Büyükşehir Belediyesi, tarihin sessiz tanığı bölgeyi
yeniden ayağa kaldırmakta kararlı. Tüm altyapı
çalışmaları tamamlanan Hacı Bayram bölgesinde,
evlerin restore ve çevre düzenlemesinin iki yıl
içinde bitirilmesi bekleniyor. Böylece, Hacı Bayram
Cami ve çevresindeki tarihi Ankara evleri harabe
görüntüsünden kurtulacak. Zaman, Haber: Mevlut Karabulut, 24.08.2009 |
|
YEŞİLOVA'DAN TARİH FIŞKIRIYOR Yeni Şafak, 24.08.2009 |
|
|
KİLİSE E-BAY'DE SATILIYOR
Fransa'nın İspanya sınırında bulunan Massat kasabasının belediye başkanı 17. yüzyılda inşa edilen Aisle Kilisesi'ni E-bay'de satışa çıkardı.
1 euro başlangıç fiyatıyla açık arttırmaya konulan
kilise ilanı E-bay'de bir ilk olurken Fransa'da
taraflar arasında tartışmaya neden oldu. Bugün, 24.08.2009 |
SAGALASSOS'TA MOZAİK YAZI BULUNDU
Burdur'un Ağlasun İlçesi'ndeki Sagalassos Antik Kenti'nin hamam bölümünde mozaikten ''ithaf yazısı'' bulundu. Gün ışığına çıkarılan mozaik yazının milattan sonra 5. yüzyılda yazıldığı tahmin ediliyor.
MS 5. yüzyılda yazıldığı sanılan yazının, hamamın soğukluk bölümü olarak adlandırılan kuzey girişine okunacak şekilde yerleştirildiğini anlatan Uzunoğlu''Zemine yerleştirilen ve siyah-beyaz mozaikten yazılan yazının, Genç Antos veya Yeni Santos'a adanarak yazıldığı tahmin ediliyor. Anadolu'nun batısında yer aldığı tahmin edilen Santos kentinin ismi ya da Sagalassos'ta önemli bir kişilik olarak öne çıkan Antos'a adanarak hamamın soğukluk girişine konulan ve ithaf yazısı olduğu sanılan yazı tam anlamıyla henüz çözülememiştir. Bütün olarak 8 satır olduğu sanılan yazı, sadece 2 satır olarak gün ışığına çıkarılmıştır.
Uzunoğlu, aynı yerde geçen yıl da Roma imparatorlarından Marcus Aurelius, Antonius Pius ve İmparatoriçe Faustina'nın heykellerinin bulunduğunu anımsattı. Cumhuriyet, 24.08.2009 |
|
ANTİK YAZITLAR KAYDA ALINIYOR
Taşköprü İlçesi'nde 126 köy ve ilçede yapılan yüzey araştırmalarında bulunan antik yazıtların kayıt altına alındığı bildirildi.
Yüzey araştırmaları, Kültür Bakanlığı Denetmeni Ersin Atakal`ınkontrolünde İsviçre Zürih Üniversitesi öğretim üyeleri Prof.Dr. Christian Marek,Dr. Ursula Kunnest ve Max Gander ile Pompeiopolis Antik Kenti Kazı Başkanı veAlmanya Münih Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Latife Summerer tarafından yapılıyor.
Zürih Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Christian Marek, yaptığıaçıklamada, Taşköprü`de 26 Ağustos`a kadar yüzey araştırmaları yapacaklarını,bulunan eserler üzerinde ise bu tarihten itibaren 7 gün inceleme yapacaklarını söyledi.
Marek, yüzey araştırmaları kapsamında yazılı eserlerin örneğini alarak,bu eserlerin hangi döneme ve medeniyete ait olduğunu araştırdıklarını ifade etti.Taşköprü Belediye Başkanı Hüseyin Arslan ise ilçenin tarihine ışık tutacak bu çalışmalara ellerinden gelen desteği verdiklerini belirterek, başta köy muhtarları olmak üzere tüm vatandaşların yüzey araştırması yapan ekibe destek olmasını istedi. Kastamonu Postası, 23.08.2009 |
|
SELÇUK TARİHİNİ KORUYOR
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Selçuk Kaymakamlığı, Selçuk Belediyesi, Efes Müze Müdürlüğü, Avusturya Arkeoloji Enstitüsü, Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ilçedeki kültür varlıklarının korunup kollanması için ortak bir anlayış içersinde çalışmalarını sürdürüyor.
Efes Antik Kenti Koruma Amaçlı İmar Planının yapım işi, Efes Antik Kenti Kazı ve Restorasyon çalışmaları, Efes Antik Tiyatrosunun restorasyonu, Ayasuluk Kalesi Kazı ve Restorasyon çalışmaları, Beylikler Dönemine Ait Türbelerin Kazı ve Restorasyonu, Antik Su Kemerlerinde Restorasyon çalışmaları gibi projeler şu anda ilçede yürütülmekte olan kültür varlıklarını koruma çalışmalarının sadece bir kaçı.
Selçuk Belediyesi tüm bu projelerde ana sponsor
olarak yerini almış. Avusturya Arkeoloji Enstitüsü
tarafından Efes’te yıllardır sürdürülen kazı
çalışmaları ve üç yıldır devam eden Antik Tiyatronun
Restorasyonu çalışmalarına Selçuk Belediyesi beş ay
süreyle on beş eleman ve malzeme desteğiyle katkı
veriyor. Ayrıca Belediye olarak Efes Antik
Tiyatrosunun güney kapısının güçlendirme çalışmaları
ile tiyatronun güney bölümünün çelik konstrüksiyon
ile desteklenmesi projelerinin yapımını da üstlenmiş
ve ihale işlemlerini tamamlamış. Şehir merkezinde bulunan Bizans dönemine ait Antik Su Kemerlerinin restorasyon projesinin yapım masraflarını üstlenerek koruma kuruluna onaylatan Selçuk Belediyesi restorasyonun birinci etabının ihalesini de yaparak çalışmaları başlattı. Meryem Ana Evi ve Efes’te çevre ve ot temizliği yine Belediye tarafından düzenli olarak yapılan çalışmalar arasında yerini alıyor. Geniş bir alana yayılan Efes’te belediye her yıl üç ay süreyle on beş işçiyle ot biçimi yapıyor.
Belediye olarak kültür varlıklarının korunmasına her yıl önemli bir bütçe ayırdıklarını belirten Selçuk Belediye Başkanı H.Vefa Ülgür Efes Antik Kenti'nin Koruma Amaçlı İmar Planı çalışmaları sürüyor. Bu planın onaylanmasının ardından beş yıllık programız kapsamında Efes Antik Kentine yeni giriş kapıları, otopark alanları ve çarşı yapılacak. Efes Ören yeri Meclis Binası restorasyonu içinde harekete geçmiş bulunuyoruz. Kale, St.John ve Artemis Tapınağı onarım ve çevre düzenlemeleri içinde programımızda önemli bir bütçe ayırıyoruz. Bu zenginliklerimizi de turizme kazandırmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kale içersine işyerleri yapılarak Kale ve çevresinin turizme kazandırılması için ilgililerle görüşüyoruz” dedi. Selçuk Bölge Haberleri, 23.08.2009 |
|
554 YILLIK TARİHİ AKŞEMSEDDİN CAMİİ RESTORASYONU TAMAMLANAMADI
Küre İlçesi'nin en eski yapılarından biri olan Hoca Akşemseddin Cami`nin restorasyonu tamamlanamadı.
AA muhabirinin edindiği
bilgiye göre, 1455 yılında Hoca Akşemsettin
tarafından yaptırılan cami, gerek mimarisi, gerek
akustiği, kapısı ve gerek minberindeki ağaç
işlemeleriyle oldukça dikkat çeken tarihi bir eser
özelliği taşıyor. Restorasyonu çalışmasına
2007 yılında başlanan caminin, geçtiğimiz yıl Ekim
ayında tamamlanması öngörülüyordu. Camideki
çalışmalar hala sona ermezken Küreliler, duruma
tepki gösteriyor. Cami Onarımı ve
restorasyonu ile ilgili açıklama yapan AKP Küre
Belediye Meclisi üyesi Ayhan Suna, caminin
restorasyonunun tamamlanamamasından dolayı üzüntü
duyduklarını ifade ederek özellikle teravih
namazlarında vatandaşların sıkıntı yaşadığını
belirtti. Küreliler, bu yıl merkezdeki Kuran Kursu'nda, Meslek Yüksek Okulu'nda ve merkeze çok uzak olan Fatih Camii'nde teravih namazlarını kılabiliyor. Kastamonu Postası, 23.08.2009
|
|
|
KILIÇARSLAN KÖŞKÜ'NDE GELİŞME YOK
Alaaddin Tepesi'nde yer alan tarihi Kılıçarslan Köşkü'nün restorasyonu ve yeni İl Halk Kütüphanesinin yapımı için Konya Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi arasında 20 Mayıs 2009 tarihinde protokol imzalanmıştı.
İl Halk Kütüphanesi’nin yapımı Kültürpark alanındaki düzenlemelerle başlarken, Kılıçarslan Köşkü ile ilgili şimdiye kadar herhangi bir gelişme yaşanmadı.
Kılıçarslan Köşkü’nün son kalıntıları perişan durumda beklerken, Valilik ve Büyükşehir Belediyesinin Kılıçarslan Köşkü ile ilgili şimdiye kadar ne yapıldığını kamuoyuna açıklaması bekleniyor. Öte yandan tarihi Alaaddin Camii ile ilgili kapsamlı restorasyon projesinin hazırlanarak kamuoyu ile paylaşılması bekleniyor. Merhaba Gazetesi, 23.08.2009 |
PARKTA GÖZ GÖRE GÖRE TARİH KATLEDİLİYOR
Fatih Fevzipaşa Caddesi üzerinde bulunan bir park ... Habertürk İstanbul, 23.08.2009 |
|
11 AYRI DİLDE YAPILAN ÇAĞRIYLA MÜZEYE MALZEME
ARANIYOR
Bu fikirden hareket eden Adalar yönetimi ve sivil toplum gönüllüleri bir araya gelerek son iki yıldır bir müze kurmak için çaba sarf ediyor. Bu yoğun çalışma sonunda meyvesini verdi ve Adalar Müzesi'nin kurulması için somut adımlar atıldı. Adalar Belediyesi, Adalar Kaymakamlığı ve Adalar Vakfı'nın işbirliği ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın desteğiyle Adalar'ın en eski yapılarından biri olan eski İskenderiye Patriği Sofronios'un evi restore edilip müzeye dönüştürülecek. Temmuz 2010' da açılması planlanan müze için geniş kapsamlı bir sergi açıldı. 8 Ağustos Cumartesi günü Büyükada İskele Meydanı'nda açılan sergi 12 Eylül'e kadar sürecek.
Dimitrios Poliorkites, MÖ 298'de kurulan bu kaleye babasının adını vermiş ve ada o tarihten sonra Antigoni.olarak isimlendirilmişti. Bizans döneminde Adalar bir zindan yeriydi. Burada kurulan manastırlar aynı zamanda saray mensuplarının ve soyluların hapishaneleri ve sürgün yeri olarak ünlendi. Kraliçe Zoe'den Patrik İgnatios'a, Aziz Teodoros'tan İmparatoriçe Teodosia ve oğlu Vasilios'a kadar birçok soylu ömrünü bu adalarda tamamlamak zorunda kalmıştı. Bunlar şanslı sayılırdı çünkü Adalar'ın güzelliklerini seyrederek ölüp gitmişlerdi. Ama 1071'de Selçuklu Sultanı Alparslan'a yenilen namlı Bizans İmparatoru Romanos Diogenes, o seferdeyken Bizans sarayında iktidarı ele geçirenler tarafından daha İstanbul'a varmadan yakalanıp gözlerine mil çekilerek Kınahada' da kendi yaptırdığı manastıra kapatılmış ve burada ölmüştü.
Osmanlı döneminin başında küçük Rum balıkçı köylerinden ve manastırlardan ibaret olan insan yerleşimi zamanla genişleyip gelişti. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde "pazar kayıkları'nın başlattığı daha sonra Şirketi Hayriye'nin düzenli seferlere geçtiği tarihten sonra Adalar şenlendi. Kınalıada Ermeni, Büyükada ve Heybeli Rum, Burgazada ise Yahudi ağırlıklı bir nüfusa sahipti o yıllarda. Osmanlı'nın Türk tebaası ve saray çevresi zenginleşmeye ve Batılı yaşam tarzını benimsemeye başlayınca Adalar'da Osmanlı beyefendileri. hanımefendileri ve paşaları da boy göstermeye; gösterişli yalı ve köşkler inşa ettirmeye başlandı. Atatürk'ün Büyükada'daki Anadolu Kulübü'ne sık sık gidip gelmesi ve 1924'te hastalandığında Adalar'da kalmasıyla birlikte bu güzellikler diyarı tekrar şenlendi. Menderes döneminde ortaya çıkan yeni zenginler eski konakları satın alıp yerleştiler ya da kendilerine üç dört katlı apartmanlar inşa ettirmeye koyuldular. 6-7 Eylül 1955 olayları İstanbul'da en çok Adalar'ı etkiledi. Ve buradaki zengin kozmopolit yapı çözülmeye başladı. Bütün bunlara rağmen Adalar güzelliğini ve çokdinli, çokdilli yapısını günümüze kadar korumayı başardı.
Adalar, Türk edebiyatını da derinden etkiledi. Recaizade Mahmut Ekrem'den Ahmet Rasim'e, Yahya Kemal'den Mehmet Akif Ersoy'a, Mehmet Rauf'tan Sait Faik'e kadar birçok büyük edebiyatçı Adalar'dan etkilenip şiirler, şarkı sözleri ve romanlar yazdılar.
Adalar'ın uzun geçmişini yukarıdaki bir paragrafta özetlemeye çalıştık. Bu görkemli tarih, hatıralar, kültür mirası, elde kalmış tarihi objeler, kurulacak bir müze sayesinde geleceğe derli toplu olarak aktarılabilecek. Tüm Avrupa' da ve özellikle İngiltere'deki bütün şehirlerde hatta küçücük kasabalarda bile kent müzeleri görürsünüz. Müzeye girip çıktığınızda o kentin tüm geçmişiyle yüz yüze geliyorsunuz, birkaç saat içinde yüzlerce kitap okumuş kadar bilgileniyorsunuz. İşte bu nedenle modem insan, müzesi olmayanın hafızasının da olmayacağına inanıyor.
8 Ağustos'ta törenle açılan serginin arkasındaki büyük panoda Türkçe, Yunanca, Ermenice, Ladino, Kürtçe, Süryanice, İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça ve Farsça dillerinde "Adalar Müzesi'ne Doğru, Anlatılan Bizim Hikayemizdir. Anılar yok olmasın, paylaşılsın, geleceğe aktarılsın ... " deniyor.
Bir zamanlar Adalar'da bu 12 dil aynı anda konuşuluyordu. Söz konusu panoda yer alan ise bu dillerde anıları olanlara bir çağrı niteliğinde. "Getirin elinizde kaybolup giden fotoğrafları, bir mücevher değerinde olan belgesel filmleri, objeleri bu müzeye bağışlayın" deniliyor aslında. Çünkü Adalar'a dair herkesin geçmişinden kalanlar bir puzzle parçaları. Bu parçaları birleştirdiğimiz zaman bu eşsiz güzellikteki coğrafyanın bütün fotoğrafı sonsuza kadar seyredilebilir.
40 panodan oluşan serginin bir bölümünde, bir ailenin özel albümünden fotoğraflarla Adalar geziliyor, Bu albüm, sahaftan rastlantı sonucu bulunmuş. Serginin bir amacı da burada evlerde saklı kalan, belki unutulan bu tür belge ve fotoğraflar, eşyalar yavaş yavaş ya çöpe gidiyor ya da sahafa, antikacıya. Yani kayboluyor. Müze, bu belgelerin, objelerin bağışlanması çağrısını yapıyor.
Zaten müzeye dair yapılan açık çağrıda, "Bu sergi aynı zamanda 'Adalar Müzesi' için adaların tarihsel, sosyolojik haritasını çıkarmaya yönelik olarak görsel, basılı malzemelerin, yaşantıva ait objelerin toplanması için bir davetiye, bir çağrı niteliğini taşıyor" ifadesi yer aldı.
Adalar Müzesi Kürasyon Kurulu Prof.Dr. Baha Tarıman (İstanbul Üniversitesi), Gökhan Akçura, Gündüz Vassaf, Prof.Dr. İhsan Bilgin (İstanbul Bilgi Üniversitesi), Prof.Dr. Murat Güvenç (İstanbul Bilgi Üniversitesi), Sadık Karamustafa (Mimar Sinan Üniversitesi) ve Suat Aksoy'dan (İstanbul 2010 Müze ve Kültürel Miras Projeleri Direktörü) oluşuyor.
Müze, Adalıların belleklerinde önemli bir yeri
olan eski Büyükada İlkokulu
diğer
adı ile Taş
Mektep
binasında .kuruluyor.
İskenderiye
Patriği Sofronios'un
evi
olan
bina
belediye
tarafından
satın
Hürriyet keyif, Yazı: Ersin Kalkan, 23.08.2009 |
|
İŞTE ATA'NIN EFSANE TELGRAF HATTI
PTT Genel Müdürlüğü, postacılar tarafından yıllardır efsane olarak anlatılan "Atatürk'ün gizli telgraf hattı"nı sonunda ortaya çıkardı. İstanbu1'dan Kurtuluş Savaşı'nın kaderini değiştiren mesajların gönderildiği gizli telgraf hattı, Sirkeci Postanesi'nin bodrumunda bulundu.
PTTGenel Müdürlüğü'nün oluşturduğu tarih komisyonu, bodrum katında inceleme başlatmıştı. Yapılan araştırmalarda ucu kesilmiş eski bir hat bulundu. Bu hattın da söz konusu efsanevi hat olduğunu düşünen komisyon, tescil için Türk İslam Eserleri Müzesi'nden yardım istedi. Hattı inceleyen Türk İslam Eserleri arkeologları, bunun söz konusu tarihi hat olduğunu tescil etti. Arkeologlar yaptıkları uzun çalışmaların 'ardından bulunan hattın Kurtuluş Savaşı yıllarında kahraman Türk postacılar tarafından çekilen tarihi hat olduğunu belirledi. Ancak kalın duvarlarla çevrili 100 yıllık postane binasında yapılan incelemede hattın diğer ucuna ulaşılamadı. Kurtuluş savaşımızda çok önemli yere sahip olan o hat koruma altına alınacak.
16 Mart 1920 günü İstanbu1'un işgal edilmesiyle birlikte İngiliz askerleri Sirkeci Postanesi'ni de ele geçirmişti. Her posta memuruna da Ankara'da bulunan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına İstanbul'dan mesaj gitmemesi için bir İngiliz askeri dikti. Buna rağmen İhsan Pere ve arkadaşları canları pahasına postanenin ikinci kat muhabere salonundan bodrum katına gizli bir telgraf hattı çekmeyi başardı. Buradan da Ankara'ya çok önemli mesajları geçtiler . Habertürk İstanbul, Haber: Nihat Uludağ, 23.08.2009 |
|
"KAYI SOYU TEORİSİ SİYASİ BİR İDDİA"
Son günlerde Osmanlı'nın Yalova'da kurulduğuna dair tarihi tespitiniz çok tartışıldı. Karşı çıkanlar oldu. Bu tartışmalarla ilgili düşüneniz ne?
Eski
tarihçilerimiz birisinin naklettiği rivayeti aynen
alır kitabına koyar. Bu sahte bir rivayet midir,
yanlışlıklar var mı, sorgulamadan aynen kaynağının
söylediği gibi alır. Bunun asıl bir sebebi "Müslüman
yalan söylemez" inancı olabilir. Halbuki bir tarihi
olay ve kişi hakkında söylenen rivayeti tarihçi
kullanırken, bunu süzgeçten geçirmek zorundadır.
Buna "textkritik" metodu denir. Bir misal vereyim.
Sözde Osman'a rüyasında dünya hakimiyeti
müjdelenmiş. Bunu Şeyh Edebali yorumlamış. Bunu
modern bir tarihçi kabul edebilir mi? 15. yüzyılda
Aşıkpaşazade'de, Neşri bunu gerçek gibi kayd
ederler. Kaynaklarımız bunun gibi hurafeler içerir.
1302'de
Osman Gazi'nin kazandığı Yalakova-koyunhisarı (Bapheus)
Zaferi, Anonim Tevarih-Ali Osman'da uzun uzadıya
anlatılıyor. Aşıkpaşazade'de sadece iki cümle var,
ayrıntısı yok. Bu önemli zaferin ayrıntılarını Osman
Gazi'nın çağdaşı Bizanslı Georgios Pachymeres'in
eserinde buluyoruz. Yalakova'da Osman Gazi'nin 5 bin
kişilik bir kuvvetle Bizans kuvvetlerini denize
döktüğünü yazıyor... Bizans tarihçisi bu savaşı
büyük bir zafer olarak tespit etmiş ve bundan sonra
Osman'ın bayrağı altına Anadolu'dan gazilerin gelip
katıldığını işaret etmiştir. Bu karşılaştırmalı
olayı Girit'te bir sempozyumda bildirdim ve bu
bildirim Yunanistan'da basıldı. Türkiye'de İznik
üzerinde bir kitap çıkarıldı, orada da neşredildi;
bu makalede tüm kaynaklar gösterildi. Bırakın
sıradan kimseleri tarihçiler bile bunu okumamış
görünüyor. Osman Gazi'nin 1302'de tarih sahnesine
çıkmış olduğunu, Bizanslı tarihçinin ifadesini esas
olarak yazdım.
Osmanlılarda hanedanın
menşei hakkında başka bir teori vardır. Oğuzname'de
Türkler'in dip-atası Oğuz Han olarak kaydedilir.
Sözde onun 6 oğlu olmuş. Gün, Ay, Yıldız, Gök, Dağ,
Deniz...Gün en büyük oğluymuş... Onun oğlu da
Kayı... Oğuz Destanı diyor ki, Hanlık Oğuz Han'dan
sonra Gün Han'ın hakkıdır ve ondan sonra da bütün
Türk kabileleri üzerinde egemenlik Gün Han'ın oğlu
Kayı'ya aittir. Osmanlı hanedanı da işte bu Kayı
Han'dan geliyor. Bu şecereyi, ikinci Murad zamanında
1440'lara doğru Yazıcızade ortaya atmıştır.
Yazıcızade diyor ki, Osman Gazi zamanında kabileler
toplandı ve Oğuzhan'ın vasiyeti gereğince Kayı Han
neslinden gelen Osman'ı han ilan ettiler... Osmanlı
hanedanı Kayı Han neslindendir. Bu hikaye,
1440'larda ileri sürülmüştür. Yazıcızade neden bunu
yazdı, açıklanması kolay. Timur, Osmanlılar'ı
yendikten sonra Yıldırım Bayezid oğulları üzerinde
egemenliğini kabul ettirmiştir. Gelelim bana yapılan itirazlara: Deniyor ki Osmanlı devleti Bilecik'in Söğüt kazasında kurulmuştur... Osman Gazi'nin kariyerinde, beylik yani bir devlet kuruluncaya kadar bir takım aşamalar vardır. Babası Ertuğrul gelip Söğüt'te yerleşiyor... Bir aşiret olabilir ama bu beylik, bir devlet kurulması şeklinde yorumlanamaz. Osman 1288'de Eskişehir yakınında tepede Bizans tekfuru elindeki Karacahisar kalesini fethetti. Bazıları bunu Osmanlı beyliğinin kuruluş tarihi olarak yorumlayabilir. Ondan sonra Osman 1299'a doğru Eskişehir'den Bilecik'e kadar geniş bölgeyi fethetti. Yenişehir sınırında Bizans'a karşı yerleşti ve akınlara başladı. Bunun tarihi 1299'dur. Bu söylediğim tarihlerin herhangi birini beyliğin, devletin kuruluşu olarak alabilirsiniz. Ama bu aşamalardan hiçbiri Bapheus zaferi gibi çağdaş bir kaynak tarafından tam tarihiyle teyit edilmemiştir. Ancak Osman'ın 27 Temmuz 1302'de Bizans ordusuna karşı kazandığı zafer çağdaş Pachymeres tarafından zikredilmiştir. Bu nedenle bir tarihçi olarak 27 Temmuz 1302 tarihini alıyorum. Sabah, Haber: Burak Altuner, 23.08.2009 |
|
"NEMRUT'A KAYNAK SIKINTISI YAŞANMAZ"
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Nemrut'taki tarihi eserlerin yerlerinde bırakılarak mı korunacağı, yoksa taşınarak yerinde imitasyonlarının mı sergileneceği yönündeki sorulara cevap aradıklarını söyledi. Bakanlık Opera Binası Yunus Emre Toplantı Salonu'nda önceki gün düzenlenen Nemrut Koruma Geliştirme Planı çalışmalarının ele alın sunuma katılan Günay, burada yaptığı konuşmada, toplantıda ODTÜ ile bakanlığın Nemrut konusundaki çalışmalarının değerlendirileceğini söyledi. Bölgede 2006'dan bu yana çalışmaların sürdürüldüğünü, kendisinin de göreve geldikten sonra işlerin ''biraz daha hızlandırılmasını'' istediğini anlatan Günay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Cevaplandırmamız gereken sorular var. Bu emsalsiz eserler yerlerinde mi korunacak? Yerlerinde korunacaksa, doğa şartlarına karşı nasıl korunacak? Çünkü bunlar kireç taşı ve kum taşı malzemelerden yapılmış olan ve iklim değişikliklerine, doğa tahribatına açık olan yapılar. Kaldı ki son yıllarda ülkemizdeki turizmin artışıyla birlikte çok daha fazla insan temasına, göz, el ve çeşitli tahribatına maruz kalıyorlar." Günay, Nemrut ile ilgili sürdürülen projenin bütçesine yönelik soru üzerine ise, konuyla ilgili 2 milyon TL'nin üzerinde kaynak ayrıldığını belirterek, ''Kaynak sıkıntımız yok, Çünkü buraya özel olarak önem veriyorum. Nemrut'ta kaynak sıkıntısını, kendimize, hükümetimize, ülkemize yakıştırmam'' dedi.
Türkiye'nin UNESCO Dünya Miras Listesi adayları sayısının da 23'e çıktığını anımsatan Bakan Günay ayrıca, "Aday sayısı 18'di. 5 dosyamız daha kabul edilme aşamasında. Perge, Afrodisias, Sagalassos, Çatalhöyük, tüm Likya sahili de yeni adaylarımız" dedi. Bakan Günay, 9 alanımızın da UNESCO'nun kalıcı listesinde olduğunu hatırlattı. Sabah, 23.08.2009 |
|
ORIENT EXPRESS BU YIL SON SEFERİNE ÇIKACAK
İngiliz Independent gazetesi, "Avrupa demiryolu tarihinin en ünlü tren hizmeti" olarak tanımladığı Orient Express hattından kalan son bölümün de yıl sonunda kapanacağını bildirdi. Orient Express şu anda sadece her gece Viyana- Strazburg hattında çalışıyor. Orient Express'in son vagonu 12 Aralık sabahı saat 8.59'da Ren kıyısındaki Strazburg'a ulaştığında, efsanevi yolculuğun 126 yıllık tarihi de sona ermiş olacak ve tren, yeni bir girişimci çıkmadığı taktirde roman, sinema ve seyahatnamelerde yaşayacak. Georges Nagelmackers'in 1882'de kurduğu Orient Express'in seferleri 20'nci yüzyıl içinde özellikle savaşlar yüzünden zaman zaman kesintiye uğrasa da en büyük darbeyi 1977 yılında Türkiye'deki terör nedeniyle İstanbul bölümünün iptal edilmesiyle yedi. İstanbul'un devreden çıkarılmasından sonra Orient Express Paris ve Bükreş arasında işlemeye devam etti. 2001 yılında ise Viyana'dan sonraki doğu bölüm iptal edildi. Bu, demiryolu romantiklerini Viyana- Strazburg arasında yaklaşık bin kilometrelik hatta sıkıştırdı. Sabah, 23.08.2009 |
|
ANTİK KENT GÜN IŞIĞINA ÇIKACAK
Münih Üniversitesi’nden gelen uzmanlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle Dikili’deki Aterneus Antik Kenti’nde yüzey araştırması yaptı. Bölgenin, arkeolojik açıdan çok zengin olduğu belirtildi.
İzmir'in Dikili İlçesi’ndeki Aterneus Antik Kenti’nde, Almanya’nın Münih Üniversitesi’nden gelen ekip, Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle yüzey araştırması yaptı. Proje sorumlusu Prof.Dr. Martin Zimmerman, özellikle ‘Zindancık’ bölgesini çok beğendiklerini söyledi. Heyet, bu bölgeyi fotoğrafladıktan sonra Katıralan Köyü yakınlarındaki Hatipler Kalesi’ne geçti. Hellenistik dönemden kalma örme duvarlar hayranlıkla incelendi.
MÖ 2000’li yıllardan kalma çanak, çömlek parçaları topladı. Proje görevlisi Dr. Güler Ateş, bu bölgenin hiçbir resmi kaynakta bulunmadığını ifade ederek, şöyle dedi: “Dikili olağanüstü ve arkeolojik açıdan çok zengin bir bölge. Aristo burada yaşamış. Onun gibi pek çok filozof ve düşünür burada yetişmiş. Daha önce hiç detaylı araştırma yapılmamış. Belki de buraya ilk kez arkeolog eli değiyor. Çalışmalar sürecek.” Milliyet Ege, 23.08.2009 |
|
ÇATALHÖYÜK'TE 9 BİN YIL ÖNCE ŞİŞMAN YOKTU 9 bin yıl önce burada yaşayan, tarım
faaliyetlerine yeni başlayan insanların 1,70
metreden kısa olduklarını ancak, günümüz insanına
göre çok daha güçlü olduklarını savunan Hodder,
şunları söyledi: "Burada çok sayıda mezar, iskelet
buluyoruz. Sadece bir evin tabanına gömülmüş 8-10’ya
yakın iskelete rastlıyoruz. Burada bulduğumuz
kemikleri ve bu insanların tuvalet olarak
kullandıkları yerlerdeki 9 bin yıllık dışkıları çok
detaylı inceliyoruz. Böylece ne yiyip ne
içtiklerini, vücut ve kas yapıları hakkında detaylı
bilgilere ulaşabiliyoruz. Çatalhöyük insanının
vücudunda yağ sorunu yoktu. Çünkü, yoğun şekilde et,
balık, elma gibi çeşitli meyvelerle besleniyorlardı.
Ayrıca, günlük yaşamlarında oldukça hareketliydiler.
Buğday yetiştirmeye başlamışlardı ancak,
karbonhidrat tüketimleri yok denecek kadar azdı.
Ayrıca, böğürtlen gibi çalı türü bitkilerin
meyvelerini yiyorlardı. Evlerine çatıdaki delikten
girip çıkıyorlardı. Isınmak ve yemek pişirmek için
evin içinde bulunan ocaktan çıkan duman, tıpkı
sigara içme etkisi yapıyor, onların sağlıklarını
olumsuz yönde etkiliyordu. Bu nedenle pek çok insan
40 yaşına kadar ancak yaşayabiliyordu. Yapılan araştırmalarda, Çatalhöyük’te yaşayanların dişlerinin çok sağlıklı olduğu bilgisine ulaştıklarını anlatan Hodder, "Çünkü, bulduğumuz iskeletlerin dişlerinde de önemli bir diş sağlığı sorunuyla karşılaşmadık. Çenelerin çoğunda dişlerin varlığını devam ettirdiğini gördük. Bu durum insanların o dönemde natürel olarak beslenmelerinden kaynaklanıyordu" diye konuştu. Hodder, 9 bin yıl önce Konya bölgesinde bataklıklar ve vahşi yaşam nedeniyle hayatın onlara daha acımasız davrandığını belirterek, "Özellikle çocukların yaşamı çok zordu. Bir kişi, o şartlar altında çocukluk evresini ve ileri dönemlerde tifo, dizanteri gibi ölümcül hastalıkları atlattıklarında uzun süre yaşayabiliyordu. Bulduğumuz iskeletlerin ölüm yaşı genellikle çocukluk dönemlerinde yoğunlaşıyor" dedi. Radikal, Haber: Mura Aslan, 23.08.2009 |
|
YABANCI KAZILARA EŞBAŞKANLIK SİSTEMİ
Yabancı arkeoloji kazılarına, 2010 yılından itibaren eşbaşkanlık sistemi getiriliyor. Yabancı kazılarda olup biteni öğrenmek için getirilecek sistem, yerli ve yabancı arkeologlar arasında tartışma yarattı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, bir genelge ile yabancı arkeoloji kazılarına 2010 yılından itibaren eşbaşkanlık sistemi getirildiğini duyurdu. Sistemin, yabancı kazılarda olup biteni öğrenmek ve Türk arkeologların bilimsel olarak yabancı arkeologlardan yararlanmasını sağlamak için getirildiği belirtildi.
Kültür ve Turizm Bakanı Günay, Türk arkeolojisinin çok ilerlediğini ve bu alanda imkanların artırıldığını belirterek, “2004 yılında kazılara 3 milyon lira kaynak aktarılırken geçen yıl 21 milyon, bu yıl ise 25 milyon lira ayırdık. Rutin çalışan yabancı kazılara izin vermeyeceğim. 15 gün kazıyor, hiçbir koruma önlemi almadan ülkesine geri dönüyor. Bilimsel yayın bile yapmıyor. 4 ay kazılar için uzun, üniversitelerden 2.5 ay izin alabiliyorlarmış. Burada bir kolaylık yapabiliriz. Süreyi 3 aya düşürürüz. Eşbaşkanlar 15 gün önceden hazırlık yaparlar, 15 gün de kazı bittikten sonra koruma önlemlerini alırlar. Eşbaşkanlar kazı polisi olmayacak. Yönetmeliğini önümüzdeki günlerde çıkaracağız.”
İzmir Limantepe Kazı Başkanı
Prof.Dr. Hayat Erkanal, genelgeyi savunarak, geç bile kalındığını
söyledi. Erkanal şöyle dedi: Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 23.08.2009 |
|
KÜLTEPE'DE BOĞA VE TANRIÇA HEYKELİ BULUNDU
Kayseri'nin Kültepe ören yerinde bu yılki arkeolojik kazılarda Anadolu topraklarında eşine hiç rastlanılmayan Hellenistik-Roma dönemine ait boğa başları ve tanrıça heykeli bulundu.
Birgün, 22.08.2009 |
|
BURGESS ŞEYLİ (BURGESS SHALE) VE KAMBRİYEN DÖNEMİ FOSİLLERİ
2009 yılı; doğa bilimleri açısından pek çok önemli olayın yüz, yüz elli ve iki yüzüncü yıl dönümü. Darwin’in iki yüzüncü doğum yılı, Türlerin Kökeni’nin yüz ellinci yılı ve daha az bilinse de Kambriyen dönemi fosillerinin bulunuşunun üzerinden tam yüz yıl geçti. Günümüzden 505 milyon yıl öncesine ait olan bu fosiller, tüm fosil kayıtlarının en zenginlerindendir. Bu fosillerin bulunduğu alan, Kanada’daki İngiliz Kolombiya’sındaki Burgess Dağı bölgesidir. Bugün bu alan, Yoho Ulusal Parkı içinde yer almaktadır ve UNESCO’nun Dünya Kültürel Mirası listesinde bulunmaktadır. Bu alandaki fosillerin tümüne Burgess Şeyli (killi bir tür taş) denilmektedir.
Evrensel, Haber: Günseli Bayram, 22.08.2009 |
|
|
KAZI ÇALIŞMALARINA ARA VERİLDİ
Siirt'te iki ayrı yerde yürütülen kazı çalışmalarına Ramazan ayı nedeniyle ara verildi.
Kazı Başkanı Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yardımcı Doçent Dr. Haluk Sağlamtimur, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Ilısu Baraj Gölü altında kalacak olan tarihi ve kültürel eserlerin kurtarılması çalışmaları kapsamında, 3 yıldan beri Başür Höyük ve bu yıl başladığımız Kurtalan İlçesi Çattepe Köyü'ndeki höyükte toplam 300 kişi ile sürdürdüğümüz kazı çalışmalarına, Ramazan ayı nedeniyle kısmi ara veriyoruz.
Ülkemizin 11 değişik üniversitesinden gelen 70 kadar öğrenci ile kazı alanlarında çizim ve düzenleme çalışmalarını ise sürdüreceğiz. Bunun yanı sıra kazılarda ortaya çıkardığımız çanak çömlek parçalarının temizlik, restorasyon ve bütünleme çalışmalarına da devam edeceğiz. Kazı çalışmalarına Ramazan Bayramı'ndan sonra tekrar başlayacağız" şeklinde konuştu. Siirt Kent Haber, 22.08.2009 |
RUS SANATININ SAHTE TABLOLARI
Rusya’da Malevich, Popova, Kandinsky ve Goncharova gibi sanatçıların avangart eserleri yalnızca sanatseverlerin dikkatini çekmekle kalmıyor, müzayedelerde de oldukça yüksek fiyatlara alıcı buluyor.
Örneğin Goncharova, geçen yıl eserleri en çok satılan kadın sanatçı oldu. Ortada tek bir problem var: Bu eserlerin büyük bölümü sahte.
Taraf, 22.08.2009 |
|
FRİDA UZMANLARI KIZDIRAN KEŞİF
“Ben kendi gerçekliğimi resmederim” diyen bir sanatçıya uygun olarak, tartışmalar gerçeklik ve doğruluk etrafında dönüyor.
Taraf, 22.08.2009 |
|
TARİHİ KORURKEN DAYAK YEDİ
Erzurum'da tarihi taşlarla çevrilen çeşmenin sökülmesine engel olmaya çalışan muhtar, bu yüzden dayak yediği iddiasında bulundu.Edinilen bilgilere göre, Aşağı Mumcu Mahallesi, Çaykara Caddesi üzerinde bulunan ve tarihi taşlardan yapılan Kırmızı çeşme, geçtiğimiz Çarşamba günü saat 22. 30 sıralarında iş makinesiyle sökülmeye başlandı.
Durumu gören mahalle muhtarı Nevzat Özeken, şahıslara müdahale etmeye çalıştı. Bunun üzerine saldırıya uğrayarak dayak yediğini ileri süren Muhtar Özeken, karakola şikayette bulundu. Muhtar Özeken, "Çeşmenin söküldüğünü görünce duruma müdahale etmeye çalıştım. Siz kimsiniz ? belediye ekiplerinden misiniz ? diye sordum. Yok belediye ekiplerinden olmadıklarını söyleyerek bana saldırdılar. Daha sonra olay karakolluk oldu. Bu çeşme en aşağı yüz yıllık bir tarihe sahip. Bu çeşmenin taşları tarihi ve Necati Güllülü'nün belediye başkanlığı döneminde getirilerek takılmıştı" dedi.
Çeşmenin sökülmemesi için savcılığı da suç duyurusunda bulunduğunu kaydeden Muhtar Özeken, "Kim neden bu çeşmeyi sökmeye çalışıyor? ESKİ'ye dilekçe ile beyanda bulunduk onların çeşmenin sökülmesinden haberdar değiller. Belediye ekipleri önce biz değiliz sonra da iş karakolluk olunca o çalışanlar bizden deniliyor" diye konuştu. Erzurum Gazetesi, 22.09.2009 |
|
ANIT MEZARLAR KORUMA ALTINDA
Araban İlçesi'nde bulunan anıt mezarların koruma altına alınacağı bildirildi. AKP Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan, beraberinde Araban Kaymakamı Orhan Balcı, Gaziantep Rölöve ve Anıtlar Bölge Müdürlüğü Uzmanı Zeynel Abidin Seferoğlu, Gaziantep İl Özel İdaresi Altyapı Daire Başkanı Mehmet Çetin, Araban Belediye Başkanı Mehmet Özdemir, Elif Beldesi Belediye Başkanı İbrahim Çobanoğlu ile birlikte ilçeye bağlı Elif Beldesi, Hasanoğlu ve Hisar köylerindeki anıt mezarlarda incelemelerde bulundu.
Gaziantep Rölöve ve Anıtlar Bölge Müdürlüğü Uzmanı Zeynel Abidin Seferoğlu, burada yaptığı açıklamada, Araban İlçesine bağlı Elif beldesi, Hasanoğlu ve Hisar köylerinde bulunan Roma döneminden kalma anıt mezarlarda bir süreden bu yana incelemelerde bulunduklarını söyledi.
Seferoğlu, yapılan incelemenin ardından, hazırladıkları projenin, Gaziantep Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunca onaylandıktan sonra, onaylı projeye göre anıt mezarların restorasyon, aydınlatma ve peyzaj çalışmalarının Gaziantep İl Özel İdaresince yaptırılarak, tarih turizmine açılacağını belirtti. Gaziantep 27 Gazetesi, 22.08.2009 |
|
|
KADINLAR TARİH KAZIYOR
Samsun’un Vezirköprü İlçesi'ne bağlı Oymaağaç Köyündeki höyükte yürütülen ve Hititlerin dini merkezi Nerik’in izlerini bulabilmek için yapılan kazılarda erkek işçi bulunamayınca, iş köyün kadınlarına düştü. Gerda Henkel Vakfı, Freie Universitesi, Deutsche Orient-Gesellschaft, Bilkent Üniversitesi, Knödler Decker Vakfı, Dresden Teknik Üniversitesi, Tepe Knauf özel sponsorların desteğiyle sürdürülen Oymaağaç kazılarının bu yılki bölümü kısa süre önce başladı. Ancak, kazılara başlayabilmek için yeterli eleman bulamayan kazı ekibi, çareyi köyün kadınlarını çalıştırmakta buldu. Erkeklerin çeşitli bahanelerle çalışmak istememesi üzerine köydeki 15 kadını kazı ekibine dahil ettiğini belirten Kazı Başkanı Doç.Dr. Rainer Czichon, ekim ayına kadar sürecek kazıların gidişinden memnun olduğunu söyledi. Czichon, “Başlangıçta tereddüt olsa da sonradan işe alıştılar. Şu anda problemsiz çalışıyorlar” dedi. Kadınların erkeklere göre işlerinde daha titiz olduklarını da belirten Czichon, “kadın işçiler erkeklerden daha dikkatli ve temiz çalışıyor. Evlerindeki temizlik gibi burada da titiz davranıyorlar” dedi.
Kazıda çalışan kadın işçiler, evde boş oturmaktansa kazılarda çalışmayı tercih ettiklerini belirtti. “Tarlada çalışmak gibi” diyen kadın işçilerden bazıları ise merak sebebiyle işe başladığını söyledi. İşe başladıktan sonra keyif aldıklarını belirten kadın işçiler, ilk defa böyle bir uğraş içinde olduklarını ifade etti. Türkiye Gazetesi, 22.08.2009 |
OTOMOBİLDEN TARİH FIŞKIRDI
Nizip İlçesi'nde bir otomobilde yapılan aramada 102 parça tarihi eser ele geçirildi.
Bir ihbarı değerlendiren Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Grup Amirliğine bağlı ekipler, Nahsen Ç'nin kullandığı plakası açıklanmayan otomobili, ilçe girişinde durdurdu. Otomobilde yapılan aramada, bagajda çuvallar içerisinde toprak ve taştan yapılmış 102 parça çanak ve çömlek bulundu. Tarihi eserlerin Tunç Çağı'na ait olduğu ve Gaziantep Müzesine gönderileceği öğrenildi. Yetkililer, olayla ilgili olarak otomobil sürücüsü Nahsen Ç'nin gözaltına alındığını, soruşturmanın sürdürüldüğünü bildirdi. Gaziantep 27 Gazetesi, 22.08.2009 |
|
WARHOL İMZALI PORTREYE 278 BİN DOLAR
ABD'de haziran ayında hayatını kaybeden pop şarkıcısı Michael Jackson'un Andy Warhol tarafından yapılan portresi New York kentinde düzenlenen bir müzayedede satıldı.Adını açıklamayan koleksiyoner portre için 278 bin 500 dolar verdi.
Vered Sanat Galerisi, Amerikalı sanatçı Andy Warhol tarafından 1984 yılında yapılan ve Jackson'un Thriller albümünü yayımladığı günlerini yansıtan ve onu kırmızı ceketinin içinde gülümserken gösteren 76'ya 66 cm boyutlarındaki portresinin satıldığını açıkladı.
Galerideki müzayedenin telefon ve internet üzerinden yapıldığı ve adının açıklanmasını istemeyen alıcının özel bir koleksiyoner olduğu belirtildi. Bir yetkili, portre için 1 milyon dolardan fazla para ödendiği belirtti, ancak portrenin tam olarak kaça satıldığını söylemedi.
New York'ta satışa sunulmadan önce Londra'da üç gün boyunca sergilenen portre için açılış fiyatının 800 bin dolar olduğu kaydedildi.
Portrenin, mayıs ayında ünlü müzayede evi Sotheby's tarafından düzenlenen müzayedede 278 bin 500 dolara satıldığı, adının açıklanmasını istemeyen alıcısının, Jackson'un ölümünün ardından kar etmek amacıyla portreyi satışa çıkardığı bildirildi. Hürriyet, 21.08.2009 |
|
AMASYA KALESİ MERCEK
ALTINDA
Amasya Kent Haber,
21.08.2009
Amasya Kalesi'nde yaklaşık 25 işçi ile temizlik çalışmalarını yürüttüklerini söyleyen Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Kaya, kalenin genelinde özellikle sur duvarlarının diplerinde büyüyen yabani otların ve kurumuş otların herhangi bir yangına mahal vermeden temizlendiğini, 3 gün sürecek temizlik çalışmaları çerçevesinde kalenin tamamının elden geçirileceğini belirtti. Amasya Kent Haber, 22.08.2009 |
|
150 YILLIK KONAK RESTORE EDİLİYOR
Mudurnu'da 150 yıllık
Fuat Bey Konağı'nda restorasyon çalışması başladı. Tarihi Fuat Bey Konağı'nın restorasyonunu yapan Mimar Aytaç Eskicioğlu, "Kültür Bakanlığı'nın teşviki ile başlayan çalışmalarımızda ilk etapta 30 bin TL destek geldi. Bolunun Sesi, 21.08.2009 |
|
'KORUMA'DAN YARGI KORUDU Cumhuriyet Ege, Haber: Mehmet Celen, 21.08.2009 |
|
CİDE'DE 6 BİN YILLIK
ESERLER BULUNDU
Cide'nin bilinen tarihi
günümüzden 2 bin 500 yıl önce başladığı kabul
ediliyordu. Yeni başlatılan arkeolojik kazı ile
birlikte Cide'nin tarihi geçmişi 6 bin
yıl öncesine kadar geri çekilebilecek.
Kastamonu Kent Haber, 21.08.2009 |
|
YAĞMALANAN NİF DAĞI SİT ALANI OLDU
Nif Dağı’ndaki kaçak kazı ve yağmalama Nif Dağı Araştırma ve Kazı Projesi’ni harekete geçirdi.
İzmir’in Torbalı İlçesi
Dağkızılca Köyü'nde derhal bilimsel kazı çalışmalarına başlayan
ekip kazılarda şimdiye kadar çok çeşitli namlu
örnekleri, ok uçları, sikkeler ve lahit buldu. Kazı
başkanın verdiği bilgiye göre arazi sahiplerinin
mezarları açması ve kaçak kazılar yapılması üzerine
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve
İstanbul Üniversitesi işbirliğiyle
çalışmalar başlatıldı. Tüm bölge sit alanı ilan
edildi. Radikal, 21.08.2009 |
|
KAYA MEZARLARI İÇİN ACİL ÇAĞRI Trt/Haber, 20.08.2009
1997 yazının yakıcı
sıcağında, ailemle çıktığım bir Akdeniz turunda
yolum düşmüştü ilk kez Dalyan'a. İzmir'den
aracımızla hareket ederek kıyı boyunu izleyen gezi
planımızın durak noktaları arasında Dalyan yoktu
aslında. Gökova, Marmaris derken Köyceğiz Körfezi'ni
aşarak Fethiye, Kalkan, Kaş gibi mavi yeşil bir doğa
cennetini ayaklarımızın altına serpen konaklama
bölgelerinden sonra Antalya'ya ulaşacaktık. Amaç
Antalya'nın altını üstüne getirdiğimize kanaat
getirdiğimiz anda da rotamızı Alanya'ya çevirmekti. Yeni Asır, Yazı: Bülent Gürlük, 28.08.2009 |
|
MÜFTÜDEN HIRKA-İ ŞERİF AÇIKLAMASI
"Yanlış ütü yıprattı, Hırka-i Şerif Ramazan'da ziyarete açılmayacak" haberleri üzerine İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı konuya açıklık getirdi. Trt/Haber, 19.08.2009 |
|
|
Sardis (National Geographic, Ocak) |
...1909
|
|
16 - 22 Ağustos 2009 |
|
MUALLA EYÜBOĞLU'NU KAYBETTİK
Radikal, 16.08.2009
Türkiye'nin
ilk kadın mimarlarından olan Mualla Eyüboğlu
Anhegger 1940 yılında 3803 sayılı
yasa ile ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere açılmış
olan Köy Enstitüleri projesinde ağabeyi Sabahattin
Eyüboğlu ve İsmail Hakkı Tonguç başta olmak üzere
öncü isimlerle birlikte, mimar, inşaat sorumlusu,
öğretmen olarak çalıştı. 1947 yılında, Ortaklar Köy
Enstitüsü'nde çalışırken zehirli sıtmaya yakalanıp
İstanbul'a dönünceye kadar 5 yıl, hem Hasanoğlan
Yüksek Köy Enstitüsü'nde çalışıp hem de Anadolu'nun
dört bir bucağındaki 21 köy enstitüsünün kuruluşuna
katıldı. "Köy Öğretmen Okulu" adıyla açılan kurumlara "Köy
Enstitüsü" adı, 17 Nisan 1940 tarihinde çıkarılan
3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile kondu. Bu
yasa ile köy okullarında görev alacak olan
öğretmenleri yetiştirmek üzere kent ve kasabalardan
uzak, geniş arazisi bulunan uygun yerlerde Köy
Enstitüleri kurulmaya başlandı.
İsmail Hakkı Tonguç, Celal Otman, Hüsnü Tümer,
Enver Ziya Karal, Hayrullah Örs, Lutfi Engin, Ali
Rıza Törüner, Necati Erginöz, Tahsin Özdemir, mimar
Hellinger'den oluşan yarışma jürisi yüksek mimar
Asım Mutlu ve Ahsen Yapanar'ın projelerini birinci,
yüksek mimar Zeki Sayar'ın projesi ikinci, yüksek
mimar Rebii Gorbon'un projesini üçüncü seçti.
Köy Enstitülerinde devletin az bir yardımı ile, öğretmen adayları, iş içinde çalışarak hem kendi barınaklarını, dersliklerini ve diğer gereksinimlerini, çalışma yerlerini yaptılar hem de gereken genel kültür ile mesleki bilgileri ve tarım çalışmaları yaparak köy için gerekli olan beceriyi kazandılar. Bunlar, işi bilen öğretmen ve usta öğreticilerin rehberliği altında gerçekleşti. 1942-43 öğretim yılında, Köy Enstitüleri'ne öğretmen, bölge okullarına yönetici, gezici başöğretmen, ilköğretim müfettişi ve kesim müfettişi yetiştirmek amacıyla Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesinde Yüksek Köy Enstitüsü de açıldı.
Enstitü faaliyetleri 1946 yılında durduruldu, 1954 yılında da hepsi kapatıldı. Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nün binalarından bazıları halen Atatürk Anadolu Öğretmen Lisesi olarak kullanılıyor. 2007 yılında "Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü Değerlendirme Projesi Ulusal Fikir Yarışması" adı altında köy enstitüleri modelinin bir toplumsal hafıza olduğu gerçeğiyle, gündemde kalması ve 2007'de nasıl bir eğitim sistemine işaret edeceğinin de tartışılmasını sağlanması amacıyla bir öğrenci yarışması açıldı.
Arkitera, Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı, Arkitekt, Wikipedia, Ulusal Mimarlık Ödülleri ve Sergisi Derleyen: Emine Merdim Yılmaz, 18.08.2009 |
|
KIRKLARELİ MÜZE BİNASI YETERSİZ KALIYOR
Kırklareli'nin tarihi
eserlerinin ve kültürel varlıklarının tanıtımında
sıkıntı yaşandığı bildirildi. Trakya Net Haber, 21.08.2009 |
|
KOMMAGENE-NEMRUT TURİZM
ODAKLI CANLANDIRMA PROJESİ KABUL EDİLDİ
Adıyaman İl Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Ekinci, AB Katılım Öncesi Mali Araç Programının ilk teklif çağrısı olan Bölgesel Rekabet Edebilirlik Operasyonel Programına sundukları 5 milyon 582 bin avro bütçeli ''Kommagene-Nemrut Turizm Odaklı Canlandırma Projesi''nin kabul edildiğini açıkladı.
Proje kapsamında yürütülecek çalışmaların etkisiyle Adıyaman ve bölge turizminde birkaç yıl içerisinde önemli değişimler, gelişimler yaşanacağını savunan Ekinci, proje kapsamında değişik alanlarda çalışmalar yapılmasının öngörüldüğünü belirtti. Ekinci, projenin Kültür ve Turizm Bakanlığı, Adıyaman Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, İl Özel İdaresi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Adıyaman Belediyesinin ortak eseri olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
''Proje sayesinde Adıyaman'ın turizm altyapısı geliştirilecek. Perre Antik Kenti'nin çevre düzenleme ve uygulama projesi hazırlanacak. Nemrut Ören Yeri çok etkili organizasyonlarla tanıtılacak. Projeyi 3 yılda bitireceğiz. Zaten projenin alt yapısı vardı. Ortadoğu Teknik Üniversitesindeki uzmanlar bu projenin alt yapısını oluşturmak için 2006 yılından bugüne kadar çalıştılar. O alt yapıyı Ortadoğu Teknik Üniversitesiyle birlikte kullanarak çok ciddi bir proje hazırladık.'' Ekinci, proje kapsamında Kommagene buluşmaları, uluslararası kongreler, basın ve yayın faaliyetleri, belgesel filmler, dijital animasyonlar, bilgisayar oyunları hazırlayarak Adıyaman'ın turizm potansiyelini tanıtacaklarını ve değerlendireceklerini bildirdi.
Kommagene-Nemrut Turizm Odaklı Canlandırma Projesi ile Nemrut Ören Yeri için ilk kez ''çok ciddi bir finansman kaynağı'' bulunduğuna dikkati çeken Ekici, şöyle konuştu: ''Bu yılki Nemrut Festivali iptal edildi. Projemiz sayesinde Uluslararası Kommagene Klip Festivali düzenleyeceğiz. Dünyanın 8. Harikası olarak bilinen, UNESCO tarafından dünya kültür mirasları arasında yer alan, devasa kral ve tanrı heykellerinin arasında güneşin doğuşu ve batışının en güzel izlendiği yer olarak bilinen Nemrut Ören Yeri, AB'nin desteğiyle yeni bir festivale kavuşmuş olacak. Uluslararası Kommagene Klip Festivali'nde, en iyi kurgu, en iyi görüntü, en iyi müzik ve en iyi seslendirme olmak üzere 4 ayrı dalda yarışma düzenleyeceğiz. Birincilere altın Antiocshos heykeli vereceğiz.'' Turizm Gazetesi, 21.08.2009 |
|
HAZİNE BEKLERKEN İCRALIK OLDULAR
Kayseri’nin Kocasinan İlçesi'ne bağlı Güneşli
beldesine bağlı Yüreğir Köyü'nde oturan 58 yaşındaki
Muhsin Durmuş ile ağabeyi 64 yaşındaki İzzet Durmuş’un evine gelen İsmail D, Selahatin S. ve
Mehmet S.Ö, iddiaya göre “Sizin arazilerde çok
kıymetli define var. Gece bilgisayarlı dedektörle
arama yapacağız. Defineye sizi de ortak edeceğiz.
Define bulmak için bir papaz da bizimle olacak”
dedi. 3 kişi, “Defineyi birlikte bulduğumuz papazın
otel masrafları için bir miktar para lazım” diyerek
iki kardaşten para istedi. Türkiye Gazetesi, 21.08.2009 |
|
BAKANIN EFES TUTKUSU
İzmir’in Selçuk İlçesi’nde bulanan Efes Antik Kenti’nde 116 yıldır kazı çalışmalarını yürüten Avusturya’nın Bilim ve Araştırma Bakanı Johennes Hahn, sade bir vatandaş gözüyle kendisini cezbeden antik kent ile ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı ile uzun yıllar işbirliği içinde çalışmayı istediklerini söyledi. Hahn, 1988 yılında iki arkadaşıyla turist olarak geldiğini ve bir arkadaşının rehberlik yaptığını anlatarak, "O yıllarda yamaç evlerde çatı yoktu. Efes’i gezdim, ama kazı yapanlarla hiç ilgilenmemiştim. Böyle harika bir tarihi varlığın farkında değildim. Meğer burası dünyanın en büyük açık hava müzesiymiş. Başka kentleri de dolaşmıştım ama aklımda en çok Efes kalmıştı" dedi. Son 10 yılda yatırımların çok arttığını, özellikle yamaç evler de büyük harcamalar ve çalışmalar yapıldığını kaydeden Hahn, "Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bir yüzyıl daha işbirliği yaparak çalışmayı istiyoruz. Efes’e gelirken Avusturya’dan bazı işadamlarını da getirdim. Onların da ilgisi büyük oldu" diye konuştu. Hürriyet Ege, Haber: Veysel Erol, 21.08.2009 |
|
MÜZEKART'TAKİ SINIRLAMA TEPKİ ÇEKİYOR
Bu alanları ziyaret etmek için ek ücret ödemek zorunda kalmalarına tepki gösteren kart sahiplerine bakanlık, "Meryemana bize bağlı değil. Diğer yerlerin de taşıma kapasitesi düşük. Hassas tarihi dokuya sahip bu alan aşırı ziyarette zarar görüyor." açıklamasını yapıyor. Kısa sürede 900 bin kişi tarafından satın alınan Müze Kart, bir yıl süreyle bakanlığa bağlı 187 müze ve 130 ören yerini sınırsız gezme imkanı sunuyor. Ücreti 20 lira olan, öğrenci ve öğretmenlerin 10 liraya alabildiği kartın, Efes içindeki Yamaçevleri ve Meryemana'yı kapsamaması ise tepki çekiyor. Ziyaretçiler, 20 lira ödeyerek girdikleri Yamaçevler için 15, Meryemana için de 2,5 lira ek ücret vermek zorunda kalıyor. Kartı alırken vatandaşa 'müzelerin tamamına ücretsiz girebileceksin' denildiğini öne süren Karavan Turizm'in sahibi Aleks Baltazzi, bazı yerlerde ekstra ücret istendiğinde turistlerin şaşkınlığa uğradığını anlatıyor.
Kart sahibi İsmail Şimşek de bazı müze ve ören yerlerini ziyarette sıkıntı yaşadıklarını ifade ederek, "Müze Kart'a para ödediysem her müzeye, ören yerine ve içindeki bölümlere parasız girebilmeliyim. Bu hak ayrıcalık olarak bana verilmeli." diyor.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise kartın her müzede geçerli olmamasını eleştirenlere şöyle cevap veriyor: "Müze Kart, bakanlığımıza bağlı 317 müze ve ören yerinde geçerli. 20 lira karşılığında, bir yıl boyunca sınırsız giriş imkanı sağlıyor. Meryemana Evi ise bize bağlı değil. Efes ören yeri içinde bulunan Yamaçevleri de eskiden beri biletle ziyaret edilen bir bölüm. Taşıma kapasitesi düşük olan ve hassas tarihi dokusu sebebiyle aşırı ziyarete müsait olmayan Yamaçevler'e Müze Kart ile girilmemekte. Buralardan ayrı ücret alınmasının sebebi daha fazla gelir elde etmek değil, fiziki şartlarının çok fazla ziyarete müsaade etmemesi." Zaman, Haber: Mustafa Yüksel, 21.08.2009 |
|
KAZILAR İÇİN AYRILAN ÖDENEK ARTTI
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca arkeolojik alan çalışmaları ve kazılar için ayrılan ödenekler 6 kat arttı. Kültür ve Turizm Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, “2004’ten 2008’e kadarki dönemde arkeolojik alan çalışmaları ve kazılar için ayrılan ödeneklerde yüzde 600 artış oldu” denildi. 2009’da Ağustos ayına kadar ayrılan ödenek miktarı 19 milyon 8 bin TL olurken, söz konusu rakamın yıl sonuna kadar 25 milyon TL’ye ulaşması bekleniyor. Türkiye Gazetesi, 21.08.2009 |
|
KAZIDA FRANSIZ KÖPRÜSÜ ÇIKTI
İskenderun İlçesi'nde, belediye tarafından yapılan içme suyu borusu onarım çalışmaları sırasında yapılan kazıda, kentin işgali sırasında Fransızlar tarafından yapıldığı belirlenen ''köprü'' ortaya çıkartıldı.
İskenderun Belediye Başkanı Yusuf Civelek, belediye ekiplerinin, sızıntı olduğu belirlenen içme suyu şebekesinin değiştirilmesi amacıyla gerçekleştirdiği kazılar sırasında köprü olarak kullanılan bir yapıya rastlandığı yönündeki bilgiler üzerine, Prof. Muammer Aksoy Caddesi'ne geldi. Yetkililerden bilgi alan Civelek, yapılan incelemelerde, eski İskenderun-Antakya yolu altında kalan köprünün tarihi değerinin bulunmadığının ve önemli bölümünün de hasar gördüğünün tespit edildiğini söyledi. Aşırı yağışlarda söz konusu yerde mahallelerin drenaj borularının yetersiz kalmasından dolayı taşkın sorunu yaşandığını belirten Civelek, içme suyu şebekesinin onarımının yanında ekiplerin drenajdan kaynaklanan sıkıntıyı da gidermeye yönelik çalışmaları sürdüreceğini kaydetti. Hatay Gazetesi, 20.08.2009 |
|
MARCUS AURELIUS'UN BAŞI DEPODAN ÇIKIYOR
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Burdur Arkeoloji Müzesi'nde yer olmadığı için depoda bekletilen dünyaca ünlü imparator heykellerinin sergilenmeleri için yaklaşık 100 bin TL ödenek ayırdı.
Dünyaca ünlü bu eserlerin sergilenmesi kentin kültür turizmini de hareketlendirecek. Ağlasun İlçesi sınırlarında yer alan Sagalassos Antik Kenti'nde yapılan kazı çalışmalarında çıkarılan Roma imparatorları Hadrian ile Marcus Aurelius'a ait heykeller, Burdur Arkeoloji Müzesi'ne yapılacak imparatorlar kültünde sergilenecek. Burdur İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün talebi üzerine Antalya Rölöve Anıtlar Müdürlüğü, imparatorlar heykellerinin sergilenmesi için gerekli olan projeyi hazırladı. Müzenin Sagalassos'la ilgili kısmında yer alacak imparatorlar kültünün yapımında Sagassos kazı ekibi de görev alacak. Burdur Kültür ve Turizm İl Müdür Vekili Mehmet Tanır, heykellerinin sergilenmesiyle ilgili olarak "Eserlerin güzel bir ortamda sergilenmeleri için yaptığımız çalışmalar sonuca ulaştı. Kültür ve Turizm Bakanı'mız Ertuğrul Günay da bu eserleri görmek için 3 kere Burdur'a gelmişti." dedi. İki yıl önce bulunan Hadrian'ın dev boyutlardaki heykeli, geçtiğimiz yıl Londra British Museum'da sergilenmiş, serginin ardından yer sıkıntısı nedeniyle depoya kaldırılmıştı. 2008'de bulunan Aurelius heykeli ise Amerikan Archaeology dergisi tarafından '2008'in en önemli 10 arkeoloji olayı' arasında gösterilmişti. MS 161-180 yıllarında Roma tahtına oturan 'Beş İyi İmparator'dan sonuncusu sayılan Marcus Aurelius'un son günleri, 'Gladyatör' adlı filme de konu olmuştu. Zaman, Haber: Mustafa Yıldız, 21.08.2009 |
|
SERADAN TARİHİ VİLLA ÇIKTI
Zonguldak’ın Çaycuma İlçesi Kadıoğlu Köyü’nde Nizamettin Oral isimli şahsın sera kurarken bulduğu mozaik üzerine bölgede başlatılan çalışmalarda villa olduğu tahmin edilen yapıya ait ikinci bir mozaik taban bulundu.
Tabanın bir kısmı ortaya çıkartılırken, çalışmalar ekonomik sıkıntılar nedeniyle durma noktasına geldi. Kadıoğlu Köyü’nde oturan Nizamettin Oral’ın sera kurarken ortaya çıkardığı ve Zeugma’yı andıran mozaik yapı üzerine Ereğli Müzesi tarafından kazı çalışmaları başlatılmıştı. Arkeolog Handan Özalpay başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında, ikinci bir mozaik taban bulundu. Tabanın bir kısmı gün yüzüne çıkarılırken, diğer kısmı ise ödenek yetersizliğinden bekletiliyor. Çalışmalar hakkında bilgi veren Ereğli müzesi Arkeologlarından Handan Özalpay, “MS sonra 25–260 yıllarında kullanılan bir sikke buldu. Bu sikke nedeniyle bu tarihlere ait olduğunu tahmin ediyoruz. Sera kurulurken ortaya çıkan Zeugma benzeri 6x5 metre ebatlarında mozaik tabanın ardından 4.20–9 metre ebatlarında olduğunu tahmin ettiğimiz, yeni bir mozaik taban bulduk. Tabanın yarısından fazlasını çıkardık. Ama çoğunluğunun tahrip edildiğini gördük. Tabanın yaklaşık üçte birinin tahripli olduğunu gördük. Tabanların yanı sıra su oluğu, 4 basamaklı merdiven, su borusu, bulundu.. Odalardan biri diğerinden bir basamak aşağıda bulunuyor. Bu da, zeminin meyilli olmasından kaynaklanıyor olabilir. Ayrıca çok sayıda kırık, pişmiş eşya, kase, testi parçaları çıkıyor. Bir tahribat belirtisi var. Ya döneminde yada daha sonra tahrip edilmiş olabilir” dedi. Kazı alanında inceleme yapan Çaycuma Belediye Başkanı Mithat Gülşen, bu seneki çalışmaların sürmesi için gerekli ek ödenek konusunda çalışmaların sürdüğünü ifade etti. Ek ödenek için umutlu olduğunu belirten Gülşen, “Filyos’ta yapılan kazı çalışmaları, havaalanının açılması, Vadi projesinin hayata geçmesi yönünde atılan adımlar, bölgemizi hem sanayi, hem de tarihi ve turistik açıdan önemli düzeye getireceği inancındayız.” Değişim Medya, 20.08.2009 |
|
|
KRALİÇE GÜNEŞİ GÖRDÜ
Şanlıurfa Haleplibahçe'de park çalışmaları sırasında tesadüfen bulunan ve kıl çadırla korunan Amazon Kraliçesi Penthesilea'nın av partisinin resmedildiği mozaiklerin üstü yeniden açıldı.
Kazı ekibi, mozaiklerin bozulan kısımlarında yapılan düzenlemelerin güneşin etkisiyle daha çabuk sağlamlaşması için kıl çadırları kaldırmaya karar verdi. Üzerleri açılan mozaiklerin ayrıntıları ve yeni bulunan kraliçe figürleri de ortaya çıktı. Savaşan aslan, ok kullandıkları için göğüslerini aldıran savaşçı kadınların resmedildiği mozaiklerin Fırat Nehri'nden tek tek toplanan taşlarla yapıldığı biliniyor.
Şanlıurfa Kültür ve Turizm Müdürlüğü, daha önce mozaikleri korumak için kazı yapılan alanın çevresini koruma duvarıyla çevirmişti. Mozaikleri görmeye gelen turistlerin üzerine basmamaları için kenarlarına da ahşap köprüler kurularak yürüme alanları oluşturulmuştu. Çalışmalarının sona ermesinin ardından bölge açık hava mozaik müzesine dönüştürülecek. Şanlıurfa Kent Haber, 20.08.2009 |
AKÇAKOCA'DA MAĞARA TURİZMİ
Akçakoca’nın Fakıllı Köyündeki ''Fakıllı Mağarası'' turizme açıldı. Akçakoca Fakıllı Mağarası'nın turizme açılması nedeniyle Fakıllı Köyü'nde bir tören düzenlendi. Törene Belediye Başkanı Fikret Albayrak, Akçakoca Kaymakamı Sayın Savaş Tuncer, İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Cem Yalçın, daire amirleri ve vatandaşlar katıldı.
Akçakoca'ya 7 kilometre mesafedeki Fakıllı Köyü'nde bulunan mağara, sarkıt ve dikitler bakımından oldukça mükemmel olan 1010 metre uzunluğunda ve bölgemizdeki turizme katkı sağlayacak bir konuma geldi.Mağara sit kapsamında olduğu için başta Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurlu olmak üzere diğer kurumlardan gerekli izinleri alınarak Mağara içi mimari, aydınlatma ve çevre düzenlenmesi projeleri Akçakoca Kaymakamlığı tarafından düzenlendi ve ihale edilerek yetkili kurullardan izin alınarak yaptırıldı. Düzca Damla, 20.08.2009 |
|
KİLİSE BAHÇESİNE KURAN KURSU
Diyarbakır’ın Çüngüş İlçesinde, 15. yüzyıldan kalma tarihi Ermeni kilisesinin bahçesine Kuran kursu inşa ediliyor. Diyarbakır Arkeoloji Müzesi yetkilileri, durumu Koruma Kurulu’na ihbar ettiklerini belirtirken, inşaat yetkilileri, izni kaymakamlıktan aldıklarını söyledi. Kaymakamlık ise “Resmi bir izin verilmemiş” dedi.
Evrensel, 20.08.2009 |
|
DİKİLİ'DE ARKEOLOJİK ARAŞTIRMALAR KONFERANSI
Dikili'deki Aterneus antik kentinin tarihçesi ve buradaki arkeolojik çalışmalarla ilgili "Aterneus Kentinin Tarihçesi ve Arkeolojik Araştırmalar" konulu konferans yapıldı.
Haber Ekspres, 20.08.2009 |
|
|
TARİH GÖÇÜYOR
Kastamonu'da aşırı yağışlar sonrası kale ve kaya mezarlarında bulunan kayalarda kopmalar meydana geliyor.
Kastamonu Nasrullah, 20.08.2009 |
SIRBİSTAN'DAKİ LEPENSKİ
VİR ANTİK TARİHİ ÇAĞDAŞ BİR TATLA SUNUYOR
Müze küratörü Vasoje Vasiç, "Lepenski Vir halkı avcı ve toplayıcıydı. İlk çiftçiler, bu bölgenin bu en eski sakinlerinden kısa bir süre sonra ortaya çıktı." dedi.
Demir Kapılar Boğazı'nın yakınındaki saha bir büyük yerleşim ve on adet uydu köyden meydana geliyor. 1967 yılında arkeolog Dragoslav Srejoviç Lepenski Vir Müzesi'ni kurdu.
Müze Ulusal Yatırım
Planı tarafından karşılanan yenileme çalışmalarından
ötürü bu yaz kapalı ve yıl sonunda tekrar açılması
planlanıyor.
Yetkili, bölgenin turistlerin eserleri otantik bir düzende görmelerine olanak sağlayacak bir etno parka dönüştürüleceğini de belirtti. Tuna Nehri'nin kıyısında bir kampın yanı sıra bir bilim istasyonu kurma planları da var.
Sırbistan'ın doğusu Lepenski Vir'in dışında turistleri cezbeden birçok doğal kaynağa da sahip. Lepenski Vir'e yaklaşık 30 kilometre, Belgrad'a ise 190 kilometre mesafedeki Majdanpek, başta altın olmak üzere madenleriyle tanınıyor.
Majdanpek Turizm Örgütü, Rajkova Reka, Paskova Reka veya Mali Pek nehirlerinin yakındaki kıyılarından birinde bölgedeki en eski zanaat olan altın yıkama deneyimi sunuyor.
Majdanpek'e sadece 3 kilometre mesafede Rajkova mağarası bulunuyor. Mağara adını, efsaneye göre, gündüz Türkleri soyup gece çaldığı hazineleri mağaraya saklayan Rajko Dükü'nden alıyor.
Mağara ilk olarak Sırp coğrafyacı Jovan Cvijiç tarafından 1894 yılında keşfedildi. Bugünse turistlere ve mağarabilimcilere tamamen açık durumda. Binlerce yıldır doğa tarafından yaratılmış kireçtaşından süsler ve parlayan kristaller mağaranın duvarlarını süslüyor. Mağaranın içinde 2300
metreden uzun kanallar bulunuyor ve bunların 600
metresi turistler tarafından gezilebiliyor. |
|
TARSUS'TA İKİ TARİHİ ESER BULUNDU
Mersin'in Tarsus İlçesi'nde, MÖ 500-600 yıllara ait 2 tarihi eser ele geçirildi. Olayla ilgileri olduğu ileri sürülen 2 kişi tutuklandı.
Tarsus İlçe Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Grup Amirliği ekipleri ilçe genelinde tarihi eser kaçakçılığını önleme çalışmaları kapsamında yapılan istihbarı çalışmalarda; Mersin'den bir şahsın tarihi eser almak için Tarsus'a geleceğini bilgisi aldı. Yapılan kontroller esnasında İ.K. ile Ü.K. isimli şahısların olduğu otomobilde yapılan aramada MÖ 500-600 yıllarına ait kafa kısmıyla birlikte 46 santimetre uzunluğunda, çıplak kadın heykeli ele geçirildi. Gözaltına alınan Ü.K. ve İ.K. isimli şahıslar çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Mersin Kent Haber, 19.08.2009 |
|
İSABEY KÖŞKÜ GÜN IŞIĞINA ÇIKIYOR
Ayasuluk Tepesi ve St Jean Kilisesi Kazı Başkanı, Yardımcı Doçent Mustafa Büyükkolancı, yaptığı açıklamada, Pamukkale Üniversitesi kazı ekibi olarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izni ve Selçuk Belediyesi'nin desteğiyle iki yıldır çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.
Büyükkolancı, 5 yıllık proje kapsamında çalıştıklarını, geride bıraktıkları iki yılda önemli çalışmalara imza attıklarını belirterek, Kalenin sur duvarlarının onarımı ve içindeki yapıların kazıların birarada yürütüldüğü bilgisini verdi.
Büyükkolancı, 'Selçuk İlçesi'nin başına taç gibi konulmuş olan Ayasuluk Kalesi, içindeki yapılarla birlikte 3 yıl sonra ziyaretçilere kapısını açacak' diye konuştu.
Ekibin geçen yaz kale içinde daha önce hiç çalışma yapılmamış bir yapıyı belirlediğini ve bu yapının sınırlarını çizdiğini ifade eden Büyükkolancı, Haziran ayında ise belirlenen alanda kazı çalışmalarına ağırlık verdiklerini söyledi.
Büyükkolancı, yapı ortaya çıkmadan da burasının bir 'komutan evi' olduğunu tahmin ettiklerini, 1670 yılından kalma bir gravürde yer alan yapıyla, bulunan yapının yeri ve mimarisinin benzeşmesinin de bu görüşlerini desteklediğini anlatarak, yapının giderek ortaya çıkmasıyla burasının büyük olasılıkla İsabey'in konutu olduğunun tahmin edildiğini kaydetti. İsabey'in bölgeyi 30 yıl yönettiğini, 1375 yılında hala ayakta olan ve her yıl çok sayıda ziyaretçiye kapılarını açan İsabey Camisi'ni yaptırdığını hatırlatan Büyükkolancı, bulunan yapıdaki bezeme ve profillerin camidekilerle çok benzediğini ifade etti ve 'Hatta iki yapı aynı ustaların elinden çıkmış bile diyebiliriz' dedi. Büyükkolancı, yapının en ilginç bölümlerinin mermerden yapılmış Doğu ve Güneybatı kapıları olduğunu ifade ederek, yapıda Efes'in Roma ve Bizans çağı mimari süslemeciliğinin örneklerinin görülebileceğini söyledi.
Selçuk'un çok sayıda tarihi zenginliği barındırdığını, bunların arasında kalenin ayrı bir öneme ve güzelliğe sahip olduğunu belirten Büyükkolancı, şu bilgileri verdi: 'Selçuk Kalesi yeni ve görkemli bir yapıya kavuşmuş oldu. Kale içinde yükselen, iki katlı, üst katı ahşap yapı, yanındaki mescidi ve arka bölümünde yer alan hamamıyla birlikte, sanıyorum ki, 3 yıl sonra burayı gezmeye gelenler için gerçekten önemli bir merkez olacaktır.'
Büyükkolancı başkanlığındaki ekip, 15 arkeolog ve 30 işçiyle çalışmalarını sürdürüyor. Yeni Şafak, 19.08.2009 |
|
TARİHTEKİ 'İLK İMZA'
BULUNDU
Prof.Dr. Ahmet Tırpan, “Bu bulgu o dönemde kapitalizmi, ilk mülk edinme mücadelesini ortaya koymaktadır. Bu damga mühür, 5 bin yıl önceki kapitalizmin ilk belirleyici imzasıdır. Mühür eski çağ insanında ekonominin, mülk edinmenin, dolayısıyla kapitalizmin ilk işaretlerinden biridir” dedi. Prof.Dr. Tırpan, küp mezarlara hediye olarak konulan damga mühürün yanı sıra gözyaşı şişeleri, idoller, kesik gaga ağızlı testiler ve kesici aletlerin de günışığına çıkarıldığını kaydetti.
Lagina Antik Kenti'nde 80 kişiyle yürütülen kazılarda, bu yılın ilk altı ayı itibariyle 650 eser gün yüzüne çıkarıldı. Kazılarda MS 4. yüzyılda Roma döneminden kalma, bir askere ait olduğu düşünülen 1600 yıllık heykel başı gün yüzüne çıkartılarak koruma altına alındı. Aynı bölgede bulunan kömür havzasındaki kurtarma kazılarında ise MÖ 3000 yılına ait 5 bin yıllık önemli eserlere ulaşıldı. Eserler kazı evinde korumaya alındı. Kömür havzası içersindeki kurtarma kazılarında ayrıca, MÖ 3000 yılına ait ‘pitos’ adı verilen, taşınabilir 80 küp mezara ulaşıldı.
Bu eserleri oluşturulacak açık hava müzesinde sergilemeyi hedeflediklerini aktaran Prof.Dr. Ahmet Tırpan, “Çıkartılan milyonlarca TL değerindeki eserler müze depolarında kaderlerine terk ediliyor. Çıkarılan eserlerin, arkeolojinin tabiatı gereği bulundukları bölgelerde sergilenmesi esastır. Bu nedenle Yatağan’a acilen müze kurulması gerekiyor” diye konuştu. Milliyet, 19.08.2009 |
|
AIZANOI KAZI ÇALIŞMALARINI DPÜ VE ALMAN ALBERT-LUDWIGS ÜNİVERSİTESİ'NİN ORTAKLAŞA YÜRÜTMESİ PLANLANIYOR
Kütahya'nın Çavdarhisar İlçesi'ndeki Aizanoi Antik Kenti'nde kazıların 2010 yılından itibaren Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) ile Almanya'nın Freiburg kentinde faaliyet gösteren Albert-Ludwigs Üniversitesi tarafından ortaklaşa yürütülmesi için girişimlerde bulunulduğu bildirildi.
Kütahya Valisi Şükrü Kocatepe, kazı alanında incelemeler yaparak, Albert-Ludwigs Üniversitesi öğretim üyesi ve kazı grubu başkanı Prof.Dr. Ralf Vonden Hoff'tan çalışmalara ilişkin bilgi aldı.
Kocatepe, inceleme sonrasında yaptığı açıklamada, Kütahya'nın elde ettiği kazanımların daha ileri düzeye taşınabilmesi için Aizanoi'deki kazıların bir an önce tamamlanıp buradaki eserlerin ortaya çıkarılması gerektiğini söyledi.
DPÜ Arkeoloji Bölümünün kazı çalışmalarına katılması sağlanarak Alman arkeologlarla etkin ve sürekli bir kazı programı yapılması konusunda talepleri olduğunu anlatan Kocatepe, ''Kazıya DPÜ'nün de katılması talebimizi sözlü olarak Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a iletmiştik. Geçtiğimiz günlerde Bakanlıktan bir heyet geldi ve inceleme yaptı. Hazırlayacakları rapora göre önümüzdeki yıldan itibaren bu konuda bir çalışma yapılacak'' dedi.
Kocatepe, Alman arkeologların Aizanoi'de araştırma kazısı yaptığına işaret ederek, süreleri çok kısıtlı olduğundan bekledikleri sonucun alınamadığını kaydetti.
Prof.Dr. Hoff'un, DPÜ ve Albert-Ludwigs üniversitelerinin kazıda birlikte çalışması fikrine olumlu baktığını ifade eden Vali Kocatepe, ''Önümüzdeki yıldan itibaren daha kapsamlı kazı projesi hazırlayarak Aizanoi'deki tüm eserlerin kısa zamanda ortaya çıkarılması ve turizmin hizmetine sunulmasının mümkün hale gelmesini diliyorum'' diye konuştu.
Prof.Dr. Hoff da kazıların yanı sıra bir restorasyon projesi hazırladığını bildirerek, çevredeki eski yapıların onarılması halinde Aizanoi Antik Kenti'nin cazibesinin artacağına inandığını belirtti. Tellal Gazetesi, 19.08.2009 |
|
KAPALI TÜRBELER ZİYARETE AÇILIYOR
Kentte yaklaşık 400 türbe bulunduğunu, bunlardan 117 tanesinin İstanbul Türbeler Müze Müdürlüğünün sorumluluğunda olduğunu ifade eden Bilgili, vatandaşların ramazan ayında türbelere yoğun bir ilgi gösterdiğini söyledi.
Bilgili, ramazan ayı öncesinde türbelerin her türlü eksikliğinin giderilmesi için çalışmalara hız verdiklerini dile getirerek, 'Yarından itibaren İstanbul'da kapalı hiçbir türbe kalmayacak. Yarın kapalı olan bütün türbelerimiz açılıyor' dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin türbeler için verdiği güvenlik desteğinin son 3 aydır verilmediğini hatırlatan Bilgili, şunları kaydetti: 'Bu nedenle bazı türbelerimiz güvenlik nedeniyle kapanmak zorunda kalmıştı. Bakanlık da güvenlik personeli veremiyor. Derneğimiz de bu konuda yetersiz. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının sağladığı 25 güvenlik personeli ile yarından itibaren kapalı olan türbelerimizin hepsini açıyoruz. Tabii ki restorasyon olan türbeler bunun dışında...'
Ahmet Emre Bilgili, Kültür ve Turizm Bakanlığının imkanlarının türbelerin açık olması ve korunması için yeterli olmadığını, bunun üzerine yaklaşık 2 yıl önce TÜRÇEK'in kurulduğunu ve yaklaşık 35 personelin istihdam edildiğini anlattı.
Derneğin amacının türbeleri açık tutmak, temizliğini ve güvenliğini sağlamak olduğunu kaydeden Bilgili, görev yapan personelin ücretlerinin dernek tarafından karşılandığını söyledi.
Derneğin, vatandaşların bağışlarıyla ayakta kaldığını, gelir ve giderlerinin 'www.turbeler.org.tr' adresinden öğrenilebileceğini ifade eden Bilgili, tamamen güvene dayalı ve şeffaf bir hizmet sunduklarını vurguladı.
Bilgili, internet sitesinde türbelerde sanal gezi yapmanın da mümkün olduğunu belirterek, buradan türbeler hakkında her türlü bilginin edinilebileceğini sözlerine ekledi.
İstanbul Türbeler Müze Müdürü Hayrullah Cengiz de türbelerin halk için büyük önem taşıdığını belirterek, bu nedenle ramazan ayında vatandaşların türbe ziyaretlerini rahatça yapabilmesi için büyük bir gayret gösterdiklerini söyledi.
Cengiz, İstanbul Türbeler Müze Müdürlüğü'ne 25 güvenlik personelinin katılmasıyla Hatice Turhan Sultan, Havatin, Cedid Havatin, I. Abdülhamid, II. Mahmud, Nef-i Fidan, Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan, III. Mustafa, Yavuz Sultan Selim ile Abdülmecid ve Şehzadeler Türbeleri'nin ziyarete açılacağını söyledi.
III. Mustafa, Yavuz Sultan Selim ile Abdülmecid ve Şehzadeler türbelerinin restorasyon çalışmalarının sonuna yaklaşıldığını da ifade eden Cengiz, gelişmelere göre bu türbelerin de açılıp açılmayacağının ramazan ayı içinde belli olacağını bildirdi.
Hayrullah Cengiz, İstanbul Türbeler Müze Müdürlüğünde halen 15 bine yakın eserin mevcut olduğunu da belirterek, bu eserlerin halen depolarda bulunduğunu, bu eserlerin teşhiri ve daha iyi şartlarda muhafazası için yeni yer arayışını sürdürdüklerini kaydetti. Yeni Şafak, 19.08.2009 Yapı, 20.08.2009 |
|
17 DERVİŞ HÜCRESİ RESTORE EDİLİYOR
Konyada her gün çok sayıda turistin ziyaret ettiği
Mevlana Müzesi’nde, restorasyon çalışmaları başladı. Hürriyet, Haber: Mehmet Kayhan Yıldız, 19.08.2009 |
|
İSTANBUL 2010 AJANSI: ŞENLİKLER BEYAZIT MEYDANI'NDA YAPILSIN
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın Yürütme Kurulu, ilgili kurumlardan her yıl Sultanahmet Meydanı'nda düzenlenen Ramazan Şenlikleri'nin bu yıl Beyazıt Meydanı'nda gerçekleştirilmesini istedi.
Ramazan ayında yapılan bu şenliklere karşı olmadıklarını belirten 2010 Ajansı Yürütme Kurulu, şenliklerin trafik ve ulaşım açısından çok daha rahat olan Beyazıt Meydanı'nda yapılmasının İstanbullular için daha faydalı olacağını açıkladı. Kurul ayrıca, İstanbul'un turistik yönden en önemli mekanlarından biri olan Sultanahmet Meydanı'nın, özellikle yaz aylarında binlerce turist tarafından ziyaret edildiğini ve Ramazan ayında kurulan etkinlik alanları nedeniyle Meydan'ın çevresinde konumlanan ana tarihi mekanların turistler tarafından ziyaret edilemediğini belirtti. Zaman, 19.08.2009 |
|
|
KAZDIKÇA YENİ ESERLER ÇIKIYOR
Denizli’deki Laodikya kazılarında, antik kentin kurucu tanrısı Zeus’un heykelinin başından sonra, gücü ve hakimiyeti sembolize eden çift yüzlü baltası da bulundu.
Kaynaklardaki orijinal adı Labris, Latince adı ise Bipennis olan balta, Zeus heykelinin bir hafta önce çıkarılan başının yakınında gün yüzüne çıkarıldı.
Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı ve Kazı Heyeti Başkanı Prof.Dr. Celal Şimşek, daha önce Zeus’un kızı, bereket tanrıçası Artemis ve Frigya bölgesinin ana tanrıçası Kibele’nin sevgilisi Attis’in heykellerinin baş kısmını bulduklarını bildirdi.
Prof.Dr. Şimşek, “Stadyum Caddesi olarak adlandırdığımız bölgede çalışmalarımız devam ediyor. Efes Caddesi’yle kesiştiği noktada, MS 1. yüzyıla tarihlediğimiz anıtsal çeşme yapısı bulduk” diye konuştu. Milliyet Ege, 19.08.2009 |
ÇATALHÖYÜK'TE YENİ DÖNEM Yeni Şafak, Haber: İsmail Poçan, 19.08.2009 |
|
20 YILDIR KAZILAN ŞEHİR: PATARA
Patara Kazı Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Havva İşkan Işık, Likya Birliği'nin başkenti Patara'da kazı çalışmalarının 20. yılını doldurduğunu ve çalışmaların yüz yıl daha sürebileceğini söyledi. Işık, arkeolojik alanlarda ilk defa bir su yolunun incelendiğini belirtirken, 2 bin yıl önce yapılan su taşıma sisteminde bugün mühendislik açısından bilinen her türlü kuralın kullanıldığını söyledi. Kazı çalışmaları kapmasında TÜBİTAK ve Pamukkale Üniversitesi iş birliğiyle "Patara Su Yolları ve Sistemleri Projesi"nin de yürütüldüğünü vurgulayan Işık, antik kente 21 kilometre uzaktan getirilen suyun mecrasını izlediklerini dile getirdi. Işık, su yolunun, çıktığı kaynaktan kent içi dağıtım şebekesine kadar her türlü ayrıntısıyla ele alındığını belirtti. Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Hidrolik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Orhan Baykan ise , "Su iletim ve dağıtım hattı, bugünkü içme ve kullanma suyu sistem mühendisliğine uygun felsefeyle inşa edilmiş" dedi. Türkiye Gazetesi, 19.08.2009 |
|
OLUZ HÖYÜK'TEN TARİH
FIŞKIRDI
Bu yerleşmeleri yavaş yavaş ortadan kaldırarak büyük Hitit kentini ortaya çıkartacağız ve inanıyorum ki bu Hitit kentinde saray veya tapınağa ulaşacağız ve inşallah yazılı belgelere ulaşacağız. Yazılı belgeleri ele geçirdiğimizde bu bölgenin Hitit Dönemi'nde coğrafyası şekillenmeye başlayacak. Ayrıca bu dönemki kazıların son önemli bulgusu da Hititlerden önce yaşamış insanlara ait erken Tunç Çağı tabakasının ele geçirilmesi. Bu tabakada da el yapımı çanak çömlekler bulduk ve bu tabakanın da önemi günümüzden 5 bin 500 yıl önceye kadar uzanması. Oluz Höyük kazıları gösteriyor ki Amasya Orta Anadolu ile Orta Karadeniz Bölgeleri arasında kilit bir bölge.
Bu bölgeden de çok önemli ticari metalar bulundu. Bir ticaret bölgesi, bir geçiş yolu, özellikle Hitit Dönemi'nde bu yolun çok kullanıldığını düşünüyoruz" diye konuştu.
Amasya Kent Haber, 19.08.2009 |
|
KAZILARDA NEHİR KALINTISI ÇIKTI
Ilısu Barajı'yla ilgili tartışmalar sürerken, baraj gölü suları altında kalacak tarihi eserler kurtarılmaya çalışılıyor.
Siirt'teki Çattepe Höyüğü'nde,Türkiye'de arkeolojik kazılarda ilk kez, bir nehir üzerinde liman kalıntısı bulundu.
Botan ve Dicle nehirlerinin birleştiği noktada bulunan Çattepe Höyüğü'nde kazılar bu yıl başladı. 150 kişilik ekiple yürütülen kazıyla, tarihi ve kültürel yapı gün ışığına çıkarılacak. Höyük geniş bir alanı kapsadığı için dört ayrı noktada kazı yapılıyor. Elde edilen buluntulara göre, höyükte yerleşim, MÖ 6 bin yılında başlayıp günümüze kadar devam ediyor.
Höyüğün üstünde 2 ailenin yaşadığı bir köy bulunuyor. Kazılarda ortaya çıkarılan liman kalıntısı, bölgenin önemini ortaya çıkarıyor. Kazı Başkanı Haluk Sağlamtimur, "Dicle tarafındaki yani batı tarafındaki ortaya çıkarttığımız liman yapısı, bu liman yapısı Ortaçağ kayıtlarındaki Telfafan antik şehri ile ilişkili olması lazım, elimizdeki veriler onu gösteriyor...Liman yapısı olarak da Dicle üstünde ya da nehirler üstündeki ender yapı örneklerinden biri, bu alanda ele geçti." dedi.
Önümüzdeki günlerde yüzey araştırmaları kapsamında, Hasankeyf ile Çattepe arasındaki alanda kültür envanteri çıkarılacak. Trt/Haber, 18.08.2009 |
|
TOKİ ATAKÖY SAHİLİNİ SATMAKTAN VAZGEÇTİ
Toplu Konut İdaresi (TOKİ), 19 Ağustos’ta satmaya hazırlandığı Ataköy sahilindeki arazilerin satışından vazgeçtiğini açıkladı. Milliyet gazetesi, arazi üzerinde 17’nci yüzyıldan kalma birinci grup tarihi eserler olduğunu ortaya çıkarmış ve konuyu, “İzinsiz çivi bile çakmayın” başlığıyla manşetine taşımıştı. Ataköylüler de sahildeki arazilerin satışının engellenmesi için gece gündüz eylem yapmıştı. |
|
|
KONYA'DAKİ OBRUK HAN KİRAYA VERİLECEK
Karatay İlçesi Obruk Köyü'nde bulunan 12 bin 16 metrekare Obruk Han, açık teklif yöntemi ile 44 yıllığına, restore et - işlet – devret modeli ile kiraya verilecek.
Muhammen bedeli 1 milyon 247 bin 566 lira olarak belirlenen ihalede katılımcılardan 37 bin 427 lira tutarında geçici teminat bedeli alınacak. İhale, 3 Eylül 2009 tarihinde saat 10.30'da müdürlükte gerçekleştirilecek.
Söz konusu ihaleye katılmak isteyenler şartnameyi, Karatay'da bulunan Vakıflar Bölge Müdürlüğü Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Şubesinden satın alabilecekler. Konya Hakimiyet, 18.08.2009 |
UYAN EY AKM! |
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Çorum'un İskilip İlçesi'nde düzenlenen operasyonda, 112 parça tarihi eser ele geçirildi.
Çorum Kent Haber, 18.08.2009 |
|
BÜYÜK İSKENDER'İN ELE GEÇİREMEDİĞİ ŞEHİR Cnn Türk, 18.08.2009 |
|
PASİNLER KALESİ TARİHİ İMAJINA KAVUŞUYOR
Pasinler Belediyesi'nce kale etrafındaki harabeler temizleniyor. Belediye Başkanı Ünsal Sertoğlu, tarihi Pasinler kalesinin çevresinin kısa süre içerisinde temizlenmiş olacağını bildirdi.
Pasinler Belediye Başkanı Ünsal Sertoğlu ilçenin tarihi ve kültürel mirası olan Pasinler Kalesinin etrafındaki çarpık kentleşme sonucu modern bir görünümden uzak olan bölgede çevre düzenlemesi çalışması başlattı.
Başkan Sertoğlu, çarpık yapılaşmalar karşısında yapılan istimlaklara rağmen enkazların bir türlü ortadan kaldırılmadığını belirterek, bu durumun hem ilçenin hem de Pasinler Kalesinin imajına uygun olmadığını dile getirdi.
Sertoğlu, temizleme çalışmaları tamamlandıktan sonra bölgede yeşil alan çalışması yaparak Pasinler Kalesinin tarihine uygun bir şekilde korunmasını sağlayacaklarını dile getirdi. Erzurum Gazetesi, 18.08.2009 |
|
|
KAKLIK MAĞARASI KOLAY GEZİLECEK
Denizli’de 2002’de turizme kazandırılan, beyaz traverten oluşumları nedeniyle “Yer Altındaki Pamukkale” diye isimlendirilen Kaklık Mağarası’nın daha fazla ziyaretçi çekmesi için çalışma başlatıldı.
Burada incelemede bulunan Vali Yardımcısı Halil İbrahim Ertekin, Jeoloji Mühendisleri Odası’nın, mağara için yeni bir proje hazırlayacağını bildirdi. Proje kapsamında, merdiven ve korkuluklarının yeniden yapılacağını kaydeden Ertekin, ışıklandırmanın da yeniden düzenleneceğini belirtti. “Girişinde de, çevredeki mermer ve traverten ocaklarından çıkan fosillerin sergileneceği bir müze yapılması öngörülüyor” dedi. Milliyet Ege, Haber: Ramazan Çetin, 18.08.2009 |
UTANÇ ABİDESİNE BAŞKAN EL KOYDU
Kalecik Kalesi’nde bakımsızlıktan çürümeye terk edilen Atatürk heykeli, Ankara Hürriyet’in ısrarlı haberleri sonucu yepyeni bir görünüme kavuştu. Kalecik Kalesi’ne geçtiğimiz yıl restorasyon yapılmasına karşın kalenin içindeki Atatürk heykeline dokunulmadığı ortaya çıkarken, Ankara Hürriyet heykelin ayağının kırık boyalarının döküldüğünü duyurmuştu. Hürriyet Ankara, Haber: Eray Görgülü, 18.08.2009 |
|
BAUHAUS CENNETİ TEL AVİV Yapı, Yazı: Aslı Elitsoy, 18.08.2009 |
|
KIRIKKALE'DE OSMANLI
MEZARLARININ BAKIMI YAPILIYOR
İlçe tarihinin geçmişlere dayandığını açıklayan Çelebi Belediye Başkan Vekili Mustafa Şener, şehir mezarlığı içinde bulunan Osmanlı dönemine ait mezarların bakımının yapılmaya başlandığını söyledi.
Bol yağış nedeniyle otların diz boyuna yaklaştığını açıklayan Mustafa Şener, "Otlar mezarları kapatmaya başladı. Bunun üzerine ekiplerimizle mezarları temizlemeye başladık." dedi. Tarihin toplumların ve insanlığın hatıra defteri olduğunu vurgulayan Şener, "İnsanoğlunun bıraktığı her iz bir sonraki kuşağın yolunu aydınlatır. Yeni kuşağın yapması gereken sadece bu izleri doğru yorumlamaktır. Böylece öncekilerin yaşadıklarını tekrar yaşamak zorunda kalmadan yaşam standardını daha ileri götürebilirler. Tarihini bilmeyen toplumlar, sadece günlük seyrin rüzgarına göre hareket ederler. Daha önce yapılmış bir hatayı tekrar yaşayabilirler. böylece hem kendilerine hem sonraki nesillere zaman kaybı ve acı yaşatırlar. bu anlamda tarih bir tecrübedir." şeklinde konuştu.
Tarihi yazıtları ve izleri çok olan toplumun güçlü olduğunun altını çizen Şener, "Bu yazıtlardan ve izlerden en iyi şekilde yararlanan toplum medeni bir toplumdur. insan bir engelle karşılaştığında geriye doğru giderek hız, güç ve açı kazanarak koşar engeli geçer. Tarihte toplumların önüne çıkan engelleri aşabilmesi için geriye yani tarihine dönmesi ve oradan güç ile hız alarak önündeki engeli kolayca aşmasını sağlaması bakımından önemlidir." diye konuştu.
Mezarlar, öğretmen ve tarih araştırmacısı Bekir Şener tarafından davet edilen Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesi Müdürlüğü'nden Arkeolog Tahsin Saatçi ve Müze Araştırmacısı Mehmet Sevim tarafından incelendi.
Araştırmalar soncunda mezarın bir tanesinin mermerden yapıldığı, arka yüzünün iki daireyle süslü olduğu, 2. Mahmut döneminden kaldığı tespit edildi. İkinci mezarı inceleyen arkeologlar, mezarın mermerden yapıldığını ve kavuk kısmının silindirik süslemelerden oluştuğunu belirledi. Arkeologlar mezarın 1. Abdülhamit zamanına ait olduğunu söyledi. Üçüncü mezarın ise kireç taşından yapıldığını, baş ve ayak kısmında değişik süslemelerle kaplı olduğunu, alın kısmında 'Muhammed' yazısının bulunduğunu belirten arkeologlar, mezarın kenarlarında kılıç motifinin çizili olduğunu açıkladı. Mezarın 2. Abdülhamit döneminden kaldığı kaydedildi. Dördüncü mezar ise diğer mezarlardan gösterişsiz olduğunu ifade eden arkeologlar, mezarın yanında anlamsız geometrik süslemelerin yer aldığını ve mezarın 2. Abdülhamit döneminden kaldığı ifade etti. Haberler.com, 17.08.2009 |
|
MÖ 16 BİN YIL ÖNCEYE AİT
TOPRAKTAN YAPILMA ANA TANRIÇA FİGÜRÜ BULUNDU
Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Cevdet Merih Erek başkanlığında 5 Temmuz'da başlatılan kazılar devam ediyor. Kahramanmaraş'a 65 kilometre uzaklıkta bulunan Döngel Köyü Direkli Mağarası'ndaki kazılara Kahramanmaraş Müze Müdürlüğü'nde görevli arkeologlar ile Erek'in 17 öğrencisi katılıyor.
Buradaki kazıların
Türkiye'deki üçüncü mağara kazısı olma özelliği
taşıdığını anlatan Yrd. Doç.Dr. Erek, çalışmaların
yirminci gününde MÖ 16 bin yıl önceye ait olduğu
belirlenen ve topraktan yapılma ana tanrıça figürü
bulduklarını belirtti. Erek, ''Mezopotamya, Anadolu
ve Yakındoğu arkeolojisi içerisinde pişirilerek
yapılan en eski tanrılar ya da tanrıçalar MÖ 5
binden önce geriye gidildiğinde ortaya çıkmıştı.
Pişirme tekniği ile şekil verilen kil o dönemde
kullanılıyordu ve bundan önce yok deniliyordu,
Direkli Mağarasında bulduğumuz pişmiş topraktan ana
tanrıça bizi 16 bin yıl eskiye götürdü yani araya 10
bin yıl bir fark artırdı. Pişirme tekniğinin çok
eskiye ait olduğunu, bu figür bize kanıtlıyor.''
dedi.
Direkli Mağarası'nın Kahramanmaraş'ın en eski yerleşim birimi olduğunu vurgulayan Erek, ''Bazı yontma taş aletleri var ki bizleri MÖ 300 binlere götürebilir. Derinliğini tam kestiremiyoruz ama bu bölgenin kültürel dolgusunun çok kalın olduğunu düşünüyorum. Çünkü kültürel dolgular çok yavaş birikir bazen 3 santimde 5 bin yıl saklıdır çok yavaş bir kültürel dolgu oluşur. Bazen 10 santimde tarih olarak 100 bin yıl aşağıya inebilirsiniz o nedenle kazıyı son derece dikkatli ve ince yapmamız gerekiyor.'' şeklinde konuştu.
Direkli Mağarası'ndaki kazılara ABD Baylor Üniversitesi'nden Arkeolog Benjamin Arbuckle'nın da katıldığını anlatan Erek, şöyle dedi: ''Bugüne kadar kabaca yapmış olduğu tür tayininin sonucuna göre mağarada ayı, domuz, kurt, tilki, kaplumbağa, tavşan, ağaç samuru, su samuru, balık, bol miktarda yılan ve karacaların da bu bölgede tüketildiğini biliyoruz. Kemiklerde çok sayıda kesme izleri var yani eti kemikten ayırdıkları avlandıklarını ve hatta kemiklerinin iliklerini almak için aşırı deforme olduğunu gösteriyor bunlar bizim mağarayı tanımamızda başka mağaralar karşılaştırmamız için çok önemli bilgilerdir. Mağaranın içerisinde bitki tohumları buluyoruz, bu da bize hangi bitkilerin tüketildiğini gösterecek ve o bitki türleri hala burada var mı, varsa hangileri var, bunlar bizim için çok önemli, bunların hepsini bir araya getirip bir kitap hazırlanmasın sağlayacağız.'' diye konuştu. Haberler.com, 17.08.2009 |
|
NAZİ YAĞMASINDAN KALANLAR
II. Dünya Savaşı sırasında Avrupa’daki çok sayıda önemli sanat eseri Adolph Hitler’in kişisel zevkleri için çalınmış ve yağmalanmıştı. Bu eserlerin bir bölümü hala kayıp. Ancak yeni keşfedilen bir belge, Nazi döneminde kaybolan eserlerin üzerindeki esrar perdesinin kalkmasına yardımcı olabilir. “Hitler Album” adlı belge, 1940 yılında Naziler tarafından kurulan ve görevi işgal altına alınan bölgelerdeki sanat eserlerini kamulaştırmak olan Einsatzstab Reichsleiter Rosenberg (ERR)’nin faaliyetleri hakkında ilginç detaylar içeriyor.
Taraf, 17.08.2009 |
|
ÇOBANLARIN MAĞARALARI TURİZME AÇILIYOR
Giresun’un Görele İlçesi Karabörk beldesinde çobanlar tarafından bulunan ve damlataşı oluşumları bakımından zengin olan mağaralar Belediye Başkanı Ömer Karaman’ın da gayretiyle gün yüzüne çıkarılmaya çalışılıyor.
Birgün, 17.08.2009 |
|
TUZ HANI DANIŞTAY'IN
KARARINI BEKLİYOR
Tarihi yapısı nedeniyle il turizmine kazandırılmak istenilen Tuz Hanı için başlatılan kamulaştırma çalışmaları, mülkiyet sahiplerinin mahkemeye başvurmaları sonucu askıya alınmıştı. Oturakçı Pazarı'nda bulunan tarihi Tuz Hanı'nın turizme kazandırılması için dört yıl önce başlatılan çalışma bir türlü başlatılamadı. Hibe yoluyla tüm parsellerin bir kısmını alan il daimi encümeni, diğer parsellerin kamulaştırılmasına karar verdi fakat parsellerinin kamulaştırılmasını istemeyen mülkiyet sahipleri mahkemeye başvurdu.
Tuz Hanı'nın turizme kazandırılması amacıyla restorasyon çalışması düşünülen 452 ada üzerindeki 12 parsel ve bu parsellerin üstündeki yığma otel kamu yararı görülerek, il daimi encümeni tarafından kamulaştırıldı. 45 mirasçısı bulunan Tuz Hanı'nın 29 hissedarı noter vekaletiyle hisselerini Özel İdare'ye bağışladı. Hissedarlardan 16'sı ile yapılan görüşmelerde anlaşmaya varılamadı. Bununla Tuz Hanı'nın yanında bulunan 10 adet dükkanın sahipleri, çıkartılan kamulaştırma kararına karşı çıktı ve mahkemeye başvurdu. Hissedarlar İdari mahkemeyi kaybetmesinin ardından temyiz için Danışta 6. daireye başvurdu. Tuz Hanı'nda hissedarların haklı olup olmadığını Danıştay 6. daire karar verecek.
Adıyaman Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Eskici, Tuz Hanı ve Tuz hanı çevresindeki dükkanların turizme kazandırılması için mahkeme kararının beklendiğini dile getirerek, "3 yıldan beri mahkeme devam ediyor. İdare mahkemeyi hissedarlar kaybetti ve davayı temyize götürdüler. Rölöve, restorasyon ve restorasyon için İl Özel İdare bütçesinde 2 milyon TL para hazır bekletiliyor. Tarihi Tuz Hanı'nın turizme kazandırılmasıyla birlikte yerli ve yabancı turistlerin çarşıya inmeleri sağlanabilir. Şehir merkezindeki bir yere turistlerin gelmesi demek, turistlerin alış veriş yapması anlamına geliyor" dedi. Adıyaman Kent Haber, 17.08.2009 |
|
TEION'DA YOL SAVAŞLARI
Radikal, Haber: Durmuş Sevindik, 17.08.2009 |
|
TARİHİN SESSİZ TANIĞI MELİKŞAH HAMAMI ESKİ GÜNLERİNİ ARIYOR
Çubuk'un Melikşah Köyü'ndeki tarihi hamam ilgisizlikten yok olmak üzere. 1979 yılına kadar fonksiyonel olan tarihi hamam Atatürk ve Başbakan İsmet İnönü tarafından da ziyaret edilmişti. Şimdi harabe haline gelen hamamı köylüler yeniden eski hüviyetine kazandırmak istiyor. Tarihi kaynaklarda Melikşah Köyü'ndeki hamamın 1402 Ankara savaşından sonra Timur tarafından kızı Melikşah adına yaptırıldığı belirtiliyor.
Melikşah Köyü sakinlerinden Hacı Yılmaz, köylerinde bulunan tarihi bir eserin harabe görüntüsüne gönüllerinin razı olmadığını söyledi. Yılmaz, "Tarihi bilgilere göre bu hamamın geçmişi yüz yıllara dayanıyor. Son dönemlerde Türkiye'nin her köşesinde tarihi eserlere sahip çıkılırken Ankara'nın merkezindeki bir eserin kaderine terk edilmesine gönlümüz razı değil. Yetkililerden gerekli ilginin gösterilmesini bekliyoruz." şeklinde konuştu. Kuzey Anadolu fay hattının güney kollarından Çerkeş-Orta-Çubuk kolunun güney ucunda kaynağı bulunan hamam şifalı olduğu gerekçesi ile Timur tarafından bir açıkhava banyosu şeklinde imar edilmiş. Suyu deri hastalıklarına iyi geldiği bilinen hamam, 1979 yılında yapılan sondaj çalışmaları sonunda suyunu kaybetmiş ve kurumuştur. Zaman, 17.08.2009 |
|
MEZARLAR YOK OLUP GİDİYOR
Dalyan’ın kanalı
süsleyen kaya mezarlarıyla ünlü antik Kaunos
Kenti’nin Kazı Başkanı ve Başkent Üniversitesi
Öğretim Üyesi Prof.Dr. Cengiz Işık, “Kaya
mezarlarının her yıl bir parçasını yitiriyoruz.
Bunların acilen restorasyona alınması gerekiyor”
dedi. Köyceğiz’e bağlı Çandır Köyü sınırları
içerisinde yer alan antik kentte kazı çalışmaları
sürüyor. Kaunosluların kendi dillerini konuştukları,
dönemin ilk tuzlasını kurdukları gibi önemli
bulgulara ulaşılırken, pek çok anıtsal yapı da
ortaya çıkarıldı. Işık, “Bir başka yerde depolamak
için eserleri yerin altından çıkarmanın anlamı yok.
Kazı çalışmaları elbette devam etmeli ancak Kaunos
denilince ilk akla gelen kaya mezarları, yani 2400
yıllık tarih gözlerimizin önünde eriyip yok oluyor”
diye konuştu. |
|
ÇOCUKLAR 7 BİN YIL ÖNCEKİ YAŞAMI ÖĞRENDİ
İç Anadolu’daki “kale kent” modelinin bilinen ilk örneği kabul edilen Aksaray’daki yedi bin yıllık Güvercinkayası’nda öğrencilere arkeoloji eğitimi veriliyor. Eğitimden bölge köylerindeki çocuklar yararlanıyor. Kazı başkanı Prof.Dr. Sevil Gülçur, bu alanların ancak çevredeki aileler ve çocuklarının sahip çıkmasıyla korunabileceğini söyledi. “Hem Aşıklı Höyük hem de Güvercinkayası kazı alanlarının korunması ve gelecek nesillere taşınması için çocuklara arkeoloji eğitimi veriyoruz. Bu eğitimin, insanlık tarihinin binlerce yıllık izini taşıyan höyüklerde verilmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi. Eğitim çalışması geçen yıl Demirci Beldesi’ndeki okullara yönelik başlatılmıştı. Bu yıl, Aşıklı Höyük’te çocuklara arkeoloji eğitimi Gülay Sert, Güvercinkayası’ndaki eğitimi ise Fatma Yıldız başkanlığında, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve Çapa Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda okuyan tıp öğrencileri verdi. Eğitime katılan çocuklara kazı alanının geçmişi, önemi anlatılıyor. Deneysel evde, eski yaşamı gözlerinde canlandırmaları sağlanıyor. Arkeologların çalışma yöntemleri izah edilerek, çocukların soruları cevaplanıyor. Prof.Dr. Gülçur, yaptıkları çalışmalarda yedi bin yıl önce zengin bir mutfak kültürü oluştuğunu saptadıklarını söyledi. Hürriyet Seyahat, Haber: Murat Önertaş, 17.08.2009 |
|
PERGE ANTİK KENTİ KAZILARINA 40 YILINI VERDİ
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Klasik Arkeoloji bölümleri Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Haluk Abbasoğlu, Antalya’nın Aksu İlçesinde bulunan Perge Antik Kenti’ne 40 yılını harcadı. Asistanlığı döneminde başladığı kazı çalışmalarına halen devam eden Prof.Dr. Abbasoğlu, Perge Antik Kenti’nin kendisi için bir nevi yurt olduğunu söyledi. Prof.Dr. Abbasoğlu, kazılar sonunda kentin kuruluş tarihini 3000 yıl geriye götürdüklerini dile getirdi. Prof.Dr. Abbasoğlu, kazılarda bronz ve tunç dönemine ait kalıntılar bulduklarını söyledi. Türkiye Gazetesi, 17.08.2009 |
|
ANTİK PARION'DA VERİMLİ DÖNEM
Çanakkale’nin Biga
İlçesi Kemer Köyü’nde yer alan antik Parion kenti
arkeolojik kazılarının bu yılki çalışmaları sona
erdi. Kazı başkanlığını Atatürk Üniversitesi
Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Cevat Başaran’ın yaptığı ve yaklaşık iki ay süren bu yılki
çalışmalarda, kentin antik çağdaki durumuna ilişkin
önemli bulgular elde edildi. Hürriyet Ege, Haber: Soner Karabulut, 17.08.2009 Sabah, Haber: Gül Kireklo, 18.08.2009 |
|
ATATÜRK'ÜN MÜZESİNDE ÖDENEK SIKINTISI
Atatürk'ün emriyle 20 Eylül 1937'de Dolmabahçe Sarayı'nın veliaht dairesinde kurulan Beşiktaş'taki Türkiye'nin ilk güzel sanatlar müzesi olan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, 1937'de burada yapılan ilk serginin tekrarı özelliğinde bir koleksiyonla yeniden açıldı. Türkiye'nin ilk güzel sanatlar müzesi olmasına rağmen, sürekli kapanması nedeniyle adı 'Kapalı Müze'ye çıkan mekan yine ödeneksizlik sonucu restore edilememe tehlikesiyle karşı karşıya. Müze eğer ödenek bulamazsa ay sonunda yeniden kapanıyor. Binanın mülkiyeti Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nda, müze yönetimi ise Mimar Sinan Üniversitesi'ne ait. Üniversiteden bir ödenek bekleyen fakat devamlı bir ödeneği olmadığı için restorasyonu tamamlanamayan müzenin müdür yardımcısı Salim Yavaşoğlu "Yeterli bütçe hiçbir zaman sağlanmadı. 2007'de restorasyona başladık dört büyük salon bitti. Biten salonlarda Serginin Sergisi adıyla resim ve heykel koleksiyonu var. Fakat bu ay sonunda tekrar kapanacak," diyor. Şu an sergide olan resimlerin panolarının bile kiralık olduğunu ve üniversitenin sergiye devam etmek istemezse panoları geri vereceklerini söyleyen Yavaşoğlu, "Bu yıl bağımsız ödenek için teklif yaptık sonuç bekliyoruz" dedi. Sabah, Haber: Şüheda Aykut, 17.08.2009 |
|
TARİH YENİDEN CANLANIYOR
Yıllardır harabe halinde onarılmayı bekleyen Tarihi Ayavukla Kilisesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı restorasyon çalışmaları ile yeniden ayağa kalkmaya başladı. Çalışmaları yerinde incelemek ve bilgi almak üzere Basmane Semti’ndeki tarihi yapıya giden Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, binanın iç duvarlarında süslemeler ve resimleri ilgiyle izledi. Yapılan bu çalışmayla kent kültürüne önemli bir katkı sağlandığını söyleyen Başkan Kocaoğlu, “Ayavukla Kilisesi, İzmir için tarihi önemi olan bir inanç yapısı. Çok kötü durumdaydı, çatı çökmüştü, kurtarmamız gerekiyordu. Onun için gerekli çalışmaları yaptık” dedi. Restorasyon sonrası sergi mekanı, semt eğitim merkezi ve kitaplık olarak İzmir’e kazandırılacak tarihi yapı, kentin kültür yaşamına önemli katkılar sağlayacak. Bir süre Kültür Bakanlığı tarafından opera çalışma salonu olarak kullanıldıktan sonra yangın geçiren ve uzun süredir metruk bir durumda bekleyen Ayavukla, İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun onadığı 1/5000 ölçekli Kemeraltı ve Çevresi Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı çerçevesinde “Sosyo Kültürel Tesis Alanı” olarak hizmet verecek. Hürriyet Ege, 17.08.2009 |
|
NASIL İÇİNİZE SİNİYOR MU?
Anıtla ilgili çok şikayetler aldıklarını, bazı vatandaşların belediyeye durumu ilettiğini anlatan Atatürkçü Düşünce Derneği Kuşadası Şube Başkanı Nail Topal, "Belediye başkanı ve meclis üyelerine durumu aktardık. Anıtın başka bir yere taşınacağını, burası için farklı projeleri olduğunu söylediler" dedi.
Topal, anıtın taşınmasına kadar bir şeyler yapılmasını istediklerini, bir eleman görevlendirildiği yanıtı aldıklarını söyledi. Topal, anıtın kaldırılmasının farklı yorumlanmaması için götürüleceği alanla ilgili projeyi de görmek istediklerini vurguladı.
Kuşadası’na tatile gelip fotoğraf çekmek için terasa çıkan inşaat mühendisi Süleyman Çırak ise gördüğü manzaradan utandığını söyledi, "Belediye başkanının yapması gereken ilk iş, ulu öndere sahip çıkıp, anıtın etrafını düzenlemek. Fotoğrafları CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a ileteceğim" dedi.
Kuşadası’na hakim ve seyir tepesi olarak
kullanılan Kese Dağı’nda anıt önünde yer alan ve
adaleti temsil eden genç kızın elindeki terazi de
kimliği belirsiz kişilerce çalınmıştı. |
|
EFES'TEN SONRA MÜZEYE DE TURNİKE SİSTEMİ
Efes Antik Kenti giriş ve çıkışlarına yapılan turnike sisteminden sonra Selçuk İlçesi'nde bulunan Efes Müzesine de turnike sistemi kuruldu.
Ziyaretçiler artık Efes’e olduğu gibi, Müzeye de turnikeden geçecekler. Daha önce gişeden bilet aldıktan sonra Efes Müzesini gezmeye başlayan ziyaretçiler, bundan böyle Bakanlık tarafından yaptırılan turnikelerden biletini okutarak geçecekler. Turnikede ayrıca normal biletin yanı sıra Müze Kart ve özürlüler için geçiş alanı da bulunuyor.
Efes Müzesinde Turnikeli uygulamaya yeni başlanıldığını belirten Efes Müzesi Müdürü Cengiz Topal, bu uygulamanın ziyaretçiler ve Müze için çok yararlı olacağını kaydetti. Selçuk Bölge Haberleri, 16.08.2009 |
|
ZİNCİRLİ HÖYÜK'TE KAZILAR SÜRÜYOR
Gaziantep'teki tarihi yerleşim yerlerinden Zincirli Höyük'te, Chicago Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. David Scholen ve ekibi tarafından yürütülen kazıda, Samal Krallığı'nın kültürüne ilişkin bilgiler elde edileceği bildirildi.
Prof.Dr. Scholen, höyükteki kazıya 2009 yılında başladıklarını ve bu yıl çalışmanın dördüncü etabını gerçekleştirdiklerini söyledi.
Turizm Gazetesi, 17.08.2009 |
|
TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI YAPAN 17 KİŞİ YAKALANDI
Denizli'nin Sarayköy İlçesi'nde, sahte para ve tarihi eser kaçakçılığı yapan bir suç örgütüne yönelik operasyonda 17 kişi gözaltına alındı.
Edinilen bilgiye göre, jandarma, elebaşılığını M.O. ve M.V.'nin yaptığı çeteyi 8 ay takip etti. Eş zamanlı başlatılan operasyonlarda Denizli'nin Sarayköy, Buldan, Acıpayam, Çal, Çivril ve Honaz ilçeleriyle Aydın, Isparta, Ankara, İzmir, Manisa, Burdur ve İstanbul'da, parada sahtecilik ve tarihi eser kaçakçılığı yaptığı tespit edilen 17 kişi gözaltına alındı. Zanlılardan, 9 aylık hamile bir kadın ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Operasyonda 14 bin lira, 500 dolar ve 200 avro sahte para ele geçirildi. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor Zaman, Haber: Bünyamin Avcı, Resul Cengiz, 16.08.2009 |
|
KAZIDAN NAZIM ÇIKTI
İstanbul’da Tarihi Yarımada’da
12 yıl önce başlayan ve bir süre önce Danıştay’ın
durdurduğu “Büyük Bizans Sarayı Kazısı”nda, geçmişi
MÖ 7. yüzyıla uzanan 10 binin üzerinde arkeolojik
buluntu çıkarıldı. En ilginç buluntu ise Nazım
Hikmet’in 1933’te toplatılan ve hapse girmesine
neden olan “Gece Gelen Telgraf” adlı şiir kitabı
oldu.
Habertürk, 16.08.2009 |
|
DENİZLİ'DE ÜÇ TARİHİ BİNA DAHA KURTULUYOR
Denizli Belediyesi, üç tarihi binayı daha restore ettirme kararı aldı.
Değirmenönü Mahallesi’ne adını veren Merzeci Un Fabrikası, Baki Evi ve Sürücüoğlu Evi, orijinal görünümlerine kavuşturulacak. Üçünün çalışmalarının da 2010’da tamamlanacağı bildirildi. Başkan Yardımcısı Mustafa Ünal, “Un fabrikasının istimlak çalışmaları tamamlandı. Han ve değirmen olarak iki binadan oluşan tesisin değirmen bölümü kullanılamayacak durumda. Han kısmının ise sadece alt katı nispeten iyi. Restorasyondan sonra bina tamamen kullanıma açılacak” dedi. Milliyet Ege, 16.08.2009 |
|
SÜMELA'DA AYİN GERGİNLİĞİ
Aralarında Rusya Parlamentosu milletvekillerinden İvan Saidis ile Selanik Valisi Panayotis Psomyadis ve iki din adamının da bulunduğu yaklaşık 500 Gürcü, Rus ve Yunanlı turist dün Sümela Manastırı’na geldi. Meryemana’nın ölüm yıldönümü olması nedeniyle manastırda mum yakıp ayin yapmak isteyen turistlere izin verilmedi.
Taşların üzerine konularak yakılan mumlar yetkililer tarafından söndürüldü. Ayin yapmaya çalışanlara Trabzon Müze Müdürü Nilgün Yılmazer müdahale etti ve mumları söndürdü. Yılmazer, ayin yapmanın yasalara aykırı olduğunu, mekanın taş düşmelerine karşı tehlikeli olduğunu belirterek, turistlerden mekanı terk etmelerini istedi. Bu sırada dua eden Rus Vekil Saidis ile engellemeye çalışan Nilgün Yılmazer ve Selanik Valisi Psomyadis arasında kısa süreli itişme oldu. Olaya Sümela Manastırı’ndaki özel korumalar müdahale etti. Saidis ile Psomyadis, gruba kendi dillerinde kısa birer hitapta bulunduktan sonra hep birlikte dua ettiler. Turistler manastırı gezdikten sonra mekandan ayrıldılar. Trabzon Valisi Recep Kızılcık, turist kafilesinin ayin yapmak istediğini belirterek, “Kendilerine Sümela’nın müze olduğunu hatırlatarak talebi geri çevirdik” dedi. Hürriyet Haber: Osman Şişko, 16.08.2009 |
|
TARİHİ CAMİNİN YANINDA YANGIN
Gebze’nin en önemli tarihi yapılarından birisi olan Sultan Orhan Camisi’nin hemen yan tarafında çıkan yangın korkuttu. Kullanılmayan ahşap evde çıkan yangının kısa sürede söndürülmesi, olası bir faciayı da önledi.
Özgür Kocaeli, 16.08.2009 |
|
NEANDERTHAL MUTFAĞINDA NE VARDI?
Bilim insanlarının son araştırmalarına göre 40 bin yıl önce Avrupa’da yayılmaya başlayan ilk insanların, hayvansal kaynakları tüketme alışkanlıklarında değişiklik bulunduğu ortaya çıktı.
Evrensel, 15.08.2009 |
|
|
Midas'ın Mezarı |
...1842
|
|
9 - 15 Ağustos 2009 |
|
AFYONKARAHİSAR'DA TARİHİ CAMİ YANDI
Afyonkarahisar’da tarihi Zülali Camii’nde, yangın çıktı. Caminin çatısından başlayan yangın kısa sürede büyüdü. Ekipler, 1 saatlik çalışma sonunda, çevreye sıçramadan yangını söndürebildi. Cami kullanılamaz hale geldi. Türkiye Gazetesi, 15.08.2009 |
|
AVRUPA'NIN TARİHİNE
YOLCULUK
Yapılan inceleme sonucunda MÖ 7. yüzyıla dayanan antik Bathonea kenti olduğu düşünülen alan, şimdi Bakanlar Kurulu kararıyla İstanbul’un tarihsel mirasına kazandırılıyor. Küçükçekmece’deki İstanbul’un ikinci tarihi yarımadası için uzun yıllar sürecek bir arkeolojik keşif kazısı başlıyor.
|
|
CAMİ DEĞİL GAZİNO GİBİ Hürriyet, Haber: Sefa Kaplan, 15.08.2009 |
|
TAŞ DEVRİNE ZAMAN AYARI
Güney Afrika’daki Cape Town Üniversitesi’nden bilim adamları, taş devriyle ilgili ‘küçük’ bir hesap hatası yapıldığını ortaya çıkardı. Taş devri insanının, alet yapmak için ateşi kullanması tahmin edilenden 50 bin yıl önceye dayanıyor. Yani, alet yapımı için ateş kullanımının tarihi 72 bin yıllık. Yüksek derece sıcaklık demirin ve diğer metallerin yapısını değiştirdiği gibi eski insanların da taşları daha kolay parçalara ayırmak için ateşe tuttukları ortaya çıktı. Hürriyet, 15.08.2009 |
|
EN ESKİ İZMİRLİLER ESKİ AVRUPALILARIN ATASI MI?
İzmir’in bilinen 5 bin yıllık tarihini 8 bin 500 yıla çıkaran Yeşilova’daki kazıların bu yılki bölümü başladı. Kazıların sadece ilk 20 gününde müzede sergilenebilecek kalitede 10’a yakın eser çıkarıldı. Kazı başkanı Yrd. Doç.Dr. Zafer Derin ‘ilk İzmirlilerin’ günlük yaşamını keşfettiklerini söyledi: Radikal, 14.08.2009 |
|
ERZURUM TAM BİR AÇIK
HAVA MÜZESİ
Erzurum'da görülmesi gereken Tortum Şelalesi, Tortum Gölü'nün son kısmında bulunmakta. Tortum Çayı'nın 48 metre yüksekten düşmesiyle meydana gelen çağlayan, vadideki bir dağın heyelan sonucu çayın önünü kapatmasıyla oluşmuştur. Oluşumu açısından dünyanın ikincisi, yüksekliği açısından dünyanın üçüncü çağlayanı kimliğine sahiptir.
Erzurum'un sembolü
haline gelen Çifte Minareli Medrese'ye gidiyoruz.
13'üncü yüzyılın sonlarında İlhanlılar tarafından
yaptırılmış, Anadolu Selçuklu Mimari geleneğine
uygun açık avlulu, iki katlı ve iki minareli olan bu
eğitim kurumu, Anadolu'nun en büyük medresesidir.
İnci gibi işlenmiş çifte minare, kapı ve diğer
süslemeler anlatılır gibi değil.
Türkiye Gazetesi, Yazı: Behçet Fakihoğlu, 14.08.2009 |
|
VALİ KARALOĞLU KAZI ÇALIŞMALARINI İNCELEDİ
Beraberinde Vali Yardımcısı Hasan Yılmaz, Müze Araştırma Görevlisi Mete Tozkoparan ile birlikte Yukarı Bakraçlı köyünde bulunan 2700 yıl önce Urartular tarafından yapılan ilk saray olan Yonca Tepe Kalesine gelen Van Valisi Münir Karaloğlu'nu İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Oktay Belli, Güzin Sühran Belli tarafından karşılandı. Vali Karaloğlu'na kale hakkında bilgi veren Prof.Dr. Belli, 12 yıldan beri bu kalede kazı çalışmaları yaptığını anlattı. Belli, "Yonca Tepe kalesi 2007 rakımda bulunmaktadır. Urartular döneminde çok kaleler yapılmış fakat bu kaleyi Urartular ilk kez saray olarak kullanmışlardır' dedi. 40 yıldan beri bu bölgede araştırma ve kazılar yaptığını söyleyen Belli, 'En çok beğendiğim illerden bir tanesi Van ilidir. Çünkü Van'da bulunan tarihi yapılar ve sanat eserleri hakkında diyebilirimi ki Dünyanın hiç bir yerinde yoktur. Bizim buradaki amacımız bu tür muhteşem eserleri gün yüzüne çıkarıp restoresi yapıldıktan sonra turizme sunmaktır" dedi. Yaptığı ziyaretten dolayı duydukları memnuniyetleri dile getiren Prof.Dr. Oktay Belli, Van Valisi Münir Karaloğlu'na teşekkür etti. Daha sonra yine Yukarı Bakraçlı köyünde bulunan Yedi Kilise'yi gezen Van Valisi Münir Karaloğlu kilise hakkında Müze Araştırma görevlisi Mete Tozkoparan'dan bilgi aldı. Kilisenin çıkışında bekleyen çocuklarla sohbet eden Van Valisi Münir Karaloğlu, kız çocuklarınca oyuncak bebek, erkek çocuklara ise oyuncak araba dağıttı. Köylülerin ikram ettiği ayran'ı için Vali Karaloğlu daha sonra köylülerle vedalaşarak köyden ayrıldı. Yeni Şafak, Haber: Adem Gül, 14.08.2009 |
|
37 YIL SONRA YENİDEN YANDI
Fatih Emniyet Müdürlüğü’nün çatısında meydana gelen yangında tarihi bina büyük hasar gördü. 1972 yılı 15 Aralık’ta Cağaloğlu’ndaki defterdarlık binasının çatısında şüpheli bir yangın çıkmıştı. Günlerce süren yangında birçok değerli evrak yok olurken, ‘sabotaj’ ihtimali üzerinde duruldu. Aradan 37 yıl geçti. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaklaşık 4 bin metrekarelik alana kurulu olan tarihi bina son olarak Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün hizmetine verildi. Radikal, 14.08.2009 |
|
|
FRANSIZLAR KIZIL KİLİSE İÇİN 40 BİN EURO TOPLADI
Kapadokya
hayranı Fransızlar Dünya anıtlar fonu listesinde yer
almasını sağladıkları Aksaray'ın Güzelyurt ilçesinde
bulunan 1500 yıllık tarihî
Kızıl Kilise'nin
restorasyonu için
40 bin Euro topladı. Zaman, 14.08.2009 |
YABANCI ARKEOLOGLAR MUĞLA'YI PAYLAŞAMIYOR
Muğla Üniversitesi Arkeoloji Anabilim Dalı Başkanı ve Pedesa Kazı Başkanı Prof. Dr. Adnan Diler, üzerlerinde çok ciddi baskı olduğunu, yabancı arkeologların Karia bölgesinde kazı yapmak için çok fazla talepleri bulunduğunu söyledi.
Muğla'ya yabancı arkeologlardan çok talep olduğunun altını çizen Diler, "Bizde daha arkeolojinin A'sı yokken yabancı seyyahlar 2-3 asır önce buralarda çalışmış. Yabancılar bu bölgede araştırma yapıyor. Biz kimsenin başkanlığında ve ortaklığında değiliz ve çalışmayız. Onlar gelebilirler, misafirperveriz, bizim ekibimizde çalışabilirler. İngilizler bir taraftan, Almanlar bu taraftan, diğeri o taraftan. O orayı, bu burayı kazımak istiyor. Çalışmak isteyenler bize müracaat etsin, şemsiyemizin altına alırız. Doğrusu budur." diye konuştu.
Sadece Bodrum yarımadası değil, bütün antik Karia bölgesinin kültür envanteri, korunması ve tescillerini yaptıklarını ifade eden Diler, "Bundan sonra da her türlü mücadeleye varız. Her şeyimizi paylaşırız ama hiç kimseye teslim etmeyiz." dedi.
Ekiplerinde çalışan Almanların amatör ruhlu olduğunun altını çizen Prof. Dr. Diler, "Almanya'dan gelen arkadaşların biri doktor, diğeri ise yeni mezun olmuş. Burayı çok seviyorlar. Şu anda surları çalışıyorlar ama yayınlarında, benim ismimin birinci yazılması şartıyla sadece bir rapor hazırlayacaklar. Birlikte çalışıyoruz. Ben burada kimseye bir şey vermiş değilim. Ekibimizi yabancılarla biraz çeşitlendirdik, zenginleştirdik, çünkü arkeoloji evrensel bir bilimdir." şeklinde konuştu.
Kazı Başkanı Diler, yaklaşık 10 yıldır süren yüzey araştırmalarından sonra 3 yıl önce Bodrum'un Konacık beldesindeki Pedesa antik kentinde kazılara başladıklarını aktardı.
Diler, Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinden ve Almanya'dan bir ekip olmak üzere 25 araştırma ekibi ve 20 işçiyle 2009 yılı kazılarına bir ay önce başladıklarını ve bir ay daha çalışacaklarını kaydetti. Geçen yıl başladıkları Akropolis (yukarı kent), Athena tapınağı ve Nekropolis'te kazılara devam ettiklerini belirten Adnan Diler, şunları söyledi: "Bu sene çevre düzenlemelerine ağırlık verdik. İki yıldır yapılamayan ihaleler yüzünden bir türlü ödenek gelmeyince, restorasyonlara başlayamamıştık. Bu yıl Muğla İl Özel İdaresi'nin destekleriyle çalışmalarımıza hız verdik." haberler.com, 14.08.2009 |
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Haymana’da bir eve baskın düzenleyen jandarma ekipleri, üzerinde hayvan figürleri bulunan lahit mezar ele geçirdi. Durupınar Köyünde Zekeriya K’ya ait evde tarihi eser bulunduğu ihbarını alan jandarma, söz konusu eve baskın düzenledi. Operasyonda, üzerinde hayvan figürleri bulunan ve Hitit dönemine ait olduğu sanılan lahit mezar ele geçirildi. Gözaltına alınan Zekeriya K, adliyeye sevk edildi. Hürriyet, 14.08.2009 |
|
SİNAGOGUN TAHSİSİ GELDİ
Bergama'da şu an harabe bir şekilde ayakta kalmaya çalışan Sinagog'un restorasyonu için gerekli çalışmaları yapmaya başlayan Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, restorasyon çalışmalarının başlayabilmesi için en önemli adımlardan birisini attı. Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nden istenen tahsise olumlu cevap geldi ve Sinagog'un tahsisi, koruma ve kültürel amaçlı faaliyetlerde kullanılmak üzere Bergama Belediyesi'ne yapıldı. Tahsisin yapılması ile birlikte Sinagog'un restorasyonu için atılan adımlardan birisinin daha olumlu sonuçlandığını ifade eden Başkan Mehmet Gönenç, "Şimdi önümüzde tek bir engel var. O da restorasyon için gerekli finansmanı sağlamak. Finans sorununu da çözdüğümüz gibi restorasyon çalışmalarına başlayacağız" dedi. |
|
KEŞİŞHANE OTEL OLDU
Edremit-Altınoluk arasında bulunan Manastır Çayının, Kazdağı Milli Parkı içinden doğup Avcılar Köyü ile Kavlaklar Köyü arasından geçerek aynı zamanda iki köye de sınır oluşturduğu biliniyor. 13 Nisan 1934 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk'ün ziyareti sırasında Edremit’ten Çanakkale'ye geçerken kullandığı Avcılar Köyü Günerçam mevkiinde halen dimdik ayakta birde tarihi kemer köprü bulunuyor.
Manastır adını, hemen yanı başından akan Manastır Çayı'ndan almış. Manastır Çayı da adını Rumlar zamanında yakın bölgesinde bulunan Rum Manastırı’ndan almıştır. Bölgenin asırlardır mola yeri olarak kullanıldığından bilinmektedir.
Manastır, konumu itibariyle eski ticaret (İpek yolu) yolu üzerine kurulmuştur. Önündeki bakımsız taş yol, o dönemde şehirlerarası yol olarak kullanılan ulu önder Atatürk 'ünde bir kaç sefer geçmiş olduğu tarihi bir yoldur. Hatta Atatürk’ün Manastır’da mola verip ayağını çınar’a dayayıp sigarasını içtiği bile rivayet edilir. İçerisinde kendisini çevreleyen 550 yıllık 3 adet çınar ağacı bulunan manastır bölgesi yolcuların dere kenarında dinlendiği ve çaylarını içtiği, konaklayıp dinlendikleri bir han olarak bilinir. Köylüklerinde bu bölgede yabancılara bahçe mahsullerini satıp geçimlerini sağladığı söylenmektedir. Körfezde Ses, 14.08.2009 |
|
TAYİNAT HÖYÜĞÜ KAZI ÇALIŞMALARI TARİHE IŞIK TUTACAK
Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Rektörü Prof. Dr. Şerefettin Canda, Tayinat Höyüğü kazı çalışmalarının tarihin önemli bir bölümüne ışık tutacağını söyledi. Canda, Antakya-Reyhanlı karayolu üzerinde bulunan kazı çalışmalarını yerinde inceledi. Kazı çalışmalarını MKÜ, Toronto Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Koç ve Boğaziçi Üniversitesi'nin ortaklaşa yürüttüğünü ifade eden Canda, şöyle devam etti: ''Edindiğim bilgilere göre höyükte ilk kez 1930'lu yıllarda kazı yapılmış ve yazılı tabletlerde kentin adı Kunulua olduğu anlaşılmıştır. Kent, MÖ 1100-550 yılları arasında Amik Ovası merkez olmak üzere Halep'e kadar uzanan, Asur tabletlerinde Unki Hitit yazılı tabletlerinde Attina olarak geçen bölgenin başkenti olmuştur. 2009 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı adına yapılan kazı çalışmalarında da en göz alıcı buluntular höyüğün orta kısımlarında bulunan yerde gerçekleştirilen kazıda ortaya çıkarılmıştır. Tayinat Höyüğü kazı çalışmaları tarihin önemli bir bölümüne ışık tutacak.'' Canda, tarihin aydınlatılmasına, tüm imkanları kullanarak destek vermeye devam edeceklerini sözlerine ekledi. Hatay Gazetesi, 14.08.2009 |
|
SULTANAHMET RAMAZAN'A HAZIR
Ramazan ayının en yoğun yaşanacağı Sultanahmet, bu yıl da Fatih Belediyesi'nin gerçekleştireceği etkinliklerle eski Ramazanları aratmayacak. Bir hafta sonra mübarek ayın gelişiyle şenlenecek mekanda, At Meydanı'nda kurulan Ramazan standlarının yanı sıra eski Ramazan eğlencelerine ve konserlere yer ve-rilecek. Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Sultanahmet Meydanı'ndaki Mehmet Akif Ersoy Parkı'nda yaptığı basın açıklamasıyla 30 günde gerçekleştirilecek 361 etkinlikle ilgili bilgi verdi. Demir, “Sultanahmet'te Ramazan'a Merhaba” konseptiyle 2010 Avrupa Kültür Başkenti'ne yakışır bir anlayışla yapılacak etkinlikler düzenleyeceklerini dile getirdi.
2010 Avrupa Kültür Başkenti'nin kalbi olan Sultanahmet'te bu yıl düzenlenecek Ramazan etkinlikleri, önceki yıllarda yapılanlardan pekçok noktada ayrılıyor. Bu konu hakkında kalite ve güvenliğin ön planda olacağını söyleyen Mustafa Demir, “Önceki yıllarda yaşanan kontrol eksikliği bu yıl yaşanmayacak. Çünkü çok ciddi bir kontrol mekanizması kurduk ve bizim belirlediğimiz kriterlerde herhangi bir aksama, firmalara ciddi yaptırımlar getiriyor. Standlarımızı hijyen kurallarına, halk ve çevre sağlına önem veren bir yaklaşımla tasarladık ve en önemlisi katılımcıları denetleyecek bir kurumla anlaştık” dedi. Demir, bu yıl tarihi dokuyla uyumlu yaklaşık 100 adet stand kurulacağını, bu standların tasarımında Sultanahmet Camii'nin avlusundaki kubbelerden esinlenildiğini ve sanki avlunun devamıymış gibi düşünüldüğünü sözlerine ekledi.
Mustafa Demir, toplantının sonunda, meydanda sökülebilir malzemeden 400 kişi kapasiteli amfi tiyatronun hazırlandığını, kurulan sahnede direkler arası etkinlikleri, İncesaz, İstanbul semazenleri, gazeller ve mehter konserleri olacağını belirtti. Ramazan süresince Sultanahmet Meydanı'nın, Wi-fi internet şemsiyesine kavuşturulduğunu belirten Demir, ulaşım ve otopark konusunda da gerekli düzenlemelerin yapıldığını söyledi. Yeni Şafak, 14.08.2009 |
|
MYNDOS'TA KAVGA BİTMİYOR
Antik kentin yağmalanmasını engellemeye yönelik kamuoyu oluşturmaya çalışan Gümüşlük Akademisi Vakfı Başkanı yazar Latife Tekin, belediye tarafından baskı altına alınmak istendiğini ve tehdit edildiğini iddia etti.
Milliyet, Haber: Yaşar
Anter, 14.08.2009
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'dan Myndos antik kentine destek geldi. Günay, sit alanlarının betonlaşmasına karşı olduğunu ve Myndos'un korunması gerektiğini açıkladı.
Gümüşlük Akademisi'nin
31 Temmuz'da 'Myndos Umut Konserleri' ile başlattığı
ve antik Myndos kentinin betonlaşmasına engel olmak
için düzenlenen kampanyaya beklenen destek kısa
sürede geldi. Zuhal Olcay'la başlayan gönüllü
konserler aracılığıyla verilen mücadeleye Kültür
Bakanı Ertuğrul Günay ilgisiz kalmadı. Gümüşlük
Akademisi'nin kurucusu yazar Latife Tekin'in bir
televizyon programında yaptığı, "Kültür Bakanımızdan
konuyla ilgili bir açıklama bekliyoruz ve kendisini
konserlerimize davet ediyoruz," çağrısı üzerine
Bakanlıktan şu yanıt geldi: "Kültür ve Turizm
Bakanlığı sit alanlarının betonlaşmasına, tarihi
dokusunun yapılarla bozulmasına karşıdır. Böyle bir
bozulmaya tahammülü yoktur. Bölgedeki I. ve II.
derecede arkeolojik sit alanı olarak tescilli
bulunan alanların III. dereceye dönüştürülmesine
ilişkin herhangi bir çalışma mevcut değildir." Sabah, 5.08.2009 |
|
ROMA LAHDİNİ HAMUR
TEKNESİ YAPTILAR
Kazı Başkanı, Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Cevat Başaran, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaklaşık 2 aydır kazı çalışmalarının sürdürüldüğü Parion Antik Kentinde yeni bir lahiti gün yüzüne çıkardıklarını söyledi.
Başaran, lahdi, köyde kahve işleten ve ''Kahveci Kadir'' olarak tanınan köylünün bilgi vermesi üzerine, onun kiracı olarak oturduğu evde bulduklarını belirterek, ''ev sahibinin babası eski bir ağaymış. Yanında çalışanların ekmeğini kendi evindeki fırında yapıyormuş. Bu lahit de o zamanlar hamur teknesi olarak kullanılıyormuş. Evin mutfak bölümünde bulunan bu lahitten kimseye bahsedilmemiş. Vatandaş, bize güvendi ve haber verdi. Biz de evin mutfak bölümündeki lahdi gün yüzüne çıkardık'' diye konuştu.
Prof.Dr. Başaran, lahdi, kazı ekibi ile birlikte yoğun uğraşlar sonucu, evin kapısını kırıp vinç yardımıyla çıkardıklarını ve Parion Nekropolü'nde (mezarlık) hazırlanan podyumun üzerine koyduklarını kaydetti.
Yaklaşık 4,5 ton ağırlığında, 2,5 metreye 1,25 metre ölçülerindeki lahdin yüksekliğinin 1 metre civarında olduğuna değinen Prof.Dr. Cevat Başaran, şu bilgileri verdi: ''Roma Dönemine ait, 2. yüzyıl tarihli mermerden yapılmış prokonnessos tipi yarı yapım lahdin ön yüzü üzerinde tabula-ansata (ölenin ismi, kendisi ve ailesinin özelliklerini anlatan kitabe) ve girlandlar (askı çelenk motifi) var. Kısa yan yüzlerde girlandlar yer alırken, arka yüzün sonradan değiştirilerek bir çeşme cephesi olarak düzenlendiğini görüyoruz. İki yanında selvi ağacı motifleri arasında dilimli kemer şeklinde aynalığı olduğu anlaşılıyor, bunun da üzerinde üç satırlık kitabe yeri hazırlandığını tespit ettik.'' Akşam, 14.08.2009 |
|
TOKİ'DEN SATILIK TARİHİ
ESER
Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) 19 Ağustos’ta ihaleyle satmaya hazırlandığı Ataköy sahilindeki arazide, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından tescil edilmiş birinci grup tarihi eserler olduğu ortaya çıktı.
“İstanbul 7 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün 20/04/2009 tarih, 135 sayılı yazısına ekli karar gereğince bu parsel (564 ada 158, 161, 162 parseller) ve bu parsellere komşu parsellerle ilgili olarak kurul görüşü alınmadan hiçbir işlem yapılamayacağı bildirildi.”
Kurul kararına rağmen TOKİ yaptığı satış duyurusunda, söz konusu araziye, yüksekliği 72 metreyi geçmeyen binalar inşa edilebileceğini açıkladı.
Milliyet, Haber: Fehim
Genç, Fotoğraf: Murat Öztürk, 14.08.2009 Milliyet, Haber: M. Akif Erdem, 14.08.2009 |
|
KONAK'TA TARİHİ BİNALARA ÇİÇEK
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin “develi örtü” tartışması devam ederken, Konak Belediyesi, eski ve yıpranmış yapıları yeşil örtü ile süsleme kararı aldı.
Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan, eski yapıları çevreleyen koruma perdelerini begonvil ve sarmaşıklar ile süsleyerek kötü görüntüyü ortadan kaldırmaya başladıklarını söyledi. Araç ve yaya trafiğinin yoğun olduğu cadde üzerlerinde bulunan tarihi binaların önüne ve çevresine; begonvil, morsalkım ve hedera sarmaşığı gibi bitkilerin dikildiğini belirten Başkan Tartan, uygulamanın vatandaşlar tarafından beğenildiğini dile getirdi.
Kent içinde yıkılmaya yüz tutmuş yapıların vatandaşlara zarar vermesini önlemek amacıyla perde uygulaması yapıldığına değinen Başkan Tartan, “Ancak tarihi yapıyı korurken, demir perde ile birlikte ortaya görsel bir kirlilik çıkıyor. Bunun da önüne geçebilmek amacıyla yeni bir uygulama başlattık. Demir perdelerin önüne dikilen rengarenk begonvil ve sarmaşıklar perdeyi sardığında yeşil bir görüntüyle birlikte çehresi değişecek. Alsancak bölgesinde başlattığımız çalışmayı kent içindeki perde yapılan tüm binalarda uygulayacağız. Bir süre sonra kötü görüntüler vatandaşları rahatsız etmeyecek. Yasalar çerçevesinde Belediye olarak, ancak bu müdahaleyi yapabiliyoruz. Çünkü eski yapıların sahiplerine ulaşmak çok zor. Şahıslara ait mülkler oldukları için başka bir işlem de yapılamıyor” dedi. Çankaya’daki yıpranmış Atlas Oteli’nin görsel kirliliğini ortadan kaldırmak isteyen Büyükşehir Belediyesi, binaya üzerinde develerin, fesli adamların bulunduğu örtüyü giydirmişti. Bu tercih, İzmir’in ‘geçmişteki kültürü’ olarak tanımlanmıştı. Hürriyet Ege, 14.08.2009 |
|
MERYEMANA MEZARI KARABURUN'DA MI?
Fotoğraf Altı: Çeşme Müze Müdürlüğü uzmanları, bölgede inceleme yaptı. Geç Roma ve Erken Hıristiyanlık dönemlerine ilişkin bulgular ortaya çıktı. Hıristiyan kaynakları, Havari Yohanna’nın yazdığı ve kıyametle ilgili bilgiler içeren İncil’in de Meryem Ana mezarında olduğunu söylüyor.
Karaburun Yarımadası’nın tarihinin 10 milyon yıl öncesine dayandığını belgeleriyle kanıtlayan araştırmacı, yazar ve gazeteci Neşet Öztekin, bu kez dünya tarihine yön verebilecek bir araştırmayla gündemde... 78 yaşındaki Öztekin, Hıristiyan aleminin peygamberi Hz. İsa’nın annesi Meryem Ana’nın, yüzyıllardır bulunmaya çalışılan mezarının, Karaburun’da, Yaylaköy’deki ‘Ana Manastırı’ ile ‘Yarengediği’ olarak bilinen bölgede olduğunu iddia ediyor.
Öztekin, kanıt olarak da Meryem Ana Evi’nin Selçuk’ta Bülbül Dağı eteklerinde bulunmasına aracı olan rahibe Anna Katharina Emmerich’i ve hıristiyan kaynaklarında anlatılanları gösteriyor. Usta araştırmacı, “Tüm veriler Karaburun’u gösteriyor. Bölgenin adı Ana Manastırı ve sürekli su akan kaynağın adı da Ana Manastır Ayazması. Yapılacak kapsamlı bir araştırma sonucu kayıp mağara ve mezar burada bulunacak, tarih yeniden yazılacaktır” diyor. Milliyet Ege, 14.08.2009 |
|
TARİHE BAZ KONDU
Kalecik Belediyesi’nin GSM şirketlerine kiraladığı tarihi Kalecik Kalesi’ne dikilen dev baz istasyonunun Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından tam dokuz yıl sonra fark edildiği ortaya çıktı. Hürriyet Ankara, Haber: Eray Görgülü, 14.08.2009 |
|
TARİHİ KULEDE OT TEHLİKESİ
Tokat'ta, Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdülhamit Han tarafından yaptırılan tarihi saat kulesinde biten otların tarihi yapıya zarar vermesinden endişe ediliyor.
Tokat Kent Haber, 13.08.2009 |
|
DEFİNE AVCILARI YAKALANDI
Kahramanmaraş'ın Ekinözü İlçesi'nin Boğazbağları mevkiinde define arayan üç kişi yakalandı. İlçe merkezine bir kilometre uzaklıktaki Boğazbağları mevkiine gelen üç kişi kaçak kazı yaparak tarihi eser aramaya başladı.
Beraberlerinde getirdikleri kepçe ile bahçe içerisinde kazı yapan kişileri gören vatandaşlar durumu Ekinözü İlçe Jandarma Komutanlığı'na bildirdi. İhbar üzerine operasyon başlatan jandarma ekipleri kaçak kazı yapan üç kişiyi yakaladı. Şahısların kazı sırasında bazı eserler buldukları öğrenildi. Çıkartılan eserlerin hangi döneme ait olduğunun yapılan incelemenin ardından ortaya çıkarılacağı belirtildi. Kahramanmaraş Kent Haber, 13.08.2009 |
|
TARİHE IŞIK TUTULUYOR Afyon Haber, 13.08.2009 |
|
|
BUCAK'TA TARİHİ ESER OPERASYONU
Bucak Jandarma Komutanlığı ekiplerince, Bucak İlçesine bağlı Kocaaliler Beldesi Pazar mahallesinde oturan D.A’nın tarihi eser kaçakçılığı yaptığı istihbaratını alan jandarma ekipleri şahsı uzun süredir takibe alması ile D.A’nın evinde bulunan tarihi eserleri pazarlamak istemesi tespiti ile harekete geçen jandarma D.A’nın evinde yapılan aramada 2 adet Gümüş Darik sikke, 8 adet Hellenistik Gümüş Sikke, 1 adet Bizans dönemine ait haç, 3 adet Bizans dönemine ait takı, 1 adet Selçuklu dönemine ait gümüş sikke, 3 adet Amorf parça tarihi eser, 2 tanede tarihi eser niteliği olmayan taş parça ve 1 tanede 25 santim uzunluğunda 11 santim genişliğinde MS 2.yy Roma dönemine ait heykel yakalandı.
Heykelin milattan sonra ikinci yüz yılda koluna yılanlar sarılmış hekim heykeli olduğu iddia edilirken yakalan tarihi eserler Burdur Müzesine teslim edildi.
D.A tarihi eser bulundurmak, satmak suçlarından adli makamlara sevk edilirken, konu ile ilgili soruşturma sürdürülüyor. Burdur Kent Haber, 13.08.2009 |
AÇIK HAVA MÜZESİ'NE
DOĞRU Cumhuriyet, Haber: Elif Bereketli, 13.08.2009 |
|
MAĞARALAR AYDINLATILDI
Konya merkez Selçuklu Belediyesi, tarihi bir yerleşim alanı olan Sille'de tarihi mekanları ve mağaraları aydınlatarak bu alanın turizm değerini artırıyor. Sille'yi turizme kazandırma ve turizm gelirinden bölge halkının faydalanmasın yönelik çalışmalar kısa sürede olumlu gelişmelere neden oldu.
Selçuklu Belediyesi tarafından restore edilen Karataş Cami, Mezaryaka Cami, Hacı Ali Ağa Hamamı ve Kültür Evi'nin yanı sıra tarihi mağaralarda ışıklandırma çalışmaları tamamlandı. Yapılan çalışmalarla birlikte Sille akşam saatlerinde ışıl ışıl bir görüntü alıyor. Aydınlatma sisteminin faaliyete geçişiyle birlikte Sille ilgi odağı oldu. Özellikle Profesyonel ve amatör fotoğrafçıların ilgi gösterdiği Sille, yeni yüzüyle ziyaretçilerini bekliyor. Habertürk, Haber: Murat Dönmez, 13.08.2009 |
|
'PEKİN ADAMI' ATEŞ KULLANIYORMUŞ
Çin Uluslararası Radyosunun haberine göre, arkeologlar, Pekin adamının da bulunduğu Coukoudien mağaralarında birçok omurgalı hayvan fosilinin yanı sıra küller, yanmış kemikler ve kömürleşmiş bazı kalıntılar bulduklarını duyurdu.
Bu keşfin, 200-500 bin yıl önce yaşamış Pekin Adamı'nın ateş kullandığını kanıtladığı belirtilen haberde, geçmişte bazı yabancı uzmanların "o dönemde Pekin Adamı'nın ateş kullanamayacağını" iddia eden söylemlerini de cevapladığı kaydedildi.
Omurgalı Paleontoloji (Taşıl Bilim) ve Paleoantropoloji Enstitüsü Başkan Yardımcısı Gao Şing yaptığı açıklamada, son dönemde bölgede bulunan bin yıllık omurgalı fosillerinin, taş aletlerin ve birçok kalıntının aksi yöndeki tüm iddiaları çürüttüğünü söyledi.
Pekin'in 50 kilometre güneybatısında bulunan Coukoudien bölgesi, Pekin Adamı'nın yaşadığı yer olarak biliniyor. Pekin Adamı ya da günümüzdeki bilimsel adıyla Homo Erectus Pekinensis (Dik Yürüyen Pekinli), günümüzden 200-500 bin yıl önce yaşamış insan türünün genel adı.
Paleoantropoloji çalışmalarında dünyada bir dönüm noktası olarak kabul edilen Pekin Adamı, 1929 yılında Çinli arkeolog Vey Pıncong tarafından bulundu.
Pekin Adamı'nın kalıntıları ve kafatası 1937-1945 yılları arasında kayboldu. Bazı çevreler, kalıntıların ABD'ye kaçırıldığını iddia ediyor. Ntvmsnbc, 13.08.2009 |
|
|
BATIKTAN ÇIKAN DEV SÜTUNLAR DİKİLDİ
İzmir'in
Seferihisar
İlçesine bağlı
Kızılburun mevkiinde MÖ 1'inci yüzyılda batan
gemiden çıkarılan dev mermer sütunlar, TIR'a
yüklenerek Bodrum
Sualtı Arkeoloji Müzesi'ne getirildi. Mermer
sütunlar, İzmir Menderes’teki
Klaros antik
kentinde bulunan
Apollon Tapınağı’nın inşasında kullanılmak
üzere Marmara Adası’ndan
yola çıkmıştı. Radikal, 13.08.2009 |
AHLAT DÜNYA MİRAS
LİSTESİ'NE ADAY
Cumhuriyet, 13.08.2009 |
|
ADIYAMAN BELEDİYESİ, TARİHİ GAZHANE BİNASINI RESTORE EDİYOR
Adıyaman Belediyesi, tarihi Gazhane mekanını restore ediyor. Şeyh Muhyiddin-i Arabi Camii'nin doğu bitişiğinde bulunan Gazhane'nin eski görünümüne kavuşması için başlanan restorasyon çalışmaları kapsamında, ünlü taş ustaları tarafından tarihi mekanın duvarları dantel gibi işlenerek şekil veriliyor.
Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Müze Müdürlüğü'nün arşivlerinde Gazhane'yle ilgili kayıtlara ulaşılarak, tarihi mekanın şekillerinden faydalanılıp, orijinal tarihi yapısına dokunulmadan beyaz kesme taşlarla kaplama ve onarım yapılıyor. Hicri 1168 tarihinde yapıldığı belirlenen Gazhane'nin yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı haline gelmesi için bir taraftan su drenajı döşenirken, öte taraftan duvarını oluşturan eski taşlar elle raspa edilerek (beyazlaştırılarak) taş oyma ustalarının ellerinde şekilleniyor.
Adıyaman Belediye Başkanı M. Necip Büyükaslan, Gazhane'nin Adıyaman'ın tarihi açısından çok önemli bir yere sahip olduğuna dikkat Çekerek, söz konusu bölgenin eski imajına kavuşacak bir mekan haline getirileceğini söyledi. haberler.com, 13.08.2009 |
|
|
2 BİN 100 YIL SONRA MÜZEDELER
İzmir‘in
Seferihisar İlçesi’ne bağlı Kızılburun mevkiinde MÖ
1’inci yüzyılda batan bir gemide 4 yıldır yürütülen
sualtı kazılarında çıkartılan dev mermer sütunlar,
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne getirildi. Hürriyet, Haber: Nilüfer Kandırmış, 13.08.2009 |
DEFİNE AVCILARINA MÜJDE
Gizli kazı yapan ya da geçmiş dönemlerde yaşayan kültürlere ait kalıntı bulanlar, bundan sonra devletten izin alarak arkeologların eşliğinde kazı yapabilecek. Kazı sonunda bulunan altın, sikke ve gömülerin bedeli mükafat olarak kazıyı yapan kişiye verilecek. Konuyla ilgili açıklama yapan Diyarbakır Arkeoloji Müzesi Müdürü Mehmet Bilici, yasalara uyularak yapılan kazılarda çıkan definenin bedelinin bulan kişiye hediye olarak verildiğini belirterek, "Kültür ve tabiat varlıklarını koruma yasası var.
Eğer bir kişi bir yerde hazine, altın, sikke ya da gömü olduğunu tahmin ediyorsa ya da bu yönde duyum almışsa il merkezlerinde valiliklere, ilçe merkezlerinde kaymakamlıklara başvurarak izin alma suretiyle kazı yapabilir. Alınan izinden sonra kazıyı yapacak kişiye arkeolog, kazı ekibi, kazının yapılacağı yeri korumak için polis ya da jandarma yardımı sağlanır. Ama kazıyı yapacak kişi, tüm masrafları kendi cebinden karşılar. Eğer kazı yapılan yerde herhangi bir tarihi değer taşıyan madde bulunmazsa kazıyı yapan kişiye masrafların bedeli iade edilmez.
Bunun için, kazı
yapacakların iyice düşünmesi gerekir. Yılda ortalama
15 kaçak kazı güvenlik güçlerince tespit ediliyor.
Eğer kazı yapan ya da tesadüfen tarihi eser
bulanlar, 3 gün içinde Kültür ve Turizm
Müdürlükleri'ne başvurursa o şahıslara mükafat
verilir. Bu şahıslar 3 günlük süre zarfında bize
başvurmazsa ve güvenlik güçlerince yakalandıkları
takdirde o kişiler hakkında adli işlem yapılır.
Bunun önüne geçmek için herkesi yasalara uymaya
davet ediyorum. Kültür
Diyarbakır'ın medeniyetler ve kültürler şehri olduğuna dikkat çeken Bilici, "Şu ana kadar Diyarbakır'da 700 ile 800 arasında tarihi eser mahiyetinde ev var. Bunlar arasında en eski ve kaliteli eserler Kortuk tepede bundan 12 bin yıl önce, yani MÖe 10 bin yılına ait olanlar. Bunları Arkeoloji müzesi olarak en iyi şekilde koruyoruz" dedi.
Diyarbakır Kent Haber, 12.08.2009 |
|
İSTANBUL'UN İLK KENT
MÜZESİ'NE ÖZEL AÇIKHAVA SERGİSİ AÇILDI Yapı, 12.08.2009 |
|
APOLLON'DA KAZI YENİDEN BAŞLADI
Aydın’ın Didim İlçesi'nde bulunan Apollon Tapınağı’ndaki kazı çalışmalarının 2009 yılı etabı başladı.
Almanya’nın Halle Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Andreas Furtuaengler başkanlığında yürütülen kazı çalışmaları 3 ayrı noktada 35 kişilik ekiple sürdürülüyor.
Didim’e bağlı Hisar Mahallesi sınırları içinde bulunan Apollon Tapınağı çevresinde sürdürülen kazı çalışmalarının 3 Ağustos’ta başladığını belirten Kazı Başkanı Prof. Dr. Andreas Furtuaengler, “3 Ağustos’ta kazı çalışmalarına başladık. 3 ayrı ekibimiz 35 kişile kazı çalışmalarını yürütüyor. Çalışmalarımız 2 ay sürecek. Ayrıca Tavşan Adasında da kazı çalışmaları yapacağız. Tavşan Adasındaki çalışmalar 31 Ağustos’ta başlayacak. 3 Ekimde tüm çalışmalarımız bitecek. Toplam üç buçuk aylık bir çalışmamız olacak” dedi. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Binlerce yıllık Apollon Tapınağındaki çalışmalarda geçen yıl binlerce yıllık bir kadın iskeleti bulunmuştu. Aydın Kent Haber, 12.08.2009 |
|
VALİ ALTIPARMAK: ÖREN YERLERİ DEFİNECİLERİN ELİNDE
Muğla Valisi Ahmet Altıparmak, Muğla ve çevresinde yaklaşık 200 ören yeri olduğunu belirterek, ''Yüzlerce ören yeri kontrolsüz şekilde birtakım definecilerin elinde'' dedi.
Vali Altıparmak, Muğla Valiliği'nde, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce düzenlenen 1. Muğla Arkeolojik Kazı ve Yüzey Araştırmaları Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada, ören yerlerine kaynak ayırmakta sıkıntı çektiklerini söyledi. Muğla'daki ören yerlerinin hızla turizme kazandırılması gerektiğini ifade eden Vali Altıparmak, ''Anadolu enteresan bir yer, örfümüzü bu şekilde kazanmış değiliz. Yüzyılların birikimi olarak yemek kültürümüz, yaşam kültürümüz bugün bu noktada, sizler de bunu iğneyle kuyu kazar gibi kazarak çıkarıyorsunuz'' dedi.
Bu tarihi mekanların bir şekilde insanların göz zevkine sunulması gerektiğine işaret eden Vali Altıparmak, ''Bu mekanları ziyaret edenlerden ücret alabilmeliyiz. Bu şekilde bir sonraki kazılarımızı finanse edebiliriz. Yapılan çalışmalarla üstteki birtakım kültürel değerleri elde ettik, bundan sonra bunları nasıl sergileriz, nasıl kaynak elde edebiliriz bunun hesabını yapmalıyız'' diye konuştu.
Altıparmak, Atina'da bir müzeyi ziyaret ettiğini, oradaki eser sayısının Muğla'daki kazı alanlarında bulunan eser sayısından az olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: ''Orada sergilenen eserlerin çoğu bizim açık hava müzesi olarak düşündüğümüz alanlardaki sütunlar ve benzeri şeyler getirilerek oluşturulmuş. Sizin kazı yaptığınız alanlardaki kazı evlerini ve eserlerini düşünün, inanılmaz bir zenginlik, her ören yeri bugün açık hava müzesi olabilecek durumda. Böyle bir zenginliğin üzerindeyiz ama onların bir müzede elde ettiği geliri biz 200 ören yerinde elde edemiyoruz.''
Vali Altıparmak, yüzlerce ören yerinin kontrolsüz şekilde birtakım definecilerin elinde olduğunu savundu. Sempozyuma, İl Kültür ve Turizm Müdürü Murat Süslü, Muğla'daki kazı alanlarında görev yapan kazı başkanları ile kazı alanlarında çalışan üniversite öğrencileri de katıldı. Turizm Gazetesi, 12.08.2009 |
|
EDİRNE SARAYI'NDA
RESTORASYON
"Edirne Sarayı Türk kültürünün Efesidir" diyen Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Mustafa Özer'in başkanlığını yürüttüğü kazı ekibindeki uzman tarihçiler de, Osmanlı arşivinde çalışmalarına start verdi. Farklı alanlardaki uzmanlardan oluşan 30 kişilik bilimsel ekibin yanı sıra, Trakya ve 18 Mart Üniversiteleri'nden gelen 16 öğrenci ve 11 işçiyle başlayan bu yıl ki kazı çalışmalarının, Eylül ayının son haftasına kadar sürdürülmesi planlanıyor.
Edirne Yeni Saray Kazısı Başkanı Yrd. Doç.Dr. Mustafa Özer, geçtiğimiz ay mutfaklar bölümünden başlayan kazı alanında program dahilinde sürdürülen çalışmaları kamuoyuna açıkladı. Farklı alanlardaki uzmanlardan oluşan geniş katılımlı bir ekiple başlatılan çalışmaların Eylül ayı sonuna kadar sürmesinin planlandığını kaydeden Özer, gerek Edirne ve gerekse ülkemizin diğer kentlerindeki kurum, kuruluş, sivil toplum örgütü, sanayici ve kişilerin, başlatılan Edirne Yeni Sarayı'nı ortaya çıkarma, koruma ve yaşatma çalışmalarına destek olmalarını umut ettiklerini söyledi. Özer, ülkemiz için olduğu kadar dünya için de önemli bir kültürel miras olan Edirne Yeni Sarayı'nın kurtarılarak gelecek kuşaklara aktarılmasının hedeflendiğini ifade etti. Özer, Bakanlar Kurulu'nun 11 Mayıs 2009 tarih ve 2009/14995 sayılı kararıyla, Yeni Saray alanında, başkanlığındaki bir ekip tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Trakya Üniversitesi Rektörlüğü adına, arkeolojik kazı yapılmasının uygun görüldüğünü hatırlattı.
2008 yılı Aralık ayında, Sarayiçi mevkii, Yeni Saray alanında arkeolojik kazı yapmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı'na yapılan başvuruda; söz konusu saray alanındaki sorunlar, yapılması gerekenler ve hedeflerin ayrıntılı şekilde belirtilerek, kısa, orta ve uzun vadeli bir çalışma takvimi belirlendiğini belirten Özer, önerilen program ve hedefler doğrultusunda, bu yıl Edirne Yeni Sarayı ile ilgili gerçekleştirmeyi düşündükleri çalışmalara başladıklarını kaydetti. Bu bağlamda, Edirne Yeni Saray alanında öncelikli olarak yapılması gereken çalışmalara başlanmış ve program dahilinde sürdürülen çalışmaları da Özer şöyle açıkladı:
Henüz tam olarak sınırlarını bilemediğimiz Edirne Yeni Sarayı'nın; yayılma alanını, sınırlarını ve burada bulunan kalıntıların konumunu belirlemeye yönelik olarak bölgede, harita mühendislerinden oluşan bir ekip marifetiyle ülke koordinatları esas alınarak bir halihazır ve topoğrafik harita çıkarma çalışması başlatıldı. Bu çalışmalar kademeli şekilde sürdürülmekte.
Edirne Kent Haber, 12.08.2009 |
|
ILISU BARAJ GÖLÜ'NDEN NE KURTULURSA
Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülriz Kozbe, Ilısu Baraj Gölü altında kalacak tarihi eserlerin kurtarılması amacıyla yürütülen kazıların daha fazla kültür varlığının kurtarılması amacıyla genişletildiğini söyledi. Cnn Türk, 12.08.2009 |
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Tokat'ta yapılan tarihi eser operasyonunda ele geçirilen bazı eselerin Roma ve Hellenistik dönemlere ait olduğu bildirildi.
Ele geçirilen üzeri elmaslarla süslü kuş motifli broş ve küpelerin 19. yüzyıla ait olma ihtimali üzerinde durulurken, altın küpeler ve balık motifi bulunan yüzüğün Roma dönemi, Büyük İskender portresi ve arka yüzünde aslan motifi ile Aleksandr yazısı bulunan kolye sallamasının ise Hellenistik döneme ait olduğu bildirildi. Sanıkların, ele geçirilen broş ve küpelerin 'aile yadigarı' olduğunu ileri sürdüğü belirtilirken; 3 adet altın yüzük, 1 adet altın kolye sallaması, 2 adet gümüş sikkeyi ise Komana çevresinde bir yerden temin ettikleri tahmin ediliyor.
Tokat Kent Haber, 12.08.2009 |
|
MONA LISA'YA ÇAYLI SALDIRI
Paris'teki Louvre müzesini ziyaret eden bir Rus turist “Dünyanın En Ünlü Resmi” ünvanına sahip Mona Lisa tablosuna çay dolu bardak fırlattı. Le Parisien Gazetesi'nin haberine göre, elindeki kaynar çayı bardağıyla birlikte Leonardo Da Vinci'nin ünlü başyapıtı Mona Lisa tablosunun ortasına fırlatan Rus kadın, müze korumaları tarafından güçlükle engellendi. Kadının fırlattığı bardak 'güvenlik camı'na çarpınca paramparça olarak yere düştü. Müze yetkilileri kurşun geçirmez güvenlik camının neme karşı da koruyucu olduğunu ve tablonun zarar görmediğini açıkladı. Rus bayanda, 'sanat eserleri karşısında kafa karışıklığı yaratan ve saldırgan davranışlara iten Stendhal Sendromu' olabileceği ifade ediliyor. Yeni Şafak, 12.08.2009 |
|
ÇUKUROVA'NIN EFES'İ
OLACAK
İlk etapta 10 yıllık süreyi kapsayacak projenin kazı çalışmaları kentin giriş kısmında bulunan sütunlu caddenin kazılıp temizlenmesi ve daha sonra da sütunların yerine dikilmesi ile başlayacak. Projenin ikinci etabında ise Tonozlu Yapı kazısı yapılıp, Bedesten'in ortaya çıkarılması planlanıyor. Üçüncü etapta ise kentin tapınak alanının kazısı yapılacak.
Kazı çalışmasını sürdüren Doç Dr.
Turgut Hacı Zeyrek, ilk etap çalışmalarının 2009
yılı Eylül ayı sonuna kadar devam edeceğini bildirdi.
Hemen yanı başında Bodrum Kale olarak adlandırılan
bir de kale bulunan Kastabala Antik Kenti hakkında
bilgi veren Zeyrek, "Kastabala, ilk tespitlerimize
göre 150 hektarlık alanı kaplıyor. Yaptığımız ilk
incelemelerde Tunç, Hellenistik, Roma ve Orta Çağ
dönemlerine ait kalıntılar bulduk. kentin girişinde
sütunlu cadde bulunuyor. Bu cadde daha sonra
Bedesten (çarşı) bölümünden devam edip, Tiyatro
bölümüne kadar gidiyor. Ayrıca Tapınak ve Hamam
kısımları var. Yani burası çok kapsamlı bir yerleşim
yeri.
Osmaniye'nin bir kaleler şehri
olduğunu belirten Kültür ve Turizm Müdür Vekili Veli
Aba ise Kastabala'nın Osmaniye turizmine ve
tanıtımına büyük katkı sağlayacağını belirterek,
"Biz daha önce Valilik ile birlikte Osmaniye
turizmini canlandırmak için Kaleler Turu düzenlemeyi
planlamıştık. Bu tur kapsamında Kastabala Antik
Kenti de önemli bir yer alacaktır. Ayrıca Karatepe
Arslantaş Açık Hava Müzesi. Kadirli Ala Cami gibi
önemli tarihi yerleri de bunun içine kattığımızda
Osmaniye turizmi ülkemizde önemli bir yere sahip
olacaktır" şeklinde konuştu. Veli Aba, kazı
çalışmalarında toplam 50 kişinin görev aldığını ve
ilk etapta 210 bin TL. ödenek alındığını söyledi.
Gaziantep Hakimiyet, 12.08.2009 |
|
ARKEOLOJİ MÜZESİ'NİN YENİ YERİ İÇİN ÇALIŞMALARA BAŞLANDI
Hatay Valiliği İl Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünden yapılan açıklamada; ilimizin sahip olduğu zengin kültür varlıklarının sergilenmesinde Arkeoloji Müzesinin yetersiz kalmasından dolayı daha geniş bir alana ihtiyaç duyulduğundan ve yine şanına yakışır dünya çapında yeni bir müze binasının yapılmasının gerekli olduğu ve bunun için çalışmalara başlanılması Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne iletildiği açıklandı. Konu ile ilgili yapılan açıklama şöyle: “Bunun üzerine; Müze Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmalar sonucunda, yeni müze binasının yapımı için uygun görülen Hatay İli, Merkez İlçe Maşuklu Beldesi sınırları içerisinde bulunan ve mülkiyeti İl Özel İdaresine ait 1076 (12.988,65 m2), 1087 (926,38 m2), 1161 (8.905,30 m2), 1082 (15.146,49 m2), 1084 (2.296,05 m2) parsel no.lu taşınmazların, İl Özel İdaresi'den Bakanlığımıza tahsis edilmesi talep edilmiş ve İl Özel İdaresi Emlak İstimlak Müdürlüğünün 19.01.2009 tarih ve 552 sayılı yazısı eki İl Genel Meclisinin 09.01.2009 tarihli kararı ile Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsisinin yapıldığı bildirilmiştir.” Tahsisi yapılan taşınmazlarda Müze Müdürlüğü tarafından sondaj kazısı çalışmalarının tamamlandığı belirtilerek, “Maşuklu Belediyesi tarafından söz konusu parsellere ait imar planında plan tadilatı yapılmıştır. “Hatay Yeni Müze Proje Yapımı” işi için Bakanlığımız Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğün tarafından ödenek tahsisi yapıldığı ve söz konusu işin ihale işlemlerinin Adana Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ve Hatay Valiliğince koordineli olarak, yapı denetim hizmetlerinin Adana Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü teknik elemanlarınca ihale yetkilisi görevinin Hatay Valiliğince yürütülmesinin uygun görüldüğü bildirilmiştir. İl Özel İdaresi Plan Proje Yatırım ve İnşaat Müdürlüğünün 23.07.2009 tarih ve 8759 sayılı yazısı gereği ihale yapılmak üzere Adana Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından yeni müze proje yaklaşık maliyeti, tip idari şartname, hizmet alımları tip sözleşmesi, hizmet işleri genel şartnamesi ve mahal listesi Müdürlüğümüze gönderilmiş olup söz konusu dokümanlar İl Özel İdaresine iletilmiştir. İhale süreci başlamıştır” denildi. Hatay Gazetesi, 12.08.2009 |
|
BAŞBAKAN'IN TALİMATINA UYULDU
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mayıs 2009’da İstanbul'da ilçe belediye başkanlarına yönelik yaptığı toplantıda “Festivallere harcayacağınız parayı ilçenizde bulunan fakir fukaraya dağıtın” talimatına Adıyaman’da da uyuldu. Kahta Kaymakamlığı ve Kahta Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği Uluslararası Nemrut Kommagene Festivalinin düzenlenmeyeceği öğrenildi.
Adıyaman ve Nemrut Dağı’nın tanıtımına büyük katkısı olan ve gelenekleri yaşatan festivalin kutlanmaması kamuoyunda tepkilere neden oldu. 16 yıldır düzenlenen Uluslararası Nemrut Kommagene Festivali’nin bu 17.’si düzenlenecekti. Kahta Kaymakamı Coşkun Açık, Başbakan’ın talimatının referansında ve başlatılan ‘Kendi Okulunu Yap’ kampanyasına destek verilmesi amacıyla festivalin bu yıl kutlanmayacağını açıkladı.
Geçtiğimiz yıllarda komşumuz olan Malatya’nın Nemrut Dağı festivali düzenlemek istemesi üzerine Adıyaman ayağa kalkerken, Başbakan’ın talimatıyla festivalin kutlanmayacak olması tepkilere nende oluyor.
16 yıldır çeşitli etkinliklerle kutlanan Uluslararası Nemrut Kommagene Festivalimiz Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mayıs ayında İstanbul’da yaptığı ilçe belediye başkanları toplantısında ilçe belediye başkanlarına “Festivallere harcayacağınız parayı ilçenizde bulunan fakir fukaraya dağıtın” talimatı üzerine bu yıl düzenlenmeyecek. Ancak festival organizasyonu için harcanacak paranın eğitim gibi önceliklere harcanması bekleniyor.
Öte yandan konuya farklı açıdan bakanlar ise “Bacasız Sanayi” olarak kabul edilen turizmin gelişmesi için büyük önem arz eden ve Adıyaman’ın turizminin gelişip daha çok yerli ve yabancı turistin Adıyaman’a gelmesini sağlayabilecek Uluslararası Nemrut Kommagene Festivali’nin düzenlenmemesini büyük bir hata olarak değerlendiriyorlar. Adıyaman haber, 11.08.2009 |
|
|
ASLANAPA'DA İZİNSİZ KAZI YAPTIKLARI İDDİASIYLA 8 KİŞİ TUTUKLANDI
Kütahya'nın Aslanapa İlçesi'nde, kaçak kazı yaptıkları iddiasıyla yakalanan 12 kişiden 8'i tutuklandı.
Alınan bilgiye göre, bazı kişilerin ilçeye bağlı Haydarlar Köyü yakınında izinsiz kazı yapacağı bilgisine ulaşan jandarma ekipleri, operasyon düzenledi.
Ekipler, tarihi eser aramak amacıyla kazı yaptıkları öne sürülen 12 kişiyi suçüstü yakaladı. Mahkemeye çıkarılan R.K., H.A., M.V., K.S., M.B., H.Ş., S.E., Ö.A., ''tarihi eser aramak amacıyla izinsiz kazı yapmak'' suçundan tutuklandı.
Kazı yaparken yakalanan 4 kişi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Tellal Gazetesi, 12.08.2009 |
MARDİN'DE 13 TARİHİ EV RESTORE EDİLDİ
Mardin’deki tarihi evlerden 13’ünün rölöve çalışması bitirildi. Çalışmalara katılan 22 öğrenciye sertifika verildi. Mardin Belediyesi Meclis Salonu’nda düzenlenen sertifika töreninde konuşan Belediye Başkanı Vekili Zeynelabidin Bakırcı, yaptıkları çalışmalardan dolayı öğrencilere teşekkür etti. Belediye olarak yapılan çalışmaları desteklemeye devam edeceklerini ifade eden Bakırcı, şöyle dedi: “Mimar Sinan Üniversitesi ile Mardin Belediyesi tarafından ortaklaşa yürütülen rölöve çalışması Mardin için çok önemli. Rölöve çalışması sayesinde kültür varlıklarının restorasyonları aslına uygun ve doğru şekilde yapılıyor. Şu ana kadar toplam 13 evin rölöve çalışmaları bitmiş durumda. Burada yapılan çalışmalar Mardin’in UNESCO’ya girmesi aşamasında çok faydalı olacak.” Türkiye Gazetesi, 11.08.2009 |
|
1700 YILLIK YAHUDİ TAPINAĞI BULUNDU
Demre’de kentin limana bakan konumunda konumlanmış bir Yahudi tapınağı bulundu.
MS 3’üncü yüzyıldan kaldığı sanılan tapınak, bölgedeki turizm faaliyetleri açısından büyük önem taşıyor. Kazıları yürüten Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Nevzat Çevik, Likya topraklarında ilk kez Yahudi kültürüyle ilgili bir iz bulduklarını söyledi. Prof.Dr. Çevik şunları söyledi: Vatan, 11.08.2009 |
|
YAZ KAMPINDA ARKEOLOJİK KEŞİF
Şam Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğrencileri, yaz kampı için bulundukları Tartus'un Amrit bölgesinde arkeolojik keşif yaptılar.
Kampa katılan 17 öğrenci,
kamp bölgesinde Bizans dönemine ait paralar ve 3
iskelet buldu. Sabah, 11.08.2009 |
|
10 MİLYON YILLIK MAYMUNUN KEMİKLERİ BULUNDU
Macaristan'ın kuzeydoğundaki Rudabanya bölgesinde 10 milyon yıl önce yaşadığı sanılan 25 maymunun kemikleri bulundu.
Macaristan Coğrafya Enstitüsü
ve Kanada Toronto Üniversitesi tarafından bölgede
yapılan kazılarda ortaya çıkarılan kemiklerin
şaşkınlık verecek kadar iyi durumda olduğu
belirtildi. Sabah, 11.08.2009 |
|
|
TARİHİ MEKANLAR İÇİN TABELA
Afyonkarahisar Belediyesi tarafından şehir içine tarihi mekanları gösteren yön tabelaları konuldu.
Afyonkarahisar Kent Haber, 11.08.2009 |
PARION ARKEOLOJİK
KAZISINDA SONA DOĞRU
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Atatürk Üniversitesi adına yürütülen ve Kazı başkanlığını Atatürk Üniversitesi Arkeoloji bölümünden Prof. Dr. Cevat Başaran’ın yaptığı yaklaşık iki ay sürdürülen bu yılki çalışmalarda, kentin antik çağdaki durumuna ilişkin önemli bulgular elde edildi.
Kazı çalışmaları ile ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Cevat Başaran, günümüze ulaşan kalıntıları MÖ 8.yüzyıla kadar geri giden Parion’un antik çağda üzüm bağları, şarapları ve ön yüzünde gorgo başı bulunan sikkeleriyle ün salmış bir balıkçı kenti olarak bilindiğini belirterek, “Yaklaşık 60 kişilik bir ekibin gerçekleştirdiği bu yılki çalışmalar antik kentin beş ayrı bölgesinde sürdürüldü. Nekropol çalışmalarında üçü taş sandık mezar (lahit), biri küp olmak üzere toplam 20 mezar açılırken, iskelet kalıntılarıyla bunlara ait çok sayıda ölü hediyesi ortaya çıkarıldı. Özellikle taş sandık mezarlarda altın taç, eroslu küpe ve yüzüklerin yanı sıra imitaston (taklit) taçlar da bulundu.
Bronz yapraklar ve terakota boncukların altın yaldızla boyanması sonrası elde edilen taçların yanı sıra aynı nitelikte kolye ve pazubentlere de rastlandı. Diğer mezar hediyeleri arasında pişmiş toprak ve cam gözyaşı şişeleri, içki kapları, pişmiş toprak kandiller, demir strigilisler (spor sonrası ter temizleme aleti) pişmiş toprak insan ve hayvan figürinleri, sikkeler ve bronz aynalar ele geçti. Antropolog S.Bekmez’in iskeletler üzerinde yaptığı araştırmalarda ise, iskeletlerin aşırı nem dolayısıyla fazla tahrip oldukları yaş ortalamasının düşük olduğu ifade edilirken, gömülerin genelde erişkin oldukları ve farklı sosyal yapıya sahip kişilerin aynı yere gömüldükleri belirtti” dedi.
Mezarların bazılarının restore edildiğini de belirten Başaran, “Kentin önde gelen yapılarından olan Antik Tiyatroda, sahne binasını ortaya çıkarmaya yönelik çalışmalara da devam edildi. Bu çalışmalar sırasında çok sayıda mimari bezemeli blok, sütun başlık ve tambur parçaları ve kabartmalı friz bloğu parçalarına rastlandı. Frizlerde capricorn (keçi başlı ve ayaklı balık gövdeli yaratık) yunus balığı ve üç yılanın çektiği bir araba içerisindeki tanrıça Ceres, köpekli erkek figürü resmedildiğini gördük. Bir başka friz bloğu üzerinde ise, erosların domuz avı sahnesine yer verildiğini gördük. Diğer mimari parçalar arasında alınlık ve arşitravla bezemeli tavan parçaları da bulunuyor” dedi.
Antik tiyatronun karşısında yer alan Roma Villası’ndaki çalışmalarda, mekanın ısıtma sistemine ilişkin sorunların çözülmeye başlandığını da ifade eden Prof. Dr. Cevat Başaran, “Buna göre, geçen yıl kazılan havuzlu mekanın batısındaki büyük mekanda yapılan derinleştirme çalışmasında tabanı sertleştirilmiş zemin üzerinde kare tuğla ayaklara ve iki delikli künklere rastlandı. Mekanın tamamında izlenen yoğun yanık ve is katmanından, buranın ısıtma sistemiyle ilgili olasılıkla bir ısı elde etme ve dağıtım mekanı (kalorifer yapısı) olabileceği sonucuna ulaşıldı.
Ayrıca çalışmalar sırasında geç dönemde bu mekanın bir çöplük olarak kullanılmasından çok sayıda kandil ve seramik ile cam parçaları, yapı tuğlaları, bezemeli mimari elemanlar ele geçti. Yamaç yapısındaki çalışmalar sırasında geç Roma ve Bizans dönemine ait korozyonlu sikkelerin yanı sıra seramik kaplar, yapı tuğlaları kırık cam kadeh ve pişmiş toprak figürin parçaları ele geçti. Kalıntılar arasında su kanal sistemleriyle tonozlu yapı odasının bulunması, “specar tube” adı verilen ve genelde geç roma dönemi hamamlarında duvar içerisine yerleştirilmiş ısı künklerinin de ele geçmesi, buranın bir hamam olabileceği düşüncesini akla getiriyor.
Sondaj bölgesindeki
çalışmalarda da ana yapıya ait olduğu düşünülen
orijinal tabana inilerek düzgün kesme taşlardan
oluşturulan bir zemin tespit edildi. Ayrıca geç
dönemde yoğun tahribata uğrayan yapının antik
çağdaki görkemini yansıtan üst yapı mimari
elemanları ortaya çıkarıldı. Bunlardan biri olan
yaklaşık 1 metre çapında ve 2 metre boyunda bir
sütun gövdesi geçici olarak ayağa kaldırıldı.
Arazide yapılan çalışmaların yanı sıra bir arkeoloji
okulu niteliğindeki Parion kazı evindeki
çalışmalarda da, küçük buluntular ve kapların
restorasyonu ve konservasyonu ile profil çizim
çalışmalarıyla çömlekçilik atölye çalışmaları
yapılıyor” dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 135.000 TL. ödenek verdiği, kazı çalışmalarına, bölgenin önde gelen sanayi kuruluşlarından İÇDAŞ A.Ş'de ayni yardımların yanı sıra, sağladığı 65.000 TL ile sponsorluk desteğinde bulunuyor. Çanakkale Kent Haber, 11.08.2009 |
|
AGORA'DAKİ KAZILAR DÖRT NOKTADAN SÜRDÜRÜLÜYOR
Kent merkezinde 'dünyanın en büyük antik agorası' kabul edilen tarihi İzmir Agorası'nda kazı çalışmaları, yapılan kamulaştırmalar ve gerçekleştirilen yıkımlar ile genişletiliyor.
Kazı çalışmalarını inceleyen ve kazı Başkanı Yard. Doç.Dr. Akın Ersoy'dan bilgi alan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, "Agora'da ilk kamulaştırma 1997 yılında yapılmış. Uzun yıllar kamulaştırma ve yıkım çalışmalarına ara verilmesinin ardından ilk kazmayı biz 2005'te vurduk. Kamulaştırma bedeli olarak ödediğimiz miktar 30 milyon TL'ye ulaştı. Şimdi bu alanlara yayılan kazı çalışmalarında önemli buluntular ortaya çıkıyor" şeklinde konuştu.
Başkan Kocaoğlu, şöyle devam etti: " Agora'nın gün yüzüne çıkarılıp kent ile bütünleşmesi ve turizmin hizmetine sunulması için büyük gayret gösteriyoruz. Şimdi 4-5 yerde birden kazı çalışması yapılıyor. Agora'yı ve kazılardan elde edilen arkeolojik değerdeki buluntuları insanlarla dünya ile buluşturabilirsek, İzmir'in tanıtımını da o kadar çok yapmış oluruz". Başkan Kocaoğlu'na bilgi veren Yard. Doç.Dr. Ersoy ise kamulaştırma yapılan batı alanında daha önce mozaik taban bulduklarını, şimdi açarak genişlettiklerini, kent meclisinin bulunduğu noktada geç Roma ve geç antik çağa ait tabaka kazıların sürdüğünü belirtti. Zaman, 10.08.2009 |
|
KAPADOKYA'DAKİ TARİHİ KONAKLAR KORUMA ALTINDA Beldedeki restorasyonu biten tarihi konaklar ise butik otel, müze, halı mağazası veya turistik restoranlar olarak değerlendiriliyor.
Tarihi konaklara turizmciler de büyük ilgi gösteriyor. Yerli ve yabancı yatırımcılar, konakları turizm amaçlı yatırımlarda değerlendirme talebinde bulunuyor.
Mustafapaşa Belediye Başkanı Levent Ak, yaptığı açıklamada, bu konakların son yıllarda dizi çekimlerine de sahne olduğunu belirterek, her yıl yaklaşık 10 konağın restorasyonunun tamamlandığını söyledi.
Konakların restorasyonunun aslını uygun
yapıldığını anlatan Ak, şunları söyledi: Özel sektörden, yabancı gruplardan, turizmcilerden konakları değerlendirmek için çok sayıda teklif geldiğini kaydeden Ak, ''Yabancı yatırımcılardan da teklifler var. Yatırımcıları davet ediyoruz. Gelsinler, her türlü kolaylığı sağlayabilmek için elimizden gelen gayreti gösterelim'' diye konuştu Arkitera, 10.08.2009 |
|
KAZI ÇALIŞMALARI SON BULDU
Kazı başkanlığını Bordeaux Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Jacques Des Courtils'in yürüttüğü kazının bu yılki bölümünde Fransa'dan 5 öğretim üyesi, 5 Fransız teknik eleman ve 30 işçi görev yaptı.
Kazı Başkanı Fransız Jacques Des Courtils, yaptığı açıklamada, bu yıl yaptıkları kazıda 5. ve 6. yüzyıllara ait seramikler ortaya çıkardıklarını söyledi.
Antik kentin tiyatrosunun restorasyon projesini yaptırdıklarını anlatan Courtils, ''Çok büyük, ama zor bir iş. Tiyatro çok kötü durumda. Binayı restore etmek gerekiyor. Burayı toplamak oldukça uzun ve zor bir iş olacak. Kazı döneminde antik kentin taban taraması için sondajlara devam ettik'' dedi.
Courtils, Xanthos Antik Kenti'nin Likya uygarlığının 6 büyük kentinden biri olduğuna işaret ederek, kazıların bu yılki bölümünde 1. Likya Akropolü'ndeki sarayda sondaj çalışmaları yapıldığını kaydetti.
Kazı Başkanı Courtils, çalışmayla ilgili şu
bilgileri verdi: Arkitera, 10.08.2009 |
|
YENİ AKROPOLİS MÜZESİ'NDE KUYRUKLAR BİTMİYOR
|
|
AYA ELENİ KİLİSESİ RESTORE EDİLECEK
Hıristiyan alemi için büyük bir öneme sahip Aya Eleni Kilisesi, Selçuklu Belediyesi tarafından restore edilecek. Belediye tarafından daha önceki dönemlerde başlayan Sille Kültürevi, Sille Hamamı, Karataş ve Mezaryaka Camii ile cadde ve sokaklarda yapılan çalışmalarla çehresi değişen Sille'nin en eski ve tarihi yapılarından biri olan Aya Eleni Kilisesi de restore edilecek. |
|
|
TARİHİ MEZARLARA VEFASIZLIK
Rize'ye gelen ilk Müslüman Türklere ait oldukları iddia edilen Rize Kalesi içerisindeki tarihi mezarlar ilgisizlik ve bakımsızlık yüzünden kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor.
Rize Kent Haber, 10.08.2009 |
2300 YIL SONRA TEKRAR HAYAT BULUYOR
Dünyanın ilk
demokratik meclis binası Antalya'nın
Kaş
İlçesi'ndeki Patara Antik Kenti'nde
bulunan dünyanın ilk demokratik meclis binasının
restorasyonu sürüyor. Patara Kazı Başkanı Akdeniz
Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Havva İşkan
Işık, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
Patara ören yerinde bulunan Likya Birliği Meclis
Binası'nın Kültür ve Turizm Bakanlığınca TBMM'ye
devredildiğini anımsattı. Habertürk, 10.08.2009 |
|
TALİMHANE'Yİ ÖRNEK ALAN ANTALYA KALE İÇİ'Nİ ESNAF
YÖNETECEK
Antalya'nın en önemli tarihi ve
turistik bölgesi konumunda olan
Kaleiçi'nin
İstanbul'daki Talimhane ve
Tarlabaşı için uygulanan ve bölgedeki sivil
toplum kuruluşlarının (STK) yönetime dahil edildiği
"Alan Yönetimi" modeliyle
yönetilmesi için düğmeye basıldı. Antalya Büyükşehir
Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın'ın
talimatı ile başlatılan çalışmalar kapsamında
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri
Prof.
Dr. Mehmet Aktekin ve Başkan Danışmanı
Göksel Kumsal, İstanbul'daki
Talimhane ve Tarlabaşı projelerini incelemek
amacıyla İstanbul'un yolunu tuttu. Referans, Haber: Mehmet Ali Kantarcı, 10.08.2009 |
|
TELEKOM ÇALIŞMASINDA TARİHİ KÖPRÜ ORTAYA ÇIKTI
Osmanlı döneminin önemli yerleşim bölgelerinden biri olan ve yapılan arkeolojik kazılarda MÖ 3 bin yılından itibaren yerleşime açıldığı belirlenen İnegöl`de tarihi bir köprü bulundu. Önceki gün Türk Telekom tarafından yapılan kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkan tarihi köprünün Osmanlı döneminde kullanıldığı tahmin ediliyor.
Bir süreden beri Telekom tarafından İnegöl-Bozüyük arası devlet karayolu kenarında telekomünikasyon nakil hatlarını yeraltına alma çalışmaları nedeniyle kazılar yapılıyordu. Önceki gün Emin Petrol önünde iş makinesi ile yapılan kazıda, Osmanlı döneminde kullanıldığı tahmin edilen tarihi köprüye rastlandı. Köprünün giriş kısmının ortaya çıkması ile kazı çalışmalarına ara verildi. Kazı çalışmaları yapanların haber vermesi üzerine Petrol sahibi İbrahim Demir, durumu Jandarma ekiplerine bildirdi. Kazının yapıldığı yere gelen Jandarma ekiplerinin olayla ilgili bilgiler almasının ardından, çalışmalar tarihi köprüye temas etmeden kontrollü bir şekilde devam etti. Bursa Olay, Haber: Sadullah Organ, 10.08.2009 |
|
AGORA'DA KENT MECLİSİ GÜN IŞIĞINA ÇIKARILDI
İzmir Agorası’nın, kent içinde bulunması dolayısıyla dünyada bir örneği bulunmadığını söyleyen Kocaoğlu, “Göreve geldiğimiz yıldan itibaren Agora’nın gün ışığına çıkarılıp kentle bütünleşmesi ve turizmin hizmetine sunulması için büyük gayret gösteriyoruz. Yaptığımız kamulaştırmalar ve yıkımlarla kazı alanını genişletirken, ara verilen kazı çalışmalarını da yaptığımız destekle yeniden başlattık. Şimdi 4-5 yerde birden kazı yapılıyor. Bu da bizi sevindiriyor. Buradaki çalışmaları ne kadar hızlı yürütür, Agora’yı ve kazılardan elde edilen arkeolojik değerdeki buluntuları dünyayla buluşturabilirsek, İzmir’in tanıtımını da o kadar çok yapmış oluruz. Kentin gelişimine katkı sağlarız. Tarihe, arkeolojiye saygımızı yansıtmış olur. Bu gayret içindeyiz. Başta kazı başkanımız olmak üzere, tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Yrd. Doç. Akın Ersoy da kamulaştırma yapılan batı alanında daha önce mozaik taban bulduklarını, şimdi açarak genişlettiklerini, kent meclisinin bulunduğu noktada geç Roma ve geç antik çağa ait tabaka kazıların sürdüğünü bildirdi. Ersoy, “Tabaka kazılarıyla bu dönemlere ait kent meclisini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bazilika ikinci galeride grafitili panolar var. Burada koruma ve sağlamlaştırma çalışmalarımız sürüyor. Bazilika dördüncü galeride kuzeydoğu kapısının ortaya çıkarılmasına yönelik kazılarımız devam ediyor. İki yerde kazı, iki yerde de biri grafiti biri de mozaik olmak üzere konservasyon çalışması yürütüyoruz. Mozaikle kent meclisini, Büyükşehir Belediyesi’nin kamulaştırma yaptığı alanda ortaya çıkardık” dedi. Milliyet Ege, 10.08.2009 |
|
DÜNYA MİRASI LİSTESİNE YENİ KATILAN YERLER
İspanya’nın kuzey-batısındaki Herkül Kulesi bugün hala işlevini sürdüren bir deniz feneri. İkinci yüzyılda Romalıların yaptığı kuleyle ilgili pek çok efsane ve hikaye var. La Corunna kentini tepeden izlemek için de çıkılabilen kule, iyi korunduğu ve işlevini sürdürdüğü için UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı.
Listeye yeni eklenenlerden biri de İngiltere’nin Galler bölgesindeki Pontcysyllte Su Kemeri ve Kanalı. 1805’te ticari teknelerin ulaşımı için açılmış. Bu kanal Endüstri Devrimi döneminin mühendislik başyapıtı olarak görüldüğü için listeye girmiş.
HERKÜL KULESİ (İspanya)
Pontcysyllte Su Kemeri ve Kanalı, İngiltere’nin
Galler bölgesinin kuzeydoğusunda. İnşaatı 1795
yılında başlayıp, 1805 yılında tamamlanmış. 18
kilometre uzunluğundaki kanal, Endüstri Devrimi
döneminin önemli mühendislik başarılarından biri.
Çetin coğrafi koşullarda, zorlu bir güzergahtan
geçecek kanalın inşası için cesur ve yaratıcı
yöntemler bulmak gerekiyordu. Üstelik, seviye
farkını gidermek için havuzlama sistemi
kullanılmayacaktı. Kemer, dönemin meşhur İnşaat
Mühendisi Thomas Telford tarafından öncü bir
mühendislik başyapıtı ve anıtsal bir metal mimari
örneği olarak tasarlandı. Dökme ve işlenmiş demirin
bir arada kullanımı, kemerin kavislerinin hafif ama
güçlü olmasını sağladı. Bu da hem anıtsal hem de
zarif bir tarz ortaya çıkmasını sağladı.
Özellikleriyle, sonraki yıllarda dünyadaki pek çok
yenilikçi projeye ilham verdi. Yapımındaki yaratıcı
zeka, dikkat çekici uzmanlık becerisi sayesinde
UNESCO tarafından bu yıl Dünya Kültür Mirası ilan
edildi. Hürriyet Seyahat, 10.08.2009
|
|
İLK TÜRK MUMYALAR
SERGİLENİYOR
Türklerdeki mumyalama geleneği kendi içerisinde bir farklı gelenek çözümlemesi var. Örneği Rusya'daki mumyalara baktığımızda ameliyat işlemleri, iç organlarının çıkartılma teknikleri farklı, bunun çok teknik olarak mukayeseni yapmak için örneklerin bir araya gelmesi gerek. Türkiye'de mumyalama yapacak bir uzman yok ama tıp fakültelerinde kadavraları ilaçlama teknikleri var. Mumyalamanın bir alt kademesi olarak düşünülebilir, cesedi muhafaza anlamında ama dolayısıyla mumyalama uzmanı yok. Mumyalama sanatında kullanılan ilaçlar 40 civarındadır.
Özellikle Hacı Paşa'nın 1380 tarihli Şifa-ül Eksan isimli eserinde yazılıdır. Bunları halkın anlayabileceği şekilde söylersek, yemeklerde kullanılan tuz mumyalama maddesidir, soğan bir mumyalama maddesidir. Bunların dışında birçok kimyevi medde vardı. Bugün mumyalama yapılmadığı içinde bu maddelerin isimleri konulmuş değildir. Tahnit yapan insanlar tıbbı bilen insanlardı. Osmanlı'da kadrolu tahnit memurları vardı. Sultanlar veya şehzadeler öldüğü zaman onların mumyalanmasında bulunurlardı. Osmanlı sultanları içerisinde mumyalanmış sultanlar tabii ki var. Osman Gazi, Orhan Gazi, Yavuz Sultan Selim ve II. Bayezid çıkartıldığında diğerlerinin neredeyse tamamı mumyalanmıştır" dedi. Amasya Kent Haber, 10.08.2009 |
|
İŞTE TÜRKİYE'NİN 100 MİMARİ ŞAHESERİ Zaman Pazar, Yazı: Yusuf Gündüz, 09.08.2009 |
|
GİZEMLİ KAZININ SONUCUNU HERKES ÇOK MERAK EDİYOR
Kocaeli'nde şu günlerde tek resmi kazı çalışması, İzmit Müze Müdürlüğü tarafından yürütülüyor. Çukurbağ Mahallesi Bahariye Caddesi’nde geçtiğimiz yıllarda tesadüfen ortaya çıkan tarihi eserlerin bulunduğu alanda İzmit Müzesi, şu günlerde hummalı bir kazı çalışması sergiliyor. Özgür Kocaeli, 09.08.2009 |
|
ANTİK DÖNEM YAZISI TÜRK ÇOBANIN ÇIKTI Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç eden ve İzmir'de yaşayan 54 yaşındaki Niyazi Kazım, yıllar önce bölgede çobanlık yaparken taşlara yazılar yazdığını söyleyerek şöyle dedi: "Hayvanları otlatırken canın sıkılır. Eşeğimi bağladığım uzun demirle taşlara ismimi kazırdım. Kaya ya da taşların etrafında eski dönemlere ait taşlar da vardı. Onların üzerine hayvan, nal, haç gibi resimler yapılmıştı. Ben de onlardan esinlenirdim." Sabah, Haber: Murat Savaş - Erdal Çarboğa, 09.08.2009 |
|
BİR KOLEKSİYON MÜZESİNİ BEKLİYOR |
|
LİMANTEPE'DE BATIK HEYECANI
Buraya ağırlık vereceklerini kaydeden Prof. Dr. Hayat Erkanal, şöyle konuştu: “BU yıl geminin dokümantasyonuna başlayacağız. Aynı zamanda tamamen temizlenmesi için büyük havuzların ve laboratuvarların yapılması gerekiyor. Önümüzdeki seneye kadar onları tamamlayıp, geminin bulunduğu bölgeyi kazmaya başlayacağız. Yedi yıl içinde de kurulacak olan müzemizde sergilemeyi umut ediyoruz. Toprak altındaki gemi, Bodrum Kalesi’nde sergilenenden daha iyi durumda olacaktır ve daha büyük ilgi çekecektir.” Milliyet Ege, Haber: Turan Gültekin, 09.08.2009 |
|
3 BİN YILLIK MISIR HEYKELİ SANKİ JACKSON'IN BÜSTÜ
ABD'nin Chicago kentindeki Field Müzesi'nde sergilenen 3 bin yıllık bir büst, Michael Jackson hayranlarının yeni gözdesi oldu. MÖ 1050 ila 1550 yılları arasında, antik Mısır'daki "Yeni İmparatorluk Dönemi" nde yapıldığı belirtilen büstün bu denli ilgi çekmesinin sebebi ise, büstteki kadın yüzünün 25 Haziran'da hayatını kaybeden popun kralı Michael Jackson'ın yüzüne inanılmaz derecede benzemesi. Bu benzerliğin rastlantısal olamayacağını düşünen bazı hayranları da, Jackson'ın estetik cerrahlarına "Benim yüzümü bu büstteki yüze benzetin" demiş olabileceğini iddia ediyorlar. Popun kralının müzeyi ziyaret edip etmediğine dair ise henüz bir açıklama yapılmadı. Sabah, 09.08.2009 |
|
|
PICASSO'NUN ÇALINAN GRAVÜRÜ BULUNDU
ABD’DE çaldığı Picasso gravürünü satmaya çalışan bir kişi gözaltına alındı.
Delaware eyaleti federal savcılığı, Miami’de yaşayan Marcus Patmon’ın, Picasso’nun 1904 tarihli ‘Yoksulların Yemeği - Le Repas Frugal’ adlı gravürünü satmaya çalışırken gözaltına alındığını bildirdi. Patmon’in 20 yıl ceza alabileceği açıklandı.
Milliyet, 09.08.2009 |
KAZI ÖDENEKLERİ MECLİSİ
KARIŞTIRDI
Milliyet Ege, 09.08.2009
Kazı başkanı Prof. Celal Şimşek’ten bilgi alındı, onlarca heykele ulaşılan çalışmalara destek verildi. Meclisin CHP Grup Başkanı Selahattin Koçdemir, “Buradaki tarih bizim yüzakımız” dedi. Milliyet Ege, Haber: O.
Nuri Boyacı, 14.08.2009
Hellenistik döneminin en güçlü tanrısı Zeus, bereket tanrısı Artemis ve ana tanrıça Attis’in heykel başlarının bulunması kazı heyetinde heyecan yarattı. Kazı Heyeti Başkanı Pamukkale Üniversitesi Dekanı Prof. Celal Şimşek, tanrı heykel başlarının kaliteli işçilikle yapıldığını, şimdiye kadar bulunan eserler arasında en iyileri olduğunu söyledi. Bu hafta Asapos Tepesi’nde başlayan kazı çalışmalarında üç haykel başını buldukların kaydeden Şimşek, "15-20 santimetre boyundaki heykel başları kazı heyeti tarafından titizlikle temizlendi. Şimdi bu eserlerin gövde parçalarını bulmaya çalışıyoruz. Heykel başlarında çok kaliteli işçilik var. Bu heykel başları Laodikya’da o dönemde heykel atölyesi olduğu ve bu heykellerin orada yapıldığını gösteriyor. Şimdiye kadar bulunan eserler, Laodikya’nın zenginliğini, gücünü, bolluğunu ve bereketini yansıtıyor" dedi. Hürriyet Ege, Haber: Ramazan Çetin, 15.08.2009 |
|
TAŞINMAZ KÜLTÜR
VARLIKLARI İÇİN AYRILAN 4 MİLYON 781 BİN 774 TL FON
HESABINDA BEKLİYOR
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, CİHAN'a yaptığı değerlendirmede, belediyeler eliyle kullanılması gereken bu fonun bürokrasiye takıldığını söyledi. Projelerinin hazır olduğunu ifade eden Durak, "Biz belediyeciler başladığımız işi bir an önce bitirmek istiyoruz. Ama devlet memurları bu hızımıza ayak uydurmazlar. Kentte kültür varlıklarının korunması için elimizden geleni yapıyoruz. Versinler bu kaynağı kullanalım." dedi.
Seyhan Belediye Başkanı Azim Öztürk ise taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve canlandırılması amacıyla meydana gelen bu fonun çok rasyonel bir şekilde kullanılması gerektiğinin altını çizdi. Valilik işbirliğinde bu havuzda biriken parayla tarihi Tepebağ bölgesinde 12 dönüm üzerinde dünyada iki üç yerde örneği bulunan Arkeopark Projesi'ni hayata geçirmeyi planladıklarını belirten Öztürk, kazıların yanında bazı binaların restorasyonunu da içeren bu çalışmanın ilk etabı için 5 milyon 500 bin TL öngörüldüğünü vurguladı. İl Özel İdaresi'nde toplanan emlak vergilerindeki katkı paylarının doğru bir biçimde harcanması için belediyelerin koordineli hareket etme zorunluluğu bulunduğunu anlatan Öztürk, kentlerdeki farklılıkların ve önceliklerin tespitinde titiz davranılmasını istedi.
Kozan Belediye Başkanı Kazım Özgan, valiliğe sundukları üç projeden ikisinin kabul edilerek bu fondan yararlanma hakkını elde ettiğini açıkladı. Destekleri için Vali İlhan Atış'a teşekkür eden Özgan, kaynağın yeterince değerlendirilememesini belediyelerin istenen oranda proje üretememesine bağladı. Kozan Kalesi ve sit alan çevresinin düzenleme işinde sözleşme bedelinin yüzde 50'si oranında katkı payı aldıklarını aktaran Özgan, Kozan Hoşkadem Camii, bedesten ve tarihi dükkanları içine alan 3 hektarlık kentsel sit bölgesi için de finansman temin ettiklerini söyledi.
Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, ilçe belediyelerin kültür varlıklarının korunması için toplanan katkı payı kadar, il özel idaresine borcunun bulunduğunu kaydetti. Büyükşehir Belediyesi'nde kurulan Koruma Uygulama Denetim Bürosu'nun (KUDEP) tarihi ve kültürel eserlerin korunması için projeler ürettiğine işaret eden Aldırmaz, kabul edilenlerin yanında Ali Münif Yeğenağa Caddesi'nin Sağlıklaştırılması, sıra konakları gibi projeleri için müracaata bulunduklarını ifade etti. Aldırmaz, "Belediyelerin fonda bekleyen paranın tamamını kullanacak projeleri mevcut. Ama biraz bürokrasi yavaş işliyor. Ayrıca belediye gelirlerinden kesilen bu havuzdan valiliklerde yararlanmak istiyor. Bunun için bir yönetmelik çıkartıldı." şeklinde konuştu. haberler.com, 08.08.2009 |
|
TOSYA BAĞ EVLERİ RESTORE EDİLİYOR
Selçuklu ve Osmanlı
mimarisinin en güzel örneklerinden Tosya bağ
evlerinin Kastamonu Valiliği tarafından restore
edilmeye başlanması, Tosya'daki Nalbantoğlu
Şirketler Grubu'na da örnek oldu. Şirket, D100 kara yolu
Çankırı kavşağındaki bir bağ evini restore ettirmeye
başladı. Şirket Yönetim Kurulu 2. Başkanı Hüseyin
Nalbantoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bağ
ve bağ evlerini restore etmek için hiçbir
fedakarlıktan kaçmayacaklarını söyledi. Kastamonu Valiliği'nin
turizm hamlesini örnek aldıklarını belirten
Nalbantoğlu, valilik tarafından restore edilen bağ
evini beğendiklerini, satın aldıkları bir bağevini
restore etmek üzere proje hazırlayarak çalışmalara
başladıklarını kaydetti. Nalbantoğlu, restore edilen
bağ evi sayısını artırmayı hedeflediklerini
bildirdi. Tosya İlçesinde yaklaşık bin 800 bağ evi olduğu, bu bağ evlerinden 350`sinin restore edilmek için uygun olduğu bildirildi. Kastamonu Postası, 08.08.2009 |
|
TÜRKİYE'NİN İLK ARKEOLOJİ PARKI BURSA'DA KURULUYOR
Türkiye'nin ilk arkeoloji parkı, büyükşehir belediyesinin öncülüğünde Bursa'da kuruluyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, göreve geldikleri günden bu yana tarihi, turistik ve doğal güzelliklerin yaşatılmasına yönelik yaptıkları çalışmaların "Yaşayan Müze Kent Bursa" hedefinin parçası olduğunu ifade etti.
Başkan Altepe, "Yedi merkez ilçemizdeki tarihi aksları sağlıklı hale getiriyoruz, türbe, mezar, cami, han ve hamamları restore ediyoruz, Gölyazı ve Kumyaka gibi unutulmuş değerleri ihya ediyoruz." dedi. Başkan Altepe, bu kapsamda Akçalar Aktopraklık'ta İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Necmi Kurul tarafından 5 yıldır devam eden bilimsel kazıların yapıldığı bölgenin arkeoloji park, haline dönüştürülmesiyle ilgili çalışmaların devam ettiğini kaydetti. Aktopraklık'ta yapılan kazılarda yaklaşık MÖ 7000 yıl dönemine dayanan yerleşik alanın ortaya çıktığına dikkati çeken Başkan Altepe şu bilgileri verdi: "Yalnızca Bursa'nın tarihi geçmişi ile değil Anadolu'nun geçmişine de ışık tutacak bilgi ve buluntular bizleri heyecanlandırmaktadır. Bu kapsamda söz konusu üniversitenin önerileri doğrultusunda geliştirilen Türkiye'nin ilk kapsamlı arkeolojik parkının oluşturulması noktasında tüm desteğimizi veriyoruz. Bursa'nın yaşayan müze kenti olması yolunda bu çalışmanın önemli olduğuna inanıyoruz. Bu çalışmanın Bursa turizmi açısından hem bir açılım hem de bir kazanım olduğuna inanıyoruz."
İTÜ Öğretim Üyesi Doç.Dr. Necmi Kurul da yapılan kazılarda tarih öncesi yerleşimin daha iyi anlaşılması amacıyla izleme kulelerinin kurulmasının planlandığını belirterek, bu konuda kendilerine destek olan Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe'ye teşekkür etti. Zaman, Haber: Adem Elitok, 08.08.2009 |
|
UŞAK'TA TARİHİ EVLERE YENİLEME
Uşak Belediyesi, kentteki yıkılmaya yüz tutmuş, kullanılmayan tarihi evleri yenileyip turizme kazandırmak için kolları sıvadı. İlk etapta Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma, Uygulama ve Denetim Bürosu kurulacağı belirtildi. Kentteki 100’e yakın kültür mirası evin ayağa kalkmayı beklediğini belirten Başkan Ali Erdoğan, “Hepsi de aslına uygun olarak restore edilecek. Uşak’ın tarihi yüzü ortaya çıkacak” dedi. Milliyet Ege, 08.08.2009 |
|
RUM AŞIKLAR AZİZ MEZARINI MAĞDUR ETTİ
Kıbrıs Rum kesiminde mutsuz aşıkların, taşlarını kopara kopara dertlerine medet umdukları azizin mezarı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Mezarın bulunduğu Arodes
Köyünün başkanı Matthaios Stefanu, aşktan yana dertli olanların,
ismi "aşık" anlamına gelen Aziz Agapitikos'un
köydeki kilisenin avlusunda bulunan mezarından
yüzyıllardır parçacıklar alarak, bunu aşk
iksirlerinde kullandıklarını anlattı. Cnn Türk, 07.08.2009 |
|
KORDON'UN CUMBALI EVLERİ ONARILIYOR
Sekiz bin yıllık zengin geçmişiyle dünya kenti olma hedefi güden İzmir’de, gözler hangi köşeye dönse bir başka güzellik görüyor. Her dönemde şehrin vitrini olma özelliğini koruyan, Körfez’e nazır Alsancak’ta da Türk ve Rum mimarisinin birbirinden seçkin örnekleri yer alıyor. Yıllara inat ayakta duran, ancak çok da yıpranan cumbalı evler de onlardan... Birinci derece koruma altındaki bu tarihi binalar için restorasyon izni çıktı. Sahipleri, çalışmalara başladı. Şimdi her biri, İzmir’in inci gerdanlığı Birinci Kordon’da, o eski ihtişamlı günlerine geri dönme yolunda tek tek onarılıyor. Milliyet Ege, 07.08.2009 |
|
ÇEVRECİLER TEOS ANTİK KENTİNİ TEMİZLEDİ
İzmir'in
Seferihisar İlçesi<2nde bulunan Teos Antik Kenti'nin
temizlenmesi ve en kısa zamanda turizme
kazandırılması için Seferihisar Belediyesi temizlik
ekipleri, Çevre Koruma Derneği ve halktan çok sayıda
gönüllü, tarihi mekanı pırıl pırıl yaptı. Sığacık
Yat Limanı'nın açılmasıyla önemi daha da artacak
olan Teos Antik Kenti'nin çevre düzenlemesi
çalışmalarına, sivil toplum kuruluşları da katıldı. Ege kıyılarındaki en önemli antik kentlerden biri olan, ancak yılda 1700 ziyaretçisiyle, en az ilgi gören ören yerlerinden olan Teos Antik Kenti, İzmir Valisi Cahit Kıraç ve CHP'li Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer'in duyarlı çalışmaları sonucu nihayet hak ettiği değeri bulmaya başladı. Teos'taki tarihi zenginliğin bugün kadar değerlendirilememiş olmasının, Seferihisar'ın turizm potansiyeli açısından büyük kayıp olduğunu vurgulayan Başkan Soyer, en kısa zamanda arkeolojik kazıların yanı sıra çevre düzenlemesinin de tamamlanacağını bildirdi. Soyer, antik kente giden yolda da düzenlemeye gidileceğini sözlerine ekledi. Yeni Asır, 07.08.2009 |
|
BİR ULUSAL OPERANIN BİLANÇOSU: SEKİZ HÜKÜMET, 16
BAKAN VE YARISI KAPALI 60 SENE Mimarizm, Yazı: Seda Kayım, 07.08.2009
Radikal, Haber: Behzat Miser, 08.08.2009
Yasayla, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın sorumluluğuna verilen AKM’nin yenilenmesi projesi, Tabanlıoğlu Mimarlık’a verilmişti. Ancak bu projeyi de ‘koruma prensiplerine’ aykırı bulan mahkeme, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Böylece zaten 2010 yılının sonuna yetişmesi beklenen AKM’nin, ne zaman tamamlanacağı ve İstanbul’un salon sorunun nasıl çözüleceği yine belirsizleşti.
Radikal, 08.08.2009
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı
Eyüp Muhcu, Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM)
yenileme projesine, yürütmenin durdurulması
kararının yerinde olduğunu belirterek, “AKM,
korunması gerekirken, amacı dışında dönüştürülmek
isteniyor” dedi. İstanbul 9. İdare Mahkemesinin,
AKM’deki proje tadilatının yürütmesinin
durdurulmasına ilişkin 3 Temmuz 2009 tarihinde
verdiği kararı değerlendirdi. Vatan, 11.08.2009 |
|
|
Ephesus (National Geographic, Aralık) |
...1908
|
|
2 - 8 Ağustos 2009 |
|
BARAJ SULARI KAZIYI SARDI
Aksaray’daki Mamasın Barajı’nın sularının yükselmesiyle birlikte 7 bin yıllık geçmişe sahip Güvercinkayası kazı alanı çevresinin sularla kaplandığı, barajın tamamen dolması durumunda kazı alanının da sular altında kalabileceği bildirildi.
Güvercinkayası Kazı Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Sevil Gülçur, orta kalkolitik dönemden bugünlere ulaşan Güvercinkayası’nın İç Anadolu’daki kale kent modelinin bilinen ilk örneği olduğunu söyledi. Güvercinkayası’nda bu yılki kazı çalışmalarına 1 Ağustos’ta başladıklarını ve kazının uluslararası bir ekiple sürdürüldüğünü ifade eden Gülçur, ‘’Bu sene kazılarda yurt dışından gelen arkeologlarla birlikte 30 kişilik bir bilim ekibi ve çoğunluğunu köyden gelen kızların oluşturduğu 20 kişilik bir işçi ekibiyle çalışıyoruz’’ dedi. Güvercinkayası’nın Mamasın Barajı alanı içinde olduğunu anlatan Gülçur, ‘’Bu yıl yağışların etkisiyle kışın Mamasın Barajı içinde kalan Güvercinkayası’nın çevresi yaz aylarında da yarımada şeklinde baraj sularıyla kaplandı’’ dedi. Anayurt Gazetesi, 07.08.2009 |
|
KAZI ÇALIŞMALARI BAŞLADI
Samsun'un Vezirköprü İlçesi'nde bulunan Hititler'in kutsal şehri Nerik için kazı çalışmaları başladı.
Samsun Kent Haber, 07.08.2009 |
|
GÖLYAZI'NIN TARİHİ AYAĞA KALKACAK
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Meclis Üyesi Abdullah Karadağ, Genel Sekreter Yardımcısı Bayram Vardar ve Projeler Koordinatörü Aziz Elbas'la birlikte Gölyazı'da incelemelerde bulundu. Bursa Olay, 07.08.2009 |
|
AKM'YE TOPKAPI SARAYI
MUAMELESİ YAPILIR MI?
Kültür Sanat Sen Genel Başkanı Yavuz Demirkaya, AKM’nin tamamıyla yasa ve mevzuatlar çerçevesinde, tarihi, sosyolojik dokusu bozulmadan onarılması gerektiğini düşündükleri için dava açtıklarını belirterek, “Daha önce de girişimlerde bulunduk ama kimse bizi muhatap almadı. Son çare olarak bu davayı açtık. Bu yürütmeyi durdurma kararı aldırarak AKM’nin tamamlanma sürecini uzattığımız için suçlanıyoruz. Oysa bu bina Haziran 2008’de boşaltıldı ve Temmuz 2009’a kadar hiçbir şey yapmadılar” dedi. Demirkaya, avan projede karşı çıktıkları noktalardan bazılarını da şöyle sıraladı: “Dış ve iç cephelerde oynamalar var. Boyahanenin, terzihanenin dışarı çıkarılması büyük sorun. Çünkü şu anda dekorlar boyahaneden kolaylıkla sahneye iniyordu. Bale salonunu kaldırıyor ve restoran yapıyorlar. Bu restorana da dışarıdan bir asansörle ulaşılacak. Bu dış cepheye müdahaledir. Döşemelerinden tutun seramiğine, salonun balkonlarının yapılıp yapılmamasına kadar müdahalede bulunuyorlar.”
Uzmanlar ne diyor?
Doğan Tekeli (Mimar) Bence buradaki yürütmeyi durdurma kararı çok sert bir karar. Anıtlar Kurulu’nun AKM’yi birinci derece diye sınıflandırması da belki eksik olmuş. Çünkü AKM müdahale edilebilir bir yapı. Mesela Süleymaniye’nin dokunulmazlığı başkadır. O, 400-500 yıldır gelmiş bir miras, anıt. AKM ise çağdaş bir kullanım yapısı. Teknolojisinin yenilenmesi için birtakım müdahalelerde bulunulması kaçınılmaz.
Korhan Gümüş (İstanbul 2010 Kentsel Uygulamalar Direktörü) Bu yapının simgesel değerinin yaşaması gerek; ama dönüşümü dikkate alarak... Yoksa işlevsiz kalır ve fosil kalıntıya dönüşür. Bu tip simgesel yapıların hepsinde değişiklikler olabilir. AKM’nin değişen teknolojilere ve zamana ayak uydurması gerekiyor. Kentin en kapsamlı kültür yapısı. Boya badanayla bu kadar ileri teknoloji içeren bir yapının ayakta durması mümkün değil. 30 yıl önceki müzik setini kullanıyor musunuz? Söz konusu proje bence dünya standartlarında bir iştir. Milliyet, Haber: Yasemin Bay, 07.08.2009 |
|
TÜRKİYE DÜNYA MİRAS SÖZLEŞMESİ'NE UYMALI
UNESCO Dünya Miras
Merkezi Direktörü Bandarin, Dünya Miras
Sözleşmesi’ne uygun davranmasını beklediği Türk
hükümetinden Sulukule Atölyesi’nin hazırladığı
alternatif projeyi dikkate almasını istedi. Hürriyet, Haber: Ali Dağlar, 07.08.2009 |
|
KÖPRÜLER SEYYARA KAPANDI
Seyhan Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekiplerinin tarihi Taşköprü ve Regülatör Köprü üzeriyle çevresinde yaptığı sıkı denetimlerin ardından söz konusu mekanlarda çevre ve görsel kirliliğe neden olan seyyar satıcılar tamamen temizlendi.
Seyhan Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, bölgede rutin denetimlerini sürdüren Zabıta Müdürlüğü’ne bağlı ekiplerin, her iki köprü üzerinde ve çevresinde satış yapmak üzere seyyar tezgah kurulmasına kesinlikle izin verilmediği belirtildi. Vatandaşlar, Seyhan Belediyesi Zabıta ekiplerinin Taşköprü ve Regülatör Köprüsü civarındaki seyyar denetimlerinden memnuniyetlerini ifade etti.
Zabıta Müdürlüğü yetkilileri, denetim görevinin kendilerinde olduğunu, ancak vatandaşların da bölgedeki seyyar satıcılardan alış veriş yapmayarak bu konuda kendilerine destek olmaları gerektiğini özellikle belirtti. Adana Kent Haber, 06.08.2009 |
|
ARKEOLOJİ TURİZMİ TUTKUNLARI ARTIK TÜRKİYE'Yİ TERCİH EDİYOR
Türkiye; kültür, tarih, sanat, inanç ve arkeoloji turizminde gözde ülke haline geldi.
Avrupa, ABD, Rusya ve
İskandinav ülkelerinden Norveç, İsveç ve Danimarkalı
arkeoloji ve kültür turizmi tutkunları 2 yıldır
tatil ve gezi tercihlerini Yunanistan, Çek
Cumhuriyeti, Mısır, Fransa, Portekiz, İspanya ve
İtalya'dan Türkiye'den yana kullanmaya başladı.
Bunda Anadolu topraklarının binlerce yıllık sanat,
tarih, kültür, inanç ve arkeolojik eser zenginliğine
sahip olması etkili oluyor. Merkezi İngiltere'de bulunan Andante İn Travel Archaelogy Turizm Seyahat Acentesi'nde arkeoloji turizmi uzmanı olarak görev yapan arkeolog Dr. Denise Allen, Antalya bölgesindeki Hellenistik, Roma ve Bizans dönemi eserlerin çok merak edildiğini söylüyor. 20 yıldır Belçikalı arkeologların kazı yaptığı Sagalassos Antik Kent'in de ABD'li ve Avrupalılar için çok önemli tarihi şehir olduğunu ifade eden Denise Allen, "Sagalossos Türkiye'nin kültür, tarih ve arkeoloji turizminde dünyaya açılan kapısı." diyor. Yine İstanbul, Mardin, Hatay, Şanlıurfa, Van ve Ahlat inanç turizmi açısından önemli tarihi şehirler arasında gösteriliyor.
2008 yılında ABD, İngiltere, Almanya, Norveç, İsveç, Danimarka, Finlandiya, Belçika, İzlanda, İrlanda, Polonya ve Avusturya'dan 190 bin güzel sanat ve arkeoloji turizmi tutkunu turistleri 11'er günlük Anadolu turuna çıkaran Andante İn Travel Archaelogy Turizm Seyahat Acentesi, 2009'da bu rakamı 240 bine çıkarmayı hedefliyor. Arkeoloji turizmi tutkunu turistin 11 günlük ortalama harcamaları ise 2 bin 750 Euro olarak hesaplanıyor. Demre Tour Turizm Seyahat Acentesi Kokartlı Turist Rehberi Hakan Kaner, 2 yıldır hayata geçirdikleri Stone Theater (Taş Tiyatrosu) Projesi'yle Antalya ve ilçelerinde arkeoloji turizmini yaygınlaştırdıklarını ifade etti. Zaman, Haber: Abdurrahman Büyükkeskin, 06.08.2009 |
|
APHRODISIAS'DA KAZILAR DEVAM EDECEK
Aydın Valisi Hüseyin Avni Coş, Aphrodisias Antik Kenti'nde devam eden kazılarla ilgili olarak ''Yeterli ödenek, kaynak, destek sağlanırsa, kazılarda süratlenmenin sağlanacağını tahmin ediyorum'' dedi. Vali Coş,
Aydın'ın Karacasu İlçesi'ndeki Aphrodisias Antik
Kenti'nin Kazı Başkanı Prof.Dr. Roland Smith, Kazı
Başkan Yardımcısı Bahadır Yıldırım ve Bakanlık
Temsilcisi Seval Konak'ı makamında kabul etti. Turizm Gazetesi, 06.08.2009 |
|
ADANIN ORTASINDA RESTORASYON
Elazığ’dan gelip, feribotla Pertek’e geçerken, Keban baraj gölünde, en çok dikkatinizi çeken yapı Pertek Kalesi oluyor. Fırat nehri üzerinde bulunan barajın sularında küçük bir adanın üzerinde yükselen Pertek Kalesi’nde bir süredir hummalı bir çalışma var. Kale restore ediliyor ve yanına da, otel, yüzme havuzu, dinlenme tesisleri, alışveriş merkezi gibi binaların yapımı için ön hazırlıklar yapılıyor.
Evrensel, Haber: Fatih Polat, 06.08.2009 |
|
DÜNYANIN EN ESKİ HARİTASI BULUNDU
Arkeologlara göre dünyanın eski haritası olan çizime, Abauntz'daki bir mağaranın içinde rastlandı. Sabah, 06.08.2009 |
|
YENİ AKROPOLİS'TEKİ FİLM KRİZİ AŞILDI
Yunanistan'ın yeni Akropolis Müzesi, Altın Palmiyeli Fransız yönetmen Costa Gavras ile arasındaki belgesel krizini aştı. Müzede izlenen ve antik yapının tarihini işleyen bir filmin 12 saniyelik kısmı, müze yönetimi tarafından 'yanlış anlamalara yol açabileceği' endişesi ile 'yeniden düzenlenmişti'. Durumu öğrenen Costa Gavras ise bu hareketi sansür olarak nitelendirmiş ve müzeye tepki göstermişti.
İlgili bilgilendirme amaçlı filmde antik Yunan Parthenon tapınağı erken dönem Hıristiyanları tarafından yıkılıyor ve cübbeli ve kimliği belirsiz kişiler, yapıyı tahrip ediyordu. Gavras'ın önceki gün yaptığı açıklamada bu görüntülerin Hıristiyan rahiplerini hedef almadığını söylemesi üzerine, Müze Yönetmeni Dimitris Pantermalis, ilgili filmin eski haliyle tekrar gösterime sokulduğunu bildirdi. Sabah, 06.08.2009 |
|
ADLARINI, 2 BİN LİRAYA TARİHE YAZDIRIYORLAR
Antalya’nın merkez Aksu İlçesi'ndeki Antik Perge Kenti’nde yıkık haldeki sütunların onarımı için 2 bin TL bağışta bulunanların adı, hazırlanan plaketlerle restore edilen sütuna yerleştiriliyor. Perge Antik Kenti Kazı Başkanı Prof.Dr. Haluk Abbasoğlu, Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı ile ortak hazırladıkları bir program çerçevesinde küçük bağışlar toplayarak, sütunları onardıklarını belirtti. Perge’de birinci önceliklerinin restorasyon ve mevcut eserleri korumak olduğunu belirten Abbasoğlu, bağışlarla şimdiye kadar 70 sütunun onarıldığını dile getirdi.
|
|
VATİKAN'DAN TÜRKİYE'YE AZİZ PAULUS PROTESTOSU
İtalyan gazetesi La Stampa, Türkiye’nin Tarsus’taki Aziz Pavlus Müzesi’ni sürekli ibadete açmama kararının Vatikan’da “soğuk duş etkisi yarattığını” iddia etti. Gazete, “Ümit kapıları yeniden kapanacak gibi” ifadesini kullandı. Hürriyet, 06.08.2009 |
|
ZİYARETÇİ SAYISI ARTTI
Van Arkeoloji Müzesi Müdiresi Fütuhat Özkaynak, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı müze ve ören yerlerinde 15 Temmuz 2009 tarihinden itibaren başlatılan ücretsiz giriş uygulamasının ardından, Van Arkeoloji Müzesini 261'i yabancı olmak üzere toplam bin 461 turistin ziyaret ettiğini söyledi.
Van Kent Haber, 06.08.2009 |
|
TRALLEIS İÇİN GÜÇBİRLİĞİ
Aydın Kent Haber, 06.08.2009 |
|
İZİNSİZ KAZI YAPAN 5 KİŞİ TUTUKLANDI
Afyonkarahisar merkeze bağlı Çıkrık beldesinde izinsiz kazı yapan bir kişi yakalandı.
Olay yerinde jandarma ekipleri tarafından 1 kazma, 1 kürek, 2 demir şiş ele geçirildi. Yakalanan Ö.M. hakkında yasal işlem başlatıldı. Afyonkarahisar Kent Haber, 05.08.2009 |
|
İSTANBUL 2010 AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ AJANSI'NDAN İKİ YENİ ATAMA
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı,
kültür sanat hayatının iki önemli ismi olan
Beyhan Murphy ve
Mehmet Güntekin
ile çalışmaya başlıyor. Halen
Devlet Opera
ve Balesi’nde koreograf olarak görev yapan
Beyhan Murphy,
Sahne ve
Gösteri Sanatları Yönetmenliği’ne;
Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'ndaki asli
görevini korist ve solist olarak sürdüren
Mehmet Güntekin ise
Klasik Türk
Müziğinden Sorumlu Müzik Yönetmenliği’ne
atandı. Yapı, 05.08.2009 |
|
KUMYAKA'NIN TARİHİ GÜN YÜZÜNE ÇIKACAK
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Bursa'nın değerlerini ortaya çıkaracak çalışmaları yalnızca kent merkezinde değil ilçe ve hatta bağlı köylerde de sürdürdüklerini söyledi.
Bursa Olay, 05.08.2009 |
|
MÜZELERDE TEKNOLOJİK REHBER DÖNEMİ
Bir milletin tarihi dokusu olan müzeler de teknolojiye ayak uyduruyor.
Bir şirket vatandaşların müze ziyaretinde kullanabileceği "sesli ve görüntülü rehber" hazırladı.
Böylece misafirler rehbere ihtiyaç duymadan merak ettikleri tarihi eser hakkında bilgiye kolaylıkla ulaşabilecekler. Sistem ilk olarak Ankara'da Cumhuriyet Müzesi kullanılmaya başlandı.
Müze Araştırmacısı Meral Orhan Özdeğer, sistemden önce ve sistemden sonraki müzelerin durumunu "Vitrinlere bakıp hemen geçiyorlardı. Ama şimdi ayrıntılı bir şekilde duruyorlar önünde, dinliyorlar, görüntülere bakıyorlar." sözleriyle ifade etti.
Sistemin genç nesilleri müzelere çekmede başarılı olduğuna dikkat çeken Özdeğer, "Ziyaretlerde tabi ki bir artış var. Özellikle çocuklar çok ilgileniyorlar. Görüntüler çocukların çok ilgisini çekiyor." dedi.
Şimdi sistemin bütün müzelere yayılması hedefleniyor. Trt/Haber, 05.08.2009 |
|
BELEN KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN KÜLLİYESİ'NİN RESTORASYONU TAMAMLANDI
Hatay'ın Belen İlçesi'nde bulunan tarihi Kanuni Sultan Süleyman Külliyesi'nin restorasyon çalışmaları tamamlandı.
Külliyenin yapılışının 456. yıldönümü, restorasyon çalışmalarının ardından düzenlenen geceyle kutlandı. Gecede, dört hafız kardeş tarafından Kur'an ziyafeti sunuldu. Osmanlı İmparatorluğu zamanında sancak kenti olarak kullanılan Belen'de, zamanın padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan kervansaray, hamam ve camiden oluşan külliyenin aslına uygun olarak restore edilmesinin ardından külliyenin 456. yapılış yıldönümü, düzenlenen geceyle kutlandı. Birincisi düzenlenen Belen Kanuni Sultan Süleyman Külliyesi'nin Yapılış Yıldönümü kutlamasının geleneksel hale getirileceği belirtildi.
Geceye Belen Belediye Başkanı Cemil Yılmazlar, Belen Müftüsü Nazif Çoban, Hatay Vakıflar Bölge Müdürü Abdullah Kayan ve davetliler katıldı. Sunumunu tiyatro sanatçısı Mehmet Beyazıt'ın yaptığı gecede konuşan Belen Müftüsü Nazif Çoban, "Avrupalı'nın dahi "Cihan Sultanı Muhteşem Süleyman" dediği Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han, başta İstanbul'da kendi adını verdiği Süleymaniye Camii olmak üzere dünyanın dört bir tarafında cami, kervansaray gibi tarihi mekanlar kazandırdı. Bunlardan biri de Belen Kanuni Sultan Süleyman Camii'dir. Günümüze kadar ayakta kalan ve geçtiğimiz yıl başlanan restorasyon çalışması tamamlanan cami, yeniden ibadete açıldı." dedi.
Belen Belediye Başkanı Cemil Yılmazlar ise, Belen'in tarihi dokusunun korunması ve turizm yönünden gelişmesi için böylesi tarihi ecdat yadigarı eserlerin korunması ve tanıtılması gerektiğine vurgu yaptı. Zaman, 05.08.2009 |
|
|
TARİHİ TAŞ BİNA KALINTILARI ORTAYA ÇIKTI
Zonguldak’ın Gökçebey İlçesi'ne bağlı Üçburgu Mahallesi Sanayi Sitesi mevkii üzerinde bulunan Filyos Irmağı suyu çekilince eski zamanlardan kalma Tarihi Taş bina kalıntıları ortaya çıktı.
Gökçebey İlçesi'nde Uçburgu ile Sanayi Sitesi
mevkiinde olan Filyos Çayı içinde tarihi bir taş
bina kalıntıları belirledi. Irmak suyunun çekilmesi
ile birlikte ortaya çıkan taş bina eskilere dayanan
bir bina olduğu bildiriliyor. Yapılan araştırmada
binanın ırmak suyu içinde olması ve temelinin ise
Çevredeki vatandaşlar ise burada araştırma yapılmasını isterken, tarihi binanın çevresinde olan kerpiç tuğlalar ise gözden kaçmıyor.
Vatandaşlar,
“Sadece temelleri kalan
binaların yarı temelleri de ırmağın içinde kalmış
temellerin etrafında kerpiç kalıntıları bolca
bulunmaktadır temeller ırmağın içinde ve dışında
geniş bir alana yayılmış. Temellere ve Irmağın akış
yönüne bakarak buranın ne olduğu ortaya çıkmaktadır
bu temeller yerin
Değişim Medya, 05.08.2009 |
İRAN Şİİ CAMİİ'NDE İZİNSİZ KAZI ÇALIŞMASI
Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı yanında yer alan İran Şii Camii ve Kabristanı’nda bulunan kavuklu, fesli eski Türkçe ve Farsça yazılı mezar taşlarının izinsiz olarak sökülmesi ve hafriyatın kamyonlarla Gölbahçe çöplüğüne götürülmesi çevredekiler tarafından tepkiyle karşılandı. Kabristanın yüksek duvar ve telle çevrili arsasında yer alan mezar taşlarının önceki gün saat 08.30’dan itibaren hafriyat kepçesi ile yerlerinden sökülerek alındığını, kırıldığını ve bazılarının kabristanda yer alan bir ağacın altına atıldığını gören yurttaşlar polisi aradı. Söz konusu arazide yapılan kazıyla ilgili herhangi bir izin belgesi gösteremeyen kişiler polis ekibinin müdahalesi ile saat 12.30’da çalışmayı durdurdu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü Anadolu 1. Bölge Müdür Yardımcılığı ise söz konusu kazı ile ilgili olarak bilgilerinin olmadığını belirterek konu ile ilgileneceklerini bildirdi. Cumhuriyet, 05.08.2009 |
|
ADALAR MÜZESİ'NE SERGİ KALKIYOR
En nihayetinde gerçekleşiyor. Yıllardır, akıllarda, dillerde olan Adalar Müzesi, Temmuz 2010'da yüzünü gösterecek. Adalar Belediyesi, Adalar Kaymakamlığı, Adalar Vakfı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı...
Herkes hummalı bir çalışmanın içinde. Müze rüyası gerçekleşmeden önce Adalarda açılacak 'Adalar Müzesi'ne Doğru' adlı sergi, böyle bir mekanın ne kadar gerekli olduğunu anlatmaya çalışacak.
8 Ağustos Cumartesi günü saat 19.00'da Büyükada İskele Meydanı'nda açılacak açık hava sergisi için dilerseniz şimdiden bir vapur hayali kurun. Sergi her ne kadar 13 Eylül'e dek sürecek olsa da Orhan Veli'nin sesine kulak verince gitme isteğiniz biraz kamçılanabilir: "Gün olur, alır başımı giderim/ Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda/ Şu ada senin, bu ada benim." Açıkhava sergisi, ağırlıklı olarak Büyükada iskele meydanında ve diğer adaların iskelelerinde toplam 40 panoda yer alacak. Sergide 'Anlatılan Bizim Hikayemizdir', 'Anılar Yok Olmasın', 'Paylaşılan Geleceğe Aktarılsın' gibi cümleler panolarda çeşitli dillerde aktarılacak. Adaların geçmişinden, yapıların tarihinden fotoğraflar, sanat eserleri gösterilecek. Bu sergi bir anlamda müzeye konulmak üzere, kıyıda köşede kalmış, Adalarla ilgili her türlü nesnenin toplanması için davetiye aslında. Adalar Müzesi tamamlandığı takdirde, İstanbul'un ilk kent müzesi olacak. Müze, Adalıların hayatında önemli bir yeri olan eski Büyükada İlkokulu, diğer adı ile Taş Mektep binasında kurulacak. İskenderiye Patriği Sofronios'un evi olan bina, 1922 yılından itibaren okul olarak kullanılmaya başlandı. İlk adı Köprülü Mehmet Paşa Numune Mektebi olan okulun adı daha sonra Büyükada İlkokulu olarak değiştirildi. 1967 yılına kadar bu adla hizmet vermeye devam etti. Zaman, Haber: Musa İğrek, 05.08.2009 |
|
TARİHİ HİSAR CAMİİ'NDE RESTORASYON ÇALIŞMASI
İzmir’in en büyük camisi olan tarihi Kemeraltı
çarsısındaki Hisar Camii’nde yıllar sonra
restorasyon çalışmaları yeniden başladı. Cami geçici
olarak ibatede ve ziyarete kapatıldı. Hürriyet Ege, Haber: Mustafa Oğuz, 05.08.2009 |
|
AFİF PAŞA İÇİN YARIŞTI, YEDİ SEKİZ HASAN PAŞA'YI
ALDI
Nezih Barut’un Haluk Erben’den aldığı 120 yıllık yalı, ilginç bir kişiliğe sahip Osmanlı paşası Yedi Sekiz Hasan Paşa’nın adıyla anılıyor. Nezih Barut, 4 ay önce çok istediği Afif Paşa Yalısı için Suzan Sabancı Dinçer ile kapışmış, 74 artırım yapılan ihalede fiyat 34 milyon TL’den 58 milyona kadar gidince “yalı” hayaline kavuşamamıştı. Eski sahiplerinin “hikayesi”, yalının fiyatını doğrudan etkiliyor. Bu anlamda Nezih Barut’un aldığı yalının sahibinin de hikayesi ilginç.
Yedi Sekiz Hasan Paşa’nın adını taşıyan Kanlıca’daki yalı, 19’uncu yüzyılın son çeyreğinde yapıldı. Yalı 2009’un ilk aylarında satışa çıkarılmıştı. Eski sahibi Haluk Erben’in, ilk etapta 25 milyon TL’den piyasayı yokladığı, ardından yalı piyasasındaki hareketlenme üzerine fiyatı 30 milyon TL’nin üzerine çıkardığı iddia ediliyor. Ancak Nezih Barut, yalıyı 20 milyon TL’den ucuza aldığını söylüyor. Yaklaşık 15 yıl önce yenilenen yalı, 930 metrekare arsa üzerinde ve 540 metrekare kullanım alanına sahip.
80 metrekarelik müştemilatı, 30 metrekarelik “keyifhanesi” bulunan yalının yüzme havuzu ve 2 araçlık otoparkı var. 3 katlı yalı 1992’de de o dönemki sahipleri tarafından 12 milyon dolara satışa çıkarılmış. Boğaziçi’nde yalı alım-satım işlemlerine aracılık eden emlakçılar, “Tarihi eser yalılarda kriz yok. Bu eserler değerini bulduğu anda el değiştiriyor. Krize rağmen çok özel eserlere talep var” ifadelerini kullanıyor.
Yedi Sekiz Hasan Paşa; Osmanlı Padişahı Abdülhamid’in önemli paşalarındandı. Okuma yazma bilmeyen Hasan Paşa, “Hasan” imzasını atmak için “ha” ve “nun” harflerinden yararlanıyordu. Paşa, ha ve nun harflerinin arasına bir “tire” koyuyordu. O tire de Arapça’daki “se” harfine benziyor. “Ha” ve “nun” harfleri Arapçadaki 7 ve 8’in yazılışına da çok benziyor. Hasan Paşa, imza atarken kullandığı yöntem yüzünden “Yedi Sekiz Hasan Paşa” olarak anılıyordu.
Kanlıca Koyu’nda, el değiştiren bir başka yalı da ünlü Körfez Restoran’a ev sahipliği yapan Hazım Atıf Bey Yalısı oldu. 1400 metrekare bahçe içindeki yalı, 900 metrekare kullanım alanına sahip. Sosyetenin ve dünyaca ünlü devlet adamları-sanatçıların uğrak yerlerinden olan Körfez Restoran’ın büyük bir de iskelesi var. Bu yalının, 15 milyon 500 bin dolara el değiştirdiği iddia edildi. Yalının eski sahipleri Suna Salur-Ömer Salur çifti ile Alinur Salur’du. Yalının yeni sahibi, Borsada da işlem gören Erciyas Çelik Boru’nun (ERBOSAN) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kamil Erciyas oldu. Yalının, eski hüviyetine kavuşacağı, yani restoran yerine konut olarak kullanılmaya başlayacağı konuşuluyor. Hürriyet, Haber: Ali Öztürk, 05.08.2009 |
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Balıkesir Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne (KOM) bağlı Mali Suçlarla Mücadele Büro Amirliği ekiplerinin gerçekleştirdikleri operasyonda, Roma dönemine ait mezarlardan çıkarılmış 29 adet tarihi eser ele geçirildi.
KOM ekipleri, Balıkesir'in Susurluk İlçesinde ikamet eden T.D., N.B. ve C.K. isimli şahısların Roma dönemine ait mezarlardan çıkartmış oldukları tarihi eserleri pazarlamaya çalıştıkları istihbaratını aldı. Yapılan operasyonda, şahısların ev ve işyerlerinde 29 adet tarihi eser ele geçirildi. Aralarında dans eden kadın heykeli, çeşitli boyutlarda pişmiş topraktan yapılmış 6 adet gözyaşı şişesi, topraktan yapılmış kandiller, ağız kısmı kırılmış ve daha sonradan yapıştırılmış sürahi, pişmiş topraktan yapılmış kaplar, 2 adet göğüs kısmı olmayan kadın heykeli ve 8 adet heykelin bulunduğu eserlere el konuldu. Zanlılar, çıkarıldıkları adli makamlarca tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Balıkesir Kent Haber, 05.08.2009 |
|
KAÇAK KAZIYA SUÇÜSTÜ
Yozgat İl Jandarma Komutanlığı ekipleri tarafından yapılan operasyonda, kaçak kazı yapan 7 kişi suçüstü yakalandı.
Edinilen bilgiye göre Yozgat'ın Akdağmadeni İlçesi'ndeki sit alanı Düğmelitepe mevkiinde kaçak kazı yapıldığı ihbarını alan jandarma ekipleri, gece yarısı operasyon düzenledi.
Yapılan operasyonda; Çayıralan İlçesi'ne bağlı Konuklar beldesinin eski Belediye Başkanı Mustafa A. (52) ile birlikte Aydemir T. (40), Yüksel Y. (42), Ömer Ş. (60), Asker E. (36), Hacı Ç. (63) ve Osman Ö. (47) kazı yaparken suçüstü yakalandı.
Jandarma tarafından gözaltına alınan şahıslar, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı Yozgat Kent Haber, 05.08.2009 |
|
KAZI ÇALIŞMASINDA III. YÜZYILA AİT İNSAN İSKELETİ ÇIKTI
İzmit'te yürütülen tarihi eser kurtarma çalışması sırasında III. yüzyıla ait insan iskeletleri çıktı. Kazı çalışmasında MS 312 yılına ait bulgulara da rastlandı.
Tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapan İzmit'in dört bir tarafı tarihi eserlerle kaplı. Özellikle Çukurbağ Mahallesi'nde çok sayıda eserin yer alması nedeniyle sık sık kazılar yapılıyor. İzmit Müze Müdürlüğü'nün Tarihi Eserleri Kurtarma Çalışması adı altında yürüttüğü Çukurbağ'daki kazılarda, MS 312 yılına ait bulgulara rastlandı III. yüzyıla ait insan iskeletleri ve eşyaların çıkarıldığı kazıda, daha da ileriye gidileceği belirtildi. İskeletlerin normalinden büyük olması dikkat çekti. Kazı ekipleri, iskeletlere zarar gelmeyecek şekilde çalışmalarını titizlikle sürdürüyor.
Çukurbağ Mahallesi'nde devam eden kazı çalışmalarını İzmit Belediye Başkanı Dr. Nevzat Doğan da takip etti. Beraberinde, Çekül Vakfı Kocaeli Temsilcisi Numan Gülşah ve İzmit Turizm Derneği Başkanı Soner Kılıç ile bölgeye gelen Dr. Doğan, müze yetkililerinden ve arkeologlardan çalışmalar hakkında bilgi aldı.
Doğan, İzmit'in tarihsel zenginliğinin bir kez daha gözler önüne serildiğini hatırlatarak; "Dünyanın en büyük medeniyetlerine ev sahipliği yapan bir kentte yaşıyoruz. Çukurbağ'da sürdürülen kazı çalışmaları bunun iyi bir kanıtıdır. İzmit'in tarih ve kültür kenti olabilmesi için bu değerlerin korunması ve özenle sunulması gerekir. İlgili organlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla bu yapıyı oluşturmak ve toprağın altındaki tarihi ortaya çıkarmak zorundayız." dedi. haberler.com, 05.08.2009 |
|
KÜTAHYA'DA BOZULMAMIŞ DÖRT BİN YILLIK İNSAN BEYNİ
BULUNDU
Kazı grubu başkanlığını da yürüten Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Nejat Bilgen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı Seyitömer Linyitleri İşletmesi (SLİ) arazisindeki höyükte 2006 yılında başladıkları kazıları her yıl 6’şar aylık dönemlerde devam ettirdiklerini bildirdi.
Radikal, 04.08.2009 |
|
TARİHİ YAKUTİYE MEDRESESİ RESTORE EDİLİYOR
Türk İslam Eserleri Müzesi olarak yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açılan Yakutiye Medresesi'nde restorasyon çalışması başlatıldı.
Geçmişte yapılan yanlış restorasyon sonucu temel tarihi özelliklerini kaybeden Yakutiye Medresesi, yeniden onarılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, tüm bu yanlış uygulamaları ortadan kaldırmak üzere çalışma başlattı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce hazırlatılan ve Koruma Bölge Kurulu'nca onaylanan proje kapsamında; iç ve dış mekanda yer alan taş bloklar arasındaki çimento harçlı derzler temizlenerek hidrolik kireç harçla derz yapımına başlandı. Yapı içinde bulunan mekanlarda sıva raspaları yapılarak, hidrolik kireç harçla yeniden sıvanacak.
Medrese yapısına uygun olmayan kapı, pencereler sökülerek yerlerine yapıyla uyumlu ahşap kapı ve pencere doğramaları takılacak. Abdest mahallinde bulunan mermer duvar ve döşeme kaplamalar sökülerek yeniden yapılacak. Restorasyonun 2010'da tamamlanacağını belirten Erzurum Rölöve ve Anıtlar Müdürü Suat Bakır, 29 Nisan 2009 tarihinde yer teslimi yapıldığını fakat fiili olarak restorasyon çalışmalarına yeni başlandığını bildirdi. Restorasyon çalışmalarına 949 bin TL'lik ödenek ayrıldığını ifade eden Bakır, ihalede yüksek bir kırım olduğunu artan parayla da bakanlığın izniyle bitmeyen kısımlara keşif ilavesi yapılacağını söyledi. Restorasyon çalışmalarının 24 Ocak 2010 tarihinde biteceğini açıklayan Bakır, Erzurum'un adeta sembolü haline gelen tarihi medresenin tarihi dokusu korunarak, gelecek nesillere aktarılacağını sözlerine ekledi. Zaman, 04.08.2009 |
|
OLUZ'DA HİTİT KENTİ SAKLI
Amasya merkeze bağlı Oluz Höyük’te 2 yıldır süren kazılarda Hitit uygarlığına ait önemli bulgulara ulaşıldı. Kazı heyeti başkanı İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Şevket Dönmez, MÖ 120 ve 63 yılları arasında yaşamış olan VI. Mitridates’e ait olduğu düşünülen köşk ve sikkeler bulduklarını, 25 yıl sürmesi planlanan kazıda gizli bir Hitit kentinin ortaya çıkarılacağını belirtti. Hitit kültürünün kuzey yayılmalarını ortaya çıkarmayı amaçladıklarını ifade eden Dönmez, Hitit dönemine ait mimari yapılar, mühür ve tunç bir orak bulduklarını ve Oluz Höyük’te bir Hitit kentinin saklı olduğunun kesinleştiğini belirtti. Dönmez, “Kazıda anıtsal kalıntılara ulaştık ve bu bölgede daha büyük anıtsal yapıların olduğunu düşünüyoruz. Hitit sarayı, Hitit tapınağı ya da saray tapınak olduğunu düşünüyoruz. Olası bir arşivin de burada olduğunu tahmin ediyoruz” dedi. Cumhuriyet, 04.08.2009 |
|
USTA MİMARLAR ŞAKİRİN CAMİİ'NDEN RAHATSIZ
Bektaş öğrencilere, "Bundan sonra nereye gideceksiniz?" diye sorar. Öğrenciler de, "Şakirin Camii'ne gideceğiz, en çağdaş cami olmuş." cevabını verirler. Bu kısa anekdot, sözün nereye uzayacağını ele veriyor. Karacaahmet'te mayıs ayında ibadete açılan ve beraberinde pek çok tartışma getiren Şakirin Camii bildiğimiz tüm camilerden farklıydı. Bu yeni yorumu kimileri beğendi, kimileri de eleştirdi. Daha çok caminin iç düzenlemesini yapan Zeynep Fadıllıoğlu konuşuldu. Peki Türkiye'nin usta mimarları aylardır kapılarını ibadete açık bu cami için sular durulduktan sonra ne dedi?
Aylık mimarlık, tasarım dergisi Yapı, ağustos sayısında Şakirin Camii üzerinden, çağdaş cami tasarımı ve mimarlık ilişkisini değerlendiriyor. Usta mimarlar Doğan Kuban, Cengiz Bektaş, Doğan Tekeli ve Behruz Çinici'yi bir masada buluşturan dergi, camiyi enine boyuna ele almış. "Şakirin Camii'nde bir özen var ama ne kadar başarılı?" sorusunun peşine düşen mimarlar, yılların tecrübesiyle bu modern camiyi irdeliyor.
İşin özü usta mimarlar ve caminin mimarı Hüsrev Tayla da Şakirin Camii'nden rahatsız. Kimi içerisine Arap harfli yazı yazmakla bir yere dini mekan havası verilmeyeceğini söylüyor, kimi bir heyet kurulup bu caminin ele alınmasını, kimi de caminin çağdaş olma endişesi taşıdığını ve buraya cami denilemeyeceğini ifade ediyor. Şakirin Camii'nin ilk bakıldığında bir ibadet mekanına değil, sanki bir gazino gibi açık ferah, çok da şıkırtılı bir yere girildiği hissini verdiğini söyleyen Doğan Tekeli, "Caminin aydınlatılmasında dış camlar filtre edilmiş ama o filtreleme çok zayıf. Adeta 'Burası bir sosyete cami ve kokteylle açılır' gibi bir fikir doğuyor." diyor.
Doğan Kuban ise camiye girildiğinde akvaryum ya da kahve gibi dini ortamın ciddiyetine pek yakışmayan bir mekanın karşıladığını söyleyip ekliyor: "Bizim camilerde pencereler duvar kalınlığını kullanır. Pencerenin içinde Kur'an okunur. Bu yapının oturduğu platform bir dış bahçe, ancak bütün yüzeyler baştan başa saydamlaştırıldığı için namaz kılan insan bahçede dolaşan insanları ve otomobilleri görüyor. Kıble duvarı aydınlık olur. Ama cami bir kahve değil. Osmanlı cami geleneğinde caminin içi ile dış mekan arasında ilişki kurulur. Şakirin Camii'nde bu iç-dış ilişkisi yapıyı bir bahçe pavyonuna dönüştürmüş."
Dergide Şakirin Camii'nin mimarı Hüsrev Tayla ile de görüşülmüş. Caminin iç dekorasyonu konusunda kendisine danışılmadığını söyleyen Tayla, "Benim mimarimi bozmuşlar. Görünüşü çirkin mi? Belki çirkin olmayabilir; ama benim istediğim etkide değil; onların umurunda değil, mimar kim oluyor diyorlar." sözleriyle durumdan yakınıyor. Şakirin Camii'nın kapıları sonsuza kadar açık lakin bu 'iyi niyetli' çağdaş mimari eser, zaman geçtikçe daha pek çok tartışmaya da kapı açacak gibi. Zaman, Haber: Musa İğrek, 04.08.2009 |
|
DARWIN'E 'OSMANLI İLGİSİ'
|
|
'ÇATIK KAŞLI MELEK' TARTIŞMAYA YOL AÇTI
Ayasofya Müzesi Müdürü Haluk Dursun ise, "Melek konusu tartışmalı. Serafim mi değil mi inceleniyor" dedi. Bizans tarihçisi Prof. Semavi Eyice ise "Bu yüzü açılan, Serafim mi yoksa Kerubin mi kanaat bildiremiyorum" diye konuştu. Bu tartışma, meleklerin isimlerinin yazılmamasından kaynaklanıyor. Sanat tarihçisi Eyice'ye göre, melek isimleri eskiden Alman bir sanat tarihçisi tarafından not edildi. Bu kişi, daha sonra ülkesine döndüğü için kayıtlar ortadan kayboldu. Sabah, Haber: Hülya
Karabağlı, 04.08.2009
Ayasofya’da geçen haftalarda gün yüzüne çıkarılan “kanatlı melek” figürü, sanat tarihi ve mimarlık camiasında heyecan yarattı. Ayasofya’nın 160 yıldır karanlıkta kalmış bir gizemi gün ışığına kavuşurken bir yandan da en son Sultan Abdülmecid ve o dönem restorasyonu yürüten İsviçreli mimar Gaspare Fossati’nin gördüğü diğer eserlerin durumu ayrı bir merak konusu oldu.
Ayasofya’daki son dönem çalışmaları, yeniden
açığa çıkarılan “kanatlı melek” figürünün önemini
“Ayasofya ve Fossati Kardeşler” üzerine İsviçre’de
Bellinzona Kanton Arşivi’nde yaptığı araştırmalardan
sonra hazırladığı kitabı bu yıl içinde yayımlanacak
olan Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihçisi
Doç.Dr. Sema Doğan’la konuştuk. |
|
KAZILAR İPTAL, TARİHİ ESERLER ORTA MALI OLDU
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 04.08.2009 |
|
|
İSHAK PAŞA'NIN CAM ÖRTÜSÜ EYLÜL'DE BİTİYOR
Doğubeyazıt‘ın sekiz kilometre uzağında,
sarp kayalıklar üzerindeki İshak Paşa Sarayı’nın
çatısına yapılan 7 bin metre çapındaki “cam örtü”
eylül ayında bitirilecek. Hürriyet, 04.08.2009 |
KÜLTÜREL MİRASIN
KORUNMASI
Yunanistan'ın Trakya ve Makedonya bölgeleri 14. yüzyıl, Epir, Mora, Teselya yöreleri 15. yüzyıl, Rodos 1522, Girit ise 1645 yılında Osmanlı egemenliğine girdiği için bu bölgelerdeki Osmanlı eserleri 14. yüzyıldan başlayarak 18. yüzyıl sonuna kadar kendi dönemlerinin ayrı ve özgün özelliklerini taşıyarak son derece zengin bir kültürel miras çeşitliliğini ortaya çıkarmış, ancak uygarlığın beşiği olarak anılmaya devam edilen Yunanistan, böyle bir dönemi resmi tarihine geçirmediği için tüm bu eserleri yok etme yolunu seçmiştir.
GKRY'nin yaklaşımı da Yunanistan'dan farklı değildir. 1963'de 'Enososis'in gerçekleştirilmesine yönelik Yunan-Rum hırsı, silahsız Kıbrıs Türk halkını temel insan haklarından mahrum eden Kıbrıs Türk halkına yönelik kanlı şiddetli bir saldırı ile neticelenmiştir ki söz konusu saldırı yüzlerce Kıbrıs Türkünün ölmesine, yaralanmasına, kaybolmasına ve evlerinden sökülüp çıkarılmasına neden olmuştur. Bu barbarlığın esas bölümünü, 1963-1974 yılları arasında Kıbrıs Türklerinin terk etmek zorunda kaldıkları 103 şehir ve köyde bulunan 100'den fazla cami, türbe, mozole ve diğer Osmanlı ve başka kültürel hazinenin kötü niyetle tahrip edilmesi oluşturmuştur.
2006 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Ofisi Siyasi ve Araştırmalar Departmanı'nın yürüttüğü bir çalışma, adanın Kıbrıs Rum kesiminde bulunan 106 camiden 16'sının tamamen harabeye döndüğünü, 61'inin ise ihmal edilmiş durumda olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Yine aynı çalışmaya göre mezarlıkların neredeyse tamamı ihmal veya yok edilmiş, bazıları ise otoyola dönüştürülmüştür. Ayrıca bu varlıklar arasında, yüzlerce el yazması Kuran, seccade, rahle ve İslami ikonografik eserler gibi taşınabilir kültürel objelerin tamamı yağmalanmıştır.
Avrupa Konseyi Kültür ve Eğitim Komitesi eski roportörü Senatör Ymenus van der Werff 02.07.1989 tarihli raporunda, "Paphos'taki Büyük Cami'nin tamamen yok olduğunu üzüntüyle gördüklerini, bütün alanın araba otoparkı ve kavşak genişletme çalışmalarına yol açmak için dümdüz edildiğini, caminin varlığına ilişkin bir anıtın bulunmadığını, yolun aşağısındaki Türk hamamının molozlar arasında restore edilmeyi beklediğini, St.Sophia Mouttalas Camisi'nin yanındaki Kıbrıs Türk mezarlığının ise harap durumda olduğunu" belirtmiştir.
Söz konusu raporda dini ve kültürel Müslüman Türk eserlerine Kıbrıslı Rumların saldırıları ayrıntılı olarak listelenmemiş. Oysa, Günebakan ve Kutrafa Camilerinin 1963'de yok edilmesi, Bayraktar Camisi'nin 1962 ve 1964'te bombalandıktan sonra 1994'te kundaklanması, 400 yıllık Araplar Camisi'nin 1994'te bombalı saldırıya uğraması, İslam dünyası için kutsal mekanlardan biri olan Hala Sultan Tekkesi'nin 1999'da yakılması, Rum saldırılarına birkaç örnek olarak ilave edilebilir. Diğer taraftan, Kıbrıslı Türk yetkililer Kuzey Kıbrıs'taki çeşitli kültürel varlıkları korumak ve muhafaza etmek için kısıtlı imkanlarla ellerinden geleni yapmaktadırlar. Kıbrıs Rum kesiminin Kıbrıslı Türklere yönelik izolasyon politikası nedeniyle mali imkanların yetersiz olduğu ve uluslararası desteğin hiçbir şekilde bulunmadığı dikkate alındığında Kıbrıslı Türk yetkililerinin performansı takdire değerdir.
Senatör Ymenus van der Werff yukarıda bahsedilen raporunda "Kuzeyde tahrip edilmiş kilise görmediklerini, mümkün olduğunca fazla nesnenin koruyucu güvenlik altına alınması amacıyla önemli çaba harcandığını, Yunan Ortodoks kiliselerinin kuzeyde ve güneyde sağlam bir yapıya sahip olduklarını, güneye nazaran kuzeyde koruma, planlama ve çevre korunması konularında koordinasyonun daha iyi sağlandığının görüldüğünü" ifade etmiştir.
Keza dönemin Avrupa Konseyi Kültür Komitesi Raportörü Vlasta Stepova da 29.10.1999'da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne yaptığı ziyarette, kültürel eserlerin korunmasının en iyi yolunun bunlara alternatif bir günlük kullanım alanı bulunması olduğunu belirterek, dünyadaki hiçbir ülkenin her bir kültürel binayı müzeye çevirecek ya da tamamen koruyacak imkana sahip olmadığını dile getirmiştir. Stepova en çok, Aziz Barnabas Manastırı'nın müze, Gazi Magusa'daki Salamis Harabeleri'nin kültürel etkinlikler ve Girne'deki ünlü Bellapais Manastırı'nın konser salonu olarak kullanımından etkilenmiştir.
Kıbrıs Türk kesimi Kuzey Kıbrıs'a uluslararası destek verildiği takdirde çok daha fazlasının yapılabileceğine inanmaktadır. Doğal olarak Kıbrıs Rum kesimi, devamlı suretle Kıbrıs Türk kesiminin uluslararası toplumdan finansman almasını engellerken Kuzey'deki kültürel mirasın sözde yok edildiğinden şikayet ettiğinde inandırıcı olmamaktadır. Kıbrıslı Rumların KKTC'nin yeterli ilgi ve bakım için gerekli imkanları temin etmesini engellemek amacıyla uyguladıkları siyasi baskılar sonucunda UNESCO dahil olmak üzere uluslararası organlar Kıbrıs Türk kesiminin ilgili makamlarına doğrudan destek sağlama görevini şimdiye kadar yerine getirememiştir. Kültürel mirasın korunması, adadaki Kıbrıslı Türklerin sorumlu tutulamayacağı siyasi durumun devam etmesinin esiri olmamalıdır. Trakya Net Haber, 04.08.2009 |
|
BAYINDIR KÜMBETİ'NDE KAÇAK KAZI
Bitlis'in Ahlat İlçesi'nde bulunan tarihi Bayındır Kümbeti bahçesinde kaçak kazı yapıldı.
Bitlis Kent Haber, 03.08.2009 |
|
GÖYNÜK'TE KAÇAK KAZI YAPAN 6 KİŞİ YAKALANDI
Bolu'nun Göynük İlçesi'nde, kaçak kazı yapmak isteyen 6 kişi yakalandı.
Alınan bilgiye göre, ilçede kaçak kazı yapıldığı ihbarını alan jandarma ekipleri, harekete geçti. Ekipler, kazı yapan S.P, S.Y, N.Ç, H.Ö, M.K ve D.B isimli şahısları yakaladı. Yakalanan şahıslar, ifadesi alınmak üzere jandarma karakoluna götürüldü. haberler.com, 03.08.2009 |
|
|
SÜTÜN MÜKEMMEL ÜÇLÜSÜ KAÇ YAŞINDA?
Bursa'nın Yenişehir İlçesi'nde yapılan kazılarda tarihe ışık tutacak ipuçlarına ulaşıldı.
Yoğurt, peynir, tereyağı gibi süt ürünlerinin Taş Devri'nde de yapıldığı kanıtlandı.
Ayrıca evcilleşmiş tarımın Avrupa'ya Anadolu'dan yayıldığını destekleyen unsurlara rastlandı.
Dr. Rana Özbal, "Anadolu'da yapılan kazılar sonucu tarımın buradan Balkanlar'a ve oradan Avrupa'ya yayıldığı teorisi daha çok desteklenmiş durumda, şimdi de yaptığımız kazılar buna katkıda bulunuyor" dedi.
Yenişehir Barçın Höyüğü'nde yapılan kazılarda bulunan seramik kapların analizinden çıkan sonuçlar, bilim adamlarını hem şaşırttı, hem de sevindirdi.
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hadi Özbal, "Bulduğumuz ilk bulgular sütün bir şekilde bir prosesten geçip yağ veya peynir yapıldığını gösteriyor" diye konuştu.
Peynir, tereyağı ve yoğurdun Taş Devri'nde de yapıldığı kanıtlandı.
Kazılarda tarımın Avrupa'ya Anadolu'dan yayıldığına dair kanıtlara da ulaşıldı.
Kazı Başkanı Yrd. Doç.Dr. Fokke Gerritsen, "Şimdilik ilk tarımcıları bulduk, daha aşağıda daha erken tarımcıları, yabani hayvanları ve yabani otları yiyen insanlar belki burada yaşadı" dedi. Trt/Haber, 03.08.2009 |
III. AHMED'İN TUĞRA ALBÜMÜ UYKUDAN UYANDI
Sanata düşkünlüğü duyanları, görenleri hayrette bırakacak cinsten. Kalemini de en az kılıcı kadar maharetle kullandığı bıraktığı eserlerden belli. Biraz hayıflansak da, o da adından başka bir şey bilmediğimiz sultanlar silsilesinden aslında.
III. Ahmed, hat eğitimi alan Osmanlı padişahlarından biri. Fakat diğer sultanlardan hiçbiri tuğra çekmekle uğraşmamış. III. Ahmed'in (1673-1736) alamet-i farikası işte burada başlıyor. Karşımızda devrin meşhur hattatı Hafız Osman'dan sülüs, nesih, Veliyyüddin Efendi'den ta'lik meşk etmiş, Necip mahlasıyla şiirler yazan bir hattat, bir şair sultan var. Sultanahmet'te Bab-ı Hümayun'daki meşhur çeşmesi ile Üsküdar meydanındaki çeşmesinin kitabeleri, Saray-ı Hümayun'da Arz Odası üzerindeki besmele onun kendi el yazıları. Daha da ötesinde iki mushaf yazıp Ravza-i Mutahhara'ya gönderecek kadar usta bir hattat.
III. Ahmed'in Murakka-ı Has'ı (padişaha mahsus murakka) yani tuğra albümü yaklaşık 300 yıllık bir uykudan uyandı. Yıllardır Topkapı Sarayı'nda sultanın kendi kurduğu müstakil kütüphanede bekleyen on tuğranın yer aldığı albüm, hat sanatı konusundaki titiz çalışmalarıyla tanınan M. Uğur Derman'ın hazırladığı bir kitapla günümüze kazandırıldı. "Murakka-ı Has Tuğrakeş Bir Padişah Sultan III. Ahmed" adıyla yayımlanan, Türkçe ve İngilizce metinlerle birlikte sunulan kitap, okuru sanata düşkün bir sultanın dünyasına davet ediyor. Lübnanlı usta şair Adonis bir şiirinde 'Hat - içinde zamanın suyu aksın diye / mürekkebin kazdığı ırmak' der. III. Ahmed'in bu albümü de 300 yıllık bir devrin ardından içinde taşıdığı tüm güzelliklerle günümüze yeniden aktı diyebiliriz. Albümünün, III. Ahmed'in ve devrinin şaheseri olduğunu söyleyen M. Uğur Derman, "Sultan'ın hat ve sair kitap sanatlarına verdiği kıymetin bir tezahürü olarak �ayrıca kendi sanat katkılarıyla- vücud bulan bu murakka'-ı hassın tuğralarının geleneğe bağlı bir anlayışla çekildiğine şüphe yoktur." diyor. Kubbealtı Neşriyat'tan çıkan albümün İngilizce çevirisini İrvin Cemil Schick yapmış, Kale Grubu da destek vermiş.
III. Ahmed'in albümündeki ilk tuğra, uçuk pembe renkli bir kağıda siyah tahrirli zerendud olarak işlenmiş 'Hazreti Sultanı Kabe Kavseyni ve'l Haremeyn' ifadesinden oluşuyor. Hattatlar padişahların tuğrasını yazarken Sultan III. Ahmed de kendi 'gönül padişahı' için tuğrayı çekmiş. "Mucebince amel oluna", "Şah Ahmed bin Mehemmed Han el-muzaffer daima", "Şeriat saliki Sultan Ahmed" gibi tuğralarla devam eden albümün son tuğrasında ise sanki halka tamamlanıyor ve sultan kendisini, 'Ketebehu Ahmed Han Hadimü'l-Haremeyni'ş-Şerifeyn' olarak tanımlıyor. Bu 'ince' davranış, sultanın Efendimiz'e (sas) olan aşırı muhabbetine işaret ediyor. Kıtaların arasında ise sultana yaraşır bir hassasiyetle, Hatip Mehmed Efendi'nin kendi tarzı olan hatip ebrular yer alıyor. Bu sayede kıtaların birbirine temas etmemesi sağlanmış. Albümün baştan sona her zerresi ince bir estetiğin ürünü.
Yolunuz Sultanahmet'e, Üsküdar'a düşerse muhteşem bir köşk görümündeki III. Ahmed çeşmelerine göz atın. Albümde yer alan "O sultan Allah'ın aleme bir ihsanıdır, yoksa tuğraların tasarlanması -bin kere meşk edilse bile- mümkün olmazdı. Onun kaleminin nağmesi hükümleri kesip durduran kılıç gibidir; yazısının damlası cihanı koruyan merkezdir" mısralarının fısıltısında, sizi tatlı bir serinlik kuşatacaktır. Zaman, Haber: Musa İğrek, 03.08.2009 |
|
KURŞUNLU MANASTIRI RESTORE EDİLECEK
Kuşadası'nın Davutlar Belde Belediye Başkanı Tuncay Uysal, antik döneme ait Kurşunlu Manastırı'nı kendi olanaklarıyla restore edip turizme kazandıracaklarını söyledi.
Manastır alanını Orman Bakanlığı'ndan tahsis aldıklarını belirten Uysal, şu bilgileri verdi: ''Kültür ve Turizm Bakanlığı Manastır'ın çevresini turizm alanı ilan etti. Manastır ve alanının tahsisini almak için TBMM'nin açılmasını bekliyoruz. Restorasyon için tüm hazırlıklarımız tamam. 75 bin metrekarelik alanın temizliğini yaptık. Manastırı restore edip turizmin hizmetine soktuğumuzda, buraya bir teleferik kaçınılmaz olacak. Her gün yüzlerce turistin cip safari yapmak üzere geçtiği ve ziyaret ettiği Manastır yolunun iyileştirilmesi de gerekiyor. O yol, orman yolu. Dolaysıyla Orman Müdürlüğü'nün tasarrufunda. Ama bizden katkı isterlerse iyileştirme için yardımcı oluruz.'' Turizm Gazetesi, 03.08.2009 |
|
KADIKALESİ KAZILARINA DESTEK
Kuşadası Belediye
Başkanı Esat Altungün, 8 yıldır sürdürülen
Kadıkalesi kazılarına daha fazla destek
vereceklerini söyledi
Haber Ekspres, 03.08.2009 |
|
|
ANTALYA'DA KAZILARDA SON HIZ
Antalya'da arkeolojik kazılar tüm hızıyla sürüyor.
Patara ve Rhodiapolis antik kentlerinde yapılan kazılarda çok sayıda yeni eser gün ışığına çıkarıldı.
Dünyanın ilk demokratik meclisine sahip bu antik kent, 21 yıldır kazılıyor. Akdeniz Üniversitesi'nce yapılan kazılarda her yıl birbirinden ilginç eserler ortaya çıkıyor.
Kentin su yolları araştırılırken bulunan Kibele ve Hades heykelleri bunlardan ikisi.
Arkeolojik kazılarda su deposu olduğu belirlenen yapılar, dükkanlar da bulundu. Ayrıca kentin akropolisinde surlar ortaya çıkartıldı.
Kumluca'daki Rhodiapolis'de de kazı yapılıyor. Birkaç yıldır kazılan Rhodiapolis'te bu yılın önemli buluntuları stoa ve kilise tabanındaki mozaikler oldu.
Orijinal renklerini koruyan mozaiklerin bozulmaması için üstü kapanacak.
Daha önce mutfak gereçlerinin bulunduğu bir alanda MS 3'üncü yüzyıla ait bir de tandır ortaya çıkarıldı.
Antalya'da arkeolojik kazıların sonbaharda sona ermesi bekleniyor. Trt/Haber, 03.08.2009 |
DÜNYA MİRASI LİSTESİ'NE YENİ KATILAN YERLER
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu'nun (UNESCO) Dünya Kültür Mirası listesine bu yıl Belçika'dan giren Stoclet Sarayı aslında bir özel ev. Temsil ettiği mimari ve sanatsal dönüm noktasıyla listeye girmeye değer görülmüş. İran'da bulunan Şuştar Kasabası'nda Karun Nehri üzerinde kurulan tarihi su sistemi listeye eklenen diğer yeni kültürel miras. Tarihi MÖ 5'inci yüzyıla kadar uzanan karmaşık su sisteminin bir bölümü bugün de kullanılır durumda.
ŞUŞTAR TARİHİ SU
SİSTEMLERİ (İran) Hürriyet Seyahat, 03.08.2009 |
|
TARİHİ KASTEL KANALİZASYONLA BOĞUŞUYOR
Selçuklu mimarisinin eşsiz örneklerinden biri olan Gaziantep'teki Yer altı Pişirici Mescidi ve Kasteli büyük tehlike ile karşıya karşıya kaldı.
"Su alınan yer" anlamına gelen tarihi Pişirici Kasteli şimdi kanalizasyon sularıyla baş etmeye çalışıyor.
Pişirici Mescidi'nin 15 metre altında bulunan kastel, yüzyıllardır fokur fokur kaynayan berrak suyuyla insanı büyülüyor. Ancak çevredeki evlerden sızan kanalizasyon suları yüzünden kasteli bugünlerde kimse ziyaret etmiyor.
Mescidin etrafında bulunan tarihi evlerden sızan kanalizasyon suları, koku yaydığı gibi binaya da zarar veriyor. Etrafa yayılan kokudan dolayı turistler de mekanı ziyarete gelmiyor.
GASKİ Genel Müdürü Fahrettin Uslusoy, kanalizasyon sızıntısı yaratan evlerin tarihe güzelliğe zarar vermemesi için çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Su mimarisinin eşsiz örneklerinden olan Pişirici Kasteli şimdi kokusuz günlere döneceği zamanı bekliyor. Trt/Haber, 03.08.2009 |
|
KARADENİZ'İN EFES'İ GÜN YÜZÜNE ÇIKARILIYOR
Zonguldak'ın Çaycuma İlçesi'ne bağlı Filyos beldesinde MÖ 7. yüzyılda kurulan ve Karadeniz'in Efes'i olarak değerlendirilen antik Tieion Kenti'nde kazılar sürdürülüyor.
Zonguldak Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen ve 2006'da başlanan arkeolojik kazılarda, 5 öğretim üyesi, 7 uzman-arkeolog ve 12 sanat tarihi öğrencisi görev alıyor. Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Kazı Ekibi Başkanı Prof.Dr. Sümer Atasoy, kazıların eylül ayının ortalarına kadar süreceğini söyledi. Yaptıkları radar ölçümlerine ve etütlere göre toprak altında çok büyük bir kent bulunduğunu tahmin ettiklerini, bunun 5-6 yıl içinde ortaya çıkarılmasının da mümkün olabileceğini anlatan Atasoy, "Tieion Kenti, Karadeniz'in toprak altında kalmış, bozulmamış tek antik kenti. Diğer antik kentlerin üzerlerinde modern yerleşme varken Filyos'taki antik kentte yoktur. Bu nedenle çok özel durumu var, korunması lazım." dedi. Zaman, 03.08.2009
Zonguldak Kent Haber, 06.08.2009 |
|
|
TARİHİN İLK CİNAYETİ
Tarihin ilk cinayetinin Taş
Devri'nde, bugünkü Irak sınırları içinde işlendiği
bildirildi. Hürriyet, 03.08.2009 |
TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
Kazı çalışmaları ve haritalandırma çalışmalarıyla ilgili gazetecilere bilgi veren Hüseyin Alanyalı, yüzde 70'i kumla kaplı olan Side Antik kentinde tarihi gün yüzüne çıkartacaklarını söyledi. Haritalandırma çalışmalarını tamamladıklarını belirten Alanyalı, Side Antik Tiyatro'da kazı ve sondaj çalışmalarına başladıklarını söyledi. Alanyalı, "2009 yılında Side adına yaptığımız Side kazılarında bu yıl ağırlığı Side tiyatrosuna verdik. Side tiyatrosunda yaptığımız kazılar çoğunlukla çevresinde ve iç kısmında geçekleştirmiş olduğumuz sondajlardır. Burada da daha çok daha önceden bildiğimiz bilgileri pekiştirmek ve tiyatronun geçirmiş olduğu evreleri anlamak için bu kazılarda çıkacak sonuçları değerlendirerek kesin sonuca varacağımızı düşünmekteyiz. Fakat kazı çalışmalarımız 2009 yılında tiyatro ağırlıklı olmasına rağmen çalışmalarımızı gelecekte önce tiyatro çevresinde ticaret agorası ve devlet agorasında daha sonrada şehrin özellikle günümüzde yerleşim görmeyen büyük fabrikalar mahallesi ve Doğu Nekropolüne kaydırmayı düşünüyoruz. Amacımız yalnız turizmle daha doğrusu gündemde olan Side'yi zaman içerisinde arkeolojik açıdan da tanıtarak dünya kültür ve mirasına tanıtmak ve buradaki kazılardan çok daha önceden çıkmış binaları onarım ve korumaya alarak gelecek kuşaklara aktarmayı düşünüyoruz. Kazıyı belirli bir plan ve program çerçevesinde yapıyoruz. Kuyumcu titizliği ile çalışmalarımız sürüyor."
Çalışmaların en temel amaçlarından Side kent planının yeniden ele alınarak günümüz teknolojisinden yararlanılarak güncellenmesi ve eksik olan alanların bu yeni plana göre entegre edileceğini ifade eden Alanyalı, "Side kent planı üzerine en son çalışmalar, 1975 yılında aramızdan ayrılmış olan Prof.Dr. Müfid Mansel başkanlığında yapılmıştır. Değerli hocamızın ölümünden sora 1978 yılında yayınlanmış olan "Side" kitabında yer alan plan ise elimizdeki Side antik kentine ait son şehir planıdır. 20. yüzyılın 3. çeyreğinde şehir planlarının halen analog ölçüm aletleriyle yapılması hem de Mansel'in ardından Side Müzesi denetiminde antik kentte bir çok yeni alanın açılması Side antik kenti için yeni bir şehir planının hazırlanmasını zorunlu hale getirmiştir. Mansel'in "Side" kitabındaki plan esas alınacak, bu plan üzerinde poligon noktaları işaretlenerek arazide kaybolmayacak ve oynamayacak şekilde poligon noktaları inşa edilerek bu noktalar ulusal koordinat sistemine bağlanacaktır. Koordinat ağının kurulması ile mevcut bütün yapılar şehir planına aktarılacağı gibi, bu yapıların belgeleme çalışmalarında da büyük kolaylık sağlayacaktır."
Side Tiyatrosu'nda yıllardır sürdürülen kazı ve araştırma çalışmaları ile yapının sahne binası, paradoksları ve cavea kısmının açığa çıkartıldığını belirten Alanyalı, 2009 yılı çalışmalarında orkestra, parados ve sahne binası içinde, tiyatronun agoraya açıldığı alanda, caveanın arka tarafı ile dükkanların içinde açılacak sondajlar ile tiyatro ve çevresinde stratigrafiye yönelik çalışmaların planlandığını söyledi. Yapılacak sondajlar ile tiyatro ve çevresindeki yapıların yapı evreleri tespit edileceğini ifade eden Alanyalı, "Tiyatronun Hellenistik dönemde öncü bir yapıya sahip olup olmadığı, daha önce tiyatronun inşa edildiği alanda bir yapılaşmanın olup olmadığı, eğer varsa nasıl bir yapılaşma olduğu ortaya çıkack ve sondajlarda yapılacak çalışmaların sonuçları başta tiyatro olmak üzere, kentte yapılacak olan daha sonraki çalışmalara da ışık tutacak."
Side tiyatrosu, inşa yapım tekniği, mimari şekillenmesi ve günümüze kadar ayakta kalan şekli ile Anadolu Roma tiyatroları içerisinde önemli bir yer tuttuğunu dile getiren Alanyalı, yapının yıllar içinde yıpranması ve malzeme yorulması nedeni ile acil koruma ve onarım projesine ihtiyaç duyulduğunu söyledi. 2009 yılında birinci hedeflerinin yapının mimari belgeleme çalışmalarının bir başka deyişle rölöve çizimlerinin tamamlamak olduğunu belirten Alanyalı, "Restitüsyon, rekonstrüksiyon projeleri ile koruma ve restorasyon projelerini oluşturabilmek için tiyatronun 3D (3 boyutlu) sistem çerçevesinde taranarak görüntülerin sayısal ortama aktarılması bu görüntülerden plan, kesit, cephe ve benzeri çizimlerin üretilmesi planlanmaktadır."
1983-2008 yılları arasında, tiyatro ve çevresinde Dr. Ülkü İzmirligil tarafından yürütülen arkeolojik çalışmalarda ele geçen mimari, plastik, seramik ve metal eserlerden oluşan arkeolojik malzemenin katalog ve değerlendirme çalışmalarının yapılacağını söyleyen Alanyalı, bu buluntular içinde önemli bir yer tutan sikkelerinde çalışılarak kataloglanarak yayına hazırlanacağını belirtti. Habertürk, Haber: Fatih Hepokur, 03.08.2009 |
|
ARKEOLOGLAR MEZAR ORTAYA ÇIKARDI
Bulgaristan'daki arkeologlar kraliyet ailesine ait bir keşif yaptılar.
Bulgar arkaologlar Nikolay Ovçarov ve Hitko Vaçev, Veliko Tarnovo kasabasındaki ortaçağdan kalma St Peter ve Pavel kilisesinin avlusuna gömülmüş, 14. yüzyıldan kalma olduğuna inanılan bir Bulgar prensesinin mezarını ortaya çıkardılar Setimes.com, 03.08.2009 |
|
DİYARBAKIR SURLARINA 'ŞARAP EVİ' PROJESİ
Tarihi Diyarbakır Surları'nın işlevlendirilmesi, doğru restore edilmesi ve turizme açılması için kentin resmi kurumları çalıştay kararı aldı. Ağustos ayında yapılacak çalıştay, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanacak. Çalıştay'a belediyeler dahil resmi kurumlar katılacak. Mimarlar Odası, Yerel Gündem 21 Tarih ve Kentleşme Komisyonu, Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (Çekül Vakfı) da çalışmalarda yer alacak. Haber Diyarbakır, 03.08.2009 |
|
TARİHİ TABYALARIN BAKIMSIZLIĞI ZİYARETÇİLERİ ŞAŞIRTIYOR
Osmanlı- Rus Harbi'nin gerçekleştiği ve Nene Hatun'un kahramanlaştığı Aziziye Tabyası'nın çevresinin bakımsızlığa terk edilmesi ziyaretçilerin tepkisine neden oluyor.
Tarihte 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı- Rus Harbi'nin (1877-1878) gerçekleştiği Aziziye Tabyası ilgisizlik ve bakımsızlığa terk edilmiş durumda.
Nene Hatun'un kabrinin de bulunduğu Aziziye Tabyası'nın çevresindeki sembolik şehit mezarların bulunduğu alanın bakımsız oluşu ve çevreye duyarsız kişilerce atılan pet, poşet gibi atıkların temizlenmemesi tepkiye neden oluyor. Tabyayı ziyaret eden yerli ve yabancı turistler karşılaştıkları çirkin görüntü karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyor. Aziziye tabyasının çevresi 2006 yılında Palandöken Belediyesi tarafından peyzaj çalışması gerçekleştirildi. Ancak daha sonra bakımsızlıktan tabyanın birçok yerinde döşeme taşları sökülüp, kırıldı, sembolik şehit mezarlıklarının bulunduğu alan ise yaban otlarına terk edildi.
Aziziye Tabyası'nın sol giriş kısmına 9. Kolordu Komutanlığı'nca 2004 yılında yaptırılan Nene Hatun Çeşmesi muslukları takılmadı ve buradan ziyaretçilerin içmeleri, serinlemeleri için akıtılmadı.
Muğla'dan Erzurum'a tatil için geldiğini ve bu arada Aziziye Tabyası'nı görmek için Topdağı'na çıktığını belirten Nilüfer Şenoğlu (43) karşılaştığı manzaradan utanç duyduğunu söyledi.
Şenoğlu, Mecidiye Tabyası'nın çevresinin temiz olmasına karşılık Aziziye Tabyası'nın çevresine rast gele atılan boş su petleri, naylon torbalar ve içerisi boşaltılmamış çöp kutularını görünce şaşkına döndüğünü ifade etti.
Sembolik mezarlık alanının içerisinin yaban otlarına terk edilmesi karşısında ise şaşkınlığının arttığına işaret eden Şenoğlu, "Aziziye Tabyası'nın hemen giriş kısmındaki uyarı tabelasında, 'Ecdat yadigarıdır lütfen sahip çıkalım, temiz tutalım' yazısı var. Ancak bu tabelayı koyanlar her halde buraya bekçi koymayı unutmuşlar. Çünkü tabyanın çevresine takılan pet şişiler, poşetler görsel bir kirlilik oluşturuyor. Ecdat adına, üzüldüm. Akrabamın aracıyla tabyaya çıkarken yolun kısmen stabilize oluşu ve asfaltlanmamış olması da ayrı bir skandal. Batıda bu gibi yerlere yerel yönetimler, merkezi yönetimler büyük ilgi gösterirken burada gördüğüm ilgisizlik beni derinden sarstı." diye konuştu. Zaman, Haber: Orhan Yıldırım, 02.08.2009 |
|
İKİZTEPE KAZISI YENİDEN BAŞLADI
Samsun'un Bafra İlçesi İkiztepe Örenyeri’nde 1974 yılından bu yana aralıksız sürdürülen kazıların bu yılki bölümü başladı.
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Önder Bilge başkanlığındaki kazılar bu yıl, ilk tunç çağı yerleşim alanı olan Tepe1'de sürdürülecek.
Çalışmaların 20 Ağustos'ta bitirilmesi planlanıyor. Höyükte elde edilen bulgular, Samsun Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'nde sergileniyor. Trt/Haber, 02.08.2009 |
|
"BİTLİS'TEKİ TARİHİ DEĞERLER HIZLA YOK OLUYOR"
Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Mehmet Demirtaş, Bitlis'teki tarihi değerlerin hızla yok olduğunu söyledi.
Demirtaş, yaptığı açıklamada, Bitlis ve ilçelerinin gelişiminin ve refah seviyesinin yükselmesinin turizme bağlı olduğunu, kentte turizm için büyük önem arz eden tarihi değerlerin ise hızla yok olduğunu belirtti.
Defalarca dile getirmelerine rağmen yetkili kurumların, tarihi yerlerin korunması konusunda harekete geçmediğini ve duyarsız kaldığını iddia eden Demirtaş, şöyle konuştu: "Kentin geleceği turizme bağlı. Bütün kurumların ortak görüşü de bu. Turizmin gelişmesi, çevrenin ve tarihi mekanların korunmasıyla mümkündür. Gerek Bitlis merkezde, gerekse ilçelerinde yöreyi cazibe merkezi haline getirecek çok sayıda mekan mevcut. Tatvan'da biri Pers, biri Urartu, biri de Osmanlı dönemine ait 3 kale var. Urartu dönemi eserleri arasında yer alan kral mezarları, Van Gölü Feribot İşletmesinin sahası içerisinde bulunmakta. Yine yörede çöplük olarak tabir edilen, Belediye Halk Plajı'nın bulunduğu mekanda, Urartu dönemine ait olduğu sanılan bir antik kent mevcut. Başka önemli bir yer de ilçenin Develer Suyu mevkidir. Burada binlerce yıldan bu yana hala ayakta kalmayı başarmış ve 'Nemrut'un develeri' olarak adlandırılan, dikili taşlar bulunmakta. Bunlar zamanla insanların yıkıcı tahribatı sonucu, yok olmaya başladı ve günümüzde sayıları oldukça azaldı.''
Son bir haftada ''Nemrut'un Develeri'' olarak adlandırılan taşlardan birinin daha kırılarak paramparça olduğunu belirten Demirtaş, bu olayın araştırılması gerektiğini bildirdi. Zaman, 02.08.2009 |
|
OSMANLI DEVLETİ 1302'DE KURULDU
Son günlerde Osmanlı Devleti'nin 1299'da mı yoksa 1302'de mi kurulduğu; Söğüt'te mi yoksa Yalova'da mı kurulduğu tartışılıp, duruyor. Bunun en önemli sebebi de okumayışımızdır. Halil İnalcık Hocamız son 20 yıldır Osmanlı'nın nasıl kurulduğunu yazıp duruyor. Osman Gazi ve dönemi yakın zamana kadar sisler içerisindeydi. Halil İnalcık Hocamız'ın çalışmalarıyla yepyeni bir Osman Gazi portresi ortaya çıktı. Ancak birkaç kişi haricinde bu konuları layıkıyla anlayan yok. Bu yüzden geçtiğimiz günlerde Yalova'da yapılan toplantıyı medya tartışmalı bir şekilde ön plana çıkarınca ortalık karıştı.
Osmanlı'nın kurulduğu coğrafya Söğüt ve çevresidir ancak Osmanlı Devleti'ni tarih sahnesine çıkaran olay 1302'de Yalova'da cereyan eden savaştır.
1299 nereden çıktı? Geleneksel Osmanlı tarih yazıcılığı, 1299 yılında Selçuklu hakimiyetinin sona erdiğini ve Osman Gazi'nin bu tarihte bağımsız olduğunu kabul eder. İlk büyük Osmanlı tarihini yazan Hammer de Türkiye Selçuklu Devleti'nin yıkılış tarihi olarak 1299 yılını esas alır. Türkiye Selçukluları'nın yıkılmasıyla Osmanlı Beyliği'nin bağımsız kaldığını ileri sürerek, 1299'u imparatorluğun kuruluş tarihi olarak belirtir. Ancak Türkiye Selçuklu tarihi üzerine yapılan araştırmalar bu devletin 1318'e kadar devam ettiğini ortaya çıkarmıştır.
Aşıkpaşazade Tarihi'ne göre 1299'da Yarhisar, Bilecik, İnegöl ve Yenişehir fethedilmişti. Rivayete göre o zaman Osman Gazi kendi adına hutbe okutarak, bağımsızlık iddiasında bulunmuştu. Bu şehirlerin fethi Osmanlı tarihi açısından önemlidir. Ancak fetih tarihleri tam olarak belli değildir. Osmanlı tarihleri, bu aşamada Osman Bey'i, Anadolu'daki diğer Türkmen beyleri gibi bağımsızlığa hak kazanmış, kendi adına hutbe okutabilecek bir İslam hükümdarı gibi göstermeye çalışırlar. Araştırmacılar da Osmanlı tarih yazıcılığındaki bu geleneği izleyerek, imparatorluğun kuruluş tarihi olarak 1299'u kabul etmişlerdir.
Hepimizin kuruluş tarihi olarak ezberlediği 1299'da Osmanlı tarihi için çok önemli bir hadise yoktur. Alternatif olarak Osman Gazi'nin beyliğin başına geçtiği 1281 yılının veya beyliğin ilk merkezi olan Karacahisar'ın fethedildiği 1288 yılının kuruluş tarihi olarak kabul edilebileceği iddiaları vardır. Halil İnalcık Hocamız, Osmanlı tarihinin ilk devirlerindeki dönüm noktasını, 27 Temmuz 1302'de Bizans'la, Osman Gazi komutasındaki Türkmenler arasında meydana gelen Bapheus (Koyunhisar) Savaşı olarak kabul eder. Bu savaştan önce Osman Bey, Bursa ve Kocaeli bölgesindeki Türkmen beyleri arasında primus inter pares (benzerleri arasında birinci) konumundaydı. Ancak Koyunhisar Savaşı'nda Bizans kuvvetlerine karşı kazandığı zafer, Osman Gazi'yi bölgede karizmatik bir bey durumuna getirip, ona hanedan kurucusu karizması kazandırdı. Bu yüzden 27 Temmuz 1302 tarihini Osmanlı hanedanının, dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun kesin kuruluş tarihi olarak kabul etmek, 1299'a göre çok daha doğru olacaktır.
Osman Gazi 1302'de Anadolu'daki Türkler arasında çok önem verilen İznik üzerine sefere çıktı. İznik yakınlarına bir havale kulesi yaptırttı. İznik çevresi suyla dolu surlarla korunuyordu. Osman Gazi, bu yüzden uzun süreli bir kuşatma ile şehirdekilerin açlıktan teslim olmalarını sağlamayı düşünmüştü. Draz (Uzun) Ali isimli bir komutanı ile bir miktar askeri kuleye bırakarak, İznik'e giriş çıkışı engelledi. İznikliler, bu durum üzerine İstanbul'dan yardım istediler.
Bizans kuvvetlerinin harekete geçtiğini haber alan Osman Gazi de çevredeki Türkmenleri toplayarak düşmanı karşılamak üzere hareket etti. Bizans ordusu, Mouzalon'un komutasında İstanbul'dan gelen askerler, bölgedeki Bizans tekfurlarının birlikleri ve paralı askerler olan Alanlar'dan meydana geliyordu. Ordunun mevcudu iki bin kişiydi ve çoğunluğu piyade idi. Bu muharebenin meydana geldiği yer Halil İnalcık'ın araştırmalarına kadar karıştırılmıştır. Koyunhisar, Yalova'ya gelmeden önceki tepede bulunan bir kaledir. Bursa'ya yakın Dimbos üzerinde bir başka Koyunhisar daha vardır ve bu ikisi karıştırılmaktadır. Osman Gazi'nin öncü kuvvetleriyle Bizans ordusu önce Koyunhisar'da çatışmışlar ardından asıl muharebe Yalova'da meydana gelmiştir.
Osman Gazi, Yalova'da karaya çıkan düşmanı önce bir gece baskınıyla yıprattı. Ertesi gün ovada meydana gelen muharebede Bizans ordusunda bulunan Rum ve Alanlar arasındaki çekişme ve kıskançlık Osmanlılar'ın zaferinde önemli rol oynadı. Muharebede ilk olarak Rumlar aceleyle saldırıya geçmiş fakat Alanlar'a verilen ayrıcalıklardan dolayı gevşek davranınca Osman Gazi'nin kuvvetleri karşı saldırıya geçerek Bizans kuvvetlerini mağlup etmişti. Bugün, 02.08.2009 |
|
BODRUM KALESİ VE MÜZESİ'Nİ 103 BİN 500 KİŞİ ZİYARET ETTİ
Bodrum Kalesi ve Su Altı Arkeoloji Müzesi'ni,
2009 yılının ilk yedi ayında 103 bin 500 kişi
ziyaret etti. Müze Müdürü Yaşar Yıldız, ziyaretçi
sayısının her geçen gün arttığını söyledi. Haber Ekspres, 02.08.2009 |
|
MERSİN'DE 8 BİN YILLIK İSKELET BULUNDU Sabah, 02.08.2009 |
|
CEYHAN'DA TATARLI HÖYÜĞÜ
ARKEOLOJİK ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR
Ceyhan'da bundan yaklaşık üç yıl önce Ceyhan Belediyesi'nin girişimleri ve sponsorluğunda Çukurova Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Yrd. Doç.Dr. Serdar Girginer'in öncülüğünde başlatılan Tatarlı Höyüğü çalışmalarına ilgi gün geçtikçe büyüyor. Ceyhan'a bağlı Tatarlı Köyündeki Tatarlı Höyüğü'nde üç dönemdir devam eden kazılarda 3 bin 500 yıllık Kizzuwatna Uygarlığı'na ait saray gün yüzüne çıkarılmaya çalışıyor.
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç.Dr. Serdar Girginer'in başkanlığındaki kazılar 2007 yılında başladı. Kazılarda 3 bin 500 yıllık Kizzuwatna Uygarlığı'nın burada yaşadığı anlaşıldı. Adana Aydınlar Ocağı'nın organizasyonu, Kamu-Sen ve Türk Ocağı'nın desteği ile Türkiye'ye davet edilen Irak'taki Türkmenlerden oluşan yaklaşık 20 kişilik üniversite öğrencisi ve öğretim görevlilerinden oluşan bir ekip, Tatarlı'daki kazıları gezdiler ve çalışmalar hakkında bilgi aldılar. Kazıyı yürüten yetkilerden bilgi alan öğrenciler ve öğretim görevlileri, böyle bir uygarlığın gün yüzüne çıkartılmasının kolay bir iş olmadığını söyleyerek, emeği geçen herkese teşekkür ettiler.
Kazı çalışmalarını yürüten Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç.Dr. Serdar Girginer, yaptıkları kazı çalışmalarında ortaya çıkan verilerden elde ettikleri bilgilerin, buranın geçmiş yıllarda önemli bir ticaret merkezi olduğunu gösterdiğini ifade etti. Girginer, şöyle dedi:
"Kazılarda bulunan dokumacılıkla ilgili aletler, yörede tekstilin önemli bir geçim kaynağı olduğunu gösteriyor. Hitit ve Mezopotamya kökenli mühürler ise ticaretin aktif olarak yapıldığına işaret ediyor. Bu dönem çalışmaların eylül ayında tamamlanacağını ve kazıların bu şekilde devam etmesi halinde kentin tamamının gün yüzüne çıkartılmasının yaklaşık 80 yılı bulur." haberler.com, 02.08.2009 |
|
MYNDOS'UN GELECEĞİ İÇİN
Halen büyük bir kısmı toprak altında bir kısmı ise su altında bulunan Myndos’u gündeme getirmek ve kentin karşı karşıya kaldığı yok olma tehlikesiyle ilgili duyarlılık oluşturmayı amaçlayan Gümüşlük Akademisi, bir dizi konsere imza atıyor.
Milliyet, Haber: Yasemin Bay, 02.08.2009 |
|
DEFİNECİ 2 ALBAY TUTUKLANDI
Kocaeli’nin
Kandıra İlçesi’ne bağlı Sarnıçlar Köyü’nde izinsiz
define aramakla suçlanan ve jandarmanın
gerçekleştirdiği operasyonla gözaltına alınanlardan
2’si albay 10 kişi tutuklandı. Hürriyet, 02.08.2009
Kocaeli Jandarması, geçen hafta bir ihbar üzerine başlattığı operasyonda Kandıra’nın Sarnıçlar Köyü yakınlarında izinsiz define kazısı yapan 21 kişiyi gözaltına almıştı. Tarihi eser kaçakçılığı yapmakla da suçlanan sanıklardan 10’u tutuklanıp, 11’i serbest bırakılmıştı.
Mahkeme savcısı, 11 sanığın serbest bırakılması kararına, üst mahkeme nezdinde itiraz etti. Bu itirazı değerlendiren mahkeme, daha önce serbest bırakılan 11 sanıktan 9’u için bu kez tutuklama kararı çıkarttı. Serbest kalmalarına itiraz edilen sanıklardan, sadece Aşır Kan ile Muhtar Mustafa B. için yeniden tutuklama kararı verilmedi. Diğer 9 sanık, cezaevine konulacak. Özgür Kocaeli, 07.08.2009 |
|
TARİHİ BÖYLE KORUYORUZ
Yörede başlatılan yüzey araştırmasına başkanlık eden Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç.Dr. Ferit Baz, “Kırık Kilise” olarak bilinen, ancak “anıt mezar” olan yapı başta olmak üzere çoğu eserin üzerinde yağlıboyalarla yazılmış “Hayata küskün”, “Kahpe felek” gibi yazılar olduğuna dikkati çekiyor. Baz, çoğu tarihi kalıntının bahçe ve ev duvarı gibi kullanıldığını vurguluyor. Antik kentin yoğun tahribat altında olduğunu kaydeden Baz, özellikle kitabeler üzerinde yaptıkları araştırmalarda kentin egemenlik alanı, yazılı kaynaklarının belgelenmesi ve yorumlanmasını amaçladıklarını söylüyor.
Yrd. Doç.Dr. Baz, şöyle devam ediyor: “Comana olarak bilinen bu yer bir Hitit yerleşim alanı, ancak burası milattan sonra birinci yüzyılda bir tapınak devleti olarak göze çarpıyor. Kentin çok geniş ve verimli bir alanda kurulduğunu düşünüyoruz. Maalesef eserlerle ilgili bilinenler çok az, çünkü kitabeler ve yazıtlar tahrip olmuş ya da çalınmış.”
Milliyet, 02.08.2009 |
|
TEKİRDAĞ'DAKİ TARİHİ OSMANLI ÇEŞMELERİ KURTARILMAYI BEKLİYOR
Tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapan Tekirdağ'da, Osmanlı döneminden kalma asırlık çeşmeler yok olmaya yüz tuttu. Tekirdağ Müzesi'nin envanterindeki kayıtlara göre, en eskisi, 10 asır önce yapılmış olan ve il genelinde 41 tane bulunan çeşme, bakımsızlıktan atıl halde kaldı.
Tekirdağ Kültürel ve Doğa Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı Arkeolog Akif Işın, çok sayıda tarihi çeşmenin ağır tahribata uğradığını ve yok olmaya yüz tuttuğunu söyledi.
Tekirdağ'da bugüne kadar Özel İdare ve Belediye tarafından çeşmelerin kurtarılmasıyla ilgili proje, rölöve, bakım, restorasyon ve çevre düzenlemesi olmadığını ifade eden Işın, "Bakanlığın taşınmaz kültür varlıkları için oluşturduğu fon, bürokratik kararlılık ortaya konularak kullanılmalı ve atıl kalan tarihi çeşmeler kurtarılmalıdır.'' dedi.
Yıllar önce yapılan çalışmayla, çeşmelerin kitabeleri incelenerek müze müdürlüğü kayıtlarına geçirildiğini belirten Akif Işın, şunları kaydetti: ''Bu konuda, kesin kararlı olmak gerekiyor. Bu görev, il özel idaresi ile belediyenin. Dönemin önemli kişileri tarafından yaptırılan bu çeşmelerin her birinin ayrı bir hikayesi ve anlamı var. Şehir merkezindeki Peştemalcı Caddesi girişinde bulunan çeşme, Osmanlı mimarisini yansıtan ve erken dönemlerde yapılan bir çeşmedir. Şehitlerin anısına yaklaşık 10 asır önce inşa edilmiştir. Bugün ise beton binaların arasında ayakta kalma mücadelesi veriyor.''
Tekirdağ'da çeşmelerin kurtarılması ve onarılması için yıllardır hiçbir işlem yapılmadığını ileri süren Işın, "Kültür ve Turizm Bakanlığı, emlak vergilerinin yüzde 10'unu taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve restore edilmesi için fona ayırıyor. Bu paralar, İl özel idareleri ile belediyelere aktarılıyor. İl özel idaresi ve belediye de sorumluluk alanında bulunan taşınmazların korunması için fona aktarılan paraları bu yönde kullanması gerekir.'' şeklinde konuştu.
Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Müdürü Nejat Önder Öztürk yaptığı açıklamada, müze envanterlerinde, il genelinde Osmanlı döneminden kalan 41 tescilli çeşme bulunduğunu bildirdi. Öztürk, müzenin, tespit görevi yaptığını ifade ederek, taşınmaz kültür varlıkları hakkında her türlü çalışmanın Anıtlar Kurulu Edirne Bölge Müdürlüğü tarafından yapıldığını söyledi. Taşınmaz kültür varlıklarının korunması için oluşturulan fonun, il özel idareleri ile belediyeler tarafından kullanılabildiğini aktaran Öztürk, "Müzemizin kayıtlarına baktığımızda 41 tescilli çeşme eserini görüyoruz. Bunlarla ilgili tüm bilgiler bizde mevcut. Fotoğrafları var. Nerede bulunduklarını biliyoruz. Ancak bakım, onarım ve çevre düzenlemesi işi, il özel idareler ile belediyelerin. İl genelinde tamamen kayıp olan Osmanlı dönemi çeşmesi yok, ancak hasarlı ve atıl çeşmelere rastlamak mümkün'' şeklinde konuştu. Zaman, 02.08.2009 |
|
TARİHİ TAŞ BULUNDU
Vangölü Elektrik Dağıtım ve Anonim Şirketi (TEDAŞ) tarafından Van'da yürütülen elektrik kablolarını yer altına alma çalışmaları esnasında Ermenilere ait olduğu iddia edilen bir taş bulundu.
Van Kent Haber, 02.08.2009 |
|
HATAY VİLAYET BİNASI MÜZE OLACAK
Hatay Valisi M.Celalettin Lekesiz, tarihi özelliği bulunan valilik binasının taşınacağını ve binanın müze yapılacağını söyledi.
Vali Lekesiz, 1 Kasım 1938'den 29 Haziran 1939 tarihine kadar, Hatay ilinin meclisi olarak kullanılmış olan binanın restorasyonunun ardından müze olacağını ifade etti. Kültürel miras konusunda herkesin gereken hassasiyeti göstermesi gerektiğini vurgulayan Vali Lekesiz, "Bu anlamda, bu tarihi binayı da mümkün olan en kısa zaman içerisinde aslı olan tarihi kimliğine yeniden kavuşturacağız." dedi. Taşınma işlemini kısa sürede yapmayı planladıklarını belirten Vali Lekesiz, buldukları ilk fırsatta vilayeti başka bir yere taşıyabilirlerse, bu tarihi binanın Hatay'ın müzesi olarak tüm ziyaretçilere kapılarını açacağını söyledi. Zaman, 01.08.2009 |
|
LİMANTEPE SUALTI KAZISINDA DÜNYADA İLK 10'A GİRDİ
Radikal, 01.08.2009 |
|
GÖBEKLİTEPE'NİN YOLU ASFALTLANACAK
Dünyanın en eski tapınak kalıntılarının bulunduğu belirtilen Şanlıurfa'daki Göbeklitepe Höyüğü'nün yolunun asfaltlanacağı bildirildi.
Şanlıurfa Valiliğinden yapılan açıklamaya göre, Vali Nuri Okutan'ın ziyareti esnasında bozuk olduğunu gördüğü ve yapımı için talimat verdiği Göbeklitepe Höyüğü'nün yolu, İl Özel İdaresi'nce yapılmaya başlandı. 11 iş makinesinin çalışmalara başladığı alanda yolun, iş makinelerince yeniden düzeltildikten sonra asfaltlanacağı bildirildi. Zaman, 01.08.2009 |
|
BARHAL MANASTIRI ZAMANA DİRENİYOR
Artvin'in Yusufeli İlçesi Barhal Köyü'nde bulunan ve Gürcü Kralı David Magistros tarafından 961-973 yılları arasında inşa edilen manastır, adeta zamana meydan okuyor.
Artvin Kent Haber, 01.08.2009 |
|
ŞAVSAT KALESİ'NDE
ARKEOLOJİK KAZI
İç sur alanı dört bin metrekare, dış tarafı 12 bin metrekare, silindirik kulesi 19 metre yığma taş duvardan yapılan Şavşat Kalesi'nde başlatılan kazı çalışmalarına Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Batman Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi bilimsel katkı sağlıyor. Kazı çalışmalarında Arkeolog, Sanat Tarihçisi, Jeofizik Mühendisi, Restoratör, Şehir Planlayıcısı ve Seramik Uzmanı katılıyor.
Artvin'in Şavşat İlçesi'nde ilk kez gerçekleşen kazıya başkanlık yapan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Osman Aytekin, 11 işçi, 10 öğrenci, 8 öğretim elemanı olmak üzere toplam 29 kişilik bir ekiple çalışıyor. Çalışmalar bu yıl iki ay sürmesi beklenirken, kazıların yedi yılda tamamlanması planlanıyor.
Şavşat ilçe merkezine üç kilometre mesafedeki kalenin yapılan yüzey araştırmalarında Orta Çağ dönemine ait olduğu belirlenirken, kalenin daha eski dönemlere Bizans ve Roma dönemlerine ait zamanlarda da kullanılıp kullanılmadığı araştırılacak.
Kazı ekibinin Başkanı Arkeolog ve Sanat Tarihçisi Osman Aytekin, 1650'li yıllarda Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde, Erzurum'dan Batum'a giderken kaleden "Şavşatistan içerisinde sarp kayalıklar üzerine kurulmuş bir kaledir' şeklinde söz ettiğini ve askeri tanımlaması ile ilgili sözleri olduğuna dikkat çekti. Osman Aytekin, yaptığı açıklamada, "Kalenin tarihinin aydınlatılması demek sadece Şavşat'ın değil hemen hemen bütün Artvin yöresi ve civarı ile ilgili birçok bilgilere ulaşmak anlamına gelmektedir.Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Bakanlar Kurulu kararı ile başlattığı bu kazının Artvin ve Şavşat'ta ilk olması önem taşımaktadır. Kale ve civarı bu çalışmalar sonucunda korumaya alınarak kültürel duyarsızlıkla define avcıları tarafından daha fazla tahrip edilemeyecek" dedi.
Burada yaptıkları yüzey araştırmasında çok önemli ipuçları elde ettiklerini anlatan Aytekin, şunları söyledi: "Moloz taşların olması ve çok kaliteli bir harç kullanılması, çeşitli nedenlerden dolayı bloklar halinde kopmuş olmasına rağmen taşların ayrılmaması dikkat çekiyor. Hangi medeniyetler tarafından ne amaçla kullanıldığını uzun süreli yapacağımız çalışmalar neticesinde belirleyeceğiz. Kazı faaliyetindeki amaç Artvin'de özellikle 50'ye yakın kalenin geçmişini belirlemektir. Artvin'de bu kadar çok kalenin varlığı 10 yılı aşkın yapılan çalışmalar sonucunda tarafımızca tespit edildi. İlk başladığımızda bu alanlarda bir mimari doku yok. Ama kalenin iç yıkıntıları altında mimarı yapılar var. Bu mimarı yapılarının rolü ve restitüsyon ve restorasyon projelerinden sonra eski haline dönüştürülerek sanırım 10 yıl sonra burası gezilebilecek görülebilecek turizm merkezi olacak."
Artvin'de ilk kez bir arkeolojik kazı yapmanın sevincini de yaşadıklarını anlatan Aytekin, sözlerine şöyle devam etti: "Kulenin tabanında iki tandıra ulaştık. Bu bölgede tandır geleneği sivil mimaride pek rastlanmazken, Orta Çağ'da tandır geleneğinin varlığını gördük."
Öte yandan kazı çalışmaları yöre halkı tarafından merakla takip ediliyor. Kazı çalışmalarını izleyen yaşlı vatandaşlar da kazı sonuçlarını çok merak ettiklerini belirtirken "Bizden önce şu an bizim yaşadığımız bu yerlerde kimlerin ve hangi şartlarda yaşadığını çok merak ediyoruz" dediler. Artvin Kent Haber, 28.07.2009 |
|
|
Gelidonya Batığı Kazısı |
...1960
|
|
.. | TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |