©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi
|
|
|
|
KM 97 Domuztepe |
|
Çizimler için tıklayın... |
Fotoğraflar için tıklayın... |
Türü:
|
Höyük |
Rakım:
|
550 m |
Bölge:
|
Akdeniz |
İl:
|
Kahramanmaraş |
İlçe:
|
Pazarcık |
Köy:
|
Emiroğlu |
Araştırma Yöntemi:
|
Kazı |
Dönem:
|
İlk Orta Son |
|
|
|
Yeri: Kahramanmaraş il merkezinin 32 km güney-güneydoğusunda; Narlı Nahiye merkezinin güneybatısında Emiroğlu Köyü'nde yer alır. Carter tarafından KM 97 olarak adlandırılmıştır (KM; Kahramanmaraş'ın kısaltılmışıdır). |
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Aksu Nehri'nin doğu kıyısında; bu nehrin Kürt Dağları'ndan getirdiği alüvyon dolgu ile oluşturduğu Maraş Ovası'nda bulunan höyük; çevresinde tarıma uygun verimli toprakları; otlakları ile yerleşmeye çok uygun bir alandadır. Ayrıca Maraş Ovası'nda; kuzeyden güneydoğuya uzanan doğal geçidin üzerinde yer aldığı gözlenmektedir. Bulunduğu ovadan 12 m yüksekte; yaklaşık olarak 18 hektarı kaplayan; oval biçimli bir tepedir. 2004 yılında yerleşmenin hemen üstünden hem de dışından örnekler alınmıştır ve yerleşmenin batısındaki alanın tarihöncesi dönemde bataklık ya da göl olduğu anlaşılmıştır [cat.une.edu.au/page/domuztepe 25.7.2006; 10:30]. |
Tarihçe: |
Araştırma ve Kazı: 1993 yılında E. Carter yönetiminde gerçekleştirilen Kahramanmaraş Arkeolojik Yüzey Araştırması Projesi'nde saptanmıştır [Carter 1995:334]. Domuztepe Höyüğü'ndeki arkeolojik çalışmalar 1995-2012 yılları yılları arasında yabancı heyetler tarafından yürütülmüştür. Kazıları 2008 yılında Stuart Campbell devralmıştır. Domuztepe'nin son kazı başkanı Stuart Campbell'in kendi rızasıyla kazıyı 2013 yılında Hacettepe Üniversitesi'nden Halil Tekin'e devretme talebinin ardından Bakanlık onayı ile 2013-2014 yıllarında kazılar, Kahramanmaraş Müze Müdürlüğü başkanlığında Hacettepe Üniversitesi'ne mensup bir heyet tarafından gerçekleştirilmiştir. |
Tabakalanma: Yüzey toplamalarında; höyük üzerinde; Roma'dan İslam Dönemi'ne kadar tarihlenen geç dönem yerleşmelerine ait buluntular toplanmışsa da bunlar höyüğün üçte biri kadar bir alanda yoğunlaşmıştır. Ana yerleşme dönemi; Halaf kültür dönemidir. En geniş yerleşme bu döneme aittir. Çok sayıda İlk Halaf ve Samarra çanak çömleği de ele geçmiştir. Höyüğün Halaf sonrası Obeid döneminde iskan gördüğüne işaret eden Obeid ilişkili çanak çömleklere karşılık; yerleşmenin; 5. binin sonlarında terkedildiği saptanmıştır. |
Buluntular: Mimari: Domuztepe'de kazılar üç ayrı alanda sürdürülmektedir. Bunlardan güneyde açılan Açma I'de Post-Halaf olarak adlandırılan yerleşmeye ait iki tabaka saptanmıştır. Her iki tabakada da mimari; taş temelli; dar dikdörtgen planlı yapılarla temsil edilir; Belirli birimler oluşturacak şekilde gruplanmışlardır. Yapılar çok büyük olmamakla birlikte duvar kalınlıkları 1.20 m'yi bulur. Bu alanın güneydoğusunda işlevi farklı bir alanda iki ocak tabanı ve sıvalı tabanlı bir mekan ortaya çıkartılmıştır. Höyük stratigrafisinin saptandığı Açma II'de sekiz tabaka ortaya çıkartılmıştır. Mimari; dörtgen ve yuvarlak planlardan oluşur. İki adet geleneksel Halaf türü tolos ortaya çıkartılmıştır. Çalışılan 3. alan olan; höyüğün kuzeybatısındaki Açma III'de bulunan yoğun sığır kemikleri; binanın (olasılıkla) kasaplık faaliyetlerinin yürütüldüğü alan olduğunu göstermektedir [Campbell-Healey 1996:3; Campbell 1997:9]. 2004 yılı çalışmalarında Açma I'deki değişik kullanım amaçları olan alanların niteliklerini açıklamak üzerine yoğunlaşılmıştır. Kırmızı terasın yaklaşık 70 m uzunluğunda; kuzeyden ve güneyden taş sıraları ile sınırlandırılmış alçak bir höyük olduğu anlaşılmıştır. En az iki kere yenilenmiştir ve ikinci evrede teras boyunca uzanan bir hendek vardır. Burada çok sayıda buluntuya rastlanmıştır. Bir çanağa ait olan parçalar üzerinde başsız iki yatay figür; bir ağaç ya da çalı ve ayakta kuşlar vardır. Bu sahne Ölüm Çukuru ile ilişkilendirilmiştir. Hendeğin güneyine doğru; eski alçak höyüğün üzerine yapılmış bir seri fırın vardır. Ölüm Çukuru'nun üzerindeki kül tabakası incelenmeye devam edilmiş ve geç ritüel birikintileri belirlenmiştir [cat.une.edu.au/page/domuztepe 25.7.2006; 10:30]. 2005 yılı çalışmaları kuzeyde bulunan ve bilinen en erken aktivitenin olduğu "Kızıl Teras" ile güneybatıdaki yanmış; "Ölüm Çukuru" olarak adlandırılan 2 alanda yapılmıştır. 75 m uzunluğunda olduğu düşünülen Kızıl Teras'ın 45 m'lik bölümü kazılmıştır [Campbell-Carter 2007:270]. Bu "Kızıl Terasın" alan içerisinde önemli bir sınır oluşturduğu ve daha önceki yıllarda kazılan büyük boyutlardaki; cenaze töreni kapsamındaki "Ölüm Çukurunun" bu sınırın hemen yanında bulunmasının raslantısal olmadığı düşünülmektedir. 2005 yılında asıl odaklanılan nokta terasın kızıl toprağında doğudan batıya uzanan bir hendekteki kazının tamamlanması idi. Bu tamamlanarak tek aktivite evresi olmadığı teyid edildi; ancak terasta olduğu gibi belirli ve tekrarlanan faaliyetlerin ürünüydü [Campbell-Carter 2007:271]. 2005 yılındaki ikinci çalışma alanı açmaların güneybatısındaydı. Burada yanmış yapılar bulunmaktaydı. Kalıntılar alanın yüzeyine yakın konumda bulunduğundan küllü kalıntıların izleri toprak içerisinde hemen hemen kaybolmuştu. Bunun yerine yanmanın doğrudan kanıtı çöken çatının yanık turuncu kil molozu ile sınırlı kalmıştır; bunlar en azından bazı in situ malzemenin önemli miktarlarda hapsolmasını sağlamıştır [Campbell-Carter 2007:273]. En ilginç yanı çalışma alanında daha önce bulunanlardan farklı olarak devam etmeyen bazı mimari unsurların varlığının teyid edilmiş olmasıdır. Bunlar arasında sığ deliklere yerleştirilmiş direkler bulunmaktadır ve yanık çatı yüzünden bu örneklerden birinin tavandaki destek noktasında izi bulunmaktadır. Aynı zamanda hasır örme eleklerinin varlığına ilişkin de kanıtlar bulunmaktadır; bunlar daha önce örneklerini gösteremediğimiz olasılıkla daha ince ve geçici bölmeler yapmakta kullanılmış olabilir [Campbell-Carter 2007:273]. Çanak Çömlek: Yüzeyden toplanan el yapımı Halaf çanak çömleğinin; çok düzgün; yumuşak yüzeyli olduğu görülmekte; cidar kesitlerinden iyi pişirildiği anlaşılmaktadır. Ele geçen pek çok parça boya bezemelidir. Kahve; siyah; portakal; kırmızı-kahverengi boya rengi gibi geniş yayılımlı boya renklerinin kullanılmış olduğu izlenmektedir. Kap biçimleri; tipik Halaf Dönemi çanak çömlek topluluğu tipleridir [Carter 1996:293-294]. Halaf sonrası yerleşmesinde ele geçen çanak çömlek özellikleri; teknik açıdan Halaf özellikleri gösterir. Ancak bazı öğeler Obeid paralellerine işaret eder. Halaf çanak çömleklerinin yanı sıra farklı bir gelenekte açkılı çanak çömlekler; kaba yapım kazı bezekliler bulunmuştur. Domuztepe yerleşmesine özgü dokuma bezekler; kabartmalar; farklı renk ve teknikte boya bezekliler ilginçtir [Campbell-Healey 1996:3; Campbell 1997]. 2005 yılında yapılan çalışmalarda bulunan hendeğin içerisinde kültür molozu doludur; bu moloz ağırlıklı olarak seramikler ve hayvan kemiklerinden oluşmaktadır. Bulguların yoğunluğu kendi içerisinde bir sürpriz değildir. Örnek olarak daha önce kazılan; daha küçük olan hendekte başı kesik gövde motifli bir kap bulunmuştur. Bir kabın kırık gövde parçaları üzerindeki motifte ise açıkça elele danseden kadınlar bulunmaktadır. Kadınlar gül biçiminde bezeklerin altında tasvir edilmiştir; uzun etekler giymektedir; kolları dirseklerinden yukarı doğru kıvrık halde ve elele tutuşmuşlardır; ve kabın üzerinde sağa doğru hareket eder gibi gözükmektedirler. Saçları yapılı ve uzundur; belki de boynuzlu veya hayvan maskeleri taşıyor olabilirler. Hendekteki bir başka buluntu notu da küçük kilden yapılma başı kırık bir erkek figürüdür. Başın büyük bir burnu bulunmaktadır ancak ağız ve dudakları iyi tasvir edilmemiştir. Tek bir çizgi ile ifade edilen bir kepi bulunmaktadır. Bıyık görüntüsü rasgele açılan küçük deliklerle verilmiştir. Göz boşluklarında görülen koyu renkli depozitler buraya aslında monte edildiklerini göstermektedir [Campbell-Carter 2007:272]. Hendekteğin bol malzemesi içerisinde daha sonradan Halaf malzemesine de raslandı. Erken Halaf dönemine tarihlenebilecek büyük bir parçaya ait boyalı malzeme bulunmuştur. Bu döneme özellikle tipik olan özellikleri üzeri yatay tarama ile bezenmiş S-profilli çanaklardır. Bu tarz Kuzey Suriye'deki Balikh Vadisi'nde bulunan Tell Sabi Abyad'dan bilinmektedir [Campbell-Carter 2007:272]. Yontma Taş: Domuztepe yontma taş endüstrisi hammaddesi çakmaktaşı ve obsidiyendendir. Obsidiyen okucu yapımında; kazıma ve kesme işlerinde kullanılmasının yanısıra sıklıkla boncuk; uç; kap; plaka üretiminde de kullanılmıştır. Yonga üzerine yapılmış minyatür balta başlarından biri kahverengi; diğeri yeşil; üçüncüsü ise siyah renkli obsidiyendendir. Bunlardan biçim açısından daha farklı volkanik kayaçlardan yapılmış başka minyatür balta başları da mevcuttur. Domuztepe yontma taş endüstrisinde dilgi üretimi esastır; bununla birlikte üretimin başlangıç aşamasına işaret eden parçalar yoktur. Yonga üretiminin ise tüm aşamalarının yerleşmede gerçekleştirildiği saptanmıştır. Düzeltili parçalar arasında küçük dilgiler; tırtıllı dilgiler; kazıyıcılar; kalemler yer alır. 1997 kazı sezonunda yongalandıktan sonra olduğu gibi bırakılan bir yontma düzlemi ortaya çıkartılmıştır. Yaklaşık 850 parçadan oluşan bu taş topluluğu üç farklı çakmaktaşı çekirdekten ve yeşil obsidiyen parçalarının yontulma sonrası bırakıldığı şekilde ele geçmesini sağlamıştır [Campbell-Healey 1996:4; Healey 1997:10]. 2005 çalışmaları sırasında çöken çatının altında bir çok kırık kap bulunmuştur; bunlar arasında bir niş içerisinde saklanmış olduğu tahmin edilen bir saklama kabı grubu da bulunmaktadır. Niş içerisinde bulunan molozlar arasında diğer göze çarpan nesneler arasında bir öğütme taşı; taştan yapılma malzeme ve boncukları dizmekte kullanıldığı sanılan bir ip bulunmuştur. Asıl sürpriz yanık alanın karşısında obsidiyen boncuk yapımında kullanılmış olduğu düşünülen yontulmuş obsidiyenler bulunmuş olmasıdır [Campbell-Carter 2007:273]. Sürtme Taş: Üst tabakalarda özenli yapım küçük taş kaplar bulunmuştur; üçü emziklidir. Çok özel işçilik gösteren bir obsidiyen kap parçası 2. tabakada; gerek tabakada gerekse yüzey toprağından ise çok sayıda Halaf mühürü ele geçmiştir. Serpantinden küçük yassı baltalar diğer buluntuları oluşturur. Yontulmanın ardından sürtülerek biçimlendirilmiş minyatür obsidiyen balta başları ilginçtir [Campbell-Healey 1996:3; Healey 1997:10]. İnsan Kalıntıları: Höyüğün güney kesimindeki; Açma I'deki yuvarlak (tolos) yapının altında ortaya çıkartılan küçük çukur; domuztepe ölü gömme gelenekleri ile ilgili ilginç bilgiler sağlamıştır: Çukurun tabanına taşlar; taşların üzerine ise altı ile dokuz arasında kafatası yerleştirilmiştir. Kafataslarının daha yerleştirilme sırasında tahrip olduğu anlaşılmıştır. Çukurun kuzey köşesinde bir grup uzun kemik bulunmuştur. Kemiklerin yanmış kerpiç ve kül karışımı ile birlikte bulunması ve/fakat çukurda yanma izine rastlanmaması özel bir ölü gömme işlemine işaret etmektedir [Campbell 1997:9]. 2002 yılı çalışmalarında "Ölüm Çukuru" adı verilen bu alanın çevresinde yapılan çalışmalarda ortaya çıkan daha küçük çukurlarda yine aynı yöntemle gömülmüş kafatasları ve yeni doğmuş bebek kemikleri bulunmuştur. İnsan kemikleri üzerinde yapılan incelemelerde vertebra üzerindeki izler kafataslarının vücuttan ayrıldığını göstermektedir. Birçok örnekte kafatasının bir kısmının özenle çıkarılması muhtemelen beyni almak içindir [Carter 2002]. |
Kalıntılar: |
Yorum ve tarihleme: MÖ 6. ve 5. bin yerleşmesi Domuztepe; gerek konumu ve çevresel özellikleri; gerekse buluntuları ile yörenin önemli bir Halaf yerleşmesidir. Halaf sonrası ya da Post-Halaf olarak adlandırılan dönemde; özellikle çanak çömlekte; Halaf tekniğinin devam ettiği; ancak kimi özelliklerde Obeid paralellerine rastlandığı gözlemlenmiştir. Bunun Halaf-Obeid geçişi olarak adlandırılar dönemsel bir özellik mi; yoksa yerel bir gelişim mi olduğu tartışmalıdır. Devam etmekte olan kazılarla bu sorunun çözümleneceği umulmaktadır [Campbell-Healey 1996:3]. Halaf Dönemi kronolojsinin tanımlanmasının yetersiz olmasıyla birlikte bu tarz seramiklerin MÖ 5800'den sonraya tarihlenmesi olası görülmemektedir ve bu tarihten daha öncesine de tarihlenebilir. Terasın son evrelerinden biri yapılan kalibre edilmemiş radyokarbon testi sonucuna göre MÖ 4530+-40 olarak tarihlenmiştir; bu da takvim tarihine göre yaklaşık olarak MÖ 5500'den sonrasını temsil edemeyeceği anlamına gelir. Buna göre hem teras hem de hendeğin inşa edildikleri süreç çok uzun bir süreye yayılmıştır; bu belki de en az 300 yıla yakın sürmüş olabilir [Campbell-Carter 2007:272]. Açmaların güneybatısında bulunan tüm malzemeler Ölüm Çukuru öncesine ve teras oluşumunun sonrasına tarihlenmektedir [Campbell-Carter 2007:273]. 2006 yılı çalışmalarında Kızıl Teras ve hendekten elde edilen flora ve fauna dahil tüm buluntular incelenmiştir. Bu tabakanın radyokarbon tarihi MÖ 5800; keramikleri ise Sabi Abyad 1-3 ile paralel niteliktedir. 2004'ten beri sürdürülen hendeğin farklı yerlerinde bulunan keramik parçalarını birleştirme çalışmaları sonucu olağanüstü bezemeye sahip pek çok kap bulunduğu anlaşılmıştır. Bazı parçalarda yapılar betimlenir; bunun en iyi korunmuş örneklerinden birinde ağaç ve çatıların üzerinde leylek benzeri kuşlar ile yapılar arasında yer alan küplerden oluşan bir sahne bulunur. Yan ve uçtan betimlen yapıların önünde damalı desenli bir hasır ve üstörtü olarak yükseltilmiş kalkan duvarlı beşik çatılar bulunduğu izlenir. İki katlı gibi görünen yapılar mimari bakımdan güneydoğu Asya geleneksel ahşap evleriyle büyük benzerlik gösterir. Ancak bu erken döneme ait konut kalıntılarına rastlanmamış olduğundan; söz konusu betimlerin tipik evleri mi yoksa belli bir yapıyı mı gösterdiği bilinmemektedir. Diğer resimli kaplar arasında; kenarları püsküllü etekler giymiş ve hayvan maskları takmış bir dizi kadının el ele tutuşarak dans eder halde betimlendiği bir örnek dikkat çeker. Bu kaplar; "ölüm küpü" olarak bilinen ve üzerinde bir ağaç; başsız figürler; kuşlar ve belki bir kesik baş betimlenen örnekle karşılaştırılabilir. Bunlar birlikte ele alındığında MÖ 6. binyılın semboller dünyasına açılan bir geçittir. Ölüm Çukuru'nda bulunan yak. 3000 insan kemiği üzerindeki çalışmalar tamamlanmış ve 38 bütün iskelet tanımlanmıştır. Hayvan kemiklerinde izlendiği biçimde etlerin ayıklanmış olması; yamyamlık olasılığını ortaya çıkarmaktadır. Hayvan kemikleri ve bitkisel kalıntılar genel olarak sitte avcılık yapıldığına işaret etmemekle birlikte; bazı yabani bitkilerin yiyecek olarak değil; sepet örmek gibi farklı amaçlarla kullanıldığı düşünülmektedir. Ekonominin tarım ve hayvancılığa dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Çok sayıda domuzun varlığı dikkat çekicidir. [http://cat.une.edu.au/page/domuztepe%20(kahramanmaras); 29.5.2008; 13:48]. Domuztepe'de 1995 yılından beri sürdürülen ve eski kazı heyeti tarafından yerleşmenin farklı kesimlerinde gerçekleştirilmiş sondaj kazılarından elde edilen veriler, Domuztepe'nin bir Mezopotamya yerleşmesi olduğunu kanıtlamaktadır [Tekin 2017:186]. Anadolu'da İlk Kalkolitik Çağ ile Geç Neolitik Dönem'i birbirinden ayırmak çoğu zaman zordur. Kronolojik bağlamda, Güneydoğu Anadolu bölgesinde yer alan yerleşmeler için genellikle Mezopotamya terminolojisi kullanılmaktadır: Halaf, Obeid, Uruk gibi. Ancak bu terimlerin Anadolu'nun tümü için geçerli olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. TAY Projesi veritabanındaki kronoloji için klasik sınıflandırma kullanıldığından bu yerleşme Kalkolitik fişi altında ele alınmıştır (Kalkolitik dönem araştırmaları ve terminoloji için bkz. http://tayproject.org/downloads/Kalkolitik_SH.pdf, 27.11.19, 13:06) Dolayısıyla son dönem kazılarını yürüten Halil Tekin yerleşmedeki Halaf kalıntılarını, yukarıda da sözü edilen terminoloji dikkate alınarak Geç Neolitik dönem olarak ele almıştır. Halil Tekin, Domuztepe'nin yaklaşık 20 km güneyindeki Sakçagözü/Coba Höyük ile Hatay'da Tell el-Cüdeyde, Tell Kurdu gibi Amuq yerleşmeleriyle de etkileşimi olduğunu belirtmektedir. Tekin, Geç Neolitik Dönem için Türkiye Doğu Akdenizi olarak adlandırılan bu coğrafyanın MÖ 7. binyılın başından itibaren benzer bir yaşam biçimine sahip olduğunu ve birbirlerini doğrudan veya dolaylı olarak tanıdıklarını; tüm bunların yanında, söz konusu alt coğrafi ayrımlarda yöresel farklılıkların belirgin olduğunu savunmaktadır [Tekin 2017:186]. |