©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Pendik - Temenye

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Pendik - Temenye
Türü:
Höyük
Rakım:
50 m
Bölge:
Marmara
İl:
İstanbul
İlçe:
Pendik
Köy:
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Çanak Çömlekli

     


Yeri: İstanbul il sınırları içinde; İstanbul'un bir zamanlar köyü; günümüzde bir semti olan Pendik Nahiyesi'nin yaklaşık 1.5 km doğusunda; Pendik ile Kaynarca tren istasyonları arasında; Pendik tren istasyonundan 1.450 m; Kaynarca tren istasyonundan 550 m uzakta; günümüzde Borusan Fabrikası ve SSK Hastahanesi'nin bahçesi altında bulunmaktadır. Üstü ve etrafı modern yapılarla dolmuş olan bu höyüğe; tren yolundan yürüyerek ya da Pendik-Kaynarca yolundan SSK Hastahanesi sapağından dönülerek gitmek mümkündür.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Marmara denizinin kıyısında; Temenye Burnu'nun doğusunda yer alan küçük bir koyun çok az kuzeybatısına uzanan yerleşme yeri; özellikle doğu kesiminde pek çok su kaynağına sahiptir. Çok yakınında iki pınar bulunmaktadır. Ayrıca hemen doğusundan günümüzde kurumuş olan bir derenin yatağının geçtiği; Neolitik Çağ'da bu derenin yerleşme yerini doğudan sınırlamış olduğu görülmektedir. Kuzeyinde yer alan Göztepe ve bu tepenin güneye uzantısı olan Tavşantepe ile kuzey rüzgarlarından korunmaktadır. Oval biçimli ve çok yayvan bir tümsü görüntüsünde olan höyük; arkeolojik metinlere Pendik Höyük olarak geçmişse de bu yerin özel bir ismi olmadığı için; en yakın mevkii adından çıkarak Temenye Höyüğü olarak adlandırılması daha doğrudur. Çanak çömlek buluntularının dağılım yoğunluğuna bakılarak höyüğün yaklaşık 170x280 m boyutlarında olduğu ileri sürülebilir. Yüksekliğinin ise demiryolu yarmasında en az iki metre olduğu ölçülmüştür. Yerleşme yerinin en azından kuzeydoğu kesiminde bir hendek ile çevrili olduğu SSK Hastahanesi'nin yapımı sırasında açılan inşaat çukurlarının kesitinde gözlenebilmiştir. Pendik/Temenye Höyüğü öncelikle yıllar önce yapılan tren yolu tarafından kısmen ikiye bölünmüştür. Gazeteciler tarafından "içinden tren geçen höyük" olarak isimlendirilmesi bu tren yolu yarmasından dolayıdır. Uzun yıllar bu tahribat dışında; günümüzde artık üretim yapmayan Borusan Fabrikası'nın temel çukurları yerleşmenin güneybatı ucunu kısmen yok etmiştir. Son yıllarda İstanbul'un büyümesi; Pendik semtinin modern yapılarla dolmasına yol açmış öncelikle kooperatif evleri daha sonra; Sosyal Sigortalar Kurumu'nun hastahane yapısının ve hizmet binalarının höyüğün üstüne inşa edilmesi ile ne yazık ki İstanbul'un Neolitik Çağı hakkında bilgiler verecek olan bu son ayakta kalan yerleşme yeri; hemen hemen yok edilmiştir. Kazı yapılabilecek yeni alanlar olarak; Borusan Fabrikası'nın top sahası ile höyüğün batı tarafından çok az bir yer kalmıştır.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: Yerleşme yeri 1908 yılında Miliopulos tarafından haberdar edilmiş; yüzeyinden toplanan ve İsveç Stockholm Milli Müzesi'ne götürülen buluntular ise ilk olarak Arne tarafından yayınlanmıştır [Arne 1922:122-128]. Bu buluntular daha sonra daha ayrıntılı olarak 1925 yılında Janse tarafından tekrar bilim dünyasına tanıtılmıştır [Janse 1925:166-171]. Höyükte daha çok sondaj mahiyetinde yapılan ilk bilimsel kazı 1961 yılında Ş.A. Kansu başkanlığında tren yolu yarmasında dört yerde gerçekleştirilmiştir. En azından Pendik/Temenye Höyüğü'nün; İstanbul Fikirtepe yerleşme yeri ile kardeş bir köy olduğu ele geçen buluntulardan anlaşılmış. Sondaj niteliğini geçmeyen bu kazı höyüğün tabakalanması konusunda bir açıklık getirmemiştir. 1981 yılında bir yapı kooperatifinin 3 apartmanına ait temel çukurlarını; höyüğün kuzeybatı eteğinde kazması haberi üzerine; bu temel çukurlarının çevresinde İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve İstanbul Üniversitesi; Edebiyat Fakültesi; Prehistorya Anabilim Dalı öğretim elamanlarının ortaklaşa yürüttükleri bir kurtarma kazısı; Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün mali desteği ile gerçekleştirilmiştir. 1992 tarihinde gene bir kooperatifin; SSK hastahane yapılarının batısında; 1981 kazısının yapıldığı yerin güneyinde; demiryolu tarafında inşaat izni almasıyla; bu apartmanların yapılacağı alanda İstanbul Arkeoloji Müzeleri uzmanları yönetiminde tekrar bilimsel bir kazı yapılmıştır [Pasinli et al. 1994:147-163]. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: 1981 ve 1992 kazı dönemlerinde ortaya çıkan tabakalanmalar; iki kazı yerinin birleştirilememesi yüzünden tek bir stratigrafik düzen içinde belirginleşmemiştir. Her iki kazıda da; içinde arkeolojik buluntu vermeyen; sarımsı kırmızı renkli çok killi; sert ana toprağa inilmiştir. 1981 yılı kazısında: 1- En üstte Klasik ve Bizans Dönemi çanak çömlekleri ile karışık 20 cm kalınlığında yüzey tabakası; 2- Onun altında 60-80 cm kalınlığında Bizans Dönemi tabakası; 3- En altta ise Son Neolitik Çağ bulguları veren; en çok 6 evreli tabaka tespit edilmiştir. 1992 yılı kazısında: En üstte; yüzeyde Klasik Dönem; altta olasılıkla şiddetli erozyon sonucu ortadan kalkmış ve ancak birkaç kalıntı ve mezarla belgelenen üst tabaka; onun altında tek kültür tabakası içinde 3 veya 6 yapı evreli bir tabakalaşmanın var olduğu anlaşılmıştır [Pasinli et al. 1994:152]. Alttaki tabakalar Son Neolitik-İlk Kalkolitik Çağ'a tarihlenmektedir.
Buluntular: Mimari: Her iki kazıda da aşağı yukarı birbirinin aynısı olan mimari yapıların izleri bulunmuştur. Bunlar ana toprağın içine açılmış; dağınık ve plansız bir şekilde oturtulmuş 1 ile 5.5 m çapında değişik boyutta; yaşam tabanından 50-80 cm derinliğinde taban düzlemleri olan oval veya yuvarlak biçimli kulübelerdir [Harmankaya 1983:27-28]. Bazı kulübelerin ise çukur üzerine oturmadığı ve bunların boyutlarının 4 ila 6 m arasında değiştiği saptanmıştır [Pasinli et al. 1994:149]. Kulübelerin; toprağın kazılıp yayvan bir çukur oluşturulduğu; bu çukurun tabanının önce iri veya küçük taşlarla örüldüğü; sonra ahşap ile kaplandığı; bazı örneklerde bu ahşap tabanın üzerine sıva toprağından bir taban yapıldığı ve büyük ağaçların herhangi bir temel yapılmadan; toprağa gömülmeden daha önce kazılmış olan çukurun çevresine uçları birbirine değecek şekilde dikilerek oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Bu ağaçların kaymaması için tabanda taşlarla desteklendiği de görülmektedir. Bu ağaç kafes; ince dallarla çit şeklinde örülerek dal/örgü yapı tipine dönüştürülmüş; ahşap kafesin üzeri ise içten ve dıştan sıvanarak soğuğun ve sıcağın içeri girmesi önlenmiştir. Kulübelerin içinde ahşap direklerin de kullanılmış olduğu ele geçen direk taşlarından anlaşılmaktadır. Dam örgüsünde ocak dumanının çıkması için bir delik bırakıldığı kesindir. 1992 kazısında bulunan; aralarında 10-15 cm'lik bir açıklık olan yaklaşık 25 cm yüksekliğindeki paralel setlerin ne amaçla yapıldığı konusuna bir yorum getirilmemektedir [Pasinli et al. 1994:150]. Bunlar kulübeler veya işlik yerleri arasındaki çit duvarları olabilir. Her iki kazıda da kulübeler arasında çeşitli amaçlarla kullanılmış olduğu sanılan taş döşeli alanlar bulunmuştur. Bu taşların üzeri sert topraktan sıvalıdır. Ayrıca çöp çukurları; ateş yerleri ve bir kaç taştan oluşan basit ocaklar bulunmuştur. Çanak Çömlek: Genel hatlarıyla kaba görünümlü olan çanak çömleğin arasında özenli yapılmış olanları da görülmektedir. Bunlarda iyi bir açkılama ve yüzey işçiliği tespit edilmiştir. Bol kumlu; az bitkisel katkılı iyi arıtılmış kilden yapılmış çanak çömlekler kısmen iyi pişirilmişlerdir. Çoğunluğu koyu kurşuni ve koyu kahverengi olan kap renklerinde donuk kırmızı; devetüyü ve siyah renklerde görülmektedir. Çanak çömleklerin bir kısmı sığ çiziklerle bezenmiştir. Ayrıca baskı; nokta ve sokma bezeme ile süslü kaplar da mevcuttur. Genellikle düz ve ışınsal çizgiler ile bu bezeme oluşturulmuştur. Üçgen; kare; ip merdiven; noktacık; stilize güneş motifleri gibi motifler vardır. Üçgenler ve karelerin içi düz çizgilerle doldurulmuştur. Bezemeler ayaklı kutu biçimli kaplarda da mevcuttur. Bir parça üzerinde boya bezeme (?) vardır. Genellikle hafifce "S" profilli kase ve çömlek biçimleri çoğunluktadır. Dar ağızlı kaplar da vardır. Az miktarda dikey tüp biçimli tutamaklara rastlanmıştır. Tüm çanak çömlek örnekleri her bakımdan Fikirtepe'dekilere benzemektedir. Kil: Pendik/Temenye Höyük'te bir adet kadın figürini; hayvan heykelcikleri; bir adet saplı damga mühüre benzeyen bir nesne; ağırlıklar gibi pişmiş toprak eserler bulunmuştur [Pasinli et al. 1994:şek.17-18]. Yontma Taş: Bu endüstrinin çoğunluğu çakmaktaşından; çok azı obsidiyendendir. İnce ve koşut kenarlı dilgi endüstrisi hakim endüstridir. Az sayıda delici; ön; yan; yuvarlak kazıyıcı ve uç gibi aletler vardır. Çekirdeklerin sayısı da çok azdır. Pendik'te diğer çağdaş yerleşme yerlerindeki taş endüstrilerde olduğu gibi; Epipaleolitik Çağ taş endüstrisinin geleneğini kısmen devam ettiren yontma taş endüstrisi görülmektedir. Sürtme Taş: Öğütme taşları; yuvarlak biçimli vurgu taşları; ezgi taşları; perdah taşları; yassı baltalar gibi bu endüstrinin örnekleri görülmektedir. Sayıları fazla değildir. Kemik/Boynuz: Çok sayıda yassı ve uzun kemikten yapılmış perdah aletleri; keski; mablak; kaşık (?); olta kancalarının yanısıra; özellikle bız gibi aletler Neolitik Çağ köyünde; deri işçiliğinin yoğun bir şekilde yapıldığını göstermektedir. İnsan Kalıntıları:1981 yılı kazısında A ve B adı verilen barınakların içinde taban altına hocker biçiminde (büzülmüş) yerleştirilmiş insan gömütleri bulunmuştur [Harmankaya 1983:28;res.3]. Gömüt hediyesi yoktur. 1992 yılı kazısında ise mimari ile ilişkili olmayan oldukça çok sayıda 30 adet mezar bulunmuştur. 19 adedi yetişkin; 7 adedi çocuk geri kalanı ise fetus olan bu iskeletler de hocker biçiminde gömülmüşlerdir. Yatış yönleri birbirinden farklıdır. Yanlarına az sayıda boncuk; kemik alet gibi ölü hediyesi konulmuştur. Belirgin bir ölü gömme geleneğinin olmadığı saptanmıştır. İskeletler antropolojik açıdan henüz araştırılmamıştır. Hayvan Kalıntıları: Yerleşme yerinde bulunan hayvan kalıntıları incelenmemiştir. Buna karşılık Fikirtepe yerleşmesindeki hayvan kalıntılarının analiz sonuçlarından çıkarak; Pendik'te bulunan koyun; keçi; sığır gibi hayvanların da evcilleştirilmiş oldukları ileri sürülebilir.
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: 1992 yılı kazısında; tren yolu yarması kenarındaki açmada; Neolitik Çağ tabakasının çok ince olduğu tespit edilmiş; yerleşmenin doğu sınırının SSK hastahane yapılarının batı kenarında bittiği iddia edilmiştir. SSK yapılarının temel çukurlarının içinde; Neolitik çağ yerleşmesi buluntularının yoğun olarak ele geçmesi; bu iddiayı geçersiz hale getirmektedir. Olasılıkla yerleşmenin doğu sınırı; doğudaki dereye kadar düşerek devam etmekte; buradaki Neolitik Çağ höyüğü; bugün dolmuş olan dereye doğru; dik bir meyille inmektedir. Borusan fabrikasının bahçesinde çanak çömlek ve yontma taş endüstrisine ait buluntuların ele geçmesi; belki yerleşmenin; tren yolu yarmasının güney kesiminde de denize kadar devam ettiğinin göstergesidir. Höyüğün güneydoğu kısmındaki küçük koyun; Pendik Neolitik Çağ balıkçı-avcı köylülerinin kayıklarını; dalgalardan korumak için çektikleri koy olduğu; hatta bu koyun o dönemde daha içeri girdiği iddia edilebilir. Pendik kazılarında ele geçen ahşap kalıntıların 14C sonuçları alınmamıştır (Bu döneme ait 14C sonuçları için bak. Ilıpınar). Ancak çanak çömlek benzerliklerine dayanarak Neolitik Çağ tabakaları MÖ 6. bin yılın ikinci yarısına tarihlenmektedir. Sosyo-ekonomik açıdan burada yerleşenlerin; balıkçılığın hakim olduğu; avcılık ekonomisinin yanısıra; buğday gibi bitkileri tarıma aldıkları ve hayvanları evcilleştirmiş oldukları kabul edilebilir. Mevsimlik olmayan devamlı bir yerleşmedir. Fikirtepe; Erenköy; Tuzla; İznik Ovası hatta Göztepe yerleşme yerleri ile birlikte şimdilik; Kuzeybatı Anadolu'nun en eski Çanak Çömlekli Neolitik Çağ yerleşme yeridir.


Liste'ye